Professional Documents
Culture Documents
EDİTÖRLER
GAZİANTEP 2017
I
MİTOLOJİK KUŞLAR ÜZERİNE DÜŞÜNCELER
GİRİŞ
İnsanlığın ortak hafızasında mitolojinin önemli rolü vardır. Mitolojik zaman-
larda bugün yaşamayan veya zaten hiç var olmamış bazı canlılardan destan, efsane
ve masallarda bahsedilmektedir. Mitolojik hayvanlar, destansı çağların insan hafıza-
sındaki yansımalarıdır. Bu yüzden mitolojik hayvanlar, destan ve mitlerde iyiliğin
veya kötülüğün temsilcileri olarak görev yapmaktadır. Suda, karada ve havada faali-
yet gösteren bu mitolojik canlıların en meşhur olanları mitolojik kuşlardır. Bu mito-
lojik kuşların isimleri birbirinden farklı olsa bile, değişik kültürlerde aynı özellikleri
taşıdıkları görülmektedir. Mısır mitolojisindeki Phoenix, Hint mitolojisindeki
Garuda, İran mitolojisindeki Simurg, İslamiyet öncesi Arap mitolojisindeki Anka ile
Türk mitolojisindeki Karakuş’un da bu kuşlardan oldukları görülmektedir1.
* Yrd. Doç. Dr., Gaziantep Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi. or-
cid.org/0000-0002-6183-5306
** Gaziantep Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı Yüksek Lisans Öğrencisi.
1 Yaşar Çoruhlu, Türk Mitolojisinin Ana Hatları, Kabalcı Yayınevi, İstanbul 2011, s. 163.
783
MİTOLOJİK KUŞLAR ÜZERİNE DÜŞÜNCELER
1. Phoenix
Dünyanın en eski mitolojilerinden biri Eski Mısır mitolojisidir. Eski Mısır
mitolojisinde mitolojik hayvanların ve yarı hayvan yarı insan varlıkların önemli bir
yeri vardır. Bunlardan birisi olan Phoenix adlı mitolojik kuş, bir canlının öldükten
sonra tekrar dirilmesinin simgesidir2. Önce yanarak küllere dönüşen bu mitolojik kuş,
küllerinden yeniden dirilmektedir. Bir bakıma küllerinden yeniden dirilme, bir dönü-
şüme delalet etmektedir. Bu ruhun bedenden bedene aktarılması olan reenkarnasyon-
dan farklıdır. Burada yanarak tahrip olup küllere dönüşen canlı, bu küllerden yeniden
dirilmekte ve yaşamına kaldığı yerden devam etmektedir. Hatta bu süreç sık sık tekrar
etmektedir. Bu mitolojik kuş, defalarca yanıp küle dönüşüp, yine defalarca bu küller-
den tekrar ve tekrar dirilmektedir.
Nitekim Eski Mısır mitolojisinin önemli bir parçası olan Phoenix, bir görüşe
göre yaklaşık beş yüz yıl yaşadıktan sonra kendini ateşe atıp, yanarak küle dönüşen
ve küllerinden yeniden doğup bundan sonra sonsuza dek yaşayan bir kuştur3. Diğer
bir görüşe göre ise Phoenix, güneşin bir parçası ve devamı olarak güneşle birlikte
hareket etmekte ve onunla beraber yaşamaktadır. Yani güneş ile doğup güneş ile bat-
maktadır. Her güneşin doğuşunda yeniden dirilmekte ve güneşin batışıyla beraber
kavrulup küle dönüşmektedir. Phoenix kuşu, Eski Mısır’ın güneş tanrısı Ra’nın da
simgesidir. Akkad, Babil ve Asur’daki kraliyet sembolü olan kartal ile benzerlik gös-
termekle birlikte, bazı kaynaklarda ise kurt ile bağlantılı olma ihtimaline de dikkat
çekilmektedir4. Phoenix, nem ile beslenmektedir5. Boğazından başlayarak boylu bo-
yunca ayak bileklerine kadar uzanan kısmı safran, kuyruğu mavi ve kanatları dâhil
geri kalan kısmı ise mor ve pembe renkli tüylerden oluşmaktadır6.
2 Roelof Van Den Broek, The Myth of The Phoenix, E. J. Brill, Leiden 1971, s. 146; Hanife Dilek
Batîslam, “Divan Şiirinin Mitolojik Kuşları: Hüma, Anka, Simurg”, Türk Kültürü İncelemeleri Dergisi
I, 2002, s. 197.
3 Oral Sander, Anka’nın Yükselişi ve Düşüşü, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları,
Ankara 1987, s. 1.
4
Gönül Tekin, “Güneşin Kuşları: Phoenix ve Ankâ”, Journal of Turkish Studies, Cilt: 32,
2008, ss. 427-428.
5
Broek, a.g.e., s. 420.
6
Broek, a.g.e., s. 254.
784
YUNUS EMRE TANSÜ BARAN GÜVENÇ
aromatik bitkileri toplamaya başlamakta ve bu bitkiler ile inşa ettiği yuvasında öl-
mekte ve daha sonra çürümektedir. Çürüyen bedeninden arta kalanlardan bir solucan
(kurtçuk) dünyaya gelmektedir. Bu solucan zaman kaybetmeden Antik Mısır’da yer
alan Heliopolis’a7 doğru yola çıkmakta ve burada güneş tanrısı Ra’nın sunağına yer-
leşmekte ve burada büyüyüp Phoenix kuşuna dönüşmektedir. Bu görüşe göre Phoe-
nix; yanıp küle dönüşerek çürümekte ve çürümüş beden artıklarından bir solucan
doğmaktadır. Daha yaygın olan diğer bir görüşe göre Phoenix kuşu, ölüme yaklaştı-
ğını hissettiği zaman aynı şekilde aromatik bitkileri toplamakta ve bu aromatik bitki-
ler içinde güneşin tutuşturduğu bir ateş tarafından yanmaktadır. Kalan aromatik kül-
lerin içinden Phoenix kuşu yeniden doğmaktadır8.
2. Garuda
Eski Hint mitolojisinde yer alan Garuda adlı mitolojik kuş, kartal ile benzer-
lik göstermektedir. Bu kuş, bir kartalın gagası, pençeleri ve kafasına sahiptir. Kolları,
7
Eski Mısır’da Nil nehrinin güneyine ve Kahire’nin merkezine yaklaşık 8 kilometre uzaklıkta
bulunan ve ismi Grekçede Güneş Şehri anlamına gelen Heliopolis’e; Eski Mısır dilinde
“Annu”, Tevrat’ta “On” denilmiştir. Heliopolis kentinin Tevrat’ta geçen bahsinde ise Hz. Yusuf’un
karısı Asenat’ın babası Potifera’nın “On” kentinin yani Heliopolis’in kahini olduğu söylenmiştir (Bkz.
George Rawlinson, History of Herodotus, John Murray, Albemarle Street, London 1862, s. 6; Robert A.
Armour, Gods and Myths of Ancient Egypt, The American Universty in Cario Press, Cario/New York
2003, s. 4; Gary Greenberg, 101 Myths of The Bible, Sourcebooks Inc, Naperville, Illinois 2000, s. 169;
Tevrat, Yaradılış Kitabı, 41:45).
8 Broek, a.g.e., s. 146.
9 Howard Schwartz, Tree of Souls: The Mythology Judaism, Oxford University Press, New York 2004,
785
MİTOLOJİK KUŞLAR ÜZERİNE DÜŞÜNCELER
bacakları ve gövdesi ile bir insanı andırmaktadır11. Kuyruk tüyleri ayaklarına kadar
uzanan Garuda’nın ayakları ise bir devekuşunun ayaklarına benzemektedir12. Kanat-
ları altın, boynunda zümrüt bulunan ve hızlı uçması sebebiyle lider olarak kabul edi-
len Garuda13 ilahi bir güce de sahiptir. Garuda kuşu, Hindu dininin kutsal kitapları
olan Vedalarda maceraları anlatılan Vişnu14 adlı tanrının binek hayvanıdır15. Ölüm-
süzlüğe ve seçkinliğe Tanrı Vişnu sayesinde erişen Garuda,16 Naga adlı mitolojik
kutsal yılanların düşmanıdır ve onların zehrine karşı sihirli bir güce sahiptir17. Ayrıca
beslenme ihtiyacını da yılanları yiyerek sağlamaktadır18.
11 Çoruhlu, a.g.e., s. 163; Robert Beer, The Handbook of Tibetan Buddhist Symbols, Serindia Publicati-
ons, Chicago and London 2003, s. 76; Dawn E. Bastian & Judy K. Mitchell, Handbook of Native Ame-
rican Mythology, ABC-CLIO, Santa Barbara-California, Denver-Colorado, Oxford-England 2004, s.
185.
12 Beer, a.g.e., s. 76.
13
Hacer Tokyürek, “Eski Uygurcada Hayvan Adları ve Bunların Kullanım Alanları”, Türklük Bilimi
Araştırmaları Dergisi, Sayı: 33, s. 227.
14 Tanrı Vişnu Hindistan’ın güneyindeki Tamil Nadu’da yaşamıştır. Eski Hint toplumundaki sınıfsal
farklılıklar nedeniyle saygı gösterilen birçok tanrı ile ilgili çeşitli mitos örnekleri karşımıza çıkmaktadır.
Hint toplumu genel olarak, birbirine rakip fakat birbirini tamamlayan iki yerel tanrı Vişnu ve Şiva kül-
tünde birleşmeyi tercih etmişlerdir. Bu tanrılar, göründükleri kişilerin sezgilerine göre çeşitli biçimlere
girerek onlara görünmüşlerdir. Tanrı Vişnu’nun kaplumbağa şekline girdiği ve dünyayı üzerinde taşıdığı
rivayet edilmiştir (Bkz. Gavin Flood, An introduction to Hinduism, Cambridge University Press, Camb-
ridge 2003, s. 7; William, H. McNeill, Dünya Tarihi, Çev. Alâeddin Şenel, İmge Kitabevi, Ankara 2007,
s. 243; Bahaeddin Ögel, Türk Mitolojisi, Cilt: 1, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1998, s. 442).
15 Resul Çatalbaş, “Türklerde Hayvan Sembolizmi ve Din İlişkisi”, Turan Stratejik Araştırmalar Mer-
Anka”, Balıkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt: 1, Sayı: 1, 1998, s. 95.
17 Duymaz, a.g.m., s. 94.
Moğolcada büğä, Türkçede kam adını almaktadır. Büyücü, sihirbaz gibi anlamlar taşıyan şamana Hint,
İran, Çin, Türk ve hemen hemen bütün kültürlerde rastlanılmaktadır (Bkz. Mircea Eliade, Şamanizm,
Çev. İsmet Birkan, İmge Kitabevi Yayınları, Ankara 1999, ss. 21-22).
20 Bkz. Hindistan’ın Mumbai şehri sınırları içerisinde bulunan dağ.
21 Yarı tanrı gücüne sahip ve kendilerine karşı korku duyulan kutsal yılanlar. Brahmanizm’de sekiz Naga
kral bulunmaktadır. Bunlar; Nanda, Upananda, Sāgara, Vāsukin, Takşaka, Anavatapta, Manasvin ve
Utpalaka (Bkz. Günay Tümer, “Brahmanizm”, DİA, Cilt: 6, 1992, s. 331; The Lotus Sutra (Cilt: 9, Sayı:
262), BDK English Tripitaka Series, Çev. Kubo & Yuyama, Numarata Center for Buddhist Tranlation
and Research, Berkeley, California 2007, s. 4).
786
YUNUS EMRE TANSÜ BARAN GÜVENÇ
korumak için dağdaki yuvasından ovaya indiği anlatılmaktadır22. Diğer rivayette ise
Naga adlı kutsal yılanlar ile insanlar arasında anlaşmazlık çıkmış ve Nagalar dünyaya
hastalık, verimsizlik ve bela yayarak insanların ruhlarını çalmışlardır. Şamanlar çalı-
nan ruhları serbest bırakmak için Garuda’nın yardımı ile Nagaları yenmişlerdir23.
Eski Hint rivayetlerinde Garuda adlı kuşun şaman veya şamanlar tarafından
yoktan var edilmesinin sebebi ise Garuda’nın, yarı tanrı bir ırk olan Naga adlı yılanlar
ile mücadele etmesidir. Garuda, Nagalar ile savaşarak insanların ruhlarını kurtar-
makta ve hastalıkları defetmektedir. Buna göre iyilik ile kötülük arasındaki ebedi mü-
cadelede Garuda adlı mitolojik kuş iyiliği sembolize ederken, Naga adlı yarı tanrı
yılan ırkı kötülüğü temsil etmektedir.
3. Simurg
Eski İran mitolojisinde önemli bir mitolojik öğe olan Simurg, Farsça’da “otuz
kuş” anlamına gelmektedir24. İlahi güçlere sahip, olacak ve olmuş her şeyden haber-
dar, geleceği gören ve başka birçok yeteneğe sahip olan Simurg’un25 tüylerini üze-
rinde bulunduran kişinin ölümsüz olacağı inancı vardır26. Simurg, Elburz dağının te-
pesinde yaşamaktadır ve buradaki yuvasının malzemesi abanoz, sandal ve öd ağacı
gibi aromatik bitkilerdir27.
22 Eliade, Mitlerin Özellikleri, Çev. Sema Rifat, Om Yayınevi, İstanbul 2001, s. 42.
23 Eliade, Mitlerin Özellikleri, s. 42.
24 H. Ahmet Sevgi, “Mantıku’t-Tayr”, DİA, Cilt: 28, 2003, s. 29.
25 Zülfi Güler, “Şeyh Galib Divanında Anka-Simurg Sembolü”, International Journal of Language Aca-
muhtemelen 537-540 yılları arasında Nişabur’da doğmuştur. Tıpla ilgilendiği için “Attar” takma adını
almıştır. Uzun yıllar Irak, Şam, Mısır, Mekke, Medine, Hindistan ve Türkistan gibi önemli yelere seya-
hatlerde bulunduktan sonra tekrar Nişabur’a dönmüş ve burada 618 yılında Moğollar tarafından öldü-
rülmüştür (Bkz. M. Nazif Şahinoğlu, “Attâr, Ferîdüddin”, DİA, Cilt: 4, 1991, s. 95).
29 Hüdhüd kuşu, Filistin ve Mısır’da yaygın olarak görülmektedir. Kışları Afrika’ya göç eden Hüdhüd’e
eski Mısırlılarda saygı gösterilmiştir. Kur’an-ı Kerim’de Hz. Süleyman ile bahsi geçen Hüdhüd, ayrıca
Tevrat’ta da (ibibik) tiksindirici, iğrenç ve etinin yenilmemesi gereken bir kuş olarak geçmektedir (Bkz.
787
MİTOLOJİK KUŞLAR ÜZERİNE DÜŞÜNCELER
Bir diğer anlatıda ise Firdevsî, Şahnâme’sinin 2400. ve 2565. beyitleri ara-
sında Sam’ın33 oğlu Zal’ın doğumundan ve Sam’ın oğlunu rüyasında görmesinden
bahsetmiştir. Burada Simurg’un bahsi de geçmektedir. Bu anlatıya göre; Sam’ın o
zamana kadar hiç çocuğu olmamıştır. Haremindeki güzel yüzlü bir kızdan hep çocuğu
Ömer Faruk Harman & Cemal Kurnaz, “Hüdhüd”, DİA, Cilt: 18, 1998, s. 461; Kur’an-ı Kerim, Neml
Suresi, 20-29; Yaşar Nuri Öztürk, Kur’an-ı Kerim Meali, Yeni Boyut, İstanbul 2000; Elmalılı M. Hamdi
Yazır, Kuran-ı Kerim ve Türkçe Meali, Andaç Yayınları, Ankara 2014; Anton Wessels, The Torah, the
Gospel, and the Qur’an, Çev. Henry Jansen, Willian B. Eerdmans Publishing, Michigan/Cambridge
2010, ss. 136-137; Tevrat, Levililer, 11: 19; George A. F. Knight, Leviticus, Westminster Jhon Knox
Press, Louisville/London 1981, s. 62).
30 “Bazı Türk lehçelerinde kumay, Anadolu Türkçesi'nde hüma veya huma şeklinde söylenen Farsça
hüma veya hümay adındaki bu mitolojik kuş, İslamiyet öncesi Türk inançları içinde de yer alan hayat
ağacı ile hayat suyu yanında üçüncü önemli motiftir” (Bkz. Kurnaz, “Hümâ”, DİA, Cilt: 18, 1998, s.
478).
31 Sevgi, a.g.m., s. 29.
32 Mustafa Özkan, “Gülşehri”, DİA, Cilt: 14, 1996, s. 251.
33 Sam; Gerşâsp’ın torunu, Neriman’ın oğlu, Zal’ın babası ve Rüstem’in dedesi (Bkz. Sir Clements Ro-
bert Markham, A General Sketch of The History of Persia, Longmans, Green, And Co., London 1874,
s. 18).
788
YUNUS EMRE TANSÜ BARAN GÜVENÇ
olmasını istemiştir. Sonunda Sam’ın isteği olmuş ve o güzel yüzlü kız Sam’dan gebe
kalmıştır. Nihayet güneş gibi yüzü olan, bembeyaz saçlı bir çocuk dünyaya gelmiştir.
Çocuk böyle doğunca bunu Sam’dan saklamışlardır. Çünkü bu kadar güzel bir eşten
saçları beyaz ihtiyar bir çocuğun doğduğunu söylemekten çekinmişlerdir. Sonunda
çocuğun dadısı Sam’a bir oğlunun dünyaya geldiğini haber vermiştir. Çocuğun gü-
zelliğinden bahsedip, sadece saçlarının beyaz olduğunu söylemiştir. Sam hemen ha-
reme inip, güzel yüzlü eşinin yanına gitmiştir. Sam burada ihtiyar başlı bir çocukla
karşılaşmıştır. Tanrının kendisini cezalandırdığını düşünerek ona sitem etmiştir. Sam
çocuğun bu topraklardan uzaklaştırılmasını istemiştir. Çocuğu Elburz adında çok
yüksek ve insanlardan uzak bir dağa götürmüşlerdir. Burada Simurg yaşamaktadır.
Çocuğu bu dağa bırakıp dönmüşlerdir. Yavruları acıkınca Simurg havalanmış ve
yerde ağlayan bir çocuk görmüştür. Tanrı, Simurg’un yüreğine öyle bir şefkat ver-
miştir ki Simurg o çocuğu yemeyi bile düşünmemiştir. Simurg, o çocuğu pençeleriyle
yerden alarak yavrularının yanına götürmüştür. Bu sırada tanrısal bir ses Simurg’a bu
çocuğu korumasını söylemiştir. Simurg ve yavruları yüzüne hayran kaldıkları bu ço-
cuğu himaye edip korumuşlardır. Bir süre sonra çocuk büyümüş, serpilmiş, göğsü
gümüşten bir tepe gibi şişkin, beli kamış kadar ince bir genç olmuştur. Bu gencin
ününü bütün dünya ve bu arada babası Sam’da duymuştur. Sam oğlu Zal’ı rüyasında
görmüş ve onu almak için Elburz dağına doğru kervanıyla yola çıkmıştır. Buraya
vardığında Zal’ı gören Sam, ondan kendisini affetmesini ve dönmesini istemiştir 34.
Sam’ın Zal için geldiğini anlayan Simurg, onu pençeleriyle tutup aşağıda bulunan
babası Sam’a teslim etmiştir35. Zal’ın artık ayrılma vakti gelmiştir. Simurg ona sihirli
türlerinden vererek, dara düştüğünde kullanmasını istemiştir. Böylelikle Zal’ı koru-
yup büyüten Simurg, ona tüylerini de vererek sonsuza dek koruması altına almıştır36.
34 Firdevsî, Şahnâme, Çev. Necati Lugal, Kabalcı Yayınevi, İstanbul 2009, ss. 152-159; Tekin, a.g.m.,
ss. 431-432.
35 Büchner, a.g.m., s. 653; Tekin, a.g.m., s. 432.
36 Büchner, a.g.m., s. 653; Duymaz, a.g.m., s. 95.
789
MİTOLOJİK KUŞLAR ÜZERİNE DÜŞÜNCELER
4. Karakuş
Eski Türk mitolojisinin önemli bir öğesi olan Karakuş’a ait bilgilere, en eski
olarak Irk Bitig adlı el yazması eserde rastlanılmaktadır:
“Altın kanatlı Karakuşum ben. Denizde yatarak arzu ettiklerimi tutarım, sev-
diklerimi yerim. O kadar güçlüyüm bunu biliniz. İyidir bu”37.
“Yeşil kaya yaylağım, kızıl kaya kışlağım. Bu dağda durarak zevklenirim.
Bunu biliniz”38.
Buna göre altın kanatlı olan ve denizde avlanan Karakuş’un, diğer bazı kay-
naklarda renginin mavi olduğu ve üzerinde beyaz benekler bulunduğu belirtilmiştir39.
Tanrı Bay Ülgen’in40 gökte bulunan yedi oğlundan41 birisinin adını da temsil etmek-
tedir42. Ayrıca Karakuş, Eski Türklerde gece ve gündüze hâkim olan ve gece-gündüz
düzenini sağlayan müşteri43 gezegenin de simgesidir44.
Bütün göçebe Türkler gibi Karakuş adlı mitolojik kuşun da yaşamını sürdür-
düğü bir yaylağı ve bir kışlağı vardır. Yazın yaşadığı yaylağı Yeşil Kaya, kışın yaşa-
dığı kışlağı ise Kızıl Kaya olarak belirtilmektedir. Denizlerde avlanan Karakuş, sev-
diği deniz ürünlerini avlayarak yaşamını idame ettirmektedir. Karakuş, Irk Bitig adlı
37 Hüseyin Namık Orkun, Eski Türk Yazıtları, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 1987, s. 265; Fuzuli
Bayat, “Irk Bitig Metninin Poetik Yapısı”, Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, Sayı:
4, Bahar 2006, s. 53.
38 Orkun, a.g.e., s. 278; Bayat, a.g.m., s. 51.
39 Jean-Paul Roux, Eski Türk Mitolojisi, Çev. Musa Yaşar Sağlam, Bilgesu Yayıncılık, Ankara 2012, s.
144.
40 Altaylı Şamanistlerin dua ve ayinlerinden anlaşılacağı üzere, Bay Ülgen onların en büyük tanrısıdır.
Kırgız-Kazak dillerinde “ülken” büyük, ulu, yüce anlamlarına gelirken, Buryat dilinde “ülgen” yerin
sıfatı manasına gelmektedir. Eski Türklerde yaygın olarak inanılan ve altın bir tahtın üzerinde, göğün
on altıncı katında oturan Bay Ülgen’in, bereket tanrısı olması muhtemeldir. Nitekim Orta Asya’nın top-
rağa bağlı olarak yaşayan güney toplumları -ki bunların büyük bir bölümü Eski Türk topluluklarıdır-
arasında bolluğu ve bereketi temsil etmesi bunun göstergesidir (Bkz. Abdulkadir İnan, Tarihte ve Bugün
Şamanizm Materyaller ve Araştırmalar, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 2015, s. 31; Ziya Gö-
kalp, Türk Medeniyeti Tarihi, Toker Yayınları, İstanbul 1995, s. 53; İbrahim Kafesoğlu, Umumî Türk
Tarihi Hakkında Tespitler, Görüşler, Mülâhazalar, Ötüken Neşriyat, İstanbul 2014, ss. 96-104).
41 Bay Ülgen’in oğulları hakkında bazı araştırmacılar yedi, bazıları ise dokuz olduğunu söylemişlerdir.
Bay Ülgen’in yedi oğlunun isimleri ise; arşıt, Buura-kan, Yaşıl- an, Burça- an, arakuş, Ba tı- an
ve Er- anım’dır (Bkz. Çoruhlu, a.g.e., s. 24; İnan, a.g.e., s. 33; Kafesoğlu, a.g.e., s. 96).
42 İnan, a.g.e., s. 33.
43 Jüpiter (Bkz. TDK Büyük Türkçe Sözlük).
44 Emel Esin, Türk Kozmolojisine Giriş, Kabalcı Yayınevi, İstanbul 2001, s. 31.
790
YUNUS EMRE TANSÜ BARAN GÜVENÇ
eserde kendi ağzından çok güçlü olduğunu ifade etmektedir. Ayrıca çok güçlü olma-
sının iyi bir şey olduğunu söylemektedir. Görüldüğü üzere Karakuş, iyiliğin sembolü
kutsal bir varlıktır.
Esas itibariyle Türk kültürünün bir öğesi olan Karakuş’un İran etkisiyle Eski
Türk mitolojisine girdiğini ileri sürmek doğru değildir. Zira İslamiyet öncesi Türk-
lerde Simurg ile aynı özelliklere sahip kuşlar bulunmaktadır46. Bu durumu en iyi ör-
nekleyen Müslüman Kırgızların Er Töştük masalında anlatılan Karakuş efsanesidir.
Ögel’in Er Töştük masalında geçen Karakuş adlı mitolojik kuşun Garuda olduğunu
ifade etmesi,47 buna karşılık İnan’ın bu mitolojik kuşun Simurg olduğunu söyle-
mesi,48 iki bilim adamının de çeliştiği anlamına gelmemektedir. Nitekim bahsettiği-
miz üzere bütün kuşlar aynı özelliklere sahip farklı kültürlerin ürünüdür. İslam kül-
türünden çok fazla etkilenmeyen Müslüman Kırgızların efsanesinde anlatılana göre;
Er Töştük sefer dönüşü yurda giderken Kafdağı’na gelmiş ve burada gökyüzüne ka-
dar uzanan bir çınar ağacında Karakuş’un yuvasını görmüştür. İki yavru kuş, yuvala-
rına gelen ve onları yiyecek olan ejderi görüp ağlamaya başlamıştır. Ejderin Kara-
kuş’un düşmanı olduğunu ve her yıl yavrularını yediğini öğrenen Er Töştük, ejderi
parçalayıp yavrulara yedirmiştir. Karakuş’ta bunun karşılığında Er Töştük’e yardım
etmiştir. Masalda bu olay uzunca anlatılmaktadır fakat burada önemli olan bu masal-
daki unsurların Eski Türklerin destanları ile aynı unsurlara sahip olmasıdır. Bu da
gösteriyor ki Karakuş’un Türklerde çok önceden beri var olduğu gerçeğini ortaya
koymaktadır49.
Karakuş adlı mitolojik kuş, diğer mitolojik kuşlar gibi Er Töştük masalında
Kafdağı bölgesinde yaşamaktadır. Hâlbuki Irk Bitig’de geçen metinde Kızılkaya ve
Yeşilkaya’da yaşamaktadır. Yine bir çeşit mitolojik yılan olan ejderha tarafından
45 Zekeriya Karadavut, “Kırgız Masallarında Mitolojik Unsurlar”, Millî Folklor, Sayı: 85, 2010, s. 77.
46 İnan, “Türk Folklorunda Simurg ve Garuda”, Makaleler ve İncelemeler, Cilt: 1, Türk Tarih Kurumu
Basımevi, Ankara 1998, s. 350.
47 Ögel, a.g.e., s. 541.
48 İnan, a.g.m., s. 350.
49 İnan, a.g.m., ss. 350-351.
791
MİTOLOJİK KUŞLAR ÜZERİNE DÜŞÜNCELER
Er Töştük masalında farklı bir şekilde anlatılan Karakuş, Irk Bitig’te ise çok
güçlü, ölümsüz bir varlık olarak karşımıza çıkmaktadır. Irk Bitig’te denizde avlanıp,
Yeşil Kaya’yı yaylak, Kızıl Kaya’yı kışlak olarak kullanan Karakuş, Er Töştük ma-
salında ise Kafdağı’nda yaşamaktadır. Irk Bitig’te Karakuş, yavrulamazken Er Töş-
tük masalında yavruları vardır. Irk Bitig’te Karakuş ölümsüz, güçlü ve iyi bir varlık
iken, Er Töştük masalındaki Karakuş, yavrularını yiyen ejderhadan kahraman yardı-
mıyla kurtulmaktadır. Yani ejderha ile savaşamayacak kadar güçsüz ama ölümsüz iyi
bir varlıktır.
5. Anka
İslamiyet öncesi Arap mitolojisindeki Anka kuşu motifi gerçekte var olma-
yan ancak sözlü kültür eserlerinde sembolleştirilen mitolojik bir kuştur50. İslam ile
birlikte Arap kültürünün önemli bir parçası olan Anka kuşuna Kur’an-ı Kerim’de ve
hadislerde hiç rastlanılmamaktadır. İlahi veya Nebevi menşeili olmamasına rağmen
İslami dönem Arap kültüründe yer alan Anka kuşu kavramına Kur’an-ı Kerim tefsir-
lerinde var olduğu kesin kabul edilmemekle birlikte önemli bir yer verilmiştir. Ze-
mahşerî’nin51 el-Keşşâf adlı eserinde geçen bir metinde; Yemen’de nübüvvet vazife-
sini üstlenen Hz. Hanzale b. Safvân52 isminde bir peygamberin geldiği Ress adlı
kavme Anka adında bir kuşun musallat olduğu rivayet edilmektedir. Bu rivayette Feth
Cerîr et-Taberî, Câmi'u'l-beyân'da Kur’an-ı Kerim’i yorumlarken, Furkan suresinin 38. ve Kaf suresinin
12. ayetlerinde adı geçen Ress kavminden de bahsetmiştir. Bu bahiste Hz. Hanzale b. Safvân’ın adını
da zikretmiştir. Ayrıca Mes’ûdî, Mürûcü’z-Zeheb adlı eserinde de Hz. Hanzale b. Safvân’ın Hz. İs-
mail’in soyundan geldiğini, Ress kavmine peygamber olarak gönderildiğini ve onlar tarafından öldürül-
düğünü söylemiştir (Bkz. Mustafa Çağrıcı, “Hanzale b. Safvân er-Ressî”, DİA, Cilt: 16, 1997, s. 53).
792
YUNUS EMRE TANSÜ BARAN GÜVENÇ
ler”, Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi, Cilt: 111, Sayı: 218, Eylül-Ekim 2015, s. 205.
60 İskender Pala, “Anka (Edebiyat)”, DİA, Cilt: 3, 1991, s. 201.
61 Duymaz, a.g.m., s. 93.
62 Erdem, a.g.m., s. 199.
63 Tekin, a.g.m., s. 428.
64 Binbir Gece Masalları’ndaki Denizci Sinbad (Bkz. Thomas Richardson, The Voyages and Travels of
Sindbad the Sailor, Giving a Full Account of His Seven Wonderful Voyages, Derby 1818).
793
MİTOLOJİK KUŞLAR ÜZERİNE DÜŞÜNCELER
duruma çok üzülerek gemiyi aramaya koyulmuş ve gemiyi daha iyi görebileceği yük-
sek bir ağacın tepesine çıkmıştır. Çok uzaklarda büyük bir beyazlık görmüş ve o yöne
doğru hareket etmiştir. Oraya vardığında yuvarlak ve büyük bir cisimle karşılaşmış-
tır. Bu dev bir yumurtadır. Bir anda Sindibad’ın üzerinde büyük bir gölge belirmiştir.
Sindibad yukarıya baktığında güneşi örten bu şeyin bulut değil kuş olduğunu gör-
müştür65.
Anka motifinin hem İslam hem de İslam dışı diğer kültürlerde görüldüğünü
söylemek yanlış olmayacaktır. Nitekim bu motif Orta Asya’da yaşayan kavimler ara-
sında yaygın olarak kullanılmıştır. MÖ. III. yüzyılda Çin’den getirildiği sanılan bir
ipekli kumaşın üzerinde Anka motifine rastlanılmıştır66. T’ang tarihçisi Lü Hsiang,
imparator Hsüan-tsung’a bir maruzatında Anka kuşundan bahsetmiş ve bu kuşun
kutlu, ulu, yüce bir kuş olduğunu söylemiştir67. “Kulunuz işitmişti ki, bir baykuş hay-
kırmışsa da, kutlu bir kuş, yani, zümrüd-ü anka haline gelemezmiş”68. Ayrıca Kül
Tigin büstünün baş kısmında bulunan kuş figürünün kartal veya şahin olma ihtimali
olmakla birlikte, Anka kuşu olması da muhtemeldir69. Başka bir örnekte ise İbn Ebû
Şeybe70 bir rivayetinde, Mekke'de bir gerdek çadırının kunduz ve Anka motifleriyle
süslenmiş olduğundan söz etmiştir71. Ayrıca Şeyh Galib’in Divanı’nda sevgiliye ka-
vuşmanın bahsinde Anka kuşunun adı geçmektedir;
Muhammed b. Ebî Şeybe İbrâhîm el-Absî el-Kûfî olan İbn Ebû Şeybe (ö. 849), 776 Küfe'de doğmuştur.
Aslen Belhli ve Arap soyundan gediği muhtemeldir. Küçük yaşlarda hadis öğrenimi almaya başlamıştır.
Küfe, Basra, Rey, Bağdat gibi önemli ilim merkezlerinde hadis dersleri görmüştür (Bkz. Ali Yardım,
“İbn Ebû Şeybe, Ebû Bekir”, DİA, Cilt: 19, 1999, s. 442).
71 Bozkurt, “Çadır”, DİA, Cilt: 8, 1993, s. 159.
72 Fettah Kuzu, Şeyh Gâlib Dîvânı’nda “Hak, Varlık ve İnsan”, Bizim Akademi Yayınları, Ankara 2014,
s. 255.
794
YUNUS EMRE TANSÜ BARAN GÜVENÇ
Anka kuşu, çok büyük bir kuş olarak tarif edilmiştir. Kanatlarını açtığı zaman
geniş bir alanı kaplayan, dev bir yumurtası olan, kimi zaman azla kanaat eden, kimi
zaman ise çocukları avlayan bir masalsı varlıktır. Genelde ölümsüz bir varlık olarak
tasvir edilen Anka kuşu, bir rivayette çocukları avlayıp öldürdüğü için bir peygam-
berin bedduası ile Allah tarafından helak edilmiştir.
Nem ile beslen- Yılanlarla bes- Attâr’ın anlatı- Denizden av- Çocukları av-
mektedir. lenmektedir. sına göre insan lanmaktadır. layarak bes-
yemezken, lendiği riva-
Firdevsî de yet edilmiştir.
Bes- tanrının içine
lenme merhamet ver-
diği ve bu sa-
yede Zal’ı ye-
mediği görül-
müştür.
Zal’a tüylerini Irk Bitig’de
Ko- verirken ona kendi ağzın-
nuşma öğütler ver- dan kendini
miştir. anlatmıştır.
Gövdesi insan Yüzü insan
İnsanla
gibidir. yüzüne ben-
Benzer- zemektedir.
lik
Yok Yok Var Var Yok
Yavru
Heliopolis Kailasa Dağı Elburz Dağı Yeşil ve Kı- Kafdağı, Feth
zıl Kaya, Dağı
Yuva Kafdağı
Nagalar Ejder
Düşman
Tablo 1
Mitolojik Kuşların Özellikleri
Resimler
796
YUNUS EMRE TANSÜ BARAN GÜVENÇ
Resim 1
Phoenix’in kendini yakması
Friedrich Justin Bertuch, Bilderbuch für Kinder.
797
MİTOLOJİK KUŞLAR ÜZERİNE DÜŞÜNCELER
Resim 2
Garuda üzerinde Vişnu
Brooklyn Müzesi
798
YUNUS EMRE TANSÜ BARAN GÜVENÇ
Resim 3
Simurg
Acaibu’l Mahlûkât
799
MİTOLOJİK KUŞLAR ÜZERİNE DÜŞÜNCELER
Resim 4
Sam’ın kervanla Zal’ı almaya gelmesi ve Simurg
Şehname
800
YUNUS EMRE TANSÜ BARAN GÜVENÇ
Resim 5
Kül Tigin Heykelinin Başı
Moğolistan Bilimler Akademisi/Ulan Bator.
801
MİTOLOJİK KUŞLAR ÜZERİNE DÜŞÜNCELER
KAYNAKÇA
ARMOUR, R. A. (2003). Gods and Myths of Ancient Egypt. Cario/New York: The
American Universty in Cario Press.
BEER, R. (2003). The Handbook of Tibetan Buddhist Symbols. Chicago and London:
Serindia Publications.
ELIADE, M. (1999). Şamanizm. (İ. Birkan, Çev.) Ankara: İmge Kitabevi Yayınları.
802
YUNUS EMRE TANSÜ BARAN GÜVENÇ
The Lotus Sutra. (2007). BDK English Tripitaka Series, 9(262). (T. Kubo, & A.
Yuyama, Çev.) Berkeley, California: Numarata Center for Buddhist
Tranlation and Research.
KUZU, F. (2014). Şeyh Gâlib Dîvânı’nda “Hak, Varlık ve İnsan”. Ankara: Bizim
Akademi Yayınları.
ORKUN, H. N. (1987). Eski Türk Yazıtları. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.
803
MİTOLOJİK KUŞLAR ÜZERİNE DÜŞÜNCELER
RICHARDSON, T. (1818). The Voyages and Travels of Sindbad the Sailor, Giving
a Full Account of His Seven Wonderful Voyages. Derby.
ROUX, J. P. (2012). Eski Türk Mitolojisi. (M. Y. Sağlam, Çev.) Ankara: Bilgesu
Yayıncılık.
SCHWARTZ, H. (2004). Tree of Souls: The Mythology Judaism. New York: Oxford
University Press.
STARK, S. (2009). Some Remarks on the Headgear of the Royal Türks. Journal of
Inner Asian Art and Archaeology(4), 119-133.
TANSÜ, Y. E., & GÜVENÇ, B. (2015). Eski Türk Mitolojisinde Hayvan Motifleri
Üzerine Düşünceler. Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi, 203-218.
TOGAN, İ., KARA, G., & BAYSAL, C. (2006). Çin Kaynaklarında Türkler Eski
T’ang Tarihi (Chiu T'ang-shu). Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları.
804
YUNUS EMRE TANSÜ BARAN GÜVENÇ
WESSELS, A. (2010). The Torah, the Gospel, and the Qur’an. (H. Jansen, Çev.)
Michigan/Cambridge: Willian B. Eerdmans Publishing.
WILLIAM, H. M. (2007). Dünya Tarihi. (A. Şenel, Çev.) Ankara: İmge Kitabevi.
YARDIM, A. (1999). İbn Ebû Şeybe, Ebû Bekir. DİA, 19, 442-443.
805
MİTOLOJİK KUŞLAR ÜZERİNE DÜŞÜNCELER
806