You are on page 1of 27

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ

ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILAP TARİHİ ARAŞTIRMA VE UYGULAMA


MERKEZİ MÜDÜRLÜĞÜ

DOÇ. DR. NUMAN DURAK AKSOY


ANISINA

Hayatı, Eserleri ve Armağanı

EDİTÖRLER

Yrd. Doç. Dr. Yunus Emre TANSÜ

Yrd. Doç. Dr. Mehmet BİÇİCİ

GAZİANTEP 2017

I
MİTOLOJİK KUŞLAR ÜZERİNE DÜŞÜNCELER

(Phoenix, Garuda, Simurg, Karakuş, Anka)

Yunus Emre TANSÜ* – Baran GÜVENÇ**

GİRİŞ
İnsanlığın ortak hafızasında mitolojinin önemli rolü vardır. Mitolojik zaman-
larda bugün yaşamayan veya zaten hiç var olmamış bazı canlılardan destan, efsane
ve masallarda bahsedilmektedir. Mitolojik hayvanlar, destansı çağların insan hafıza-
sındaki yansımalarıdır. Bu yüzden mitolojik hayvanlar, destan ve mitlerde iyiliğin
veya kötülüğün temsilcileri olarak görev yapmaktadır. Suda, karada ve havada faali-
yet gösteren bu mitolojik canlıların en meşhur olanları mitolojik kuşlardır. Bu mito-
lojik kuşların isimleri birbirinden farklı olsa bile, değişik kültürlerde aynı özellikleri
taşıdıkları görülmektedir. Mısır mitolojisindeki Phoenix, Hint mitolojisindeki
Garuda, İran mitolojisindeki Simurg, İslamiyet öncesi Arap mitolojisindeki Anka ile
Türk mitolojisindeki Karakuş’un da bu kuşlardan oldukları görülmektedir1.

* Yrd. Doç. Dr., Gaziantep Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi. or-
cid.org/0000-0002-6183-5306
** Gaziantep Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı Yüksek Lisans Öğrencisi.
1 Yaşar Çoruhlu, Türk Mitolojisinin Ana Hatları, Kabalcı Yayınevi, İstanbul 2011, s. 163.

783
MİTOLOJİK KUŞLAR ÜZERİNE DÜŞÜNCELER

1. Phoenix
Dünyanın en eski mitolojilerinden biri Eski Mısır mitolojisidir. Eski Mısır
mitolojisinde mitolojik hayvanların ve yarı hayvan yarı insan varlıkların önemli bir
yeri vardır. Bunlardan birisi olan Phoenix adlı mitolojik kuş, bir canlının öldükten
sonra tekrar dirilmesinin simgesidir2. Önce yanarak küllere dönüşen bu mitolojik kuş,
küllerinden yeniden dirilmektedir. Bir bakıma küllerinden yeniden dirilme, bir dönü-
şüme delalet etmektedir. Bu ruhun bedenden bedene aktarılması olan reenkarnasyon-
dan farklıdır. Burada yanarak tahrip olup küllere dönüşen canlı, bu küllerden yeniden
dirilmekte ve yaşamına kaldığı yerden devam etmektedir. Hatta bu süreç sık sık tekrar
etmektedir. Bu mitolojik kuş, defalarca yanıp küle dönüşüp, yine defalarca bu küller-
den tekrar ve tekrar dirilmektedir.

Nitekim Eski Mısır mitolojisinin önemli bir parçası olan Phoenix, bir görüşe
göre yaklaşık beş yüz yıl yaşadıktan sonra kendini ateşe atıp, yanarak küle dönüşen
ve küllerinden yeniden doğup bundan sonra sonsuza dek yaşayan bir kuştur3. Diğer
bir görüşe göre ise Phoenix, güneşin bir parçası ve devamı olarak güneşle birlikte
hareket etmekte ve onunla beraber yaşamaktadır. Yani güneş ile doğup güneş ile bat-
maktadır. Her güneşin doğuşunda yeniden dirilmekte ve güneşin batışıyla beraber
kavrulup küle dönüşmektedir. Phoenix kuşu, Eski Mısır’ın güneş tanrısı Ra’nın da
simgesidir. Akkad, Babil ve Asur’daki kraliyet sembolü olan kartal ile benzerlik gös-
termekle birlikte, bazı kaynaklarda ise kurt ile bağlantılı olma ihtimaline de dikkat
çekilmektedir4. Phoenix, nem ile beslenmektedir5. Boğazından başlayarak boylu bo-
yunca ayak bileklerine kadar uzanan kısmı safran, kuyruğu mavi ve kanatları dâhil
geri kalan kısmı ise mor ve pembe renkli tüylerden oluşmaktadır6.

Klasik ve Erken Hıristiyanlık literatüründe, Phoenix kuşu ile ilgili birçok


farklı görüş ile karşılaşılmaktadır. Bu farklılıkların hepsini iki görüşte toplamak
mümkündür. Birinci görüşe göre, Phoenix kuşu ölüme yaklaştığını hissettiği zaman

2 Roelof Van Den Broek, The Myth of The Phoenix, E. J. Brill, Leiden 1971, s. 146; Hanife Dilek

Batîslam, “Divan Şiirinin Mitolojik Kuşları: Hüma, Anka, Simurg”, Türk Kültürü İncelemeleri Dergisi
I, 2002, s. 197.
3 Oral Sander, Anka’nın Yükselişi ve Düşüşü, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları,

Ankara 1987, s. 1.
4
Gönül Tekin, “Güneşin Kuşları: Phoenix ve Ankâ”, Journal of Turkish Studies, Cilt: 32,
2008, ss. 427-428.
5
Broek, a.g.e., s. 420.
6
Broek, a.g.e., s. 254.
784
YUNUS EMRE TANSÜ BARAN GÜVENÇ

aromatik bitkileri toplamaya başlamakta ve bu bitkiler ile inşa ettiği yuvasında öl-
mekte ve daha sonra çürümektedir. Çürüyen bedeninden arta kalanlardan bir solucan
(kurtçuk) dünyaya gelmektedir. Bu solucan zaman kaybetmeden Antik Mısır’da yer
alan Heliopolis’a7 doğru yola çıkmakta ve burada güneş tanrısı Ra’nın sunağına yer-
leşmekte ve burada büyüyüp Phoenix kuşuna dönüşmektedir. Bu görüşe göre Phoe-
nix; yanıp küle dönüşerek çürümekte ve çürümüş beden artıklarından bir solucan
doğmaktadır. Daha yaygın olan diğer bir görüşe göre Phoenix kuşu, ölüme yaklaştı-
ğını hissettiği zaman aynı şekilde aromatik bitkileri toplamakta ve bu aromatik bitki-
ler içinde güneşin tutuşturduğu bir ateş tarafından yanmaktadır. Kalan aromatik kül-
lerin içinden Phoenix kuşu yeniden doğmaktadır8.

Phoenix kuşunun boyutunun incelenen diğer mitolojik kuşlardan daha küçük


olduğu sanılmaktadır. Fakat Phoenix, Eski Mısır mitolojisi ile birçok yönden ortak
noktaları bulunan Yahudi mitolojisinin önemli bir kuşu olan Ziz kuşu ile benzeşmek-
tedir. Ziz’in bir yumurtası kırıldığında altmış tane şehrin sular altında kaldığı rivayet
edilmiştir9. Diğer bir anlatıda ise Ziz okyanusta dururken, okyanusun suyunun Ziz’in
ayak bileklerine kadar geldiği ve kanatlarını açtığı zaman ise güneşi kapatacak kadar
büyük olduğu söylenmiştir10. Phoenix, eğer küçük bir kuş ise, boyutları ve özellikleri
ile benzeştiği Ziz’in bir yumurtası kırıldığında çıkan sıvı altmış şehir büyüklüğünde
bir ülkeyi sel felaketine uğratıyorsa, bu mitolojik kuşun küçük olduğunu düşünmek
mümkün görülmektedir. Bu da gösteriyor ki Phoenix kuşu da, Ziz kuşu ile aynı boyut
ve özelliklere sahip olduğuna göre Anka kadar kudretli ve büyük olduğunu söylemek
doğru bir tespit olacaktır.

2. Garuda
Eski Hint mitolojisinde yer alan Garuda adlı mitolojik kuş, kartal ile benzer-
lik göstermektedir. Bu kuş, bir kartalın gagası, pençeleri ve kafasına sahiptir. Kolları,

7
Eski Mısır’da Nil nehrinin güneyine ve Kahire’nin merkezine yaklaşık 8 kilometre uzaklıkta
bulunan ve ismi Grekçede Güneş Şehri anlamına gelen Heliopolis’e; Eski Mısır dilinde
“Annu”, Tevrat’ta “On” denilmiştir. Heliopolis kentinin Tevrat’ta geçen bahsinde ise Hz. Yusuf’un
karısı Asenat’ın babası Potifera’nın “On” kentinin yani Heliopolis’in kahini olduğu söylenmiştir (Bkz.
George Rawlinson, History of Herodotus, John Murray, Albemarle Street, London 1862, s. 6; Robert A.
Armour, Gods and Myths of Ancient Egypt, The American Universty in Cario Press, Cario/New York
2003, s. 4; Gary Greenberg, 101 Myths of The Bible, Sourcebooks Inc, Naperville, Illinois 2000, s. 169;
Tevrat, Yaradılış Kitabı, 41:45).
8 Broek, a.g.e., s. 146.
9 Howard Schwartz, Tree of Souls: The Mythology Judaism, Oxford University Press, New York 2004,

s. 147; Tekin, a.g.m., s. 427.


10 Schwartz, a.g.e., s. 147.

785
MİTOLOJİK KUŞLAR ÜZERİNE DÜŞÜNCELER

bacakları ve gövdesi ile bir insanı andırmaktadır11. Kuyruk tüyleri ayaklarına kadar
uzanan Garuda’nın ayakları ise bir devekuşunun ayaklarına benzemektedir12. Kanat-
ları altın, boynunda zümrüt bulunan ve hızlı uçması sebebiyle lider olarak kabul edi-
len Garuda13 ilahi bir güce de sahiptir. Garuda kuşu, Hindu dininin kutsal kitapları
olan Vedalarda maceraları anlatılan Vişnu14 adlı tanrının binek hayvanıdır15. Ölüm-
süzlüğe ve seçkinliğe Tanrı Vişnu sayesinde erişen Garuda,16 Naga adlı mitolojik
kutsal yılanların düşmanıdır ve onların zehrine karşı sihirli bir güce sahiptir17. Ayrıca
beslenme ihtiyacını da yılanları yiyerek sağlamaktadır18.

Garuda kavramının kökeni hakkındaki bir rivayette; “Şaman”19 olarak bili-


nen bir büyücünün, Hindistan’ın batısında yer alan Kailasa Dağı’nda20 bu mitolojik
kuşun yumurtasını bir büyüyle yoktan var ettiği ve Garuda kuşunun bu yumurtadan
çıkarak kutsal yılanlar olan Nagaların21 yol açtığı bir dizi hastalıklara karşı insanları

11 Çoruhlu, a.g.e., s. 163; Robert Beer, The Handbook of Tibetan Buddhist Symbols, Serindia Publicati-
ons, Chicago and London 2003, s. 76; Dawn E. Bastian & Judy K. Mitchell, Handbook of Native Ame-
rican Mythology, ABC-CLIO, Santa Barbara-California, Denver-Colorado, Oxford-England 2004, s.
185.
12 Beer, a.g.e., s. 76.
13
Hacer Tokyürek, “Eski Uygurcada Hayvan Adları ve Bunların Kullanım Alanları”, Türklük Bilimi
Araştırmaları Dergisi, Sayı: 33, s. 227.
14 Tanrı Vişnu Hindistan’ın güneyindeki Tamil Nadu’da yaşamıştır. Eski Hint toplumundaki sınıfsal

farklılıklar nedeniyle saygı gösterilen birçok tanrı ile ilgili çeşitli mitos örnekleri karşımıza çıkmaktadır.
Hint toplumu genel olarak, birbirine rakip fakat birbirini tamamlayan iki yerel tanrı Vişnu ve Şiva kül-
tünde birleşmeyi tercih etmişlerdir. Bu tanrılar, göründükleri kişilerin sezgilerine göre çeşitli biçimlere
girerek onlara görünmüşlerdir. Tanrı Vişnu’nun kaplumbağa şekline girdiği ve dünyayı üzerinde taşıdığı
rivayet edilmiştir (Bkz. Gavin Flood, An introduction to Hinduism, Cambridge University Press, Camb-
ridge 2003, s. 7; William, H. McNeill, Dünya Tarihi, Çev. Alâeddin Şenel, İmge Kitabevi, Ankara 2007,
s. 243; Bahaeddin Ögel, Türk Mitolojisi, Cilt: 1, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1998, s. 442).
15 Resul Çatalbaş, “Türklerde Hayvan Sembolizmi ve Din İlişkisi”, Turan Stratejik Araştırmalar Mer-

kezi Dergisi, Cilt: 3, Sayı: 12, 2011, s. 50.


16 Ali Duymaz, “Anadolu ve Balkan Türklerinin Halk Anlatımlarında Mitolojik Bir Kuş: Zümrüdü

Anka”, Balıkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt: 1, Sayı: 1, 1998, s. 95.
17 Duymaz, a.g.m., s. 94.

18 Dawn E. Bastian & Judy K. Mitchell, a.g.e., s. 185.


19 Orta Asya ve Sibirya’ya özgü bir olgu olan Şaman, Tunguzcadan gelmekle birlikte, Yakutçada ojun,

Moğolcada büğä, Türkçede kam adını almaktadır. Büyücü, sihirbaz gibi anlamlar taşıyan şamana Hint,
İran, Çin, Türk ve hemen hemen bütün kültürlerde rastlanılmaktadır (Bkz. Mircea Eliade, Şamanizm,
Çev. İsmet Birkan, İmge Kitabevi Yayınları, Ankara 1999, ss. 21-22).
20 Bkz. Hindistan’ın Mumbai şehri sınırları içerisinde bulunan dağ.
21 Yarı tanrı gücüne sahip ve kendilerine karşı korku duyulan kutsal yılanlar. Brahmanizm’de sekiz Naga

kral bulunmaktadır. Bunlar; Nanda, Upananda, Sāgara, Vāsukin, Takşaka, Anavatapta, Manasvin ve
Utpalaka (Bkz. Günay Tümer, “Brahmanizm”, DİA, Cilt: 6, 1992, s. 331; The Lotus Sutra (Cilt: 9, Sayı:
262), BDK English Tripitaka Series, Çev. Kubo & Yuyama, Numarata Center for Buddhist Tranlation
and Research, Berkeley, California 2007, s. 4).
786
YUNUS EMRE TANSÜ BARAN GÜVENÇ

korumak için dağdaki yuvasından ovaya indiği anlatılmaktadır22. Diğer rivayette ise
Naga adlı kutsal yılanlar ile insanlar arasında anlaşmazlık çıkmış ve Nagalar dünyaya
hastalık, verimsizlik ve bela yayarak insanların ruhlarını çalmışlardır. Şamanlar çalı-
nan ruhları serbest bırakmak için Garuda’nın yardımı ile Nagaları yenmişlerdir23.

Eski Hint rivayetlerinde Garuda adlı kuşun şaman veya şamanlar tarafından
yoktan var edilmesinin sebebi ise Garuda’nın, yarı tanrı bir ırk olan Naga adlı yılanlar
ile mücadele etmesidir. Garuda, Nagalar ile savaşarak insanların ruhlarını kurtar-
makta ve hastalıkları defetmektedir. Buna göre iyilik ile kötülük arasındaki ebedi mü-
cadelede Garuda adlı mitolojik kuş iyiliği sembolize ederken, Naga adlı yarı tanrı
yılan ırkı kötülüğü temsil etmektedir.

3. Simurg
Eski İran mitolojisinde önemli bir mitolojik öğe olan Simurg, Farsça’da “otuz
kuş” anlamına gelmektedir24. İlahi güçlere sahip, olacak ve olmuş her şeyden haber-
dar, geleceği gören ve başka birçok yeteneğe sahip olan Simurg’un25 tüylerini üze-
rinde bulunduran kişinin ölümsüz olacağı inancı vardır26. Simurg, Elburz dağının te-
pesinde yaşamaktadır ve buradaki yuvasının malzemesi abanoz, sandal ve öd ağacı
gibi aromatik bitkilerdir27.

Ferîdüddin Attâr’ın28 ünlü mesnevisi olan Mantıku’t-Tayr adlı eserdeki


“tayr” kelimesi kuş anlamına gelmektedir. Mantıku’t-Tayr adlı eserin konusu ise kı-
saca şöyledir; Kuşlar kendi aralarında toplanıp hiçbir ülkenin padişahsız olmadığını,
padişahsız ülkede dirlik ve düzen olmayacağını belirtmişlerdir. Aralarında kılavuz
olarak bulunan ve Hz. Süleyman’ın özel hizmetlisi ve postacısı Hüdhüd,29 bu konuda

22 Eliade, Mitlerin Özellikleri, Çev. Sema Rifat, Om Yayınevi, İstanbul 2001, s. 42.
23 Eliade, Mitlerin Özellikleri, s. 42.
24 H. Ahmet Sevgi, “Mantıku’t-Tayr”, DİA, Cilt: 28, 2003, s. 29.
25 Zülfi Güler, “Şeyh Galib Divanında Anka-Simurg Sembolü”, International Journal of Language Aca-

demy, Cilt: 2, Sayı: 1, 2014, s. 65.


26 Ögel, a.g.e., s. 108.
27 V. F. Büchner, “Sîmurg”, MEB İslam Ansiklopedisi, Cilt: 10, İstanbul 1978, s. 653.
28 Asıl adı Ebû Hâmid Ferîdüddîn Muhammed b. Ebî Bekr İbrâhîm-i Nîsâbûrî olan Ferîdüddin Attâr,

muhtemelen 537-540 yılları arasında Nişabur’da doğmuştur. Tıpla ilgilendiği için “Attar” takma adını
almıştır. Uzun yıllar Irak, Şam, Mısır, Mekke, Medine, Hindistan ve Türkistan gibi önemli yelere seya-
hatlerde bulunduktan sonra tekrar Nişabur’a dönmüş ve burada 618 yılında Moğollar tarafından öldü-
rülmüştür (Bkz. M. Nazif Şahinoğlu, “Attâr, Ferîdüddin”, DİA, Cilt: 4, 1991, s. 95).
29 Hüdhüd kuşu, Filistin ve Mısır’da yaygın olarak görülmektedir. Kışları Afrika’ya göç eden Hüdhüd’e

eski Mısırlılarda saygı gösterilmiştir. Kur’an-ı Kerim’de Hz. Süleyman ile bahsi geçen Hüdhüd, ayrıca
Tevrat’ta da (ibibik) tiksindirici, iğrenç ve etinin yenilmemesi gereken bir kuş olarak geçmektedir (Bkz.
787
MİTOLOJİK KUŞLAR ÜZERİNE DÜŞÜNCELER

onlara yol göstereceğini söylemiştir. Hüdhüd’ün öncülüğünde toplanan bu kuşlar, yo-


lun uzak ve sıkıntılı olduğunu anlamışlardır. Bu kuşlardan bülbül, papağan, tavus,
kaz, keklik, hümâ,30 doğan, balıkçıl, baykuş ve diğer bazı kuşlar birer mazeret ileri
sürerek yolculuktan vazgeçmek istemişlerdir. Hüdhüd kuşların hepsine cevaplar ve-
rerek onları ikna etmiştir. Sonunda bütün kuşlar Hüdhüd’ün kılavuzluğunda yola çık-
mışlardır. Yolculuk esnasında bitkin ve yorgun düşen binlerce kuş Hüdhüd’den şüp-
helerinin giderilmesini istemişlerdir. Hüdhüd her birinin soru ve itirazlarına cevaplar
vermiştir. Hüdhüd, kuşların önlerinde “talep, aşk, marifet, istiğna, tevhid, hayret,
fakru fenâ” denilen yedi vadinin bulunduğunu, bunları geçince padişahları olan Si-
murg’a ulaşacaklarını anlatmıştır. Tekrar yola koyulan kuşlardan sadece otuz tanesi,
hasta ve yorgun durumda bu vadileri aşıp yüce bir dergâhın önüne ulaşmıştır. Burada
bir postacı gelip onların Simurg’u sorduklarını anlayınca önlerine birer kâğıt parçası
koyarak okumalarını söylemiştir. Kâğıtları okuyan kuşlar bütün yaptıklarının yazılı
olduğunu görüp şaşırmışlar ve bu sırada Simurg da görünmüştür. Fakat gördükleri
Simurg kendilerinden başka bir varlık değildir. Simurg’da kendilerini, kendilerinde
Simurg’u görüp hayretler içinde kalmışlardır. Bu arada bir ses duyulmuştur: “Siz bu-
raya otuz kuş geldiniz, otuz kuş göründünüz; daha fazla veya daha eksik gelseydiniz
yine o kadar görünürdünüz; burası bir aynadır”. Artık ne yol ne yolcu ne de kılavuz
vardır. Emellerine ulaşan otuz kuş aradıkları Simurg’un kendileri olduğunu anlamış-
lardır31. Burada Hüdhüd aklı ve zekâyı, kuşlar halkı, Simurg ise tanrıyı temsil etmek-
tedir32.

Bir diğer anlatıda ise Firdevsî, Şahnâme’sinin 2400. ve 2565. beyitleri ara-
sında Sam’ın33 oğlu Zal’ın doğumundan ve Sam’ın oğlunu rüyasında görmesinden
bahsetmiştir. Burada Simurg’un bahsi de geçmektedir. Bu anlatıya göre; Sam’ın o
zamana kadar hiç çocuğu olmamıştır. Haremindeki güzel yüzlü bir kızdan hep çocuğu

Ömer Faruk Harman & Cemal Kurnaz, “Hüdhüd”, DİA, Cilt: 18, 1998, s. 461; Kur’an-ı Kerim, Neml
Suresi, 20-29; Yaşar Nuri Öztürk, Kur’an-ı Kerim Meali, Yeni Boyut, İstanbul 2000; Elmalılı M. Hamdi
Yazır, Kuran-ı Kerim ve Türkçe Meali, Andaç Yayınları, Ankara 2014; Anton Wessels, The Torah, the
Gospel, and the Qur’an, Çev. Henry Jansen, Willian B. Eerdmans Publishing, Michigan/Cambridge
2010, ss. 136-137; Tevrat, Levililer, 11: 19; George A. F. Knight, Leviticus, Westminster Jhon Knox
Press, Louisville/London 1981, s. 62).
30 “Bazı Türk lehçelerinde kumay, Anadolu Türkçesi'nde hüma veya huma şeklinde söylenen Farsça

hüma veya hümay adındaki bu mitolojik kuş, İslamiyet öncesi Türk inançları içinde de yer alan hayat
ağacı ile hayat suyu yanında üçüncü önemli motiftir” (Bkz. Kurnaz, “Hümâ”, DİA, Cilt: 18, 1998, s.
478).
31 Sevgi, a.g.m., s. 29.
32 Mustafa Özkan, “Gülşehri”, DİA, Cilt: 14, 1996, s. 251.
33 Sam; Gerşâsp’ın torunu, Neriman’ın oğlu, Zal’ın babası ve Rüstem’in dedesi (Bkz. Sir Clements Ro-

bert Markham, A General Sketch of The History of Persia, Longmans, Green, And Co., London 1874,
s. 18).
788
YUNUS EMRE TANSÜ BARAN GÜVENÇ

olmasını istemiştir. Sonunda Sam’ın isteği olmuş ve o güzel yüzlü kız Sam’dan gebe
kalmıştır. Nihayet güneş gibi yüzü olan, bembeyaz saçlı bir çocuk dünyaya gelmiştir.
Çocuk böyle doğunca bunu Sam’dan saklamışlardır. Çünkü bu kadar güzel bir eşten
saçları beyaz ihtiyar bir çocuğun doğduğunu söylemekten çekinmişlerdir. Sonunda
çocuğun dadısı Sam’a bir oğlunun dünyaya geldiğini haber vermiştir. Çocuğun gü-
zelliğinden bahsedip, sadece saçlarının beyaz olduğunu söylemiştir. Sam hemen ha-
reme inip, güzel yüzlü eşinin yanına gitmiştir. Sam burada ihtiyar başlı bir çocukla
karşılaşmıştır. Tanrının kendisini cezalandırdığını düşünerek ona sitem etmiştir. Sam
çocuğun bu topraklardan uzaklaştırılmasını istemiştir. Çocuğu Elburz adında çok
yüksek ve insanlardan uzak bir dağa götürmüşlerdir. Burada Simurg yaşamaktadır.
Çocuğu bu dağa bırakıp dönmüşlerdir. Yavruları acıkınca Simurg havalanmış ve
yerde ağlayan bir çocuk görmüştür. Tanrı, Simurg’un yüreğine öyle bir şefkat ver-
miştir ki Simurg o çocuğu yemeyi bile düşünmemiştir. Simurg, o çocuğu pençeleriyle
yerden alarak yavrularının yanına götürmüştür. Bu sırada tanrısal bir ses Simurg’a bu
çocuğu korumasını söylemiştir. Simurg ve yavruları yüzüne hayran kaldıkları bu ço-
cuğu himaye edip korumuşlardır. Bir süre sonra çocuk büyümüş, serpilmiş, göğsü
gümüşten bir tepe gibi şişkin, beli kamış kadar ince bir genç olmuştur. Bu gencin
ününü bütün dünya ve bu arada babası Sam’da duymuştur. Sam oğlu Zal’ı rüyasında
görmüş ve onu almak için Elburz dağına doğru kervanıyla yola çıkmıştır. Buraya
vardığında Zal’ı gören Sam, ondan kendisini affetmesini ve dönmesini istemiştir 34.
Sam’ın Zal için geldiğini anlayan Simurg, onu pençeleriyle tutup aşağıda bulunan
babası Sam’a teslim etmiştir35. Zal’ın artık ayrılma vakti gelmiştir. Simurg ona sihirli
türlerinden vererek, dara düştüğünde kullanmasını istemiştir. Böylelikle Zal’ı koru-
yup büyüten Simurg, ona tüylerini de vererek sonsuza dek koruması altına almıştır36.

Ferîdüddin Attâr’ın Mantıku’t-Tayr adlı eserinde Simurg, tasavvufi anlamda


Tanrı’nın kendisini sembolize eden bir varlık iken, Firdevsî’nin Şahnâme’sinde
Tanrı’nın yüreğine merhamet verdiği bir varlık olarak karşımıza çıkmaktadır. Her iki
Simurg tiplemesi de uzak diyarlarda aşılması zor ve imkânsız dağlarda yaşamakta-
dırlar. Attâr’ın Simurg’u insan yemez iken, Firdevsî’nin Simurg’u bebek bile yiyen
bir varlıktır. Attâr’ın Simurg’undan farklı olarak Firdevsî’nin Simurg’u tılsımlı tüy-
leri taşıdığında kahramanı tehlikelerden koruyan bir muska niteliği taşımaktadır.
Attâr’ın Simurg’u tüm kuşların padişahı iken, Firdevsî’nin Simurg’unun böyle bir
özelliği yoktur.

34 Firdevsî, Şahnâme, Çev. Necati Lugal, Kabalcı Yayınevi, İstanbul 2009, ss. 152-159; Tekin, a.g.m.,
ss. 431-432.
35 Büchner, a.g.m., s. 653; Tekin, a.g.m., s. 432.
36 Büchner, a.g.m., s. 653; Duymaz, a.g.m., s. 95.

789
MİTOLOJİK KUŞLAR ÜZERİNE DÜŞÜNCELER

4. Karakuş
Eski Türk mitolojisinin önemli bir öğesi olan Karakuş’a ait bilgilere, en eski
olarak Irk Bitig adlı el yazması eserde rastlanılmaktadır:

“Altın kanatlı Karakuşum ben. Denizde yatarak arzu ettiklerimi tutarım, sev-
diklerimi yerim. O kadar güçlüyüm bunu biliniz. İyidir bu”37.
“Yeşil kaya yaylağım, kızıl kaya kışlağım. Bu dağda durarak zevklenirim.
Bunu biliniz”38.

Buna göre altın kanatlı olan ve denizde avlanan Karakuş’un, diğer bazı kay-
naklarda renginin mavi olduğu ve üzerinde beyaz benekler bulunduğu belirtilmiştir39.
Tanrı Bay Ülgen’in40 gökte bulunan yedi oğlundan41 birisinin adını da temsil etmek-
tedir42. Ayrıca Karakuş, Eski Türklerde gece ve gündüze hâkim olan ve gece-gündüz
düzenini sağlayan müşteri43 gezegenin de simgesidir44.

Bütün göçebe Türkler gibi Karakuş adlı mitolojik kuşun da yaşamını sürdür-
düğü bir yaylağı ve bir kışlağı vardır. Yazın yaşadığı yaylağı Yeşil Kaya, kışın yaşa-
dığı kışlağı ise Kızıl Kaya olarak belirtilmektedir. Denizlerde avlanan Karakuş, sev-
diği deniz ürünlerini avlayarak yaşamını idame ettirmektedir. Karakuş, Irk Bitig adlı

37 Hüseyin Namık Orkun, Eski Türk Yazıtları, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 1987, s. 265; Fuzuli
Bayat, “Irk Bitig Metninin Poetik Yapısı”, Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, Sayı:
4, Bahar 2006, s. 53.
38 Orkun, a.g.e., s. 278; Bayat, a.g.m., s. 51.

39 Jean-Paul Roux, Eski Türk Mitolojisi, Çev. Musa Yaşar Sağlam, Bilgesu Yayıncılık, Ankara 2012, s.

144.
40 Altaylı Şamanistlerin dua ve ayinlerinden anlaşılacağı üzere, Bay Ülgen onların en büyük tanrısıdır.

Kırgız-Kazak dillerinde “ülken” büyük, ulu, yüce anlamlarına gelirken, Buryat dilinde “ülgen” yerin
sıfatı manasına gelmektedir. Eski Türklerde yaygın olarak inanılan ve altın bir tahtın üzerinde, göğün
on altıncı katında oturan Bay Ülgen’in, bereket tanrısı olması muhtemeldir. Nitekim Orta Asya’nın top-
rağa bağlı olarak yaşayan güney toplumları -ki bunların büyük bir bölümü Eski Türk topluluklarıdır-
arasında bolluğu ve bereketi temsil etmesi bunun göstergesidir (Bkz. Abdulkadir İnan, Tarihte ve Bugün
Şamanizm Materyaller ve Araştırmalar, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 2015, s. 31; Ziya Gö-
kalp, Türk Medeniyeti Tarihi, Toker Yayınları, İstanbul 1995, s. 53; İbrahim Kafesoğlu, Umumî Türk
Tarihi Hakkında Tespitler, Görüşler, Mülâhazalar, Ötüken Neşriyat, İstanbul 2014, ss. 96-104).
41 Bay Ülgen’in oğulları hakkında bazı araştırmacılar yedi, bazıları ise dokuz olduğunu söylemişlerdir.

Bay Ülgen’in yedi oğlunun isimleri ise; arşıt, Buura-kan, Yaşıl- an, Burça- an, arakuş, Ba tı- an
ve Er- anım’dır (Bkz. Çoruhlu, a.g.e., s. 24; İnan, a.g.e., s. 33; Kafesoğlu, a.g.e., s. 96).
42 İnan, a.g.e., s. 33.
43 Jüpiter (Bkz. TDK Büyük Türkçe Sözlük).
44 Emel Esin, Türk Kozmolojisine Giriş, Kabalcı Yayınevi, İstanbul 2001, s. 31.

790
YUNUS EMRE TANSÜ BARAN GÜVENÇ

eserde kendi ağzından çok güçlü olduğunu ifade etmektedir. Ayrıca çok güçlü olma-
sının iyi bir şey olduğunu söylemektedir. Görüldüğü üzere Karakuş, iyiliğin sembolü
kutsal bir varlıktır.

Yeryüzünün ve doğanın koruyucusu olan Karakuş’un uçtuğu zaman şiddetli


yağmurlar yağdırarak, fırtınalar ve şimşekler çıkardığı rivayet edilmiştir. Sibirya
folklorunda da rastlanılan Karakuş, tanrıların postacısı, habercisi, onlarla sürekli ile-
tişim kurarak insanlar ile tanrılar arasındaki haberleşmeyi sağlayan bir mitolojik kuş
olarak tasvir edilmektedir. Ayrıca Altaylı Şamanların diğer dünyaya yolculuklarını
gerçekleştirmek için kullandığı bir yardımcı olarak da karşımıza çıkmaktadır45.

Esas itibariyle Türk kültürünün bir öğesi olan Karakuş’un İran etkisiyle Eski
Türk mitolojisine girdiğini ileri sürmek doğru değildir. Zira İslamiyet öncesi Türk-
lerde Simurg ile aynı özelliklere sahip kuşlar bulunmaktadır46. Bu durumu en iyi ör-
nekleyen Müslüman Kırgızların Er Töştük masalında anlatılan Karakuş efsanesidir.
Ögel’in Er Töştük masalında geçen Karakuş adlı mitolojik kuşun Garuda olduğunu
ifade etmesi,47 buna karşılık İnan’ın bu mitolojik kuşun Simurg olduğunu söyle-
mesi,48 iki bilim adamının de çeliştiği anlamına gelmemektedir. Nitekim bahsettiği-
miz üzere bütün kuşlar aynı özelliklere sahip farklı kültürlerin ürünüdür. İslam kül-
türünden çok fazla etkilenmeyen Müslüman Kırgızların efsanesinde anlatılana göre;
Er Töştük sefer dönüşü yurda giderken Kafdağı’na gelmiş ve burada gökyüzüne ka-
dar uzanan bir çınar ağacında Karakuş’un yuvasını görmüştür. İki yavru kuş, yuvala-
rına gelen ve onları yiyecek olan ejderi görüp ağlamaya başlamıştır. Ejderin Kara-
kuş’un düşmanı olduğunu ve her yıl yavrularını yediğini öğrenen Er Töştük, ejderi
parçalayıp yavrulara yedirmiştir. Karakuş’ta bunun karşılığında Er Töştük’e yardım
etmiştir. Masalda bu olay uzunca anlatılmaktadır fakat burada önemli olan bu masal-
daki unsurların Eski Türklerin destanları ile aynı unsurlara sahip olmasıdır. Bu da
gösteriyor ki Karakuş’un Türklerde çok önceden beri var olduğu gerçeğini ortaya
koymaktadır49.

Karakuş adlı mitolojik kuş, diğer mitolojik kuşlar gibi Er Töştük masalında
Kafdağı bölgesinde yaşamaktadır. Hâlbuki Irk Bitig’de geçen metinde Kızılkaya ve
Yeşilkaya’da yaşamaktadır. Yine bir çeşit mitolojik yılan olan ejderha tarafından

45 Zekeriya Karadavut, “Kırgız Masallarında Mitolojik Unsurlar”, Millî Folklor, Sayı: 85, 2010, s. 77.
46 İnan, “Türk Folklorunda Simurg ve Garuda”, Makaleler ve İncelemeler, Cilt: 1, Türk Tarih Kurumu
Basımevi, Ankara 1998, s. 350.
47 Ögel, a.g.e., s. 541.
48 İnan, a.g.m., s. 350.
49 İnan, a.g.m., ss. 350-351.

791
MİTOLOJİK KUŞLAR ÜZERİNE DÜŞÜNCELER

yavruları yenmektedir. Kahraman ejderhayı öldürmek suretiyle parçalayıp Kara-


kuş’un yavrularına yedirmiştir. Böylece iyi ile kötü arasındaki ezeli mücadelede kah-
raman, iyiliğin yanında yer alıp kötülüğün timsali olan ejderha adlı mitolojik yılanı
yok etmiştir. Simurg hariç diğer mitolojik kuşlardan farklı olarak Karakuş, her yıl
yavrulamakta ve yavruları ejderha tarafından yenilmektedir. Kahraman, Karakuş’un
ezeli düşmanını yok ederek, yavruların hayatını kurtarmıştır. Buradan Karakuş’un
ebedi bir hayata sahip olduğu ancak öldürülebileceği gerçeği ortaya çıkmaktadır.

Er Töştük masalında farklı bir şekilde anlatılan Karakuş, Irk Bitig’te ise çok
güçlü, ölümsüz bir varlık olarak karşımıza çıkmaktadır. Irk Bitig’te denizde avlanıp,
Yeşil Kaya’yı yaylak, Kızıl Kaya’yı kışlak olarak kullanan Karakuş, Er Töştük ma-
salında ise Kafdağı’nda yaşamaktadır. Irk Bitig’te Karakuş, yavrulamazken Er Töş-
tük masalında yavruları vardır. Irk Bitig’te Karakuş ölümsüz, güçlü ve iyi bir varlık
iken, Er Töştük masalındaki Karakuş, yavrularını yiyen ejderhadan kahraman yardı-
mıyla kurtulmaktadır. Yani ejderha ile savaşamayacak kadar güçsüz ama ölümsüz iyi
bir varlıktır.

5. Anka
İslamiyet öncesi Arap mitolojisindeki Anka kuşu motifi gerçekte var olma-
yan ancak sözlü kültür eserlerinde sembolleştirilen mitolojik bir kuştur50. İslam ile
birlikte Arap kültürünün önemli bir parçası olan Anka kuşuna Kur’an-ı Kerim’de ve
hadislerde hiç rastlanılmamaktadır. İlahi veya Nebevi menşeili olmamasına rağmen
İslami dönem Arap kültüründe yer alan Anka kuşu kavramına Kur’an-ı Kerim tefsir-
lerinde var olduğu kesin kabul edilmemekle birlikte önemli bir yer verilmiştir. Ze-
mahşerî’nin51 el-Keşşâf adlı eserinde geçen bir metinde; Yemen’de nübüvvet vazife-
sini üstlenen Hz. Hanzale b. Safvân52 isminde bir peygamberin geldiği Ress adlı
kavme Anka adında bir kuşun musallat olduğu rivayet edilmektedir. Bu rivayette Feth

50 Güler, a.g.m., s. 66.


51 Asıl adı Ebü’l-Kâsım Mahmûd b. Ömer b. Muhammed el-Hârizmî ez-Zemahşerî. 18 Mart 1075 tari-
hinde Hârizm bölgesinde dünyaya gelmiştir. Genellikle Fars kökenli olduğu kabul edilmekle birlikte
Hârizm bölgesindeki nüfus çoğunluğunun Türklerden oluşması nedeniyle Türk olabilme ihtimali üze-
rinde duranlarda vardır. Gençliğinde Hârizm, Buhara, Bağdat gibi önemli ilim merkezlerinde birçok
ünlü âlimden dersler almıştır. 13 Haziran 1144 tarihinde Gürgenç’te vefat etmiştir (Bkz. Mustafa Öztürk
& Mehmet Suat Mertoğlu, “Zemahşerî”, DİA, Cilt: 44, 2013, ss. 235-236).
52 Kur'an-ı Kerim ve hadislerde Hz. Hanzale b. Safvân'ın dolaylı olarak bahsi geçmektedir. Nitekim İbn

Cerîr et-Taberî, Câmi'u'l-beyân'da Kur’an-ı Kerim’i yorumlarken, Furkan suresinin 38. ve Kaf suresinin
12. ayetlerinde adı geçen Ress kavminden de bahsetmiştir. Bu bahiste Hz. Hanzale b. Safvân’ın adını
da zikretmiştir. Ayrıca Mes’ûdî, Mürûcü’z-Zeheb adlı eserinde de Hz. Hanzale b. Safvân’ın Hz. İs-
mail’in soyundan geldiğini, Ress kavmine peygamber olarak gönderildiğini ve onlar tarafından öldürül-
düğünü söylemiştir (Bkz. Mustafa Çağrıcı, “Hanzale b. Safvân er-Ressî”, DİA, Cilt: 16, 1997, s. 53).
792
YUNUS EMRE TANSÜ BARAN GÜVENÇ

dağında yaşayan Anka’nın aç kaldığı zaman çocukları avlayarak beslendiği anlatıl-


mıştır. Ress kavminin şikâyetçi olması neticesinde Anka Kuşu’nun Allah’ın gazabına
uğrayarak yıldırım çarpması sonucu helak olduğu rivayet edilmiştir53. Ayrıca Resâilü
İhvâni’s-Safâ’da,54 Kazvînî’nin Acâ’ibü’l-Mahlûkât’ında ve Demîrî’nin Hayâtü’l-
Heyevân’ında mitolojik Anka kuşuna rastlanılmaktadır55.

Arapların Anka, İranlıların Simurg dediği Anka kuşuna, Türkler Zümrüdü-


anka demiştir56. Mitolojik Kafdağı’nın eteklerinde köşke benzer bir yuvada yaşayan57
Anka’nın tüylerinin renk renk olduğu, yüzünün insan yüzüne benzediği ve otuz kuşun
özelliğini taşıdığı söylenilmektedir58. Tek başına yaşayan bir mitolojik kuş olan
Anka, tek bir av ile aylarca yemek ihtiyacını karşılamıştır59. Anka kimseye muhtaç
olmadan, kendi ihtiyaçlarını karşıladığından dolayı azla kanaat kavramını temsil et-
mektedir. Kimseden yardım beklemediği gibi yardıma muhtaç olanlara da yardım et-
miştir60. Ayrıca o kadar büyük ve iridir ki kanatlarını açtığında bir ülkeyi baştanbaşa
karanlığa gömerek,61 uçtuğunda havayı karartacak ve gök gürültüsü çıkartacak kadar
güçlü olduğu anlatılmaktadır. Kendisine bakanların gözlerini kamaştıracak kadar par-
lak tüylerinin olduğu da ayrıca rivayet edilmiştir62.

Anka o kadar yaygın bir kültürdür ki bu sebeple değişik milletlerin efsanele-


rinde ve masallarında geçmiştir. Kazvinî Anka’nın büyüklüğü ve hacmi hakkında
onun yumurtasının bir dağ büyüklüğünde olduğunu söylemiştir63. Nitekim Anka,
Binbir Gece Masalları’nda anlatılan bir hikâyede şöyle geçmektedir; Sindibad-ı
Bahrî64 bir seyahatinde ormanlarla kaplı güzel bir adaya gelmiştir. Gemidekiler ve
Sindibad da dâhil herkes adayı dolaşmak için inmişler ve bir pınarın başında uyuya
kalmışlardır. Uyandıklarında gemiyi bıraktıkları yerde bulamamışlardır. Sindibad bu

53 Süleyman Uludağ, “Anka (Tasavvuf)”, DİA, Cilt: 3, 1991, s. 200.


54 X. yüzyılda İhvân-ı Safâ tarafından yazılan ansiklopedik eser (Bkz. Enver Uysal, “Resâilü İhvâni’s-
Safâ”, DİA, Cilt: 34, 2007, ss. 576-579).
55 Uludağ, a.g.m., s. 200.
56 Ögel, a.g.e., s. 108.

57 Sargon Erdem, “Anka”, DİA, Cilt: 3, 1991, ss. 198-199.


58 Batîslam, a.g.m., s. 196.
59 Yunus Emre Tansü & Baran Güvenç, “Eski Türk Mitolojisinde Hayvan Motifleri Üzerine Düşünce-

ler”, Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi, Cilt: 111, Sayı: 218, Eylül-Ekim 2015, s. 205.
60 İskender Pala, “Anka (Edebiyat)”, DİA, Cilt: 3, 1991, s. 201.
61 Duymaz, a.g.m., s. 93.
62 Erdem, a.g.m., s. 199.
63 Tekin, a.g.m., s. 428.
64 Binbir Gece Masalları’ndaki Denizci Sinbad (Bkz. Thomas Richardson, The Voyages and Travels of

Sindbad the Sailor, Giving a Full Account of His Seven Wonderful Voyages, Derby 1818).
793
MİTOLOJİK KUŞLAR ÜZERİNE DÜŞÜNCELER

duruma çok üzülerek gemiyi aramaya koyulmuş ve gemiyi daha iyi görebileceği yük-
sek bir ağacın tepesine çıkmıştır. Çok uzaklarda büyük bir beyazlık görmüş ve o yöne
doğru hareket etmiştir. Oraya vardığında yuvarlak ve büyük bir cisimle karşılaşmış-
tır. Bu dev bir yumurtadır. Bir anda Sindibad’ın üzerinde büyük bir gölge belirmiştir.
Sindibad yukarıya baktığında güneşi örten bu şeyin bulut değil kuş olduğunu gör-
müştür65.

Anka motifinin hem İslam hem de İslam dışı diğer kültürlerde görüldüğünü
söylemek yanlış olmayacaktır. Nitekim bu motif Orta Asya’da yaşayan kavimler ara-
sında yaygın olarak kullanılmıştır. MÖ. III. yüzyılda Çin’den getirildiği sanılan bir
ipekli kumaşın üzerinde Anka motifine rastlanılmıştır66. T’ang tarihçisi Lü Hsiang,
imparator Hsüan-tsung’a bir maruzatında Anka kuşundan bahsetmiş ve bu kuşun
kutlu, ulu, yüce bir kuş olduğunu söylemiştir67. “Kulunuz işitmişti ki, bir baykuş hay-
kırmışsa da, kutlu bir kuş, yani, zümrüd-ü anka haline gelemezmiş”68. Ayrıca Kül
Tigin büstünün baş kısmında bulunan kuş figürünün kartal veya şahin olma ihtimali
olmakla birlikte, Anka kuşu olması da muhtemeldir69. Başka bir örnekte ise İbn Ebû
Şeybe70 bir rivayetinde, Mekke'de bir gerdek çadırının kunduz ve Anka motifleriyle
süslenmiş olduğundan söz etmiştir71. Ayrıca Şeyh Galib’in Divanı’nda sevgiliye ka-
vuşmanın bahsinde Anka kuşunun adı geçmektedir;

“Öyle yaksın beni kim âteş-i rengârengin


Murg-i ankâ çıka hâkister-i hâşâkimden”72

65 Tekin, a.g.m., ss. 428-429; Richardson, a.g.e., s. 16.


66 Nebi Bozkurt, “İpek”, DİA, Cilt: 22, 2000, s. 361
67 İsenbike Togan vd., Çin Kaynaklarında Türkler Eski T’ang Tarihi (Chiu T’ang-shu), Türk Tarih Ku-

rumu Yayınları, Ankara 2006, ss. 57-58.


68 Togan vd., a.g.e., s. 58.
69 Sören Stark, “Some Remarks on the Headgear of the Royal Türks”, Journal of Inner Asian Art and

Archaeology, Sayı: 4, 2009, s. 120.


70 el-Muśannef adlı eseriyle tanınan hadis hâfızı, müfessir ve tarihçidir. Tam adı Ebû Bekr Abdullâh b.

Muhammed b. Ebî Şeybe İbrâhîm el-Absî el-Kûfî olan İbn Ebû Şeybe (ö. 849), 776 Küfe'de doğmuştur.
Aslen Belhli ve Arap soyundan gediği muhtemeldir. Küçük yaşlarda hadis öğrenimi almaya başlamıştır.
Küfe, Basra, Rey, Bağdat gibi önemli ilim merkezlerinde hadis dersleri görmüştür (Bkz. Ali Yardım,
“İbn Ebû Şeybe, Ebû Bekir”, DİA, Cilt: 19, 1999, s. 442).
71 Bozkurt, “Çadır”, DİA, Cilt: 8, 1993, s. 159.
72 Fettah Kuzu, Şeyh Gâlib Dîvânı’nda “Hak, Varlık ve İnsan”, Bizim Akademi Yayınları, Ankara 2014,

s. 255.
794
YUNUS EMRE TANSÜ BARAN GÜVENÇ

Bu beyitte söz konusu kişinin, sevgilisine duyduğu aşk ateşinde yanarak


Anka Kuşu gibi küle dönüşmesi ve yine sevgisinden dolayı bu küllerinden tekrar do-
ğuşu tasvir edilmiştir73.

Anka kuşu, çok büyük bir kuş olarak tarif edilmiştir. Kanatlarını açtığı zaman
geniş bir alanı kaplayan, dev bir yumurtası olan, kimi zaman azla kanaat eden, kimi
zaman ise çocukları avlayan bir masalsı varlıktır. Genelde ölümsüz bir varlık olarak
tasvir edilen Anka kuşu, bir rivayette çocukları avlayıp öldürdüğü için bir peygam-
berin bedduası ile Allah tarafından helak edilmiştir.

Mitolojik Kuşların Özellikleri

Phoenix Garuda Simurg Karakuş Anka


Yunan, Mısır, Hint İran Türk Arap
Klasik ve Erken Orta Asya
Mit Hıristiyanlık Çin
Türk
Kendini yakıp Şaman tarafın-
Yaradı- küllerinden yeni- dan yaratılmış-
lış den doğmakta- tır.
dır.
Küllerinden ye- Tanrı Vişnu Bir anlatıda Bir anlatıda
niden doğduktan sayesinde ölümlüyken, peygamberin
sonra sonsuza ölümsüzlüğe diğer bir an- bedduası ile
dek yaşamakta- ulaşmıştır. latıda ölüm- ölürken, diğer
Ölüm dır. süzdür. bir anlatıda
Phoenix gibi
küllerinden
yeniden doğ-
muştur.
Boğazından baş- Kanatları al- Altın kanatlı, Tüyleri renk
layarak boylu tından ve boy- mavi renkli- renk ve par-
boyunca ayak bi- nunda zümrüt dir. laktır.
leklerine kadar bulunmakta-
uzanan kısmı dır.
safran, kuyruğu
Renk mavi ve kanat-
ları dâhil geri ka-
lan kısmı ise mor
ve pembe renkli
tüylerden oluş-
maktadır.
Ziz kuşu ile ben- Otuz kuş bü- Uçtuğunda Uçunca ha-
zerliğinden do- yüklüğünde- şiddetli yağ- vayı kararta-
Boyut layı kanatlarını dir. murlar, fırtı- cak kadar bü-
nalar, şim- yük, otuz kuş

73 Kuzu, a.g.e., s. 255.


795
MİTOLOJİK KUŞLAR ÜZERİNE DÜŞÜNCELER

açtığında gökyü- şekler çıkar- büyüklüğün-


zünü karartacak dığı söylen- dedir.
kadar büyüktür. miştir.

Nem ile beslen- Yılanlarla bes- Attâr’ın anlatı- Denizden av- Çocukları av-
mektedir. lenmektedir. sına göre insan lanmaktadır. layarak bes-
yemezken, lendiği riva-
Firdevsî de yet edilmiştir.
Bes- tanrının içine
lenme merhamet ver-
diği ve bu sa-
yede Zal’ı ye-
mediği görül-
müştür.
Zal’a tüylerini Irk Bitig’de
Ko- verirken ona kendi ağzın-
nuşma öğütler ver- dan kendini
miştir. anlatmıştır.
Gövdesi insan Yüzü insan
İnsanla
gibidir. yüzüne ben-
Benzer- zemektedir.
lik
Yok Yok Var Var Yok
Yavru
Heliopolis Kailasa Dağı Elburz Dağı Yeşil ve Kı- Kafdağı, Feth
zıl Kaya, Dağı
Yuva Kafdağı

Nagalar Ejder
Düşman

Ra, Güneş Vişnu Kendisi tanrı Tanrının ha-


(hükümdar), bercisi, Jüpi-
Tanrı tanrının yüre- ter’in simge-
Simge ğine merhamet sidir.
verdiği bir
mahlûkattır.

Tablo 1
Mitolojik Kuşların Özellikleri

Resimler

796
YUNUS EMRE TANSÜ BARAN GÜVENÇ

Resim 1
Phoenix’in kendini yakması
Friedrich Justin Bertuch, Bilderbuch für Kinder.

797
MİTOLOJİK KUŞLAR ÜZERİNE DÜŞÜNCELER

Resim 2
Garuda üzerinde Vişnu
Brooklyn Müzesi

798
YUNUS EMRE TANSÜ BARAN GÜVENÇ

Resim 3
Simurg
Acaibu’l Mahlûkât

799
MİTOLOJİK KUŞLAR ÜZERİNE DÜŞÜNCELER

Resim 4
Sam’ın kervanla Zal’ı almaya gelmesi ve Simurg
Şehname

800
YUNUS EMRE TANSÜ BARAN GÜVENÇ

Resim 5
Kül Tigin Heykelinin Başı
Moğolistan Bilimler Akademisi/Ulan Bator.

801
MİTOLOJİK KUŞLAR ÜZERİNE DÜŞÜNCELER

KAYNAKÇA

ARMOUR, R. A. (2003). Gods and Myths of Ancient Egypt. Cario/New York: The
American Universty in Cario Press.

BASTIAN, D. E., & MITCHELL, J. K. (2004). Handbook of Native American


Mythology. Santa Barbara-California, Denver-Colorado, Oxford-England:
ABC-CLIO.

BATÎSLAM, H. D. (2002). Divan Şiirinin Mitolojik Kuşları: Hüma, Anka, Simurg.


Türk Kültürü İncelemeleri Dergisi I,, 185-208.

BAYAT, F. (2006). Irk Bitig Metninin Poetik Yapısı. Hacettepe Üniversitesi


Türkiyat Araştırmaları Dergisi(4), 39-65.

BEER, R. (2003). The Handbook of Tibetan Buddhist Symbols. Chicago and London:
Serindia Publications.

BOZKURT, N. (1993). Çadır. DİA, 8, 158-162.

BOZKURT, N. (2000). İpek. DİA, 22, 361-362.

BROEK, R. V. (1971). The Myth of The Phoenix. Leiden: E. J. Brill.

BUCHNER, V. F. (1978). Sîmurg. MEB İslam Ansiklopedisi, 10, 653-654.

ÇAĞRICI, M. (1997). Hanzale b. Safvân er-Ressî. DİA, 16, 53.

ÇATALBAŞ, R. (2011). Türklerde Hayvan Sembolizmi ve Din İlişkisi. Turan


Stratejik Araştırmalar Merkezi Dergisi, 49-60.

ÇORUHLU, Y. (2011). Türk Mitolojisinin Ana Hatları. İstanbul: Kabalcı Yayınevi.

DUYMAZ, A. (1998). Anadolu ve Balkan Türklerinin Halk Anlatımlarında


Mitolojik Bir Kuş: Zümrüdü Anka. Balıkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Dergisi, 91-97.

ELIADE, M. (1999). Şamanizm. (İ. Birkan, Çev.) Ankara: İmge Kitabevi Yayınları.

ELIADE, M. (2001). Mitlerin Özellikleri. (S. Rifat, Çev.) İstanbul: Om Yayınevi.

ERDEM, S. (1991). Anka. DİA, 3, 198-200.

802
YUNUS EMRE TANSÜ BARAN GÜVENÇ

ESİN, E. (2001). Türk Kozmolojisine Giriş. İstanbul: Kabalcı Yayınevi.

Firdevsî. (2009). Şahnâme. (N. Lugal, Çev.) İstanbul: Kabalcı Yayınevi.

FLOOD, G. (2003). An introduction to Hinduism. Cambridge: Cambridge University


Press.

GÖKALP, Z. (1995). Türk Medeniyeti Tarihi. İstanbul: Toker Yayınları.

GREENBERG, G. (2000). 101 Myths of The Bible. Naperville, Illinois: Sourcebooks


Inc.

GÜLER, Z. (2014). Şeyh Galib Divanında Anka-Simurg Sembolü. International


Journal of Language Academy, 63-72.

HARMAN, Ö. F., & KURNAZ, C. (1998). Hüdhüd. DİA, 18, 461-462.

İNAN, A. (1998). Türk Folklorunda Simurg ve Garuda. Makaleler ve İncelemeler, 1,


350-352.

İNAN, A. (2015). Tarihte ve Bugün Şamanizm Materyaller ve Araştırmalar. Ankara:


Türk Tarih Kurumu Yayınları.

KAFESOĞLU, İ. (2014). Umumî Türk Tarihi Hakkında Tespitler, Görüşler,


Mülâhazalar. İstanbul: Ötüken Neşriyat.

KARADAVUT, Z. (2010). Kırgız Masallarında Mitolojik Unsurlar. Millî


Folklor(85), 71-80.

KNIGHT, G. A. (1981). Leviticus. Louisville/London: Westminster Jhon Knox Press.

The Lotus Sutra. (2007). BDK English Tripitaka Series, 9(262). (T. Kubo, & A.
Yuyama, Çev.) Berkeley, California: Numarata Center for Buddhist
Tranlation and Research.

KURNAZ, C. (1998). Hümâ. DİA, 18, 478.

KUZU, F. (2014). Şeyh Gâlib Dîvânı’nda “Hak, Varlık ve İnsan”. Ankara: Bizim
Akademi Yayınları.

MARKHAM, S. C. (1874). A General Sketch of The History of Persia. London:


Longmans, Green, And Co.

ORKUN, H. N. (1987). Eski Türk Yazıtları. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.

803
MİTOLOJİK KUŞLAR ÜZERİNE DÜŞÜNCELER

ÖGEL, B. (1998). Türk Mitolojisi (Kaynakları ve Açıklamaları ile Destanlar) (Cilt


1). Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi.

ÖZKAN, M. (1996). Gülşehri. DİA, 14, 250-252.

ÖZTÜRK, M., & MERTOĞLU, M. S. (2013). Zemahşerî. DİA, 44, 235-238.

ÖZTÜRK, Y. N. (2000). Kur’an-ı Kerim Meali. İstanbul: Yeni Boyut.

PALA, İ. (1991). Anka (Edebiyat). DİA, 3, 201.

RAWLINSON, G. (1862). History of Herodotus. London: John Murray, Albemarle


Street.

RICHARDSON, T. (1818). The Voyages and Travels of Sindbad the Sailor, Giving
a Full Account of His Seven Wonderful Voyages. Derby.

ROUX, J. P. (2012). Eski Türk Mitolojisi. (M. Y. Sağlam, Çev.) Ankara: Bilgesu
Yayıncılık.

SANDER, O. (1987). Anka’nın Yükselişi ve Düşüşü. Ankara: Ankara Üniversitesi


Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları.

SCHWARTZ, H. (2004). Tree of Souls: The Mythology Judaism. New York: Oxford
University Press.

SEVGİ, H. A. (2003). Mantıku’t-Tayr. DİA, 28, 29-30.

STARK, S. (2009). Some Remarks on the Headgear of the Royal Türks. Journal of
Inner Asian Art and Archaeology(4), 119-133.

ŞAHİNOĞLU, M. N. (1991). Attâr, Ferîdüddin. DİA, 4, 95-98.

TANSÜ, Y. E., & GÜVENÇ, B. (2015). Eski Türk Mitolojisinde Hayvan Motifleri
Üzerine Düşünceler. Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi, 203-218.

TEKİN, G. (2008). Güneşin Kuşları: Phoenix ve Ankâ. Journal of Turkish Studies,


425-446.

TOGAN, İ., KARA, G., & BAYSAL, C. (2006). Çin Kaynaklarında Türkler Eski
T’ang Tarihi (Chiu T'ang-shu). Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları.

TOKYÜREK, H. (2013). Eski Uygurcada Hayvan Adları ve Bunların Kullanım


Alanları. Türklük Bilimi Araştırmaları Dergisi(33), 221-281.

804
YUNUS EMRE TANSÜ BARAN GÜVENÇ

TÜMER, G. (1992). Brahmanizm. DİA, 6, 329-333.

ULUDAĞ, S. (1991). Anka (Tasavvuf). DİA, 3, 200-201.

UYSAL, E. (2007). Resâilü İhvâni’s-Safâ. DİA, 34, 576-579.

WESSELS, A. (2010). The Torah, the Gospel, and the Qur’an. (H. Jansen, Çev.)
Michigan/Cambridge: Willian B. Eerdmans Publishing.

WILLIAM, H. M. (2007). Dünya Tarihi. (A. Şenel, Çev.) Ankara: İmge Kitabevi.

YARDIM, A. (1999). İbn Ebû Şeybe, Ebû Bekir. DİA, 19, 442-443.

YAZIR, E. M. (2014). Kuran-ı Kerim ve Türkçe Meali. Ankara: Andaç Yayınları.

805
MİTOLOJİK KUŞLAR ÜZERİNE DÜŞÜNCELER

806

You might also like