Professional Documents
Culture Documents
SINIF
F E L S E F E
KONU ANLATIMLI
SAYISAL
1. ÜNİTE: M.Ö. 6. Yüzyıl
M.S. 2. Yüzyıl Felsefesi
11.SINIF
FELSEFE
1. FASİKÜL:
Felsefe’nin Ortaya Çıkışı
KAZANIMLAR
Re-Atum hava (Şu) ve nem (Tefnut) tanrılarını yarattı. Toprak Ana’dan ise Gökyüzü Tanrısı’nı (Uranus) ve
Şu ve Tefnut tanrıları göğü (Nut) ve yeri (Geb) yarattı. Deniz Tanrısı’nı (Pontus) meydana geldi. Uranus ve
Sonrasında insan yaratıldı. Pontus’tan diğer Yunan tanrıları oluştu. Yunan Mitolojisi’nde,
Gökyüzü Tanrısı Zeus’un doğanın temelini oluşturan tan-
rısal güçleri (Tiranlar) yakması ve bunların küllerini su ile
karıştırması sonucunda insanın meydana geldiğine inanı-
Not: Mezopotamya ve Mısır medeniyetleri yazılı kül- lır.
Çünkü yazı dilinin oluşması, onun öğretilmesi ve ak- egemen olan kültür ve inanışların dışına çıkarak
tarılmasını; yazı materyallerinin (tablet veya parşömenler)
toplumsal düzenin ilkeleri üzerine yeniden düşün-
üretilmesi ise okulların açılmasını sağlamıştır. Ayrıca Sümer
ve Mısır medeniyetlerinin matematik, geometri ve astro- meye başlamışlardır.
nomi alanlarında elde ettikleri önemli bilgilerin etkileri, ilk
filozoflar olarak adlandırılan doğa filozoflarının felsefi gö-
rüşleri üzerinde görülmektedir.
YUNAN MİTOLOJİSİ
Örnek 1
Çin Mitolojisi
Konfüçyüs
Çin Felsefesi’nin temelinde Yang (etkin) ve Ying (edil-
gin) kavramları bulunur. Bu felsefeye göre evrenin oluştu- Düşünce tarihinin büyük isimlerinden olan Konfüçyüs
rucusu maddedir. Maddeler arasındaki etki Yang ve Ying tarafından oluşturulmuş bir öğretidir. Konfüçyüs Felsefesi’ni,
kavramlarıyla açıklanır. Evrenin oluşumunda beş temel sadece ahlak üzerine kurmuştur. Konfüçyüs öğretisinin
ögenin olduğunu ileri süren Çin Felsefesi’ne göre bunlar; amacı insan için en iyi olabilecek yaşamın nasıl olması
toprak, hava, su, ateş ve madendir. Çin Felsefesi’nin iki gerektiğini bulmaktır. Böyle bir yaşam ancak sevgi ve
temel öğretisi vardır. Bunlardan biri Tao Öğretisidir; diğe- bilgi ile kazanılan erdemli bir yaşamla mümkündür.
ri ise Konfüçyüs Öğretisidir.
HİNT FELSEFESİ
Taoizm (Taoculuk)
Taoizm
Taoizm, M.Ö. 6. yüzyılda Lao-Tse tarafından kurul-
muştur. Taoculuk, Çin Uygarlığı’nın bilinen en eski öğreti-
Hint Felsefesi
dir. Evrenin düzenleyici ilkesi olarak nitelenen Tao, aynı
zamanda toplumun da düzenleyici ilkesidir. Taoizm’de Hint Felsefesi yaşamın temel sorunlarına çözüm sun-
insanın amacı, Tao’yu takip ederek; erdemli bir yaşam mayı, yaşamı daha yaşanılır kılmayı amaçlar. Yaşamı
sürmektir. yüceltmek adına ruhsal acıların nedenlerini araştıran
Örnek 2
daki ilk neden (arkhe) tartışmalarını büyük ölçüde Yukarıdaki bilgi göz önüne alındığında, Konfüçyüs’ün felse-
fenin hangi konusuna katkı yaptığı söylenebilir?
etkilemiştir.
A) Bilgi B) Varlık C) Sanat
D) Ahlak E) Siyaset
Budizm
“Uyanmış kişi” ya da “farkında olan insan” anlam-
larına gelen Buddha (Buda) kelimesinden türemiştir. Buda M.Ö. 6. YÜZYIL - M.S. 2. YÜZYILDA
da denilen Siddhartha tarafından kurulmuştur. Budizm’in ANADOLU’DA YAŞAMIŞ FİLOZOFLAR
amacı, hayattaki acı ve memnuniyetsizliklerin üstesinden M.Ö. 5. yüzyıl ile M.Ö. 6. yüzyıl arasında doğa filo-
gelmektir. Siddhartha’nın hayattaki acıların nedenlerini zofları olarak da adlandırılan Antik Çağ Filozofları; varlığı,
açıklamak amacıyla insan yaşamı üzerine düşünmeleri doğayı, evreni yapmış oldukları gözlemler çerçevesinde
sonucunda acısını sona erdirecek bir manevi anlayışa belli ilkelerle açıklamaya çalışmışlardır. Kendilerinden
ulaştığı ve böylelikle Budalık’a eriştiği kabul edilir. önceki mitolojik açıklamalardan farklı olarak; belli ilkelerle,
belli bir yöntemle yapılan bu çalışmalar felsefenin ortaya
çıkmasına sebep olmuştur. Bu dönemdeki felsefi düşün-
İRAN FELSEFESİ
celere Doğa Felsefesi de denilmektedir. Doğa Felsefesi,
İranlı Düşünür Zerdüşt tarafından kurulan İran Felsefesi, Thales ile başlayan ve yaklaşık iki yüz yıl süren bir döne-
dünyanın iyi ve kötünün bir çatışması sonucu oluştuğu mi kapsamaktadır. Bu dönemdeki felsefi çalışmaların
inancına dayanır. İran felsefesinin amacı, bu çatışmada amacı, varlığın ana ilkesini (arkhe) bularak, her türlü var
kötülüğün karşısına iyiliği çıkarmaktır. Karanlığa karşı olanı bu ilke ile açıklamaya çalışmaktadır. Felsefe, Doğa
aydınlığın galip gelmesi için bu zorunludur. Bu düşünce- Felsefesi, Anadolu’nun batı kıyısında bulunan Antik
leriyle Zerdüşt’ün Mani inancına bir zemin hazırladığı Yunan’da ortaya çıkmıştır. Bu filozofların çalışmaları ken-
kabul edilir. dilerinden sonraki düşünceleri de etkilemiştir. Bu dönem-
de felsefi düşünceye katkısı olmuş birçok düşünür yine
bu coğrafyada, Anadolu’nun batı kıyısında bulunmaktadır.
✳ Herakleitos İzmir ilinin Selçuk ilçesinde bulunan Ep- ✳ Thales, Anaksimandros ve Anaksimenes Milet ken-
hesos kentinde yaşamıştır. tinde doğmuş ve yaşamışlardır; aynı zamanda Milet
✳ Epiktetos Denizli ilinin Pamukkale ilçesinde bulunan Milet Okulu (İyonya Okulu)
Hierapolis kentinde yaşamıştır.
Anadolu Felsefesi’nin Doğduğu Şehirler Thales tarafından kurulmuştur. Milet Okulu’nun felse-
fe tarihinde önemli bir yeri vardır. İlk defa bilmek için
bilmek amacıyla felsefe yapılan yer Milet Okulu’dur. Miletli
filozoflar olarak da bilinen Thales, Anaksimandros ve
Anaksimenes “varlığın ana maddesinin (arkhe sorunu) ne
olduğunu” araştırmışlardır.
Hierapolis
Sümer Mitolojisi
✳ Klazomenai: Antik İyon kentlerinden Klazomenai, İz-
mir’in Urla-Çeşme yarımadasının kuzey kıyısında,
İzmir körfezinin ortalarında yer almaktadır. Şehrin
M.Ö. 600’lü yıllarda kurulduğu tahmin edilmektedir.
Antik Yunan filozoflarından Anaksagoras bu şehirde
dünyaya gelmiştir. Hierapolis
✳ Milet (Miletus): Aydın ilinin Didim ilçesinde yer alan Kentin kuruluşu hakkındaki bilgilerin kısıtlı olması ile
Miletos kenti denizciliği ile tanınmıştır. Ege’deki su- birlikte Bergama Krallarından II. Eumenes tarafından M.Ö.
ların yükselmesi, Büyük Menderes ağzının alüvyon- II. yüzyıl başlarında kurulduğu bilinmektedir.
larla dolması sonucu Miletos kentinin Ege Denizi ile Helenistik kentleşme ilkelerine bağlı kalan kentte özgün
bağlantısı kesilmiştir. Bu nedenle günümüzde deniz- bir doku oluşmuştur. Stoa Felsefesi’nin önemli temsilcile-
den yaklaşık 10 kilometre içeride kalmaktadır. rinden olan Epiktetos bu şehirde doğmuştur. Ahlak ala-
Miletos kenti geometri, astronomi ve felsefenin ilk nındaki düşünceleriyle tanınan Epiktetos; bilgelik, irade,
örneklerinin verildiği Milet Okulunun kurulduğu yer- özgürlük gibi konuları ele almıştır.
dir.
Efes (Ephesos) Tüm dünyevi işlerden uzak durmak için tüm yaşamı
rıhtımda bir küfenin içinde geçirdiği söylenir. Bir rivayete
göre kendisini ziyarete gelen Makedonya Kralı Büyük
İskender’in “Benden bir isteğin var mı?” sorusuna, “Gölge
etme, başka ihsan istemez” demiştir.
Samosata
Bu şehir Adıyaman
Sinope ilinin güneydoğusunda,
Fırat’ın batı kıyısında ku-
M.Ö. 7. Yüzyılda Milet’den ayrılarak kendilerine yeni
rulmuştur. Fırat Nehri’ni
şehir kurmak isteyen Miletoslu göçmenler tarafından ku-
geçmek isteyen ticaret
rulmuştur. Günümüz Sinop ilinde bulunan şehir adını “Su
kervanlarının tercih ettiği
Perisi” olan Sinope’den almaktadır. Bu nedenle Sinope
ana rotalardan biri üzerin-
olarak da bilinir. Kinik Felsefi Öğretisini savunan Diogenes
de kurulu olması, şehre stratejik önem kazandırmıştır.
bu şehirde doğmuş ve yaşamıştır. Kinik Felsefesi’ne göre
yaşamın amacı mutluluğa ulaşmaktır. Mutluluğa ancak Lukianos bu şehirde doğmuştur. Güçlü bir retorikçi
erdemli bir yaşamla ulaşmak mümkündür. Erdem ise tüm (güzel konuşan) olduğu bilinen Lukianos döneminin Kinik
dünyevi hazları bir kenara bırakarak mümkün olacaktır. Bu öğretisini eleştiren bir ahlak anlayışı ortaya koymuştur.
görüşü benimsemekle kalmayan Diogenes, aynı zamanda
ütüm yaşamını bu felsefeye göre uyarlamıştır.
Demokritos Abderalı’dır.
Örnek 4
İlk filozoflar varlığı ele alırken temelde dört ayrı ilkeyi kabul
etmektedirler. Bu ilkeleri şöyle sıralayabiliriz: “Nesneler ni-
teliklerin toplamından oluşmaktadır.”, “Değişim niteliklerin
değişmesidir.”, “Her şeyin bir nedeni vardır.”, “Hiçbir şey
yoktan var olmaz ve hiçbir varlık da bütünüyle yok olmaz.”
Örnek 5
ÖRNEK 1. C 2. D 3. A 4. C 5. B
1. İnsanın akıl aracılığıyla kendini, doğayı ve evreni anlama 3. İlk Çağ Felsefesi’nde Thales’ten Demokritos’a kadarki
girişiminin sistematik bir biçim kazandığı tek etkinlik olarak felsefe, başlıca iki sorun üzerinde durmuştu. Biri varlığın
felsefe, başlangıcından itibaren bilincimizin potansiyelleri- ve ilk maddesinin ne olduğu, “arkhe sorunu”, diğeri tek
bir tözden değişen şeylerin çokluğunun nasıl meydana
ni bize açıkça gösteren en önemli alan olmuştur. Felsefe
geldiğini araştıran “oluş sorunu”dur. Bu sorular üzerinde
Antik Yunan’da başlangıç evresinde olmakla birlikte büyük
düşünme iki bakımdan bir ilerleme sağlamıştır. Önce töz
bir çeşitlilik ve coşkuyla hayat bulmuş ve bu büyük miras, kavramı gittikçe daha iyi kavranmıştır. Tözün ne olduğu
içinde barındırdığı düşünsel zenginliklerle takip eden çağ- aydınlandıkça, sonunda, kesin bir doğa bilimi planına ka-
larda tüm medeniyetlere büyük katkılarda bulunmuştur. dar ilerlenilmiştir. Bu dönemdeki ikinci ilerleme ise tek tek
Felsefenin katkıları Antik Yunan’dan sonraki yıllarda da bilimlerde, özellikle astronomi, meteoroloji, biyoloji ve tıp
siyasetten fiziğe, matematikten astronomiye, biyolojiden konularında olmuştur. Bu dönem filozoflarının öğretilerin-
de tek tek bilimler de işlenmiş, önemli ölçüde gelişmeler
sanata pek çok alanda gözlenmiştir.
kaydedilmiştir.
Buna göre felsefe ile ilgili aşağıdakilerden hangisi yanlış-
Buna göre doğa filozoflarıyla ilgili aşağıdakilerden hangisi
tır?
doğrudur?
A) İnsanın zihninin potansiyelini ortaya çıkaran ve gelişti-
A) İlk filozoflar aynı zamanda bilim adamlarıdır.
ren bir etkinliktir.
B) Sadece varlığı değil, aynı zamanda insanı da araştır-
B) Doğa, evren ve insan felsefenin konuları arasındadır.
ma konusu yapmışlardır.
C) Felsefe Antik Yunan’dan sonra da etkisini sürdürmüş-
C) Felsefe ile bilimi birbirinden ayırmışlardır.
tür.
D) Bilimin oluşmasında ve gelişmesinde önemli katkıları
D) Felsefe kendi içinde kapalı bir etkinliktir.
olmamıştır.
E) Felsefe bir düşünme etkinliğidir.
E) Evrenin arkhesinin maddi bir yapıya sahip olmadığını
savunmuşlardır.
Parçada açıklaması yapılan öğreti aşağıdakilerden hangi- ettiği felsefi görüş aşağıdakilerden hangisinde doğru veril-
sidir? miştir?
C) Budizm C) Platon-İdealizm
D) Taoizm D) Protagoras-Rölativizm
5. Antik Yunan’ın Hierapolis kentinde doğmuştur. Köle olarak 7. Demokritos’a göre arkhe, maddenin en küçük yapı taşına
dünyaya gelmesine rağmen sonradan kölelikten azat edil- kadar bölünüp artık bölünemeyecek hale geldiğinde elde
miştir. Stoa Felsefesi’nin temsilcilerindendir. Ahlak alanın- kalan son parçadır. Bu son parça, arkhe; atomdur. Sonsuz
daki düşünceleriyle tanınan filozof bilgelik, irade, özgürlük uzay ve boşlukta hareket halinde bulunan atomlar farklı
ve doğa uyum gibi konular üzerine fikirleriyle öne çıkmış- biçimlerde bir araya gelerek varlıkların oluşumunu, bir-
tır. birlerinden ayrılarak da varlıkların yok oluşunu sağlarlar.
Demokritos’a göre atomların hareketi evrende var olan ve
Paragrafta yaşamı ve felsefi çalışmaları üzerine bilgi veri-
yok olan her şeyin nedenidir.
len filozof aşağıdakilerden hangisidir?
Parçaya göre Demokritos ’un arkhe anlayışı için aşağıda-
A) Diogenes
kilerden hangisine ulaşılabilir?
B) Lukianos
C) Anaksimenes A) Evrendeki şeylerin oluşunu ve yok oluşunu mitolojik bir
D) Aristoteles öge ile açıklamıştır.
E) Epiktetos B) Evrendeki oluş ve yok oluşu maddeye dayalı bir ilke ile
açıklamıştır.
C) Felsefe tarihinde evrenin oluşumunu ilk kez maddi bir
nedenle açıklayan Demokritos’tur.
D) Demokritos’a göre atomlar değişen, hareketsiz, sınırlı
6. Antik Çağ Felsefesi ele alındığında, filozoflar ilkin doğaya bir yapıya sahiptir.
yönelmiş varlığın kendisine konu edinmişlerdir. Evrende E) Evrende meydana gelen oluş ve yok oluşu soyut bir
olup biten şeylerin ilkesi sorgulanmış; ilk ilkenin ne oldu- ilkeyle açıklamıştır.
ğu tartışma konusu edilmiştir. Daha sonraları ise filozoflar 8. Rüzgâr kimine sıcak gelirken, bir başkasına soğuk gele-
bilginin konusu olan varlıktan, bilen özneye yönelmişlerdir. bilmektedir. O halde rüzgâr, onu sıcak olarak algılayan
Böylece insan, felsefenin bir konusu haline gelmiştir. kişi için sıcak, ancak soğuk algılayan kişi içinse soğuk
olacaktır. Her iki algı da doğrudur ancak bunlardan birinin
Yukarıda verilen bilgiye göre aşağıdakilerden hangisi söy- genel geçer olduğunu düşünmek yanlıştır. Bu nedenle var
TEST 1. D 2. D 3. A 4. E 5. E 6. C 7. B 8. C
1. İlk Çağ Felsefesi’nin ilk dönem filozoflarının ana problemi, 2. Felsefe M.Ö. 6. yüzyılda ilk ortaya çıktığında ilgisini bilgi-
varlığın ilk nedeninin ne olduğu düşüncesidir. Varlığı oluş- nin konusu olan nesne üzerinde yoğunlaştırmıştır. Bu ne-
turan ilk neden sorusu aynı zamanda varlığın ilk madde- denle ilk Yunan filozofları “Doğa Filozofları” olarak adlan-
sinin ne olduğu problemi olarak da görülmüştür. Varlığın dırılırlar. Bu doğa filozoflarından Milet Okulu’nun kurucusu
ilk nedeni; ilk ilke ve arkhe olarak da isimlendirilmiştir. İlk Thales her şeyin ilkesinin, arkhesinin, ana maddesinin
neden her şeyin ondan çıktığı ilkedir ve her şeyin temelini “su”, Anaksimandros sonsuz ve sınırsız olan “Aperion”,
oluşturur. Anaksimenes “hava”, Empedokles ise “hava, su, toprak ve
ateş” olduğunu söylerken ilgilerini bilgi değil; varlık üzerine
Buna göre Antik Çağ Felsefesi’nde ilk dönem filozoflarının yöneltmişlerdir.
evreni oluşturan ilk nedeni konu edinmelerinin sebebi ne
olabilir? Bu parçadan hareketle aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) Felsefe tarihini başlatmak istemeleri. A) Doğa filozofları evrenin arkhesinin ne olduğunu sorgu-
B) Doğru bilginin mümkün olduğunu göstermeye çalışma- lamışlardır.
ları. B) Doğa filozoflarının evrenin ana maddesinin ne olduğu
C) Doğru bilginin mümkün olmadığını göstermeye çalış- ile ilgili verdikleri cevaplar değerlendirildiğinde; Empe-
maları. dokles’in diğer filozoflardan daha önemli bilgiye ulaştı-
D) Evren ve oluşun bilgisine karşı merak duymaları. ğı söylenebilir.
E) İlk dönem filozoflarının doğaya, insandan daha fazla C) Evrenin ana maddesini somut bir madde ile açıklayan
önem vermeleri. doğa filozoflarının yanı sıra Anaksimandros evrenin
ana maddesini soyut bir kavramla açıklamıştır.
D) Doğa filozoflarının ortak noktası, hepsinin felsefe ko-
nusu olarak varlığın kendisine yönelmiş olmalarıdır.
E) Felsefenin ilk konusu varlıktır.
3. İlk filozofların ikincisi olan Anaksimandros, ilk filozof Thales gibi arkhe sorunu üzerinde durmuştur. Her iki filozof da var olanların
ana maddesinin, ilk nedeninin ne olduğunu sorguluyor. Thales’e göre ana madde maddi bir varlık olan “su”dur. Ancak Anaksi-
mandros’a göre evrenin ana maddesinin “su” olması demek; ana maddenin belirli bir maddeyle bir tutulması anlamına gelir. Ona
göre belirli olan aynı zamanda sonlu ve sınırlıdır. Ana madde ise sınırsız, sonsuz ve tükenmez olmalıdır. Bu nedenle Anaksi-
mandros’a göre ilk neden, ilk madde “Aperion” (sınırı olmayan) dur. “Aperion” anlayışı ile Anaksimandros sınırsız, sonsuz bir ilk
neden anlayışı ortaya koymuştur.
Buna göre Anaksimandros’un arkhe anlayışı ile ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
4. Felsefe tarihinde Empedokles’e kadar arkheyi birden fazla 6. İlk Çağ filozoflarından Thales var olan şeylerin “su”dan;
madde ile açıklayan bir filozof olmamıştır. Arkhe, Thales’te Anaksimandros “aprion”dan; Anaksimenes “hava”dan;
“su”, Anaksimandros’ta “Aperion”, Anaksimenes’te “hava” Demokritos ise “atom”dan meydana geldiğini savun-
idi. Bu filozoflardan farklı olarak Empedokles arkheyi, tek muştur.
bir madde ile değil, dört ana madde ile açıklamıştır. Bun-
Yukarıda görüşleri verilen filozoflar aşağıdaki sorulardan
lar: Su, toprak, hava ve ateştir. Kendinden başka bir şeye
hangisine cevap vermişlerdir?
indirgenemeyen ve hareketsiz olan bu ana maddeleri ha-
reket ettiren sevgi ve nefrettir. Sevgi birleştirici, nefret ise A) Evrenin ana maddesi nedir?
ayırıcı güçlerdir. Sevgi sayesinde ana maddelerin birleş- B) Evrenin bir sonu var mıdır?
mesi oluşu meydana getirirken nefret ile ana maddelerin C) Varlık birlik midir, çokluk mudur?
birbirinden ayrılması yok oluşu meydana getirir. D) Evrende sürekli bir oluş var mıdır?
E) Evrende bir düzen var mıdır?
Yukarıda verilen bilgi göz önüne alındığında aşağıdaki-
lerden hangisi yanlıştır?
D) Evrendeki oluşu ana maddeleri hareket ettiren dışarı- lerle değil, kişinin kendi iradesiyle bilgiye yönelmesi ile
mümkündür. Ona göre insanın arzu ve istekleri kişiyi iyi
dan bir güçle açıklanmıştır.
ve erdemli yaşamdan alı koymaktadır. Ortaya koyduğu
E) Empedokles bir doğa filozofudur.
felsefi görüşle tutarlı bir yaşamı tercih eden Diogenes,
yaşamı boyunca dünyevi isteklerden uzak, doğaya uy-
5. Konfüçyüs’e göre önemli olan, insanın iyi bir yaşam sür-
gun bir şekilde yaşamını sürdürmüş, bir fıçının içinde
mesidir. İyi bir yaşam ancak erdemli bir yaşamla mümkün-
yaşamıştır.
dür. Erdem ise sevgi ve bilgi ile elde edilebilir.
Buna göre Diogenes’in felsefi görüşü ile ilgili aşağıdaki-
Buna göre Konfüçyüs Felsefesi’nde erdemli yaşamla il-
lerden hangisi söylenebilir?
gili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) İnsan hazlarına uygun bir yaşam sürerse mutluluğa
A) Bilgi ile erdem arasında bir bağlantı yoktur.
ulaşabilir.
B) Sevgi, iyi bir yaşamın temelini oluşturur.
B) İstek ve ihtiyaçlar insanın nasıl bir yaşam sürmesi ge-
C) Erdemli yaşam sevgi ve bilgi ile ulaşılan olgunlukla
rektiği konusunda yol göstericidir.
mümkündür.
C) Erdemli yaşam ancak insanın tutku ve arzularından
D) İyi bir yaşamın amacı erdemli olmaktır.
kurtulmasıyla mümkündür.
E) Konfüçyüs Felsefesi ahlak üzerine düşünceler içerir.
D) İnsanın düşünceleriyle yaşamı tutarlı olmamalıdır.
E) Erdem ve mutluluk birbirlerinden bağımsızdır.
TEST 1. D 2. B 3. D 4. B 5. A 6. A 7. C
1. I. Evrenin ana maddesi havadır. Hava canlılığın temelidir. Canlı olan her şey havaya sahiptir.
II. Evrenin oluşumunda dört ana madde vardır. Bunlar; hava, su, toprak ve ateştir.
III. Evrenin ana maddesi atomdur. Var olan her şey atomların hareketleri sonucu meydana gelmiştir.
IV. Evren, değişmeyen, bölünmeyen ve yok olmayan bir birliktir. Evrende gördüğümüz çokluk ve oluş, duyuların yanılgı-
sından başka bir şey değildir.
Yukarıda numaralandırılmış olarak verilen görüşlerin sahibi olan filozofların isimleri, aşağıdakilerden hangisinde doğru ola-
rak verilmiştir?
I II III IV
A) Anaksimenes Anaksimandros Demokritos Thales
B) Anaksimenes Empedokles Demokritos Parmenides
C) Anaksimandros Anaksimenes Demokritos Parmenides
D) Anaksimandros Empedokles Herakleitos Parmenides
E) Anaksimenes Herakleitos Demokritos Parmenides
2. M.Ö. 5. yüzyılda Yunan toplumunda görülen ekonomik 3. Yeryüzündeki varlığın en temel formları “dört öge”dir.
ve siyasal değişiklikler, toplumsal yapıyı etkilemiştir. Bu Bunlar toprak, su, hava ve ateştir. Doğru çizgi biçimin-
dönemde Yunan toplumunda hem toplumsal hem de de hareket ederler. Doğru çizgi hareketinde de birbirine
bireysel yeni gereksinimler ortaya çıkmaya başlamıştır. karşıt iki hareket vardır. Merkeze doğru olan hareket ile
Bu durumun bir sonucu olarak Demokratlaşan siyaset merkezden uzaklaşan hareket. Toprakta merkeze doğ-
sistemi için var olan eğitim sistemi yetersiz kalmıştır. ru, ateşte merkezden uzaklaşan hareketi buluruz. Daha
Böylece “Başarılı yurttaşlar nasıl yetişir” sorusu ile az ölçüde olmak üzere su da merkeze doğru, havada
bu eğitim sorununa çözüm aranmıştır. Bu durumun bir merkezden uzaklaşan hareket bulunur. Ögelerin bu ha-
sonucu olarak insan, toplum, ahlak ve siyaset ilk kez fel- reket biçimleri, onların doğa içindeki dizilişlerini belirle-
sefenin inceleme konusu olarak ele alınmıştır. mektedir.
Buna göre parçada vurgulanan düşünce aşağıdakiler- Yukarıda verilen Aristoteles’in evrendeki hareket ile ilgili
den hangisinde doğru verilmiştir? açıklamaları hangi doğa filozofunun görüşünden etkilen-
diğini gösterir?
A) Yunan toplumundaki bazı gelişmeler felsefenin konula-
rının doğadan insana yönelmesi ile sonuçlanmıştır. A) Herakleitos’un arkhe anlayışı.
B) Başarılı yurttaş yetiştirmek toplumlar için önemli bir so- B) Empedokles’in arkhe anlayışı.
rundur. C) Anaksagoras’in arkhe anlayışı.
C) Siyasal ve ekonomik gelişmeler her zaman toplumsal D) Anaksimenes’in arkhe anlayışı
yapıyı etkiler. E) Thales’in arkhe anlayışı
D) Her toplum kendi eğitim sistemini sorgulamalıdır.
E) M.Ö. 5. yüzyılda Yunan toplumunda bazı gelişmeler
ortaya çıkmıştır.
4. Felsefe, M.Ö. 6. yüzyılda Antik Yunan Medeniyeti’nde, 6. Anaksimenes’in öğretisine göre hava, yoğunlaşması ve
Thales ile başlamıştır. İlk filozof Thales’den önce yaşa- genleşmesi ile çeşitli nesnelere dönüşür. Genişlemesi
yan düşünürler evrene ilişkin problemleri açıklamak için ve genleşmesi ile ateş olur; yoğunlaşması ile rüzgârlar,
mitosları kullanmışlardır. Ancak Thales, Mitosların bilgi- bulutlar meydana gelir. Bulutlardan su, sudan toprak,
siyle yetinmemiş, doğayı doğal olanla açıklamıştır. yüksek bir yoğunlaşma derecesinde de taşlar oluşur.
Böylece; maddenin üç hali (ateş, sıvı ve katı) özü bakı-
Buna göre felsefenin Thales ile başlamasının nedeni
mından hep kendisiyle aynı kalan tek bir ana maddenin
aşağıdakilerden hangisinde doğru verilmiştir?
çeşitli yoğunlaşma ve gevşeme evrelerinden başka bir
A) Thales’in doğayı maddi olanla açıklayan ilk düşünür şey değildir. Bütün var olanlar bu ana maddeden kurul-
olması. muşlardır ve her şey onun değişimi ile olur.
B) Thales’in kendisinden önce ortaya konmuş düşüncele-
Aşağıdaki yargılardan hangisi Anaksimenes’in görüşü-
re kayıtsız kalmaması.
ne uygun değildir?
C) Thales’in evrenin oluşumu sorununu inanç ile açıkla-
maya çalışması. A) Evrende var olan her şeyin nedeni arkhedir.
D) Thales’in kendisinden önceki düşünce geleneğini de- B) Ana madde, tek bir element değildir.
5. Mermerden yapılmış bir insan heykelini düşünelim. Bir 7. Bilgi konusunda bütün bir Antik Çağ Felsefesi’ni etkile-
heykeltıraşın mermerden insan heykeli yapabilmesi için yen temel bir tutum vardır. Bu tutum ancak gelip geçici
dört nedenin bir araya gelmesi gerekir. Heykelin yapıldı- olmayan şeyler hakkında sağlam bilgi ortaya konacağı
ğı madde yani mermer ilk nedendir. İkinci neden ise hey- hususundadır. Duyulara verili şeyler sürekli bir değişim
kelin aldığı biçim, insan biçimidir. Üçüncü neden, heykeli içerisindedir. Bu nedenle kesin ve sağlam bilginin konu-
yapan heykeltıraş; dördüncü neden de heykelin yapılma su duyulara verili şeyler olamaz. Çünkü değişen şeylerin
amacıdır. değişmez bilgisi olamaz.
Bu paragrafa konu edinilen varlık anlayışının sahibi filo- Parçada açıklaması yapılan Antik Çağ Felsefesi’nin bü-
zofun ismi aşağıdakilerden hangisinde doğru verilmiş- tününü etkileyen düşünce hangi doğa filozofunun arkhe
tir? anlayışında yoğun olarak gözlemlenmektedir?
TEST 1. B 2. A 3. B 4. A 5. D 6. B 7. C
11.SINIF
FELSEFE
2. FASİKÜL:
İlk Çağ Felsefesi’nde Yunan Düşüncesi
KAZANIMLAR
Kendisinden önceki doğa filo- Bilgi görüşünde olduğu gibi ahlak görüşünde de rö-
zofları gibi Parmenides de evrenin lativist olan Sofistlere göre, herkes için geçerli bir ahlak
ana maddesinin ne olduğu üzerin- yasası yoktur. İyi ve kötü ancak insanın kendinde anlam
de durmuştur. Onun arkhe soru- kazanır. Sofistlerin en önemli özelliği Doğa Felsefesi’nden
nuna verdiği cevap Herakleitos’un İnsan Felsefesi’ne dönüşümü olmuştur. İlk defa sofistler
oluş, değişim felsefesiyle taban insanı merkeze alarak, insan üzerinden yorumlamalar
tabana zıttır. Ona göre evren hiç- geliştirmişlerdir. Kendilerini bilge olarak gören sofistler
bir şeyden meydana gelmemiş, ama her şeyin yaratıcısı dönemin aristokrat sınıfı temsilcilerine retorik ve dil bilgisi
olan; değişmeyen, bölünmeyen ve yok olmayan bir “Bir”liktir. dersleri vermişlerdir. Sofistlerin en önde gelenleri Protagoras
yanılgısıdır.
C) Bir bilginin doğruluğu görecelidir. Sokrates’in ahlak görüşü de bilgi görüşü ile paralellik
D) Doğru bilgiye, deneyden gelen verinin akılda işlenmesi ile gösterir ve iç içedir. Çünkü ona göre “Hiç kimse bilerek
ulaşılır. kötülük yapmaz.” Sokrates, insanın özünde iyi olduğunu,
E) Genel-geçer bilgiye ulaşmak mümkündür. kötülüğün bilgisizlikten kaynaklandığını savunur. Bu ne-
denle erdemli davranış ancak doğru bilgiyle mümkün
olacaktır.
karşılık idealara ilişkin kavrayışımız hiçbir şekilde duyusal Platon’un en büyük öğren-
değil, tam tersine sadece entelektüeldir. Bu anlamda ide- cisi olan Aristoteles, siste-
alar, duyusal veriyle elde edilen görünüşler dünyasındaki matik dönemin ikinci filozo-
fudur. Kendinden sonraki
diğer şeyler gibi eksik ya da yanlış bir bilgi vermez.
filozofları derinden etkile-
Buna göre idealarla ilgili aşağıdakilerden hangisi söy- miş olan Aristoteles’in fel-
lenemez? sefi öğretisi, felsefe tarihin-
de tartışmasız çok önemli
A) Görünür şeylerden bağımsız olarak vardırlar. bir yere sahiptir. Aristote-
B) Tümel, mutlak, değişmez ve esas varlıklardır. les’i büyük bir düşünür ya-
C) Genel-geçer, kesin ve güvenilir bilginin kaynağıdır. pan eserlerinde kendinden
D) Fenomenlerle aynı özelliklere sahiptir. önceki filozofların görüşlerine yer verirken aynı zamanda
E) İdeaların bilgisine ancak akıl yoluyla ulaşılır. onları irdeleyerek kendi öğretisini ortaya koymasıdır. Ken-
dinden önceki filozofların görüşlerine eserlerinde yer verdi-
ği için ilk felsefe tarihçisi olarak da kabul edilmektedir.
Aristoteles özellikle M.S. 2. yüzyıl ile M.S. 15. yüzyıl Dört Neden;
arasındaki Hristiyan ve İslam felsefelerini temelden etki- ✳ Maddi Neden: Bir şeyin kendisinden yapıldığı veya
lemiştir. İslam filozofları tarafından “ilk öğretmen” olarak meydana geldiği nedendir.
adlandırılan Aristoteles’in eserleri Arapça’ya çevrilmiş ve
felsefe ve bilim alanında önemli gelişmeler elde edilmiştir.
✳ Formel Neden: Bir şeyin biçimsel nedenidir.
Mantık biliminin kurucusu olan Aristoteles doğa bilimleri ✳ Fail Neden: Bir şeyin şekil kazanması için hareket
(fizik, biyoloji ve astronomi), ontoloji (varlık bilimi), metafi- ettirici nedendir.
zik, felsefe tarihi, etik, siyaset, retorik (güzel konuşma
sanatı) ve sanat alanlarında eserler vermiştir.
✳ Ereksel Neden: Bir maddenin varmak istediği amacı
gösteren nedendir.
Örnek 5
Altın Orta Örneği
Aristoteles felsefesinde “iyi”, “mutluluk” ve “erdem” kavram-
larının ne olduğunu sorgulamıştır. Ona göre “iyi”, her şey
için arzulanandır; “mutluluk”, tüm eylemlerin nihai amacıdır;
“erdem” ise insanın her koşulda iyiyi tercih etmesini sağla- Cimrilik Cömertlik Savurganlık
A) Tanrının varlığı
B) Maddenin sonsuzluğu
C) Tanrı evren ilişkisi
D) Tanrının ezelî ebedî oluşu
E) Ruhun ölümsüzlüğü
2018 TYT
Örnek 6
Örnek 8 Örnek 10
Aristoteles, insanın tür olarak diğer canlılardan farklı oldu- Demokritas’a göre doğal dünyayı oluşturan iki çeşit farklı
ğunu dile getirir. Ona göre tür olara başkalık, madde ilgili de- gerçeklik vardır. Bu iki gerçeklik temel olarak birbirinden
ğildir; şeyin özü ile ilgilidir. Bu nedenle bir hayvanın kanatlı bütünüyle farklıdır. Bunlar atomlar ve boşluktur. Atomlar
olması ya da olmaması onu tür olarak diğerlerinden başka bölünmezdir, sayı olarak sonsuzdurlar ve şekil olarak çe-
yapmaz. İnsanı da böyle bir bakış açısı ile ele alan Aristo- şitlilik gösterirler. Atomlar varlığa gelip yok olmazlar, maddi
teles, insanın diğer canlılarla ortak olmayan; ayırt edici olan yapılarını her daim korurlar. Bu nedenle değişmeye maruz
yanının ruhsal yanı olduğunu savunur. kalmazlar. Demokritos değişme olgusunun atomun içsel ya-
pısında değil; atomun boşlukta yer değiştirmesi sonucunda
Aristoteles’e göre aşağıdakilerden hangisi insanın tür oluştuğunu düşünür. Atomların boşluk içinde bir araya gel-
olarak başkalığına bir örnektir? mesi ve birbirlerinden ayrılması ile değişimin meydana gel-
1. Platon evrendeki her şeyin en yüksek nedeni olarak “iyi 3. Aristoteles’e göre mutluluk, ruhun amacıdır. Bu amaca uy-
ideası”nı gösterir. İyi ideası evrendeki düzenin birleştirici gun davranış, erdeme uygun olan davranıştır. Erdeme uy-
ve her şeyi kapsayıcı ilkesidir. Evrendeki tüm görünür şey- gun davranış ise eylemlerin ne aşırı ne de eksik olmasıyla
ler kendisinden pay aldıkları ideaya benzemeye çalışırken mümkün olur. Erdemlilik, eylemlerin aşırılığı ya da eksikliği
ideaların hepsi de en yüksek idea olan İyi İdeasına yöne- nedeniyle bozulur. Kişi kendi iradesiyle bu iki uç arasında-
lirler ve mümkün olduğunca ona benzemeye çalışırlar. Bu- ki orta yolu bulmalıdır. İnsan ancak böyle erdemli davra-
nun sebebi, iyi ideasının diğer tüm idealarda ortak olarak nışta bulunabilir ve mutluluğa ulaşabilir. Aristoteles’in bu
bulunur olmasıdır. görüşü felsefe tarihinde “altın orta” olarak da bilinir.
Parçadan hareketle “İyi İdeası”yla ilgili aşağıdakiler- Aşağıdakilerden hangisi Aristoteles’in “altın orta” ku-
den hangisi söylenemez? ralına örnek olarak verilemez?
A) Bütün idealar iyi İdeasından pay alır. A) Kişinin eylemlerinde korkaklık veya delice atılganlık ye-
B) Tüm görünür şeyler dolaylı olarak İyi İdeasına yönelir. rine, cesaretli olmayı tercih etmesi.
C) Tüm görünür şeyler doğrudan “İyi İdeası”na yönelir. B) Kişinin eylemlerinde cimrilik veya savurganlık yerine,
D) Platon’un varlık felsefesinde “iyi İdeası” önemli bir role cömert olmayı tercih etmesi
sahiptir C) Kişinin eylemlerinde cahillik veya bilgelik yerine, bilgiç-
E) İyi İdeası en yüksek varlıktır. liği tercih etmesi.
D) Kişinin eylemlerinde güdümlü olmak veya asi olmak
yerine, dengeli olması.
E) Kişinin eylemlerinde vurdumduymaz veya aşırı kaygılı
olması yerine, sorumlu olması.
2. Sokrates’e göre iyi olanın ne olduğunu bilen zorunlu ola- 4. Sokrates, kimseye bir şey öğretme iddiasında olmadığı
rak iyiyi tercih edecektir. Eğer biri kötü bir şey yapıyorsa, gibi, kimsenin kimseye bir şey öğretemeyeceğini savunur.
bu onun bilgisizliğinden kaynaklanır. Bu nedenle hiç kim- Ona göre herkes, bildiklerine doğuştan sahiptir. Yapılabi-
senin bilerek kötülük yapmayacağını söyleyen Sokrates’e lecek şey, kişinin kendi kendine veya iyi bir öğretmen eş-
göre kötü insan yoktur, bilgisiz insan vardır. liğinde kendisinde bulunan bilgileri soru cevap yöntemi ile
açığa çıkarmasıdır.
Parçadan hareketle Sokrates’in felsefenin hangi iki
alanı arasında bağlantı kurduğunu söyleyebiliriz? Bu pasajda açıklaması yapılan “Sokratik Yöntem” ola-
rak da bilinen yöntemin adı nedir?
A) Bilgi ve Varlık
B) Bilgi ve Din A) Maiotik Yöntem
C) Varlık ve Ahlak B) Deney
D) Bilgi ve Ahlak C) Gözlem
E) Ahlak ve Din D) Paradigma Yöntemi
E) Deney ve Gözlem
5. Bir mağaranın içine sırtları mağaranın ağzına dönük ola- 7. Aristoteles’e göre doğadaki her varlığın dört nedeni vardır.
rak yerleştirilmiş köleler, dışarıdaki şeylerin duvardaki Bunlar: Maddi Neden, Formel Neden, Fail Neden ve Erek-
gölgeleriyle yetinmek zorundadır. Şeylerin gölgeleriyle ye- sel Nedendir. Maddi Neden, bir şeyin hangi maddeden
tinmeyip, asıllarını görmek isteyenler, yüzlerini mağaranın yapıldığını gösteren nedendir. Formel Neden, bir şeyin
karanlığından, dışarıdaki güneşin ışığına çevirmelidir. Bu biçimsel nedenidir. Fail Neden, maddenin biçim kazanma-
da ancak felsefe ile mümkündür. İnsan felsefe sayesinde sını sağlayan nedendir. Ereksel Neden ise bir şeyin biçim
mağaranın karanlığından, güneşin aydınlığına yüzünü çe- kazanmadaki amacını gösteren nedendir.
virme cesareti gösterecektir. Bu hikâyede mağara, evren;
Parçada anlatılan Aristoteles’in “dört neden” anlayışı-
mağaradaki köleler ise biz insanlarız.
na örnek olarak “kurşun kalem”i alırsak; aşağıdakiler-
Bu parçada konu edinilen Platon’un “mağara benzet- den hangisi yanlış olacaktır?
mesi” ile ilgili aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) Kurşun kalemin maddi nedeni, odundur.
A) Platon’a göre evren idealar ve fenomenlerden oluşur. B) Kurşun kalemin formel nedeni, silindirdir.
B) İnsan felsefe ile hakikate ulaşacaktır. C) Kurşun kalemin fail nedeni, kalemi yapan zanaatkârdır.
C) Felsefe ile ideaların bilgisine ulaşmak mümkündür. D) Kurşun kalemin fail nedeni, kalemi kullanan, hareket
D) Hakikat fenomenlerden ibarettir. ettiren kişidir.
E) Evrendeki her şey, ideaların birer gölgesidir. E) Kurşun kalemin ereksel nedeni, bir şeyi yazmaktır.
TEST 1. C 2. D 3. C 4. A 5. D 6. A 7. D 8. B
1. Platon’un sanat görüşü idealar kuramı ile paralellik gös- 3. Platon görünür dünyanın sürekli bir değişim içinde olduğu-
terir. Sanatın konusu değişen fenomenler değil; idealar nu ve bu nedenle değişen bir şeyin bilgisinin kesin bir bil-
olmalıdır. Bu nedenle Platon sanatta hiçbir yenilik kabul gi olmasının mümkün olmadığını savunmuştur. Ona göre
etmez. İdeal olanı kavrayan sanatçı, onu olduğu gibi can- hakikat görünür dünyada değil, değişmeyen, akılla kavra-
landırmalıdır. Platon’un bazı müzik eşitleri dışındaki, in- nabilen idealar dünyasındadır. İdealar dünyası, görünür
san yüreğini yumuşatan tragedyaları ve ağır başlılığa ay- dünyanın dışında ayrı bir varlık alanına sahiptir. Öğrencisi
kırı düşen komedileri değersiz bulması bu yüzdendir. Çok Aristoteles de hocası Platon gibi varlıkların görünüşlerinin
sevdiği Homeros’u bile Tanrıları insanlar kadar ahlaksız sürekli değiştiğini kabul eder. Ancak ona göre bu değişim
olarak canlandırdığı için ideal devletin dışında bırakmıştır. varlığın görünüşündedir; varlığın özü kendini korur, değiş-
Ressamları ve heykeltıraşları ise ideaların kopyaları olan mez. Bu nedenle Aristoteles ideaların ayrı bir varlık alanı-
maddi nesnelerin kusurlu kopyalarını yapan kimseler ol- na sahip olduğunu reddeder. Ona göre gerçek varlık, idea
maları dolayısıyla bilgisizlikle itham etmiştir. şeylerin özündedir.
Parçada Platon’un sanat anlayışı ile ilgili vurgulan- Paragrafa göre Platon ve Aristoteles’in varlık anlayış-
mak istenen aşağıdakilerden hangisinde doğru ola- ları ile ilgili aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
rak verilmiştir?
A) İki filozof da varlığın neliğini inceleme konusu edinmiş-
A) İdeal toplumda sanatın bir işlevi ve yeri yoktur. lerdir.
B) Sanatçı görünür dünyayı ne kadar iyi canlandırabilirse, B) Platon, gerçek varlığı fenomenlerden ayrı olarak dü-
o kadar iyi bir sanatçıdır. şünmüştür.
C) Platon’un felsefesinde sanatın işlevi ahlaka ve siyasete C) Aristoteles evrendeki oluşun şeylerin özlerini ya da töz-
hizmet etmektir. lerini değiştiren bir olgu olarak görmez.
D) Platon’a göre hiçbir müzik türü değerli değildir. D) Aristoteles, Platon’un idealar kuramını eleştirmiştir.
E) Platon’un sanat anlayışı ile ahlak ve siyaset anlayışı E) Hem Platon hem de Aristoteles gerçek varlığı duyusal
arasında bir bağlantı söz konusu değildir. alanın dışında düşünmüşlerdir.
4. Platon ve Aristoteles’in dönemi İlk Çağ Felsefesi’nin en 5. Sokrates’e göre bilgi; herkes tarafından kabul edilebilir,
parlak dönemi olarak kabul edilir. Onları kendilerinden mutlak ve doğuştandır. Bilginin insan ruhunda uyku halin-
önceki filozoflardan ayıran en önemli fark, felsefenin tüm de olduğunu savunan Sokrates, doğru soruların sorulma-
alanlarına yönelik görüşleri belli bir bütünlükte sunmaları- sıyla var olan bilginin açığa çıkarılabileceğini söyler. Fel-
dır. Hem Platon hem de Aristoteles farklı tartışmaların ana sefe doğru soruların sorulabilmesi için bir yol göstericidir.
problemlerini tespit etmiş ve bu sorunlara yönelik tutarlı Duyularla ilgili Sofistlerle aynı düşüncede olan Sokrates,
düşünceler ortaya koymuşlardır. Platon, İdealar Kuramı ile duyudan gelen bilginin yanıltıcılığını kabul eder. Sokra-
idealizmin; Aristoteles madde-form anlayışı ile realizmin tes’e göre genel-geçer güvenilir, kesin bilgiyi verebilecek
öncüsü olarak kendilerinden sonra gelen filozofları düşün- tek kaynak akıldır.
celeri ile etkilemişlerdir.
Buna göre Sokrates’in bilgi görüşü ile ilgili aşağıdaki-
Parçada Platon ve Aristoteles dönemleri için vurgula- lerden hangisi yanlıştır?
nan düşünce aşağıdakilerden hangisi olabilir?
A) Felsefenin amacı herkes için geçerli olabilecek bilgiye
A) Kendilerinden önce ileri sürülen felsefi görüşleri sen- ulaşmaktır.
tezlemeye çalışmışlardır. B) Doğru bilgi evrenseldir.
B) Platon ve Aristoteles kendilerinden önce ileri sürülen C) Rölativist bilgi anlayışına karşı; doğru bilginin ulaşılabi-
felsefi görüşlerden etkilenmemiştir. lir olduğunu savunur.
C) Hem Platon hem de Aristoteles kendilerinden önceki fi- D) Bilgi doğuştandır; sonradan öğrenilemez.
lozofların görüşlerinden farklı olarak sistemli, bütüncül E) Sokrates’in bilgi görüşü ile sofistlerin bilgi anlayışı ara-
ve tutarlı felsefi görüşler ileri sürmüşlerdir. sında fark yoktur.
D) Platon ve Aristoteles kendilerinden önceki filozofların
inceleme konusu etmediği problemleri konu edinmiş-
lerdir. 6. Aristoteles’e göre karakter erdemleri doğuştan kazanılan
E Kendilerinden önceki felsefi birikimi ileri götürememiş- erdemler değildir. Bu erdemler istencin eğitilmesi ile son-
lerdir. radan kazanılan erdemlerdir. İstencin eğitilmesi ile insan
eylemlerinde aşırılıklardan ve eksikliklerden uzaklaşarak
eyleminde orta olanı tercih edecektir. Aristoteles’e göre
kişinin ne zaman hangi konuda orta olanın ne olduğunu
bilmesi ve bunu davranışa dönüştürebilmesi için karakter
erdemlerine sahip olması gereklidir. Ona göre karakter er-
demleri yapa yapa, alışkanlıkla kazanılır.
TEST 1. C 2. C 3. E 4. C 5. E 6. D
1. Aristoteles “Nikomakhos’a Etik” adlı eserinde, her eylemin 3. İlk ve temel kategoridir. Diğer kategoriler bu kate-
iyiyi arzuladığını söyler ve bu iyinin ne olduğunu sorgular. goriye bağlı olarak var olurlar.
Aristoteles’e göre iyi insanı mutlu edendir. Mutluluk ise ru-
Var olanın art arda gelişini ve sayısını bildirir.
hun amacıdır. Bu amaca uygun davranış aynı zamanda
erdeme de uygun davranıştır. Erdem insanın eylemlerinde Varlığın nasıl olduğunu bildirir.
aşırılıklardan ve eksikliklerden uzak durmasını sağlayarak
Yukarıda açıklamaları verilen Aristoteles’in varlık an-
insanı mutlu eder. Aksi halde davranışlardaki aşırılıklar ve
layışında ele aldığı kategoriler sırasıyla aşağıdakiler-
eksiklikler insanın mutsuz olmasına neden olur. O halde
den hangisinde doğru olarak verilmiştir?
Aristoteles’e göre erdemlilik; eylemlerin aşırılığı ve eksikli-
ği nedeniyle bozulur. A) Töz-Bağıntı-Nitelik
B) Durum-Nitelik-Nicelik
Parçadan hareketle bir eylemin iyi veya kötü olarak
C) Töz-Durum-Nicelik
değerlendirilmesinin ölçütü Aristoteles’e göre aşağı-
D) Durum-Bağıntı-Nitelik
dakilerden hangisidir?
E) Töz-Nicelik-Nitelik
A) İnsanın eylemlerinde mutluluğu amaçlayıp amaçlama-
ması
B) Eylemlerini kendi iradesi dışında gerçekleştirmesi
C) Aşırılıklardan ve eksikliklerden uzak, orta alanı amaç
edinip edinmemesi
D) Yapılan eylemin kişinin yararına olup olmaması
E) Yapılan eylemin iyi ideasına uygun olup olmaması.
5. Platon’a göre devlette herkes kendi işine bakmalıdır. Dül- 7. Aristoteles’e göre insan, hareketlerini aklı sayesinde, diğer
ger kendini dülgerliğe, ayakkabıcı ise ayakkabı yapmaya canlılardan başka olarak, belirli bir amaca göre düzenle-
vermelidir. Ancak yine de, bu iki işçi, işlerini değiştirmeye, me yetisine sahiptir. Bu amacın ne olduğu araştırıldığında,
yani ayakkabıcı bundan böyle dülgerlik yapmaya, dülger Aristoteles Felsefesi’nde “iyi” kavramıyla karşılaşılmakta-
ise ayakkabıcılık yapmaya karar verirse, bundan büyük bir dır. “İyi” insanların tüm eylemlerinde hedefledikleri, ter-
kötülük gelmeyecektir. Fakat işçiliğe elverişli olarak yara- cihlerini ona göre belirledikleri ve onu gerçekleştirmeye
tılmış olan bir kimse, savaşçı sınıfına girmeyi becerirse ya yöneldikleri bir kavramdır. İnsan dışındaki hiçbir canlı iyi
da savaşçının biri layık olmadığı halde yöneticiler sınıfına yaşam için iyiyi hedeflemezken insan, bu yönü ile ayırt
çıkabilirse, o zaman bu değişme, şehrin çökmesi demek edici olur. Çünkü tercih etmek, bilinçli bir eylem olarak,
olacaktır. insanın etik boyutuyla ilgilidir. O halde Aristoteles’e göre
iyinin arzulanması ve hedef lenmesi tüm insan etkinliğinde
Aşağıdaki yargılardan hangisi Platon’un İdeal Devle-
başat rol oynar.
ti’nin yıkılmasına neden olabilir?
Buna göre aşağıdaki yargılardan hangisi yanlıştır?
A) İdeaların bilgisine sahip olmayan bir kimsenin devletin
yönetiminde olması. A) Aristoteles’e göre insan düşünen bir hayvandır.
B) Devlet yönetiminin zorla ele geçirilmesi. B) Aristoteles’e göre insan sadece düşünen bir varlık de-
C) Tüm yurttaşların sahip olduğu erdeme uygun görev al- ğildir; aynı zamanda eyleyen bir varlıktır.
ması. C) Aristoteles’e göre insanın tüm yapıp etmelerinin bir
D) Devlet tarafından yurttaşların görevlerinin dağıtımının amacı vardır; ancak bu amacın ne olduğu görecelidir.
yapılması. D) Aristoteles’e göre insan dışındaki hiçbir varlık iyinin ne
E) Farklı işçiliğe yetenekli olan kimselerin birbirlerinin işini olduğu ile ilgilenmez.
yapmaları. E) Aristoteles’e göre insanın etik boyutu, onun diğer can-
lılardan ayırt edici yanını ortaya çıkarmaktadır.
6. Platon’un Kriton diyaloğunda Atina Mahkemesi tarafın-
dan ölüme mahkum edilen Sokrates ve onun yakın dos-
tu Kriton bir konuşma yaparlar. Kriton Sokrates’e canını
kurtarmasını öğütlemekte; Sokrates ise neden Atina’dan
ayrılmaması gerektiğini anlatmaktadır. Kriton, Sokrates’e
bir kötülük yapıldığını düşünmektedir. Ancak Sokrates şu
yanıtı verir: “Keşke bu insanlar en büyük kötülükleri yapa-
bilseler de en büyük iyilikleri yapmak da ellerinden gelse.
Ama gerçekte ne kötülük yapabilirler ne de iyilik; çünkü ne
bir insanı bilge kılmak gelir ellerinden ne akılsız; yaptıkları
rastlantının sonucudur”.
11.SINIF
FELSEFE
3. FASİKÜL:
M.S. 2. Yüzyıl - M.S. 15. Yüzyıl
Felsefesi’nin Ortaya Çıkışı
KAZANIMLAR
µ M.S. 2 - M.S. 15. Yüzyıl Felsefesi’nin ortaya çıkış sürecini hazırlayan düşünce temellerini açıklar.
µ M.S. 2 - M.S. 15. Yüzyıl Felsefesi’nin önceki dönem felsefe düşüncesinden farkları dile getirilir.
µ M.S. 2 - M.S. 15. Yüzyıl Felsefesi’ndeki örnek düşünce ve argümanları felsefi açıdan değerlen-
dirir.
µ M.S. 2 - M.S. 15. Yüzyıl Felsefesi içerisinde bulunan filozofların düşünceleri değerlendirilir.
µ M.S. 2 - M.S. 15. Yüzyıl’da ortaya çıkan yeni düşünceler örnekleriyle ifade edilir.
3.
FASİKÜL M.S. 2. Yüzyıl - M.S. 15. Yüzyıl Felsefesi
M.S. 2. - M.S. 15. YÜZYIL FELSEFESİ’NİN Plotinus’a göre Tanrı’nın doğası gereği bu taşma zorunlu-
dur. Tanrı’nın taşması sonucunda Akıl (Nous) meydana ge-
ORTAYA ÇIKIŞI
lir. Noustan sonra evrensel ruh; evrensel ruhtan sonra ise
Hristiyanlığın yayılması ile başlayan 15. yüzyıla kadar bireysel ruh oluşur. En son ise cisim ve madde meydana
devam eden bu dönem Orta Çağ dönemi olarak adlandı- gelir. Bu öğretiye “Sudur” denir. Plotinus’a göre ruh ve be-
rılırken, bu süreçteki felsefeler ise Orta Çağ Felsefesi denden oluşan insanın, Tanrı’ya ulaşabilmesi için bedensel
olarak adlandırılır. Orta Çağ Felsefesi, 7. yüzyıldan itibaren hazlarından, maddesel dünyadan uzaklaşarak tamamen
İslamiyet’in de katılmasıyla tamamen tanrı bilimsel bir ruha yönelmesi gereklidir. Ancak böyle insan Tanrı’ya ula-
özelliğe bürünmüştür. Bu dönem felsefenin odak noktası şabilir. Yeni Platonculuk olarak da bilinen Plotinus’un bu öğ-
akıl ve inanç, felsefe ile din arasındaki ilişkidir. Bu neden- retisi tüm Orta Çağ Felsefesi üzerinde büyük etkiye sahip
le M.S. 2 - M.S. 15. Yüzyıl Felsefesi, Teolojiye (İlahiyat) olmuştur.
yaklaşmış, çoğunlukla felsefe, dinin bir parçası olarak
kabul edilmiş ve dini konuların akla dayandırılması için bir
araç olarak görülmüştür.
Orta Çağ Felsefesi, Antik Çağ sonlarında atılıp geliş-
tirilen temeller üzerine yükselen bir düşünce yapısıdır. Bu
temel Yeni Platonculuk adı verilen Plotinus Felsefesi,
Aristoteles’in mantığı, Epiküros’un hedonist (hazcı) görüşü
ve Stoacı ahlak görüşünün etkisi ile oluşmuştur. Epiküros’un Örnek 1
insanın mutluluğa sahip olabilmesi için dünyevi hazlardan
uzak durması gerektiği düşüncesi bu dönem felsefesinde
Plotinus’un felsefi sistemi Yeni-Platonculuk olarak da adlan-
erdemli hayatın temeli olarak benimsenmiştir. Stoacı ahlak
dırılır. Bu felsefe, adından da anlaşılacağı gibi, Platon’un
anlayışının temelinde olan, insanın kendi dışında gelişen
Felsefesi’nin etkilerini çok ciddi bir biçimde taşımaktadır.
olayları değiştirebilme gücüne sahip olmasa da iyiyi seç-
Çoğu düşünür için Yeni- Platonculuk İlk Çağ ile Orta Çağ
me özgürlüğüne sahip olduğu görüşü, Orta Çağ Felsefesi’ni
arasında bir geçişi temsil eder. Platon’un Felsefesi’nin kav-
etkileyen diğer felsefi düşüncedir. Bu dönem felsefesinde
ramlarını yeniden yorumlayan Plotinus Felsefesi’ne temel
Tanrı’nın varlığına yönelik akılsal kanıtlar ise Aristoteles’in
olarak Platon’un “İyi” ideası kavramını alır ve ona göre “iyi”
mantığı ile temellendirilmiştir. M.S. 2 - M.S. 15. Yüzyıl
ideası Tanrı’dır. Böylece Platon’un Felsefesi’nde her şey
Felsefesi üzerinde en büyük etkiye sahip olan ise “Yeni
“iyi” ideasından pay alarak var olurken, Plotinus’un Felse-
Platonculuk” akımıdır.
fesi’nde varolan her şey Tanrı’dan pay alarak var olur.
Yeni Platonculuk, antik dö-
nemin sonlarında temeli- Buna göre Plotinus’un Felsefesi ile ilgili aşağıdakilerden
ne felsefeyi alan bir dini hangisine ulaşılamaz?
görüş olarak Plotinus tara-
A) İnancı akıl ile temellendirmiştir.
fından oluşturuldu. Platon
ile Aristoteles’in öğretisini B) Platon’un İdealar Kuramı’nın teolojik bir yorumdur.
uzlaştırmaya çalışan Ploti- C) Platon’un felsefi anlayışını geliştirmiştir.
nus Felsefesi’nin tek ama- D) Felsefe ile dini uzlaştırmaya çalışmıştır.
cı Tanrı’ya ulaşmaktır. E) Geçiş dönemi filozofu olarak değerlendirilir.
Ona göre evren aşamalı
bir yapıya sahiptir. En üst
basamakta Tanrı bulunur. Varlıklar Tanrı’nın taşması sonu-
cu oluşur.
birlikte başlayan ve 15. yüzyıla kadar devam eden süreç- ✳ Akılla dinin temellendirilmesi yapılmaya çalışılmıştır.
te, Hristiyan dinini temellendirmek ve eleştirilere karşı onu
savunmak için ileri sürülen felsefeye denir. Hristiyanlık dini
✳ Akıl ve inanç tartışmaları ön plana çıkmıştır.
ile birlikte felsefenin tüm alanlarında dinin etkisi görülmüş- ✳ İnancın bilgiyi mümkün kıldığı düşüncesi egemendir.
tür. Bu etkinin olmadığı tüm felsefi düşünceler ve bilimsel ✳ Antik Yunan Felsefesi’nden etkilenilmiştir.
çalışmalar Hristiyan dinine zarar verdiği düşüncesi ile
reddedilmiştir. Felsefe ve bilime karşı alınan bu tutumun
✳ Tanrı’nın varlığı kanıtlanmaya çalışılmıştır.
en büyük örneği 5. yüzyılda İskenderiye Kütüphanesi’nin ✳ Kutsal metinlerin doğruluğu merkeze alınmıştır.
yakılmasıdır. 6. yüzyılda Yunan Akademisi de Hristiyanlık
dinine zarar verdiği gerekçesi ile kapatılmıştır. Hristiyan
✳ Oluşturulan fikirlerde dinsel otoriteye karşı gelinme-
mesi gerektiği söylenmiştir.
Felsefesi iki döneme ayrılır. Bunlar; Patristik Dönem ve
Skolastik Dönem’dir.
Patristik Dönem Hristiyan Felsefesi’nin Öne Çıkan Problemleri
M.S. 2- M.S. 8. yüzyıl arasında kalan Hristiyan Hristiyan Felsefesi’nin ele aldığı problemler; Tanrı’nın
Felsefesi’nin ilk dönemi Patristik Dönem olarak adlandırı- varlığının kanıtı, kötülük, ruhun ölümsüzlüğü ve tümeller
lır. Bu dönem Hristiyan filozofları aynı zamanda din adam- problemleridir.
larıdır. Bu nedenle bu dönem Hristiyan Felsefesi’ne “Kilise
Tanrı’nın Varlığını Kanıtlama Problemi
Babaları Felsefesi” de denilmiştir. Patristik Felsefe’nin
amacı Hristiyanlığı yaymak, diğer inançlara karşı savunmak Hristiyan Felsefesi’nde Tanrı’nın varlığını kanıtlama
ve Tanrı’nın kavranamazlığını ortaya koymaktır. Bu dönem çabası İlk Çağ Felsefesi’ne dayanır. M.Ö. 6 - M.S. 2. Yüzyıl
filozofları dini savunmaya çalışan birçok deneme yazmış- Felsefesi’ndeki akıl yürütmeler kullanılarak Tanrının varlığı
lardır. Bu denemelere apoloji denir. Patristik Dönem’in kanıtlanmaya çalışılmıştır.
önde gelen filozofları: Cellemens (150- 240), Tertullian İslam Felsefesi’nde de görülen bu kanıtlamalar; onto-
(155-240), Augustinus (354-430). lojik ve kozmolojik olarak ikiye ayrılır.
🗿 Boethius Örnek 4
Boethius Aristoteles’in fel-
sefe anlayışını Orta Çağ Boethius’a göre evrendeki olgu ve olaylar bir nedensellik
düşüncesine harmanlama- zinciri içinde ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle evrende bir
ya çalışmıştır. Boethius ev- öncelik sonralık olduğunu ifade eden filozofa göre, burada
reni anlamaya çalışan zih- hakim olan geçmiş, şimdi ve gelecek anlayışı insan için ge-
nin üzerinde bulunan ebedi çerlidir; Tanrı için geçerli değildir. Geçmiş, şimdi ve gelecek
bir töz olarak Tanrı’yı görür. Tanrısal zihinde ortaya çıkan bir “ebedi şimdi”dir.
.
Örnek 3
Tümeller Problemi
Örnek 6
✳ Bilgi problemidir.
🗿 Eş’arî
Zorunlu Varlık, varlığını
başka bir varlığa muhtaç olmayan, ezeli ve ebedi varlıktır.
Eş’arî’ye göre insan Mümkün Varlık, somut olarak var olan, duyular aracılığıyla
doğumundan yaşamının algılanan ve sonradan yok olan varlıktır. Mümkün Olma-
sonuna kadar bir takım yan Varlık ise varlığı mantıksal olarak kabul edilen varlık
gelişme dönemlerinden türüdür. Bütün mümkün ve mümkün olmayan varlıklar, var-
geçer ve olgunlaşır. An- lıklarını zorunlu varlığa borçludur. Zorunlu Varlık (Yaratıcı)
cak insan bu gelişim ve taşarak diğer varlıkları oluşturur. Bu görüş Plotinus’un Fel-
olgunluğa kendi kendisi- sefesi’nde de olan “sudur kuramı”dır.
ne ulaşamaz. Bu gelişim
ve olgunluğa ulaşabilme-
si için bir yaratıcı gerekir. Eş’arî bu görüşünü destekleyen
Kur’an-ı Kerim’den ayetler gösterir ve bu ayetlerin mealleri-
Örnek 8
nin yaratıcının varlığına birer delil olduğunu savunur.
İbn-i Sina’ya göre içinde yaşadığımız dünyada bir varoluş
ve yok oluş söz konusudur. İnsanın her an deneyimlediği
evrendeki bu oluş bir zorunluluk taşımaz. Çünkü deneyimi-
🗿 El Kindî mize açık olan tüm şeyler varlığa gelir ve sonra yok olur. Bu
yüzden bunların varoluşu olumsaldır ve yoklukları da müm-
Tanrı kanıtlamaların- kündür. Bununla birlikte olumsal varlıklar meydana gelmek
dan olan “Hudus Delili” ile için bir nedene ihtiyaç duyarlar. Bu nedenin, varlığa gelmek
bu problemi açıklamaya için kendinden başka bir nedene ihtiyaç duymadığını dile
çalışır. Sonradan yaratıla- getiren İbn-i Sina’ya göre bu varlığın varolması olumsal de-
nın zorunlu olarak bir yara- ğildir; zorunludur. Her şeyin nedeni olan bu varlık, Tanrı’dır.
tıcıyı gerektirdiğini savu-
nan bu delile dayanan El İbn-i Sina’nın görüşlerini yansıtan bu parça, aşağıdaki
Kindî, evrenin öncesiz ol- sorulardan hangisine bir cevap niteliği taşımaktadır?
madığını, sonradan oluştu-
A) Dünyadaki kötülüğün nedeni Tanrı mıdır?
rulduğunu bu nedenle bir
B) Tanrı tanımı, Tanrı tarafından mı insan zihnine konulmuş-
başlatıcısının ve başlangıcının olması gerektiğini, bunun
tur?
mantıksal sonucunun da Tanrı’nın varlığını zorunlu kıldığını
savunur. C) Tanrı var mıdır?
D) İnsan diğer varlıklardan üstün müdür?
E) Tanrı, insana seçme özgürlüğü vermiş midir?
İbn-i Rüşd’e göre Tan- Cebriye kelamcılarına göre kader, irade gibi konularda
rı’nın varlığını kanıtlayan iyi ve kötü doğrudan doğruya Allah’tan gelir. Olan biten
Kur’an ayetlerinin destekle- şeyler insanın iradesine bağlı değildir. Her şeyin Allah
diği iki farklı delil vardır. tarafından önceden belirlenmiş olduğunu savunan Cebriye
Bunlar, İnayet Delili ve İhtira akımına göre insan özgür değildir; eylemlerini seçme
Delili’dir. İnayet deliline göre özelliği yoktur. Bu nedenle insan, Allah’ın iradesi dışına
varolan her şey insanın iyili- çıkamadığı için davranışlarından sorumlu değildir.
ği için tam bir uyum içinde
yaratılmıştır. Bu mükemmel
Mu’tezile
uyumun kendiliğinden olması mümkün değildir. Evrendeki
uyumu yaratan bir yaratıcı vardır. İhtira Delili’ne göre ise Cebriye kelamcılarının “İnsan eylemlerinde özgür de-
evren yoktan varolmuştur. Yoktan yaratılan şeylerin bir ya- ğildir.” görüşüne karşı çıkarlar. Mu’tezile kelamcılarına insan
ratıcısı olması zorunludur. eylemlerinde tamamen özgürdür. Allah, insana eylemlerini
kendisi belirlesin diye irade vermiştir. Bu nedenle Mu’tezile
akımına göre insan seçimlerinde özgür olduğu için eylem-
lerinden sorumludur.
Örnek 9
İbn Rüsd’e göre felsefe dinde yer alan her şeyi araştırır.
Eş’ariyye
Bunun sonucunda eğer felsefe, dini iyi kavrarsa felsefenin
anlayışı ile dinin anlayışı arasında bir fark kalmaz. Böylece Eş’ariyye akımına göre, ne insanın iradesini tamamen
felsefe bilgi bakımından daha yetkin bir dereceye ulaşmış yok saymak ne de Allah’ın iradesine gölge düşürmek
olur. Ancak felsefe dini iyi bir biçimde kavrayamazsa insan doğrudur. Bu görüşü temele alan Eş’ariyye kelamcıları,
aklının bu konudaki yetersizliği ortaya çıkar ve onu yalnızca insanın iradeye sahip olduğunu ancak bu iradenin mutlak
din kavrar. bir irade olmadığını savunurlar. Bu görüşe göre insan,
sadece Allah’ın belirlediği davranışları seçme özgürlüğüne
İbn Rüsd’e göre felsefenin işi aşağıdakilerden hangisi- sahiptir. Bu nedenle insan davranışlarından sorumlu de-
dir? ğildir.
B) Sadece bilmek için doğaya yönelmesi Maturidi kelamcıları, akla önemli bir yer verirler. İnsan
C) Duyuların bilgisini göz ardı etmemesi akıl ve irade sahibi bir varlıktır. Bu nedenle kendi eylem-
D) İnancın alanına müdahale etmemesi lerini seçme özgürlüğüne sahiptir. Bu görüşe göre davra-
nışların tercihi insana aittir. Bu tercihin gerçekleşmesi
E) Dini kavramları ve argümanları özümsemesi
Allah’ın takdiridir. Bu akımın temelinde “Tedbir insandan,
İrade Özgürlüğü Problemi takdir Allah’tan” düşüncesi bulunur. İnsan irade sahibi ol-
İslam Felsefesi’nde özgürlük problemi kader ve irade duğu için davranışlarından sorumludur.
kavramlarıyla birlikte ele alınmıştır. Bu nedenle özgürlük
probleminin kader ve irade problemi olduğu da kabul
Toplumsal Yaşama Yönelik Problemler
edilmektedir. “İnsan kaderinde olanı mı yaşar, yoksa seçme
özgürlüğü var mıdır?” sorusu İslam Felsefecileri tarafından Bu problemler, toplumun yaşayışı ve devlet düzeni
tartışılmıştır. Bu probleme dört farklı bakış açısı getirilmiş- üzerine olan görüşlerden oluşur. “El-Medinet’ül Fazıla”
tir. Bunlar; Cebriye, Mu’tezile, Eş’ariyye ve Maturidi akım- eseriyle Farabi ve “Mukaddime” eseriyle İbn Haldun dev-
ları olarak adlandırılır. let görüşleriyle İslam Felsefesi’nde öne çıkan iki isimdir.
🗿 Farabi
Örnek 10
Farabi’ye göre insan tek başı-
na yaşamaz. Çünkü insan top- İbn Haldun’a göre toplum insanların birbirine ihtiyaç duyma-
lumsal bir canlıdır. Bu nedenle ları sonucunda oluşmuştur. İnsanlar güvenlik kaygıları ne-
insan, insanlar arasındaki dü- deniyle kabileler arasında mücadele etmiş ve sonuçta da bir
zeni sağlamak için devleti oluş- kabilenin egemen gelmesiyle devlet kurulmuştur. Ona göre,
turmuştur. Adil, erdemli bir devleti yönetenler, toplumun faydası için hareket etmelidir.
devlet mutluluğu sağlar. Bu ne- Aksi halde, topluma karşı zulüm, devletin varlığını tehlikeye
denle yöneticiler de bilgili, adil sokacaktır. Devletin hüküm süresini canlıların yaşam süre-
ve erdemli olmalıdır. O halde Farabi’ye göre en yetkin dev- sine benzeten İbn Haldun, “Devletler doğar, gelişir ve ölür
let; adil ve erdemli devlettir. yani yıkılır.” demiştir. Ona göre her yıkılan devletin yerine bir
başka devlet kurulacaktır.
1. İslam Felsefesi’nin en önemli problemlerinden biri toplum- 3. Ontolojik kanıtlama, Tanrı’nın varlığını kendi tanımından
sal yaşama yöneliktir. Devletin neliği, nasıl var olduğu, ne hareketle açıklar. Tanrı tanımı gereği en mükemmel var-
gibi görevlerinin olduğu soruları ele alan filozoflardan biri lıktır. Mükemmel bir varlığın insan zihninin dışında da var
Farabi’dir. Farabi’ye toplumsal yapının oluşmasında üç olması gerekir, aksi halde eksik bir varlık olur. Bu da Tanrı
temel unsur vardır. Bunlar insanların ihtiyaçları, en üstün tanımı ile çelişir. O halde Tanrı sadece bir kavram değil;
iyilik olan mutluluğa ulaşma isteği ve insanın toplumsal bir insan zihni dışında da varlığa sahip olan bir varlıktır. Bu
varlık oluşudur. Ona göre insan ancak erdemli bir toplum- durumun kabulü mantıksal bir zorunluluktur.
da mutluluğa ulaşabilir. Bu nedenle devleti yönetenlerin
Buna göre ontolojik kanıtı diğer kanıtlardan ayıran
sahip olması gereken erdemler vardır. Bu erdemlere uy-
fark aşağıdakilerden hangisidir?
gun davranırlarsa toplum en üstün iyiliğe sahip olabilir.
Eğer topluma zulüm ederlerse devletin yıkılmasına sebep A) Tanrı’nın varlığını sorgulaması
olurlar. B) Tanrı’yı varlığın ilk nedeni olarak açıklaması
C) Tanrı’yı kendi kavramından hareketle açıklaması
Aşağıdakilerden hangisi erdemli toplumunun yöne-
D) Tanrı’yı evrendeki düzenden hareketle kanıtlaması
ticisinin sahip olması gereken özelliklerden biri ola-
E) Tanrı’yı insandan hareketle ele alması
maz?
A) Adil olmalı
B) Ölçülü olmalı
C) Dürüst olmalı
D) Dünyevi zevklere düşkün olmalı
E) Bilgili Olmalı
Buna göre Skolastik Felsefe ile ilgili aşağıdakilerden Aşağıdakilerden hangisi paragrafa konu edilen tümel-
hangisi söylenebilir? ler Problemi’ne yönelik getirilen görüşlerden biri de-
ğildir?
A) Din ile felsefeyi uzlaştırmaya çalıştığı
B) Var olan bilgilerden hareketle özgün görüşler ürettiği A) Kavram Realizmi
C) Hristiyan dogmalarının yanlışlığını gösterdiği B) Nominalizm
D) Dinsel dogmalara körü körüne bağlandığı C) Konseptualizm
E) Toplumsal düzene yön vermeye çalıştığı D) Form Kuramı
E) Adcılık
5. Aşağıdakilerden hangisi çeviri faaliyetlerinin İslam 7. Antik Çağ sonlarında din büyük bir güç kazanmış, felsefe
Coğrafyası’na etkilerinden biri değildir? de bu gelişmenin etkisi altında kalmıştır. Bu yeni tutuma
temel olarak Platon Felsefesi seçilmiştir. Çünkü Platon
A) Bilime verilen değer artmış; astronomi, matematik, bi-
Felsefesi duyulur dünyayı aşan bir varlık anlayışı ileri sür-
yoloji, tıp gibi alanlarda büyük gelişmeler kaydedilmiş-
müştür. Platon’un duyulur ve idealar diye ayırdığı iki dünya
tir.
anlayışı, ölümden önceki dünya ve ölümden sonraki dün-
B) İslam Coğrafyası felsefenin merkezi haline gelmiştir.
ya olarak yorumlanmıştır. Bu nedenle Platon’un felsefesi,
C) Batı ve Doğu kültürlerinin birbirlerini daha yakından ta-
Doğu’nun dini tasavvurlarına da yeni bir din olarak ortaya
nımlarını sağlamıştır.
çıkmış olan Hristiyanlığa da kendisini geliştirmesi için ge-
D) Yunan Felsefesi yorumlanıp yeni felsefe öğretileri ileri
rekli felsefi araçları sağlamıştır.
sürülmüştür.
E) Hristiyan inancı daha geniş bir alana yayılmıştır. Parçada verilen bilgilere dayanarak aşağıdakilerden
hangisine ulaşılabilir?
TEST 1. D 2. A 3. C 4. D 5. E 6. C 7. B 8. E
1. Epiküros’a göre insan için en iyi yaşam erdemli yaşamdır. 3. Roger Bacon, Orta Çağ doğa araştırmacılarının başında
Erdemli bir yaşam için insan tüm dünyevi istek ve hazla- gelir. Matematikle desteklenen gözlem ve deneyler sonu-
rıyla değil aklıyla hareket etmeli. İnsan ancak böyle mutlu cunda ışınların kırılması, havanın yansıma yasası, takvim
bir yaşam sürebilir. reformu gibi buluşlar ortaya koymuştur. Ancak Roger Ba-
Farabi’ye göre insan yaşamının en yüksek amacı mutlulu- con’ın bu gözlem ve deneyleri doğaya yönelimli sorular
ğa ulaşmaktır. Mutluluk ise ancak insanın sadece bilmeye sorarak onun işleyişini anlamaya çalışmak amacıyla değil;
yönelmesi ve dünyevi hazlardan uzak kalması ile kazanı- doğa üzerinde güç sahibi olabilmek içindir.
labilir.
Buna göre Roger Bacon’ın bilim anlayışı ile ilgili aşa-
Yukarıda verilen bilgilere dayanarak Epiküros ve Fa- ğıdakilerden hangisi yanlıştır?
rabi için aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
A) Doğa araştırmalarının temelinde pratik bir amaç vardır.
A) Epiküros, Farabi’nin felsefesinden etkilenmiştir. B) Doğaya hükme etme isteği ile bilimsel buluşlar yapmış-
B) Farabi bilme etkinliğini, insanın mutlu olmasından tır.
daha değerli bir şey olarak görür. C) Bilimsel araştırmalarının amacı doğada olup biten şey-
C) İki filozof için de felsefi düşünce mutluluğun bir şartıdır. leri anlamaya çalışmak değildir.
D) İki düşünür de mutluluğu pratik kaygıları temele alarak D) Doğa araştırmalarına sadece merakla yönelmiştir.
açıklamışlardır. E) Doğa filozoflarından farklı bir amaçla doğaya yönel-
E) İnsan için “en iyi yaşamın ne olduğu” sorusuna iki dü- miştir.
şünür farklı cevaplar vermişlerdir.
2. İslam Felsefesi’nde yaratıcının varlığının kanıtları proble- 4. Aquinolu Thomas’a göre bilgi duyulardan edindiğimiz gö-
mi, Yaradan’ın varlığa ilişkin akla uygun kanıt getirilmesi rüntülerin akıl yoluyla genel kavramlar olarak işlenmesi
üzerine oluşur. Burada amaç Yaradan’ın varlığının akılsal sonucunda oluşur. Bu kavramlar bize nesnelerin özlerini
olarak temellendirilmesidir. kavratırlar. Bir nesneyi bilmek demek, onun özü ile bu
özün etkilerini bir kavram haline sokmak demektir. Başka
Buna göre aşağıda verilen kanıtlamalardan hangisi bir deyişle objenin özsel ve nedensel yapısını düşüncede
veya hangileri, İslam Felsefesi’ne ait değildir? yansıtmak demektir. Nesnenin düşüncedeki bu yansısı da
gerçeğe uyuyorsa, bilgimiz doğrudur.
I. İhtihara
II. Ontolojik Parçaya konu edilen Aquinolu Thomas’ın bilgi anlayı-
şı ile ilgili aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
III. İnayet
IV. Kozmolojik A) Bilgi deneyimle başlar.
V. Sudûr B) Doğru bilgiye ulaşmak mümkün değildir.
C) Kavramlar şeylerin özünün bilgisini verir.
A) Yalnız II B) II, III ve IV C) Yalnız IV D) Bilginin doğruluğu kavramın nesneye uygunluğu ile
D) II ve IV E) I ve II mümkündür.
E) Bilginin oluşmasında duyular yeterli değildir.
5. İslam düşünürlerinden bazılarına göre kader, irade gibi 7. “İnsan sadece bedenden mi yoksa hem beden hem de
konularda iyi ve kötü doğrudan doğruya Allah’tan gelir. ruhtan mı ibaret?” sorusu Hristiyan Felsefesi’nde üzerinde
Her şeyin Allah tarafından önceden belirlenmiş olduğu- durulmuş ve tartışılmıştır. Genel olarak bu probleme düa-
nu savunan bu görüş, olan biten şeylerin insan iradesine list (ikici) bir açıklanma getiren dönemin felsefesine göre
bağlı olmadığını savunur. O halde insan özgür değildir; insan “değişen ve ölümlü olan beden” ile “değişmeyen
eylemlerini seçme özelliği yoktur ve insan, Allah’ın iradesi ve ölümsüz olan ruh”tan oluşmuştur. Ruh maddi değildir,
dışına çıkamadığı için davranışlarından sorumlu değildir. değişmez ve sonsuzdur. Beden ise maddidir, değişir ve
ölümlüdür. Hristiyan Felsefesi’ne göre ruh bedenden önce
Yukarıdaki pasajda açıklaması verilen İslam felsefi
yaratılmıştır. Ruh, Tanrı’dan ayrılmış ve insanın ölümü ile
görüşü aşağıdakilerden hangisinde doğru verilmiş-
ona geri dönecektir.
tir?
Buna göre aşağıdaki yargılardan hangisi Hristiyan
A) Cebriye B) Eş’ariye C) Mu’tezile
Felsefesi’ne uygun değildir?
D) Maturidi E) Batınilik
A) Ruh insanın Tanrısal yanıdır.
B) İnsanın ne olduğu ile ilgili tanrı bilimsel bir anlayış ha-
kimdir.
C) Ruh ve beden ölümle son bulur.
D) Ruh ölümsüzdür.
E) İnsan beden ve ruhtan meydana gelmiştir.
6. Antik Felsefe, daha çok, Kozmos Felsefesi’dir. Bu felsefe- 8. “Varlığın birliği” ve “varlıkta birlik” anlamına gelen bir ta-
de tarihin, dönüp dolaşıp başlangıç noktasına geri dönen, savvuf felsefesi terimidir. Bu bağlamda Tanrı, evren ve in-
boyuna tekrarlanan dönümlü bir süreç olduğu anlayışı ağır san ilişkilerini açıklayan bir düşünce sistemidir. Yaratan ile
basmıştır. Hristiyanlık inancı ile yeni bir tarih anlayışı ileri yaratılanın tek kaynak olan Tanrı’dan geldiğini ve Tanrı’yla
sürülmüştür. Hristiyanlık ile beraber tarih, bir defalık olan, bir olduğunu savunan görüştür.
bir daha olmayacak, tekrarlanmayacak olaylardan kurulu
Paragrafta açıklaması verilen Tasavvuf Düşüncesi
bir süreç olarak kabul edilmiştir. Bu tarih anlayışını siste-
aşağıdakilerden hangisinde doğru verilmiştir?
matik bir hale getiren ise Augustinus’tur. Ona göre, insa-
nın ilk günah yüzünden cennetten düşmesi ile başlayarak, A) Vacib-ül Vücud
İsa Mesih’in görünüp insana kurtuluş yolunu açmasından B) Mümkin-ül Vücud
geçerek, bu yolun sona ermesine kadarki süreç, bir defa- C) Mümteni-ul Vücud
lık tarihi bir oluştur. D) Vahdet-i Vücud
E) İnayet-i Vücud
Buna göre Augustinus’un tarih anlayışı ile ilgili aşağı-
dakilerden hangisi doğrudur?
TEST 1. C 2. D 3. D 4. B 5. A 6. C 7. C 8. D
1. Plotinus’un varlık anlayışı kademeli bir yapıya sahiptir. 3. El Kindi’ye göre evren, öncesiz değildir; sonradan var ol-
Ona göre en yetkin varlık olan “Bir “en üstte yer alır. “Bir” muştur. Çünkü evren sürekli bir değişim içindedir. Onun
olanın taşması sonucunda “Us” oluşmuştur.” Us”ta birlik için evrenin değişim içinde olması, değişmeyen bir varlık
ile çokluk bir arada bulunmaktadır. Bu taşma sonucu Us, tarafından sonradan var edildiği anlamına gelmektedir.
oluşur oluşmaz, dönüp ilk nedenini, “Bir”i seyre dalar. Bu Bununla birlikte evrendeki değişimin gelişi güzel olmadı-
seyir onun, içindeki çokluğu çözümlemesini olanaklı kı- ğını söyleyen El Kindi; evrende var olan düzenin de yine
lar. Bu şekilde “Us” yetkinleşir. “Her yetkin varlığın taşa- evreni yaratan bir varlık olmasına bir kanıt olduğunu, ileri
rak kendine benzer olanı oluşturma zorunluluğu” ilkesine sürer.
bağlı olarak “Us” taşar ve bu taşma sonucunda “Ruh”
El Kindi’nin Yaratıcı’nın varlığına ilişkin ileri sürdüğü
oluşur. “Ruh”, bir yanı ile “Us”a bakıp tüm varolanlara ya-
görüş ile ilgili aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz?
şam veren bir güç olarak Us” ile dünya arasında etkinlikte
bulunur. Ruh’un taşması ile oluşan “Doğa” taşarak en az A) Yaratıcı evrendeki tüm oluşun nedenidir.
yetkin olan “Madde”yi oluşturur. B) Evrendeki mükemmel düzen bir Yaratıcı’nın varlığını
gösterir.
Buna göre Plotinus’un varlık anlayışı ile ilgili aşağıda-
C) Değişmeyen tek varlık yaratıcıdır.
kilerden hangisi yanlıştır?
D) Yaratıcı evreni bir düzen için yaratmıştır.
A) Her taşma sonucunda daha yetkin bir varlık oluşur. E) Yaradan kavramının tanımı Yaradan’ın varlığına bir ka-
B) Temelinde olgunlaşan her varlığın taşma yoluyla ken- nıttır.
dine benzer varlığı meydana getireceği anlayışı vardır.
C) Platon’un İdealar Kuramının bir yorumudur.
D) Sudûr öğretisi olarak da bilinir.
E) Hiyerarşik bir yapıya sahiptir.
5. Ben, sen, herkes, hatta Tanrı’nın varlığını kabul etmeyen 7. “Eğer Tanrı varsa, mutlak güç sahibiyse ve insanın iyiliğini
bir dinsiz bile, Tanrı derken bir şey anlamaktayız. Bu an- istiyorsa neden dünyadaki kötülükleri önlemiyor veya orta-
ladığımız şey nedir? Herhalde en yüksek, en mükemmel, dan kaldırmıyor?” gibi sorular ekseninde şekillen “Kötülük
mümkün olan bütün olumlu nitelikleri taşıması gereken Problemi” Hristiyan Felsefesi’nin önemli problemlerinden
bir varlıktır. Bu en mükemmel varlığı sadece zihnimiz- biridir. Kötülük, Tanrı’nın varlığına ilişkin tartışmalarda
de var olan bir kavram olarak ele almamız mümkün ol-
Tanrı’nın var olmadığına yönelik delil olarak sunulmuştur.
duğu gibi, onu aynı zamanda dış dünyada gerçekten
Tanrı, kötülüğü kaldırmıyorsa ve kötülük de varsa o halde
var olan bir varlık olarak da düşünebiliriz. Bu iki varlığı
Tanrı yoktur, çıkarımında bulunanlar olmuştur. Ancak bu
birbiri ile karıştırırsak hangisi daha mükemmel bir varlık
çıkarım Hristiyan düşünürleri tarafından eleştirilmiştir.
olarak kendisini gösterecektir? Şüphesiz ikincisi. Çünkü
sadece zihnimizde bulunan, dış dünyada bir gerçekli-
Aşağıdakilerden hangisi Hristiyan Felsefesi’nin kötü-
ğe sahip olmayan Tanrı görüşü “en yetkin varlık” olarak
lük problemine getirdiği görüşlerden biri değildir?
açıklanan Tanrı tanımına uymamaktadır. Bu nedenle
………………………………………….. A) Kötülük, insanın bir etkinliğidir.
B) Tanrı dünyadaki kötülüğün nedeni değildir.
Paragrafta boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangi-
sinin getirilmesi uygun olur? C) Kötülük, insanın iradesi dışında gerçekleşir.
D) Kötülük insanın irade zayıflığından kaynaklanır.
A) Tanrı, varlığın ilk nedenidir. E) Kötülük iyinin eksikliği ya da yoksunluğundan meyda-
B) Tanrı’nın varlığından şüphe edilebilir. na gelir.
C) Tanrı, evrendeki düzeninin yaratıcısıdır.
D) Tanrı, tanımı gereği vardır.
E) Tanrı, insan zihnindeki bir kavramdır.
6. Erigena Felsefesi’nde varolan ve varolmayan her şey 8. Aquinolu Thomas’a göre tek başına madde öz değildir.
“doğa” adı altında toplamıştır. Doğa kavramını da kendi
Çünkü bir varlık ancak kendi özüyle bir cins ya da tür al-
içinde üçe ayırır. İlki doğanın en üst basamağı olan “yara-
tında sınıflanabilir. Ancak hiçbir varlık bir tür ya da bir cins
tan ve yaratılmayan doğa” diye adlandırdığı Tanrı’dır. İkin-
cisi, “yaratılan ve yaratan doğadır.” Bu bölümde nesnele- altında maddeden dolayı sınıflandırılamaz. Thomas, aynı
rin ilk nedenleri, ilk idealar yer alır. Üçüncü bölüm dünya şekilde tek başına formun da öz olamayacağını söyler.
ve insanın da içinde bulunduğu, “Yaratılan ve yaratmayan Çünkü öz bir varlığın tanımı aracılığıyla bilinen şey demek
doğadır.” Bu bölüm doğan ve yok olan nesnelerin hepsini olduğu ve varlıklar formu olduğu kadar maddeyi de içer-
içerir. Son bölüm ise “Ne yaratılan ne de yaratan doğadır.”
diği için salt form da bir şeyin özü olamaz. Bu nedenle
Bu bölüm bir dönüş sürecinin son terimi olan Tanrı ola-
ona göre öz bileşik bir yapıdadır. Ancak Tanrı söz konusu
rak anlaşılmalıdır. Tanrı’nın başlattığı yaratım eylemi son
derece gizli bir devinimle bu bölümde yine Tanrı’ya geri olduğunda özün bileşik yapıda olduğundan söz edilemez.
döner. Erigena’ya göre oluşun son bulduğu yerde yeniden Tanrı salt form olduğu için onun özü yalındır.
başlangıç olanağı vardır. Böylece doğanın içinde son baş-
langıçla birleşir. Yukarıda verilen bilgilerden hareketle aşağıdaki yar-
gılardan hangisi Aquinolu Thomas’ın varlık anlayışına
Paragraftan hareketle Erigena’nın “doğa” anlayışı ile
uygundur?
ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Varlığın özü maddedir.
A) Her şeyin başlangıcı ve sonu Tanrı’dır.
B) Tanrı dışındaki tüm varolanlar madde ve formdan olu-
B) Doğa çember şeklindedir.
şur.
C) Evrendeki oluş bir dönüş sürecidir.
C) İnsanın özü ruhudur.
D) Tanrı dışında her şeyin bir sınırı vardır.
D) Salt formdan oluşan hiçbir varlık yoktur.
E) Doğa yok olmaya mahkumdur.
E) Varlığın özü ona biçim veren formdur.
TEST 1. A 2. A 3. E 4. D 5. D 6. E 7C 8. B
11.SINIF
FELSEFE
4. FASİKÜL
M.S. 2. Yüzyıl - M.S. 15. Yüzyıl
Arası İslam Felsefesi
KAZANIMLAR
µ M.S. 2. Yüzyıl – M.S. 15 Yüzyıl arasında İslam Felsefesi hakkında bilgi verir.
µ Felsefi düşünce ortamının M.S. 2. Yüzyıl – M.S. 15 Yüzyıl arasındaki karakteristik özellikleri an-
latılır.
µ M.S 2. Yüzyıl – M.S. 15 Yüzyıl Felsefesi’ndeki İslam filozoflarının görüşlerine yer verilir.
µ Örnek metinler üzerinden M.S. 2. Yüzyıl – M.S. 15 Yüzyıl Felsefesi filozoflarının görüşleri analiz
edilir.
µ M.S. 2. Yüzyıl – M.S. 15 Yüzyıl İslam Felsefesi’ndeki bazı görüşler ifade edilir.
4.
FASİKÜL M.S. 2. Yüzyıl - M.S. 15. Yüzyıl Felsefesi
M.S. 2. YÜZYIL - M.S. 15. YÜZYIL ARASI İslam Felsefesi’nde Bazı Felsefi Görüşler
İslam Felsefesi’nin bu probleminin tartışılmasında Doğacılar olarak da bilinirler. Onlara göre bilginin
Farabi ve Gazali’nin görüşleri öne çıkmaktadır. Her iki kaynağı duyumlardır. Deist Tanrı anlayışına sahiptirler.
filozof için de bilgi, insana erdem ve mutluluk sağlar. Naturalistler için Tanrı ve insan arasında aracı yoktur. Bu
nedenle Tanrı’nın varlığını kabul ederken kutsal kitapların
🗿 Farabi
ve peygamberlerin varlığını reddederler. Bu akımın en
önemli temsilcisi Razi’dir.
Farabi’ye göre bilginin
Dehriyye (Materyalistler)
oluşmasındaki ilk aşama
insanın herhangi bir konu Bu görüşe göre töz maddedir ve var olan her şey
ile ilgili bir kanaatte bulun- maddeden oluşmuştur. Bu nedenle bu akımı savunlar
ması ile başlar. Eğer bu Tanrı’nın varlığını kabul etmez. Dehriyye görüşünün en
kanaatin nesneye uygun- önemli temsilcisi İbnü’r Râvendi’dir.
luğu söz konusu ise artık Batınilik
bu kanaat bir bilgiye dö-
En önemli temsilcisi İbn Maymûn olan Batınilik görü-
nüşmüştür. Bu nedenle
şü kutsal kitaplarda yazılanların görünenin dışında gizil bir
Farabi’ye göre kanaatler
anlamı olduğunu savunur. Bu nedenle kutsal kitaplardaki
en başında bir bilgi olmasa da insan zihninin dışında bir
harf ve sözcüklerin daha derin anlamlarını bulmak için
karşılığı tespit edildiğinde artık kesin bir bilgidir.
çalışırlar.
İhvanı Safa
🗿 Gazali
Farklı alanlardaki düşünceleri bir araya getirerek bir
Gazali’ye göre doğru bilgi- ansiklopedi oluşturmaya çalıştıkları için, İslam ansiklope-
ye ulaşmak için kullanılan dicileri olarak da bilinirler. Bu görüşe göre insanın kutsal
akıl ve duyular insanı ya- kitaba uygun, adil ve erdemli bir yaşam sürmesi gerekir.
nıltır. Çünkü duyular insa-
Meşşailik Felsefesi
nın içinde bulunduğu ko-
şula göre farklılık İnancı akla dayalı olarak ele alan bu görüş, Platon ve
gösterebilir; bu da kesin çoğunlukla Aristoteles etkisinde kalmıştır. Meşşailik felse-
bilginin duyular tarafından fesi Teist bir Tanrı görüşüne sahiptir. Bu nedenle evren
ulaşılacak bir şey olmadı- Tanrı tarafından yaratılmıştır ve insan ve Tanrı arasında
ğını bize gösterir. Bununla aracı olan peygamberler ve kutsal kitaplar vardır. İslam
birlikte akılda gerçekte var Felsefesi’nde en yaygın etkiye sahip olan Meşşailik
olmayan bir şeyi tasavvur edebilir. O halde akıl da tıpkı du- Felsefesi’nin önemli temsilcileri El Kindi, Fârâbî ve İbn-i
yular gibi kesin bilginin bir yöntemi olamaz. Gazali’ye göre Rüşd’dür.
kesin bilginin kaynağı yaratıcının insanın kalbine doğurdu- İşrakilik Felsefesi
ğu nurdur. Bu nur sezgidir (kalp gözü). Gazali, insanın bilgi-
İşrakilik Felsefesi’ne göre akla ve mantığa uygun olan
yi böyle bir süreç sonucunda elde edebileceğini savunur.
bilgi doğru bilgi değildir. Doğru bilgiye ulaşmak ancak
mistik tecrübe ile mümkündür. Bu nedenle hakikate ulaş-
manın yolu sezgi veya bir iç aydınlanmadır. Şehabettin
Sühreverdi, önemli temsilcilerindendir.
M.S. 2. YÜZYIL – M.S. 15. YÜZYIL FELSEFESİ’NDE Bu nedenle A. Thomas, “İnanayım diye biliyorum.”görüşü-
AKIL VE İNANÇ İLİŞKİ nü savunur. Skolastik Dönem’in filozoflarından Ockhamlı
William, inanç ve akılı birbirinden ayrı, iki bağımsız alan
olarak kabul eder. Bu nedenle hem inancın akla, hem de
aklın inanca müdahalesini reddeder.
İslam Felsefesi’nde İnanç ve Akıl İlişkisi
İslam Felsefesi, Hristiyan Felsefesi’nden farklı olarak
inanç ve akıl probleminde inancın ve aklın bilgisinin çe-
lişmediğini; akıl yoluyla da inanılabileceğini savunur. Bu
nedenle inanç ve akıl ilişkini tartışan İslam kelamcıları ile
İslam filozofları arasında farklılıklar olsa da temelde bir
uzlaşma söz konusudur. Aralarındaki fark, İslam filozofla-
M.S. 2. - M.S. 15. yüzyıl arasındaki süreç boyunca
rını problemi teolojiyi de işin içine katarak çözmeye çalı-
Hristiyan ve İslam filozofları inanç ve akıl arasındaki iliş-
şırken; İslam kelamcılarının problemi daha çok felsefi
kiyi açıklamaya çalışmışlardır. Bu dönem felsefesinin genel
açıdan irdelemiş olmalarıdır. Mutezile Akımı’nın kelamcı-
amacı inancı akla dayalı temellendirmektir. Aklı felsefenin
ları akıl yoluyla insanın hem kendisinin ve doğanın hem
içinde; inancı da dinin içinde ele alan bu filozoflar akıl ve
de Allah’ın ve yarattıklarının bilgisine ulaşabileceğini sa-
inanç arasındaki ilişkiyi felsefe ve din arasındaki ilişki
vunur. Maturidi Akımı’nın kelamcıları ise Allah’ın varlığına
olarak kabul etmişlerdir. Bu düşünceyi temele alarak bu
ilişkin oluşturulan bazı hurafeler vardır. Bu hurafelerden
dönemdeki filozoflar hakikatin inanca dayalı olduğunu
kurtulmanın bir yöntemi de akıldır. Akıl, Allah’ın varlığının
savunmuşlardır.
bilgisine ulaşmak için bir yöntem olarak kabul edilir. İslam
Hristiyan Felsefesi’nde Akıl ve İnanç İlişkisi
filozoflarından Gazali’ye göre akıl, kesin bilgiye ulaşmada
Hristiyan Felsefesi’nde akıl ve inanç arasındaki ilişki, yetersiz olsa da inancın bilgisinin bilinebilmesi ve onay-
farklılıklar gösterse de daha çok inanç merkezindedir. lanması için gereklidir. Gazali vahiy bilgisini akıl bilgisinden
Hristiyan Felsefesi’nde akıl inancı anlamak ve temellen- önce olduğunu kabul eder. Bu nedenle hakikat inancın
dirmek için vardır. Bu durumda Hristiyan Felsefesi için bilgisindedir ve inancın bilgisine ancak sezgi (kalp gözü)
öncelikli olan inanmaktır, diyebiliriz. Hristiyan Felsefesi’nin ile ulaşılabilir. El Kindi ise, hakikate ulaşmak için hem akıl
iki dönemi ele alındığında Patristik Dönem ile Skolastik hem de inancın gerekliliğini savunur. Her ikisinin bilgisi de
Dönem’deki akıl ve inanç ilişkisi farklılık göstermektedir. doğru bilgiye ulaştırır. Ona göre inanca akılla ulaşmak
Patristik Dönem’in başlarında Tertullianus, akılın sınırlı bir mümkündür. Farabi, akıl ile inancın yani felsefe ile dinin,
yapısının olduğunu ve bu nedenle akıl ile her şeyin bile- konu ve amaçlarının aynı olduğunu savunur her ikisinin
nemeyeceğini savunur. Akılla ulaşılamayan bilgiye ancak de amacı, insanı en yüksek mutluluğa ulaştırmaktır.
inançla ulaşılabileceğini ileri sürer. Böylece “Akıl almaz Farabi’ye göre akıl insanı, hakikatin bilgisine ulaştırır. Akıl
olduğu için inanıyorum.” yargısını ortaya koymuş olur. Bir ve mantık yoluyla inancın konularının kanıtlanabileceğini
diğer Patristik Dönem düşünürü Clemes Tertullianus’un savunan Farabi, akıl ve inancın; felsefe ile dinin çelişme-
görüşüne karşı çıkar. Ona göre inanılan şeyin akıl tara- diğini savunur. İbni Rüşd’e göre de akıl ile inanç birbiriy-
fından onaylanmasının zorunlu olduğunu savunur. Böylece le çelişmez. Hatta her iki alanın uyum içinde olduğunu
akılcı bir inanç anlayışıyla “Anlamak için inanıyorum.” savunur. Çünkü Kur’an-ı Kerim açıkça var olanların akıl
yargısını ortaya koyar. Skolastik Dönem’in başları da ile kavranabileceğini söyler. Ona göre akılsal olan inanç-
Clemens’in düşüncesi benimsenmiş olsa da ileri zaman- sal olandır. Bu nedenle akıl insanı hakikate ulaştırabilir.
larda Aquinalı Thomas, inanç ile aklın birbirinden farklı
alanlar olduğunu savunarak “Anlamak için inanıyorum”
yargısını eleştirir. Ona göre bu iki alan birlerinden farklıdır
ancak yine de iki alan arasında bir ilişki söz konusudur.
Din Felsefesi ve Teoloji birçok ortak konuya sahip olma- FELSEFELERİNE ETKİSİ
sına karşın bakış açısı ve kullanılan yöntemler nedeniyle birbir-
lerinden farklılaşmaktadır. Söz gelimi teolog, bir dine yönelik ön
kabullerden veya vahiyden hareket ederek değerlendirmede
bulunurken felsefeci, düşüncelerini herhangi bir ön kabule da-
yandırmaz ve rasyonelliği esas alarak ifade eder.
D) Tanrı bütün dogmalardan bağımsız olarak ele alınmalıdır. yorumlar yapmışlar; hatta bu düşüncelerden hareketle
özgün düşünceler ortaya koymuşlardır. Bu çeviri faaliyet-
E) Tanrı bu dünyada insanı düşünmeye, üretmeye ve felsefi
leri zamanla farklı kültürlerin birbirlerini tanımalarına ve
analize uygun bir tarzda yaratmıştır.
yeni düşüncelerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu
2017 YGS çalışmalar sonucunda bilim ve felsefe merkezleri kurulmuş;
bu merkezler de bilim ve felsefede gelişmeler kaydedil-
miştir. 8. yüzyılda Hristiyan inancını akla dayalı olarak
Örnek 2 temellendirmek amacıyla Platon ve Aristoteles çevirileri
yapılmaya başlanmıştır. Bu çevirilerde Hristiyan inancına
Teoloji ve Din Felsefesi alanları birbiri ile karıştırılmama- destek olabilecek düşünceler seçilmiş; çeviri bu bölümler-
lıdır. Her ne kadar iki alanda da Tanrı ve evrenin oluşumu gibi le sınırlanmıştır. Bu nedenle 8-9. yüzyıl Hristiyan coğraf-
konular ele alınsa da bu konuları ele alış tarzları ve kullandıkları yasındaki çevirilerin amacının Hristiyan inancına bir temel
yöntem açısından birbirlerinden farklıdırlar. Teoloji incelediği oluşturmaya çalışmak olduğunu söyleyebiliriz. 8. yüzyıl ve
konuyu inancın sınırları içinde ele alırken; Din Felsefesi, din ol- 9. yüzyıl arasındaki süreçte Yunan, Hint ve İran medeni-
yetlerinden yapılan çeviriler İslam coğrafyasında felsefe
gusunu eleştirel bir tutumla akla dayalı olarak ele alır.
ve bilimdeki gelişmelerin zemini hazırlamıştır. Bu çeviriler
Buna göre aşağıdakilerden hangisi filozofu teolog- için merkezler kurulmuştur. 9- 12. yüzyıl arasındaki Abbasiler
döneminde birçok Antik Çağ Felsefesi eserleri Arapça’ya
dan ayıran bir özellik değildir?
çevrilmiştir. Harun Reşit döneminde fethedilen yerlerden
A) Tanrı ile evren arasındaki ilişkiyi eleştirel bir yaklaşımla ele toplanan eserler, Bağdat’ta Beyt’ül Hikme adında kurulan
alır. kütüphaneye konulmuştur. Arsitoteles’in “Organon” adlı
eseri ile Porphyrius’un “İsagoji” adlı eseri, bu dönemde
B) Evrenin oluşumunu tüm dogmalardan bağımsız olarak ele
yapılan önemli çeviriler arasındadır. Bu çeviriler sayesinde
alır.
İslam Coğrafyası’nda elde edilen bu gelişmeler Batı’nın
C) Tanrı’nın varlığını ele alırken bir dine yönelik tüm ön kabul-
tekrar Antik Yunan Felsefesi üzerinde çalışmaya başlama-
lerden uzak durur. sına yol açmıştır. İslam dünyası etkisi ile başlayan bu geri
D) Ele aldığı konuları açıklarken vahiyden yararlanır. dönüş, Rönesans Dönemi’nin bir hazırlayıcısı olmuştur.
E) Din olgusunu akıl yoluyla açıklamaya çalışır.
Örnek 4
🗿 İbn-i Sina (980 - 1037)
Buna göre İbn Sina’nın varlık anlayışının İslam felsefe- Gazali, doğadaki nedenselliğe yönelik şüpheci bir yakla-
sinde bilinen adı aşağıdakilerden hangisidir? şım sergiler. Ona göre filozoflar, doğadaki düzeni doğa yasası
A) Vahdet-i Vücut dedikleri ilkelerle açıklar. Buna göre doğada olup biten hiçbir
B) Batınilik şey bu ilkelere aykırı olamaz. Ancak Gazali için filozofların ne-
C) Sudûr Nazariyesi densellik dedikleri şey, terimlerin ve bu terimlere karşılık gelen
D) Dehriyye nesnelerin birbirini gerektirmesi değil, olayların birbiri ardı sıra
E) İhvanı Safa gelmesinden ibarettir. Çünkü ateş ile yanma arasındaki ilişkiye
bakıldığında ateşin yakmayabileceğini düşünmek mantıksal
olarak çelişkili değildir.
Örnek 8
🗿 İbn-i Rüşd (1126 - 1198)
İbn-i Rüşd’e göre İslam dininden önce ortaya konmuş
İbn-i Rüşd; felsefe, astrono- düşünce ürünleri araştırılmalı, anlamaya çalışılmalıdır. İslam
mi, hukuk gibi farklı alanlara dini bunu emreder. Bu nedenle bu araştırmalar insanı Allah’tan
ilgi duymuş; özellikle Aristo- uzaklaştırmaz, aksine O’na yaklaştırır.
teles’in birçok eserini çevir-
Aşağıdakilerden hangisi İbn-i Rüşd’ün görüşüne
miş ve yorumlamıştır. Batı
uygun değildir?
dünyası Aristoteles’i, İbn-i
Rüşd’ün eserleriyle tanımış- A) Akıl ile din farklı birbiri ile çatışır.
tır. Aristoteles’in felsefesine B) Hakikatin peşinde olmak dini bir ödevdir.
getirilen yorumları Yeni-Pla-
C) Dini kaynakların dışındaki bilim, ahlak, hukuk alanlarının
toncu etkilerden arındıran
bilgilerine ihtiyaç vardır.
İbn-i Rüşd, Batı’da “Averroes” adıyla bilinir. Kendisini bütü-
D) Aklın bilgisi ile dinin bilgisi arasında bir ilişki vardır.
nüyle felsefeye adayan İbn-i Rüşd’ün asıl amacı, felsefe ile
İslam dininin çelişmediğini kanıtlamaktır. Bu nedenle Teha- E) Bilgiyi araştırma ve geliştirmek Allah’ın emridir.
fut et Tehafut el- Felasife (Felsefecilerin Tutarsızlığının Tu-
tarsızlığı) adlı bir kitap yazmıştır. Bu eser Gazali’nin Teha-
füt’ül- Felasife (Felsefe’nin Tutarsızlığı) adlı kitabına bir
cevap niteliğindedir.
M.S. 2. YÜZYIL- M.S. 15. YÜZYIL FELSEFESİ’NDE duygusuna sahip olması ile diğer varlıklardan ayrılır. Bu
nedenle sadece insan sevgili var olanların güzelliğini gö-
ÖRNEK DÜŞÜNCELER
rüp; Tanrı’nın varlığını kavrayabilir. İnsan bunu yaparken
Tasavvuf Felsefesi, özü itibariyle insanın nefsinin ve de başkalarının ayıp ve kusurlarını araştırmayacak sade-
arzularının baskısından kurtulması mücadelesidir. Bu mü- ce kendi yaşamını anlamı kılmak için çaba harcayacaktır.
cadele ömür boyu sürer. İmanla ve ibadetle yaşayarak Mevlânâ’ya göre herkes kendi kusurlarını düzeltmeye
yapılır. Tasavvuf Düşüncesi “Vahdet-i Vücut” anlayışı ile çalışırsa, toplumun ahlâkî seviyesi yükselir.
temellenir. Vahdet-i Vücut, yaratan ile yaratılanın tek kay-
nak olan Tanrıdan geldiğini ve Tanrı’yla bir olduğunu sa-
vunan görüştür. Tasavvuf Düşüncesi’nin başlıca amacı,
🗿 Yunus Emre (1241-1321)
dinin insana yüklediği görevlerin altında yatan derin anla- Yunus Emre Vahdet-i
mı bulmak ve insan yaşamının gerçek anlamını kavramak- Vücut anlayışını benimsemiş
tır. İnsanın görevi, hakikati bulmak için, erdemli bir yaşa- önemli bir Tasavvuf düşünü-
ma yönelmektir. rüdür. Ona göre Allah, insanı
Tasavvuf Düşüncesi, İslamiyet’ten sonra ilk Türk dev- yaratırken ona kendinden bir
letleriyle beraber başlamakla birlikte özellikle İran ve Türk pay vermiştir. İnsanın bilince
şairler tarafında geliştirilmek ve yayılmaktaydı. Bu dönem- sahip olduğunu savunan Yu-
de Tasavvuf Düşüncesi halka indirgenmekle beraber sa- nus Emre, bu bilinç ile insa-
rayı da etkisi altına almaktaydı. Tasavvuf Düşüncesi aynı nın Allah’ın varlığının bilgisine ulaşabileceğini ileri sürer.
zamanda Yunan Felsefesi anlayışı ile harmanlanmaktadır. Böylece insan Allah’a karşı bir aşk duyar. Bu ilahi aşkla in-
Tasavvuf Düşüncesi’nin merkezinde dini kitaplar olmakla san aldığı kararlarla ve davranışlarıyla Allah’a yaklaşır. Bu
beraber dinin kitaplara bağlı da kalınmamıştır. Hakikat süreç insanı olgunlaştırır; dünyevi hırs ve çıkarlardan uzak-
arayışı evrenin sırlarında olduğu düşüncesi ağırlık göste- laştır.
rir. Evren çözülemeyecek kadar sırlarla doludur. Tasavvuf
Düşüncesi sıtlatın Mutlak Varlık (Tanrı) ile alakalı olduğunu
düşünür. Bütün evrendeki sırlar tanrıya ulaşmak içindir.
Bu yüzden Vahdet-i Vücut anlayışı benimsenir. Örnek 9
Gazali
Örnek 10
Parçada “Cenabıhakk’ın gönlüme akıtmış olduğu
bir nur sayesinde kurtulabilmiştim” ifadesiyle Gazali
“Sakinlerinin ancak mutluluğa erişmek maksadıyla aşağıdakilerden hangisini anlatmak istemiştir?
yardımlaştıkları bir şehir, erdemli bir şehir olur. Bütün
A) Hakikate duyular aracılığıyla ulaşılacağını
şehirleri mutluluğa erişmek maksadıyla el ele vererek
B) Hakikate akıl ile ulaşılacağını
çalışan bir millet de erdemli bir millettir. Bütün
C) Hakikate sezgi ile ulaşılacağını
milletleri, mutluluğa ulaşmak maksadıyla el birliğiyle
D) Hakikate deney ile ulaşılacağını
çalışan bir dünya da erdemli bir dünya olur. Erdemli
E) Hakikate deneyimler ile ulaşılacağını
şehre aykırı olan şehirler şunlardır: Cahil şehir, bozuk
şehir, değişmiş şehir, şaşkın şehir. Kendisinden daha
yetkili hüküm veren herhangi bir kimse bulunmayan
başkan: O, erdemli şehrin önderi ve birinci yöneticisidir.
Bu hâl ancak doğuşunda on iki meziyeti kendinde
toplayan kimseye nasip olur”
1. Bir kez gönül yıktın ise 3. “Tanrı insandadır, insan Tanrı’dadır. Eğer bende mevcut
Bu kıldığın namaz değil olmasaydın Tanrı’m, ben var olmazdım; hiçbir şey olur-
Yetmiş iki millet dahi dum. Daha doğrusu her şey Sen’den, Sen’in aracılığınla
ve Sen’in için var olur; Sen’de olmasaydım hiç olurdum.”
Elin yüzün yumaz değil
Augustinus
Bir gönülü yaptın ise
Er eteğin tuttun ise Augustinus’un sözlerinden hareketle aşağıdakilerden
Bir kez hatır ettin ise hangisine ulaşılabilir?
Binde bir ise az değil A) Tanrı evereni yaratmıştır; ancak daha sonra müdahale
2. Çoğu düşünüre göre İbn Sina İslam Felsefesi’nin ulaş- 4. Augustinus’a göre Tanrı insana her zaman, her durumda
mış olduğu en yüksek konumu simgelemektedir. Felsefi iyiyi emretmiştir ama insana verdiği irade ile eylemlerini
anlamda derin bir kavrayışa sahip olan İbn Sina, özellikle seçme özgürlüğünü de tanımıştır. Eğer insanın iradesi
Platon ve Aristoteles felsefelerini başarılı bir şekilde sen- zayıf değilse her zaman iyiyi tercih edeceğini söyleyen
tezlemesi ve Aquanalı Thomas’ın Hristiyanlık ile felsefe Agustinus, kötülüğün insanın irade zayıflığından kaynak-
arasında kurduğu bağlantıya benzer İslam inancı ile felse- landığını savunur.
fe arasında kurduğu bağlantı ile ön plana çıkmıştır. Kendi
Aquianalı Thomas’a göre kötülük, iyinin eksikliği veya yok-
felsefesi içinde İslam dinini başarılı bir şekilde yorumla-
sunluğundan kaynaklanan irade zayıflığının sonucudur.
mış, din ile felsefenin bir arada olabileceğini göstermeye
Bu nedenle ona göre, kötülük insanın bir etkinliğidir.
çalışmıştır.
Augustinus ve Aquinalı Thomas’ın cevapladığı prob-
Buna göre İbn Sina ile ilgili aşağıdakilerden hangisine
lem aşağıdakilerden hangisidir?
kesinlikle ulaşılır?
A) Kötülük Problemi
A) Felsefi görüşünde kendinden önceki felsefe gelenekle-
B) Ruhun Ölümsüzlüğü Problemi
rinin etkisi çok azdır.
C) Bilgi Problemi
B) Din ile felsefeyi uzlaştırmaya çalışmıştır.
D) Tanrı’nın Varlığının Kanıtı Problemi
C) Hakikatin ulaşılabilir olduğunu savunmuştur.
E) Tümeller Problemi
D) Akılsal olanla inançsal olanı birbirinden ayrı ele almış-
tır.
E) Aquanalı Thomas’ın felsefesini benimsemiştir.
5. Tanrı’nın karşıtının ya da benzerinin bulunamayacağını 7. Gazali doğru bilginin duyular yoluyla kavranabileceğini
söyleyen Farabi, Tanrı’nın maddi bir yapıda olmamasın- reddeder. Çünkü o, duyu organlarının en kuvvetlisi olan
dan dolayı saf form olduğunu ve bölünemeyeceğini; Tan- gözün bile insanı yanılttığını deneyimler. Hareketsiz gibi
rı’nın bir olduğunu ifade eder. Tanrı olanaklı varlıklar için görünen gölgenin gerçekte hareket ettiğini, uzakta bulu-
geçerli olan hiçbir durumdan etkilenmez. Bu nedenle ona nan yıldızın olduğundan daha küçük göründüğünü, tecrü-
göre, Tanrı’dan daha yetkin bir varlığın olduğunu düşün- be ettiğini söyler. Gazali deneyim ile elde ettiği bu bilgile-
mek imkansızdır. Tüm olanaklı varlıkların belirli bir amaç rin yanlışlığının akıl yoluyla kanıtlanabileceğini savunur.
için var olduklarını savunan filozofa göre Tanrı’nın böyle
Buna göre Gazali’nin bilgi anlayışına aşağıdakilerden
bir amacı yoktur.
hangisi kesinlikle uygundur?
Parçadan hareketle Farabi’nin Tanrı anlayışı ile ilgili
A) Akıl bize her zaman doğru bilgiyi verir.
aşağıdakilerden hangisine ulaşılabilir?
B) Hakikat duyulara açıktır.
A) Tüm varolanların bir amacı vardır. C) Tek tek şeylerin bilgisine duyular yoluyla ulaşılır.
B) Tanrı olanaklı varlıktır. D) Duyuların bilgisi kesin ve güvenilir bilgi olamaz.
C) Tanrı dışındaki bütün varolanlar madde ve formdan E) Akıl doğru bilginin kaynağıdır.
oluşur.
D) Olanaklı varlıklar değişmez.
E) Hiçbir varlık saf formdan meydana gelemez.
6. İbn Sina’ya göre dünyada belirli türden bir varoluş vardır. 8. M.S. 2 - M.S. 8. Yüzyıl arasında kalan Hristiyan Felse-
Bu varoluşu günlük yaşantımızda her gün deneyimleriz. fesi’nin ilk dönemidir. Bu dönem Hristiyan filozofları aynı
Bu deneyimlerimiz bize şeylerin varlığa gelip sonra da yok zamanda din adamlarıdır. Bu nedenle bu dönem Hristi-
olduklarını gösterir. Ona göre bu deneyimlediğimiz şeyle- yan Felsefesi’ne “Kilise Babaları Felsefesi” de denilmiştir.
rin varoluşu olumsaldır ve bunların yokluğu da mümkün- Bu felsefenin amacı Antik Yunan Felsefesi’nin araçlarını
dür. İbn Sina olumsal varlıkların ortaya çıkmasının ancak kullanarak Hristiyanlığın dogmaların kavramsal bir boyut
bir “neden” ile mümkün olduğunu savunur. Eğer bir neden kazandırmak ve diğer inançlara karşı Hristiyanlık dinini
yoksa, bunların varlığı meydana gelmez. İbn Sina’ya göre savunmaktır.
bu nedensellik zinciri sonsuza kadar geri gidemez. Ne-
Yukarıda açıklaması verilen Hristiyan felsefesinin bu
deni olmayan ama var olan her şeyin varlık nedeni olan,
dönemine verilen isim aşağıdakilerden hangisinde
olumsal olmayan, bir varlığa ihtiyaç vardır. O bu ilk nede-
doğru verilmiştir?
nin Tanrı olduğunu söyler.
A) Skolastik Felsefe
Parçada verilen bilgiden hareketle aşağıdakilerden
B) İlk Çağ Felsefesi
hangisine ulaşılamaz?
C) Patristik Felsefe
A) Mantıksal olarak bir ilk nedenin var olması zorunludur. D) Yeni - Platonuculuk
B) Evrende olup biten her şeyin bir nedeni vardır. E) Din Felsefesi
C) Var olanlar sürekli bir değişim halindedir.
D) Hiçbir varlık nedensiz değildir.
E) Nedenler zincirinde hareketle Tanrı’nın varlığı kanıtla-
nabilir.
TEST 1. B 2. B 3. D 4. A 5. C 6. D 7. D 8. C
1. İbn Rüsd’e göre felsefe dinde yer alan her şeyi araştırır. 3. İbn Sînâ varlığı üç e ayırır. Bunlar: Zorunlu varlık, mümkün
Bunun sonucunda eğer felsefe, dini iyi kavrarsa felsefenin varlık, mümkün olmayan varlıktır. Zorunlu varlık, varlığını
anlayışı ile dinin anlayışı arasında bir fark kalmaz. Böyle- başka bir varlığa muhtaç olmayan, ezeli ve ebedi varlıktır.
ce felsefe bilgi bakımından daha yetkin bir dereceye ulaş- Mümkün varlık, somut olarak var olan, duyular aracılığıyla
mış olur. Ancak felsefe dini iyi bir biçimde kavrayamazsa algılanan ve sonradan yok olan varlıktır. Mümkün olmayan
insan aklının bu konudaki yetersizliği ortaya çıkar ve onu varlık ise varlığı mantıksal olarak kabul edilen varlık türü-
yalnızca din kavrar. dür. Ona göre, bütün mümkün ve mümkün olmayan var-
lıklar, varlıklarını zorunlu varlığa borçludur. Zorunlu varlık
İbn Rüsd’e göre felsefenin işi aşağıdakilerden hangi-
taşarak diğer varlıkları oluşturur.
sidir?
Buna göre İbn Sina’nın varlık anlayışının İslam Felse-
A) Varolanı sorgulaması
fesi’nde bilinen adı aşağıdakilerden hangisidir?
B) Sadece bilmek için doğaya yönelmesi
C) Duyuların bilgisini göz ardı etmemesi A) Vahdet-i Vücut
D) İnancın alanına müdahale etmemesi B) Batınilik
E) Dini kavramları ve argümanları özümsemesi C) Sudûr Nazariyesi
D) Dehriyye
E) İhvanı Safa
2. “Bu bunalımdan çıkışım delil düzerek veya art arda cüm- 4. İbn Rüşd’e göre felsefe olmazsa olmaz bir etkinliktir. Bu
leler sıralayarak değil, doğrudan doğruya Ulu Allah’ın kal- nedenle de o, felsefeyi, dini saldırılar karşısında var gü-
bime akıtmış olduğu bir nur sayesinde oldu. Bu nur bil- cüyle korumuştur. Hatta filozofların öne sürdükleri görüş-
gilerin çoğunluğunun anahtarıdır. Buna göre kim keşfini, leri eleştiren ve bu eleştirileri Filozofların Tutarsızlığı adlı
yani apaçık gerçeği elde etmenin serbest delillere bağlı eserinde toplayan Gazali’ye karşı felsefeyi savunan bir
olduğunu sanırsa ulu Allah’ın geniş rahmetini sınırlandır- eser ortaya koymuştur.
mış daraltmış olur.” sözleriyle “doğru bilginin ne olduğu”
konusunda içine düştüğü şüpheden nasıl kurtulduğunu Paragrafta sözü edilen İbn Rüşd’ün Gazali’ye yöneltti-
açıklayan Gazali’ye göre doğru bilginin kaynağı aşa- ği eleştirilerini içeren eserin adı aşağıdakilerden han-
ğıdakilerden hangisidir? gisidir?
5. İlk neden kanıtı olarak da bilinen bu kanıt, aynı zamanda 7. Gazali’ye göre inancın bilgisi akli bilgiden önce gelir. Çün-
nedensellik ilkesine dayanır. Bu kanıta göre her şeyin bir kü akıl inancın bilgisinin bilinip tasdik edilmesi açısından
sebebi vardır ve hiçbir şey kendisinin sebebi olamaz. Öy- önemli olsa da şeylerin kesin bilgisini verme noktasında
leyse sebebi olan her şeye geçmişten gelen bir şey sebep yetersiz kalır. Bu nedenle Gazali, inanca dayalı bilginin ke-
olmuştur. Bu durum her var olan için geçerlidir. Neden- sinliğini akıl ile değil; ancak kalp gözü ile bilinebileceğini
sellik zinciri zamanda sonsuza kadar devam edemez. O ileri sürer.
halde var olmak için bir nedene ihtiyaç duymayan bir ilk
sebep var olmalıdır. Bu sebep Tanrı’dır. El Kindi’ye göre vahiy bilgileri, akıl ile şekillenen felsefi
bilgilerle aynı amaca sahiptir. İki bilgi de hakikatin bilgisi-
Yukarıda açıklaması verilen Tanrı kanıtlaması aşağı- ni verir. Bu nedenle El Kindi için akıl ile inancın bilgisine
dakilerden hangisidir? ulaşmak mümkündür.
A) Kozmolojik Kanıt
Yukarıda verilen bilgilerden hareketle Gazali ve El in-
B) Ahlaki Kanıt
di’nin inanç ve akıl ilişkisi ile ilgili düşünceleri arasın-
C) Teleolojik Kanıt
daki fark aşağıdakilerden hangisinde doğru verilmiş-
D) Ontolojik Kanıt
tir?
E) İdealist Kanıt
A) Vahyin bilgisine ulaşılıp ulaşılamayacağı konusunda
farklı görüşlere sahipler.
B) Duyuların bilgisinin güvenilir olup olmadığı konusunda
farklı görüşler benimsemişlerdir.
6. Farabi’ye göre insanın herhangi bir şeye yönelerek bir
C) İnanca dayalı bilginin kesin olup olmadığı konusunda
kanaatte bulunması bilgi değildir ama kesin bilginin oluş-
farklı görüşler ileri sürmüşlerdir.
turulmasında bir aşamadır. Ona göre kanaat bir şeyin dü-
D) İnancın bilgisine nasıl ulaşılacağı ile ilgili farklı görüşle-
şünüldüğü gibi olduğu yönündeki inançtır. Düşülen şeyin
re ortaya koymuşlardır.
insan zihninin dışında bir karşılığı varsa kanaat bilgiye
E) Hakikatin ne olduğu ile ilgili farklı görüşler benimse-
dönüşür. Gazali ise insanın duyuları ve aklıyla birtakım
mişlerdir.
bilgilere ulaşsa da kesin bilgi elde etmede duyuların da
aklın da yetersiz kaldığını savunur. Bu noktada güvenilir
olabilecek tek şeyin insanın kendi iç deneyiminin farkın-
da olarak gerçekleşen sezgisi olduğunu söyleyen Gazali,
sezginin kalpte gerçekleştiğini ve sezgiyle bilgilerin kalbe
dolaysız geldiğini savunur.
TEST 1. E 2. C 3. C 4. E 5. A 6. D 6. E
1. Mevlana’ya göre yaratılmış varlıklar arasında en yüce ola- 3. I. Akla dayalı inancı savunan İslam Felsefesi görüşü-
nı insandır. Çünkü insan Tanrı’ya en yakın varlık olarak, dür.
ona aşk ile bağlanabilmektedir. İnsanın ilahi bir yaratılışı
II. Doğru bilgiye duyumlar aracılığı ile ulaşılacağını sa-
ve yüce yetenekleri vardır. Mevlâna Tanrı’nın insanı yüce
vunan İslam felsefesi görüşüdür.
bir varlık olarak yaratmasını anlamaya ve kavramaya irfan
adını verir. İrfan sadece insan tarafından Tanrı’ya yönelik III. Mistik tecrübeye dayalı bilginin hakikate ulaştıraca-
aşk ve sevgi ile elde edilir. ğını savunan İslam felsefesi görüşüdür.
Gazali A) Batınilik
B) Meşşailik Felsefesi
Parçada “Cenabıhakk’ın gönlüme akıtmış olduğu bir C) İhvanı Safa
nur sayesinde kurtulabilmiştim” ifadesiyle Gazali D) İşrakilik Felsefesi
aşağıdakilerden hangisini anlatmak istemiştir? E) Dehriyye
5. Felsefe literatürüne yeni “bilme” türleri katan Augustinus, 7. İslam Felsefesi, M.S. 7 - 12. yüzyıl arasında farklı milletle-
bilgiyi özne ile nesnenin yalın bir karşılaşması olarak gör- rin etkileşimde olduğu bir coğrafya da ortaya çıkmıştır. An-
meyip özneye ilişkin bilmeyi, öznenin kendisini bilmesini takya, Harran, İran ve İskenderiye gibi merkezlerde açılan
ön plana çıkaran tutumuyla felsefi söyleminin özgül ayrı- okullarda İlk Çağ Felsefesi’ne dair çeviriler yapılmıştır. Bu
mını gözler önüne sermiştir. “Kendini bilme” sorununa iliş- çeviriler sayesinde Doğu ve Batı arasındaki coğrafya Antik
kin yanıtlarını tanrıbilimsel ögelerle de zenginleştirerek bil- Yunan Felsefesi’yle tanışmıştır. Yapılan çeviriler yorumla-
menin bireysel, varoluşsal boyutuna yer vermesi ve bunu narak yeni felsefi düşünce örnekleri ortaya konulmuştur.
bir ölçüde kavramsallaştırması Augustinus’un felsefesinin Tartışılan genel konular akıl, iman ve inançtır. Antik Yunan
önemini ortaya koymaktadır. üzerine yapılan bu çalışmalar Hristiyan Felsefesi üzerinde
etkili olmuş; Batı’da Rönesans Dönemi’nin başlamasına
Augustinus’un “kendini bilme” ile ilgili anlatmak iste- zemin hazırlamıştır.
diği aşağıdakilerden hangisidir?
Buna göre İslam felsefesi ile ilgili aşağıdakilerden
A) Hakikat insanın kendisindedir.
hangisi yanlıştır?
B) Hakikat akılla kavranabilir.
C) Hakikat duyulara açıktır. A) Sonraki felsefi gelenek üzerine etkili olmuştur.
D) Hakikat ancak sezgi ile kavranabilir. B) Özgün bir felsefi düşünceye sahip değildir.
E) Hakikate tecrübe ile ulaşılabilir. C) Çeviri faaliyetleri ile büyük ölçüde gelişme göstermiştir.
D) Antik Yunan felsefi düşüncesinin etkisi görülmektedir.
E) Farklı düşüncelerin bir arada olduğu bir ortamda orta-
ya çıkmıştır.
6. İslam Felsefesi Tasavvuf, Batınilik, Meşşailik İşrakilik gibi 8. Gazali, filozoflara yönelik eleştirilerini topladığı ……………..
farklı akımlar etrafında oluşmuştur. Bu farklı akımların adlı eserinde, yalnızca mucize adı verilen alanlarda değil,
hepsinde ortak olan varolan her şeyin Tanrı tarafından ya- hayatın her alanında aklın sınırlı olduğunu ileri sürmüştür.
ratılmış olduğu düşüncesidir. Tanrı’nın varlığı tartışmasız Bu nedenle metafizik olgular kadar, gözlemlenen dünya-
bir şekilde bu akımlar tarafından doğrudan kabul edilir. daki olayların ve olguların anlaşılmasında bile aklın sınırlı
Bununla birlikte bu İslam Felsefesi akımlarının, Tanrı’yı kaldığını ve vahye gereksinim duyulduğunu savunmuştur.
kavrama ve onun bilgisine ulaşma yolları birbirlerinden Mucizeleri içsel bir deneyim olan sezgi yoluyla kanıtlama-
farklıdır. ya, çalışmış; inanç ilkelerini bu görüş üzerine temellendir-
miştir.
Buna göre İslam Felsefesi akımları ile ilgili aşağıdaki
yargılardan hangisi yanlıştır? Yukarıdaki paragrafta boş bırakılan yere aşağıdakiler-
den hangisi gelmelidir?
A) Felsefe, Tanrı’nın bilgisine ulaşma çabasıdır.
B) Felsefe ile din birbirleriyle çelişmez. A) Hakikate Giden Yol
C) Hakikat tek tek nesnelerin duyulara açık olan bilgisidir. B) Felsefecilerin Tutarsızlığının Tutarsızlığı
D) Felsefe ile hakikate ulaşmak mümkündür. C) Felsefe- Din İlişkisi
E) Akıl ve inanç arasında bir ilişki söz konusudur. D) Batıniliğin İçyüzü
E) Filozofların Tutarsızlığı
TEST 1. B 2. C 3. B 4. E 5. A 6. C 7. B 8. E
11.SINIF
FELSEFE
5. FASİKÜL:
15. Yüzyıl - 17. Yüzyıl
Felsefesi’nin Ortaya Çıkışı
KAZANIMLAR
İslam dininin giderek geniş bir coğrafyaya yayılması 15-17. Yüzyıl Felsefesi’ni daha iyi anlayabilmek için
sonucunda hem bilim hem de felsefe alanları bu coğraf- Skolastik Düşünce’yle olan farkının ortaya konulması ge-
yalarda etkili olmuştur. 12. yüzyılda çeviri faaliyetlerinin reklidir. Çünkü bu dönem geçiş dönemi olarak bilinir. Tanrı
yapıldığı Bağdat, Tunus, Toledo, Sicilya, Solerno gibi merkezli düşünceden insan merkezli düşünceye geçiş.
yerler; astronomi, tıp ve felsefe gibi alanlarda yapılan
gelişmeler sonucunda bilim ve felsefenin merkezi olmuş- Skolastik Düşünce İle Modern Düşünce’nin
lardır. 12. yüzyıldan itibaren Batı; çeşitli eserleri Arapça’dan Temel Farkları
kendi dillerine çevirmeye başlamıştır. Böylece Batı’da İslam
2-15. Yüzyıl Felsefesi’nde Hristiyan Felsefesi’nin ikin-
Felsefesi’nin etkisi 17. yüzyıla kadar sürmüştür. İslam
ci dönemi olarak adlandırılan Skolastik Düşünce, Hristiyan
düşünürlerinin görüşleri Batı’nın Antik Yunan Felsefesi’ne
dini öğretilerini akılla temellendirmeyi amaçlamıştır. Skolastik
yeniden dönüşünü sağlamış ve bu da Rönesans’ın ortaya
Felsefe, din merkezlidir. Aklın doğru bilgiye ulaşmada
çıkmasına zemin oluşturmuştur.
yetersiz olduğu kabul edilmiş; bu eksikliğin inançla tamam-
lanabileceği düşünülmüştür. Skolastik Düşünce, toplumsal
15. Yüzyıl-17. Yüzyıl Felsefesi’ne Önceki Felsefi hayatın bütününde etkili olmuş; yönetim, ekonomi ve hukuk
Dönemlerin Etkisi gibi alanlarda da Kilisenin gücü kabul edilmiştir. Bu dö-
İlk olarak İtalya’da örnekleri görülen Rönesans nemde bilimsel ve sanatsal çalışmalara önem verilmemiş-
Düşüncesi, Avrupa kültür çevresinde gerçekleşir. Kendinden tir.
sonraki felsefi geleneklerin tümünü etkileyen Platon ve 15. yüzyılda Rönesansla başlayıp 17. yüzyılda pekişen
Aristoteles’in etkisi 15-17. Yüzyıl Felsefesi’nde de görül- düşünce sistemine Modern Düşünce adı verilir. Skolastik
mektedir. Bu etki, daha çok, Orta Çağ’ın sonlarında İslam Felsefe’nin düşünce alanında ve hayatın tüm yönlerinde
Felsefesi üzerinden yapılan çevirilerle kendini gösterir. Bu yarattığı etkiyi, modern düşünce tamamen ortadan kaldır-
çeviriler sayesinde Antik Yunan Düşüncesi’nin yeni yoru- mıştır. Modern Düşünce’de felsefe, bilim ve sanat temel
muyla tanışan Batı; bu felsefelerde oluşan düşünceler alınmıştır. Kilise ve dinin etkisi azalınca birey ön plana
çerçevesinde hızla gelişir. Batı’da Platon ve Aristoteles çıkmıştır. Bu dönemde İnanç ve akıl birbirlerinden bağım-
akademileri kurulur ve onların felsefeleri üzerine çalışılır. sız iki farklı alan olarak kabul edilmiş; birbirlerine müda-
Böylece Hristiyan Felsefesi’nin “inancın bilgisinin kesin oldu- hale etmemeleri gerektiği savunulmuştur.
ğu ve inancın bilgisinin kavranabilmesi için aklın kullanılması ge-
rektiği” düşüncesini, inancın bilgisine olduğu kadar aklın
SKOLASTİK DÜŞÜNCE
bilgisine de önem veren İslam Felsefesi’nin düşüncesi
değişime uğratmıştır. Bu durum zamanla kilisenin etkisini
✳ Felsefenin konusu dindir.
azaltmış; insan aklını merkeze alan “Hümanizm” anlayışının ✳ Teoloji, felsefeye egemendir.
doğmasına neden olmuştur.
✳ Doğa, din ve akıl ile açıklanabilir.
MODERN DÜŞÜNCE
✳ Felsefenin konusu insan, doğa ve evrendir. Örnek 3
A) Rasyonalizm
B) Pragmatizm
C) Empirizm
Örnek 2 D) Kritisizm
E) Realizm
Aşağıdakilerden hangisi 17. Yüzyılın bilimsel geliş-
meleri içinde sayılamaz?
🗿 Dante (1265-1321)
Örnek 7
🗿 Thomas Hobbes (1588-1679)
“Başarılı olmak isteyen akıllı bir yönetici gerektiğinde kötü ola-
Hobbes 17. Yüzyılda ya-
bilmelidir. Çünkü kötülere iyi davranırsa kaybetmeye mahkum-
şamış ve yaşadığı dönem
dur ve eğer insanların tümü iyi kimseler olsalardı, yerilesi bir
itibariyle düşünceleriyle
öğüt olurdu bu, ama nasıl ki tümü de küçük adamlardır ve
varlık ve siyaset felsefeleri
sana verdikleri sözleri tutmazlar, senin de onlara verdiğin sözde
alanlarında adından sık-
durman gerekmez.”
lıkla söz edilmektedir. Si-
Niccolo Machiavelli yaset Anlayışı: Hobbes
hukuk ve devlet felsefesi-
Buna göre aşağıdakilerden hangisi Machiavelli’nin dev- ni Leviathan adlı eserinde
let anlayışının temelinde varolan düşünceler içinde de- dile getirir. Ona göre, dev-
ğildir? let yapay birkurumdur. İn-
A) Yönetenler her koşulda, her zaman adaletli olmak zorun- sanlar tarafından belli nedenlerden dolayı oluşturulmuştur.
dadır. Devletin kurulmasının nedenini insanın doğal durumuyla
B) İnsanlar, özgür hareket alanı buldukları zaman ruhlarındaki açıklayan filozofa göre, insan her şeyden önce kendi varlı-
kötülüğe boyun eğebilir. ğını sürdürmeye çalışan bir varlıktır. Doğal durumunda in-
C) İnsan zorunlu olmadıkça iyi eylemde bulunmaz. sanlar eşittir ve herkes kendi istek ve amaçları doğrultusun-
D) Devlet yönetiminde her şey mubahtır. da hareket eder. Böyle bir durumda herkes her şey üzerinde
E) Her insan erdemli değildir. hak sahibi demektir.
Hobbes’a göre menfaatlerin çatışmasıyla güvenlik
sorunları ortaya çıkmıştır. Herkesin herkesle savaştığı doğa
durumunu “İnsan, insanın kurdudur” sözleriyle açıklayan
1. Rönesans ile birlikte modern düşüncenin ilk örnekleri or- 3. 2 - 15. Yüzyıl Felsefesi’nin sonlarında hakim olan Skolas-
taya çıkmıştır. Bu yeni anlayışın ilk izleri sanat alanında tik Düşünce, Hristiyan dini öğretilerini akılla temellendiril-
görülmüştür. Sanatın birçok alanında bugün hâlâ yoğun me çabasıdır. Aklın yetersiz olduğunu savunan Skolastik
ilgi gören eserler o dönemde yapılmıştır. Edebiyatta Cer- Düşünce’ye göre, aklın yetersizliği inançla tamamlanabilir.
vantes ve Dante, tiyatroda Shakespeare, resimde Leonar- İnancın üstünlüğü bireysel ve toplumsal alanlarda da be-
do da Vinci, mimaride P. Brunelleschi, heykel ve resimde lirleyici olmuştur. Rönesans ile birlikte din merkezli dünya
Michelangelo gibi büyük sanatçılar Rönesans Dönemi’n- görüşü çözülmeye başlamış; 17. Yüzyılda bireyin ve aklın
de ürünler vermiştir. Tüm bu değişimler bu dönem felsefe- ön plana alındığı modern düşünce tüm Avrupa coğrafya-
sinin oluşmasını sağlayan diğer önemli etkenlerdir. sına yayılmıştır.
Yukarıdaki paragraftan hareketle aşağıdakilerden Buna göre aşağıdakilerden hangisi Modern Düşün-
hangisine ulaşılabilir? ce’yi Skolastik Düşünce’den ayıran bir özellik değil-
dir?
A) Rönesans’tan önceki dönemlerde sanat ile ilgilenilme-
miştir. A) Bilim, Tanrı’nın yarattıklarını kavramak için önemlidir.
B) Rönesans döneminde sadece sanat alanında çalışma- B) Hukuk, devlete bağlıdır.
lar ileri sürülmüştür. C) Birey ön plandadır.
C) Rönesans döneminde sanat ile felsefe arasında bir et- D) İnsan merkeze alınmıştır.
kileşim yoktur. E) Doğa, akılla ve deneyle açıklanabilir.
D) Sanat alanı Rönesans ile birlikte ön plana çıkmıştır.
E) Orta Çağ Dönemi sanatsal çalışmaların en yoğun ol-
duğu dönemdir.
4. Rönesans iki büyük çağ olan Orta Çağ ve Yeni Çağ arasın-
2. 2 - 15. yüzyıl tarihleri arasında Batı’da egemen olan din da bir köprüdür. Bu iki büyük çağın kendine özgü bir değer
merkezli anlayış, 12. yüzyılda İslam coğrafyasında yapı- sistemi ve bir dünya görüşü vardır. İki çağın tüm kurumları
lan çeviri faaliyetleri ile değişime uğramaya başlamıştır. bu dünya görüşüne göre düzenlenmiştir. Rönesans, Orta
15. yüzyılda ise artık insanın dünyadaki yeri ile ilgili insanı Çağ düzeninin çözülüp, Yeni Çağı oluşturacak ilkeler ile
merkeze alan açıklamalar ortaya konulmuştur. Felsefe, düşüncelerin artık belirmeye bağladığı bir dönemdir. Bu
sanat ve bilimdeki bu yeni anlayış ilk olarak İtalya’da baş- nedenle Rönesans Dönemi Yeni Dünya anlayışına doğru
lamıştır. “Yeniden doğuş” anlamına da gelen bu dönem çok istekli ve cesurca yaratma süreci olarak ele alınır.
zamanla Avrupa’ya yayılmıştır.
Buna göre Rönesans Dönemi ile ilgili aşağıdakilerden
Paragrafa konu edinilen dönemin adı aşağıdakilerden hangisine kesinlikle ulaşılır?
hangisidir?
A) Kilisenin etkisi tamamen ortadan kalkmıştır.
A) Antik Dönem B) Geçiş dönemidir.
B) Skolastik Dönem C) Sonraki dönemler üzerinde bir etkisi olmamıştır.
C) Rasyonalist Dönem D) Orta Çağ’ın insan görüşü benimsenir.
D) Aydınlanma Dönemi E) Tamamen dini öğretiler etkisinde eserler verilmiştir.
E) Rönesans Dönemi
5. Felsefeyi Antik Çağ’daki anlamıyla ele alan modern fel- 7. Hobbes’a göre doğa durumunda insan, bencil bir açıdan
sefeciler, matematik ve doğa bilimlerin etkisiyle kesin ve ancak varlığını korumaya yarayan şeye haklı ve iyi der.
bilimsel felsefeyi oluşturma çabasına girmişlerdir. Felsefe Bu bakımdan zararlı olan şeyleri ise haksız ve kötü olarak
yine insan merkezli bilgi, varlık ve ahlak üzerine açıklama- kabul eder. Kendi gücü ile elde edip de varlığını korumaya
lar yapan ussal bir düşünüş biçimi olmuştur. yarayan her şey üzerinde doğa durumundaki insanın hak-
kı vardır. Bu durumda kaçınılmaz olarak herkes için iyi ve
Parçada verilen bilgilere dayanarak aşağıdakilerden
kötü başka başkadır ve herkesin her şey üzerinde hakkı
hangisine ulaşılabilir?
vardır. Böylece Hobbes’a göre doğa durumunda herkes
A) Modern Felsefe, felsefeye yeni konular kazandırmıştır. bir şekilde birbirinin düşmanı olur.
B) Modern Felsefe, bilim ve felsefe arasında keskin bir
Buna göre aşağıdakilerden hangisi Hobbes’un açıkla-
ayrım yapar.
dığı doğa durumuna uygundur?
C) Modern Felsefe, özgün bir felsefi gelenek ortaya koya-
mamıştır. A) Doğa durumunda düzenden sorumlu devletti.
D) Modern Felsefe, Antik Çağ’a bir geri dönüştür. B) Doğa durumunda insan insanın kurdudur.
E) Modern Felsefe, Skolastik Düşünce tarzını aşamamış- C) Doğa durumunda insanlar görev ayrımı yapmışlardır.
tır. D) Doğa durumu yasaya uygun davranmayı gerektirir.
CEVAP:D E) Doğa durumunda insanlar toplumsal çıkarları ön plan-
da tutmaktadır.
TEST 1. D 2. E 3. A 4. B 5. D 6. C 7. B 8. C
1. Machiavelli, Antik Yunan’ın devlet anlayışı ile Rönesans’ın 3. Rönesans düşünürlerinden Bernadino Telesio doğanın
getirmiş olduğu hümanist yaklaşımı kaynaştırarak güce sadece deneye dayalı olarak araştırılması gerektiğini sa-
dayanan ulusal devlet anlayışını ileri sürer. Ona göre, bir vunmuştur. Rönesans’ın Doğa Felsefesi’nde deneyci eko-
devlet bir ulusa dayanıyorsa, yeter bir gücü var demek- lün ilk temsilcileri arasında olan Telesio, Skolastik anlayışa
tir; devlet bütün gücünü bu kökten almalı, karşısında ve şiddetle karşı çıkmıştır. Düşünür, kendini tüm otoritelerden
üstünde Kiliseyi bulmamalıdır; hukuk da Kiliseye bağlı ol- kurtarmış; bağımsız bir doğa bilgisinin gelişmesine engel
maktan kurtarılmalı, din dogmalarından değil, doğrudan olduğu için Skolastik Düşünce’nin tüm öğretilerini reddet-
doğruya devletin özünden türetilmelidir. Devletin başında miştir. Ona göre, doğa ancak özgür bir şekilde deneye
bulunan kimsenin göz önünde bulunduracağı biricik amaç dayanılarak incelenirse anlaşılabilir. Bu nedenle doğayı
ise devleti yaşatmak ve gücünü sürekli arttırmaktır; devlet sadece düşünme ile kavramaya çalışmak da yanlıştır. Te-
adamının bundan üstün bir ödevi olamaz; bu amaca var- lesio için, akılla elde edilen bilgiler, gerçeğin bir tahmini
mak için kullanılacak her araç meşrudur. olmaktan ileri geçemez.
Buna göre Machiavelli’nin devlet anlayışı ile ilgili aşa- Buna göre Telesio ile ilgili aşağıdakilerden hangisi
ğıdakilerden hangisi yanlıştır? yanlıştır?
A) Tek devlet anlayışına dayanır. A) Modern düşüncenin bilim anlayışına aykırı bir doğa fel-
B) Hukuk Kiliseden bağımsız ele alınır. sefesini benimsemiştir.
C) Hümanist bir görüşle temellenir. B) Kesin ve güvenilir bilginin aposteriori bilgi olduğunu sa-
D) Ulusal bilinç ön plandadır. vunur.
E) Devletin yararı her şeyden önde tutulur. C) Bilimsel çalışmalar üzerindeki Kilisenin etkisine karşı
çıkar.
D) Empirist bir bilgi anlayışı ortaya koyar.
E) Doğada olup biten şeylerin akılla açıklanamayacağını
ileri sürer.
2. Aquino’lu Thomas’ın “Yeryüzünde Tanrısal Devlet Düzeni-
ni Gerçekleştirmek” olarak devletin görevini tanımlaması,
Orta Çağ’ın devlet anlayışını ortaya koymaktadır. Çünkü 4. Bu dönemin belli başlı ayırt edici özellikleri arasında;
Kiliseyi Tanrı’nın, devleti ise insanın meydana getirdiği bir Skolastiğin yıkılmasıyla birlikte, bilgi sorunun yenide ele
kurum olarak gören Kilise, kendini bütün siyasî kuramların alınması; doğanın, bütün dini öğretilerin ve açıklamaların
üstünde konumlandırmaktadır. Rönesansla birlikte uluslar ötesinde gözlem ve deneyle yeniden incelenmesi; doğru
kimliklerinin bilincini duymağa başlayınca, doğal olarak bilginin, insanoğlunu doğaya egemen kılan en güçlü araç
Kiliseye karşı ayaklanmalar da başlamıştır. Sonunda Orta olduğunun yeniden anlaşılması, yer alır.
Çağ devletinin birlikli yapısı yıkılıp yerine ulusal devletlerin
çokluğunu koyulacaktır. Yukarıdaki paragrafa konu edilen dönem aşağıdaki-
lerden hangisidir?
Buna göre Rönesans Devlet Anlayışı ve Hukuk Felse-
fesi ile ilgili aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? A) Rönesans
B) Orta Çağ
A) Ulusal bilinç uyanmıştır. C) Antik Yunan
B) Rönesansın özgürlükçü anlayışını bireylerle sınırlı kal- D) Aydınlanma
mış; kurumlara yansımamıştır. E) Akıl Çağı
C) Hukuk alanında devlet belirleyici unsurdur.
D) Laikleşme hareketi başlamıştır.
E) Evrensel devlet anlayışı yıkılmıştır.
5. Rönesans Düşüncesi Antik Çağ’a dayanmaktadır. Röne- 7. I. Toplumsal hayat dine bağlıdır.
sans düşünürleri ilk olarak antikçağın düşünürlerinin in- II. İnsan merkezlidir.
celemiş ve kendi felsefelerine bir temel olarak almışlardır. III. Tüm otoritelere karşı çıkılır.
Başlangıçta Antik Çağ düşüncesine sıkı sıkıya bağlı Rö-
IV. Doğa, deney ve akılla açıklanabilir.
nesans düşünürleri, sonraları bu düşünceyi yeni bir dünya
V. Hukuksal düzen kiliseye bağlıdır.
anlayışına varmak için bir dayanak olarak değerlendirmiş-
tir.
Yukarıda verilen özelliklerden hangisi ya da hangileri
Paragrafta verilen bilgilere dayanarak aşağıdakiler- modern düşünce tarzına uygundur?
den hangisine ulaşılamaz?
A) Yalnız II
A) Rönesans düşüncesi, özgün bir felsefi anlayış gelişti- B) I ve III
rememiştir. C) I, II ve III
B) Rönesans düşüncesi eski dönem felsefi geleneklerini D) Yalnız III
kılavuz almıştır. E) II, III ve IV
C) Rönesans düşünürleri Antik Çağ Felsefesi’ni yeniden
değerlendirmişlerdir.
D) Rönesans Felsefesi, Antik Yunan Felsefesi’nden etki-
lenmiştir.
E) Antik Çağ düşünürlerinin incelediği bazı sorunlar; Rö-
nesans düşünürlerinin felsefeleri üzerinde etkili olmuş- 8. Dinsel otoritenin zayıflamasıyla birlikte Rönesans’ta felse-
tur. fe, deneyi ve aklı ön plana çıkararak kendini bağımsızlaş-
6. Orta Çağ için doğa güvenilemez, kavranılamaz bir şey ol- tırmaya çalışmıştır. Böylece ortaçağın kapalı düşünce bi-
muştur. Doğayı pek az bilip anladığı için, ortaçağ insanı çimi yıkılmaya başlar. Felsefe din adamlarının etkisinden
doğa karşısında bir güvensizlik duyuyor, kendini onun kar- çıkıp yazarlar ve düşünürlerin ilgi alanında yer alır. Röne-
şısında çaresiz buluyordu. Rönesans insanı ise doğaya, sans felsefesi buna bağlı olarak farklı düşüncelerin, felse-
kendisinden uzak durulması gereken, bilinemez bir şey fe sorularını farklı yollardan değerlendiren felsefe eğilim-
olarak değil; büyük bir güven ve sevgi ile bakar. Çünkü lerinin var olmasını sağlamıştır. Bu dönem oluşan bütün
Rönesans insanı doğayı kendi içinde bulur, kendisini de gelişmelerin ortak paydası, …………………………….ola-
doğanın içinde görür; doğaya tutkulu bir özleyiş ile yönelip rak özetlenebilir.
sırlarını kavramaya, ona egemen olmaya çalışır.
Yukarıdaki paragrafta boş bırakılan yere aşağıdakiler-
Paragrafta verilen bilgiden hareketle aşağıdakilerden den hangisi gelmelidir?
hangisine ulaşılabilir?
A) Kilisenin etkisinin artırmak
A) Rönesans düşüncesi insanı doğanın bir parçası olarak B) Çoğulculuğu reddetmek
görür. C) Skolastik felsefeye karşı koymak
B) Rönesans döneminde felsefenin konusu sadece ev- D) Dini öğretileri temellendirmek
ren, doğa olmuştur. E) Toplumun çıkarını bireysel çıkarların önünde tutmak
C) Orta Çağ insanı ile Rönesans insanı arasında ahlaki
açıdan bazı farklar vardır.
D) Rönesans döneminde evrenle ilgili tüm sorulara cevap
bulunur.
E) Orta Çağ döneminde evrenle ilgili bir çalışma yapılma-
mıştır.
TEST 1. A 2. B 3. A 4. A 5. A 6. A 7. E 8. C
1. 15-17 yüzyılda, Rönesans ile birlikte başlayan, insanı mer- 3. Hobbes’a göre egemenlik iki yoldan elde edilir. Birincisi,
keze alan modern dünya görüşü Avrupa coğrafyasına ha- bir kimsenin kabul etmezlerse onları yok etmek kudretiy-
kim olmuştur. Modern düşünceye göre bize tüm alanlarda le çocuklarını veya onların çocuklarını kendi yönetimine
güvenilir bilgiyi sunan akıl ve deneydir. Bu dönemin birey- boyun eğdirmesidir; ikincisi ise bir kişiye veya bir kurula,
sel ve toplumsal hayatının bütününde de bu görüş etkili onun kendilerini başkalarına karşı koruyacağı inancıyla
olmuştur. tabi olmak için insanların gönüllü olarak kendi aralarında
anlaşmalarıdır. Bu ikincisi, siyasal bir devlet veya sözleş-
Aşağıdakilerden hangisi 15. yüzyıl- 17. yüzyılda öne
me ile kurulmuş bir devlet olarak; birincisi ise edinilmiş
çıkan görüşlerden biri değildir?
devlet olarak adlandırılabilir. Hobbes, devletin ikinci tür-
A) Tüm gelişmelerde insan merkeze alınmalıdır.
den bir oluşuma sahip olduğunu savunur.
B) Hesaplanabilir bilimsel çalışmalar yapılmalıdır.
C) Evren akıl, deney ve gözlem ile açıklanmalıdır. Buna göre aşağıdakilerden hangisi Hobbes’ un devlet
D) Hukuk kiliseye bağlı olmalıdır. anlayışına uygundur?
E) Bilim otoritelerden bağımsız olmalıdır. A) Devlet doğal bir kurumdur.
B) Egemenlik zorla elde edilir.
C) Devlet yapay bir kurum değildir.
D) Sözleşme devleti kurmak ve korumak için yeterli bir se-
bep değildir.
E) Devletin kuruluşu sözleşmeye dayanır.
5. Aşağıdakilerden hangisi 15. Yüzyılda ortaya çıkan Hü- 7. İtalyan şair ve düşünür olan ………………, insan yaşamı-
manizm anlayışına zemin hazırlamış olamaz? nın amacının mutluluk olduğunu ileri sürer. Ona göre mut-
A) Antik Yunan Felsefesi’nin yeniden ele alınması luluk, bütün etkilerden uzak, ruhun özgürlük ve dinginliğe
B) Varolan devlet anlayışından memnun olunması erişmesidir. Yalnız Yaşayış Üzerine ile Kendisinin ve Baş-
C) Kilisenin etkisinin azalması kalarının Bilgisizliği Üzerine onun en önemli eserleridir.
D) Skolastik Düşünce’nin etkisinin azalması
Paragrafta boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi
E) Orta Çağ düşüncenin açıklamalarının yeterli bulunma-
getirilmelidir?
ması
A) Francesco Petrarca
B) Gottfried Leibniz
C) Dante
D) Michel De Montaigne
E) Erasmus
6. Rönesans ile birlikte modern düşüncenin ilk örnekleri or- 8. Orta Çağ düzeninin çözülmesi ile kendine yeni bir hayat
taya çıkmıştır. Bu yeni anlayışın ilk izleri sanat alanında düzeni arayan Yeni Çağ, antik düşünceler arasından tek-
görülmüştür. Sanatın birçok alanında bugün hâlâ yoğun rar canlandırdığı “doğal hukuk” anlayışında, kendisine,
ilgi gören eserler o dönemde yapılmıştır. Edebiyatta Cer- günümüze kadar ayrılmayacağı, sağlam bir temel bula-
vantes ve Dante, tiyatroda Shakespeare, resimde Leonar- caktır. Nitekim Fransız Devrimi’nin “İnsan Hakları Bildirisi”,
do da Vinci, mimaride P. Brunelleschi, heykel ve resimde Birleşmiş Milletler’in “İnsan Hakları” doktrini hep bu temel-
Michelangelo gibi büyük sanatçılar Rönesans Dönemi’n- den besleneceklerdir.
de ürünler vermiştir. Tüm bu değişimler bu dönem felsefe-
Buna göre Yeni Çağ dünya görüşünde merkeze alınan
sinin oluşmasını sağlayan diğer önemli etkenlerdir.
aşağıdakilerden hangisidir?
Yukarıdaki paragraftan hareketle aşağıdakilerden A) Bilim
hangisine ulaşılabilir? B) İnsan
A) Rönesans’tan önceki dönemlerde sanat ile ilgilenilme- C) Doğa
miştir. D) Din
B Rönesans döneminde sadece sanat alanında çalışma- E) Mutluluk
lar ileri sürülmüştür.
C) Rönesans döneminde sanat ile felsefe arasında bir et-
kileşim yoktur.
D) Sanat alanı Rönesans ile birlikte ön plana çıkmıştır.
E) Orta Çağ dönemi sanatsal çalışmaların en yoğun oldu-
ğu dönemdir.
TEST 1. D 2. B 3. E 4. B 5. B 6. D 7. A 8. B
11.SINIF
FELSEFE
6. FASİKÜL:
Ütopyalar
KAZANIMLAR
15-17. Yüzyıl Felsefesi’nde önemli bir yere sahip olan ✳ Platon - Devlet
ütopyaları ele almadan önce Ütopya’nın ne olduğunu ve
diğer Ütopya örneklerinin neler olduğunu bilmek gerekir.
✳ Augustinus - Tanrı Kent
Ütopyalar toplumlar tarafından yönetim biçimlerinde olma- ✳ Francis Bacon - Yeni Atlantis
sı gerekene karşı referans oldukları durumlarda olabilmek-
Ütopya tarzında yazılan eserler, insanlar için ideal olan
tedir. İdeal Devlet yapısının nasıl olması gerektiği ve yö-
tasarımları içerir. Ütopyalarda aktarılan toplumlarda insan
neticide bulunması gereken özellikleri belirtme noktasında
değerlidir ve devlet adildir. Bu eserlerin önemi, iyi bir
ütopyalardan faydalanılır. Ütopyolar genel anlamda yöne-
yaşam düzeni kurulmasına düşünsel bir katkı sağlamala-
tim biçimlerinde meydana gelen çıkmazlar karşı ortaya
rıdır. Ancak ideal olanın tam tersini anlatan devlet tasa-
çıkmış denilebilir. Yöneticiler ve halk arasındaki çatışmalar
rımları da ortaya konulmuştur. Bu tarz eserlere “korku
alternatif bir yönetim boşluğunu doğurmuş ve bu noktada
ütopyaları” denir. Korku ütopyaları varolan kötü koşulun
ütopyalar kaleme alınmıştır.
devam etmesi halinde oluşabilecek en kötü durumu orta-
Platon’un Devlet eseri ilk ütopya örneği olarak kabul ya koyan devlet tasarımlarıdır.
edilir. Platon bu kitabında ideal toplum düzeninin nasıl
olması gerektiğini gösterir. Devlet kitabı aynı zamana si-
Bazı Korku Ütopya Örnekleri
yasetname tarzıyla adaleti temel almış devlet yapısını
özellikleriyle belirtir. Adil eylemler de bulunmak bilgili ol- ✳ Yevgeniy İvanoviç Zamyatin - Biz
makla mümkündür. Bu yüzden ideal yönetici küçük yaştan
itibaren eğitim almalıdır. Platon’un ideal tıpkı bir deniz
✳ George Orwell - Bin Dokuz Yüz Seksen Dört
kaptanı gibidir. Nasıl ki geminin kaptanı gemi içerisindeki ✳ Aldous Huxley - Cesur Yeni Dünya
insanları azgın fırtınaya karşı pusulasını tecrübesini ve ✳ William Golding - Sineklerin Tanrısı
bilgisini en doğru şekilde kullanarak gemiyi karaya getir-
mesi gerektiğini biliyorsa, yönetici de bütün halkı için en
✳ Jack London - Demir Ülke
ideal kararın ne olduğunu bilendir. Bu bilgiye sahip tek ✳ Katharine Burdakin - Swastika Geceleri
kişi filozof kraldır. Bu nedenle devletin başında olacak kişi
filozof kraldan başkası olamaz. Filozof kral duygularından
✳ Franz Kafka - Dava
kurtulmuş ve sadece halkı için devlet yönetiminde ideal ✳ Kurt Vonnegut Jr - Otomatik Piyano
olan kişidir. Platon’a göre duygularıyla hareket ederse ✳ Ray Bradburry - Fahrenheit 451
hata yapar. Platon’dan sonra ütopya örnekleriyle öne çı-
kanlar Thomas More’un Ütopya, Campanella’nın Güneş ✳ Doris Lessing - Hayatta Kalma Güncesi
Ülkesi, Francis Bacon’ın Yeni Atlantis adlı ütopyalarıdır. ✳ Dost Körpe - Otomatik Portakal
Örnek 1
Bu parçada ütopyalarla ilgili anlatılmak istenen Eşitlikçi zihniyette düzenlenmiş bu adada devlet mül-
aşağıdakilerden hangisidir? kiyet ortaklığına dayanır. Herkes gücünün yettiği işte eşit
A) Durağan toplum modelleri oluşturmaları sürelerde çalışacaktır. Yoksulluğun olmadığı bir toplum
B) Çözüm önerilerinin geçici olduğu modelidir. Herkes eşit zenginliktedir. Yönetici halk tarafın-
C) Gerçek hayatta uygulanmalarının zor olduğu dan seçilir ve kimseye zulmetmediği sürece yönetimde
D) Öznel bakış açılarını yansıttığı kalmaya devam eder. Ütopya eseri ile More, demokratik
E) Bireysel özgürlükleri öne çıkardığı ve sosyal bir devlet önerir.
Bilim Felsefesi’nin amacı kısaca bilimi anlamaktır. Bu Batı Prusya’da tüccar bir
anlamda da bilimi anlamaya yönelik çeşitli yaklaşımlar ailede doğan Kopernik,
vardır. Bilimi tarihsel gelişimini inceleyerek anlamaya ça- İtalya’ya gitmiş; dönemin
lışabiliriz. Bilim tarihine bakıldığında daha çok Nil, önemli üniversitelerinden
Mezepotamya, İndus vadileri gibi büyük uygarlıkların, ti- Bologno ve Padua üniver-
caret merkezlerinin, kültürel alışverişin yoğun olduğu ve- sitelerinde felsefe mate-
rimli topraklarda geliştiğini görürüz.bilim giderek Günümüzde matik, astronomi, hukuk
önem kazanmıştır. Bilim Felsefesi’nin yegâne amacı ise ve tıp alanlarında eğitim
bilimi anlamaktır. “Bilim nedir?”, “Bilimsel yöntem nedir?” almıştır. Sonraları İtal-
“Bilimsel faaliyeti diğer etkinliklerden ayıran özellikler nedir?” ya’da matematik profesörlüğü ve Polonya’da devlet adam-
lığı görevlerinde bulunmuştur.
Bilimsel Çalışmaların 15. Yüzyıl-17. Yüzyıl Kopernikus’un öğretisinin getirdiği yenilik, çok büyük
Felsefesi’ne Etkisi ve günü için tehlikeli bir devrimdir. Çünkü Aristoteles et-
15-17. Yüzyıl Felsefesi’nde bilimsel çalışmaların etkisi kisi altında Ptolemy (Batlamyus) tarafından ileri sürülen
büyüktür. Bu etki ile bu felsefe bilim konusunda yoğunlaş- dünya merkezli evren sistemi bu döneme kadar Kilise
mıştır. 15.- 17. Yüzyıl Felsefesi’nin öne çıkan isimleri tarafından kabul görmüştür. Kilisenin resmi görüşü olan
arasında Nicolaus Kopernik, Francis Bacon, Galileo Galilei evren anlayışını alt üst etmiştir. Yasaları birbirinden farklı
ve Isaac Newton vardır. Ay Altı ve Ay Üstü olmak üzere iki ayrı evrenin tasarlandı-
ğı bu sistemde Güneş ve diğer gök cisimlerinin Dünya’nın
etrafında döndüğü ileri sürülmüştür. Kopernik ise ikili evren
anlayışına karşı çıkar. Ona göre, gezegenler dünyanın
etrafında değil, güneşin etrafında dönmektedir. Dünya
durağan değildir, hareket halindedir. Kendi ekseni etrafın-
da bir günde, güneşin etrafındaysa bir yılda dönüşünü
tamamlamaktadır. Böylelikle Kopernik, “dünya merkezli
evren anlayışı”nın yerine “güneş merkezli evren anlayışı”nı
ileri sürmüştür. “Güneş merkezli evren anlayışı”, düalist (iki-
Örnek 4 cilik) evren anlayışından monist (tekçi) evren anlayışına
geçilmesinde etkili olmuştur.
Felsefe Tarihi incelendiğinde, her dönemde Felsefe’nin
farklı alanların etkisi altında olduğu görülür. 15 17. Yüzyıl Fel-
sefesi de bu dönemde gerçekleşen bilimsel çalışmalardan ol-
dukça etkilenmiştir.
A) Metafizik kavram
B) Soyut Kavram
C) Somut gerçeklik
D) Dini öğreti
E) Bilim kavramı
Örnek 8 Örnek 9
15-17. Yüzyılda bilimle ilgili çalışmalarıyla ön plana çıkan Newton, her ne kadar günümüzde daha çok bilimsel dü-
düşünürler arasındadır. Kopernik’in Aristotelesçi evren mode- şünüşün en gelişmiş örneğini ortaya koyan bir bilim insanı ola-
line getirdiği eleştiriyi hakı görmüş; geliştirmiştir. Hem felsefede rak ele alınsa da aslında o; bilimin, bilimsel çalışmalardan ibaret
hem de mekanik alanda çalışmalar yapmıştır. Doğayı matema- olmadığını da göstermiştir. Çünkü cevaplar ne kadar “bilim”
tiksel bir dil ile açıklamaya çalışması, felsefede matematiksel sınırları içinde kalsa da sorunlar felsefi içeriklerle donatılmıştır.
düşünce modellerinin gelişmesine zemin hazırlamıştır. “Eylem- Bu durum, felsefe ve bilimin birbirini etkilemesinin de tipik bir
sizlik İlkesi” ve “Serbest Düşme Yasası” bilimsel çalışmaları örneğidir. Bu nedenle Newton geleneksel felsefenin olgulara
arasındadır. Daha sonra Newton bu çalışmaları geliştirerek yönelik açıklamasını verdiği bilimsel cevaplarla değiştirmiştir.
hareket yasalarına ulaşmıştır. Değişen felsefi içerikler, yeni bir çağın ortaya çıkmasında çok
önemli bir yere sahiptir.
Paragrafa konu edilen 15-17. Yüzyıl düşünürü aşa-
ğıdakilerden hangisidir? Paragraftan hareketle Newton ile ilgili aşağıdakiler-
den hangisi söylenemez?
A) Galileo Galilei
B) Francis Bacon A) Bilim ve felsefe arasında bir ilişkinin olduğunu kabul eder.
C) John Locke B) Yeni felsefi düşüncelere zemin hazırlamıştır.
D) Thomas More C) Bilim ve felsefeyi birbirlerinden bağımsız iki alan olarak de-
E) Nicolaus Kopernik ğerlendirir.
D) Felsefenin bilim üzerindeki etkisini görmezden gelmemiş-
tir.
🗿 Isaac Newton (1643-1727) E) Batı’nın geleneksel anlayışını sarsmıştır.
İngiltere’de çiftçi bir ailenin
çocuğu olarak dünyaya
gelmiştir. 27 yaşında Örnek 10
Cambridge Üniversite-
si’ne profesör olmuştur. “Dünyaya nasıl göründüğümü bilmiyorum ama ben ken-
Bilime katkısı nedeniyle dimi keşfedilmemiş gerçeklerle dolu bir okyanusun kıyısında
kraliyet adına şövalye ilan oynayan, düzgün bir çakıl taşı ya da güzel bir deniz kabuğuna
edilmiştir. Döneminin dü- sevinen bir çocuk gibi görüyorum.” Isaac Newton
şüncelerinden beslenen
Newton, Doğa Felsefe- Newton’un yukarıda verilen sözünden hareketle
si’nin Matematik İlkeleri adlı eserinde “cisimler nasıl düşer?” aşağıdaki yargılardan hangisi söylenebilir?
sorusunu bilimsel açıdan ele almış ve “Kütle Çekim Yasası”nı A) Evren ve doğa ile ilgili büyük bir merak ve heyecana sahip
keşfetmiştir. Cisimlerin hareketlerini açıklayan Newton, ge- olduğunu
leneksel felsefenin olgulara yönelik metafiziksel açıklama- B) Bilimin doğaya hakim olmak için yegane güç olduğunu
larını eleştirmiştir. C) Bilimin evrendeki tüm sorulara cevap verebileceğini
Onun ileri sürdüğü görüşler, felsefede, olguları neden- D) Doğanın ancak akıl ve deney ile açıklanabileceğini
sel açıklamalarla ele alma düşüncesinin gelişmesine E) Bilim anlayışının hiç kimse tarafından kabul görmediğini
katkı sağlamıştır. Newton’un fiziksel, mekanik ve düzenli
evren anlayışı kendisiyle aynı dönemde yaşamış filozof-
lardan olan Leibniz tarafından ele alınmış ve felsefi an-
lamda geliştirilmiştir. Bu anlayış bilim ve felsefeyi derinden
etkilemiştir.
Örnek 11 Örnek 13
Newton’a kadar gelen zaman içinde “gezegenlerin belli Aşağıdakilerden hangisi 15 - 17. Yüzyılda öne çıkan
bir yörüngede nasıl kaldığı”, Dünya’nın içindeki şeylerin neden görüşlerden değildir?
düşmediği” gibi sorular sorulmuş ve bu sorulara cevap verebil-
A) Nihilizm
mek için birçok çalışma yapılmıştır. Ancak yapılan çalışmaların
B) Hukuk Felsefesi
hiçbiri Newton’un sunduğu cevap kadar yeterli olamamıştır.
C) Hümanizm
Newton ileri sürdüğü Kütle Çekim Yasası ile ağaçtan elmanın
D) Kartezyen Felsefe
düşmesine ve Ay’ın Dünya’ya doğru çekilmesine neden olan
E) Bilimsel Yöntem
şeyin, aynı kuvvet olduğunu açıklamıştır.
A) Tiyatro İdolleri
B) Sahne İdolleri
C) Mağara İdolleri
D) Çarşı İdolleri
E) Soy İdolleri
1. Ütopya, hiçbir yerde var olmayan ve gelecekte var olabi- 3. Bruno evrenin birliğini, canlı bir organizmanın birliği diye
leceği düşünülen, devlet ve toplum tasarılarıdır. Bu hayali düşünülür: Evren aynı ruhu taşıyan bir varlıktır; gökyüzün-
devletler hukuk felsefesinde önemli bir yere sahiptir. Bu deki varlıkları da yeryüzündekileri de oluşturan tek bir ruh-
eserlerin önemi, iyi bir yaşam düzeni kurulmasına düşün- tur, Tanrı’dır, evrenin ruhudur; bütün hareketlerin nedeni
sel katkı sağlamasıyla birlikte; kötü giden şeylerin düzeltil- de bu ruhtur. Buna karşılık Kopernikus, Galilei ve Newton
mesi hususunda bir uyarı niteliğinde olmasındadır. evrenin birliği deyince, doğanın yasa bakımından birliğini
anlamışlardır. Doğanın her yerinde, gökte de, yerde de
Buna göre aşağıdaki eserlerden hangisi bir ütopya ör- hep aynı yasalar hüküm sürer, buradaki «birlik» aynı ya-
neğidir? saların geçerliği bakımından olan bir birliktir.
A) Yeni Cesur Dünya Buna göre Bruno’nun doğa anlayışı ile ilgili aşağıda-
B) Biz kilerden hangisi doğrudur?
C) Güneş Ülkesi
D) Bin Dokuz Yüz Seksen Dört A) Düalist bir evren anlayışı ortaya koymuştur.
E) Sineklerin Tanrısı B) Mekanist bir evren anlayışını benimsemiştir.
C) Panteist bir evren anlayışı ileri sürmüştür.
D) Materyalist bir evren anlayışını benimsemiştir.
E) Modern evren anlayışını benimsemiştir.
5. I. Güneş merkezli evren anlayışını benimsemiştir. 7. ………………. tümevarımla ulaşılan bilginin, bilimsel bil-
II. Kütle çekim yasasını keşfetmiştir. ginin tanımıyla bağdaşmadığını savunur. Bu nedenle de
III. Serbest düşme yasasını keşfetmiştir. ona göre tümevarım yöntemi, kesin doğruluğu sağlama-
maktadır. 16. yüzyıl düşünürü …………..……., bu anlayışı
IV. Tümdengelim yöntemine karşı tümevarım yöntemini
eleştirir. Ona göre, tümevarım yöntemi, bilimsel araştırma-
öne sürmüştür.
da olguların bir araya getirilmesi ve belli bir kurala göre
V. Dünya merkezli evren sistemini benimsemiştir.
düzenlenmesini sağlar. Böylece yanlış yargılardan kurtul-
mak mümkün olur.
Yukarıda verilen bilimsel çalışmaları ortaya koyan
düşünürler aşağıdakilerden hangisinde doğru olarak Yukarıdaki paragrafta boş bırakılan yerlere aşağıdaki
verilmiştir? isimlerden hangisi getirilmelidir?
TEST 1. C 2. B 3. C 4. C 5. E 6. A 7. C 8. A
1. Kopernik ve Kepler, Güneş merkezli evren görüşleri ile 3. Kopernik, bütün gök cisimlerinin evrenin merkezinde bu-
Galileo’nun gözlemleri ve fizik ve astronomi alanlarındaki lunduğu ve kendisi duran Dünya’nın etrafında hareket
çalışmaları, evrenin daha iyi anlaşılması yönünde büyük ettiği görüşüne dayanan Aristoteles’in evren sistemini
katkılara sahiptir. Ancak “gezegenlerin belli bir yörünge- aşmıştır. Ona göre; güneş merkezdedir ve kendi ekseni
de nasıl kaldığı”, “Dünya’nın içindeki şeylerin neden düş- üzerinde dönen Dünya ile birlikte öteki gezegenler de gü-
mediği” gibi sorular tam olarak cevaplarını bulamamıştır. neşin etrafında dönmektedir. Kopernik öğretisinin getirdiği
Tüm bu sorulara net bir cevap veren Newton’dur. Newton, yenilik, çok büyüktür ancak aynı zamanda Kilisenin resmî
ağaçtan elmayı düşüren kuvvetin, aynı zamanda Ay’ı Dün- görüşü olarak kabul ettiği Aristotelesçi evren anlayışını alt
ya’mıza doğru çektiğini ……………………… ile açıklamış- üst ettiği için de oldukça tehlikelidir.
tır.
Buna göre aşağıdakilerden hangisine ulaşılabilir?
Paragrafta boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi
A) Aristoteles’in evren anlayışı bilime bir katkı sağlama-
getirilmelidir?
mıştır.
A) Güneş merkezli evren anlayışı B) Kopernik öğretisi ile bilimsel bir devrim yapmıştır.
B) Determinizm C) Kopernik’den önce de Aristotelesçi evren anlayışı eleş-
C) Kütle çekim yasası tirilmiştir.
D) Dünya merkezli evren anlayışı ile D) Bu dönem düşünürleri Kiliseye bağlı kalmışlardır.
E) İdoller E) Kopernik’in öğretisi kabul görmediği için bilimsel çalış-
malara bir katkı sağlayamamıştır.
2. Felesefe, 17 yüzyılda bilimsel bilgiye güveni temele almış- 4. Hukuk Felsefesi açısından 15-17. Yüzyıl Felsefeleri’nde
tır. Bu güveni sağlamanın en önemli koşulu; bilimsel bilgiyi, ütopyalar önemli bir yere sahiptir. Ütopya, hayalî bir dev-
bilimsel yöntemin basamaklarını kullanarak oluşturmaktır. let tasarımlarıdır. İdeal yönetim ve toplum modelinin nasıl
Bilimin konusu olan alanlar sadece duyumların sağladığı olması gerektiği ile ilgili örnekler sunar. Ütopya tarzında
bilgilerle anlaşılamaz; bilim, matematiksel hesaplamalara yazılan eserlerde önerilen devlet sistemlerinde insan de-
başvurarak bu durumu aşar. Örneğin havanın sıcak ya da ğerlidir. Ayrıca toplumda eşitlik ve adalet hâkimdir. Ancak
soğuk olduğu duyumsanabilir ancak havanın ısının ölçül- ütopyalar, ideal toplum modelini tasarlayan ile tam tersi
mesi bilginin bilimsel ölçütlerde ele alınmasını sağlar. toplum modelini ortaya koyan anlatılar olarak zamanla iki-
ye ayrılmıştır. Böylece korku ütopyası olarak adlandırılan
Buna göre aşağıdaki yargılardan hangisi 17. Yüzyıl bi-
yeni eserler verilmiştir.
lim anlayışına uygundur?
Aşağıdakilerden hangisi korku ütopyalarının özellik-
A) Bilimde otorite kabul edilen bilgilerle doğada olup biten
leri arasında sayılamaz?
şeyler açıklanmaya çalışılmalıdır.
B) Dış dünyanın bilimsel ölçütlere göre açıklanmasında A) Otoriter ve baskıcı bir devlet sistemi tasarlar.
duyumlar önemli bir rol oynar. B) İnsana değer verilir.
C) Doğa, ancak akılla açıklanabilir. C) Devlete karşı sonsuz itaat durumu söz konusudur.
D) Matematiksel hesaplamalar bilimin güvenilirliğini oluş- D) Özel hayat anlayışı yoktur.
turur. E) Varolan siyasal durumun daha da kötüye gideceğini
E) Bilim, Tanrı’nın yarattığını anlamak için önemlidir. anlatır.
5. Galileo’ya göre gözler önünde serili duran doğa, büyük bir 7. Pascal da Descartes gibi, matematik bilginin en kesin ilgi
kitap gibidir. Bu kitabı ancak yazılmış olduğu dili biliyor- olduğunu savunur. Ona göre, matematiğin gelişmesi, in-
sak, okuyabiliriz. Ona göre bu dilin harfleri üçgenler, ka- san bilgisinin de gelişmesini, ilerlemesini sağlamaktadır.
reler, daireler ve buna benzer diğer şekillerdir. Bu şekilleri Bu nedenle Pascal, kullanabilecek yöntemler arasında en
bilmeden doğada olup biten hiçbir şeyi anlamak mümkün kesin, en güvenilir olanın matematiğin yöntemi olduğunu
değildir. ileri sürer. Ancak, insan aklının çerçevesi içinde yer alan
her şeyi açık ve seçik olarak aydınlatan matematiğin de
Buna göre Galileo’nun düşüncesi ile ilgili aşağıdaki-
gelip dayandığı, artık daha ilerisine gidemeyeceği sınırlar
lerden hangisine ulaşılabilir?
vardır.
A) Evreni oluşturan ilk nedenlere ulaşmak mümkün değil-
Buna göre aşağıdakilerden hangisi Pascal’ın düşün-
dir.
celerine uygun değildir?
B) Matematik doğada olan bazı şeyleri açıklayabilir.
C) Doğanın bilgisine ulaşmak çok zordur. A) Matematik bilginin kaynağı akıldır.
D) Bilim doğa olaylarını açıklamak da yetersiz kalır. B) Matematiğin yöntemi, bazı şeylerin bilgisine ulaşamaz.
E) Evren matematik oranlarla örülüdür. C) En güvenilir bilgi matematiğin bilgisidir.
D) Matematik yöntem ile her şeyin bilgisi kavranabilir.
E) Matematik bize gerçeği açık ve seçik olarak sunar.
TEST 1. C 2. D 3. B 4. B 5. E 6. D 7. D 8. E
1. 17. Yüzyıl Felsefesi matematiğin yöntemini kendisine ör- 3. 17. yüzyıl bilim anlayışı iki temele dayanır. Bunlardan ilki
nek almış, bu yöntemle gerçeğin bütününün sağlam bir bir yasanın nerede bulunmuş olursa olsun, onun bütün
tablosunu çizmeğe çalışmıştır. Bu dönem felsefe de tıpkı doğaya yayılabileceği görüşüdür. Bu yeni doğa biliminin
matematik gibi, önce yöneldiği gerçeğin son ilkelerini, son dayandığı ikinci görüş ise, doğanın matematik bir yapısı
kavramlarını aramış; sonra bunlardan gerçeği düşüncede olduğu düşüncesidir. Bu nedenle doğada olup biten her
yeniden kurmaya çalışmıştır. Bu felsefe için gerçeğin son şey hesap edilebilir, ölçülebilirdir. Matematik temelli bu
öğeleri “öz”ler; bunların aralarındaki ilgiler de “neden”ler- doğa görüşünde nesneleri ölçülebilen, sayıya vurulabilen
dir. Bu son öğelerle, bunların aralarındaki bağlantılar bu- yönleri ile kavramak esastır. Bu anlayışta nesneler bir-
lunursa, gerçeğin açık ve seçik olarak bilineceği düşünül- birinden ancak nicelik bakımından ayrılırlar; dolayısıyla
müştür. doğanın objeleri arasındaki sınırları belirleyen, bunların
ölçülebilen yönleri olmalıdır.
Buna göre 17. Yüzyıl filozofların daha çok hangi felsefi
anlayışı benimsedikleri söylenebilir? Buna göre 17. Yüzyıl bilim anlayışı ile ilgili aşağıdaki-
lerden hangisi yanlıştır?
A) Sensualizm
B) Materyalizm A) Doğanın yasası ile matematik yasalar arasında bir
C) Nihilizm benzerlik vardır.
D) Rasyonalizm B) Hesaplanabilen ve ölçülebilen her şey bilim konusu
E) Pragmatizm olabilir.
C) Bilimin yöntemi deney ve gözlemdir.
D) Bilimsel çalışmalar dini otoriteden bağımsız olmalıdır.
E) Bilim, Tanrı’nın yarattığını anlamak için önemlidir.
5. Aşağıdakilerden hangisi ütopyaların bir özelliği değil- 7. Rönesans düşünürlerinden Giordano Bruno’ya göre evren
dir? sonsuzdur. Ancak evrende, dünyadan başka birçok son-
A) Adil devlet sistemini konu edinir. lu gezegen bulunur. Bunların her birinin kendine göre bir
B) Hayali bir devlet yapısı içerir. hayatı, kendine göre bir güneşi vardır. Buruno’nun evren-
C) Varolan kötü koşulun devam etmesi halinde oluşabile- le ilgili bu görüşleri Roma Katolik Kilisesi’nin Engizisyon
cek en kötü durumu ortaya koyar. Mahkemesi’nde yargılanmasına ve 1600 yılında sapkın
D) Olması gereken toplum yapısının anlatır. ilan edilerek idam edilmesine sebep olmuştur.
E) İdeal yönetim ve toplum düzeni tasarımlarıdır.
Buna göre ağıdakilerden hangisi doğrudur?
6. Bacon’a göre bilimsel çalışmalar yaparken, önceden edin- 8. Bacon’a göre insan doğasında yerleşik olan ve bütün in-
miş olduğumuz yargılar ile sanıları bir yana bırakmamız sanlık için ortaklaşa olan önyargılar vardır. Bu ön yargılar
gerekir. Bacon doğru düşünmenin önünde engel olarak yüzünden şeylerin kendi özünü görmek mümkün olmaz.
gördüğü bu ön yargılara “idoller” adını verir. Tümevarım Duyu organlarının çoğu kez bizi yanıltması bu idole bir ör-
yöntemiyle doğanın kendi gerçeğine uygun olan temiz bir nektir.
tasarımını elde etmek istiyorsak, insan zihnindeki bu idol-
Paragrafta açıklaması yapılan Bacon’ın ileri sürdüğü
lerden tamamen kurtulmak gerekir.
idol türü aşağıdakilerden hangisidir?
Aşağıdakilerden hangisi yukarıdaki paragrafta açık- A) Tiyatro İdolleri
laması verilen, Bacon’un bilimsel çalışmalarda uzak B) Sahne İdolleri
durulması gerektiğini savunduğu “idol”lerden birisi C) Mağara İdolleri
değildir? D) Çarşı İdolleri
A) Soy İdolleri E) Soy İdolleri
B) Çarşı İdolleri
C) Mağara İdolleri
D) Tiyatro İdolleri
E) Sahne İdolleri
TEST 1. D 2. E 3. E 4. B 5. C 6. E 7D 8. E
11.SINIF
FELSEFE
7. FASİKÜL:
15. Yüzıl -17. Yüzyıl Filozoflarının
Felsefi Görüşlerinin Analizi
KAZANIMLAR
µ M.S. 15. Yüzyıl - 17. Yüzyıl Felsefesi’nde ortaya çıkan görüşleri ifade eder.
µ M.S. 15. Yüzyıl - 17 Yüzyıl Felsefesi’nde ortaya çıkan Rasyonalist ve Empirist düşünceler hak-
kında bilgi verir.
µ Felsefi düşünce ortamının M.S. 15 Yüzyıl - 17 Yüzyıl arasındaki karakteristik özellikleri anlatılır.
µ M.S. 15 - 17 Yüzyıl Dönem itibariyle ortaya çıkan Panteist düşünce görüşlerine yer verilir.
µ Örnek metinler üzerinden M.S. 15 Yüzyıl - 17. Yüzyıl Felsefesi filozoflarının görüşleri analiz edilir.
µ M.S. 15 Yüzyıl - 17 Yüzyıl Felsefesi’nde, Modern Düşünce’nin doğuşuyla beraber Kartezyen
Felsefe’nin ilk izleri görülür.
7.
FASİKÜL 15. Yüzyıl-17. Yüzyıl Filozoflarının Felsefi Görüşlerinin Analizi
15. YÜZYIL-17. YÜZYIL FİLOZOFLARININ birbirinden özce ayrı da olsa; insanda sürekli etkileşim
içindedirler. Bu nedenle Descartes ruh ve bedenin birbir-
FELSEFİ GÖRÜŞLERİNİN ANALİZİ
lerini etkilediklerini savunmuştur.
🗿 Rene Descartes (1596-1650)
Sentez Kuralı
Basit ve anlaşılması kolay bilgilerden, bileşik ve kar-
maşık bilgilere doğru ilerlemek gerekir.
Sayma Kuralı
Bütün işlemler sırasında hiçbir şeyin unutulmadığından
emin olana kadar eksiksiz sayımlar yapılmalıdır.
Amsterdam’da ticaretle
Balmumu parçasını alalım; bal peteğinden yeni gelmiş uğraşan Yahudi bir ailenin
ve henüz kapsadığı balın tatlılığını yitirmemiştir; toplandığı çi- çocuğu olarak dünyaya
çeklerin kokusunun birazını korumaktadır; rengi, betisi görü- gelen Spinoza’nın ailesi
nürdedir; serttir, soğuktur, kolayca ele alınabilir ve parmakla engizisyon baskısından
vurulduğunda bir ses çıkarır; kısaca, onda bir cismi seçik ola- dolayı Portekiz’den kaça-
rak tanımak için gerekli her şey bulunur. Ama şimdi konuşur- rak, o sıralarda Avru-
ken onu ateşe yaklaştırıyorum, tattan geri kalanı uçup gider, pa’nın en özgür ülkesi
kokusu yiter, rengi değişir, betisi yok olur, büyüklüğü artar, sıvı- olan Hollanda’ya yerleş-
laşır, ısınır, güçlükle dokunulabilir olur ve vurulduğu zaman ses miştir. Öğrenimini Amster-
çıkarmaz. Bu değişimden sonra aynı balmumu kalır mı? Kaldığı dam’da din adamları yetiştiren bir Yahudi Okulu’nda yaptı.
kabul edilmelidir; hiç kimse bunu yadsımaz, hiç kimse başka Ancak bu okuldaki eğitim onun ilgisini çekmedi. Kendisin-
türlü yargıda bulunmaz. O zaman bu balmumu parçasında den Latince dersi aldığı bir hekim onu yeni doğa bilimi ile
öyle seçik olarak bildiğim neydi? tanıştırdı ve böylece Spinoza; Bacon, Descartes gibi filo-
zofların düşüncelerini ile tanıştı. Doğa bilimi ve felsefe üze-
Descartes, Meditasyonlar adlı eserinden alınan bu
rine yoğunlaştı. Bu alanlarda yaptığı çalışmalardan dolayı
örneğinde bilginin kaynaklarından hangisini eleştirmek-
Yahudi topluluğundan Aforoz edildi. Sonrasında çalışmala-
tedir?
rını yayınlamadı ve yaşamını saat tamiri yaparak devam
A) Akıl B) Duyu C)Vahiy ettirdi. 1677 yılında verem hastalığına yakalandı ve öldü.
D)Sezgi E) İlham
Varlık Anlayışı
2020 ÖSYM TYT Spinoza varlığın tözden oluştuğunu ileri sürer. Ona
göre; “Töz, kendi kendisiyle var olan, kendi kendisiyle kav-
ranan, yani kavramı başka bir şeyin kavramına bağlı olmayan
şeydir”. O halde töz kendi kendisinin nedenidir. Spinoza’ya
Örnek 4 göre tözün iki niteliği vardır. Bunlar, düşünmek ve yer
kaplamaktır. Bu iki niteliğin Tanrı’nın özü olduğunu ileri
Töz, madde ve ruh olmak üzere iki şekilde vardır. Bu iki süren Spinoza, kendi kendisinin nedeni olan tek varlığın
töz birbirinden özce farklıdır. Farklı özelliklere sahip olan tözler, Tanrı olduğunu savunur. Bütün varlıklar Tanrı’dan belli bir
varolmak ve varlıklarını devam ettirmek için birbirlerine ihtiyaç zorunlulukla çıkmıştır. Bu nedenle töz tektir ve Tanrı’dır.
duymazlar. Ruh düşünen tözdür; madde ise yer kaplayan töz- Düşünen ve yer kaplayan Tanrı anlayışı Spinoza’yı Evrene
dür. Ruh yer kaplayamaz; madde ise düşünemez. Özsel fark- aşkın bir Tanrı anlayışına değil; evrene içkin bir Tanrı
lılıklar gösteren bu iki töz insanda ruh ve beden olarak birlikte anlayışına götürür. Bu nedenle onun varlık anlayışında
bulunur ve sürekli etkileşim içindedir. Tanrı tüm varolanlara içkindir; tek tek varlıkların içindedir.
Böylece Spinoza’nın Felsefesi’nde. Tanrı ile doğa bir ve
Paragrafa konu edilen varlık anlayışı aşağıdakiler- aynı şey olmuştur. Bu anlayış, Panteizm olarak adlandırılır.
den hangisidir?
Örnek 6
Örnek 5
Spinoza’ya göre, şeyler insanın zekâyla belirlenen zihin-
Spinoza Tanrı ve doğanın birbirinden farklı şeyler olmadı-
sel bir yaşamdan haz almasına yardımcı oldukları ölçüde iyidir.
ğını ileri sürmüştür. Doğa, Tanrı’nın görünüşlerinden başka bir
Ama şeyler, insanı, aklını mükemmelleştirmek ve akli bir yaşamı
şey değildir. Tanrı’nın tüm varolanlara içkin olduğunu savunan
doya doya yaşamaktan alıkoyuyorsa kötüdür. Bu nedenle Spi-
filozof Tanrı’yı var olan her şeyin nedeni olarak açıklar.
noza, bizi akli bir yaşamdan alıkoyduğunu düşündüğümüz her
Buna göre aşağıdakilerden hangisi Spinoza’nın şeyden kendimizi uzak tutmamız gerektiğini savunur.
Felsefesi’ne uygundur?
Yukarıda verilen bilgilerden hareketle aşağıdaki
A) Tanrı, doğaya aşkındır. yargılardan hangisi Spinoza’nın “iyi” kavramına
B) Dualist bir evren anlayışını benimser. örnek değildir?
C) Evrenin varlık nedenini maddi bir temelle açıklamıştır.
A) Kitap okumak.
D) Panteist bir evren anlayışı ortaya koymuştur.
B) Yeni bir dil öğrenmek.
E) Tanrı’nı varlık alanı doğadan bağımsız bir yerdedir.
C) Tutkularımıza göre yaşamımızı düzenlemek.
D) Bir konuda araştırma yapmak.
E) Bilimsel bir çalışma ortaya koymak.
Bilgi Anlayışı
Spinoza da tıpkı Descartes gibi, kesin bilginin akıl
yoluyla elde edileceğini savunur. Onun felsefesinin çıkış 🗿 J. Locke (1632-1704)
noktası “Tanrı bilgisi”ne ulaşmaktır. Spinoza, Panteist gö-
John Locke, 1632 yılında
rüşü benimsediği için Tanrı kavramının bilinmesinin, bu
İngiltere’de Bristol yakın-
kavramın kapsadığı bütün öteki şeylerin bilgisini ve bun-
larında Wrington’da doğ-
ların birbirlerine olan bağlantılarının da bilinmesi olduğunu
muştur. Oxford Üniversi-
ileri sürer. Bu nedenle Tanrı ve töz kavramlarına ulaşmak
tesi’nde Doğa Bilimleri ve
onun felsefesinin hem çıkış noktası hem de varmak iste-
Tıp eğitimi aldı. Öğrenimi-
ği son amaçtır.
ni bitirdikten sonra hem
Ahlak Anlayışı
yazar hem de siyaset
Spinoza tüm varolanların Tanrı’dan zorunlu olarak adamı olarak çalışan Loc-
çıktığını dile getirir. Bütün varlığı bağlayan bu zorunluluk ke, İngiliz Elçiliği Kâtibi
onun ahlak anlayışında söz konusudur. Her şeyin bir zo- olarak çalışmıştır. Locke’un çalışma ve araştırmalarının
runluluğa tabi olduğu evrende insanın özgür iradesinden ağırlık merkezi insandır. İnsan Anlığı Üzerine Bir Deneme
bahsetmek mümkün değildir. Spinoza’ya göre evrendeki adlı eserinin konusu ve amacı, insan bilgisinin kökü, kesin-
bu zorunluluk içinde yaşayan insanın kendini özgür his- liği ve genişliği üzerine bir araştırma yapmaktır. Descar-
setmesinin nedeni, evrendeki zorunluluğun bilgisine sahip tes’ten beri bilgi, felsefenin baş problemidir. Ancak, bilgi
olmamasından kaynaklanır. teorisini, bilgi üzerindeki araştırmaları başlı başına bir fel-
Spinoza, insanın bütün duygularının temelinde kendi- sefe dalı olarak ilk defa geliştiren Locke olmuştur. O, her
ni koruma isteği ve çabasının bulunduğunu ileri sürer. türlü metafizik savı bir yana bırakıp doğrudan doğruya bilgi-
İnsanın kendisini korumasına yarayan her şey onda bir nin yapısını ele almıştır. İnsanın bilim, din, devlet, ahlak ve
haz duygusu, yaramayan her şey ise bir acı duygusu eğitim alanlarında otorite düşüncelerden kurtulup; kendi
uyandırır. “İyi” ve “kötü” kavramlarının temeli de buradadır.
aklıyla yaşamına yön vermesi gerektiği görüşüyle Locke,
Ona göre ilk durum “iyi”yi, ikinci durum ise “kötü”yü açık-
Aydınlanma filozoflarına etki etmiştir.
lamaktadır.
Bilgi Anlayışı
Locke, Bilgi Felsefesi’ne, Descartes’ın ileri sürdüğü, Örnek 7
“bilginin doğuştan geldiği, bu nedenle bilgiye akıl ile ulaşı-
labileceği” görüşüne karşı çıkarak başlar. Descartes gibi Empirist bir filozof olarak Locke, deneyi ikiye ayırır. Bun-
rasyonalistlerin hepsi mantık ilkelerinin insan zihninde lar iç deney ve dış deneydir. İç deney, insanın kendi iç dünya
ortak olduğu görüşünü savunurlar. Ancak Locke, bu ilke- ında olup bitenlere ilişkin bilgilerdir. Dış deney ise insanın dış
lerin çocuklarda ve eğitim almamış insanlarda olmadığını dünyadaki şeylerden elde ettiği bilgilerdir.
savunur; ancak kendi yaşantılarında deneyimleri sonucun-
Buna göre aşağıdakilerden hangisi dış deneye örnek
da tatlı ile acının, soğuk ile sıcağın farkını öğrendikten
sonra bu ilkelere sahip olabilirler. O halde ateşin yakaca- olarak verilemez?
ğı, suyun ıslatacağı gibi yargılar insanda doğuştan var A) Koklamak
değildir; deneyim sonucu oluşan yargılardır. Tanrı, düşün- B) Tatmak
cesinin de doğuştan olmadığını savunan Locke’a göre, C) Duymak
insan zihninde Tanrı kavramının doğuştan olması, tarihte- D) Düşünmek
ki tüm toplumlarda Tanrı fikrinin olduğu anlamına gelir. E) Dokunmak
Ancak tarihte Tanrı fikrinin olmadı toplumlar vardır. Bununla
birlikte Tanrı fikri olan toplumlarda ise Tanrı fikirleri birbir-
DENEY
lerinden farklıdır. Bu nedenle Locke’a göre, Tanrı kavramı
doğuştan değildir. Ahlaki ilkeler de diğer tüm bilgilerimiz İç Deney
gibi doğuştan değildir. Eğer bu ilkeler doğuştan olsaydı, ✳ İnsanın kendi iç dünyasında olup bitenlere ilişkin bil-
iyi eylemin amacı herkes için aynı olurdu. Ancak Locke’a gilerdir.
göre herkesin eylemde bulunurken ki amacı birbirinden ✳ İç deney dış deneyden kaynaklanan bilgilerin içsel
farklıdır. Bu nedenle doğuştan gelen ve herkes tarafından yaşantısıdır. Bu nedenle bir tür bilinçlilik söz konusu-
kabul edilen ahlak ilkeleri mümkün değildir. dur. Locke buna “düşünme” (refleksiyon) demektedir.
Locke’a göre, zihinde doğuştan düşünceler yoktur.
“Zihin boş bir levhadır” (Tabula Rassa). Locke’a göre, insan
✳ Algılamak, düşünmek, şüphe etmek iç deneye ör-
nektir
bilgiye temel olan malzemeyi sonradan deneyim yoluyla
kazanır. Onun deyimiyle karanlık bir oda olan insan zih- Dış Deney
nine ışık getiren tek pencere, deneyimdir. Bilginin kayna- ✳ İnsan beş duyu yoluyla dış dünyadaki şeylerden
ğının deney, deneyim olduğunu ileri süren bu anlayış elde ettiği bilgidir.
“Empirizm” olarak adlandırılır. Bir empirist olan Locke,
deneyi (deneyim) ikiye ayırır. Bunlar iç deney ve dış de-
✳ İnsanın kendi dışındaki varlıklardan yaşantı yoluyla
elde ettiği bilgilerdir.
neydir.
✳ Dış dünyadaki nesnelerden elde edilen renk, koku,
tat gibi bilgilerdir.
Varlık Anlayışı
Örnek 8
Leibniz de Descartes ve Spinoza gibi töz sorunu ile
Locke’ göre sahip olduğumuz tüm bilgi yaşam içinde ilgilenmiştir. Leibniz’e göre töz sonsuz sayıdadır. Bu töz-
deneyim ve tecrübe sonucunda oluşmaktadır. Duyularımız ara- leri “monad” olarak adlandırır. Monadlar kendi içlerine
cılığıyla yaşam içinde oluşan deneyimlerimiz sahip olduğumuz kapalıdırlar. Bu yüzden birbirini etkiyemezler. Ancak, mo-
bilginin tek kaynağıdır. Bu nedenle sadece duyularımıza açık nadlar arasında bir bağlantı da vardır; bu bağlantı, Leibniz’e
olan şeylerin bilgisine ulaşabileceğimizi kabul eden Locke için göre, monadın özünde saklıdır. Her monad evrenin bir
doğru bilgi ancak duyular sayesinde elde edilen bilgidir. aynasıdır. Bu nedenle birey ile bütün arasında bir bağlan-
tı olduğunu ileri süren Leibniz, her monadın özünde öteki
Buna göre Locke’un savunduğu bilgi anlayışı aşa- monadların her birinin temsil edildiğini savunur. Böylece
ğıdakilerden hangisinde doğru verilmiştir? monad, çokluk içinde birlik anlamına gelir. Ona göre,
A) Septisizm monadların en üstünde en yetkin varlık olan Tanrı; en
B) Pragmatizm altında ise duyulara açık olan madde yer alır.
C) Empirizm
D) Egzistansiyalizm Bilgi Anlayışı
E) Rasyonalizm
Ona göre her önerme bir özne yüklem yapısı gösterir.
Bu nedenle önermenin özne-yüklem biçimi özseldir. Ancak
tüm önermeler doğruluk koşulları bakımından aynı yapıda
değildir. Leibniz bu bağlamda us (akıl) doğruluklarından ve
olgu doğruluklarından söz eder. “Us doğruluk”ları zorunlu
doğrulardır. Bunlar öncesiz sonrasızdır; doğuştan insan
zihninde bir yatkınlık olarak bulunurlar ve belirli bir olgun-
🗿 Wilhelm Leibniz (1646-1716)
luk düzeyine gelindiğinde insan bunların bilincine varır.
1646 yılında Almanya’nın Leibniz’e göre “us doğruluk”ları arasında en başta Tanrı
Leipzig şehrinde doğmuş- idesi, temel mantık ve matematik ilkeleri bulunur.
tur. Önce Leipzig, sonra Leibniz, bu önermelerin zorunlulukla ve öncesiz son-
Jena Üniversitesi’nde Fel- rasız doğru olduğunu ve bunların aksini düşünmenin ak-
sefe ve Hukuk okudu. Alt- lımızı çelişkiye düşüreceğini söyler. Çünkü bunlar, doğru-
dorf Üniversitesi’nde öğ- luklarını çelişmezlik ilkesine dayanmalarından alırlar.
retim üyesi görevi Örneğin “üçgen üç kenarı olan şekildir,” dedikten sonra
kendisine önerildi, ama bunun aksini düşünmek zihni çelişkiye götürür. Bunların
Leibniz kabul etmedi. doğrulukları zihnin içinde bir bakışta görülür. Bu durum
Bundan sonra da hiçbir bu bilgilerin ya da önermelerin yapısından gelir.
zaman üniversitede çalışmadı, yönetim, diplomasi ve hu-
kuk işlerinde çalıştı. Felsefe, matematik, dil, doğa bilimi ve
ilahiyat alanlarında çalışmalar yapmıştır. 1716 yılında haya-
Not: Leibniz, öncülü Locke’un insan zihninde
tını kaybetmiştir.
daha önce duyulardan geçmemiş olan hiçbir
şey bulunmadığı düşüncesine karşı çıkar.
Ona göre, zihnimizde doğuştan getirdiğimiz
bazı temel doğruluklar bulunur: Bunlar Leib-
niz’in us doğrulukları dediği şeylerdir.
A) Tanrı İdesi
🗿 Hobbes (1588 – 1679)
Leibniz’e göre evren sonsuz tözlerden oluşur. Bunlar itibariyle yapılan bilimsel çalışmalarda doğayı bir mekanik
monadlardır. Monad çokluğun birliğidir. Monadlar kendi içle- süreç olarak görüyordu. Doğanın bir parçayı olan insanda
rine kapalı oldukları için birbirlerini etkileyemezler. Monadların bu doğa durumunun mekanik bir parçasıydı. Doğal olan
en üstünde en yetkin varlık vardır. Monatların en altında ise canlı bazı durumlara göre haz duyarken bazı durumlardan
Hobbes, insanın vahşi bir yanının olduğundan bahse- 🗿 Pierre Bayle (1647 – 1706)
der ve bu yanını dizginlemek için devletin zorunlu olarak
1647 – 1706 yılları arasın-
var olması gerektiğini söyler. Çünkü devlet varlığı ile bir-
da yaşamız Fransız düşü-
likte insanın davranışlarının dizginlenebileceğini düşünür.
nür Bayle, düşüncelerini
Devlet olmazsa insan bu vahşiliğiyle başka bir insanın
oluştururken şüphe meto-
hayatına zarar verebilir. İnsan doğası buna müsaittir. Bu
dunu kullanır. Ona göre
yüzden toplumsal bir sözleşmenin yapılması doğal bir
insani bir yeti olan akıl yü-
zorunluluktur. Toplumsal sözleşme ile beraber devlet her-
rütmenin doğal olarak ev-
kesin yaşamlarını güvence altına almış olur ve bu sayade
rensel şüpheye yol açar.
insanlar daha özgür bir yaşam sürebilir. Hobbes’in en
Doğada kesin bilgi diye
önemli eser olan ‘‘Leviathan’’ olarak bilinir. Leviathan is-
bir şey yoktur. Kesin ol-
mini İncil’de geçen vahşi bir yaratıktan alır. Hobbes kita-
mayan her türlü şey içerisinde şüphe barındırır. Bayle Fel-
bında devletin zorunlu varlığından bahseder. İnsan doğa-
sefesi içerisinde Descartes izleri görülmektedir. Bayle’de
sına uygun devlet yapısının nasıl olması gerektiğini
de tıpkı Descartes şüpheyi yöntem olarak kullanır ve doğa-
belirtir. Devlet aynı zamanda adaletin de temsilcisidir.
daki nesnelerin bizi yanıltacağını düşünür. Burdan hareket-
Adalet toplumsal sözleşme ile güvence altına alınmıştır.
le Bayle kendisinden şüphe edilemez olarak Tanrı’dan bah-
seder. Zorunlu olarak Tanrı’ya gitme vardır. Tanrı şüphe
edilemeyecek gerçektir.
“Tarihsel ve Eleştirel Sözlük” eserinde Tanrı’nın insanı
yanıltmayacağı sonucuna ulaşır. Bu eserle beraber Bayle,
akla yönelik şüpheye derinlik kazandırarak sistematik
şüphe metoduna ulaşmıştır.
Örnek 12
Örnek 11
17. Yüzyıl düşünürlerinden Bayle’e göre, aklın bilgisi
Hobbes’a göre felsefenin amacı, etkileri önceden göre-
ve inancın bilgisi olmak üzere iki tür bilgi vardır.
bilme ve bu önceden görmeyi hayatta kullanabilmedir. Felse-
İnanç ile akıl arasında arasında temelden bir çatışma
fenin konusu ise meydana gelişi kavranabilen tüm varlıklardır.
vardır. Çünkü dinin dogmaları doğal aklın ilkelerine
Bu nedenle Hobbes, felsefeye varlıklar öğretisi de demektedir.
aykırıdır. Bu nedenle dinin akla dayanması ya
Hobbes’un tanımına göre, teoloji ve meydana gelişi kavrana-
da akılla açıklanabilmesi mümkün değildir. Ona göre
mayan bütün öteki alanlar, kendiliklerinden felsefenin konusu
dogmalar aklın üstünde değil; akla aykırıdır. Bunlar
dışında kalırlar.
birbiriyle uzlaşamayan iki farklı alandır.
Hobbes’a göre aşağıdakilerden hangisi felsefenin
Bayle’in akıl ve inanç üzerine söyledikleri modern
konusu içinde yer almaz?
düşüncenin kabullerinden hangisini açıklar niteliktedir?
A) İnsan B) Evren C) Bitkiler
A) İnsan merkezli anlayışın benimsenmesi gerekir
D) Tanrı E) Nesneler
B) Teoloji felsefeye egemen olamaz.
C) Toplumsal hayat dünyevidir.
D) Hukuk devlete bağlı olmalıdır.
E) Birey ön planda olmalıdır.
Örnek 13 Örnek 15
17. Yüzyıl Felsefesi’nin kendisine matematik ve fiziğin Aşağıdakilerden hangisi 17. Yüzyılın bilimsel geliş-
yöntemini bilgiye ulaşma yolu olarak seçmesi, yeni ir felsefi meleri içinde sayılamaz?
akımın ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Temele aklı alan bu
A) Siyasi ve Dini otoritelerden bağımsız bilimsel çalışmalar
felsefi akım, doğanın yapısının matematik kavramlarla açıkla-
ortaya konulmuştur.
nabileceğini savunur. Çünkü doğanın yapısı matematik terim-
B) Evrenin nasıl bir sisteme sahip olduğu ile ilgili birçok farkı
lerden oluşmuştur. Bu anlayışta doğa yasaları kesin kavramlara
görüş ileri sürülmüştür.
dayanır; bu kavramlar da zihinden türetilmişler, doğadan çı-
C) Akla duyulan güven deneye verilen önemi azaltmıştır.
karılmamışlardır. Bu nedenle bu akımı benimseyen filozoflara
D) Doğaya egemen olma anlayışı vardır.
göre doğa ile akıl, nesne ile zihin arasında bir uygunluk vardır.
E) Evrende olup biten her şeyin bir neden bağlı olduğu fikri
Paragrafta açıklaması verilen felsefi akım aşağıda- egemendir.
kilerden hangisidir?
A) Rasyonalizm
B) Pragmatizm
C) Empirizm
D) Kritisizm
E) Realizm
Örnek 14 Örnek 16
• Descartes’e göre ruh ve madde olmak üzere iki töz var- Spinoza’nın felsefesinde bütün varlıklar sert ve sıkı bir
dır. Ruh düşünen; madde yer kaplayan tözdür. Madde neden sonuç ilişkisine bağlanmıştır. Ona göre maddî dünyaya
yer kaplar ama düşünemez; ruh ise düşünür ama yer da manevi dünyaya da tek bir yasa egemendir; maddî olaylar
kaplayamaz. gibi duygular ve ahlaki eylemler de bu tek yasanın hükmü al-
• Locke’a göre duyum ve düşünüm olmak üzere deneyi- tındadırlar. Burada sayısız varlıkların çokluğu tek bir kaynaktan,
min iki türü vardır. Duyum, dış dünyadaki şeyler ve sü- sonsuz tözden, türetilmiştir. Bu sistemin evren tablosunda her
reçlerle ilgiliyken; düşünüm ise kendi zihnimizde gerçek- şey, öncesiz ve sonrasız bir düzen içinde zorunlu olarak oluş-
leşen işlemlerle ilgilidir. muştur.
Buna göre Descartes ve Locke felsefesinde ortak Buna göre Spinoza’nın evren anlayışı ile ilgili aşa-
olan aşağıdakilerden hangisinde doğru verilmiştir? ğıdakilerden hangisi doğrudur?
ÖRNEK 1.D 2.C 3.B 4.B 5.D 6.C 7.D 8.C 9.C 10.B 11.D 12.B 13.A 14.D 15.C 16.B
1. Spinoza’ya göre Ahlak Yasası, Doğa Yasası’na aykırı de- 3. Descartes’e göre doğru bilgi açık ve seçik olan bilgidir.
ğildir. Çünkü doğa yasası gereği, gelişmek, serpilmek is- Bu bilginin örneği ise matematiktir. Descartes matemati-
teyen beden gibi, ruhta da yetkinleşme, gelişme isteği var- ğin mutlak kesinliğe ulaşmada biricik yol olduğunu savu-
dır. Bedenin gelişmesi, güçlü ve kuvvetli olması demektir; nur. Matematikte bir ilk ilkeler ve bu ilkelerden hareketle
ruhun gelişmesi ise düşünce bakımından yetkin olması yapılan çıkarımlar vardır. Hem bu ilkeleri kendi gücü ile
demektir. Spinoza, düşünce bakımından yetkin olmayı, en kavrayan hem de bu ilkelerden hareketle çıkarımlar yapan
açık ve en seçik tasarımlara sahip olmak olarak açıklar. akıldır. Descartes’e göre bu ilk ilkeler “Düşünüyorum, o
Bu nedenli erdemli bir ruhun, bu tasarımlara ulaşmak için halde varım” türünden kendisinden şüphe edilmesi asla
sürekli etkin olması gerektiğini savunur. mümkün olmayan sezgi yoluyla elde edilen ilkelerdir.
Parçadan hareketle aşağıdakilerden hangisinin Spi- Buna göre Descartes ile ilgili aşağıdakilerden hangisi
noza’nın görüşüne uygun olduğu söylenebilir? söylenebilir?
A) Fiziksel ve ruhsal eğilimler arasında bir benzerlik yok- A) Empirist bir filozoftur.
tur. B) Her şeyden şüphe eder.
B) Erdem ruhun düşünce bakımından geliştirilmesidir. C) Sezgiyi tamamen reddetmiştir.
C) Ahlak Yasası yoktur. D) Doğru bilginin kaynağının sezgi olduğunu savunur.
D) Erdem insanın bedensel istekleri ile davranışlarının tu- E) Rasyonalist bir felsefi görüş ileri sürmüştür.
tarlı olmasıdır.
E) Ahlak Yasası doğa yasasından bağımsızdır.
5. Descartes Felsefenin İlkeleri kitabında kesin bir bilgiye 7. Spinoza’nın ahlak öğretisi, varlık öğretisine dayanır. Ona
ulaşmada şüpheyi nasıl kullandığını açıklar. Ona göre ger- göre Ahlak Yasası, kaynağını doğa yasasından alır. Bu
çeğe ulaşabilmek için öncelikle tüm nesnelerin varlığın- nedenle insan doğa yasasına uyarak evrensel ahlaka
dan ve bu nesnelerin bilgisinden kuşku duymak gerekir. ulaşabilir. Ve Tanrı’nın da sevgisini kazanır. Çünkü doğa
Bu nedenle tüm şeylerin varlığından ve bilgisinden kuşku yasası ile Tanrı bir ve aynı şeydir. Fakat doğa yasasına
duyan Descartes; kuşku duyduğundan kuşku duyamaya- ulaşmak için insanın önünde aşması gereken tutku ve
cağı sonucuna varır. Kuşku duymak için, kendisinin var arzu engeli vardır. Bu engeller yalnızca aklın verdiği bilgiy-
olması gerektiğini dile getiren Descartes, bunu edindiği le aşıla bilir. Bilgiden aldıkları güç sayesinde insanlar tutku
ilk doğru bilgi olarak görür. Böylece kendisinden sonrada ve arzularının esiri olmaktan kurtulur, hür ve erdemli olur.
etkisi hiç geçmeyecek olan sözünü ortaya koyar: “Düşü-
Buna göre Spinoza ile ilgili aşağıdakilerden hangisi
nüyorum, o halde varım”.
söylenemez?
Paragrafa konu edinilen Descartes’ın felsefesinde
A) Evrensel ahlak yasasının varlığını savunur.
“şüphe”nin yeri ile ilgili aşağıdakilerden hangisi doğ-
B) Apriori bilgi erdemli eylemin temelinde yer alır.
ru değildir?
C) İnsanın bilgi ile özgür olacağı fikrini benimser.
A) Araçtır. D) İnsan mutlu olmak için arzu ve isteklerini gerçekleştir-
B) Geçicidir. mek zorundadır.
C) Yöntemdir. E) Ahlak anlayışının temelinde panteizm görüşü vardır.
D) Amaçtır.
E) Metottur.
TEST 1. B 2. A 3. E 4. C 5. D 6. D 7. D 8. B
1. Leibniz’e göre birtakım kavramlar deneyden önce zihinde 3. Descartes’a göre töz ruh ve madde olarak ikiye ayrılır. Ru-
bulunmaktadırlar; geometrinin kavramları buna örnek ve- hun temel niteliği “düşünme”, maddenin temel niteliği ise
rilebilir. Çünkü duyular bize hiçbir zaman tam bir daireyi “yer kaplama”dır. Bu iki nitelik bir araya gelemez. Yani ruh
veremezler; bunun gibi sayılar da duyulardan edinilemez. yer kaplamaz, madde ise düşünemez. Buna rağmen bu
Bu tür kavramlar zihin için doğuştan olan kavramlardır. iki farklı tözün insanda bir arada bulunduğunu dile getiren
Doğuştan bilgiler arasında her şeyden önce “Tanrı düşün- Descartes’e göre, biri ötekinde olup bitenlerin nedeni ol-
cesi” vardır. Bu kavramlar ilkin ruhumuzun derinliklerinde mayan ve başlı başlarına ayrı birer gerçek alanına sahip
saklıdırlar, sanki uykudadırlar, zamanla deneyim yoluyla olan iki tözün aralarında bir bağlantı olması gerekir.
uyandırılıp yukarıya çıkarılırlar.
Descartes’ın felsefesinde cevap aradığı; kendisinden
Buna göre Leibniz aşağıdaki sorulardan hangisine sonraki felsefe sistemlerini de etkilemiş olan felsefi
cevap vermektedir? sorun aşağıdakilerden hangisidir?
Paragrafta altı çizili olan ifadeden hareketle aşağıdaki Descartes ve Spinoza’nın töz anlayışları ile ilgili aşa-
düşünürlerden hangisinin devlet anlayışının Spino- ğıdakilerden hangisine ulaşılamaz?
za’nın devlet anlayışı ile benzerlik gösterdiği söylene-
A) Töz anlayışları rasyonalizme dayanır.
bilir?
B) Töz kavramı “en yetkin olan varlık” ile açıklanmıştır.
A) Thomas Hobbes C) Düalist töz anlayışını benimsemişlerdir.
B) René Descartes D) Töz anlayışları Tanrı kavramına dayanır.
C) Niccolò Machiavelli E) Tüm varolanların varlık sebebinin “töz” olduğunu ileri
D) John Locke sürerler.
E) Jean-Jacques Rousseau
5. Aşağıdakilerden hangisi Leibnize’in sozsuz töz olarak 7. ……………. kavramı Descartes’e göre var olmak için ken-
tanımladığı; onun felsefesinde önemli bir yere sahip dinden başka hiçbir şeyin varlığına muhtaç olmayan şeydir.
olan “monad” kavramının özellikleri arasında sayıla- Spinoza’ya göre ise kendiliğinden ve kendisi için var olan-
maz? dır.
TEST 1. B 2. A 3. C 4. C 5. A 6. C 7. E 8. C
1. Aşağıdakilerden hangisi 17. yüzyılın bilimsel gelişme- 3. Descartes’a göre filozof, doğruyu tek başına bulmak zo-
leri içinde sayılamaz? rundadır. Bunu yaparken dünyada varolan sorunlarla ile
ilgilenmeyen bir düşünce yapısı kurmamalıdır. Filozofun
A) Siyasi ve Dini otoritelerden bağımsız bilimsel çalışma-
nihai macı insana yararlı olacak bilgileri ortaya koymaktır.
lar ortaya konulmuştur.
Bu amaca giderken belirli ilkelerin ve yolların ortaya kon-
B) Evrenin nasıl bir sisteme sahip olduğu ile ilgili birçok ması gerekir. Ancak böyle hem felsefe hem doğa bilimleri
farkı görüş ileri sürülmüştür. hem de ahlak alanında, insanlığın işine yarayacak, mutlu
C) Akla duyulan güven deneye verilen önemi azaltmıştır. bir yaşam sürmesini sağlayacak temellerin ortaya çıkması
D) Doğaya egemen olma anlayışı vardır.
sağlanabilir.
E) Evrende olup biten her şeyin bir neden bağlı olduğu
fikri egemendir. Descartes’a göre aşağıdakilerden hangisi filozofun
görevleri arasında yer almaz?
Buna göre töz kavramı ile ilgili aşağıdakilerden yimin iki türü vardır. Duyum, dış dünyadaki şeyler ve
süreçlerle ilgiliyken; düşünüm ise kendi zihnimizde ger-
hangisine ulaşılabilir?
çekleşen işlemlerle ilgilidir.
A) Tözün taşıyıcısı şeylerin nitelikleridir.
Buna göre Descartes ve Locke felsefesinde ortak
B) Varlığını araştırmak mümkün değildir.
C) Ancak nitelikler aracılığıyla araştırılabilir. olan aşağıdakilerden hangisinde doğru verilmiştir?
5. Spinoza’ya göre devletin amacı, ölçüsüz bir egoizmin in- 7. “ ‘Düşünüyorum, öyleyse varım’ önermesi bir kimsenin ak-
sanlar arasında yaratacağı bir genel savaş durumuna son lına gelen ilk ve en doğru önermedir. Zira düşüncemizden
vermek, barışı sağlamaktır. Ancak, devletin insanlar üze- edindiğimiz bilgi bedenimizden edindiğimiz bilgiden önce
rinde tam bir tahakküm kurarak onları köleleştirmesine de gelir. Örneğin dokunduğum ya da gördüğüm için bir yer
karşı çıkan Spinoza, devletin insanın özgür bir varlık oldu- olduğu kanısına varıyorsam, salt buna dayanarak daha
ğunu unutmaması gerektiğini savunur. Spinoza’nın devlet güçlü bir nedenle düşüncemin var olduğuna ya da bu-
anlayışı, insanın hem bedenini hem de ruhunu geliştirme- lunduğuna inanmalıyım. Aslında düşüncede pek çok bilgi
sine en elverişli olan özgür bir ortamın devlet tarafından vardır ve düşünce kendine birtakım kanıtların oluşumuna
hazırlanmasına dayanır. yarayan bazı genel kavramlar da bulur. Örneğin, düşün-
cede sayı ve şekil kavramları bulunduğu gibi açık birçok
Buna göre paragrafta aşağıdaki sorulardan hangisine
ortak kavram vardır.”
cevap verilmemiştir?
Descartes
A) Devlet neden kurulmuştur?
Buna göre aşağıdakilerden hangisi Descartes’ın bilgi
B) İnsan irade sahibi bir varlık mıdır?
C) Devletin görevi nedir? anlayışına uygun değildir?
D) En iyi yönetim şekli hangisidir?
A) Doğru bilginin açık ve seçik olması gerekir.
E) Baskıcı bir devlet anlayışı gerekli midir?
B) Doğru bilginin kaynağı deney ve akıldır.
C) Doğru bilgi apriori bilgidir.
D) Bilgilerin kaynağında deney yoktur.
E) Aklın bilgisi açık ve seçik bilgilerdir.
6. Spinoza, iki ayrı töz anlayışına zihin ile bedenin ara- 8. “İnsan doğasında üç temel kavga nedeni buluyoruz. Bi-
larında etkileşim problemi oluşturduğu için karşı çı- rincisi rekabet, ikincisi güvensizlik, üçüncüsü de şan ve
kar. Ona göre ikili töz anlayışı insanı iki farlı alana şeref. (…) Devlet olmadıkça herkes herkese karşı daima
bölerek bütünlüklü bir açıklama yapamamıştır. Bu savaş hâlindedir. Buradan şu açıkça görülür ki insanlar
nedenle Spinoza, düşünme ve yer kaplama özellik- hepsini birden korku altında tutacak genel bir güç olma-
lerini tek tözde bulunan iki farklı nitelik olarak kabul dan yaşadıkları vakit, savaş denilen o durumun içindedir-
eder. Bu anlayışıyla beden ve zihin arasındaki kopukluğu ler ve bu savaş herkesin herkese karşı savaşıdır.”
Spinoza’nın eleştirdiği töz anlayışı ile bu anlayışı or- Hobbes’un Leviathan adlı eserinden alınan bu parça-
taya koyan filozofun adı aşağıdakilerden hangisinde ya göre toplumda adaletin sağlanması için aşağıdaki-
doğru verilmiştir? lerden hangisi gerekli değildir?
TEST 1. C 2. C 3. A 4. D 5. D 6. D 7B 8. C
11.SINIF
FELSEFE
8. FASİKÜL:
18. YÜZYIL - 19. YÜZYIL
FELSEFESİ’NİN ORTAYA ÇIKIŞI
KAZANIMLAR
µ 18. Yüzyıl – 19. Yüzyıl Felsefesi’ninn ortaya çıkışı hakkında bilgi verir.
µ Felsefi düşünce ortamının M.S. 2. Yüzyıl – M.S. 5 Yüzyıl arasındaki karakteristik özellikleri anlatılır.
µ 18. Yüzyıl – 19. Yüzyıl Felsefesi’ndeki örnek düşünce ve argümanlar felsefi açıdan değerledirilir.
µ Örnek felsefi metinler üzerinden 18. Yüzyıl – 19. Yüzyıl Felsefesi filozoflarının görüşleri analiz edilir.
µ 18.Yüzyıl – 19. Yüzyıl Felsefesi’ndeki bazı görüşler ifade edilir
µ 18. Yüzyıl - 19. Yüzyıl Felsefesi’nde öne çıkan problemler dile getirilir.
8.
FASİKÜL 18. Yüzyıl - 19. Yüzyıl Felsefesi’nin Ortaya Çıkışı
Orta Çağ’ın düşünce ve değer kalıplarının çözülmeye Tarih boyunca felsefe, her çağda, toplumsal olayların et-
başlaması sonucunda Rönesans ile “insanın varlığının kisi altında kalmıştır. Bunun en önemli nedeni filozofların kendi
anlamı ve bu dünya içindeki yeri” bir problem haline gel- yaşadıkları dönemlerinde var olan sorunlardan etkilenmeleri ve
miştir. Bu problem 17. Yüzyıl Felsefesi ile daha sistemli bu sorunlara bir çözüm sunmak için çaba harcamalarıdır.
bir hal almıştır. Ancak 18. yüzyılda bu sorun en geniş 18 - 19. Yüzyıl Felsefesi de hem kendisinden önceki dönemde
ölçüsü ile ele alınmış ve bu probleme verilen yanıtların, hem de kendi döneminde gerçekleşen toplumsal olayların et-
günümüze kadar, Batı dünyasının kültür yapısı üzerinde kisinde kalmıştır.
çok kesin etkileri olmuştur. Bu nedenle 15-17. Yüzyıl
Felsefesi, Aydınlanma Felsefesi’ne zemin hazırlamıştır, Buna göre bu parçadan hareketle aşağıdaki yargı-
diyebiliriz. lardan hangisine ulaşılamaz?
Aydınlanma, Orta Çağ’ın kapanması ile, Orta Çağ’ın A) 18. Yüzyıl Felsefesi Skolastik Düşünce’nin ekişinden kur-
hayat anlayışına karşı yeni bir dünya görüşü olarak orta- tulamamıştır.
ya çıkmıştır. Bu gelişmeyi açan Rönesans’tır. Orta Çağ
B) Felsefe yaşamla iç içedir.
döneminde Batı, ortaya konulan tüm problemlere din te-
C) 18-19. Yüzyıl Felsefesi’ni etkileyen birden fazla problem
melinde açıklamalar getirmiştir. Bu yüzden Orta Çağ
vardır.
Felsefesi’ne; aklın kullanımına izin verme yen, baskıcı ve
eleştiriye kapalı bir düşünme sistemi egemen olmuştur. D) Toplumsal olaylar kültürel gelişmeler üzerinde etkili olmuş-
Rönesans’ın ortaya çıkışıyla bu baskı azalmış, “insanın tur.
dünyadaki yeri” bütün otoritelerden bağımsız sadece akıl E) Filozoflar toplumsal olaylara kayıtsız kalmamıştır.
ve deneyi temele alarak problem edinilmeye çalışılmıştır.
Ancak Rönesans’ın bir geçiş dönemi olması nedeniyle
Orta Çağ’ın izlerini taşıması, bu amacın tam olarak ger-
çekleştirilememesine sebep olmuştur. Bununla birlikte
ortaya çıkan bilimsel ve felsefi gelişmeler, din merkezli
düşünceden insan merkezli düşünceye geçilmesini sağla-
mıştır. Bu nedenle, yeni bir dünya görüşünü aramada ilk
denemeleri yapan Rönesans düşüncesinin formülleri,
doğal olarak, henüz bulanıktır. Rönesans, “yeni” olanı
arama yolunda bir araştırma çağıdır. 17. yüzyılda bu durum
değişmiştir: 17. yüzyıl Rönesans’ın ortaya koyduğu, buluş
ve ilkeleri sistemli bir düşünce ile derleyip düzenleyen bir Not: 18. yüzyılın sonlarına doğru ortaya çıkan
yüzyıldır. Fransız Devrimi, bir bakımdan, bu düşünce-
18. yüzyılda ise Kilise ve dinin otoritesinden uzak, lerin politik-sosyal alana uygulanmasından
insanın hayatına kendi aklını kullanarak kendisi yön vere- doğmuştur. Tazminat’tan beri bizim de geçir-
ceği görüşü hakimdir. Batı’da yaşanan bu bireysel ve diğimiz değişmeler ile devrimlerde Aydınlan-
toplumsal değişimlerden dolayı 18- 19. Yüzyıl Felsefesi’ne ma düşüncelerinin büyük bir payı vardır.
Bu dönem felsefesini daha iyi anlamak için öncelikle 18. Yüzyıl Felsefesi’nin ortaya çıkmasında etkisi olan bir-
dönemin özelliklerine ve öne çıkan problemlerine bakmak çok gelişme söz konusudur.
gerekir.
Aşağıdakilerden hangisi gelişmeler arasında yer
alamaz?
değil; doğanın bir parçası olarak görülür. İnsanın akıl E) Reform Hareketleri
sahibi bir varlık olması, onun eylemleriyle dünyayı daha
güzel bir yere dönüştürebilme gücüne ve özgürlüğüne
sahip olduğu, düşüncesini doğurmuştur. Bu nedenle
“Aydınlanma”; insanı, düşünen, eleştiren, özgür bir varlık
olarak ele almıştır. Akla duyulan kesin güven birçok alan- Örnek 3
da gelişme kaydedilmesini sağlamıştır. Hem ekonomik ve
siyasi alanda hem de bilim, sanat ve felsefede yapılan Orta Çağ’ın Kilise temelli düşüncesi Rönesans hareketi
çalışmalarda bu düşüncenin yansımaları görülmüştür. ile çözülmeye başlamıştır. 17. Yüzyıl düşünürlerinin bilime yö-
Aydınlanmanın ana özelliği, laik bir dünya görüşünü nelmesi ile güç kazanan bu hareket; 18. yüzyılda Aydınlanma
kendisine temel yapması, bu laik görüşü hayatın her ala- Düşüncesi sayesinde hayatın tüm alanlarına nüfus ederek; tüm
nında uygulamaya çalışmasıdır. Rönesans ile başlayan ve otoritelere karşı bir başkaldırıya dönüşmüştür. Aydınlanma filo-
17. Yüzyıl Felsefesi ile sistemli bir hal alan Kilise ve dinin zofu Immanuel Kant insanın geçirdiği bu süreci bir Aydınlanma
insana belirlediği amaçtan uzaklaşma; 18. yüzyılda haya- süreci olarak ele alırken; Aydınlanma kavramını, “insanın kendi
tın her alanında laikleşme hareketi ile en yüksek noktası- suçu ile düşmüş olduğu bir ergin olmayış durumundan kendi
na erişecektir. aklını kullanarak kurtulması” olarak tanımlamıştır.
✳ Düşünce özgürlüğü fikri oluşmuştur. B) Kant’a göre Aydınlanma öncesinde olan tüm durum ve
🗿 J. Locke Örnek 5
Ona göre insan zihni do-
ğuştan boş bir levhadır 18- 19. Yüzyıl Felsefesi insanı ve doğayı ele alırken mer-
(Tabula Rasa). İnsan son- keze aklı koymaktadır. Bu dönemde felsefe, sanat, bilim gibi
radan yaşantı sonucunda alanlarda yapılan çalışmalarda akla kesin güven söz konusu-
bilgiyi elde eder. Locke’a dur. Bu nedenle bu döneme “Aydınlanma” ve “Akıl Çağı” gibi
göre, insan duyu organları farklı isimlerde verilmiştir.
sayesinde, deneyimler
Aşağıdakilerden hangisi 18- 19. Yüzyıl Felsefesi’nin
aracılığıyla dış dünyadan
özellikleri arasında gösterilemez?
aldığı izlenimleri zihninde
tasarlayarak bilgiye ulaşır. A) Felsefe alanında önemli eserler verilmiştir.
B) Her alanda yeniliğe açık bir anlayışa sahiptir.
C) Dini otoritelere karşı bağlılık gerekli görülmüştür.
D) Bireyin mutluluğu ve özgürlüğü ön planda tutulmuştur.
E) İnsan hakları ve düşünce özgürlüğü gibi fikirler ileri sürül-
müştür.
🗿 Kant Örnek 6
Ona göre bilgi edinmede Kant’ın amacı, metafizikte de bilimlerdeki gibi bilgilerin
ne sadece akıl ne de sa- elde edilip edilemeyeceğini göstermektir. Bunun için önce bil-
dece deneyimlerin tek ba- ginin oluşumunu açıklamaya çalışır. O, aklın kullanımını teorik
şına yeterli değildir. Kant ve pratik olarak ikiye ayırır. Teorik aklın sınırları içindeki doğa
insanın bilgi edinmede bilgimizin temelinde şekilsiz bir sıvıya benzeyen duyu verileri
hem aklı hem de dene- bulunur. Bu duyu verileri, anlama yetimizde önceden hazır
yimleri birlikte kullandığını olarak bulunan (apriori) ve bir kap gibi iş gören kategorilere
savunur. “Algısız kavramlar yerleştirilerek bilgi hâline getirilir. Teorik akıl; ruh, tanrı vb. ideler
boş, kavramsız algılar kör- üzerinde düşünmeye başladığındaysa çelişkilere düşer. Çünkü
dür.” Sözü ile duyu verileri bu ideler duyularla algılanamadığından kategorilerle de biçim-
olmadan aklın; aklın kate- lendirilemez. Artık duyular üstüyle ilgili olan pratik aklın alanına
gorileri olmadan da deneyimin bir anlam ifade etmediğini girilmiş demektir.
belirtmiştir. Böylece Kant; bilgi anlayışıyla rasyonalizm ve
empirizmi birleştirerek yeni bir felsefi ekol ortaya koymuştur: Bu parçadan aşağıdaki yargıların hangisi çıkarıla-
Kritisizm. Bu akıma göre, insan; duyuları aracılığıyla dış maz?
dünyadan aldığı verileri aklın kategorilerinde işleyerek bil- A) Metafizik bilgi ancak teorik akıl vasıtasıyla elde
giyi elde eder. edilebilir.
B) Bilginin oluşum sürecinde zihin ve duyum birlikte
çalışır.
C) Aklın çeşitli alanlarda geçerli farklı işlevleri vardır.
D) Görünenin dışında akılla kavranan dünyaya pratik
akılla geçilir.
E) Doğa ile ilgili bilgilerimizin temelinde duyu verilerinin
kategorilerle işlenmesi vardır.
2018 AYT
🗿 Rousseau
Varlık Anlayışı: Doğa durumunda insanla-
rın birbirleriyle eşit ve
Hobbes deneyci bir düşünürdür. Bir şeyi anlamak ya
mutlu yaşadıklarını savu-
da hakkında fikir beyan etmek için o şeyin deneyimlen-
nan Rousseau; tarımla
mesi gerektiğini düşünür. Bir şeyi var diyebilmemiz içinde
birlikte ortaya çıkan özel
onun var olduğunun belirtilmesi gerekir. Dolaysıyla varlık
mülkiyet anlayışı ile bu du-
hakkındaki en kesin ve net olan ifade onun deneyimlenen
rumun bozulduğunu ileri
şeyler hakkında gösterilen net ifadelerdir. Hobbes var
sürer. Doğa durumundaki
olanlar üzerine incelemesini cisimci madde anlayışı ile
eşitliğin ortadan kalkması
geliştirdiği düşünceyle başlar. Tek tek maddelerden hare-
ile ortaya çıkan tembellik
ketle bütüne ulaşılabileceğini düşünür. Dış dünyaya bak-
ve lüks düzenin tamamen
tığımız zaman bir şeye var diyebilmemiz için onu deneyle
bozulmasına sebep olmuştur. Bu nedenle insanların bir
açıklanması gerektiği düşüncesi üzerinden maddelerin
araya gelerek zorunlu olarak “toplumsal sözleşme” yapıp;
varlığı açıklanır. Hobbes’a göre varolanlar maddeden tü-
devleti kurduğunu düşünür.
remiştir. Her madde ise bir cisimdir ve cisimler insan
düşüncesinin sınırlarını indirgenemeyecek kadar fazladırlar.
Biz cisimlerin sadece madde olarak deneyimlediğimiz
ölçüde var olduklarını söyleyebiliriz. Fakat insan düşünce-
sinden bağımsız olan çok fazla cisim olduğu gibi cisimler
dünyanın her parçasını oluştururlar.
Örnek 9 Örnek 10
17. Yüzyıl Felsefesi’nde olduğu gibi 18- 19. Yüzyıl Fel- I. Devletin görevi suç işleyen kimseleri adaletli bir
sefesi’nde de devletin nasıl oluştuğu hususunda farklı görüşler şekilde cezalandırmaktır.
ortaya atılmıştır. Devletin nasıl kurulduğu üzerine ileri sürülen II. En iyi yönetim şekli mutlak monarşidir.
bu görüşler aynı zamanda devletin nasıl olması gerektiği soru- III. Doğa durumunda herkes eşit ve özgürdür.
suna da cevap sunmaya çalışmıştır. Bu filozofların başına 17.
IV. Toplumsal sözleşme özel mülkiyet hakkı ile bozu-
Yüzyılda Hobbes ve Locke 18. Yüzyılda ise Rousseau gelmek-
lan toplum düzenini yeniden sağlamak için yapıl-
tedir.
mıştır.
Buna göre bu filozofların devlet anlayışları ile ilgili V. En iyi yönetim şekli güçler ayrılığı ilkesine dayalı
aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? demokrasidir.
A) Hobbes’a göre insanlar doğal durumunda birbirleri ile sa- VI. Doğa durumunda savaş ve kargaşa ortamı vardır.
vaş halindedir. VII. Devlet toplumsal düzeni ve güvenliği sağlamak
B) Montesquieu’ya göre devletteki güçler ayrılığı ilkesi insa- için her türlü baskıyı uygulayabilir.
nın hak ve özgürlüklerinin korunması için zorunludur. VIII. Sözleşme savaş durumunu sonlandırmak için in-
C) Locke ve Rousseau insanın doğal durumdaki hali ile ilgili sanların kendi rızalarıyla haklarını bir egemene
aynı fikri savunmuşlardır. devretmeleridir.
D) Rousseau’ya göre doğal durumda insan insanın kurdudur.
IX. En iyi yönetim şekli demokrasidir.
E) Locke’a göre doğal durumda insanlar dayanışma halinde
X. Sözleşme toplumda işlenen suçları cezalandırma
yaşabilirler.
hakkının bir egemene devredilmesi için yapılmış-
tır.
XI. Devletin görevi insanların hak ve özgürlüklerini ko-
ruma altına alarak toplumdaki düzeni sağlamaktır.
1. Locke’a göre doğa durumunda herkes eşittir. Locke’un 3. Aydınlanma Yüzyılı’nın ideali, bilginin ilerlemesine daya-
Felsefesi’nde doğa durumu insanların birbiriyle dayanış- nan entelektüel bir kültürdür. Aklın aydınlattığı doğrular ile
ma hâlinde olduğu bir durum olarak düşünülmüştür. Eğer beslenecek olan bu kültür sonsuz bir ilerlemeye adaydır.
bir kişi bu barış durumunu bozarsa; zarara uğrayan kişi Akla karşı beslediği bu güven yüzünden Aydınlanma Dü-
tarafından orantılı bir şekilde cezalandırılır. Cezalandırma şüncesi, geleneklerin köleliğinden kurtulacağına, kaderini
işinde insanların öfkelerine yenik düşebileceklerini belir- kendisi kendi eliyle düzenleyeceğine, insanın özgürlük ve
ten Locke, bu durumun kargaşa yaratabileceğini söyler. mutluluğunun boyuna artacağına inanır. Bu güvenle tari-
Dolayısıyla hukukun güvencesi için haklarını insanların hin oluşturduğu bütün kurumları aklın süzgecinden geçirir;
kendi istekleriyle siyasal bir otoriteye yani devlete devret- toplumu, devleti, dini ve eğitimi aklın ilkelerine göre yeni
tiklerini belirtir. baştan düzenlemeye girişir; nihayet, yolunu aklın göster-
diği bu durmadan gelişip ilerleyen entelektüel kültür temeli
Buna göre aşağıdakilerden hangisi Locke’un devlet
üzerinde insanlığın birleşeceğine inanır.
anlayışına uygundur?
Parçadan hareketle aşağıdakilerden hangisi söylene-
A) Doğa durumunda insan insanın kurdudur.
bilir?
B) Toplumun düzenini sağlamak için yöneticilerin sınırsız
yetkileri vardır. A) Aydınlanma hareketi felsefe ile sınırlı kalmıştır.
C) Meşru yönetimin kaynağı çoğulcu iradedir. B) Aydınlanma düşüncesi halka ulaşamamıştır.
D) Eşitlik insanın doğasına aykırıdır. C) Aydınlanma hareketi siyasi bir temele sahiptir.
E) Devletin kaynağı Tanrı’dır. D) Aydınlanma düşüncesi her alanda aklın temele alınma-
sına dayanır.
E) Sanat ve edebiyat alanlarında aydınlanma düşüncesi
2. Hobbes’a göre devlet toplumsal düzeni ve güvenliği yer bulamamıştır.
sağlamak için her türlü önlemi almakla yükümlüdür.
Locke’a göre Devletin görevi suç işleyen kimseleri
adaletli bir şekilde cezalandırmaktır.
4. Doğa durumdaki yaşayışta tam bir eşitlik olduğunu savu- 6. “Doğa insanı bir ereğe göre yaratmıştır; bu erek ne ola-
nan Rousseau; tarımın başlaması ve buna bağlı olarak bilir? Birçok ahlâk öğretilerinin ileri sürdükleri gibi, bu
mülkiyet kavramının ortaya çıkması ile bu durumun bo- “mutluluğa erişmek” olsa, doğa insanı çok yanlış, çok ters
yaratmış demek gerekirdi. Çünkü mutlu olması için insana
zulduğunu ileri sürer. Toprağın işlenmesi, bölünmesine
yalnız içgüdüleri pekâlâ yeterdi (…) Ama, insanda içgü-
sebep olmuştur. Böylece “hak” ve “haksızlık” kavramları
dülerden başka bir de akıl var; işte bu akıl denilen güç de
ortaya çıkmıştır. Bu nedenle bozulan düzenin tekrar sağ- kılı kırk yaran bu yeti de insanı hiç de mutluluğa götüren
lanması için insanların bir toplumsal sözleşme yaptığını bir şey değil; mutluluğa ulaştırmada hiç de iyi bir kılavuz
dile getiren Rousseau’ya göre sözleşme ile mülkiyet ve değil. Bundan dolayı doğa insan için mutluluktan başka bir
eşitsizlik pekiştirilmiş, özgürlük ise ortadan kaldırılmıştır. şeyi göz önünde bulundurmuş olmalı.”
Immanuel Kant
Buna göre Rousseau’nın devlet anlayışı ile ilgili aşa-
ğıdakilerden hangisi söylenemez? Parçadan hareketle Kant’a göre “doğanın insan için
göz önünde bulundurduğu şey” aşağıdakilerden han-
A) Devlet bireyin hak ve özgürlüklerini korumalıdır. gisidir?
B) Özel mülkiyet anlayışı insanın insan yapan özelliği or-
A) Özgürlük B) İyi C) Mutluluk
tadan kaldırmıştır.
D) Huzur E) İnanç
C) Sözleşme ile insanlar eşit haklara sahip olmuştur.
D) Devlet özel mülkiyet anlayışını olumlamıştır.
E) Devletin görevi toplumun düzenini sağlamaktır. 7. Locke’a göre, Descartes’in doğuştan insan zihninde bu-
lunduğunu söylediği mantığın ana ilkeleri olan “özdeşlik
ilkesi” ile “çelişmezlik ilkesi”, yaşam içinde öğrenilen ilke-
5. I. Özgün bir felsefi gelenek geliştirilememiştir. lerdir. Descartes’in savı doğru olsaydı, bu ilkeleri çocukla-
II. Hukuk sistemi Kilise’ye bağlıdır. rın çok küçük yaşlardan itibaren bilmeleri gerekirdi. Çünkü
çocukların ruhlarında yerleşik olan şeyleri bilmemeleri
III. Felsefede yeni ekoller çıkmıştır.
de bir çelişme olurdu. Ancak çocuklarda böyle bir ilkenin
IV. Felsefede önemli eserler verilirken; sanat ve edebiyatla
öğretilmeden oluşmadığını yaşam içinde gözlemlediğini
ilgilenilmemiştir.
söyleyen Locke, çocukların “çelişmezlik ilkesi”ni öğrenme-
V. Aydın ve yazarlar sınıfı oluşmuştur. den çok önce; acıyı tatlıdan, kırmızıyı sarıdan ayırt etmeyi
VI. Dini otoritelere karşı çıkılırken; siyasi otoritelere bağlı öğrendiğini söyler. Bu nedenle Descartes’in savı, Locke’a
kalınmıştır. göre hatalıdır.
Yukarıda verilen özelliklerden hangisi ya da hangileri Buna göre aşağıdakilerden hangisi Locke’un Descra-
18 - 19. Yüzyıl Felsefesi için söylenebilir? tes’e yönelttiği eleştiriler arasında yer almaz?
D) III ve V lidir.
TEST 1. C 2. A 3. D 4. C 5. D 6. A 7. A
1. Hegel’e göre tüm gerçekliğin temelini diyalektik süreç 3. Montesquieu, iki toplum arasındaki ilişkiyi düzenleyen
oluşturur. Diyalektik süreci, düşünce ve olgusal gerçekliğe hukukun devletler hukuku, devlet içindeki siyasi ilişkileri
karşılık gelen diyalektiğin üçlü gelişim evreleriyle açıkla- düzenleyen hukukun siyasal hukuk ve kişiler arası ilişki-
yan Hegel, varolan her şeyin başka bir şey olma eğilimini leri düzenleyen hukukun da medeni hukuk olduğunu ileri
kendi içinde taşıdığını ve uygun koşullar sağlandığında bu sürer. İnsanın özgür bir varlık olduğunu savunan düşünür;
değişimin gerçekleştiğini ileri sürer. bu özgürlüğün korunması için devletlerde güçler ayrılığı
ilkesinin benimsenmesi gerektiğini savunur. Bu nedenle
Hegel’in diyalektik sürecin temeline koyduğu bu üç
devletlerde bulunan yasama, yürütme ve yargı güçlerinin
evre sırasıyla aşağıdakilerden hangisinde doğru ola-
birbirini denetlemesini özgürlüğün korunmasının şartı ola-
rak verilmiştir?
rak görür.
A) Sentez - Tez - Antitez
Buna göre Montesquieu ile ilgili aşağıdakilerden han-
B) Sentez - Antitez - Sav
gisi yanlıştır?
C) Tez - Antitez - Sentez
D) Sentez - Antitez - Tez A) Devletin gücünün denetlenmezse özgürlük önünde en-
E) Antitez -Tez - Sentez gel oluşturabileceğini savunur.
B) Günümüz devlet sisteminin temelini oluşturmuştur.
C) Hukuk sistemini düzenlemiştir.
D) Devleti doğa durumu ile açıklamıştır.
E) Birey ve devlet arasındaki ilişkiyi tartışmıştır.
5. I. Mülkiyet anlayışı insanlar arasındaki eşitliği bozmuştur. 7. Antik Çağ Felsefesi’nde insan doğanın bir parçası
II. Devletin yasama, yargı ve yürütme yetkileri birbirinden olarak görülmüştür. Bu nedenle ilk filozoflar içinde
ayrılmalıdır. yaşadıkları doğanın nasıl oluştuğunu sorgulamışlardır.
III. İnsanlar zorunlu olarak “toplumsal sözleşme” yapmıştır. Orta Çağ Felsefesi’nde doğa; varlıkların en az değerli
olanıdır; Tanrı ise en yetkin ve en değerli varlıktır.
IV. En iyi yönetim şekli mutlak monarşidir.
Bu nedenle bu dönem düşünürleri insanın doğadan
V. Olması gereken doğal yaşama uygun olan yasaların
ne kadar uzaklaşırsa o kadar Tanrı’ya yaklaşacağını
çıkarılmasıdır.
savunmuşlardır.
Yukarıda numaralandırılmış olarak verilen bilgilerden Aydınlanma Felsefesi’nde insan; doğanın bir parça-
hangisi ya da hangileri Rousseau’nun görüşlerine uy- sıdır, doğa da insanın bir parçasıdır. Bu nedenle bu
gundur? dönem filozoflarından bazıları doğadan hareketle
insanı anlamaya çalışmış; bazıları ise insandan ha-
A) Yalnız I B) Yalnız III C) I ve III reketle doğayı açıklamaya çalışmıştır.
D) II, IIII ve V E) I, III ve V
Buna göre aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
TEST 1. C 2. C 3. D 4. C 5. E 6. E 7. D
1. Aydınlanma 18. Yüzyılda Fransa’da ortaya çıkan, etkileri 3. Rousseau’ya göre insan özgür bir varlık olarak doğması-
Almanya’da ve başka Avrupa ülkelerinde de duyulmuş ve na rağmen devleti kurduktan sonra mülkiyet anlayışının
yaşanmış olan düşünce sistemidir. Bu düşüncenin belirgin pekiştirilmesi ile özgürlüğünden yoksun kalmıştır. Ancak
özellikleri, insan yaşamında sürekli devam eden bir gelişi- bu durumun insanın doğasına uygun olmadığını savunan
me inanmak, insan aklına kesin bir güven duymak, dinsel Rousseau, bu tutarsızlığı ortadan kaldırmak için insanın
inancı ve geleneksel değerleri tartışmacı bir anlayış içinde kabul ettiği, yapı ve tutumuna özgür iradesiyle bağlandığı
ele almaktır. Hayatın tüm alanlarına nüfuz etmiş bu yeni bir devlet biçiminin oluşması gerektiğini savunur. Ancak
dünya görüşü insanın kendisine odaklanmıştır. böyle bir devlet biçiminde birey, devletin yalnız bir nesnesi
olarak değil; kurulmasında payı olan bir öznesi olarak gö-
Buna göre 18-19. Yüzyıl ile ilgili aşağıdakilerden han-
rülebilir.
gisi kesinlikle doğrudur?
Buna göre Rousseau’nun devlet anlayışının temelin-
A) Hümanizm anlayışının; hayatın her alanında ve devle-
de aşağıdakilerden hangisinin ön planda tutulduğu
tin tüm kurumlarında merkeze alması talep edilmiştir.
söylenebilir?
B) Aydınlanma hareketi 18. yüzyıldan öncesine dayanır.
C) Felsefe ve sanat alanında birçok gelişme görülürken, A) Devletin devamlılığı
bilim alanındaki çalışmalar yetersiz kalmıştır. B) Bireyin hak ve özgürlükleri
D) Aydınlanma hareketi tüm Avrupa’ya ulaşamamıştır. C) Siyasi otoriteye bağımlılığı
E) Siyasi otoriteye her koşulda bağlılık düşüncesi devam D) Toplumun mutluluğu
etmiştir. E) Özel mülkiyet anlayışı
5. “Ne kadar özen gösterilse de bebekler dünyaya geldikle- 7. Antik Yunan filozoflarından Protagoras, devletin ne ol-
rinde çevrelerini saran, çeşitli ve sürekli biçimlerde etkileri duğu ve nasıl bir yapıya sahip olması gerektiği üzerinde
altına girdikleri cisimlerin zihinlerinde bıraktığı izlenimler- durmuştur. Ona göre insanlar eşit doğarlar ve bu neden-
den kurtulamazlar. Işık ve renkler, sesler ve dokunulur le eşitsizlik insanın doğasına aykırıdır. Toplumda köle ve
nitelikler çocukların duyularını uyarma ve zihinlerine gir- efendi ayrımı yapılmamalıdır.
mede etkindir fakat bir çocuk yetişkin olana dek siyah ve
beyaz dışında hiçbir şey görmeyeceği bir yere kapatılsa Protagoras’ın eşitlik ile ilgili söyledikleri aşağıdaki
bir istiridye ya da ananasın tadını hiç yemediğinden bile- filozoflardan hangisinin devlet anlayışı ile benzerlik
meyeceği gibi kızıl ya da yeşil idelere de sahip olamaz.” göstermektedir?
J. Locke A) Hobbes
B) Rousseau
“İnsan Zihni Üzerine Bir Deneme” adlı kitabında söy-
C) Kant
lediği sözden hareketle Locke’un bilgi görüşü ile ilgili
D) Machiavelli
aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz?
E) Montesquieu
A) Rasyonalizmin bilgi anlayışı hatalıdır.
B) Çocuklarda doğuştan hiçbir ide bulunmaz.
C) İnsan zihninde duyularla algılanılmayan hiçbir şeyin
bilgisi yoktur.
D) Bazı ideler zihinde doğuştan bulunur.
E) Bilginin kaynağı deneyimlerdir.
6. “Yalan yere verilen bir sözün ödeve uygun olup olmadığı 8. “Aydınlanma”, insanın düşünme ve değerlemede din ve
sorununu en kısa, en yanılmaz şekilde aydınlatmam için, geleneklere bağlı kalmaktan kurtulup kendi aklı, kendi
kendime şunu sorarım: doğru olmayan bir sözle kendimi görgüleri ile hayatını aydınlatmaya girişmesidir.
güç durumdan sıyırma (benim ve başkaları için) genel
Aşağıdaki yargılardan hangisi “Aydınlanma” insanı-
yasa olacak olsa, memnun olur muydum? (…) Böylece
nın bir özelliği değildir?
çok geçmeden farkına varırım ki, yalanı gerçi isteyebilirim,
ama yalan söyleme konusunda genel bir yasa hiç isteye- A) Kendi değer yargılarını oluşturmak.
mem”. B) Kendi aklını kullanmak.
Immanuel Kant C) Otoritelere bağlı kalmak.
D) Özgür irade ile eylemde bulunmak.
Kant’ın Ahlak Metafiziğinin Temellendirilmesi adlı
E) Varolan bilgileri sorgulamak.
kitabında söylediklerine göre, Evrensel Ahlak Yasa-
sı’nın özelliği aşağıdakilerden hangisi olabilir?
TEST 1. A 2. E 3. B 4. B 5. D 6. D 7. B 8. C
11.SINIF
FELSEFE
9. FASİKÜL:
18. Yüzyıl - 19. Yüzyıl
Aydınlanma Felsefesi
KAZANIMLAR
µ 18. Yüzyıl – 19. Yüzyıl Aydınlanma Felsefesi hakkında bilgi verir.
µ Felsefi düşünce ortamının 18. Yüzyıl – 19. Yüzyıllar arasındaki karakteristik özellikleri anlatılır.
µ 18. Yüzyıl – 19. Yüzyıl Felsefesi filozoflarının görüşlerine yer verilir.
µ Örnek metinler üzerinden 18. Yüzyıl – 19. Yüzyıl Felsefesi filozoflarının görüşlerinin tartışmaları konu edinilir.
µ 18. Yüzyıl – 19. Yüzyıl Aydınlanma Felsefesi’nin günümüz düşünce ortamına etkisi ifade edilir.
9.
FASİKÜL M.S. 2. Yüzyıl - M.S. 15. Yüzyıl Felsefesi
Felsefe 2 11.Sınıf
9.
M.S. 2. Yüzyıl - M.S. 15. Yüzyıl Felsefesi FASİKÜL
11.Sınıf 3 Felsefe
9.
FASİKÜL M.S. 2. Yüzyıl - M.S. 15. Yüzyıl Felsefesi
Felsefe 4 11.Sınıf
9.
M.S. 2. Yüzyıl - M.S. 15. Yüzyıl Felsefesi FASİKÜL
11.Sınıf 5 Felsefe
9.
FASİKÜL M.S. 2. Yüzyıl - M.S. 15. Yüzyıl Felsefesi
Kant, Saf Aklın Eleştirisi adlı eserinde evreni “numen” 1. “Öyle eylemde bulun ki eyleminin gerisindeki mak-
ve “fenomen” olmak üzere iki varlık alanına ayırır. Fenomen, sim, herkes için geçerli evrensel bir yasa olsun!”
duyularla algılanabilen, somut, gözlemlenebilir olay ya da
2. “Kendinde ve başkalarında insanlığı bir araç olarak
nesnedir. Zaman ve mekan içinde ortaya çıkan ve dene-
görecek şekilde değil de onu bir amaç edinecek şe-
ye konu olabilecek olay ve olguların tümünü Kant fenomen
kilde davran.”
alan olarak dile getirir. Numen ise; kendinde olan şey,
fenomenin kendinde taşıdığı varoluşsal özdür. Kant’a göre 3. “Her zaman akıllı iradeni, evrensel bir yasa koyucu
bizim tüm bilgilerimiz Fenomen alana dayalıdır. Numen olarak görevde bulunacağı şekilde davran.”
yapısı gereği bilinemez ve tanımlanamaz olandır. Bu ne-
denle Kant numen alanın kapsadığı Tanrı, ruh gibi meta-
fizik konuların insan zihni tarafından bilinemeyeceğini
Örnek 4
savunur.
Ahlak Anlayışı
“İnsanlar, yaşamlarını ödeve uygun olarak koruyorlar ama
Kant’a göre Evrensel Ahlak Yasası mümkündür. Ancak ödevden dolayı değil. Buna karşılık eğer talihin kötü cilveleri
bu Ahlak Yasası’nın temeline ne bir dini anlayışı ne de ve umutsuz acı, yaşamdan tat almayı büsbütün yok ettiyse
Aristoteles’ten beri insanın yaşamının en yüksek amacı eğer ruhu güçlü olan mutsuz kişi, cesareti kırılmış ya da yıkılmış
olarak kabul edilen “mutluluk”u koymaz. Çünkü Kant için olmaktan çok alınyazısına küserek yaşamdan bağlarını kopar-
ahlaki eylem insanın arzuları ve içgüdüleri ile değil aklı mayı dileyebilir. Ancak yaşamını onu sevmeden, eğilimden ya
ile ilgilidir. Ona göre ahlaki eylemin temelinde iyi istenç da korkudan değil ödevden dolayı yine de sürdürüyorsa işte o
(iyi isteme) vardır. Kant “iyi istenç” kavramıyla kişinin her zaman maksiminin ahlaksal içeriği vardır.”
zaman doğru olarak kabul edilebilecek ilkelere göre eyle-
mesini anlar. Ona göre, insan, iyiyi kendi çıkarını düşün- Immanuel Kant
meden sadece iyi olduğu için seçerse, eylemine iyi iste-
Buna göre aşağıdakilerden hangisi eylemin “ödev-
meyi ilke almış olur. Bu nedenle ahlaki eylem ancak
den dolayı” gerçekleşmesi için gereklidir?
insanın kendi özgür iradesi gerçekleşmişse mümkündür.
A) İnsanın içgüdülerine göre eylemde bulunması
Kant; kendinden önceki filozoflardan farklı olarak;
B) İnsanın mutluluğa ulaşmak için eylemde bulunması
ahlaki eylemi, eylemlerin sonucuna göre değil, onların
C) İnsanın kendi çıkarına göre eylemde bulunması
arkasındaki amaca göre değerlendirir. Kant’a göre eylemin
D) İnsanın inancına uygun eylemde bulunması
amacı “ödeve uygun olmak” olmalıdır. Ödev insanın ken-
E) İnsanın sadece iyi olduğu için eylemde bulunması.
di özgür iradesiyle sorumluluğunu yüklendiği, koşulsuz,
içten ve vicdanı tarafından verilen emirlerdir. Ödeve uygun
davranmak, bütün insanlar için geçerli olan evrensel ahlak
ilkesi taşır. Bu nedenle Kant için bir irade, ancak ödevi
Alman İdealizmi
yerine getirdiği zaman iyi irade olur.
Alman İdealizmi, 19. Yüzyılda Kant Felsefesi’nin etki-
Kant, ahlaki eylemin temelinde üç ilkenin olduğunu
siyle oluşmuş bir felsefi gelenektir. Alman İdealizmi, baş-
ileri sürer. Bunlar Kant’ın maksimleri olarak da adlandırılır.
lıca Fichte, Schelling ve Hegel’in felsefelerini içine alır. Bu
Maksimler, herkes için geçerli, evrensel ilkelerdir. Kant’a
filozoflar her ne kadar birbirlerinden farklı görüşler ortaya
göre kişi, bu maksimlere uygun davranırsa ödeve uygun
koymuş olsalar da hepsini birleştiren nokta, Kant Felsefesi’ni
davranmış olur.
benimsemiş olmalarıdır. Alman İdealistlerinin başlıca ama-
cı Kant Felsefesi’nin eksiklerini tamamlayarak sarsılmaz
bir felsefe sistemi oluşturmaktır.
Felsefe 6 11.Sınıf
9.
M.S. 2. Yüzyıl - M.S. 15. Yüzyıl Felsefesi FASİKÜL
🗿 George Wilhelm Friedrich Hegel (1770- 1831) varlığı belli bir amaca göre yönlendirmekte ve ilerletmek-
tedir. Bu ilerleme ve gelişme diyalektik süreçle gerçekleş-
Georg Wilhelm Friedri-
mekte olup; sentez sürecinde oluş kavramı ortaya çıkmış-
ch Hegel 1770 yılında
tır.
Stuttgart’ta, bir devlet
memurunun oğlu olarak
dünyaya gelmiştir. Tü-
bingen’de Hölderlin ve
Schelling ile birlikte
Not: Hegel’e göre tüm kavramlar diyalektik
yaptığı öğrenimini bitir-
yöntemle birbirlerinden türetilebilir. Hegel’e
dikten sonra 1801 yılın-
göre bütün varlıklar tek bir özden bir ilkeden
da Jena Üniversitesi’n-
var olur. Bu ilkeye “Geist” adını verir, Geist,
de doçent olmuştur.
“mutlak akıl”, “tin”, “Tanrı” olarak da adlandı-
Daha sonra Heidelberg Üniversitesi’nde profesörlük yap-
rılır. Tüm varlıklar “Geist”ın ürünüdür.
mıştır. 1831 yılında kolera hastalığından hayatını kaybet-
miştir.
Bilgi Anlayışı
11.Sınıf 7 Felsefe
9.
FASİKÜL M.S. 2. Yüzyıl - M.S. 15. Yüzyıl Felsefesi
Örnek 5 Örnek 7
“Gerçek bütündür. Bütün ise ancak kendi gelişimi yo- Herakleitos evrenin sürekli değişim, akış ve oluş halinde
luyla kendini tümleyen özdür. Saltık üzerine söylenmesi gere- olduğunu söylemiştir. Ona göre temel olan, değişmeyen töz
ken onun özsel olarak sonuç olduğu, gerçekte ne ise ancak değil, değişmenin, akışın ve oluşun kendisidir. Herakleitos’a
erekte o olduğudur ve doğası edimsel, özne ve kendisinin ken- göre bu oluş ve değişim içinde varlıklar zıtlıkların savaşından
diliğinden oluş süreci olmak işte bunda yatar. Saltığın özde bir meydana gelir.
sonuç olarak kavranması gerektiği ne denli çelişkili görünse de
Buna göre Herakleitos’un oluş anlayışı aşağıdaki
biraz düşünüp taşınmak bu çelişki görünüşünü doğru bir yere
filozoflarından hangisinin varlık anlayışı ile benzerlik
oturtmaya yetecektir.”
göstermektedir?
George Wilhelm Friedrich Hegel
A) Immanuel Kant
Hegel’in Tinin Görüngü Bilimi adlı eserinde dile B) Johann Gottlieb Fichte
getirdiği bu “oluş süreci”nin adı aşağıdakilerden hangi- C) George Wilhelm Friedrich Hegel
sinde doğru verilmiştir? D) Friedrich Wilhelm Joseph Schelling
E) Jean Jacques Rousseau
A) Rasyonalist Süreç
B) Diyalektik Süreç
C) Gelişim Süreci
D) Varlık Süreci
E) Pragmatik Süreç
🗿 Jean Jacques Rousseau (1712- 1778)
Jean Jacques Rousse-
au, 1712 yılında Cenev-
re’de bir saatçinin oğlu
Örnek 6 olarak dünyaya geldi.
Bütün hayatı boyunca
Hegel, bütün varlıkların tek bir özden diyalektik bir yasa düşünceleri ile tutarlı
dâhilinde var olduğunu söyler. Bu öz, “Tin” mutlak olanı temsil yaşamış ve bu nedenle
eder. “Tin”in diyalektik yasaya göre değişmesi tarihsel ilerle- de düzenli bir hayatı ve
meyi ortaya çıkarır. Böylece Hegel varolan her şey gibi tarihsel işi olmamıştır. Düzenli
ilerlemeyi de mantığın ilkelerine göre açıklamış olur. bir öğrenim hayatı ol-
mayan Rousseau, bir-
Buna göre Hegel tarihsel ilerlemeyi hangi kavram ile çok farklı işle uğraşmış ancak bunlarda başarılı olamamış-
açıklamıştır? tır. 1778 yılında Fransa’da hayatı sona erer.
A) Töz B) İde C) Akıl Devletin nasıl kurulduğu ve görevi üzerine ileri sürdü-
D) İnanç E) İyi İsteme ğü görüşleri ile ön plana çıkan Rousseau, doğa durumu
ile başlayıp sonra toplumun kurulmasına kadar devam
eden süreçte insanların kendi ihtiyaçlarını rahat bir şekil-
de temin ettiklerini, eşit ve özgür bir yaşantıya sahip ol-
duklarını savunur. Hobbes’un doğa durumu tasarımından
farklı olarak Rousseau’nun doğa durumu tasarımında in-
sanlar tek başlarına mutlu bir hayat sürmektedir.
Felsefe 8 11.Sınıf
9.
M.S. 2. Yüzyıl - M.S. 15. Yüzyıl Felsefesi FASİKÜL
Örnek 10
Örnek 8
18-19. yüzyılın sonlarına doğru Fransız İhtilali ile birlikte
Rousseau’ya göre insan özgür bir varlık olarak doğ-
düşünsel alanda özgür bir ortam oluşmuştur. Bu yeni durum,
masına rağmen devleti kurduktan sonra mülkiyet anlayışının
edebiyatta; toplumun bütün sınıflarına hitap eden, duygu
pekiştirilmesi ile özgürlüğünden yoksun kalmıştır. Ancak bu du-
ve coşkunun önemli olduğu; sade bir dilin kullanıldığı edebî
rumun insanın doğasına uygun olmadığını savunan Rousseau,
akım olan ………………i ortaya çıkarmıştır. 19. yüzyılda Vic-
bu tutarsızlığı ortadan kaldırmak için insanın kabul ettiği, yapı
tor Hugo tarafından ilkeleri belirlenen akım; felsefe ve edebi-
ve tutumuna özgür iradesiyle bağlandığı bir devlet biçiminin
yat üzerinde büyük bir etki yaratmıştır. Bu akıma tepki olarak
oluşması gerektiğini savunur. Ancak böyle bir devlet biçiminde
doğan …………… akımı ise, insanın ve toplumun gerçeğini
birey, devletin yalnız bir nesnesi olarak değil; kurulmasında payı
anlatma üzerine kurulmuş; bu dönem felsefesini etkileyen bir
olan bir öznesi olarak görülebilir.
diğer edebî akım olmuştur. Tolstoy ve Dostoyevski bu akımın
Buna göre Rousseau’nun devlet anlayışının temelinde önemli temsilcilerindendir.
aşağıdakilerden hangisinin ön planda tutulduğu söyle-
Parçada boş bırakılan yerlere sırasıyla aşağıdaki akım-
nebilir?
lardan hangisi getirilmelidir?
A) Devletin devamlılığı
A) Romantizm- Sürrealizm
B) Bireyin hak ve özgürlükleri
B) Sürrealizm- Realizm
C) Siyasi otoriteye bağımlılığı
C) Romantizm- Realizm
D) Toplumun mutluluğu
D) Sürrealizm- Romantizm
E) Özel mülkiyet anlayışı
E) Realizm-Romantizm
11.Sınıf 9 Felsefe
9.
FASİKÜL M.S. 2. Yüzyıl - M.S. 15. Yüzyıl Felsefesi
Örnek 11 Örnek 13
Felsefe yapmayı ide ile gerçeklik arasında ilişki kurmak Aydınlanma hareketiyle bilgi ve siyaset alanında Kilise-
olarak tanımlayan Marx, bu ilişkinin gerçeklikten hareketle nin etkisi hızla yok olmaya bağlamıştır. Artık aydınlanma insanı
kurulması gerektiğini savunur. Kendisinden önceki filozofların Tanrı’ya değil, kendi aklına güvenerek hayatın amacının doğal
ide ile gerçeklik arasındaki ilişkiyi ideden hareketle açıklamaya ahlak ve mutluluk olduğunu savunur.
çalıştıkları için çıkmaza girdiklerini ve dünyayı sadece yorum-
Parçadan hareketle Aydınlanma Dönemi ile ilgili
lamakla yetindiklerini dile getirir. Gerçekliğin maddi etkinlikler
aşağıdakilerden hangisi kesinlikle söylenebilir?
üzerine kurulu olduğunu kabul eden filozof; maddi etkinlikler-
den hareketle ide ile gerçeklik arasındaki ilişkiyi ele almıştır. A) Sanat, felsefe ve edebiyatta önemli eserler verilmiştir.
B) Kiliseler kapatılmıştır.
Paragrafta verilen bilgilere dayanarak Marx ile ilgili
C) Toplumsal olaylar bu dönem eserlerinde tartışılmıştır.
aşağıdakilerden hangisi doğrudur?
D) Aydın ve yazarlar sınıfı oluşmuştur.
A) Materyalizmi savunur. E) Laik bir dünya görüşü benimsenmiştir.
B) Materyalist ve İdealist filozofları eleştirir.
C) Gerçekliği, algılanma ile ilişkilendirir.
D) İdealist felsefe anlayışını benimser. Örnek 14
E) İde kavramını maddi nitelikleri açıklamak için kullanmıştır.
“Ne kadar özen gösterilse de bebekler dünyaya geldikle-
rinde çevrelerini saran, çeşitli ve sürekli biçimlerde etkileri altına
girdikleri cisimlerin zihinlerinde bıraktığı izlenimlerden kurtula-
mazlar. Işık ve renkler, sesler ve dokunulur nitelikler çocukla-
rın duyularını uyarma ve zihinlerine girmede etkindir fakat bir
çocuk yetişkin olana dek siyah ve beyaz dışında hiçbir şey
Örnek 12 görmeyeceği bir yere kapatılsa bir istiridye ya da ananasın ta-
dını hiç yemediğinden bilemeyeceği gibi kızıl ya da yeşil idelere
17. yüzyıl filozofları arasında yer alsa da ortaya de sahip olamaz.”
koyduğu insan ve toplum anlayışları ile Aydınlanma dö-
J. Locke
neminin başlatıcı düşünürü olarak kabul edilen filozof
aşağıdakilerden hangisidir? İnsan Zihni Üzerine Bir Deneme adlı kitabında söy-
A) Immanuel Kant lediği sözden hareketle Locke’un bilgi görüşü ile ilgili
B) Thomas Hobbes aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz?
C) John Locke A) Rasyonalizmin bilgi anlayışı hatalıdır.
D) René Descartes B) Çocuklarda doğuştan hiçbir ide bulunmaz.
E) Gottfried Leibniz C) İnsan zihninde duyularla algılanılmayan hiçbir şeyin
bilgisi yoktur.
D) Bazı ideler zihinde doğuştan bulunur.
E) Bilginin kaynağı deneyimlerdir.
Felsefe 10 11.Sınıf
1. 9.
TEST Konu Tarama Testi FASİKÜL
1. Hegel, her bir varlığın, kendi içinde bir şey olma potansi- 3. Kant’a göre bir eylemin değerini belirleyen niyettir.
yeli taşıdığını savunur. Her varlığın olacağı şey için başka- Kişisel bir çıkarla yapılmayan eylemler, iyidir.
laşması yani kendi karşıtına dönüşmesi gerekir. Sonuçta Bentham’a göre ahlaki eylemde, sonuç önemlidir.
yeni bir sentezle olabileceği şeye bu diyalektik sürecin so- Eylemin sonucu, bireyin kendisiyle birlikte çoğunlu-
nunda dönüşür. Örneğin bir elma çekirdeği aynı zamanda ğun faydasına yönelik ise o eylem, iyidir.
tohumdur, bu tohumda bir ağaç ve ağaçta bir elma olma
gücü vardır. Tohumdan yeniden meyvenin içinde tohum Buna göre aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşıla-
olma süreci bir döngüdür. Tohum, toprağa düştüğünde maz?
yeterli koşullar oluşursa filizlenir yani tohumluktan çıkar.
Tohum bedeni oluşturmaktadır ve bu beden, henüz yeni A) Her ikisi de “iyi” kavramının tanımını yapmışlardır.
tohumları içermez. Büyüme koşulları yerindeyse yeni bir B) Bentham, eylemin başlangıcı ile ilgilenmez.
sıçramayla çiçeklenmeye, ardından meyve vermeye ve C) Her iki düşünür de ahlak felsefesi görüşü ortaya koy-
dolayısıyla yeni tohumlar oluşturmaya başlar. muşlardır.
D) Kant, eylemin sonucu ile ilgilenmez.
Buna göre Hegel, varlığın geçirdiği oluş ve değişimi E) Her iki filozofun felsefesinde de ahlaki eylemin ilkesi
hangi yasa ile açıklar? aynıdır.
A) Materyalist Yasa
B) Döngüsel Yasa
C) Determinist Yasa
D) Diyalektik Yasa
E) Doğa Yasası
sılmaz bir felsefe sistemi oluşturmaktır. Hegel’in gerçek varlığı tanımlarken kullandığı kav-
Parçaya konu edilen 19. Yüzyıl Felsefi geleneğinin adı ramları göz önüne alırsak; paragraftaki boşluğa aşa-
ğıdaki kavramlardan hangisi getirilemez?
aşağıdakilerden hangisidir?
11.Sınıf 11 Felsefe
9. 1.
FASİKÜL Konu Tarama Testi TEST
5. 18- 19. Yüzyıl Felsefesi’ne “Aydınlanma Felsefesi” de de- 7. 18-19. Yüzyıl filozoflarından Fichte’ye göre felsefe yap-
nilmektedir. Aydınlanma kavramının tanımı birçok farklı manın iki yolu vardır. Bunlardan ilki nesneden hareketle
filozof tarafından yapılmış olsa da en çok öne çıkan tanım felsefe yapmaktır. İkinci yol ise özneden hareketle felsefe
Kant tarafından ileri sürülmüştür. Kant’a göre Aydınlanma, yapmaktır. Fichte, nesneden hareketle felsefe yapmanın
“insanın kendi suçu ile düşmüş olduğu bir ergin olmayış maddeden hareket ederek maddeyi bilen bilince ulaşma-
durumundan kurtulup, aklını kendisinin kullanmaya başla- ya çalışmak olduğunu söyler. Ona göre, maddeden hare-
masıdır”. ketle, onu bilen bir bilince ulaşmak mümkün değildir. Bu
nedenle ilk yol Fichte için bizi bir yere ulaştırmaz.
Buna göre “Aydınlanma” ile ilgili aşağıdakilerden
hangisi kesinlikle doğrudur? Aşağıdaki yargılardan hangisi Fichte’nin Felsefesi’ne
uygundur?
A) Siyasi otoritelerin izin verdiği sürece insanın kendi ak-
lını kullanmasıdır. A) Fichte her iki yolu da felsefesinde kullanır.
B) İnsanın kendi aklını kullanarak tüm otoritelerden ba- B) Filozof hangi yolu seçerse seçsin amacına ulaşabilir.
ğımsız hareket edebilmesidir. C) Nesneden hareketle felsefe yapanlar maddeyi bilen bi-
C) Aydınlanma kavramı üzerinde uzlaşılmış bir tanım yok- lince ulaşabilir.
tur. D) Fichte nesneden hareketle felsefe yapmayı tercih et-
D) İnsanın sadece bireysel kararlarında kendi aklını kul- miştir.
lanması; toplumsal kararlarda otoriteye bağlı kalması- E) Felsefe yapmanın en doğru yolu özneden hareketle
dır. felsefe yapmaktır.
E) Kant Aydınlanma döneminin ilk filozofudur.
8. Hume’a göre evrende varolan düzenin nedensellik ilkesi
ile açıklanması hatalıdır. Çünkü ona göre, her zaman aynı
nedenler aynı sonuçları meydana getirmez. Hatta bize zo-
runluluk olarak görünen bu neden sonuç ilişkisi, aslında
bir alışkanlıktan öte değildir. Hume bu durumu “Güneşin
6. Ona göre diyalektik süreç tüm gerçekliğin temelini oluştu- yarın doğmayacağı yargısı, yarın doğacağı yargısından
rur. Bu süreci düşünce ve olgusal gerçekliğe karşılık gelen daha az anlaşılabilir değildir ve bir çelişmeyi içine almaz”
diyalektiğin üçlü gelişim evreleri aracılığıyla açıklar. Bun- sözüyle açıklamıştır.
lar tez, anti tez ve sentezdir. Ona göre evren tarihi gibi, fel-
sefe tarihi de felsefi düşüncenin tarih içindeki gelişimi de Buna göre aşağıdakilerden hangisi Hume’un neden-
sellik ilkesi ile ilgili düşüncesine uygundur?
bu diyalektik evrelere dayanır. Kendi felsefesini, diyalektik
gelişimin son evresini simgeleyen “Kurgusal Felsefe” ola- A) Alışkanlıklardan ibarettir.
rak tanımlar. B) Evrende olup bitenleri açıklayan tek ilkedir.
C) Evrendeki zorunluluğun kanıtıdır.
Paragrafta konu edilen 18-19. Yüzyıl filozofu aşağıda-
D) Determinist bir yasadır.
kilerden hangisidir?
E) Evrenin işleyiş düzenidir.
D) Rousseau E)Locke
TEST 1. D 2. D 3. E 4. C 5. B 6. C 7. E 8. A
Felsefe 12 11.Sınıf
2. 9.
TEST Konu Tarama Testi FASİKÜL
1. Hukukun kurallarını ve yasaların niteliğini, toplumun belir- 3. “İnsan özgür doğar oysa her yerde zincire vurulmuştur.”
lemesi gerektiğini savunan düşünüre göre hem kurumlar Jean Jacques Rousseau
hem de yasaların varlığı keyfi değildir; bunların varoluşu
ve etkileri için belli birtakım doğal koşulların bulunması ge- Rousseau’nun bu sözünden hareketle aşağıdakiler-
rektiğini ileri sürer. Yasaların ihlal edilmemesi için devletin den hangisi söylenebilir?
sahip olduğu güçlerinin; birbirlerini denetlemek amacıyla,
A) Doğa durumunda bile insan özgür değildir.
ayrılması gerektiğini savunur.
B) Tam bir özgür irade insanın doğası ile çelişir.
Paragrafta devlet anlayışı açıklanan düşünür aşağı- C) İnsan özgür bir varlık değildir.
dakilerden hangisidir? D) Devletin kurulması ile insanın özgürlüğü yok olmuştur.
E) Sözleşme ile insan daha eşit ve özgür kılınmıştır.
A) Rousseau B) Hume C) Machiavelli
D) Hobbes E) Montesquieu
11.Sınıf 13 Felsefe
9. 2.
FASİKÜL Konu Kavrama Testi TEST
5. Reinhold, Kant Felsefesi’nin etkisinin yayılmasını sağla- 7. Rasyonalizm göre bilgi, sonradan oluşan deneyimler-
yan 18. yüzyıl düşünürüdür. Reinhord, Kant’ın ahlâk anla- le değil doğuştan gelen aklın ilkeleriyle gerçekleşir. Bu
yışını benimsemesine rağmen Kant’ın Felsefesi’nde eksik nedenle doğru bilginin kaynağını akıl olarak kabul eder.
olduğunu düşündüğü yanları tamamlamaya çalışmıştır. Buna karşılık Empirizm ise, bilginin doğuştan değil son-
Bunu yapmakla Reinhold, yeni öğretinin ilk geliştiricisi radan deneyimler aracılığıyla oluştuğunu belirtir. İnsanın
olmuştur. Onun açtığı bu yoldan Fichte, Schelling, Hegel duyu organları vasıtasıyla kendi zihninin dışında bulunan
gibi filozoflar devam edecektir. dış dünyadan birtakım izlenimleri deneyimlediğini ve bu
izlenimlerden oluşan fikirleri zihninde tasarlayarak bilgi
Buna göre Reinhold ile ilgili aşağıdakilerden hangisi-
edindiğini savunur.
ne ulaşılamaz?
Buna göre Rasyonalizm ve Empirizmde ortak olan an-
A) Alman idealizminin başlatıcısıdır.
layış aşağıdakilerden hangisi olabilir?
B) Aydınlanma düşüncesinden etkilenmiştir.
C) Kendinden sonraki felsefi düşünceler üzerinde etkili A) Genel- geçer bir bilgiye ulaşmak mümkündür.
olmuştur. B) Bilginin sınırı, aklın sınırıdır.
D) Kant Felsefesi’ni eleştiren ilk ve tek filozoftur. C) İnsan zihni boş bir levhadır.
E) Kant’ın felsefe sisteminde hatalar olduğunu kabul eder. D) Duyulara açık olmayan hiçbir şeyin bilgisine ulaşıla-
maz.
E) Bilgiyi öğrenme diye bir yoktur; hatırlama vardır.
TEST 1. E 2. E 3. D 4. D 5. D 6. A 7. A
Felsefe 14 11.Sınıf
3. 9.
TEST Öğreten Pratik Test FASİKÜL
1. Voltaire’e göre akıl, insan doğasının özüdür; tarih de ak- 3. Hegel “Gerçek bütünün kendisidir.” ve “Ne akla uygun ise,
lın kendisini açma ve geliştirmesinin sürecidir. Yalnız, akıl o gerçektir ve ne gerçek ise, o akla uygundur.” sözleriyle;
baştan beri gelişmesinde birtakım engeller ile karşılaş- felsefesinin temelinde olan düşünceyi ortaya koymuş ol-
mıştır. İşte tarih, aklın bu engeller ile savaşmasının, bunla- maktadır. Ona göre, tüm şeyler tek bir özden diyalektik bir
rı yenme ve aşmasının, bunlara rağmen ilerleyip arınması- yasaya göre oluşur. Bu özü “tin” olarak dile getiren Hegel;
nın öyküsüdür. Bu ölçü ile tarihe yaklaşan Voltaire, içinde her şeyin, kendinde bir şey olma potansiyeli aşıdığını ileri
bulunduğu çağı akılla aydınlanmanın klasik çağı sayar. Bu sürer. Bu bir diyalektik süreçtir. Bu süreçte şey, önce ken-
dönem, ona göre, göklere çıkarılan Antik Çağ’dan da çok dine yabancılaşır, sonra yeni bir sentezle olabileceği şeye
üstündür. dönüşür.
Buna göre aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz? Paragrafta verilen bilgiler ele alındığında, Hegel’in
hangi felsefi probleme bir yanıt arayışında olduğunu
A) Bazı çağlarda akıl arka planda kalmıştır.
söyleyebiliriz?
B) İnsanı insan yapan akla sahip olmasıdır.
C) Aydınlanma döneminde tüm çağlardan daha ileri geliş- A) Ahlakın İlkeleri Problemi
meler görülmüştür. B) Varlığın Oluşu Problemi
D) Tarih insan aklının potansiyelini gerçekleştirme süreci- C) Bilimsel Yöntem Problemi
dir. D) Birey- Devlet İlişkisi Problemi
E) Felsefe tarihinde en önemli dönem Antik Çağ’dır. E) Bilginin Kaynağı Problemi
11.Sınıf 15 Felsefe
9. 3.
FASİKÜL Öğreten Pratik Test TEST
5. Hume’a göre, tek tek olayların deneyimlenmesi sonucun- 7. “Bundan başka çağımızın bir doğuş ve yeni bir döneme
da ortaya çıkan sonuçların, diğer başka olaylara genellen- geçiş çağı olduğunu görmek zor değildir. Tin, şimdiye de-
mesi problemli bir durumdur. O, bu problemin veya bu sa- ğin içinde var olduğu ve imgelediği dünya ile bozuşmuştur
nının temelinin ne olduğunu araştırır. İnsan zihninin sürekli ve onu geçmişe gömme düşüncesini taşımaktadır. Artık
deneyimlediği olayları, her seferinde aynı sonucun ortaya kendi öz dönüşümünün emeği içindedir. Hiç kuşkusuz o
çıkacağını düşünmeye yatkın bir hali vardır. Bunun nedeni hiçbir zaman dinginlikte değildir; tersine her zaman ilerle-
Hume’a göre alışkanlıktan başka bir şey değildir. Böyle- yen devinimi kavramıştır.”
ce Hume, bütün doğa biliminin temelini alışkanlık kavramı Georg Wilhelm Friedrich Hegel
üzerine oturtmuştur.
Hegel’in Tinin Görüngübilimi adlı eserinden alınan bu
Hume’un “alışkanlık” olarak adlandırdığı aşağıdaki- parçadan hareketle “tin” ile ilgili aşağıdakilerden han-
lerden hangisidir? gisi söylenemez?
TEST 1. E 2. C 3. B 4. B 5. C 6. D 7. C 8. B
Felsefe 16 11.Sınıf
4. ÜNİTE:
18. YÜZYIL - 19. YÜZYIL FELSEFESİ
11.SINIF
FELSEFE
10. FASİKÜL:
18. YÜZYIL -19. YÜZYIL FİLOZOFLARININ
FELSEFİ GÖRÜŞLERİNİN ANALİZİ
KAZANIMLAR
µ 18.Yüzyıl – 19, Yüzyıl Felsefesi hakkında bilgi verir.
µ Felsefi düşünce ortamının 18. – 19. Yüzyıl arasındaki karakteristik özellikleri anlatılır.
µ 18.Yüzyıl 19. Yüzyıl Felsefesi son dönem filozoflarının görüşlerine yer verilir.
µ Örnek metinler üzerinden 18.Yüzyıl – 19. Yüzyıl Felsefesi filozoflarının görüşleri analiz edilir.
µ 18.Yüzyıl – 19, Yüzyıl Felsefesinde ortaya çıkan Nihilizm ve benzeri bazı görüşler ifade edilir.
10.
FASİKÜL 18. Yüzyıl -19. Yüzyıl Filozoflarnın Felsefi Görüşlerinin Analizi
Felsefe 2 11.Sınıf
10.
18. Yüzyıl -19. Yüzyıl Filozoflarnın Felsefi Görüşlerinin Analizi FASİKÜL
İnsan Görüşü
Örnek 2
Nietzsche’yi felsefi tarihinde bu kadar önemli kılan
neydi? Birçok kesin kendi penceresinden bakarak bu
Schelling Felsefesi’nin temel amacı, özne-nesne, sonlu-
soruya farklı cevaplar verebilir fakat Nietzsche’nin bütün
sonsuz, zorunluluk-özgürlük, varlık-birlik gibi her tür ikili kav-
felsefesi içerisinde ‘‘insan’’ problemi her zaman karşımıza
rayışı ortadan kaldıracak bir özdeşlik felsefesi kurmaktır. Bu
çıkmaktadır. “İnsan bir iptir ki, hayvan ile Üst insan arasın-
temelde farklı olan ya da farklı olduğu varsayılan dünyaları
da gerilmiştir – uçurum üstünde bir ip.” Nietzsche insan
uzlaştırmaya çabalamıştır. Bu nedenle varlığı düalist öğelerle
serüveninin bir yolculuk halinde olduğunu düşünür. Bu
anlatan tüm düşünce sistemlerine karşı çıkmıştır ve bunları öz-
yolculuk içerisinde insan bir köprü pozisyonundadır yani
deşlik düşüncesi ile aşmaya çalışmıştır.
arada bir varlıktır. Güdüleri bakımından hayvana yakın
Buna göre Schelling ile ilgili aşağıdakilerden han- ama bunları aşma bakımından üstinsana yakındır. İnsana
gisi doğrudur? ilişkin Nietzsche’nin söylediği şeyler, insanın içinde bulun-
duğu durumu aydınlatmak olacaktır. Nietzsche her şeyden
A) Descartes’ın düalist töz anlayışına karşı çıkmıştır.
önce çağında bir insan problemi görür. Ona göre çağının
B) Locke’un varlık anlayışını reddeder.
insanı, daha iyi hale getirebilmek uğruna iğdiş edilmiş bir
C) Düalist bir varlık anlayışı ortaya koyar.
insandır. Çağın insanı içinde bulunduğu yüzyılda kriz
D) Fichte’nin varlık felsefesini eleştirir.
içerisindedir. Bu kriz, değer ve anlam krizidir. Krizle bera-
E) Monist varlık anlayışlarını reddeder.
ber insanın kayboluşu söz konusudur. Nietzsche’ye göre:
Avrupa düşünce ve kültür yapısının çöküşü, insanın da bu
çağda kayboluşunun göstergesidir. İnsanın çöküşü ve
kayboluşu, Sokrates’le beraber başlayan Klasik Yunan
🗿 Nietzsch
düşüncesindeki akıl merkezli düşüncenin sürekli referans
olarak gösterilmesi ile alakalıdır. Yunan düşünce (akıl
merkezli düşünce) duygu yönünün zamanla yok olması
olarak on dokuzuncu yüzyılda evrimleşmiştir. Böylece
insan, sadece akıl varlığı olarak görülmekte ve değerlen-
dirmelerini de akıl üzerinden yapmaktadır. Nitekim Hristiyan
anlayışı da bu durumdan etkilenmiştir. Hristiyanlık anlayı-
şı insanın bütün gerçekliğini görmezden gelerek onun
hayattaki tek amacının öte dünyaya hizmet etmek olduğu-
nu belirtir, İnsanın bu durumdan kurtuluşun kaynağı nedir?
Nietzsche’nin bu soruya cevabı, insana dair yaptığı üçlü
ayrıma denk düşer. Bunlar: sürü insanı, özgür insan, üs-
tinsandır.
Değer Anlayışı
11.Sınıf 3 Felsefe
10.
FASİKÜL 18. Yüzyıl -19. Yüzyıl Filozoflarnın Felsefi Görüşlerinin Analizi
“Gerçek dünya, şu an için ulaşılmaz, ama bilgeye, dindara, nitelendirilir. Sürü moraldışı insanları kendisine benzetmek,
erdemliye (“tövbe edene günahkâra”) vaat edilmiştir.” Ahlaki onların etkili olmasını önlemek, onları zararsız duruma
belirlemeler, Hristiyanlıkta karşımıza çıkar. Hristiyan ahlak getirmek ister, yapamayınca da onlara ‘kötü insan’ der.
anlayışının insanı tedavi edeceğinin belirtilmesi karşısında Sürü insanı herkesin kendisi gibi olmasını istemektedir.
Nietzsche, ahlakın tamamen bozulduğunu söyler. Hristiyan Kendisi gibi olmak istemeyeni yok etme girişimine girer.
ahlak anlayışı köle ahlakıdır. Hristiyan ahlak anlayışı, ha- ancak kendi yolunu arayan insan sürüden ayrılabilir ve
kikat anlayışı ile doğrudan bağlantılıdır. Ancak ahlaklı özgür olabilir.
eylemler gösterebilen insan hakikate ulaşabilir. Nietzsche’ye Birden çok değer ve ahlak anlayışının olduğu her
göre hakikat anlam ve değer problemi oluşturur. Önceden yerde, bu anlayışlar, zamanla değerini yitirirler. İşte tam
yaratılan hakikat anlayışı putlardır. Bu putları çekiçle yı- da bu noktada özgür irade ortaya çıkar. Nietzsche, insanı
kabilen insan özgür insandır. Özgürlüğe ulaşabilmek için kuşatmış değerlerin ve belirlemelerin ötesine geçebilecek
önceden hakikat olarak gösterilen bütün şeyler yeniden insana özgür insan demektedir. İnsan, değerleri yeniden
ele alınmalıdır. “Bütün Tanrılar ölmüştür. Şimdi istiyoruz ki değerlendirip yorumlayarak kendi yolunu çizebilen insandır.
üst insan yaşasın”. Bu bağlamda Nietzsche “Tanrı öldü” Özgür insan her türlü değer yargılarından sıyrılıp yeniden
diyerek geleneksel Hristiyan hakikat anlayışının parçalan- bir arayışa girme girişimidir. Bu da nihilizmi doğurur.
dığını gösterir. Şimdi ise yapılması gereken değerlerin Nihilizm, değer, anlam ve isteklerin kökten reddedilişidir.
yeniden değerlendirilmesi olacaktır. Ahlak değerlerinin bir Avrupa kültür tarihi kökten bir değişime girmelidir. Bu
eleştirisine zorunluyuz; değerlerin kendilerinin değeri ön- değişim, özgür insanın kendi yolunu çizmesi anlamına da
celikle sorgulanmalı. Bu değerler insanı sıradanlaştırır ve gelebilir. Özgür insan bir süre sonra nihilizm ile karşılaşır
sürü insanı haline getirir. Sürü insanı olmaktan kurtulmak ve kendine yeni bir yol çizer. Özgür insan sürü insandan
için geleneksel Tanrı inancının ortadan kalkması gereklidir. kurtulmuş ama aynı zamanda bir boşluğa düşmüştür.
Kendi benliği dışında toplumsal normlarla hareket eden İnsanın, düştüğü bu boşluktan kendine yeni bir anlam
insan, sürüden kopmayan insandır. arayışı ile çıkması üstinsana ulaşmasıdır.
Sürü insanı, Nietzsche’nin içinde bulunduğu yüzyıl
insanı için yaygın olarak belirttiği kavramdır. Sürü insanı
günlük dilde “kötü insan” denilen, ahlak kurallarına saygı Üst İnsan
göstermeyen insan ya da yığın insanı değildir. Sürü insa-
nı, moralli insandır. Sürü insanının herhangi bir amacı Ben size Üst İnsan’ı öğretiyorum. İnsan, aşılması
yoktur. Sürü insanı belirsizlik içerisindedir. Belirlenimler gereken bir şeydir, onu aşmak için ne yaptınız? diye sorar.
dışarıdaki uyarıcılar tarafından verilmektedir. Sürü insanı Bu soru aynı zamanda özgür insanın sıçramayı gerçek-
başına gelen durumlara karşısından nasıl davranacağını leştirdiği noktadır. İnsanın sahip olduğu potansiyel, üstin-
bilmemektedir. san ile ortaya çıkar. Her türlü belirlenimlerden kurtulan
insan, sıçramayı gerçekleştirerek özgür insan olabilir. Ancak
özgür olan insan üstinsan olur. Özgür insan kendini yeni-
den değerlendirerek, olması gereken insana dönüşür. Bu
Sürü İnsanı insan, aynı zamanda gücü elinde bulundurandır. Bütünüyle
Nietzsche’nin modern insan olarak belirttiği, sürü in- kendi benliğini kazanmış insan, gücü elinde bulundurur
sanın kendisidir. Modern insan sadece insana olan ben- ve bu insanın ayakta kalması doğaldır. Nietzsche’ye göre
zetmelerden hareket eder. Bütün iyilik ve kötülük birer evrendeki her canlı varlık her şeyden önce kendi enerji-
benzetmedir. Onlar açıkça konuşmazlar yalnızca ima sini göstermek ister ve bu nedenle yaşamın bizatihi ken-
ederler. İyi ve kötü kavramları, değer yargılarıdır. Bu yar- disi bir güç istemidir. Gücü elinde tutmak doğal bir istek-
gılar sürü insanının ahlak anlayışının en önemli kavram- tir. Bu nedenle her insan gücü elinde tutmak ister.
larıdır. Sürü insanı, ahlaki eylemlerin belirlediği şekliyle
yaşamını sürdüren insandır. Aksi halde ahlaksız olarak
Felsefe 4 11.Sınıf
10.
18. Yüzyıl -19. Yüzyıl Filozoflarnın Felsefi Görüşlerinin Analizi FASİKÜL
11.Sınıf 5 Felsefe
10.
FASİKÜL 18. Yüzyıl -19. Yüzyıl Filozoflarnın Felsefi Görüşlerinin Analizi
Felsefe 6 11.Sınıf
10.
18. Yüzyıl -19. Yüzyıl Filozoflarnın Felsefi Görüşlerinin Analizi FASİKÜL
ilkesi veya bedenin duyarlı bir maddi kısmından ibaretti. Bu sis- gelişiminde her aşama bir öncekine göre
temin diğer tüm kısımları da sadece beynin bir çeşit işleviydi. daha ileri ve gelişmiştir. İnsanlık başlangıçta
açıklamaların doğa ötesi göçlere göre ya-
La Mettrie’nin bu görüşlerinden aşağıdaki yargıla- pıldığı dinsel bir aşamadır. İzleyen metafizik
rın hangisine ulaşılabilir? aşamada açıklamalar gene olgulardan uzak
bazı kavramlara dayandırılır. Üçüncü aşa-
A) Beden ile ruh insan varoluşunun farklı görünümleridir.
mada ise, insanlar doğru bilginin gerektirdiği
C) Ruh, tek gerçeklik olan maddeye indirgenerek açıklanabi-
gibi, açıklamak istedikleri olguları gene bu
lir. olgulardan elde ettikleri verilere dayandırmayı
C) Hayvanlardan farklı olarak insanın özü, ölümsüz ruhudur. öğrenirler; işte bu sonuncusu pozitivizmin
D) İnsan, farklı niteliklere sahip iki tözden; madde ve ruhtan hüküm sürdüğü pozitif aşamadır. Comte bu
oluşur. süreci bir insanın çocukluktan yetişkinliği
E) Bedeni harekete geçiren ruh, tinsel yaşam ilkesidir. geçiş aşamalarına benzetir.
2019 TYT
11.Sınıf 7 Felsefe
10.
FASİKÜL 18. Yüzyıl -19. Yüzyıl Filozoflarnın Felsefi Görüşlerinin Analizi
🗿 Niccolo Machiavelli (1469 - 1521) liriz. Evrensel bir iradeye karşılık kimi hayvani durumları-
mızda bu gerçekliğin ortaya çıkmasını sağlar.
Modern anlamıyla siyaset te- İnsan yaşamı Schopenhauer için ıstıraplarla doludur.
orisinin mimarı Machiavel- Eskiçağdan beri gelmiş olan amacının mutluluk olduğu
li’dir. Machiavelli (Makyavel) düşüncesini eleştirir. İnsanın nihai amacının mutluluk de-
Floransalı bir İtalyan’dı. İtal- ğil de, en az mutsuz olduğu durumun mutluluk olarak
ya, o dönemde şehir devlet- görülmesi gerektiğini söyler. İnsan hayatındaki en temel
lerine bölünmüştü. Floransa kavram acıdır. Acı yaşamın her alanındadır. İnsan sürek-
şehrini de Medici ailesi yöne- li acı duyar. Acı insanın en nihai duygusudur. Acı karşı-
tiyordu. İtalyan şehirleri sık sındaki insan durumunu sadece mutluluk olarak adlandı-
sık Fransa, İspanya tarafın- rabiliriz. Bu şekilde düşüncesini ifade eden Schopenhauer,
dan tehdit ediliyor ve işgale aynı zamanda felsefe düşüncesindeki en karamsar düşü-
uğruyordu. İtalya’da istikrarsız bir siyasi yapı vardı. Ayrıca nür olarak bilinir. Schopenhauer genel olarak yaşamın
papalık kurumu sürekli ihtirasları ile ülke yönetimine karışıp anlamlı olup olmamasını sorgulama çabası içerisine girer.
işleri daha da içinden çıkılmaz hâle getiriyordu. Machiavelli İnsan, hayatı için bir anlma arayışı içerisine girmesi saç-
gerçekçi (realist) bir siyaset kuramcısıydı. Siyasetin Platon, madır.
Felsefe 8 11.Sınıf
10.
18. Yüzyıl -19. Yüzyıl Filozoflarnın Felsefi Görüşlerinin Analizi FASİKÜL
Hristiyan ahlak anlayışının da iyi olmalısın çünkü Mill’i hep ileriye taşımıştır. Mill üzerinde en etkili düşünür
hayatının anlamı budur savını da eleştiren Schopenhauer, olarak Bentham’ı söyleyebiliriz. Faydacı ahlak anlayışı hak-
dönemin siyasal anlayışının da insanın anlam arayışına kında düşüncelerini ifade ederken Mill öncelikle kendinden
çanak tuttuğunu belirtir. Deneysel dünyada bir anla veya önceki düşünürlerin faydacı ahlak anlayışı üzerine söyle-
hakikat arayışı diye bir şey yoktur diyerek libertanyalist bir diklerini eleştirecek başlamıştır. Faydacı ahlak anlayışını
bakış açısıyla insan yaşamını yorumlar. açıklarken temelde iki metottan hareket eder. ahlak felsefe-
si içerisinde Platon’dan beri gelen en yüksek iyinin yerini
belirlemek ve en yüksek iyinin doğasını açıklamak. Bu iki
Örnek 9
metot Mill düşüncesini en iyi ifade eder. özellikle en yüksek
iyi olarak belirtilen şeyin ne olduğu araştırmasına girer ve
Schopenhauer’e göre içinde yaşadığımız dünya anlamlı
buradan da insana en çok fayda getiren şeyin insan için en
bir dünya değildir. Bu nedenle felsefeye ve filozofa düşen iş,
iyi olduğu sonucuna ulaşarak ahlaktaki en yüksek iyi olan
dünyayı anlam bakımından yorumlamak değildir; Filozofun gö-
şeyin faydacı anlayış olduğunu belirtir. Çünkü fayda insana
revi, bu anlamsız dünya içinde insanoğluna bir şekilde yolunu
en iyi mutluluğu getirir. İnsan doğası gereği de fayda ilişkisi
buldurtmaktır. İçinde anlam bulunmayan dünyanın bütünüyle
çerçevesinde eylemde bulunan bir varlıktır. Mutlu olmak
kötü olduğunu savunan Schopenhauer, varolmamanın varol-
için eylemlerin fayda ilişkisi içermesine bakılmalıdır. Mill’in
maya göre daha iyi olduğunu ileri sürer. Bu anlayışıyla filozof,
penceresinden bakarsak bir şey ya fayda sağlar ya da za-
karamsar bir dünya görüşünü temele alan bir felsefe ortaya
rar sağlar, fayda sağlaması insanın yaşamı en iyi şekilde
koymuştur.
devam ettirmesi ve mutlu olması anlamına gelmektedir.
Buna göre Schopenhauer ile ilgili aşağıdakilerden Fayda sağlanmaması ise kötü olanı temsil eder. Mill ayrıca
hangisi söylenebilir? insanın doğal olarak egoist bir varlık olduğunu da söyler.
Yararcı görüş düşüncene göre insanın doğal olarak egoist
A) Pesimist bir felsefi anlayışı benimsemiştir.
ilgilere sahip olduğunu belirterek hareket noktası olarak
B) Bilgi anlayışında nihilisttir. egoist ilkeler, ifade eder. İnsanın doğal duruma karşı baş-
C) İnsanın eylemlerinin sonucunun eylemin değerine bir kat- kaları karşısındaki ki ilk tutumu, doğal egoizme bağlıdır.
kısının olmadığını savunur.
D) İdealist bir varlık anlayışı ileri sürmüştür.
E) Genel- geçer bir bilgiye ulaşılamayacağını savunur.
Örnek 10
🗿 John Stuart Mill (1806 - 1873)
1806 – 1873 yılları ara- John Stuart Mill ……………………..eserinde bir vatan-
sında yaşayan İngiliz fi- daş olarak insanın özgürlükleri üzerinde durmuş ve bu özgür-
lozof John Stuart Mill, lüklerin genişletilmesi konusunda bugün vatandaşlar olarak
soylu bir yapıda olmasa bizlerin de yaralandığı hakların kazanılmasına katkı sağlamıştır.
bile İngiltere’nin entelek- Bu özelliği onu Siyaset felsefesinin büyük düşünürleri arasına
tüelleri arasında yer alır. girmesini sağlamıştır.
Bu durum özellikle seç-
Yukarıdaki paragrafta boş bırakılan yere aşağıda-
kin eğitim sınıfı olarak
kilerden hangisi gelmelidir?
kabul edilen entelektüel-
lerle beraber düşüncele- A) Faydacılık
rinin gelişimi anlamında B) Din Üzerine Üç Deneme
önemlidir. Özellikle dö- C) Özgürlük Üzerine
nemin önde gelen fikir insanlarıyla beraber tartışmaları D) Utilitarizm
E) Kadınların Köleleştirilmesi
11.Sınıf 9 Felsefe
10.
FASİKÜL 18. Yüzyıl -19. Yüzyıl Filozoflarnın Felsefi Görüşlerinin Analizi
Felsefe 10 11.Sınıf
1. 10.
TEST Konu Tarama Testi FASİKÜL
1. Fichte’ye göre insan kendini ancak kendisi gibi olmayan 3. Aşağıdakilerden hangisi 18- 19. Yüzyıl Felsefesi’nde
bir şeyle bilebilir. Bu nedenle insanın kendi karşısına do- ön plana çıkan problemler arasında değildir?
ğayı koyduğunu ileri süren Fichte, bunun sonucunda insa-
A) Bilginin Kaynağı Problemi
nın doğada var olan zorunluluğun kendisinde olmadığını
B) Varlığın Oluşu Problemi
fark ettiğini savunur. Böylece insan özgürlüğünün farkına
C) Birey-Devlet İlişkisi Problemi
varmış olur. Kendisi ile kendisi gibi olmayanı birlikte düşü-
D) İrade Özgürlüğü Problemi
nen insan, aynı zamanda kendini eyleyen bir varlık olarak
E) Ahlakın İlkesi Problemi
da tanımlamış olur.
11.Sınıf 11 Felsefe
10. 1.
FASİKÜL Konu Tarama Testi TEST
5. Berkeley’e göre dış dünya ve nesnelerin gerçek nitelikleri 7. Fransız Aydınlanmacı filozof La Mettrie düalist varlık gö-
dediğimiz bütün şeyler, deneyden türemiş olan ideler ve rüşüne ve tinsel töz anlayışına karşı çıkar. Ona göre düa-
bunların arasındaki bağlantılara geri götürülebilir. Nes- list ya da tinsel bir töz anlayışına sahip olan filozofların en
nelerin bilincimiz dışında bağımsız bir varlıkları olduğunu büyük hatası, hiçbir şekilde bilimsel ve empirik verilerden
kabul etmek bir çelişmedir. Çünkü böyle bir kabul objelerin hareket etmemeleridir. Aslında varolan her şeyin en niha-
tasarımlanmadan, düşünülmeden de var olduklarını ileri yetinde maddeye dayandığını savunan Mettrie için, kendi-
sürmek demektir. Dışarıdaki objelerin varoluşlarını düşün- mizle ve dış dünya ile ilgili tüm bilgimiz duyumlar sonucun-
meye ne kadar uğraşırsak uğraşalım, incelediğimiz hep da oluşur.
kendi idelerimizdir.
Parçada verilen bilgiden hareketle aşağıdakilerden
Berkeley’in Varlık Anlayışı ile ilgili aşağıdakilerden hangisi, Mattrie’nin eleştirdiği filozoflar arasında yer
hangisi yanlıştır? alamaz?
Aşağıdakilerden hangisi 18- 19. Yüzyıl Felsefesi’ni et- A) Toplumun faydası için bireyin faydası göz ardı edile-
kileyen olaylar arasında yer almaz? mez.
B) Demokrasi, en iyi yönetim biçimidir.
A) Fransız İhtilali
C) Bireyin hak ve özgürlükleri toplumun çıkarı kadar
B) Skolastik Düşünce
önemlidir.
C) Rönesans Düşüncesi
D) Devletin devamı için her şeyin yapılması mübahtır.
D) Reform Hareketleri
E) Toplum düzenini sağlamak yönetenlerin görevidir.
E) Sanayi Devrimi
TEST 1. E 2. A 3. D 4. B 5. A 6. B 7. C 8. D
Felsefe 12 11.Sınıf
2. 10.
TEST Konu Tarama Testi FASİKÜL
1. Berkeley’e göre uzay yoktur; büyüklük, şekil durum gibi 3. 19. yüzyıl filozoflarından John Stuart Mill’in ahlak felefe-
genel nitelikler de yoktur; her şeyden önce de filozofların sinin temelinde “fayda” kavramı yer alır. Ona göre tüm
“madde” adını verdikleri, şimdiye kadar kimsenin görme- eylemlerimizin ilkesi “fayda”dır. Bu anlayışa göre, iyi olan
diği, yalnızca soyut niteliklerin bir araya getirilmesiyle kur- faydalı, yararlı olandır. Mill’e göre insanın davranışlarının
gulanan “genel nesne” de yoktur. Nesnelerin bütün maddî değerli olup olmaması “haz” ve “acı” kavramlarına bağ-
nitelikleri, ancak birtakım ilintilerdir. Bunları biz kendimiz lıdır. İnsan hazzı elde etmek isterken; acıdan da kaçar.
nesneye düşüncede ekleriz. Buna göre, duyumun gerçek- Bentham için de insana faydalı olan acıdan uzak durma-
ten içinde bulunanlar, ses, tat, sıcaklık, renk gibi nitelikler- sıdır. O, bunu insanın mutlu olabilmesi için bir ölçüt olarak
dir. Ona göre biz nesneleri belli bir “büyüklükte”, “uzaklık- görür.
ta”, belli bir “şekilde” duyumlamayız.
Buna göre aşağıdaki yargılardan hangisi Mill’in ahlaki
Buna göre Berkeley’in Varlık Anlayışı ile ilgili aşağıda- eylem düşüncesi ile çelişir?
kilerden hangisi yanlıştır?
A) Ahlaki eylemin ölçütü faydadır.
A) Materyalist varlık anlayışını eleştirir. B) Ahlaki eylemin ilkesine, eylemin olası sonucu ölçüt ola-
B) İnsan zihninden bağımsız bir gerçekliği kabul etmez. rak alınamaz.
C) Nihilist bir varlık anlayışını benimser. C) Ahlaki eylemler insan yaşamında yararlı olan eylemler-
D) Var olmayı duyumsanmış olmak, olarak tanımlar. dir.
E) Realizmi reddeder. D) Sadece zarardan kaçınan eylemlerin ahlaklılığından
söz edilebilir.
E) Ahlaki eylemin ilkesi acıdan uzak durmaktır.
11.Sınıf 13 Felsefe
10. 2.
FASİKÜL Konu Kavrama Testi TEST
5. Auguste Comte’a göre, bilgi insanlık tarihi boyunca üç 7. Auguste Comte’a göre bilimsel bilginin anlamı, doğa ya-
aşamadan geçmiştir. Bunlar, “teolojik”, “metafizik” ve salarını takip ederek muhtemel olayları önceden tahmin
“pozitivist” dönemlerdir. Teolojik dönem; nesnelerin canlı edebilmektir. O, “Bilmek, önceden görebilmek içindir”
kabul edildiği fetişizm aşaması, daha sonra her tanrının anlayışından hareketle, bilimsel bilginin bu anlamının kav-
farklı bir hâkimiyet alanının olduğu çoktanrıcılık anlayışı ve ranıp bilimsel bilginin amacının önünde engel olabilecek
en son da tektanrıcılık anlayışından oluşur. Bu dönemde bütün “teolojik” ve “metafizik” öğeleri bilimsel bilgiden
her şey doğa üstü güçlerle açıklanmaya çalışılır. Metafizik uzaklaştırmak gerektiğini savunur. Bu görüşüyle Comte
dönemde varlığın sistemli, geniş kapsamlı bir açıklaması “modern pozitivizm” akımının amacını ortaya koyan ilk fi-
yapılmaya çalışılır. Pozitivizm döneminde ise; bilgi, dini ve lozof olarak kabul edilir.
metafizik bütün ögelerden arınmış; akıl ve deney temelin-
Buna göre aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz?
de ortaya konulmuştur.
A) Comte Pozitivist bir varlık anlayışını benimsemiştir.
Buna göre bilginin üç aşamasına verilebilecek örnek-
B) Pozitivist varlık anlayışı, tinsel varlık anlayışına daya-
ler sırasıyla aşağıdakilerden hangisinde doğru veril-
nır.
miştir?
C) Modern Pozitivizm akımının kurucusudur.
A) Patristik Düşünce- Empirizm- Fenomenoloji D) Öndeyide bulunma bilimsel bilginin en önemli özelliği-
B) Skolastik Düşünce-Rasyonalizm- Fenomenoloji dir.
C) Skolastik Düşünce- Rasyonalizm-Pozitivizm E) Bilimsel bilgiyi ruh, Tanrı gibi kavramlardan arındırmak
D) Patristik Düşünce-Kritisizm- Rasyonalizm gereklidir.
E) Patristik Düşünce-Empirizm- Pozitivizm
TEST 1. C 2. C 3. B 4. B 5. C 6. D 7. B 8. C
Felsefe 14 11.Sınıf
3. 10.
TEST Öğreten Pratik Test FASİKÜL
1. Nietzsche’ye göre tarihe bakıldığında ahlakın ilkeleri hep 3. Nietzsche’ye göre insanlık tarihine bakıldığında üç tip de-
gücü elinde bulunduranlar tarafından belirlenmiş; tüm in- ğerlendirme tarzı görülmektedir. Nietzsche bu değerlen-
sanların bu ilkelere göre eylemesi beklenmiştir. Çoğun- dirmeleri yapan üç tip insandan söz eder. Bunlar; “sürü
luğun bu beklentiye uyduğunu dile getiren Nietzsche, bu insan”, “özgür insan” ve “üst insandır”. Sürü insanı için, in-
durumun üç nedeni olduğunu ileri sürer. Birincisi sıradan san ile ilgili her şeyin değerlendirilmesi kendisinden önce
insanın, güçlü ve bağımsız kişilere tabi olma istemesi; yapılmıştır. Kişinin tek yapacağı, bunlara göre yaşamak,
ikincisi, acı çeken ve mutsuz olan insanların mutlu insan- yapıp ettiklerini bu değer yargılarına göre ayarlamaktır.
lara tabi olma isteği; üçüncüsü ise sıradan insanın kural Özgür insan, içinde yetiştiği ve yaşadığı sürüden kopmuş,
dışında kalan insanlara tabi olma istemesidir. kendi yolunu arıyan, insanla ilgili şeyleri, insanın her şeyini
kendi gözleriyle görmek isteyen insandır. Üst insan (trajik
Nietzsche’nin görüşünden hareketle, insanların kendi
insan), varlığı olduğu gibi kavrayan insandır. Özgür insa-
oluşturmadıkları ahlaki kurallara uymasını aşağıdaki
nın genel değer yargılarından kopuşunu yaşamış ve kendi
yargılardan hangisi ile açıklayamayız?
değer ilklerini oluşturmuş insandır.
A) Özgürlük insanın doğasına özgü bir özellik değildir.
Buna göre aşağıdaki özelliklerden hangisi üst insanın
B) İnsan kendinde olmayan özelliği taşıyan kişiye karşı
davranışlarına uygundur?
tabi olma isteği duyar.
C) Mutsuz biri için mutlu olanı takip etmek bir çözüm ola- A) Toplumdaki genel kabulleri eleştirecek cesarete sahip
rak görülebilir. olmaması.
D) İnsan çoğunlukla kendinden güçlü olana itiraz etmek B) Hayatı ile ilgili her şeye kendi özgür iradesi ile karar
istemez. vermesi.
E) Genel kuralların dışında kalmak insanı toplumdan C) Ahlaki kuralların eleştirilmemesi gerektiğini düşünme-
uzaklaştırdığı için her insan buna cesaret edemez. si.
D) Kendi değerlerini oluşturacak bilgi birikimine sahip ol-
maması.
E) Varolan tüm değer yargılarının aslında birer değer ol-
2. Schopenhauer’e göre içinde yaşadığımız dünya anlamlı madığının farkına vardığı için kendini bir boşlukta his-
bir dünya değildir. Bu nedenle felsefeye ve filozofa düşen setmesi.
iş, dünyayı anlam bakımından yorumlamak değildir; Filo-
zofun görevi, bu anlamsız dünya içinde insanoğluna bir
şekilde yolunu buldurtmaktır. İçinde anlam bulunmayan
dünyanın bütünüyle kötü olduğunu savunan Schopenha-
uer, varolmamanın varolmaya göre daha iyi olduğunu ileri
sürer. Bu anlayışıyla filozof, karamsar bir dünya görüşünü
temele alan bir felsefe ortaya koymuştur.
11.Sınıf 15 Felsefe
10. 3.
FASİKÜL Öğreten Pratik Test TEST
4. 19. Yüzyıl Felsefesi içinde iki farklı akım görülmektedir. 6. John Stuart Mill ……………………..eserinde bir vatandaş
Bunlardan biri Kant ve Alman İdealizminde görülen İdea- olarak insanın özgürlükleri üzerinde durmuş ve bu özgür-
list felsefedir. Diğeri ise Auguste Comte ile birlikte oluşan lüklerin genişletilmesi konusunda bugün vatandaşlar ola-
Pozitivist felsefedir. İdealist felsefe özneden yola çıkarak rak bizlerin de yaralandığı hakların kazanılmasına katkı
bilişsel çerçeveye sahip bir felsefi sistem ortaya koyarken; sağlamıştır. Bu özelliği onu Siyaset Felsefesi’nin büyük
Pozitivist Felsefe olguları konu edinir. Bu nedenle düşün- düşünürleri arasına girmesini sağlamıştır.
sel olanla yetinmeyen bu anlayış, gerçek olana yönelmiş-
tir. Yukarıdaki paragrafta boş bırakılan yere aşağıdakiler-
den hangisi gelmelidir?
Birbirlerinden taban tabana zıt iki farklı anlayış ortaya
A) Faydacılık
koymalarına rağmen hem idealistler hem de poziti-
vistle için aşağıdakilerden hangisi söylenebilir? B) Din Üzerine Üç Deneme
C) Özgürlük Üzerine
A) Varlığı, insan bilinci ile açıklarlar. D) Utilitarizm
B) Varolanın algılanmış olmak olduğu görüşünü benim- E) Kadınların Köleleştirilmesi
serler.
C) Her ikisi de doğru bilginin ne olduğunu bulmaya çalışır.
D) Temelde aynı yöntemi kullanırlar.
E) İki anlayış da insan zihninden bağımsız bir varlığın
mümkün olmadığını savunur.
TEST 1. A 2. A 3. B 4. C 5. B 6. C 7D
Felsefe 16 11.Sınıf
5. ÜNİTE:
20. YÜZYIL FELSEFESİ
11.SINIF
FELSEFE
11. FASİKÜL:
20. YÜZYIL FELSEFESİ
KAZANIMLAR
µ 20. Yüzyıl Felsefesi’nin ortaya çıkışı hakkında bilgi verir.
µ Felsefi düşünce ortamının 20. Yüzyıl’da karakteristik özellikleri anlatılır.
µ 20. Yüzyıl Felsefesi’nde ayırt edici özellikler dile getirilir.
µ Örnek metinler üzerinden 20. Yüzyıl Felsefesi ile ilgili ortaya çıkan yeni görüşleri analiz edilir.
µ 20. Yüzyıl İslam Felsefesi’ndeki filozofların görüşlerine yer verilir.
11.
FASİKÜL 20. Yüzyıl Felsefesi
oluşan bu sosyal ve siyasi değişimler sonucunda 20. ✳ Felsefede yeni yöntemler ileri sürülmüştür.
Yüzyılda yaşanan 1 ve 2. Dünya Savaşı bu dönem felse-
fesini derinden etkilemiştir.
✳ Yeni felsefi akımların oluştuğu dönemdir.
Felsefi düşüncesine dayanır. Özellikle Aydınlanma ✳ Dil ve düşünce arasındaki ilişkiye yoğunlaşılmıştır.
Felsefesi’nin en önemli ismi olan Kant, felsefi öğretisi ile
sadece Alman İdealistlerini değil; kendisinden sonraki tüm
✳ Bilim felsefesi alanı oluşmuştur.
felsefi düşünceleri etkilemiştir. Bununla birlikte 19. Yüzyıl ✳ Birçok felsefi eser verilmiştir.
filozoflarından Hegel’in “gerçek olanın akılsal, akılsal olanın ✳ Felsefenin üniversiteler aracılığıyla dünyanın her ye-
da gerçek” olduğu düşüncesi de 20. Yüzyıl Felsefecileri
rinde yapıldığı dönemdir.
üzerinde etkili olmuştur. A. Comte’la beraber olgulara
yönelen felsefe, tüm varolan şeyleri ve olayları maddi
nedenlerle açıklama düşüncesini temele alan “materyalizm”
anlayışı ile tanışmış ve Comte’un bu anlayışı 20. Yüzyıl
felsefesi üzerinde büyük etkilere sebep olmuştur. 20.
Yüzyıla doğru Marx, Hegel felsefesinden de etkilenerek,
varolan sınıf çatışmalarına bir çözüm olabilecek felsefi Örnek 1
görüş geliştirmiş; kendisinden sonraki felsefe geleneğini
derinden etkileyen filozoflar arasında yer almıştır. Marx ile Aşağıdakilerden hangisi 20. YY. Çağdaş Felsefe’nin
aynı dönemlerde yaşayan Kierkegaard ise insanın içinde özelliklerinden biri değildir?
bulunduğu bu korku ve kaygı dolu durumu kişinin kendi A) Felsefede uzmanlaşma başlamıştır.
varoluşu üzerinden ele alan bir felsefi düşünce ile 20. B) Felsefede yeni akımlar ortaya çıkmıştır
Yüzyıl Felsefesi’nde yeni felsefi akımların oluşmasına C) Felsefe yeni yöntemler kazanmıştır
zemin hazırlamıştır. 19. Yüzyıl Felsefesi’nin Problemleri, D) Felsefede üretkenlik artmıştır.
20. Yüzyıl Felsefesi’ne yeni ekoller kazandırılmıştır. Bunlar; E) Felsefenin konusu din olmuştur.
pozitivizm, diyalektik materyalizm, egzistansiyalizmdir.
Felsefe 2 11.Sınıf
11.
20. Yüzyıl Felsefesi FASİKÜL
✳ Değişim Sorunu (Diyalektik Materyalizm) “Bize verilmiş olan özler, dış dünyadan ya da kendi iç
varlığımızdan gelebilir.” diyen Husserl’e göre gerçek varlık,
✳ Metafizik Bilgi Sorunu (Mantıkçı Pozitivizm)
kendisini fenomenlerde gösterir.
✳ Varlık Sorunu (Yeni Ontoloji)
Husserl’in görüşüne göre; gerçek varlık, aşağıda-
✳ Gerçeklik-Görünüş Sorunu (Fenomenoloji) kilerden hangisiyle ifade edilebilir?
✳ Varoluş-Öz Sorunu (Egzistansiyalizm)
A) Hem madde hem düşünce
B) İnsan bilincinden bağımsız olan madde
C) Tanrı’dan çıkan etkin akıl
20. YÜZYIL FELSEFESİ’NİN AKIMLARI D) Duyularımızla algıladığımız fenomenler
FENOMENOLOJİ
🗿 Edmund Husserl (1859-1938)
Husserl, paranteze almayı üçe ayırır:
1859 yılında Moravya’da
doğmuştur. Berlin ve Vi- 1. Tarihle ilgili paranteze alma: Günlük yaşamda top-
yana’da matematik, fizik, lumsal çevreden edinilen tüm görüş ve ön yargıları
astronomi ve felsefe eğiti- paranteze almak ve nesnelerin özlerine yönelmek.
mi aldıktan sonra Göttin- 2. Varoluşla ilgili paranteze alma: İncelenen nesnele-
gen Üniversitesi’nde ma- rin gerçekten var olup olmadıklarını bir kenara bıra-
tematik ve felsefe dersleri karak; buna yönelik her türlü şüpheden uzak dur-
verdi. Onun amacı felse- mak.
feyi kesin bir bilim haline
3. İde”lerle ilgili paranteze alma: Nesnelerdeki mekan
getirmektir.Husserl’e göre
ve zamanla ilgili belirlenimleri paranteze almak.
varlık “fenomenler”dir. Fe-
Paranteze alma yöntemine örnek verelim: Tuğçe
nomen, bir şeyi o şey yapan şeydir; varlığın özüdür. Felse-
öğretmen öğrencilerinden gözlerini kapamalarını ve
fenin görevi şeylerin özünü anlamak ve açıklamaktır. Bu
bir ağaç düşünmelerini istemiştir. Sonra sınıftaki
ancak fenomenolojik yöntemle mümkündür. Husserl, insa-
birkaç öğrenciye hangi ağacı düşündüklerini sor-
nın bilincinin fenomenleri belirlediğini ileri sürer. Ona göre
muştur. Aldığı yanıtlar; elma ağacı, erik ağacı, çam
varlık, bir bilincin bilgi nesnesi olarak vardır. Bu varlık anla-
ağacı gibi birbirinden farklı cevaplardır. Bu durumu
yışına göre varlığın insan zihninden bağımsız varolma du-
öğrencilerin fark etmesini sağlayan öğretmen; bun-
rumu yoktur. Ancak zihnimizin olanakları dahilinde varlık
ların hepsine ağaç denilmesini sağlayan şeyi, öz
var olur. O halde Husserl’e göre zihinden bağımsız bir dün-
kavramıyla açıklamıştır. Birbirinden farklı meyveler
ya mümkün değildir. Fenemolojik yöntem, fenomenlerin
verseler de ya da meyve vermeseler de, yaprakları
özünün bilgisine ulaşmanın tek yoludur. Fenomenolojik
birbirlerinden farklı olsa da bunların hepsine ağaç
yöntem, fenomenlerin özüne ulaşmada engel olabilecek
denilmesini sağlayan şey hepsinde olan ortak öz-
tüm ön yargılardan, rastlantısal özelliklerden uzaklaşmak
dür; ağacın özüdür. Bu özün dışında kalan her şey
için bunların hepsini paranteze almaktır. Paranteze alınan
paranteze alındığında ağacın özüne ulaşmak müm-
tüm bilgiler nesnenin özüne ait olan değil, ona daha sonra-
kün olacaktır.
dan eklenen özelliklerdir.
11.Sınıf 3 Felsefe
11.
FASİKÜL 20. Yüzyıl Felsefesi
Örnek 3
lerde dersler veren Dilthey, 1911 yılında İtalya’da hayatını Gadamer, Almanya’nın Mar-
kaybetti. burg kentinde bir kimya profe-
Dilthey, yaşadığı dönemde doğa bilimlerinin yaygın sörünün oğlu olarak dünyaya
etkisine karşı çıkmış; insanı değişkenliği ve olumsallığı geldi. Breslau, Marburg, Frei-
bağlamında ele alan bir yaşam felsefesi geliştirmiştir. burg ve Münih üniversitelerin-
Dilthey, hermeneutiğin kurucu filozofudur. Ona göre bilim, de beşerî bilimler öğrenimi
doğa bilimleri ve tinsel bilimler olmak üzere ikiye ayrılır. gördü. Daha sonra estetik ve
Doğa bilimleri dış dünyaya ait bilgileri kapsarken, tinsel etik üzerine dersler veren Ga-
bilimler ise insana ait olan, insanla ilgili olan bilgileri kap- damer’in hayatı, 2002 yılında
sar. Dilthey’e göre, tinsel bilimlerin başında da tarih gelir. Almanya’da son buldu. Wil-
Her çağın kendi tinselliği olduğunu ve bu tinselliğin de dile helm Dilthey ve Edmund Husserl’in felsefelerinden etkile-
yansıdığını, dilde kendine has anlamlar oluşturduğunu nen filozof, Hermeneutik Anlayışını felsefesinin merkezine
ileri sürer. Bu nedenle bir çağı veya bir çağda gerçekleşen alır. Ona göre hermeneutik sadece bir yöntem değildir; o
olayı anlayabilmek için o çağın tinsel yapısını anlamak daha çok hakikat arayışıdır. Gadamer, insanın kendini ve
gerektiğini savunan Dilthey’e göre çağın tinsel yapısını başkalarını anlaması için hermeneutiğin gerekli olduğunu
anlamak için de o çağın dile yüklediği anlamlara bakılma- ileri sürer. Anlamak, onun için dünyadaki varoluşumuzun
sı gerekir. temel bir tarzıdır.
Felsefe 4 11.Sınıf
11.
20. Yüzyıl Felsefesi FASİKÜL
1882’de Letonya’da dünyaya 2. Organik Varlık Tabakası: Canlı varlıklar yer alır.
gelen Hartmann, tıp eğitimini 3. Psişik Varlık Tabakası: Ruhsal varlıklar bulunur.
tamamladıktan sonra felsefe
4. Tinsel Varlık Tabakası: Hukuk, ahlak, din, dil, sanat,
eğitimi de almıştır. Alman-
ya’da üniversitelerde dersler bilim anlarında verilen tüm eserler bulunur.
veren Hartmann felsefi anla-
yışı ile Yeni Ontoloji’nin kuru- Tinsel Varlık Tabakası
cusudur. Nesne kavramında Ruhsal Varlık Tablosu
yaptığı değişiklik ile bilginin Organil Varlık Tablosu
niteliği, doğruluğu ve kesinliği İnorganil Varlık Tablosu
gibi Bilgi Felsefesi’nin önemli konularına Varlık Felsefe-
si’nin ışığıyla bakmanın gerekliliğini vurgulaması, onun fel-
sefesinin önemini artırmıştır. Bilgi ve varlık öğretisi dışında, Hartmann’a göre, her varlık tabakası kendinden ön-
insan ve insani değerleri ön plana çıkartan ahlak anlayışıy- cekinden bağımsızdır; farklı özellikler barındırır. Buna
la da 20. Yüzyıl Felsefesi’nin en önemli düşünürlerinden biri rağmen her tabaka kendinden önceki tabakadan bazı
olan Hartmann, Descartes’tan beri, Batı Felsefesi gelene- özellikleri de kendinde bulundurur. Bu nedenle her tabaka
ğinin düşünen özneden hareket ettiğini ve bunun da büyük için hem bir öncekine bağlılık hem de otonomi söz konu-
bir yanlış olduğunu savunmuştur. Ona göre, bağımsız bir sudur. En üstte yer alan Tinsel Varlık Tabakası kendinden
gerçekliğe ilişkin bir kavrayış, özneye ilişkin kavrayış kadar önce en fazla tabakaya sahip olduğu için en zayıf taba-
doğrudan ve aracısızdır. Hartmann bu bağlamda tüm felse- kadır. En alt tabaka olan inorganik varlık tabakası ise
fi problemlerin ontolojik nitelikte problemler olduğunu ileri kendinden önce bir tabaka olmadığı için en güçlü taba-
sürmüştür. kadır.
Bilgi Anlayışı
Hartmann’a göre dünya birbirinden farklı varlık basa- A) Varlık, katmanlardan oluşur.
maklarından bir araya gelmiştir. Ona göre “real varlık” ve B) Varlık bütünlüklü bir yapıya sahiptir.
“ideal varlık” olmak üzere iki tür varolma tarzı vardır. Real C) Varlık, idedir.
Varlık: tek başına varolabilen ve duyular aracılığıyla kav- D) Varlık, çokluğun birliğinden oluşur.
ranabilen varlık türüdür. Real varlık kendi içinde dörde E) Varlığın kavranması ile bilgi oluşur.
ayrılır:
11.Sınıf 5 Felsefe
11.
FASİKÜL 20. Yüzyıl Felsefesi
İdeal Varlık: İnsan aklında bulunan varlık alanıdır. yenilenmesine yönelik eleştiriler geliştirir. O, din ve tanrıyı
Matematik ve mantık alanları ideal varlık alanına verilebi- tamamen bireysel bir konu olarak değerlendirmiştir. Bu ne-
lecek örneklerdir. denle bireyi gözardı ettiği eleştirisi ile sistematik felsefenin
bütüncüllüğünü de reddetmiştir.
Ahlak Anlayışı Felsefesinde bireyi merkeze alan Kierkegaard,
Bilgi ve varlık öğretisi dışında, insan ve insani değer- Varoluşçu Felsefe’nin temellerini atan filozof olarak kabul
leri ön plana çıkartan ahlak anlayışıyla da 20. Yüzyıl edilir. Ona göre insanın temel sorunu, varoluştur. Varoluş
Felsefesi’nin en önemli düşünürlerinden biri olan Hartman, terimini modern anlamda kullanan ilk filozof olan Kierkegaard
insanın özgür iradesiyle, en iyiye ulaşmak için yaptığı tüm için varoluş, somut ve öznel insanın yaşamıdır. Varoluş,
eylemlerin ahlaka uygun olduğunu savunur. Ona göre hiçbir zaman hazır değildir; oluş içinde olan insan, sürek-
insan her ne kadar bedeniyle fiziksel dünyaya ait olsa da li yeni kararlar alıp seçimler yaparak kendini yeniden
aklıyla ideal dünya ile gerçek dünya arasında bağ kurarak sentezler. İnsanın kararlar alabilmesi ve seçim yapabilme-
ahlaki değerleri eylemlerine temel olarak alabilir. si, insanın özgür oluşundandır. Ona göre bu sonsuz öz-
gürlük insana seçimlerinin sonuçlarının sorumluluğunu
almayı da gerektirir.
EGZİSTANSİYALİZM
20. Yüzyıl Felsefesi’nin önemli akımlarından biri olan
Egzistansiyalizm (Varoluşçuluk) akımına göre bilimsel
çalışmalar gelişme ve ilerlemenin yanı sıra beraberinde
getirdiği savaş durumunda insanın birey olarak var olma-
Not: Kierkegaard’a göre felsefe soyut konula-
sını zorlaştırmıştır. Varoluşçuluk modern insanın ve özel-
ra değil somut ve öznel insan yaşamına yani
likle bireyin hızla değişen ve dönüşen koşullar içerisinde
varoluşa yönelmelidir.
kendini sorgulaması ve varoluşunu anlamlı kılma çabasın-
dan ibarettir. Varoluşçu filozoflar; özgürlük, sorumluluk
seçim yapma, varlığın anlamı, bulantı gibi bazı kavram ve
felsefi problemleri ele alırlar. Özellikle II. Dünya Savaşı’nda
yaşananlar, modern dünyaya ve bilime karşı olan eleştiri-
leri de Varoluşçuluk Felsefesi’ne olan ilgiyi de artırmıştır.
Felsefe 6 11.Sınıf
11.
20. Yüzyıl Felsefesi FASİKÜL
Felsefesinde saçma, bunaltı, korku ve kaygı gibi varoluş- 🗿 Karl Jaspers (1883-1969)
la ilgili kavramlara yer veren Kierkegaard’ın felsefi sorun-
1883 yılında Almanya’nın Ol-
salı bir bakıma mevcut Hristiyanlık içinde ve hatta karşı-
denburg şehrinde hukukçu
sında nasıl iyi bir Hristiyan olunacağı noktasına da
bir babanın oğlu olarak dün-
bağlıdır. Ona göre insanın özü ezeli ve ebedi olan Tanrı
yaya gelen Jaspers, varoluş-
ile ilişkilidir. İnsanın yaşamını kendi özünden varoluşuna
çu akımın önemli isimlerin-
doğru bir hareket olarak ele alan Kierkegaard, insanın
dendir. Karl Jaspers, her ne
özünden yani Tanrı’dan uzaklaştıkça bir kaygı, korku ve
kadar felsefeye erken yaşlar-
bulantı duygusuyla karşı karşıya kaldığını savunur. Ona
dan ilgi göstermeye başlasa
göre bu süreç üç evrede gerçekleşir: İlk evre “estetik
da babasının etkisiyle üniver-
evre”dir. Bu evrede özüne yabancılaşan insan, duygularıy-
sitede hukuk öğrenimi gör-
la hareket ederek yaşamsal hazza yönelir. İkinci evre “etik
müştür. Ancak bu durum uzun sürmemiş; 1902 yılında tıp
evre”dir. Bu evrede insan ahlaki kuralların varlığını kabul
bölümüne geçmiştir. Mezun olduktan sonra bir psikiyatri
edip; yaşamsal hazdan uzaklaşmıştır. Seçme ve karar
hastanesinde çalışmaya başlamıştır. Daha sonra üniversi-
verme özgürlüğüne sahip olan insan bu evrede, kendi
tede psikoloji dersi vermeye başlayan Jaspers, 40 yaşında
özgürlüğüne dönerek; kendini gerçekleştirmiştir. Son evre,
felsefe çalışmalarına başlamış; hayatının sonuna kadar da
üçüncü evre olan, “dinsel evre”dir. Bu evrede insan kendi
felsefe çalışmalarına devam etmiştir.
özgür iradesi ile Tanrı’nın varlığının farkına varır. Böylece
Jaspers’in felsefi öğretisinin modern psikiyatri, din,
Tanrı ile olan ilişkisi yani özü ile olan ilişkisi insanı yaşa-
tarih ve siyaset felsefesi alanlarında önemli etkileri olmuş-
dığı bunalım, korku ve kaygı durumundan kurtarır.
tur. Modern dünyanın düşünce yapısının, varlığı açıklama
konusunda yetersiz kaldığını düşünen filozof, insanın va-
roluşunu bilimlerin değil; felsefenin açıklayabileceğini sa-
vunur. Jasper’e göre varoluş, insanın yaşadığı acı çekme,
suçluluk ve ölüm gibi durumlarla sınırlanan ve açığa vu-
rulan insanlık halidir. İnsanın içinde bulunduğu bu durum
Örnek 5 bilimsel düşüncede gözden kaçırılır. Ona göre felsefe;
insanın ölüm, savaş, değişme ve suç gibi durumlar karşı-
İnsanın özgürlüğünü temel alan ve insanın öznelliğine sında vermek durumunda olduğu kararları analiz edip,
önem veren Kierkegaard’ın “İnsan; ezici bir varoluşun, kaçınıl- varoluş problemini akıl aracılığıyla çözümleyebilir. Jaspers’in
maz bir yazgının, bir iç sıkıntısının esareti altında yaşar.” sözü, kendi felsefesinde yapmaya çalıştığı da insanın varoluşsal
aşağıdaki 20. Yüzyıl akımlarından hangisini açıklar nite- sorunlarını akıl temelinde sorgulamaktır.
liktedir?
A) Yeni Ontoloji
B) Hermeneutik
C) Diyalektik Materyalizm
D) Fenomenoloji
E) Egzistansiyalizm
11.Sınıf 7 Felsefe
11.
FASİKÜL 20. Yüzyıl Felsefesi
Varlık Anlayışı
Sartre, nesneleri nedensel dünya içinde; insanı ise Buna karşılık “kendi için varlık” belirlenmiş bir öze
özgür bir dünya içinde açıklamaya çalışır. Ona göre, “ken- sahip değildir. Sartre’a göre insan, kendi için varlıktır. İnsan
dinde olan varlık” ile “kendi için olan varlık” olmak üzere iki “kendi için varlık” olarak kendi bilincindedir. Bilinçli varlık
tür varlık vardır. Sartre için “kendinde varlık” ne ise o olan kendi özünü belirleyerek bir varoluş gerçekleştirme olana-
varlıktır. Özü belirlenmiş olan, bilinçsiz bir varlıktır. Ona ğına da sahiptir. Bilinçli varlık olarak insan bir kaya par-
göre tüm nesneler böyle varlıklara örnektir. Çünkü insan çasından, bir masadan farklıdır. O, kendisi için varlık
bir alet, araç yaparken öncelikle onun şeklini, neyden olarak özgürdür. Bu nedenle insan olmuş bitmiş bir varlık
oluşacağını, ne işe yarayacağını tasarlar. Bu nedenle tüm değildir, o sonsuz gelişme kapasitesine sahiptir. İnsanı
nesnelerin özü varoluşlarından önce belirlenmiş olur. Nasıl gerçek varlık olarak bir varoluşa sahip olduğunu savunan
bir nesne yapacağını tasarlayan insan sonrasında bu Sartre için; insan dışında her şey kendinde varlık olarak
nesneyi somut olarak ortaya koyar. Böylece kendinde bir bilince sahip olmadığı gibi, varlığı varlık yapan bir
varlık olarak tanımladığı şeyler, nesneler ne iseler odurlar; varoluşa da sahip değildir.
kendilerinden başka bir şey değildirler. Var olmak için bir
eylemde bulunmaya ihtiyaç duymazlar.
Felsefe 8 11.Sınıf
11.
20. Yüzyıl Felsefesi FASİKÜL
Ahlak Anlayışı
Örnek 7
Varoluşçuluğun en önemli temsilcisi olan Sartre’a göre,
“Varoluş, özden önce gelir.” Bu sözüyle Sartre, insanın
önceden belirlenmemiş olduğunu; kendi kararlarıyla ve Sartre’a göre insan, nasıl olmayı tasarlıyorsa öyle olabilecek
seçimleriyle kendi özünü oluşturduğunu ifade eder. İnsanın bir özgürlüğe sahiptir. İnsan dışındaki iğer varlıkların böyle bir
kendi özünü oluşturma potansiyeli, özgür bir varlık olma- özelliğe sahip olmadığına vurgu yapan Sartre, insanı “kendi
sından kaynaklanır. Ona göre insan doğuştan özgür bir için varlık” olarak tanımlarken; diğer varlıkları “kendinde varlık”
varlık olarak dünyaya gelmemiştir; insan özgürlüğü bilinci olarak tanımlamaktadır. Sartre için “kendinde varlık” olduğu
sayesinde kazanır. “İnsan özgürlüğe mahkumdur” diyen şeyden başka bir şey olamayan varlıktır.
Sartre’a göre insanın özgürlüğü ne bir Tanrı ne de başka
Buna göre Sartre’ın pasajdaki düşüncelerinden
bir otorite tarafından elinden alınamaz. Çünkü insanı insan
hareketle aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşılabilir?
yapan, insanın özünü oluşturan şey özgürlüğüdür. Bu
nedenle insan hayatı boyunca karar vermek ve seçim A) İnsanın varoluşunu gerçekleştirmesi kendi iradesinin dı-
yapmak zorundadır. Hayatta var olan tüm seçimler insan şındadır.
elinden çıktığı için, bu seçimlerin sonuçlarının sorumlulu- B) Özü belirli olmayan tek varolan insandır.
ğu da insandadır. Ona göre seçim yapma özgürlüğüne C) Toplum düzeni için özgürlüklerin sınırlanması gereklidir.
sahip olan insan, seçimlerinin sonuçlarının sorumluluğunu D) Nitelik açısından tüm varolanlar aynıdır.
almalıdır. Çünkü insan kendisine ve başkalarına karşı E) İnsan özgür olmak zorunda değildir.
sorumludur. Bu sorumluluk insanda bir “bulantı” oluşturur.
Sartre’a göre “bulantı” insanın sonsuz özgürlüğün ağırlı-
ğına karşı duyduğu bir iç daralmasıdır. İnsan bu durumu
atlatmak için bir kurala ya da yasaya sahip değildir. Yani
Sartre için evrensel ahlak yasası yoktur. İnsan tüm eylem-
lerinde temele özgür iradesi ile yaptığı seçimi alır. Bu
nedenle özgürlükle yapılan tüm eylemler Sartre’a göre
ahlaki eylemlerdir.
🗿 Albert Camus (1913 - 1960) -
11.Sınıf 9 Felsefe
11.
FASİKÜL 20. Yüzyıl Felsefesi
Felsefe 10 11.Sınıf
1. 11.
TEST Konu Tarama Testi FASİKÜL
1. I. İnsanın eylemlerinin, sözlerinin ve yarattığı tüm ürünle- 3. Husserl “Kesin Bilim Olarak Felsefe” adlı eserinde, feno-
rin anlamına yönelik yorumlamalar yapan bir felsefi anla- menolojik yaklaşımında yöntem olarak “paranteze alma”yı
yıştır. önermiştir. Paranteze alma yöntemini üç durum için zorun-
II. Hayatın anlamının izini süren ve bireyin değerinin ne ol- lu görür. Bunlar; tarih, varoluş ve ide üzerinden paranteze
duğunu anlamaya çalışan bir felsefi yaklaşımdır. almadır. Tarih ile paranteze almayla sosyal yaşamın görüş
ve önyargılarından uzaklaşılmasına zemin hazırlarken va-
Yukarıda açıklamaları verilen felsefi yaklaşımlar aşa- roluş ile paranteze almayla da öznenin kendi şüphelerin-
ğıdakilerden hangisinde sırasıyla verilmiştir? den sıyrılmasını sağlamaya çalışmıştır. İde açısından pa-
ranteze alma da ise nesneye ait dışsal özellikleri ayırmayı
I. II.
hedeflemiştir.
A) Düalizm Egzistansiyalizm
B) Hermeneutik Egzistansiyalizm Buna göre Husserl paranteze alma yöntemi ile neyi
C) Egzistansiyalizm Fenomenoloji amaçlamaktadır?
D) Hermeneutik Fenomenoloji
E) Düalizm Fenomenoloji A) Bilimsel bilginin yöntemini sorgulamayı
B) Dış dünyanın bilgisine duyular aracılığıyla ulaşılabile-
ceğini göstermeyi
C) İdealizmin bilgi anlayışını eleştirmeyi
D) Fenomenin özü ile ilgili bilgiye ulaşmayı.
E) İnsanın özgür bir varlık olduğunu temellendirmeyi
11.Sınıf 11 Felsefe
11. 1.
FASİKÜL Konu Tarama Testi TEST
5. İlk Çağ’dan beri felsefenin neliği üzerinde durulmuş, bir- 7. Kierkegaard, yaşamı insanın kendi özünden varoluşuna
çok filozof tarafından felsefenin ne olduğu yanıtlanmaya doğru bir hareket olarak ele alır. Bu sürecin üç evreden
çalışılmıştır. Filozofların yaptığı tanımlar ele alındığında, oluştuğunu savunan Kierkegaard’a göre insanın özü Tan-
her tanımda felsefenin farklı özelliklerinin temele alındığı rı’ya en yakın olduğu zamandır. İnsan özünden yani Tan-
görülmektedir. Bunlar arasında ön plana çıkan tanımlar- rı’dan uzaklaştıkça bir kaygı ve korku durumuna düşer.
dan biri de Karl Jaspers’in yapmış olduğu felsefe tanımı- Bu durumda insanın özüne yabancılaşarak, duygularına
dır. Ona göre felsefe “yolda olmaktır” Oldukça sade bir yöneldiğini dile getiren Kierkegaard, bir süre sonra insa-
şekilde yapılan bu tanımda felsefenin belki de en önemli nın ahlaki kuralların varlığını kabul ederek kendi duygu ve
özelliği vurgulanmıştır. hazlarından uzaklaşacağını savunur. Böylece insan eyle-
melerinin temeline ahlaki kuralları koyar. Sonunda insan,
Parçada konu edinilen Jaspers’in “Felsefe nedir?”
kendi iradesi ile Tanrı’nın varlığının farkına varır ve böyle-
sorusuna verdiği yanıt, felsefenin hangi özelliğini vur-
ce kendi özüne dönüşü tamamlanmış olur.
gulamaktadır?
Buna göre Kierkegaard’ın dile getirdiği yaşamın üç
A) Bilimden farklı bir yönteminin olmasını.
evresi sırasıyla aşağıdakilerden hangisinde doğru ve-
B) Bütüncül bir bakış açısına sahip olmasını.
rilmiştir?
C) Sürekli hakikat arayışında olmasını.
D) Öznel bir etkinlik olmasını. A) Estetik - Dinsel - Etik
E) Metafizik konularla birlikte olguları da araştırmasını. B) Politik - Etik - Dinsel
C) Etik - Politik - Dinsel
D) Estetik - Etik - Dinsel
E) Etik - Estetik - Dinsel
6. Hans Georg Gadamer’e göre bir metin tamamlandıktan 8. Dış dünyanın insan zihninden tam olarak bağımsız olma-
sonra, artık yazardan bağımsız olarak var demektir. Çün- dığını savunan Husserl’e göre, varlık bilincin bilgi nesnele-
kü metni okuyan kişi kendi düşünce ve duygularıyla metni ri olarak vardır. Varlığın insan bilincinin olanakları içerisin-
tekrar kuracaktır. Bu durum metinle karşı karşıya gelen de oluştuğunu ileri süren filozof, varlığı …………… olarak
herkes için geçerlidir; her defasında metin okuyucu tara- adlandırır. Ona göre insan, bilen öznenin bilgi olanakları
fından tekrar yorumlanacaktır. O halde Gadamer’e göre içinde oluşan bu varlık alanının bilgisine ulaşabilir.
bir metnin anlamı yazarın niyetine, düşüncelerine indirge-
Paragrafta boş bırakılan yere aşağıdaki kavramlardan
nemez.
hangisi getirilmelidir?
Buna göre Hans Georg Gadamer’in aşağıdaki akım-
A) Fenomen B) İdea C) Cisim
lardan hangisini savunduğu söylenebilir?
D) Madde E)Form
A) Fenomenoloji
B) Mantıkçı Pozitivizm
C) Hermeneutik
D) Egzistansiyalizm
E) Pozitivizm
TEST 1. B 2. A 3. D 4. E 5. C 6. C 7. D 8. A
Felsefe 12 11.Sınıf
2. 11.
TEST Konu Tarama Testi FASİKÜL
1. Nicolai Hartmann’a göre tarih, fenomenoloji, antropoloji, 3. Soren Kierkegaard’a göre yaşam deneyiminin ilk evre-
sosyoloji gibi disiplinler varlığın tek bir yanını ele aldıkları sinde, insan kendi duygularına yönelir. Haz ve arzularına
için onun bütünsel yapısını gözden kaçırmışlardır. Bu di- göre eylemde bulunan insan, gelecek için kaygılanmaz;
siplinlerin insanı parçalara ayırarak ele almaya çalıştığını toplumsal ilişkilerden, sorumluluklardan ve ödevlerden
dile getiren Hartmann, bu durumun insanın varlıkla ilgili uzak durur. Bu evrede insan, sadece dolaysız hazlar ara-
olan ilişkisinin yanlış anlaşılmasına sebep olduğunu sa- yışı içindedir. Kierkegaard’a göre insanın gelecekle ilgili
vunmuştur. tüm kaygı ve korkudan uzak olması, yaşamın bütünlük ve
sürekliliğini ortadan kaldırır. Bu nedenle birey yaşamın bü-
Hartmann’ın insanı ele alırken temele alınması gerek-
tünlüğünü ve sürekliliğini yakalamak için ahlaki kuralların
tiğini düşündüğü felsefi disiplin aşağıdakilerden han-
varlığını kabul ederek bu evreden kurtulur.
gisidir?
Paragrafa konu edilen Kierkegaard’ın “yaşamın ilk ev-
A) Epistemoloji
resi” olarak dile getirdiği evre aşağıdakilerden handi-
B) BilimFelsefesi
sidir?
C) Etik
D) Estetik A) Dinsel Evre
E) Ontoloji B) Etik Evre
C) Politik evre
D) Özsel Evre
E) Estetik Evre
2. 19. Yüzyıl filozofu Friedrich Nietzsche’ye göre felsefe salt 4. Modern bilim anlayışına göre, bilimsel yöntem deney ve
bilgiye yönelmiş; insanı ve onun yaşamını göz ardı etmiş- gözlemdir. Bilim insanı gözlem yaparken, doğanın akışına
tir. Kendi felsefesinde insanı ve onun yaşam içindeki du- müdahale etmeksizin olup bitenleri izler. Bilimsel çalışma-
rumunu ele alan filozof, insana hem kendisini hem toplum lardaki deneylerde ise bilim insanı, şeylerin kendi doğal
içindeki yerini anlaması ve değerlendirmesi için rehberlik akışını beklemeksizin, yapay olarak onları üretir.
yapmıştır. Nietzsche’nin bu anlayışı, 20. Yüzyıl filozofların-
Buna göre deney ve gözlem arasındaki fark aşağıda-
dan bazılarını etkileyecek; felsefeye insanı temele alan bir
kilerden hangisi olabilir?
felsefi akım kazandırmalarını sağlayacaktır.
A) Deney bir defaya mahsustur; gözlem ise yeniden oluş-
Buna göre Nietzsche’nin etkisiyle oluştuğu düşünü-
turulabilir.
len 20. Yüzyıl Felsefi akımı aşağıdakilerden hangisi-
B) Deney, gözlemin aksine doğanın akışına müdahale et-
dir?
meyi gerektirmez
A) Egzistansiyalizm C) Gözlem, deneyden daha değerli bir yöntemdir.
B) Hermeneuitik D) Deney, gözlemden daha güvenilir bir yöntemdir.
C) Sensualizm E) Gözlemde olguların doğal akışına müdahale edilmez-
D) Mantıkçı Pozitivizm ken, deneyde durum bunun tam tersidir.
E) Fenomenoloji
11.Sınıf 13 Felsefe
11. 2.
FASİKÜL Konu Tarama Testi TEST
5. Husserl, bilincin varlığı belirlediğini ileri sürer. Varlığı, bir 7. Nietzsche’ye göre üç tip insan vardır. Bunlardan biri, in-
bilincin bilgi nesnesi olarak açıklayan Husserl, varlığın in- sanları ve onların geleceğini seven insan; üst insandır. Üst
san zihninden bağımsız olarak varolma durumunun olma- insan yeni başarılar, yeni değerler ortaya koyan insandır.
dığını ileri sürer. Varlık ancak zihnimizin olanakları dahilin- Böylece toplumda eleştirilmeden kabul edilen tüm kuralla-
de vardır. Husserl’e göre varlık “fenomen”dir. Fenomen ise rı yıkan üst insan; insanlığın geleceğine de yön verir.
bir şeyi o şey yapan şey; yani varlığın özüdür. Varlığın özü
Buna göre “üst insan” ile ilgili aşağıdakilerden hangi-
bize doğru bilgiyi sunacaktır. Bu nedenle felsefe hakikate
si söylenebilir?
ulaşmak için şeylerin özünü anlamak ve açıklamak zorun-
dadır. A) Üst insan, yaşamını morale göre düzenler.
B) Üst insan, yaşama anlam kazandırır.
Buna göre Husserl aşağıdaki felsefi sorunlardan han-
C) Üst insan, değer yargılarına göre eylemde bulunur.
gisine cevap aramaktadır?
D) Üst insan, otoritelere bağlıdır.
A) Varoluş-Öz Sorunu E) Üst insan, geçmişi eleştirmekle yetinir.
B) Varlık Sorunu
C) Gerçeklik-Görünüş Sorunu
D) Değişim Sorunu
E) Metafizik Bilgi Sorunu
Buna göre aşağıdakilerden hangisi “inorganik varlık” metafizik, bilimsel bir özellik taşımaz.
alanına ait değildir? Buna göre, metafizik, etik ve estetik alanların felsefe-
nin konu alanı dışında bırakılmak istenmesinin nedeni
A) Atom B) Masa C) Dünya
aşağıdakilerden hangisi olabilir?
D) Elektron E)Köpek
A) Bütünlükçü bir yapıya sahip olmamaları
B) Toplumsal olaylara çözüm üretmede yetersiz kalmaları
C) Sistemli bir alan olmamaları.
D) İnsanı merkeze almaları.
E) Deneye açık olmamaları
TEST 1. E 2. A 3. A 4. E 5. C 6. E 7. B 8. E
Felsefe 14 11.Sınıf
1. 11.
TEST Öğreten Pratik Test FASİKÜL
1. Nicolai Hartmann’a göre değer; iyi, keyif, dirimsel, ahla- 3. 20. Yüzyıl düşünürü Hans Reichanbach’a göre bir kuramın
ki ve estetik olmak üzere beşe ayrılır. Bunların içinde en bilimsel bir niteliğe sahip olup olmadığı, olgulardan kuram-
yüksek olan, ahlaki değerdir. Ona göre bir eylemin ahlaki lara gidilerek tespit edilebilir. Bir kuramın bilimselliği, olgu-
nitelikte olabilmesi için eylemin kişinin iradesi ile yapılmış larca doğrulanabilir olmasına bağlıdır. “Kuğular beyazdır”
olması gerekir. Bununla birlikte bir eylemde her zaman önermesi, kuğular gözlemlenerek doğrulanabilir. Bununla
her koşulda daha iyiyi temele almak gereklidir. Buna göre birlikte olgulara yönelerek doğrulayamayacağımız bir var-
Hartmann için ahlaki eylemde bulunmak, daha iyiye karar sayım varsa, bu varsayım anlamsızdır.
vermektir.
Buna göre Hans Reichanbach’ın görüşü aşağıdaki fel-
Paragraftan hareketle Hartmann “değer” anlayışı ile sefi anlayışlardan hangisine uymaktadır?
ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Varoluşçuluk
A) Değer, insanla ilgilidir. B) Hermeneutik
B) En üstün değer, iyi değerleridir. C) Mantıkçı Pozitivizm
C) Bir eylemin ahlaki olabilmesinin ilk koşulu özgürce ya- D) Diyalektik Materyalizm
pılmasıdır. E) Yeni Ontoloji
D) Değerler arasında bir ayrım söz konusudur.
E) Her durumda daha iyi olanın ne olduğuna insanın ken-
disi karar verecektir.
11.Sınıf 15 Felsefe
11. 1.
FASİKÜL Öğreten Pratik Test TEST
5. Egzistansiyalizmin temsilcilerinden Karl Jaspers, insanın 7. Hermeneutik, insanın eylemlerinin, sözlerinin ve yarat-
bilimler tarafından birbirlerinden farklı biçimlerde ele alın- tığı tüm ürünlerin anlamına yönelik yorumlamadır. Her-
dığını ifade eder. İnsan; psikoloji, sosyoloji ve antropoloji meneutik teriminin doğuşu, kutsal metinleri yorumlama
başta olmak üzere çeşitli bilim dalları tarafından bir araş- pratiklerine dayansa da 19.yy’ın başlarında Friedrich Sch-
tırma nesnesi olarak ele alınır. Bu bilimlerin ortaya koy- leiermacher, Hermeneutik Üzerine Dersler adlı eserinde
duğu bilgiyle insanın bilinebilir ve kavranabilir bir özelliğe hermeneutiği, tüm metinlere uygulanabilecek bir anlama
sahip olduğu düşünülmüştür. Ancak Jaspers’e göre insan, yöntemi olarak tasarlar. Bu eseriyle “anlamak için bütüne;
kendisi hakkında bildiğinden ve bilinenden daha fazladır. bütünü anlamak için de parçalara başvurmak gerektiği”ne
Jaspers için insanın özü, her türlü nesnelliğin ötesinde in- vurgu yapan Schleiermacher’in anlama kavramını felse-
sanın asıl gerçek varlığıdır. fesinin merkezine alması, kendisinden sonra gelen bazı
düşünürler üzerinde de etkili olmuştur.
Buna göre pasajda altı çizilen kelime Karl Jaspers’in
felsefesindeki hangi kavramı ifade etmek için kullanıl- Buna göre aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşılabi-
mış olabilir? lir?
A) Töz B) Varlık C) Ruh A) Hermeneutik terimi ilk olarak Tanrı’nın sözlerini açıkla-
D) Varoluş E) İdea mak için kullanılmıştır.
B) Schleiermacher hermenuetik akımının en son temsilci-
sidir.
C) Hermeneutik yöntem sadece dini metinleri yorumla-
mak için kullanılmıştır.
D) Metni anlamak için, parçalara değil, bütüne yönelmek
gerekir.
6. Klasik bilim anlayışına göre, bütün bilimler birbirleriyle iliş- E) Schleiermacher’den önce de hermeneutik yöntem tüm
kisiz görünseler de aslında aynı temelde birleşirler; birbir- metinler için kullanılmıştır.
leriyle bağlantılıdırlar. Bu nedenle sosyoloji, psikoloji, bi- 8. “İnsan, nasıl olmayı tasarladıysa öyle olacaktır. Olmak is-
yoloji gibi birbirlerinden ayrılmalarına gerek yoktur. Klasik teyeceği şey değil tasarlayacağı şey yani. İstemek deyin-
bilim anlayışının bilimlerle ilgili bu tavrı daha sonra bazı ce bilinçli bir kararı anlıyoruz biz, aramızdan birçokları için
filozoflar tarafından eleştirilmiştir. Hiçbir bilimin tek başına kendi kendine oluştan sonra gelir bu. Bir kitap yazmak,
evreni ve evrendeki çokluğu, çeşitliliği açıklayamayacağı- evlenmek isteyebilirim ama bütün bunlar irade denen şey-
nı savunan bu filozoflara göre her bilim, kendi özel alanını den daha köklü, daha kendiliğinden bir seçmenin belirtisi-
belirlemeli ve bu alanda bilgiler üretmelidir. dir.”
Bu parçada konu edilen eleştiri, Klasik Bilim Anlayı- Jean Paul Sartre
şı’nın hangi görüşüne yönelik bir eleştiri niteliği taşır? Sartre’ın Varoluşçuluk kitabındaki bu sözlerinden ha-
A) Bilim, bir gün evrenle ilgili tüm sorulara cevap bulacak- reketle aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşılabilir?
tır.
A) İnsanın özü varoluşundan önce gelir.
B) Bilim insanı bilimsel çalışmalarında kendi duygu ve dü-
B) İnsan kendinde varlıktır.
şüncelerini bir kenara bırakmalıdır.
C) İnsan belirlenmiş bir varlıktır.
C) Bütün bilimler tek bir bilime indirgenebilir.
D) İnsan bilinçli bir varlıktır.
D) Bilim, birikimsel olarak ilerler.
E) İnsan varolmak için eylemde bulunmaya ihtiyaç duy-
E) Bilim, nesnel bir etkinliktir.
maz.
TEST 1. B 2. B 3. C 4. A 5. D 6. C 7. A 8. D
Felsefe 16 11.Sınıf
5. ÜNİTE:
20. YÜZYIL FELSEFESİ
11.SINIF
FELSEFE
12. FASİKÜL:
20. YÜZYIL FELSEFESİ
KAZANIMLAR
µ 20.Yüzyıl Felsefesi hakkında bilgi verir.
µ Felsefi düşünce ortamının 20. Yüzyıl arasındaki karakteristik özellikleri anlatılır.
µ 20. Yüzyıl Felsefesi filozoflarının görüşlerine yer verilir.
µ Örnek metinler üzerinden 20.Yüzyıl Felsefesi filozoflarının görüşleri analiz edilir.
µ 20. Yüzyıl İslam Felsefesi’ndeki dönemsel düşünceler ifade edilir.
µ 20. Yülyıl Felsefesi’ndeki örnek düşünce ve argümanları felsefi açıdan değerlendirir.
12.
FASİKÜL 20. Yüzyıl Felsefesi
DİYALEKTİK MATERYALİZM
Örnek 1
Materyalizm, her şeyin maddeden oluştuğunu ve bilinç
de dahil olmak üzere bütün şeylerin maddi etkileşimler
“Filozoflar dünyayı sadece yorumlamakla yetindiler, oysa
sonucu oluştuğunu öne süren, felsefi kuramdır. Bir diğer
asıl olan onu değiştirmektir.”
deyişle madde, var olan tek tözdür. Materyalizm, Antik
Yunan’dan bu yana farklı düşünürler tarafından savunul- Karl Marx
muştur. Ancak bu akımın en önemli temsilcisi Karl Marx’dır.
Marx’ın bu sözünden aşağıdaki yargılardan hangi-
Felsefe 2 11.Sınıf
12.
20. Yüzyıl Felsefesi FASİKÜL
Örnek 2 Örnek 4
Viyana’da bir araya gelen bir grup felsefecinin ve bilim
Geleceğin geçmişe benzeyeceği varsayımı herhangi
adamının düşünsel arayışları neticesinde şekil almış felsefi yak-
geçerli bir argümana dayandırılamaz. Tamamen alışkanlıktan
laşımdır. Başlıca temsilcileri Moritz Schlick, Rudolph Carnap ve
kaynaklanır. Her şeyin geçmişte olduğu gibi davranacağını
Otto Neurath’dır. Bu görüşün amacı dili mantıksal açıdan ele
varsaymak için yeterli gerekçemiz yok. Evet, bir sonraki otu-
almaktır.
ruşumda bu sandalyenin beni taşıyacağına, bırakmam hâlinde
Bu parçada açıklanan Çağdaş Felsefe akımı aşağı- bu kalemin düşeceğine inanıyorum. Ancak şaşırtıcı bir gerçek
dakilerden hangisidir? daha var ki, o da sandalyenin kırılacağını, kalemin havada yük-
seleceğini varsaymam için de bir o kadar sebebim var.
A) Fenomenoloji
B) Pozitivizm Mantıkçı Pozitivizm’in bu parçada eleştirilen bilim-
C) Hermeneutik sel yöntemleri aşağıdakilerden hangisidir?
D) Analitik Felsefe
A) Tümevarım – Doğrulanabilirlik
E) Pragmatizm
B) Tümevarım – Yanlışlanabilirlik
C) Analoji – Yanlışlanabilirlik
D) Tümdengelim – Yanlışlanabilirlik
E) Tümdengelim – Doğrulanabilirlik
2020 TYT
11.Sınıf 3 Felsefe
12.
FASİKÜL 20. Yüzyıl Felsefesi
Felsefe 4 11.Sınıf
12.
20. Yüzyıl Felsefesi FASİKÜL
11.Sınıf 5 Felsefe
12.
FASİKÜL 20. Yüzyıl Felsefesi
Bilimsel bilgide doğrusal bir ilerlemenin olmadığını Türkiye’de Felsefi Düşünceye Katkıda Bulunan
savunan Kuhn, bilimsel bilginin devrimlerle ilerlediğini Felsefeciler Türkiye’deki Felsefe Çalışmaları, 1933 yılında
ileri sürer. Bu bilim anlayışına göre, belli bir bilimsel kuram, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi bünyesinde açılan
yaşadığı bunalımlar sonrasında terk edilerek yerini yeni Felsefe Bölümü’yle başlamıştır. Burada yapılan çalışmalar,
bir kurama, paradigmaya bırakır. Kuhn’a göre her bilim birçok felsefeci ve düşünürün katkısıyla ülkede hızla ya-
dalı beş bilimsel dönemden geçer: yılmıştır.
2. Olağan Bilim Dönemi: Olay ve olguları açıklamak Yücel, 1932 yılında Türk Dil
için uzun bir süre kullanılan bu bilimsel kuram bir Kurumu’nun kurulmasıyla eti-
Felsefe 6 11.Sınıf
12.
20. Yüzyıl Felsefesi FASİKÜL
A) Sistemli olma
B) Dogmatik olma
C) Bütünsel olma
D) Eleştirel olma
E) Evrensel olma
11.Sınıf 7 Felsefe
12.
FASİKÜL 20. Yüzyıl Felsefesi
Örnek 12
🗿 Macit GÖKBERK (1908-1983)
Macit Gökberk 1908’de Sela-
Yaşamın insandan bağımsız bir anlamının olmadığını nik’te doğdu. İstanbul Üniver-
dile getiren Takiyettin Mengüşoğlu’na göre “İnsan nedir?” so- sitesi Edebiyat Fakültesi Fel-
rusuna cevap ararken, insanın tek bir özelliğinden yola çık- sefe Bölümü’nü Platon’un
mak bizi sağlam bir temele ulaştırmayacaktır. İnsan tüm yapıp “Theaitetos Diyaloğu” üzerin-
etmeleriyle birlikte varolur. Bu nedenle insanı ele alırken tüm deki bir çalışmasıyla bitirdi.
yapıp etmeleriyle, tüm özellikleriyle birlikte ele almak gerekir. Aynı yıl bu bölüme asistan
Ancak böyle bir yaklaşım bize insanın ne olduğuyla ilgili bütün- olan Gökberk, 1935 yılında
lükçü sağlam bir cevap sunabilir. doktora çalışmaları için Berlin
Üniversitesi’ne gitti. 1940 yı-
Buna göre Takiyettin Mengüşoğlu’nun “İnsan
lında Prof. Eduard Spranger’in yanında “Hegel ve Auguste
Nedir?” sorusuna cevap ararken temele aldığı yaklaşım
Comte’da Toplum Kavramı” adı teziyle doktorasını verdikten
aşağıdakilerden hangisidir?
sonra Türkiye’ye döndü ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat
A) Düalizm Fakültesi Felsefe Bölümü’ndeki görevine devam etti. Aynı
B) Felsefi Antropoloji bölümde önce doçent, daha sonra da profesörlüğe yüksel-
C) Diyalektik Materyalizm tildi. Gökberk’in çalışmaları Felsefe Tarihi ile Dil ve Bilgi
D) İdealizm Sorunu olmak üzere iki konuda yoğunlaşmıştır. Felsefe Ta-
E) Entüisyonizm rihi ile ilgili çalışmalarını topladığı “Felsefe Tarihi” adlı yapıtı
bir Türk Felsefecisi tarafından kaleme alınmış ilk kapsamlı
felsefe tarihidir. Kant ile Herder’in Tarih Anlayışları, Hegel’in
Devlet Felsefesi, Batı Anadolu’nun Yetiştirdiği Filozoflar onun
önemli eserleri arasında yer alır.
Felsefe 8 11.Sınıf
12.
20. Yüzyıl Felsefesi FASİKÜL
🗿 Nurettin TOPÇU (1909-1975) Felsefenin mevcut kültüre karşı karşıt bir kültür oluş-
turduğunu dile getiren Nutku’ya göre, kendi içinde bu
1909 yılında İstanbul’da dün-
karşıt kültürü barındıran ve destekleyen toplumlar gelişir.
yaya gelmiştir. Fransa’da fel-
Aksi halde felsefeden yoksun kalan toplumlar kendini
sefe etiğimi almıştır. 1934 yı-
tekrar etmekten öteye gidemezler. Bu nedenle varolan
lında Türkiye’ye döner ve
düzeni sorgulayan çok sesliliğin temeli felsefe insanın ve
Galatasaray Lisesi’nde felse-
toplumun kendini gerçekleştirmesi için gereklidir.
fe öğretmeni olarak göreve
başlar. Daha sonra birçok
farklı okulda felsefe öğret-
menliğine devam eden Top-
çu, Ahlak Felsefesi üzerine yoğunlaşmıştır. Topçu’un Ahlak
Felsefesi’nin temelinde “sorumluluk” kavramı vardır. So-
rumluluğun temeline ise özgürlüğü koyan Topçu’ya göre,
bir eylemin ahlaki olabilmesi için özgür bir seçimle gerçek- 🗿 İoanna KUÇURADİ (1936- )
leşmesi gerekir. Özgür bir seçimle gerçekleşen her eyle- 1936 yılında İstanbul’da dün-
minden insan sorumludur. İnsanı özgürlüğünden alı koyma- yaya gelen Kuçuradi, İstanbul
ya çalışan bazı zorlamaların olduğunu dile getiren Topçu, Üniversitesi Felsefe Bölü-
insanın tüm bu zorlamalara karşı isyan etmesi gerektiğini mü’nden mezun olmuştur.
savunur. Bu insanın özgürlüğünün bir sonucudur. Nurettin Mezun olduktan sonra İstan-
Topçu’nun bu ahlak anlayışı “isyan ahlakı” olarak da bilin- bul Üniversitesi’nde Takiyet-
mektedir. tin Mengüşoğlu’nun asistanı
olur. 1969 yılında kurulan Ha-
cettepe Üniversitesi’nin bö-
lüm başkanlığına getirilen Kuçuradi 2003 yılına kadar bu
görevine devam etmiştir. Bir dönem Uluslararası Felsefe
🗿 Uluğ NUTKU (1935-2014) Kurumları Federasyonu genel sekreterliği ve başkanlığı ya-
1935 yılında Sivas’ta dünyaya pan Kuçuradi, bu göreve gelen ilk kadın olmuştur. Çok sa-
gelen Uluğ Nutku, Robert Ko- yıda akademik çalışmalara imza atan Kuçuradi, aralarında
lej’ini bitirdikten sonra İstan- “Goethe Madalyası” da olan birçok ödül almıştır. Nietzsc-
bul Üniversitesi’nde Felsefe he’de İnsan, İnsan ve Değerleri, Etik Çağın Sorunları Arasında
eğitimi almıştır. Daha sonra onun eserleri arasında yer alır. Değerler Felsefesi alanında
aynı üniversitede asistanlığa düşünceleriyle ön plana çıkan İoanna Kuçuradi, “değerlen-
başlamış; “Yeni Çağ Felsefe- dirme” kavramını Ahlak Felsefesi’nin temeline yerleştirir.
sinde Apriori Problemi” başlık- Ona göre etik, kişinin kendisiyle ve başkalarıyla olan ilişki-
lı çalışmasıyla doktorasını ta- sini bilgi konusu yapan felsefenin bir dalıdır. Kuçuradi için
mamlamış, “İnsan ve İnsanlık ahlaki bir eylemin temelinde “doğru değerlendirme” vardır.
Kavramları Üzerine Antropolo- Bu nedenle eylemin ahlaki olup olmaması temelindeki de-
jik- Etik Bir Çalışma” başlıklı ğerlendirmeye bağlıdır. Ona göre üç tür değerlendirme var-
teziyle de doçent olmuştur. İnsan Felsefesi Çalışmaları, Fel- dır:
sefe ve Güncellik onun eserleri arasında yer alır. Çalışmala-
rını insan felsefesi üzerine yoğunlaştıran Uluğ Nutku, Çu-
kurova Üniversitesi Felsefe Grubu Eğitimi Bölümü’nü,
Mersin Üniversitesi ve Cumhuriyet Üniversitesi Felsefe Bö-
lümünü kurduğu için “gezgin filozof” olarak nitelendirilir.
11.Sınıf 9 Felsefe
12.
FASİKÜL 20. Yüzyıl Felsefesi
I II III
A) Doğru Değerlendirme Değer Biçme Değer Verme
B) Değer Biçme Değer Verme Değer Atfetme
C) Değer Atfetme Değer Verme Doğru
Değerlendirme
D) Doğru Değerlendirme Değer Atfetme Değer Biçme
E) Doğru Değerlendirme Değer Verme Değer Biçme
Felsefe 10 11.Sınıf
1. 12.
TEST Konu Tarama Testi FASİKÜL
1. Karl Popper, bir önermenin ancak ve ancak gözlem ve 3. I. Felsefede uzmanlaşma düşüncesi reddedilmiştir.
deneye dayandırılarak doğrulanabileceği, bu nedenle de II. Toplumsal sorunlar tartışma konusu edinilmemiştir.
bilimsel bir kuramın asla yanlışlanamaz olduğu görüşünü III. Akıl ve inanç arasındaki ilişki üzerinde durulmuştur.
savunan ve buna bağlı olarak metafizik ve benzeri soyut
IV. Yeni felsefi akımlar oluşmuştur.
önermeleri anlamsız önermeler olarak niteleyen bilim an-
V. Yeni Ontoloji anlayışı ileri sürülmüştür.
layışına karşı çıkmıştır. Bu eleştirisi yüzünden büyük tep-
kiler alan Popper; kendisine kadar olan bilim anlayışını VI. Bilimsel anlayışta bir uzmanlaşma söz konusudur.
kökten sarsmıştır.
Yukarıda verilen özelliklerden hangisi ya da hangileri
Buna göre Karl Popper’ın eleştirisi aşağıdakilerden 20. Yüzyıl Felsefesi için söylenebilir?
hangisine yönelik değildir?
A) Yalnız III
A) Viyana Çevresi B) I ve III
B) Soren Kierkegaard C) I, II, ve V
C) Klasik Bilim Anlayışı D) II, III ve IV
D) Rudolf Carnap E) IV ve V
E) Ürün Olarak Bilim Anlayışı
2. 20. Yüzyıl filozofların Thomas Kuhn’a göre, bilimsel ça- 4. Zaman kavramını “nesnel ve öznel zaman” olmak üzere
lışmalar dönemin bilim çevrelerince kabul edilen para- ikiye ayırır. Ona göre “nesnel zaman” her şeyin saniyeler,
digmaya göre yapılır. Bu nedenle paradigma bilimsel dakikalar ve saatlerle ölçülebildiği; doğa bilimlerinin kul-
gelişmelerin ve ilerlemelerin temelinde yer alır. Ancak landığı zamandır. Öznel zaman ise, varoluşsal anlar ile
bazı dönemler vardır ki paradigma artık bilimsel sorula- ölçülebilen zamandır. İnsan yaşamının değerinin nesnel
ra çözüm bulamaz. Bilimin her çağda böyle bir dönem zamanla ölçülemeyeceğini ileri süren filozof; insan yaşa-
yaşadığını savunan Kuhn, paradigmanın yetersiz kaldığı mının insanın yaşadığı yıllarla değil, yaşadığ varoluşsal
zamanlarda yeni paradigma geliştirilene kadar, bilimsel anlarla ölçülebileceğini savunur.
ilerlemenin durduğunu ileri sürer. Bilim insanları ortak bir
Paragrafa konu edilen filozof, aşağıdakilerden hangi-
zeminde birleşemedikleri için bu dönemlerde yapılan bi-
sidir?
limsel çalışmalar sonuç vermez.
A) Jean Paul Sartre
Buna göre aşağıdakilerden hangisi Kuhn’un bilim an-
B) Wilhelm Diltey
layışına uygun değildir?
C) Karl Marx
A) Paradigma bilimsel sorunlara çözüm yolları sunar. D) Thomas Kuhn
B) Paradigmaların olmadığı dönemlerde bilimde bunalım E) Soren Kierkegaard
dönemi yaşanır.
C) Bir paradigma her dönem geçerlidir.
D) Bilimsel gelişmelerin devam edebilmesi için paradig-
ma gereklidir.
E) Paradigma değişebilir.
11.Sınıf 11 Felsefe
12. 1.
FASİKÜL Konu Tarama Testi TEST
5. Rönesans ile birlikte doğa bilimlerinde elde edilen geliş- 7. Mantıkçı pozitivistlere göre, felsefe Tanrı, ruh gibi metafi-
meler felsefenin doğa bilimlerine yönelmesine sebep ol- ziksel konularla ilgilenmemelidir. Felsefe sadece bilimsel
muştur. Bununla birlikte bilimsel gelişmelerin beraberinde önermelerle ilgilenmeli; olgular arasındaki neden sonuç
getirdiği toplumsal bazı sorunlar da filozoflar tarafından ilişkisini konu edinmelidir. Bu nedenle Mantıkçı pozitivist-
ele alınmış, tartışılmıştır. 20. Yüzyıl Felsefesi, kendi dö- lerin en önemli amacı felsefeyi metafizik ögelerden arın-
nemine kadar ele alınan tüm problemlerle birlikte, çağı- dırmak olmuştur.
nın toplumsal sorunlarını da içeren felsefi tartışmalardan
Buna göre mantıkçı pozitivistlerin temel amacı aşağı-
oluşur. Bu dönemde öne çıkan akımlardan biri merkeze
insanı alarak; yaşanılan toplumsal sorunların insanı bir dakilerden hangisi olabilir?
bunalım içine sürüklediğini ve insanın bu durumdan ancak
A) Felsefeyi belli bir grubun etkinliği olarak yeniden dü-
kendi yapıp etmeleriyle kurtulabileceğini savunur. zenlemek
B) Bilimsel gelişmeleri ve ilerlemeleri hızlandırmak
Buna göre pasajda açıklaması verilen 20. yüzyıl felse-
C) Felsefe ile Bilim arasındaki farklılıkları vurgulamak
fi sorunu aşağıdakilerden hangisidir?
D) Felsefeye eleştirel bir nitelik kazandırmak
A) Metafizik- Bilgi Sorunu E) Felsefeye bilimsel bir kimlik kazandırmak
B) Varlık Sorunu
C) Gerçeklik- Görünüş Sorunu
D) Değişim Sorunu
E) Varoluş- Öz Sorunu
TEST 1. B 2. C 3. C 4. E 5. B 6. A 7. E 8. B
Felsefe 12 11.Sınıf
2. 12.
TEST Konu Tarama Testi FASİKÜL
1. 20. Yüzyıl düşünürü Friedrich Engels Marx ile birlikte ko- 3. Thomas Kuhn, Viyana çevresinin bilimin nasıl ilerlediği
münist kuramı oluşturup, geliştirmiştir. Engels komünist ile ilgili kabullerini eleştirir. Viyana çevresi bilimin, önceki
kuramı aile kurumu ile ilişkilendirir. Ona göre ailelerde er- yıllardan beri yapılan tüm bilimsel çalışmalar sayesinde bi-
keklerin kadınlar üzerinde bir hakimiyeti söz konusudur. riken bilgiler ışında doğrusal bir ilerleme gösterdiğini ileri
Kapitalist toplumlarda buna benzer bir baskının olduğunu sürer. Kuhn ise bilimin doğrusal bir şekilde ilerlediği an-
söyleyen Engels, burjuvazinin işçi sınıfı üzerindeki hakimi- layışını kabul etmez. Ona göre bilim insanları tarafından
yetini aile içindeki erkeğin kadın üzerindeki hakimiyetine kullanılan paradigmanın yetersiz görülmesi sonucunda
benzetir. daha yetkin bir paradigmanın oluşturulup, kabul edilme-
si ile bilimde ilerleme gerçekleşir. Böylece bilim birikerek
Buna göre Friedrich Engels ile ilgili aşağıdakilerden
doğrusal bir şekilde değil; bilim insanlarının çabası ile bir-
hangisine ulaşılamaz? den gerçekleşen değişimler sonucunda ilerleme gösterir.
11.Sınıf 13 Felsefe
12. 2.
FASİKÜL Konu Kavrama Testi TEST
5. 19. Yüzyıl ve 20. Yüzyıl toplumsal sorunlarıyla yakından 7. ……………………’in felsefe tarihi ile ilgili çalışmalarını top-
ilgilenen bir felsefi sistem ortaya koyan Karl Marx, kendisi- ladığı Felsefe Tarihi adlı yapıtı, bir Türk felsefecisi tarafın-
ne kadar gelen tüm düşünürleri sadece teori geliştirmekle dan kaleme alınmış ilk kapsamlı felsefe tarihi kitabı olarak
yetindikleri için eleştirir. “Filozoflar dünyayı sadece yorum- kabul edilir. Kant ile Herder’in Tarih Anlayışları, Hegel’in
lamakla yetindiler, oysa asıl olan onu değiştirmektir.” sözü Devlet Felsefesi, Batı Anadolu’nun Yetiştirdiği Filozoflar
bu eleştirinin ifadesidir. onun önemli eserleri arasında yer alır.
Paragrafta altı çizili olan sözden hareketle, Marx’ın Yukarıda boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi-
filozofları eleştirme nedeni aşağıdakilerden hangisi nin getirilmesi uygundur?
olabilir?
A) Ioanna Kuçuradi
A) Materyalist bir varlık anlayışı ileri sürmeleri. B) Takiyettin Mengüşoğlu
B) İdeden bağımsız gerçekliği açıklamaya çalışmaları. C) Nurettin Topçu
C) Düşünsel olanı göz ardı etmeleri D) Uluğ Nutku
D) Gerçeklikten bağımsız felsefi anlayışlar benimsemele- E) Macit Gökberk
ri.
E) Varolandan hareketle tarihi açıklamaları.
6. İoanna Kuçuradi’ye göre Etik, “Bu durumda nasıl davran- 8. 20. Yüzyıl filozoflarının bazıları bu dönemde gerçekle-
malıyım?” sorusuna cevap vermez. Çünkü Etik, tek ve eş- şen bilimsel gelişmelerin etkisiyle bilim ve bilimsel yön-
siz durumlarda nasıl davranılması gerektiği ile ilgilenmez. tem üzerine yoğunlaşmışlardır. Bilimsel yöntem, bilimsel
“Doğru eylem nedir?” sorusuna cevap arayan Etik, doğru genellemeler, bilim ve metafizik arasındaki sınır üzerine
eylemin ne olduğu ile ilgilenen epistemolojik temele dayalı yapılan bu tartışmalar felsefeye yeni bir disiplin kazandır-
bir felsefi disiplindir. mıştır.
Buna göre aşağıdaki sorulardan hangisi “Etik”in so- Paragraftan hareketle 20. Yüzyılda oluşan felsefi di-
rularından biri olabilir? siplin aşağıdakilerden hangisidir?
TEST 1. D 2. B 3. A 4. C 5. D 6. E 7. E 8. D
Felsefe 14 11.Sınıf
1. 12.
TEST Öğreten Pratik Test FASİKÜL
1. I. Felsefenin amacı insanın varoluşsal sorunlarını ele 3. 20. Yüzyıl filozofu Martin Heidegger’in felsefesinin amacı
almaktır. varlığın anlamı sorununu açıkça ele almaktır. Ona göre bu
II. Tüm felsefi problemler ontolojik sorunlara dayanır. sorun Platon’dan beri tartışma konusu edilmiş; ancak tat-
III. Felsefe metafizik ögelerden arındırılmalıdır. min edici bir cevap verilememiştir. Çünkü kendisine kadar
varlığın tümel olduğu, kendiliğinden anlaşılabilecek kadar
Yukarıda açıklamaları verilen 20. Yüzyıl görüşleri aşa- açık bir doğaya sahip olduğu kabul edilmiştir. Heidegger’e
ğıdakilerden hangisinde doğru verilmiştir? göre her varolan kendisine özgü varoluş durumu içinde
kavranmalıdır. Bu nedenle varlığın anlamının kavranması
I II III
ve açıklanması için varolanın varoluşsal durumuna yönel-
A) Yeni Ontoloji Hermenutik Egzistansiyalizm
mek gereklidir.
B) Egzistansiyalizm Yeni Ontoloji Mantıkçı
Pozitivizm Buna göre Martin Heidegger’in 20. Yüzyıl akımların-
C) Egzistansiyalizm Yeni Ontoloji Hermenutik dan hangisini benimsediği söylenebilir?
D) Yeni Ontoloji Hermenutik Mantıkçı
A) Yeni Ontoloji
Pozitivizm
B) Mantıkçı Pozitivizm
E) Egzistansiyalizm Hermenutik Yeni Ontoloji
C) Pozitivizm
D) Egzistansiyalizm
E) Sensualizm
Marx’a göre tarih sınıf savaşlarının tarihidir. İşçi sınıfı ve IV. Tüm bilimler tek bir bilime indirgenebilir.
burjuva sınıfı arasındaki ilişki ekonomik yapıya bağlıdır. V. Bilim birikimli olarak sürekli ilerler.
Marx bu iki sınıf arasındaki ilişkiyi diyalektik bir süreçle
açıklar. Yukarıda verilen bilgilerden hangisi ya da hangileri
Klasik Bilim Anlayışının özellikleri arasında yer alır?
Buna göre aşağıdaki yargılardan hangisi Hegel ve
Marx’ın düşüncelerine uygun değildir? A) Yalnız I
B) Yalnız III
A) Tarih boyunca insanlar eşit hak ve özgürlüklere sahip C) II ve III
olmuştur. D) I, IV ve V
B) Baskı yapan ve baskı gören arasındaki ilişki tez, anti E) II,III ve V
tez ve sentez şeklinde ilerler.
C) Tarih, insanların arzu ve isteklerinin çatışmasından
oluşmuştur.
D) Tarih diyalektik bir süreçtir.
E) Efendi kölenin, burjuva sınıfı işçi sınıfının anti tezidir.
11.Sınıf 15 Felsefe
12. 1.
FASİKÜL Öğreten Pratik Test TEST
5. Thomas Kuhn’a göre belirli bir dönemde araştırma yapan 8. Bilimi ürün olarak kabul eden filozoflara göre; bilimsel
bilim insanları için bir model sağlayan kuramsal yapı, Pa- çalışmaların sonuçları tüm insanlığı ilgilendirdiği için
radigmadır. Her çağın paradigmasının birbirinden farklı oldukça önemlidir. Bu nedenle bilimin herkes için aynı
olabileceğini ileri süren Kuhn, paradigmanın mutlak ol- anlama geldiğini savunan bu düşünürler, bilimsel etkin-
madığını; değiştirilebilir olduğunu savunur. Ancak bir pa- liğin sonucunu etkileyecek her şeyi bilimsel çalışma-
radigmanın terk edilmesi her durumda mümkün değildir. nın dışında bırakmayı değişmez bir kural olarak kabul
Çözülemeyen problemlerin, açıklanamayan olguların, bir ederler. Bu kural bilim insanın bilimsel çalışmalarında
paradigmanın içinde her zaman olabileceğini söyleyen hiçbir şekilde kendi duygu, inanç ve düşüncelerini ça-
Kuhn’a göre bunlar paradigmanın terk edilmesi için yeterli lışmalarına etki edecek şekilde ön planda tutmamasıdır.
sebepler değildir. Paradigmanın terk edilmesi için düzelti- Tüm bilimsel çalışmalarda bu durumun kesinlikle kabul
lemez olması gerekir. edilmesi gerektiğini savunan bu filozof lara göre bilim,
ancak böyle nesnel bir nitelik taşır.
Buna göre aşağıdakilerden hangisi paradigmanın de-
ğişmesi için gerekli koşullar arasında yer almaz? Bu görüş, aşağıdakilerden hangisine karşıt bir tez
oluşturur?
A) Birçok olgu ya da olayı açıklama da yetersiz kalması.
B) Olağan bilim döneminin son bulması. A) Bilimsel çalışmalar objektiftir.
C) Çok uzun süre kullanılması. B) Bilim insanı tarafsızdır.
D) Paradigmada oluşan sorunların giderilememesi. C) Bilim öznel bir etkinliktir.
E) Bunalım döneminin başlaması. D) Bilimsel sonuçlar herkes için aynı anlam ifade eder.
E) Bilim, bilimsel çalışmaların sonucunda oluşan bir ürün-
dür.
TEST 1. B 2. A 3. D 4. D 5. C 6. E 7. C
Felsefe 16 11.Sınıf