Professional Documents
Culture Documents
Adjectives & Adverbs
Adjectives & Adverbs
ADJECTIVES &
ADVERBS
2-HOUR INSTANT GRAMMAR LESSONS
© Ülkü Küçükakın
ADJECTIVE + TO V1
• Sıfatlar, arkalarından fiil aldıklarında çoğunlukla « to+v1 » şeklinde alırlar.
It is not very difficult to understand Ian’s intentions.
(…Ian’ın niyetini anlamak çok zor değil.)
You may find it helpful to read this book before making a decision.
(…karar vermeden önce bu kitabı okumak yardımcı olabilir.)
!!!Bu başlık «Gerunds & Infinitives» konusunda detaylı bir şekilde işlenmişti.
© Ülkü Küçükakın
1
9/7/2020
© Ülkü Küçükakın
Verb Ving V3
excite (heyecanlandırmak) exciting (heyecan verici) excited (heyecanlı/heyecanlanmış)
frighten (korkutmak) frightening (korkunç) frightened (korkmuş)
interest (ilgisini çekmek) interesting (ilginç) interested (ilgili)
exhaust (bitirmek / tüketmek) exhausting (yorucu) exhausted (yorulmuş/tükenmiş)
confuse (kafa karıştırmak) confusing (kafa karıştırıcı) confused (kafası karışmış)
© Ülkü Küçükakın
2
9/7/2020
© Ülkü Küçükakın
A SHORT BREAK
COMING NEXT: ADVERBS
© Ülkü Küçükakın
3
9/7/2020
© Ülkü Küçükakın
ADVERBS OF DEGREE
• Sıfatların anlamını güçlendirmek ya da zayıflatmak için «adverbs of degree» yani
«derecelendirme zarfları» kullanılır.
• Bunların başlıcaları “rather, far, a little, a bit, ve much” zarflarıdır. Bunlar çoğunlukla
“too” ifadesiyle birlikte kullanılırlar.
Renee’s jokes are far too cold to laugh at.
(…şakaları gülmek için fazla soğuk.)
My daughters resemble each other rather too much.
(…kızlarım birbirine biraz fazla benziyorlar.)
The café we went to was a bit too crowded.
(…gittiğimiz kafe biraz fazla kalabalıktı.)
© Ülkü Küçükakın
4
9/7/2020
ADVERBS OF DEGREE
• «hardly / barely / scarcely» ifadeleri «neredeyse hiç, ancak, güç bela» anlamlarına
gelirler ve negatife çok yakın bir anlam katarlar.
• «hardly» ve «barely» çok yaygın kullanılır.
Pam whispered so quietly that I could hardly hear her.
(…o kadar sessiz fısıldadı ki neredeyse hiç duyamadım.)
I could barely walk in those terribly tight shoes.
(…dar ayakkabılar içinde neredeyse hiç yürüyemedim.)
The city we live in has scarcely changed in 15 years.
(…yaşadığımız şehir neredeyse hiç değişmedi.)
© Ülkü Küçükakın
A SHORT BREAK
COMING NEXT: COMPARATIVES
© Ülkü Küçükakın
5
9/7/2020
DEGREES IN COMPARATIVES
• Comparative yapıların önüne, comparative yapıyı hiç değiştirmeden, yapıyı
güçlendirici veya zayıflatıcı ifadeler getirilebilir.
• Bunların en önemlileri:
“far, even, much, a lot, (Anlamı güçlendirici)
rather, a bit, a little, (Anlamı zayıflatıcı)
not any, no,”dur. (Anlamı zıtlaştırıcı)
© Ülkü Küçükakın
DEGREES IN COMPARATIVES
• ANLAMI GÜÇLENDİRENLER:
My grades are far / a lot / much / even better than everyone else in class. (güçlendirir)
(…notlarım herkesinkinden çok daha iyi.)
Melanie’s new house is far / a lot / much / even more comfortable than her old house.
(…yeni evi çok daha konforlu..)
Mental attitude plays a far / a lot / much / even more important role than mental
capacity in a person's success.
(…zihinsel tavır, zihinsel kapasiteden çok daha önemli bir rol oynar.)
© Ülkü Küçükakın
6
9/7/2020
DEGREES IN COMPARATIVES
• ANLAMI ZAYIFLATANLAR / BİR MİKTAR GÜÇLENDİRENLER:
Prof. Jenkins was a little / rather / a bit clearer in the lecture today.
(…bugün biraz daha netti.)
I am expecting you to be a little / rather / a bit more reasonable this time.
(…bu kez biraz daha makul olmanı bekliyorum.)
© Ülkü Küçükakın
© Ülkü Küçükakın
7
9/7/2020
A SHORT BREAK
COMING NEXT: SUPERLATIVES
© Ülkü Küçükakın
DEGREES IN SUPERLATIVES
• Superlative ifadelerde de anlam kuvvetlendiren ya da zayıflatan zarflar vardır.
Bunların en önemlisi «by far»dır. Anlamı güçlendirir.
Ethan is by far the best teammate I have had so far.
(…Ethan bugüne kadar sahip olduğum uzak ara/açık ara en iyi takım arkadaşı.)
Jenny is by far the biggest influence on my writing.
(…Jenny, yazılarım üzerinde uzak ara/açık ara en büyük etkiye sahip.)
Luxembourg's transport system is by far the most efficient one in Europe.
(…Luxemburg ulaşım sistemi Avrupa’nın açık farkla en verimli olanı.)
© Ülkü Küçükakın
8
9/7/2020
DEGREES IN SUPERLATIVES
• Superlative’lerde ayrıca «quite, almost, nearly» ifadeleri de derece vermek için
kullanılır.
Jackson was quite the most handsome man Sofia had ever met.
(…Sofia’nın tanıştığı neredeyse en yakışıklı erkekti.)
It was almost the most elegant cake design I had ever seen in my life.
(…hayatımda gördüğüm belki de en zarif pasta tasarımıydı.)
Marbella Club Grill is nearly the most romantic restaurant you can go in Europe.
(…Avrupa’da gidebileceğin belki de en romantik restorandır.)
• Bu üç yapı çok yaygın kullanılmaz, sınavda sorulma ihtimalleri de zayıftır.
© Ülkü Küçükakın
© Ülkü Küçükakın
9
9/7/2020
A SHORT BREAK
COMING NEXT: SIFATLARLA KULLANILAN YAPILAR-1
© Ülkü Küçükakın
AS ... (ADJ/ADV)... AS
• « as...as » kalıbı olarak kısaltılan bu ifade, iki şey ya da kişi arasında kıyaslama
yapmak için kullanılır. «kadar» anlamına gelir.
Lizards are as clever as birds in completing simple tasks.
(…kertenkeleler basit görevleri tamamlamada kuşlar kadar zeki.)
I opened the file as carefully as I could and read the case.
(…dosyayı açabildiğim kadar dikkatli açtım.)
Living in the country doesn’t cost as much as living in the city.
(…kırsalda yaşamak şehirde yaşamak kadar pahalıya patlamaz.)
© Ülkü Küçükakın
10
9/7/2020
AS ... (NOUN)... AS
• « as...as » kalıbının içerisinde miktar bildiren zarflarla beraber isimler de
kullanılabilir.
This material can be copied as many times as it is needed.
(…bu materyal ihtiyaç duyulduğu kadar çoğaltılabilir.)
We want to see as few job losses in the industry as possible.
(…olabildiğince az sayıda iş kaybı görmek istiyoruz.)
You can get as much money as you need from the register.
(…kasadan ihtiyaç duyduğun kadar para alabilirsin.)
© Ülkü Küçükakın
SO ... (ADJ/ADV)... AS
• « so…as » yapısı «as…as» yapısı ile eş anlamlıdır. Daha çok olumsuz cümlelerde
kullanılır.
Living in the country doesn’t cost so much as living in the city.
(…kırsalda yaşamak şehirde yaşamak kadar pahalıya patlamaz.)
Sleeping on the sofa cannot be so healthy as sleeping in a bed.
(…koltukta uyumak, yatakta uyumak kadar sağlıklı olamaz.)
11
9/7/2020
KARŞILAŞTIR!!
= Logan isn’t qualified enough to get the position without any training.
= Pamela isn’t experienced enough to run his father’s business.
© Ülkü Küçükakın
A SHORT BREAK
COMING NEXT: SIFATLARLA KULLANILAN YAPILAR-2
© Ülkü Küçükakın
12
9/7/2020
SO …ADJ/ADV… THAT
• «so…adj/adv…that» yapısı «o kadar şöyle ki, şöyle oluyor» anlamına gelir. Bir
durumun sonucu olarak ne olduğunu bildirirken kullanılır.
The interview was so tough that some people left the room crying.
(…mülakat o kadar zordu ki, bazıları odayı ağlayarak terk etti.)
The flowers looked so beautiful that I decided to try to grow them in my own house.
(…çiçekler o kadar güzel görünüyordi ki…)
!!!SINAV STRATEJİSİ… sınavda «so…that» yapısının içine «preposition phrase» sıklıkla
yerleştirirler!!!
She is choosing her words so carefully in her story that children can picture the events in
their heads.
(…hikayesinde kelimeleri o kadar dikkatli seçiyor ki…)
© Ülkü Küçükakın
SUCH…ADJ + NOUN…THAT
• «such…adj+noun…that» yapısı aynen «so…that» yapısı gibi, «o kadar şöyle ki,
şöyle oluyor» anlamına gelir ve sonuç bildirmek için kullanılır.
Amelia has such beautiful voice that her songs take you to another world.
(Amelia’nın o kadar güzel sesi var ki, şarkıları seni başka dünyalara götürüyor.)
Emma is such a talented editor that your book will look entirely different after her
editing.
(…öylesine yetenekli bir editör ki, kitabın tamamen farklılaşacaktır..)
Liam has such pride that he cannot be negotiated with. (!!!! Sadece isim)
(…öylesine gururu var ki…)
© Ülkü Küçükakın
13
9/7/2020
SO…QUANTIFIER+NOUN…THAT
• BİR İSTİSNA!! Kullanmak istediğimiz isimden önce miktar bildiren bir ifade
geldiğinde «so…that» yapısıyla kullanılır.
I have so little time that I cannot finish anything I have started.
(…o kadar az vaktim var ki, başladığım hiçbir şeyi bitiremiyorum.)
Benjamin needs so many books from the library that he has asked me to go with him.
(…o kadar çok kitaba ihtiyacı var ki…)
This chocolate gives so much energy that it keeps me awake all night.
(…bu çikolata o kadar enerji veriyor ki…)
© Ülkü Küçükakın
SUCH…ADJ+NOUN…AS
• «such…adj+noun…as» yapısı «şunun kadar şöyle» anlamına gelir. İki isim
arasında benzerlik kurmak için kullanılır.
I haven’t seen such awful weather as this one in a long time.
(…uzun zamandır bunun kadar kötü bir hava görmemiştim.)
It is not easy to find such applicable methods as Sophia’s methods in solving these
problems.
(…Sophia’nın metodları kadar uygulanabilir metodlar bulmak kolay değil.)
© Ülkü Küçükakın
14
9/7/2020
A SHORT BREAK
COMING NEXT: SIFATLARLA KULLANILAN YAPILAR-3
© Ülkü Küçükakın
ADJ. ENOUGH TO V1
• «adj. enough to do sth» yapısı, «bir şeyi yapmaya yetecek kadar şöyle olmak»
anlamına gelir.
My daughter is old enough to start school this year.
(…kızım okula başlayacak kadar büyüdü..)
The weather is now warm enough to go on holiday in the south.
(…hava artık tatile gidecek kadar sıcak..)
Your car is not old enough to be accepted as a classic car.
(…araban klasik araba kabul edilecek kadar yaşlı değil..)
© Ülkü Küçükakın
15
9/7/2020
TOO ADJ TO V1
• «too adj to do sth» yapısı, «şunu yapmak için fazla şöyle» anlamında kullanılır.
Olumsuz bir anlam verir.
This coffee is too hot to drink.
(Bu kahve içmek için fazla sıcak.) (=içilemez.)
Potential hazards of a nuclear power plant are too serious to ignore.
(…nükleer santralin potansiyel tehlikeleri göz ardı edilemeyecek kadar ciddidir.)
The truth is always too powerful to remain hidden forever.
(…gerçekler her zaman için sonsuza dek saklanamayacak kadar güçlüdür.)
© Ülkü Küçükakın
TESEKKURLER...
NEXT: PRACTICE TEST – 1
© Ülkü Küçükakın
16