Professional Documents
Culture Documents
Okul öncesi dönemde çocuk pek çok kavramı ilk kez göreceği için kavramların
somutlaştırılarak verilmesi yanılgıları azaltacaktır. Aksi halde çocuk yanlış bilgiyi
değiştirmekte zorlanabilir.
• Kavramları tespit ederken öğrencide var olan kavram yanılgılarının tespit edilmesinde bir
araç olarak kullanılır.
• Bilginin nasıl öğrenileceğini, aynı zamanda bilginin nasıl yapılandırılacağını gösteren
araçtır.
• V raporu olarakda bilinir.
• Öğrencilerine bilgilerini daha iyi organize etme, daha etkili bir biçimde araştırma yapma ve
öğrenmelerini sağlamak için kullanılan ökçme değerlendirme uygulamasıdır.
• Daha çok Fen derslerinde kullanılır.
Tek başına bir konuyu öğretmez. Çünkü aslında bir teknik değil, deney tekniğiyle beraber
kullanılan bir araç gereçtir.
2. Yapılandırma ve müzakere
3.Transfer ve genişletme
4.Yansıtma ve
değerlendirme
Bu düzenek metallerin hacimce genleşmesini gözlemlemek üzere kurulmuştur ve bir halka ile
metal bir küreden oluşur.
Gravzant halkasında kullanılan küre, deney öncesinde halkadan ancak geçebilecek
büyüklüktedir.
Metal kürenin ısıltılırsa halkadan geçemediği fakat küre bir süre soğumaya bırakılırsa tekrar
halkadan geçebildiği gözlemlenir. Buradan kürenin ısıltıldıktan sonra genleştiği,
soğuduğundaysa büzüldüğü anlaşılır.
***Piaget’e göre, şemalar her karşılaştığı yeni durumu eski bilgileriyle açıklamaya
çalışır.
Vygotsky’e göre, yapılandırmacılık bir anlamlandırma sürecidir. Bu anlamlandırma ise
karşılıklı etkileşimle gerçekleşir.
Bruner’a göre, öğrenme aktiviteleri araştırma, problem çözme ve işbirliği ilkesi
içerisinde gerçekleşir. Bu süreçte öğretmen rehber, öğrenci ise keşfeden kişidir.
J. Dewey’e göre, bilgi konu alanlarına bağlı değildir. Kişiler bilgiyi geçmiş yaşantılarıyla
yapılandırırlar. Bu yüzden bilgi, deneysel, subjektif ve özneldir. Bilgiye ulaşmada herkes
için genel geçer bir yol yoktur.
1) Bilişsel Yöntemli Yapılandırmacılık (Piaget): Öğrenme, bireysel bir girişimdir. Yani
bireysel farklılıklar göz önünde bulundurulur. Öğretmenin temel işlevi, öğrencinin
şemaları üzerinde dengesizlik oluşturmaktır. Daha sonra öğrenci kendi şeması üzerinde
dengeyi yeniden kendisi sağlayacaktır.
2) Sosyal Yönelimli Yapılandırmacılık (Vygotsky): Öğrenme, bireyin yaşadığı toplumsal
ve kültürel yapı içerisinde gerçekleşen bilinçli bir etkinliktir. Öğretmenin görevi, sağlıklı
bir etkileşim gerçekleştirecek ortamı oluşturmaktır. Biliş, sosyal bir yapıdır ve sosyal
bağlamda oluşur.
3) Radikal Yapılandırmacılık: Bilgi, deneyim tamamen çevreye dayalı olarak gerçekleşir.
4) Eleştirel Yapılandırmacılık: Her birey önüne gelen bilgiyi eleştirel bir yapıyla
karşılamalıdır.
Yapılandırmacılığı destekleyen bu açıklamalardan genel bir özet çıkarmak gerekirse;
Birey bilgiyi çevreden pasif olarak almaz, etkin öğrenme yolu ile içerik ve süreci aynı
anda öğrenir. Bilgi birey tarafından etkin olarak yapılandırılır. Böylece yapılandırmacılık,
bireyin etkin öğrenme, eleştirel düşünme, problem çözme becerilerini geliştirir. Ayrıca
birey kendi öğrenmelerinden bağımsız bilgileri içselleştiremez.
Öğrencinin neyi ne kadar öğrendiği önemli değildir. İşine yarayan kadarını öğrenmesi
yeterlidir.
– Öğrenme sosyal bir etkinliktir, diğer insanlarla kurulan ilişkiler sonucu ortaya çıkar.
Yapılandırmacılık
– Temel kavramların öğretilmesi söz konusudur.
Temsilcisi :NUNLEY
İŞLENİŞİ
Basamaklı öğretim programı, bireyin öğrenmesinde bireysel farklılıkları temele alan, bireyin
öğrenmede, üst düzey düşünme becerilerini kazanmada kendi sorumluluğunda ilerlediği
öğrenci merkezli bir öğretim organizasyonudur (Gürbüztürk, 2013).
Aynı zamanda basamaklı öğretim programı, öğrenci merkezli bir yaklaşımı benimsemekte ve
öğrencilere seçim yapma, sorumluluk alma ve üst düzey düşünme gibi beceriler
kazandırmaktadır
Öğrenme sorumluluğunun tümüyle öğrenene ait olduğu basamaklı öğretim programı,
öğrencilerin farklı öğrenme yollarına ve farklı ilgi alanlarına sahip oldukları varsayımına
dayanmaktadır.
Basamaklı öğretim programı, bireyin kendi öğrenme hızında ilerlediği, bilgiye kendisinin
ulaştığı, kolaydan zora doğru bir aşama gösteren, bireyin bilgiyi yapılandırırken basit
düşünme becerilerinden başlayıp, basamak basamak üst düzey düşünme becerilerine doğru
ilerlediği, öğrenme ortamının bireysel farklılıklara hitap edebilmesi için sınıfta bir çok eğitim
materyalinin kullanıldığı her sınıf seviyesinde kullanılabilecek bir öğretim düzenlemesidir
Bu program, öğrencilerin kendi öğrenme hızlarına göre ilerlediği, basitten karmaşığa doğru
giden etkinlikleri seçme hakkının 28 öğrencinin kendisine bırakıldığı sınıfta farklı ön öğrenme
düzeyi, algılama kapasitesi, öğrenme stilinde bulunan öğrencilere hizmet edebilmek için geniş
yelpazede etkinlik seçeneğinin sunulduğu öğretimdir
Nunley (1998) basamaklı öğretim programını oluştururken, bireysel farklılıkları temele alan
öğrenme stilleri ve çoklu zeka kuramı gibi çalışmalardan yararlanarak bu programı
oluşturmuştur. Basamaklı öğretim programını şekillendiren çalışmalardan biri, Dunn ve
arkadaşlarının 1960’larda oluşturduğu öğrenme stilleridir.
Dunn’a göre eğitim öğretim sürecinde bireysel farklılıklar temele alınırsa her çocuk
öğrenebilir. Öğrenme stilleri çalışması bireylerin, biyolojik ve psikolojik gelişimlerinin farklı
olmasından kaynaklı, bilgiyi oluştururken ya da hatırlarken farklı yolları kullandığını söyler.
Bunun için eğitim ortamında farklı materyaller bulundurur, öğrenciye göre eğitim ortamını
düzenler, eğitim planı yapılır.
1960’larda ilk olarak Dunn ve arkadaşları tarafından geliştirilen öğrenme stilleri kavramı
ABD’de farklı ırk ve kültürden olan dezavantajlı çocuklara uygulanmaya başladığında aileler
tarafından tepkiyle karşılanmıştır.
Çünkü; her çocuğa farklı tarzda eğitim verilmesi velileri önce kaygılandırıp, eğitimin iyi
olmadığı kanısına vardırmıştır (Nunley, 2003). Basamaklı öğretim programın, Gardner’ın
geliştirdiği bireysel farklılıkları temele alan Çoklu Zeka Kuramı ile de ilişkilidir
Öğrenen öğrenme sürecine aktif katılarak bilgisini kendi yapılandırır, öğrenme süresince
fazlasıyla sorumluluk alır. ·
Öğrenme süreci öğrenene zengin yaşantılar sunduğu için öğrenen öğrenme sürecini
yönlendirici karar verir, öğrenmede sorumluluk alır, program öğrenenin üst düzey düşünme
becerilerini geliştirmeyi amaçlar
Basamaklı öğretim programı probleme dayalı öğrenme, proje tabanlı öğrenme, etkin
öğrenme, işbirlikli öğrenme, çoklu zeka kuramına dayalı öğrenme gibi yapılandırmacı
yaklaşımı benimsemiş öğrenme organizasyonlarının bir çok yararlı özelliklerini bünyesinde
barındırırken bu öğrenim organizasyonlarının eksik yönlerini; bireyin öğrenme
sorumluluğunun kendisinde olmasıyla ve kendi öğrenme hızına göre ilerlemesiyle
kapatmaktadır
Fakat; basamaklı öğretim programında, program geliştirmenin temel özelliği olan aşamalılık
ilkesine göre yapılandırılacak bilgilerin öğretmen tarafından organize edilmesi eğitim sürecini
kolaylaştıran, öğrenciyi öğrenmeye güdüleyen en önemli özelliktir
Basamaklı Öğretim Programı (Layered Curriculum) Kathie F. Nunley tarafından 1990’lı yılların
başında geliştirilmiştir. Bu modelin geliştirilmesinde Rita Dunn’ın öğrenme stilleri ve
Gardner’ın çoklu zekâ kuramı Nunley için esin kaynağı olmuştur.
Dunn’a (1975: 38- 39) göre henüz karşılaşılan ve zor olan bir bilgiyi öğrenmek için
güdülenmede, öğrenmede ve öğrenilen bilgiyi geri getirmede her öğrencinin birbirinden farklı
ve kendine has yöntemler tercih etmesi öğrenme stilleri olarak adlandırılmaktadır.
Bu durumun böyle olmasının nedeni her çocuğun farklı fiziksel veya bireysel özelliklere sahip
olmasıdır. Gardner’ın çoklu zekâ kuramına bakıldığında da temelde bireysel farklılıkların
üzerinde durulduğu görülmektedir.
Gardner’a (1989) göre, bireyler aynı düşünme biçimine sahip değillerdir. Farklı düşünme
yapısına sahip bu bireyler eğitim bilimcilerin hassasiyetle üzerinde durduğu bir konu haline
gelmeli ve eğitimin amacı bireylere en etkili biçimde hizmet etmek olmalıdır.
Böylelikle bireyler farklı zekâ bileşenlerini tanıma ve karşılaşılması olası problemlere etkin
çözümler bulma şansı elde edebileceklerdir. Nunley’nin tanımında her bireyin birbirinden
farklı yollarla öğrenmeyi gerçekleştirdiği vurgusundan yola çıkılacak olursa bu programın
geliştirilmesinde Dunn ve Gardner’ın etkileri açıkça görülmektedir.
Gregorc bireyleri algılama ve algıladıklarını düzenleme yeteneklerine göre iki gruba ayırmıştır.
İlk gruptakiler bilgiyi deneyimleme yoluyla üretirken, ikinci gruptakiler analitik bir yaklaşımla
bilgiyi yapılandırmak için kavramsal gruplama kullanmaktadırlar (Ekici, 2013).
***Bu bilgilerden hareketle BÖP’ün Dunn’ın öğrenme stilleri, Gardner’ın çoklu zekâ kuramı
ve Gregorc’un bilişsel öğrenme modelinin bir sentezi olduğu görülmektedir. BÖP bireysel
farklılıkların göz önünde bulundurularak etkinlikler yoluyla öğrenmenin temele alındığı bir
program türüdür
BÖP’na ilişkin bir ders programında öğrenme görevleri belirlenirken öğrencilerin ilgi ve
yetenekleri dikkate alınır ve Bloom taksonomisinden yararlanılarak C, B ve A basamağı olmak
üzere 3 basamak oluşturulur. BÖP ile ilgili görsel Şekil 1’te sunulmuştur.
A basamağında ise öğrencinin hâkim olduğu tüm bilgi ve kavramlar ışığında eleştirel bir
düşünme yeteneği geliştirmesi beklenir
CD gibi görsel-işitsel araçlar, poster, bülten tahtaları, konuşmalar ve gösteriler gibi çalışmaları
içermektedir. Bu basamakta yaklaşık 20 görev bulunmaktadır. Her görevin 5-10 arasında
değişen belli bir puan değeri vardır. Bu puanlar konunun ve görevlerin özelliklerine veya
zorluk derecelerine göre öğretmen tarafından belirlenir
Görevleri tamamlayabilmeleri için öğrencilere 2 hafta süre tanınır. Öğrenciler kendi yetenek,
ilgi alanları ve bireysel öğrenme stiline uygun tercih yaparak puan toplamaya çalışırlar.
Konuyu kavrayıp kavramadıklarını anlayabilmek, herhangi bir hata varsa anında düzeltmek ve
bireysel öğrenmelerine rehberlik etmek amacıyla her öğrenciden sınıfta birkaç dakikalık sözlü
savunma yapması istenir. Değerlendirme bu sözlü savunmaya göre yapılır. Öğretmen
tarafından önceden belirlenmiş olan 60-65 puana ulaşan öğrenci bir üst basamağa geçmeye
hak kazanır.
Bu basamaktaki görevler yeni sorular ekleme, konuyla ilgili afiş veya broşür gibi görsel
materyal tasarlama, makale ya da inceleme yazıları yazma, laboratuvarda deneyler yapma,
araştırma raporları hazırlama, çeşitli kişi ya da kurumlarla görüşme yapma gibi çalışmaları
içermektedir.
Görevlerin puan değeri 20dir. Öğrencilerden bu görevlerden yalnızca birini seçmeleri ve 2-3
haftada tamamlamaları istenir. Puanlama yine sözlü sınav neticesinde yapılır. Ayrıca tüm
basamak görevleri sona erdikten sonra da yine genel bir değerlendire yapılır.
Kazanım ya da etkinliklerin tasnifi yapılırken Bloom Taksonomisi kullanılır. Fakat zamanla
Bloom Bilişsel Alan Taksonomisi çağın bilgi tasnifini oluşturmada yetersiz kaldığına yönelik
eleştiriler almaya başlamıştır.
Bu ana basamakların uygulama basamağı da dahil olmak üzere alt basamakları bulunmaktadır
ve ayrıca hedeflerde bulunan bilgi türlerini analiz etmek için taksonomiye ikinci bir boyut olan
bilgi boyutu eklenmiştir
Öğrenme hızı bakımından uçlarda yer alan öğrenciler için aşamalı şekilde hazırlanan
etkinlikler onların eğitim sürecine büyük bir istekle katılmasını sağlar. Öğrenme ortamında
kimi öğrenci A basamağında proje üretirken bir başka öğrenci de öğrenme hızına göre daha C
basamağında temel kavramları öğreniyor olabilir.
Sonuçta bu durum iki farklı bireysel özellikteki öğrenci için öğrenmeyi zamanlama açısından
kısıtlamamasından ve öğrenmede eş zamanlı olarak ilerlemeleri gerekmemesinden dolayı
başka öğretim organizasyonlarında görülmeyecek öğrenme fırsatı sağlar
Basamaklı öğretim programının en önemli özelliklerinden biri de öğrencinin hangi etkinliği
yapacağını kendisine bırakmasıdır. Oysaki öğrenme sürecine öğrencinin dahil edilmesi
oldukça güçtür. Fakat bu basamaklı öğretim programı ile sağlanabildiğinden, öğrenci de bu
süreçte öğrenilecek birim ve öğrenme etkinlikleri ile bütünleşerek daha azimli ve istekli bir
şekilde çalışır
2
Argümantasyon nedir?
Öğretmenin görevleri:
Öğrencinin görevleri:
İfadeler Tablosu
• Bu teknikte öğrencilere herhangi bir fen konusuyla ilgili ifadelerin olduğu bir tablo
verilir
• Öğrencilerden verilen ifadelerden birini seçmelerini, neden o ifadeyi seçtikleriyle ilgili tartışılır
ve öğrencilerin seçtikleri ifadenin savunmasını yapması kanıt ve gerekçelerle açıklaması istenir
Kavram Haritaları
• . Bu teknikte belirlenen bir fen konusuyla ilgili araştırma yapılarak bir kavram haritası hazırlanır.
Hazırlanan bu kavram haritası öğrencilere verilerek öğrencilerden verilen bu kavram
haritasındaki kavramların ve bu kavramlar arasındaki bağlantıların bilimsel açıdan doğru mu
yanlış mı olduklarını, sebepleriyle birlikte desteklemeleri ve tartışmaları istenir. Bu aktivitede
fen öğretiminde sıklıkla kullanılan kavram haritalarının argümantasyon süreci ile birlikteliği söz
konusudur
Öğrencilere içerik olarak birbiriyle çelişen iki veya daha fazla teori karikatür şeklinde hazırlanıp verilir.
Sonrasında ise öğrencilerin bu teoriler arasında hangisini seçtiği ve bunun nedenlerini açıklayıp
argümantasyon özellikleri içerisinde tartışmaları istenir
Deney Raporu
• Bu strateji çeşidinde öğrencilere farklı sınıflardaki öğrenciler tarafından konuyla alakalı olarak
yapılmış olan bir deney sonuç raporu verilir
• Gazete veya dergilerde yer alan bir olay, durum ya da hikaye teoriler haline getirilerek
öğrencilere sunulur. Öğrencilerden bu teorilerden hangisinin doğru olduğunun argümantasyon
öğeleri dikkate alarak bulmaları ve nedenini tartışmaları istenir
• Bu teknikte, öğrencilere fiziksel bir olgu açıklanır ve bu olguyla alakalı olarak iki veya daha çok
yarışan teori verilir. Kanıt olarak verilen ifadeler teorilerden bir tanesini, ikisini destekler veya
hiçbirini desteklemez. Öğrencilerden ise bu kanıtların incelenmesi ve bunların teori için önemi
tartışılması istenir. Sonuç olarak öğrenciler hangi kanıtların hangi teoriyi desteklediği veya
desteklemediğini tartışırlar
• Yarışan Teoriler
• Solomon’ın (1991) çalışmalarında yer alan yarışan teoriler uygulaması, öğrencilere bir olay,
gözlem ya da problemin birden fazla açıklamayla verilmesi ile başlar.
• Olayı açıklayan en az iki kuram ile birlikte bu kuramları destekleyen ya da desteklemeyen bazı
deliller verilir. Öğrenciler, küçük gruplar halinde bu kuramları, ön bilgileri ve sunulan deliller
ışığında değerlendirir ve delilleri kullanarak kuramlardan birini savunmaya diğer kuramı
çürütmeye çalışırlar. Aşağıdaki örnek bu tür bir uygulama için kullanılabilir
Bir Argüman Oluşturma
Öğrencilere bir fiziksel olgu ve bu olguyu açıklayan birden fazla ifade verilir. Öğrencilerden hangi
teorinin olguyu en iyi şekilde açıkladığını belirlemeleri ve neden o teoriyi seçtiklerini gerekçelere
dayandırarak savunmaları istenir
Tahmin Et-Gözle-Açıkla
• Öğrencilere bir olay gösterilmeden önce tanıtılır ve onlardan olayın sonunda ne olacağını
tahmin etmeleri ve tahminlerini gerekçeleriyle birlikte grupça tartışmaları istenir
• Öğrencilerin ilk olarak yaptıkları tahminlerin olayın sonucundan farklı olması durumunda
öğrencilerden başlangıçtaki fikirlerini tekrar ele alıp niçin farklı olduğunu tespit etmeleri ve
bunu tartışmaları istenir
Deney Tasarlama
• Bu teknikte, küçük gruplar halinde çalışma yapacak olan öğrencilere bir hipotez sunulup
onlardan bu hipotezi test etmek amacıyla bir deney tasarlamaları istenir
• 1. Çift Konuşması: Ayrıca bu teknik özellikle öğrenmenin başında öğrencilerin daha önceki
derslerdeki konuları hatırlamaları, konularla ilgili olarak sorular üretmeleri ve bir parça yazımını
planlamak için bir arada çalışmaları, bir argüman oluşturup verilerin analiz etmeleri için
kullanılır. Bu teknik sayesinde argümantasyon uygulamalarında karşılaşılan en büyük
sorunlardan biri olan sınıf mevcudunun kalabalık olmasından dolayı uygulamalarda çeşitli
zorluklar yaşanmasının önüne geçilmiş olur
• 2. Çiftler Dörtlere : Öğrenciler ilk olarak ikişerli gruplara ayrılıp argümantasyonun sürecini
başlatırlar (Balcı, 2015). Daha sonra öğrenciler süreç içerisinde ilgili konu üzerinde tartışarak
son kararlarını verirler ve ikişerli olan grup birleşerek dörderli grup olurlar sonrasında iki grup
verdikleri kararları nelere göre savunduklarını analiz ederler
• 3. Dinleme Üçlüleri: Öğrenciler üç kişilik gruplar içinde çalışırlar. Her bir öğrenci konuşmacı,
soru soran veya kaydedici rolü alır . Sonra konuşmacı bir şeyleri açıklar, bir argüman oluşturur
veya bir görüşü ifade eder. Soru sorucu sorgular ve aydınlatma ister. Kaydedici notlar alır ve
konuşmanın sonunda bir rapor verir. Bir dahaki sefere roller değiştirilir
• 4. Elçiler : Gruplar argümantasyon sürecini tamamladıktan sonra diğer grubun etkinlikle ilgili
düşüncelerini, görüşlerini almak ve kendi görüşüyle karşılaştırma yapmak için kendi
aralarından bir kişiyi seçer ve diğer gruba gönderirler .Elçi diğer grupta işini bitirdikten sonra
aldığı notlarla birlikte gruba gelir ve grupça karşılaştırma yapılır. Karar verilir
• 5. Rol Oynama: Bu teknikte her grubun üyeleri farklı roller alır ve her rolde başka birini görür.
İyi bir rol için bireylerin dünyaya başka bireylerin gözü ile bakabilmeleri gerekmektedir . Bu
argümantasyon uygulamasının iyi bir şekilde planlanması ile birlikte öğrencilerin farklı bakış
açıları kazanmaları beklenmektedir
• 6. Jigsaw tekniği: Bu teknikte ilk olarak katılımcılar küçük gruplara ayrılır ve her grup konuyla
ilgili farklı bir alanda çalışır. Uzman grupları adındaki bu gruplar konuyla ilgili çalışma kağıtlarını
tamamladıktan sonra sınıfta ikinci grup oluşturulur.
Bu gruplarda dikkat edilmesi gereken nokta her uzman gruptan en az bir kişinin bu grupta
olmasıdır .Daha sonra yeni kurulan gruptaki her uzmanın yanıtlayabileceği problemin olduğu
ikinci bir çalışma kağıdı verilir. Bu problemi grup içindeki her uzman kendi uzmanlık alanına
göre çözmeye çalışarak ortak bir çözüm bulur
Bağlam Temelli Yaklaşım
Tüm bu olaylar göz önüne alınarak ilk olarak İngiltere’de York Üniversitesi’nde D. Waddigton
başkanlığındaki bir heyet tarafından, 1983 yılında kimya bölümlerine azalan alakanın tekrar
artırmasını sağlamak için Salters yaklaşımı adıyla yaşam temelli öğretim programını
oluşturmuşlardır
Ülkemizde de 2008–2013 yılları arasında uygulanan fizik öğretim programı da yaşam temelli
öğretim yaklaşımı esas alınmıştır
Burada context kelimesi ve sembol olarak örümcek ağının kullanılmasındaki amaç fen
öğretimindeki kavramları birbirleri ve güncel yaşam ile sıkı bir şekilde ilişkilendirip öğrencilere
sunmaktır. Böylece öğrencilere fen derslerini sadece formüllerle, sembollerle değil de
çevremizde gerçekleşen olaylarda fen konularının prensiplerini görerek, fen ile güncel
yaşantımız arasında bağ kurarak öğrenmelerine imkân tanır
YTÖ yaklaşımındaki ana amaç, öğrencilere günlük olaylarda bilimsel kavramları sunmak ve
öğrencilerin motivasyon ve öğrenmeye isteklerini artırmaktır
YTÖY’da kullanılan bağlamların konuyu öğrenciler için daha ilgi çekici yapmayı ve öğrencilerde
öğrenme gereksinimi hissini uyandırması sağlanmalıdır
YTÖ örneklerinden biri Swan ve Spiro (1995) tarafından branşı fen olmayan öğrenciler için fen
konularına ilgiyi daha fazla çekmek amacıyla fen konularının çevre olayları içinde sunulması
olmuştur.
Çevre konularına daha fazla aşina olma, çevre konularının daha somut olması, daha ilgi çekici
ve günlük yaşamın içinden olması gibi faktörler çevre konularının öğrencilerin ilgisini çekme
sebepleri arasında sıralanabilir.
Swan ve Spiro nun çalışması sonunda öğrencilerden gelen yorumlar arasında uygulamanın
sakat bir insana destek olması için verilen koltuk değneği gibi destek sağladığı yönünde olduğu
ifade edilmiştir.
Dünyada 20 yıldan fazla zamandır eğitim çok sayıda problemle yüz yüzedir
1.Aşırı yükleme: Bilimsel bilgideki hızlı birikimin sonucu olarak müfredatlar içerikle aşırı bir
şekilde yüklenmiştir.
2. Bağımsız gerçekler: Müfredatlar öğrencilere birbirinden izole edilmiş gerçek yığınları
arasında nasıl bağlantılar kurması gerektiğini anlatılmadan öğretilmektedir. Çok sayıda
birbirinden bağımsız gerçeğin öğrenilmesi tek başına zihinsel şemaların oluşmasını sağlayamaz
3. Transfer eksikliği: Öğrenciler onlara öğretildikleri biçimi yansıtan yollarla onlara verilen
problemleri çözebilmekte, sorular ya da durumlar farklı şekillerle verildiği zaman aynı
kavramları ihtiva eden problemleri çözmede başarısız olmaktadırlar.
Yaşam boyu öğrenme ya da öğrenilenlerin öğrencinin günlük yaşamda kullanımıyla ilgili olarak bir
hazırlık niteliği taşıyan öğrenmenin transferi ya hiç ya da çok az olmaktadır
4. İlişki eksikliği: Derslerin müfredatta zorunlu olarak yerleştiğini, o derslerin ortadan kalktığı
zaman öğrencilerin büyük çoğunluğunun o derslerle bir daha ilgilenmediği görülmektedir.
5. Vurgu yetersizliği: Derslerin geleneksel vurgusu, daha ileriki bilim çalışmaları için sağlam bir
temel, doğru açıklama (bilim dünyasının doğru açıklaması) ve bilimsel beceri gelişimidir (doğru
ve sürekli kullanma, kaçınılmaz şekilde güvenilir bilgi oluşturma). Yine de bu noktalar kendi
başına bir çalışmanın temeli olarak yetersiz görülmektedir
Konuların özünün değil bütün ayrıntılarının öğretilmeye çalışılması, yaşamdan çok uzakmış ya da ilişkisi
yokmuş gibi işlenmesi, öğrencilerin konuları öğretildiği haliyle ezberleyip gereken durumlara
uyarlayamaması, öğrencilerin okulları bitince öğrendikleriyle de ilişkilerinin biteceğini düşünmesi,
öğrencilerin hayata bakış açılarının tek düze devam etmesi problemleri; bilgilerin zor, yoğun, sıkıcı ve
hayattan kopuk bir şekilde öğrenilmesine sebep olmaktadır.
Yaşam-temelli (context-based) öğretim yaklaşımının ana amacı, öğrencilere bilimsel kavramları günlük
yaşamdan seçilmiş olaylar ile sunma ve böylece öğrencilerin motivasyon ve bilim öğrenmeye isteklerini
artırmak, akademik kariyerlerinin başında öğrencilerin fen bilimlerine karşı ilgilerini artırmak,
öğrencilerin gerçek yaşam konuları ile fen bilimleri arasındaki ilişkinin farkına varmalarını sağlamak ve
öğrencilerin bilimsel süreç becerilerini geliştirmektir
Yaşam temelli öğrenmede günlük yaşamda karşılaşılan bir olay veya sorundan yola çıkılır.
Böylece öğrenilecek bilgiler ihtiyaç haline getirilir. Fen kavram ve ilişkileri bu olay veya sorunların
Öğrenci açısından bir bağlamın bağlam olabilmesi için öğrencilerin bildiği durumlardan
seçilmesi, öğrencilerin yaşına uygun olması, öğrenciler tarafından kolay anlaşılır olması ve
öğrencilerin dikkatini konuya verebilmesi gibi özelliklere sahip olmalıdır.
Yüksek düşünme becerisine sahip bireylerin yetişmesi için derslerin uygun bağlamlar ile işlenmesi
gerekmektedir çözümünde araç olarak kullanılır ve gerçek yaşam ile fen kavramları arasında bağ
kurulması sağlanır
Öğretmen açısından giriş niteliğinde sunulan bir bağlam, öğrencilerin öğrenme ihtiyacı
hissetmelerini yani öğrencilerin bağlamla ilgili sorular sormalarını sağlamalıdır.
Geleneksel öğretim programlarında öğretilecek kavram ile ilgili kuramsal bilgiler verildikten
sonra kavramın günlük hayatla olan ilişkisi verilir.
Bu yaklaşımlarda bağlamlar kavramları izler. Bağlamların genel olarak iki işlevi vardır.
Bunlardan birincisi, bağlamlar daha önce öğretilmiş özellikle soyut kavramların örnekleri olarak
sunulur. İkincisi ise bağlamlar öğrencilere bir kavram hakkındaki bilgilerini uygulama 10 fırsatı
sunar.
Modern yaşam temelli öğrenme yaklaşımlarında ise bağlamlar kavramlardan önce gelir ve
kavramın gündelik hayatta yer aldığı bir bağlam ile derse başlanır.
Bağlamlar, öğretilecek kavramlar için bir başlangıç noktasıdır. Bağlamların sadece yönlendirme
işlevi yoktur. Ayrıca öğrencilerin yeni kavramları öğrenebilmesi için motivasyonlarının
artmasını da sağlar.
Yaşam temelli öğrenmeye dayalı ders içerikleri üç temel ögeden oluşur. Bunlar bağlam, konu
ile ilgili temel alan bilgisi ve yöntemdir. Bağlam konunun farklı yönler ve ilişkiler içerisinde
sunulmasına yardımcı olur.
Böylece konunun öğrenciler için soyut olmaktan çıkarılması ve öğrencilerin konu ve günlük
yaşam arasındaki ilişkilerin farkına varmaları amaçlanır.
Konu ile ilgili temel alan bilgisi yani temel kavram, ilke ve genellemelerin çerçevesinin iyi
belirlenmesi de önemlidir.
Yaşam temelli öğrenmede ön plana çıkarılan herhangi bir öğrenme yöntemi yoktur.
1. Derse gerçek yaşamdan verilen örneklerle başlanmalı ve öğrencilerin, derste öğrendikleri konu ve
kavramlara ihtiyacı olduğunu hissetmesi sağlanmalıdır.
4. Öğrencilerin bilim ve teknoloji arasındaki ilişkiyi ve bilimin toplum için ne kadar önemli olduğunu
bilmeleri sağlanmalıdır.
5. Konuların ilişkilendirildiği bağlamlar seçilirken dikkat edilmeli; derslerde öğrencilerin ilgisini çekecek,
motivasyonlarını artıracak ve yaşadıkları çevreye uygun olacak bağlamlar yer almalıdır.
****Bir öğretim tasarımı olarak yaşam temelli öğretim yaklaşımı, öğretim ortamında ChiK’in önerdiği
dört aşamalı model, 5E modeli, REACT stratejisi, ARCS motivasyon modeli gibi birçok öğretim modeli
ile desteklendiği görülmektedir
Tecrübe Etme basamağı (Experiencing): Öğrenciler problem çözme, proje veya laboratuar
etkinlikleri sayesinde tecrübelenir ve öğrendiği bilgiyi yapılandırır. Bu sayede öğrenciler, soyut
olayları somut bir şekilde modelleyerek öğrenir. Öğretmen bu basamakta öğrencilere rehberlik
eder.
Her bir gruptaki öğrencinin bir görevi olup, her öğrenci görevini en iyi şekilde yapmaya çalışır.
Hatta her öğrenci grubu diğer öğrenci gruplarıyla fikir alışverişi yapıp çalışmalarına göz
atabilirler
Öğrenciler ilgi duydukları bir konuda tartışma yapar veya proje ödevi ile öğrendikleri bilgileri
karşılaştıkları olaylara transfer eder.
KAVRAMSAL DEĞİŞİM YAKLAŞIM VE KAVRAMSAL DEĞİŞİM METİNLERİ KAVRAM
YANILGILARI
KAVRAM YANILGILARI
Kavram yanılgıları öğrencilerin bilimsel olarak kabul edilen kavramlara alternatif olarak
geliştirdikleri kavramlardır.
3. Bilimsel kavramlar anlatılırken, çoğu kez, öğrencilerin bunları hemen anladıkları düşünülür.
Ancak, öğretim süresince öğrencilerin kavram yanılgıları sunulan bilimsel kavramlarla, tahmin
edilemeyecek kadar büyük ölçüde etkileşerek istenmeyen olumsuz sonuçlar doğurabilir.
4. Öğrenciler aynı anda birbirleriyle çelişkili kavramlara sahip olabilir. Bu kavramlardan bazıları
fen derslerini sürdürmekte ve sorulan soruları cevaplamakta kullanılırken diğerleri okul dışında
yaşanılan olayları açıklamakta kullanılır.
5. Yıllarca fen dersi almış olmalarına rağmen birçok yetişkin ve fen öğretmeni öğrenciyken
sahip oldukları kavram yanılgılarını sürdürebilmektedirler.
6. Kavram yanılgıları her bir öğrencinin geçmişteki karmaşık kişisel deneyimine dayanmaktadır.
Bu deneyimler; dünyayı gözlemlemek, kişisel kültür ve kullandıkları dil olabileceği gibi
televizyon yoluyla öğrenme ve okulda alınan fen dersi öğretimi de olabilir. Her bireyin kendine
özgü bir geçmişi vardır, dolayısı ile diğer öğrencilerden farklı kavram yanılgılarına sahip olabilir.
Önyargılı Fikirler: Öğrencilerde özellikle ısı, enerji ve yerçekimi gibi konularda önyargılı fikirler
çok yaygındır.
Konuşma Dilinden Kaynaklanan Kavram Yanılgıları: Bir kelimenin bilimsel kullanımı ile günlük
hayattaki kullanımının farklı olması durumunda ortaya çıkar. Örneğin “iş” kelimesi günlük
hayatta çalışma hayatını ifade ederken fizikte“iş, bir cisme etkiyen kuvvet ile kuvvet sonucu
cismin aldığı yolun çarpımı olan büyüklük”anlamında kullanılmaktadır.
Doğal Olaylara Dayalı Kavram Yanılgıları: Genellikle erken yaşlarda öğrenilir ve yetişkin yaşlara
kadar kavram yanılgısı olarak zihinde kalır. Örneğin “Aynı yere iki kez yıldırım düşmez” görüşü
hiçbir bilimsel gerçeğe dayanmasa da halk arasında çok yaygındır.
KAVRAMSAL DEĞİŞİM YAKLAŞIMI
Posner ve arkadaşları (1982) özümleme ve düzenleme bakımından kavramsal değişim için gerekli dört
şart belirtmiştir. Bunlar öğrenciler tarafından kabul edilecek yeni bir kavramın özelliğini tanımlayan
şartlardır.
Bu şartlar:
2. Yeni kavram anlaşılır olmalıdır. Yani öğrenci pasaj veya teorinin belirttiği tutarlı gösterimlerin
ne anlama geldiğini ve neyi yapılandırdığını bilir. Eğer öğrenci bu şartları sağlayamazsa
ezberleme yolu ile kavramı içselleştirir. Anlaşılabilirlik ise kelimenin basit anlamının
ötesindedir.
3. Yeni bir kavram başlangıçta makul görünmelidir. Yeni kavram öğrencinin daha önceki
kavramları tarafından ortaya atılan problemlere çözüm getirebilecek kapasitede görünmeli,
diğer bilgi ve deneyimleriyle uzlaştırabilmeli ve öğrenciye yardım etmelidir. Aksi takdirde
makul bir seçim olarak görünmez.
o 4. Yeni kavram verimli bir araştırma programı sağlamalıdır. Öğrenci bu kavramı kendisi için bir
şeyi başaracak değerde bulmalı, yeni kavram daha önce cevap bulmadığı sorulara çözüm olmalı
ve yeni kavram yeni yönlendirmeler ve fikir önerebilmelidir
Fen ve teknoloji günümüzde insan yaşamının ayrılmaz bir parçası olmuştur. Yapılandırmacı
öğrenme yaklaşımında öğrencilere verilen bilgilerin önceden sahip oldukları bilgilerle
birleştirilmesi ve öğrencilerin öğrenmeye aktif katılımlarının sağlanması amaçlandığından
soyut Fen kavramlarının somutlaştırılması ve öğrencilerin kendilerinin yapabilecekleri
öğrenme etkinliklerin sunulması önemlidir.
Kavramsal değişim çalışmaları sonucunda; öğrencinin bilimsel bir bakış açısı kazanması, kendi
kavramsallaştırmalarını sınaması, kavramlarla ilgili yanılgılarının olabileceğine ilişkin
farkındalığa ulaşması ve bu yanılgıları giderebilmek için gerekli üst düzey düşünme becerilerini
edinmesi gerekmektedir. Bu anlamda “kavramsal değişim, sadece bireyin zihnindeki kavram
yanılgılarının giderilmesi değil, dünyaya ilişkin yanlış bakış açısının düzeltilmesidir”
Hynd ve Alvermann (1986), kavram değiştirme metinlerini bilimsel olarak doğru olan bilgilerle
kavram yanılgıları arasındaki çelişkileri açık bir şekilde ortaya koyan metinler olarak
tanımlamaktadır.
Özellikle öğrenci sayısının fazla olduğu sınıflarda kavram değiştirme metinlerinin uygulanması
öğretmene yardımcı olabilir ve öğretimi zenginleştirebilir .
Kavram Haritaları
Kavramlar arasındaki anlamlı ilişkileri önermeler şeklinde göstermeye yarayan şematik çizimler
olarak tanımlanmaktadır. Kavram haritaları; bilgileri organize etmede; öğrencilerle kavramların
anlamlarını tartışmada; yanlış anlamaların, alternatif kavramların saptanmasında ve
giderilmesinde; üst düzey düşünme becerilerini geliştirmede ve öğrenilenlerin
değerlendirilmesinde kullanılabilir
Zihin Haritaları
Zihin haritalama, beyne yol gösteren anahtar kelimelerle birlikte ilişkiler ve kavramları bir
arada sunan bir tekniktir ve zihin haritalarında konuyu kapsayıcı merkezi bir şekil, anahtar
sözcükler, kodlar, semboller kullanılır
Zihin haritaları, ilişkili kavramlara bağlanan merkezi bir düşünce ve ona ilişkin 5-10 ikincil kavramdan
oluşur. Bu kavramların her birine ilişkin 5-10 tane üçüncü düzey kavram da çizilebilir
KAVRAM KARİKATÜRLERİ
Kavram karikatürleriyle öğretimde, bilimsel bir olguyla ilgili birtakım alternatif düşünceler
karikatür formunda bir poster üzerine veya çalışma yaprağına çizilir. Kavram karikatürleri,
karikatürde yer alan karakterler arasında, kavramlara ilişkin bir tartışma başlatır ve sunar.
Tartışmada sunulan fikirlerden sadece biri bilimsel olarak doğru kabul edilen düşünce biçimini,
diğerleri ise bilimsel olarak doğru olmayan düşünme biçimlerini temsil etmektedir.
Kavram karikatürleriyle öğretimin temel aşamaları; karikatürün tanıtılması, karikatürde yer alan
düşünce biçimlerinin doğruluğunun tartışılması, araştırılması ve elde edilen araştırma bulgularının
ışığında karikatürdeki düşüncelerin yeniden yorumlanması şeklinde sıralanabilir
Analojiler
Analoji, öğrencilere yabancı olan veya onlar tarafından bilinmeyen bir nesneyi onların bildiği veya
tanıdığı başka bir nesne ile eşleştirmektir.Tanıdık olmayan olgu hedeftir, tanıdık olgu ise
kaynaktır.Analojiler, tanıdık bilgi ile ilişki kurularak yeni fikrin mantıklı ve akla yatkın olmasını sağlar
3E (Öğrenme Halkası)- SE - 7E Modelleri
günlük yaşantısında karşılaştığı problemlere karşı di- bireylerin yetiştirilmesi üzerinde önemle durulmalı-
siplinler arası düşünme becerisi kazandırarak çözüm dır (Eroğlu ve Bektaş, 2016).
üretmesini amaçlayan bir eğitim yaklaşımıdır. Yıldı-
rım ve Altun’a (2015) göre STEM disiplinler arası bir STEM Eğitiminin Dezavantajları ve Uygulamada
yaklaşımla kaliteli ve etkili öğrenimi önceleyen, öğre- Karşılaşılabilecek Zorluklar
nilen bilginin yaşam temelli olarak kullanılmasını ve STEM eğitiminin uygulaması sırasında ortaya çıkabi-
farklı alanlarda üst düzey düşünmeyi amaçlayan bir lecek problemler şu sorularla sunulmuştur:
eğitim tarzıdır. STEM eğitimi aynı zamanda prob-
üü Bölgeler ve okullar arasında sosyoekonomik
lem çözme becerilerinin gelişimini hedefler ve bu
farklılıkların yüksek olduğu ülkelerde STEM
doğrultuda öğrencilerin öğrendikleri bilgileri günlük
uygulamaları mümkün mü?
hayatta karşılaştıkları problemlerin çözümünde kul-
lanmasına yardımcı olur. (Pekbay, 2017’den aktaran –– Sosyoekonomik farklılığın fazla olduğu ülke-
Yıldırım, 2017). Dolayısıyla STEM eğitiminin doğ- lerde STEM eğitiminin plansız uygulamaya
ru uygulanması eğitim öğretim sürecinde edilgen ko- konulması imkanlar açısından eşit olmayan
numda olan öğrencilerin etkin konuma geçmelerini öğrenciler arasındaki eşitsizliği daha fazla ar-
desteklemek açısından önemlidir. Öğrencilerin ak- tırarak olumsuz durumların ortaya çıkmasına
tifleştirilmesinin üretkenlik ve özgünlüğü de canlan- sebep olacaktır. Bu durumun yaşanmaması
dıracağı ve dolayısıyla öğrencilerin öğrenmeye olan için MEB tarafından yapılan planların fırsat
isteğini artıracağı ifade edilebilir. STEM eğitiminin eşitliği göz önünde bulundurularak tasarlan-
sağladığı bir diğer avantaj ise eğitim öğretim sürecin- ması ve uygulanması önem arz etmektedir.
de verilen teorik bilgilerin pratiğe dönüştürülmesini
desteklemesidir. Aynı zamanda küresel ölçekteki re- üü Sınav odaklı eğitim sistemlerinde STEM uy-
kabet düşünüldüğünde STEM becerileriyle eğitilmiş gulamaları mümkün mü?
–– Türkiye gibi eğitim alan öğrenci sayısının fazla
ŞEKIL 2. STEM EĞİTİMİNİN HEDEFLEDIĞI BECERILER olduğu ve bir üst eğitim kurumuna yerleştiril-
meyi bekleyen çok sayıda öğrencinin bulunduğu
sistemlerde sınavla yerleştirmeye alternatif bir
ölçme-değerlendirme sistemi geliştirilememiştir.
Disiplinlerarası
düşünme Halihazırda gerçekleştirilen sınavlarda öğrencile-
re yöneltilen soruların bilgi-kavrama düzeyinden
Araştırmaya-
Yaşam sorgulamaya analiz-sentez (Örneğin PISA sınavları) düzeyine
temelli dayalı
öğrenme çekilmesi STEM eğitimiyle kazandırılması he-
öğrenme
deflenen becerilerin daha sağlıklı ölçülmesine ve
değerlendirilmesine imkan sağlayabilir.
Eleştirel ve Yaparak-
alternatif yaşayarak üü Eğiticilerin eğitimi tamamlanmadan STEM
düşünme öğrenme uygulamaları mümkün mü?
Probleme –– Eğiticilerin eğitimi tamamlanmadan eğitim
dayalı sistemlerinde yapılan değişikliklerin olumlu
öğrenme
sonuç vermesi oldukça zordur. STEM beceri-
lerini özümsemiş öğretmenlerin yetiştirilmesi
STEM uygulamaları açısından önemlidir.
üü STEM eğitiminin bir ihtiyaç olduğu düşün- TÜRKİYE’DE STEM EĞİTİMİ
cesinden ve denetimden uzak özel eğitim ku- Türk eğitim sisteminin merkezinde yetkili ve sorumlu
rumlarının bu gibi eğitim yaklaşımlarını vitrin kurum Milli Eğitim Bakanlığıdır (MEB). Ülkede eği-
olarak kullandığı eğitim sistemlerinde STEM timle ilgili reform hareketlerinin yol haritasını çizecek
uygulamaları mümkün mü? ve paydaşların (özel okullar, üniversiteler, iş çevreleri
–– Son dönemde özellikle özel okullarda görülen vb.) iş birliği içerisinde çalışarak reformların sisteme
“STEM eğitimi yapıyoruz, STEM laboratu- uyumlu hale gelmesini sağlayacak kurum da MEB’dir.
varına sahibiz” vb. sloganlarla velilere özünde STEM eğitimiyle alakalı son dönemde yayımladı-
STEM eğitiminin öngördüğü kazanımlardan ğı raporlara ve müfredata bakıldığında bu yaklaşımın
uzak, hayali bir STEM algısı oluşturulmakta MEB’in gündeminde yer aldığı görülmektedir. MEB’in
ve sanal bir pazar yaratılmaktadır. Bu durum gündemine girmiş olmasına rağmen STEM ile ilgili atıl-
da toplumda STEM algısının yıpranmasına ması gereken adımların hızlı gerçekleştiği söylenemez.
sebep olmaktadır. Bundan dolayı ciddi bir de- MEB tarafından 2016’da yayımlanan STEM Eğitim
netim mekanizması ihtiyacı vardır. Raporu’na bu durum şu ifadelerle sunulmuştur: “Ülke-
mizin STEM eğitimi için Milli Eğitim Bakanlığı tara-
ABD’DE STEM EĞİTİMİ fından hazırlanmış doğrudan bir eylem planı bulunma-
ABD küresel rekabet gücünü korumak ve daha ile- makla birlikte 2015-2019 Stratejik Planında STEM’in
riye taşımak için STEM eğitimine dünyada öncülük güçlendirilmesine yönelik amaçlar bulunmaktadır.”
etmektedir. Bu konuda iş çevreleri ve politikacıların Aynı zamanda T.C. Kalkınma Bakanlığı tarafından
istekleri bulunmaktadır. Obama döneminde STEM hazırlanan Onuncu Kalkınma Planı’nda eğitim sistemi-
eğitimine 2014, 2015 ve 2016’da ortalama her yıl nin temel amacı şu ifadelerle kendisine yer bulmuştur:
3 milyar dolar ayrılmıştır (Akgündüz vd., 2015). “Düşünme, algılama ve problem çözme yeteneği gelişmiş,
Trump döneminde ise STEM eğitimi ve ilişkili alan- demokratik değerleri ve milli kültürü özümsemiş, payla-
lar için 200 milyon dolarlık hibe fonu ayırma hedefi şıma ve iletişime açık, sanat ve estetik duyguları güçlü,
vardır (White House, 2017). ABD’de STEM eğiti- özgüven ve sorumluluk duygusu ile girişimcilik ve yeni-
minin kısa sürede karşılık bulması ve uygulamadaki likçilik özelliklerine sahip, bilim ve teknoloji kullanımına
sıkıntıları aşmasında iş birlikçi çalışmanın önemi ol- ve üretimine yatkın, bilgi toplumunun gerektirdiği temel
dukça fazladır. Üniversitelerin ilgili bölümleri, ilgili bilgi ve becerilerle donanmış üretken ve mutlu bireyle-
STK’lar, özel teşebbüsler ve iş çevrelerinin ortak çalış- rin yetişmesi eğitim sisteminin temel amacıdır (Kalkın-
ması STEM eğitiminin karşılık bulmasına yardımcı ma Bakanlığı, 2013)”. 2014-2018 arasında ülkenin yol
olmuş ve güçlü bir iş birliğiyle STEM eğitim reformu haritasını belirleyen Onuncu Kalkınma Planı’nda eğitim
ortaya konulmuştur. başlığı altında yer alan yukarıdaki ifadeler dikkatle okun-
ABD’nin STEM eğitim reformunun merke- duğunda STEM yaklaşımının hedefleriyle örtüştüğü
zinde okullarda verilen teorik bilgilerin uygulamaya görülmektedir. Toplumun ve ekonominin ihtiyaçlarına
dönüşmesi ve dönüşmüş modellerin incelenmesinde duyarlı, paydaşlarıyla etkileşim içerisinde olan, ürettiği
önemli yere sahip olan bilim merkezleri ve müze- bilgiyi ürüne, teknolojiye ve hizmete dönüştüren, akade-
leri bulunmaktadır. Bunların yanı sıra üniversiteler mik, idari ve mali açıdan özerk üniversite modeli çerçe-
ve okullar tarafından STEM merkezleri kurulmuş- vesinde küresel ölçekte rekabetçi bir yükseköğretim siste-
tur. Bu merkezlerde proje tabanlı öğrenme, araş- mine ulaşılması hedeflenmektedir (Kalkınma Bakanlığı,
tırma-sorgulamaya dayalı öğrenme, takım ve grup 2014). Hedeflenen yükseköğretim modeli disiplinler ara-
çalışmaları gibi STEM aktiviteleri bulunmaktadır sı çalışmayı teşvik eden, bilgi ve teknolojiyi kullanmanın
(MEB, 2016). ötesine geçip üretimi özendirerek küresel rekabet gücünü
STEM EĞITIMI VE TÜRKIYE: FIRSATLAR VE RISKLER
artırmayı amaçlamaktadır. Bu bağlamda 142. ve 143. bir yarışa dönüşmekte ve amacından sapan STEM
maddelerin entegre edilerek uygulamaya konulmasının merkezleri, STEM laboratuvarları kurularak hayali bir
Türkiye için hayati önemde olduğu ifade edilebilir. STEM yaklaşımı veli ve öğrencilere sunulmaktadır.
MEB tarafından son dönemde yayımlanmış olan STEM’in bir eğitim yöntemi olduğunu unutmadan,
STEM Eğitim Raporu (MEB, 2016), STEM Öğretmen hayatın her alanında gerekli olan bilgi, birikim ve bece-
Eğitimi El Kitabı (MEB, 2017), Öğretim Program- rileri kazandıran bir araç olarak görülmesi daha sağlıklı
ları (MEB, 2018) gibi rapor ve programlar Onuncu sonuçlar alınması için önemlidir.
Kalkınma Planı’nda ortaya konulan hedeflerin gerçek-
leştirilmesi için önemli adımlardır. Her biri kapsamlı Türkiye’de STEM Eğitiminin
ve özenle hazırlanmış bu çalışmaların doğru ve etkili Uygulanmasına İlişkin Öneriler
kullanımı için kapsamlı bir yol haritasının belirlene- Türk eğitim sisteminin en temel sorunlarından birisi
rek istikrarlı bir şekilde uygulanması ve sonraki süreç- uygulamaya konan eğitim politikalarının üzerinde ıs-
te eğitim çıktılarının doğru ölçme ve değerlendirme rarcı olunmaması ve süreç sonucunda ortaya çıkacak
yöntemlerine tabi tutulmasının atılan bu adımları çok ürünün objektif gözlem ve değerlendirmelere tabi tu-
daha etkili kılacağı ifade edilebilir. tulmadan bir sonraki sisteme dahil edilmesidir. Bu so-
MEB’in yanında özel okullar, üniversiteler ve iş runun kronikleşmesi engellenmelidir. Genç nüfusa sa-
çevrelerinin STEM eğitimi ve yaklaşımıyla ilgili bir- hip ve inovasyona açık bir ülke olan Türkiye için STEM
çok çalışması mevcuttur: Hacettepe Bilim, Teknoloji, eğitiminin sunduğu fırsatlar önemini yitirmeden yol
Mühendislik ve Matematik Eğitimi ve Uygulamaları haritası belirlenmeli ve bu istikamette gerekli adımlar
Laboratuvarı, ODTÜ Bilim, Teknoloji, Mühendislik zaman kaybedilmeden atılmalıdır. Bu bağlamda ortaya
koyulabilecek öneriler şu başlıklar altında toplanabilir:
ve Matematik Eğitimi Uygulama ve Araştırma Merke-
zi, Özyeğin Üniversitesi STEM Akademi, STEM&-
Üniversitelerin Bünyesinde
Makers Fest Expo etkinlikleri, İstanbul Aydın Üniver-
STEM Merkezleri Kurulması
sitesi STEM Okulu ve STEM Öğretmeni Programı,
Türkiye olarak ciddi bir akademik bilgi birikimine sahip
TÜSİAD STEM+A Projesi bunlardan bazılarıdır.
olduğumuz gerçeğinden hareketle STEM eğitiminin ül-
STEM yaklaşımı ve eğitimi Türkiye Bilimsel ve
keye entegre edilmesi sürecinde üniversiteleri reform ha-
Teknolojik Araştırma Kurumunun (TÜBİTAK) da reketinin merkezine yerleştirmek doğru olacaktır. Son on
gündeminde yer almaktadır. Kurumun bu kapsamda beş yılda yapılan yatırımlar sonucunda her ilde kurulan
farklı proje çağrılarında STEM eğitimini destekleyici et- –bazı illerde iki veya daha fazla– üniversitelerin bünye-
kinliklere yer verdiği görülmektedir (TÜBİTAK, 2017). sinde oluşturulacak STEM merkezleri MEB’in çizmiş ol-
Görüldüğü üzere Türkiye STEM eğitimi yaklaşı- duğu yol haritasının uygulamaya geçirilmesinde etkili bir
mına tamamen yabancı değildir. Ortaya çıkışından çok rol üstlenebilir. Ayrıca üniversitelerin karşılaştıkları prob-
uzun süre geçmemesine rağmen dünyada STEM yak- lemlere yerel dinamikleri göz önünde bulundurarak mü-
laşımının farklı disiplinlerle desteklenmesi tartışılırken dahale imkanları değerlendirildiğinde bu politika önerisi
(STEAM, STEM-C, STEM-H, STEM-E STEM+ vb.) önem kazanmaktadır. Bu projeyle üniversiteler bünye-
Türkiye’de bu yaklaşımın gerekli olup olmadığı konu- sinde oluşturulacak STEM merkezlerinin görevi eğitim
sundaki tartışmalar eğitim sistemimizi ileri götürmeye- kurumlarına danışmanlık hizmeti vermek olmalıdır.
ceği gibi atılan hemen her adıma da engel olacaktır. Bu
noktada önemli bir diğer tehdit ise kimi kurumlar tara- Eğitim Fakültelerinin
fından STEM eğitiminin bir vitrin olarak kullanılması STEM Becerilerine Uygun Hale Getirilmesi
ve bu yaklaşımın bir pazar haline dönüştürülmesidir. Eğitimdeki değişim sınıfta, sınıftaki değişim de öğret-
Özellikle özel eğitim kurumlarında görülen bu durum mende başlar. Eğitim fakültelerinin niteliğinin artırıl-
ması, STEM eğitimi yaklaşımını öğretmen adaylarında önemli bir yer tutmuştur. MEB tarafından gerçekleşti-
içselleştirecek ders ve etkinliklerin olması oldukça önem- rilen program değişikliklerinin eğitimin çıktıları üzerine
lidir. Eğitim fakültelerinin STEM becerilerine sahip öğ- yoğunlaşarak devam etmesi faydalıdır.
retmenler yetiştirmesi için geliştirilen öneriler şunlardır:
Bilim Merkezlerinin Kurulması
• Fen-edebiyat fakülteleri ile iş birlikleri sağla- ve Var Olanların Desteklenmesi
narak ortak dersler açılabilir (Örneğin temel Öğrenme süreçleri içerisinde teorik bilgilerin pratiğe
fizik, temel biyoloji, temel kimya, temel ma- dökülmesi ve soyut kavramların somut karşılıklara
tematik vb.). dönüştürülebilmesi için bilim merkezleri ve müze-
• Mühendislik fakülteleri ile iş birliği sağlanarak leri gibi yardımcı mekanizmalar önemlidir. Son yıl-
ortak dersler açılabilir (Örneğin mühendisliğe larda ülkemizde merkezi ve yerel yönetimin desteği,
giriş, uygulamalı bilim vb.). TÜBİTAK’ın girişimleriyle çok sayıda bilim merkezi
• Eğitim fakültelerinde laboratuvar sayıları art- (Konya, Kocaeli, Bursa vb.) açılmış ve çok sayıda öğ-
tırılarak öğretmen adaylarının laboratuvar renci misafir edilmiştir. Bilim merkezlerinin nitelik ve
kullanımı teşvik edilebilir. sayısının artırılması için öneriler şunlardır:
• Öğretmen adayları öğretmenlik uygulama- • Bilim merkezi sayısı arttırılmalı, halihazırda
larında (staj) STEM becerilerine uygun ders var olan bilim merkezlerinin niteliklerinin art-
planları hazırlayabilir ve uygulamada STEM tırabilmesi için gerekli destekler verilmelidir.
becerilerini merkeze alarak etkinlik yapabilir. • Bilim merkezleri içerik olarak MEB’in belir-
lediği öğretim programına uygun etkinliklerle
Öğretim Programlarının donatılmalı ve okulların rutin aralıklarla bu
STEM Eğitimine Uygun Hale Getirilmesi merkezleri ziyaretleri sağlanmalıdır. Böylece
Türk eğitim sisteminde program yani müfredat çok öğrencilerin öğrendikleri soyut bilgilerinin
önemlidir. Öğretmenlerin müfredattan koparak inisiyatif somutlaşarak ürüne dönüştüğü bilim uygula-
almaları oldukça az görülür. Buna rağmen eğitim sistemi- malarını görmeleri sağlanabilir.
mize entegre edilmek istenen STEM eğitimi karşılık bu-
lamamıştır. Bu durumun farkına varıldıktan sonra MEB SONUÇ
tarafından 2017’de yeni Fen Bilimleri Dersi Öğretim STEM eğitiminin temelde hedeflediği disiplinler arası
Programı taslağı hazırlanmış, ilgililerin görüşlerine açılan düşünme biçimine Türkiye’de çok fazla ihtiyaç vardır.
program taslağı 2018’de yapılan birtakım değişikliklerle Son yıllarda büyük yatırımlar sonucunda ortaya çıkan
kabul edilmiştir. Yayımlanan programda yer alan analitik üretim politikalarının artarak devam etmesi ve sürekli-
düşünme, karar verme, yaratıcı düşünme, girişimcilik, lik sağlanması için yeni nesillerin üretim ve yaratıcılık
iletişim, takım çalışması, yenilikçi (inovatif) düşünme kültürüyle yetiştirilmesi iyi olur. Bu açıdan bireylerde
gibi öğrencilere kazandırılması hedeflenen beceriler ve merak duygusunu ön plana çıkararak eğitim öğretim
fen, mühendislik ve girişimcilik uygulamaları bölümü sürecinde öğrenilen bilgilerin özgün fikirlerle ürüne
ile tüm ünitelerin bu çerçevede ve perspektifte işlenmesi dönüşmesini destekleyen STEM eğitimi yaklaşımının
gerektiği vurgusu STEM eğitimi için Türkiye’de oldukça desteklenip yaygınlaştırılması faydalıdır.
2.2. Bilimin Doğası
Bilimin doğası fen bilimleri eğitimi alanında yaygın olarak kullanılan bir kavram olmuştur.
Bilimin doğası ile ilgili fen eğitimcileri, sosyologlar, tarihçiler ve felsefeciler arasında fikir
birliği olmamasına rağmen, bir noktada kabul edilebilir ilkelere ulaşılmıştır. Bilimin
doğası; bilim ve bilim insanının özelliklerini, bilimsel tartışma içerisinde olabilme, bilimsel
bir yayını okuyabilme, bilimin topluma ve toplumun bilime etkilerini içerir (Driver, Leach,
Millar & Scott’tan aktaran Özden & Yenice, 2016, s. 1092; Ayvacı, 2007, s. 3; Abd-El
Khalick & Lederman, 2000, s. 666). Bununla birlikte bilimin doğası ile ilgili kesin ve ortak
bir tanım yoktur. Ancak bilmenin yolu, bilimin epistemolojisi, bilginin gelişiminde
inançlar gibi tanımlar kullanılmıştır (Lederman, 1992, s. 331). Khishfe ve Abd-El Khalick
(2002)’ ye göre “filozofların, bilim tarihçilerinin, sosyologların bilimin doğasını
tanımlayamamaları şaşırtıcı değildir çünkü bilimin karmaşık, dinamik ve çoklu bir yapısı
vardır” (s. 555).
Öğrencilerin bilimin doğasını tanımaları, bilimin doğası ile ilgili kavramların değişmesinde
etkili olacaktır (Roach’tan aktaran Yücel Dağ, 2015, s. 2). Bilimin doğasına dair anlayış
geliştirmek için tüm Dünya’da çalışmalar yapılmakta ve öğretim programları
geliştirilmektedir. Fen eğitimindeki öneminden dolayı bu çalışmalar günden güne
artmaktadır. Ancak buna rağmen bilimin doğası hakkında farklı tanımlar bulunmaktadır
(Lederman, 2006, s. 306).
Bilimin doğası daha çok bilmenin yolu ya da bilimsel bilginin gelişiminde doğuştan var
olan değerler ve inanışlar olduğunu göstermek için kullanılmıştır (Abd-el Khalick &
Lederman, 2000, s. 665-666). Bilimin doğasına göre bilim; bilmenin bir yoludur, ancak tek
yolu değildir” (Smith & Scharmann, 1998, s. 501). Taşar (2003)’ a göre ise bilimin doğası;
bilimin ne olduğu, bilimin rollerini; bilim insanlarının kim olduğunu ve rollerini; bilimin
nasıl yapıldığını, bilimsel metodu, ipuçlarını, gözlemleri, olayları, kuralları ve kanunları
anlamayı kapsamaktadır (s. 31).
McComas, Clough ve Almazroa (1998, s. 4)’ nın bilimin doğası ile ilgili açıklamaları şu
şekildedir; “Bilimin doğası, tarih, sosyoloji ve psikoloji gibi bilişsel bilimlerden elde edilen
araştırmayla birleştirilen, bilimin ne olduğu, nasıl çalıştığı, bilim adamlarının sosyal bir
grup olarak nasıl hareket ettiklerini ve toplumun nasıl hem kendini yönlendirdiğini hem de
bilimsel çalışmalara tepki verdiğini zengin bir tanıma dönüştüren bilim felsefesini içeren
bilimin çeşitli sosyal çalışma yönlerini kaynaştıran verimli bir karma alandır”.
1. Bilimsel Bilginin Değişebilir Doğası: Bilimsel bilgi uzun süreli ve güvenilirdir ancak
kesin değildir. Bilimsel bilginin var olan ve yeni elde edilen gözlemler ile tekrar
yorumlanarak değişmesi mümkündür. Bununla birlikte toplumun kültürel ve sosyal yapısı
da bilimsel bilginin değişmesinde etki göstermektedir.
Bilimin doğasını anlamak fen eğitiminde mutlak bir ihtiyaç olarak görülmektedir. Pek çok
ülkede 1960’lı yıllardan beri bilimin doğasının öğretmen ve öğrenciler tarafından daha iyi
anlaşılması için, fen öğretim programları düzenlenmiş ve kurslar açılmıştır (Doğan Bora,
2005, s. 10). Konular ve bilimsel kanunlar dışında, öğrencilere fen bilgisi derslerinde
bunların tarihini ve geçirdiği aşamaları anlatmak onlara bilim tarihini, doğasını ve
felsefesini anlamada yardım eder (Türkmen & Yalçın, 2001, s. 191). Bilimsel bilgiler ile
ilgili bahsettiğimiz tüm özellikler bilimin doğasını da kapsamaktadır. Bilim, bilimin
doğası, fen ve bilim okuryazarlığı kavramları fen öğretiminden ayrı düşünülemez.
Gelecekte söz sahibi olacak öğrencilerin bilim özelliklerini iyi bir şekilde öğrenmeleri
onlara problem çözme ve bilimsel düşünme becerisi sağlayacaktır. Yaşamda karşılaşılan
problemlere bilimsel yaklaşmak, bilimsel ve teknolojik gelişmeleri benimsemiş bir
toplumu ve bilgi edinme isteği fazla, bilimsel verilere ilgili ve sorgulayan öğrenciler
yetişmesini sağlar. Bilimin doğasının öğrencilere iyi anlatılması, toplumu değiştirebilecek
bilginin önemini ortaya koyacaktır (Wong’dan aktaran Altun Yalçın vd., 2010, s. 183).
Bir öğretmen öğrencinin derse yönelik olumlu tutum ve ilgi geliştirmesi için o dersin
doğasını öğrenciye iyi aktarmalıdır. Fenin doğasını öğrencilerine yeterince anlatabilen bir
fen öğretmeni fen bilimlerine karşı olumlu tutum ve ilgi kazandırmış olur. Bunun için de
öncelikle öğretmenin kendisi fen bilimlerine ve bilimsel bilginin doğasını iyi anlamalıdır
(Çepni, 2005, s. 10). Fen öğretmenlerinin öğretimde seçtikleri yollar ve yansıttıkları her
şey öğrencilere bir bakış açısı sunacaktır. Öğrencilere, öncelikle temel bilimsel bilgileri
açıklamak, bilimsel bilginin gelişimini geri planda bırakacaktır. Bu sebepten öğretmenlerin
fen eğitimi ve bilimin doğası arasındaki ilişkiyi iyi anlamaları gerekmektedir (Palmquist &
Finley, 1997, s. 595).
Bilimi anlayabilmek için bilimsel açıklama tipleri arasındaki farkları iyi bilmek
gerekmektedir. Hipotez, teori, yasa gibi kavramların ders kitaplarında sıklıkla geçmesine
rağmen yapılan araştırmalarda ilkokuldan üniversiteye kadar bu konuda yanlış ve eksik
bilgilere sahip olunduğu görülmektedir (Yenice, 2015, s.6). Aşağıda bu çalışmanın
sonuçlarına etkisi olduğu düşünülen ve yanlış bilinmesi muhtemel kavramlar birlikte ele
alınarak açıklanmıştır.
Gözlem ve Çıkarım:
Gözlem; bir nesnenin, olayın veya bir gerçeğin, özelliklerinin bilinmesi amacıyla, dikkatli
ve planlı olarak ele alınıp incelenmesidir. Çıkarım ise; belli önermelerin kabul edilen veya
gerçek olan doğruluklarından, yanlışlıklarından, başka önermelerin kabul edilen veya
gerçek olan doğruluklarını, yanlışlıklarını çıkarma (Türk Dil Kurumu [TDK], 2016). Bilim
gözleme ve gözlemlerden elde edilen çıkarımlara dayanmaktadır. Gözlemler insan duyuları
ve bu duyuların uzantıları ile toplanır ve çıkarımlar gözlemlerin yorumlanmış halidir.
Günümüzde bilimdeki yaklaşımlar ve bilim adamları hem gözlemlere hem de çıkarımlara
rehberlik ederler. Çok yönlü yaklaşımlar gözlemlerin geçerliliğine katkı sağlar (Doğan vd.,
2009, s. 34).
Tahmin ve Hipotez:
Tahmin; akla, sezgiye veya bazı verilere dayanarak gerçekleşebilecek bir şeyi, bir olayı
önceden kestirme, kestirim (TDK, 2016). Hipotez ise; iki değişken arasında ilişkinin en iyi
tahmin cümlesidir (Martin, 2003, s. 132). Doğruluğu henüz test edilmemiş, deneylerden
beklenen olası sonuçlar ve bir problemi doğru sonuca ulaştırması beklenen çözüm yolları
olan önerilere hipotez denir (Toz, 2012, s. 5).
İcat ve Keşif:
İcat TDK (2016)’ ya göre buluştur. Buluş; yalın olarak iki parça bilgi arasındaki ilişkidir.
İlk buluşlar genellikle rastlantılar eseridir ancak günümüzde genellikle dikkatli, önceden
düşünülmüş, problemin iyice anlaşıldığı, tarihsel geçmişini ve materyalleri bilmeyi,
deneyler yapmayı gerektiren süreçler sonucunda meydana gelir (Shlesinger, 2011, s. 2).
Keşif ise var olduğu bilinmeyen bir şeyin ortaya konmasıdır (TDK, 2016). İcat, bilinen
şeylerden hiç bilinmeyen yeni şeyler üretmek iken keşif daha önce olan ancak hiç ortaya
çıkartılmayan veya bulunamayan şeylerdir.
Teori ve Yasa:
Karıştırılan ve yanlış bilinen bu kavramların yanı sıra, bilime dair yanlış kavramalarda
bulunmaktadır. McComas vd. (1998, s. 54) bilimin doğası ile ilgili tespit ettikleri yanlış
kavramaları “Mit” şeklinde ifade etmişlerdir. Buna göre ifade edilen mitler şu şekildedir;
Bilimin doğasını anlamak; bilimi anlamak, bilim ile uğraşan insanları anlamak ve bilimsel
araştırmanın doğasını anlamaktır (Lieu’dan aktaran Ayar, 2007, s. 33). İnam (1991)’ a göre
bilim ve bilimin doğası öğrencilere doğru bir şekilde öğretilmediğinde bilime katkıda
bulunmak zorlaşır. Bunun yanı sıra bireyin kendini, çevresindeki dünyayı ve kültürünü
anlaması beklenemez. Bu durumda başka toplumların bilim imajları altında düşünce,
kültür, siyasi ve ekonomik alanlarda gelişme gösterilemez (Aktaran Aslan 2009, s. 19).
Bilimin doğasını anlamak; bilimsel süreçleri, bilimsel düşünme yollarını, bilim insanlarının
genel ve geleceğe yönelik hedeflerini, bilim teknoloji ve toplum üçgeninin birbirlerini nasıl
etkilediklerini ve birbirlerine nasıl ihtiyaç duyduklarını anlamayı içermektedir. Bunun yanı
sıra bilimin doğasını anlamak bilim okuryazarlığını da beraberinde getirecektir. Buna göre
insanların; günlük hayatta karşılaştığı teknolojik olayları ve bilimi anlamaları, sosyal-
bilimsel meselelerde söz sahibi olmaları ve karar vermeleri, bilimin çağdaş kültüre dahil
olduğunu görmeleri, bilimin doğası hakkında ortaya atılan değerleri bilinçli şekilde
algılamaları ve bilimi öğrenirken başarılı olmaları için bilimin doğasını anlamaları
gerekmektedir (Driver’dan aktaran Macaroğlu, Şahin ve Baysal, 1999, s. 56).
Bu yaklaşımda, bilimsel bilgi ve tarihsel sürecin kesiştirilerek bilimin doğası temelli fen
öğretiminin daha kuvvetli şekilde gerçekleşebileceği düşünülmektedir. Tarihsel süreçte
bilimsel bilgilerin ilerleyişinin örnek olaylarla öğretilebileceğini söyler. Bilimin doğası
hakkındaki kavramların öğretimi için bilim insanlarının yaşadığı dönemleri, o dönemlerin
şartları, kültürel ve ekonomik durumları, yaşayış ve düşünme tarzları gibi konuları fen
konularıyla birleştirilip anlatılması anlama ve öğrenmeyi beraberinde getirecektir (Toz,
2012, s. 17).