Professional Documents
Culture Documents
“Ey iman edenler! Allah’tan korkun, O’na ulaşmaya- vesile arayın ve O’nun
yolunda cihad edin ki, kurtuluşa eresiniz” (Maide, 5/ 35)
Hâkim'in rivâyetinde, ayrıca âmânın gözü görür bir hâlde ayağa kalktığı
ziyâdesi de bulunmaktadır.
(Hâkim, Müstedrek, I, 707-708).
4
- Osman bin Huneyf (ra), Hz. Osman’ın devrinde yaşadığı benzer tevessül
olayını şöyle anlatır:
Ashâb-ı kiramdan Osman b. Huneyf (r.a.) anlatıyor:
“Bir adam vardı. Bir ihtiyacı sebebiyle Halîfe Osman b. Affân’a (r.a.) gidip
gelirdi. Ancak Hz. Osman o adama iltifat etmez ve ihtiyacına bakmazdı. O
kimse bir gün Osman b. Huneyf’e (bu hâdiseyi anlatan zata) rastladı ve ona
bu durumdan yakındı. Osman b. Huneyf o adama şöyle dedi:
– İbriği getir, bir abdest al, mescide git, orada iki rek‘at namaz kıl.
Namazdan sonra da şöyle duâ et:
‘Allâhümme innî es’elüke ve eteveccehü ileyke bi-Nebiyyinâ Muhammedin
sallallâhü aleyhi ve selleme, Nebiyyi’r-rahmeti yâ Muhammedü innî
eteveccehü bike ilâ Rabbike celle ve azze fe-yakzıy lî hâcetî.’
Mânâsı: ‘Allâh’ım, rahmet peygamberi Peygamberimiz Hz. Muhammed’i
(s.a.v.) vesîle ederek senden istiyor ve sana yöneliyorum. Ey Muhammed
(s.a.v.), seni vesîle ederek Rabbin celle ve azze’ye yöneliyorum ki, ihtiyacımı
yerine getirsin.’
Bu duânın ardından ihtiyacın ne ise onu söyle. Sonra da bana gel, Osman
b. Affân’a (r.a.) birlikte gidelim.”
Bundan sonra birbirlerinden ayrıldılar.
O zat Osman b. Huneyf’in (r.a.) dediğini yaptı ve (arkadaşını dahi
beklemeden) Hz. Osman’ın (r.a.) kapısına gitti. Kendisini kapıcı karşıladı,
elinden tuttu, Halîfenin yanına götürdü. Hz. Osman onunla beraber bir
minderin üzerine oturdu ve “İhtiyâcın nedir?” diye sordu.
Adam ihtiyacını söyledi, o da derhal karşıladı.
Sonra da, “Senin, bana gelip giderken bir ihtiyacını söylediğini ancak şimdi
hatırlıyorum. Bundan böyle her ne ihtiyacın olursa çekinme bize gel” dedi.
O zat oradan ayrıldı, Osman b. Huneyf hazretleri ile karşılaştı. Ona, “Allah
seni mükâfatlandırsın. Sen ona benim hakkımda konuşuncaya kadar bana
iltifat etmedi ve ihtiyacıma bakmadı” dedi.
Osman b. Huneyf hazretleri, “Vallâhi ben ona senin hakkında hiçbir şey
söylemedim. Ancak ben, Resûlüllâh’ın (s.a.v.) huzurunda iken şöyle bir
hâdiseye şâhit olmuştum:
Resûlüllah’a (s.a.v.) a‘mâ (gözleri görmeyen) bir adam geldi ve hâlinden
yakındı. Resûl-i Ekrem (s.a.v.) ona, “Sabretmez misin?” buyurdu. A‘mâ
adam, “Yâ Resûlallah, bana yardımcı olacak kimse yoktur. Gözümün
görmemesi bana zor geliyor” dedi. Resûlüllah (s.a.v.) da, “Git abdest al.
Sonra iki rek‘at namaz kıl, ardından şu duâları (yukarıda geçen duâlar) oku”
buyurdu.
5
(İbn Mâce, Sünen, İkâme, 189; Tirmizî, Sünen, De’âvât, 118; Ahmed b.
Hanbel, Müsned, 4, 138; İbn Huzeyme, Sahîh, 2, 225-6; Nesâî, Sünenü’l-
Kübrâ, 6, 169; Hâfız el-Münzirî, et-Terğîb ve’t-Terhîb, 473-475; Taberânî,
Mu‘cemü’s-Sağîr, 1, Hn. 358.)
- Enes’ten (ra) rivâyet edildiğine göre, Hz. Ömer (ra), halifelik yıllarına
vuku bulan kuraklıkta, Rasûl-i Ekrem Efendimiz'in amcası Hz. Abbas -
radıyallâhu anh-'ı yanına almış ve yağmur yağması için Cenâb-ı Hakk'a
O'nu vesîle ittihâz ederek:
"Allâh'ım! Peygamberimiz ile Sana tevessül ederdik de bize yağmur
verirdin. (Şimdi ise) Peygamberimiz'in amcası ile Sana tevessül ediyoruz.
Bize yağmur ver!" derdi. Bunun üzerine yağmur yağar ve halk suya
kavuşmuş olurdu.
(Buhârî, İstiskâ, 3)
Bir başka rivâyete göre, yine böyle bir yağmur duasında Hazret-i Ömer
(ra), “Allâh'ım! Bulut da, su da Sen'in katındandır. Bulutu gönder ve bize
yağmur indir" diyerek tevâzû ve gözyaşları içerisinde uzun ve duygu yüklü
bir duâ ile yalvarmıştır.
Bu duânın ardından rahmet bulutları gökyüzünde bölük bölük kümelenmiş
ve bereketli yağmurlara nâil olmuşlardır. Bu ilahi ikram üzerine Hazret-i
Ömer (ra): "Ey insanlar! Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, bir çocuğun
babasını sevdiği gibi amcası Abbas'ı sever, ona hürmet gösterir ve onun
yeminini kendi yemini sayardı. Ey insanlar! Amcası Abbas hakkında
Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-'in gösterdiği bu saygı ve hürmete siz
de riâyet edin! Onu, başınıza gelen her türlü musîbette Allâh'a
(duâlarınızda) vesîle edinin!” buyurmuştur.
(Hâkim, Müstedrek, III, 377)
8
- Utbe bin Gazvân -radıyallâhu anh-'ın rivâyet ettiğine göre Rasûl-i Ekrem
-sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuştur:
“Biriniz, kimsenin bulunmadığı bir yerde bir şeyini kaybeder veya yardım
istemek mecbûriyetinde kalırsa: « Ey Allâh'ın kulları bana yardım ediniz.»
diye nidâ etsin. Zîrâ Allâh Teâlâ'nın sizin göremediğiniz kulları vardır.”
(Heysemî, Mecmau'z-Zevâid, X, 132; İmâm Nevevî, el-Ezkâr, 201)
9
Diğer bir rivayette ise “Sizden kim onunla karşılaşırsa, sizin için dua etmesini
istesin” demiştir.
(Müslim, Sahih, Fedâilü’s- Sahâbe, 55, Hadis no: 2542; Birr, 224)
- “Medineliler şiddetli bir kıtlık geçirdiler. Bundan Hz. Aişe’ye (ra) şikâyet
ettiler.
10
O da şöyle dedi: “Nebî’nin (sav) kabrine varın. Ondan gökyüzüne bakan bir
delik açın. O delikle gökyüzü arasında tavan gibi bir şey bulunmasın.
Medineliler bunu yaptılar. Derhâl bize öyle bir yağmur yağdı ki (onunla)
otlar bitti develer semirdi ve yağlandı.”
(Dârimî, Sünen, Hn: 92)
İmâm Beyhakî, Mâlik ed-Dâr'dan şöyle rivâyet etti. Ki o, Hz. Ömer'in Beytü'l-
Mâl bekçisi idi:
Hz. Ömer’in (ra) halîfeliği zamanında insanlara kıtlık isabet etti de, bir adam
Nebî (sav) kabrine gelerek şöyle yakardı:
“Ya Resûlullah! Ümmet'in için (Allah celle celâlühû’dan) yağmur iste, zîrâ
onlar (neredeyse) helak oldular.”
Sonra, Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem o adama rü'yâsında göründü ve
“Ömer’e git selâmımı ilet, onlara yağmur yağdırılacağını söyle...” buyurdu.
Adam Ömer'e geldi ve onu haber verdi. Ömer (ra) hüngür hüngür ağladı.
İbn-i Hacer, rüyâyı görenin, sahâbeden olan Bilâl bin Hâris el- Müzenî
olduğunu belirtir.
(Beyhakî; İbn Ebî Şeybe, el Musannef, 6/356-357, H: 32002; İbn Hacer, el-
Feth, 2/338; Kevserî, Makâlât, 388-389).
- Bilâl İbn Hâris (ra) hz. Ömer (ra) zamanındaki bir kıtlıkta, Resûlüllah’ın
(sav) kabrine giderek, “Ya Resûlellah (sav)! Ümmet'in için Allah’dan
yağmur iste, zîrâ onlar helak oldular” diye yardım istedi. Gökten sağnak
yağış boşaldı.
(İbn Ebi Şeybe, el-Musannef, 6/356-357 Hn: 32002; Beyhakî, İbn Kesîr, el-
Bidâye, 8/93-94; es- Sübkî, Şifâu’s-Sikâm:144-145; Buhârî, et-Târîhu’l-
Kebîr, 7/304, Md:1295)
“Allahu Teâlâ şöyle buyuracak; melekler şefaat etti, nebîler şefâat etti,
mü'minler şefâat etti…”
(Müslim ve Ahmed İbn Hanbel, Ebû Said-i Hudrî radıyallâhu anhu'dan:
Şerhu'l-Akîdeti’t-Tahâviyye, 293).
- Allah Resulü (s.a.s) çok sıkıntılı olduğu anlarda, “Ey Hayy ve Kayyum
olan Allah’ım! Sen’in rahmetinden medet bekliyorum” diye
yalvarmıştır.
(Tirmizi, Sünen, Hn. 3524)
- Bir diğer dualarında ise şöyle buyurmuşlardır: “Bir kul başına gelen bir
sıkıntı ve üzüntü karşısında, ‘Allah’ım, ben Sen’in kulunum, bir kulunun
15
Yusuf’un (as) burhanı Hz. Yakub’un (as) yüzü; Yakub’un gözünü açan
vesilesi ise Yusuf’un gömleği
- Hz. Yusuf, babası Hz. Yâkub’a (as), gözlerinin açılması için önceden
elçilerle gömleğini gönderip yüzüne sürmelerini istedi ve böyle
yapıldığında babasının gözleri açılıverdi
(Yûsuf Sûresi, 12/93-96)
İmam Ahmed bin Hanbel, İmam Şafii ile tevessülde bulunuyordu. Oğlu
Abdullah buna hayret edip babasına durumu sorunca, İmam Ahmed (rah.):
“Şüphesiz İmam Şafii, insanlar için güneş, beden için afiyet gibidir” demiştir.
İmam Şafii’ye, Mağriblilerin İmam Malik ile tevessülde bulundukları haberi
ulaşınca, bunu hoş görüp, onları nehy etmemiştir.
İmam Ebu’l Hasen eş-Şazeli ise şöyle demiştir: “Kimin Allah Teala’ya arz
edecek bir ihtiyacı olur ve giderilmesini isterse, İmam Gazali ile tevessül
edip, ihtiyacını Cenab-ı Hakk’a arz etsin.”
(Nebhani, Şevahidü’l-Hak, 166).
- Abdullah bin Mes’ud’an (ra) gelen bir hadis-i şerifte Rasulullah (sav),
Hazreti Ali (Radıyallahu Anh)ı işaret ederek:
“Ali’nin yüzüne bakmak ibadettir” buyurmuştur.
(Hâkim, El-Müstedrek, No: 4683, 82,81, 3/141-142-153; Taberani, el-
Mu’cemü’l Kebir, No:207, 18/109; Deylemi, el-Firdevs, 4/294; Bu Nuaym,
Hılyetü’l-Evliya, 2/183, 5/58)
- Abdullah bin Amr’dan (ra) rivayet edilen bir hadis şerifte Resul-i
Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
“Muhakkak ki müminlerin ruhları, daha sahip (ler)i (birbiri) ni görmeden,
bir gün ve gecelik yol mesafesinde karşılaşırlar.”
(Ahmed bin Hanbel, El-Müsned No 7068, 2/683; Buhari, El-Edebül Müfred,
No: 263, s. :89; Deylemi, El-Müsnedül Firdevs, No:912, 1/237; Hakim-i
Tirmizi, Nevadiru’l Usul, s. 164)