You are on page 1of 193

11.

SINIF

F E L S E F E
KONU ANLATIMLI

SAYISAL
1. ÜNİTE: M.Ö. 6. Yüzyıl
M.S. 2. Yüzyıl Felsefesi

11.SINIF
FELSEFE

1. FASİKÜL:
Felsefe’nin Ortaya Çıkışı

KAZANIMLAR

µ Felsefenin ortaya çıkış sürecinin nasıl olduğunu açıklar.


µ İlk medeniyetler hakkında bilgi verir
µ Doğa filozoflarının ilk neden arayışları ortaya koyulan argümanlarla açıklanır.
1.
FASİKÜL M.Ö. 6. Yüzyıl- M.S. 2. Yüzyıl Felsefesi

FELSEFE’NİN ORTAYA ÇIKIŞI SÜMER MİTOLOJİSİ


İlk Çağ kavramı, ilk yazılı belgelerle başlayan, İsa’dan
sonra 476 yılında Batı Roma İmparatorluğu’nun çöküşüne
kadar süren geniş bir zaman diliminin adıdır. Bu zaman
aralığında Mısır, Mezopotamya, Hitit, Fenike, Yunan, Pers,
Roma, Uzak Doğu ve Hint kültürleri ortaya çıkmış ve
gelişmiştir.

İlk Çağ böylesi geniş bir zaman dilimini içermesine


rağmen İlk Çağ Felsefesi denildiğinde Yunan Felsefesi
(Antik Felsefe) anlaşılmaktadır. Çünkü Yunan kültürü,
kendisinden önceki kültürlerden farklı olarak, insan aklını
Sümer Mitolojisi
ve deneyimlerini sadece hayatta kalmak için gerek duyu-
lan pratik-teknik bilgiler edinmek için kullanılmaz. Sümer Uygarlığı, M.Ö. 4000’lı yıllarda Güney
Mezopotamya’da kurulmuş bir medeniyettir. Sümer Mitolojisi,
Aynı zamanda sadece bilmek için bilmek ister. Böylece
Sümerlerin kuruluşlarından yıkılışlarına kadarki dönemde
Yunan kültürü sayesinde pratikten teoriye geçiş gerçek-
din ve bilimle ilgili kültürünü içerir. Sümerlerin inanışlarına
leşmiştir.
göre evren, gök ve yerden oluşur; ancak başlangıçta gök
Bununla birlikte Sümer, Mezopotamya, Mısır, Çin, Hint ve yer birdir. Gökyüzü “An” diye adlandırılır ve erkeği
ve İran medeniyetlerinin ileri sürmüş olduğu birbirinden temsil ettiği kabul edilir. Yeryüzü “Ki” olarak adlandırılır ve
farklı düşünceler felsefenin ortaya çıkmasına zemin hazır- dişiyi temsil ettiği kabul edilir. Bu iki varlığın birleşmesin-
lamıştır. den hava tanrısı “Enlil” doğar. Sümer mitolojisine göre
“Enlil” zamanla babası “An”dan daha güçlü bir konuma
İlk Çağ’da Mitoslar
gelir. Babasını yenerek yeryüzünün hakimiyetini eline
Aristoteles’in de söylediği gibi insan doğası gereği geçirir. Sonrasında “Enlil” tanrılara hizmet etmek için in-
bilmek ister. Etrafında olup biten her şeyin, nasıl oluştu- sanı yaratır.
ğunu merak eder. Bu nedenle felsefe M.Ö. 6. Yüzyılda
MISIR MİTOLOJİSİ
Antik Yunan’da otaya çıkmadan önce insanlar, doğa,
toplum, insan üzerine sorular sordular. Ancak verilen ce-
vaplar akla uygun, sistemli bir düşüncenin ürünü değildi.

“Bu evren nereden gelip nereye gidiyor.”, “Bu dünyada


insanın yeri ve yazgısı nedir?” gibi sorulara verilen cevaplar,
inanca dayalı verilen cevaplardan öteye gidemedi. Doğayı
ve insanı hayret, korku ve inanca dayalı olarak mistik bir
şekilde açıklamaya çalışma biçimine “Mitos” denilmektedir.

Her toplumun mitosları vardır. Mitoslar, bilinçsiz olarak


çalışan ve yaratan kolektif hayal gücünden dogmadırlar.
Mısır Mitolojisi
Gelenekle kuşaktan kuşağa aktarılırlar. Mitoslar evre-
nin nasıl oluştuğunu, yaşamda insana dair olan her şey Mısır Uygarlığı, yaklaşık M.Ö. 3100 yılında Nil Nehri
ile ilgili (doğum, ölüm, savaş, kıtlık, aşk, doğal afetler gibi) etrafında kurulmuştur. Mısır Mitolojisi, uzun bir süre sür-
sorunlara mistik anlatı ile çözümler, açıklamalar sunar. müştür. Yunan Mitolojisi, evrenin nasıl Mısır’daki insanların
inanışlarının ve dini uygulamalarının bütününü oluşturur.
Mısır inanışına göre başlangıçta kâinatın tamamı sularla
doluydu. Başlangıç tanrısı “Re-Atum” sudan doğdu.

Felsefe 2 11. Sınıf


1.
M.Ö. 6. Yüzyıl- M.S. 2. Yüzyıl Felsefesi FASİKÜL

Re-Atum hava (Şu) ve nem (Tefnut) tanrılarını yarattı. Toprak Ana’dan ise Gökyüzü Tanrısı’nı (Uranus) ve
Şu ve Tefnut tanrıları göğü (Nut) ve yeri (Geb) yarattı. Deniz Tanrısı’nı (Pontus) meydana geldi. Uranus ve
Sonrasında insan yaratıldı. Pontus’tan diğer Yunan tanrıları oluştu. Yunan Mitolojisi’nde,
Gökyüzü Tanrısı Zeus’un doğanın temelini oluşturan tan-
rısal güçleri (Tiranlar) yakması ve bunların küllerini su ile
karıştırması sonucunda insanın meydana geldiğine inanı-
Not: Mezopotamya ve Mısır medeniyetleri yazılı kül- lır.

türe geçiş ile felsefenin ortaya çıkışında önemli bir

rol üstlenmiştir. Yazılı kültüre Sümer (çivi yazısı) ve


Not: Antik Yunan’da felsefe ortaya çıkarken he-
Mısır (hiyeroglif yazı) ile geçirdiği kabul edilir. Bu ne-
men hemen aynı zamanlarda Hindistan’da Buda,
denle felsefi düşünce içinde bu kültürler, ilkler ola-
İran’da Zerdüşt ve Çin’de ise Lao Tse ve Konfüç-
rak görülmektedir.
yüs gibi düşünür ve onların felsefi düşünceleri or-

taya çıkmıştır. Bu düşünürler kendi toplumlarında

Çünkü yazı dilinin oluşması, onun öğretilmesi ve ak- egemen olan kültür ve inanışların dışına çıkarak
tarılmasını; yazı materyallerinin (tablet veya parşömenler)
toplumsal düzenin ilkeleri üzerine yeniden düşün-
üretilmesi ise okulların açılmasını sağlamıştır. Ayrıca Sümer
ve Mısır medeniyetlerinin matematik, geometri ve astro- meye başlamışlardır.
nomi alanlarında elde ettikleri önemli bilgilerin etkileri, ilk
filozoflar olarak adlandırılan doğa filozoflarının felsefi gö-
rüşleri üzerinde görülmektedir.

YUNAN MİTOLOJİSİ

Örnek 1

“Mitolojiler kültüre göre farklılık gösterse de ortak bir yapıya


sahiptir” diyen bir Felsefe öğretmeni mitolojik düşünce-
lerin hangi özelliğine vurgu yapmaktadır?

Yunan Mitolojisi A) Mitolojiler yaşanmış hikâyelerden oluşur.


B) Mitolojiler kendi kültürlerinin özelliklerini taşımazlar.
Yunan Medeniyeti M.Ö. 1200 ile M.Ö. 337 yılları ara-
C) Mitolojiler evrenin nasıl oluştuğu ile ilgili mistik anlatılardır.
sında hüküm oluştuğunu, tanrıların yaşantılarını anlatan
D) Mitolojilerde evrenin nasıl oluştuğunun hikâyesi aynıdır.
hikayelerden oluşur.
E) Mitolojilerin oluşmasında insanın merak duygusunun bir
Yunan Mitolojisi’ne göre başlangıçta sonsuz bir boşluk etkisi yoktur.
(Khaos) vardı. Khaos toprak anayı (Gaia) doğurdu.

11. Sınıf 3 Felsefe


1.
FASİKÜL M.Ö. 6. Yüzyıl- M.S. 2. Yüzyıl Felsefesi

ÇİN FELSEFESİ Konfüçyüs Öğretisi

Çin Mitolojisi
Konfüçyüs
Çin Felsefesi’nin temelinde Yang (etkin) ve Ying (edil-
gin) kavramları bulunur. Bu felsefeye göre evrenin oluştu- Düşünce tarihinin büyük isimlerinden olan Konfüçyüs
rucusu maddedir. Maddeler arasındaki etki Yang ve Ying tarafından oluşturulmuş bir öğretidir. Konfüçyüs Felsefesi’ni,
kavramlarıyla açıklanır. Evrenin oluşumunda beş temel sadece ahlak üzerine kurmuştur. Konfüçyüs öğretisinin
ögenin olduğunu ileri süren Çin Felsefesi’ne göre bunlar; amacı insan için en iyi olabilecek yaşamın nasıl olması
toprak, hava, su, ateş ve madendir. Çin Felsefesi’nin iki gerektiğini bulmaktır. Böyle bir yaşam ancak sevgi ve
temel öğretisi vardır. Bunlardan biri Tao Öğretisidir; diğe- bilgi ile kazanılan erdemli bir yaşamla mümkündür.
ri ise Konfüçyüs Öğretisidir.

HİNT FELSEFESİ
Taoizm (Taoculuk)

Taoizm
Taoizm, M.Ö. 6. yüzyılda Lao-Tse tarafından kurul-
muştur. Taoculuk, Çin Uygarlığı’nın bilinen en eski öğreti-
Hint Felsefesi
dir. Evrenin düzenleyici ilkesi olarak nitelenen Tao, aynı
zamanda toplumun da düzenleyici ilkesidir. Taoizm’de Hint Felsefesi yaşamın temel sorunlarına çözüm sun-
insanın amacı, Tao’yu takip ederek; erdemli bir yaşam mayı, yaşamı daha yaşanılır kılmayı amaçlar. Yaşamı
sürmektir. yüceltmek adına ruhsal acıların nedenlerini araştıran

Hint Felsefesi; sezgi ve iç deneyim ile kişinin, kendi-


sine ruhsal acı çektiren, kötülüklerden ve bu tür isteklerden
Not: Taoizm’in insan yaşamı üzerine düşünmesi ve arınabileceği inancına dayanır. Böylelikle kişi ulaşılması
gereken en yüce varlığa yani Brahman’a ulaşır. Hint
insan yaşamının ilkelerini ortaya koyması bakımın-
Felsefesi evrenin yaratılışı ile ilgili, başlangıçta her şeyin
dan felsefenin ortaya çıkmasında etkisi büyüktür. su olduğunu ve her şeyin oluşturucusunun da su olduğu-
nu savunan öğretiyi benimser.

Felsefe 4 11. Sınıf


1.
M.Ö. 6. Yüzyıl- M.S. 2. Yüzyıl Felsefesi FASİKÜL

Örnek 2

Not: Hint Felsefesi’nin evrenin yaratılışı ile ilgili her


Konfüçyüs daha iyi bir yaşamın nasıl olabileceğini sorgulamış-
şeyin başlangıcının ve canlı kaynağının su olduğu tır. Ve ancak erdemli bir yaşamın insana daha iyi bir yaşam
olanağı sağlayacağını savunmuştur.
öğretisini benimsemesi, felsefenin ortaya çıkmasın-

daki ilk neden (arkhe) tartışmalarını büyük ölçüde Yukarıdaki bilgi göz önüne alındığında, Konfüçyüs’ün felse-
fenin hangi konusuna katkı yaptığı söylenebilir?
etkilemiştir.
A) Bilgi B) Varlık C) Sanat

D) Ahlak E) Siyaset

Budizm
“Uyanmış kişi” ya da “farkında olan insan” anlam-
larına gelen Buddha (Buda) kelimesinden türemiştir. Buda M.Ö. 6. YÜZYIL - M.S. 2. YÜZYILDA
da denilen Siddhartha tarafından kurulmuştur. Budizm’in ANADOLU’DA YAŞAMIŞ FİLOZOFLAR
amacı, hayattaki acı ve memnuniyetsizliklerin üstesinden M.Ö. 5. yüzyıl ile M.Ö. 6. yüzyıl arasında doğa filo-
gelmektir. Siddhartha’nın hayattaki acıların nedenlerini zofları olarak da adlandırılan Antik Çağ Filozofları; varlığı,
açıklamak amacıyla insan yaşamı üzerine düşünmeleri doğayı, evreni yapmış oldukları gözlemler çerçevesinde
sonucunda acısını sona erdirecek bir manevi anlayışa belli ilkelerle açıklamaya çalışmışlardır. Kendilerinden
ulaştığı ve böylelikle Budalık’a eriştiği kabul edilir. önceki mitolojik açıklamalardan farklı olarak; belli ilkelerle,
belli bir yöntemle yapılan bu çalışmalar felsefenin ortaya
çıkmasına sebep olmuştur. Bu dönemdeki felsefi düşün-
İRAN FELSEFESİ
celere Doğa Felsefesi de denilmektedir. Doğa Felsefesi,
İranlı Düşünür Zerdüşt tarafından kurulan İran Felsefesi, Thales ile başlayan ve yaklaşık iki yüz yıl süren bir döne-
dünyanın iyi ve kötünün bir çatışması sonucu oluştuğu mi kapsamaktadır. Bu dönemdeki felsefi çalışmaların
inancına dayanır. İran felsefesinin amacı, bu çatışmada amacı, varlığın ana ilkesini (arkhe) bularak, her türlü var
kötülüğün karşısına iyiliği çıkarmaktır. Karanlığa karşı olanı bu ilke ile açıklamaya çalışmaktadır. Felsefe, Doğa
aydınlığın galip gelmesi için bu zorunludur. Bu düşünce- Felsefesi, Anadolu’nun batı kıyısında bulunan Antik
leriyle Zerdüşt’ün Mani inancına bir zemin hazırladığı Yunan’da ortaya çıkmıştır. Bu filozofların çalışmaları ken-
kabul edilir. dilerinden sonraki düşünceleri de etkilemiştir. Bu dönem-
de felsefi düşünceye katkısı olmuş birçok düşünür yine
bu coğrafyada, Anadolu’nun batı kıyısında bulunmaktadır.

Not: İran Felsefesi’nin insan ruhundaki iyi ve kötü ça-


Anadolu’da Yaşamış Antik Filozoflar
tışması üzerine söylediklerinin, felsefedeki değer ile
Filozofların Yaşadığı Yer
ilgili tartışmalara zemin hazırladığı söylenebilir.
✳ Thales, Anaksimandros, Anaksimenes Aydın ilinin
Didim ilçesinde bulunan Miletos kentinde yaşamış-
lardır.

✳ Anaksagoras İzmir ilinin Urla ilçesinde bulunan Kla-


zomenai kentinde yaşamıştır.

11. Sınıf 5 Felsefe


1.
FASİKÜL M.Ö. 6. Yüzyıl- M.S. 2. Yüzyıl Felsefesi

✳ Herakleitos İzmir ilinin Selçuk ilçesinde bulunan Ep- ✳ Thales, Anaksimandros ve Anaksimenes Milet ken-
hesos kentinde yaşamıştır. tinde doğmuş ve yaşamışlardır; aynı zamanda Milet

✳ Ksenophanes İzmir ilinin Menderes ilçesinde bulu-


Okulu’nun da temsilcileridirler.

nan Klophan kentinde yaşamıştır.

✳ Epiktetos Denizli ilinin Pamukkale ilçesinde bulunan Milet Okulu (İyonya Okulu)
Hierapolis kentinde yaşamıştır.

✳ Diogenes Sinop ilinde bulunan Sinope kentinde ya-


şamıştır.

✳ Lukianos, Adıyaman ilinin Samsat ilçesinde bulunan


Samasota kentinde yaşamıştır.

✳ Artemeles, Kleanthes Çanakkale ilinin Ayvacık ilçe-


sinde bulunan Asos kentinde yaşamışlardır.
Milet Okulu

Anadolu Felsefesi’nin Doğduğu Şehirler Thales tarafından kurulmuştur. Milet Okulu’nun felse-
fe tarihinde önemli bir yeri vardır. İlk defa bilmek için
bilmek amacıyla felsefe yapılan yer Milet Okulu’dur. Miletli
filozoflar olarak da bilinen Thales, Anaksimandros ve
Anaksimenes “varlığın ana maddesinin (arkhe sorunu) ne
olduğunu” araştırmışlardır.

Hierapolis

Sümer Mitolojisi
✳ Klazomenai: Antik İyon kentlerinden Klazomenai, İz-
mir’in Urla-Çeşme yarımadasının kuzey kıyısında,
İzmir körfezinin ortalarında yer almaktadır. Şehrin
M.Ö. 600’lü yıllarda kurulduğu tahmin edilmektedir.
Antik Yunan filozoflarından Anaksagoras bu şehirde
dünyaya gelmiştir. Hierapolis

✳ Milet (Miletus): Aydın ilinin Didim ilçesinde yer alan Kentin kuruluşu hakkındaki bilgilerin kısıtlı olması ile
Miletos kenti denizciliği ile tanınmıştır. Ege’deki su- birlikte Bergama Krallarından II. Eumenes tarafından M.Ö.
ların yükselmesi, Büyük Menderes ağzının alüvyon- II. yüzyıl başlarında kurulduğu bilinmektedir.
larla dolması sonucu Miletos kentinin Ege Denizi ile Helenistik kentleşme ilkelerine bağlı kalan kentte özgün
bağlantısı kesilmiştir. Bu nedenle günümüzde deniz- bir doku oluşmuştur. Stoa Felsefesi’nin önemli temsilcile-
den yaklaşık 10 kilometre içeride kalmaktadır. rinden olan Epiktetos bu şehirde doğmuştur. Ahlak ala-
Miletos kenti geometri, astronomi ve felsefenin ilk nındaki düşünceleriyle tanınan Epiktetos; bilgelik, irade,
örneklerinin verildiği Milet Okulunun kurulduğu yer- özgürlük gibi konuları ele almıştır.
dir.

Felsefe 6 11. Sınıf


1.
M.Ö. 6. Yüzyıl- M.S. 2. Yüzyıl Felsefesi FASİKÜL

Efes (Ephesos) Tüm dünyevi işlerden uzak durmak için tüm yaşamı
rıhtımda bir küfenin içinde geçirdiği söylenir. Bir rivayete
göre kendisini ziyarete gelen Makedonya Kralı Büyük
İskender’in “Benden bir isteğin var mı?” sorusuna, “Gölge
etme, başka ihsan istemez” demiştir.

Efes Antik Kenti


Efes kenti bugünkü İzmir ilinin Selçuk ilçesi sınırları
içinde bulunur. Efes kenti birçok kültüre yerleşim yeri ol-
ması nedeniyle, kültürel bir merkez rolü üstlenmiştir. Aynı
zamanda bir liman kenti olduğu için ticari bir merkez ro- Sinopeli Dİyojen
lüne de sahiptir. Önemli doğa filozoflarından Herakleitos
Efes kentinde doğmuş ve yaşamıştır. Burada Herakleitos
“varlığın özü, ana maddesi (arkhe) nedir?” sorusuna cevap Klophan
aramıştır.
Klophan şehri günümüzde İzmir ilinin Değirmendere
ve Çamönü köyleri arasındadır. Ünlü Filozof Ksenophanes
bu kentte doğmuştur. Ksenophanes bireyin yaşamı, top-
Sinop (Sinope)
lumun kültürü konuları üzerine çalışmalar yapmıştır.
Persler’in Anadolu’yu işgal etmesi sonucunda Ksenophanes
İtalya’ya gitmiş, Elea’ya yerleşmiştir. Burada Elea Okulu’nu
kurmuştur. Parmenides gibi büyük bir filozofu yetiştirmiştir.

Samosata

Bu şehir Adıyaman
Sinope ilinin güneydoğusunda,
Fırat’ın batı kıyısında ku-
M.Ö. 7. Yüzyılda Milet’den ayrılarak kendilerine yeni
rulmuştur. Fırat Nehri’ni
şehir kurmak isteyen Miletoslu göçmenler tarafından ku-
geçmek isteyen ticaret
rulmuştur. Günümüz Sinop ilinde bulunan şehir adını “Su
kervanlarının tercih ettiği
Perisi” olan Sinope’den almaktadır. Bu nedenle Sinope
ana rotalardan biri üzerin-
olarak da bilinir. Kinik Felsefi Öğretisini savunan Diogenes
de kurulu olması, şehre stratejik önem kazandırmıştır.
bu şehirde doğmuş ve yaşamıştır. Kinik Felsefesi’ne göre
yaşamın amacı mutluluğa ulaşmaktır. Mutluluğa ancak Lukianos bu şehirde doğmuştur. Güçlü bir retorikçi
erdemli bir yaşamla ulaşmak mümkündür. Erdem ise tüm (güzel konuşan) olduğu bilinen Lukianos döneminin Kinik
dünyevi hazları bir kenara bırakarak mümkün olacaktır. Bu öğretisini eleştiren bir ahlak anlayışı ortaya koymuştur.
görüşü benimsemekle kalmayan Diogenes, aynı zamanda
ütüm yaşamını bu felsefeye göre uyarlamıştır.

11. Sınıf 7 Felsefe


1.
FASİKÜL M.Ö. 6. Yüzyıl- M.S. 2. Yüzyıl Felsefesi

Asos (Assos) İlk Neden Problemi

🗿 Thales (M.Ö. 625-545)


Şehir Çanakkale’nin M.Ö. 624 ile M.Ö. 546 yıl-
Behramkale Köyü’nde yer ları arasında Antik Yu-
almaktadır. M.Ö. 6. yüz- nan’ın Milet kentinde ya-
yılda sönmüş volkanik şamıştır. Thales hem
tepe üzerine kurulan Asos felsefe tarihinin ilk filozofu
kenti, yaşamının bir kıs- hem de ilk bilim insanı ola-
mında, Aristoteles’e ev rak kabul edilir. O evrenin
sahipliği yapmıştır. Asos kentinde yaşamış diğer filozof nasıl oluştuğunu açıklar-
Kleanthes’tir. Kleanthes’in önemli öğretisi ruhun ölümsüz- ken ilk defa, maddeye da-
lüğü üzerinedir. yalı bir ilke ortaya koyan
düşünürdür. Bu yüzden
felsefe tarihinin başlatıcısı olarak kabul edilir.
M.Ö. 6 YÜZYIL - M.S. 2. YÜZYIL FELSEFESİNİN
Thales’e göre evrenin ana maddesi, ilk nedeni sudur.
AYIRICI NİTELİKLERİ
Su, varlıkların tümünün nedeni, oluşturucusu, ilk madde-
Bu dönem felsefede farklı felsefi problemler karşımıza sidir. Tüm varlıklarda su mevcuttur. Her şey değişse bile
çıkmaktadır. Doğa Felsefesi dönemi olarak adlandırılan değişmeden varlığını sürdüren tek şey sudur. Ona göre
dönemde ilk neden ve değişim problemi tartışılmıştır. Daha su, tüm varlıklarda farklı şekillerde bulunan evrenin ark-
sonra felsefenin insana yönelmesi ile yeni bir dönem hesidir. Ayrıca Thales geometri, matematik ve astronomi
başlamıştır. Bu dönemde Sofistler ve Sokrates bilgi ve alanları ile ilgili çalışmalar da yapmıştır. Bir güneş tutul-
ahlak üzerine çalışmalar yapmıştır. Son olarak da siste- masını önceden tahmin ettiği, Mısır Piramitleri’nin yüksek-
matik dönem olarak adlandırılan dönemde ise Platon ve liğini hesapladığı kabul edilir. Matematikteki “Thales Teoremi”
Aristoteles varlık, bilgi ve değer alanında çalışmış; eserler onun matematik çalışmalarından biridir.
vermiştir.

İlk Neden (Arkhe) ve Değişim Problemi

M.Ö. 6. Yüzyıl Felsefesi’nin ortaya çıktığı dönemdir. Örnek 3


İlk dönem filozofları, doğaya yönelmiştir. Doğada var olan
çokluğun altında tek bir nedenin olması gerektiğini savu- Her şeyin kaynağının su olduğunu dile getiren Thales’e göre
nan bu dönem filozoflarına; her şeyi doğa ile açıklamaya su hem maddedir hem de ruhtur. Bu canlı madde öğretisi
çalıştıkları için doğa filozofları da denilmektedir. Mitolojik ile Thales, evrenle ilgili sorgulamalara, evrenin kendisi ile
açıklamalarla yetinmeyen bu filozoflar doğada olup biteni cevap verdiği için felsefe tarihinde ilk filozof olarak kabul
belirli bir neden-sonuç ilişkisi içinde açıklamaya çalışırlar. edilir.
Bu dönemde filozofların asıl problemleri “Varlığın ilk mad-
Buna göre Thales ile ilgili aşağıdakilerden hangisi söylene-
desi, ilk nedeni, ilke ve arkhesi nedir?” sorusudur. Bu so-
mez?
ruya verilen cevaplar ilk neden ve değişim tartışmaları
olarak ikiye ayrılmaktadır. A) Evrenin oluşumunu metafizik ögelerle açıklamıştır.
B) Suyu, evrenin ana maddesi olarak kabul etmiştir.
Thales, Anaksimandros, Anaksimenes, Empedokles,
C) Evrende varolan her şeyi maddi bir nedenle açıklamıştır.
Demokritos ilk neden tartışmalarında, Herakleitos ve
D) Arkhenin ne olduğunu sorgulamıştır.
Parmenides ise değişim tartışmasında karşımıza çıkmak-
E) Evrenin oluşumu ile ilgili kendisinden önce yapılan açıkla-
tadır.
malardan farklı bir anlayışı benimsemiştir.

Felsefe 8 11. Sınıf


1.
M.Ö. 6. Yüzyıl- M.S. 2. Yüzyıl Felsefesi FASİKÜL

🗿 Empedokles (M.Ö. 490-430)

🗿 Anaksimandros (Yaklaşık olarak M.Ö. 610-546) Empedokles Sicilya Ada-


sının güney kıyılarında
İlk filozoflardan ikincisi
bulunan Akragas (Agri-
Anaksimandros’tur. O da
mentum) şehrinde yaşa-
Thales gibi Milet’te yaşa-
mıştır. Felsefe dışında
mıştır. Thales’in öğrencisi
fizik, tıp, doğa üzerine ça-
olarak bilinen Anaksi-
lışmalar yapmıştır. Empe-
mandros, matematik, ast-
dokles arkhe üzerine
ronomi, havacılık ve doğa
çalışmalar yapmış, arkhe-
üzerine çalışmalar yap-
nin dört maddeden oluştu-
mıştır. Onun yeryüzü hari-
ğunu söylemiştir. Bunlar; su, toprak, hava ve ateştir. Ona
taları çizdiği söylenir.
göre bu dört madde kendiliklerinden karışmazlar. Bu ne-
Anaksimandros da Thales
denle hareket ettirici bir güce ihtiyaç vardır. Bu hareket etti-
gibi evrenin temelindeki değişmeyen ilkenin ne olduğunu
rici güç sevgi ve nefrettir. Ona göre sevgi birleştirir, nefret
sorgulamıştır. Ona göre ilk ilke sonsuz, tükenmez olmalıdır.
ise ayırır. Böylece bu bir araya gelme ile maddeler oluşur.
Çünkü evrendeki sonsuz yaratım ancak bir sonsuz ilkeyle
açıklanabilir. Bu yüzden o, ilk ilkeyi sonsuz, sınırı olmayan
anlamına gelen “Aperion” olarak adlandırır. Anaksimandros
Thales’in sınırlı arkhe anlayışına karşı sonsuz arkhe anlayı-
şını benimsemiştir.

🗿 Demokritos (M.Ö. 460-370)

Demokritos Abderalı’dır.

🗿 Anaksimenes (Yaklaşık olarak M.Ö. 545-480) Demokritos’un bütün Yu-


nanistan’ı, Mısır’ı, Anado-
Miletli filozof olan Anak- lu’yu ve İran’ı dolaştığı
simenes, arkhe sorunu söyleniyor. Döneminde
üzerinde dur muştur. büyük saygı gören De-
Anaksimandros gibi ark- mokritos’un çalışmalarının
henin sonsuz olması ge- çoğu günümüze ulaşama-
rektiğini savunmasına mıştır. Arkhe arayışında
rağmen Thales gibi son- Demokritos’un görüşü ev-
suz olanı belirli olanla bir renin ana maddesinin, maddenin en küçük yapı taşına
tutmaktadır. Anaksimen’e kadar bölünüp, artık bölünemeyecek hale geldiğinde elde
göre arkhe “hava”dır. kalan parçadır. Bu parçaya “atom” demektedir. Atomlar boş-
Hava sonsuz bir hava denizi olarak evreni kuşatır ve yer bu lukta hareket ederler, yer değiştirirler. Bir araya gelen atom-
hava denizinde düz bir tepsi gibi yüzer. Onun için hava can- lar nesneleri oluşturur. Demokritos’a göre atomlar yapıca
lılık belirtisidir. Havasız, nefessiz kalan canlı ölür. Bu ne- aynıdırlar, ancak ağırlıkları, boşluk içindeki yerleri birbirle-
denle canlı olmak havaya sahip olmakla aynı şeydir. rinden farklıdır. Demokritos atomların hareketleriyle insan
Anaksimenes’e göre havanın yoğunluğu veya seyrekliği ruhunu da açıklar. Atomlar insan ruhunun da oluşturucusu-
maddeyi oluşturur. Yoğunlaşan hava soğuk maddeleri; sey- dur. Atomların birleşmesi ile oluşan ruh ince yapılı bir mad-
rekleşen hava sıcak maddeleri oluşturur. dedir. Bu nedenle ölümle beraber atomlar dağılır.

11. Sınıf 9 Felsefe


1.
FASİKÜL M.Ö. 6. Yüzyıl- M.S. 2. Yüzyıl Felsefesi

Örnek 4

İlk filozoflar varlığı ele alırken temelde dört ayrı ilkeyi kabul
etmektedirler. Bu ilkeleri şöyle sıralayabiliriz: “Nesneler ni-
teliklerin toplamından oluşmaktadır.”, “Değişim niteliklerin
değişmesidir.”, “Her şeyin bir nedeni vardır.”, “Hiçbir şey
yoktan var olmaz ve hiçbir varlık da bütünüyle yok olmaz.”

Buna göre aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

A) Oluş içindeki nitelikler karşıtlarıyla yer değiştirir.


B) Nitelikler nesnenin parçalarıdır.
C) Niteliklerin bilgisi genel-geçer ve kesin bilgisidir.
D) Her varlık bir var oluş nedenine ihtiyaç duyar.
E) Ne varlık yoktan var olabilir ne de varlık tamamen yok ola-
bilir.

Örnek 5

I. Thales’e göre evrendeki her şeyin oluştucusu


sudur. Su varlıkların tümünün ilk nedenidir. Tüm
varlıklarda suyu bulmak mümkündür.

II. Anaksimandros’a göre evren sınırsız, sonsuz


olan Aperiondan meydana gelmiştir. Aperion bü-
tün varlıkların temelidir. Aperiondan birbirine kar-
şıt olan sıcak ve soğuk ortaya çıkmıştır. Evrendeki
bütün varlıklar bu iki durumun oluşturduğu zıtlık-
lardan oluşur.

III. Empedokles’e göre evren dört maddeden oluşur.


Bunlar; su, hava, toprak ve ateştir. Bu maddeler
hareketsizdir. Dış bir güç olarak sevgi ve nefret
tarafından farklı varlıkların oluşumu sağlanır.
Sevgi birleştirici ilkedir; nefret ise ayırıcı ilkedir.

Yukarıda verilen açıklamalar aşağıdaki felsefi sorulardan


hangisine bir cevap niteliğindedir?

A) Bilginin kaynağı nedir?


B) Evrenin ana maddesi nedir?
C) Bilginin sınırı nedir?
D) Evrende bir amaçlılık var mıdır?
E) Bilginin ölçütü nedir?

ÖRNEK 1. C 2. D 3. A 4. C 5. B

Felsefe 10 11. Sınıf


1. 1.
TEST Konu Tarama Testi FASİKÜL

1. İnsanın akıl aracılığıyla kendini, doğayı ve evreni anlama 3. İlk Çağ Felsefesi’nde Thales’ten Demokritos’a kadarki
girişiminin sistematik bir biçim kazandığı tek etkinlik olarak felsefe, başlıca iki sorun üzerinde durmuştu. Biri varlığın

felsefe, başlangıcından itibaren bilincimizin potansiyelleri- ve ilk maddesinin ne olduğu, “arkhe sorunu”, diğeri tek
bir tözden değişen şeylerin çokluğunun nasıl meydana
ni bize açıkça gösteren en önemli alan olmuştur. Felsefe
geldiğini araştıran “oluş sorunu”dur. Bu sorular üzerinde
Antik Yunan’da başlangıç evresinde olmakla birlikte büyük
düşünme iki bakımdan bir ilerleme sağlamıştır. Önce töz
bir çeşitlilik ve coşkuyla hayat bulmuş ve bu büyük miras, kavramı gittikçe daha iyi kavranmıştır. Tözün ne olduğu
içinde barındırdığı düşünsel zenginliklerle takip eden çağ- aydınlandıkça, sonunda, kesin bir doğa bilimi planına ka-
larda tüm medeniyetlere büyük katkılarda bulunmuştur. dar ilerlenilmiştir. Bu dönemdeki ikinci ilerleme ise tek tek
Felsefenin katkıları Antik Yunan’dan sonraki yıllarda da bilimlerde, özellikle astronomi, meteoroloji, biyoloji ve tıp

siyasetten fiziğe, matematikten astronomiye, biyolojiden konularında olmuştur. Bu dönem filozoflarının öğretilerin-
de tek tek bilimler de işlenmiş, önemli ölçüde gelişmeler
sanata pek çok alanda gözlenmiştir.
kaydedilmiştir.
Buna göre felsefe ile ilgili aşağıdakilerden hangisi yanlış-
Buna göre doğa filozoflarıyla ilgili aşağıdakilerden hangisi
tır?
doğrudur?
A) İnsanın zihninin potansiyelini ortaya çıkaran ve gelişti-
A) İlk filozoflar aynı zamanda bilim adamlarıdır.
ren bir etkinliktir.
B) Sadece varlığı değil, aynı zamanda insanı da araştır-
B) Doğa, evren ve insan felsefenin konuları arasındadır.
ma konusu yapmışlardır.
C) Felsefe Antik Yunan’dan sonra da etkisini sürdürmüş-
C) Felsefe ile bilimi birbirinden ayırmışlardır.
tür.
D) Bilimin oluşmasında ve gelişmesinde önemli katkıları
D) Felsefe kendi içinde kapalı bir etkinliktir.
olmamıştır.
E) Felsefe bir düşünme etkinliğidir.
E) Evrenin arkhesinin maddi bir yapıya sahip olmadığını
savunmuşlardır.

4. “Hiçbir şey yoktur,


2. M.Ö. 6. yüzyılda ortaya çıkan bu görüş, Çin Uygarlığı’na
ait bilinen en eski öğretidir. Mutlak bireyciliği benimseyen Olsa da bilemeyiz;
öğretiye göre evrenin, toplumun ve erdemli yaşamın dü-
Bilsek de aktaramayız.”
zenleyici bir ilkesi vardır. İnsan için en değerli yaşam, bu
ilkeyle bir olarak mümkündür.
Yukarıdaki parçada verilen sözün sahibi filozof ve temsil

Parçada açıklaması yapılan öğreti aşağıdakilerden hangi- ettiği felsefi görüş aşağıdakilerden hangisinde doğru veril-

sidir? miştir?

A) Konfüçyüs Öğretisi A) Demokritos-Materyalizm

B) Zerdüşt Öğretisi B) Herakleitos-Oluş Felsefesi

C) Budizm C) Platon-İdealizm

D) Taoizm D) Protagoras-Rölativizm

E) Sümer Mitolojisi E) Gorgias-Nihilizm

11. Sınıf 11 Felsefe


1. 1.
FASİKÜL Konu Tarama Testi TEST

5. Antik Yunan’ın Hierapolis kentinde doğmuştur. Köle olarak 7. Demokritos’a göre arkhe, maddenin en küçük yapı taşına
dünyaya gelmesine rağmen sonradan kölelikten azat edil- kadar bölünüp artık bölünemeyecek hale geldiğinde elde
miştir. Stoa Felsefesi’nin temsilcilerindendir. Ahlak alanın- kalan son parçadır. Bu son parça, arkhe; atomdur. Sonsuz
daki düşünceleriyle tanınan filozof bilgelik, irade, özgürlük uzay ve boşlukta hareket halinde bulunan atomlar farklı
ve doğa uyum gibi konular üzerine fikirleriyle öne çıkmış- biçimlerde bir araya gelerek varlıkların oluşumunu, bir-
tır. birlerinden ayrılarak da varlıkların yok oluşunu sağlarlar.
Demokritos’a göre atomların hareketi evrende var olan ve
Paragrafta yaşamı ve felsefi çalışmaları üzerine bilgi veri-
yok olan her şeyin nedenidir.
len filozof aşağıdakilerden hangisidir?
Parçaya göre Demokritos ’un arkhe anlayışı için aşağıda-
A) Diogenes
kilerden hangisine ulaşılabilir?
B) Lukianos
C) Anaksimenes A) Evrendeki şeylerin oluşunu ve yok oluşunu mitolojik bir
D) Aristoteles öge ile açıklamıştır.
E) Epiktetos B) Evrendeki oluş ve yok oluşu maddeye dayalı bir ilke ile
açıklamıştır.
C) Felsefe tarihinde evrenin oluşumunu ilk kez maddi bir
nedenle açıklayan Demokritos’tur.
D) Demokritos’a göre atomlar değişen, hareketsiz, sınırlı

6. Antik Çağ Felsefesi ele alındığında, filozoflar ilkin doğaya bir yapıya sahiptir.

yönelmiş varlığın kendisine konu edinmişlerdir. Evrende E) Evrende meydana gelen oluş ve yok oluşu soyut bir

olup biten şeylerin ilkesi sorgulanmış; ilk ilkenin ne oldu- ilkeyle açıklamıştır.

ğu tartışma konusu edilmiştir. Daha sonraları ise filozoflar 8. Rüzgâr kimine sıcak gelirken, bir başkasına soğuk gele-
bilginin konusu olan varlıktan, bilen özneye yönelmişlerdir. bilmektedir. O halde rüzgâr, onu sıcak olarak algılayan
Böylece insan, felsefenin bir konusu haline gelmiştir. kişi için sıcak, ancak soğuk algılayan kişi içinse soğuk
olacaktır. Her iki algı da doğrudur ancak bunlardan birinin

Yukarıda verilen bilgiye göre aşağıdakilerden hangisi söy- genel geçer olduğunu düşünmek yanlıştır. Bu nedenle var

lenemez? olmanın algılanmış olmak olduğunu söylemek gerekir. Al-


gıdan bağımsız bir varlık olmadığı gibi doğru bilgi de bir
A) Felsefenin ilk inceleme konusu doğanın kendisidir.
tek değildir; algılayan kişiye göre doğru bilgi değişir.
B) İlk Çağ Felsefesi’nde hem doğa hem de insan araştır-
ma konusu olmuştur. Yukarıda verilen varlık ve bilgi anlayışı aşağıdaki filozoflar-

C) Felsefenin başlangıcından itibaren insan, felsefenin in- dan hangisine aittir?

celeme konusu olmuştur.


A) Gorgias
D) Antik Çağ’da felsefe önce doğayı, sonra insanı konu
B) Anaksimenes
edinmiştir.
C) Protagoras
E) İlk filozof evrenin ilk ilkesinin ne olduğunu konu edin-
D) Anaksimandros
miştir.
E) Demokritos

TEST 1. D 2. D 3. A 4. E 5. E 6. C 7. B 8. C

Felsefe 12 11. Sınıf


2. 1.
TEST Konu Tarama Testi FASİKÜL

1. İlk Çağ Felsefesi’nin ilk dönem filozoflarının ana problemi, 2. Felsefe M.Ö. 6. yüzyılda ilk ortaya çıktığında ilgisini bilgi-
varlığın ilk nedeninin ne olduğu düşüncesidir. Varlığı oluş- nin konusu olan nesne üzerinde yoğunlaştırmıştır. Bu ne-
turan ilk neden sorusu aynı zamanda varlığın ilk madde- denle ilk Yunan filozofları “Doğa Filozofları” olarak adlan-
sinin ne olduğu problemi olarak da görülmüştür. Varlığın dırılırlar. Bu doğa filozoflarından Milet Okulu’nun kurucusu
ilk nedeni; ilk ilke ve arkhe olarak da isimlendirilmiştir. İlk Thales her şeyin ilkesinin, arkhesinin, ana maddesinin
neden her şeyin ondan çıktığı ilkedir ve her şeyin temelini “su”, Anaksimandros sonsuz ve sınırsız olan “Aperion”,
oluşturur. Anaksimenes “hava”, Empedokles ise “hava, su, toprak ve
ateş” olduğunu söylerken ilgilerini bilgi değil; varlık üzerine
Buna göre Antik Çağ Felsefesi’nde ilk dönem filozoflarının yöneltmişlerdir.
evreni oluşturan ilk nedeni konu edinmelerinin sebebi ne
olabilir? Bu parçadan hareketle aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

A) Felsefe tarihini başlatmak istemeleri. A) Doğa filozofları evrenin arkhesinin ne olduğunu sorgu-
B) Doğru bilginin mümkün olduğunu göstermeye çalışma- lamışlardır.
ları. B) Doğa filozoflarının evrenin ana maddesinin ne olduğu
C) Doğru bilginin mümkün olmadığını göstermeye çalış- ile ilgili verdikleri cevaplar değerlendirildiğinde; Empe-
maları. dokles’in diğer filozoflardan daha önemli bilgiye ulaştı-
D) Evren ve oluşun bilgisine karşı merak duymaları. ğı söylenebilir.
E) İlk dönem filozoflarının doğaya, insandan daha fazla C) Evrenin ana maddesini somut bir madde ile açıklayan
önem vermeleri. doğa filozoflarının yanı sıra Anaksimandros evrenin
ana maddesini soyut bir kavramla açıklamıştır.
D) Doğa filozoflarının ortak noktası, hepsinin felsefe ko-
nusu olarak varlığın kendisine yönelmiş olmalarıdır.
E) Felsefenin ilk konusu varlıktır.

3. İlk filozofların ikincisi olan Anaksimandros, ilk filozof Thales gibi arkhe sorunu üzerinde durmuştur. Her iki filozof da var olanların
ana maddesinin, ilk nedeninin ne olduğunu sorguluyor. Thales’e göre ana madde maddi bir varlık olan “su”dur. Ancak Anaksi-
mandros’a göre evrenin ana maddesinin “su” olması demek; ana maddenin belirli bir maddeyle bir tutulması anlamına gelir. Ona
göre belirli olan aynı zamanda sonlu ve sınırlıdır. Ana madde ise sınırsız, sonsuz ve tükenmez olmalıdır. Bu nedenle Anaksi-
mandros’a göre ilk neden, ilk madde “Aperion” (sınırı olmayan) dur. “Aperion” anlayışı ile Anaksimandros sınırsız, sonsuz bir ilk
neden anlayışı ortaya koymuştur.

Buna göre Anaksimandros’un arkhe anlayışı ile ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Anaksimandros sınırlı arkhe anlayışını eleştirmiştir.


B) Thales gibi Anaksimandros da evren ve oluş üzerine açıklamalar ortaya koymuştur.
C) Anaksimandros, sonsuz bir ana madde anlayışını ortaya koyan ilk filozoftur.
D) Anaksimandros kendinden önce oluşturulan felsefi görüşü devam ettirmiştir.
E) Anaksimandros evrendeki çokluğu tek, yalın bir temele bağlamaya çalışır.

11. Sınıf 13 Felsefe


1. 2.
FASİKÜL Konu Kavrama Testi TEST

4. Felsefe tarihinde Empedokles’e kadar arkheyi birden fazla 6. İlk Çağ filozoflarından Thales var olan şeylerin “su”dan;
madde ile açıklayan bir filozof olmamıştır. Arkhe, Thales’te Anaksimandros “aprion”dan; Anaksimenes “hava”dan;
“su”, Anaksimandros’ta “Aperion”, Anaksimenes’te “hava” Demokritos ise “atom”dan meydana geldiğini savun-
idi. Bu filozoflardan farklı olarak Empedokles arkheyi, tek muştur.
bir madde ile değil, dört ana madde ile açıklamıştır. Bun-
Yukarıda görüşleri verilen filozoflar aşağıdaki sorulardan
lar: Su, toprak, hava ve ateştir. Kendinden başka bir şeye
hangisine cevap vermişlerdir?
indirgenemeyen ve hareketsiz olan bu ana maddeleri ha-
reket ettiren sevgi ve nefrettir. Sevgi birleştirici, nefret ise A) Evrenin ana maddesi nedir?

ayırıcı güçlerdir. Sevgi sayesinde ana maddelerin birleş- B) Evrenin bir sonu var mıdır?

mesi oluşu meydana getirirken nefret ile ana maddelerin C) Varlık birlik midir, çokluk mudur?

birbirinden ayrılması yok oluşu meydana getirir. D) Evrende sürekli bir oluş var mıdır?
E) Evrende bir düzen var mıdır?
Yukarıda verilen bilgi göz önüne alındığında aşağıdaki-
lerden hangisi yanlıştır?

A) Empedokles kendinden önce ileri sürülen arkhe anla-


yışlarından farklı bir görüş ortaya koymuştur.
B) Empedokles’e göre var olanlar dört ana maddenin ken-
di aralarındaki hareketi sonucu oluşur.
C) Empedokles kendinden önceki doğa filozoflarının ark-
he anlayışlarını sentezlemiştir. 7. Diogenes’e göre insanın mutluluğu dünyevi haz ve istek-

D) Evrendeki oluşu ana maddeleri hareket ettiren dışarı- lerle değil, kişinin kendi iradesiyle bilgiye yönelmesi ile
mümkündür. Ona göre insanın arzu ve istekleri kişiyi iyi
dan bir güçle açıklanmıştır.
ve erdemli yaşamdan alı koymaktadır. Ortaya koyduğu
E) Empedokles bir doğa filozofudur.
felsefi görüşle tutarlı bir yaşamı tercih eden Diogenes,
yaşamı boyunca dünyevi isteklerden uzak, doğaya uy-
5. Konfüçyüs’e göre önemli olan, insanın iyi bir yaşam sür-
gun bir şekilde yaşamını sürdürmüş, bir fıçının içinde
mesidir. İyi bir yaşam ancak erdemli bir yaşamla mümkün-
yaşamıştır.
dür. Erdem ise sevgi ve bilgi ile elde edilebilir.
Buna göre Diogenes’in felsefi görüşü ile ilgili aşağıdaki-
Buna göre Konfüçyüs Felsefesi’nde erdemli yaşamla il-
lerden hangisi söylenebilir?
gili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) İnsan hazlarına uygun bir yaşam sürerse mutluluğa
A) Bilgi ile erdem arasında bir bağlantı yoktur.
ulaşabilir.
B) Sevgi, iyi bir yaşamın temelini oluşturur.
B) İstek ve ihtiyaçlar insanın nasıl bir yaşam sürmesi ge-
C) Erdemli yaşam sevgi ve bilgi ile ulaşılan olgunlukla
rektiği konusunda yol göstericidir.
mümkündür.
C) Erdemli yaşam ancak insanın tutku ve arzularından
D) İyi bir yaşamın amacı erdemli olmaktır.
kurtulmasıyla mümkündür.
E) Konfüçyüs Felsefesi ahlak üzerine düşünceler içerir.
D) İnsanın düşünceleriyle yaşamı tutarlı olmamalıdır.
E) Erdem ve mutluluk birbirlerinden bağımsızdır.

TEST 1. D 2. B 3. D 4. B 5. A 6. A 7. C

Felsefe 14 11. Sınıf


3. 1.
TEST Öğreten Pratik Test FASİKÜL

1. I. Evrenin ana maddesi havadır. Hava canlılığın temelidir. Canlı olan her şey havaya sahiptir.

II. Evrenin oluşumunda dört ana madde vardır. Bunlar; hava, su, toprak ve ateştir.

III. Evrenin ana maddesi atomdur. Var olan her şey atomların hareketleri sonucu meydana gelmiştir.

IV. Evren, değişmeyen, bölünmeyen ve yok olmayan bir birliktir. Evrende gördüğümüz çokluk ve oluş, duyuların yanılgı-
sından başka bir şey değildir.

Yukarıda numaralandırılmış olarak verilen görüşlerin sahibi olan filozofların isimleri, aşağıdakilerden hangisinde doğru ola-
rak verilmiştir?

I II III IV
A) Anaksimenes Anaksimandros Demokritos Thales
B) Anaksimenes Empedokles Demokritos Parmenides
C) Anaksimandros Anaksimenes Demokritos Parmenides
D) Anaksimandros Empedokles Herakleitos Parmenides
E) Anaksimenes Herakleitos Demokritos Parmenides

2. M.Ö. 5. yüzyılda Yunan toplumunda görülen ekonomik 3. Yeryüzündeki varlığın en temel formları “dört öge”dir.
ve siyasal değişiklikler, toplumsal yapıyı etkilemiştir. Bu Bunlar toprak, su, hava ve ateştir. Doğru çizgi biçimin-
dönemde Yunan toplumunda hem toplumsal hem de de hareket ederler. Doğru çizgi hareketinde de birbirine
bireysel yeni gereksinimler ortaya çıkmaya başlamıştır. karşıt iki hareket vardır. Merkeze doğru olan hareket ile
Bu durumun bir sonucu olarak Demokratlaşan siyaset merkezden uzaklaşan hareket. Toprakta merkeze doğ-
sistemi için var olan eğitim sistemi yetersiz kalmıştır. ru, ateşte merkezden uzaklaşan hareketi buluruz. Daha
Böylece “Başarılı yurttaşlar nasıl yetişir” sorusu ile az ölçüde olmak üzere su da merkeze doğru, havada
bu eğitim sorununa çözüm aranmıştır. Bu durumun bir merkezden uzaklaşan hareket bulunur. Ögelerin bu ha-
sonucu olarak insan, toplum, ahlak ve siyaset ilk kez fel- reket biçimleri, onların doğa içindeki dizilişlerini belirle-
sefenin inceleme konusu olarak ele alınmıştır. mektedir.

Buna göre parçada vurgulanan düşünce aşağıdakiler- Yukarıda verilen Aristoteles’in evrendeki hareket ile ilgili
den hangisinde doğru verilmiştir? açıklamaları hangi doğa filozofunun görüşünden etkilen-
diğini gösterir?
A) Yunan toplumundaki bazı gelişmeler felsefenin konula-
rının doğadan insana yönelmesi ile sonuçlanmıştır. A) Herakleitos’un arkhe anlayışı.
B) Başarılı yurttaş yetiştirmek toplumlar için önemli bir so- B) Empedokles’in arkhe anlayışı.
rundur. C) Anaksagoras’in arkhe anlayışı.
C) Siyasal ve ekonomik gelişmeler her zaman toplumsal D) Anaksimenes’in arkhe anlayışı
yapıyı etkiler. E) Thales’in arkhe anlayışı
D) Her toplum kendi eğitim sistemini sorgulamalıdır.
E) M.Ö. 5. yüzyılda Yunan toplumunda bazı gelişmeler
ortaya çıkmıştır.

11. Sınıf 15 Felsefe


1. 2.
FASİKÜL Öğreten Pratik Test TEST

4. Felsefe, M.Ö. 6. yüzyılda Antik Yunan Medeniyeti’nde, 6. Anaksimenes’in öğretisine göre hava, yoğunlaşması ve
Thales ile başlamıştır. İlk filozof Thales’den önce yaşa- genleşmesi ile çeşitli nesnelere dönüşür. Genişlemesi
yan düşünürler evrene ilişkin problemleri açıklamak için ve genleşmesi ile ateş olur; yoğunlaşması ile rüzgârlar,
mitosları kullanmışlardır. Ancak Thales, Mitosların bilgi- bulutlar meydana gelir. Bulutlardan su, sudan toprak,
siyle yetinmemiş, doğayı doğal olanla açıklamıştır. yüksek bir yoğunlaşma derecesinde de taşlar oluşur.
Böylece; maddenin üç hali (ateş, sıvı ve katı) özü bakı-
Buna göre felsefenin Thales ile başlamasının nedeni
mından hep kendisiyle aynı kalan tek bir ana maddenin
aşağıdakilerden hangisinde doğru verilmiştir?
çeşitli yoğunlaşma ve gevşeme evrelerinden başka bir
A) Thales’in doğayı maddi olanla açıklayan ilk düşünür şey değildir. Bütün var olanlar bu ana maddeden kurul-
olması. muşlardır ve her şey onun değişimi ile olur.
B) Thales’in kendisinden önce ortaya konmuş düşüncele-
Aşağıdaki yargılardan hangisi Anaksimenes’in görüşü-
re kayıtsız kalmaması.
ne uygun değildir?
C) Thales’in evrenin oluşumu sorununu inanç ile açıkla-
maya çalışması. A) Evrende var olan her şeyin nedeni arkhedir.

D) Thales’in kendisinden önceki düşünce geleneğini de- B) Ana madde, tek bir element değildir.

vam ettirmesi. C) Evrendeki değişim yoğunlaşma ve genleşme sonucun-

E) Evrenin oluşumunu Tanrılar ve onların arasındaki mü- da oluşur.

cadeleyle açıklaması. D) Evrenin arkhesi havadır.


E) Ana madde özü bakımından hep aynı kalır.

5. Mermerden yapılmış bir insan heykelini düşünelim. Bir 7. Bilgi konusunda bütün bir Antik Çağ Felsefesi’ni etkile-
heykeltıraşın mermerden insan heykeli yapabilmesi için yen temel bir tutum vardır. Bu tutum ancak gelip geçici
dört nedenin bir araya gelmesi gerekir. Heykelin yapıldı- olmayan şeyler hakkında sağlam bilgi ortaya konacağı
ğı madde yani mermer ilk nedendir. İkinci neden ise hey- hususundadır. Duyulara verili şeyler sürekli bir değişim
kelin aldığı biçim, insan biçimidir. Üçüncü neden, heykeli içerisindedir. Bu nedenle kesin ve sağlam bilginin konu-
yapan heykeltıraş; dördüncü neden de heykelin yapılma su duyulara verili şeyler olamaz. Çünkü değişen şeylerin
amacıdır. değişmez bilgisi olamaz.

Bu paragrafa konu edinilen varlık anlayışının sahibi filo- Parçada açıklaması yapılan Antik Çağ Felsefesi’nin bü-
zofun ismi aşağıdakilerden hangisinde doğru verilmiş- tününü etkileyen düşünce hangi doğa filozofunun arkhe
tir? anlayışında yoğun olarak gözlemlenmektedir?

A) Protagoras B) Anaksagoras C) Platon A) Parmenides


D) Aristoteles E) Sokrates B) Anaksagoras
C) Herakleitos
D) Anaksimenes
E) Demokritos

TEST 1. B 2. A 3. B 4. A 5. D 6. B 7. C

Felsefe 16 11. Sınıf


1. ÜNİTE: M.Ö. 6. Yüzyıl
M.S. 2. Yüzyıl Felsefesi

11.SINIF
FELSEFE

2. FASİKÜL:
İlk Çağ Felsefesi’nde Yunan Düşüncesi

KAZANIMLAR

µ Doğa merkezci düşünceden insan merkezci düşünceye geçisi argümanlarla açıklamr


µ Bilgili olmak ile erdem sahibi olmak arasındaki düşünce saptanmaya çalışılır.
µ Örnek metinlerden hareketle filozofların görüşleri açıklanmaya çalışılır.
µ İdeal bir devlet anlayışı belirtilerek toplumların nasıl yaşaması gerektiği üzerine düşünceler
belirtilir.
µ İlk kez insan her şeyin ölçüsüdür sözü dillendirilerek günümüze kadar gelen bir tartışmanın
kıvılcımı yakılmış olur.
2.
FASİKÜL M.Ö. 6. Yüzyıl- M.S. 2. Yüzyıl Felsefesi

DEĞİŞİM PROBLEMİ Parmenides’in ana önermesi şudur. “Yalnız var olan


🗿 Herakleitos (M.Ö. 540-480) vardır ve o düşünülebilir. Var olmayan yoktur ve düşünüle-
mez.” O halde Parmenides varlık ile düşünmeyi bir ve
Milet’e uzak olmayan bir bütün olarak görmektedir, diyebiliriz. Bu nedenle ona göre
kentte Ephesos’da yaşa- varlıkla ilgili bilgilerimizin temeli deney ve gözlem değil,
mıştır. O da varlık sorusu- akıldır.
na yönelmiş, evrenin ana
maddesinin (arkhe) ne ol-
SOFİSTLER
duğunu araştırır. Heraklei-
tos’a göre evrenin temel
maddesi “ateş”tir. Ateş bü-
tün var olanların ilk gerçek
temelidir, bütün karşıtların
birliğidir, içinde bütün kar-
şıtların eridiği birliktir. Herakleitos’a göre evren sürekli akan
bir süreçtir, başı sonu olmayan bir değişmedir. Evren tüken-
mez bir ateşten meydana gelir ve sonunda yine ateşe dö-
nerek tekrar doğaya katılır. Bu yüzden bu sürekli değişimin
içinde değişmeyen bir şey olduğunu düşünmek mümkün
değildir. Herakleitos’a göre bir yanılsama, aldanmadır. “Aynı Sofist (Yunanca Sofistes) sözcüğü “bilen, bilgili kişi”
ırmakta iki kez yıkanamayız. İkinci kez girdiğimizde bu ırmak anlamına gelmektedir. Sofistler şehir şehir dolaşarak, para
büsbütün başka bir ırmaktır artık. Burada akıp giden sular karşılığında çeşitli konularda dersler veren uzman, bilgili
onu başka bir ırmak yapmıştır.” Sözünün sahibidir. Evrendeki kişilerdir.
değişimin ana maddesi (arkhesi) ateşken, değişimin ilkesi
Sofistlere göre duyular yoluyla elde edilen bilgilerde
“Logos”tur. Logos, ölçü ve akıl demektir. Logosun amacı
algı yanılması söz konusudur. Bu nedenle duyular aracı-
her şeyi yeniden başlatmaktır. Böylelikle Herakleitos’a göre
lığıyla elde edilen bilginin hatalı olma ihtimali vardır. Örneğin
ateş ve Logos birdir diyebiliriz.
bir bardak suya konulan çubuk, düz olmasına rağmen,
kırık görünür. Bu insanın algı yanılmasından kaynaklan-
maktadır. Bu görüşten yola çıkan sofistlere göre her zaman
geçerli olan kesin bir bilgiye ulaşmak mümkün değildir.
🗿 Parmenides (Yaklaşık olarak M.Ö. 540-470) Bilgi kişiden kişiye değişebilen bir niteliğe sahiptir. Bu
bilgi görüşüne rölativizm (görecelilik) denir.

Kendisinden önceki doğa filo- Bilgi görüşünde olduğu gibi ahlak görüşünde de rö-

zofları gibi Parmenides de evrenin lativist olan Sofistlere göre, herkes için geçerli bir ahlak

ana maddesinin ne olduğu üzerin- yasası yoktur. İyi ve kötü ancak insanın kendinde anlam

de durmuştur. Onun arkhe soru- kazanır. Sofistlerin en önemli özelliği Doğa Felsefesi’nden

nuna verdiği cevap Herakleitos’un İnsan Felsefesi’ne dönüşümü olmuştur. İlk defa sofistler

oluş, değişim felsefesiyle taban insanı merkeze alarak, insan üzerinden yorumlamalar

tabana zıttır. Ona göre evren hiç- geliştirmişlerdir. Kendilerini bilge olarak gören sofistler

bir şeyden meydana gelmemiş, ama her şeyin yaratıcısı dönemin aristokrat sınıfı temsilcilerine retorik ve dil bilgisi
olan; değişmeyen, bölünmeyen ve yok olmayan bir “Bir”liktir. dersleri vermişlerdir. Sofistlerin en önde gelenleri Protagoras

Evrende görülen çokluk ve değişim ise duyularımızın bir ve Gorgios’tır.

yanılgısıdır.

Felsefe 2 11. Sınıf


2.
M.Ö. 6. Yüzyıl- M.S. 2. Yüzyıl Felsefesi FASİKÜL

🗿 Protogoras Gorgias da Protagoras gibi


herkes tarafından kabul edi-
Protagoras’a göre bir bilgi-
lebilecek, tümel bir bilginin
nin doğru veya yanlış ol-
varlığını yadsır. “Hiçbir şey
ması tamamen kişiye bağ-
yoktur, olsa da bilemeyiz. Bil-
lıdır. Bu nedenle
sek de aktaramayız” sözüyle
Protagoras “İnsan her şeyin
hem şüpheci hem de nihilist
ölçüsüdür.” demiştir. Proto-
(hiççi) bir anlayış benimse-
goras aynı zamanda erde-
miştir. Bu anlayış ile Gorgi-
min öğretilebilecek bir şey
as’ın bilginin mutlakıyetine
olduğunu söyler. Ona göre
asla ulaşılamayacağı anlaşıl-
herkes belli oranda eğitile-
maktadır.
bilir ve erdemli olmakta
eğitimle mümkündür. Her doğru eğitim alan kişi erdem sa-
hibi olabilir düşüncesine sahip Protogoras bilgelik ve er-
dem kavramlarının beraber düşünülmesi gerektiğini belirtir.
🗿 Sokrates (M.Ö 469-399)

Sofistlerin göreceli bilgi anlayışına karşılık Sokrates


üzerinde düşünülürse herkes
tarafından kabul edilebilecek
tümel bir doğruya ulaşılabile-
ceğini savunur. Sokrates,
doğru bilgiye ulaşmada soru
sorma ve fikir tartışmalarına
çok önem verir. Felsefe yap-
ma yöntemini de bu temelde
ortaya koyar. Bu yöntem
maiotik (doğurtma) yöntemi-
Örnek 1
dir. Sokrates’e göre bilgi
Protagoras’a göre bilginin merkezinde insan vardır. “İnsan herkes tarafından kabul edilebilir, mutlak ve doğuştandır.
her şeyin ölçüsüdür” diyen Protagoras, herkes tarafından Maiotik yöntem; insanda hâli hazırda bulunan, doğuştan
kabul görecek, kesin bilginin varlığını reddeder. Ona göre gelen bilgiyi doğru sorular sorarak, gün yüzüne çıkarmak,
bir bilginin doğru veya yanlış olması kişiden kişiye değişiklik doğurtmaktır.
gösterir. Bu nedenle Protagoras için bilgi rölativist bir yapıya Platon’un Menon adlı diyaloğunda Sokrates Menon
sahiptir. adlı köleye sorular sorarak geometri sorusunu çözdürmüş,
böylece bilginin doğuştan geldiğini kanıtlamaya çalışmıştır.
Buna göre Protagoras’ın bilgi görüşü ile ilgili aşağıdaki
yargılardan hangisi doğrudur?

A) Doğru bilgiye ancak felsefe ile ulaşılabilir.


B) Hakikat, görünenlerin ötesindedir. SOKRATİK YÖNTEM

C) Bir bilginin doğruluğu görecelidir. Sokrates’in ahlak görüşü de bilgi görüşü ile paralellik
D) Doğru bilgiye, deneyden gelen verinin akılda işlenmesi ile gösterir ve iç içedir. Çünkü ona göre “Hiç kimse bilerek
ulaşılır. kötülük yapmaz.” Sokrates, insanın özünde iyi olduğunu,
E) Genel-geçer bilgiye ulaşmak mümkündür. kötülüğün bilgisizlikten kaynaklandığını savunur. Bu ne-
denle erdemli davranış ancak doğru bilgiyle mümkün
olacaktır.

11. Sınıf 3 Felsefe


2.
FASİKÜL M.Ö. 6. Yüzyıl- M.S. 2. Yüzyıl Felsefesi

Sokrates ve Sofistlerin Bilgi ve Ahlak Anlayışları


Örnek 2
M.Ö. 5. yüzyılın ortalarında evrenle ilgili sorun, arkhe
sorunu yerini insan ve insan doğası sorununa bırakmıştır.
İnsanın merkeze alındığı bu felsefi düşüncelerde iki taraf Sokrates bilgeliği tanımlarken onun özelliğinin her şeyi
söz konusudur: Sofistler ve Sokrates. bilmek değil, neyi bilip neyi bilmediğini bilmek olduğunu
söyler. Bu bakımdan felsefe bilgelik arayışı diye de tanım-
lanır. Felsefe öğreniminin insanlara kazandıracağı önemli
özelliklerden biri de, insanların bildikleri konuda konuşmayı,
bilmediklerindeyse susmayı öğrenmeleri olacaktır. Bu özel-
liği kazanan kişi fikri sorulduğunda bilmediği bir konuda in-
sanları yanlış yönlendirmeyecektir. Örneğin biri ona “Hangi
eylemlerimiz erdemlidir?” diye sorduğunda, “erdem” kavra-
mının tanımına ilişkin bir bilgisi yoksa “Bilmiyorum.” deyip,
karşısındakini yanlış yönlendirmemiş olacaktır.

Bu parçada felsefenin aşağıdaki işlevlerinden hangisi


vurgulanmaktadır?

A) Hakikati arama ve ona ulaşma isteğini güçlendirmesi


B) Kavramsal ve refleksif bilginin pratik yaşama aktarılmasın
Sofistler ve Sokrates’in insanı merkeze almasının
sağlanması
felsefe dışında bazı nedenleri vardır. Bunlardan ilki o sı-
C) Eleştirel bakış açısını geliştirmesi
ralarda Yunanistan’ın siyasi ve iktisadi durumudur. Perslerle
D) Tümel bilgiyi hedef edindirmesi
olan savaşlarda üstün bir rol oynayan Atina, kalkınmanın
E) Soruların yanıtlar kadar önemli olduğunun farkındalığının
ağırlık merkezi olmuştur. Merkezi bir rol oynayan Atina’nın
kazandırılması
seçime dayalı bir demokrasi ile yönetilmesi farklı birçok
2018 TYT
düşüncenin konuşulup, tartışılmasının mümkün olduğu bir
ortam sağlamıştı. Bundan böyle uzunca bir süre için fel- 🗿 Platon (M.Ö. 429-347)
sefenin de merkezi olarak ele alınacak Atina’nın toplumsal
Platon’u M.Ö. 6. yüzyıl-
yapısı filozoflar tarafından tekrar ele alınmıştır. Bu da
M.S. 2. yüzyıl arasında ele
“Başarılı yurttaş nasıl yetişir?” sorusunu, yani bir eğitim
alsak da, onun felsefi öğre-
sorununu ortaya koymuştur.
tisi kendisinden sonraki
Başarılı yurttaş yetiştirme ihtiyacını, gerekliliğini “Sofist” tüm felsefe tarihine işlemiş-
adını taşıyan kimseler karşılamayı denemişlerdir. Sofistler tir. Hatta İngiliz filozof Whi-
Yunan ulusunun öğretmeni, aydınlatıcısı rolünü üstlenen, tehead Platon için, “Batı
para karşılığı çeşitli konularda ders veren kimselerdir. felsefesi Platon’a düşülmüş
Sofistlerin bilgiyi para karşılığında paylaşmasını eleştiren dipnotlardan ibarettir.” de-
Sokrates ise Sofistlerle taban tabana zıt bilgi ve ahlak miştir. Bununla birlikte Pla-
anlayışını benimsemiştir. ton’un kendisinden önceki düşünürlerin (özellikle
Herakleitos, Parmenides, Protagoras ve Sokrates’in fikirle-
rini) fikirlerini sentezlediğini düşünenler de vardır. Bu tartış-
malar bir yana, Platon’un politikadan sanata, dinden eğitime
bütün alanlarda ortaya koyduğu tutarlı felsefi öğretisi ile
felsefe tarihinin ilk sistemli filozofu olduğu tartışma götür-
mez bir konudur.

Felsefe 4 11. Sınıf


2.
M.Ö. 6. Yüzyıl- M.S. 2. Yüzyıl Felsefesi FASİKÜL

Hocası Sokrates gibi Platon da herkes için geçerli Bilgi Anlayışı


olan doğru bilginin mümkün olduğunu savunur. Platon için Platon’un bilgi anlayışı ile varlık anlayışı paraleldir. İki
doğrulukla ilgili değişmez bir gerçeklik alanı söz konusudur. ayrı varlık alanı ile bağlantılı olarak iki farklı bilgi çeşidin-
Bu değişmez gerçeklik alanı “İdealar Dünyası”dır. Platon’un den bahseder. İdeanın bilgisi ile duyular dünyasının, fe-
gerçekliğe yönelik düşünceleri olan “İdealar Kuramı” onun nomenlerin bilgisini birbirinden ayırır. Deneyim ve tecrübe
tüm felsefesinin temelini oluşturur. yolu ile elde edilen bilgi fenomenlerin bilgisidir. Fenomenlerin
bilgisi mutlak, değişmez bir bilgi değildir; fenomenlerin
bilgisi bize ancak sanı ve tahmin sunabilir. İdeaların bilgi-
Örnek 3 si ise mutlak ve değişmez bilgidir. İdeaların bilgisine ancak
akıl yoluyla ulaşılabilir. Akıl bu bilgiye ulaşmak için idealar
Platon, Gorgias diyaloğunda dört tip hakiki etkinlikten ve
dünyasına, ideaların bilgisinin olduğu kendi içine dönme-
bunlara karşı dört sahte etkinlikten söz eder. Hakiki etkinlik-
lidir. Bu kendine dönüş, Sokrates’te olduğu gibi, bir anım-
ler olarak felsefe, siyaset, hekimlik ve beden eğitimini gös-
samadır. Çünkü ideaların bilgisi doğuştan insan zihninde
teren Platon sahte etkinlikler için söylevcilik, sofistlik, aşçılık
hazır bulunur. Platon, bu mutlak ve değişmez bilgiyi
ve süsçülüğü işaret eder. Buradan hareketle Platon, sofisti
“episteme” olarak dile getirirken, fenomenlerin bilgisi için
ve söylevciyi gerçek anlamda felsefe ve siyaset yapmayan;
sanı demektedir. Bu nedenle doğru bilgi, ideaların bilgisi-
fakat bunları taklit eden bir tür dalkavuk olarak konumlandır-
dir, epistemedir.
mıştır. Ona göre dalkavukluk bir sanat değildir. Çünkü bun-
lar, kullandığı şeylerin özünü anlatmak ve onları açıklamak
gücüne sahip değildir. Mağara Benzetmesi

Yukarıdaki bilgilerden hareketle aşağıdaki yargılardan


hangisi Platon’un Sofistler ile ilgili görüşlerine uygun-
dur?

A) Hakikat arayışı içindedirler.


B) İdeaların bilgisine ulaşmak için çabalarlar
C) Verdikleri dersler ile yurttaşların eğitimine katkı sağlarlar.
D) Şeylerin özünün bilgisine sahip olmadıkları için kimseye
bu bilgileri açıklayamazlar.
E) Hakiki etkinliklerle uğraşırlar.
Platon’un Devlet adlı kitabının yedinci bölümünde,
Sokrates’in ağzından, idealar dünyası ve duyular dünyası
ayrımını ortaya koyduğu bir benzetme yapar. Bu benzetme
Varlık Anlayışı ile aynı zamanda ideaların bilgisi ve fenomenlerin bilgisi-
ni birbirinden ayırır. Girişi boydan boya gün ışığına açık
Platon’un varlık ile ilgili görüşünün temelinde ‘idealar
bir yeraltı mağarasında çocukluklarından itibaren hiçbir
kuramı’ vardır. Platon’a göre Evren, İdealar Dünyası ve
şekilde kıpırdayamayacakları bir şekilde zincire vurulmuş-
Duyular Dünyası (Fenomenler Dünyası) olarak ikiye ayrılır.
lardır. Yalnızca karşılarındaki mağaranın duvarını görebi-
Duyular Dünyası, içinde yaşadığımız dünyadır. İdealar
liyorlar. Arkalarında yüksek bir yerde yakılan ateşin ışığı
Dünyası ise akılla kavranabilen, değişmeyen, kendi ken-
gelmektedir. Zincire vurulmuş bu insanlarla ateş arasın-
dinin nedeni olan gerçek varlıklar olan ideaların dünyası-
daki yoldan başka insanlar ellerinde tahtadan yapılmış
dır. İdealar, duyusal dünyanın dışındadır. Duyusal dünya-
kuklalarla geçmektedir. Mağaradakiler, bu kuklaların du-
da olan varlıklar ise idealardan pay alarak var olan
vara vuran yansımalarını görürler ve bu gördükleri yansı-
fenomenlerdir. Bu varlıklar ideaların yani gerçek varlıkların
maları gerçek zannederler. Gerçek, mağaraya zincirlenmiş
birer kopyasıdır.
insanlar için nesnelerin gölgelerinden ibarettir.

11. Sınıf 5 Felsefe


2.
FASİKÜL M.Ö. 6. Yüzyıl- M.S. 2. Yüzyıl Felsefesi

Mağara benzetmesinde gölgeler fenomenleri, kukla- 🗿 Platon (M.Ö. 428-427)


lar ise ideaları temsil eder. İnsanların duyularla elde ettiği
Platon’un siyaset anla-
fenomenlerin bilgisini gerçek olarak kabul etmeleri yanıl-
yışı da ahlak anlayışında
gıdır. Gerçek, akılla ulaşılan ideaların bilgisinden oluşur.
olduğu gibi “iyi ideası”na
ulaşmayı amaç edinmiştir.
Ahlak anlayışında bireyin
Değer Anlayışı mutluluğu üzerinde duran
Platon, siyaset anlayışın-
Değer kavramı, felsefede etik, siyaset ve sanat gibi
da toplumun mutluluğunu
akımların dahil olduğu bir adlandırmadır. Platon’un etik,
amaç edinmiştir. Toplu-
siyaset ve sanat anlayışları, bilgi anlayışında olduğu gibi
mun mutluluğunu sağlaya-
varlık anlayışıyla şekillenir. Platon tüm ideaların üstüne “iyi
cak olan devlettir. Platon’a göre devletin bu görevi yerine
ideası”nı yerleştirir. “İyi ideası”, en yüksek ideadır. Platon’un
getirebilmesi için yöneticilerin filozoflardan seçilmesi ge-
ahlak felsefesi bu temelde oluşur. Ona göre ahlakın kay-
rekmektedir.
nağı mutluluktur. Mutluluğa ulaşmak ancak iyi ideasına
ulaşmaya çalışmakla mümkündür. Bu nedenle mutlu olmak Sadece filozofların “iyi ideası”nın bilgisine sahip oldu-
isteyen herkesin iyiyi istemesi, iyiyi hayatının amacı say- ğunu düşünen Platon, toplumun mutluluğunu amaç edinen
ması gerekmektedir. İyiye ulaşmak için ise erdemli, adil devletin; iyi ideasının bilgisine sahip kimselerce yönetil-
ve doğru olmak gerekir. mesinin zorunlu olduğunun altını çizer. Çünkü iyi ideasına
ulaşmak ancak iyi ideasının bilgisine sahip kimselerce ger-
çekleştirilebilir.
Platon’un sanat anlayışının temelinde de “idealar ku-
ramı” vardır. İdeaların birer yansıması olan fenomenleri
Örnek 4 kopya eden sanat, Platon’a göre değersizdir. Böyle bir
sanat kopyanın kopyası olmaktan öteye gidemez. Bu
Platon için genel kavramların ya da ideaların en önemli özel- nedenle sanatçı eserlerinde fenomenleri değil ideaları
liği akla dayanan bir bilgi çeşidiyle kavranmasıdır. Görünüş- yansıtmayı amaç edinmelidir. Sanat ancak böyle değerli
ler dünyasında şeylere ve olaylara ilişkin inançlarımız ve bir etkinlik olabilir.
kanılarımız çoğu zaman duyularımıza dayanır. Duyularımı-
zın bize anlattıkları ise yanıltıcıdır. Bunun yanı sıra duyusal
veriler hiçbir zaman mutlak anlamda kesin olamaz. Buna
🗿 Aristoteles (M.Ö. 382-322)

karşılık idealara ilişkin kavrayışımız hiçbir şekilde duyusal Platon’un en büyük öğren-
değil, tam tersine sadece entelektüeldir. Bu anlamda ide- cisi olan Aristoteles, siste-
alar, duyusal veriyle elde edilen görünüşler dünyasındaki matik dönemin ikinci filozo-
fudur. Kendinden sonraki
diğer şeyler gibi eksik ya da yanlış bir bilgi vermez.
filozofları derinden etkile-
Buna göre idealarla ilgili aşağıdakilerden hangisi söy- miş olan Aristoteles’in fel-
lenemez? sefi öğretisi, felsefe tarihin-
de tartışmasız çok önemli
A) Görünür şeylerden bağımsız olarak vardırlar. bir yere sahiptir. Aristote-
B) Tümel, mutlak, değişmez ve esas varlıklardır. les’i büyük bir düşünür ya-
C) Genel-geçer, kesin ve güvenilir bilginin kaynağıdır. pan eserlerinde kendinden
D) Fenomenlerle aynı özelliklere sahiptir. önceki filozofların görüşlerine yer verirken aynı zamanda
E) İdeaların bilgisine ancak akıl yoluyla ulaşılır. onları irdeleyerek kendi öğretisini ortaya koymasıdır. Ken-
dinden önceki filozofların görüşlerine eserlerinde yer verdi-
ği için ilk felsefe tarihçisi olarak da kabul edilmektedir.

Felsefe 6 11. Sınıf


2.
M.Ö. 6. Yüzyıl- M.S. 2. Yüzyıl Felsefesi FASİKÜL

Aristoteles özellikle M.S. 2. yüzyıl ile M.S. 15. yüzyıl Dört Neden;
arasındaki Hristiyan ve İslam felsefelerini temelden etki- ✳ Maddi Neden: Bir şeyin kendisinden yapıldığı veya
lemiştir. İslam filozofları tarafından “ilk öğretmen” olarak meydana geldiği nedendir.
adlandırılan Aristoteles’in eserleri Arapça’ya çevrilmiş ve
felsefe ve bilim alanında önemli gelişmeler elde edilmiştir.
✳ Formel Neden: Bir şeyin biçimsel nedenidir.

Mantık biliminin kurucusu olan Aristoteles doğa bilimleri ✳ Fail Neden: Bir şeyin şekil kazanması için hareket
(fizik, biyoloji ve astronomi), ontoloji (varlık bilimi), metafi- ettirici nedendir.
zik, felsefe tarihi, etik, siyaset, retorik (güzel konuşma
sanatı) ve sanat alanlarında eserler vermiştir.
✳ Ereksel Neden: Bir maddenin varmak istediği amacı
gösteren nedendir.

Yukarıdaki bilgiler ışığında cep telefonlarının varlık


nedenlerini Aristoteles’in dört neden görüşü çerçevesinde
Varlık Anlayışı inceleyelim:
Platon gibi Aristoteles için de gerçek varlık tümeldir ✳ Maddi Neden: Cep telefonları cam, metal, plastik
ve tümelin bilgisi de kavramsaldır, duygusal değildir. Çünkü gibi pek çok maddeden meydana gelir.
duyulara açık olan tüm varlıkların görünüşleri sürekli de-
ğişir. Ancak Aristoteles, Platon’un idealar dünyasını duyu-
✳ Formel Neden: Telefonun hangi şekilde olduğudur;
örneğin dikdörtgen.
lur dünyanın dışında bir yere koymasını eleştirir. Aristoteles’e
göre gerçek varlıklar duyular dünyasının dışında değildir; ✳ Fail Neden: Cep telefonu tasarlayan mühendisler ve
maddelerin özündedir. Aristoteles varlıkların görünüşlerinin fabrikalarda yapımında görev alan çalışanlar fail ne-
değiştiğini kabul ederken; öz ya da tözlerinin aynı kaldı- dendir.
ğını savunur. Bu değişim problemini açıklarken varlığın iki
tözden oluştuğunu söyler. Bunlar, madde ve formdur.
✳ Ereksel Neden: Cep telefonlarının ereksel nedeni,
insanların birbirleri ile iletişim ve haberleşme ihti-
Madde varlığın fiziksel temelidir. Form ise varlığa biçimini
yaçlarını karşılamaktır.
veren şeydir. Ona göre her varlık bir ya da birden fazla
maddenin birleşmesi sonucunda oluşan bir formdur.
Aristoteles’in varlık görüşünün temelinde doğadaki var olan
her şeyin bir nedeninin olduğu görüşü vardır. Ona göre Bilgi Anlayışı
bir şeyin varlığını dört nedenle açıklayabiliriz.
Aristoteles Metafizik adlı eserinde “Bütün insanlar
doğal olarak bilmek isterler” demektedir. Çünkü insan için
yaşamak, hayatta kalmak yeterli değildir. İnsan yaşamının
nedenini ve değerini de bilmek ister. Bu merak duygusu
insanın kaçıp, kurtulacağı bir duygu değildir. Aristoteles’e
DÖRT
NEDEN göre insan bilgiyi hem duyular hem de akıl yürütme yo-
luyla elde etmektedir. Bu görüşüyle Platon’dan ayrılan
Aristoteles’e göre duyular form almış maddeleri algılar ve
akıl yoluyla onların ne olduğunu anlar.
Maddi Ereksel Aristoteles’e göre bir şeyin ne olduğunu söylemek için
Neden Neden o şeyi bir kavramla ilişkilendirmek ve böylece tanımını
yapmak gerekir. “Bu bir evdir” denildiğinde karşılaşılan
Formel Fail nesne, ev kavramıyla tanımlanmış olur. Bu tanımlama
Neden Neden
zihinde doğuştan gelen kategorilerle olanaklıdır. Bu ne-
denle Aristoteles’e göre varlığın bilgisi ona ait olan kate-
gorilerle bilinebilir.

11. Sınıf 7 Felsefe


2.
FASİKÜL M.Ö. 6. Yüzyıl- M.S. 2. Yüzyıl Felsefesi

Bu kategorileri şöyle sıralayabiliriz: Değer Anlayışı


1. Töz: İlk ve temel kategoridir. Bir önermede “o ne- Aristoteles ahlak anlayışını önemli eserlerinden biri
dir?” sorusunun cevabıdır. “O ağaçtır” gibi. olan “Nikomakhos’a Etik”te ortaya koymuştur. Bu eserinde
“Her sanat ve araştırmanın, aynı şekilde Her eylem ve
2. Nicelik: Var olanın sayısını bildirir. Bir önermede
tercihin bir iyi arzuladığı düşünülür, bu nedenle iyiyi ‘her
“kaç” veya “ne kadar?” sorusunun cevabıdır. “Üç
şeyin arzuladığı şey’ diye dile getirdiler” der. Bu nedenle
tane” ya da “iki metre” gibi.
Aristoteles tüm eylemlerin bir amacı olduğunu savunmak-
3. Nitelik: Önermedeki “nasıl?” sorusunun cevabıdır. tadır. Bu amaç iyiyi yani mutluluğa ulaşmaktır. Ona göre
“Beyazdır” ya da “Hastadır” gibi mutluluk en güzel ve hoşa gidendir; ruhun amacıdır.
4. Bağıntı: Bir varlığın başka varlıklarla olan bağını ifa- Aristoteles erdemli bir yaşamın amacının iyiyi, mutluluğa
de eden “O onun nesidir” sorusuna verilen “oğludur” ulaşmak olduğunu savunur. Bu nedenle de onun ahlak
cevabı gibi. felsefesine “mutluluk ahlakı” da denilmektedir. Erdemin ne
olduğunu araştırmanın önemini vurgulayan Aristoteles, iki
5. Yer: “Nerede?” sorusuna verilen cevaptır. “Altında”
tür erdem olduğunu düşünür:
gibi.

6. Zaman: “Ne zaman?” sorusuna verilen yanıttır. “Ge-


çen yıl” gibi.
1. Karakter (Ahlaki) Erdemleri: İnsanın eylemlerinde
7. Durum: Bir şeyin ne durumda olduğunu gösteren ölçülü olmasını sağlayan erdemlerdir. İki aşırı uç ey-
kategoridir. “Eğik” gibi. lem arasındaki doğru ortayı bulmayı sağlar. Adalet,
8. İyelik: Sahip olma durumudur. “Dürüst olmak” gibi. cesaret, ölçülülük, cömertlik, dostluk gibi erdemleri
örnek verebiliriz. Aristoteles’e göre aşırılıklar ve ek-
9. Edim: Nesnenin ne yaptığını gösteren kategoridir.
siklikler insan için iyi değildir, insanı mutsuz eder.
10. Edilim: Etkiye maruz kalma, edilginlik durumudur. Bu nedenle erdemli olan bu iki uç arasında ortayı
bulandır. İnsanın erdemli olması bu iki uç arasında
orta olanı bulmasıyla mümkündür. Aristoteles’in orta
alanı bulma anlayışına “altın orta” da denilmektedir.
Bu erdemler çevre ile oluşur ve ancak yapa yapa
kazanılan erdemlerdir.

Örnek 5
Altın Orta Örneği
Aristoteles felsefesinde “iyi”, “mutluluk” ve “erdem” kavram-
larının ne olduğunu sorgulamıştır. Ona göre “iyi”, her şey
için arzulanandır; “mutluluk”, tüm eylemlerin nihai amacıdır;
“erdem” ise insanın her koşulda iyiyi tercih etmesini sağla- Cimrilik Cömertlik Savurganlık

yan bir huydur.

Paragraftan hareketle Aristoteles’in felsefenin hangi di-


siplini ile ilgilendiği kesinlikle söylenebilir?

A) Etik B) Ontoloji C) Mantık


D) Epistemoloji E) Estetik

Felsefe 8 11. Sınıf


2.
M.Ö. 6. Yüzyıl- M.S. 2. Yüzyıl Felsefesi FASİKÜL

2. Düşünce (Bilgelik) Erdemleri: Entelektüel çalışma-


lara bağlı olan ve şeylerin niçin olduklarını anlamayı Örnek 7
ve keşfetmeyi sağlayan erdemlerdir. Bu erdemler
eğitim yoluyla kazanılabilecek erdemlerdendir İn- Platon için Demiurgos, yaratıcı değil de mimari bir Tanrı’dır.
sanı sadece bilmek için bilmeye yönlendiren bu İdeaları model alarak fenomenler dünyasında maddeye şekil
erdemler sayesinde insan eksiksiz mutluluğa sahip vermiştir. Platon’un öğrencisi Aristoteles’e göre Tanrı, varlı-
olabilir. Bu erdemler bilim, sanat, pratik ve teorik bil- ğın yaratıcısı değil onun amacıdır. Aristoteles’ten önemli öl-
gelik gibi akli uğraşlarla ilgilidir. çüde etkilenen Farabi ise ölümsüz olduğuna inandığı ruhlar
dâhil, tüm varlığın Tanrı’dan bir tür taşmayla ortaya çıktığını
ileri sürer. Orta Çağ’ın ünlü isimlerinden Anselmus ise Hris-
tiyanlıktaki yaratılış anlayışını temel alarak Tanrı’nın her şeyi
yoktan var ettiğini savunur.

Bu parça din felsefesinin aşağıdaki problemlerinden


hangisiyle ilişkilidir?

A) Tanrının varlığı
B) Maddenin sonsuzluğu
C) Tanrı evren ilişkisi
D) Tanrının ezelî ebedî oluşu
E) Ruhun ölümsüzlüğü
2018 TYT
Örnek 6

Aristoteles’e göre ahlakta bazı davranışlar amaç, bazıları


araçtır. Örneğin insanların çoğu zenginliği arzular ve elde
etmeye çalışır. Ancak onlar için zenginlik, zenginlik olarak
amaç mıdır; yoksa zenginlikle elde etmek istedikleri başka
bir amaç, mesela haz veya ün mü söz konusudur? Bu
durumda insanların eylemlerinde peşinden koştukları iyi,
kendisinden öte herhangi bir şeyin elde edilmesi için “araç Platon ve Aristoteles’in Varlık Bilgi ve
olarak istenmeyen”dir. İşte insanın bizatihi kendisi için iste- Değer Anlayışları
diği bu nihai iyi, mutluluğun ta kendisidir.
Yunan Felsefe Tarihi’ne bakıldığında, ilkin filozoflar
Bu parçadan aşağıdaki yargıların hangisine ulaşılabilir? doğa sorunu ile uğraşmışlardır. Daha sonra insanın ken-
disine dönülmüş; insan sorunu ele alınmıştır. Bu iki sorun
A) Ahlaken iyi davranış insanın koşullarına göre değişir.
ile ilgili elde edilen bilgilerin sentez içinde birleştirilmesi
B) Bir eylemin ahlaken iyiliği başkalarına sağladığı yarara
sonucunda ise felsefede yeni bir dönem başlamıştır. Bu
bağlıdır.
döneme “sistematik dönem” de denir. Bu yeni gelişmenin
C) İnsanın nihai amacı olan mutluluk; esenlik ve fayda gibi
taşıyıcıları da İlk Çağ’ın en büyük filozofları Platon ve
değerlerin toplamıdır.
Aristoteles’tir. Platon ve Aristoteles’in öğretileri, kendilerin-
D) Başka bir amaç için yapılan ahlaki bir eylem insana mutlu-
den önceki Yunan Felsefesi’nden, sistematik bir yapıları
luk verir.
olmalarıyla ayrılır. Onların felsefelerine sistem niteliği ka-
E) Niçin diye sorulduğunda başka bir amaca işaret etmeyen
zandıran ele aldıkları sorunların çok yanlı oluşu ile bu
eylem ahlaken iyidir.
sorunları bir birlik içinde, yani bir sistem içinde işlemele-
2018 TYT ridir.

11. Sınıf 9 Felsefe


2.
FASİKÜL M.Ö. 6. Yüzyıl- M.S. 2. Yüzyıl Felsefesi

Örnek 8 Örnek 10

Aristoteles, insanın tür olarak diğer canlılardan farklı oldu- Demokritas’a göre doğal dünyayı oluşturan iki çeşit farklı
ğunu dile getirir. Ona göre tür olara başkalık, madde ilgili de- gerçeklik vardır. Bu iki gerçeklik temel olarak birbirinden
ğildir; şeyin özü ile ilgilidir. Bu nedenle bir hayvanın kanatlı bütünüyle farklıdır. Bunlar atomlar ve boşluktur. Atomlar
olması ya da olmaması onu tür olarak diğerlerinden başka bölünmezdir, sayı olarak sonsuzdurlar ve şekil olarak çe-
yapmaz. İnsanı da böyle bir bakış açısı ile ele alan Aristo- şitlilik gösterirler. Atomlar varlığa gelip yok olmazlar, maddi
teles, insanın diğer canlılarla ortak olmayan; ayırt edici olan yapılarını her daim korurlar. Bu nedenle değişmeye maruz
yanının ruhsal yanı olduğunu savunur. kalmazlar. Demokritos değişme olgusunun atomun içsel ya-
pısında değil; atomun boşlukta yer değiştirmesi sonucunda
Aristoteles’e göre aşağıdakilerden hangisi insanın tür oluştuğunu düşünür. Atomların boşluk içinde bir araya gel-
olarak başkalığına bir örnektir? mesi ve birbirlerinden ayrılması ile değişimin meydana gel-

A) Mavi ya da yeşil göz rengine sahip olması. diğini savunur.


B) Ten renginin beyaz ya da siyah olması.
Paragrafa göre Demokritos’un ortaya koyduğu varlık gö-
C) Yaşamına devam etmeye çalışması.
rüşü ile ilgili aşağıdakilerden hangisi doğrudur?
D) Boyunun uzun ya da kısa olması.
E) Değerler alanıyla bağlantılı olması. A) Materyalist bir varlık anlayışını benimsemiştir.
B) Değişimin atomun yapısında gerçekleştiğini savunur.
C) Evrenin arkhesinin maddi bir yapısının olmadığını savunur.
D) Evreni oluşturan tek gerçeklik vardır; o da atomdur.
Örnek 9
E) İlk neden, sonsuzluk anlamına gelen aperiondur.
Aristoteles “töz” kavramını “bir şeyi o şey yapan şey” olarak
tanımlar. Söz gelimi “masa” kavramını düşünelim. Yemek
masası ya da suyun yükselip alçalma değerini gösteren gel-
git masası gibi farklı masalar aklımıza gelebilir. Yemek ma-
sası, bacakları üzerine sabitlenmiş düz bir levhayken; gelgit
masası, verilerin satır ve sütunlar arasında sistematik bir
biçimde sıralandığı bir tablodur. Bu iki masanın birbirinden
farklı olduğu doğrudur ancak her ikisinde de ortak olan bir
şey söz konusudur. Ki bu şey her ikisine de “masa” diyebil-
memizin nedenidir. Geri kalan özellikler; masanın yuvarlak
olması, sarı ya da mavi olması, yemek masası ya da gelgit
masası olması; ilineklerdir. İlinekler o şeye ait olmayan, son-
radan eklenen özelliklerdir.

Buna göre aşağıdakilerden hangisi ilineksel bir özellik-


tir?

A) İnsanın düşünen bir varlık olması


B) Damla’nın psikoloji bölümünde öğrenci olması.
C) Maddenin yer kaplaması.
D) Sıvının akışkan olması.
E) Bitkilerin oksijen üretmesi.

ÖRNEK 1. C 2. E 3.D 4. D 5. A 6. E 7. C 8. E 9. B 10. A

Felsefe 10 11. Sınıf


1. 2.
TEST Konu Tarama Testi FASİKÜL

1. Platon evrendeki her şeyin en yüksek nedeni olarak “iyi 3. Aristoteles’e göre mutluluk, ruhun amacıdır. Bu amaca uy-
ideası”nı gösterir. İyi ideası evrendeki düzenin birleştirici gun davranış, erdeme uygun olan davranıştır. Erdeme uy-
ve her şeyi kapsayıcı ilkesidir. Evrendeki tüm görünür şey- gun davranış ise eylemlerin ne aşırı ne de eksik olmasıyla
ler kendisinden pay aldıkları ideaya benzemeye çalışırken mümkün olur. Erdemlilik, eylemlerin aşırılığı ya da eksikliği
ideaların hepsi de en yüksek idea olan İyi İdeasına yöne- nedeniyle bozulur. Kişi kendi iradesiyle bu iki uç arasında-
lirler ve mümkün olduğunca ona benzemeye çalışırlar. Bu- ki orta yolu bulmalıdır. İnsan ancak böyle erdemli davra-
nun sebebi, iyi ideasının diğer tüm idealarda ortak olarak nışta bulunabilir ve mutluluğa ulaşabilir. Aristoteles’in bu
bulunur olmasıdır. görüşü felsefe tarihinde “altın orta” olarak da bilinir.

Parçadan hareketle “İyi İdeası”yla ilgili aşağıdakiler- Aşağıdakilerden hangisi Aristoteles’in “altın orta” ku-
den hangisi söylenemez? ralına örnek olarak verilemez?

A) Bütün idealar iyi İdeasından pay alır. A) Kişinin eylemlerinde korkaklık veya delice atılganlık ye-
B) Tüm görünür şeyler dolaylı olarak İyi İdeasına yönelir. rine, cesaretli olmayı tercih etmesi.
C) Tüm görünür şeyler doğrudan “İyi İdeası”na yönelir. B) Kişinin eylemlerinde cimrilik veya savurganlık yerine,
D) Platon’un varlık felsefesinde “iyi İdeası” önemli bir role cömert olmayı tercih etmesi
sahiptir C) Kişinin eylemlerinde cahillik veya bilgelik yerine, bilgiç-
E) İyi İdeası en yüksek varlıktır. liği tercih etmesi.
D) Kişinin eylemlerinde güdümlü olmak veya asi olmak
yerine, dengeli olması.
E) Kişinin eylemlerinde vurdumduymaz veya aşırı kaygılı
olması yerine, sorumlu olması.

2. Sokrates’e göre iyi olanın ne olduğunu bilen zorunlu ola- 4. Sokrates, kimseye bir şey öğretme iddiasında olmadığı
rak iyiyi tercih edecektir. Eğer biri kötü bir şey yapıyorsa, gibi, kimsenin kimseye bir şey öğretemeyeceğini savunur.
bu onun bilgisizliğinden kaynaklanır. Bu nedenle hiç kim- Ona göre herkes, bildiklerine doğuştan sahiptir. Yapılabi-
senin bilerek kötülük yapmayacağını söyleyen Sokrates’e lecek şey, kişinin kendi kendine veya iyi bir öğretmen eş-
göre kötü insan yoktur, bilgisiz insan vardır. liğinde kendisinde bulunan bilgileri soru cevap yöntemi ile
açığa çıkarmasıdır.
Parçadan hareketle Sokrates’in felsefenin hangi iki
alanı arasında bağlantı kurduğunu söyleyebiliriz? Bu pasajda açıklaması yapılan “Sokratik Yöntem” ola-
rak da bilinen yöntemin adı nedir?
A) Bilgi ve Varlık
B) Bilgi ve Din A) Maiotik Yöntem
C) Varlık ve Ahlak B) Deney
D) Bilgi ve Ahlak C) Gözlem
E) Ahlak ve Din D) Paradigma Yöntemi
E) Deney ve Gözlem

11. Sınıf 11 Felsefe


2. 1.
FASİKÜL Konu Tarama Testi TEST

5. Bir mağaranın içine sırtları mağaranın ağzına dönük ola- 7. Aristoteles’e göre doğadaki her varlığın dört nedeni vardır.
rak yerleştirilmiş köleler, dışarıdaki şeylerin duvardaki Bunlar: Maddi Neden, Formel Neden, Fail Neden ve Erek-
gölgeleriyle yetinmek zorundadır. Şeylerin gölgeleriyle ye- sel Nedendir. Maddi Neden, bir şeyin hangi maddeden
tinmeyip, asıllarını görmek isteyenler, yüzlerini mağaranın yapıldığını gösteren nedendir. Formel Neden, bir şeyin
karanlığından, dışarıdaki güneşin ışığına çevirmelidir. Bu biçimsel nedenidir. Fail Neden, maddenin biçim kazanma-
da ancak felsefe ile mümkündür. İnsan felsefe sayesinde sını sağlayan nedendir. Ereksel Neden ise bir şeyin biçim
mağaranın karanlığından, güneşin aydınlığına yüzünü çe- kazanmadaki amacını gösteren nedendir.
virme cesareti gösterecektir. Bu hikâyede mağara, evren;
Parçada anlatılan Aristoteles’in “dört neden” anlayışı-
mağaradaki köleler ise biz insanlarız.
na örnek olarak “kurşun kalem”i alırsak; aşağıdakiler-
Bu parçada konu edinilen Platon’un “mağara benzet- den hangisi yanlış olacaktır?
mesi” ile ilgili aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) Kurşun kalemin maddi nedeni, odundur.
A) Platon’a göre evren idealar ve fenomenlerden oluşur. B) Kurşun kalemin formel nedeni, silindirdir.
B) İnsan felsefe ile hakikate ulaşacaktır. C) Kurşun kalemin fail nedeni, kalemi yapan zanaatkârdır.
C) Felsefe ile ideaların bilgisine ulaşmak mümkündür. D) Kurşun kalemin fail nedeni, kalemi kullanan, hareket
D) Hakikat fenomenlerden ibarettir. ettiren kişidir.
E) Evrendeki her şey, ideaların birer gölgesidir. E) Kurşun kalemin ereksel nedeni, bir şeyi yazmaktır.

8. Platon’a göre iki tür varlıktan söz edilebilir. Bunlardan biri


6. Sofistlere göre varlığın kesin bilgisine ulaşmak mümkün
duyusal alana bağlı olan varlıklardır. Bunlar duyularla al-
değildir. Çünkü onlara göre varlıkla ilgili bilgimizin kaynağı
gılanan, değişen, var olması için kendinden başka bir ne-
duyu organlarımızdır ve insan duyular yoluyla elde edilen
dene ihtiyaç duyan varlıklardır. Bu varlıklara fenomenler
bilgilerde algı yanılması yaşar. Suya batırılan bir çubuğun
diyen Platon’a göre fenomenler gerçek varlıklar değildir ve
kırık görünmesi, duyuların yanıltıcı olduğunun bir kanıtıdır.
gerçek varlıkların sadece birer kopyasıdırlar. Gerçek varlık
Bu nedenle sofistler her zaman geçerli olan bir bilginin ol-
ise akılla kavranabilen, değişmeden kalan, kendi kendinin
madığını, bilginin kişiden kişiye değişen bir yapısının oldu-
nedeni olan varlıklardır. Fenomenler gerçek varlıklardan
ğunu savunurlar.
pay alarak var olurlar.
Buna göre Sofistlerin bilgi görüşü ile ilgili aşağıdaki-
Bu parçada açıklaması verilen, Platon’un varlığa yö-
lerden hangisi doğrudur?
nelik düşüncelerini ifade eden kuram aşağıdakilerden
A) Sofistler rölativist bir bilgi anlayışını benimsemişlerdir. hangisidir?
B) Sofistlere göre duyular dışındaki bir başka yöntem
A) Madde-Form Kuramı
doğru bilgiyi edinmede kaynak olarak alınabilir.
B) İdealar Kuramı
C) Sofistler hakikate ulaşmanın mümkün olduğunu savu-
C) Fenomenler Kuramı
nurlar.
D) Diyalektik Kuram
D) Sofistler ahlaki doğruların kişiden kişiye değişmediğini
E) Maiotik Kuram
savunurlar.
E) Sofistlere göre duyumdan gelen bilgi güvenilirdir.

TEST 1. C 2. D 3. C 4. A 5. D 6. A 7. D 8. B

Felsefe 12 11. Sınıf


2. 2.
TEST Konu Tarama Testi FASİKÜL

1. Platon’un sanat görüşü idealar kuramı ile paralellik gös- 3. Platon görünür dünyanın sürekli bir değişim içinde olduğu-
terir. Sanatın konusu değişen fenomenler değil; idealar nu ve bu nedenle değişen bir şeyin bilgisinin kesin bir bil-
olmalıdır. Bu nedenle Platon sanatta hiçbir yenilik kabul gi olmasının mümkün olmadığını savunmuştur. Ona göre
etmez. İdeal olanı kavrayan sanatçı, onu olduğu gibi can- hakikat görünür dünyada değil, değişmeyen, akılla kavra-
landırmalıdır. Platon’un bazı müzik eşitleri dışındaki, in- nabilen idealar dünyasındadır. İdealar dünyası, görünür
san yüreğini yumuşatan tragedyaları ve ağır başlılığa ay- dünyanın dışında ayrı bir varlık alanına sahiptir. Öğrencisi
kırı düşen komedileri değersiz bulması bu yüzdendir. Çok Aristoteles de hocası Platon gibi varlıkların görünüşlerinin
sevdiği Homeros’u bile Tanrıları insanlar kadar ahlaksız sürekli değiştiğini kabul eder. Ancak ona göre bu değişim
olarak canlandırdığı için ideal devletin dışında bırakmıştır. varlığın görünüşündedir; varlığın özü kendini korur, değiş-
Ressamları ve heykeltıraşları ise ideaların kopyaları olan mez. Bu nedenle Aristoteles ideaların ayrı bir varlık alanı-
maddi nesnelerin kusurlu kopyalarını yapan kimseler ol- na sahip olduğunu reddeder. Ona göre gerçek varlık, idea
maları dolayısıyla bilgisizlikle itham etmiştir. şeylerin özündedir.

Parçada Platon’un sanat anlayışı ile ilgili vurgulan- Paragrafa göre Platon ve Aristoteles’in varlık anlayış-
mak istenen aşağıdakilerden hangisinde doğru ola- ları ile ilgili aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
rak verilmiştir?
A) İki filozof da varlığın neliğini inceleme konusu edinmiş-
A) İdeal toplumda sanatın bir işlevi ve yeri yoktur. lerdir.
B) Sanatçı görünür dünyayı ne kadar iyi canlandırabilirse, B) Platon, gerçek varlığı fenomenlerden ayrı olarak dü-
o kadar iyi bir sanatçıdır. şünmüştür.
C) Platon’un felsefesinde sanatın işlevi ahlaka ve siyasete C) Aristoteles evrendeki oluşun şeylerin özlerini ya da töz-
hizmet etmektir. lerini değiştiren bir olgu olarak görmez.
D) Platon’a göre hiçbir müzik türü değerli değildir. D) Aristoteles, Platon’un idealar kuramını eleştirmiştir.
E) Platon’un sanat anlayışı ile ahlak ve siyaset anlayışı E) Hem Platon hem de Aristoteles gerçek varlığı duyusal
arasında bir bağlantı söz konusu değildir. alanın dışında düşünmüşlerdir.

2. Sofistlere göre bir bilginin doğruluğu ve yanlışlığı kişiye


göre farklılık gösterir. Örneğin aynı hava sıcaklığında bir
kişi üşürken, diğer kişi üşümeyebilir. Veya bir yemeğin tadı
bir kişiye göre tadında iken bir başka kişi için tatsız gelebi-
lir. Bu nedenle sofistler herkes tarafından kabul edilen bir
doğru bilginin olmadığını savunurlar.

Buna göre Sofistlerin bilgi görüşü ile ilgili aşağıdaki-


lerden hangisi doğrudur?

A) Rasyonalist bilgi görüşünü savunurlar.


B) Genel-geçer bilginin mümkün olduğunu savunurlar.
C) Rölativist bilgi görüşünü savunurlar.
D) Emprist bir bilgi görüşünü savunurlar.
E) Doğru bilginin göreceli olmadığını savunur.

11. Sınıf 13 Felsefe


2. 2.
FASİKÜL Konu Kavrama Testi TEST

4. Platon ve Aristoteles’in dönemi İlk Çağ Felsefesi’nin en 5. Sokrates’e göre bilgi; herkes tarafından kabul edilebilir,
parlak dönemi olarak kabul edilir. Onları kendilerinden mutlak ve doğuştandır. Bilginin insan ruhunda uyku halin-
önceki filozoflardan ayıran en önemli fark, felsefenin tüm de olduğunu savunan Sokrates, doğru soruların sorulma-
alanlarına yönelik görüşleri belli bir bütünlükte sunmaları- sıyla var olan bilginin açığa çıkarılabileceğini söyler. Fel-
dır. Hem Platon hem de Aristoteles farklı tartışmaların ana sefe doğru soruların sorulabilmesi için bir yol göstericidir.
problemlerini tespit etmiş ve bu sorunlara yönelik tutarlı Duyularla ilgili Sofistlerle aynı düşüncede olan Sokrates,
düşünceler ortaya koymuşlardır. Platon, İdealar Kuramı ile duyudan gelen bilginin yanıltıcılığını kabul eder. Sokra-
idealizmin; Aristoteles madde-form anlayışı ile realizmin tes’e göre genel-geçer güvenilir, kesin bilgiyi verebilecek
öncüsü olarak kendilerinden sonra gelen filozofları düşün- tek kaynak akıldır.
celeri ile etkilemişlerdir.
Buna göre Sokrates’in bilgi görüşü ile ilgili aşağıdaki-
Parçada Platon ve Aristoteles dönemleri için vurgula- lerden hangisi yanlıştır?
nan düşünce aşağıdakilerden hangisi olabilir?
A) Felsefenin amacı herkes için geçerli olabilecek bilgiye
A) Kendilerinden önce ileri sürülen felsefi görüşleri sen- ulaşmaktır.
tezlemeye çalışmışlardır. B) Doğru bilgi evrenseldir.
B) Platon ve Aristoteles kendilerinden önce ileri sürülen C) Rölativist bilgi anlayışına karşı; doğru bilginin ulaşılabi-
felsefi görüşlerden etkilenmemiştir. lir olduğunu savunur.
C) Hem Platon hem de Aristoteles kendilerinden önceki fi- D) Bilgi doğuştandır; sonradan öğrenilemez.
lozofların görüşlerinden farklı olarak sistemli, bütüncül E) Sokrates’in bilgi görüşü ile sofistlerin bilgi anlayışı ara-
ve tutarlı felsefi görüşler ileri sürmüşlerdir. sında fark yoktur.
D) Platon ve Aristoteles kendilerinden önceki filozofların
inceleme konusu etmediği problemleri konu edinmiş-
lerdir. 6. Aristoteles’e göre karakter erdemleri doğuştan kazanılan
E Kendilerinden önceki felsefi birikimi ileri götürememiş- erdemler değildir. Bu erdemler istencin eğitilmesi ile son-
lerdir. radan kazanılan erdemlerdir. İstencin eğitilmesi ile insan
eylemlerinde aşırılıklardan ve eksikliklerden uzaklaşarak
eyleminde orta olanı tercih edecektir. Aristoteles’e göre
kişinin ne zaman hangi konuda orta olanın ne olduğunu
bilmesi ve bunu davranışa dönüştürebilmesi için karakter
erdemlerine sahip olması gereklidir. Ona göre karakter er-
demleri yapa yapa, alışkanlıkla kazanılır.

Parçadan hareketle karakter erdemleri ile ilgili aşağı-


dakilerden hangisi yanlıştır?

A) Karakter erdemleri pratikle kazanılan erdemlerdir.


B) Karakter erdemleri insanın ölçülü davranmasını sağla-
yan ahlaki erdemlerdir.
C) Cesaret, cömertlik, bilgelilik, sorumluluk; karakter er-
demleridir.
D) Karakter erdemleri insanın istencinden bağımsızdır.
E) Kişi, karakter erdemleri ile orta olanların bilgisine ula-
şabilir.

TEST 1. C 2. C 3. E 4. C 5. E 6. D

Felsefe 14 11. Sınıf


1. 2.
TEST Öğreten Pratik Test FASİKÜL

1. Aristoteles “Nikomakhos’a Etik” adlı eserinde, her eylemin 3.  İlk ve temel kategoridir. Diğer kategoriler bu kate-
iyiyi arzuladığını söyler ve bu iyinin ne olduğunu sorgular. goriye bağlı olarak var olurlar.
Aristoteles’e göre iyi insanı mutlu edendir. Mutluluk ise ru-
 Var olanın art arda gelişini ve sayısını bildirir.
hun amacıdır. Bu amaca uygun davranış aynı zamanda
erdeme de uygun davranıştır. Erdem insanın eylemlerinde  Varlığın nasıl olduğunu bildirir.
aşırılıklardan ve eksikliklerden uzak durmasını sağlayarak
Yukarıda açıklamaları verilen Aristoteles’in varlık an-
insanı mutlu eder. Aksi halde davranışlardaki aşırılıklar ve
layışında ele aldığı kategoriler sırasıyla aşağıdakiler-
eksiklikler insanın mutsuz olmasına neden olur. O halde
den hangisinde doğru olarak verilmiştir?
Aristoteles’e göre erdemlilik; eylemlerin aşırılığı ve eksikli-
ği nedeniyle bozulur. A) Töz-Bağıntı-Nitelik
B) Durum-Nitelik-Nicelik
Parçadan hareketle bir eylemin iyi veya kötü olarak
C) Töz-Durum-Nicelik
değerlendirilmesinin ölçütü Aristoteles’e göre aşağı-
D) Durum-Bağıntı-Nitelik
dakilerden hangisidir?
E) Töz-Nicelik-Nitelik
A) İnsanın eylemlerinde mutluluğu amaçlayıp amaçlama-
ması
B) Eylemlerini kendi iradesi dışında gerçekleştirmesi
C) Aşırılıklardan ve eksikliklerden uzak, orta alanı amaç
edinip edinmemesi
D) Yapılan eylemin kişinin yararına olup olmaması
E) Yapılan eylemin iyi ideasına uygun olup olmaması.

4. Platon ve Aristoteles felsefelerinde birçok felsefi problemi


2. Sokrates nesneler dünyasıyla pek ilgilenmemiş; insana ve
ayrı ayrı değerlendirmeye tabi tutmuş gözükseler de, fel-
iyi bir yaşama odaklanmıştır; doğayı soruşturmaktansa,
sefi problemlerindeki ortak noktalara bakıldığında bütün-
insana, insan eylemine bakmış; iyi bir yaşamın gerekli ve
lüklü bir yapı ile karşılaşılır. Bu bütünlüklü yapı içerisinde
yeterli koşullarını soruşturmuştur. Bu yüzden onun insan-
gerek Platon’da gerekse Aristoteles’te ortaya çıkan felsefi
larla gerçekleştirdiği diyaloglar, insan yaşamlarının en te-
problemler genel olarak bilgi, varlık ve etik görüşleri çerçe-
mel yanlarıyla ilgili değerlerdir: ölçülülük, cesaret, adalet,
vesinde şekillenir. İki filozofun bu konulardaki düşünceleri
sevgi, eğitim, din gibi. Sokrates’ten sonra hem Platon hem
kimi noktalarda karşıtlık gösterse de hem Platon hem de
de Aristoteles insanı ve insan için en iyi yaşamın ne oldu-
Aristoteles’in inceledikleri konuları ele alış tarzları aynıdır.
ğunu sorgulayacaklardır.
Buna göre Platon ve Aristoteles’in felsefi anlayışları
Paragraftan hareketle aşağıdaki yargılardan hangisi-
için aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
ne ulaşılamaz?
A) Aynı soruları sormuş, aynı cevapları vermişlerdir.
A) Sokrates kendisinden sonra gelen felsefe anlayışını
B) Sistemli ve bütüncül felsefi görüşler ortaya koymuşlar-
etkilemiştir.
dır.
B) Sokrates tıpkı doğa filozofları gibi varlığın neliği üzerin-
C) Felsefeleri kendi dönemlerinden sonra etkisini kaybet-
de durmuştur.
miştir.
C) Sokrates erdemlerin ne olduğunu tartışmıştır.
D) Kendilerinden önce var olan felsefi geleneği devam et-
D) Sokrates doğru eylemin ne olduğunu araştırmıştır.
tirmişlerdir.
E) Sokrates felsefesinde varlıktan çok insana yönelmiştir.
E) Her iki filozof da bilgi, varlık ve etik düşüncelerini bir
bütün halinde değil, ayrı ayrı ele almışlardır.

11. Sınıf 15 Felsefe


2. 3.
FASİKÜL Öğreten Pratik Test TEST

5. Platon’a göre devlette herkes kendi işine bakmalıdır. Dül- 7. Aristoteles’e göre insan, hareketlerini aklı sayesinde, diğer
ger kendini dülgerliğe, ayakkabıcı ise ayakkabı yapmaya canlılardan başka olarak, belirli bir amaca göre düzenle-
vermelidir. Ancak yine de, bu iki işçi, işlerini değiştirmeye, me yetisine sahiptir. Bu amacın ne olduğu araştırıldığında,
yani ayakkabıcı bundan böyle dülgerlik yapmaya, dülger Aristoteles Felsefesi’nde “iyi” kavramıyla karşılaşılmakta-
ise ayakkabıcılık yapmaya karar verirse, bundan büyük bir dır. “İyi” insanların tüm eylemlerinde hedefledikleri, ter-
kötülük gelmeyecektir. Fakat işçiliğe elverişli olarak yara- cihlerini ona göre belirledikleri ve onu gerçekleştirmeye
tılmış olan bir kimse, savaşçı sınıfına girmeyi becerirse ya yöneldikleri bir kavramdır. İnsan dışındaki hiçbir canlı iyi
da savaşçının biri layık olmadığı halde yöneticiler sınıfına yaşam için iyiyi hedeflemezken insan, bu yönü ile ayırt
çıkabilirse, o zaman bu değişme, şehrin çökmesi demek edici olur. Çünkü tercih etmek, bilinçli bir eylem olarak,
olacaktır. insanın etik boyutuyla ilgilidir. O halde Aristoteles’e göre
iyinin arzulanması ve hedef lenmesi tüm insan etkinliğinde
Aşağıdaki yargılardan hangisi Platon’un İdeal Devle-
başat rol oynar.
ti’nin yıkılmasına neden olabilir?
Buna göre aşağıdaki yargılardan hangisi yanlıştır?
A) İdeaların bilgisine sahip olmayan bir kimsenin devletin
yönetiminde olması. A) Aristoteles’e göre insan düşünen bir hayvandır.
B) Devlet yönetiminin zorla ele geçirilmesi. B) Aristoteles’e göre insan sadece düşünen bir varlık de-
C) Tüm yurttaşların sahip olduğu erdeme uygun görev al- ğildir; aynı zamanda eyleyen bir varlıktır.
ması. C) Aristoteles’e göre insanın tüm yapıp etmelerinin bir
D) Devlet tarafından yurttaşların görevlerinin dağıtımının amacı vardır; ancak bu amacın ne olduğu görecelidir.
yapılması. D) Aristoteles’e göre insan dışındaki hiçbir varlık iyinin ne
E) Farklı işçiliğe yetenekli olan kimselerin birbirlerinin işini olduğu ile ilgilenmez.
yapmaları. E) Aristoteles’e göre insanın etik boyutu, onun diğer can-
lılardan ayırt edici yanını ortaya çıkarmaktadır.
6. Platon’un Kriton diyaloğunda Atina Mahkemesi tarafın-
dan ölüme mahkum edilen Sokrates ve onun yakın dos-
tu Kriton bir konuşma yaparlar. Kriton Sokrates’e canını
kurtarmasını öğütlemekte; Sokrates ise neden Atina’dan
ayrılmaması gerektiğini anlatmaktadır. Kriton, Sokrates’e
bir kötülük yapıldığını düşünmektedir. Ancak Sokrates şu
yanıtı verir: “Keşke bu insanlar en büyük kötülükleri yapa-
bilseler de en büyük iyilikleri yapmak da ellerinden gelse.
Ama gerçekte ne kötülük yapabilirler ne de iyilik; çünkü ne
bir insanı bilge kılmak gelir ellerinden ne akılsız; yaptıkları
rastlantının sonucudur”.

Paragrafa konu edinilen Platon’un diyaloğunda Sok-


rates’in Kriton’a verdiği cevap aşağıdaki yargılardan
hangisini doğrular niteliktedir?

A) Kimse bilerek kötülük yapmaz.


B) İyilik ve kötülük diye bir şey yoktur.
C) Kimse bilmeden kötülük yapmaz.
D) Kimse karar vermede ve eylemde özgür değildir.
E) İnsan ruhunun amacı iyiye ulaşmaktır.
TEST 1. C 2. B 3. E 4. B 5. A 6. A 7C

Felsefe 16 11. Sınıf


2. ÜNİTE: M.S. 2. Yüzyıl
M.S. 15. Yüzyıl Felsefesi

11.SINIF
FELSEFE

3. FASİKÜL:
M.S. 2. Yüzyıl - M.S. 15. Yüzyıl
Felsefesi’nin Ortaya Çıkışı

KAZANIMLAR

µ M.S. 2 - M.S. 15. Yüzyıl Felsefesi’nin ortaya çıkış sürecini hazırlayan düşünce temellerini açıklar.
µ M.S. 2 - M.S. 15. Yüzyıl Felsefesi’nin önceki dönem felsefe düşüncesinden farkları dile getirilir.
µ M.S. 2 - M.S. 15. Yüzyıl Felsefesi’ndeki örnek düşünce ve argümanları felsefi açıdan değerlen-
dirir.
µ M.S. 2 - M.S. 15. Yüzyıl Felsefesi içerisinde bulunan filozofların düşünceleri değerlendirilir.
µ M.S. 2 - M.S. 15. Yüzyıl’da ortaya çıkan yeni düşünceler örnekleriyle ifade edilir.
3.
FASİKÜL M.S. 2. Yüzyıl - M.S. 15. Yüzyıl Felsefesi

M.S. 2. - M.S. 15. YÜZYIL FELSEFESİ’NİN Plotinus’a göre Tanrı’nın doğası gereği bu taşma zorunlu-
dur. Tanrı’nın taşması sonucunda Akıl (Nous) meydana ge-
ORTAYA ÇIKIŞI
lir. Noustan sonra evrensel ruh; evrensel ruhtan sonra ise
Hristiyanlığın yayılması ile başlayan 15. yüzyıla kadar bireysel ruh oluşur. En son ise cisim ve madde meydana
devam eden bu dönem Orta Çağ dönemi olarak adlandı- gelir. Bu öğretiye “Sudur” denir. Plotinus’a göre ruh ve be-
rılırken, bu süreçteki felsefeler ise Orta Çağ Felsefesi denden oluşan insanın, Tanrı’ya ulaşabilmesi için bedensel
olarak adlandırılır. Orta Çağ Felsefesi, 7. yüzyıldan itibaren hazlarından, maddesel dünyadan uzaklaşarak tamamen
İslamiyet’in de katılmasıyla tamamen tanrı bilimsel bir ruha yönelmesi gereklidir. Ancak böyle insan Tanrı’ya ula-
özelliğe bürünmüştür. Bu dönem felsefenin odak noktası şabilir. Yeni Platonculuk olarak da bilinen Plotinus’un bu öğ-
akıl ve inanç, felsefe ile din arasındaki ilişkidir. Bu neden- retisi tüm Orta Çağ Felsefesi üzerinde büyük etkiye sahip
le M.S. 2 - M.S. 15. Yüzyıl Felsefesi, Teolojiye (İlahiyat) olmuştur.
yaklaşmış, çoğunlukla felsefe, dinin bir parçası olarak
kabul edilmiş ve dini konuların akla dayandırılması için bir
araç olarak görülmüştür.
Orta Çağ Felsefesi, Antik Çağ sonlarında atılıp geliş-
tirilen temeller üzerine yükselen bir düşünce yapısıdır. Bu
temel Yeni Platonculuk adı verilen Plotinus Felsefesi,
Aristoteles’in mantığı, Epiküros’un hedonist (hazcı) görüşü
ve Stoacı ahlak görüşünün etkisi ile oluşmuştur. Epiküros’un Örnek 1
insanın mutluluğa sahip olabilmesi için dünyevi hazlardan
uzak durması gerektiği düşüncesi bu dönem felsefesinde
Plotinus’un felsefi sistemi Yeni-Platonculuk olarak da adlan-
erdemli hayatın temeli olarak benimsenmiştir. Stoacı ahlak
dırılır. Bu felsefe, adından da anlaşılacağı gibi, Platon’un
anlayışının temelinde olan, insanın kendi dışında gelişen
Felsefesi’nin etkilerini çok ciddi bir biçimde taşımaktadır.
olayları değiştirebilme gücüne sahip olmasa da iyiyi seç-
Çoğu düşünür için Yeni- Platonculuk İlk Çağ ile Orta Çağ
me özgürlüğüne sahip olduğu görüşü, Orta Çağ Felsefesi’ni
arasında bir geçişi temsil eder. Platon’un Felsefesi’nin kav-
etkileyen diğer felsefi düşüncedir. Bu dönem felsefesinde
ramlarını yeniden yorumlayan Plotinus Felsefesi’ne temel
Tanrı’nın varlığına yönelik akılsal kanıtlar ise Aristoteles’in
olarak Platon’un “İyi” ideası kavramını alır ve ona göre “iyi”
mantığı ile temellendirilmiştir. M.S. 2 - M.S. 15. Yüzyıl
ideası Tanrı’dır. Böylece Platon’un Felsefesi’nde her şey
Felsefesi üzerinde en büyük etkiye sahip olan ise “Yeni
“iyi” ideasından pay alarak var olurken, Plotinus’un Felse-
Platonculuk” akımıdır.
fesi’nde varolan her şey Tanrı’dan pay alarak var olur.
Yeni Platonculuk, antik dö-
nemin sonlarında temeli- Buna göre Plotinus’un Felsefesi ile ilgili aşağıdakilerden
ne felsefeyi alan bir dini hangisine ulaşılamaz?
görüş olarak Plotinus tara-
A) İnancı akıl ile temellendirmiştir.
fından oluşturuldu. Platon
ile Aristoteles’in öğretisini B) Platon’un İdealar Kuramı’nın teolojik bir yorumdur.
uzlaştırmaya çalışan Ploti- C) Platon’un felsefi anlayışını geliştirmiştir.
nus Felsefesi’nin tek ama- D) Felsefe ile dini uzlaştırmaya çalışmıştır.
cı Tanrı’ya ulaşmaktır. E) Geçiş dönemi filozofu olarak değerlendirilir.
Ona göre evren aşamalı
bir yapıya sahiptir. En üst
basamakta Tanrı bulunur. Varlıklar Tanrı’nın taşması sonu-
cu oluşur.

Felsefe 2 11. Sınıf


3.
M.S. 2. Yüzyıl - M.S. 15. Yüzyıl Felsefesi FASİKÜL

M.S. 2. YÜZYIL - M.S. 15. YÜZYIL FELSEFESİ’NİN Skolastik Dönem


8. yüzyıldan 15. yüzyıl kadar olan, Hristiyan Felsefesi’nin
AYIRICI NİTELİKLERİ
ikinci dönemi Skolastik Dönem olarak adlandırılır. Skolastik
M.S. 2- M.S. 15. Yüzyıl Felsefesi, Antik Çağ’ın son “okullaşma”, Skolastik Felsefe de “okul felsefesi” demektir.
dönem düşüncelerinin etkisinde kalsa da kendine özgü Çünkü bu dönem filozofları tarafından Felsefe, eğitim
karakteristik özelliklere sahiptir. Bu dönem felsefesini an- alanına taşınmış, okullaşma hareketi başlamıştır. Okullaşma
layabilmek için Hristiyan Felsefesi’nin ve İslam Felsefesi’nin hareketi Hristiyanlığın hızla yayılmasına neden olmuştur.
temel özelliklerine ve öne çıkan felsefi problemlere bakmak Patristik Felsefe, Hristiyan inancına bir öğreti niteliği ka-
gerekir. zandırmaya çalışan denemelerden oluşuyordu. Skolastik
Felsefe ise bu öğretileri daha sistemli bir hale getirmek
ve temellendirmek amacını taşır.

Not: Bologna ve Oxford üniversiteleri bu dönem-


de kurulmuştur.

Hristiyan Felsefesi’nin Genel Özellikleri


Hristiyan Felsefesi’nin Temel Özellikleri
Hristiyan Felsefesi, Hristiyanlığın ortaya çıkmasıyla
✳ Din merkezli düşünce hakimdir.

birlikte başlayan ve 15. yüzyıla kadar devam eden süreç- ✳ Akılla dinin temellendirilmesi yapılmaya çalışılmıştır.
te, Hristiyan dinini temellendirmek ve eleştirilere karşı onu
savunmak için ileri sürülen felsefeye denir. Hristiyanlık dini
✳ Akıl ve inanç tartışmaları ön plana çıkmıştır.

ile birlikte felsefenin tüm alanlarında dinin etkisi görülmüş- ✳ İnancın bilgiyi mümkün kıldığı düşüncesi egemendir.
tür. Bu etkinin olmadığı tüm felsefi düşünceler ve bilimsel ✳ Antik Yunan Felsefesi’nden etkilenilmiştir.
çalışmalar Hristiyan dinine zarar verdiği düşüncesi ile
reddedilmiştir. Felsefe ve bilime karşı alınan bu tutumun
✳ Tanrı’nın varlığı kanıtlanmaya çalışılmıştır.

en büyük örneği 5. yüzyılda İskenderiye Kütüphanesi’nin ✳ Kutsal metinlerin doğruluğu merkeze alınmıştır.
yakılmasıdır. 6. yüzyılda Yunan Akademisi de Hristiyanlık
dinine zarar verdiği gerekçesi ile kapatılmıştır. Hristiyan
✳ Oluşturulan fikirlerde dinsel otoriteye karşı gelinme-
mesi gerektiği söylenmiştir.
Felsefesi iki döneme ayrılır. Bunlar; Patristik Dönem ve
Skolastik Dönem’dir.
Patristik Dönem Hristiyan Felsefesi’nin Öne Çıkan Problemleri

M.S. 2- M.S. 8. yüzyıl arasında kalan Hristiyan Hristiyan Felsefesi’nin ele aldığı problemler; Tanrı’nın
Felsefesi’nin ilk dönemi Patristik Dönem olarak adlandırı- varlığının kanıtı, kötülük, ruhun ölümsüzlüğü ve tümeller
lır. Bu dönem Hristiyan filozofları aynı zamanda din adam- problemleridir.
larıdır. Bu nedenle bu dönem Hristiyan Felsefesi’ne “Kilise
Tanrı’nın Varlığını Kanıtlama Problemi
Babaları Felsefesi” de denilmiştir. Patristik Felsefe’nin
amacı Hristiyanlığı yaymak, diğer inançlara karşı savunmak Hristiyan Felsefesi’nde Tanrı’nın varlığını kanıtlama
ve Tanrı’nın kavranamazlığını ortaya koymaktır. Bu dönem çabası İlk Çağ Felsefesi’ne dayanır. M.Ö. 6 - M.S. 2. Yüzyıl
filozofları dini savunmaya çalışan birçok deneme yazmış- Felsefesi’ndeki akıl yürütmeler kullanılarak Tanrının varlığı
lardır. Bu denemelere apoloji denir. Patristik Dönem’in kanıtlanmaya çalışılmıştır.
önde gelen filozofları: Cellemens (150- 240), Tertullian İslam Felsefesi’nde de görülen bu kanıtlamalar; onto-
(155-240), Augustinus (354-430). lojik ve kozmolojik olarak ikiye ayrılır.

11. Sınıf 3 Felsefe


3.
FASİKÜL M.S. 2. Yüzyıl - M.S. 15. Yüzyıl Felsefesi

1. Ontolojik Kanıtlama Tanrı kötülükleri engelleyemiyorsa güçsüzdür; engel-


Tanrı kavramının anlamından yola çıkılarak yapılan bu lemek istemiyorsa kötüdür. Güçsüzlük ve kötülük Tanrı ta-
kanıtlama yolu Hristiyan Felsefesi’nde Anselmus tarafından nımına uygun değildir. Bu anlayış Tanrı’nın varlığının red-
ileri sürülmüştür. Ontolojik kanıtlamaya göre, en mükemmel dedilmesine sebep olabileceği için güçsüz bulunarak kabul
ve en yetkin varlık anlamıyla bir Tanrı kavramının insan edilmemiştir.
zihninde bulunması, Tanrı’nın mutlak olarak var olduğunun Hristiyanlığa göre Tanrı, insanlara iyi olmalarını, kötü-
bir kanıtıdır. den kaçınmalarını duyuran ve her şeyin varlık sebebi olan
varlıktır. Bu nedenle kötülük problemine Hristiyan Felsefe-
si’nde farklı açıklamalar getirilmiştir. Bu açıklamalar arasın-
2. Kozmolojik Kanıtlama
da en öne çıkan Agustinus ve Aquinalı Thomas’ın açıklama-
Bu kanıtlama Aristoteles’in ilk neden görüşünden et- larıdır.
kilenen Aquinalı Thomas tarafından ortaya konulmuştur.
Evrende var olan her şeyin bir nedeni olduğu düşünce- Kötülük Problemine Yönelik Görüşler
sinde temellenir. Evrendeki varlıklar kendilerinden önce
gelen bir nedene bağlıdır. Bu nedenler zinciri sonsuza
🗿 Augustinus
kadar götürülemeyeceğine göre geriye doğru gidildiğinde Augustinus’a göre, her tür
mantıksal olarak her şeyin nedeni olan, kendisinin bir iyilik Tanrı’dandır. Bütün
nedene ihtiyaç duymadığı, bir varlığın var olması gerekir. yaratılanlar iyidir; çünkü
Bu varlık Tanrı’dır. Tanrı mutlak iyidir. Bu ne-
denle Tanrı, insana her
zaman iyiyi yapmayı emre-
der. Ancak irade sahibi
olan insan iyiyi ya da kötü-
Örnek 2 yü seçme özgürlüğüne sa-
hiptir. O halde dünyadaki
Aşağıda verilen yargılardan hangisi Hristiyan Felsefesi
kötülüğün sorumlusu insanındır. Tanrı’dan gelen hiçbir kö-
için uygun değildir?
tülük ya da günah yoktur. Agustinus’a göre, kötülük, insan-
A) Tanrı’nın varlığı kanıtlanmaya çalışılmıştır. daki irade zayıflığından kaynaklanır.
B) Aklın bilgisi dini bilgiden daha önemlidir.
C) Felsefe ile din iç içedir.
🗿 Aquinalı Thomas
Agustinus’un öğretisi
D) Din Felsefesi yapılmıştır.
ile İbn-i Sina’nın öğre-
E) Önceki felsefi geleneğin etkisi görülür.
tisini sentezleyen
Aquinalı Thomas’a
göre kötülük iyi olanın
yoksunluğundan ya
Kötülük Problemi da eksikliğinden kay-
naklanan bir irade za-
Hristiyanlık Felsefesi’nde kötülük problemi, Tanrı’nın
yıflığından kaynakla-
varlığını kanıtlamada Tanrı’nın olmadığına bir delil olarak
nır. Tanrı, evreni iyi ve
sunulmuştur. Kötülük Problemi’nin temelinde, “Özü gereği iyi
mükemmel olarak ya-
ve yetkin olan Tanrı var ise neden dünyadaki kötülükleri engel-
ratmıştır. Ancak insan irade zayıflığından dolayı kötülüğe
lemiyor?” sorusu yer alır.
sebep olmuştur. Bu nedenle A. Thomas’a göre kötülük, ku-
surlu olan insanın zayıflığıdır

Felsefe 4 11. Sınıf


3.
M.S. 2. Yüzyıl - M.S. 15. Yüzyıl Felsefesi FASİKÜL

🗿 Boethius Örnek 4
Boethius Aristoteles’in fel-
sefe anlayışını Orta Çağ Boethius’a göre evrendeki olgu ve olaylar bir nedensellik
düşüncesine harmanlama- zinciri içinde ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle evrende bir
ya çalışmıştır. Boethius ev- öncelik sonralık olduğunu ifade eden filozofa göre, burada
reni anlamaya çalışan zih- hakim olan geçmiş, şimdi ve gelecek anlayışı insan için ge-
nin üzerinde bulunan ebedi çerlidir; Tanrı için geçerli değildir. Geçmiş, şimdi ve gelecek
bir töz olarak Tanrı’yı görür. Tanrısal zihinde ortaya çıkan bir “ebedi şimdi”dir.

Buna göre Boethius’un Felsefesi ile ilgili aşağıdakiler-


den hangisi doğrudur?
Tanrı, tıpkı Aristoteles’teki gibi formdur ve insan beden A) Tüm varlıklar zamansaldır.
ve ruhtan meydana gelmiştir. Hakikati araştırma ise ruhun B) Evrendeki oluşun bir rastlantı sonucu meydana gelmediği-
görevidir. Tanrı yaratmış olduğu evrendeki her şeyi anlama- ni savunur.
ya çalışan bilim ve benzeri çalışmalar güne yönelik çalışma- C) Tanrı tanımından hareketle Tanrı’nın varlığını kanıtlamaya
lardır. Asıl önemli olan Tanrı’ya ulaşmak olmalıdır. İnsanlar çalışmıştır.
kusurlarla doludur. Tanrı insanları yaratmıştır ve iradelerini D) İnsan Tanrı’ya ulaşarak zaman dışına çıkabilir.
ne şekilde yönetecekleri konusunda özgür bırakmıştır. Tan- E) Yaratılmış tüm varlıklar zaman içindeyken; Tanrı zamanın
rı’nın varlığını ve birliğini inkar edenlerin cezalandırılacağı dışında olduğunu düşünür.
gibi, inananlar ise ödüllendirilecektir.

Ruhun Ölümsüzlüğü Problemi

.
Örnek 3

Aquinalı Thomas, tümeller tartışmasına Aristoteles’in varlık


anlayışından hareketle yeni bir görüş sunmuştur. Ona göre
tümeller, tek tek varlıkların içinde yer alan özlerdir. Bu ne-
denle tümeller nesnelerden bağımsız ayrı bir varlık alanına
sahip değildir.
Hristiyan Felsefesi’nde “İnsan sadece bedenden mi
Buna göre Aquinalı Thomas’ın görüşü aşağıdakilerden yoksa beden ve ruhtan mı oluşur?” sorusu tartışılmıştır. Bu
hangisinde doğru verilmiştir? problem, Hristiyan Felsefesi’nde genel olarak düalist (ikici)
A) Kavram Realizmi açıklanmaya çalışılmıştır. Bu dönem felsefesine göre insan
B) Nominalizm “değişen ve ölümlü olan beden” ile “değişmeyen ve ölüm-
C) Kavramcılık süz olan ruh”tan oluşmuştur. Ruh maddi değildir, değişmez,
D) Adcılık sonsuz ve ölümsüz. Beden ise maddidir, değişir ve ölüm-
E) Sezgicilik lüdür. Hristiyan Felsefesi’ne göre ruh, bedenden önce
yaratılmıştır. Ruh, Tanrı’dan ayrılmış ve insanın ölümü ile
ona geri dönecektir. Bu beden ve ruh karşıtlığı aynı za-
manda ruhun ölümsüzlüğünün bir kanıtıdır.

11. Sınıf 5 Felsefe


3.
FASİKÜL M.S. 2. Yüzyıl - M.S. 15. Yüzyıl Felsefesi

1. Kavram Realizmi: Augustinus ve Anselmus tarafın-


Örnek 5 dan ileri sürülen bu görüşe göre tümeller gerçektir.
Bu düşünce, Platon’un idealar görüşü ile benzerlik
“Eğer Tanrı varsa, mutlak güç sahibiyse ve insanın iyiliğini
gösterir. Augustinus ve Anselmus, Platon’un ideala-
istiyorsa neden dünyadaki kötülükleri önlemiyor veya orta-
rının ayrı bir varoluşa sahip olduğu düşüncesini dini
dan kaldırmıyor?” gibi sorular ekseninde şekillen “kötülük
temele alarak yorumlamışlardır. Bunun sonucunda
problemi” Hristiyan Felsefesi’nin önemli problemlerinden
tümellerin ayrı bir varlık olarak Tanrı’nın zihninde ol-
biridir. Kötülük, Tanrı’nın varlığına ilişkin tartışmalarda Tan-
duğu görüşünü ortaya koymuşlardır.
rı’nın var olmadığına yönelik delil olarak sunulmuştur. Tanrı,
kötülüğü kaldırmıyorsa ve kötülük de varsa o hâlde Tanrı 2. Kavramcılık (Konseptüalizm): Bu görüşe göre tümel-
yoktur çıkarımında bulunanlar olmuştur. Ancak bu çıkarım ler, nesnelerden bağımsız değildir. Tümeller varlıkla-
Hristiyan düşünürleri tarafından eleştirilmiştir. rın içindedir. Aquinalı Thomas tarafından savunulan
bu görüş, Aristoteles’in özlerin nesnelerin içinde ol-
Aşağıdakilerden hangisi Hristiyan Felsefesi’nin kötülük duğu savına dayanır.
problemine getirdiği görüşlerden biri değildir?
3. Adcılık (Nominalizm): Ockhamlı William tarafından
A) Kötülük, insanın bir etkinliğidir. ileri sürülen bu görüşe göre, tümeller sadece birer
B) Tanrı dünyadaki kötülüğün nedeni değildir. sözden ibarettir, kendi başlarına bir gerçeklikleri
C) Kötülük, insanın iradesi dışında gerçekleşir. yoktur. Asıl gerçeklik tek tek nesnelerdir. Adcılık gö-
D) Kötülük insanın irade zayıflığından kaynaklanır. rüşünün temelinde Aristoteles etkisi vardır. Aristote-
les’e göre özlerin tek başına bir gerçekliği yoktur.
E) Kötülük iyinin eksikliği ya da yoksunluğundan meydana
gelir.

Tümeller Problemi

Örnek 6

Orta Çağ Felsefesi’nin temel problemidir. Bu problem, genel


kavramların insan zihni dışında bir varlığının olup olmadığı
işle ilgilidir. Tartışmanın temeli Antik Yunan Felsefesi’nde-
Tümel kavramı, belli bir sınıfın tüm bireylerini kapsayan dir. Platon ve Aristoteles’in kendi felsefelerinde ele aldığı bu
genel kavramları ifade etmek için kullanılır. Hristiyan ve soru Orta Çağ Felsefesi’nde de ön planda kalmıştır.
İslam Felsefelerinde, tümeller problemi; tümelin var olup
Yukarıda açıklaması verilen Orta Çağ Felsefesi’nin temel
olmadığı, var ise nerede bulunduğu, maddi olup olmadığı
problemi aşağıdakilerden hangisinde doğru verilmiştir?
türünden soruları içerir. Bu sorulara Platon ve Aristoteles’in
varlık anlayışlarına dayanarak yanıt aranır. Platon’a göre A) İnanç ve akıl ilişkisi problemi
tümeller idealardır. Tümeller (idealar) nesnelerde değil ayrı B) Tümeller Tartışması
bir varoluş niteliğindedir. Aristoteles’e göre ise tümeller C) Tanrı’nın varlığının kanıtlanması
özlerdir. Özler nesnelerin içindedir. Bu iki farklı düşünceye D) Doğru bilginin imkanı problemi
dayanarak tümeller tartışmasında üç görüş ortaya çıkmış-
E) Kötülük Problemi
tır. Bunlar: Kavram Realizmi, Kavramcılık (Konseptüalizm),
Adcılık (Nominalizm).

Felsefe 6 11. Sınıf


3.
M.S. 2. Yüzyıl - M.S. 15. Yüzyıl Felsefesi FASİKÜL

İslam Felsefesi’nin Temel Özellikleri İslam Felsefesi’nin Genel Özellikleri

✳ Antik Yunan Felsefesi’nden etkilenilmiştir.

✳ Tartışılan genel konular akıl, iman ve inançtır.

✳ İslam Felsefesi’nden önceki problemler tartışılmıştır.

✳ Antik Yunan eserleri çevrilmiştir.

✳ Çeviriler sayesinde felsefe gelişmiştir.

✳ Hristiyan Felsefesi üzerinde etki oluşturulmuştur.

İslam Felsefesinin Öne Çıkan Problemleri

İslam Felsefesi’nin ele aldığı problemler;


✳ Yaratıcının varlığının kanıtlama problemi,

✳ İrade özgürlüğü problemi,

✳ Toplumsal yaşama yönelik problemler,

✳ Bilgi problemidir.

M.S. 2 - M.S. 15. Yüzyıl Felsefesi’nin bir diğer önem- Örnek 7


li felsefe geleneği İslam Felsefesi’dir. M.S. 7 - 12. yüzyıl
arasında farklı milletlerin etkileşimde olduğu bir coğrafya- İslam Felsefesi’nde, özgürlük problemi “kader” ve “irade” ile
da ortaya çıkmıştır. İslamiyet öncesinde Antakya, Harran, olduğu kadar “akıl” kavramı ile de ele alınmıştır. Örneğin
İran ve İskenderiye gibi merkezlerde açılan okullarda İlk Maturidi, insanın akılla kendi davranışlarını seçtiğini, seçim-
Çağ Felsefesi’ne dair çeviriler yapılmıştır. Bu çeviriler lerini de iradesiyle eyleme geçirdiğini ve buna bağlı olarak
sayesinde Doğu ve Batı arasındaki coğrafya Antik Yunan davranışlarından sorumlu olduğunu öne sürmüştür.
Felsefesi’yle tanışmıştır. Böylece Yunan Felsefesi’nden
yapılan çeviriler İslam Felsefesi’nin ortaya çıkmasında rol Bu parçadan aşağıdaki yargıların hangisine ulaşılabilir?
oynamıştır. İslam Medeniyeti’nin hızla yayılması ile farklı A) İnsan önceden belirlenen yazgısına göre eylemlerini ger-
kültürlerin birbirleri ile etkileşim kurması sonucunda; bilim, çekleştirir.
sanat ve felsefe de önemli gelişmeler kaydedilmiştir. İslam B) İnsanın istediği gibi seçimlerini yapabileceği bir iradesi
Felsefesi düşünürlerinin Antik Yunan Felsefesi üzerine yoktur.
düşünmeleri Batı’nın Antik Yunan Felsefesi’ni tekrar ele C) İnsan özgürlüğünün temeli akıldır.
almasına sebep olmuştur. Bu etki, Batı’da Rönesans D) İrade, verili seçenekler arasında seçim yapmaya ilişkindir.
Dönemi’nin oluşmasına katkı sağlamıştır diyebiliriz. E) İnsan, seçimlerinden sorumlu tutulamaz.

11. Sınıf 7 Felsefe


3.
FASİKÜL M.S. 2. Yüzyıl - M.S. 15. Yüzyıl Felsefesi

Yaratıcının Varlığını Kanıtlama Problemi 🗿 İbn-i Sînâ


İslam Felsefesi’nde bu problemin ele alınışının amacı İbn-i Sînâ’ya göre üç
yaratıcının varlığını akılsal temellendirmesini yapmaktır. tür varlıktan söz edilebilir.
Yaratıcının varlığı problemi İslam kelamcılarından Eş’ari Bunlar: Zorunlu Varlık (Va-
ve filozoflarından ise El Kindi, İbn-i Sina ve İbn-i Rüşd cib-Ül Vücud), Mümkün
gibi İslam filozofları tarafından tartışılmıştır. Varlık (Mümkin-Ül Vücud),
Mümkün Olmayan Varlık-
tır (Mümteni-Ul Vücud).

🗿 Eş’arî
Zorunlu Varlık, varlığını
başka bir varlığa muhtaç olmayan, ezeli ve ebedi varlıktır.
Eş’arî’ye göre insan Mümkün Varlık, somut olarak var olan, duyular aracılığıyla
doğumundan yaşamının algılanan ve sonradan yok olan varlıktır. Mümkün Olma-
sonuna kadar bir takım yan Varlık ise varlığı mantıksal olarak kabul edilen varlık
gelişme dönemlerinden türüdür. Bütün mümkün ve mümkün olmayan varlıklar, var-
geçer ve olgunlaşır. An- lıklarını zorunlu varlığa borçludur. Zorunlu Varlık (Yaratıcı)
cak insan bu gelişim ve taşarak diğer varlıkları oluşturur. Bu görüş Plotinus’un Fel-
olgunluğa kendi kendisi- sefesi’nde de olan “sudur kuramı”dır.
ne ulaşamaz. Bu gelişim
ve olgunluğa ulaşabilme-
si için bir yaratıcı gerekir. Eş’arî bu görüşünü destekleyen
Kur’an-ı Kerim’den ayetler gösterir ve bu ayetlerin mealleri-
Örnek 8
nin yaratıcının varlığına birer delil olduğunu savunur.
İbn-i Sina’ya göre içinde yaşadığımız dünyada bir varoluş
ve yok oluş söz konusudur. İnsanın her an deneyimlediği
evrendeki bu oluş bir zorunluluk taşımaz. Çünkü deneyimi-

🗿 El Kindî mize açık olan tüm şeyler varlığa gelir ve sonra yok olur. Bu
yüzden bunların varoluşu olumsaldır ve yoklukları da müm-
Tanrı kanıtlamaların- kündür. Bununla birlikte olumsal varlıklar meydana gelmek
dan olan “Hudus Delili” ile için bir nedene ihtiyaç duyarlar. Bu nedenin, varlığa gelmek
bu problemi açıklamaya için kendinden başka bir nedene ihtiyaç duymadığını dile
çalışır. Sonradan yaratıla- getiren İbn-i Sina’ya göre bu varlığın varolması olumsal de-
nın zorunlu olarak bir yara- ğildir; zorunludur. Her şeyin nedeni olan bu varlık, Tanrı’dır.
tıcıyı gerektirdiğini savu-
nan bu delile dayanan El İbn-i Sina’nın görüşlerini yansıtan bu parça, aşağıdaki

Kindî, evrenin öncesiz ol- sorulardan hangisine bir cevap niteliği taşımaktadır?
madığını, sonradan oluştu-
A) Dünyadaki kötülüğün nedeni Tanrı mıdır?
rulduğunu bu nedenle bir
B) Tanrı tanımı, Tanrı tarafından mı insan zihnine konulmuş-
başlatıcısının ve başlangıcının olması gerektiğini, bunun
tur?
mantıksal sonucunun da Tanrı’nın varlığını zorunlu kıldığını
savunur. C) Tanrı var mıdır?
D) İnsan diğer varlıklardan üstün müdür?
E) Tanrı, insana seçme özgürlüğü vermiş midir?

Felsefe 8 11. Sınıf


3.
M.S. 2. Yüzyıl - M.S. 15. Yüzyıl Felsefesi FASİKÜL

🗿 İbn-i Rüşd Cebriye

İbn-i Rüşd’e göre Tan- Cebriye kelamcılarına göre kader, irade gibi konularda
rı’nın varlığını kanıtlayan iyi ve kötü doğrudan doğruya Allah’tan gelir. Olan biten
Kur’an ayetlerinin destekle- şeyler insanın iradesine bağlı değildir. Her şeyin Allah
diği iki farklı delil vardır. tarafından önceden belirlenmiş olduğunu savunan Cebriye
Bunlar, İnayet Delili ve İhtira akımına göre insan özgür değildir; eylemlerini seçme
Delili’dir. İnayet deliline göre özelliği yoktur. Bu nedenle insan, Allah’ın iradesi dışına
varolan her şey insanın iyili- çıkamadığı için davranışlarından sorumlu değildir.
ği için tam bir uyum içinde
yaratılmıştır. Bu mükemmel
Mu’tezile
uyumun kendiliğinden olması mümkün değildir. Evrendeki
uyumu yaratan bir yaratıcı vardır. İhtira Delili’ne göre ise Cebriye kelamcılarının “İnsan eylemlerinde özgür de-
evren yoktan varolmuştur. Yoktan yaratılan şeylerin bir ya- ğildir.” görüşüne karşı çıkarlar. Mu’tezile kelamcılarına insan
ratıcısı olması zorunludur. eylemlerinde tamamen özgürdür. Allah, insana eylemlerini
kendisi belirlesin diye irade vermiştir. Bu nedenle Mu’tezile
akımına göre insan seçimlerinde özgür olduğu için eylem-
lerinden sorumludur.
Örnek 9

İbn Rüsd’e göre felsefe dinde yer alan her şeyi araştırır.
Eş’ariyye
Bunun sonucunda eğer felsefe, dini iyi kavrarsa felsefenin
anlayışı ile dinin anlayışı arasında bir fark kalmaz. Böylece Eş’ariyye akımına göre, ne insanın iradesini tamamen
felsefe bilgi bakımından daha yetkin bir dereceye ulaşmış yok saymak ne de Allah’ın iradesine gölge düşürmek
olur. Ancak felsefe dini iyi bir biçimde kavrayamazsa insan doğrudur. Bu görüşü temele alan Eş’ariyye kelamcıları,
aklının bu konudaki yetersizliği ortaya çıkar ve onu yalnızca insanın iradeye sahip olduğunu ancak bu iradenin mutlak
din kavrar. bir irade olmadığını savunurlar. Bu görüşe göre insan,
sadece Allah’ın belirlediği davranışları seçme özgürlüğüne
İbn Rüsd’e göre felsefenin işi aşağıdakilerden hangisi- sahiptir. Bu nedenle insan davranışlarından sorumlu de-
dir? ğildir.

A) Varolanı sorgulaması Maturidi

B) Sadece bilmek için doğaya yönelmesi Maturidi kelamcıları, akla önemli bir yer verirler. İnsan
C) Duyuların bilgisini göz ardı etmemesi akıl ve irade sahibi bir varlıktır. Bu nedenle kendi eylem-
D) İnancın alanına müdahale etmemesi lerini seçme özgürlüğüne sahiptir. Bu görüşe göre davra-
nışların tercihi insana aittir. Bu tercihin gerçekleşmesi
E) Dini kavramları ve argümanları özümsemesi
Allah’ın takdiridir. Bu akımın temelinde “Tedbir insandan,
İrade Özgürlüğü Problemi takdir Allah’tan” düşüncesi bulunur. İnsan irade sahibi ol-
İslam Felsefesi’nde özgürlük problemi kader ve irade duğu için davranışlarından sorumludur.
kavramlarıyla birlikte ele alınmıştır. Bu nedenle özgürlük
probleminin kader ve irade problemi olduğu da kabul
Toplumsal Yaşama Yönelik Problemler
edilmektedir. “İnsan kaderinde olanı mı yaşar, yoksa seçme
özgürlüğü var mıdır?” sorusu İslam Felsefecileri tarafından Bu problemler, toplumun yaşayışı ve devlet düzeni
tartışılmıştır. Bu probleme dört farklı bakış açısı getirilmiş- üzerine olan görüşlerden oluşur. “El-Medinet’ül Fazıla”
tir. Bunlar; Cebriye, Mu’tezile, Eş’ariyye ve Maturidi akım- eseriyle Farabi ve “Mukaddime” eseriyle İbn Haldun dev-
ları olarak adlandırılır. let görüşleriyle İslam Felsefesi’nde öne çıkan iki isimdir.

11. Sınıf 9 Felsefe


3.
FASİKÜL M.S. 2. Yüzyıl - M.S. 15. Yüzyıl Felsefesi

🗿 Farabi
Örnek 10
Farabi’ye göre insan tek başı-
na yaşamaz. Çünkü insan top- İbn Haldun’a göre toplum insanların birbirine ihtiyaç duyma-
lumsal bir canlıdır. Bu nedenle ları sonucunda oluşmuştur. İnsanlar güvenlik kaygıları ne-
insan, insanlar arasındaki dü- deniyle kabileler arasında mücadele etmiş ve sonuçta da bir
zeni sağlamak için devleti oluş- kabilenin egemen gelmesiyle devlet kurulmuştur. Ona göre,
turmuştur. Adil, erdemli bir devleti yönetenler, toplumun faydası için hareket etmelidir.
devlet mutluluğu sağlar. Bu ne- Aksi halde, topluma karşı zulüm, devletin varlığını tehlikeye
denle yöneticiler de bilgili, adil sokacaktır. Devletin hüküm süresini canlıların yaşam süre-
ve erdemli olmalıdır. O halde Farabi’ye göre en yetkin dev- sine benzeten İbn Haldun, “Devletler doğar, gelişir ve ölür
let; adil ve erdemli devlettir. yani yıkılır.” demiştir. Ona göre her yıkılan devletin yerine bir
başka devlet kurulacaktır.

Buna göre İbn Haldun’un devlet anlayışı ile ilgili aşağı-


🗿 İbn Haldun
dakilerden hangisi yanlıştır?
İbn Haldun, insanların güvenlik
A) Devlet insanlar tarafından pratik amaçlarla kurulmuştur.
kaygıları nedeniyle devleti
B) Devlet canlı bir organizma gibidir.
oluşturduklarını söyler. O hal-
C) İdeal devlet toplumun çıkarına göre hareket eder.
de devlet, insanların ihtiyaçla-
D) Her devlet aynı süreçten geçmez.
rından doğan doğal bir kurum-
E) Devleti yönetenlerin kararları, devletin yıkılmasını hızlandı-
dur. İbn Haldun’a göre devletin
rabilir.
en önemli görevi barışı sağla-
mak ve insanı tehlikelerden ko-
rumaktır. Devleti yönetenlerin insanlara asla zulüm etme-
meleri gerektiğini savunan İbn Haldun’a göre toplumdakilere
yapılan zulüm devletin sonunu getirir. Bu nedenle yöneten-
lerin amacı insanlara fayda sağlamak olmalıdır. İbn Haldun
devleti organizmaya benzetir. Devletin kurulması doğması-
nı; yükselmesi gelişmesini ve yıkılması da ölümünü simge-
ler.

ÖRNEK 1.A 2. B 3. C 4. E 5. C 6. B 7. C 8. C 9. E 10. D

Felsefe 10 11. Sınıf


1. 3.
TEST Konu Tarama Testi FASİKÜL

1. İslam Felsefesi’nin en önemli problemlerinden biri toplum- 3. Ontolojik kanıtlama, Tanrı’nın varlığını kendi tanımından
sal yaşama yöneliktir. Devletin neliği, nasıl var olduğu, ne hareketle açıklar. Tanrı tanımı gereği en mükemmel var-
gibi görevlerinin olduğu soruları ele alan filozoflardan biri lıktır. Mükemmel bir varlığın insan zihninin dışında da var
Farabi’dir. Farabi’ye toplumsal yapının oluşmasında üç olması gerekir, aksi halde eksik bir varlık olur. Bu da Tanrı
temel unsur vardır. Bunlar insanların ihtiyaçları, en üstün tanımı ile çelişir. O halde Tanrı sadece bir kavram değil;
iyilik olan mutluluğa ulaşma isteği ve insanın toplumsal bir insan zihni dışında da varlığa sahip olan bir varlıktır. Bu
varlık oluşudur. Ona göre insan ancak erdemli bir toplum- durumun kabulü mantıksal bir zorunluluktur.
da mutluluğa ulaşabilir. Bu nedenle devleti yönetenlerin
Buna göre ontolojik kanıtı diğer kanıtlardan ayıran
sahip olması gereken erdemler vardır. Bu erdemlere uy-
fark aşağıdakilerden hangisidir?
gun davranırlarsa toplum en üstün iyiliğe sahip olabilir.
Eğer topluma zulüm ederlerse devletin yıkılmasına sebep A) Tanrı’nın varlığını sorgulaması
olurlar. B) Tanrı’yı varlığın ilk nedeni olarak açıklaması
C) Tanrı’yı kendi kavramından hareketle açıklaması
Aşağıdakilerden hangisi erdemli toplumunun yöne-
D) Tanrı’yı evrendeki düzenden hareketle kanıtlaması
ticisinin sahip olması gereken özelliklerden biri ola-
E) Tanrı’yı insandan hareketle ele alması
maz?

A) Adil olmalı
B) Ölçülü olmalı
C) Dürüst olmalı
D) Dünyevi zevklere düşkün olmalı
E) Bilgili Olmalı

4. Tümeller Problemi Hristiyan Felsefesi’nin en önemli tartış-


2. Hristiyan inancına bir öğreti niteliği kazandırmak için dini malarından biridir. Tümeller Problemi Platon ve Aristote-
felsefe ile temellendirmeye çalışan Skolastik Düşünce’ye les’in varlık anlayışından ortaya çıkar. Platon’a göre tümel-
göre, din ile felsefe birbirine karşıt değildir ve bu nedenle ler (idealar) tek tek nesnelerde değildir; onlardan bağımsız
birleşebilirler. Yani Tanrı’nın yasası ile aklın yasası birbi- bir varoluşa sahiptir. Aristoteles’in varlık anlayışında ise
ri ile birleşebilir. Ancak bu ideali hiçbir zaman tam olarak tümeller (özler), tek tek nesnelerin içindedir. Hristiyan Fel-
gerçekleştirmemişlerdir. Bu da Skolastik Düşünce’nin sefesi’nde bu iki farklı düşünce Tanrı’nın varlığıyla birlikte
kendi içinde çözülüp dağılmasına neden olurken Röne- düşünülerek üç ayrı görüş halinde yeniden yorumlanmış-
sans’ın doğmasını olanaklı hale getirmiştir. tır.

Buna göre Skolastik Felsefe ile ilgili aşağıdakilerden Aşağıdakilerden hangisi paragrafa konu edilen tümel-
hangisi söylenebilir? ler Problemi’ne yönelik getirilen görüşlerden biri de-
ğildir?
A) Din ile felsefeyi uzlaştırmaya çalıştığı
B) Var olan bilgilerden hareketle özgün görüşler ürettiği A) Kavram Realizmi
C) Hristiyan dogmalarının yanlışlığını gösterdiği B) Nominalizm
D) Dinsel dogmalara körü körüne bağlandığı C) Konseptualizm
E) Toplumsal düzene yön vermeye çalıştığı D) Form Kuramı
E) Adcılık

11. Sınıf 11 Felsefe


3. 1.
FASİKÜL Konu Tarama Testi TEST

5. Aşağıdakilerden hangisi çeviri faaliyetlerinin İslam 7. Antik Çağ sonlarında din büyük bir güç kazanmış, felsefe
Coğrafyası’na etkilerinden biri değildir? de bu gelişmenin etkisi altında kalmıştır. Bu yeni tutuma
temel olarak Platon Felsefesi seçilmiştir. Çünkü Platon
A) Bilime verilen değer artmış; astronomi, matematik, bi-
Felsefesi duyulur dünyayı aşan bir varlık anlayışı ileri sür-
yoloji, tıp gibi alanlarda büyük gelişmeler kaydedilmiş-
müştür. Platon’un duyulur ve idealar diye ayırdığı iki dünya
tir.
anlayışı, ölümden önceki dünya ve ölümden sonraki dün-
B) İslam Coğrafyası felsefenin merkezi haline gelmiştir.
ya olarak yorumlanmıştır. Bu nedenle Platon’un felsefesi,
C) Batı ve Doğu kültürlerinin birbirlerini daha yakından ta-
Doğu’nun dini tasavvurlarına da yeni bir din olarak ortaya
nımlarını sağlamıştır.
çıkmış olan Hristiyanlığa da kendisini geliştirmesi için ge-
D) Yunan Felsefesi yorumlanıp yeni felsefe öğretileri ileri
rekli felsefi araçları sağlamıştır.
sürülmüştür.
E) Hristiyan inancı daha geniş bir alana yayılmıştır. Parçada verilen bilgilere dayanarak aşağıdakilerden
hangisine ulaşılabilir?

A) İdealar Kuramı teolojik bir öğretidir.


B) İdealar Kuramı kendisinden sonraki felsefi geleneği et-
kilemiştir.
C) İdealar Kuramı’nın temelinde mistik ögeler vardır.
D) İdealar Kuramı kendisinden sonraki felsefi anlayışları
etkilememiştir.
E) İdealar Kuramı içinde dini dogmalar bulunan bir varlık
felsefesi anlayışıdır.

6. Abbasi halifelerinin talimatları doğrultusunda 9 - 12. yüzyıl


8. Augustinus’un felsefesi değerlendirildiğinde, tüm düşün-
arasında Süryani, Arap, Farisi ve Hint çevirmenler saye-
celerinin iki konu altında toplanabileceği görülür. Bunlar
sinde birçok felsefi eser Arapça’ya çevrilmiştir. Harun Re-
Tanrı ve ruh konularıdır. Augustinus’a göre araştırılmaya
şit döneminde fethedilen yerlerden getirilen eserler, Bağ-
ve bilinmeye değer olan yalnız bu iki konudur. Tanrı ve ruh
dat’ta kurulan kütüphanede toplanmıştır. Özellikle Abbasi
konularının dışında kalan bütün konuların bir değeri olma-
Halifesi Mensur tarafından burada başlatılan çeviri faali-
dığını söyleyen Augustinus, bu nedenle doğa bilgisinin de
yetlerinde mantık alanına ait olan Aristoteles’in Organon
bir değeri olmadığını savunur.
ve Porphyrius’un İsogoji eserleri çevrilmiştir. Bu kütüpha-
ne bilim ve felsefe akademisi haline getirilmiştir. Augustinus‘in eleştirisi aşağıdakilerden hangisine
yönelik olamaz?
Parçaya konu edilen İslam Coğrafyası’nı derinden et-
kilemiş çeviri faaliyetlerinin yapıldığı bu kütüphane A) Doğa filozoflarının arkhe arayışına
aşağıdakilerden hangisidir? B) Aristoteles’in dört neden anlayışına
C) Demokritos’un ilk neden anlayışına
A) İskenderiye
D) Sokrates’in bilgi görüşüne
B) Cundişapur
E) Plotinus’un sudur öğretisine
C) Beyt’ül Hikme
D) Bağdat
E) Atina

TEST 1. D 2. A 3. C 4. D 5. E 6. C 7. B 8. E

Felsefe 12 11. Sınıf


2. 3.
TEST Konu Tarama Testi FASİKÜL

1. Epiküros’a göre insan için en iyi yaşam erdemli yaşamdır. 3. Roger Bacon, Orta Çağ doğa araştırmacılarının başında
Erdemli bir yaşam için insan tüm dünyevi istek ve hazla- gelir. Matematikle desteklenen gözlem ve deneyler sonu-
rıyla değil aklıyla hareket etmeli. İnsan ancak böyle mutlu cunda ışınların kırılması, havanın yansıma yasası, takvim
bir yaşam sürebilir. reformu gibi buluşlar ortaya koymuştur. Ancak Roger Ba-
 Farabi’ye göre insan yaşamının en yüksek amacı mutlulu- con’ın bu gözlem ve deneyleri doğaya yönelimli sorular
ğa ulaşmaktır. Mutluluk ise ancak insanın sadece bilmeye sorarak onun işleyişini anlamaya çalışmak amacıyla değil;
yönelmesi ve dünyevi hazlardan uzak kalması ile kazanı- doğa üzerinde güç sahibi olabilmek içindir.
labilir.
Buna göre Roger Bacon’ın bilim anlayışı ile ilgili aşa-
Yukarıda verilen bilgilere dayanarak Epiküros ve Fa- ğıdakilerden hangisi yanlıştır?
rabi için aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
A) Doğa araştırmalarının temelinde pratik bir amaç vardır.
A) Epiküros, Farabi’nin felsefesinden etkilenmiştir. B) Doğaya hükme etme isteği ile bilimsel buluşlar yapmış-
B) Farabi bilme etkinliğini, insanın mutlu olmasından tır.
daha değerli bir şey olarak görür. C) Bilimsel araştırmalarının amacı doğada olup biten şey-
C) İki filozof için de felsefi düşünce mutluluğun bir şartıdır. leri anlamaya çalışmak değildir.
D) İki düşünür de mutluluğu pratik kaygıları temele alarak D) Doğa araştırmalarına sadece merakla yönelmiştir.
açıklamışlardır. E) Doğa filozoflarından farklı bir amaçla doğaya yönel-
E) İnsan için “en iyi yaşamın ne olduğu” sorusuna iki dü- miştir.
şünür farklı cevaplar vermişlerdir.

2. İslam Felsefesi’nde yaratıcının varlığının kanıtları proble- 4. Aquinolu Thomas’a göre bilgi duyulardan edindiğimiz gö-
mi, Yaradan’ın varlığa ilişkin akla uygun kanıt getirilmesi rüntülerin akıl yoluyla genel kavramlar olarak işlenmesi
üzerine oluşur. Burada amaç Yaradan’ın varlığının akılsal sonucunda oluşur. Bu kavramlar bize nesnelerin özlerini
olarak temellendirilmesidir. kavratırlar. Bir nesneyi bilmek demek, onun özü ile bu
özün etkilerini bir kavram haline sokmak demektir. Başka
Buna göre aşağıda verilen kanıtlamalardan hangisi bir deyişle objenin özsel ve nedensel yapısını düşüncede
veya hangileri, İslam Felsefesi’ne ait değildir? yansıtmak demektir. Nesnenin düşüncedeki bu yansısı da
gerçeğe uyuyorsa, bilgimiz doğrudur.
I. İhtihara
II. Ontolojik Parçaya konu edilen Aquinolu Thomas’ın bilgi anlayı-
şı ile ilgili aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
III. İnayet
IV. Kozmolojik A) Bilgi deneyimle başlar.
V. Sudûr B) Doğru bilgiye ulaşmak mümkün değildir.
C) Kavramlar şeylerin özünün bilgisini verir.
A) Yalnız II B) II, III ve IV C) Yalnız IV D) Bilginin doğruluğu kavramın nesneye uygunluğu ile
D) II ve IV E) I ve II mümkündür.
E) Bilginin oluşmasında duyular yeterli değildir.

11. Sınıf 13 Felsefe


3. 2.
FASİKÜL Konu Kavrama Testi TEST

5. İslam düşünürlerinden bazılarına göre kader, irade gibi 7. “İnsan sadece bedenden mi yoksa hem beden hem de
konularda iyi ve kötü doğrudan doğruya Allah’tan gelir. ruhtan mı ibaret?” sorusu Hristiyan Felsefesi’nde üzerinde
Her şeyin Allah tarafından önceden belirlenmiş olduğu- durulmuş ve tartışılmıştır. Genel olarak bu probleme düa-
nu savunan bu görüş, olan biten şeylerin insan iradesine list (ikici) bir açıklanma getiren dönemin felsefesine göre
bağlı olmadığını savunur. O halde insan özgür değildir; insan “değişen ve ölümlü olan beden” ile “değişmeyen
eylemlerini seçme özelliği yoktur ve insan, Allah’ın iradesi ve ölümsüz olan ruh”tan oluşmuştur. Ruh maddi değildir,
dışına çıkamadığı için davranışlarından sorumlu değildir. değişmez ve sonsuzdur. Beden ise maddidir, değişir ve
ölümlüdür. Hristiyan Felsefesi’ne göre ruh bedenden önce
Yukarıdaki pasajda açıklaması verilen İslam felsefi
yaratılmıştır. Ruh, Tanrı’dan ayrılmış ve insanın ölümü ile
görüşü aşağıdakilerden hangisinde doğru verilmiş-
ona geri dönecektir.
tir?
Buna göre aşağıdaki yargılardan hangisi Hristiyan
A) Cebriye B) Eş’ariye C) Mu’tezile
Felsefesi’ne uygun değildir?
D) Maturidi E) Batınilik
A) Ruh insanın Tanrısal yanıdır.
B) İnsanın ne olduğu ile ilgili tanrı bilimsel bir anlayış ha-
kimdir.
C) Ruh ve beden ölümle son bulur.
D) Ruh ölümsüzdür.
E) İnsan beden ve ruhtan meydana gelmiştir.

6. Antik Felsefe, daha çok, Kozmos Felsefesi’dir. Bu felsefe- 8. “Varlığın birliği” ve “varlıkta birlik” anlamına gelen bir ta-
de tarihin, dönüp dolaşıp başlangıç noktasına geri dönen, savvuf felsefesi terimidir. Bu bağlamda Tanrı, evren ve in-
boyuna tekrarlanan dönümlü bir süreç olduğu anlayışı ağır san ilişkilerini açıklayan bir düşünce sistemidir. Yaratan ile
basmıştır. Hristiyanlık inancı ile yeni bir tarih anlayışı ileri yaratılanın tek kaynak olan Tanrı’dan geldiğini ve Tanrı’yla
sürülmüştür. Hristiyanlık ile beraber tarih, bir defalık olan, bir olduğunu savunan görüştür.
bir daha olmayacak, tekrarlanmayacak olaylardan kurulu
Paragrafta açıklaması verilen Tasavvuf Düşüncesi
bir süreç olarak kabul edilmiştir. Bu tarih anlayışını siste-
aşağıdakilerden hangisinde doğru verilmiştir?
matik bir hale getiren ise Augustinus’tur. Ona göre, insa-
nın ilk günah yüzünden cennetten düşmesi ile başlayarak, A) Vacib-ül Vücud
İsa Mesih’in görünüp insana kurtuluş yolunu açmasından B) Mümkin-ül Vücud
geçerek, bu yolun sona ermesine kadarki süreç, bir defa- C) Mümteni-ul Vücud
lık tarihi bir oluştur. D) Vahdet-i Vücud
E) İnayet-i Vücud
Buna göre Augustinus’un tarih anlayışı ile ilgili aşağı-
dakilerden hangisi doğrudur?

A) Döngüsel bir tarih anlayışı ortaya koymuştur.


B) Zamanın göreceli bir kavram olduğunu savunur.
C) Çizgisel bir tarih anlayışını benimsemiştir.
D) Dinin öğretilerinden bağımsız bir tarih anlayışı geliştir-
miştir.
E) Tarihin tekerrürden ibaret olduğunu savunur.

TEST 1. C 2. D 3. D 4. B 5. A 6. C 7. C 8. D

Felsefe 14 11. Sınıf


3. 3.
TEST Öğreten Pratik Test FASİKÜL

1. Plotinus’un varlık anlayışı kademeli bir yapıya sahiptir. 3. El Kindi’ye göre evren, öncesiz değildir; sonradan var ol-
Ona göre en yetkin varlık olan “Bir “en üstte yer alır. “Bir” muştur. Çünkü evren sürekli bir değişim içindedir. Onun
olanın taşması sonucunda “Us” oluşmuştur.” Us”ta birlik için evrenin değişim içinde olması, değişmeyen bir varlık
ile çokluk bir arada bulunmaktadır. Bu taşma sonucu Us, tarafından sonradan var edildiği anlamına gelmektedir.
oluşur oluşmaz, dönüp ilk nedenini, “Bir”i seyre dalar. Bu Bununla birlikte evrendeki değişimin gelişi güzel olmadı-
seyir onun, içindeki çokluğu çözümlemesini olanaklı kı- ğını söyleyen El Kindi; evrende var olan düzenin de yine
lar. Bu şekilde “Us” yetkinleşir. “Her yetkin varlığın taşa- evreni yaratan bir varlık olmasına bir kanıt olduğunu, ileri
rak kendine benzer olanı oluşturma zorunluluğu” ilkesine sürer.
bağlı olarak “Us” taşar ve bu taşma sonucunda “Ruh”
El Kindi’nin Yaratıcı’nın varlığına ilişkin ileri sürdüğü
oluşur. “Ruh”, bir yanı ile “Us”a bakıp tüm varolanlara ya-
görüş ile ilgili aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz?
şam veren bir güç olarak Us” ile dünya arasında etkinlikte
bulunur. Ruh’un taşması ile oluşan “Doğa” taşarak en az A) Yaratıcı evrendeki tüm oluşun nedenidir.
yetkin olan “Madde”yi oluşturur. B) Evrendeki mükemmel düzen bir Yaratıcı’nın varlığını
gösterir.
Buna göre Plotinus’un varlık anlayışı ile ilgili aşağıda-
C) Değişmeyen tek varlık yaratıcıdır.
kilerden hangisi yanlıştır?
D) Yaratıcı evreni bir düzen için yaratmıştır.
A) Her taşma sonucunda daha yetkin bir varlık oluşur. E) Yaradan kavramının tanımı Yaradan’ın varlığına bir ka-
B) Temelinde olgunlaşan her varlığın taşma yoluyla ken- nıttır.
dine benzer varlığı meydana getireceği anlayışı vardır.
C) Platon’un İdealar Kuramının bir yorumudur.
D) Sudûr öğretisi olarak da bilinir.
E) Hiyerarşik bir yapıya sahiptir.

4. Ockhamlı William’a göre tümeller sadece soyutlama ve


2. Patristik Dönem’in başlarında Tertullian, “Akıl almaz (saç-
genelleme sözlerinden ibarettir ve kendi başlarına bir ger-
ma) olduğu için inanıyorum.” yargısında bulunarak aklın
çeklikleri yoktur. Buradan hareketle o, doğrudan Tanrı’nın
bir sınırı olduğunu ve onunla bazı şeylerin anlaşılamaya-
varlığından bahsetmenin mümkün olmadığını ileri sürer.
cağını belirtmiştir. Ona göre inanmak için akla gerek yok-
Ona göre insan zihni boş bir levha gibidir ve bu neden-
tur çünkü inanılan şey akıl için saçmadır. Hz. İsa’nın tekrar
le Tanrı’nın varlığını akılla kanıtlamak mümkün değildir.
dirildiği bilgisi akılla kavranılamaz sadece inanç ile kabul
Tanrı’ya ilişkin bütün niteliklere ancak inanabiliriz. O halde
edilir. “Anlamak için inanıyorum.” yargısıyla Tertullian’u
filozof için Tanrı’nın varlığının, bir ve en yetkin varlık oluşu-
eleştiren Clemens, inanılan şeyin akıl tarafından onaylan-
nun, sonsuzluğunun akılla gösterilmesi mümkün değildir.
ması gerektiği üzerinde durarak inanç ile aklı uzlaştırmaya
çalışmıştır. Yukarıda verilen bilgilere göre aşağıdakilerden han-
gisi Ockhamlı William’ın felsefi düşüncesine uygun
Paragrafta verilen bilgilerden hareketle Clemens’in
değildir?
Tertullian’ı eleştirmesinin nedeni nedir?
A) İnancın bilgisi akılla kavranılamaz.
A) Akıl ile inancı birbirinden ayrı ele alması
B) İnanç ve akıl birbirlerinden bağımsız iki farklı alandır.
B) Akıl ile inancın birbiri ile bağlantılı olduğunu benimse-
C) Tanrı’nın varlığını Tanrı tanımından hareketle kanıtla-
mesi
mak mümkün değildir.
C) Doğru bilginin var olamadığını benimsemesi
D) Tanrı’nın varlığını kanıtlamak mümkündür.
D) Felsefi bilginin inancın bilgisinden önce geldiğini dü-
E) İnanç ve akıl birbirlerinin alanlarına müdahale etme-
şünmesi
melidir.
E) Aklın doğru bilgiyi ulaşamayacağını savunması

11. Sınıf 15 Felsefe


3. 3.
FASİKÜL Öğreten Pratik Test TEST

5. Ben, sen, herkes, hatta Tanrı’nın varlığını kabul etmeyen 7. “Eğer Tanrı varsa, mutlak güç sahibiyse ve insanın iyiliğini
bir dinsiz bile, Tanrı derken bir şey anlamaktayız. Bu an- istiyorsa neden dünyadaki kötülükleri önlemiyor veya orta-
ladığımız şey nedir? Herhalde en yüksek, en mükemmel, dan kaldırmıyor?” gibi sorular ekseninde şekillen “Kötülük
mümkün olan bütün olumlu nitelikleri taşıması gereken Problemi” Hristiyan Felsefesi’nin önemli problemlerinden
bir varlıktır. Bu en mükemmel varlığı sadece zihnimiz- biridir. Kötülük, Tanrı’nın varlığına ilişkin tartışmalarda
de var olan bir kavram olarak ele almamız mümkün ol-
Tanrı’nın var olmadığına yönelik delil olarak sunulmuştur.
duğu gibi, onu aynı zamanda dış dünyada gerçekten
Tanrı, kötülüğü kaldırmıyorsa ve kötülük de varsa o halde
var olan bir varlık olarak da düşünebiliriz. Bu iki varlığı
Tanrı yoktur, çıkarımında bulunanlar olmuştur. Ancak bu
birbiri ile karıştırırsak hangisi daha mükemmel bir varlık
çıkarım Hristiyan düşünürleri tarafından eleştirilmiştir.
olarak kendisini gösterecektir? Şüphesiz ikincisi. Çünkü
sadece zihnimizde bulunan, dış dünyada bir gerçekli-
Aşağıdakilerden hangisi Hristiyan Felsefesi’nin kötü-
ğe sahip olmayan Tanrı görüşü “en yetkin varlık” olarak
lük problemine getirdiği görüşlerden biri değildir?
açıklanan Tanrı tanımına uymamaktadır. Bu nedenle
………………………………………….. A) Kötülük, insanın bir etkinliğidir.
B) Tanrı dünyadaki kötülüğün nedeni değildir.
Paragrafta boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangi-
sinin getirilmesi uygun olur? C) Kötülük, insanın iradesi dışında gerçekleşir.
D) Kötülük insanın irade zayıflığından kaynaklanır.
A) Tanrı, varlığın ilk nedenidir. E) Kötülük iyinin eksikliği ya da yoksunluğundan meyda-
B) Tanrı’nın varlığından şüphe edilebilir. na gelir.
C) Tanrı, evrendeki düzeninin yaratıcısıdır.
D) Tanrı, tanımı gereği vardır.
E) Tanrı, insan zihnindeki bir kavramdır.

6. Erigena Felsefesi’nde varolan ve varolmayan her şey 8. Aquinolu Thomas’a göre tek başına madde öz değildir.
“doğa” adı altında toplamıştır. Doğa kavramını da kendi
Çünkü bir varlık ancak kendi özüyle bir cins ya da tür al-
içinde üçe ayırır. İlki doğanın en üst basamağı olan “yara-
tında sınıflanabilir. Ancak hiçbir varlık bir tür ya da bir cins
tan ve yaratılmayan doğa” diye adlandırdığı Tanrı’dır. İkin-
cisi, “yaratılan ve yaratan doğadır.” Bu bölümde nesnele- altında maddeden dolayı sınıflandırılamaz. Thomas, aynı
rin ilk nedenleri, ilk idealar yer alır. Üçüncü bölüm dünya şekilde tek başına formun da öz olamayacağını söyler.
ve insanın da içinde bulunduğu, “Yaratılan ve yaratmayan Çünkü öz bir varlığın tanımı aracılığıyla bilinen şey demek
doğadır.” Bu bölüm doğan ve yok olan nesnelerin hepsini olduğu ve varlıklar formu olduğu kadar maddeyi de içer-
içerir. Son bölüm ise “Ne yaratılan ne de yaratan doğadır.”
diği için salt form da bir şeyin özü olamaz. Bu nedenle
Bu bölüm bir dönüş sürecinin son terimi olan Tanrı ola-
ona göre öz bileşik bir yapıdadır. Ancak Tanrı söz konusu
rak anlaşılmalıdır. Tanrı’nın başlattığı yaratım eylemi son
derece gizli bir devinimle bu bölümde yine Tanrı’ya geri olduğunda özün bileşik yapıda olduğundan söz edilemez.
döner. Erigena’ya göre oluşun son bulduğu yerde yeniden Tanrı salt form olduğu için onun özü yalındır.
başlangıç olanağı vardır. Böylece doğanın içinde son baş-
langıçla birleşir. Yukarıda verilen bilgilerden hareketle aşağıdaki yar-
gılardan hangisi Aquinolu Thomas’ın varlık anlayışına
Paragraftan hareketle Erigena’nın “doğa” anlayışı ile
uygundur?
ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Varlığın özü maddedir.
A) Her şeyin başlangıcı ve sonu Tanrı’dır.
B) Tanrı dışındaki tüm varolanlar madde ve formdan olu-
B) Doğa çember şeklindedir.
şur.
C) Evrendeki oluş bir dönüş sürecidir.
C) İnsanın özü ruhudur.
D) Tanrı dışında her şeyin bir sınırı vardır.
D) Salt formdan oluşan hiçbir varlık yoktur.
E) Doğa yok olmaya mahkumdur.
E) Varlığın özü ona biçim veren formdur.

TEST 1. A 2. A 3. E 4. D 5. D 6. E 7C 8. B

Felsefe 16 11. Sınıf


2. ÜNİTE: M.S. 2. Yüzyıl
M.S. 15. Yüzyıl Felsefesi

11.SINIF
FELSEFE

4. FASİKÜL
M.S. 2. Yüzyıl - M.S. 15. Yüzyıl
Arası İslam Felsefesi

KAZANIMLAR

µ M.S. 2. Yüzyıl – M.S. 15 Yüzyıl arasında İslam Felsefesi hakkında bilgi verir.
µ Felsefi düşünce ortamının M.S. 2. Yüzyıl – M.S. 15 Yüzyıl arasındaki karakteristik özellikleri an-
latılır.
µ M.S 2. Yüzyıl – M.S. 15 Yüzyıl Felsefesi’ndeki İslam filozoflarının görüşlerine yer verilir.
µ Örnek metinler üzerinden M.S. 2. Yüzyıl – M.S. 15 Yüzyıl Felsefesi filozoflarının görüşleri analiz
edilir.
µ M.S. 2. Yüzyıl – M.S. 15 Yüzyıl İslam Felsefesi’ndeki bazı görüşler ifade edilir.
4.
FASİKÜL M.S. 2. Yüzyıl - M.S. 15. Yüzyıl Felsefesi

M.S. 2. YÜZYIL - M.S. 15. YÜZYIL ARASI İslam Felsefesi’nde Bazı Felsefi Görüşler

İSLAM FELSEFE’SİNDEKİ BİLGİ PROBLEMİ Naturalistler (Tabiyyun)

İslam Felsefesi’nin bu probleminin tartışılmasında Doğacılar olarak da bilinirler. Onlara göre bilginin
Farabi ve Gazali’nin görüşleri öne çıkmaktadır. Her iki kaynağı duyumlardır. Deist Tanrı anlayışına sahiptirler.
filozof için de bilgi, insana erdem ve mutluluk sağlar. Naturalistler için Tanrı ve insan arasında aracı yoktur. Bu
nedenle Tanrı’nın varlığını kabul ederken kutsal kitapların

🗿 Farabi
ve peygamberlerin varlığını reddederler. Bu akımın en
önemli temsilcisi Razi’dir.
Farabi’ye göre bilginin
Dehriyye (Materyalistler)
oluşmasındaki ilk aşama
insanın herhangi bir konu Bu görüşe göre töz maddedir ve var olan her şey
ile ilgili bir kanaatte bulun- maddeden oluşmuştur. Bu nedenle bu akımı savunlar
ması ile başlar. Eğer bu Tanrı’nın varlığını kabul etmez. Dehriyye görüşünün en
kanaatin nesneye uygun- önemli temsilcisi İbnü’r Râvendi’dir.
luğu söz konusu ise artık Batınilik
bu kanaat bir bilgiye dö-
En önemli temsilcisi İbn Maymûn olan Batınilik görü-
nüşmüştür. Bu nedenle
şü kutsal kitaplarda yazılanların görünenin dışında gizil bir
Farabi’ye göre kanaatler
anlamı olduğunu savunur. Bu nedenle kutsal kitaplardaki
en başında bir bilgi olmasa da insan zihninin dışında bir
harf ve sözcüklerin daha derin anlamlarını bulmak için
karşılığı tespit edildiğinde artık kesin bir bilgidir.
çalışırlar.
İhvanı Safa
🗿 Gazali
Farklı alanlardaki düşünceleri bir araya getirerek bir
Gazali’ye göre doğru bilgi- ansiklopedi oluşturmaya çalıştıkları için, İslam ansiklope-
ye ulaşmak için kullanılan dicileri olarak da bilinirler. Bu görüşe göre insanın kutsal
akıl ve duyular insanı ya- kitaba uygun, adil ve erdemli bir yaşam sürmesi gerekir.
nıltır. Çünkü duyular insa-
Meşşailik Felsefesi
nın içinde bulunduğu ko-
şula göre farklılık İnancı akla dayalı olarak ele alan bu görüş, Platon ve
gösterebilir; bu da kesin çoğunlukla Aristoteles etkisinde kalmıştır. Meşşailik felse-
bilginin duyular tarafından fesi Teist bir Tanrı görüşüne sahiptir. Bu nedenle evren
ulaşılacak bir şey olmadı- Tanrı tarafından yaratılmıştır ve insan ve Tanrı arasında
ğını bize gösterir. Bununla aracı olan peygamberler ve kutsal kitaplar vardır. İslam
birlikte akılda gerçekte var Felsefesi’nde en yaygın etkiye sahip olan Meşşailik
olmayan bir şeyi tasavvur edebilir. O halde akıl da tıpkı du- Felsefesi’nin önemli temsilcileri El Kindi, Fârâbî ve İbn-i
yular gibi kesin bilginin bir yöntemi olamaz. Gazali’ye göre Rüşd’dür.
kesin bilginin kaynağı yaratıcının insanın kalbine doğurdu- İşrakilik Felsefesi
ğu nurdur. Bu nur sezgidir (kalp gözü). Gazali, insanın bilgi-
İşrakilik Felsefesi’ne göre akla ve mantığa uygun olan
yi böyle bir süreç sonucunda elde edebileceğini savunur.
bilgi doğru bilgi değildir. Doğru bilgiye ulaşmak ancak
mistik tecrübe ile mümkündür. Bu nedenle hakikate ulaş-
manın yolu sezgi veya bir iç aydınlanmadır. Şehabettin
Sühreverdi, önemli temsilcilerindendir.

Felsefe 2 11. Sınıf


4.
M.S. 2. Yüzyıl - M.S. 15. Yüzyıl Felsefesi FASİKÜL

M.S. 2. YÜZYIL – M.S. 15. YÜZYIL FELSEFESİ’NDE Bu nedenle A. Thomas, “İnanayım diye biliyorum.”görüşü-
AKIL VE İNANÇ İLİŞKİ nü savunur. Skolastik Dönem’in filozoflarından Ockhamlı
William, inanç ve akılı birbirinden ayrı, iki bağımsız alan
olarak kabul eder. Bu nedenle hem inancın akla, hem de
aklın inanca müdahalesini reddeder.
İslam Felsefesi’nde İnanç ve Akıl İlişkisi
İslam Felsefesi, Hristiyan Felsefesi’nden farklı olarak
inanç ve akıl probleminde inancın ve aklın bilgisinin çe-
lişmediğini; akıl yoluyla da inanılabileceğini savunur. Bu
nedenle inanç ve akıl ilişkini tartışan İslam kelamcıları ile
İslam filozofları arasında farklılıklar olsa da temelde bir
uzlaşma söz konusudur. Aralarındaki fark, İslam filozofla-
M.S. 2. - M.S. 15. yüzyıl arasındaki süreç boyunca
rını problemi teolojiyi de işin içine katarak çözmeye çalı-
Hristiyan ve İslam filozofları inanç ve akıl arasındaki iliş-
şırken; İslam kelamcılarının problemi daha çok felsefi
kiyi açıklamaya çalışmışlardır. Bu dönem felsefesinin genel
açıdan irdelemiş olmalarıdır. Mutezile Akımı’nın kelamcı-
amacı inancı akla dayalı temellendirmektir. Aklı felsefenin
ları akıl yoluyla insanın hem kendisinin ve doğanın hem
içinde; inancı da dinin içinde ele alan bu filozoflar akıl ve
de Allah’ın ve yarattıklarının bilgisine ulaşabileceğini sa-
inanç arasındaki ilişkiyi felsefe ve din arasındaki ilişki
vunur. Maturidi Akımı’nın kelamcıları ise Allah’ın varlığına
olarak kabul etmişlerdir. Bu düşünceyi temele alarak bu
ilişkin oluşturulan bazı hurafeler vardır. Bu hurafelerden
dönemdeki filozoflar hakikatin inanca dayalı olduğunu
kurtulmanın bir yöntemi de akıldır. Akıl, Allah’ın varlığının
savunmuşlardır.
bilgisine ulaşmak için bir yöntem olarak kabul edilir. İslam
Hristiyan Felsefesi’nde Akıl ve İnanç İlişkisi
filozoflarından Gazali’ye göre akıl, kesin bilgiye ulaşmada
Hristiyan Felsefesi’nde akıl ve inanç arasındaki ilişki, yetersiz olsa da inancın bilgisinin bilinebilmesi ve onay-
farklılıklar gösterse de daha çok inanç merkezindedir. lanması için gereklidir. Gazali vahiy bilgisini akıl bilgisinden
Hristiyan Felsefesi’nde akıl inancı anlamak ve temellen- önce olduğunu kabul eder. Bu nedenle hakikat inancın
dirmek için vardır. Bu durumda Hristiyan Felsefesi için bilgisindedir ve inancın bilgisine ancak sezgi (kalp gözü)
öncelikli olan inanmaktır, diyebiliriz. Hristiyan Felsefesi’nin ile ulaşılabilir. El Kindi ise, hakikate ulaşmak için hem akıl
iki dönemi ele alındığında Patristik Dönem ile Skolastik hem de inancın gerekliliğini savunur. Her ikisinin bilgisi de
Dönem’deki akıl ve inanç ilişkisi farklılık göstermektedir. doğru bilgiye ulaştırır. Ona göre inanca akılla ulaşmak
Patristik Dönem’in başlarında Tertullianus, akılın sınırlı bir mümkündür. Farabi, akıl ile inancın yani felsefe ile dinin,
yapısının olduğunu ve bu nedenle akıl ile her şeyin bile- konu ve amaçlarının aynı olduğunu savunur her ikisinin
nemeyeceğini savunur. Akılla ulaşılamayan bilgiye ancak de amacı, insanı en yüksek mutluluğa ulaştırmaktır.
inançla ulaşılabileceğini ileri sürer. Böylece “Akıl almaz Farabi’ye göre akıl insanı, hakikatin bilgisine ulaştırır. Akıl
olduğu için inanıyorum.” yargısını ortaya koymuş olur. Bir ve mantık yoluyla inancın konularının kanıtlanabileceğini
diğer Patristik Dönem düşünürü Clemes Tertullianus’un savunan Farabi, akıl ve inancın; felsefe ile dinin çelişme-
görüşüne karşı çıkar. Ona göre inanılan şeyin akıl tara- diğini savunur. İbni Rüşd’e göre de akıl ile inanç birbiriy-
fından onaylanmasının zorunlu olduğunu savunur. Böylece le çelişmez. Hatta her iki alanın uyum içinde olduğunu
akılcı bir inanç anlayışıyla “Anlamak için inanıyorum.” savunur. Çünkü Kur’an-ı Kerim açıkça var olanların akıl
yargısını ortaya koyar. Skolastik Dönem’in başları da ile kavranabileceğini söyler. Ona göre akılsal olan inanç-
Clemens’in düşüncesi benimsenmiş olsa da ileri zaman- sal olandır. Bu nedenle akıl insanı hakikate ulaştırabilir.
larda Aquinalı Thomas, inanç ile aklın birbirinden farklı
alanlar olduğunu savunarak “Anlamak için inanıyorum”
yargısını eleştirir. Ona göre bu iki alan birlerinden farklıdır
ancak yine de iki alan arasında bir ilişki söz konusudur.

11. Sınıf 3 Felsefe


4.
FASİKÜL M.S. 2. Yüzyıl - M.S. 15. Yüzyıl Felsefesi

M.S. 8. - M.S. 12. YÜZYIL ARASINDAKİ ÇEVİRİ


Örnek 1
FAALİYETLERİNİN İSLAM VE BATI

Din Felsefesi ve Teoloji birçok ortak konuya sahip olma- FELSEFELERİNE ETKİSİ
sına karşın bakış açısı ve kullanılan yöntemler nedeniyle birbir-
lerinden farklılaşmaktadır. Söz gelimi teolog, bir dine yönelik ön
kabullerden veya vahiyden hareket ederek değerlendirmede
bulunurken felsefeci, düşüncelerini herhangi bir ön kabule da-
yandırmaz ve rasyonelliği esas alarak ifade eder.

Buna göre aşağıdakilerden hangisi felsefecinin


“Tanrı” kavramını ele alış biçimini en iyi ifade eder?

A) Tanrı’nın varlığı felsefi açıdan tutarlı bir kabul değildir.


B) Tanrı çeşitli vahiyler yoluyla kendisini insanlara tanıtmıştır. M.S. 2 - M.S. 15. yüzyılda yapılan çevirilerle medeni-
C İyilik, doğruluk ve adalet gibi kavramlar Tanrı’dan bağımsız yetler farklı alanlara ait düşünceleri kendi dillerine kazan-
düşünülemez. dırmışlardır. Kendi dillerine çevrilen bu düşünceler üzerine

D) Tanrı bütün dogmalardan bağımsız olarak ele alınmalıdır. yorumlar yapmışlar; hatta bu düşüncelerden hareketle
özgün düşünceler ortaya koymuşlardır. Bu çeviri faaliyet-
E) Tanrı bu dünyada insanı düşünmeye, üretmeye ve felsefi
leri zamanla farklı kültürlerin birbirlerini tanımalarına ve
analize uygun bir tarzda yaratmıştır.
yeni düşüncelerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu
2017 YGS çalışmalar sonucunda bilim ve felsefe merkezleri kurulmuş;
bu merkezler de bilim ve felsefede gelişmeler kaydedil-
miştir. 8. yüzyılda Hristiyan inancını akla dayalı olarak
Örnek 2 temellendirmek amacıyla Platon ve Aristoteles çevirileri
yapılmaya başlanmıştır. Bu çevirilerde Hristiyan inancına

Teoloji ve Din Felsefesi alanları birbiri ile karıştırılmama- destek olabilecek düşünceler seçilmiş; çeviri bu bölümler-

lıdır. Her ne kadar iki alanda da Tanrı ve evrenin oluşumu gibi le sınırlanmıştır. Bu nedenle 8-9. yüzyıl Hristiyan coğraf-

konular ele alınsa da bu konuları ele alış tarzları ve kullandıkları yasındaki çevirilerin amacının Hristiyan inancına bir temel

yöntem açısından birbirlerinden farklıdırlar. Teoloji incelediği oluşturmaya çalışmak olduğunu söyleyebiliriz. 8. yüzyıl ve

konuyu inancın sınırları içinde ele alırken; Din Felsefesi, din ol- 9. yüzyıl arasındaki süreçte Yunan, Hint ve İran medeni-
yetlerinden yapılan çeviriler İslam coğrafyasında felsefe
gusunu eleştirel bir tutumla akla dayalı olarak ele alır.
ve bilimdeki gelişmelerin zemini hazırlamıştır. Bu çeviriler
Buna göre aşağıdakilerden hangisi filozofu teolog- için merkezler kurulmuştur. 9- 12. yüzyıl arasındaki Abbasiler
döneminde birçok Antik Çağ Felsefesi eserleri Arapça’ya
dan ayıran bir özellik değildir?
çevrilmiştir. Harun Reşit döneminde fethedilen yerlerden
A) Tanrı ile evren arasındaki ilişkiyi eleştirel bir yaklaşımla ele toplanan eserler, Bağdat’ta Beyt’ül Hikme adında kurulan
alır. kütüphaneye konulmuştur. Arsitoteles’in “Organon” adlı
eseri ile Porphyrius’un “İsagoji” adlı eseri, bu dönemde
B) Evrenin oluşumunu tüm dogmalardan bağımsız olarak ele
yapılan önemli çeviriler arasındadır. Bu çeviriler sayesinde
alır.
İslam Coğrafyası’nda elde edilen bu gelişmeler Batı’nın
C) Tanrı’nın varlığını ele alırken bir dine yönelik tüm ön kabul-
tekrar Antik Yunan Felsefesi üzerinde çalışmaya başlama-
lerden uzak durur. sına yol açmıştır. İslam dünyası etkisi ile başlayan bu geri
D) Ele aldığı konuları açıklarken vahiyden yararlanır. dönüş, Rönesans Dönemi’nin bir hazırlayıcısı olmuştur.
E) Din olgusunu akıl yoluyla açıklamaya çalışır.

Felsefe 4 11. Sınıf


4.
M.S. 2. Yüzyıl - M.S. 15. Yüzyıl Felsefesi FASİKÜL

M.S. 2. YÜZYIL - M.S. 15. YÜZYIL FİLOZOFLARININ 🗿 Fârâbi (870 - 950)

FELSEFİ GÖRÜŞLERİNİN ANALİZİ İslam Felsefesi’nin öne

🗿 Augustinus (354 - 430) çıkan filozoflarından Fa-


rabi, felsefe, matematik,
Aziz Agustinus olarak doğa bilimleri ve müzik
da bilinen filozof, Hristiyan alanlarıyla ilgilenmiştir.
Felsefesi’nin en önemli ismi- Aristoteles’in birçok eser-
dir. Augustinus, Hristiyan lerini inceleyip yorumla-
inancına bir sistem kazandır- mış; Aristoteles Felsefe-
mış; Hristiyan öğretisini bir- si’ni derinlemesine tetkik
lik, bütünlük içinde ele almış- etmiştir. Kendi felsefesini
tır. Hristiyan inancının de buradan aldığı ilham
konularını felsefi bir temelde ve ilkeler doğrultusunda geliştirmiştir. İslam coğrafyasında
ele alan Agustinus Hristiyan Aristoteles “Muallimi Evvel” (birinci öğretmen), Farabi de
Felsefesi’nin en güçlü düşü- “Muallimi Sani” (ikinci öğretmen) olarak bilinir. Farabi’ye
nürü olarak kabul edilir. Agustinus’un felsefesi iki konu üze- göre insanın en yüksek amacı mutluluğa ulaşmaktır. Mutlu-
rinde yoğunlaşır: Bunlar Tanrı ve ruhtur. Augustinus, yara- luk ise ancak insanın evrenin yaratılışı ve yaşamın amacını
tan ile yaratılan arasında öz bakımından aşılmaz bir anlamasıyla kazanılabilir. Bu nedenle felsefi düşünce mut-
başkalık olduğunu kabul eder. Ona göre Tanrı birdir ve her luluğun bir şartıdır. Farabi’ye göre, devlet insanların ihtiyaç-
an her yerdedir. Tanrı’nın yarattıkları ise önceli ve sonralı- larını karşılamak ve insanlar arasındaki düzenin sağlanmak
dır. O halde Tanrı zaman dışında iken (öncesiz ve sonrasız) için kurulmuştur. Devletin en yüksek amacı insanların mut-
yarattıkları zaman içindedir (önceli ve sonralı). Bu nedenle luluğunu sağlamaktır. Bu da ancak adi ve erdemli bir dev-
var olan her şeyin varlık sebebi Tanrı’dır ama Tanrı varlığını letle mümkündür. Böyle bir devletin yöneticileri de bedenen
hiçbir şeye borçlu değildir. Augustinus’ta Tanrı, evreni öz- ve ruhen sağlam, zeki, öğrenme ve öğretmeyi seven, dü-
gür istenciyle yaratmıştır. Tanrı tarafından özgür olarak ya- rüst, adil ve erdemli olmalıdır. Devlet ve yöneticiler ile ilgili
ratılan ilk insan Adem sahip olduğu özgürlüğü ile günah iş- söyledikleri Platon’un filozof yönetici görüşü ile benzerlik
lemiştir. Bu günah insanın Tanrıdan kopmasına neden göstermektedir. Farabi için yöneticiler dile getirilen bu özel-
olmuştur. Bu günah Ademin soyundan gelen tüm insanlığa liklere sahip olmazlarsa, toplumdakiler mutsuz olacaktır.
geçmiştir. Böylece insan kötüyü seçmeye meyilli bir varlığa Bu da devletin yıkılmasına sebep olur. Farabi’nin önemli
dönüşmüştür. Agustinus’a göre kötüye yönelmeden insanı eserleri:
uzak tutacak olan insanın kendi iradesi ile Tanrı’ya yönel-
Medinetü’l Fazıla (Erdemli Şehir), İhsâ-il Ulûm (İlimlerin
mesidir. Agustinus’un önemli eserleri:
Sayımı), Merâtib-ül Ulûm (İlimlerin Mertebeleri), Kitâb-ü
İtiraflar, Ruhun Ölümsüzlüğü, İrade Özgürlüğüne Dair,
Tahsil-il Saâde (Mutluluğu Kazanma).
Gerçek Dine Dair, Akademi Mensuplarına Karşı ve Tanrı
Devleti Üzerine

11. Sınıf 5 Felsefe


4.
FASİKÜL M.S. 2. Yüzyıl - M.S. 15. Yüzyıl Felsefesi

Faal Akıl, maddi dünyayı ve insan ruhlarını oluşturur


Örnek 3 ve yönetir. İnsana bilgiye ulaşabilecek yetkinliği sağlayan
Faal Akıl’dır. Faal Akıl, varlık ve yokluk içindeki maddi
Agustinus’un varlık cetvelinde daha iyi ve daha değerli dünyayı oluşturur. Maddelerin kendi başına varlığı söz
olan varlık en üstte yer alır. Bu nedenle en yetkin ve mutlak konusu değildir. Faal Akıl’ın ona verdiği tözler ve formlar
iyi varlık olan Tanrı varlık cetvelinin en üstünde yer alır. İnsan içinde varlık kazanır. İbn-i Sina’ya göre iki farklı varlık
hem beden hem de ruha sahip olduğu için Tanrı’dan sonra en alanı vardır. Bunlar; duyularla kavranabilen varlık alanı ve
değerli varlık olarak ikinci sırada gelir. En altta ise maddi varlık akıl ile kavranabilen varlık alanıdır. Belli bir mekânda yer
vardır. kaplayan, niteliği ve niceliği olan, duyulara açık varlıklar
duyularla kavranabilen varlık alanına aittir. Duyularla elde
Aşağıdakilerden hangisi Agustinus’un varlık anla-
edilen tekil varlıklara ait bilgiler sayesinde akıl ile ulaşılan
yışına uygun değildir?
genel (tümel) varlık alanı ise akıl ile kavrana bilen varlık
A) Maddi varlıklar en az değeri olan varlıklardır. alanıdır. İbn-i Sina’nın önemli eserleri:
B) En değerli varlık Tanrı’dır. Risale fi-İlmü’l-Ahlak (Ahlakla İlgili Risaleler), İşaret
C) Hakikatten en uzak varlık en az değerli olan varlıktır. ve’l-Tembihat (İşaretler ve Tembihler), El-Kanun fi’t Tıp (Tıbbın
Kanunu), Kitab’ül-Necat (Kurtuluş Kitabı)
D) Ruh bedenden daha değerlidir.
E) Bütün var olanlar aynı değere sahiptir.

Örnek 4
🗿 İbn-i Sina (980 - 1037)

Felsefe tarihi boyunca filozoflar, Tanrı kavramından farklı


Orta Çağ Hristiyan dün- şeyler anlamışlardır. Örneğin, Antik Çağ filozoflarında Tanrı
yasında “Avicenna” adıyla evrenin oluşturucusu değil; mimarı olarak ele alınırken, Hris-
tanınan İslam filozofu İbn-i tiyanlık ve İslam dinlerinin etkisiyle filozofların Tanrı kavramına
Sina, hem İslam hem de yaklaşımları da değişmiş; Tanrı; bir mimar değil; yoktan var
Hristiyan coğrafyasında bü- eden bir yaratıcı olarak ele alınmaya başlanmıştır. Böylece
yük bir üne sahip olmuştur. Antik çağın evrenin düzenleyici ilkesi olarak tanımladığı Tanrı
İbn-i Sina, Aristoteles ve kavramı; Orta Çağ filozoflarında evrenin ve tüm var olanların
Platon’un felsefelerini sentez- yaratıcı, oluşturucu ilkesine dönüşmüştür.
leyerek kendi özgün felsefi
Buna göre Orta Çağ filozoflarının Tanrı tanımıyla
görüşünü ortaya koymuştur. İbn-i Sina’nın felsefesinde aynı
ilgili aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz?
zamanda İslam kelamcılarının ve İslam felsefecilerinin de
etkisi görülmektedir. İbn-i Sina, sadece felsefe ile değil A) Ezeli ve ebedidir.
aynı zamanda teoloji, fizik, matematik ve tıp alanlarıyla da B) Tektir.
ilgilenmiştir. İbn-i Sina evrenin zorunlu bir varlıktan taştı-
C) Yaratılmamıştır.
ğını savunur. Bu zorunlu varlık, kendi varlık nedenini
D) Evrene müdahale etmez.
kendinde taşıyan varlık olan Tanrı’dır. Tanrı, evrenin var-
E) Her şeyin yaratıcısıdır.
lığından ayrıdır ve ondan önce gelir. Bu zorunlu varlıktan
taşma (sudûr) sonucu bir Akıl ortaya çıkar. Fakat bu akıl,
daha önce gelenden taştığı için artık tek değildir, Tanrı ile
birlikte varolur. Bu ilk akıldan bir başka akıl çıkar ve onun-
cu akla kadar taşma devam eder. Onuncu ve sonuncu
akıl “Faal Akıldır” (işleyen akıl).

Felsefe 6 11. Sınıf


4.
M.S. 2. Yüzyıl - M.S. 15. Yüzyıl Felsefesi FASİKÜL

İnsan kalbini temizleyebilirse var olan her şeyi, sezgi


Örnek 5 yoluyla, aracısız olarak kavrayabilir. Kalp gözü açık kimse
olan biteni daha iyi anlar ve bilgilerine değişmez bir daya-
İbn Sînâ varlığı üçe ayırır. Bunlar: Zorunlu varlık, müm- nak bulur. Gazali’nin önemli eserleri:
kün varlık, mümkün olmayan varlıktır. Zorunlu varlık, varlığını
El- Münkız Mine’d Dalâl (Hakikate Giden Yol), Tehâfütü’l-
başka bir varlığa muhtaç olmayan, ezeli ve ebedi var-
felâsife (Filozofların Tutarsızlığı), Fedâihu’l-Bâtıniyye (Batıniliğin
lıktır. Mümkün varlık, somut olarak var olan, duyular
İçyüzü) .
aracılığıyla algılanan ve sonradan yok olan varlıktır. Müm-
kün olmayan varlık ise varlığı mantıksal olarak kabul
edilen varlık türüdür. Ona göre, bütün mümkün ve müm-
kün olmayan varlıklar, varlıklarını zorunlu varlığa borçludur.
Zorunlu varlık taşarak diğer varlıkları oluşturur. Örnek 6

Buna göre İbn Sina’nın varlık anlayışının İslam felsefe- Gazali, doğadaki nedenselliğe yönelik şüpheci bir yakla-
sinde bilinen adı aşağıdakilerden hangisidir? şım sergiler. Ona göre filozoflar, doğadaki düzeni doğa yasası
A) Vahdet-i Vücut dedikleri ilkelerle açıklar. Buna göre doğada olup biten hiçbir
B) Batınilik şey bu ilkelere aykırı olamaz. Ancak Gazali için filozofların ne-
C) Sudûr Nazariyesi densellik dedikleri şey, terimlerin ve bu terimlere karşılık gelen
D) Dehriyye nesnelerin birbirini gerektirmesi değil, olayların birbiri ardı sıra
E) İhvanı Safa gelmesinden ibarettir. Çünkü ateş ile yanma arasındaki ilişkiye
bakıldığında ateşin yakmayabileceğini düşünmek mantıksal
olarak çelişkili değildir.

Gazali’nin bu parçada nedensellikle ilgili düşünce-


sini aşağıdakilerden hangisi ifade etmektedir?
🗿 Gazali (1058- 1111)
A) Doğadaki her şey doğal nedenlerden meydana gelir.
Bağdat’taki ünlü Nizamiye
B) Aynı koşullar altında hep aynı sonuçlar ortaya çıkar.
Medresesi’nde müderrislik ya-
pan Gazali, geçirdiği bir inanç C) Neden sonuç ilişkisi tanrısal iradenin sonucudur.
bunalımı sonucu görevinden D) Doğa denilen karmaşık yapıda, mucize veya rastlantı söz
ve ailesinden ayrılarak Suriye, konusu değildir.
Mekke ve İran’da dersler ver- E) Neden ve sonuç arasında doğada zorunlu bir ilişki yoktur.
meye adamıştır. Doğduğu ken-
te döndükten sonra kendisini
2018 TYT
felsefe çalışmasına adamış,
kendi içine kapalı, mistik bir ya-
şam sürmüştür. Gazali’ye göre duyulardan gelen veriler
yanıltıcıdır. Bununla birlikte akıl sınırlıdır; bütün konuları
kavramakta yetersizdir. Aklın ilkeleri bir kesinlik ifade etme-
diği için aklın ötesinde bir dayanak noktası aranmalıdır. Bu
dayanak noktası sezgidir (kalp gözü). Bilgi insan gönlüne
Allah tarafından atılan bir nur, bir ışık olarak iner. İnsanın bu
ışığı fark edebilmesi ve kalp gözünün açılabilmesi için arzu
ve tutkularını bastırmış, kalbini tamamen bunlardan temiz-
lemiş olması gerekir.

11. Sınıf 7 Felsefe


4.
FASİKÜL M.S. 2. Yüzyıl - M.S. 15. Yüzyıl Felsefesi

İbn-i Rüşd sadece din ve felsefenin birbiri ile çelişmedi-


Örnek 7 ğini savunmaz. O aynı zamanda “iki kardeş ya da iki dost”
gibi görmüştür. Bu nedenle felsefenin temelinde var kabul
Gazali, insanın kendi öz varlığına ve dış dünyada görü- edilen akıl ile vahiy çatışmasını ortadan kaldırmak İbn-i
len hayret uyandırıcı güzelliklere nazar etmesinin ve Allah’ı bil- Rüşd’ün en büyük amacıdır.
mesini, O’nu hayvandan ayıran en büyük özellik olarak görür.
Ona göre felsefe ile din aynı yolda, aynı hakikatlere ulaş-
O’na göre aklı başında bir insanın bu güzelliklere bakıp bun-
maya çalışan iki disiplindir. Aralarındaki tek fark, birbirlerin-
ların bir yaratıcıdan müstağni olduğunu düşünmesi mümkün
den farklı yöntemler kullanmalarıdır. Aynı hakikat felsefede
değildir. Gazali, güzelce örülmüş bir ipek kumaşı buna örnek
bilimsel bir tarzla ele alınırken; dinde ise, hitabet ya da im-
gösterir ve bu kumaşın, her türlü kudretten yoksun bir terzi
gesel bir tarzla ele alınır. O halde İbn-i Rüşd’e göre felsefe
tarafından meydana getirildiğini söyleyen kişinin, bu sözüyle
ve din farklı araçları kullanıp aynı hakikati ulaşmaya çalışan
yalnızca cehaletini açığa vurmuş olacağını dile getirir.
iki alandır. İbn-i Rüşd’ün önemli eserleri:
Gazali’nin bu sözleri, Tanrı’nın varlığı ile ilgili delil- Tehafut et Tehafut el- Felasife (Felsefecilerin Tutarsızlığının
lerden hangisi ile ilişkilendirilir? Tutarsızlığı), El külliyat Fi’t Tıbb (Tıp Konusunda Toplu Eserler),
Faslu’l- Makal (Felsefe- Din İlişkisi) .
A) Ontolojik - Dini Tecrübe
B) Nizam - Estetik
C) Kozmolojik - Ahlak
D) Ontolojik - Estetik
E) Nizam - Ahlak
2018 KPSS ÖABT/DKAB

Örnek 8
🗿 İbn-i Rüşd (1126 - 1198)
İbn-i Rüşd’e göre İslam dininden önce ortaya konmuş
İbn-i Rüşd; felsefe, astrono- düşünce ürünleri araştırılmalı, anlamaya çalışılmalıdır. İslam
mi, hukuk gibi farklı alanlara dini bunu emreder. Bu nedenle bu araştırmalar insanı Allah’tan
ilgi duymuş; özellikle Aristo- uzaklaştırmaz, aksine O’na yaklaştırır.
teles’in birçok eserini çevir-
Aşağıdakilerden hangisi İbn-i Rüşd’ün görüşüne
miş ve yorumlamıştır. Batı
uygun değildir?
dünyası Aristoteles’i, İbn-i
Rüşd’ün eserleriyle tanımış- A) Akıl ile din farklı birbiri ile çatışır.
tır. Aristoteles’in felsefesine B) Hakikatin peşinde olmak dini bir ödevdir.
getirilen yorumları Yeni-Pla-
C) Dini kaynakların dışındaki bilim, ahlak, hukuk alanlarının
toncu etkilerden arındıran
bilgilerine ihtiyaç vardır.
İbn-i Rüşd, Batı’da “Averroes” adıyla bilinir. Kendisini bütü-
D) Aklın bilgisi ile dinin bilgisi arasında bir ilişki vardır.
nüyle felsefeye adayan İbn-i Rüşd’ün asıl amacı, felsefe ile
İslam dininin çelişmediğini kanıtlamaktır. Bu nedenle Teha- E) Bilgiyi araştırma ve geliştirmek Allah’ın emridir.
fut et Tehafut el- Felasife (Felsefecilerin Tutarsızlığının Tu-
tarsızlığı) adlı bir kitap yazmıştır. Bu eser Gazali’nin Teha-
füt’ül- Felasife (Felsefe’nin Tutarsızlığı) adlı kitabına bir
cevap niteliğindedir.

Felsefe 8 11. Sınıf


4.
M.S. 2. Yüzyıl - M.S. 15. Yüzyıl Felsefesi FASİKÜL

M.S. 2. YÜZYIL- M.S. 15. YÜZYIL FELSEFESİ’NDE duygusuna sahip olması ile diğer varlıklardan ayrılır. Bu
nedenle sadece insan sevgili var olanların güzelliğini gö-
ÖRNEK DÜŞÜNCELER
rüp; Tanrı’nın varlığını kavrayabilir. İnsan bunu yaparken
Tasavvuf Felsefesi, özü itibariyle insanın nefsinin ve de başkalarının ayıp ve kusurlarını araştırmayacak sade-
arzularının baskısından kurtulması mücadelesidir. Bu mü- ce kendi yaşamını anlamı kılmak için çaba harcayacaktır.
cadele ömür boyu sürer. İmanla ve ibadetle yaşayarak Mevlânâ’ya göre herkes kendi kusurlarını düzeltmeye
yapılır. Tasavvuf Düşüncesi “Vahdet-i Vücut” anlayışı ile çalışırsa, toplumun ahlâkî seviyesi yükselir.
temellenir. Vahdet-i Vücut, yaratan ile yaratılanın tek kay-
nak olan Tanrıdan geldiğini ve Tanrı’yla bir olduğunu sa-
vunan görüştür. Tasavvuf Düşüncesi’nin başlıca amacı,
🗿 Yunus Emre (1241-1321)

dinin insana yüklediği görevlerin altında yatan derin anla- Yunus Emre Vahdet-i
mı bulmak ve insan yaşamının gerçek anlamını kavramak- Vücut anlayışını benimsemiş
tır. İnsanın görevi, hakikati bulmak için, erdemli bir yaşa- önemli bir Tasavvuf düşünü-
ma yönelmektir. rüdür. Ona göre Allah, insanı
Tasavvuf Düşüncesi, İslamiyet’ten sonra ilk Türk dev- yaratırken ona kendinden bir
letleriyle beraber başlamakla birlikte özellikle İran ve Türk pay vermiştir. İnsanın bilince
şairler tarafında geliştirilmek ve yayılmaktaydı. Bu dönem- sahip olduğunu savunan Yu-
de Tasavvuf Düşüncesi halka indirgenmekle beraber sa- nus Emre, bu bilinç ile insa-
rayı da etkisi altına almaktaydı. Tasavvuf Düşüncesi aynı nın Allah’ın varlığının bilgisine ulaşabileceğini ileri sürer.
zamanda Yunan Felsefesi anlayışı ile harmanlanmaktadır. Böylece insan Allah’a karşı bir aşk duyar. Bu ilahi aşkla in-
Tasavvuf Düşüncesi’nin merkezinde dini kitaplar olmakla san aldığı kararlarla ve davranışlarıyla Allah’a yaklaşır. Bu
beraber dinin kitaplara bağlı da kalınmamıştır. Hakikat süreç insanı olgunlaştırır; dünyevi hırs ve çıkarlardan uzak-
arayışı evrenin sırlarında olduğu düşüncesi ağırlık göste- laştır.
rir. Evren çözülemeyecek kadar sırlarla doludur. Tasavvuf
Düşüncesi sıtlatın Mutlak Varlık (Tanrı) ile alakalı olduğunu
düşünür. Bütün evrendeki sırlar tanrıya ulaşmak içindir.
Bu yüzden Vahdet-i Vücut anlayışı benimsenir. Örnek 9

🗿 Mevlana (1207-1273) Tasavvuf düşünürü Yunus Emre’ye göre, insan mutlu


olmak için bedensel yanına yönelmemeli; dünyevi kaygılardan,
arzulardan ve isteklerden uzak durmalıdır. Çünkü beden de
Anadolu’nun Tasavvuf dünyevi olan her şey gibi ölümle son bulacaktır. İnsan bunun
Felsefesi’nin en önde gelen farkında olmalıdır. Bu gerçeğe yüz çevirenlerin erdemsiz ol-
temsilcilerinden biri duğunu söyleyen Yunus Emre’ye göre dünyadaki kötülüğün
Mevlana’dır. Anadolu insanı sebebi erdemsizliktir.
ona büyük sevgi, saygı bes-
lemiş ve düşüncelerini be- Buna göre aşağıdakilerden hangisi Yunus Em-
nimsemiştir. İnsanın kutsal re’nin düşüncesine uygun değildir?
olduğunu kabul eder
A) Mutluluk insanın iradesine bağlıdır.
Mevlana’ya göre Tanrı insanı
B) Dünyevi kaygılar insanı kötülüğe iter.
yaratmış ve ona ruhundan
C) İnsan ölmeden önce dünyanın tadını çıkarmalıdır.
üflemiştir. O halde insan
Tanrı’dan pay taşımaktadır. Bu nedenle Mevlana’ya göre D) Bedensel istekler kötülüğün sebebidir.
kim olursa olsun; kadın- erkek, dindar- ateist, zengin-fakir, E) Erdemli insan mutlu insandır.
herkes saygıya değerdir. Mevlâna’ya göre insan sevgi

11. Sınıf 9 Felsefe


4.
FASİKÜL M.S. 2. Yüzyıl - M.S. 15. Yüzyıl Felsefesi

🗿 Hacı Bektaş-ı Veli (1209-1271)


Örnek 11

Hacı Bektaş-ı Veli’nin felse-


“Bu hastalık amansız bir hâle geldi ve yaklaşık olarak
fi görüşü, Allah sevgisi, insan
iki ay sürdü. Bu iki aylık süre içinde ben fiilen “safsatacı”
sevgisi, yardımlaşma, hoşgörü,
(her şeyden şüphe eden) bir hâl üzereydim. Ancak içinde
eşitlik, adalet kavramları üzerine
bulunduğum bu durumu kimseye söylemiyor, sözlü olarak
temellendirilmiştir. İnsanın,
ifade etmiyordum. Nihayet Cenabıhak beni bu aman-
Allah’ın bir parçası olduğunu
sız hastalıktan kurtardı. Vicdanım tekrar eski sağlıklı hâline
savunan Hacı Bektaş-ı Veli,
kavuştu. Artık vicdanım zorunlu akli bilgileri makbul ve
aydınlığa sadece Allah’ın aşkı
geçerli görmeye, onlara güvenmeye ve doğruluklarını
ile ulaşabileceğini söyler. İlahi
kabul etmeye başladı. Bu bunalımdan peş peşe deliller
aşk insanın kendi yaşamını düzenlemesine yol açar. İnsan
getirmek veya güzel sözleri ardı ardına sıralamak yoluyla
bütün yaratılmışları sevmeli ve onlara karşı dürüst, tevazu
kurtulmuş değildim. Bu hastalıktan sadece Cenabıhakk’ın
sahibi, hoşgörülü ve emin olmalıdır.
gönlüme akıtmış olduğu bir nur sayesinde kurtulabilmiştim.
Hakikati keşif, işte bu nurdan beklenmelidir.”

Gazali
Örnek 10
Parçada “Cenabıhakk’ın gönlüme akıtmış olduğu
bir nur sayesinde kurtulabilmiştim” ifadesiyle Gazali
“Sakinlerinin ancak mutluluğa erişmek maksadıyla aşağıdakilerden hangisini anlatmak istemiştir?
yardımlaştıkları bir şehir, erdemli bir şehir olur. Bütün
A) Hakikate duyular aracılığıyla ulaşılacağını
şehirleri mutluluğa erişmek maksadıyla el ele vererek
B) Hakikate akıl ile ulaşılacağını
çalışan bir millet de erdemli bir millettir. Bütün
C) Hakikate sezgi ile ulaşılacağını
milletleri, mutluluğa ulaşmak maksadıyla el birliğiyle
D) Hakikate deney ile ulaşılacağını
çalışan bir dünya da erdemli bir dünya olur. Erdemli
E) Hakikate deneyimler ile ulaşılacağını
şehre aykırı olan şehirler şunlardır: Cahil şehir, bozuk
şehir, değişmiş şehir, şaşkın şehir. Kendisinden daha
yetkili hüküm veren herhangi bir kimse bulunmayan
başkan: O, erdemli şehrin önderi ve birinci yöneticisidir.
Bu hâl ancak doğuşunda on iki meziyeti kendinde
toplayan kimseye nasip olur”

Farabi’nin bu görüşünden hareketle “Erdemli Şehrin


Yöneticisi” ile ilgili aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

A) Adaleti ve adalet ehlini sever; zulümden ve zalimlerden


nefret eder.
B) Dünyevi hazlara düşkün değildir.
C) Hafızası kuvvetli değildir.
D) Doğruluğu ve doğruyu söyleyen insanları sever;
yalandan ve yalancılardan nefret eder.
E) Öğretmeyi ve öğrenmeyi sever.

ÖRNEK 1.D 2. D 3. E 4. D 5. C 6. E 7. B 8. A 9. C 10. C 11. C

Felsefe 10 11. Sınıf


1. 4.
TEST Konu Tarama Testi FASİKÜL

1. Bir kez gönül yıktın ise 3. “Tanrı insandadır, insan Tanrı’dadır. Eğer bende mevcut
Bu kıldığın namaz değil olmasaydın Tanrı’m, ben var olmazdım; hiçbir şey olur-
Yetmiş iki millet dahi dum. Daha doğrusu her şey Sen’den, Sen’in aracılığınla
ve Sen’in için var olur; Sen’de olmasaydım hiç olurdum.”
Elin yüzün yumaz değil
Augustinus
Bir gönülü yaptın ise
Er eteğin tuttun ise Augustinus’un sözlerinden hareketle aşağıdakilerden
Bir kez hatır ettin ise hangisine ulaşılabilir?

Binde bir ise az değil A) Tanrı evereni yaratmıştır; ancak daha sonra müdahale

Yukarıda verilen Yunus Emre’nin sözlerinden hareket- etmemiştir.

le onun felsefesi ile ilgili aşağıdakilerden hangisine B) Hakikate asla ulaşılamaz.

ulaşılamaz? C) Tanrı ve doğa bir ve aynı şeydir.


D) Varolan her şey Tanrı tarafından yaratılmıştır.
A) İyilik yapmak insanı yaratıcıya yaklaştırır. E) Tanrı insanı bir amaç için yaratmıştır.
B) Bir kere yapılan iyiliğin hiçbir anlamı yoktur.
C) İnsan başkalarını kırmamalıdır.
D) İnsan her durumda, her zaman doğruyu söylemelidir.
E) İnsan yardıma ihtiyacı olanlara yardım etmelidir.

2. Çoğu düşünüre göre İbn Sina İslam Felsefesi’nin ulaş- 4. Augustinus’a göre Tanrı insana her zaman, her durumda
mış olduğu en yüksek konumu simgelemektedir. Felsefi iyiyi emretmiştir ama insana verdiği irade ile eylemlerini
anlamda derin bir kavrayışa sahip olan İbn Sina, özellikle seçme özgürlüğünü de tanımıştır. Eğer insanın iradesi
Platon ve Aristoteles felsefelerini başarılı bir şekilde sen- zayıf değilse her zaman iyiyi tercih edeceğini söyleyen
tezlemesi ve Aquanalı Thomas’ın Hristiyanlık ile felsefe Agustinus, kötülüğün insanın irade zayıflığından kaynak-
arasında kurduğu bağlantıya benzer İslam inancı ile felse- landığını savunur.
fe arasında kurduğu bağlantı ile ön plana çıkmıştır. Kendi
Aquianalı Thomas’a göre kötülük, iyinin eksikliği veya yok-
felsefesi içinde İslam dinini başarılı bir şekilde yorumla-
sunluğundan kaynaklanan irade zayıflığının sonucudur.
mış, din ile felsefenin bir arada olabileceğini göstermeye
Bu nedenle ona göre, kötülük insanın bir etkinliğidir.
çalışmıştır.
Augustinus ve Aquinalı Thomas’ın cevapladığı prob-
Buna göre İbn Sina ile ilgili aşağıdakilerden hangisine
lem aşağıdakilerden hangisidir?
kesinlikle ulaşılır?
A) Kötülük Problemi
A) Felsefi görüşünde kendinden önceki felsefe gelenekle-
B) Ruhun Ölümsüzlüğü Problemi
rinin etkisi çok azdır.
C) Bilgi Problemi
B) Din ile felsefeyi uzlaştırmaya çalışmıştır.
D) Tanrı’nın Varlığının Kanıtı Problemi
C) Hakikatin ulaşılabilir olduğunu savunmuştur.
E) Tümeller Problemi
D) Akılsal olanla inançsal olanı birbirinden ayrı ele almış-
tır.
E) Aquanalı Thomas’ın felsefesini benimsemiştir.

11. Sınıf 11 Felsefe


4. 1.
FASİKÜL Konu Tarama Testi TEST

5. Tanrı’nın karşıtının ya da benzerinin bulunamayacağını 7. Gazali doğru bilginin duyular yoluyla kavranabileceğini
söyleyen Farabi, Tanrı’nın maddi bir yapıda olmamasın- reddeder. Çünkü o, duyu organlarının en kuvvetlisi olan
dan dolayı saf form olduğunu ve bölünemeyeceğini; Tan- gözün bile insanı yanılttığını deneyimler. Hareketsiz gibi
rı’nın bir olduğunu ifade eder. Tanrı olanaklı varlıklar için görünen gölgenin gerçekte hareket ettiğini, uzakta bulu-
geçerli olan hiçbir durumdan etkilenmez. Bu nedenle ona nan yıldızın olduğundan daha küçük göründüğünü, tecrü-
göre, Tanrı’dan daha yetkin bir varlığın olduğunu düşün- be ettiğini söyler. Gazali deneyim ile elde ettiği bu bilgile-
mek imkansızdır. Tüm olanaklı varlıkların belirli bir amaç rin yanlışlığının akıl yoluyla kanıtlanabileceğini savunur.
için var olduklarını savunan filozofa göre Tanrı’nın böyle
Buna göre Gazali’nin bilgi anlayışına aşağıdakilerden
bir amacı yoktur.
hangisi kesinlikle uygundur?
Parçadan hareketle Farabi’nin Tanrı anlayışı ile ilgili
A) Akıl bize her zaman doğru bilgiyi verir.
aşağıdakilerden hangisine ulaşılabilir?
B) Hakikat duyulara açıktır.
A) Tüm varolanların bir amacı vardır. C) Tek tek şeylerin bilgisine duyular yoluyla ulaşılır.
B) Tanrı olanaklı varlıktır. D) Duyuların bilgisi kesin ve güvenilir bilgi olamaz.
C) Tanrı dışındaki bütün varolanlar madde ve formdan E) Akıl doğru bilginin kaynağıdır.
oluşur.
D) Olanaklı varlıklar değişmez.
E) Hiçbir varlık saf formdan meydana gelemez.

6. İbn Sina’ya göre dünyada belirli türden bir varoluş vardır. 8. M.S. 2 - M.S. 8. Yüzyıl arasında kalan Hristiyan Felse-
Bu varoluşu günlük yaşantımızda her gün deneyimleriz. fesi’nin ilk dönemidir. Bu dönem Hristiyan filozofları aynı
Bu deneyimlerimiz bize şeylerin varlığa gelip sonra da yok zamanda din adamlarıdır. Bu nedenle bu dönem Hristi-
olduklarını gösterir. Ona göre bu deneyimlediğimiz şeyle- yan Felsefesi’ne “Kilise Babaları Felsefesi” de denilmiştir.
rin varoluşu olumsaldır ve bunların yokluğu da mümkün- Bu felsefenin amacı Antik Yunan Felsefesi’nin araçlarını
dür. İbn Sina olumsal varlıkların ortaya çıkmasının ancak kullanarak Hristiyanlığın dogmaların kavramsal bir boyut
bir “neden” ile mümkün olduğunu savunur. Eğer bir neden kazandırmak ve diğer inançlara karşı Hristiyanlık dinini
yoksa, bunların varlığı meydana gelmez. İbn Sina’ya göre savunmaktır.
bu nedensellik zinciri sonsuza kadar geri gidemez. Ne-
Yukarıda açıklaması verilen Hristiyan felsefesinin bu
deni olmayan ama var olan her şeyin varlık nedeni olan,
dönemine verilen isim aşağıdakilerden hangisinde
olumsal olmayan, bir varlığa ihtiyaç vardır. O bu ilk nede-
doğru verilmiştir?
nin Tanrı olduğunu söyler.
A) Skolastik Felsefe
Parçada verilen bilgiden hareketle aşağıdakilerden
B) İlk Çağ Felsefesi
hangisine ulaşılamaz?
C) Patristik Felsefe
A) Mantıksal olarak bir ilk nedenin var olması zorunludur. D) Yeni - Platonuculuk
B) Evrende olup biten her şeyin bir nedeni vardır. E) Din Felsefesi
C) Var olanlar sürekli bir değişim halindedir.
D) Hiçbir varlık nedensiz değildir.
E) Nedenler zincirinde hareketle Tanrı’nın varlığı kanıtla-
nabilir.

TEST 1. B 2. B 3. D 4. A 5. C 6. D 7. D 8. C

Felsefe 12 11. Sınıf


2. 4.
TEST Konu Tarama Testi FASİKÜL

1. İbn Rüsd’e göre felsefe dinde yer alan her şeyi araştırır. 3. İbn Sînâ varlığı üç e ayırır. Bunlar: Zorunlu varlık, mümkün
Bunun sonucunda eğer felsefe, dini iyi kavrarsa felsefenin varlık, mümkün olmayan varlıktır. Zorunlu varlık, varlığını
anlayışı ile dinin anlayışı arasında bir fark kalmaz. Böyle- başka bir varlığa muhtaç olmayan, ezeli ve ebedi varlıktır.
ce felsefe bilgi bakımından daha yetkin bir dereceye ulaş- Mümkün varlık, somut olarak var olan, duyular aracılığıyla
mış olur. Ancak felsefe dini iyi bir biçimde kavrayamazsa algılanan ve sonradan yok olan varlıktır. Mümkün olmayan
insan aklının bu konudaki yetersizliği ortaya çıkar ve onu varlık ise varlığı mantıksal olarak kabul edilen varlık türü-
yalnızca din kavrar. dür. Ona göre, bütün mümkün ve mümkün olmayan var-
lıklar, varlıklarını zorunlu varlığa borçludur. Zorunlu varlık
İbn Rüsd’e göre felsefenin işi aşağıdakilerden hangi-
taşarak diğer varlıkları oluşturur.
sidir?
Buna göre İbn Sina’nın varlık anlayışının İslam Felse-
A) Varolanı sorgulaması
fesi’nde bilinen adı aşağıdakilerden hangisidir?
B) Sadece bilmek için doğaya yönelmesi
C) Duyuların bilgisini göz ardı etmemesi A) Vahdet-i Vücut
D) İnancın alanına müdahale etmemesi B) Batınilik
E) Dini kavramları ve argümanları özümsemesi C) Sudûr Nazariyesi
D) Dehriyye
E) İhvanı Safa

2. “Bu bunalımdan çıkışım delil düzerek veya art arda cüm- 4. İbn Rüşd’e göre felsefe olmazsa olmaz bir etkinliktir. Bu
leler sıralayarak değil, doğrudan doğruya Ulu Allah’ın kal- nedenle de o, felsefeyi, dini saldırılar karşısında var gü-
bime akıtmış olduğu bir nur sayesinde oldu. Bu nur bil- cüyle korumuştur. Hatta filozofların öne sürdükleri görüş-
gilerin çoğunluğunun anahtarıdır. Buna göre kim keşfini, leri eleştiren ve bu eleştirileri Filozofların Tutarsızlığı adlı
yani apaçık gerçeği elde etmenin serbest delillere bağlı eserinde toplayan Gazali’ye karşı felsefeyi savunan bir
olduğunu sanırsa ulu Allah’ın geniş rahmetini sınırlandır- eser ortaya koymuştur.
mış daraltmış olur.” sözleriyle “doğru bilginin ne olduğu”
konusunda içine düştüğü şüpheden nasıl kurtulduğunu Paragrafta sözü edilen İbn Rüşd’ün Gazali’ye yöneltti-
açıklayan Gazali’ye göre doğru bilginin kaynağı aşa- ği eleştirilerini içeren eserin adı aşağıdakilerden han-
ğıdakilerden hangisidir? gisidir?

A) Akıl A) Tıp Konusunda Toplu Eserler


B) Tecrübe B) Felsefe- Din İlişkisi Üzerine
C) Sezgi C) Metafizik Şehri
D) Deney D) Hakikate Giden Yol
E) Gözlem E) Tutarsızlığın Tutarsızlığı

11. Sınıf 13 Felsefe


4. 2.
FASİKÜL Konu Kavrama Testi TEST

5. İlk neden kanıtı olarak da bilinen bu kanıt, aynı zamanda 7.  Gazali’ye göre inancın bilgisi akli bilgiden önce gelir. Çün-
nedensellik ilkesine dayanır. Bu kanıta göre her şeyin bir kü akıl inancın bilgisinin bilinip tasdik edilmesi açısından
sebebi vardır ve hiçbir şey kendisinin sebebi olamaz. Öy- önemli olsa da şeylerin kesin bilgisini verme noktasında
leyse sebebi olan her şeye geçmişten gelen bir şey sebep yetersiz kalır. Bu nedenle Gazali, inanca dayalı bilginin ke-
olmuştur. Bu durum her var olan için geçerlidir. Neden- sinliğini akıl ile değil; ancak kalp gözü ile bilinebileceğini
sellik zinciri zamanda sonsuza kadar devam edemez. O ileri sürer.
halde var olmak için bir nedene ihtiyaç duymayan bir ilk
sebep var olmalıdır. Bu sebep Tanrı’dır.  El Kindi’ye göre vahiy bilgileri, akıl ile şekillenen felsefi
bilgilerle aynı amaca sahiptir. İki bilgi de hakikatin bilgisi-
Yukarıda açıklaması verilen Tanrı kanıtlaması aşağı- ni verir. Bu nedenle El Kindi için akıl ile inancın bilgisine
dakilerden hangisidir? ulaşmak mümkündür.

A) Kozmolojik Kanıt
Yukarıda verilen bilgilerden hareketle Gazali ve El in-
B) Ahlaki Kanıt
di’nin inanç ve akıl ilişkisi ile ilgili düşünceleri arasın-
C) Teleolojik Kanıt
daki fark aşağıdakilerden hangisinde doğru verilmiş-
D) Ontolojik Kanıt
tir?
E) İdealist Kanıt
A) Vahyin bilgisine ulaşılıp ulaşılamayacağı konusunda
farklı görüşlere sahipler.
B) Duyuların bilgisinin güvenilir olup olmadığı konusunda
farklı görüşler benimsemişlerdir.
6. Farabi’ye göre insanın herhangi bir şeye yönelerek bir
C) İnanca dayalı bilginin kesin olup olmadığı konusunda
kanaatte bulunması bilgi değildir ama kesin bilginin oluş-
farklı görüşler ileri sürmüşlerdir.
turulmasında bir aşamadır. Ona göre kanaat bir şeyin dü-
D) İnancın bilgisine nasıl ulaşılacağı ile ilgili farklı görüşle-
şünüldüğü gibi olduğu yönündeki inançtır. Düşülen şeyin
re ortaya koymuşlardır.
insan zihninin dışında bir karşılığı varsa kanaat bilgiye
E) Hakikatin ne olduğu ile ilgili farklı görüşler benimse-
dönüşür. Gazali ise insanın duyuları ve aklıyla birtakım
mişlerdir.
bilgilere ulaşsa da kesin bilgi elde etmede duyuların da
aklın da yetersiz kaldığını savunur. Bu noktada güvenilir
olabilecek tek şeyin insanın kendi iç deneyiminin farkın-
da olarak gerçekleşen sezgisi olduğunu söyleyen Gazali,
sezginin kalpte gerçekleştiğini ve sezgiyle bilgilerin kalbe
dolaysız geldiğini savunur.

Buna göre aşağıdaki yargılardan hangisi Farabi ve


Gazali’nin bilgi anlayışında ortaktır?

A) Akıl hakikatin bilgisine ulaştıracak tek kaynaktır.


B) Hakikat ancak kalp gözü ile kavranabilir.
C) Duyuların bilgisi güvenilirdir.
D) Genel-geçer, güvenilir, kesin bilgiye ulaşmak mümkün-
dür.
E) Akıl hakikati kavrama da yetersizdir.

TEST 1. E 2. C 3. C 4. E 5. A 6. D 6. E

Felsefe 14 11. Sınıf


3. 4.
TEST Öğreten Pratik Test FASİKÜL

1. Mevlana’ya göre yaratılmış varlıklar arasında en yüce ola- 3. I. Akla dayalı inancı savunan İslam Felsefesi görüşü-
nı insandır. Çünkü insan Tanrı’ya en yakın varlık olarak, dür.
ona aşk ile bağlanabilmektedir. İnsanın ilahi bir yaratılışı
II. Doğru bilgiye duyumlar aracılığı ile ulaşılacağını sa-
ve yüce yetenekleri vardır. Mevlâna Tanrı’nın insanı yüce
vunan İslam felsefesi görüşüdür.
bir varlık olarak yaratmasını anlamaya ve kavramaya irfan
adını verir. İrfan sadece insan tarafından Tanrı’ya yönelik III. Mistik tecrübeye dayalı bilginin hakikate ulaştıraca-
aşk ve sevgi ile elde edilir. ğını savunan İslam felsefesi görüşüdür.

Yukarıda açıklamaları verilen İslam felsefesi görüşleri


Buna göre aşağıdakilerden hangisi Mevlana’nın insan
aşağıdakilerden hangisinde doğru verilmiştir?
görüşüne uygun değildir?
I II III
A) İnsan Tanrı’ya ulaşmaya çalışan tek varlıktır.
A) Batınilik Tabiyyun Meşşailik
B) İnsanın diğer yaratılmış canlılardan farklı hiçbir özelliği
B) Meşşailik Tabiyyun İşrakilik
yoktur.
C) Meşşailik Batınilik Dehriyye
C) İnsanın Tanrısal bir yanı vardır.
D) İşrakilik Batınilik Dehriyye
D) İnsan dağası gereği yüce bir varlıktır.
E) Batınilik İşrakilik Meşşailik
E) İnsan diğer varlıklardan daha değerlidir.

2. “Bu hastalık amansız bir hâle geldi ve yaklaşık olarak iki


ay sürdü. Bu iki aylık süre içinde ben fiilen “safsatacı” (her
şeyden şüphe eden) bir hâl üzereydim. Ancak içinde bu-
lunduğum bu durumu kimseye söylemiyor, sözlü olarak
4. İbnü’r-Râvendî’ye göre alem ezeli ve ebedidir ve onun öte-
ifade etmiyordum. Nihayet Cenabıhak beni bu amansız
sinde manevi de olsa hiçbir varlık yoktur. Onun için gerçek
hastalıktan kurtardı. Vicdanım tekrar eski sağlıklı hâline
olan tek şey maddedir. Her şey maddeden türemiştir. Bu
kavuştu. Artık vicdanım zorunlu akli bilgileri makbul ve ge-
nedenle insanın akıldan başka bir kılavuza ihtiyacı olma-
çerli görmeye, onlara güvenmeye ve doğruluklarını kabul
dığını ileri süren İbnü’r-Râvendî; Tanrı’nın varlığını reddet-
etmeye başladı. Bu bunalımdan peş peşe deliller getirmek
miştir.
veya güzel sözleri ardı ardına sıralamak yoluyla kurtulmuş
değildim. Bu hastalıktan sadece Cenabıhakk’ın gönlüme
akıtmış olduğu bir nur sayesinde kurtulabilmiştim. Hakikati Buna göre en önemli temsilcisi İbnü’r-Râvendî olan

keşif, işte bu nurdan beklenmelidir.” bu İslam felsefesi görüşü aşağıdakilerden hangisi-


dir?

Gazali A) Batınilik
B) Meşşailik Felsefesi
Parçada “Cenabıhakk’ın gönlüme akıtmış olduğu bir C) İhvanı Safa
nur sayesinde kurtulabilmiştim” ifadesiyle Gazali D) İşrakilik Felsefesi
aşağıdakilerden hangisini anlatmak istemiştir? E) Dehriyye

A) Hakikate duyular aracılığıyla ulaşılacağını


B) Hakikate akıl ile ulaşılacağını
C) Hakikate sezgi ile ulaşılacağını
D) Hakikate deney ile ulaşılacağını
E) Hakikate deneyimler ile ulaşılacağını

11. Sınıf 15 Felsefe


4. 3.
FASİKÜL Öğreten Pratik Test TEST

5. Felsefe literatürüne yeni “bilme” türleri katan Augustinus, 7. İslam Felsefesi, M.S. 7 - 12. yüzyıl arasında farklı milletle-
bilgiyi özne ile nesnenin yalın bir karşılaşması olarak gör- rin etkileşimde olduğu bir coğrafya da ortaya çıkmıştır. An-
meyip özneye ilişkin bilmeyi, öznenin kendisini bilmesini takya, Harran, İran ve İskenderiye gibi merkezlerde açılan
ön plana çıkaran tutumuyla felsefi söyleminin özgül ayrı- okullarda İlk Çağ Felsefesi’ne dair çeviriler yapılmıştır. Bu
mını gözler önüne sermiştir. “Kendini bilme” sorununa iliş- çeviriler sayesinde Doğu ve Batı arasındaki coğrafya Antik
kin yanıtlarını tanrıbilimsel ögelerle de zenginleştirerek bil- Yunan Felsefesi’yle tanışmıştır. Yapılan çeviriler yorumla-
menin bireysel, varoluşsal boyutuna yer vermesi ve bunu narak yeni felsefi düşünce örnekleri ortaya konulmuştur.
bir ölçüde kavramsallaştırması Augustinus’un felsefesinin Tartışılan genel konular akıl, iman ve inançtır. Antik Yunan
önemini ortaya koymaktadır. üzerine yapılan bu çalışmalar Hristiyan Felsefesi üzerinde
etkili olmuş; Batı’da Rönesans Dönemi’nin başlamasına
Augustinus’un “kendini bilme” ile ilgili anlatmak iste- zemin hazırlamıştır.
diği aşağıdakilerden hangisidir?
Buna göre İslam felsefesi ile ilgili aşağıdakilerden
A) Hakikat insanın kendisindedir.
hangisi yanlıştır?
B) Hakikat akılla kavranabilir.
C) Hakikat duyulara açıktır. A) Sonraki felsefi gelenek üzerine etkili olmuştur.
D) Hakikat ancak sezgi ile kavranabilir. B) Özgün bir felsefi düşünceye sahip değildir.
E) Hakikate tecrübe ile ulaşılabilir. C) Çeviri faaliyetleri ile büyük ölçüde gelişme göstermiştir.
D) Antik Yunan felsefi düşüncesinin etkisi görülmektedir.
E) Farklı düşüncelerin bir arada olduğu bir ortamda orta-
ya çıkmıştır.

6. İslam Felsefesi Tasavvuf, Batınilik, Meşşailik İşrakilik gibi 8. Gazali, filozoflara yönelik eleştirilerini topladığı ……………..
farklı akımlar etrafında oluşmuştur. Bu farklı akımların adlı eserinde, yalnızca mucize adı verilen alanlarda değil,
hepsinde ortak olan varolan her şeyin Tanrı tarafından ya- hayatın her alanında aklın sınırlı olduğunu ileri sürmüştür.
ratılmış olduğu düşüncesidir. Tanrı’nın varlığı tartışmasız Bu nedenle metafizik olgular kadar, gözlemlenen dünya-
bir şekilde bu akımlar tarafından doğrudan kabul edilir. daki olayların ve olguların anlaşılmasında bile aklın sınırlı
Bununla birlikte bu İslam Felsefesi akımlarının, Tanrı’yı kaldığını ve vahye gereksinim duyulduğunu savunmuştur.
kavrama ve onun bilgisine ulaşma yolları birbirlerinden Mucizeleri içsel bir deneyim olan sezgi yoluyla kanıtlama-
farklıdır. ya, çalışmış; inanç ilkelerini bu görüş üzerine temellendir-
miştir.
Buna göre İslam Felsefesi akımları ile ilgili aşağıdaki
yargılardan hangisi yanlıştır? Yukarıdaki paragrafta boş bırakılan yere aşağıdakiler-
den hangisi gelmelidir?
A) Felsefe, Tanrı’nın bilgisine ulaşma çabasıdır.
B) Felsefe ile din birbirleriyle çelişmez. A) Hakikate Giden Yol
C) Hakikat tek tek nesnelerin duyulara açık olan bilgisidir. B) Felsefecilerin Tutarsızlığının Tutarsızlığı
D) Felsefe ile hakikate ulaşmak mümkündür. C) Felsefe- Din İlişkisi
E) Akıl ve inanç arasında bir ilişki söz konusudur. D) Batıniliğin İçyüzü
E) Filozofların Tutarsızlığı

TEST 1. B 2. C 3. B 4. E 5. A 6. C 7. B 8. E

Felsefe 16 11. Sınıf


3. ÜNİTE: M.S. 15. Yüzyıl
M.S. 17. Yüzyıl Felsefesi

11.SINIF
FELSEFE

5. FASİKÜL:
15. Yüzyıl - 17. Yüzyıl
Felsefesi’nin Ortaya Çıkışı

KAZANIMLAR

µ M.S. 15 - 17 Yüzyıl Felsefesi’nin ortaya çıkışı hakkında bilgi verir.


µ Felsefi düşünce ortamının M.S. 15 - 17 Yüzyıl arasındaki karakteristik özellikleri anlatılır.
µ M.S. 15 - 17 Yüzyıl Dönem itibariyle ortaya çıkan ütopya görüşlerine yer verilir.
µ Örnek metinler üzerinden M.S. 15 - 17. Yüzyıl Felsefesi filozoflarının görüşleri analiz edilir.
µ M.S. 15 - 17 Yüzyıl Felsefesi’nde, Modern Düşünce’nin doğuşuyla beraber Kartezyen Felsefe’nin
ilk izleri görülür.
5.
FASİKÜL 15. Yüzyıl - 17. Yüzyıl Felsefesi’nin Ortaya Çıkışı

15. YÜZYIL - 17. YÜZYIL FELSEFESİ’NİN


Örnek 1
ORTAYA ÇIKIŞI

15-17. yüzyıl arasındaki süreçte, felsefe, bilim, sanat


Kimileri felsefenin geçmişe takılıp kaldığını ve binlerce
alanlarında hızlı ve köklü gelişmeler olmuştur. Bu geliş-
yıldır aynı soruları sorduğunu, buna karşın bilimin, durmaksızın
meler,
ilerlediğini ve insanların hayatında köklü değişikliklere neden ol-
15. yüzyılda Rönesans ile başlar. Rönesans ile birlik- duğunu, teknolojik gelişmeler bir yana yeme içme alışkanlıkla-
te bilimsel alanda yapılan gelişmeler Orta Çağ’ın yapısını rını bile farklılaştırdığını düşünmekte. Oysa felsefe, bilimler gibi
sorgulatmıştır. Orta Çağ dönemindeki Tanrı merkezli dü- dinamik bir şekilde ilerlemez belki ama güncel olandan da ba-
şünce Rönesans ile birlikte insan merkezli düşünce olarak ğını hiçbir zaman koparmaz. Çağdaş düşünürlerin “İyi nedir?”
evrilmiştir. Dışarıdan belirlemelerle hareket etmek yerine gibi geleneksel sorunlar üzerine düşünmeyi sürdürürken aynı
kendi düşüncesine göre hareket etme, aynı zamanda zamanda bilimin uğraştığı yapay zekâ, insan klonlama, paralel
bilgide yeni bir düşünce ortaya çıkarmıştır. Bu yeni dü- evrenler gibi konuları da felsefi olarak ele almaları bunun en
şünce önemli kanıtıdır.
‘‘Modern Düşünce’’ olarak belirtilmiştir. Modern Düşünce,
Bu parçadan aşağıdaki yargıların hangisine ulaşı-
bireylerin her türlü faaliyetleri kendi aklını kullanarak yap-
labilir?
ması şeklinde ifade edilir. Bu dönem itibariyle yavaş yavaş
kendi aklını kullanma özgürlüğüne kavuşma durumu söz A) Felsefe bilimle karşılaştırıldığında tümüyle durağan bir ya-
konusudur. Bilgi alanları üzerinde başlayan bu yeni dü- pıya sahiptir.
şünce topluma yansımış ve zamanla benimsenip bir yaşam B) Felsefe insana ve doğaya dair her konu ile ilgilenmektedir.
kültürü hâline dönüşmüştür. Sadece bilimsel anlamda C) Günümüzde felsefe de bilim kadar teknolojik gelişime katkı
değil; sanat, edebiyat alanlarında bir dizi gelişmeler ya- sağlamaktadır.
şanmıştır. Her ne kadar kilisenin baskısı altında üretim D) Bilimsel bilgi tekrarlanabilen, sistemli ve düzenli bir bilgidir.
faaliyetleri gerçekleşmiş olsa da kiliseye karşı sosyal E) Bilim daha çok cevaplarla uğraşırken felsefe sorulara
alanlarda açılan savaşta söz konusudur. Hakikatin aşkın- odaklanır.
laştırılması ve temsilcilerinin klişe rahiplerine verilmiş ol- 2021 TYT
ması düşüncesi bu dönemde ciddi tartışmalar doğurmuş-
tur ve bu düşünce karşısında özellikle bilimsel devrimler
meydana gelmiştir. Kopernik ve Galilei bilimsel devrimlere
ön ayak olmuşlardır. Bilimsel devrimler sosyal hayat ve Rönesans
kültürle birleşince dönemin düşünce yapısı da değişmeye “Yeniden doğuş” anlamına gelen Rönesans, Avrupa
başlamıştır. kültürünün yeniden doğduğu bir dönem olarak kabul edi-
lir. Bu dönemde İlk Çağ düşüncesine geri dönüş yapılmış;
antik kaynaklar Orta Çağ’ın dini yorumlarından ayrılmış bir
şekilde tekrar ele alınmıştır. Orta Çağ ile Yeni Çağ ara-
sında bir köprü olan Rönesans Dönemi’nde ayrı ayrı
kültür alanlarında gelişmeler yaşanmış; sanat ve bilim
alanlarına olan ilgi artmış; yeni anlayış ve görüşler hızla
gelişmiştir. Rönesans düşüncesinin başlamasında 12. Yüzyıl
çeviri faaliyetleri ve İlk Çağ ile Orta Çağ felsefelerinin
etkileri önemlidir.

Felsefe 2 11. Sınıf


5.
15. Yüzyıl - 17. Yüzyıl Felsefesi’nin Ortaya Çıkışı FASİKÜL

12. Yüzyıl Çeviri Faaliyetlerinin 15. YÜZYIL-17. YÜZYIL FELSEFESİ’NİN

15. Yüzyıl - 17. Yüzyıl Felsefesi’ne Etkisi AYIRICI NİTELİKLERİ

İslam dininin giderek geniş bir coğrafyaya yayılması 15-17. Yüzyıl Felsefesi’ni daha iyi anlayabilmek için
sonucunda hem bilim hem de felsefe alanları bu coğraf- Skolastik Düşünce’yle olan farkının ortaya konulması ge-
yalarda etkili olmuştur. 12. yüzyılda çeviri faaliyetlerinin reklidir. Çünkü bu dönem geçiş dönemi olarak bilinir. Tanrı
yapıldığı Bağdat, Tunus, Toledo, Sicilya, Solerno gibi merkezli düşünceden insan merkezli düşünceye geçiş.
yerler; astronomi, tıp ve felsefe gibi alanlarda yapılan
gelişmeler sonucunda bilim ve felsefenin merkezi olmuş- Skolastik Düşünce İle Modern Düşünce’nin
lardır. 12. yüzyıldan itibaren Batı; çeşitli eserleri Arapça’dan Temel Farkları
kendi dillerine çevirmeye başlamıştır. Böylece Batı’da İslam
2-15. Yüzyıl Felsefesi’nde Hristiyan Felsefesi’nin ikin-
Felsefesi’nin etkisi 17. yüzyıla kadar sürmüştür. İslam
ci dönemi olarak adlandırılan Skolastik Düşünce, Hristiyan
düşünürlerinin görüşleri Batı’nın Antik Yunan Felsefesi’ne
dini öğretilerini akılla temellendirmeyi amaçlamıştır. Skolastik
yeniden dönüşünü sağlamış ve bu da Rönesans’ın ortaya
Felsefe, din merkezlidir. Aklın doğru bilgiye ulaşmada
çıkmasına zemin oluşturmuştur.
yetersiz olduğu kabul edilmiş; bu eksikliğin inançla tamam-
lanabileceği düşünülmüştür. Skolastik Düşünce, toplumsal
15. Yüzyıl-17. Yüzyıl Felsefesi’ne Önceki Felsefi hayatın bütününde etkili olmuş; yönetim, ekonomi ve hukuk
Dönemlerin Etkisi gibi alanlarda da Kilisenin gücü kabul edilmiştir. Bu dö-
İlk olarak İtalya’da örnekleri görülen Rönesans nemde bilimsel ve sanatsal çalışmalara önem verilmemiş-
Düşüncesi, Avrupa kültür çevresinde gerçekleşir. Kendinden tir.
sonraki felsefi geleneklerin tümünü etkileyen Platon ve 15. yüzyılda Rönesansla başlayıp 17. yüzyılda pekişen
Aristoteles’in etkisi 15-17. Yüzyıl Felsefesi’nde de görül- düşünce sistemine Modern Düşünce adı verilir. Skolastik
mektedir. Bu etki, daha çok, Orta Çağ’ın sonlarında İslam Felsefe’nin düşünce alanında ve hayatın tüm yönlerinde
Felsefesi üzerinden yapılan çevirilerle kendini gösterir. Bu yarattığı etkiyi, modern düşünce tamamen ortadan kaldır-
çeviriler sayesinde Antik Yunan Düşüncesi’nin yeni yoru- mıştır. Modern Düşünce’de felsefe, bilim ve sanat temel
muyla tanışan Batı; bu felsefelerde oluşan düşünceler alınmıştır. Kilise ve dinin etkisi azalınca birey ön plana
çerçevesinde hızla gelişir. Batı’da Platon ve Aristoteles çıkmıştır. Bu dönemde İnanç ve akıl birbirlerinden bağım-
akademileri kurulur ve onların felsefeleri üzerine çalışılır. sız iki farklı alan olarak kabul edilmiş; birbirlerine müda-
Böylece Hristiyan Felsefesi’nin “inancın bilgisinin kesin oldu- hale etmemeleri gerektiği savunulmuştur.
ğu ve inancın bilgisinin kavranabilmesi için aklın kullanılması ge-
rektiği” düşüncesini, inancın bilgisine olduğu kadar aklın
SKOLASTİK DÜŞÜNCE
bilgisine de önem veren İslam Felsefesi’nin düşüncesi
değişime uğratmıştır. Bu durum zamanla kilisenin etkisini
✳ Felsefenin konusu dindir.

azaltmış; insan aklını merkeze alan “Hümanizm” anlayışının ✳ Teoloji, felsefeye egemendir.
doğmasına neden olmuştur.
✳ Doğa, din ve akıl ile açıklanabilir.

✳ Hayatın tüm unsurları dine bağlıdır.

✳ Birey geri plandadır.

Not: Aquinalı Thomas’ın “inancın Tanrı’yı, aklınsa


✳ Bilim, Tanrı’nın yarattığını anlamak için önemlidir.

Tanrı’nın yarattıklarını bilmekle ilgili olduğu” düşün- ✳ Düşünürler, kiliseye bağlıdır.


cesi; Batı düşüncesinde büyük etkiye sahiptir.
✳ İnanç merkezlidir.

✳ Hukuk, kilisenin etkisindedir.

11. Sınıf 3 Felsefe


5.
FASİKÜL 15. Yüzyıl - 17. Yüzyıl Felsefesi’nin Ortaya Çıkışı

MODERN DÜŞÜNCE
✳ Felsefenin konusu insan, doğa ve evrendir. Örnek 3

✳ Bilim felsefeyi etkilemiştir.


17. Yüzyıl Felsefesi’nin kendisine matematik ve fiziğin
✳ Doğa, deney ve akılla açıklanabilir. yöntemini bilgiye ulaşma yolu olarak seçmesi, yeni
✳ Toplumsal hayat dünyevidir. bir felsefi akımın ortaya çıkmasına sebep olmuştur.
Temele aklı alan bu felsefi akım, doğanın yapısının
✳ Birey ön plana çıkmıştır.
matematik kavramlarla açıklanabileceğini savunur.
✳ Bilim, sağlayacağı yararlardan dolayı önemlidir. Çünkü doğanın yapısı matematik terimlerden oluşmuştur.
Bu anlayışta doğa yasaları kesin kavramlara
✳ Düşünürler, otoriteye bağlı değildir.
dayanır; bu kavramlar da zihinden türetilmişler,
✳ İnsan merkezlidir. doğadan çıkarılmamışlardır. Bu nedenle bu akımı
✳ Hukuk alanında devlet belirleyici unsurdur. benimseyen filozoflara göre doğa ile akıl, nesne ile
zihin arasında bir uygunluk vardır.

Paragrafta açıklaması verilen felsefi akım aşağıda-


kilerden hangisidir?

A) Rasyonalizm
B) Pragmatizm
C) Empirizm
Örnek 2 D) Kritisizm
E) Realizm
Aşağıdakilerden hangisi 17. Yüzyılın bilimsel geliş-
meleri içinde sayılamaz?

A) Siyasi ve Dini otoritelerden bağımsız bilimsel çalışmalar


15. Yüzyıl-17. Yüzyıl Felsefesi’nde Öne Çıkan
ortaya konulmuştur.
Görüşler
B) Evrenin nasıl bir sisteme sahip olduğu ile ilgili birçok
farkı görüş ileri sürülmüştür. 15-17. Yüzyıl Felsefesi’nin öne çıkan konuları
C) Akla duyulan güven deneye verilen önemi azaltmıştır. Hümanizm, Bilimsel Yöntem, Kartezyen Felsefe ve Hukuk
D) Doğaya egemen olma anlayışı vardır. Felsefesi’dir.
E) Evrende olup biten her şeyin bir neden bağlı olduğu
fikri egemendir.
Hümanizm

Rönesans Düşüncesi’nin üzerinde durup antik örnek-


lere göre işlediği ilk sorun “insan” sorunudur. İnsanın özü
ile bu dünyadaki yerinin ne olduğunu araştıran çalışmala-
ra hümanizm denir. Bu çalışmalarda kaynak antik düşün-
ce örnekleridir.
Antik kaynaklar çevrilir ve yorumlanır. Hümanizm,
modern insanın yeni hayat anlayışını ve duygusunu dile
getirir. Bu yeni hayat duygusu, dinden bağımsız bir hayat
kurmak; dinin dogmatik etkisinden uzak; insan ve dünya
ile ilgili bir felsefe ortaya koymaktır.

Felsefe 4 11. Sınıf


5.
15. Yüzyıl - 17. Yüzyıl Felsefesi’nin Ortaya Çıkışı FASİKÜL

Bu düşüncelerin gözlendiği; insanın merkeze alındığı


ve aklının öne çıkarıldığı; ilk örnekler İtalya’dadır. Rönesans Örnek 4
ve Hümanizm’in İtalya’da başlaması bir tesadüf değildir.
Çünkü hem Antik Çağ hem de Orta Çağ kültürünü ken- Devlet ile Kilisenin ayrılması gerektiğini savunmuş-
disinde bulundurmuş olan yerdir. Floransa’da kurulan Platon tur. Çünkü Kilisenin tek misyonunun inanç ile ilgili konulara
Akademisi’nde Platon’un tüm eserleri çevrilmiş ve onun odaklanmak olduğunu düşünür. Eserlerinde bireye ver-
felsefesi bütün Avrupa’ya yayılmıştır. Aynı şekilde Padua’da diği önem, onun Hümanist bir düşünür olduğunun en
kurulan Aristoteles Akademisi’nde Aristoteles’in eserleri önemli kanıtıdır. İlahi Komedya en önemli eseridir.
çevrilmiş ve felsefesi yayılmıştır.
Paragrafa konu edilen düşünür aşağıdakilerden
Hümanizm düşüncesinde Skolastik Düşünce tarzı
hangisidir?
reddedildiği için artık kilise bir otorite olarak görülmemek-
tedir. Dinin etkisin azalması bilim ve sanatın tekrar can- A) Petrarca
lanmasını sağlamıştır. Özellikle sanat alanında yeni dü- B) Montaigne
şünceler ileri sürülmüştür. İnsanın ve insan düşüncesinin C) Erasmus
merkeze alınması artık insanı sanatın özeti haline getir- D) Cervantes
miştir. Dante, Petrarca, Erasmus, Montaigne Hümanizm E) Dante
akımının önemli temsilcileridir.

🗿 Dante (1265-1321)

Erken dönem Hümanistle- 🗿 Francesco Petrarca (1304-1374)


rinden olan Dante; eserle- İtalyan şairi ve düşünürü
rinde bireye odaklanmış- olan Petrarca, Hümaniz-
tır. İnsanın bireyselliğini min öncülerindendir.Onun
ve mutluluğunu eserlerin- amacı hem dış dünyayı
de ön plana çıkaran düşü- hem de insan ruhunu aynı
nürün en önemli eseri İlahi anda keşfetmektir. Bunun
Komedya’dır. İlahi Ko- için antik kaynakları reh-
medya’yı Orta Çağ dili ber edinen Petrarca,
olan Latince’den ziyade Grekçe öğrenir ve eski
İtalyanca yazması genel- yazmaları toplamaya çalışır. O, daha çok, insanın etik ya-
likle Orta Çağ’ın sonunu ve Rönesans, Hümanizminin yük- şam biçiminin temel ilkelerini belirlemeye çalışmıştır. Ona
selişini işaret ettiği düşünülür. Ayrıca eserlerinde kendi dilini göre insan yaşamının amacı mutluluktur. Mutluluğu, bütün
kullanması, Batı’da ulusal dillere verilen önemi de artırmış- etkilerden uzak, ruhun özgürlük ve dinginliğe erişmesi ola-
tır. Dante’nin siyaset düşüncesi de Orta Çağ siyasi görüşün- rak tanımlar. Bu amaç ancak, düşünme ve yazmaya vakit
den uzaktır. Ona göre devleti yönetenin gücü; papalıktan bulmak için, insanın yalnız yaşamasıyla mümkün olacaktır.
bağımsız ve onun üstündedir. Bu nedenle Kilise sadece dini Çünkü hayatın en yüksek değeri olan ruh dinginliğine ulaş-
meselelerle ilgilenmeli; devletin yönetimine asla karışma- mak için, insanın dış etkiler ve kendi tutkularından kurtulma-
malıdır. sı zorunludur.
Yalnız Yaşayış üzerine ve Kendisinin ve Başkalarının
Bilgisizliği Üzerine onun en önemli eserleridir.

11. Sınıf 5 Felsefe


5.
FASİKÜL 15. Yüzyıl - 17. Yüzyıl Felsefesi’nin Ortaya Çıkışı

🗿 Michel De Montaigne (1533-1592)


Örnek 5
Hümanizmin önemli tem-
silcilerinden Montaigne,
Petrarca’nın başlıca kaygısı, bir yaşama sanatının kural-
eserlerinde şüpheci bir ta-
larını geliştirmektir. Ona göre insan hayatının ideali olan mutlu-
vırla insan hayatı ve insan
luğa ulaşmak için insan ruhunun iç ve dış etkilerden bağımsız
doğası üzerinde yoğunla-
olarak özgürlük ve dirliğe erişmesi gerekir. Bu ancak, insanın
şır. İnsanın sürekli deği-
kendine dönük yaşaması ve yalnızlığı içinde düşünme ve yaz-
şen ilintileri içinde doğru-
maya vakit ayırması ile mümkün olabilir.
yu nerede bulacağını
Buna göre Petrarca’nın daha çok hangi felsefi di- sorgulayan düşünür; “ne
siplin üzerine çalışmalar yaptığı söylenebilir? biliyorum?” sorusunu sor-
muş ve “herhangi bir dü-
A) Epistemoloji
şünceye dayanarak kesin yargıda bulunulamayacağı” cevabı-
B) Politika
nı vermiştir. Bu tutum modern bir tutumdur. Bu nedenle
C) Sanat
modern kuşkuculuğun kurucularından olduğu kabul edilir.
D) Etik
En önemli eseri Denemeler’de öncelikle kendini araştır-
E) Ontoloji
dığını ifade eden Montaigne, kendi benliğinde insanı bulma-
ya çalışır. Montaigne’nin hümanistliği ve kuşkuculuğu, onu
her türlü dogmatizmin düşmanı yapmıştır.

🗿 Erasmus (1466-1536) Bilimsel Yöntem

Geç dönem hümanistle- 15-17. yüzyılın en büyük gelişmeleri bilim alanındadır.


rinden Erasmus, Röne- Rönesansla birlikte Skolastik Düşünce’nin din temelli bilim
sans’ın en ünlü hümanist- anlayışı reddedilmiş; yerine deney ve gözleme dayalı bilim
lerindendir. “Hümanistlerin anlayışı ileri sürülmüştür. Rönesans Düşüncesi hesapla-
Prensi” olarak da bilinir. nabilir bilimsel çalışmalara ağırlık verilmiştir. Bu nedenle
Kilisenin düşünceler üze- bu dönem için bilim ve bilimsel yöntemin geliştiği dönem-
rinde kurduğu baskıyı dir, diyebiliriz. Artık bilimin yöntemi dini otoriteler değil;
eleştiren Erasmus, papalı- deney, gözlem ve matematiksel hesaplamadır. Rönesans’ta
ğın insanların yaşamları- bilimin yöntem kazanması ile astronomi, anatomi ve fizik
na müdahale etmesine alanında önemli gelişmeler kaydedilmiştir. Gözlem ve
karşı çıkar. Güzel sanatların ve bilimlerin yayılmasını savu- deney sonrasında yapılan matematiksel hesaplamalar
nur. Ona göre Avrupa, ortak bir sanat ve bilim anlayışı çatısı bilimsel bilginin güvenilirliğini oluşturmuştur. 17. yüzyılın ilk
altında birleşmelidir. filozoflarından Francis Bacon, insanın bilgiye ulaşma
Platon Felsefesi’nin, gerçek Hristiyan öğretisi ile ben- amacının güç edinmek olduğunu söylemiştir. Bu nedenle
zerlikler taşıdığını savunur ve bu nedenle gerçek Hristiyanlık insanın doğa üzerindeki gücünü artırabilmesi için doğanın
ruhunu Antik Çağ’ın yalınlığında aramıştır. Özgün yapıtla- bilgisine sahip olması gerekmektedir. Bacon’a göre, bunun
rıyla ve çevirileriyle antik çağ düşüncesinin Avrupa’da en güvenilir yolu, bilimdir. O, Bilimsel yöntemin doğanın
yayılmasına çok büyük katkılarda bulunmuştur. kesin bilgisini sağlayabileceğini savunmuştur.

En önemli eseri Deliliğe Övgü’dür.

Felsefe 6 11. Sınıf


5.
15. Yüzyıl - 17. Yüzyıl Felsefesi’nin Ortaya Çıkışı FASİKÜL

Bilimsel ilerlemenin bir diğer nedeni ile bilen öznenin


ne bileceğini ve nasıl bilmesi gerektiği üzerine yaptığı Örnek 6
atılımdır. Kendi düşüncesinin öneminin farkına varan birey
doğayı bilinmesi ve anlanması gereken bir şey olduğu Descartes, mutlak anlamda kesin olan başlangıç doğ-
üzerine çalışmalar başlatmıştır ve bilimsel düşünce ortamı rusuna ulaşabilmek için, doğru olduğu açık ve seçik bir bi-
bu şekilde ortaya çıkmıştır. çimde bilinmeyen hiçbir şeyi doğru kabul etmemek gerektiğini
düşünür. Kuşku duymayacağı açık ve seçik bilgiden hareket
etmek ister. Bu nedenle her şeyden kuşku duymaya, yanlış ya
da kuşkulu olması muhtemel olduğunu düşündüğü her şeyi
Kartezyen Felsefe reddetmeye karar verir. Ancak yine de kuşku duyamayacağı
Kartezyen Felsefe, 17. yüzyıl filozofu Descartes tara- tek şey olduğunu söyler. Bu da kuşku duyduğundan kuşku
fından ileri sürülen, kesin bilginin varlığını ortaya koymaya duymamasıdır.
çalışan sistemli bir felsefedir. Descartes doğru bilginin
Bu parçaya dayanarak Descartes’la ilgili olarak
varlığını sorgularken öncelikle her türlü bilgiden şüphe
aşağıdakilerden hangisi ileri sürülebilir?
duyarak, tüm yanılgılardan kurtulup güvenilir bir bilgiye
ulaşmaya çalışmaktadır. Bunu yaparken kullandığı şüphe, A) Açık seçik bilgiye ulaşabildiği
yöntemsel bir şüpheciliktir. Bu nedenle şüphe, Sofistlerde B) Kuşkuyu sonuna kadar götürdüğü
olduğu gibi mutlak değil; metodiktir. C) Akıl bilgisini diğerlerinden üstün gördüğü
D) Doğuştan fikirlerinin var olduğunu kabul ettiği
Doğru bilgiye ulaştığında artık şüphe etmeyi bir ke-
E) Süjeden bağımsız nesneler dünyasının varlığını kabul etti-
nara bırakır. Her şeyin varlığından kuşku duyarak işe
ği
başlayan Descartes, son noktada şüpheden, şüphe duy-
makta olan kendinden ve bu süreçte gerçekleştirdiği dü-
şünme eyleminden asla kuşku duyamayacağını fark eder.
Bu durumu ünlü sözüyle ifade eder: “Düşünüyorum, o hâlde
Hukuk Felsefesi
varım.”. Böylece Descartes, varlık hakkındaki gerçeklerin
bilgisini akıl yoluyla elde edileceğini göstermiş olur. Rönesans Orta Çağın dini kültürü yerine içinde yaşa-
nılan dünyaya bağlı olmak isteyen bir kültürün kurulmaya
başladığı dönemdir. Rönesans’ın bu özgürlüğe doğru
ilerleyişi yalnız bireylerde kalmamış, kurumlara; devlet ve
topluma da yansımıştır. Rönesans’la birlikte ulusal bilinç
uyanmıştır. Orta Çağ devletinin evrenselci yapısı yıkılıp
yerini ulusal devletlerin çokluğu almıştır. Bu bir anlamda
ulus devletlerin Kilise’nin egemenliğinden kurtulması ve
laikleşmesi olmuştur. Bu siyasal özerkleşmenin düşünsel
temelleri de Rönesans’ta atılmıştır. Kilisenin gücü her
alanda olduğu gibi devlet ve toplum üzerinde de giderek
azalmıştır. Yeni devlet anlayışının başlangıcı İtalya’da ol-
muştur. İtalyan şehir devletlerinin çeşitliliği ve canlılığı
içinde Antik Yunan devlet anlayışı yeniden doğmuştur. Bu
dönemin devlet ve hukuk anlayışını daha iyi anlayabilmek
için Niccolo Machiavelli ve Thomas Hobbes’un görüşleri
ile ideal devlet teorileri ortaya koyan ütopyaları ele almak
önemlidir.

11. Sınıf 7 Felsefe


5.
FASİKÜL 15. Yüzyıl - 17. Yüzyıl Felsefesi’nin Ortaya Çıkışı

🗿 Nicollo Machiavelli (1469-1527)


Örnek 8
Antik Çağ’ın devlet görüşü-
nü Rönesans’ın eğilimleriy- Machiavelli’ye göre başarılı bir devlet yöneticisi gerek-
le birleştiren düşünürdür. tiğinde kötü muamele yapabilmelidir. Eğer devletin çıkarını
Machiavelli’nin önemi, “ulu- tehlikeye atanlara karşı iyi davranırsa başarısız olmaya mah-
sal devlet”i ön görmüş ol- kumdur. Bu nedenle devletin çıkarını ön planda tutan her yöne-
masındadır. O, Hükümdar tici, insanların her zaman iyi kimseler olmadıklarını göz önünde
adlı eserinde mutlak güce bulundurmalı ve toplum düzeninin devamlılığını sağlamak için
dayanan ulusal devlet anla- gerektiğinde kötü olabilmelidir.
yışını benimsediğini ifade
eder. Ona göre bir devlet Buna göre aşağıdaki yargılardan hangisinin Machi-
ulusa dayanıyorsa, güçlü avelli’nin devlet anlayışının temelinde olduğu söylenebi-
demektir. Kilise devletten üstün değildir. Bu nedenle hukuk lir?
Kiliseye bağlı olmamalıdır. Hukuk, din öğretilerinden değil; A) Yöneticinin görevi insanların hak ve özgürlüklerini koruma
doğrudan devletin özünden türetilmelidir. Ona göre, devletin altına almaktır.
başında olan kişinin, hükümdarın, göz önünde bulundurma- B) Yurttaşlar eşit haklara sahiptir.
sı gerek tek amaç; devleti yaşatmak ve gücünü sürekli artır- C) Devlet yönetiminde amaca ulaşmak için her yol mubahtır.
maktır. Bu amaca ulaşmak için de kullanılacak her aracın D) En iyi yönetim şekli demokrasidir.
mübah olduğunu dile getirmiştir. E) Devletin çıkarı bireyin çıkarlarından daha önemli değildir.

Örnek 7
🗿 Thomas Hobbes (1588-1679)
“Başarılı olmak isteyen akıllı bir yönetici gerektiğinde kötü ola-
Hobbes 17. Yüzyılda ya-
bilmelidir. Çünkü kötülere iyi davranırsa kaybetmeye mahkum-
şamış ve yaşadığı dönem
dur ve eğer insanların tümü iyi kimseler olsalardı, yerilesi bir
itibariyle düşünceleriyle
öğüt olurdu bu, ama nasıl ki tümü de küçük adamlardır ve
varlık ve siyaset felsefeleri
sana verdikleri sözleri tutmazlar, senin de onlara verdiğin sözde
alanlarında adından sık-
durman gerekmez.”
lıkla söz edilmektedir. Si-
Niccolo Machiavelli yaset Anlayışı: Hobbes
hukuk ve devlet felsefesi-
Buna göre aşağıdakilerden hangisi Machiavelli’nin dev- ni Leviathan adlı eserinde
let anlayışının temelinde varolan düşünceler içinde de- dile getirir. Ona göre, dev-
ğildir? let yapay birkurumdur. İn-
A) Yönetenler her koşulda, her zaman adaletli olmak zorun- sanlar tarafından belli nedenlerden dolayı oluşturulmuştur.
dadır. Devletin kurulmasının nedenini insanın doğal durumuyla
B) İnsanlar, özgür hareket alanı buldukları zaman ruhlarındaki açıklayan filozofa göre, insan her şeyden önce kendi varlı-
kötülüğe boyun eğebilir. ğını sürdürmeye çalışan bir varlıktır. Doğal durumunda in-
C) İnsan zorunlu olmadıkça iyi eylemde bulunmaz. sanlar eşittir ve herkes kendi istek ve amaçları doğrultusun-
D) Devlet yönetiminde her şey mubahtır. da hareket eder. Böyle bir durumda herkes her şey üzerinde
E) Her insan erdemli değildir. hak sahibi demektir.
Hobbes’a göre menfaatlerin çatışmasıyla güvenlik
sorunları ortaya çıkmıştır. Herkesin herkesle savaştığı doğa
durumunu “İnsan, insanın kurdudur” sözleriyle açıklayan

Felsefe 8 11. Sınıf


5.
15. Yüzyıl - 17. Yüzyıl Felsefesi’nin Ortaya Çıkışı FASİKÜL

Hobbes, can güvenliği olmadığı için insanların zorunlu


olarak bazı haklarını bir egemene devrederek, bir anlaşma Örnek 9
ile devleti kurduklarını dile getirir. Bu anlaşma ya da söz-
leşme ile insan, “doğa durumundan” “yurttaşlık durumuna” Hobbes Felsefesi’ne göre, Tanrı düşüncesi fiziki dünya-
geçmiştir. nın ve onun yasalarının oluşumu hakkında bize bir bilgi sağlar.
Ancak onun ötesinde Tanrı’nın dünyanın şu an mevcut haliyle
herhangi bir ilişkisi yoktur. O halde Hobbes’un Varlık Felsefe-
Varlık Anlayışı
si’nde Tanrı’nın rolü evreni oluşturmak ve harekete geçirmektir.
Hobbes deneyci bir düşünürdür. Bir şeyi anlamak ya
Paragraftan hareketle aşağıdakilerden hangisine
da hakkında fikir beyan etmek için o şeyin deneyimlen-
ulaşılamaz?
mesi gerektiğini düşünür. Bir şeyi var diyebilmemiz içinde
onun var olduğunun belirtilmesi gerekir. Dolaysıyla varlık A) Dünyanın mevcut haliyle Tanrı’ya ihtiyacı yoktur.
hakkındaki en kesin ve net olan ifade onun deneyimlenen B) Evren varolmak için kendinden farklı bir töze ihtiyaç duy-
şeyler hakkında gösterilen net ifadelerdir. Hobbes var maz.
olanlar üzerine incelemesini cisimci madde anlayışı ile C) Evren kendi kendine yeten bir sisteme sahiptir.
geliştirdiği düşünceyle başlar. Tek tek maddelerden hare- D) Tanrı evrene müdahale etmez.
ketle bütüne ulaşılabileceğini düşünür. Dış dünyaya bak- E) Hobbes’un Tanrı tanımı sınırlıdır.
tığımız zaman bir şeye var diyebilmemiz için onu deneyle
açıklanması gerektiği düşüncesi üzerinden maddelerin
varlığı açıklanır. Hobbes’a göre varolanlar maddeden tü-
Örnek 10
remiştir. Her madde ise bir cisimdir ve cisimler insan
düşüncesinin sınırlarını indirgenemeyecek kadar fazladırlar.
Doğanın bedensel ve zihinsel yetenekleri dağıttığı doğal
Biz cisimlerin sadece madde olarak deneyimlediğimiz
durumda insanlar arasında saf bir eşitlik vardır. Bedensel ola-
ölçüde var olduklarını söyleyebiliriz. Fakat insan düşünce-
rak güçlü ve hızlı düşünen bir insanla, zayıf ve yavaş düşünen
sinden bağımsız olan çok fazla cisim olduğu gibi cisimler
insan arasındaki fark, birinin diğerine üstünlük iddiasını doğru-
dünyanın her parçasını oluştururlar.
layacak kadar fazla değildir. Çünkü bedensel ve zihinsel olarak
zayıf olan kişi, yeteri kadar insanla veya bir hile ile güçlü olanı
öldürmeye yetecek kadar güçlü sayılır. Bu doğal eşitlik güçlü,
zayıf herkesin ölüm korkusu yaşamasına ve diğer insanlara
karşı güvensizlik hissetmesine neden olur. Bu güvensizliğin so-
nucu ise herkesin herkese karşı daimî bir savaş hâlinde olma-
sıdır. Bunu engellemek için insanlar kendi aralarında yaptıkları
bir sözleşme ile bazı haklarını devlete devrederler.

Thomas Hobbes’un görüşlerini yansıtan bu par-


çaya dayanarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) İnsanlar barışı sağlamak için devletle sözleşme yaparlar.


B) İnsanlar doğuştan eşit oldukları için bir otoriteye ihtiyaç du-
yarlar.
C) Toplumsal yaşama geçişle insanlar arasındaki eşitlik gü-
vensizliğe neden olur.
D) Devlet kendi başına bir amaç değil, barışı sağlamak için bir
araçtır.
E) Devlet insanlar arasındaki sözleşmenin sonucudur.

11. Sınıf 9 Felsefe


5.
FASİKÜL 15. Yüzyıl - 17. Yüzyıl Felsefesi’nin Ortaya Çıkışı

lamaları kolaylaştıran kişidir. Pascal aynı zamanda fizik ala-


Örnek 11
nında da başarılı çalışmalara imza atar. Atmosfer basıncı-
nın yükseklikle doğru orantılı olduğu sonucunu yaptığı
Hobbes’a göre insan doğasında üç temel kavga ne-
deneylerden çıkarır. Ayrıca basınç kanunu ile ilgili Sıvıların
deni vardır. Bunlardan birincisi rekabettir. İkincisi güvensizliktir.
Kararsızlığı adlı bir kitapçık yayımlar. Pascal aynı zamanda
Üçüncüsü ise şan ve şeref elde etmektir. Bu üç neden doğa
teolojist düşünürdür. Din bilgisi alanında yazdığı Düşünce-
durumunda saf bir eşitliğe sahip olan insanların, birbirlerine
ler kitabıyla tanrının varlığına inanmanın ne kadar değerli
düşman olmalarına sebep olmuştur. Bu nedenle doğa duru-
olduğundan bahseder. Pascal, Felsefe Tarihi’nde Aristote-
munu herkesin herkese karşı daima savaş hâlinde olduğu bir
les, Galileo gibi düşünürlerden de etkilenerek eserler kale-
durum olarak açıklayan Hobbes’a göre insanları korku altında
me almıştır. Ayrıca konikler üzerine yazdığı eser karşısında
tutacak genel bir güce ihtiyaç vardır. Bu güç devlettir. Devletin
Descartes’in hayranlığını kazanmıştır
görevi toplumdaki düzeni kurmak ve devamlılığını sağlamaktır.
Devlet bu görevi yerine getirirken, insanlar üzerinde caydırıcı bir
güç oluşturmak için devletin tüm araçlarını kullanma hakkına
sahiptir.

Buna göre aşağıdaki yargılardan hangisi Hob-


bes’un devlet anlayışına uygun değildir?

A) En iyi yönetim biçimi demokrasidir.


B) Devletin varlığı insanlar arasındaki barışın teminatıdır
C) Devletin olmaması, savaş durumunun olması anlamına
gelir.
D) Doğa durumundaki savaş halinin birden fazla nedeni var-
dır.
E) Devlet insanlar üzerinde denetleyici bir güce sahiptir.
Örnek 12

…………….. için akıl tek başına doğru bilgiye ulaşamaz.


🗿 Blaise Pascal Çünkü doğruluk, dış dünayada doğrudan doğruya
bulduğumuz şeyler ya da matematiğin yöntemi
1623 -1662 yılları arasın-
ile tanıtlanan bilgilerden daha fazlasıdır. Ona göre
da yaşayan Fransız düşü-
insan bunlarla yetinemez, bunların dışında kalan bir
nür Pascal matematik ve
şeyi de arar. İnsan günahtan kurtulmayı ve mutluluğa
fizik alanında yaptığı ça-
erişmeyi ister. Bunu sağlayacak olan, insanın
lışmalarla adından sıkça
kalbinin kendi bilgisidir; aklın bilgisi buna erişemez.
söz ettirmiştir. Küçük yaş-
tan itibaren babasının da Yukarıda boş bırakılan yere aşağıda verilen düşü-
matematikçi olmasının et- nürlerden hangisi getirilmelidir?
kisiyle nitelikli eğitim al-
A) Descartes
mıştır. Babasının mate-
B) Bacon
matik yönlendirmesine
C) Spinoza
karşın Pascal aynı zamanda geometri de çalışmaya başlar
D) Pascal
ve küçük yaşta üçgenin iç açılarıyla ilgili hesaplamalar yap-
E) Galileo
maya başlar. Pascal ilk olarak rakamsal hesap makinesini
yaparak yaşadığı dönem içerisindeki matematiksel hesap-

ÖRNEK 1.B 2. C 3. A 4. E 5. D 6. A 7. C 8. D 9. B 10. A 11. A 12. D

Felsefe 10 11. Sınıf


1. 5.
TEST Konu Tarama Testi FASİKÜL

1. Rönesans ile birlikte modern düşüncenin ilk örnekleri or- 3. 2 - 15. Yüzyıl Felsefesi’nin sonlarında hakim olan Skolas-
taya çıkmıştır. Bu yeni anlayışın ilk izleri sanat alanında tik Düşünce, Hristiyan dini öğretilerini akılla temellendiril-
görülmüştür. Sanatın birçok alanında bugün hâlâ yoğun me çabasıdır. Aklın yetersiz olduğunu savunan Skolastik
ilgi gören eserler o dönemde yapılmıştır. Edebiyatta Cer- Düşünce’ye göre, aklın yetersizliği inançla tamamlanabilir.
vantes ve Dante, tiyatroda Shakespeare, resimde Leonar- İnancın üstünlüğü bireysel ve toplumsal alanlarda da be-
do da Vinci, mimaride P. Brunelleschi, heykel ve resimde lirleyici olmuştur. Rönesans ile birlikte din merkezli dünya
Michelangelo gibi büyük sanatçılar Rönesans Dönemi’n- görüşü çözülmeye başlamış; 17. Yüzyılda bireyin ve aklın
de ürünler vermiştir. Tüm bu değişimler bu dönem felsefe- ön plana alındığı modern düşünce tüm Avrupa coğrafya-
sinin oluşmasını sağlayan diğer önemli etkenlerdir. sına yayılmıştır.

Yukarıdaki paragraftan hareketle aşağıdakilerden Buna göre aşağıdakilerden hangisi Modern Düşün-
hangisine ulaşılabilir? ce’yi Skolastik Düşünce’den ayıran bir özellik değil-
dir?
A) Rönesans’tan önceki dönemlerde sanat ile ilgilenilme-
miştir. A) Bilim, Tanrı’nın yarattıklarını kavramak için önemlidir.
B) Rönesans döneminde sadece sanat alanında çalışma- B) Hukuk, devlete bağlıdır.
lar ileri sürülmüştür. C) Birey ön plandadır.
C) Rönesans döneminde sanat ile felsefe arasında bir et- D) İnsan merkeze alınmıştır.
kileşim yoktur. E) Doğa, akılla ve deneyle açıklanabilir.
D) Sanat alanı Rönesans ile birlikte ön plana çıkmıştır.
E) Orta Çağ Dönemi sanatsal çalışmaların en yoğun ol-
duğu dönemdir.

4. Rönesans iki büyük çağ olan Orta Çağ ve Yeni Çağ arasın-
2. 2 - 15. yüzyıl tarihleri arasında Batı’da egemen olan din da bir köprüdür. Bu iki büyük çağın kendine özgü bir değer
merkezli anlayış, 12. yüzyılda İslam coğrafyasında yapı- sistemi ve bir dünya görüşü vardır. İki çağın tüm kurumları
lan çeviri faaliyetleri ile değişime uğramaya başlamıştır. bu dünya görüşüne göre düzenlenmiştir. Rönesans, Orta
15. yüzyılda ise artık insanın dünyadaki yeri ile ilgili insanı Çağ düzeninin çözülüp, Yeni Çağı oluşturacak ilkeler ile
merkeze alan açıklamalar ortaya konulmuştur. Felsefe, düşüncelerin artık belirmeye bağladığı bir dönemdir. Bu
sanat ve bilimdeki bu yeni anlayış ilk olarak İtalya’da baş- nedenle Rönesans Dönemi Yeni Dünya anlayışına doğru
lamıştır. “Yeniden doğuş” anlamına da gelen bu dönem çok istekli ve cesurca yaratma süreci olarak ele alınır.
zamanla Avrupa’ya yayılmıştır.
Buna göre Rönesans Dönemi ile ilgili aşağıdakilerden
Paragrafa konu edinilen dönemin adı aşağıdakilerden hangisine kesinlikle ulaşılır?
hangisidir?
A) Kilisenin etkisi tamamen ortadan kalkmıştır.
A) Antik Dönem B) Geçiş dönemidir.
B) Skolastik Dönem C) Sonraki dönemler üzerinde bir etkisi olmamıştır.
C) Rasyonalist Dönem D) Orta Çağ’ın insan görüşü benimsenir.
D) Aydınlanma Dönemi E) Tamamen dini öğretiler etkisinde eserler verilmiştir.
E) Rönesans Dönemi

11. Sınıf 11 Felsefe


5. 1.
FASİKÜL Konu Tarama Testi TEST

5. Felsefeyi Antik Çağ’daki anlamıyla ele alan modern fel- 7. Hobbes’a göre doğa durumunda insan, bencil bir açıdan
sefeciler, matematik ve doğa bilimlerin etkisiyle kesin ve ancak varlığını korumaya yarayan şeye haklı ve iyi der.
bilimsel felsefeyi oluşturma çabasına girmişlerdir. Felsefe Bu bakımdan zararlı olan şeyleri ise haksız ve kötü olarak
yine insan merkezli bilgi, varlık ve ahlak üzerine açıklama- kabul eder. Kendi gücü ile elde edip de varlığını korumaya
lar yapan ussal bir düşünüş biçimi olmuştur. yarayan her şey üzerinde doğa durumundaki insanın hak-
kı vardır. Bu durumda kaçınılmaz olarak herkes için iyi ve
Parçada verilen bilgilere dayanarak aşağıdakilerden
kötü başka başkadır ve herkesin her şey üzerinde hakkı
hangisine ulaşılabilir?
vardır. Böylece Hobbes’a göre doğa durumunda herkes
A) Modern Felsefe, felsefeye yeni konular kazandırmıştır. bir şekilde birbirinin düşmanı olur.
B) Modern Felsefe, bilim ve felsefe arasında keskin bir
Buna göre aşağıdakilerden hangisi Hobbes’un açıkla-
ayrım yapar.
dığı doğa durumuna uygundur?
C) Modern Felsefe, özgün bir felsefi gelenek ortaya koya-
mamıştır. A) Doğa durumunda düzenden sorumlu devletti.
D) Modern Felsefe, Antik Çağ’a bir geri dönüştür. B) Doğa durumunda insan insanın kurdudur.
E) Modern Felsefe, Skolastik Düşünce tarzını aşamamış- C) Doğa durumunda insanlar görev ayrımı yapmışlardır.
tır. D) Doğa durumu yasaya uygun davranmayı gerektirir.
CEVAP:D E) Doğa durumunda insanlar toplumsal çıkarları ön plan-
da tutmaktadır.

8. 15-17. Yüzyıl Felsefesi’ne zemin hazırlayan birden çok


6. I. Hukuk devlete bağlı olmalıdır. etken vardır. Bu dönemde felsefe; bilim, sanat, din, eko-
II. Birey ön planda değildir. nomi ve bunların bir sonucu olarak toplumsal hayat ve
III. Teoloji felsefeye egemendir. kültürel alandaki değişimlerden etkilenmiştir. Bu dönem,
bir yandan zihniyet dönüşümlerinin yaşandığı bir yandan
IV. Toplumsal hayat dünyevidir.
da toplumsal hayatın farklı yönetim dengelerinin yeniden
V. Doğa din ve akıl ile kavranabilir.
oluştuğu bir dönemdir. Rönesans ile birlikte başlayan de-
VI. Düşünürler kilisenin kurallarına bağlı değildir. ğişimlere karşı başlarda kilisenin birey üzerindeki baskısı
artmış ama 18. yüzyıla doğru bu baskı zayıflamıştır. Yine
Yukarıda verilen özelliklerden hangisi ya da hangileri bu dönem felsefesinde ulus bilincinin oluşmaya başladığı
17. yüzyıl düşüncesi için söylenemez? da görülmüştür.

A) Yalnız II Buna göre aşağıdakilerden hangisi 15-17. Yüzyıl Fel-


B) Yalnız I
sefesi’ni etkilemiş olamaz?
C) II, III, V
D) II ve IV A) İslam coğrafyasındaki çeviriler
E) II, III, V, IV B) Siyasal hareketlilikler
C) Skolastik Düşünce
D) Coğrafi Keşifler
E) Ekonomik faaliyetler

TEST 1. D 2. E 3. A 4. B 5. D 6. C 7. B 8. C

Felsefe 12 11. Sınıf


2. 5.
TEST Konu Tarama Testi FASİKÜL

1. Machiavelli, Antik Yunan’ın devlet anlayışı ile Rönesans’ın 3. Rönesans düşünürlerinden Bernadino Telesio doğanın
getirmiş olduğu hümanist yaklaşımı kaynaştırarak güce sadece deneye dayalı olarak araştırılması gerektiğini sa-
dayanan ulusal devlet anlayışını ileri sürer. Ona göre, bir vunmuştur. Rönesans’ın Doğa Felsefesi’nde deneyci eko-
devlet bir ulusa dayanıyorsa, yeter bir gücü var demek- lün ilk temsilcileri arasında olan Telesio, Skolastik anlayışa
tir; devlet bütün gücünü bu kökten almalı, karşısında ve şiddetle karşı çıkmıştır. Düşünür, kendini tüm otoritelerden
üstünde Kiliseyi bulmamalıdır; hukuk da Kiliseye bağlı ol- kurtarmış; bağımsız bir doğa bilgisinin gelişmesine engel
maktan kurtarılmalı, din dogmalarından değil, doğrudan olduğu için Skolastik Düşünce’nin tüm öğretilerini reddet-
doğruya devletin özünden türetilmelidir. Devletin başında miştir. Ona göre, doğa ancak özgür bir şekilde deneye
bulunan kimsenin göz önünde bulunduracağı biricik amaç dayanılarak incelenirse anlaşılabilir. Bu nedenle doğayı
ise devleti yaşatmak ve gücünü sürekli arttırmaktır; devlet sadece düşünme ile kavramaya çalışmak da yanlıştır. Te-
adamının bundan üstün bir ödevi olamaz; bu amaca var- lesio için, akılla elde edilen bilgiler, gerçeğin bir tahmini
mak için kullanılacak her araç meşrudur. olmaktan ileri geçemez.

Buna göre Machiavelli’nin devlet anlayışı ile ilgili aşa- Buna göre Telesio ile ilgili aşağıdakilerden hangisi
ğıdakilerden hangisi yanlıştır? yanlıştır?

A) Tek devlet anlayışına dayanır. A) Modern düşüncenin bilim anlayışına aykırı bir doğa fel-
B) Hukuk Kiliseden bağımsız ele alınır. sefesini benimsemiştir.
C) Hümanist bir görüşle temellenir. B) Kesin ve güvenilir bilginin aposteriori bilgi olduğunu sa-
D) Ulusal bilinç ön plandadır. vunur.
E) Devletin yararı her şeyden önde tutulur. C) Bilimsel çalışmalar üzerindeki Kilisenin etkisine karşı
çıkar.
D) Empirist bir bilgi anlayışı ortaya koyar.
E) Doğada olup biten şeylerin akılla açıklanamayacağını
ileri sürer.
2. Aquino’lu Thomas’ın “Yeryüzünde Tanrısal Devlet Düzeni-
ni Gerçekleştirmek” olarak devletin görevini tanımlaması,
Orta Çağ’ın devlet anlayışını ortaya koymaktadır. Çünkü 4. Bu dönemin belli başlı ayırt edici özellikleri arasında;
Kiliseyi Tanrı’nın, devleti ise insanın meydana getirdiği bir Skolastiğin yıkılmasıyla birlikte, bilgi sorunun yenide ele
kurum olarak gören Kilise, kendini bütün siyasî kuramların alınması; doğanın, bütün dini öğretilerin ve açıklamaların
üstünde konumlandırmaktadır. Rönesansla birlikte uluslar ötesinde gözlem ve deneyle yeniden incelenmesi; doğru
kimliklerinin bilincini duymağa başlayınca, doğal olarak bilginin, insanoğlunu doğaya egemen kılan en güçlü araç
Kiliseye karşı ayaklanmalar da başlamıştır. Sonunda Orta olduğunun yeniden anlaşılması, yer alır.
Çağ devletinin birlikli yapısı yıkılıp yerine ulusal devletlerin
çokluğunu koyulacaktır. Yukarıdaki paragrafa konu edilen dönem aşağıdaki-
lerden hangisidir?
Buna göre Rönesans Devlet Anlayışı ve Hukuk Felse-
fesi ile ilgili aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? A) Rönesans
B) Orta Çağ
A) Ulusal bilinç uyanmıştır. C) Antik Yunan
B) Rönesansın özgürlükçü anlayışını bireylerle sınırlı kal- D) Aydınlanma
mış; kurumlara yansımamıştır. E) Akıl Çağı
C) Hukuk alanında devlet belirleyici unsurdur.
D) Laikleşme hareketi başlamıştır.
E) Evrensel devlet anlayışı yıkılmıştır.

11. Sınıf 13 Felsefe


5. 2.
FASİKÜL Konu Kavrama Testi TEST

5. Rönesans Düşüncesi Antik Çağ’a dayanmaktadır. Röne- 7. I. Toplumsal hayat dine bağlıdır.
sans düşünürleri ilk olarak antikçağın düşünürlerinin in- II. İnsan merkezlidir.
celemiş ve kendi felsefelerine bir temel olarak almışlardır. III. Tüm otoritelere karşı çıkılır.
Başlangıçta Antik Çağ düşüncesine sıkı sıkıya bağlı Rö-
IV. Doğa, deney ve akılla açıklanabilir.
nesans düşünürleri, sonraları bu düşünceyi yeni bir dünya
V. Hukuksal düzen kiliseye bağlıdır.
anlayışına varmak için bir dayanak olarak değerlendirmiş-
tir.
Yukarıda verilen özelliklerden hangisi ya da hangileri
Paragrafta verilen bilgilere dayanarak aşağıdakiler- modern düşünce tarzına uygundur?
den hangisine ulaşılamaz?
A) Yalnız II
A) Rönesans düşüncesi, özgün bir felsefi anlayış gelişti- B) I ve III
rememiştir. C) I, II ve III
B) Rönesans düşüncesi eski dönem felsefi geleneklerini D) Yalnız III
kılavuz almıştır. E) II, III ve IV
C) Rönesans düşünürleri Antik Çağ Felsefesi’ni yeniden
değerlendirmişlerdir.
D) Rönesans Felsefesi, Antik Yunan Felsefesi’nden etki-
lenmiştir.
E) Antik Çağ düşünürlerinin incelediği bazı sorunlar; Rö-
nesans düşünürlerinin felsefeleri üzerinde etkili olmuş- 8. Dinsel otoritenin zayıflamasıyla birlikte Rönesans’ta felse-
tur. fe, deneyi ve aklı ön plana çıkararak kendini bağımsızlaş-
6. Orta Çağ için doğa güvenilemez, kavranılamaz bir şey ol- tırmaya çalışmıştır. Böylece ortaçağın kapalı düşünce bi-
muştur. Doğayı pek az bilip anladığı için, ortaçağ insanı çimi yıkılmaya başlar. Felsefe din adamlarının etkisinden
doğa karşısında bir güvensizlik duyuyor, kendini onun kar- çıkıp yazarlar ve düşünürlerin ilgi alanında yer alır. Röne-
şısında çaresiz buluyordu. Rönesans insanı ise doğaya, sans felsefesi buna bağlı olarak farklı düşüncelerin, felse-
kendisinden uzak durulması gereken, bilinemez bir şey fe sorularını farklı yollardan değerlendiren felsefe eğilim-
olarak değil; büyük bir güven ve sevgi ile bakar. Çünkü lerinin var olmasını sağlamıştır. Bu dönem oluşan bütün
Rönesans insanı doğayı kendi içinde bulur, kendisini de gelişmelerin ortak paydası, …………………………….ola-
doğanın içinde görür; doğaya tutkulu bir özleyiş ile yönelip rak özetlenebilir.
sırlarını kavramaya, ona egemen olmaya çalışır.
Yukarıdaki paragrafta boş bırakılan yere aşağıdakiler-
Paragrafta verilen bilgiden hareketle aşağıdakilerden den hangisi gelmelidir?
hangisine ulaşılabilir?
A) Kilisenin etkisinin artırmak
A) Rönesans düşüncesi insanı doğanın bir parçası olarak B) Çoğulculuğu reddetmek
görür. C) Skolastik felsefeye karşı koymak
B) Rönesans döneminde felsefenin konusu sadece ev- D) Dini öğretileri temellendirmek
ren, doğa olmuştur. E) Toplumun çıkarını bireysel çıkarların önünde tutmak
C) Orta Çağ insanı ile Rönesans insanı arasında ahlaki
açıdan bazı farklar vardır.
D) Rönesans döneminde evrenle ilgili tüm sorulara cevap
bulunur.
E) Orta Çağ döneminde evrenle ilgili bir çalışma yapılma-
mıştır.
TEST 1. A 2. B 3. A 4. A 5. A 6. A 7. E 8. C

Felsefe 14 11. Sınıf


3. 5.
TEST Öğreten Pratik Test FASİKÜL

1. 15-17 yüzyılda, Rönesans ile birlikte başlayan, insanı mer- 3. Hobbes’a göre egemenlik iki yoldan elde edilir. Birincisi,
keze alan modern dünya görüşü Avrupa coğrafyasına ha- bir kimsenin kabul etmezlerse onları yok etmek kudretiy-
kim olmuştur. Modern düşünceye göre bize tüm alanlarda le çocuklarını veya onların çocuklarını kendi yönetimine
güvenilir bilgiyi sunan akıl ve deneydir. Bu dönemin birey- boyun eğdirmesidir; ikincisi ise bir kişiye veya bir kurula,
sel ve toplumsal hayatının bütününde de bu görüş etkili onun kendilerini başkalarına karşı koruyacağı inancıyla
olmuştur. tabi olmak için insanların gönüllü olarak kendi aralarında
anlaşmalarıdır. Bu ikincisi, siyasal bir devlet veya sözleş-
Aşağıdakilerden hangisi 15. yüzyıl- 17. yüzyılda öne
me ile kurulmuş bir devlet olarak; birincisi ise edinilmiş
çıkan görüşlerden biri değildir?
devlet olarak adlandırılabilir. Hobbes, devletin ikinci tür-
A) Tüm gelişmelerde insan merkeze alınmalıdır.
den bir oluşuma sahip olduğunu savunur.
B) Hesaplanabilir bilimsel çalışmalar yapılmalıdır.
C) Evren akıl, deney ve gözlem ile açıklanmalıdır. Buna göre aşağıdakilerden hangisi Hobbes’ un devlet
D) Hukuk kiliseye bağlı olmalıdır. anlayışına uygundur?
E) Bilim otoritelerden bağımsız olmalıdır. A) Devlet doğal bir kurumdur.
B) Egemenlik zorla elde edilir.
C) Devlet yapay bir kurum değildir.
D) Sözleşme devleti kurmak ve korumak için yeterli bir se-
bep değildir.
E) Devletin kuruluşu sözleşmeye dayanır.

4. 15- 17. yüzyılda ortaya çıkan yeni düşünceye göre felse-


2. Orta Çağ’ın doğa karşısındaki duruşu, Rönesans ile baş-
fenin konusu; insan, doğa ve evrendir. Bu yeni anlayışın
tan aşağı değişecektir; Rönesans doğayı büsbütün başka
oluşturucuları düşünürler, bilimi kılavuz edinmişler; insa-
türlü değerleyecektir. Rönesans ile birlikte doğa, orta-
nı merkeze alan görüşler ileri sürmüşlerdir. Böylece artık
çağ için olduğu gibi, yalnız bir dekor, bir sahne değildir;
doğada olup biten şeylerin inançla değil ancak deney ve
kendisine doğrudan doğruya, hem de büyük bir tutkuyla
akılla açıklanabileceğini temele alınmıştır. Bu nedenle de
yönelinen sırlarla dolu, bilinmeyen büyük bir dünyadır. Rö-
düşünürlerin kiliseden bağımsız çalışmalar yürütebilecek-
nesans düşüncesi, bilgiye susamışlığını başlıca bu doğa
leri savunulur.
dünyasında dindirmeğe çalışacak, onun bilgisi ile bu dün-
yada kendini daha güçlü kılacak, kendi özünü doğa dün- Yukarıda açıklaması verilen 15- 17. Yüzyıl Düşüncesi
yasında arayıp bulacaktır. aşağıdakilerden hangisinde doğru verilmiştir?
A) Patristik Düşünce
Buna göre aşağıdaki özelliklerden hangisi Rönesans
B) Modern Düşünce
düşüncesini Orta Çağ düşüncesinden ayırır?
C) Eleştirel Düşünce
A) Doğanın bilgisi, Tanrı’nın bilgisine ulaşmak için gerek-
D) Skolastik Düşünce
lidir.
E) Bilimsel Düşünce
B) Doğayı araştırmak bir amaçtır.
C) Doğanın bilgisi doğru bilgi değildir.
D) Doğayı araştırmak bir araçtır.
E) Doğa, değer sıralamasında en altta yer alır.

11. Sınıf 15 Felsefe


5. 3.
FASİKÜL Öğreten Pratik Test TEST

5. Aşağıdakilerden hangisi 15. Yüzyılda ortaya çıkan Hü- 7. İtalyan şair ve düşünür olan ………………, insan yaşamı-
manizm anlayışına zemin hazırlamış olamaz? nın amacının mutluluk olduğunu ileri sürer. Ona göre mut-
A) Antik Yunan Felsefesi’nin yeniden ele alınması luluk, bütün etkilerden uzak, ruhun özgürlük ve dinginliğe
B) Varolan devlet anlayışından memnun olunması erişmesidir. Yalnız Yaşayış Üzerine ile Kendisinin ve Baş-
C) Kilisenin etkisinin azalması kalarının Bilgisizliği Üzerine onun en önemli eserleridir.
D) Skolastik Düşünce’nin etkisinin azalması
Paragrafta boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi
E) Orta Çağ düşüncenin açıklamalarının yeterli bulunma-
getirilmelidir?
ması
A) Francesco Petrarca
B) Gottfried Leibniz
C) Dante
D) Michel De Montaigne
E) Erasmus

6. Rönesans ile birlikte modern düşüncenin ilk örnekleri or- 8. Orta Çağ düzeninin çözülmesi ile kendine yeni bir hayat
taya çıkmıştır. Bu yeni anlayışın ilk izleri sanat alanında düzeni arayan Yeni Çağ, antik düşünceler arasından tek-
görülmüştür. Sanatın birçok alanında bugün hâlâ yoğun rar canlandırdığı “doğal hukuk” anlayışında, kendisine,
ilgi gören eserler o dönemde yapılmıştır. Edebiyatta Cer- günümüze kadar ayrılmayacağı, sağlam bir temel bula-
vantes ve Dante, tiyatroda Shakespeare, resimde Leonar- caktır. Nitekim Fransız Devrimi’nin “İnsan Hakları Bildirisi”,
do da Vinci, mimaride P. Brunelleschi, heykel ve resimde Birleşmiş Milletler’in “İnsan Hakları” doktrini hep bu temel-
Michelangelo gibi büyük sanatçılar Rönesans Dönemi’n- den besleneceklerdir.
de ürünler vermiştir. Tüm bu değişimler bu dönem felsefe-
Buna göre Yeni Çağ dünya görüşünde merkeze alınan
sinin oluşmasını sağlayan diğer önemli etkenlerdir.
aşağıdakilerden hangisidir?
Yukarıdaki paragraftan hareketle aşağıdakilerden A) Bilim
hangisine ulaşılabilir? B) İnsan
A) Rönesans’tan önceki dönemlerde sanat ile ilgilenilme- C) Doğa
miştir. D) Din
B Rönesans döneminde sadece sanat alanında çalışma- E) Mutluluk
lar ileri sürülmüştür.
C) Rönesans döneminde sanat ile felsefe arasında bir et-
kileşim yoktur.
D) Sanat alanı Rönesans ile birlikte ön plana çıkmıştır.
E) Orta Çağ dönemi sanatsal çalışmaların en yoğun oldu-
ğu dönemdir.

TEST 1. D 2. B 3. E 4. B 5. B 6. D 7. A 8. B

Felsefe 16 11. Sınıf


3. ÜNİTE: M.S. 15. Yüzyıl
M.S. 17. Yüzyıl Felsefesi

11.SINIF
FELSEFE

6. FASİKÜL:
Ütopyalar

KAZANIMLAR

µ M.S. 15 - 17 Yüzyıl Felsefesi’nin ortaya çıkışı hakkında bilgi verir.


µ Felsefi düşünce ortamının M.S. 15 - 17 Yüzyıl arasındaki karakteristik özellikleri anlatılır.
µ M.S. 15 - 17 Yüzyıl Dönem itibariyle ortaya çıkan ütopya görüşlerine yer verilir.
µ Örnek metinler üzerinden M.S. 15 - 17. Yüzyıl Felsefesi filozoflarının görüşleri analiz edilir.
µ M.S. 15 - 17 Yüzyıl Felsefesi’nde, Modern Düşünce’nin doğuşuyla beraber Kartezyen Felse-
fe’nin ilk izleri görülür.
6.
FASİKÜL Ütopyalar

ÜTOPYALAR Bazı Ütopya Örnekleri

15-17. Yüzyıl Felsefesi’nde önemli bir yere sahip olan ✳ Platon - Devlet
ütopyaları ele almadan önce Ütopya’nın ne olduğunu ve
diğer Ütopya örneklerinin neler olduğunu bilmek gerekir.
✳ Augustinus - Tanrı Kent

Ütopya, ideal yönetim ve toplum düzeni tasarımlarıdır. ✳ Farabi - El Medinet’ül Fazıla


Ütopyalar doğrudan bir felsefi eser olarak kabul edilmez. ✳ Thomas More - Ütopya
Çünkü Ütopyalar daha çok, olması gereken toplum ve
devlet yapısının kurgulanmasıdır; hayali bir devlettir.
✳ Campanella - Güneş Ülkesi

Ütopyalar toplumlar tarafından yönetim biçimlerinde olma- ✳ Francis Bacon - Yeni Atlantis
sı gerekene karşı referans oldukları durumlarda olabilmek-
Ütopya tarzında yazılan eserler, insanlar için ideal olan
tedir. İdeal Devlet yapısının nasıl olması gerektiği ve yö-
tasarımları içerir. Ütopyalarda aktarılan toplumlarda insan
neticide bulunması gereken özellikleri belirtme noktasında
değerlidir ve devlet adildir. Bu eserlerin önemi, iyi bir
ütopyalardan faydalanılır. Ütopyolar genel anlamda yöne-
yaşam düzeni kurulmasına düşünsel bir katkı sağlamala-
tim biçimlerinde meydana gelen çıkmazlar karşı ortaya
rıdır. Ancak ideal olanın tam tersini anlatan devlet tasa-
çıkmış denilebilir. Yöneticiler ve halk arasındaki çatışmalar
rımları da ortaya konulmuştur. Bu tarz eserlere “korku
alternatif bir yönetim boşluğunu doğurmuş ve bu noktada
ütopyaları” denir. Korku ütopyaları varolan kötü koşulun
ütopyalar kaleme alınmıştır.
devam etmesi halinde oluşabilecek en kötü durumu orta-
Platon’un Devlet eseri ilk ütopya örneği olarak kabul ya koyan devlet tasarımlarıdır.
edilir. Platon bu kitabında ideal toplum düzeninin nasıl
olması gerektiğini gösterir. Devlet kitabı aynı zamana si-
Bazı Korku Ütopya Örnekleri
yasetname tarzıyla adaleti temel almış devlet yapısını
özellikleriyle belirtir. Adil eylemler de bulunmak bilgili ol- ✳ Yevgeniy İvanoviç Zamyatin - Biz
makla mümkündür. Bu yüzden ideal yönetici küçük yaştan
itibaren eğitim almalıdır. Platon’un ideal tıpkı bir deniz
✳ George Orwell - Bin Dokuz Yüz Seksen Dört

kaptanı gibidir. Nasıl ki geminin kaptanı gemi içerisindeki ✳ Aldous Huxley - Cesur Yeni Dünya
insanları azgın fırtınaya karşı pusulasını tecrübesini ve ✳ William Golding - Sineklerin Tanrısı
bilgisini en doğru şekilde kullanarak gemiyi karaya getir-
mesi gerektiğini biliyorsa, yönetici de bütün halkı için en
✳ Jack London - Demir Ülke

ideal kararın ne olduğunu bilendir. Bu bilgiye sahip tek ✳ Katharine Burdakin - Swastika Geceleri
kişi filozof kraldır. Bu nedenle devletin başında olacak kişi
filozof kraldan başkası olamaz. Filozof kral duygularından
✳ Franz Kafka - Dava

kurtulmuş ve sadece halkı için devlet yönetiminde ideal ✳ Kurt Vonnegut Jr - Otomatik Piyano
olan kişidir. Platon’a göre duygularıyla hareket ederse ✳ Ray Bradburry - Fahrenheit 451
hata yapar. Platon’dan sonra ütopya örnekleriyle öne çı-
kanlar Thomas More’un Ütopya, Campanella’nın Güneş ✳ Doris Lessing - Hayatta Kalma Güncesi

Ülkesi, Francis Bacon’ın Yeni Atlantis adlı ütopyalarıdır. ✳ Dost Körpe - Otomatik Portakal

✳ Kazuo Ishiguro - Beni Asla Bırakma

Felsefe 2 11. Sınıf


6.
Ütopyalar FASİKÜL

Örnek 1

Ütopyalar, toplumsal ve siyasal düzenin sorunlu yanla-


rına işaret eden ve söz konusu sorunlara çözüm önerisi sunan
kurgusal düzen tasarımlarıdır. Bu özellikleri nedeniyle düşünce
tarihinde genellikle olumlu bir rolü olduğu düşünülen ütopya-
ların, öte yandan bazı açılardan eleştirilmesi de söz konusu-
dur. Bu eleştirilerin başında ütopyaların, sundukları toplum
modellerinin değişmez niteliklere sahip olarak kurgulanmaları
nedeniyle aslında değişime kapalı ve dolayısıyla tarihsiz sis-
temler öngörmeleri gelir. Bu yüzden her ne kadar arzulanan
bir yaşama işaret etse de ütopyalar bir yanıyla totaliter bir yapı
örneği sergiler.

Bu parçada ütopyalarla ilgili anlatılmak istenen Eşitlikçi zihniyette düzenlenmiş bu adada devlet mül-
aşağıdakilerden hangisidir? kiyet ortaklığına dayanır. Herkes gücünün yettiği işte eşit
A) Durağan toplum modelleri oluşturmaları sürelerde çalışacaktır. Yoksulluğun olmadığı bir toplum
B) Çözüm önerilerinin geçici olduğu modelidir. Herkes eşit zenginliktedir. Yönetici halk tarafın-
C) Gerçek hayatta uygulanmalarının zor olduğu dan seçilir ve kimseye zulmetmediği sürece yönetimde
D) Öznel bakış açılarını yansıttığı kalmaya devam eder. Ütopya eseri ile More, demokratik
E) Bireysel özgürlükleri öne çıkardığı ve sosyal bir devlet önerir.

ÖSYM 2020 TYT


Örnek 2

🗿 Thomas More (1478-1535) Sosyalist devlet anlayışının temelleri Rönesans Döne-


mi’ne dayanmaktadır. Ancak, bu anlayışa bu dönemde bilimsel
Thomas More’un 1516 yı-
bir inceleme ve araştırma olarak değil de hayali bir ideal dev-
lında yayımladığı “Ütopya”
let görüşü, bir ütopya olarak rastlarız. Bu sosyalist nitelikteki
adlı eseri, ideal bir devlet
siyasî eserlerden lkini yazan Rönesans düşünürlerinden Tho-
düzeni ortaya koymuştur.
mas More’dur. O “Ütopya” adlı eserinde ideal bir devlet düzeni
Eserinde öncelikle yaşa-
geliştirmiş; devletin esenliği ve sağlamlığı için nasıl yönetilmesi
dığı yerdeki, İngiltere’de, o
gerektiği ve toplum düzeninin nasıl olması gerektiği ile ilgili bir
zamanki sosyal durumu
örnek tasarım sunmuştur.
eleştirir: Mal ve mülkün
adaletsiz şekilde sadece Paragrafta verilen bilgilerden hareketle aşağıdakilerden
zengin sınıfın elinde oldu- hangisi Thomas More’un Ütopyası’nın 15- 17. Yüzyıl Fel-
ğuna dikkat çeken düşü- sefesi’ne katkıları arasında yer almaz?
nüre göre, bu yüzden halkın büyük kısmı maddi ve manevi
A) Toplum düzeninin en iyi ve kalıcı nasıl sağlanabileceği
bir yoksulluk içindedir. More, bu adaletsiz ve mutsuz orta-
üzerine bir örnek sunması.
mın düzelmesi için özel mülkiyetin ortadan kalması gerekti-
B) Devlette varolan eksikler üzerine düşünmeyi sağlaması.
ğini savunur. Bu nedenle Ütopya ismini verdiği bir ada ülkesi
C) Devletin görevlerinin neler olduğunu ortaya koyması.
tasarlar ve bu ülkede özel mülkiyeti ortadan kaldırır; yasak-
D) Devlet yönetiminin nasıl olması gerektiğini göstermesi.
lar.
E) Varolan bir toplum yapısını örnek olarak sunması.

11. Sınıf 3 Felsefe


6.
FASİKÜL Ütopyalar

🗿 Campanella (1568-1639) 🗿 Francis Bacon (1561-1626)

İtalya’da yaşayan Campa- Bacon’ın Yeni Atlantis adlı


nella, İtalya’nın o dö- eseri önemli bir ütopya ör-
nemde varolan toplumsal neğidir. Bu yapıtta, her
düzenini eleştirir. O şeyin nedenini açıkla-
dönem İtalya’da halkın ço- maya çalışan bilime dayalı
ğunluğu ağır işlerde, uzun bir devlet teorisi geliştir-
süreler çalışmalarına rağ- miştir. Bacon’ın ideal dev-
men toplumun küçük bir bölümünün elinde bulundurduğu letinin temelinde “Bilmek,
zenginliğe sahip değildir. Bu durumdan hoşnut olmayan egemen olmaktır” düşün-
Campanella Güneş Ülkesi adlı eseri ile ideal bir toplum mo- cesi gizlidir. Bu nedenle
deli ortaya koymuştur. Güneş Ülkesi’nde ortak mülkiyet an- Bacon, Campanella’da ol-
layışı benimsenir. Çünkü Campanella’ya göre ortak duğu gibi sosyal adalet düşüncesini değilde bilgi düşünce-
mülkiyet, devletin devamlılığını güvence altına almaktadır. sini devletin temeli yapılmıştır.

Bu ütopyadaki devlet Ben Salem adlı bir adada bulu-


nur. Peru’dan Japonya’ya giden bir geminin fırtınaya tutul-
ması sonucunda, 2000 yıla yakın bir zamandan beri kendi
içine kapalı yaşayan bu devletin varlığı öğrenilmiştir. Kendi
dışındaki dünya ile hiçbir ilgisi olmayan bu toplum, on iki
yılda bir, dışarıya bir gemi yollayarak, diğer yerlerdeki bi-
limsel gelişmeleri öğrenirler. Her türlü bilme ve araştırmayı
düzenleyen bilimler haznesi adındaki örgüt, Ben Salem
Devleti’nin kültürünü yükseltmektedir. Bu örgütün görevi
varlıkları inceleyerek her şeyin nedenini araştırmaktır.

Campanella, insanların genel yarar kaygısından uzak


oldukları sadece kendi çıkarlarını düşündüklerini savunur.
Oysa; toplum halinde birbirlerine bağlanan insanların
amacı genel yarar olmalıdır. Bu nedenle özel mülkiyet gibi
özel çıkarları kaldırıldığında ortada toplum yararından
başka bir şey kalmayacaktır. Bunun için, Güneş ülkesinde
her şey devlete ve genel yarara hizmet etmektedir. Bu
ütopyada herkesin bir işi vardır ve herkes eşit oranda,
günde dört saat, çalışmaktadır. Böylece tüm yurttaşlar
toplumun kalkınmasında bir pay sahibi olur. Campanella
Güneş Ülkesi’ni bilim ve felsefe üzerine inşa etmiştir. Bu
nedenle günlük çalışma süresini tamamlayanlar günün geri
kalanında okumak ve bilgilenmekle meşgul olacaklardır.
Campanella’ya göre böyle bir devleti ancak teorik ve pra-
tik olarak iyi eğitim almış insanlar yönetmelidir.

Felsefe 4 11. Sınıf


6.
Ütopyalar FASİKÜL

Bilim Nedir? 1. Sorunun Saptanması: Bilim insanı bu aşamada


temel sorunu, kavramları, kullanacağı araç ve ge-
İnsan doğası gereği, bilmek isteyen ve bu istekle
reçleri ve inceleme evrenini oluşturur.
bilgi üreten bir varlıktır. İnsanları bilimle uğraşmaya iten
nedenler; tabiat olaylarını önceden kestirebilmek ve bireyin 2. Hipotez Aşaması: Bu aşamada bilim insanı ince-
diğer insanlara karşı üstünlük sağlama gibi nedenleridir. lemek istediği soruna/ilişkiye ait geçici bir hipotez
Bu anlamıyla bilim, doğal gerçekliği bilme çabasının ürü- geliştirir. Hipotez, kısa ve öz, kavramlar açık seçik
nüdür. Bilim, yaşadığımız dünyadaki olguları anlamamızı olmalıdır.
sağlar. Bilim bir çaydanlığın soğuması gibi basit bir olay- 3. Deney: Bilim insanı hipotezle öne sürdüğü ilişkinin/
la başlar, her olguyla ilgilenir. Diğer bilgi türlerinden fark- etkileşimin olup olmadığını bulmak için deney veya
lı olarak bilim, sistemli ve yöntemli araştırmalara dayanır. saha çalışması yapar.
Olgular arasındaki nedensellik ilişkilerinden yola çıkarak
4. Teori: Deney veya saha çalışmalarından elde edi-
düzenliliklerin dayandığı yasalara ulaşmayı amaçlar. Böylece
len sonuçlar hipotezi doğrularsa ve farklı yapılan
doğal ve sosyal olayları olmadan önce öngörebilmek dö-
araştırmalarla desteklenirse hipotez teori biçimini
nerek doğrulama ve böylece olguları açıklamaktır. Bilim
alır.
her şeyden önce doğa, insan ve toplum ilişkilerinin ince-
5. Kanun: Kanunlar formel ve doğa bilimlerinde ge-
leme konusu olabileceği ve bu konularda belirli bir kesin-
çerlidir. Sosyal bilimlerde bu kesinlikte sonuçlara
liğe ulaşılabileceği iddiasına dayanır.
ulaşmak zordur. Kanunlar, her durumda aynı biçim-
Bilim Türleri
de ortaya çıkan kesin ve matematikle formüle edil-
Bilim, konu, amaç, yöntem bakımından üç ana bölüm- miş ilişkileri kapsar.
de ele alınır. Formel bilimler diğer bilimlere kaynaklık eden,
kural koyucu bilimlerdir. Matematiksel ispat yöntemi ve
mantığın düşünme ilkeleri bu gruba girer. Doğa bilimleri
deney ve gözleme dayanan, insan dışındaki nesne ve
olgular dünyasını inceleme konusu edinen bilimlerdir. Sosyal Örnek 3
bilimler ise konusu insan ve özellikle kültür olan bilimlerdir.
Sosyal bilimler, doğa bilimlerinden farklı yöntem ve tek- Modern dünyamızda tek bir bilim felsefesi var: modern
nikler kullanır. Örneğin; görüşme anket, monografi, vaka bilimlerin felsefesi. Buna bilimin kendi kendisinin yorumu veya
incelemesi, istatistik gibi. bilimin bilimsel kurumlar tarafından yapılan yorumu da diye-
biliriz. Bilim, bilimin hem davalı hem davacı hem de yargıç ol-
Bilimsel Yöntem duğu bir mahkemede yargılanmaktadır. Neyin bilim olduğuna
bu mahkemede karar verilmekte, bu mahkemeden geçiş izni
Bilim Felsefesi’nin ne olduğunun daha iyi anlaşılması
alamayan her unsur bilim dünyasından kovulmaktadır. Böyle
için bakılması gereken önemli konulardan biri de bilimin
bakıldığında bütün bilgi türlerini yargılayabilecek adil mahkeme
yöntemidir. Bilim, temelde bilgi etkinliğidir ve her bilgi türü
bulmak güç gibi görünüyor.
belli bir yöntem üzerinde şekillenir. Deney, gözlem, şüphe
ve mantık gibi yöntemlerin biri veya birkaçından beslenen Bu parçada sözü edilen güçlüğün nedeni aşağıda-
bilgi türleri; birbirlerinden bu yöntemleri kullanış tarzları kilerden hangisidir?
bakımından ayrılır. Bilimsel yöntemi diğerlerinden ayıran
A) Yeniliklere açık olmama
en temel fark, ele alınan konu üzerinde düzenli ve dene-
B) Olumsuz eleştirilere karşı koyma
timli bir işleyiş gütmesidir. Bilim insanı; ele aldığı konuyu
C) Bilgileri sorgulamada yine bilimin ölçütlerini kullanma
incelerken bilimsel yöntemlerden yararlanır, araştırmasının
D) Ön yargılardan kurtulamama
her bir basamağını nasıl yaptığını ve açıklamalarına nasıl
E) Bilimin gelişme sürecini tamamladığını düşünme
ulaştığını açıkça ortaya koyar:

11. Sınıf 5 Felsefe


6.
FASİKÜL Ütopyalar

Bilim Felsefesi’nin Konusu 🗿 Nicolaus Kopernik (1473-1543)

Bilim Felsefesi’nin amacı kısaca bilimi anlamaktır. Bu Batı Prusya’da tüccar bir
anlamda da bilimi anlamaya yönelik çeşitli yaklaşımlar ailede doğan Kopernik,
vardır. Bilimi tarihsel gelişimini inceleyerek anlamaya ça- İtalya’ya gitmiş; dönemin
lışabiliriz. Bilim tarihine bakıldığında daha çok Nil, önemli üniversitelerinden
Mezepotamya, İndus vadileri gibi büyük uygarlıkların, ti- Bologno ve Padua üniver-
caret merkezlerinin, kültürel alışverişin yoğun olduğu ve- sitelerinde felsefe mate-
rimli topraklarda geliştiğini görürüz.bilim giderek Günümüzde matik, astronomi, hukuk
önem kazanmıştır. Bilim Felsefesi’nin yegâne amacı ise ve tıp alanlarında eğitim
bilimi anlamaktır. “Bilim nedir?”, “Bilimsel yöntem nedir?” almıştır. Sonraları İtal-
“Bilimsel faaliyeti diğer etkinliklerden ayıran özellikler nedir?” ya’da matematik profesörlüğü ve Polonya’da devlet adam-
lığı görevlerinde bulunmuştur.
Bilimsel Çalışmaların 15. Yüzyıl-17. Yüzyıl Kopernikus’un öğretisinin getirdiği yenilik, çok büyük
Felsefesi’ne Etkisi ve günü için tehlikeli bir devrimdir. Çünkü Aristoteles et-
15-17. Yüzyıl Felsefesi’nde bilimsel çalışmaların etkisi kisi altında Ptolemy (Batlamyus) tarafından ileri sürülen
büyüktür. Bu etki ile bu felsefe bilim konusunda yoğunlaş- dünya merkezli evren sistemi bu döneme kadar Kilise
mıştır. 15.- 17. Yüzyıl Felsefesi’nin öne çıkan isimleri tarafından kabul görmüştür. Kilisenin resmi görüşü olan
arasında Nicolaus Kopernik, Francis Bacon, Galileo Galilei evren anlayışını alt üst etmiştir. Yasaları birbirinden farklı
ve Isaac Newton vardır. Ay Altı ve Ay Üstü olmak üzere iki ayrı evrenin tasarlandı-
ğı bu sistemde Güneş ve diğer gök cisimlerinin Dünya’nın
etrafında döndüğü ileri sürülmüştür. Kopernik ise ikili evren
anlayışına karşı çıkar. Ona göre, gezegenler dünyanın
etrafında değil, güneşin etrafında dönmektedir. Dünya
durağan değildir, hareket halindedir. Kendi ekseni etrafın-
da bir günde, güneşin etrafındaysa bir yılda dönüşünü
tamamlamaktadır. Böylelikle Kopernik, “dünya merkezli
evren anlayışı”nın yerine “güneş merkezli evren anlayışı”nı
ileri sürmüştür. “Güneş merkezli evren anlayışı”, düalist (iki-
Örnek 4 cilik) evren anlayışından monist (tekçi) evren anlayışına
geçilmesinde etkili olmuştur.
Felsefe Tarihi incelendiğinde, her dönemde Felsefe’nin
farklı alanların etkisi altında olduğu görülür. 15 17. Yüzyıl Fel-
sefesi de bu dönemde gerçekleşen bilimsel çalışmalardan ol-
dukça etkilenmiştir.

Buna göre aşağıdakilerden hangisi 15 - 17. Yüz-


yıl Felsefesi’ni etkileyen bilim insanları arasında yer
Not: Kopernik, yaptığı bu devrimle aynı za-
almaz?
manda insanın merkeze alındığı bir felsefi
A) Galileo Gelilei anlayışın doğmasına öncülük etmiştir.
B) Isaac Newton
C) Nicolaus Copernicus
D) Immanuel Kant
E) Francis Bacon

Felsefe 6 11. Sınıf


6.
Ütopyalar FASİKÜL

Aristoteles’e diğer bir eleştiri de Francis Bacon tara-


Örnek 5 fından getirilmiştir. Bacon, Aristoteles’in “tümdengelim”
yöntemini eleştirmiş onun yerine “tümevarım” yöntemini
ileri sürmüştür. Bilimsel araştırmada olguların bir araya
Copernicus, modern bilimsel devrimin sembolü hâline gelmiş
getirilmesi ve belli bir kurala göre düzenlenmesi gerekti-
olan eserinin ön sözünde şu ifadelere yer verir: “İtinalı ve hü-
ğini düşünen Bacon, tümevarım yöntemiyle yanlış yargı-
nerli bir gözlemle göksel hareketlerin kaydını tutmak bir astro-
lardan kurtulmanın mümkün olduğu görüşündedir. Bacon’a
nomun görevidir. Yine astronom, geometrinin prensiplerinden
göre “Bilgi, güç demektir”. Bu nedenle kendisine egemen
yararlanarak sadece geçmiştekiler için değil gelecekteki ben-
olmak için doğayı tanımaya, bilmeye girişirken ilk yapılacak
zer hareketler için de doğru hesaplar yapar. Bu kitaptaki tez-
şey, önyargılardan kendimizi kurtarmaktır. Doğanın dün-
lerin imkân dâhilinde olması bile gerekmiyor, gözlemlere uyan
yasına girerken, önceden edinmiş olduğumuz yargılar ile
bir hesap sunmaları ve bu hesapların isabetli çıkması kâfidir.”
sanıları bir yana bırakmamız gerekir. Doğru düşünmenin
Bu ifadeler, modern bilimsel devrimin temelinde çok daha eski
önünde engel olan bu ön yargılara “idoller” adını verir.
bir felsefi problemin bulunduğunun göstergesidir.
Tümevarım yöntemiyle doğanın kendi gerçeğine uygun
Bu parçada sözü edilen felsefi problem aşağıdaki- olan temiz bir tasarımını elde etmek istiyorsak, insan
lerden hangisiyle ilgilidir? zihnindeki bu idollerden tamamen kurtulmak gerekir. Bu
idoller soy, mağara, çarşı, tiyatro olmak üzere dörde ay-
A) Bilen - bilinen ayrımı
rılır.
B) Doğruluk - gerçeklik ayrımı
C) Varlık - varoluş ayrımı
D) Gerçek varlık - ideal varlık ayrımı
E) Madde - biçim ayrımı
2021 TYT
Örnek 6

16. Yüzyıl düşünürü Francis Bacon’a göre deney ve göz-


lem yoluyla genel geçer bilgiye ulaşmak mümkündür. Bacon
için deneysel bilgi, bize sadece doğada olup biten şeyleri
açıklamakla kalmaz, aynı zamanda ileri de olabilecek şeyleri
de önceden görebilmeyi sağlar. Bu nedenle bilgi sayesinde
insan, sadece doğayı açıklama ve anlama ile yetinmez, doğaya
🗿 Francis Bacon (1561-1626) hakim olma imkanını da kazanır. Doğaya hakim olmak demek,
insanın yaşam koşullarını kötü etkileyen doğa koşullarını kont-
1561 yılında Londra’da rol altına almak demektir. Bu nedenle Bacon için bilgi, aynı
dünyaya gelen Francis zamanda güç anlamına gelir.
Bacon’ın ailesinin İngiliz
siyasî hayatında saygın Buna göre Bacon’ın aşağıdaki felsefi disiplinler-
bir yeri vardır. Babası, den hangisi ile ilgilendiği söylenebilir?
Kraliçe Elisabeth’in Mühür A) Siyaset Felsefesi
Bakanı, amcası da o sıra- B) Ahlak felsefesi
larda Başbakandır.Bacon, C) Sanat Felsefesi
Cambridge Üniversite- D) Bilim Felsefesi
si’nde yüksek öğrenimini E) Din Felsefesi
bitirdikten sonra iki yıl Pa-
ris’te İngiliz Elçiliğinde bir görevde bulunmuştur.

11. Sınıf 7 Felsefe


6.
FASİKÜL Ütopyalar

Soy İdolleri 🗿 Galileo Galilei (1564-1642)


İnsan doğasında yerleşik olan, dolayısıyla bütün insan
Galileo 15-17. Yüzyılın en
soyu için ortaklaşa olan önyargılardır. Bu ön yargılar yü-
önemli isimlerindendir.
zünden şeylerin kendi özünü göremeyiz. Duyu organlarının
İtalya’nın Pisa kentinde
yanıltıcılığı buna bir örnektir.
doğan Galileo, öğrenimini
doğduğu şehirde felsefe,
Mağara İdolleri fizik ve matematik alanla-
Kişilerin kendi yaşantıları, 24 aldıkları eğitim, toplum rında yaptı. Pisa ve Padua
yapıları, aile yapıları gibi kısaca yaşantıları sonucunda Üniversitelerinde profesörlük görevinde bulundu. Hem fel-
oluşan ön yargılardır. Farklı dini inanışlar bunlara örnek sefede hem de mekanik alanda yapmış olduğu çalışmala-
olarak söylenebilir. rıyla bilinir.

Bilimsel çalışmalarını olgu ve gözleme dayandıran


Çarşı İdolleri Galileo, Aristoteles’in fizik anlayışı yerine yeni bir fizik
anlayışı ileri sürmüştür. Bu anlayışın temelinde doğanın
Dil aracılığıyla insanların iletişimi sonucunda ortaya
matematiksel bir dil açıklanabileceği görüşü vardır. Doğayı
çıkan ön yargılardır. Bacon bu ön yargıları Skolastik dö-
matematiksel ölçülere dayanarak gözlemleyen Galileo,
nemde hatalı biçimlerde oluşturulan kavram ve tanımları
Aristoteles’in fizik anlayışını ve kozmolojisini sarsmıştır. İki
örnek gösterir.
Yeni Bilim Üzerine İncelemeler yapıtında geliştirilen me-
kanik hareket öğretisiyle, düşme teorisi, modern fiziğin
Tiyatro İdolleri temeli olmuşlardır. Galileo’nun bu yapıtı modern düşünce-
Bu ön yargılar eski büyük teorilere olan koşulsuz nin gelişmesinde bir dönüm noktasıdır. Çünkü Kilise ile
bağlılıktan kaynaklanmaktadır. Bacon’a göre Aristoteles, modern düşünce arasındaki savaşın kesin bir evresi
Platon gibi büyük felsefecilerin görüşlerinin eleştirilmeden Galileo’nun bilimsel çalışmalarıyla sona ermiştir. Ancak
kabul görmesi bu tür ön yargılara sebep olmaktadır. 1633 yılında yaptığı çalışmaların dine aykırı olduğu gerek-
çesi ile ölüme mahkum edilecekken; yaşamına devam
edebilmek için tüm görüşlerinden vazgeçmiştir. Bununla
Örnek 7 birlikte Galileo’nun mahkûm edilmesi, onun bilim idealinin
hızla yayılmasının önüne geçememiştir. Bu ideal daha
onun yaşadığı günlerde bütün genç araştırmacı kuşağının,
Bacon’ göre Orta Çağ biliminin en önemli hatası metafi-
ondan sonra da bütün uygar dünyanın yol göstericisi ol-
zik önermeleri başlangıç olarak almalarıdır. Yapılması gereken
muştur. Özellikle Descartes’ın mekanik doğa felsefesi bu
tümevarım yöntemi ile olgulara karşılık gelen önermelere ulaş-
matematiksel model üzerine şekillenir.
maktır.

Buna göre Bacon “olgu” kavramı ile aşağıdakiler-


den hangisini kastetmektedir?

A) Metafizik kavram
B) Soyut Kavram
C) Somut gerçeklik
D) Dini öğreti
E) Bilim kavramı

Felsefe 8 11. Sınıf


6.
Ütopyalar FASİKÜL

Örnek 8 Örnek 9
15-17. Yüzyılda bilimle ilgili çalışmalarıyla ön plana çıkan Newton, her ne kadar günümüzde daha çok bilimsel dü-
düşünürler arasındadır. Kopernik’in Aristotelesçi evren mode- şünüşün en gelişmiş örneğini ortaya koyan bir bilim insanı ola-
line getirdiği eleştiriyi hakı görmüş; geliştirmiştir. Hem felsefede rak ele alınsa da aslında o; bilimin, bilimsel çalışmalardan ibaret
hem de mekanik alanda çalışmalar yapmıştır. Doğayı matema- olmadığını da göstermiştir. Çünkü cevaplar ne kadar “bilim”
tiksel bir dil ile açıklamaya çalışması, felsefede matematiksel sınırları içinde kalsa da sorunlar felsefi içeriklerle donatılmıştır.
düşünce modellerinin gelişmesine zemin hazırlamıştır. “Eylem- Bu durum, felsefe ve bilimin birbirini etkilemesinin de tipik bir
sizlik İlkesi” ve “Serbest Düşme Yasası” bilimsel çalışmaları örneğidir. Bu nedenle Newton geleneksel felsefenin olgulara
arasındadır. Daha sonra Newton bu çalışmaları geliştirerek yönelik açıklamasını verdiği bilimsel cevaplarla değiştirmiştir.
hareket yasalarına ulaşmıştır. Değişen felsefi içerikler, yeni bir çağın ortaya çıkmasında çok
önemli bir yere sahiptir.
Paragrafa konu edilen 15-17. Yüzyıl düşünürü aşa-
ğıdakilerden hangisidir? Paragraftan hareketle Newton ile ilgili aşağıdakiler-
den hangisi söylenemez?
A) Galileo Galilei
B) Francis Bacon A) Bilim ve felsefe arasında bir ilişkinin olduğunu kabul eder.
C) John Locke B) Yeni felsefi düşüncelere zemin hazırlamıştır.
D) Thomas More C) Bilim ve felsefeyi birbirlerinden bağımsız iki alan olarak de-
E) Nicolaus Kopernik ğerlendirir.
D) Felsefenin bilim üzerindeki etkisini görmezden gelmemiş-
tir.
🗿 Isaac Newton (1643-1727) E) Batı’nın geleneksel anlayışını sarsmıştır.
İngiltere’de çiftçi bir ailenin
çocuğu olarak dünyaya
gelmiştir. 27 yaşında Örnek 10
Cambridge Üniversite-
si’ne profesör olmuştur. “Dünyaya nasıl göründüğümü bilmiyorum ama ben ken-
Bilime katkısı nedeniyle dimi keşfedilmemiş gerçeklerle dolu bir okyanusun kıyısında
kraliyet adına şövalye ilan oynayan, düzgün bir çakıl taşı ya da güzel bir deniz kabuğuna
edilmiştir. Döneminin dü- sevinen bir çocuk gibi görüyorum.” Isaac Newton
şüncelerinden beslenen
Newton, Doğa Felsefe- Newton’un yukarıda verilen sözünden hareketle
si’nin Matematik İlkeleri adlı eserinde “cisimler nasıl düşer?” aşağıdaki yargılardan hangisi söylenebilir?
sorusunu bilimsel açıdan ele almış ve “Kütle Çekim Yasası”nı A) Evren ve doğa ile ilgili büyük bir merak ve heyecana sahip
keşfetmiştir. Cisimlerin hareketlerini açıklayan Newton, ge- olduğunu
leneksel felsefenin olgulara yönelik metafiziksel açıklama- B) Bilimin doğaya hakim olmak için yegane güç olduğunu
larını eleştirmiştir. C) Bilimin evrendeki tüm sorulara cevap verebileceğini
Onun ileri sürdüğü görüşler, felsefede, olguları neden- D) Doğanın ancak akıl ve deney ile açıklanabileceğini
sel açıklamalarla ele alma düşüncesinin gelişmesine E) Bilim anlayışının hiç kimse tarafından kabul görmediğini
katkı sağlamıştır. Newton’un fiziksel, mekanik ve düzenli
evren anlayışı kendisiyle aynı dönemde yaşamış filozof-
lardan olan Leibniz tarafından ele alınmış ve felsefi an-
lamda geliştirilmiştir. Bu anlayış bilim ve felsefeyi derinden
etkilemiştir.

11. Sınıf 9 Felsefe


6.
FASİKÜL Ütopyalar

Örnek 11 Örnek 13

Newton’a kadar gelen zaman içinde “gezegenlerin belli Aşağıdakilerden hangisi 15 - 17. Yüzyılda öne çıkan
bir yörüngede nasıl kaldığı”, Dünya’nın içindeki şeylerin neden görüşlerden değildir?
düşmediği” gibi sorular sorulmuş ve bu sorulara cevap verebil-
A) Nihilizm
mek için birçok çalışma yapılmıştır. Ancak yapılan çalışmaların
B) Hukuk Felsefesi
hiçbiri Newton’un sunduğu cevap kadar yeterli olamamıştır.
C) Hümanizm
Newton ileri sürdüğü Kütle Çekim Yasası ile ağaçtan elmanın
D) Kartezyen Felsefe
düşmesine ve Ay’ın Dünya’ya doğru çekilmesine neden olan
E) Bilimsel Yöntem
şeyin, aynı kuvvet olduğunu açıklamıştır.

Buna göre Newton ile ilgili aşağıdakilerden hangisi


söylenemez?

A) Doğayı anlamaya ve açıklamaya çalışmıştır.


B) Kendisinden önce yapılmış olan çalışmalardan daha yeter-
li bilimsel çalışmalar ileri sürmüştür.
Örnek 14
C) Birbirinden farklı olaylar olarak düşünülen iki doğa olayı
arasında bağlantı kurmuştur. Aşağıdakilerden hangisi 17. Yüzyılın bilimsel gelişmeleri
D) Daha önce ilgilenilmemiş problemler üzerine çalışmalar içinde sayılamaz?
yapmıştır.
A) Siyasi ve Dini otoritelerden bağımsız bilimsel çalışmalar
E) Bilimsel çalışmalar ile doğanın işleyişinin açıklanabileceği-
ortaya konulmuştur.
ni düşünmüştür.
B) Evrenin nasıl bir sisteme sahip olduğu ile ilgili birçok
farkı görüş ileri sürülmüştür.
C) Akla duyulan güven deneye verilen önemi azaltmıştır.
D) Doğaya egemen olma anlayışı vardır.
E) Evrende olup biten her şeyin bir neden bağlı olduğu
fikri egemendir.
Örnek 12

Bacon’a göre insan doğasında yerleşik olan ve bütün


insanlık için ortaklaşa olan önyargılar vardır. Bu ön yargılar yü-
zünden şeylerin kendi özünü görmek mümkün olmaz. Duyu
organlarının çoğu kez bizi yanıltması bu idole bir örnektir.

Paragrafta açıklaması yapılan Bacon’ın ileri sürdüğü


idol türü aşağıdakilerden hangisidir?

A) Tiyatro İdolleri
B) Sahne İdolleri
C) Mağara İdolleri
D) Çarşı İdolleri
E) Soy İdolleri

ÖRNEK 1.A 2. E 3. C 4. D 5. B 6. D 7. C 8. A 9. C 10. E 11. D 12.E 13. E 14. C

Felsefe 10 11. Sınıf


1. 6.
TEST Konu Tarama Testi FASİKÜL

1. Ütopya, hiçbir yerde var olmayan ve gelecekte var olabi- 3. Bruno evrenin birliğini, canlı bir organizmanın birliği diye
leceği düşünülen, devlet ve toplum tasarılarıdır. Bu hayali düşünülür: Evren aynı ruhu taşıyan bir varlıktır; gökyüzün-
devletler hukuk felsefesinde önemli bir yere sahiptir. Bu deki varlıkları da yeryüzündekileri de oluşturan tek bir ruh-
eserlerin önemi, iyi bir yaşam düzeni kurulmasına düşün- tur, Tanrı’dır, evrenin ruhudur; bütün hareketlerin nedeni
sel katkı sağlamasıyla birlikte; kötü giden şeylerin düzeltil- de bu ruhtur. Buna karşılık Kopernikus, Galilei ve Newton
mesi hususunda bir uyarı niteliğinde olmasındadır. evrenin birliği deyince, doğanın yasa bakımından birliğini
anlamışlardır. Doğanın her yerinde, gökte de, yerde de
Buna göre aşağıdaki eserlerden hangisi bir ütopya ör- hep aynı yasalar hüküm sürer, buradaki «birlik» aynı ya-
neğidir? saların geçerliği bakımından olan bir birliktir.

A) Yeni Cesur Dünya Buna göre Bruno’nun doğa anlayışı ile ilgili aşağıda-
B) Biz kilerden hangisi doğrudur?
C) Güneş Ülkesi
D) Bin Dokuz Yüz Seksen Dört A) Düalist bir evren anlayışı ortaya koymuştur.
E) Sineklerin Tanrısı B) Mekanist bir evren anlayışını benimsemiştir.
C) Panteist bir evren anlayışı ileri sürmüştür.
D) Materyalist bir evren anlayışını benimsemiştir.
E) Modern evren anlayışını benimsemiştir.

4. Newton, her ne kadar günümüzde daha çok bilimsel dü-


şünüşün en gelişmiş örneğini ortaya koyan bir bilim insanı
olarak ele alınsa da aslında o; bilimin, bilimsel çalışma-
lardan ibaret olmadığını da göstermiştir. Çünkü cevaplar
2. Batlamyus’a göre evren ay altı ve ay üstü olarak iki kısım- ne kadar “bilim” sınırları içinde kalsa da sorunlar felsefi
dan oluşur. Bu iki kısım farklı niteliklere sahiptir. Dünya içeriklerle donatılmıştır. Bu durum, felsefe ve bilimin birbi-
merkezde durur ve diğer gezegenler, yıldızlar, güneş; dün- rini etkilemesinin de tipik bir örneğidir. Bu nedenle Newton
yanın etrafında döner. geleneksel felsefenin olgulara yönelik açıklamasını verdi-
ği bilimsel cevaplarla değiştirmiştir. Değişen felsefi içerik-
 Kopernik’ e göre gök cisimleriyle dünyadaki cisimlerin fizik-
ler, yeni bir çağın ortaya çıkmasında çok önemli bir yere
sel özelliklerinin arasında farklılık yoktur. Güneş merkez-
sahiptir.
dedir. Dünya ise hem güneşin hem de kendisinin etrafında
döner. Paragraftan hareketle Newton ile ilgili aşağıdakiler-
den hangisi söylenemez?
Yukarıda verilen bilgilere dayanarak Batlamyus ve Ko-
pernik için aşağıdakilerden hangisi söylenebilir? A) Bilim ve felsefe arasında bir ilişkinin olduğunu kabul
eder.
A) Güneş merkezli evren sistemini savunmuşlardır.
B) Yeni felsefi düşüncelere zemin hazırlamıştır.
B) İki farklı evren sistemi ileri sürmüşlerdir.
C) Bilim ve felsefeyi birbirlerinden bağımsız iki alan olarak
C) Düalist evren anlayışını savunmuşlardır.
değerlendirir.
D) Dünya merkezli evren sistemini savunmuşlardır.
D) Felsefenin bilim üzerindeki etkisini görmezden gelme-
E) Monist evren anlayışını savunmuşlardır.
miştir.
E) Batının geleneksel anlayışını sarsmıştır.

11. Sınıf 11 Felsefe


6. 1.
FASİKÜL Konu Tarama Testi TEST

5. I. Güneş merkezli evren anlayışını benimsemiştir. 7. ………………. tümevarımla ulaşılan bilginin, bilimsel bil-
II. Kütle çekim yasasını keşfetmiştir. ginin tanımıyla bağdaşmadığını savunur. Bu nedenle de
III. Serbest düşme yasasını keşfetmiştir. ona göre tümevarım yöntemi, kesin doğruluğu sağlama-
maktadır. 16. yüzyıl düşünürü …………..……., bu anlayışı
IV. Tümdengelim yöntemine karşı tümevarım yöntemini
eleştirir. Ona göre, tümevarım yöntemi, bilimsel araştırma-
öne sürmüştür.
da olguların bir araya getirilmesi ve belli bir kurala göre
V. Dünya merkezli evren sistemini benimsemiştir.
düzenlenmesini sağlar. Böylece yanlış yargılardan kurtul-
mak mümkün olur.
Yukarıda verilen bilimsel çalışmaları ortaya koyan
düşünürler aşağıdakilerden hangisinde doğru olarak Yukarıdaki paragrafta boş bırakılan yerlere aşağıdaki
verilmiştir? isimlerden hangisi getirilmelidir?

I II III IV V A) Aristoteles- John Locke


A) Kopernik Bacon Galileo Newton Batlamyus B) Platon- Francis Bacon
B) Batlamyus Galileo Bacon Newton Kopernik C) Platon- Nicolaus Copernicus
C) Kopernik Bacon Batlamyus Newton Galileo D) Aristoteles- Batlamyus
D) Batlamyus Kopernik Bacon Newton Galileo E) Aristoteles- Francis Bacon
E) Kopernik Newton Galileo Bacon Batlamyus

8. Peru’dan Japonya’ya giden bir geminin fırtınaya tutulması


sonucunda, 2000 yıla yakın bir zamandan beri Ben Sa-
lem adlı bir adada, kendi içine kapalı yaşayan bir devlet
6. Teorik ve pratik olarak iyi eğitim almış insanlar tarafından
vardır. Kendi dışındaki dünya ile hiçbir ilgisi olmayan bu
yönetilen bu ülkede ortak mülkiyet anlayışı benimsenir.
toplum, on iki yılda bir, dışarıya bir gemi yollayarak, diğer
Her şey devlete ve genel yarara hizmet etmektedir. Bu ne-
yerlerdeki bilimsel gelişmeleri öğrenir. Her türlü bilme ve
denle herkesin bir işi vardır ve herkes eşit oranda, günde
araştırmayı düzenleyen bilimler haznesi adındaki bir ör-
dört saat, çalışmaktadır. Böylece tüm yurttaşlar toplumun
güt, dışarıdan alınan yeni bilimsel bilgiler sayesinde Ben
kalkınmasında bir pay sahibi olur. Aynı zamanda bilim ve
Salem Devleti’nin kültürünü yükseltmeye çalışır. Bu örgü-
felsefeye önem verilen bu toplumda; günlük çalışma süre-
tün görevi varlıkları inceleyerek her şeyin nedenini araştır-
sini tamamlayanlar günün geri kalanında okumak ve bilgi-
maktır.
lenmekle meşguldür.
Paragrafa konu edilen ütopya ve yazarı aşağıdakiler-
Yukarıda açıklaması verilen ütopya ve onun yazarı
den hangisinde doğru verilmiştir?
aşağıdakilerden hangisinde doğru verilmiştir?
A) Yeni Atlantis- Francis Bacon
A) Güneş Ülkesi - Campanella
B) Güneş Ülkesi- Thomas More
B) Devlet - Platon
C) Ütopya- Thomas More
C) Ütopya - Francis Bacon
D) Yeni Atlantis- Campanella
D) Yeni Cesur Dünya - Aldous Huxley
E) Güneş Ülkesi- Francis Bacon
E) Tanrı Kent - Agustinus

TEST 1. C 2. B 3. C 4. C 5. E 6. A 7. C 8. A

Felsefe 12 11. Sınıf


2. 6.
TEST Konu Tarama Testi FASİKÜL

1. Kopernik ve Kepler, Güneş merkezli evren görüşleri ile 3. Kopernik, bütün gök cisimlerinin evrenin merkezinde bu-
Galileo’nun gözlemleri ve fizik ve astronomi alanlarındaki lunduğu ve kendisi duran Dünya’nın etrafında hareket
çalışmaları, evrenin daha iyi anlaşılması yönünde büyük ettiği görüşüne dayanan Aristoteles’in evren sistemini
katkılara sahiptir. Ancak “gezegenlerin belli bir yörünge- aşmıştır. Ona göre; güneş merkezdedir ve kendi ekseni
de nasıl kaldığı”, “Dünya’nın içindeki şeylerin neden düş- üzerinde dönen Dünya ile birlikte öteki gezegenler de gü-
mediği” gibi sorular tam olarak cevaplarını bulamamıştır. neşin etrafında dönmektedir. Kopernik öğretisinin getirdiği
Tüm bu sorulara net bir cevap veren Newton’dur. Newton, yenilik, çok büyüktür ancak aynı zamanda Kilisenin resmî
ağaçtan elmayı düşüren kuvvetin, aynı zamanda Ay’ı Dün- görüşü olarak kabul ettiği Aristotelesçi evren anlayışını alt
ya’mıza doğru çektiğini ……………………… ile açıklamış- üst ettiği için de oldukça tehlikelidir.
tır.
Buna göre aşağıdakilerden hangisine ulaşılabilir?
Paragrafta boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi
A) Aristoteles’in evren anlayışı bilime bir katkı sağlama-
getirilmelidir?
mıştır.
A) Güneş merkezli evren anlayışı B) Kopernik öğretisi ile bilimsel bir devrim yapmıştır.
B) Determinizm C) Kopernik’den önce de Aristotelesçi evren anlayışı eleş-
C) Kütle çekim yasası tirilmiştir.
D) Dünya merkezli evren anlayışı ile D) Bu dönem düşünürleri Kiliseye bağlı kalmışlardır.
E) İdoller E) Kopernik’in öğretisi kabul görmediği için bilimsel çalış-
malara bir katkı sağlayamamıştır.

2. Felesefe, 17 yüzyılda bilimsel bilgiye güveni temele almış- 4. Hukuk Felsefesi açısından 15-17. Yüzyıl Felsefeleri’nde
tır. Bu güveni sağlamanın en önemli koşulu; bilimsel bilgiyi, ütopyalar önemli bir yere sahiptir. Ütopya, hayalî bir dev-
bilimsel yöntemin basamaklarını kullanarak oluşturmaktır. let tasarımlarıdır. İdeal yönetim ve toplum modelinin nasıl
Bilimin konusu olan alanlar sadece duyumların sağladığı olması gerektiği ile ilgili örnekler sunar. Ütopya tarzında
bilgilerle anlaşılamaz; bilim, matematiksel hesaplamalara yazılan eserlerde önerilen devlet sistemlerinde insan de-
başvurarak bu durumu aşar. Örneğin havanın sıcak ya da ğerlidir. Ayrıca toplumda eşitlik ve adalet hâkimdir. Ancak
soğuk olduğu duyumsanabilir ancak havanın ısının ölçül- ütopyalar, ideal toplum modelini tasarlayan ile tam tersi
mesi bilginin bilimsel ölçütlerde ele alınmasını sağlar. toplum modelini ortaya koyan anlatılar olarak zamanla iki-
ye ayrılmıştır. Böylece korku ütopyası olarak adlandırılan
Buna göre aşağıdaki yargılardan hangisi 17. Yüzyıl bi-
yeni eserler verilmiştir.
lim anlayışına uygundur?
Aşağıdakilerden hangisi korku ütopyalarının özellik-
A) Bilimde otorite kabul edilen bilgilerle doğada olup biten
leri arasında sayılamaz?
şeyler açıklanmaya çalışılmalıdır.
B) Dış dünyanın bilimsel ölçütlere göre açıklanmasında A) Otoriter ve baskıcı bir devlet sistemi tasarlar.
duyumlar önemli bir rol oynar. B) İnsana değer verilir.
C) Doğa, ancak akılla açıklanabilir. C) Devlete karşı sonsuz itaat durumu söz konusudur.
D) Matematiksel hesaplamalar bilimin güvenilirliğini oluş- D) Özel hayat anlayışı yoktur.
turur. E) Varolan siyasal durumun daha da kötüye gideceğini
E) Bilim, Tanrı’nın yarattığını anlamak için önemlidir. anlatır.

11. Sınıf 13 Felsefe


6. 2.
FASİKÜL Konu Tarama Testi TEST

5. Galileo’ya göre gözler önünde serili duran doğa, büyük bir 7. Pascal da Descartes gibi, matematik bilginin en kesin ilgi
kitap gibidir. Bu kitabı ancak yazılmış olduğu dili biliyor- olduğunu savunur. Ona göre, matematiğin gelişmesi, in-
sak, okuyabiliriz. Ona göre bu dilin harfleri üçgenler, ka- san bilgisinin de gelişmesini, ilerlemesini sağlamaktadır.
reler, daireler ve buna benzer diğer şekillerdir. Bu şekilleri Bu nedenle Pascal, kullanabilecek yöntemler arasında en
bilmeden doğada olup biten hiçbir şeyi anlamak mümkün kesin, en güvenilir olanın matematiğin yöntemi olduğunu
değildir. ileri sürer. Ancak, insan aklının çerçevesi içinde yer alan
her şeyi açık ve seçik olarak aydınlatan matematiğin de
Buna göre Galileo’nun düşüncesi ile ilgili aşağıdaki-
gelip dayandığı, artık daha ilerisine gidemeyeceği sınırlar
lerden hangisine ulaşılabilir?
vardır.
A) Evreni oluşturan ilk nedenlere ulaşmak mümkün değil-
Buna göre aşağıdakilerden hangisi Pascal’ın düşün-
dir.
celerine uygun değildir?
B) Matematik doğada olan bazı şeyleri açıklayabilir.
C) Doğanın bilgisine ulaşmak çok zordur. A) Matematik bilginin kaynağı akıldır.
D) Bilim doğa olaylarını açıklamak da yetersiz kalır. B) Matematiğin yöntemi, bazı şeylerin bilgisine ulaşamaz.
E) Evren matematik oranlarla örülüdür. C) En güvenilir bilgi matematiğin bilgisidir.
D) Matematik yöntem ile her şeyin bilgisi kavranabilir.
E) Matematik bize gerçeği açık ve seçik olarak sunar.

6. Felsefe Tarihi incelendiğinde, her dönemde felsefenin 8. “Bilgi güçtür.”


farklı alanların etkisi altında olduğu görülür. 15- 17. Yüzyıl Francis Bacon
Felsefesi de bu dönemde gerçekleşen bilimsel çalışma-
lardan oldukça etkilenmiştir. Francis Bacon bu sözüyle aşağıdakilerden hangisini
ifade etmemiştir?
Aşağıdakilerden hangisi 15- 17. Yüzyıl Felsefesi’ni et-
kileyen bilim insanları arasında yer almaz? A) Bilimsel bilgi, doğanın işleyişini bilmemizi sağlar.
B) Bilimsel bilgi, doğa olaylarını kontrol altına almayı ko-
A) Galileo Galilei laylaştırır.
B) Isaac Newton C) Doğru bilgi, bilimsel bilgidir.
C) Nicolaus Copernicus D) Bilmek doğaya egemen olmaktır.
D) Immanuel Kant E) Bilimsel bilgi insanların üzerinde hakimiyet kurmamızı
E) Francis Bacon sağlar.

TEST 1. C 2. D 3. B 4. B 5. E 6. D 7. D 8. E

Felsefe 14 11. Sınıf


3. 6.
TEST Öğreten Pratik Test FASİKÜL

1. 17. Yüzyıl Felsefesi matematiğin yöntemini kendisine ör- 3. 17. yüzyıl bilim anlayışı iki temele dayanır. Bunlardan ilki
nek almış, bu yöntemle gerçeğin bütününün sağlam bir bir yasanın nerede bulunmuş olursa olsun, onun bütün
tablosunu çizmeğe çalışmıştır. Bu dönem felsefe de tıpkı doğaya yayılabileceği görüşüdür. Bu yeni doğa biliminin
matematik gibi, önce yöneldiği gerçeğin son ilkelerini, son dayandığı ikinci görüş ise, doğanın matematik bir yapısı
kavramlarını aramış; sonra bunlardan gerçeği düşüncede olduğu düşüncesidir. Bu nedenle doğada olup biten her
yeniden kurmaya çalışmıştır. Bu felsefe için gerçeğin son şey hesap edilebilir, ölçülebilirdir. Matematik temelli bu
öğeleri “öz”ler; bunların aralarındaki ilgiler de “neden”ler- doğa görüşünde nesneleri ölçülebilen, sayıya vurulabilen
dir. Bu son öğelerle, bunların aralarındaki bağlantılar bu- yönleri ile kavramak esastır. Bu anlayışta nesneler bir-
lunursa, gerçeğin açık ve seçik olarak bilineceği düşünül- birinden ancak nicelik bakımından ayrılırlar; dolayısıyla
müştür. doğanın objeleri arasındaki sınırları belirleyen, bunların
ölçülebilen yönleri olmalıdır.
Buna göre 17. Yüzyıl filozofların daha çok hangi felsefi
anlayışı benimsedikleri söylenebilir? Buna göre 17. Yüzyıl bilim anlayışı ile ilgili aşağıdaki-
lerden hangisi yanlıştır?
A) Sensualizm
B) Materyalizm A) Doğanın yasası ile matematik yasalar arasında bir
C) Nihilizm benzerlik vardır.
D) Rasyonalizm B) Hesaplanabilen ve ölçülebilen her şey bilim konusu
E) Pragmatizm olabilir.
C) Bilimin yöntemi deney ve gözlemdir.
D) Bilimsel çalışmalar dini otoriteden bağımsız olmalıdır.
E) Bilim, Tanrı’nın yarattığını anlamak için önemlidir.

4. Platon ve Aristoteles’in felsefi sistemlerinin etkisi, 15-17.


Yüzyıl Felsefesi’nde yoğunluklu olarak görülmektedir. Bu
etki daha çok İslam filozoflarının 12. Yüzyılda Antik Yu-
nan’dan yaptıkları çeviriler üzerinden oluşmuştur. Antik
Yunan düşüncesinin hem orijinal hem de bu yeni yoru-
2. “Bilgi güçtür.” diyen Francis Bacon’a göre ancak “tümeva- muyla tanışan Batı coğrafyası, oluşan yeni düşünceler
rım” yöntemi ile olguların bir araya getirilmesi ve belli bir çerçevesinde hızla gelişir. Bu gelişmelerin batı coğraf-
kurala göre düzenlenmesi mümkündür ve böylece yanlış yasına yayılmasına hız veren gelişme ise Batı’da kurulan
yargılar elenebilir. Tüm felsefesini doğayı açıklamak üzeri- akademilerdir. Buralarda yapılan çalışmalar Platon ve
ne kumuş olan Bacon ………………….. yapan ilk filozoflar Aristoteles felsefeleri üzerine yoğunlaşır. Bu gelişmeler
arasında yer alır. zamanla kilisenin etkisini azalmasına ve insan aklını mer-
keze alan Hümanizm anlayışının doğması ve gelişmesine
Buna göre boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangi-
neden olmuştur.
sinin getirilmesi uygun olur?
Aşağıdakilerden hangisinde paragrafta sözü edilen
A) Varlık Felsefesi
akademilerden ilkinin adı ve kurulduğu yer doğru ve-
B) Bilgi Felsefesi
rilmiştir?
C) Ahlak Felsefesi
D) Sanat Felsefesi A) Aristoteles Akademisi- Cenova
E) Bilim Felsefesi B) Platon Akademisi- Floransa
C) Antik Yunan Akademisi- Cenova
D) Antik Yunan Akademisi-Floransa
E) Platon Akademisi-Cenova

11. Sınıf 15 Felsefe


6. 3.
FASİKÜL Öğreten Pratik Test TEST

5. Aşağıdakilerden hangisi ütopyaların bir özelliği değil- 7. Rönesans düşünürlerinden Giordano Bruno’ya göre evren
dir? sonsuzdur. Ancak evrende, dünyadan başka birçok son-
A) Adil devlet sistemini konu edinir. lu gezegen bulunur. Bunların her birinin kendine göre bir
B) Hayali bir devlet yapısı içerir. hayatı, kendine göre bir güneşi vardır. Buruno’nun evren-
C) Varolan kötü koşulun devam etmesi halinde oluşabile- le ilgili bu görüşleri Roma Katolik Kilisesi’nin Engizisyon
cek en kötü durumu ortaya koyar. Mahkemesi’nde yargılanmasına ve 1600 yılında sapkın
D) Olması gereken toplum yapısının anlatır. ilan edilerek idam edilmesine sebep olmuştur.
E) İdeal yönetim ve toplum düzeni tasarımlarıdır.
Buna göre ağıdakilerden hangisi doğrudur?

A) Bruno yeni bir evren anlayışını benimsemez.


B) Rönesans düşüncesi tamamen Kilisenin etkisinden
kurtulmuştur.
C) Bruno’nun evren anlayışı Hristiyan öğretisi ile uyum
içindedir.
D) Kilisenin etkisi Rönesans Dönemi’nde görülmektedir.
E) Bruno’nun evren anlayışı hatalıdır.

6. Bacon’a göre bilimsel çalışmalar yaparken, önceden edin- 8. Bacon’a göre insan doğasında yerleşik olan ve bütün in-
miş olduğumuz yargılar ile sanıları bir yana bırakmamız sanlık için ortaklaşa olan önyargılar vardır. Bu ön yargılar
gerekir. Bacon doğru düşünmenin önünde engel olarak yüzünden şeylerin kendi özünü görmek mümkün olmaz.
gördüğü bu ön yargılara “idoller” adını verir. Tümevarım Duyu organlarının çoğu kez bizi yanıltması bu idole bir ör-
yöntemiyle doğanın kendi gerçeğine uygun olan temiz bir nektir.
tasarımını elde etmek istiyorsak, insan zihnindeki bu idol-
Paragrafta açıklaması yapılan Bacon’ın ileri sürdüğü
lerden tamamen kurtulmak gerekir.
idol türü aşağıdakilerden hangisidir?
Aşağıdakilerden hangisi yukarıdaki paragrafta açık- A) Tiyatro İdolleri
laması verilen, Bacon’un bilimsel çalışmalarda uzak B) Sahne İdolleri
durulması gerektiğini savunduğu “idol”lerden birisi C) Mağara İdolleri
değildir? D) Çarşı İdolleri
A) Soy İdolleri E) Soy İdolleri
B) Çarşı İdolleri
C) Mağara İdolleri
D) Tiyatro İdolleri
E) Sahne İdolleri

TEST 1. D 2. E 3. E 4. B 5. C 6. E 7D 8. E

Felsefe 16 11. Sınıf


3. ÜNİTE: M.S. 15. Yüzyıl
M.S. 17. Yüzyıl Felsefesi

11.SINIF
FELSEFE

7. FASİKÜL:
15. Yüzıl -17. Yüzyıl Filozoflarının
Felsefi Görüşlerinin Analizi

KAZANIMLAR

µ M.S. 15. Yüzyıl - 17. Yüzyıl Felsefesi’nde ortaya çıkan görüşleri ifade eder.
µ M.S. 15. Yüzyıl - 17 Yüzyıl Felsefesi’nde ortaya çıkan Rasyonalist ve Empirist düşünceler hak-
kında bilgi verir.
µ Felsefi düşünce ortamının M.S. 15 Yüzyıl - 17 Yüzyıl arasındaki karakteristik özellikleri anlatılır.
µ M.S. 15 - 17 Yüzyıl Dönem itibariyle ortaya çıkan Panteist düşünce görüşlerine yer verilir.
µ Örnek metinler üzerinden M.S. 15 Yüzyıl - 17. Yüzyıl Felsefesi filozoflarının görüşleri analiz edilir.
µ M.S. 15 Yüzyıl - 17 Yüzyıl Felsefesi’nde, Modern Düşünce’nin doğuşuyla beraber Kartezyen
Felsefe’nin ilk izleri görülür.
7.
FASİKÜL 15. Yüzyıl-17. Yüzyıl Filozoflarının Felsefi Görüşlerinin Analizi

15. YÜZYIL-17. YÜZYIL FİLOZOFLARININ birbirinden özce ayrı da olsa; insanda sürekli etkileşim
içindedirler. Bu nedenle Descartes ruh ve bedenin birbir-
FELSEFİ GÖRÜŞLERİNİN ANALİZİ
lerini etkilediklerini savunmuştur.
🗿 Rene Descartes (1596-1650)

Modern Felsefe’nin ku- Bilgi Anlayışı


rucusu olarak bilinen
Descartes’a göre doğru bilginin kaynağı akıldır. O, akıl
Descartes,Fransa’da Tou-
bilgisindeki kesinliği, bilginin tüm öteki alanlarını temelden
raine eyaletinin La Haye
kavrayacak kesin evrensel bir ilke bulmaya çalışır. Bu
şehrinde, varlıklı bir Fran-
nedenle tüm bilim dallarının ana taşıyıcısı olması nede-
sız aristokrat ailenin çocu-
niyle, felsefi kesinliğin peşine düşer ve felsefede kesin ve
ğu olarak dünyaya geldi.
sağlam bilgiye ulaşabilmek için matematiğe kesinliğini
Vücudu zayıf, hasta bir
veren yöntem ya da yöntemleri izlemek gerektiğine ikna
çocuk olan Descartes, bu
olur. Çünkü La Flèche Cizvit Okulu’nda aldığı eğitim sıra-
nedenle küçük yaşlarda
sında matematikteki kesinliğin öteki bilgi alanlarının hiçbi-
fikir işlerine ilgi duydu.
rinde bulunmadığını algılamıştır. Descartes kesin bilgiye
1604 yılında o zaman yeni kurulmuş ve Avrupa’nın en ünlü
ulaşmada dört kural olduğunu ileri sürmüştür. Bunlar:
okullarından olan La Flèche Cizvit Okulu’na başladı. Bura-
apaçıklılık, analiz, sentez ve sayma kurallarıdır.
da sekiz yıl okuyup; eski diller, mantık, ahlâk, fizik, metafizik
ve matematik öğrendi. Ancak La Flèche ile Descartes’ın fi-
kirleri pek uyuşmamıştır; bu okulda öğretilen Skolastik nite-
likteki felsefeyi eleştirmiştir. Bununla birlikte matematiğe il-
gilisi yoğunlaşan Descartes; matematiği sağlam, ama eksik
Örnek 1
bulur; bundan sonra matematikteki eksikliği felsefe ile ta-
mamlamaya çalışmak onun başlıca işi olacaktır. Her za-
Descartes, Sofist Gorgias’dan beri süregelen kuşkucu-
man hassas bir bünyeye sahip olan Descartes, yakalandığı
luğu eleştirmek amacıyla “Düşünüyorum o hâlde varım.” öner-
zatürre hastalığından kurtulamamış; 1950 yılında ölmüştür.
mesini geliştirmiştir. Buna göre, her şeyin varlığından hatta bir
Söylem, Meditasyonlar, Felsefenin İlkeleri, Yöntem Üzerine
rüyada olup olmadığımdan bile kuşku duyabilirim. Fakat kuşku
Konuşma filozofun önemli eserleri arasındadır.
duyarken kuşku duyduğumdan ve bu şekilde düşünüyor ol-
duğumdan kuşku duyamam. Dolayısıyla kuşkumun varlığı
Varlık Anlayışı
düşünen bir şey olarak varlığımın kesinliğini ortaya koyar. Bu
Descartes’ın varlık anlayışı; asıl varlığın ide olduğunu doğrudan erişilebilinen bir bilgidir.
savunanlarla, madde olduğunu savunan görüşlerin bir
sentezidir. Bu nedenle düalist (ikici) varlık anlayışına sa- Bu parçada Descartes Bilgi Felsefesi’nin hangi
hiptir. Descartes’a göre birbirinden özce farklı iki töz temel sorusuna yanıt aramaktadır?
vardır. Tözü önce yaratan ve yaratılan diye ikiye ayırır. A) Rüya ve gerçek olan birbirinden nasıl ayrılır?
Yaratan töz kendinde var olan, kendisinden başka hiçbir B) Bilginin sınırı var mıdır?
varlığa ihtiyaç duymayandır; bu töz Tanrı’dır. Descartes C) Aşkın bilgiye ulaşılabilir mi?
buna sonsuz töz de demektedir. Yaratılan töz ise ruh ve D) Kesin bilgi olanaklı mıdır?
maddedir. Ruh düşünen; madde yer kaplayan tözdür. E) Doğru bilginin ölçütü nedir?
Madde yer kaplar ama düşünemez ruh ise düşünür ama
2019 ÖSYM TYT
yer kaplayamaz. Descartes bunlara da sonlu töz adını
verir. Yaratılan tözler, kendi başlarına varlığa gelemezler,
varlığa gelmek için Tanrı’ya muhtaç olan varlıklardır. İnsan
ruhsal ve bedensel tözlerin birleşiminde oluşur. Bu tözler

Felsefe 2 11. Sınıf


7.
15. Yüzyıl-17. Yüzyıl Filozoflarının Felsefi Görüşlerinin Analizi FASİKÜL

Descartes kesin bilgiye ulaşmada şüpheyi (şüphecili-


Örnek 2
ği) bir yöntem olarak kullanmıştır. Bu nedenle onun şüp-
heciliğine “metodik şüphecilik” denir. Descartes, felsefesi-
Descartes mutluluğu dışarıdan değil, kendimizden bek-
ne doğruluğundan açık ve seçik bir şekilde emin
lememiz gerektiğini savunur. Ona göre mutluluğa ulaşmanın
olmadığı her türlü bilgiden şüphe ederek başlar. Gerçek
üç yolu vardır. Bunlar; doğruyu açık olarak bilmek, doğruyu
dünyanın, Tanrı’nın, matematik bilginin varoluşundan,
iyice istemek ve elimizde olmayan şeylerle ilgili bütün istek-
hatta kendi varlığından bile şüphe eder ve şüphesinde
lerimizden vazgeçmek. Descartes’e göre ancak biz kendimiz
son sınır olan aradığı o kesin bilgiyi ulaşıncaya kadar bu
istersek, bilgiyi eylemlerimize kılavuz yapabiliriz; yoksa duyum
böyle devam eder. Descartes, sahip olduğu tüm bilgi
ve duygular düşüncelerimizi bulandırıp dış nimetlere aşırı değer
alanlarından bu şekilde kuşku duyduğu sırada, artık hiçbir
vermemizi sağlayabilirler. Oysa gerçek değerin ne olduğunu
biçimde kuşkulanamayacağı bir gerçeklikle karşı karşıya
bilmek ve bunu bilmeyi istemek; aynı zamanda elimizde olanla
kaldığının farkına varır. Bu gerçeklik, kuşkulanmakta ol-
olmayanı ayırt edebilmek insanı ruhun hazlarına, ruhun kendisi
duğu edimidir. Bu durumda “Her şeyden kuşkulanabilirim
gibi sonsuz olan mutluluğa ulaştırır.
ama kuşkulanmakta olduğumdan kuşku duyamam.” yargı-
Parçada verilen bilgiden hareketle “mutluluk” kav- sını öne sürer. Böylece şüphe ederken düşünen bir varlık
ramı ilgili aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz? olarak kendi varlığının kesinliğini bilir. Bu da onu ünlü
sözüne ulaştırır: “Düşünüyorum, o halde varım.” Artık bu
A) Mutluluk, bilgiye sahip olmakla mümkündür.
yargı kesindir. Çünkü bilinç ile bilinç dışı dünyayı birbirin-
B) Mutluluk, imkansız değildir.
den ayırt ettiği için açık ve seçiktir.
C) Mutluluk, duyum ve duygularla ilgilidir.
Descartes kendi varlığından yola çıkarak Tanrı varlı-
D) Mutluluk, ruhla ilgilidir.
ğını kanıtlar. Ona göre şüphe etmek kusurlu, eksik bir
E) Mutlu olmak insanın kendi elindedir.
davranıştır. Bu nedenle kuşku duyan varlık da eksik ve
kusurludur. Ancak kusurlu bir varlığın zihninde “en yetkin,
kusursuz, mutlak iyi” bir varlık olan Tanrı düşüncesi nasıl
olabilir? Bu soruya Descartes’ın bulduğu yanıt şudur: Tanrı
düşüncesi mükemmel bir varlık olan Tanrı tarafından zih-
Apaçıklık Kuralı nimize yerleştirilmiştir. Bu nedenle Descartes’e göre Tanrı
açık ve seçik bir şekilde vardır. Tanrı’nın varlığını kanıtla-
Doğruluğu açık seçik bilinmeyen hiçbir şey kabul
yan Descartes, evrenin varlığını kanıtlamaya geçer. Ona
edilmemelidir.
göre, evrende belli yasalara göre sürekli bir değişim
vardır. Bu değişim açık ve seçik bir şekilde deneyimlen-
Analiz Kuralı mektedir. Evrendeki değişim, hareketliliğin nedeni Tanrı’dır.
Düşünceler mümkün olduğu kadar küçük parçalara Tanrı evreni belli yasalara göre oluşturmuştur. Bu görüş
bölünerek ele alınmalıdır. “mekanizm” olarak adlandırılır. Evren bu yasalara göre
kendi işleyişine devam etmektedir.

Sentez Kuralı
Basit ve anlaşılması kolay bilgilerden, bileşik ve kar-
maşık bilgilere doğru ilerlemek gerekir.

Sayma Kuralı
Bütün işlemler sırasında hiçbir şeyin unutulmadığından
emin olana kadar eksiksiz sayımlar yapılmalıdır.

11. Sınıf 3 Felsefe


7.
FASİKÜL 15. Yüzyıl-17. Yüzyıl Filozoflarının Felsefi Görüşlerinin Analizi

Örnek 3 🗿 Baruch Spinoza (1632-1677)

Amsterdam’da ticaretle
Balmumu parçasını alalım; bal peteğinden yeni gelmiş uğraşan Yahudi bir ailenin
ve henüz kapsadığı balın tatlılığını yitirmemiştir; toplandığı çi- çocuğu olarak dünyaya
çeklerin kokusunun birazını korumaktadır; rengi, betisi görü- gelen Spinoza’nın ailesi
nürdedir; serttir, soğuktur, kolayca ele alınabilir ve parmakla engizisyon baskısından
vurulduğunda bir ses çıkarır; kısaca, onda bir cismi seçik ola- dolayı Portekiz’den kaça-
rak tanımak için gerekli her şey bulunur. Ama şimdi konuşur- rak, o sıralarda Avru-
ken onu ateşe yaklaştırıyorum, tattan geri kalanı uçup gider, pa’nın en özgür ülkesi
kokusu yiter, rengi değişir, betisi yok olur, büyüklüğü artar, sıvı- olan Hollanda’ya yerleş-
laşır, ısınır, güçlükle dokunulabilir olur ve vurulduğu zaman ses miştir. Öğrenimini Amster-
çıkarmaz. Bu değişimden sonra aynı balmumu kalır mı? Kaldığı dam’da din adamları yetiştiren bir Yahudi Okulu’nda yaptı.
kabul edilmelidir; hiç kimse bunu yadsımaz, hiç kimse başka Ancak bu okuldaki eğitim onun ilgisini çekmedi. Kendisin-
türlü yargıda bulunmaz. O zaman bu balmumu parçasında den Latince dersi aldığı bir hekim onu yeni doğa bilimi ile
öyle seçik olarak bildiğim neydi? tanıştırdı ve böylece Spinoza; Bacon, Descartes gibi filo-
zofların düşüncelerini ile tanıştı. Doğa bilimi ve felsefe üze-
Descartes, Meditasyonlar adlı eserinden alınan bu
rine yoğunlaştı. Bu alanlarda yaptığı çalışmalardan dolayı
örneğinde bilginin kaynaklarından hangisini eleştirmek-
Yahudi topluluğundan Aforoz edildi. Sonrasında çalışmala-
tedir?
rını yayınlamadı ve yaşamını saat tamiri yaparak devam
A) Akıl B) Duyu C)Vahiy ettirdi. 1677 yılında verem hastalığına yakalandı ve öldü.
D)Sezgi E) İlham
Varlık Anlayışı
2020 ÖSYM TYT Spinoza varlığın tözden oluştuğunu ileri sürer. Ona
göre; “Töz, kendi kendisiyle var olan, kendi kendisiyle kav-
ranan, yani kavramı başka bir şeyin kavramına bağlı olmayan
şeydir”. O halde töz kendi kendisinin nedenidir. Spinoza’ya
Örnek 4 göre tözün iki niteliği vardır. Bunlar, düşünmek ve yer
kaplamaktır. Bu iki niteliğin Tanrı’nın özü olduğunu ileri
Töz, madde ve ruh olmak üzere iki şekilde vardır. Bu iki süren Spinoza, kendi kendisinin nedeni olan tek varlığın
töz birbirinden özce farklıdır. Farklı özelliklere sahip olan tözler, Tanrı olduğunu savunur. Bütün varlıklar Tanrı’dan belli bir
varolmak ve varlıklarını devam ettirmek için birbirlerine ihtiyaç zorunlulukla çıkmıştır. Bu nedenle töz tektir ve Tanrı’dır.
duymazlar. Ruh düşünen tözdür; madde ise yer kaplayan töz- Düşünen ve yer kaplayan Tanrı anlayışı Spinoza’yı Evrene
dür. Ruh yer kaplayamaz; madde ise düşünemez. Özsel fark- aşkın bir Tanrı anlayışına değil; evrene içkin bir Tanrı
lılıklar gösteren bu iki töz insanda ruh ve beden olarak birlikte anlayışına götürür. Bu nedenle onun varlık anlayışında
bulunur ve sürekli etkileşim içindedir. Tanrı tüm varolanlara içkindir; tek tek varlıkların içindedir.
Böylece Spinoza’nın Felsefesi’nde. Tanrı ile doğa bir ve
Paragrafa konu edilen varlık anlayışı aşağıdakiler- aynı şey olmuştur. Bu anlayış, Panteizm olarak adlandırılır.
den hangisidir?

A) Platon’un İdealist Varlık Anlayışı


B) Descartes’in Düalist Varlık Anlayışı
C) Marx’ın Materyalist Varlık Anlayışı
D) Aristoteles’in Realist Varlık Anlayışı
E) Hegel’in İdealist Varlık Anlayışı

Felsefe 4 11. Sınıf


7.
15. Yüzyıl-17. Yüzyıl Filozoflarının Felsefi Görüşlerinin Analizi FASİKÜL

Örnek 6
Örnek 5
Spinoza’ya göre, şeyler insanın zekâyla belirlenen zihin-
Spinoza Tanrı ve doğanın birbirinden farklı şeyler olmadı-
sel bir yaşamdan haz almasına yardımcı oldukları ölçüde iyidir.
ğını ileri sürmüştür. Doğa, Tanrı’nın görünüşlerinden başka bir
Ama şeyler, insanı, aklını mükemmelleştirmek ve akli bir yaşamı
şey değildir. Tanrı’nın tüm varolanlara içkin olduğunu savunan
doya doya yaşamaktan alıkoyuyorsa kötüdür. Bu nedenle Spi-
filozof Tanrı’yı var olan her şeyin nedeni olarak açıklar.
noza, bizi akli bir yaşamdan alıkoyduğunu düşündüğümüz her
Buna göre aşağıdakilerden hangisi Spinoza’nın şeyden kendimizi uzak tutmamız gerektiğini savunur.
Felsefesi’ne uygundur?
Yukarıda verilen bilgilerden hareketle aşağıdaki
A) Tanrı, doğaya aşkındır. yargılardan hangisi Spinoza’nın “iyi” kavramına
B) Dualist bir evren anlayışını benimser. örnek değildir?
C) Evrenin varlık nedenini maddi bir temelle açıklamıştır.
A) Kitap okumak.
D) Panteist bir evren anlayışı ortaya koymuştur.
B) Yeni bir dil öğrenmek.
E) Tanrı’nı varlık alanı doğadan bağımsız bir yerdedir.
C) Tutkularımıza göre yaşamımızı düzenlemek.
D) Bir konuda araştırma yapmak.
E) Bilimsel bir çalışma ortaya koymak.

Bilgi Anlayışı
Spinoza da tıpkı Descartes gibi, kesin bilginin akıl
yoluyla elde edileceğini savunur. Onun felsefesinin çıkış 🗿 J. Locke (1632-1704)
noktası “Tanrı bilgisi”ne ulaşmaktır. Spinoza, Panteist gö-
John Locke, 1632 yılında
rüşü benimsediği için Tanrı kavramının bilinmesinin, bu
İngiltere’de Bristol yakın-
kavramın kapsadığı bütün öteki şeylerin bilgisini ve bun-
larında Wrington’da doğ-
ların birbirlerine olan bağlantılarının da bilinmesi olduğunu
muştur. Oxford Üniversi-
ileri sürer. Bu nedenle Tanrı ve töz kavramlarına ulaşmak
tesi’nde Doğa Bilimleri ve
onun felsefesinin hem çıkış noktası hem de varmak iste-
Tıp eğitimi aldı. Öğrenimi-
ği son amaçtır.
ni bitirdikten sonra hem
Ahlak Anlayışı
yazar hem de siyaset
Spinoza tüm varolanların Tanrı’dan zorunlu olarak adamı olarak çalışan Loc-
çıktığını dile getirir. Bütün varlığı bağlayan bu zorunluluk ke, İngiliz Elçiliği Kâtibi
onun ahlak anlayışında söz konusudur. Her şeyin bir zo- olarak çalışmıştır. Locke’un çalışma ve araştırmalarının
runluluğa tabi olduğu evrende insanın özgür iradesinden ağırlık merkezi insandır. İnsan Anlığı Üzerine Bir Deneme
bahsetmek mümkün değildir. Spinoza’ya göre evrendeki adlı eserinin konusu ve amacı, insan bilgisinin kökü, kesin-
bu zorunluluk içinde yaşayan insanın kendini özgür his- liği ve genişliği üzerine bir araştırma yapmaktır. Descar-
setmesinin nedeni, evrendeki zorunluluğun bilgisine sahip tes’ten beri bilgi, felsefenin baş problemidir. Ancak, bilgi
olmamasından kaynaklanır. teorisini, bilgi üzerindeki araştırmaları başlı başına bir fel-
Spinoza, insanın bütün duygularının temelinde kendi- sefe dalı olarak ilk defa geliştiren Locke olmuştur. O, her
ni koruma isteği ve çabasının bulunduğunu ileri sürer. türlü metafizik savı bir yana bırakıp doğrudan doğruya bilgi-
İnsanın kendisini korumasına yarayan her şey onda bir nin yapısını ele almıştır. İnsanın bilim, din, devlet, ahlak ve
haz duygusu, yaramayan her şey ise bir acı duygusu eğitim alanlarında otorite düşüncelerden kurtulup; kendi
uyandırır. “İyi” ve “kötü” kavramlarının temeli de buradadır.
aklıyla yaşamına yön vermesi gerektiği görüşüyle Locke,
Ona göre ilk durum “iyi”yi, ikinci durum ise “kötü”yü açık-
Aydınlanma filozoflarına etki etmiştir.
lamaktadır.

11. Sınıf 5 Felsefe


7.
FASİKÜL 15. Yüzyıl-17. Yüzyıl Filozoflarının Felsefi Görüşlerinin Analizi

Bilgi Anlayışı
Locke, Bilgi Felsefesi’ne, Descartes’ın ileri sürdüğü, Örnek 7
“bilginin doğuştan geldiği, bu nedenle bilgiye akıl ile ulaşı-
labileceği” görüşüne karşı çıkarak başlar. Descartes gibi Empirist bir filozof olarak Locke, deneyi ikiye ayırır. Bun-
rasyonalistlerin hepsi mantık ilkelerinin insan zihninde lar iç deney ve dış deneydir. İç deney, insanın kendi iç dünya
ortak olduğu görüşünü savunurlar. Ancak Locke, bu ilke- ında olup bitenlere ilişkin bilgilerdir. Dış deney ise insanın dış
lerin çocuklarda ve eğitim almamış insanlarda olmadığını dünyadaki şeylerden elde ettiği bilgilerdir.
savunur; ancak kendi yaşantılarında deneyimleri sonucun-
Buna göre aşağıdakilerden hangisi dış deneye örnek
da tatlı ile acının, soğuk ile sıcağın farkını öğrendikten
sonra bu ilkelere sahip olabilirler. O halde ateşin yakaca- olarak verilemez?
ğı, suyun ıslatacağı gibi yargılar insanda doğuştan var A) Koklamak
değildir; deneyim sonucu oluşan yargılardır. Tanrı, düşün- B) Tatmak
cesinin de doğuştan olmadığını savunan Locke’a göre, C) Duymak
insan zihninde Tanrı kavramının doğuştan olması, tarihte- D) Düşünmek
ki tüm toplumlarda Tanrı fikrinin olduğu anlamına gelir. E) Dokunmak
Ancak tarihte Tanrı fikrinin olmadı toplumlar vardır. Bununla
birlikte Tanrı fikri olan toplumlarda ise Tanrı fikirleri birbir-
DENEY
lerinden farklıdır. Bu nedenle Locke’a göre, Tanrı kavramı
doğuştan değildir. Ahlaki ilkeler de diğer tüm bilgilerimiz İç Deney

gibi doğuştan değildir. Eğer bu ilkeler doğuştan olsaydı, ✳ İnsanın kendi iç dünyasında olup bitenlere ilişkin bil-
iyi eylemin amacı herkes için aynı olurdu. Ancak Locke’a gilerdir.
göre herkesin eylemde bulunurken ki amacı birbirinden ✳ İç deney dış deneyden kaynaklanan bilgilerin içsel
farklıdır. Bu nedenle doğuştan gelen ve herkes tarafından yaşantısıdır. Bu nedenle bir tür bilinçlilik söz konusu-
kabul edilen ahlak ilkeleri mümkün değildir. dur. Locke buna “düşünme” (refleksiyon) demektedir.
Locke’a göre, zihinde doğuştan düşünceler yoktur.
“Zihin boş bir levhadır” (Tabula Rassa). Locke’a göre, insan
✳ Algılamak, düşünmek, şüphe etmek iç deneye ör-
nektir
bilgiye temel olan malzemeyi sonradan deneyim yoluyla
kazanır. Onun deyimiyle karanlık bir oda olan insan zih- Dış Deney
nine ışık getiren tek pencere, deneyimdir. Bilginin kayna- ✳ İnsan beş duyu yoluyla dış dünyadaki şeylerden
ğının deney, deneyim olduğunu ileri süren bu anlayış elde ettiği bilgidir.
“Empirizm” olarak adlandırılır. Bir empirist olan Locke,
deneyi (deneyim) ikiye ayırır. Bunlar iç deney ve dış de-
✳ İnsanın kendi dışındaki varlıklardan yaşantı yoluyla
elde ettiği bilgilerdir.
neydir.
✳ Dış dünyadaki nesnelerden elde edilen renk, koku,
tat gibi bilgilerdir.

Düşüncenin ve zihnin nesnelerine ide (kavram bilgisi)


adını veren, Locke’a göre insan deneyimlemediği hiçbir
şeyin idesine (kavrama ya da bilgisine) sahip olamaz.
Örneğin kör olanların renk idesi, sağır olanların ise ses
idesi yoktur. Ona göre ideler bütün bilgimizin temelini
oluştururken; deneyim olmadan idelerin oluşması mümkün
değildir.

Felsefe 6 11. Sınıf


7.
15. Yüzyıl-17. Yüzyıl Filozoflarının Felsefi Görüşlerinin Analizi FASİKÜL

Varlık Anlayışı
Örnek 8
Leibniz de Descartes ve Spinoza gibi töz sorunu ile
Locke’ göre sahip olduğumuz tüm bilgi yaşam içinde ilgilenmiştir. Leibniz’e göre töz sonsuz sayıdadır. Bu töz-
deneyim ve tecrübe sonucunda oluşmaktadır. Duyularımız ara- leri “monad” olarak adlandırır. Monadlar kendi içlerine
cılığıyla yaşam içinde oluşan deneyimlerimiz sahip olduğumuz kapalıdırlar. Bu yüzden birbirini etkiyemezler. Ancak, mo-
bilginin tek kaynağıdır. Bu nedenle sadece duyularımıza açık nadlar arasında bir bağlantı da vardır; bu bağlantı, Leibniz’e
olan şeylerin bilgisine ulaşabileceğimizi kabul eden Locke için göre, monadın özünde saklıdır. Her monad evrenin bir
doğru bilgi ancak duyular sayesinde elde edilen bilgidir. aynasıdır. Bu nedenle birey ile bütün arasında bir bağlan-
tı olduğunu ileri süren Leibniz, her monadın özünde öteki
Buna göre Locke’un savunduğu bilgi anlayışı aşa- monadların her birinin temsil edildiğini savunur. Böylece
ğıdakilerden hangisinde doğru verilmiştir? monad, çokluk içinde birlik anlamına gelir. Ona göre,
A) Septisizm monadların en üstünde en yetkin varlık olan Tanrı; en
B) Pragmatizm altında ise duyulara açık olan madde yer alır.
C) Empirizm
D) Egzistansiyalizm Bilgi Anlayışı
E) Rasyonalizm
Ona göre her önerme bir özne yüklem yapısı gösterir.
Bu nedenle önermenin özne-yüklem biçimi özseldir. Ancak
tüm önermeler doğruluk koşulları bakımından aynı yapıda
değildir. Leibniz bu bağlamda us (akıl) doğruluklarından ve
olgu doğruluklarından söz eder. “Us doğruluk”ları zorunlu
doğrulardır. Bunlar öncesiz sonrasızdır; doğuştan insan
zihninde bir yatkınlık olarak bulunurlar ve belirli bir olgun-
🗿 Wilhelm Leibniz (1646-1716)
luk düzeyine gelindiğinde insan bunların bilincine varır.
1646 yılında Almanya’nın Leibniz’e göre “us doğruluk”ları arasında en başta Tanrı
Leipzig şehrinde doğmuş- idesi, temel mantık ve matematik ilkeleri bulunur.
tur. Önce Leipzig, sonra Leibniz, bu önermelerin zorunlulukla ve öncesiz son-
Jena Üniversitesi’nde Fel- rasız doğru olduğunu ve bunların aksini düşünmenin ak-
sefe ve Hukuk okudu. Alt- lımızı çelişkiye düşüreceğini söyler. Çünkü bunlar, doğru-
dorf Üniversitesi’nde öğ- luklarını çelişmezlik ilkesine dayanmalarından alırlar.
retim üyesi görevi Örneğin “üçgen üç kenarı olan şekildir,” dedikten sonra
kendisine önerildi, ama bunun aksini düşünmek zihni çelişkiye götürür. Bunların
Leibniz kabul etmedi. doğrulukları zihnin içinde bir bakışta görülür. Bu durum
Bundan sonra da hiçbir bu bilgilerin ya da önermelerin yapısından gelir.
zaman üniversitede çalışmadı, yönetim, diplomasi ve hu-
kuk işlerinde çalıştı. Felsefe, matematik, dil, doğa bilimi ve
ilahiyat alanlarında çalışmalar yapmıştır. 1716 yılında haya-
Not: Leibniz, öncülü Locke’un insan zihninde
tını kaybetmiştir.
daha önce duyulardan geçmemiş olan hiçbir
şey bulunmadığı düşüncesine karşı çıkar.
Ona göre, zihnimizde doğuştan getirdiğimiz
bazı temel doğruluklar bulunur: Bunlar Leib-
niz’in us doğrulukları dediği şeylerdir.

11. Sınıf 7 Felsefe


7.
FASİKÜL 15. Yüzyıl-17. Yüzyıl Filozoflarının Felsefi Görüşlerinin Analizi

Örnek 9 “Olgu doğruluk”ları ise olgu dünyasında deneyime


dayalı olarak keşfedilen doğrulardır. Bunların doğrulukları
Leibniz empirist bir filozof olmasına rağman, John Loc- a posteriori (deneyden gelen bilgi) olarak bilinir. Bu doğ-
ke’un insan zihninde daha önce duyulardan geçmemiş olan rular deneyimde karşılığı olan doğrulardır. Bu nedenle
hiçbir şey bulunmadığı düşüncesine karşı çıkar. Ona göre, zih- doğuştan değildirler; sonradan deneyim ve yaşantı yoluy-
nimizde doğuştan getirdiğimiz bazı temel doğruluklar bulunur. la elde edilirler. Doğrulukları da ancak yine deneyim ve
Leibniz bunlara “us doğrulukları” adını verir. yaşantı yoluyla kanıtlanabilir.

Buna göre aşağıdakilerden hangisi “us doğruluk-


ları” na bir örnek değildir?

A) Tanrı İdesi
🗿 Hobbes (1588 – 1679)

B) Çelişmezlik İlkesi Felsefe tarihinin Ampirist


C) Ateşin yakıcı bir madde olması görüşe bağlı en önemli
D) Tutarlılık İlkesi düşünürlerinden biridir.
E) Üçgenin üç kenara sahip olması Hobbes denilince Homo
homini lupus ‘‘İnsan İnsa-
nın Kurdudur’’ sözünün
gelmesi muhtemeledir.
Çünkü Hobbes insana
dair yaptığı incelemelerde
insan yapısı ve doğadaki
konumu üzerine farklı düşünceler ortaya çıkarır.
Hobbes’a göre insan arzularla donatılmış iştahı kaba-
rık mekanik bir canlıdır. Hobbes insanları mekanik bir
Örnek 10 canlı olarak görmekte çünkü insan etten kemikten mey-
dana gelmiş doğal bir canlıdır. İçinde bulunduğu dönem

Leibniz’e göre evren sonsuz tözlerden oluşur. Bunlar itibariyle yapılan bilimsel çalışmalarda doğayı bir mekanik

monadlardır. Monad çokluğun birliğidir. Monadlar kendi içle- süreç olarak görüyordu. Doğanın bir parçayı olan insanda

rine kapalı oldukları için birbirlerini etkileyemezler. Monadların bu doğa durumunun mekanik bir parçasıydı. Doğal olan

en üstünde en yetkin varlık vardır. Monatların en altında ise canlı bazı durumlara göre haz duyarken bazı durumlardan

maddeler bulunur. acı duymaktadır. Haz duyduğu şeyler iştahını kabartır.


Hobbes insan duygularının önemine vurgu yaparken ve
Buna göre Leibniz’in evren anlayışı ile ilgili aşağı- duyguların aynı zamanda bizi yönlendirdiğini söyler. İnsan
dakilerden hangisi doğrudur? bazı davranışlar karşısında çaresizde kalabilir. Çaresizlikte
bir insan acı duyar. Acı da bir insan duygusudur diyerek
A) Dualist bir töz anlayış benimsemiştir.
duyguların insan hayatındaki önemine vurgu yapar. Hobbes
B) Monad kendi içinde birliktir.
insanın özgür olduğunu düşünür fakat bu özgürlük meta-
C) Monist bir töz anlayışı benimsemiştir.
fizik bir özgürlük değildir, doğal bir özgürlüktür. Hobbes’in
D) Monadların en üstünde Tanrı bulunur.
felsefe düşüncesinde metafizik insan aklının ötesidir ve
E) Monad tektir.
dolaysıyla bilinemez, bilinemez şeyler hakkında da yorum
yapmamak gerektiğini düşünür. gerçek olan tek şey mad-
dedir. Madde olan her şey deneyimler ve deney ile gös-
terilebilir.

Felsefe 8 11. Sınıf


7.
15. Yüzyıl-17. Yüzyıl Filozoflarının Felsefi Görüşlerinin Analizi FASİKÜL

Hobbes, insanın vahşi bir yanının olduğundan bahse- 🗿 Pierre Bayle (1647 – 1706)
der ve bu yanını dizginlemek için devletin zorunlu olarak
1647 – 1706 yılları arasın-
var olması gerektiğini söyler. Çünkü devlet varlığı ile bir-
da yaşamız Fransız düşü-
likte insanın davranışlarının dizginlenebileceğini düşünür.
nür Bayle, düşüncelerini
Devlet olmazsa insan bu vahşiliğiyle başka bir insanın
oluştururken şüphe meto-
hayatına zarar verebilir. İnsan doğası buna müsaittir. Bu
dunu kullanır. Ona göre
yüzden toplumsal bir sözleşmenin yapılması doğal bir
insani bir yeti olan akıl yü-
zorunluluktur. Toplumsal sözleşme ile beraber devlet her-
rütmenin doğal olarak ev-
kesin yaşamlarını güvence altına almış olur ve bu sayade
rensel şüpheye yol açar.
insanlar daha özgür bir yaşam sürebilir. Hobbes’in en
Doğada kesin bilgi diye
önemli eser olan ‘‘Leviathan’’ olarak bilinir. Leviathan is-
bir şey yoktur. Kesin ol-
mini İncil’de geçen vahşi bir yaratıktan alır. Hobbes kita-
mayan her türlü şey içerisinde şüphe barındırır. Bayle Fel-
bında devletin zorunlu varlığından bahseder. İnsan doğa-
sefesi içerisinde Descartes izleri görülmektedir. Bayle’de
sına uygun devlet yapısının nasıl olması gerektiğini
de tıpkı Descartes şüpheyi yöntem olarak kullanır ve doğa-
belirtir. Devlet aynı zamanda adaletin de temsilcisidir.
daki nesnelerin bizi yanıltacağını düşünür. Burdan hareket-
Adalet toplumsal sözleşme ile güvence altına alınmıştır.
le Bayle kendisinden şüphe edilemez olarak Tanrı’dan bah-
seder. Zorunlu olarak Tanrı’ya gitme vardır. Tanrı şüphe
edilemeyecek gerçektir.
“Tarihsel ve Eleştirel Sözlük” eserinde Tanrı’nın insanı
yanıltmayacağı sonucuna ulaşır. Bu eserle beraber Bayle,
akla yönelik şüpheye derinlik kazandırarak sistematik
şüphe metoduna ulaşmıştır.

Örnek 12
Örnek 11
17. Yüzyıl düşünürlerinden Bayle’e göre, aklın bilgisi
Hobbes’a göre felsefenin amacı, etkileri önceden göre-
ve inancın bilgisi olmak üzere iki tür bilgi vardır.
bilme ve bu önceden görmeyi hayatta kullanabilmedir. Felse-
İnanç ile akıl arasında arasında temelden bir çatışma
fenin konusu ise meydana gelişi kavranabilen tüm varlıklardır.
vardır. Çünkü dinin dogmaları doğal aklın ilkelerine
Bu nedenle Hobbes, felsefeye varlıklar öğretisi de demektedir.
aykırıdır. Bu nedenle dinin akla dayanması ya
Hobbes’un tanımına göre, teoloji ve meydana gelişi kavrana-
da akılla açıklanabilmesi mümkün değildir. Ona göre
mayan bütün öteki alanlar, kendiliklerinden felsefenin konusu
dogmalar aklın üstünde değil; akla aykırıdır. Bunlar
dışında kalırlar.
birbiriyle uzlaşamayan iki farklı alandır.
Hobbes’a göre aşağıdakilerden hangisi felsefenin
Bayle’in akıl ve inanç üzerine söyledikleri modern
konusu içinde yer almaz?
düşüncenin kabullerinden hangisini açıklar niteliktedir?
A) İnsan B) Evren C) Bitkiler
A) İnsan merkezli anlayışın benimsenmesi gerekir
D) Tanrı E) Nesneler
B) Teoloji felsefeye egemen olamaz.
C) Toplumsal hayat dünyevidir.
D) Hukuk devlete bağlı olmalıdır.
E) Birey ön planda olmalıdır.

11. Sınıf 9 Felsefe


7.
FASİKÜL 15. Yüzyıl-17. Yüzyıl Filozoflarının Felsefi Görüşlerinin Analizi

Örnek 13 Örnek 15

17. Yüzyıl Felsefesi’nin kendisine matematik ve fiziğin Aşağıdakilerden hangisi 17. Yüzyılın bilimsel geliş-
yöntemini bilgiye ulaşma yolu olarak seçmesi, yeni ir felsefi meleri içinde sayılamaz?
akımın ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Temele aklı alan bu
A) Siyasi ve Dini otoritelerden bağımsız bilimsel çalışmalar
felsefi akım, doğanın yapısının matematik kavramlarla açıkla-
ortaya konulmuştur.
nabileceğini savunur. Çünkü doğanın yapısı matematik terim-
B) Evrenin nasıl bir sisteme sahip olduğu ile ilgili birçok farkı
lerden oluşmuştur. Bu anlayışta doğa yasaları kesin kavramlara
görüş ileri sürülmüştür.
dayanır; bu kavramlar da zihinden türetilmişler, doğadan çı-
C) Akla duyulan güven deneye verilen önemi azaltmıştır.
karılmamışlardır. Bu nedenle bu akımı benimseyen filozoflara
D) Doğaya egemen olma anlayışı vardır.
göre doğa ile akıl, nesne ile zihin arasında bir uygunluk vardır.
E) Evrende olup biten her şeyin bir neden bağlı olduğu fikri
Paragrafta açıklaması verilen felsefi akım aşağıda- egemendir.

kilerden hangisidir?

A) Rasyonalizm
B) Pragmatizm
C) Empirizm
D) Kritisizm
E) Realizm

Örnek 14 Örnek 16

• Descartes’e göre ruh ve madde olmak üzere iki töz var- Spinoza’nın felsefesinde bütün varlıklar sert ve sıkı bir
dır. Ruh düşünen; madde yer kaplayan tözdür. Madde neden sonuç ilişkisine bağlanmıştır. Ona göre maddî dünyaya
yer kaplar ama düşünemez; ruh ise düşünür ama yer da manevi dünyaya da tek bir yasa egemendir; maddî olaylar
kaplayamaz. gibi duygular ve ahlaki eylemler de bu tek yasanın hükmü al-
• Locke’a göre duyum ve düşünüm olmak üzere deneyi- tındadırlar. Burada sayısız varlıkların çokluğu tek bir kaynaktan,
min iki türü vardır. Duyum, dış dünyadaki şeyler ve sü- sonsuz tözden, türetilmiştir. Bu sistemin evren tablosunda her
reçlerle ilgiliyken; düşünüm ise kendi zihnimizde gerçek- şey, öncesiz ve sonrasız bir düzen içinde zorunlu olarak oluş-
leşen işlemlerle ilgilidir. muştur.

Buna göre Descartes ve Locke felsefesinde ortak Buna göre Spinoza’nın evren anlayışı ile ilgili aşa-
olan aşağıdakilerden hangisinde doğru verilmiştir? ğıdakilerden hangisi doğrudur?

A) Empirist yaklaşımı benimsemişlerdir. A) Materyalisttir.


B) Monist yaklaşımı benimsemişlerdir. B) Deterministtir.
C) Materyalist yaklaşımı benimsemişlerdir. C) İdealisttir.
D) Düalist yaklaşımı benimsemişlerdir. D) Nihilisttir
E) Rasyonalist yaklaşımı benimsemişlerdir. E) Realisttir.

ÖRNEK 1.D 2.C 3.B 4.B 5.D 6.C 7.D 8.C 9.C 10.B 11.D 12.B 13.A 14.D 15.C 16.B

Felsefe 10 11. Sınıf


1. 7.
TEST Konu Tarama Testi FASİKÜL

1. Spinoza’ya göre Ahlak Yasası, Doğa Yasası’na aykırı de- 3. Descartes’e göre doğru bilgi açık ve seçik olan bilgidir.
ğildir. Çünkü doğa yasası gereği, gelişmek, serpilmek is- Bu bilginin örneği ise matematiktir. Descartes matemati-
teyen beden gibi, ruhta da yetkinleşme, gelişme isteği var- ğin mutlak kesinliğe ulaşmada biricik yol olduğunu savu-
dır. Bedenin gelişmesi, güçlü ve kuvvetli olması demektir; nur. Matematikte bir ilk ilkeler ve bu ilkelerden hareketle
ruhun gelişmesi ise düşünce bakımından yetkin olması yapılan çıkarımlar vardır. Hem bu ilkeleri kendi gücü ile
demektir. Spinoza, düşünce bakımından yetkin olmayı, en kavrayan hem de bu ilkelerden hareketle çıkarımlar yapan
açık ve en seçik tasarımlara sahip olmak olarak açıklar. akıldır. Descartes’e göre bu ilk ilkeler “Düşünüyorum, o
Bu nedenli erdemli bir ruhun, bu tasarımlara ulaşmak için halde varım” türünden kendisinden şüphe edilmesi asla
sürekli etkin olması gerektiğini savunur. mümkün olmayan sezgi yoluyla elde edilen ilkelerdir.

Parçadan hareketle aşağıdakilerden hangisinin Spi- Buna göre Descartes ile ilgili aşağıdakilerden hangisi
noza’nın görüşüne uygun olduğu söylenebilir? söylenebilir?

A) Fiziksel ve ruhsal eğilimler arasında bir benzerlik yok- A) Empirist bir filozoftur.
tur. B) Her şeyden şüphe eder.
B) Erdem ruhun düşünce bakımından geliştirilmesidir. C) Sezgiyi tamamen reddetmiştir.
C) Ahlak Yasası yoktur. D) Doğru bilginin kaynağının sezgi olduğunu savunur.
D) Erdem insanın bedensel istekleri ile davranışlarının tu- E) Rasyonalist bir felsefi görüş ileri sürmüştür.
tarlı olmasıdır.
E) Ahlak Yasası doğa yasasından bağımsızdır.

4. Bu düşünere göre, varlık ruh ve beden denilen iki ayrı töz-


2. John Locke’a göre insan zihni dünyaya boş bir levha ola- den oluşur. Ruhta bütün olup bitenlerin dayanağı “düşün-
rak gelir. Locke bunu “Tabula Rasa” diye dile getirir. Bu me” iken; bedenin bütün hallerini taşıyan temel ise “yer
nedenle rasyonalistleri eleştiren Locke, tüm bilgilerimizin kaplama”dır. Beden düşünmez, ruh da yer kaplamaz. Bu
kaynağının deney ve alışkanlıklar olduğunu ileri sürer. yüzden ruh ile beden birbirinden özce ayrı olan, temel ni-
Ona göre, insan zihninde, doğuştan gelen hiçbir bilgi ve telikleri bakımından birbiriyle uzlaşamayan iki tözdür. Bu
düşünce yoktur. anlayışı ile filozof, düalist bir varlık anlayışı ortaya koymak-
tadır.
Aşağıdakilerden hangisi John Locke’ un görüşü ola-
maz? Yukarıdaki paragrafa konu edilen düşünce ve onu or-
taya koyan filozof, aşağıdakilerden hangisinde doğru
A) Öğrenme diye bir şey yoktur.
olarak verilmiştir?
B) Deney yoluyla başlangıçta boş olan zihin bilgi ile dolar.
C) Bilginin kaynağı deneyimlerdir. A) Kartezyen felsefe- Spinoza
D) Doğru bilgiye deney ve alışkanlıklar yoluyla ulaşılır. B) İdealizm- Spinoza
E) Hiçbir bilgi doğuştan gelmez. C) Kartezyen felsefe- Descartes
D) Materyalizm- Descartes
E) Realizm- Leibniz

11. Sınıf 11 Felsefe


7. 1.
FASİKÜL Konu Tarama Testi TEST

5. Descartes Felsefenin İlkeleri kitabında kesin bir bilgiye 7. Spinoza’nın ahlak öğretisi, varlık öğretisine dayanır. Ona
ulaşmada şüpheyi nasıl kullandığını açıklar. Ona göre ger- göre Ahlak Yasası, kaynağını doğa yasasından alır. Bu
çeğe ulaşabilmek için öncelikle tüm nesnelerin varlığın- nedenle insan doğa yasasına uyarak evrensel ahlaka
dan ve bu nesnelerin bilgisinden kuşku duymak gerekir. ulaşabilir. Ve Tanrı’nın da sevgisini kazanır. Çünkü doğa
Bu nedenle tüm şeylerin varlığından ve bilgisinden kuşku yasası ile Tanrı bir ve aynı şeydir. Fakat doğa yasasına
duyan Descartes; kuşku duyduğundan kuşku duyamaya- ulaşmak için insanın önünde aşması gereken tutku ve
cağı sonucuna varır. Kuşku duymak için, kendisinin var arzu engeli vardır. Bu engeller yalnızca aklın verdiği bilgiy-
olması gerektiğini dile getiren Descartes, bunu edindiği le aşıla bilir. Bilgiden aldıkları güç sayesinde insanlar tutku
ilk doğru bilgi olarak görür. Böylece kendisinden sonrada ve arzularının esiri olmaktan kurtulur, hür ve erdemli olur.
etkisi hiç geçmeyecek olan sözünü ortaya koyar: “Düşü-
Buna göre Spinoza ile ilgili aşağıdakilerden hangisi
nüyorum, o halde varım”.
söylenemez?
Paragrafa konu edinilen Descartes’ın felsefesinde
A) Evrensel ahlak yasasının varlığını savunur.
“şüphe”nin yeri ile ilgili aşağıdakilerden hangisi doğ-
B) Apriori bilgi erdemli eylemin temelinde yer alır.
ru değildir?
C) İnsanın bilgi ile özgür olacağı fikrini benimser.
A) Araçtır. D) İnsan mutlu olmak için arzu ve isteklerini gerçekleştir-
B) Geçicidir. mek zorundadır.
C) Yöntemdir. E) Ahlak anlayışının temelinde panteizm görüşü vardır.
D) Amaçtır.
E) Metottur.

8. ”Dört kuralın bana yeteceği inancına vardım (…)Birincisi,


doğruluğunu apaçık olarak bilmediğim hiçbir şeyi doğru
olarak kabul etmemekti (…) İkincisi, inceleyeceğim güç-
lükleri (…) mümkün olduğu kadar bölümlere ayırmaktı (…)
6. Sofistler, varolan her şeyden şüphe etmektedir. Bu ne- Üçüncüsü, en basit ve anlaşılması en kolay şeylerden
denle her zaman geçerli olan kesin bir bilgiye ulaşmanın başlayarak (…) en bileşik şeylerin bilgisine yavaş yavaş
mümkün olmadığını savunurlar. Onlara göre, bilgi kişiden yükselmek için, düşüncelerimi bir sıraya göre yürütmekti.
kişiye değişebilen rölativist bir niteliğe sahiptir. Sonuncusu ise, hiçbir şeyi atlamadığımdan emin olmak
Descartes doğru bilginin varlığını sorgularken öncelikle her için, her yanda eksiksiz sayımlar ve genel kontroller yap-
türlü bilgiden şüphe duyarak, tüm yanılgılardan kurtulup maktı.” Descartes
güvenilir bir bilgiye ulaşmaya çalışır. Doğru bilgiye ulaşın-
Descartes’in Metot Üzerine Konuşma adlı kitabından
ca Descartes, artık şüphe etmeyi bir kenara bırakır.
alınan bu parçaya dayanarak aşağıdakilerden hangisi
Buna göre aşağıdakilerden hangisi Descartes’ın şüp- Descartes’in amacına uygun değildir?
heciliğini Sofistlerin şüpheciliğinden ayıran özellik-
A) Doğru bilgiye nasıl ulaşılabileceğini ortaya koymak.
lerden biri değildir?
B) Aposteriori bilginin en güvenilir bilgi olduğunu göster-
A) Bilgiye ulaşmak için bir yol olarak düşünülmesi mek.
B) Amaç olarak alınmaması C) Açık ve seçik bilgiye ulaşmak.
C) Araç olarak kullanılması D) Kesin ve güvenilir bir bilginin mümkün olduğunu kanıt-
D) Bilgi anlayışının temelinde olması lamak.
E) Yöntemsel olması E) Kendisinden şüphe edilmeyecek bir bilgiye ulaşmak

TEST 1. B 2. A 3. E 4. C 5. D 6. D 7. D 8. B

Felsefe 12 11. Sınıf


2. 7.
TEST Konu Tarama Testi FASİKÜL

1. Leibniz’e göre birtakım kavramlar deneyden önce zihinde 3. Descartes’a göre töz ruh ve madde olarak ikiye ayrılır. Ru-
bulunmaktadırlar; geometrinin kavramları buna örnek ve- hun temel niteliği “düşünme”, maddenin temel niteliği ise
rilebilir. Çünkü duyular bize hiçbir zaman tam bir daireyi “yer kaplama”dır. Bu iki nitelik bir araya gelemez. Yani ruh
veremezler; bunun gibi sayılar da duyulardan edinilemez. yer kaplamaz, madde ise düşünemez. Buna rağmen bu
Bu tür kavramlar zihin için doğuştan olan kavramlardır. iki farklı tözün insanda bir arada bulunduğunu dile getiren
Doğuştan bilgiler arasında her şeyden önce “Tanrı düşün- Descartes’e göre, biri ötekinde olup bitenlerin nedeni ol-
cesi” vardır. Bu kavramlar ilkin ruhumuzun derinliklerinde mayan ve başlı başlarına ayrı birer gerçek alanına sahip
saklıdırlar, sanki uykudadırlar, zamanla deneyim yoluyla olan iki tözün aralarında bir bağlantı olması gerekir.
uyandırılıp yukarıya çıkarılırlar.
Descartes’ın felsefesinde cevap aradığı; kendisinden
Buna göre Leibniz aşağıdaki sorulardan hangisine sonraki felsefe sistemlerini de etkilemiş olan felsefi
cevap vermektedir? sorun aşağıdakilerden hangisidir?

A) Varlık var mıdır? A) Varlık ve hiçlik sorunu


B) Bilginin kaynağı nedir? B) Doğru bilginin imkanı sorunu
C) Evrensel ahlak yasası var mıdır? C) Ruh ve beden ikiliği sorunu
D) Genel geçer bir bilgiye ulaşmak mümkün müdür? D) Akıl ve inanç sorunu
E) Tanrı evrene içkin midir, aşkın mıdır? E) Aklın sınırı sorunu

4. Descartes tözü, varolmak için kendisinden başka hiç-


2. Spinoza “hak” kavramını insanın kendisini koruma isteğin-
bir şeye gereksinim duymayan bir şey olarak tanımlar.
den türetir. Ona göre bir kimsenin ne kadar gücü varsa, o
Descartes’a göre töz sonlu ve sonsuz olarak ikiye ayrılır.
kadar da hakkı vardır. İnsanın hak alanı, kendisini koruma
Sonsuz töz Tanrıdır. Çünkü Tanrı varlığını salt kendisine
ve ilerletme çabasını geliştirdiği alandır. Ancak, kendimizi
borçludur, başka hiçbir şeyin yardım ve katkısına gereksi-
koruma isteği, her şeyden önce, varlığımızın, gücümüzün
nimi yoktur. Sonlu töz ise, ruh ve madde olarak ikiye ayrılır.
ve haklarımızın güven altında bulundurulmasını gerektirir.
Sonsuz töz olan Tanrı, “en yetkin” varlık olarak sonlu töz-
Bu güvenliğe de ancak devlet ile sağlamak mümkündür.
lerin oluşturucusudur.
Aksi takdirde, bencilliklerini geliştirmek uğrunda herkes
birbiriyle savaş halinde bulunur. Bu da kendimizi koruma Spinoza’ya göre töz, kendi kendisinde var olan, kendi ken-
isteğimizi gerektiği gibi gerçekleştiremememize neden disiyle kavranan anlamına gelir. Bu kavramı karşılayan tek
olur. Bu durumun farkına varmaları, insanları bir sözleşme gerçekliğin Tanrı olduğunu ileri sürer. Ona göre Tanrı ev-
ile devleti kurmaya götürmüştür. Devlet sayesinde her bir renin biricik tözüdür ve her şey bu tözden türemiştir. Her
kimsenin varlığı ve ilerlemesi güvence altına alınmıştır. şey bu tözün kendisini açımlama derecelerinden ibarettir.

Paragrafta altı çizili olan ifadeden hareketle aşağıdaki Descartes ve Spinoza’nın töz anlayışları ile ilgili aşa-
düşünürlerden hangisinin devlet anlayışının Spino- ğıdakilerden hangisine ulaşılamaz?
za’nın devlet anlayışı ile benzerlik gösterdiği söylene-
A) Töz anlayışları rasyonalizme dayanır.
bilir?
B) Töz kavramı “en yetkin olan varlık” ile açıklanmıştır.
A) Thomas Hobbes C) Düalist töz anlayışını benimsemişlerdir.
B) René Descartes D) Töz anlayışları Tanrı kavramına dayanır.
C) Niccolò Machiavelli E) Tüm varolanların varlık sebebinin “töz” olduğunu ileri
D) John Locke sürerler.
E) Jean-Jacques Rousseau

11. Sınıf 13 Felsefe


7. 2.
FASİKÜL Konu Kavrama Testi TEST

5. Aşağıdakilerden hangisi Leibnize’in sozsuz töz olarak 7. ……………. kavramı Descartes’e göre var olmak için ken-
tanımladığı; onun felsefesinde önemli bir yere sahip dinden başka hiçbir şeyin varlığına muhtaç olmayan şeydir.
olan “monad” kavramının özellikleri arasında sayıla- Spinoza’ya göre ise kendiliğinden ve kendisi için var olan-
maz? dır.

A) Değişmez. Paragrafta boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi


B) Bölünemez. getirilmelidir?
C) Şekilsizdir.
A) Varlık B) Ruh C) İdea
D) Uzamsızdır.
D) Madde E)Töz
E) Yalındır.

8. Yunanca’da “birlik” ya da “bir olan” anlamına gelen “mo-


6. Aşağıdaki yargılardan hangisi Modern Düşünce’ye nas” sözcüğünden türetilmiş olan ………… kavramı Le-
uygun değildir? ibniz felsefesinin merkezinde yer alır. Yalın, bölünemez,
uzamsız ve şekilsiz ve şeylerin temel unsurları olan bu
A) İnsan doğanın bir parçasıdır.
kavram, bir başlangıca ve bir sona da tabi değildir. Bir
B) Felsefenin konusu din değildir.
anda yaratılma ile var olup, bir anda da yok olur.
C) İnsanın özgür bir varlık olmasını sağlayan Tanrı’dır.
D) Felsefe herhangi bir otoriteden bağımsız olmalıdır. Buna göre boş bırakılan yere aşağıdaki kavramlardan
E) Farklı fikirlere saygı duyulmalıdır. hangisi getirilmelidir?

A) Töz B) İdea C) Monad


D) Cevher E) Öz

TEST 1. B 2. A 3. C 4. C 5. A 6. C 7. E 8. C

Felsefe 14 11. Sınıf


1. 7.
TEST Öğreten Pratik Test FASİKÜL

1. Aşağıdakilerden hangisi 17. yüzyılın bilimsel gelişme- 3. Descartes’a göre filozof, doğruyu tek başına bulmak zo-
leri içinde sayılamaz? rundadır. Bunu yaparken dünyada varolan sorunlarla ile
ilgilenmeyen bir düşünce yapısı kurmamalıdır. Filozofun
A) Siyasi ve Dini otoritelerden bağımsız bilimsel çalışma-
nihai macı insana yararlı olacak bilgileri ortaya koymaktır.
lar ortaya konulmuştur.
Bu amaca giderken belirli ilkelerin ve yolların ortaya kon-
B) Evrenin nasıl bir sisteme sahip olduğu ile ilgili birçok ması gerekir. Ancak böyle hem felsefe hem doğa bilimleri
farkı görüş ileri sürülmüştür. hem de ahlak alanında, insanlığın işine yarayacak, mutlu
C) Akla duyulan güven deneye verilen önemi azaltmıştır. bir yaşam sürmesini sağlayacak temellerin ortaya çıkması
D) Doğaya egemen olma anlayışı vardır.
sağlanabilir.
E) Evrende olup biten her şeyin bir neden bağlı olduğu
fikri egemendir. Descartes’a göre aşağıdakilerden hangisi filozofun
görevleri arasında yer almaz?

A) Metafizik sorunlarla ilgilenmek.


B) Yaşamsal sorunlara bağlantısını koparmamak.
C) Doğru bilginin peşinde olmak.
D) Çalışmalarını belirli ilkelere göre düzenlemek.
E) Mutlu bir yaşama ulaşmanın yollarını aramak.

4. Descartes’e göre ruh ve madde olmak üzere iki töz var-


2. John Locke’a göre töz kendisi herhangi bir şey olmayan ya dır. Ruh düşünen; madde yer kaplayan tözdür. Madde yer
da ne olduğu tam olarak bilinemeyen fakat şeylerin varlık- kaplar ama düşünemez; ruh ise düşünür ama yer kapla-
larını reddedemeyeceğimiz özelliklerinin taşıyıcısı olarak yamaz.
var sayılan şeydir. Locke’a göre duyum ve düşünüm olmak üzere dene-

Buna göre töz kavramı ile ilgili aşağıdakilerden yimin iki türü vardır. Duyum, dış dünyadaki şeyler ve
süreçlerle ilgiliyken; düşünüm ise kendi zihnimizde ger-
hangisine ulaşılabilir?
çekleşen işlemlerle ilgilidir.
A) Tözün taşıyıcısı şeylerin nitelikleridir.
Buna göre Descartes ve Locke felsefesinde ortak
B) Varlığını araştırmak mümkün değildir.
C) Ancak nitelikler aracılığıyla araştırılabilir. olan aşağıdakilerden hangisinde doğru verilmiştir?

D) Kendine özgü niteliklere sahiptir. A) Empirist yaklaşımı benimsemişlerdir.


E) Deneyime doğrudan açıktır. B) Monist yaklaşımı benimsemişlerdir.
C) Materyalist yaklaşımı benimsemişlerdir.
D) Düalist yaklaşımı benimsemişlerdir.
E) Rasyonalist yaklaşımı benimsemişlerdir.

11. Sınıf 15 Felsefe


7. 1.
FASİKÜL Öğreten Pratik Test TEST

5. Spinoza’ya göre devletin amacı, ölçüsüz bir egoizmin in- 7. “ ‘Düşünüyorum, öyleyse varım’ önermesi bir kimsenin ak-
sanlar arasında yaratacağı bir genel savaş durumuna son lına gelen ilk ve en doğru önermedir. Zira düşüncemizden
vermek, barışı sağlamaktır. Ancak, devletin insanlar üze- edindiğimiz bilgi bedenimizden edindiğimiz bilgiden önce
rinde tam bir tahakküm kurarak onları köleleştirmesine de gelir. Örneğin dokunduğum ya da gördüğüm için bir yer
karşı çıkan Spinoza, devletin insanın özgür bir varlık oldu- olduğu kanısına varıyorsam, salt buna dayanarak daha
ğunu unutmaması gerektiğini savunur. Spinoza’nın devlet güçlü bir nedenle düşüncemin var olduğuna ya da bu-
anlayışı, insanın hem bedenini hem de ruhunu geliştirme- lunduğuna inanmalıyım. Aslında düşüncede pek çok bilgi
sine en elverişli olan özgür bir ortamın devlet tarafından vardır ve düşünce kendine birtakım kanıtların oluşumuna
hazırlanmasına dayanır. yarayan bazı genel kavramlar da bulur. Örneğin, düşün-
cede sayı ve şekil kavramları bulunduğu gibi açık birçok
Buna göre paragrafta aşağıdaki sorulardan hangisine
ortak kavram vardır.”
cevap verilmemiştir?
Descartes
A) Devlet neden kurulmuştur?
Buna göre aşağıdakilerden hangisi Descartes’ın bilgi
B) İnsan irade sahibi bir varlık mıdır?
C) Devletin görevi nedir? anlayışına uygun değildir?
D) En iyi yönetim şekli hangisidir?
A) Doğru bilginin açık ve seçik olması gerekir.
E) Baskıcı bir devlet anlayışı gerekli midir?
B) Doğru bilginin kaynağı deney ve akıldır.
C) Doğru bilgi apriori bilgidir.
D) Bilgilerin kaynağında deney yoktur.
E) Aklın bilgisi açık ve seçik bilgilerdir.

6. Spinoza, iki ayrı töz anlayışına zihin ile bedenin ara- 8. “İnsan doğasında üç temel kavga nedeni buluyoruz. Bi-

larında etkileşim problemi oluşturduğu için karşı çı- rincisi rekabet, ikincisi güvensizlik, üçüncüsü de şan ve

kar. Ona göre ikili töz anlayışı insanı iki farlı alana şeref. (…) Devlet olmadıkça herkes herkese karşı daima

bölerek bütünlüklü bir açıklama yapamamıştır. Bu savaş hâlindedir. Buradan şu açıkça görülür ki insanlar

nedenle Spinoza, düşünme ve yer kaplama özellik- hepsini birden korku altında tutacak genel bir güç olma-

lerini tek tözde bulunan iki farklı nitelik olarak kabul dan yaşadıkları vakit, savaş denilen o durumun içindedir-

eder. Bu anlayışıyla beden ve zihin arasındaki kopukluğu ler ve bu savaş herkesin herkese karşı savaşıdır.”

ortadan kaldırdığını savunur. Thomas Hobbes

Spinoza’nın eleştirdiği töz anlayışı ile bu anlayışı or- Hobbes’un Leviathan adlı eserinden alınan bu parça-
taya koyan filozofun adı aşağıdakilerden hangisinde ya göre toplumda adaletin sağlanması için aşağıdaki-
doğru verilmiştir? lerden hangisi gerekli değildir?

A) Monizm - Locke A) Devletin yaptırım gücünü kullanması


B) Düalizm - Locke B) Devletin varolaması
C) Monizm - Descartes C) İktidarın tek bir elde toplanması
D) Düalizm - Descartes D) Devlet kontrol mekanizmasını oluşturması
E) Materyalizm - Descartes E) Yasaların caydırıcı nitelikte olması

TEST 1. C 2. C 3. A 4. D 5. D 6. D 7B 8. C

Felsefe 16 11. Sınıf


4. ÜNİTE:
18. YÜZYIL - 19. YÜZYIL FELSEFESİ

11.SINIF
FELSEFE

8. FASİKÜL:
18. YÜZYIL - 19. YÜZYIL
FELSEFESİ’NİN ORTAYA ÇIKIŞI

KAZANIMLAR
µ 18. Yüzyıl – 19. Yüzyıl Felsefesi’ninn ortaya çıkışı hakkında bilgi verir.
µ Felsefi düşünce ortamının M.S. 2. Yüzyıl – M.S. 5 Yüzyıl arasındaki karakteristik özellikleri anlatılır.
µ 18. Yüzyıl – 19. Yüzyıl Felsefesi’ndeki örnek düşünce ve argümanlar felsefi açıdan değerledirilir.
µ Örnek felsefi metinler üzerinden 18. Yüzyıl – 19. Yüzyıl Felsefesi filozoflarının görüşleri analiz edilir.
µ 18.Yüzyıl – 19. Yüzyıl Felsefesi’ndeki bazı görüşler ifade edilir

µ 18. Yüzyıl - 19. Yüzyıl Felsefesi’nde öne çıkan problemler dile getirilir.
8.
FASİKÜL 18. Yüzyıl - 19. Yüzyıl Felsefesi’nin Ortaya Çıkışı

18. YÜZYIL-19. YÜZYIL FELSEFESİ’NİN


Örnek 1
ORTAYA ÇIKIŞI

Orta Çağ’ın düşünce ve değer kalıplarının çözülmeye Tarih boyunca felsefe, her çağda, toplumsal olayların et-
başlaması sonucunda Rönesans ile “insanın varlığının kisi altında kalmıştır. Bunun en önemli nedeni filozofların kendi
anlamı ve bu dünya içindeki yeri” bir problem haline gel- yaşadıkları dönemlerinde var olan sorunlardan etkilenmeleri ve
miştir. Bu problem 17. Yüzyıl Felsefesi ile daha sistemli bu sorunlara bir çözüm sunmak için çaba harcamalarıdır.
bir hal almıştır. Ancak 18. yüzyılda bu sorun en geniş 18 - 19. Yüzyıl Felsefesi de hem kendisinden önceki dönemde
ölçüsü ile ele alınmış ve bu probleme verilen yanıtların, hem de kendi döneminde gerçekleşen toplumsal olayların et-
günümüze kadar, Batı dünyasının kültür yapısı üzerinde kisinde kalmıştır.
çok kesin etkileri olmuştur. Bu nedenle 15-17. Yüzyıl
Felsefesi, Aydınlanma Felsefesi’ne zemin hazırlamıştır, Buna göre bu parçadan hareketle aşağıdaki yargı-
diyebiliriz. lardan hangisine ulaşılamaz?

Aydınlanma, Orta Çağ’ın kapanması ile, Orta Çağ’ın A) 18. Yüzyıl Felsefesi Skolastik Düşünce’nin ekişinden kur-
hayat anlayışına karşı yeni bir dünya görüşü olarak orta- tulamamıştır.
ya çıkmıştır. Bu gelişmeyi açan Rönesans’tır. Orta Çağ
B) Felsefe yaşamla iç içedir.
döneminde Batı, ortaya konulan tüm problemlere din te-
C) 18-19. Yüzyıl Felsefesi’ni etkileyen birden fazla problem
melinde açıklamalar getirmiştir. Bu yüzden Orta Çağ
vardır.
Felsefesi’ne; aklın kullanımına izin verme yen, baskıcı ve
eleştiriye kapalı bir düşünme sistemi egemen olmuştur. D) Toplumsal olaylar kültürel gelişmeler üzerinde etkili olmuş-
Rönesans’ın ortaya çıkışıyla bu baskı azalmış, “insanın tur.
dünyadaki yeri” bütün otoritelerden bağımsız sadece akıl E) Filozoflar toplumsal olaylara kayıtsız kalmamıştır.
ve deneyi temele alarak problem edinilmeye çalışılmıştır.
Ancak Rönesans’ın bir geçiş dönemi olması nedeniyle
Orta Çağ’ın izlerini taşıması, bu amacın tam olarak ger-
çekleştirilememesine sebep olmuştur. Bununla birlikte
ortaya çıkan bilimsel ve felsefi gelişmeler, din merkezli
düşünceden insan merkezli düşünceye geçilmesini sağla-
mıştır. Bu nedenle, yeni bir dünya görüşünü aramada ilk
denemeleri yapan Rönesans düşüncesinin formülleri,
doğal olarak, henüz bulanıktır. Rönesans, “yeni” olanı
arama yolunda bir araştırma çağıdır. 17. yüzyılda bu durum
değişmiştir: 17. yüzyıl Rönesans’ın ortaya koyduğu, buluş
ve ilkeleri sistemli bir düşünce ile derleyip düzenleyen bir Not: 18. yüzyılın sonlarına doğru ortaya çıkan
yüzyıldır. Fransız Devrimi, bir bakımdan, bu düşünce-

18. yüzyılda ise Kilise ve dinin otoritesinden uzak, lerin politik-sosyal alana uygulanmasından

insanın hayatına kendi aklını kullanarak kendisi yön vere- doğmuştur. Tazminat’tan beri bizim de geçir-

ceği görüşü hakimdir. Batı’da yaşanan bu bireysel ve diğimiz değişmeler ile devrimlerde Aydınlan-

toplumsal değişimlerden dolayı 18- 19. Yüzyıl Felsefesi’ne ma düşüncelerinin büyük bir payı vardır.

“Aydınlanma Felsefesi” adı verilir. Bu dönemde öne çıkan


filozoflar, aklı merkeze koymuş; insanın aklı temele alarak
tüm bireysel ve toplumsal sorunlardan kurtulabileceğini
ileri sürmüşlerdir. Bu nedenle bu çağ, “Akıl Çağı” olarak
da bilinir.

Felsefe 2 11. Sınıf


8.
18. Yüzyıl - 19. Yüzyıl Felsefesi’nin Ortaya Çıkışı FASİKÜL

18. YÜZYIL-19. YÜZYIL FELSEFESİ’NİN


Örnek 2
AYIRICI NİTELİKLERİ

Bu dönem felsefesini daha iyi anlamak için öncelikle 18. Yüzyıl Felsefesi’nin ortaya çıkmasında etkisi olan bir-
dönemin özelliklerine ve öne çıkan problemlerine bakmak çok gelişme söz konusudur.
gerekir.
Aşağıdakilerden hangisi gelişmeler arasında yer
alamaz?

18. Yüzyıl - 19. Yüzyıl Felsefesi’nin Temel A) Rönesans Düşüncesi


B) Coğrafi Keşifler
Özellikleri ve Öne Çıkan Problemleri
C) Hümanizm Anlayışı
“Aydınlanma Felsefesi” olarak da bilinen 18-19. Yüzyıl
Felsefesi’nde insan, doğadan daha üstün bir varlık olarak D) 20. Yüzyıl Felsefesi

değil; doğanın bir parçası olarak görülür. İnsanın akıl E) Reform Hareketleri
sahibi bir varlık olması, onun eylemleriyle dünyayı daha
güzel bir yere dönüştürebilme gücüne ve özgürlüğüne
sahip olduğu, düşüncesini doğurmuştur. Bu nedenle
“Aydınlanma”; insanı, düşünen, eleştiren, özgür bir varlık
olarak ele almıştır. Akla duyulan kesin güven birçok alan- Örnek 3
da gelişme kaydedilmesini sağlamıştır. Hem ekonomik ve
siyasi alanda hem de bilim, sanat ve felsefede yapılan Orta Çağ’ın Kilise temelli düşüncesi Rönesans hareketi
çalışmalarda bu düşüncenin yansımaları görülmüştür. ile çözülmeye başlamıştır. 17. Yüzyıl düşünürlerinin bilime yö-
Aydınlanmanın ana özelliği, laik bir dünya görüşünü nelmesi ile güç kazanan bu hareket; 18. yüzyılda Aydınlanma
kendisine temel yapması, bu laik görüşü hayatın her ala- Düşüncesi sayesinde hayatın tüm alanlarına nüfus ederek; tüm
nında uygulamaya çalışmasıdır. Rönesans ile başlayan ve otoritelere karşı bir başkaldırıya dönüşmüştür. Aydınlanma filo-
17. Yüzyıl Felsefesi ile sistemli bir hal alan Kilise ve dinin zofu Immanuel Kant insanın geçirdiği bu süreci bir Aydınlanma
insana belirlediği amaçtan uzaklaşma; 18. yüzyılda haya- süreci olarak ele alırken; Aydınlanma kavramını, “insanın kendi
tın her alanında laikleşme hareketi ile en yüksek noktası- suçu ile düşmüş olduğu bir ergin olmayış durumundan kendi
na erişecektir. aklını kullanarak kurtulması” olarak tanımlamıştır.

Paragraftan hareketle aşağıdaki yargılardan hangi-


18. Yüzyıl-19. Yüzyıl Felsefesi’nin Genel Özellikleri sine ulaşılamaz?
✳ Akla duyulan güven artmıştır.
A) Felsefe, sanat ve bilimde görülen Kilise etkisi, Rönesans
✳ Siyasi ve dini otoritelere karşı çıkış vardır. ile tamamen ortadan kalkmıştır.

✳ Düşünce özgürlüğü fikri oluşmuştur. B) Kant’a göre Aydınlanma öncesinde olan tüm durum ve

✳ Aydın ve yazarlar sınıfı oluşmuştur.


olaylar insanın sorumluluğundadır.
C) Rönesans düşüncesi kendisinde sonra oluşacak gelişme-
✳ Sanat, felsefe ve edebiyatta önemli eserler verilmiş-
lere zemin hazırlamıştır.
tir.
D) Akla verilen önem her dönemde farklılık göstermiştir.
✳ Fransız İhtilali ve Sanayi Devrimi sonucunda oluşan
E) Aydınlanma Düşüncesi, insanın kendi aklı kullanarak eyle-
problemler tartışılmıştır.
mesine dayanır.
✳ Felsefede yeni ekoller çıkmıştır.

11. Sınıf 3 Felsefe


8.
FASİKÜL 18. Yüzyıl - 19. Yüzyıl Felsefesi’nin Ortaya Çıkışı

18. Yüzyıl-19. Yüzyıl Felsefesi’nde Öne Çıkan 🗿 Descartes


Problemler
✳ Bilginin Kaynağı
Kendisinden asla şüphe
duyulmayacak açık seçik
✳ Birey-Devlet İlişkisi bir bilgiye ulaşmak için
✳ Ahlakın İlkesi tüm var olanlardan ve on-
ların bilgisinden şüphe
✳ Varlığın Oluşu eder. Bu şüphenin so-
nunda “Düşünüyorum, o

Bilginin Kaynağı Problemi hâlde varım.” önermesine


ulaştığında düşünme ey-
Bu dönem felsefesinde akla duyula güven; filozofları
leminden şüphe edeme-
aklın aydınlattığı doğru bilgilere ulaşma çabasına yönelt-
yeceğini fark eder ve
miştir. “Bilgi nedir?”, “İnsan, nelerin bilgisini bilebilir?” ve
böylelikle kesin bilgilerin kaynağının akıl olduğuna ulaşır. Bu
“Bilginin sınırı var mıdır?” gibi sorular sorarak filozoflar, onun
nedenle bilgi, sonradan oluşan deneyimlerle değil doğuştan
doğasına yönelik farklı düşünceler ortaya koymuşlardır.
gelen aklın ilkeleriyle gerçekleşir.
Böylece bu dönem filozofları, her ne kadar doğru bilginin
mümkün olduğu görüşünde anlaşsalar da bilginin kayna-
ğı ile ilgili birbirlerinden ayrılmıştır. Bilgi ile ilgili sorulan
tüm soruların temelinde ortaya koymak ve insanın doğru
bilgiye nasıl ulaşacağını belirlemek vardır. Bu tartışmalar,
felsefenin iki ana akımı olan rasyonalizm ve empirizm
Örnek 4
görüşlerini oluşturmuştur.
Descartes, Felsefenin İlkeleri adlı eserinde: “Gerçeği ara-
Rasyonalizm, bilginin hiçbir deney ve gözleme dayan-
yanın yaşamında bir kez tüm şeylerden gücü yettiği ölçüde
madan (a priori), sadece akılla oluştuğunu savunurken;
kuşku duyması gerekir.” ve “Bu nedenle kendilerinden kuşku
empirizm ise bilginin deneyden geldiğini (a posteriori)
duyulan tüm şeylere yanlış gözüyle bakmak da yararlı olur.”
savunur. Bu iki görüşü uzlaştırmaya çalışan 18. yüzyıl fi-
der. Böylelikle o, en ufak bir kuşku içeren her şeyin yanlış kabul
lozofu Kant ise bilginin hem akıl hem de deneyime bağlı
edildiği bir başlangıç noktası belirler. Bu, hiçbir konuda kesin
olduğu görüşündedir. Bu dönemin bilgi anlayışını daha iyi
ve doğru bilgi diye bir şeyin olmadığını öne süren İlk Çağ kuş-
kavrayabilmek için 17. Yüzyıl filozofu olan aynı zamanda
kucularının yaklaşımından farklıdır.
rasyonalist bir bilgi anlayışını benimseyen Descartes’ın;
17. Yüzyıl filozofları arasında yer alsa da aydınlanma Buna göre Descartes’ı İlk Çağ kuşkucularından
felsefesinin başlatıcısı olarak da bilinen empirist filozoflar- ayıran özelliği aşağıdakilerden hangisidir?
dan J. Locke’un ve rasyonalizm ile empirizim akımlarını
A) Duyu deneyiminden kuşku duymuyor olması
sentezleyen 18. Yüzyıl filozofu Kant’ın bilgi anlayışlarına
bakmak gereklidir. B) Kuşkuyu doğru bilgiye ulaşmak için bir yöntem olarak
kullanması
C) Gerçekliğin bilinemez olduğunu savunması
D) Tüm bilgi iddialarının yanlış olduğunu düşünmesi
E) Bilgi edinmede aklın tek başına yetersiz olduğunu öne
sürmesi

Felsefe 4 11. Sınıf


8.
18. Yüzyıl - 19. Yüzyıl Felsefesi’nin Ortaya Çıkışı FASİKÜL

🗿 J. Locke Örnek 5
Ona göre insan zihni do-
ğuştan boş bir levhadır 18- 19. Yüzyıl Felsefesi insanı ve doğayı ele alırken mer-
(Tabula Rasa). İnsan son- keze aklı koymaktadır. Bu dönemde felsefe, sanat, bilim gibi
radan yaşantı sonucunda alanlarda yapılan çalışmalarda akla kesin güven söz konusu-
bilgiyi elde eder. Locke’a dur. Bu nedenle bu döneme “Aydınlanma” ve “Akıl Çağı” gibi
göre, insan duyu organları farklı isimlerde verilmiştir.
sayesinde, deneyimler
Aşağıdakilerden hangisi 18- 19. Yüzyıl Felsefesi’nin
aracılığıyla dış dünyadan
özellikleri arasında gösterilemez?
aldığı izlenimleri zihninde
tasarlayarak bilgiye ulaşır. A) Felsefe alanında önemli eserler verilmiştir.
B) Her alanda yeniliğe açık bir anlayışa sahiptir.
C) Dini otoritelere karşı bağlılık gerekli görülmüştür.
D) Bireyin mutluluğu ve özgürlüğü ön planda tutulmuştur.
E) İnsan hakları ve düşünce özgürlüğü gibi fikirler ileri sürül-
müştür.

🗿 Kant Örnek 6

Ona göre bilgi edinmede Kant’ın amacı, metafizikte de bilimlerdeki gibi bilgilerin
ne sadece akıl ne de sa- elde edilip edilemeyeceğini göstermektir. Bunun için önce bil-
dece deneyimlerin tek ba- ginin oluşumunu açıklamaya çalışır. O, aklın kullanımını teorik
şına yeterli değildir. Kant ve pratik olarak ikiye ayırır. Teorik aklın sınırları içindeki doğa
insanın bilgi edinmede bilgimizin temelinde şekilsiz bir sıvıya benzeyen duyu verileri
hem aklı hem de dene- bulunur. Bu duyu verileri, anlama yetimizde önceden hazır
yimleri birlikte kullandığını olarak bulunan (apriori) ve bir kap gibi iş gören kategorilere
savunur. “Algısız kavramlar yerleştirilerek bilgi hâline getirilir. Teorik akıl; ruh, tanrı vb. ideler
boş, kavramsız algılar kör- üzerinde düşünmeye başladığındaysa çelişkilere düşer. Çünkü
dür.” Sözü ile duyu verileri bu ideler duyularla algılanamadığından kategorilerle de biçim-
olmadan aklın; aklın kate- lendirilemez. Artık duyular üstüyle ilgili olan pratik aklın alanına
gorileri olmadan da deneyimin bir anlam ifade etmediğini girilmiş demektir.
belirtmiştir. Böylece Kant; bilgi anlayışıyla rasyonalizm ve
empirizmi birleştirerek yeni bir felsefi ekol ortaya koymuştur: Bu parçadan aşağıdaki yargıların hangisi çıkarıla-
Kritisizm. Bu akıma göre, insan; duyuları aracılığıyla dış maz?
dünyadan aldığı verileri aklın kategorilerinde işleyerek bil- A) Metafizik bilgi ancak teorik akıl vasıtasıyla elde
giyi elde eder. edilebilir.
B) Bilginin oluşum sürecinde zihin ve duyum birlikte
çalışır.
C) Aklın çeşitli alanlarda geçerli farklı işlevleri vardır.
D) Görünenin dışında akılla kavranan dünyaya pratik
akılla geçilir.
E) Doğa ile ilgili bilgilerimizin temelinde duyu verilerinin
kategorilerle işlenmesi vardır.

2018 AYT

11. Sınıf 5 Felsefe


8.
FASİKÜL 18. Yüzyıl - 19. Yüzyıl Felsefesi’nin Ortaya Çıkışı

Birey-Devlet İlişkisi Problemi


Örnek 7 18. Yüzyıl Felsefesi, devletin her türlü gücü elinde
bulundurduğu, mutlak monarşiyle yönetilen devlet anlayı-
Locke’a göre insanın dış dünya ile ilgili edinebileceği bil- şına karşı çıkar. Monarşiye dayalı devlet anlayışına karşı
ginin yegane aracı duyu organlarıdır. İnsan yaşamı boyunca, öne sürülen görüşler şöyledir:
duyular aracılığı ile tüm var olanlar hakkındaki doğru bilgiye
ulaşabilir. Bu nedenle bilginin tek kaynağı duyulardır, deneyim-
dir. Duyular aracılığıyla yaşadığımız deneyimler bizim dış dünya 🗿 J. Locke
ile ilgili bilgimizin temelini oluşturur.
John Locke her ne kadar
Buna göre Locke aşağıdaki bilgi görüşlerinden 17. Yüzyılda yaşamış olsa
hangisine karşı çıkmaktadır? da mutlak monarşi ile yö-
netilen devlet anlayışına
A) Empirizm
karşı çıkışıyla Aydınlanma
B) Kritisizm
Dönemi’nin de başlatıcı
C) Rasyonalizm
olmuştur. Ona göre, doğa
D) Entüisyoniz durumunda insanlar bir-
E) Pragmatizm birleriyle eşit haklara
sahip olduğu ve özgürce
eylemde bulunabilmekte-
dir. Ancak toplumdaki bu düzeni bozan kişiye, zarar gören
kişi orantılı bir şekilde olmak koşuluyla ceza verme hakkına
sahiptir. Locke’a göre ceza verme konusunda insanlar öfke-
lerine yenik düşüp, orantısız güç kullanır. Bu nedenle top-
lumda oluşabilecek bu kargaşayı önlemek için insanlar
Örnek 8
kendi iradeleriyle siyasal bir otoriteye haklarını devretmiş-
lerdir. Böylece devlet kurulmuş olur. Locke için en iyi yöne-
“Bilgi deneyle başlar ama deneyden doğmaz.”
tim şekli vatandaşların hak ve özgürlüklerini korumak için
İmmanuel Kant güçler ayrılığı ilkesini benimseyen demokrasidir.

Aydınlanma filozofu olan Kant, Saf Aklın Eleştirisi


adlı eserinde dile getirdiği sözüyle aşağıdakilerden han-
gisini dile getirmiş olamaz?
🗿 Hobbes (1588-1679)
Hobbes 17. yüzyılda yaşa-
A) Bilginin kaynağı deneydir.
mış ve yaşadığı dönem
B) Bilginin elde edilmesinde akıl da rol oynar.
itibariyle düşünceleriyle
C) Bilginin tek kaynağı deney değildir. Varlık ve Siyaset felsefe-
D) Bilgi, deneyden gelen verilerin yorumlanması ile oluşur. leri alanlarında adından
E) Bilginin tek kaynağı akıl değildir. sıklıkla söz edilmektedir.

Felsefe 6 11. Sınıf


8.
18. Yüzyıl - 19. Yüzyıl Felsefesi’nin Ortaya Çıkışı FASİKÜL

Siyaset Anlayışı: 🗿 Montesquieu


Hobbes, hukuk ve devlet felsefesini Leviathan adlı
Montesquieu’ya göre,
eserinde dile getirir. Ona göre, devlet yapay bir kurumdur.
hukuk insanın doğasında
İnsanlar tarafından belli nedenlerden dolayı oluşturulmuş-
yerleşik olarak vardır;
tur. Devletin kurulmasının nedenini insanın doğal duru-
ancak insanların gerek-
muyla açıklayan filozofa göre, insan her şeyden önce
sinmelerinin aldığı çeşitli
kendi varlığını sürdürmeye çalışan bir varlıktır. Doğal du-
biçimlere göre de huku-
rumunda insanlar eşittir ve herkes kendi istek ve amaçla-
kun kurallarının değiştiğini
rı doğrultusunda hareket eder. Böyle bir durumda herkes
savunur. Bu nedenle ya-
her şey üzerinde hak sahibi demektir. Hobbes’a göre
saların niteliğini, yapıldığı
menfaatlerin çatışmasıyla güvenlik sorunları ortaya çık-
toplumun belirleyeceğini
mıştır.
söyler. Ona göre hem ku-
Herkesin herkesle savaştığı doğa durumunu “İnsan,
rumlar hem de yasaların varlığı keyfi değildir; bunların varo-
insanın kurdudur” sözleriyle açıklayan Hobbes, can güven-
luşu ve etkileri için belli birtakım doğal koşulların bulunması
liği olmadığı için insanların zorunlu olarak bazı haklarını
gerekir. Özgür bir varlık olan insanın bu özgürlüğünün ko-
bir egemene devrederek, bir anlaşma ile devleti kurduk-
runması için devlette güçler ayrılığı ilkesinin benimsenmesi
larını dile getirir. Bu anlaşma ya da sözleşme ile insan,
gerektiğini savunan Montesquieu, devlet anlayışı ile günü-
“doğa durumundan” “yurttaşlık durumuna” geçmiştir.
müz devlet anlayışını oluşturmuştur diyebiliriz.

🗿 Rousseau
Varlık Anlayışı: Doğa durumunda insanla-
rın birbirleriyle eşit ve
Hobbes deneyci bir düşünürdür. Bir şeyi anlamak ya
mutlu yaşadıklarını savu-
da hakkında fikir beyan etmek için o şeyin deneyimlen-
nan Rousseau; tarımla
mesi gerektiğini düşünür. Bir şeyi var diyebilmemiz içinde
birlikte ortaya çıkan özel
onun var olduğunun belirtilmesi gerekir. Dolaysıyla varlık
mülkiyet anlayışı ile bu du-
hakkındaki en kesin ve net olan ifade onun deneyimlenen
rumun bozulduğunu ileri
şeyler hakkında gösterilen net ifadelerdir. Hobbes var
sürer. Doğa durumundaki
olanlar üzerine incelemesini cisimci madde anlayışı ile
eşitliğin ortadan kalkması
geliştirdiği düşünceyle başlar. Tek tek maddelerden hare-
ile ortaya çıkan tembellik
ketle bütüne ulaşılabileceğini düşünür. Dış dünyaya bak-
ve lüks düzenin tamamen
tığımız zaman bir şeye var diyebilmemiz için onu deneyle
bozulmasına sebep olmuştur. Bu nedenle insanların bir
açıklanması gerektiği düşüncesi üzerinden maddelerin
araya gelerek zorunlu olarak “toplumsal sözleşme” yapıp;
varlığı açıklanır. Hobbes’a göre varolanlar maddeden tü-
devleti kurduğunu düşünür.
remiştir. Her madde ise bir cisimdir ve cisimler insan
düşüncesinin sınırlarını indirgenemeyecek kadar fazladırlar.
Biz cisimlerin sadece madde olarak deneyimlediğimiz
ölçüde var olduklarını söyleyebiliriz. Fakat insan düşünce-
sinden bağımsız olan çok fazla cisim olduğu gibi cisimler
dünyanın her parçasını oluştururlar.

11. Sınıf 7 Felsefe


8.
FASİKÜL 18. Yüzyıl - 19. Yüzyıl Felsefesi’nin Ortaya Çıkışı

Örnek 9 Örnek 10

17. Yüzyıl Felsefesi’nde olduğu gibi 18- 19. Yüzyıl Fel- I. Devletin görevi suç işleyen kimseleri adaletli bir
sefesi’nde de devletin nasıl oluştuğu hususunda farklı görüşler şekilde cezalandırmaktır.
ortaya atılmıştır. Devletin nasıl kurulduğu üzerine ileri sürülen II. En iyi yönetim şekli mutlak monarşidir.
bu görüşler aynı zamanda devletin nasıl olması gerektiği soru- III. Doğa durumunda herkes eşit ve özgürdür.
suna da cevap sunmaya çalışmıştır. Bu filozofların başına 17.
IV. Toplumsal sözleşme özel mülkiyet hakkı ile bozu-
Yüzyılda Hobbes ve Locke 18. Yüzyılda ise Rousseau gelmek-
lan toplum düzenini yeniden sağlamak için yapıl-
tedir.
mıştır.
Buna göre bu filozofların devlet anlayışları ile ilgili V. En iyi yönetim şekli güçler ayrılığı ilkesine dayalı
aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? demokrasidir.

A) Hobbes’a göre insanlar doğal durumunda birbirleri ile sa- VI. Doğa durumunda savaş ve kargaşa ortamı vardır.
vaş halindedir. VII. Devlet toplumsal düzeni ve güvenliği sağlamak
B) Montesquieu’ya göre devletteki güçler ayrılığı ilkesi insa- için her türlü baskıyı uygulayabilir.
nın hak ve özgürlüklerinin korunması için zorunludur. VIII. Sözleşme savaş durumunu sonlandırmak için in-
C) Locke ve Rousseau insanın doğal durumdaki hali ile ilgili sanların kendi rızalarıyla haklarını bir egemene
aynı fikri savunmuşlardır. devretmeleridir.
D) Rousseau’ya göre doğal durumda insan insanın kurdudur.
IX. En iyi yönetim şekli demokrasidir.
E) Locke’a göre doğal durumda insanlar dayanışma halinde
X. Sözleşme toplumda işlenen suçları cezalandırma
yaşabilirler.
hakkının bir egemene devredilmesi için yapılmış-
tır.
XI. Devletin görevi insanların hak ve özgürlüklerini ko-
ruma altına alarak toplumdaki düzeni sağlamaktır.

Hobbes Locke Rousseau


Doğa Durumu
Sözleşmenin
Yapılma Nedeni
Devletin Görevi
Yönetim Şekli

Yukarıda numaralandırarak verilen bilgileri yu-


karıda verilen boş tabloya uygun gelecek şekilde yer-
leştiriniz.
Buna göre tablo dikkate alındığında hangisi yan-
lıştır?

A) Yönetim şekli Hobbes için II numaradır.


B) Devletin görevi Rousseou için XI numaradır.
C) Sözleşmenin yapılma nedeni Locke için V numaradır.
D) Doğa durumu Hobbes için III numaradır.
E) Yönetim şekli Rousseou için IX numaradır.

Felsefe 8 11. Sınıf


8.
18. Yüzyıl - 19. Yüzyıl Felsefesi’nin Ortaya Çıkışı FASİKÜL

Ahlakın İlkeleri Problemi 🗿 Bentham


18-19. Yüzyıl Felsefesi’nin akla olan kesin güven bu
dönemin ahlak anlayışını da belirlemiştir. Dönemin filozof- Bentham’a göre ise ey-
larından Kant ve Bentham aklı merkeze alan bir ahlak lemde niyet değil, sonuç
anlayışı ileri sürmüşlerdir. önemlidir. Sonuçta bireyin
kendisiyle birlikte çoğun-
luğun faydasına yönelik
🗿 Kant olan eylem iyidir ve mutlu-
luğa yol açar. İnsan eyle-
Kant’a göre; bir eylemin minde haz ve acıyı
değerini belirleyen niyettir. düşünerek, hangisi daha
Kişisel bir çıkarla yapılma- çok fayda getirecekse ona
yan eylemler, iyidir. Ona göre hareket eder. İnsanın
göre ahlaki eylemde belir- mutlu olması çevresiyle de ilgili olduğu için eylemlerde ola-
leyici olan eylemin sonucu bildiğince çok insanın faydası düşünülmelidir. Utilitarizm
değil, eyleme temel olan ahlak öğretisinin kurucusudur.
niyettir. Eğer insan eyle-
mine temel aldığı ilkeyi
herkes için yasa olacak
şekilde seçerse; evrensel Örnek 12
bir ahlak yasası mümkün olabilir.
Faydacılık (Utilitarizm) için, en doğru ahlaki
eylem, faydası en yüksek olan eylemdir. Filozoflar ta-
rafından fayda birçok farklı şekilde yorumlanmış olsa
da genellikle mutluluk ile ilişkilendirilir. Faydacı-
Örnek 11
lık anlayışında; en iyi, ahlaki davranış en çok sa-
yıda insana en büyük mutluluğu sağlayacak eylem
Felsefe Tarihi incelendiğinde, insanın eylemlerinin bir
olarak formüle edilir. Bu görüşe karşı çıkan filozoflar, mutluluk
ölçütü olup olamayacağı sorunun, farklı dönemlerde farklı fi-
ya da haz kavramının merkeze alınarak eylemde bulunulma-
lozoflar tarafından birçok kez ele alındığı, tartışıldığı görülür.
sının ahlaki bir boyutunun olmadığını savunmuşlardır. Çünkü
Antik Çağ filozoflarından Platon ve Aristoteles’e göre insanın
ahlaki eylem ancak insanın, eylemde bulunurken kendi çıkarına
eylemlerinin ölçüsü “iyi” olana ulaşmaktır. “İyi” Platon’a göre en
göre değil; evrensel bir ilkeye göre hareket etmesi ile müm-
yüksek idea iken; Aristoteles için “iyi” yaşamın nihai amacı olan
kündür.
mutluluktur. Aydınlanma filozofu Kant ise insanın eylemlerinin
temeline tüm insanlığı içine alabilecek üç ahlaki ilkeyi yerleştirir. Yukarıda verilen bilgilerden hareketle aşağıdaki-
Bu ilkelerin temelinde insanın akla sahip bir varlık olması vardır. lerden hangisinde faydacılık akımının temsilcisi ile bu
akımı eleştiren filozof sırasıyla doğru olarak verilmiştir?
Yukarıdaki pasaj aşağıdaki felsefi problemlerden
hangisine bir cevap niteliğindedir? A) Berkeley- Kant
B) Hume- Mill
A) Varlık nedir?
C) Bentham- Kant
B) Evrensel ahlak yasası var mıdır?
D) Hume- Kant
C) Doğru bilginin kaynağı nedir?
E) Bentham- Mill
D) Din ve felsefe arasındaki ilişki nedir?
E) Evren olup biten şeylerin bir nedeni var mıdır?

11. Sınıf 9 Felsefe


8.
FASİKÜL 18. Yüzyıl - 19. Yüzyıl Felsefesi’nin Ortaya Çıkışı

temelinde diyalektik adını verdiği evrensel bir ilke vardır.


Örnek 13 Diyalektik tez (sav), antitez (karşı sav) ve sentez (yeni sav)
olmak üzere üç aşamadan oluşur. Doğa, varlık, kültür, uy-
“Doğa insanı bir ereğe göre yaratmıştır; bu erek ne ola- garlık, düşünce “geist”ın diyalektik hareketiyle ya da değişi-
bilir? Birçok ahlâk öğretilerinin ileri sürdükleri gibi, bu “mutlu- miyle meydana gelir. Hegel’e göre bu değişimin bir amacı
luğa erişmek” olsa, doğa insanı çok yanlış, çok ters yaratmış vardır o da “mutlak aklın” kendisini tam olarak gerçekleştir-
demek gerekirdi. Çünkü mutlu olması için insana yalnız içgü- mesidir.
düleri pekâlâ yeterdi. Nitekim hayvan bu bakımdan pek rahat;
Hegel’in varlık anlayışında her varlık, kendinde bir şey
içgüdüleri onu gidilecek yere kendiliklerinden götürüyor (…)
olma potansiyeli taşır. Her varlığın olacağı şey için önce
Ama, insanda içgüdülerden başka bir de akıl var; işte bu akıl
kendine yabancılaşması gerekir. Sonra yeni bir sentezle
denilen güç de, kılı kırk yaran bu yeti de, insanı hiç de mutlu-
olabileceği şeye dönüşür. Örneğin bir kayısı çekirdeği bir
luğa götüren bir şey değil; mutluluğa ulaştırmada hiç de iyi bir
tohumdur ve bu tohumda bir ağaç ve ağaçta bir kayısı
kılavuz değil. Bundan dolayı doğa insan için mutluluktan başka
olma potansiyeli vardır. Kayısı çekirdeğinin yeniden mey-
bir şeyi göz önünde bulundurmuş olmalı.”
ve olma süreci diyalektik bir döngüdür.
Immanuel Kant

Buna göre aşağıdakilerden hangisi Kant’ın düşün-


cesine uygun değildir?

A) İnsan otonom bir varlıktır.


B) İnsan davranışlarından sorumludur.
C) En yüksek iyi mutluluktur.
D) İnsan ve hayvanda ortak özellikler vardır.
E) İnsanın davranışlarının bir amacı vardır. Örnek 14

Hegel’e göre diyalektik süreç tüm gerçekliğin temelini


Varlığın Oluşu Problemi oluşturur. Bu süreci düşünce ve olgusal gerçekliğe karşılık
gelen diyalektiğin üçlü gelişim evreleri açıklayan Hegel, varolan
Hegel varlık konu- her şeyin başka bir şey olma eğilimini kendi içinde taşıdığını ve
sunda gerçekte var uygun koşullar sağlandığında bu değişimin gerçekleştiğini ileri
olanın “ide”, “mutlak sürer.
ruh”, “tin” ya da
“geist” adını verdiği Hegel’in diyalektik sürecin temeline koyduğu bu
“mutlak akıl” oldu- üç evre sırasıyla aşağıdakilerden hangisinde doğru ola-
ğunu savunur. Ona rak verilmiştir?
göre “geist” durağan
A) Antitez - Tez - Sentez
değil değişen, farklı-
B) Sentez - Antitez - Sav
laşan manevi bir
varlıktır. Hegel’e C) Antitez - Sav - Sentez
göre “geist” sürekli D) Sentez - Antitez - Tez
bir oluş ve bir ge- E) Tez - Antitez - Sentez
lişme içindedir. Dün-
yada var olan her şey bu değişimin ürünüdür. Bu değişmenin

ÖRNEK 1.A 2. D 3. A 4. B 5. C 6. A 7. C 8. A 9. D 10. D 11. B 12. C 13. B 14. C

Felsefe 10 11. Sınıf


1. 8.
TEST Konu Tarama Testi FASİKÜL

1. Locke’a göre doğa durumunda herkes eşittir. Locke’un 3. Aydınlanma Yüzyılı’nın ideali, bilginin ilerlemesine daya-
Felsefesi’nde doğa durumu insanların birbiriyle dayanış- nan entelektüel bir kültürdür. Aklın aydınlattığı doğrular ile
ma hâlinde olduğu bir durum olarak düşünülmüştür. Eğer beslenecek olan bu kültür sonsuz bir ilerlemeye adaydır.
bir kişi bu barış durumunu bozarsa; zarara uğrayan kişi Akla karşı beslediği bu güven yüzünden Aydınlanma Dü-
tarafından orantılı bir şekilde cezalandırılır. Cezalandırma şüncesi, geleneklerin köleliğinden kurtulacağına, kaderini
işinde insanların öfkelerine yenik düşebileceklerini belir- kendisi kendi eliyle düzenleyeceğine, insanın özgürlük ve
ten Locke, bu durumun kargaşa yaratabileceğini söyler. mutluluğunun boyuna artacağına inanır. Bu güvenle tari-
Dolayısıyla hukukun güvencesi için haklarını insanların hin oluşturduğu bütün kurumları aklın süzgecinden geçirir;
kendi istekleriyle siyasal bir otoriteye yani devlete devret- toplumu, devleti, dini ve eğitimi aklın ilkelerine göre yeni
tiklerini belirtir. baştan düzenlemeye girişir; nihayet, yolunu aklın göster-
diği bu durmadan gelişip ilerleyen entelektüel kültür temeli
Buna göre aşağıdakilerden hangisi Locke’un devlet
üzerinde insanlığın birleşeceğine inanır.
anlayışına uygundur?
Parçadan hareketle aşağıdakilerden hangisi söylene-
A) Doğa durumunda insan insanın kurdudur.
bilir?
B) Toplumun düzenini sağlamak için yöneticilerin sınırsız
yetkileri vardır. A) Aydınlanma hareketi felsefe ile sınırlı kalmıştır.
C) Meşru yönetimin kaynağı çoğulcu iradedir. B) Aydınlanma düşüncesi halka ulaşamamıştır.
D) Eşitlik insanın doğasına aykırıdır. C) Aydınlanma hareketi siyasi bir temele sahiptir.
E) Devletin kaynağı Tanrı’dır. D) Aydınlanma düşüncesi her alanda aklın temele alınma-
sına dayanır.
E) Sanat ve edebiyat alanlarında aydınlanma düşüncesi
2.  Hobbes’a göre devlet toplumsal düzeni ve güvenliği yer bulamamıştır.
sağlamak için her türlü önlemi almakla yükümlüdür.
 Locke’a göre Devletin görevi suç işleyen kimseleri
adaletli bir şekilde cezalandırmaktır.

 Rousseau’ya göre devletin görevi insanların hak ve


özgürlüklerini koruma altına alarak toplumdaki dü-
zeni sağlamaktır.

Buna göre aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Üç devlet anlayışında da en iyi yönetim şekli demokra-


si olarak kabul edilir.
B) Hobbes mutlak monarşiyi savunur.
C) Locke denetleyici bir devlet anlayışı ileri sürer.
D) Üç filozof da devletin görevini belirlemiştir.
E) Rousseau, bireysel hakların korunmasını önemsemiş-
tir.

11. Sınıf 11 Felsefe


8. 1.
FASİKÜL Konu Tarama Testi TEST

4. Doğa durumdaki yaşayışta tam bir eşitlik olduğunu savu- 6. “Doğa insanı bir ereğe göre yaratmıştır; bu erek ne ola-
nan Rousseau; tarımın başlaması ve buna bağlı olarak bilir? Birçok ahlâk öğretilerinin ileri sürdükleri gibi, bu

mülkiyet kavramının ortaya çıkması ile bu durumun bo- “mutluluğa erişmek” olsa, doğa insanı çok yanlış, çok ters
yaratmış demek gerekirdi. Çünkü mutlu olması için insana
zulduğunu ileri sürer. Toprağın işlenmesi, bölünmesine
yalnız içgüdüleri pekâlâ yeterdi (…) Ama, insanda içgü-
sebep olmuştur. Böylece “hak” ve “haksızlık” kavramları
dülerden başka bir de akıl var; işte bu akıl denilen güç de
ortaya çıkmıştır. Bu nedenle bozulan düzenin tekrar sağ- kılı kırk yaran bu yeti de insanı hiç de mutluluğa götüren
lanması için insanların bir toplumsal sözleşme yaptığını bir şey değil; mutluluğa ulaştırmada hiç de iyi bir kılavuz
dile getiren Rousseau’ya göre sözleşme ile mülkiyet ve değil. Bundan dolayı doğa insan için mutluluktan başka bir
eşitsizlik pekiştirilmiş, özgürlük ise ortadan kaldırılmıştır. şeyi göz önünde bulundurmuş olmalı.”
Immanuel Kant
Buna göre Rousseau’nın devlet anlayışı ile ilgili aşa-
ğıdakilerden hangisi söylenemez? Parçadan hareketle Kant’a göre “doğanın insan için
göz önünde bulundurduğu şey” aşağıdakilerden han-
A) Devlet bireyin hak ve özgürlüklerini korumalıdır. gisidir?
B) Özel mülkiyet anlayışı insanın insan yapan özelliği or-
A) Özgürlük B) İyi C) Mutluluk
tadan kaldırmıştır.
D) Huzur E) İnanç
C) Sözleşme ile insanlar eşit haklara sahip olmuştur.
D) Devlet özel mülkiyet anlayışını olumlamıştır.
E) Devletin görevi toplumun düzenini sağlamaktır. 7. Locke’a göre, Descartes’in doğuştan insan zihninde bu-
lunduğunu söylediği mantığın ana ilkeleri olan “özdeşlik
ilkesi” ile “çelişmezlik ilkesi”, yaşam içinde öğrenilen ilke-
5. I. Özgün bir felsefi gelenek geliştirilememiştir. lerdir. Descartes’in savı doğru olsaydı, bu ilkeleri çocukla-
II. Hukuk sistemi Kilise’ye bağlıdır. rın çok küçük yaşlardan itibaren bilmeleri gerekirdi. Çünkü
çocukların ruhlarında yerleşik olan şeyleri bilmemeleri
III. Felsefede yeni ekoller çıkmıştır.
de bir çelişme olurdu. Ancak çocuklarda böyle bir ilkenin
IV. Felsefede önemli eserler verilirken; sanat ve edebiyatla
öğretilmeden oluşmadığını yaşam içinde gözlemlediğini
ilgilenilmemiştir.
söyleyen Locke, çocukların “çelişmezlik ilkesi”ni öğrenme-
V. Aydın ve yazarlar sınıfı oluşmuştur. den çok önce; acıyı tatlıdan, kırmızıyı sarıdan ayırt etmeyi
VI. Dini otoritelere karşı çıkılırken; siyasi otoritelere bağlı öğrendiğini söyler. Bu nedenle Descartes’in savı, Locke’a
kalınmıştır. göre hatalıdır.

Yukarıda verilen özelliklerden hangisi ya da hangileri Buna göre aşağıdakilerden hangisi Locke’un Descra-

18 - 19. Yüzyıl Felsefesi için söylenebilir? tes’e yönelttiği eleştiriler arasında yer almaz?

A) Yalnız II A) Bilginin kaynağı ne akıl ne de deneydir.

B) Yalnız I B) Doğuştan gelen hiçbir ide yoktur.

C) II, III, V C) Yaşam içinde edinilen deneyimler tüm bilgimizin teme-

D) III ve V lidir.

E) I ve III D) Mantık ilkeleri yaşantı sonucunda oluşur.


E) Zihin boş bir levhadır.

TEST 1. C 2. A 3. D 4. C 5. D 6. A 7. A

Felsefe 12 11. Sınıf


2. 8.
TEST Konu Tarama Testi FASİKÜL

1. Hegel’e göre tüm gerçekliğin temelini diyalektik süreç 3. Montesquieu, iki toplum arasındaki ilişkiyi düzenleyen
oluşturur. Diyalektik süreci, düşünce ve olgusal gerçekliğe hukukun devletler hukuku, devlet içindeki siyasi ilişkileri
karşılık gelen diyalektiğin üçlü gelişim evreleriyle açıkla- düzenleyen hukukun siyasal hukuk ve kişiler arası ilişki-
yan Hegel, varolan her şeyin başka bir şey olma eğilimini leri düzenleyen hukukun da medeni hukuk olduğunu ileri
kendi içinde taşıdığını ve uygun koşullar sağlandığında bu sürer. İnsanın özgür bir varlık olduğunu savunan düşünür;
değişimin gerçekleştiğini ileri sürer. bu özgürlüğün korunması için devletlerde güçler ayrılığı
ilkesinin benimsenmesi gerektiğini savunur. Bu nedenle
Hegel’in diyalektik sürecin temeline koyduğu bu üç
devletlerde bulunan yasama, yürütme ve yargı güçlerinin
evre sırasıyla aşağıdakilerden hangisinde doğru ola-
birbirini denetlemesini özgürlüğün korunmasının şartı ola-
rak verilmiştir?
rak görür.
A) Sentez - Tez - Antitez
Buna göre Montesquieu ile ilgili aşağıdakilerden han-
B) Sentez - Antitez - Sav
gisi yanlıştır?
C) Tez - Antitez - Sentez
D) Sentez - Antitez - Tez A) Devletin gücünün denetlenmezse özgürlük önünde en-
E) Antitez -Tez - Sentez gel oluşturabileceğini savunur.
B) Günümüz devlet sisteminin temelini oluşturmuştur.
C) Hukuk sistemini düzenlemiştir.
D) Devleti doğa durumu ile açıklamıştır.
E) Birey ve devlet arasındaki ilişkiyi tartışmıştır.

2. “İnsanlar, yaşamlarını ödeve uygun olarak koruyorlar ama 4. I. Bilgi aprioridir.


ödevden dolayı değil. Buna karşılık eğer talihin kötü cil- II. Bilgi hem akıl hem deneye dayanır.
veleri ve umutsuz acı, yaşamdan tat almayı büsbütün yok III. Bilginin kaynağı deneyim ve tecrübedir.
ettiyse eğer ruhu güçlü olan mutsuz kişi, cesareti kırılmış
ya da yıkılmış olmaktan çok alınyazısına küserek yaşam- Yukarıda açıklamaları verilen felsefi akımlar aşağıda-
dan bağarını koparmayı dileyebilir. Ancak yaşamını onu kilerden hangisinde doğru verilmiştir?
sevmeden, eğilimden ya da korkudan değil ödevden dola-
I II III
yı yine de sürdürüyorsa işte o zaman maksiminin ahlaksal
A) Sensualizm Kritisizm Empirizm
içeriği vardır.”
B) Empirizm Kritisizm Rasyonalizm
Immanuel Kant
C) Rasyonalizm Kritisizm Empirizm
Buna göre Kant bir eylemin “ödevden dolayı” gerçek- D) Sensualizm Empirizm Rasyonalizm
leşmesini aşağıdaki kavramlardan hangisi ile açıklar? E) Rasyonalizm Kritisizm Sensualizm

A) Töz B) Mutluluk C) İyi isteme


D) İyi E) İnanç

11. Sınıf 13 Felsefe


8. 2.
FASİKÜL Konu Kavrama Testi TEST

5. I. Mülkiyet anlayışı insanlar arasındaki eşitliği bozmuştur. 7.  Antik Çağ Felsefesi’nde insan doğanın bir parçası
II. Devletin yasama, yargı ve yürütme yetkileri birbirinden olarak görülmüştür. Bu nedenle ilk filozoflar içinde
ayrılmalıdır. yaşadıkları doğanın nasıl oluştuğunu sorgulamışlardır.
III. İnsanlar zorunlu olarak “toplumsal sözleşme” yapmıştır.  Orta Çağ Felsefesi’nde doğa; varlıkların en az değerli
olanıdır; Tanrı ise en yetkin ve en değerli varlıktır.
IV. En iyi yönetim şekli mutlak monarşidir.
Bu nedenle bu dönem düşünürleri insanın doğadan
V. Olması gereken doğal yaşama uygun olan yasaların
ne kadar uzaklaşırsa o kadar Tanrı’ya yaklaşacağını
çıkarılmasıdır.
savunmuşlardır.

Yukarıda numaralandırılmış olarak verilen bilgilerden  Aydınlanma Felsefesi’nde insan; doğanın bir parça-
hangisi ya da hangileri Rousseau’nun görüşlerine uy- sıdır, doğa da insanın bir parçasıdır. Bu nedenle bu
gundur? dönem filozoflarından bazıları doğadan hareketle
insanı anlamaya çalışmış; bazıları ise insandan ha-
A) Yalnız I B) Yalnız III C) I ve III reketle doğayı açıklamaya çalışmıştır.
D) II, IIII ve V E) I, III ve V
Buna göre aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

A) Aydınlanma Felsefesi Antik Çağ Felsefesi’nden etki-


lenmiştir.
B) Aydınlanma Felsefesi kendisinden önceki dönemler-
den etkilenmiş olsa da kendine özgü bir felsefi sistem
geliştirebilmiştir.
C) Orta Çağ Felsefesi dini öğretileri temele alır.
6. Newton’un fizikte yaptığı devrimi örnek alarak aydınlan- D) Felsefe Tarihi’nde doğa ile insan birbirinden ayrılmaz
macı aklın sınırlarını çizen Kant; insanın “kendi aklını bir bütün olarak ele alınmıştır.
kullanma cesareti göstermesi” üzerine büyük bir felsefe E) Orta Çağ Felsefesi’nin konusu inançtır.
inşa etmiştir. Böylece Rönesans ile başlayan Skolastik
Düşünce eleştirisi aydınlanma ile artık bir ete, kemiğe bü-
rünmüştür. Aydınlanma, insanı hayatın her alanını tekrar
ele alacak ve her alandaki değerleri kendi aklını kılavuz
alarak yeniden inşa edecektir.

Buna göre Kant ve Aydınlanma ile ilgili aşağıdakiler-


den hangisi yanlıştır?

A) Aydınlanma ile insan aklına olan güven artmıştır.


B) Kant Felsefesi ile bir devrim yaratmıştır.
C) Aydınlanma, Rönesans düşüncesinden etkilenmiştir.
D) Kant Felsefesi ile insana bir çağrıda bulunmaktadır.
E) Newton, Aydınlanma Dönemi düşünürleri arasında yer
alır.

TEST 1. C 2. C 3. D 4. C 5. E 6. E 7. D

Felsefe 14 11. Sınıf


1. 8.
TEST Öğreten Pratik Test FASİKÜL

1. Aydınlanma 18. Yüzyılda Fransa’da ortaya çıkan, etkileri 3. Rousseau’ya göre insan özgür bir varlık olarak doğması-
Almanya’da ve başka Avrupa ülkelerinde de duyulmuş ve na rağmen devleti kurduktan sonra mülkiyet anlayışının
yaşanmış olan düşünce sistemidir. Bu düşüncenin belirgin pekiştirilmesi ile özgürlüğünden yoksun kalmıştır. Ancak
özellikleri, insan yaşamında sürekli devam eden bir gelişi- bu durumun insanın doğasına uygun olmadığını savunan
me inanmak, insan aklına kesin bir güven duymak, dinsel Rousseau, bu tutarsızlığı ortadan kaldırmak için insanın
inancı ve geleneksel değerleri tartışmacı bir anlayış içinde kabul ettiği, yapı ve tutumuna özgür iradesiyle bağlandığı
ele almaktır. Hayatın tüm alanlarına nüfuz etmiş bu yeni bir devlet biçiminin oluşması gerektiğini savunur. Ancak
dünya görüşü insanın kendisine odaklanmıştır. böyle bir devlet biçiminde birey, devletin yalnız bir nesnesi
olarak değil; kurulmasında payı olan bir öznesi olarak gö-
Buna göre 18-19. Yüzyıl ile ilgili aşağıdakilerden han-
rülebilir.
gisi kesinlikle doğrudur?
Buna göre Rousseau’nun devlet anlayışının temelin-
A) Hümanizm anlayışının; hayatın her alanında ve devle-
de aşağıdakilerden hangisinin ön planda tutulduğu
tin tüm kurumlarında merkeze alması talep edilmiştir.
söylenebilir?
B) Aydınlanma hareketi 18. yüzyıldan öncesine dayanır.
C) Felsefe ve sanat alanında birçok gelişme görülürken, A) Devletin devamlılığı
bilim alanındaki çalışmalar yetersiz kalmıştır. B) Bireyin hak ve özgürlükleri
D) Aydınlanma hareketi tüm Avrupa’ya ulaşamamıştır. C) Siyasi otoriteye bağımlılığı
E) Siyasi otoriteye her koşulda bağlılık düşüncesi devam D) Toplumun mutluluğu
etmiştir. E) Özel mülkiyet anlayışı

4. İnsan bilgisinin deney yoluyla elde edilebileceğini iddia


2. John Locke için devlet doğal bir kurum değildir. Çünkü
eden bilgi anlayışı; “insan bilgisinin, aklın temel ilkelerin-
devlet bir anlaşma ile insanların sonradan kurduğu bir ya-
den gelme, kesin, zorunlu ve genel-geçer, kaynağının ise,
pıdır. Locke’a göre devlet hiçbir zaman tek bir kişinin ya da
insan zihni olduğu” görüşüne karşılık, bilginin kaynağını
birkaç kişinin koşulsuz bir egemenliği olamaz. Çünkü böy-
“içinde yaşanılan çevreden alınan duyumlar, görgüler, kı-
le bir durumda devleti yönetenlerin dışında kalan herkes
saca deneyde” bulan ve bundan başka bütün yolların yan-
kendi haklarından vazgeçmiş olur. Bu, Locke için devletin
lış olduğunu iddia eden bir görüşü benimser. Buna göre,
kendi kuruluş amacı ile çelişir. Ona göre devlet insanların
bilginin kaynağı, ister doğrudan doğruya görme vasıtasıy-
haklarını birbirlerine karşı korumak için kurulmuştur. Bu
la olsun, isterse deneyleme yoluyla olsun, her iki şekilde
nedenle devlette egemen olan bir ya da birkaç kişinin iste-
de bilginin meydana gelmesinde aklın en küçük bir rolü
ği değil; yasanın kendisi olmalıdır.
yoktur.
Paragraftan hareketle Locke’un devlet anlayışla ilgili
Yukarıdaki pasajda açıklaması verilen felsefesi görüş
aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
aşağıdakilerden hangisidir?
A) Devletin görevi insanları birbirlerine karşı işleyebile-
A) Kritisizm
cekleri suçlardan korumaktır.
B) Empirizm
B) Yasalar, bir kişinin ya da bir grubun menfaatine göre
C) Duyumculuk
düzenlenemez.
D) Rasyonalizm
C) Devlet aile gibi bir kurum değildir.
E) Nihilizm
D) Devletin temeli, yasalardır.
E) Devlet yapma bir kurum değildir.

11. Sınıf 15 Felsefe


8. 1.
FASİKÜL Öğreten Pratik Test TEST

5. “Ne kadar özen gösterilse de bebekler dünyaya geldikle- 7. Antik Yunan filozoflarından Protagoras, devletin ne ol-
rinde çevrelerini saran, çeşitli ve sürekli biçimlerde etkileri duğu ve nasıl bir yapıya sahip olması gerektiği üzerinde
altına girdikleri cisimlerin zihinlerinde bıraktığı izlenimler- durmuştur. Ona göre insanlar eşit doğarlar ve bu neden-
den kurtulamazlar. Işık ve renkler, sesler ve dokunulur le eşitsizlik insanın doğasına aykırıdır. Toplumda köle ve
nitelikler çocukların duyularını uyarma ve zihinlerine gir- efendi ayrımı yapılmamalıdır.
mede etkindir fakat bir çocuk yetişkin olana dek siyah ve
beyaz dışında hiçbir şey görmeyeceği bir yere kapatılsa Protagoras’ın eşitlik ile ilgili söyledikleri aşağıdaki
bir istiridye ya da ananasın tadını hiç yemediğinden bile- filozoflardan hangisinin devlet anlayışı ile benzerlik
meyeceği gibi kızıl ya da yeşil idelere de sahip olamaz.” göstermektedir?

J. Locke A) Hobbes
B) Rousseau
“İnsan Zihni Üzerine Bir Deneme” adlı kitabında söy-
C) Kant
lediği sözden hareketle Locke’un bilgi görüşü ile ilgili
D) Machiavelli
aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz?
E) Montesquieu
A) Rasyonalizmin bilgi anlayışı hatalıdır.
B) Çocuklarda doğuştan hiçbir ide bulunmaz.
C) İnsan zihninde duyularla algılanılmayan hiçbir şeyin
bilgisi yoktur.
D) Bazı ideler zihinde doğuştan bulunur.
E) Bilginin kaynağı deneyimlerdir.

6. “Yalan yere verilen bir sözün ödeve uygun olup olmadığı 8. “Aydınlanma”, insanın düşünme ve değerlemede din ve
sorununu en kısa, en yanılmaz şekilde aydınlatmam için, geleneklere bağlı kalmaktan kurtulup kendi aklı, kendi
kendime şunu sorarım: doğru olmayan bir sözle kendimi görgüleri ile hayatını aydınlatmaya girişmesidir.
güç durumdan sıyırma (benim ve başkaları için) genel
Aşağıdaki yargılardan hangisi “Aydınlanma” insanı-
yasa olacak olsa, memnun olur muydum? (…) Böylece
nın bir özelliği değildir?
çok geçmeden farkına varırım ki, yalanı gerçi isteyebilirim,
ama yalan söyleme konusunda genel bir yasa hiç isteye- A) Kendi değer yargılarını oluşturmak.
mem”. B) Kendi aklını kullanmak.
Immanuel Kant C) Otoritelere bağlı kalmak.
D) Özgür irade ile eylemde bulunmak.
Kant’ın Ahlak Metafiziğinin Temellendirilmesi adlı
E) Varolan bilgileri sorgulamak.
kitabında söylediklerine göre, Evrensel Ahlak Yasa-
sı’nın özelliği aşağıdakilerden hangisi olabilir?

A) Deneyimler sonucunda oluşması


B) Kişinin çıkarına uygun olması
C) Belli bir çıkara uygun olması
D) Evrensel olması
E) Toplumun çıkarına uygun olması

TEST 1. A 2. E 3. B 4. B 5. D 6. D 7. B 8. C

Felsefe 16 11. Sınıf


4. ÜNİTE:
18. YÜZYIL - 19. YÜZYIL FELSEFESİ

11.SINIF
FELSEFE

9. FASİKÜL:
18. Yüzyıl - 19. Yüzyıl
Aydınlanma Felsefesi

KAZANIMLAR
µ 18. Yüzyıl – 19. Yüzyıl Aydınlanma Felsefesi hakkında bilgi verir.
µ Felsefi düşünce ortamının 18. Yüzyıl – 19. Yüzyıllar arasındaki karakteristik özellikleri anlatılır.
µ 18. Yüzyıl – 19. Yüzyıl Felsefesi filozoflarının görüşlerine yer verilir.
µ Örnek metinler üzerinden 18. Yüzyıl – 19. Yüzyıl Felsefesi filozoflarının görüşlerinin tartışmaları konu edinilir.
µ 18. Yüzyıl – 19. Yüzyıl Aydınlanma Felsefesi’nin günümüz düşünce ortamına etkisi ifade edilir.
9.
FASİKÜL M.S. 2. Yüzyıl - M.S. 15. Yüzyıl Felsefesi

18. YÜZYIL-19. YÜZYIL FİLOZOFLARININ 🗿 Condillac (1715 - 1780)

FELSEFİ GÖRÜŞLERİNİN ANALİZİ Condillac, Etienne Bonnot de

🗿 Voltaire (1694 - 1778)


(1715-1780) Fransız Aydın-
lanma filozofu olan Condil-
Orta Çağ düşünce ve lac, rasyonalizm–empirist
siyaset anlayışının izle- tartışması içerisinde tıpkı Lo-
rinin silindiği dönem cke’nin Deneyci Felsefe an-
olarak Fransız İhtilali layışını takip eder. Aynı za-
olarak kabul edilir. manda Newton’un bilimsel
Fransız İhtilali özellikle çalışmalarından da etkilenen
yurttaşlık, özgürlük ve Condillac, İnsan Bilgisinin Kö-
yönetimin dini ritüellere keni Üzerine Deneme’yle bilginin kökeninin ne olduğunu tar-
göre belirlenmesi nok- tışır. Condillac için bilgi deneyden bağımsız değildir. Dış
tasında değişim ve dö- dünyanın bilgisini deneyimleyerek doğru bilgiye ulaşabiliriz.
nüşümü temsil eder. Fakat dış dünyanın bilgisini deneyimleme de Condillac için
Voltaire’de Fransa İhtilali’nin ortaya çıkmasında öncü sayı- duyuların önemi büyüktür. Duyumlar Üzerine İnceleme adlı
labilecek filozoflardandır. İnsan hakları ve yurttaş hakları eserinde duyuların önemini heykel örneği üzerinden anlatır.
düşüncesi Fransız filozofun temel felsefi görüşleridir. İn- Heykeldeki mermer örneği üzerinden beş duyu hakkında
sanların toplumsal olarak bir arada rahat yaşamaları için düşüncelerini dile getirir. Dokunma duyusunun duyuların
devletler her kişinin haklarını gözetmeli ve güvence altına en önemlisi olduğunu söyleyen Condillac, nesnelerin kav-
almakla yükümlü olmalıdır. Devletler kendi sınırları içerisin- rayabilmemiz açısından dokunma duyusunun önemini be-
de yaşamakta olan yurttaşların huzur ve güvenliğini koru- lirtir. Nesnelerin bilgisine dokunarak deneyimler ve hisse-
mak zorundadır. Aksi durumda devlet işlevini yerine getire- deriz. Bu sayede dış dünyanın bilgisi hakkında sonuca
mez. Voltaire göre kilisenin belirlemeleri ve kutsal kabul varılır.
gibi doğmalardan insanların kurtulmalı gerekir. Özgürlüğü
elinden alınmış bir yurttaş üretim gerçekleştiremez, faydalı
olamaz. Sadece kendi aklını özgür biçinde kullanabilen ki-
şilerin faydalı olabilirler.
🗿 Hume

Voltaire’nin en önemli eseri ‘‘Felsefe Sözlüğü’’dür. Hume kendi başına bir


Felsefe birikimlerini bu eserde kaleme almıştır. Voltaire figür değildir. Onun dü-
her ne kadar ateist olarak kabul edilse de bu eserinde şüncesi üzerinde Loc-
ateistlerin Tanrı tanımaz ve değerlerin yok sayılması gibi ke’nin önem bir yapısı
durumların da karşısında durur. Daha çok Deist olarak vardır. Locke aklın nasıl
kabul edilir. çalıştığını sağduyuya
Sanat ve edebiyat alanında yetkin bir birikimliliği var- dayanacak bir biçimde
dır. Özellikle şiir yazmayı çok sevmektedir. Şiirleri daha çözmeye çalışır Bilgi
çok yönetimleri hicvetmek üzerinedir. nasıl ortaya çıkar ve bil-
ginin oluşturduğu un-
surlar nelerdir diyerek
öncelikle psikolojik bir yaklaşımı çözmeye çalışır. Hume
aslında klasik metafizik ve epistemolojik geleneği parçala-
mıştır. Bu parçalama da temel argüman nedensellik ilkesi-
dir. Nedensellik İlkesi aynı zamanda Hume’nin bilgi görüşü-
nü yansıtır.

Felsefe 2 11.Sınıf
9.
M.S. 2. Yüzyıl - M.S. 15. Yüzyıl Felsefesi FASİKÜL

Bilgi Görüşü duygucu bir ahlak anlayışına sahiptir diyebiliriz. Hume’nin


ahlak anlayışındaki faydacı duygu durumunu Antik Çağ’da
Hume’nin bilgi görüşünü anlayabilmek için nedensellik
sürekli dile getirilen hazcı anlayış ve acının felsefesi üze-
öğretisine bakmak gerekir. Nedensellik bir şeyin başka bir
rinden yapılan etik tartışmalarla beraber okumalıyız. Antik
şeye sebep olduğunu ve ilerde de sebep olacağını kabul
Çağ’da eylemlerin temel amacının insana fayda sağlamak
etmektir diye tanımlanabilir. Hume’nin kendi ifadesiyle
olduğu düşüncesi Hume içinde geçerlidir. Bir eylemin
‘‘Herhangi bir neden olmaksızın oluşturulan bir şey hiçbir
ahlaklı olup olmaması onun sağladığı faydayla doğru
şey tarafından üretilmiştir ya da başka bir ifadeyle hiçbir
orantılıdır. Hume aynı zamanda bu faydacı ahlak anlayı-
şey”i nedeni olarak alır. Ancak “hiçbir şey”, bir şey olama-
şının siyaset içinde geçerli olması gerektiğini düşünür.
yacağı ya da iki dik açıya eşit olamayacağı gibi asla bir
siyasetin işlevi de fayda sağlamak olmalıdır.
neden de olamaz. Hiçbir şey’in iki dik açıya eşit olmadı-
ğını anlamamızı sağlayan sezgi yardımıyla, onun hiçbir
zaman bir neden olamayacağını algılarız; dolaysıyla her
nesnenin var oluşunun gerçek bir nedeni olduğunu algı-
lamamız gerekir. 🗿 Immanuel Kant (1724- 1804)
Hume’nin nedensellik ifadesinde çok güçlü biçimde
Immanuel Kant, 1724
septisizm akıl yürütmesi vardır. Nasıl oluyor da akıl ba-
yılında Doğu Prusya’da,
ğımsız olan iki görüyü birleştirme yetisini kendinde bulur.
Königsberg şehrinde bir
Burada akıl nedensellik ilkesinde kendi sınırını aşmaktadır.
saraç ustasının oğlu
Hume’ye göre nedensellik temellendirilmemiştir. Bu ne-
olarak dünyaya geldi.
denle varlıkta hiçbir şekilde temellendiremez.
Kısıtlı imkanlar içinde
Hume’nin bahsettiği yalın anlamıyla: masa üzerinde büyüdü. 1740 yılında
duran bir silgiye, kalem ile kuvvet uygulayarak itebilirim Königsberg Üniversite-
ve ben bu itme esnasında: kalemi, silgiyi ve hareketi si’ne giren Kant, burada
görebiliyorum fakat bunlar arsındaki bağın zorunlu oldu- başlıca felsefe ile doğa
ğunu hiçbir zaman göremem. Bu bakış açısı doğru ve aynı bilimleri okudu. Üniver-
zamanda çok kışkırtıcı bir şeydir. Hume şunu işaret eder; siteyi bitirince, dönemin
ona göre cevabı verilmemiş çok büyük sorunlar var diye- diğer aydınları gibi Kant da bir süre öğretmenlik yaptı. Daha
rek bütün Avrupa Felsefesi’nin göz kapattığı bir şeyi sonra üniversitede felsefe, fizik, coğrafya alanlarında ders-
gösterir. Aklın sonuç çıkarmasını mümkün kılan hiçbir şey ler verdi. Çok çalışkan ve katı bir disipline sahip olduğu bi-
yokken, aklın kendisi neden sonuç çıkarır? Hume’ye göre linen Kant, 1801 yılında Königsberg’te hayatını kaybetti.
akıl; kendi sınırını aşmaktadır. Hume bu nedenle bütün Saf Aklın Eleştirisi, Pratik Aklın Eleştirisi, Yargı Gücünün
Avrupa Felsefesi’nin kalbine dinamit bırakmıştır ve o di- Eleştirisi, Ahlak Metafiziğinin Temellendirilmesi, filozofun
namit her şeyi dağıtmıştır. başlıca eserlerindendir.

Ahlak Anlayışı Bilgi Anlayışı


Hume, ahlak anlayışı ile kendi çağdaşlarından ayrıl- Kant; Descartes’ın ortaya koyduğu rasyonalist bilgi
maktadır. Hume, anlakı daha çok bir olgu olarak kullan- anlayışı ile Locke’un ileri sürdüğü empirist bilgi anlayışını
maktadır. Ampirist gelenek daha çok kavram açıklaması- eleştirir. Kant’a göre bilginin iki kaynağı vardır. Bunlardan
nı deney ve gözleme dayandırarak açıklarken Hume biri bize dış dünyanın verilerini sunan deney iken; diğeri
ahlaki bir olgu olarak açıklamanın mümkün olmadığını dile bu verileri düzenleyen akıldır. Böylece ne sadece deney
getirir. İçinde bulunduğu ampirist insan davranışlarında ne de sadece akıl bilginin yegâne kaynağı olarak ele
aklı referans alırken Hume daha çok her tek durumun alınamaz. Kant bu durumu “Algısız kavramlar boş, kavram-
sağladığı faydaya vurgu yapar. Bu nedenle Hume için sız algılar kördür” sözüyle ifade etmiştir.

11.Sınıf 3 Felsefe
9.
FASİKÜL M.S. 2. Yüzyıl - M.S. 15. Yüzyıl Felsefesi

Kant’a göre bilgimiz apriori ve a posteriori olmak üze-


re iki çeşittir. Apriori bilgi, deneyden gelmeyen, deneye Örnek 1
dayalı olmayan sadece akla dayanan bilgi anlamına gelir.
Örneğin matematik alanın bilgisi bu türden bir bilgidir. A Kant’ın amacı, metafizikte de bilimlerdeki gibi bilgilerin elde
posteriori bilgi ise deney yoluyla elde edilen, deneye da- edilip edilemeyeceğini göstermektir. Bunun için önce bilgi-
yanan bilgi anlamına gelir. Duyu yoluyla dış dünyadan nin oluşumunu açıklamaya çalışır. O, aklın kullanımını teorik
elde edilen tüm bilgiler a posteriori bilgiye örnek olarak ve pratik olarak ikiye ayırır. Teorik aklın sınırları içindeki doğa
verilebilir. Kant yargılarımızı da ikiye ayırır. Bunlar: analitik bilgimizin temelinde şekilsiz bir sıvıya benzeyen duyu verileri
yargılar ve sentetik yargılardır. bulunur. Bu duyu verileri, anlama yetimizde önceden hazır
Analitik yargılar, yalnız kavramları açıklayan; kavramın olarak bulunan (a priori) ve bir kap gibi iş gören kategorilere
tanımında saklı olanı yargılardır. Bu nedenle bu yargılar yerleştirilerek bilgi hâline getirilir. Teorik akıl; ruh, tanrı vb. ideler
bize yeni bir şey öğretmez. Örneğin “Cisimler yer kaplarlar” üzerinde düşünmeye başladığındaysa çelişkilere düşer. Çünkü
yargısı bu türden yargılarımız arasında yer alır. Çünkü “yer bu ideler duyularla algılanamadığından kategorilerle de biçim-
kaplama” özelliği zaten cismin tanımının içinde bulunmak- lendirilemez. Artık duyular üstüyle ilgili olan pratik aklın alanına
tadır. Sentetik yargılar ise, bilgimizi genişleten, ilerleten girilmiş demektir.
yargılardır. Bu tür yargılarımız farklı kavramlar arasında
Bu parçadan aşağıdaki yargıların hangisi çıkarılamaz?
bağlantılar kurduğu için yeni bir şey öğrenebileceğimiz
yargılardır. Örneğin “Cisimler ağırdırlar” yargısı bu türden A) Metafizik bilgi ancak teorik akıl vasıtasıyla elde edilebilir.
yargılarımıza örnek olarak verilebilir. Çünkü “ağır olmak” B) Bilginin oluşum sürecinde zihin ve duyum birlikte çalışır.
cismin tanımının içinde bulunmaz; burada “cisim” kavramı C) Aklın çeşitli alanlarda geçerli farklı işlevleri vardır.
ile “ağırlık” kavram arasında bir bağ kurulmuştur. Kant’a D) Görünenin dışında akılla kavranan dünyaya pratik akılla
göre analitik yargılar, a priori bilgiler içerir. Bu nedenle a geçilir.
posteriori olan analitik yargılar olamaz. Buna karşılık, Kant, E) Doğa ile ilgili bilgilerimizin temelinde duyu verilerinin kate-
sentetik yargılar içinde hem a posteriori hem de a priori gorilerle işlenmesi vardır.
bilgilerin olabileceğini ileri sürer. A posteriori bilgi içeren 2018 AYT
sentetik yargılar, yargıların normal halidir, en çok rastlanan
formudur. Ancak Kant hem bilgimizi genişleten hem de
zorunlu ve genel geçer olan bilgiye ulaşmak istediği için
Sentetik a priori bilginin peşindedir. Bu nedenle hem sen-
tetik hem de a priori olan yargıları, bütün araştırmasının
merkezine yerleştirir.

Not: Kant’ın bilgi anlayışının özgünlüğü bilgimi-


zi apriori ve a posteriori olarak ikiye ayırması
değildir. Kant’tan önce de bu ayrım zaten
vardır. Ancak Kant; daha önce söylenmeyen
bir görüş ileri sürer. Ona göre duyu bilgisi de
apriori olabilir. “Zaman” ve “mekan” duyu
bilgisinin apriori formlarıdır. Kant, “zaman” ve
“mekan”ın duyu bilgisinin ön koşulu olarak
görür. Bu nedenle ona göre “zaman” ve
“mekan” olmaksızın hiçbir duyu bilgisine
ulaşmak da mümkün olmayacaktır.

Felsefe 4 11.Sınıf
9.
M.S. 2. Yüzyıl - M.S. 15. Yüzyıl Felsefesi FASİKÜL

Kant’a göre bilgi, apriori formlar olan “zaman” ve


“mekan” temelinde elde edilen duyu ve deney verilerinin Örnek 2
zihnimizde bulunan on iki kategori sayesinde düzenlenip
yorumlanması ile elde edilir. Kant, “Aydınlanma Nedir?” başlıklı yazısında aydınlan-
Deneyden gelen verileri düzenleyen on iki kategori mayı, insanın kendi suçu nedeniyle düşmüş olduğu ergin ol-
(yargı biçimi): mayış durumundan kurtulma olarak tanımlar ve insanın ergin
1. Evrensellik: “Bütün insanlar ölümlüdür.” olmayışını kendi aklını kullanma cesareti gösterememesine
bağlar. Kendi aklını kullanmak bir tür kibir değildir zira aklı
2. Tikellik: “Bazı insanlar mavi gözlüdür.”
kullanmak bütün fikirlere ve hatta kişinin kendi fikirlerine dahi
3. Tekillik: “Deniz ela gözlüdür.” eleştirel yaklaşabilmesini de gerektirir. Fikirler elbette ki bilme-
nin de yolunu açarlar ancak bilgiyle temellendirilmemiş veya
4. Olumluluk: “İnsan ölümlüdür.”
ilişkilendirilmemiş fikirler karşılaştırılamadıkları gibi aralarında
5. Olumsuzluk: “İnsan ölümlü değildir.” doğru bir seçim de yapılamaz. Bu durumda “cehalet” de bir
6. Sınırlılık: “Ruh ölümsüzdür.” başka fikirmiş gibi durur. Bu bağlamda aydınlanma, cehaletten
kurtuluş hareketidir.
7. Kategoriklik: “Tanrı âdildir.”
Bu parçada aydınlanma düşüncesiyle hangi iki
8. Koşulluluk (Hipotetiklik): “Adaletliyse herkese eşit
kavram arasındaki ilişki vurgulanmaktadır?
davranır.”
A) Düşünce Özgürlüğü - Akla Güven
9. Seçmelilik (Disjunktiflik): “Ben veya sen, ne fark
B) Ahlak - Düşünce Özgürlüğü
eder?”
C) İnsanın Değeri - Eleştiri
10. Problematik: “Belki diğer gezegenlerde yasam var- D) Seçme Özgürlüğü - Ahlak
dır.” E) Akla Güven - Bilginin Önemi
11. Assertorik (Savlayıcılık): “Dünya yuvarlaktır.” 2020 TYT

12. Apodiktik (Zorunluluk): “Her nesne yer kaplar.”


Örnek 3

Kant’a göre bilginin iki kaynağı vardır. Bunlardan biri bize


dış dünyanın verilerini sunan deney iken; diğeri bu verileri dü-
zenleyen akıldır. Böylece ne sadece deney ne de sadece akıl
bilginin yegâne kaynağı olarak ele alınamaz. Kant bu durumu
“Algısız kavramlar boş, kavramsız algılar kördür” sözüyle ifade
etmiştir. Ona göre bilgi, deneyden gelen verilerin akıl ile düzen-
lenmesi, yorumlanması ile oluşur.

Buna göre Kant’ın bilgi görüşü ile ilgili aşağıdaki-


lerden hangisi kesinlikle doğrudur?

A) Akıl, deneyden daha önemlidir.


B) Bilginin elde edilişinde akıl ve deney birlikte çalışır.
C) Sadece apriori olan bilgiler vardır.
D) Sadece a posteriori olan bilgiler vardır.
E) Deneyin alanı, akla göre daha geniştir.

11.Sınıf 5 Felsefe
9.
FASİKÜL M.S. 2. Yüzyıl - M.S. 15. Yüzyıl Felsefesi

Varlık Anlayışı Kant’ın Maksimleri

Kant, Saf Aklın Eleştirisi adlı eserinde evreni “numen” 1. “Öyle eylemde bulun ki eyleminin gerisindeki mak-
ve “fenomen” olmak üzere iki varlık alanına ayırır. Fenomen, sim, herkes için geçerli evrensel bir yasa olsun!”
duyularla algılanabilen, somut, gözlemlenebilir olay ya da
2. “Kendinde ve başkalarında insanlığı bir araç olarak
nesnedir. Zaman ve mekan içinde ortaya çıkan ve dene-
görecek şekilde değil de onu bir amaç edinecek şe-
ye konu olabilecek olay ve olguların tümünü Kant fenomen
kilde davran.”
alan olarak dile getirir. Numen ise; kendinde olan şey,
fenomenin kendinde taşıdığı varoluşsal özdür. Kant’a göre 3. “Her zaman akıllı iradeni, evrensel bir yasa koyucu
bizim tüm bilgilerimiz Fenomen alana dayalıdır. Numen olarak görevde bulunacağı şekilde davran.”
yapısı gereği bilinemez ve tanımlanamaz olandır. Bu ne-
denle Kant numen alanın kapsadığı Tanrı, ruh gibi meta-
fizik konuların insan zihni tarafından bilinemeyeceğini
Örnek 4
savunur.
Ahlak Anlayışı
“İnsanlar, yaşamlarını ödeve uygun olarak koruyorlar ama
Kant’a göre Evrensel Ahlak Yasası mümkündür. Ancak ödevden dolayı değil. Buna karşılık eğer talihin kötü cilveleri
bu Ahlak Yasası’nın temeline ne bir dini anlayışı ne de ve umutsuz acı, yaşamdan tat almayı büsbütün yok ettiyse
Aristoteles’ten beri insanın yaşamının en yüksek amacı eğer ruhu güçlü olan mutsuz kişi, cesareti kırılmış ya da yıkılmış
olarak kabul edilen “mutluluk”u koymaz. Çünkü Kant için olmaktan çok alınyazısına küserek yaşamdan bağlarını kopar-
ahlaki eylem insanın arzuları ve içgüdüleri ile değil aklı mayı dileyebilir. Ancak yaşamını onu sevmeden, eğilimden ya
ile ilgilidir. Ona göre ahlaki eylemin temelinde iyi istenç da korkudan değil ödevden dolayı yine de sürdürüyorsa işte o
(iyi isteme) vardır. Kant “iyi istenç” kavramıyla kişinin her zaman maksiminin ahlaksal içeriği vardır.”
zaman doğru olarak kabul edilebilecek ilkelere göre eyle-
mesini anlar. Ona göre, insan, iyiyi kendi çıkarını düşün- Immanuel Kant
meden sadece iyi olduğu için seçerse, eylemine iyi iste-
Buna göre aşağıdakilerden hangisi eylemin “ödev-
meyi ilke almış olur. Bu nedenle ahlaki eylem ancak
den dolayı” gerçekleşmesi için gereklidir?
insanın kendi özgür iradesi gerçekleşmişse mümkündür.
A) İnsanın içgüdülerine göre eylemde bulunması
Kant; kendinden önceki filozoflardan farklı olarak;
B) İnsanın mutluluğa ulaşmak için eylemde bulunması
ahlaki eylemi, eylemlerin sonucuna göre değil, onların
C) İnsanın kendi çıkarına göre eylemde bulunması
arkasındaki amaca göre değerlendirir. Kant’a göre eylemin
D) İnsanın inancına uygun eylemde bulunması
amacı “ödeve uygun olmak” olmalıdır. Ödev insanın ken-
E) İnsanın sadece iyi olduğu için eylemde bulunması.
di özgür iradesiyle sorumluluğunu yüklendiği, koşulsuz,
içten ve vicdanı tarafından verilen emirlerdir. Ödeve uygun
davranmak, bütün insanlar için geçerli olan evrensel ahlak
ilkesi taşır. Bu nedenle Kant için bir irade, ancak ödevi
Alman İdealizmi
yerine getirdiği zaman iyi irade olur.
Alman İdealizmi, 19. Yüzyılda Kant Felsefesi’nin etki-
Kant, ahlaki eylemin temelinde üç ilkenin olduğunu
siyle oluşmuş bir felsefi gelenektir. Alman İdealizmi, baş-
ileri sürer. Bunlar Kant’ın maksimleri olarak da adlandırılır.
lıca Fichte, Schelling ve Hegel’in felsefelerini içine alır. Bu
Maksimler, herkes için geçerli, evrensel ilkelerdir. Kant’a
filozoflar her ne kadar birbirlerinden farklı görüşler ortaya
göre kişi, bu maksimlere uygun davranırsa ödeve uygun
koymuş olsalar da hepsini birleştiren nokta, Kant Felsefesi’ni
davranmış olur.
benimsemiş olmalarıdır. Alman İdealistlerinin başlıca ama-
cı Kant Felsefesi’nin eksiklerini tamamlayarak sarsılmaz
bir felsefe sistemi oluşturmaktır.

Felsefe 6 11.Sınıf
9.
M.S. 2. Yüzyıl - M.S. 15. Yüzyıl Felsefesi FASİKÜL

🗿 George Wilhelm Friedrich Hegel (1770- 1831) varlığı belli bir amaca göre yönlendirmekte ve ilerletmek-
tedir. Bu ilerleme ve gelişme diyalektik süreçle gerçekleş-
Georg Wilhelm Friedri-
mekte olup; sentez sürecinde oluş kavramı ortaya çıkmış-
ch Hegel 1770 yılında
tır.
Stuttgart’ta, bir devlet
memurunun oğlu olarak
dünyaya gelmiştir. Tü-
bingen’de Hölderlin ve
Schelling ile birlikte
Not: Hegel’e göre tüm kavramlar diyalektik
yaptığı öğrenimini bitir-
yöntemle birbirlerinden türetilebilir. Hegel’e
dikten sonra 1801 yılın-
göre bütün varlıklar tek bir özden bir ilkeden
da Jena Üniversitesi’n-
var olur. Bu ilkeye “Geist” adını verir, Geist,
de doçent olmuştur.
“mutlak akıl”, “tin”, “Tanrı” olarak da adlandı-
Daha sonra Heidelberg Üniversitesi’nde profesörlük yap-
rılır. Tüm varlıklar “Geist”ın ürünüdür.
mıştır. 1831 yılında kolera hastalığından hayatını kaybet-
miştir.
Bilgi Anlayışı

Hegel’e göre var olan her şey salt bir düşüncenin


ürünüdür. Çünkü özne ile nesne aklın değişik biçimlendir-
Hegel varlığın diyalektik gelişimini şöyle ifade eder:
meleridir. Nesnenin kendisi de özne gibi akla dayanır. Bu
Tin, ilk başta kendiyle özdeş ve kendisi için varlıktır. Tin,
nedenle deneye başvurmadan sırf düşünce ile kesin bil-
bu aşamada kendini tanımamaktadır. Kendini tanıyabilme-
giye ulaşılabileceğini savunur. O’na göre her gerçek olan
si için kendi olmayanda kendini görmelidir. Bu nedenle
ussal; her ussal olan şey de aynı zamanda gerçektir. Bir
kendini karşıtı olan doğada açar. Doğaya ve evren olma-
rasyonalist olan Hegel için duyu organlarınca elde edilen
ya dönüşen tin burada kendini yitirmiştir. Yitirileni çekip
bilgiler kesin ve genel-geçer bilgiler değildir; genel geçer
koparmak yeni bir dönüşümü gerektirir. Amacı kendini
bilgiler ancak akıl aracılığıyla elde edilebilir. Hegel felse-
tanımak olan tin, doğayı yeni bir dönüşüme zorlar. Tin ve
fesi, gelişme kavramına dayanır. O, her şeyin birbirine
doğa uzlaşır. Sentezlenen yeni durum, tin ve doğanın
bağlı olarak değiştiğini ve hareket halinde olduğunu sa-
mükemmel uyumu olan insandır. İnsanlık tarihi, tinin ken-
vunur. Hegel felsefesinde her şey üç aşamalı bir diyalek-
dini bulup tanımasının zeminidir. Tinin kendini bilip tanı-
tik yönteme sonucu gerçekleşir. Bu süreç Tez-Antitez-Sentez
ması, Hegel’in varlıkların oluş ve değişimini açıkladığı bir
sürecidir. Hegel’e göre diyalektik, hem düşüncenin hem
ilkenin ve diyalektik yasanın sonucudur. Burada tez Geist,
de doğanın içinde olduğu bütün varlığın gelişme biçimidir.
antitez doğa; sentez ise insandır.
Hegel Felsefesi’nde düşüncenin diyalektik gelişimi
Hegel’e göre her varlık, bu diyalektik süreç sonucun-
şöyledir: Hegel’e göre, zihin her zaman en soyuttan so-
da oluşmuştur. Çünkü tüm varlıkların içinde bir şey olma
muta doğru ilerler. Varlık kavramı tüm kavramlardan önce
potansiyeli vardır. Her varlığın olacağı şeye dönüşebilme-
gelen en soyut kavram olduğu için tez varlık kavramıdır.
si için önce kendine başkalaşması, kendi antitezini oluş-
Varlık kavramı her ne kadar tüm somut varlıkları kap-
turması gerekir. Tüm varlıkları bu sürece tabi tutan Hegel,
sasa da somut varlıkları soyut varlıktan ayrı düşündüğü-
doğanın diyalektiğini bir döngü olarak dile getirir. Ancak
müzde; soyut varlık kavramının içeriği boş kalacaktır. Hiçbir
insanlık tarihi bu döngüselliği kırmış ve aklı sayesinde hem
içeriği kalmayan varlık aynı zamanda yoktur. Böylece
canlılığını hem de bilgilerini aktarabilmiştir.
varlık antitezi olan yokluğa dönüşmüş olur. Varlık kavramı
kendini yokluktan kurtarma çabası içindedir. Bu nedenle
zihin varlık ile yokluk arasında kalır. Sonuç olarak varlık
ve yokluk ancak oluş ile bir anlam kazanmaktadır. Oluş

11.Sınıf 7 Felsefe
9.
FASİKÜL M.S. 2. Yüzyıl - M.S. 15. Yüzyıl Felsefesi

Örnek 5 Örnek 7

“Gerçek bütündür. Bütün ise ancak kendi gelişimi yo- Herakleitos evrenin sürekli değişim, akış ve oluş halinde
luyla kendini tümleyen özdür. Saltık üzerine söylenmesi gere- olduğunu söylemiştir. Ona göre temel olan, değişmeyen töz
ken onun özsel olarak sonuç olduğu, gerçekte ne ise ancak değil, değişmenin, akışın ve oluşun kendisidir. Herakleitos’a
erekte o olduğudur ve doğası edimsel, özne ve kendisinin ken- göre bu oluş ve değişim içinde varlıklar zıtlıkların savaşından
diliğinden oluş süreci olmak işte bunda yatar. Saltığın özde bir meydana gelir.
sonuç olarak kavranması gerektiği ne denli çelişkili görünse de
Buna göre Herakleitos’un oluş anlayışı aşağıdaki
biraz düşünüp taşınmak bu çelişki görünüşünü doğru bir yere
filozoflarından hangisinin varlık anlayışı ile benzerlik
oturtmaya yetecektir.”
göstermektedir?
George Wilhelm Friedrich Hegel
A) Immanuel Kant
Hegel’in Tinin Görüngü Bilimi adlı eserinde dile B) Johann Gottlieb Fichte
getirdiği bu “oluş süreci”nin adı aşağıdakilerden hangi- C) George Wilhelm Friedrich Hegel
sinde doğru verilmiştir? D) Friedrich Wilhelm Joseph Schelling
E) Jean Jacques Rousseau
A) Rasyonalist Süreç
B) Diyalektik Süreç
C) Gelişim Süreci
D) Varlık Süreci
E) Pragmatik Süreç
🗿 Jean Jacques Rousseau (1712- 1778)
Jean Jacques Rousse-
au, 1712 yılında Cenev-
re’de bir saatçinin oğlu
Örnek 6 olarak dünyaya geldi.
Bütün hayatı boyunca
Hegel, bütün varlıkların tek bir özden diyalektik bir yasa düşünceleri ile tutarlı
dâhilinde var olduğunu söyler. Bu öz, “Tin” mutlak olanı temsil yaşamış ve bu nedenle
eder. “Tin”in diyalektik yasaya göre değişmesi tarihsel ilerle- de düzenli bir hayatı ve
meyi ortaya çıkarır. Böylece Hegel varolan her şey gibi tarihsel işi olmamıştır. Düzenli
ilerlemeyi de mantığın ilkelerine göre açıklamış olur. bir öğrenim hayatı ol-
mayan Rousseau, bir-
Buna göre Hegel tarihsel ilerlemeyi hangi kavram ile çok farklı işle uğraşmış ancak bunlarda başarılı olamamış-
açıklamıştır? tır. 1778 yılında Fransa’da hayatı sona erer.
A) Töz B) İde C) Akıl Devletin nasıl kurulduğu ve görevi üzerine ileri sürdü-
D) İnanç E) İyi İsteme ğü görüşleri ile ön plana çıkan Rousseau, doğa durumu
ile başlayıp sonra toplumun kurulmasına kadar devam
eden süreçte insanların kendi ihtiyaçlarını rahat bir şekil-
de temin ettiklerini, eşit ve özgür bir yaşantıya sahip ol-
duklarını savunur. Hobbes’un doğa durumu tasarımından
farklı olarak Rousseau’nun doğa durumu tasarımında in-
sanlar tek başlarına mutlu bir hayat sürmektedir.

Felsefe 8 11.Sınıf
9.
M.S. 2. Yüzyıl - M.S. 15. Yüzyıl Felsefesi FASİKÜL

Doğa durumdaki yaşayışta tam bir eşitlik olduğunu


savunan Rousseau; tarımın başlaması ve buna bağlı ola- Örnek 9
rak mülkiyet kavramının ortaya çıkması ile bu durumun
bozulduğunu ileri sürer. Toprağın işlenmesi, bölünmesine 18. yüzyıl filozofu Jean Jacques Rousseau, insanın
sebep olmuştur. Böylece “hak” ve “haksızlık” kavramları özgür bir varlık olarak dünyaya gelmesine rağmen sözleşme
ortaya çıkmıştır. Bu nedenle bozulan düzenin tekrar sağ- ile beraber yaygınlaşan mülkiyet anlayışı ile sahip olduğu öz-
lanması için insanların bir toplumsal sözleşme yaptığını gürlüğünden vazgeçtiğini ileri sürer. Mülkiyet anlayışının insa-
dile getiren Rousseau’ya göre sözleşme ile mülkiyet ve nın doğasına uygun olmadığını savunan Rousseau’ya göre,
eşitsizlik pekiştirilmiş, özgürlük ise ortadan kaldırılmış yurttaşlarının eşit hak ve özgürlüklere sahip olduğu bir devlet
oluyor. Bir devletin kurulması başka devletlerin de kurul- yönetimi insanın doğasına uygun bir devlet biçimi olabilir.
masına yol açmış, böylece devletler arasında da çıkar
çatışmaları başlamıştır. Rousseau’ya göre, bu durum doğa Rousseau’ya göre aşağıdakilerden hangisinin ger-
yasalarına aykırıdır. Çünkü eşitsizlik “doğal hukuka” uygun çekleşmesi devlet yönetiminin insan doğasına uygun ol-
değildir. Ancak her şeye rağmen o, insanlığın doğa duru- masını sağlayabilir?
muna tekrar dönemsinin de mümkün olmadığını savunur. A) Mülkiyet anlayışının ortadan kaldırılması
Ona göre, her şeyden önce yapılacak şey, şimdiye kadar- B) Güçler ayrılığı ilkesinin benimsenmesi.
ki gelişmenin zararlı sonuçlarının ortadan kaldırmaya C) Devletin mutlak monarşi ile yönetilmesi.
çalışmaktır. Bu da kültür hayatına, onu yeniden doğa D) Yasaların yaptırım gücünün olması.
durumuna yaklaştıran bir doğrultu vermekle olabilir. E) Devleti yönetenlerin filozoflar arasından seçilmesi.

Örnek 10
Örnek 8
18-19. yüzyılın sonlarına doğru Fransız İhtilali ile birlikte
Rousseau’ya göre insan özgür bir varlık olarak doğ-
düşünsel alanda özgür bir ortam oluşmuştur. Bu yeni durum,
masına rağmen devleti kurduktan sonra mülkiyet anlayışının
edebiyatta; toplumun bütün sınıflarına hitap eden, duygu
pekiştirilmesi ile özgürlüğünden yoksun kalmıştır. Ancak bu du-
ve coşkunun önemli olduğu; sade bir dilin kullanıldığı edebî
rumun insanın doğasına uygun olmadığını savunan Rousseau,
akım olan ………………i ortaya çıkarmıştır. 19. yüzyılda Vic-
bu tutarsızlığı ortadan kaldırmak için insanın kabul ettiği, yapı
tor Hugo tarafından ilkeleri belirlenen akım; felsefe ve edebi-
ve tutumuna özgür iradesiyle bağlandığı bir devlet biçiminin
yat üzerinde büyük bir etki yaratmıştır. Bu akıma tepki olarak
oluşması gerektiğini savunur. Ancak böyle bir devlet biçiminde
doğan …………… akımı ise, insanın ve toplumun gerçeğini
birey, devletin yalnız bir nesnesi olarak değil; kurulmasında payı
anlatma üzerine kurulmuş; bu dönem felsefesini etkileyen bir
olan bir öznesi olarak görülebilir.
diğer edebî akım olmuştur. Tolstoy ve Dostoyevski bu akımın
Buna göre Rousseau’nun devlet anlayışının temelinde önemli temsilcilerindendir.
aşağıdakilerden hangisinin ön planda tutulduğu söyle-
Parçada boş bırakılan yerlere sırasıyla aşağıdaki akım-
nebilir?
lardan hangisi getirilmelidir?
A) Devletin devamlılığı
A) Romantizm- Sürrealizm
B) Bireyin hak ve özgürlükleri
B) Sürrealizm- Realizm
C) Siyasi otoriteye bağımlılığı
C) Romantizm- Realizm
D) Toplumun mutluluğu
D) Sürrealizm- Romantizm
E) Özel mülkiyet anlayışı
E) Realizm-Romantizm

11.Sınıf 9 Felsefe
9.
FASİKÜL M.S. 2. Yüzyıl - M.S. 15. Yüzyıl Felsefesi

Örnek 11 Örnek 13

Felsefe yapmayı ide ile gerçeklik arasında ilişki kurmak Aydınlanma hareketiyle bilgi ve siyaset alanında Kilise-
olarak tanımlayan Marx, bu ilişkinin gerçeklikten hareketle nin etkisi hızla yok olmaya bağlamıştır. Artık aydınlanma insanı
kurulması gerektiğini savunur. Kendisinden önceki filozofların Tanrı’ya değil, kendi aklına güvenerek hayatın amacının doğal
ide ile gerçeklik arasındaki ilişkiyi ideden hareketle açıklamaya ahlak ve mutluluk olduğunu savunur.
çalıştıkları için çıkmaza girdiklerini ve dünyayı sadece yorum-
Parçadan hareketle Aydınlanma Dönemi ile ilgili
lamakla yetindiklerini dile getirir. Gerçekliğin maddi etkinlikler
aşağıdakilerden hangisi kesinlikle söylenebilir?
üzerine kurulu olduğunu kabul eden filozof; maddi etkinlikler-
den hareketle ide ile gerçeklik arasındaki ilişkiyi ele almıştır. A) Sanat, felsefe ve edebiyatta önemli eserler verilmiştir.
B) Kiliseler kapatılmıştır.
Paragrafta verilen bilgilere dayanarak Marx ile ilgili
C) Toplumsal olaylar bu dönem eserlerinde tartışılmıştır.
aşağıdakilerden hangisi doğrudur?
D) Aydın ve yazarlar sınıfı oluşmuştur.
A) Materyalizmi savunur. E) Laik bir dünya görüşü benimsenmiştir.
B) Materyalist ve İdealist filozofları eleştirir.
C) Gerçekliği, algılanma ile ilişkilendirir.
D) İdealist felsefe anlayışını benimser. Örnek 14
E) İde kavramını maddi nitelikleri açıklamak için kullanmıştır.
“Ne kadar özen gösterilse de bebekler dünyaya geldikle-
rinde çevrelerini saran, çeşitli ve sürekli biçimlerde etkileri altına
girdikleri cisimlerin zihinlerinde bıraktığı izlenimlerden kurtula-
mazlar. Işık ve renkler, sesler ve dokunulur nitelikler çocukla-
rın duyularını uyarma ve zihinlerine girmede etkindir fakat bir
çocuk yetişkin olana dek siyah ve beyaz dışında hiçbir şey
Örnek 12 görmeyeceği bir yere kapatılsa bir istiridye ya da ananasın ta-
dını hiç yemediğinden bilemeyeceği gibi kızıl ya da yeşil idelere
17. yüzyıl filozofları arasında yer alsa da ortaya de sahip olamaz.”
koyduğu insan ve toplum anlayışları ile Aydınlanma dö-
J. Locke
neminin başlatıcı düşünürü olarak kabul edilen filozof
aşağıdakilerden hangisidir? İnsan Zihni Üzerine Bir Deneme adlı kitabında söy-
A) Immanuel Kant lediği sözden hareketle Locke’un bilgi görüşü ile ilgili
B) Thomas Hobbes aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz?
C) John Locke A) Rasyonalizmin bilgi anlayışı hatalıdır.
D) René Descartes B) Çocuklarda doğuştan hiçbir ide bulunmaz.
E) Gottfried Leibniz C) İnsan zihninde duyularla algılanılmayan hiçbir şeyin
bilgisi yoktur.
D) Bazı ideler zihinde doğuştan bulunur.
E) Bilginin kaynağı deneyimlerdir.

ÖRNEK 1.A 2. E 3. B 4. E 5. D 6. C 7. C 8. B 9.A 10.A 11.A 12.C 13.E 14.D

Felsefe 10 11.Sınıf
1. 9.
TEST Konu Tarama Testi FASİKÜL

1. Hegel, her bir varlığın, kendi içinde bir şey olma potansi- 3.  Kant’a göre bir eylemin değerini belirleyen niyettir.
yeli taşıdığını savunur. Her varlığın olacağı şey için başka- Kişisel bir çıkarla yapılmayan eylemler, iyidir.
laşması yani kendi karşıtına dönüşmesi gerekir. Sonuçta  Bentham’a göre ahlaki eylemde, sonuç önemlidir.
yeni bir sentezle olabileceği şeye bu diyalektik sürecin so- Eylemin sonucu, bireyin kendisiyle birlikte çoğunlu-
nunda dönüşür. Örneğin bir elma çekirdeği aynı zamanda ğun faydasına yönelik ise o eylem, iyidir.
tohumdur, bu tohumda bir ağaç ve ağaçta bir elma olma
gücü vardır. Tohumdan yeniden meyvenin içinde tohum Buna göre aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşıla-
olma süreci bir döngüdür. Tohum, toprağa düştüğünde maz?
yeterli koşullar oluşursa filizlenir yani tohumluktan çıkar.
Tohum bedeni oluşturmaktadır ve bu beden, henüz yeni A) Her ikisi de “iyi” kavramının tanımını yapmışlardır.
tohumları içermez. Büyüme koşulları yerindeyse yeni bir B) Bentham, eylemin başlangıcı ile ilgilenmez.
sıçramayla çiçeklenmeye, ardından meyve vermeye ve C) Her iki düşünür de ahlak felsefesi görüşü ortaya koy-
dolayısıyla yeni tohumlar oluşturmaya başlar. muşlardır.
D) Kant, eylemin sonucu ile ilgilenmez.
Buna göre Hegel, varlığın geçirdiği oluş ve değişimi E) Her iki filozofun felsefesinde de ahlaki eylemin ilkesi
hangi yasa ile açıklar? aynıdır.

A) Materyalist Yasa
B) Döngüsel Yasa
C) Determinist Yasa
D) Diyalektik Yasa
E) Doğa Yasası

4. Hegel gerçek varlığı, ………….. kavramı ile açıklar. Sürekli


2. 19. yüzyılda Kant Felsefesi’nin etkisiyle oluşmuş bir felsefi
bir oluş ve bir değişme içinde olan bu kavram, dünyada
gelenektir. Fichte, Schelling ve Hegel’in felsefelerini içine
var olan her şeyin meydana getiricisidir. Temelinde diya-
alır. Bu filozoflar her ne kadar birbirlerinden farklı görüşler
lektik bir evrensel ilkeye göre gerçekleşen bu değişimin
ortaya koymuş olsalar da hepsini birleştiren nokta, Kant
amacı bu gerçek varlığın kendini tam olarak gerçekleştir-
felsefesini benimsemiş olmalarıdır. Bu düşünürlerin başlı-
ca amacı Kant Felsefesi’nin eksiklerini tamamlayarak sar- mesidir.

sılmaz bir felsefe sistemi oluşturmaktır. Hegel’in gerçek varlığı tanımlarken kullandığı kav-

Parçaya konu edilen 19. Yüzyıl Felsefi geleneğinin adı ramları göz önüne alırsak; paragraftaki boşluğa aşa-
ğıdaki kavramlardan hangisi getirilemez?
aşağıdakilerden hangisidir?

A) Rasyonalizm A) İde B) Geist C) Töz


B) Sensualizm D) Mutlak Akıl E) Tin
C) Kritisizm
D) Alman İdealizmi
E) Entüisyonizm

11.Sınıf 11 Felsefe
9. 1.
FASİKÜL Konu Tarama Testi TEST

5. 18- 19. Yüzyıl Felsefesi’ne “Aydınlanma Felsefesi” de de- 7. 18-19. Yüzyıl filozoflarından Fichte’ye göre felsefe yap-
nilmektedir. Aydınlanma kavramının tanımı birçok farklı manın iki yolu vardır. Bunlardan ilki nesneden hareketle
filozof tarafından yapılmış olsa da en çok öne çıkan tanım felsefe yapmaktır. İkinci yol ise özneden hareketle felsefe
Kant tarafından ileri sürülmüştür. Kant’a göre Aydınlanma, yapmaktır. Fichte, nesneden hareketle felsefe yapmanın
“insanın kendi suçu ile düşmüş olduğu bir ergin olmayış maddeden hareket ederek maddeyi bilen bilince ulaşma-
durumundan kurtulup, aklını kendisinin kullanmaya başla- ya çalışmak olduğunu söyler. Ona göre, maddeden hare-
masıdır”. ketle, onu bilen bir bilince ulaşmak mümkün değildir. Bu
nedenle ilk yol Fichte için bizi bir yere ulaştırmaz.
Buna göre “Aydınlanma” ile ilgili aşağıdakilerden
hangisi kesinlikle doğrudur? Aşağıdaki yargılardan hangisi Fichte’nin Felsefesi’ne
uygundur?
A) Siyasi otoritelerin izin verdiği sürece insanın kendi ak-
lını kullanmasıdır. A) Fichte her iki yolu da felsefesinde kullanır.
B) İnsanın kendi aklını kullanarak tüm otoritelerden ba- B) Filozof hangi yolu seçerse seçsin amacına ulaşabilir.
ğımsız hareket edebilmesidir. C) Nesneden hareketle felsefe yapanlar maddeyi bilen bi-
C) Aydınlanma kavramı üzerinde uzlaşılmış bir tanım yok- lince ulaşabilir.
tur. D) Fichte nesneden hareketle felsefe yapmayı tercih et-
D) İnsanın sadece bireysel kararlarında kendi aklını kul- miştir.
lanması; toplumsal kararlarda otoriteye bağlı kalması- E) Felsefe yapmanın en doğru yolu özneden hareketle
dır. felsefe yapmaktır.
E) Kant Aydınlanma döneminin ilk filozofudur.
8. Hume’a göre evrende varolan düzenin nedensellik ilkesi
ile açıklanması hatalıdır. Çünkü ona göre, her zaman aynı
nedenler aynı sonuçları meydana getirmez. Hatta bize zo-
runluluk olarak görünen bu neden sonuç ilişkisi, aslında
bir alışkanlıktan öte değildir. Hume bu durumu “Güneşin
6. Ona göre diyalektik süreç tüm gerçekliğin temelini oluştu- yarın doğmayacağı yargısı, yarın doğacağı yargısından
rur. Bu süreci düşünce ve olgusal gerçekliğe karşılık gelen daha az anlaşılabilir değildir ve bir çelişmeyi içine almaz”
diyalektiğin üçlü gelişim evreleri aracılığıyla açıklar. Bun- sözüyle açıklamıştır.
lar tez, anti tez ve sentezdir. Ona göre evren tarihi gibi, fel-
sefe tarihi de felsefi düşüncenin tarih içindeki gelişimi de Buna göre aşağıdakilerden hangisi Hume’un neden-
sellik ilkesi ile ilgili düşüncesine uygundur?
bu diyalektik evrelere dayanır. Kendi felsefesini, diyalektik
gelişimin son evresini simgeleyen “Kurgusal Felsefe” ola- A) Alışkanlıklardan ibarettir.
rak tanımlar. B) Evrende olup bitenleri açıklayan tek ilkedir.
C) Evrendeki zorunluluğun kanıtıdır.
Paragrafta konu edilen 18-19. Yüzyıl filozofu aşağıda-
D) Determinist bir yasadır.
kilerden hangisidir?
E) Evrenin işleyiş düzenidir.

A) Kant B) Hume C) Hegel

D) Rousseau E)Locke

TEST 1. D 2. D 3. E 4. C 5. B 6. C 7. E 8. A

Felsefe 12 11.Sınıf
2. 9.
TEST Konu Tarama Testi FASİKÜL

1. Hukukun kurallarını ve yasaların niteliğini, toplumun belir- 3. “İnsan özgür doğar oysa her yerde zincire vurulmuştur.”
lemesi gerektiğini savunan düşünüre göre hem kurumlar Jean Jacques Rousseau
hem de yasaların varlığı keyfi değildir; bunların varoluşu
ve etkileri için belli birtakım doğal koşulların bulunması ge- Rousseau’nun bu sözünden hareketle aşağıdakiler-
rektiğini ileri sürer. Yasaların ihlal edilmemesi için devletin den hangisi söylenebilir?
sahip olduğu güçlerinin; birbirlerini denetlemek amacıyla,
A) Doğa durumunda bile insan özgür değildir.
ayrılması gerektiğini savunur.
B) Tam bir özgür irade insanın doğası ile çelişir.
Paragrafta devlet anlayışı açıklanan düşünür aşağı- C) İnsan özgür bir varlık değildir.
dakilerden hangisidir? D) Devletin kurulması ile insanın özgürlüğü yok olmuştur.
E) Sözleşme ile insan daha eşit ve özgür kılınmıştır.
A) Rousseau B) Hume C) Machiavelli

D) Hobbes E) Montesquieu

4. Kant’a göre şartlar ne olursa olsun insan, her zaman doğ-


2. …………………………. için zihin, ilk doğduğu anda boş bir
ru olarak kabul edilebilecek ilkelere göre davranmalıdır.
levhadır. Doğuştan gelen hiçbir bilgi olmadığını savunan
Bu ilkelerin temelinde “iyi isteme” kavramı yer alır. Ona
filozofa göre, bütün bilgilerin kaynağı deneyimdir ve du-
göre “iyi isteme”, ahlak açısından değerli olan şeyin ko-
yusal yolla kazanılmıştır. Duyusal yolla edindiğimiz dene-
şulsuz biçimde yerine getirilmesidir. Kant; ahlakı ve iyiyi,
yimler sayesinde zihnimizde bazı idelerin oluştuğunu ileri
eylemlerin sonucuna göre değil onların arkasındaki ama-
sürer. Bu idelerin iki kaynağı vardır: Birincisi dış deneydir;
ca göre değerlendirir. Bentham ise eylemin sonucunu
beş duyuyla elde edilen deneyimleri içerir. Bu deneyim-
dikkate alarak; ahlakı fayda temelinde açıklamıştır. Ona
lerde insan edilgen durumdadır. İkincisi ise iç deneydir;
göre insan, doğası gereği acıdan kaçar ve hazza yönelir.
düşünme, kavrama bu tür deneyimleri içerir. Ona göre dış
Bu eylem; akılla bilinçli bir şekilde yapılırsa insana erdemli
deneyde insan edilgen bir konumdayken iç deneyde aktif
olma niteliği kazandırır. Acı karşısında hazzı, haz karşı-
bir konuma sahiptir.
sında acıyı ölçüp tartan biri; faydayı hangisinde daha çok

Paragrafta boş bırakılan yere aşağıdaki filozoflardan görürse ona yönelmelidir.

hangisi getirilmelidir? Kant ve Bentham aşağıdaki felsefi problemlerden

A) Johann Gottlieb Fichte hangisini tartışmıştır?

B) Gottfried Leibniz A) Bilginin Kaynağı Problemi


C) Immanuel Kant B) Varlığın Oluşu Problemi
D) George Wilhelm Friedrich Hegel C) Birey- Devlet İlişkisi Problemi
E) John Locke D) Ahlakın İlkesi Problemi
E) Ruhun Ölümsüzlüğü Problemi

11.Sınıf 13 Felsefe
9. 2.
FASİKÜL Konu Kavrama Testi TEST

5. Reinhold, Kant Felsefesi’nin etkisinin yayılmasını sağla- 7. Rasyonalizm göre bilgi, sonradan oluşan deneyimler-
yan 18. yüzyıl düşünürüdür. Reinhord, Kant’ın ahlâk anla- le değil doğuştan gelen aklın ilkeleriyle gerçekleşir. Bu
yışını benimsemesine rağmen Kant’ın Felsefesi’nde eksik nedenle doğru bilginin kaynağını akıl olarak kabul eder.
olduğunu düşündüğü yanları tamamlamaya çalışmıştır. Buna karşılık Empirizm ise, bilginin doğuştan değil son-
Bunu yapmakla Reinhold, yeni öğretinin ilk geliştiricisi radan deneyimler aracılığıyla oluştuğunu belirtir. İnsanın
olmuştur. Onun açtığı bu yoldan Fichte, Schelling, Hegel duyu organları vasıtasıyla kendi zihninin dışında bulunan
gibi filozoflar devam edecektir. dış dünyadan birtakım izlenimleri deneyimlediğini ve bu
izlenimlerden oluşan fikirleri zihninde tasarlayarak bilgi
Buna göre Reinhold ile ilgili aşağıdakilerden hangisi-
edindiğini savunur.
ne ulaşılamaz?
Buna göre Rasyonalizm ve Empirizmde ortak olan an-
A) Alman idealizminin başlatıcısıdır.
layış aşağıdakilerden hangisi olabilir?
B) Aydınlanma düşüncesinden etkilenmiştir.
C) Kendinden sonraki felsefi düşünceler üzerinde etkili A) Genel- geçer bir bilgiye ulaşmak mümkündür.
olmuştur. B) Bilginin sınırı, aklın sınırıdır.
D) Kant Felsefesi’ni eleştiren ilk ve tek filozoftur. C) İnsan zihni boş bir levhadır.
E) Kant’ın felsefe sisteminde hatalar olduğunu kabul eder. D) Duyulara açık olmayan hiçbir şeyin bilgisine ulaşıla-
maz.
E) Bilgiyi öğrenme diye bir yoktur; hatırlama vardır.

6. Orta Çağ’ın din temelli kültürünün çözülmesi Rönesans


ile başlamış; 17. Yüzyıl Felsefe Sistemlerinde Rönesan-
sın başlattığı bu hareket güçlü bir anlatım kazanmıştır. 18.
yüzyılda ise bu süreç, hayatın tüm alanlarında etkili olmuş;
tüm otoritelere karşı bir başkaldırıya dönüşmüştür.

Buna göre Aydınlanma Düşüncesi ile ilgili aşağıdaki


yargılardan hangisine ulaşılamaz?

A) Aydınlanma Düşüncesi özgün bir düşünce sistemi or-


taya koyamamıştır.
B) Kiliseden bağımsız bir dünya görüşü oluşmuştur.
C) Otoritelere karşı insanı merkeze alan bir anlayış ortaya
koymuştur.
D) Hem bilim hem de felsefe ve sanatta etkisi görülmüş-
tür.
E) Kendisinden önceki dönemlerdeki çalışmaların birikimi
ile oluşmuştur.

TEST 1. E 2. E 3. D 4. D 5. D 6. A 7. A

Felsefe 14 11.Sınıf
3. 9.
TEST Öğreten Pratik Test FASİKÜL

1. Voltaire’e göre akıl, insan doğasının özüdür; tarih de ak- 3. Hegel “Gerçek bütünün kendisidir.” ve “Ne akla uygun ise,
lın kendisini açma ve geliştirmesinin sürecidir. Yalnız, akıl o gerçektir ve ne gerçek ise, o akla uygundur.” sözleriyle;
baştan beri gelişmesinde birtakım engeller ile karşılaş- felsefesinin temelinde olan düşünceyi ortaya koymuş ol-
mıştır. İşte tarih, aklın bu engeller ile savaşmasının, bunla- maktadır. Ona göre, tüm şeyler tek bir özden diyalektik bir
rı yenme ve aşmasının, bunlara rağmen ilerleyip arınması- yasaya göre oluşur. Bu özü “tin” olarak dile getiren Hegel;
nın öyküsüdür. Bu ölçü ile tarihe yaklaşan Voltaire, içinde her şeyin, kendinde bir şey olma potansiyeli aşıdığını ileri
bulunduğu çağı akılla aydınlanmanın klasik çağı sayar. Bu sürer. Bu bir diyalektik süreçtir. Bu süreçte şey, önce ken-
dönem, ona göre, göklere çıkarılan Antik Çağ’dan da çok dine yabancılaşır, sonra yeni bir sentezle olabileceği şeye
üstündür. dönüşür.

Buna göre aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz? Paragrafta verilen bilgiler ele alındığında, Hegel’in
hangi felsefi probleme bir yanıt arayışında olduğunu
A) Bazı çağlarda akıl arka planda kalmıştır.
söyleyebiliriz?
B) İnsanı insan yapan akla sahip olmasıdır.
C) Aydınlanma döneminde tüm çağlardan daha ileri geliş- A) Ahlakın İlkeleri Problemi
meler görülmüştür. B) Varlığın Oluşu Problemi
D) Tarih insan aklının potansiyelini gerçekleştirme süreci- C) Bilimsel Yöntem Problemi
dir. D) Birey- Devlet İlişkisi Problemi
E) Felsefe tarihinde en önemli dönem Antik Çağ’dır. E) Bilginin Kaynağı Problemi

4. Kant’ın pratik buyruk olarak dile getirdiği; eylemde bulu-


1. Faydacılık (Utilitarizm) için, en doğru ahlaki eylem, faydası
nurken, kendimizi de başkasını da eğilimlerimizi ve çıkar-
en yüksek olan eylemdir. Filozoflar tarafından fayda birçok
larımızı gerçekleştirmek için bir araç olarak görmemeyi;
farklı şekilde yorumlanmış olsa da genellikle mutluluk ile
başkasına yaptığımızı insan olmanın bilinciyle ve onun
ilişkilendirilir. Faydacılık anlayışında; en iyi, ahlaki davra-
için yapmamızı bize buyuran buyruktur.
nış en çok sayıda insana en büyük mutluluğu sağlayacak
eylem olarak formüle edilir. Bu görüşe karşı çıkan filo- Kant’ın dile getirdiği bu pratik buyruk aşağıdakilerden
zoflar, mutluluk ya da haz kavramının merkeze alınarak hangisinde doğru verilmiştir?
eylemde bulunulmasının ahlaki bir boyutunun olmadığını
A) “Öyle eylemde bulun ki, bazı zamanlarda, kendine ve
savunmuşlardır. Çünkü ahlaki eylem ancak insanın, ey-
başkasına sırf araç olarak değil, aynı zamanda amaç
lemde bulunurken kendi çıkarına göre değil; evrensel bir
olarak da muamele edilsin”
ilkeye göre hareket etmesi ile mümkündür.
B) “Öyle eylemde bulun ki, her defasında, kendine ve
Yukarıda verilen bilgilerden hareketle aşağıdakiler- başkasına sırf araç olarak değil, aynı zamanda amaç
den hangisinde faydacılık akımının temsilcisi ile bu olarak da muamele edilsin”
akımı eleştiren filozof sırasıyla doğru olarak verilmiş- C) “Öyle eylemde bulun ki, her defasında, başkasına sırf
tir? araç olarak değil, aynı zamanda amaç olarak da mua-
mele edilsin”
A) Berkeley- Kant D) “Öyle eylemde bulun ki, her defasında, kendine sırf
B) Hume- Mill araç olarak değil, aynı zamanda amaç olarak da mua-
C) Bentham- Kant mele edilsin”
D) Hume- Kant E) “Öyle eylemde bulun ki, her defasında, kendine ve
E) Bentham- Mill başkasına sırf araç olarak muamele edilsin”

11.Sınıf 15 Felsefe
9. 3.
FASİKÜL Öğreten Pratik Test TEST

5. Hume’a göre, tek tek olayların deneyimlenmesi sonucun- 7. “Bundan başka çağımızın bir doğuş ve yeni bir döneme
da ortaya çıkan sonuçların, diğer başka olaylara genellen- geçiş çağı olduğunu görmek zor değildir. Tin, şimdiye de-
mesi problemli bir durumdur. O, bu problemin veya bu sa- ğin içinde var olduğu ve imgelediği dünya ile bozuşmuştur
nının temelinin ne olduğunu araştırır. İnsan zihninin sürekli ve onu geçmişe gömme düşüncesini taşımaktadır. Artık
deneyimlediği olayları, her seferinde aynı sonucun ortaya kendi öz dönüşümünün emeği içindedir. Hiç kuşkusuz o
çıkacağını düşünmeye yatkın bir hali vardır. Bunun nedeni hiçbir zaman dinginlikte değildir; tersine her zaman ilerle-
Hume’a göre alışkanlıktan başka bir şey değildir. Böyle- yen devinimi kavramıştır.”
ce Hume, bütün doğa biliminin temelini alışkanlık kavramı Georg Wilhelm Friedrich Hegel
üzerine oturtmuştur.
Hegel’in Tinin Görüngübilimi adlı eserinden alınan bu
Hume’un “alışkanlık” olarak adlandırdığı aşağıdaki- parçadan hareketle “tin” ile ilgili aşağıdakilerden han-
lerden hangisidir? gisi söylenemez?

A) Töz A) Devinim halindedir.


B) Madde B) Kendine yabancılaşmıştır.
C) Nedensellik İlkesi C) Durağandır.
D) Ruh D) Sürekli değişim halindedir.
E) İde E) Oluş içindedir.

6.  Locke’a göre, insan zihninin doğuştan ilkeleri yoktur;


duyu algılarından sonra düşünce ve algı oluşmaya
8. “Benim yerime düşünen bir kitabım, vicdanımın yerini tu-
başlar. Bu nedenle insan zihni boş beyaz bir kâğıt gibidir,
tan bir din adamım, perhizim ile ilgilenerek sağlığım için
sadece deney ve gözlemleri alma yeteneğine sahiptir.
karar veren bir doktorum oldu mu zahmete katlanmama
 Hume’a göre akıl, kavrama yetisidir, fakat bilgi farklı
hiç gerek kalmaz artık. Para harcayabildiğim sürece düşü-
bir şeydir. Hiçbir bilgi eğer beklenti, sonuç ve amaç
nüp düşünmemem de pek o kadar önemli değildir bu sıkıcı
ile ilişkili değilse bizi eyleme yöneltemez. Akıl bize
ve yorucu işten başkaları beni kurtaracaktır”
sadece yön gösterir, mutluluk ve üzüntüye yol aça-
bilecek olası durumları ortaya koyabilir. Immanuel Kant

Kant bu sözüyle aşağıdakilerden hangisini eleştir-


Locke ve Hume’un felsefelerinde ortak olan anlayış
mez?
aşağıdakilerden hangisidir?
A) İnsanın otoritelerden bağımsız hareket etmemesini
A) Hakikate ulaşmada deneyim yetersiz kalır.
B) İnsanın kendi hayatı ile ilgili kararları kendisinin alma-
B) Genel geçer bir bilgiye ulaşmak mümkün değildir.
masını
C) Bazı bilgilerimiz doğuştan gelir.
C) İnsanın kendi aklını kullanmamasını
D) Doğru bilginin kaynağı akıl değildir.
D) İnsanın kolay olanı seçmesini
E) Algılanmayan bir nesnenin var olduğunu söyleyeme-
E) İnsanın özgür iradesine göre eylemde bulunmasını
yiz.

TEST 1. E 2. C 3. B 4. B 5. C 6. D 7. C 8. B

Felsefe 16 11.Sınıf
4. ÜNİTE:
18. YÜZYIL - 19. YÜZYIL FELSEFESİ

11.SINIF
FELSEFE

10. FASİKÜL:
18. YÜZYIL -19. YÜZYIL FİLOZOFLARININ
FELSEFİ GÖRÜŞLERİNİN ANALİZİ

KAZANIMLAR
µ 18.Yüzyıl – 19, Yüzyıl Felsefesi hakkında bilgi verir.
µ Felsefi düşünce ortamının 18. – 19. Yüzyıl arasındaki karakteristik özellikleri anlatılır.
µ 18.Yüzyıl 19. Yüzyıl Felsefesi son dönem filozoflarının görüşlerine yer verilir.
µ Örnek metinler üzerinden 18.Yüzyıl – 19. Yüzyıl Felsefesi filozoflarının görüşleri analiz edilir.
µ 18.Yüzyıl – 19, Yüzyıl Felsefesinde ortaya çıkan Nihilizm ve benzeri bazı görüşler ifade edilir.
10.
FASİKÜL 18. Yüzyıl -19. Yüzyıl Filozoflarnın Felsefi Görüşlerinin Analizi

🗿 Johann Gottlieb Fichte (1762- 1814) 🗿 Schelling


Johann Gottlieb Fichte, Friedrich Wilhelm Joseph
1762 yılında Saksonya ile Schelling 1775 yılında Le-
Silezya arasında bulunan onberg’te bir rahibin oğlu
Oberlausitz bölgesinin bir olarak dünyaya geldi. Fel-
köyündeki fakir bir doku- sefe ve ilâhiyat eğitimi
macının oğlu olarak dün- aldı. Öğreniminin son za-
yaya gelmiştir. Çocukluğu manlarında Fichte’nin Bi-
kısıtlı koşullar içinde geç- lim Teorisi adlı eserini oku-
miş; babasının dokuma muş ve Fichte Felsefesi’nin
tezgahında çalışmış, kaz etkisinde kalmıştır. Daha
çobanlığı yapmıştır. Fichte sonra Jena Üniversitesi’n-
9 yaşındayken köyün yakınındaki çiftlik sahibi olan bir ba- de profesör olan Schelling, 1854 yılında hayatını kaybetti.
ron tarafından eğitimi üstlenilmiştir. Böylece Fichte, Alman- Schelling Felsefesi’nin temel amacı, özne - nesne, sonlu -
ya’nın çok tanınmış bir lisesi olan Schulpforta’ya girdi. Daha sonsuz, zorunluluk - özgürlük, varlık - birlik gibi her tür ikili
sonra Jena ve Leipzig Üniversitelerindeki ilâhiyat öğrenimi- kavrayışı ortadan kaldıracak bir özdeşlik felsefesi kurmak-
ni tamamladı. 1814 yılında hayatını kaybetti. Johann Gott- tır. Schelling, temelde farklı olan ya da farklı olduğu varsa-
lieb Fichte, Kant sonrası Alman Felsefesi’nin önde gelen yılan dünyaları uzlaştırmaya çabalamıştır. Bu nedenle varlı-
filozoflarındandır. Kant’ın eleştirel felsefesini bütünlüklü ve ğı düalist ögelerle anlatan tüm düşünce sistemlerine karşı
sistematik bir idealist metafiziğe dönüştürmeye çalışmıştır. çıkmıştır ve bunları özdeşlik düşüncesi ile aşmaya çalış-
mıştır.
Örnek 1

Kant Felsefesi’nin derinlemesine ele alan Fichte, “insanın


asıl özünün ahlâkî olduğu” düşüncesini temele almıştır. Ona
göre insanın ahlaki bir varlık olması, insanın özgür bir varlık
olması anlamına gelmektedir. Alman İdealizminin başlatıcısı
olarak kabul edilen Fichte’nin Schelling ve Hegel Felsefesini
etkilediği kabul edilir. Fichte’ye göre insan kendini ancak ken-
disi gibi olmayan bir şeyle bilebilir. Bu nedenle insanın kendi Not: Alman idealistlerinden Fichte ve Schelling
karşısına doğayı koyduğunu ileri süren Fichte, bunun sonu- çalışmaları her ne kadar Kant felsefesinden
cunda insanın doğada var olan zorunluluğun kendisinde olma- etkilenmiş olsa da vardıkları nokta da Kant
dığını fark ettiğini savunur. Böylece insan özgürlüğünün farkına felsefesi ile çelişmektedir. Çünkü Kant bir
varmış olur. Kendisi ile kendisi gibi olmayanı birlikte düşünen sistem kurmaya çalışmamıştır. Onun amacı
insan, aynı zamanda kendini eyleyen bir varlık olarak da tanım- eleştirmek, kritik yapmaktır. Ancak Alman
lamış olur. idealizmi eleştiri yapmayı sadece sistematik
bir felsefe için hazırlayıcı olarak kabul eder.
Buna göre aşağıdaki yargılardan hangisi Fichte’nin Bu nedenle Alaman İdealistleri son noktada
düşüncesine uygun değildir? Kant Felsefesi’nden ayrı düşmektedir.
A) Doğa ve insan birbirinden farklıdır.
B) İnsan otonom bir varlıktır.
C) Doğa neden sonuç ilişkisine bağlıdır.
D) İnsan her zaman kendini tanıma çabasında olmuştur.
E) İnsan davranışları determinizm ile açıklanabilir.

Felsefe 2 11.Sınıf
10.
18. Yüzyıl -19. Yüzyıl Filozoflarnın Felsefi Görüşlerinin Analizi FASİKÜL

İnsan Görüşü
Örnek 2
Nietzsche’yi felsefi tarihinde bu kadar önemli kılan
neydi? Birçok kesin kendi penceresinden bakarak bu
Schelling Felsefesi’nin temel amacı, özne-nesne, sonlu-
soruya farklı cevaplar verebilir fakat Nietzsche’nin bütün
sonsuz, zorunluluk-özgürlük, varlık-birlik gibi her tür ikili kav-
felsefesi içerisinde ‘‘insan’’ problemi her zaman karşımıza
rayışı ortadan kaldıracak bir özdeşlik felsefesi kurmaktır. Bu
çıkmaktadır. “İnsan bir iptir ki, hayvan ile Üst insan arasın-
temelde farklı olan ya da farklı olduğu varsayılan dünyaları
da gerilmiştir – uçurum üstünde bir ip.” Nietzsche insan
uzlaştırmaya çabalamıştır. Bu nedenle varlığı düalist öğelerle
serüveninin bir yolculuk halinde olduğunu düşünür. Bu
anlatan tüm düşünce sistemlerine karşı çıkmıştır ve bunları öz-
yolculuk içerisinde insan bir köprü pozisyonundadır yani
deşlik düşüncesi ile aşmaya çalışmıştır.
arada bir varlıktır. Güdüleri bakımından hayvana yakın
Buna göre Schelling ile ilgili aşağıdakilerden han- ama bunları aşma bakımından üstinsana yakındır. İnsana
gisi doğrudur? ilişkin Nietzsche’nin söylediği şeyler, insanın içinde bulun-
duğu durumu aydınlatmak olacaktır. Nietzsche her şeyden
A) Descartes’ın düalist töz anlayışına karşı çıkmıştır.
önce çağında bir insan problemi görür. Ona göre çağının
B) Locke’un varlık anlayışını reddeder.
insanı, daha iyi hale getirebilmek uğruna iğdiş edilmiş bir
C) Düalist bir varlık anlayışı ortaya koyar.
insandır. Çağın insanı içinde bulunduğu yüzyılda kriz
D) Fichte’nin varlık felsefesini eleştirir.
içerisindedir. Bu kriz, değer ve anlam krizidir. Krizle bera-
E) Monist varlık anlayışlarını reddeder.
ber insanın kayboluşu söz konusudur. Nietzsche’ye göre:
Avrupa düşünce ve kültür yapısının çöküşü, insanın da bu
çağda kayboluşunun göstergesidir. İnsanın çöküşü ve
kayboluşu, Sokrates’le beraber başlayan Klasik Yunan

🗿 Nietzsch
düşüncesindeki akıl merkezli düşüncenin sürekli referans
olarak gösterilmesi ile alakalıdır. Yunan düşünce (akıl
merkezli düşünce) duygu yönünün zamanla yok olması
olarak on dokuzuncu yüzyılda evrimleşmiştir. Böylece
insan, sadece akıl varlığı olarak görülmekte ve değerlen-
dirmelerini de akıl üzerinden yapmaktadır. Nitekim Hristiyan
anlayışı da bu durumdan etkilenmiştir. Hristiyanlık anlayı-
şı insanın bütün gerçekliğini görmezden gelerek onun
hayattaki tek amacının öte dünyaya hizmet etmek olduğu-
nu belirtir, İnsanın bu durumdan kurtuluşun kaynağı nedir?
Nietzsche’nin bu soruya cevabı, insana dair yaptığı üçlü
ayrıma denk düşer. Bunlar: sürü insanı, özgür insan, üs-
tinsandır.

Değer Anlayışı

Nietzsche’ye göre, yaşamın özü değer koymaktır.


“Değer koyarak yaratıyoruz dünyayı” Toplumlar yaşam içe-
risinde değerler üretirler ve bu değerlere uygun yaşamaya
çalışırlar. Ahlak, en önemli değer yargısıdır. Ahlak, top-
lumsal kurallardır. Ahlak kuralları, toplumların uyması için
onların önlerine sunulmuş reçetelerdir, normlardır.
Nietzsche, ahlaki belirlemelerin ne olduğunu gösterme
girişimine girer. Bunu kendine ödev olarak görmektedir.

11.Sınıf 3 Felsefe
10.
FASİKÜL 18. Yüzyıl -19. Yüzyıl Filozoflarnın Felsefi Görüşlerinin Analizi

“Gerçek dünya, şu an için ulaşılmaz, ama bilgeye, dindara, nitelendirilir. Sürü moraldışı insanları kendisine benzetmek,
erdemliye (“tövbe edene günahkâra”) vaat edilmiştir.” Ahlaki onların etkili olmasını önlemek, onları zararsız duruma
belirlemeler, Hristiyanlıkta karşımıza çıkar. Hristiyan ahlak getirmek ister, yapamayınca da onlara ‘kötü insan’ der.
anlayışının insanı tedavi edeceğinin belirtilmesi karşısında Sürü insanı herkesin kendisi gibi olmasını istemektedir.
Nietzsche, ahlakın tamamen bozulduğunu söyler. Hristiyan Kendisi gibi olmak istemeyeni yok etme girişimine girer.
ahlak anlayışı köle ahlakıdır. Hristiyan ahlak anlayışı, ha- ancak kendi yolunu arayan insan sürüden ayrılabilir ve
kikat anlayışı ile doğrudan bağlantılıdır. Ancak ahlaklı özgür olabilir.
eylemler gösterebilen insan hakikate ulaşabilir. Nietzsche’ye Birden çok değer ve ahlak anlayışının olduğu her
göre hakikat anlam ve değer problemi oluşturur. Önceden yerde, bu anlayışlar, zamanla değerini yitirirler. İşte tam
yaratılan hakikat anlayışı putlardır. Bu putları çekiçle yı- da bu noktada özgür irade ortaya çıkar. Nietzsche, insanı
kabilen insan özgür insandır. Özgürlüğe ulaşabilmek için kuşatmış değerlerin ve belirlemelerin ötesine geçebilecek
önceden hakikat olarak gösterilen bütün şeyler yeniden insana özgür insan demektedir. İnsan, değerleri yeniden
ele alınmalıdır. “Bütün Tanrılar ölmüştür. Şimdi istiyoruz ki değerlendirip yorumlayarak kendi yolunu çizebilen insandır.
üst insan yaşasın”. Bu bağlamda Nietzsche “Tanrı öldü” Özgür insan her türlü değer yargılarından sıyrılıp yeniden
diyerek geleneksel Hristiyan hakikat anlayışının parçalan- bir arayışa girme girişimidir. Bu da nihilizmi doğurur.
dığını gösterir. Şimdi ise yapılması gereken değerlerin Nihilizm, değer, anlam ve isteklerin kökten reddedilişidir.
yeniden değerlendirilmesi olacaktır. Ahlak değerlerinin bir Avrupa kültür tarihi kökten bir değişime girmelidir. Bu
eleştirisine zorunluyuz; değerlerin kendilerinin değeri ön- değişim, özgür insanın kendi yolunu çizmesi anlamına da
celikle sorgulanmalı. Bu değerler insanı sıradanlaştırır ve gelebilir. Özgür insan bir süre sonra nihilizm ile karşılaşır
sürü insanı haline getirir. Sürü insanı olmaktan kurtulmak ve kendine yeni bir yol çizer. Özgür insan sürü insandan
için geleneksel Tanrı inancının ortadan kalkması gereklidir. kurtulmuş ama aynı zamanda bir boşluğa düşmüştür.
Kendi benliği dışında toplumsal normlarla hareket eden İnsanın, düştüğü bu boşluktan kendine yeni bir anlam
insan, sürüden kopmayan insandır. arayışı ile çıkması üstinsana ulaşmasıdır.
Sürü insanı, Nietzsche’nin içinde bulunduğu yüzyıl
insanı için yaygın olarak belirttiği kavramdır. Sürü insanı
günlük dilde “kötü insan” denilen, ahlak kurallarına saygı Üst İnsan
göstermeyen insan ya da yığın insanı değildir. Sürü insa-
nı, moralli insandır. Sürü insanının herhangi bir amacı Ben size Üst İnsan’ı öğretiyorum. İnsan, aşılması
yoktur. Sürü insanı belirsizlik içerisindedir. Belirlenimler gereken bir şeydir, onu aşmak için ne yaptınız? diye sorar.
dışarıdaki uyarıcılar tarafından verilmektedir. Sürü insanı Bu soru aynı zamanda özgür insanın sıçramayı gerçek-
başına gelen durumlara karşısından nasıl davranacağını leştirdiği noktadır. İnsanın sahip olduğu potansiyel, üstin-
bilmemektedir. san ile ortaya çıkar. Her türlü belirlenimlerden kurtulan
insan, sıçramayı gerçekleştirerek özgür insan olabilir. Ancak
özgür olan insan üstinsan olur. Özgür insan kendini yeni-
den değerlendirerek, olması gereken insana dönüşür. Bu
Sürü İnsanı insan, aynı zamanda gücü elinde bulundurandır. Bütünüyle
Nietzsche’nin modern insan olarak belirttiği, sürü in- kendi benliğini kazanmış insan, gücü elinde bulundurur
sanın kendisidir. Modern insan sadece insana olan ben- ve bu insanın ayakta kalması doğaldır. Nietzsche’ye göre
zetmelerden hareket eder. Bütün iyilik ve kötülük birer evrendeki her canlı varlık her şeyden önce kendi enerji-
benzetmedir. Onlar açıkça konuşmazlar yalnızca ima sini göstermek ister ve bu nedenle yaşamın bizatihi ken-
ederler. İyi ve kötü kavramları, değer yargılarıdır. Bu yar- disi bir güç istemidir. Gücü elinde tutmak doğal bir istek-
gılar sürü insanının ahlak anlayışının en önemli kavram- tir. Bu nedenle her insan gücü elinde tutmak ister.
larıdır. Sürü insanı, ahlaki eylemlerin belirlediği şekliyle
yaşamını sürdüren insandır. Aksi halde ahlaksız olarak

Felsefe 4 11.Sınıf
10.
18. Yüzyıl -19. Yüzyıl Filozoflarnın Felsefi Görüşlerinin Analizi FASİKÜL

Kalbimizde yalnızca üstinsan var. Bence önemli tek


Örnek 4
şey bu İnsan bütün zincirlerini kırmıştır. Kendi gücünü
eline almıştır. Güçlü olmak aynı zamanda kendini farkına
varmaktır. Kendini farkına varan insan ise üstinsan olmuş- Nietzsche’nin “güç istenci” anlayışı oldukça farklı şekil-
tur. Üstinsan kendi kendisi olmuş insandır. Bir bütün lerde yorumlanmış hatta bu yorumların bazıları onu suçlayacak
olarak, bütün özelliklerini ortaya koyabilmiş insan üstin- bir noktaya dahi ulaşmıştır. “Güç istenci”nin, insanın diğer in-
sandır. Bütün her şeyi kendisi görüp kendisi değerlendir- sanlar üzerinde egemenlik kurma isteği olarak yorumlanışına
mektedir. Üstinsan bütün kavramların ötesinde hatta iyinin karşı Nietzsche’nin çağdaş yorumcularından Deleuze, kav-
ve kötünün dahi ötesinde olan insandır. rama açıklık getirmek amacıyla şunları söyler: “İstencin gücü
istemesi, gücü bir erek olarak arzulaması ve ardı sıra gitmesi
demek olmadığı gibi, gücün, istencin dürtüsü olması demek
de değil. Gücün iradesi özünde yaratıcı ve donandırıcıdır: Bir
şeye iç geçirmez, aramaz, arzulamaz ve özellikle de gücü ar-
zulamaz. Verir: Güç, istençte ‘verici erdem’ olarak vardır; is-
tenç, güç vasıtasıyla bizzat anlam ve değer donatıcıdır.”

Buna göre “güç istenci” için aşağıdakilerden han-


gisi söylenebilir?

A) İnsanın ihtiyaçları tarafından belirlenir.


B) İnsanın yeni değerler oluşturabilmesini sağlar.
C) İnsanların birbirleriyle mücadelesinin ürünüdür.
D) Zaman içerisinde egemenlik kurar.
E) İnsanların mutluluğunu amaçlar.

Örnek 3 2020 AYT

Nietzsche’ye göre üç tip insan vardır. Bunlardan biri,


insanları ve onların geleceğini seven insan; üst insandır. Üst 🗿 Berkeley
insan yeni başarılar, yeni değerler ortaya koyan insandır. Böy- Küçük yaşta felsefe ve din
lece toplumda eleştirilmeden kabul edilen tüm kuralları yıkan bilimleri eğitimi almaya
üst insan; insanlığın geleceğine de yön verir. başlayan İskoç yazar Ber-
keley, arka arkaya yayınla-
Buna göre “üst insan” ile ilgili aşağıdakilerden
mış olduğu eserlerle dü-
hangisi söylenebilir?
şünce dünyasına giriş
A) Üst insan, yaşamını morale göre düzenler. yapar. Berkeley’i felsefe
B) Üst insan, yaşama anlam kazandırır. tarihine bu kadar önemli

C) Üst insan, değer yargılarına göre eylemde bulunur. kılan ve düşüncelerini


kendinden sonraki dö-
D) Üst insan, otoritelere bağlıdır.
nemlere dahi referans re-
E) Üst insan, geçmişi eleştirmekle yetinir.
ferans kılan düşünce Locke gibi bizim doğrudan ve aracısız
olarak algıladığımız her şeyin zihnimizde bulunan idelerden
başkası değildir düşüncesini en uç noktaya taşıyarak var
olanları sadece zihinle algılanmış olmaya bağlaması ola-
caktır.

11.Sınıf 5 Felsefe
10.
FASİKÜL 18. Yüzyıl -19. Yüzyıl Filozoflarnın Felsefi Görüşlerinin Analizi

Ona göre zihnimizde doğuştan gelen ideler bulun- Örnek 5


mamaktadır. Zihinde bulunan idelerin algılanmış deneyim-
ler olduğunu söyler. Zihnimizde binlerce ide vardır ve bu
idelerin varlığı hakkında konuşabilmek için onları dene- Berkeley’e göre maddi bir evren anlayışı kabul edi-
yimlemek gerekir. Veya ideleri en uç noktaya taşıyarak lemez. Ona göre dış dünya ve nesnelerin gerçek nitelikleri
onları anlamış olmak gerekir. Berkeley evrende sadece diye nitelendirilen şeylerin hepsi deneyden türetilmiş ideler
tek bir özün var olduğunu belirtir ve bu özün dış dünyada ve bunların arasındaki bağlantılardır. Bu nedenle nesnelerin
bulunun herhangi bir madde olmasından ziyade, zihin veya bilincimiz dışında bağımsız bir varlıkları olduğunu kabul et-
düşünce olduğu görüşünü savunmuştur. İlk Çağ düşünce- menin bir çelişki olduğunu savunan Berkeley, dış dünyadaki
sindeki arkhe arayışıyla beraber dış dünyaya indirgenen nesnelerin varoluşlarını ne kadar düşünmeye çalışır-
madde anlayışı karşında duran Berkeley, dış dünya da sak çalışalım, sonuçta vardığımız noktanın hep kendi
bulunan maddelerin özü oluşturmadığını savunur. idelerimiz olduğunu ileri sürer. Bu nedenle ona göre,
…………………………………………………..
Berkeley bütün ampirist geleneğin birleştiği gibi bilgi-
lerimizin deneyimlerden geldiğini fakat deneyimleyerek Parçada boş bırakılan yere aşağıdaki yargılardan
ortaya çıkan bilgilerin algılayabilmek için onu harmanlayan hangisinin getirilmesi uygun olur?
zihne veya düşünceye ihtiyacımız olduğunu düşünür. Bu
A) Varlık, ruh ve maddeden ibarettir.
sayede var olan bilgiler zihin aracılığıyla algılanmış ola-
caklardır. Benim dışımda var olanlar ben algılayamıyorsam B) Varolmak algılanmak demektir.
yok mudur? Sorusu karşısında ise Berkeley benim algıla- C) Varlık, mutlak akıldan başka bir şey değildir.
yamadığım şeyler noktasında o şeyleri algısına sahip bir D) Varlık, insan bilincinden bağımsızdır.
Tanrı anlayışıyla karşımıza çıkar. Berkeley Tanrı’nın varlı- E) Varlık, kendinden başka hiçbir şeye ihtiyaç duymayan
ğına inanır ve bizim yetmediğimiz yerde benizim algılayı-
tözdür.
şımın ötesinde bir algılayan olarak Tanrı’yı gösterir. Berkeley
göre Tanrı bizi sadece algılayabilelim diye yaratmadı. Tanrı
aynı zamanda bizim bütün algılarımızın yaratıcısı ve on-
ların nedenidir. Berkeley için Tanrı ezeli ebedi ve her
şeyin mutlak nedenidir. Algılanmayan şeyler hakkında da Örnek 6
konuşan Berkeley Tanrı’nın insan zihnine bütün algıları
yerleştirdiği fakat insann algılayamadığı şeyler noktasında Berkeley’e göre, insanın doğrudan ve aracısız olarak al-
Tanrı’yı suçlamaması çünkü algılarımız bize hata yaptırmaz gıladığı her şey kendi zihnindeki idelerdir. Doğuştan hiçbir bil-
hatamız algılarımıza karşı yaptığımız yorumlardır demektr- ginin bulunmadığını düşünen Berkeley, tüm idelerimizin algısal
dir. deneyim sonucu oluştuğunu savunur. Ona göre bilgi duyular
aracılığıyla sahip olduğumuz idelerden türemiştir.

Paragraftan hareketle Berkeley’in bilgi anlayışı ile


ilgili aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

A) Locke’un bilgi anlayışı ile benzerlikler vardır.


B) Doğuştan bilgi anlayışını eleştirir.
C) Rasyonalist bir bilgi anlayışı ileri sürer.
D) Emprizme yakın bir bilgi anlayışı ileri sürer.
E) Descartes’in bilgi anlayışını eleştirir.

Felsefe 6 11.Sınıf
10.
18. Yüzyıl -19. Yüzyıl Filozoflarnın Felsefi Görüşlerinin Analizi FASİKÜL

🗿 La Mettrie 🗿 Auguste Comte


Fransız Aydınlanma Dü- En önemli toplum bilimcidir.
şünürlerinden biri olan La Toplum üzerine yaptığı çalış-
Metrie’ye göre evrende malarla bilinir. Toplumun na-
bütün varlıkların ondan sıl ilerlemesi gerektiğini sor-
meydana geldiği tek töz gular. Toplumsal yaşamın
vardır, bu töz ise madde- ilerlemesinin bilimsel ilerle-
dir. Evrendeki varlıklar melerle mümkün olacağını
mekanik, yer değiştirme düşünür. bilim toplumların
ve hareketin nedensel et- ilerlemesinde önemli bir
kileriyle oluşur. La Metrie araçtır. Bilimsel ilerlemeler
insanı da makine gibi ta- toplumları yeni bir anlam arayışı içine sokar. Bu arayış so-
savvur eder. Ve “makine nucunda da yeni bilgiler ortaya çıkar. Bu bilgiler orguların
insan” kavramını kullanır. bilgileridir. Olgular arasındaki ilişki ancak deney ve gözle-
Onu ruhsal hayatıyla bir- me tabi tutularak tutarlı olabilir demiştir. Bu düşünce Agus-
likte duğanın bir parçası te Comte’nin öncülüğünü yaptığı pozitivizm akımını doğu-
olarak görür. Varlığı mekanik bir hareketlilikle açıkladığı için rur. A.Comte’den bu yana “metafizik” nitelemesi insanlığın
mekanik maddeci yani materyalist olarak bilinir. geride bıraktığı bir aşamayla ilgili, gerçekliğini yitirmiş, yeri-
ni pozitif bilimlere bırakmış bir bilgi türünü çağrıştırır. Poziti-
vizm terimini ilk kullanan kişi, Sosyolog Saint Simon’dur. Bu
anlayışı geliştirip sistemleştiren kişi ise Sosyolog Auguste
S. Simon Comte’tur.
Örnek 7

La Mettrie’ye göre insanlar ve hayvanlar yaylar kümesin-


den oluşan birer makineydi. Ancak insan, hayvana göre daha
karmaşık bir makineydi ve aralarında eğer bir fark varsa bu fark
yayların yerleriyle ilgili olabilirdi. Dolayısıyla La Mettrie için ruh
da tüm makinenin ana yayı gibi ele alabileceğimiz bir hareket Not: Comte’a göre insanlık tarihinin üç aşamalı

ilkesi veya bedenin duyarlı bir maddi kısmından ibaretti. Bu sis- gelişiminde her aşama bir öncekine göre

temin diğer tüm kısımları da sadece beynin bir çeşit işleviydi. daha ileri ve gelişmiştir. İnsanlık başlangıçta
açıklamaların doğa ötesi göçlere göre ya-
La Mettrie’nin bu görüşlerinden aşağıdaki yargıla- pıldığı dinsel bir aşamadır. İzleyen metafizik
rın hangisine ulaşılabilir? aşamada açıklamalar gene olgulardan uzak
bazı kavramlara dayandırılır. Üçüncü aşa-
A) Beden ile ruh insan varoluşunun farklı görünümleridir.
mada ise, insanlar doğru bilginin gerektirdiği
C) Ruh, tek gerçeklik olan maddeye indirgenerek açıklanabi-
gibi, açıklamak istedikleri olguları gene bu
lir. olgulardan elde ettikleri verilere dayandırmayı
C) Hayvanlardan farklı olarak insanın özü, ölümsüz ruhudur. öğrenirler; işte bu sonuncusu pozitivizmin
D) İnsan, farklı niteliklere sahip iki tözden; madde ve ruhtan hüküm sürdüğü pozitif aşamadır. Comte bu
oluşur. süreci bir insanın çocukluktan yetişkinliği

E) Bedeni harekete geçiren ruh, tinsel yaşam ilkesidir. geçiş aşamalarına benzetir.

2019 TYT

11.Sınıf 7 Felsefe
10.
FASİKÜL 18. Yüzyıl -19. Yüzyıl Filozoflarnın Felsefi Görüşlerinin Analizi

Aristoteles ve Aziz Augustinos’un görüşlerindeki gibi ideal-


Örnek 8
ler üzerine yapılamayacağını iddia etmiştir. İnsanı ahlaki
olarak yüceltmeyi hedefleyen bir devlet teorisi eksik ve ye-
Pozitivizmin kurucusu Auguste Comte’a göre, felse- tersiz kalacaktı. Ona göre insan; doğası gereği bencil, çı-
fenin amacı toplum olayları incelemek ve topluma yön ver- karcı, kendini düşünen, ihtiraslı, mal mülk biriktirmeyi, ra-
mektir. Toplumsal fenomenler de doğa bilimlerinde olduğu kiplerini alt etmeyi isteyen bir varlıktır. Machiavelli, insanı
gibi deney ve gözlem ile incelenmeli ve buna göre toplumsal böyle tanımladıktan sonra siyasetin (politika) temel amacını
yasalar oluşturulmalıdır. 20. Yüzyılda oluşan Viyana Çevresi, kişisel ihtiras, çıkar olarak gördü. Siyaset de temelde bu
metafiziği reddeden mantıkçı pozitivizm anlayışını ileri sür- farklı çıkarların uzlaştırılmasıydı. Yani farklı sınıf, toplumsal
müşlerdir. Onlara göre felsefenin amacı gereksiz ve cevabı grup, aile ve diğer yapılar kendi çıkarlarını sağlamak için
olmayan sorunlara eğilmek değildir. Felsefenin amacı, bir mücadele verecek ve bu noktada hedeflerinden maksimum
bilim gibi sadece deney ile kanıtlanabilecek olay ve olguları sonuç almayı umacaktır. Siyaset; testiyi kırmadan sonuca
ele almak, açıklamaktır. ulaşmayı, farklı çıkarları uzlaştırmayı sağlayacaktır.

Paragraftan hareketle aşağıdakilerden hangisine


ulaşılabilir? 🗿 Arthur Schopenhaur
A) Mantıkçı Pozitivizm, Pozitivizm temelde aynı düşünceden Schopenhauer için felsefe
hareket ederler. tarihinin en açık sözlü filozo-
B) İki akım da felsefe ile bilim arasında keskin bir ayrım yap- fu tabirini kullanmak çokta
mıştır. absürt olmayacaktır. Çünkü
C) Mantıkçı Pozitivizm akımı, pozitivizm akımının bir eleştirisi- Schopenhauer her konuda
dir. düşüncelerini net bir biçimde
D) Pozitivizm, metafizik ögeleri felsefenin konusu içine alır- ifade etmektedir. Hegel’in
ken, Mantıkçı pozitivizm akımı metafiziği tamamen redde- gerçekliğin rasyonel olduğu-
der. na düşüncesini akıldışı ola-
E) Pozitivizm ve Mantıkçı Pozitivizm taban tabana zıt iki felse- rak tamımlar. Schopenhauer
fi anlayıştır. görünenlerin arkasında ayrı bir gerçeklik olduğunu ve bu
gerçekliğin belli aşamalarla ortaya çıktığını belirtir. Kimi za-
man çeşitli içgüdü sayesinde bu gerçekliğin farkına varabi-

🗿 Niccolo Machiavelli (1469 - 1521) liriz. Evrensel bir iradeye karşılık kimi hayvani durumları-
mızda bu gerçekliğin ortaya çıkmasını sağlar.
Modern anlamıyla siyaset te- İnsan yaşamı Schopenhauer için ıstıraplarla doludur.
orisinin mimarı Machiavel- Eskiçağdan beri gelmiş olan amacının mutluluk olduğu
li’dir. Machiavelli (Makyavel) düşüncesini eleştirir. İnsanın nihai amacının mutluluk de-
Floransalı bir İtalyan’dı. İtal- ğil de, en az mutsuz olduğu durumun mutluluk olarak
ya, o dönemde şehir devlet- görülmesi gerektiğini söyler. İnsan hayatındaki en temel
lerine bölünmüştü. Floransa kavram acıdır. Acı yaşamın her alanındadır. İnsan sürek-
şehrini de Medici ailesi yöne- li acı duyar. Acı insanın en nihai duygusudur. Acı karşı-
tiyordu. İtalyan şehirleri sık sındaki insan durumunu sadece mutluluk olarak adlandı-
sık Fransa, İspanya tarafın- rabiliriz. Bu şekilde düşüncesini ifade eden Schopenhauer,
dan tehdit ediliyor ve işgale aynı zamanda felsefe düşüncesindeki en karamsar düşü-
uğruyordu. İtalya’da istikrarsız bir siyasi yapı vardı. Ayrıca nür olarak bilinir. Schopenhauer genel olarak yaşamın
papalık kurumu sürekli ihtirasları ile ülke yönetimine karışıp anlamlı olup olmamasını sorgulama çabası içerisine girer.
işleri daha da içinden çıkılmaz hâle getiriyordu. Machiavelli İnsan, hayatı için bir anlma arayışı içerisine girmesi saç-
gerçekçi (realist) bir siyaset kuramcısıydı. Siyasetin Platon, madır.

Felsefe 8 11.Sınıf
10.
18. Yüzyıl -19. Yüzyıl Filozoflarnın Felsefi Görüşlerinin Analizi FASİKÜL

Hristiyan ahlak anlayışının da iyi olmalısın çünkü Mill’i hep ileriye taşımıştır. Mill üzerinde en etkili düşünür
hayatının anlamı budur savını da eleştiren Schopenhauer, olarak Bentham’ı söyleyebiliriz. Faydacı ahlak anlayışı hak-
dönemin siyasal anlayışının da insanın anlam arayışına kında düşüncelerini ifade ederken Mill öncelikle kendinden
çanak tuttuğunu belirtir. Deneysel dünyada bir anla veya önceki düşünürlerin faydacı ahlak anlayışı üzerine söyle-
hakikat arayışı diye bir şey yoktur diyerek libertanyalist bir diklerini eleştirecek başlamıştır. Faydacı ahlak anlayışını
bakış açısıyla insan yaşamını yorumlar. açıklarken temelde iki metottan hareket eder. ahlak felsefe-
si içerisinde Platon’dan beri gelen en yüksek iyinin yerini
belirlemek ve en yüksek iyinin doğasını açıklamak. Bu iki
Örnek 9
metot Mill düşüncesini en iyi ifade eder. özellikle en yüksek
iyi olarak belirtilen şeyin ne olduğu araştırmasına girer ve
Schopenhauer’e göre içinde yaşadığımız dünya anlamlı
buradan da insana en çok fayda getiren şeyin insan için en
bir dünya değildir. Bu nedenle felsefeye ve filozofa düşen iş,
iyi olduğu sonucuna ulaşarak ahlaktaki en yüksek iyi olan
dünyayı anlam bakımından yorumlamak değildir; Filozofun gö-
şeyin faydacı anlayış olduğunu belirtir. Çünkü fayda insana
revi, bu anlamsız dünya içinde insanoğluna bir şekilde yolunu
en iyi mutluluğu getirir. İnsan doğası gereği de fayda ilişkisi
buldurtmaktır. İçinde anlam bulunmayan dünyanın bütünüyle
çerçevesinde eylemde bulunan bir varlıktır. Mutlu olmak
kötü olduğunu savunan Schopenhauer, varolmamanın varol-
için eylemlerin fayda ilişkisi içermesine bakılmalıdır. Mill’in
maya göre daha iyi olduğunu ileri sürer. Bu anlayışıyla filozof,
penceresinden bakarsak bir şey ya fayda sağlar ya da za-
karamsar bir dünya görüşünü temele alan bir felsefe ortaya
rar sağlar, fayda sağlaması insanın yaşamı en iyi şekilde
koymuştur.
devam ettirmesi ve mutlu olması anlamına gelmektedir.
Buna göre Schopenhauer ile ilgili aşağıdakilerden Fayda sağlanmaması ise kötü olanı temsil eder. Mill ayrıca
hangisi söylenebilir? insanın doğal olarak egoist bir varlık olduğunu da söyler.
Yararcı görüş düşüncene göre insanın doğal olarak egoist
A) Pesimist bir felsefi anlayışı benimsemiştir.
ilgilere sahip olduğunu belirterek hareket noktası olarak
B) Bilgi anlayışında nihilisttir. egoist ilkeler, ifade eder. İnsanın doğal duruma karşı baş-
C) İnsanın eylemlerinin sonucunun eylemin değerine bir kat- kaları karşısındaki ki ilk tutumu, doğal egoizme bağlıdır.
kısının olmadığını savunur.
D) İdealist bir varlık anlayışı ileri sürmüştür.
E) Genel- geçer bir bilgiye ulaşılamayacağını savunur.
Örnek 10
🗿 John Stuart Mill (1806 - 1873)
1806 – 1873 yılları ara- John Stuart Mill ……………………..eserinde bir vatan-
sında yaşayan İngiliz fi- daş olarak insanın özgürlükleri üzerinde durmuş ve bu özgür-
lozof John Stuart Mill, lüklerin genişletilmesi konusunda bugün vatandaşlar olarak
soylu bir yapıda olmasa bizlerin de yaralandığı hakların kazanılmasına katkı sağlamıştır.
bile İngiltere’nin entelek- Bu özelliği onu Siyaset felsefesinin büyük düşünürleri arasına
tüelleri arasında yer alır. girmesini sağlamıştır.
Bu durum özellikle seç-
Yukarıdaki paragrafta boş bırakılan yere aşağıda-
kin eğitim sınıfı olarak
kilerden hangisi gelmelidir?
kabul edilen entelektüel-
lerle beraber düşüncele- A) Faydacılık
rinin gelişimi anlamında B) Din Üzerine Üç Deneme
önemlidir. Özellikle dö- C) Özgürlük Üzerine
nemin önde gelen fikir insanlarıyla beraber tartışmaları D) Utilitarizm
E) Kadınların Köleleştirilmesi

11.Sınıf 9 Felsefe
10.
FASİKÜL 18. Yüzyıl -19. Yüzyıl Filozoflarnın Felsefi Görüşlerinin Analizi

🗿 Diderot (1713-1784) yapısını matematiksel ifadelerle de anlaşılamayacağını dile


getirir. Doğa sürekli kendini yeniler ve bu yenileme insanın
Fransız Aydınlanma fel-
yaşamına yetmeyecek kadar çok ötededir. Bu yüzden
sefesi düşünürü olan Di-
insan hiçbir zaman doğanın yaratıcılığını bilemez. Doğa
derot, görüşleriyle döne-
kendi kendine bir güçtür ve başka hiçbir şeye ihtiyacı
min önde gelen
yoktur. Diderot doğaya yüklediği misyon bakımından pan-
düşünürlerinden biri ol-
teist düşünceye yakındır.
muştur. Özellikle Aydın-
Diderot’un üzerine tartıştığı bir diğer konu ise metafi-
lanma Felsefesinin öne-
zik ve etik düşüncedir. Metafizik düşünce de maddeci
mini anlatan editörlüğünü
anlayışı takip ederken etik düşünce anlamında ise idea-
de yaptığı Ansiklopedik
listtir. Etik düşüncenin insanda doğuştan varolduğu fikrini
çalışmalarıyla tanınır.
eleştiren Diderot, doğal ahlak yasasının insanın doğasın-
Aydınlanma felsefesinin
dan kaynaklandığını belirtir. Özellikle ahlak anlayışını
tanıtımını yapan yaklaşık
maddeye indirgeyenleri eleştirerek ahlakın insan doğasın-
35 ciltlik ansiklopedik çalışmalarda Diderot ismi ne sıkça
dan olan doğal ahlakın değişmez bir yapısı olduğunu
rastlarız. Ansiklopedi çalışmaları dönemin bilimsel ve felse-
söyler.
fi bilgilerini halka yaymak anlamında önemlidir. Bir dönem
rasyonel çalışmalarda bulunan Diderot, daha sonra metafi-
zik çalışmalarda bulunmuş ve bunu da ansiklopedilerde
dile getirmiştir. Fakat klişe karşıtı olarak bilinir. Klişenin me-
tafizik ifadelerine sert eleştirilerde bulunur.
Örnek 11
Toplumsal ve dini konularda klişenin toplumu yanlış
yönlendirdiğini düşünür. Toplumsal düşünce yapıyı her
kişinin kendi aklını kullanması konusunda uyarılarda bu- Diderot ve D’Alembert’in birlikte kaleme aldıkları Ansik-
lunmuştur. Dinsel olarak dönemsel olarak birbirinden lopedi eseri, kendinden önceki aynı türden yapıtlardan içerik
farklı düşünceler sergilemiştir. bakımından farklılık gösterir. Bu eseri diğerlerinden ayıran
nokta, bilginin, insanoğlu için olduğu ve insanı sadece bilginin
Diderot, yaşamının belli bölümünde semavi dinlerin
erdemli ve mutlu kılacağı düşüncesinin ileri sürülmesidir. Ayrıca
tarihin belli döneminde başladıklarını günü gelince ise yok
eserde geleneksel, dinsel ve metafizik bilgi anlayışlarına karşıt
olacaklarını düşünmekteydi. Ayrıca bu dinlerin kendinden
bir tutumun benimsenmesi Aydınlanma düşüncesinin izlerini
olmayanı dışladığını ve kendine göre bir tanrı anlayışı
oluşturduğunu düşünerek eleştirmiştir. Bunun karşısında taşıdığının en önemli göstergesidir.
ise doğal dini savunmuş ve doğan dinin tanrı ile insan
Buna göre pasajda sözü edilen Ansiklopedi ile il-
arasında olduğunu söylemiştir. Doğal din insanın içinde
gili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
doğuştan vardır. Eylemlerinde insan semavi dinlerdeki gibi
dinin gerektiği için iyi olana başvurmaz, aksine iyi olan A) Akılcı düşünceyi temele alır.
insanın zaten içerisinde olandır. Doğan dinin gereği olan B) Ahlaki ilkelerin ölçütü ile ilgili tartışmayı içerir.
iyi olan eylemde bulunulmalıdır. Fakat Diderot son döne- C) Aydınlanma dönemi eserlerindendir.
minde ise giderek iki dini anlayıştan da kopmuştur. Dinlerin
D) Otoritelere bağlılığı konu edinir.
insanları tutsaklaştırdığını ve bu tutsaklıktan kurtulmanın
E) Bilginin, bu dünya için olduğunu anlatır.
insanı özgürleştirdiğini düşünür. bunun koşulu da doğaya
yönelmektir. Diderot doğa insanın bütünlüğünü ifade eder
üzerinden Panteist bir yaklaşımı benimser.
Diderot, doğaya önemli bir misyon yükler doğanın

ÖRNEK 1.E 2. A 3. C 4. C 5. B 6. C 7. B 8. A 9. A 10. C 11. D

Felsefe 10 11.Sınıf
1. 10.
TEST Konu Tarama Testi FASİKÜL

1. Fichte’ye göre insan kendini ancak kendisi gibi olmayan 3. Aşağıdakilerden hangisi 18- 19. Yüzyıl Felsefesi’nde
bir şeyle bilebilir. Bu nedenle insanın kendi karşısına do- ön plana çıkan problemler arasında değildir?
ğayı koyduğunu ileri süren Fichte, bunun sonucunda insa-
A) Bilginin Kaynağı Problemi
nın doğada var olan zorunluluğun kendisinde olmadığını
B) Varlığın Oluşu Problemi
fark ettiğini savunur. Böylece insan özgürlüğünün farkına
C) Birey-Devlet İlişkisi Problemi
varmış olur. Kendisi ile kendisi gibi olmayanı birlikte düşü-
D) İrade Özgürlüğü Problemi
nen insan, aynı zamanda kendini eyleyen bir varlık olarak
E) Ahlakın İlkesi Problemi
da tanımlamış olur.

Buna göre aşağıdaki yargılardan hangisi Fichte’nin


düşüncesine uygun değildir?

A) Doğa ve insan birbirinden farklıdır.


B) İnsan otonom bir varlıktır.
C) Doğa neden sonuç ilişkisine bağlıdır.
D) İnsan her zaman kendini tanıma çabasında olmuştur.
E) İnsan davranışları determinizm ile açıklanabilir.

4. 18-19. Yüzyıl Felsefesi, 15. yüzyılla başlayan bir süre-


cin birçok alanda sonuçlarının yaşandığı dönemi işaret
etmektedir. Bilim, teknik, sanat ve felsefede birçok ürün
2. Schelling Felsefesi’nin temel amacı, özne-nesne, sonlu- ortaya konmuş ve toplumsal yapıda dönüşümler yaşan-
sonsuz, zorunluluk-özgürlük, varlık-birlik gibi her tür ikili mıştır. Bilim ve teknik alanındaki gelişmeler yeni bir eko-
kavrayışı ortadan kaldıracak bir özdeşlik felsefesi kurmak- nomik sistemi ortaya çıkarmıştır. Bu yeni sistem; yeni bir
tır. Bu temelde farklı olan ya da farklı olduğu varsayılan kültürel yaşantıya yol açmış, yönetim biçimlerini etkilemiş
dünyaları uzlaştırmaya çabalamıştır. Bu nedenle varlığı ve değişime zorlamıştır. Sistemle birlikte insanların istek
düalist öğelerle anlatan tüm düşünce sistemlerine karşı ve ihtiyaçları da değişmiştir.
çıkmıştır ve bunları özdeşlik düşüncesi ile aşmaya çalış-
Buna göre 18-19. Yüzyıl Felsefesi ile ilgili aşağıdaki-
mıştır.
lerden hangisi söylenebilir?
Buna göre Schelling ile ilgili aşağıdakilerden hangisi
A) Bu dönem felsefesi toplumsal değişimlerden bağımsız-
doğrudur?
dır.
A) Descartes’ın düalist töz anlayışına karşı çıkmıştır. B) Kendisinden önceki dönemin felsefi anlayışından etki-
B) Locke’un Varlık Anlayışı’nı reddeder. lenmiştir.
C) Düalist bir Varlık Anlayışı ortaya koyar. C) Skolastik düşüncenin etkisi hakimdir.
D) Fichte’nin Varlık Felsefesi’ni eleştirir. D) Sadece bilimsel çalışmalara önem verilmiştir.
E) Monist Varlık Anlayışları’nı reddeder. E) Özgün bir felsefi sistem geliştirilememiştir.

11.Sınıf 11 Felsefe
10. 1.
FASİKÜL Konu Tarama Testi TEST

5. Berkeley’e göre dış dünya ve nesnelerin gerçek nitelikleri 7. Fransız Aydınlanmacı filozof La Mettrie düalist varlık gö-
dediğimiz bütün şeyler, deneyden türemiş olan ideler ve rüşüne ve tinsel töz anlayışına karşı çıkar. Ona göre düa-
bunların arasındaki bağlantılara geri götürülebilir. Nes- list ya da tinsel bir töz anlayışına sahip olan filozofların en
nelerin bilincimiz dışında bağımsız bir varlıkları olduğunu büyük hatası, hiçbir şekilde bilimsel ve empirik verilerden
kabul etmek bir çelişmedir. Çünkü böyle bir kabul objelerin hareket etmemeleridir. Aslında varolan her şeyin en niha-
tasarımlanmadan, düşünülmeden de var olduklarını ileri yetinde maddeye dayandığını savunan Mettrie için, kendi-
sürmek demektir. Dışarıdaki objelerin varoluşlarını düşün- mizle ve dış dünya ile ilgili tüm bilgimiz duyumlar sonucun-
meye ne kadar uğraşırsak uğraşalım, incelediğimiz hep da oluşur.
kendi idelerimizdir.
Parçada verilen bilgiden hareketle aşağıdakilerden
Berkeley’in Varlık Anlayışı ile ilgili aşağıdakilerden hangisi, Mattrie’nin eleştirdiği filozoflar arasında yer
hangisi yanlıştır? alamaz?

A) Dış dünya biz olmasak da vardır. A) Hegel


B) Realist varlık anlayışı hatalıdır. B) Spinoza
C) İnsan zihninden bağımsız bir gerçeklik düşünülemez. C) Locke
D) Var olmak algılanmış olmak demektir. D) Berkeley
E) Varlık idelerimizden ibarettir. E) Descartes

8. Niccolò Machiavelli’nin devlet anlayışına göre yönetimde


olanlar, devletin çıkarına olan durumlarda her türlü ara-
cı kullanma özgürlüğüne sahiptir. Bu devlet anlayışında
yönetenler ile bireylerin hak ve özgürlükleri karşı karşıya
geldiğinde devletin çıkarı bireyin çıkarından daha önde
geldiği için bireyin hak ve özgürlükleri kısıtlanabilir; hat-
ta yok sayılabilir. Bu problemin farkında olan Rousseau,
yönetenler tarafından hak ve özgürlüklerin kısıtlanmasının
ya da yok sayılmasının önüne geçmek için bireylerin hak
6. Felsefe Tarihi incelendiğinde, her dönemde felsefenin top-
ve özgürlüklerini her türlü koşul ve durumda ön planda tu-
lumsal olayların etkisi altında olduğu görülür.18- 19. yüzyıl
tan bir devlet anlayışı ileri sürmüştür.
Felsefesi de hem kendisinden önceki dönemde hem de
kendi döneminde gerçekleşen toplumsal olaylardan etki- Buna göre aşağıdaki yargılardan hangisi Rousse-
lenmiştir. au’nun düşüncesine uymaz?

Aşağıdakilerden hangisi 18- 19. Yüzyıl Felsefesi’ni et- A) Toplumun faydası için bireyin faydası göz ardı edile-
kileyen olaylar arasında yer almaz? mez.
B) Demokrasi, en iyi yönetim biçimidir.
A) Fransız İhtilali
C) Bireyin hak ve özgürlükleri toplumun çıkarı kadar
B) Skolastik Düşünce
önemlidir.
C) Rönesans Düşüncesi
D) Devletin devamı için her şeyin yapılması mübahtır.
D) Reform Hareketleri
E) Toplum düzenini sağlamak yönetenlerin görevidir.
E) Sanayi Devrimi

TEST 1. E 2. A 3. D 4. B 5. A 6. B 7. C 8. D

Felsefe 12 11.Sınıf
2. 10.
TEST Konu Tarama Testi FASİKÜL

1. Berkeley’e göre uzay yoktur; büyüklük, şekil durum gibi 3. 19. yüzyıl filozoflarından John Stuart Mill’in ahlak felefe-
genel nitelikler de yoktur; her şeyden önce de filozofların sinin temelinde “fayda” kavramı yer alır. Ona göre tüm
“madde” adını verdikleri, şimdiye kadar kimsenin görme- eylemlerimizin ilkesi “fayda”dır. Bu anlayışa göre, iyi olan
diği, yalnızca soyut niteliklerin bir araya getirilmesiyle kur- faydalı, yararlı olandır. Mill’e göre insanın davranışlarının
gulanan “genel nesne” de yoktur. Nesnelerin bütün maddî değerli olup olmaması “haz” ve “acı” kavramlarına bağ-
nitelikleri, ancak birtakım ilintilerdir. Bunları biz kendimiz lıdır. İnsan hazzı elde etmek isterken; acıdan da kaçar.
nesneye düşüncede ekleriz. Buna göre, duyumun gerçek- Bentham için de insana faydalı olan acıdan uzak durma-
ten içinde bulunanlar, ses, tat, sıcaklık, renk gibi nitelikler- sıdır. O, bunu insanın mutlu olabilmesi için bir ölçüt olarak
dir. Ona göre biz nesneleri belli bir “büyüklükte”, “uzaklık- görür.
ta”, belli bir “şekilde” duyumlamayız.
Buna göre aşağıdaki yargılardan hangisi Mill’in ahlaki
Buna göre Berkeley’in Varlık Anlayışı ile ilgili aşağıda- eylem düşüncesi ile çelişir?
kilerden hangisi yanlıştır?
A) Ahlaki eylemin ölçütü faydadır.
A) Materyalist varlık anlayışını eleştirir. B) Ahlaki eylemin ilkesine, eylemin olası sonucu ölçüt ola-
B) İnsan zihninden bağımsız bir gerçekliği kabul etmez. rak alınamaz.
C) Nihilist bir varlık anlayışını benimser. C) Ahlaki eylemler insan yaşamında yararlı olan eylemler-
D) Var olmayı duyumsanmış olmak, olarak tanımlar. dir.
E) Realizmi reddeder. D) Sadece zarardan kaçınan eylemlerin ahlaklılığından
söz edilebilir.
E) Ahlaki eylemin ilkesi acıdan uzak durmaktır.

4. Berkeley’e göre maddi bir evren anlayışı kabul edilemez.


Ona göre dış dünya ve nesnelerin gerçek nitelikleri diye
nitelendirilen şeylerin hepsi deneyden türetilmiş ideler ve
bunların arasındaki bağlantılardır. Bu nedenle nesnelerin
2. George Berkeley’e göre, gözlemlenmeyen, duyumlanma-
bilincimiz dışında bağımsız bir varlıkları olduğunu kabul
yan şeyler var olmaya da son verir. Bir şeyin varolması için
etmenin bir çelişki olduğunu savunan Berkeley, dış dün-
duyumlanması gerekir. Berkeley için, bir insan tarafından
yadaki nesnelerin varoluşlarını ne kadar düşünmeye ça-
duyumlanmayan, algılanmayan hiçbir şeyin var olduğunu
lışırsak çalışalım, sonuçta vardığımız noktanın hep ken-
söyleyemeyiz. O halde Berkeley’e göre, evinizin kapısını
di idelerimiz olduğunu ileri sürer. Bu nedenle ona göre,
kapadığınız andan itibaren, evinizdeki hiçbir eşyanın hala
…………………………………………………..
orda olduğundan emin olamazsınız.
Parçada boş bırakılan yere aşağıdaki yargılardan
Berkeley’in ileri sürdüğü felsefi görüşün adı aşağıda-
hangisinin getirilmesi uygun olur?
kilerden hangisinde doğru verilmiştir?
A) Varlık, ruh ve maddeden ibarettir.
A) Akılcılık
B) Varolmak algılanmak demektir.
B) Deneycilik
C) Varlık, mutlak akıldan başka bir şey değildir.
C) Duyumculuk
D) Varlık, insan bilincinden bağımsızdır.
D) Eleştirelcilik
E) Varlık, kendinden başka hiçbir şeye ihtiyaç duymayan
E) Sezgicilik
tözdür.

11.Sınıf 13 Felsefe
10. 2.
FASİKÜL Konu Kavrama Testi TEST

5. Auguste Comte’a göre, bilgi insanlık tarihi boyunca üç 7. Auguste Comte’a göre bilimsel bilginin anlamı, doğa ya-
aşamadan geçmiştir. Bunlar, “teolojik”, “metafizik” ve salarını takip ederek muhtemel olayları önceden tahmin
“pozitivist” dönemlerdir. Teolojik dönem; nesnelerin canlı edebilmektir. O, “Bilmek, önceden görebilmek içindir”
kabul edildiği fetişizm aşaması, daha sonra her tanrının anlayışından hareketle, bilimsel bilginin bu anlamının kav-
farklı bir hâkimiyet alanının olduğu çoktanrıcılık anlayışı ve ranıp bilimsel bilginin amacının önünde engel olabilecek
en son da tektanrıcılık anlayışından oluşur. Bu dönemde bütün “teolojik” ve “metafizik” öğeleri bilimsel bilgiden
her şey doğa üstü güçlerle açıklanmaya çalışılır. Metafizik uzaklaştırmak gerektiğini savunur. Bu görüşüyle Comte
dönemde varlığın sistemli, geniş kapsamlı bir açıklaması “modern pozitivizm” akımının amacını ortaya koyan ilk fi-
yapılmaya çalışılır. Pozitivizm döneminde ise; bilgi, dini ve lozof olarak kabul edilir.
metafizik bütün ögelerden arınmış; akıl ve deney temelin-
Buna göre aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz?
de ortaya konulmuştur.
A) Comte Pozitivist bir varlık anlayışını benimsemiştir.
Buna göre bilginin üç aşamasına verilebilecek örnek-
B) Pozitivist varlık anlayışı, tinsel varlık anlayışına daya-
ler sırasıyla aşağıdakilerden hangisinde doğru veril-
nır.
miştir?
C) Modern Pozitivizm akımının kurucusudur.
A) Patristik Düşünce- Empirizm- Fenomenoloji D) Öndeyide bulunma bilimsel bilginin en önemli özelliği-
B) Skolastik Düşünce-Rasyonalizm- Fenomenoloji dir.
C) Skolastik Düşünce- Rasyonalizm-Pozitivizm E) Bilimsel bilgiyi ruh, Tanrı gibi kavramlardan arındırmak
D) Patristik Düşünce-Kritisizm- Rasyonalizm gereklidir.
E) Patristik Düşünce-Empirizm- Pozitivizm

6. Diderot ve D’Alembert’in birlikte kaleme aldıkları Ansik-


lopedi eseri, kendinden önceki aynı türden yapıtlardan 8. Berkeley’ e göre, insanın doğrudan ve aracısız olarak al-
içerik bakımından farklılık gösterir. Bu eseri diğerlerinden gıladığı her şey kendi zihnindeki idelerdir. Doğuştan hiçbir
ayıran nokta, bilginin, insanoğlu için olduğu ve insanı sa- bilginin bulunmadığını düşünen Berkeley, tüm idelerimizin
dece bilginin erdemli ve mutlu kılacağı düşüncesinin ileri algısal deneyim sonucu oluştuğunu savunur. Ona göre
sürülmesidir. Ayrıca eserde geleneksel, dinsel ve meta- bilgi duyular aracılığıyla sahip olduğumuz idelerden türe-
fizik bilgi anlayışlarına karşıt bir tutumun benimsenmesi miştir.
Aydınlanma Düşüncesi’nin izlerini taşıdığının en önemli
Paragraftan hareketle Berkeley’in Bilgi Anlayışı ile il-
göstergesidir.
gili aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
Buna göre pasajda sözü edilen Ansiklopedi ile ilgili
A) Locke’un bilgi anlayışı ile benzerlikler vardır.
aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
B) Doğuştan bilgi anlayışını eleştirir.
A) Akılcı düşünceyi temele alır. C) Rasyonalist bir bilgi anlayışı ileri sürer.
B) Ahlaki ilkelerin ölçütü ile ilgili tartışmayı içerir. D) Emprizme yakın bir bilgi anlayışı ileri sürer.
C) Aydınlanma dönemi eserlerindendir. E) Descartes’in bilgi anlayışını eleştirir.
D) Otoritelere bağlılığı konu edinir.
E) Bilginin, bu dünya için olduğunu anlatır.

TEST 1. C 2. C 3. B 4. B 5. C 6. D 7. B 8. C

Felsefe 14 11.Sınıf
3. 10.
TEST Öğreten Pratik Test FASİKÜL

1. Nietzsche’ye göre tarihe bakıldığında ahlakın ilkeleri hep 3. Nietzsche’ye göre insanlık tarihine bakıldığında üç tip de-
gücü elinde bulunduranlar tarafından belirlenmiş; tüm in- ğerlendirme tarzı görülmektedir. Nietzsche bu değerlen-
sanların bu ilkelere göre eylemesi beklenmiştir. Çoğun- dirmeleri yapan üç tip insandan söz eder. Bunlar; “sürü
luğun bu beklentiye uyduğunu dile getiren Nietzsche, bu insan”, “özgür insan” ve “üst insandır”. Sürü insanı için, in-
durumun üç nedeni olduğunu ileri sürer. Birincisi sıradan san ile ilgili her şeyin değerlendirilmesi kendisinden önce
insanın, güçlü ve bağımsız kişilere tabi olma istemesi; yapılmıştır. Kişinin tek yapacağı, bunlara göre yaşamak,
ikincisi, acı çeken ve mutsuz olan insanların mutlu insan- yapıp ettiklerini bu değer yargılarına göre ayarlamaktır.
lara tabi olma isteği; üçüncüsü ise sıradan insanın kural Özgür insan, içinde yetiştiği ve yaşadığı sürüden kopmuş,
dışında kalan insanlara tabi olma istemesidir. kendi yolunu arıyan, insanla ilgili şeyleri, insanın her şeyini
kendi gözleriyle görmek isteyen insandır. Üst insan (trajik
Nietzsche’nin görüşünden hareketle, insanların kendi
insan), varlığı olduğu gibi kavrayan insandır. Özgür insa-
oluşturmadıkları ahlaki kurallara uymasını aşağıdaki
nın genel değer yargılarından kopuşunu yaşamış ve kendi
yargılardan hangisi ile açıklayamayız?
değer ilklerini oluşturmuş insandır.
A) Özgürlük insanın doğasına özgü bir özellik değildir.
Buna göre aşağıdaki özelliklerden hangisi üst insanın
B) İnsan kendinde olmayan özelliği taşıyan kişiye karşı
davranışlarına uygundur?
tabi olma isteği duyar.
C) Mutsuz biri için mutlu olanı takip etmek bir çözüm ola- A) Toplumdaki genel kabulleri eleştirecek cesarete sahip
rak görülebilir. olmaması.
D) İnsan çoğunlukla kendinden güçlü olana itiraz etmek B) Hayatı ile ilgili her şeye kendi özgür iradesi ile karar
istemez. vermesi.
E) Genel kuralların dışında kalmak insanı toplumdan C) Ahlaki kuralların eleştirilmemesi gerektiğini düşünme-
uzaklaştırdığı için her insan buna cesaret edemez. si.
D) Kendi değerlerini oluşturacak bilgi birikimine sahip ol-
maması.
E) Varolan tüm değer yargılarının aslında birer değer ol-
2. Schopenhauer’e göre içinde yaşadığımız dünya anlamlı madığının farkına vardığı için kendini bir boşlukta his-
bir dünya değildir. Bu nedenle felsefeye ve filozofa düşen setmesi.
iş, dünyayı anlam bakımından yorumlamak değildir; Filo-
zofun görevi, bu anlamsız dünya içinde insanoğluna bir
şekilde yolunu buldurtmaktır. İçinde anlam bulunmayan
dünyanın bütünüyle kötü olduğunu savunan Schopenha-
uer, varolmamanın varolmaya göre daha iyi olduğunu ileri
sürer. Bu anlayışıyla filozof, karamsar bir dünya görüşünü
temele alan bir felsefe ortaya koymuştur.

Buna göre Schopenhauer ile ilgili aşağıdakilerden


hangisi söylenebilir?

A) Pesimist bir felsefi anlayışı benimsemiştir.


B) Bilgi anlayışında nihilisttir.
C) İnsanın eylemlerinin sonucunun eylemin değerine bir
katkısının olmadığını savunur.
D) İdealist bir varlık anlayışı ileri sürmüştür.
E) Genel- geçer bir bilgiye ulaşılamayacağını savunur.

11.Sınıf 15 Felsefe
10. 3.
FASİKÜL Öğreten Pratik Test TEST

4. 19. Yüzyıl Felsefesi içinde iki farklı akım görülmektedir. 6. John Stuart Mill ……………………..eserinde bir vatandaş
Bunlardan biri Kant ve Alman İdealizminde görülen İdea- olarak insanın özgürlükleri üzerinde durmuş ve bu özgür-
list felsefedir. Diğeri ise Auguste Comte ile birlikte oluşan lüklerin genişletilmesi konusunda bugün vatandaşlar ola-
Pozitivist felsefedir. İdealist felsefe özneden yola çıkarak rak bizlerin de yaralandığı hakların kazanılmasına katkı
bilişsel çerçeveye sahip bir felsefi sistem ortaya koyarken; sağlamıştır. Bu özelliği onu Siyaset Felsefesi’nin büyük
Pozitivist Felsefe olguları konu edinir. Bu nedenle düşün- düşünürleri arasına girmesini sağlamıştır.
sel olanla yetinmeyen bu anlayış, gerçek olana yönelmiş-
tir. Yukarıdaki paragrafta boş bırakılan yere aşağıdakiler-
den hangisi gelmelidir?
Birbirlerinden taban tabana zıt iki farklı anlayış ortaya
A) Faydacılık
koymalarına rağmen hem idealistler hem de poziti-
vistle için aşağıdakilerden hangisi söylenebilir? B) Din Üzerine Üç Deneme
C) Özgürlük Üzerine
A) Varlığı, insan bilinci ile açıklarlar. D) Utilitarizm
B) Varolanın algılanmış olmak olduğu görüşünü benim- E) Kadınların Köleleştirilmesi
serler.
C) Her ikisi de doğru bilginin ne olduğunu bulmaya çalışır.
D) Temelde aynı yöntemi kullanırlar.
E) İki anlayış da insan zihninden bağımsız bir varlığın
mümkün olmadığını savunur.

7. “İnsan iyi- kötü değer yargılarını hangi şartlar altında kur-


5. Fransız Aydınlanmasının önemli bir düşünürü olan De-
du? Bunların kendi değeri nedir? Şimdiye kadar insanın
nis Dederot’a göre, varlık maddedir. Maddenin zorunlu
gelişip serpilmesini engelledi mi? Acaba sıkıntılı bir duru-
bir özelliğinin hareket etmesi olduğunu söyleyen Diderot,
mun, hayatın yoksullaşmasının, hayatın oysuzlaşmasının
evreni değişmez, mutlak yasalara göre hareket eden tek
bir belirtisi midir? Yoksa tersine, bu değer yargılarında ha-
büyük fiziki sistem olarak tasarlar. Ona göre hareket mad-
yatın doluluğu, gücü, istemesi, hayatın yürekliliği, hayatın
denin özüdür. Bu nedenle evren statik, durağan bir yapıya
güveni ve geleceği ele mi veriyor kendini?”
sahip değildir. Dinamik olan evren içinde varolan her şeyin
kendi içinde karşıtını da oluşturduğunu savunan düşünür, Friedrich Nietzsche
bu nedenle varlık ve yokluk kavramlarının her varlığın ay-
Nietzsche’nin Ahlakın Soyağacı adlı kitabında dile ge-
rılmaz bir parçası olduğunu ileri sürer.
tirdiği bu sorular, felsefenin hangi disiplini ile ilgilidir?
Paragraftan hareketle Dederot’un anlayışı ile ilgili
A) Din Felsefesi
aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
B) Sanat Felsefesi
A) Evrende zıtlıklar birbirini var eder. C) Bilim felsefesi
B) İdealist bir varlık anlayışını benimsemiştir. D) Ahlak Felsefesi
C) Evren sürekli bir oluş halindedir. E) Siyaset Felsefesi
D) Herakleitos’un evren anlayışı ile benzerlikler söz konu-
sudur.
E) Materyalist bir varlık anlayışını benimsemiştir.

TEST 1. A 2. A 3. B 4. C 5. B 6. C 7D

Felsefe 16 11.Sınıf
5. ÜNİTE:
20. YÜZYIL FELSEFESİ

11.SINIF
FELSEFE

11. FASİKÜL:
20. YÜZYIL FELSEFESİ

KAZANIMLAR
µ 20. Yüzyıl Felsefesi’nin ortaya çıkışı hakkında bilgi verir.
µ Felsefi düşünce ortamının 20. Yüzyıl’da karakteristik özellikleri anlatılır.
µ 20. Yüzyıl Felsefesi’nde ayırt edici özellikler dile getirilir.
µ Örnek metinler üzerinden 20. Yüzyıl Felsefesi ile ilgili ortaya çıkan yeni görüşleri analiz edilir.
µ 20. Yüzyıl İslam Felsefesi’ndeki filozofların görüşlerine yer verilir.
11.
FASİKÜL 20. Yüzyıl Felsefesi

20. YÜZYIL FELSEFESİ’NİN 20. YÜZYIL FELSEFESİ’NİN ÖZELLİKLERİ

ORTAYA ÇIKIŞI Bu çağın siyasal olayları, kültürel ve teknolojik geliş-


meleri, bilimsel alanda elde edilen yeni sonuçlar sonucun-
20. Yüzyıl Felsefesi, kendisinden önceki dönemlerde
da ortaya çıkan yeni düşünceler, 20. Yüzyıl Felsefesi’nde
tartışılan sorunlara yönelik, özellikle 18-19. Yüzyıl
kendinden önceki dönemlerden farklı felsefi eğilimlere
Felsefesi’nde ele alınan problemlere yönelik, bu dönem
sebep olmuştur. Bu dönem filozofları daha önceki dönem-
filozofları tarafından yapılan felsefi sorgulamaları kapsar.
lerde problem edinilen konuların yanı sıra cinsiyet, top-
Rönesans ile Orta Çağ’ın Skolastik Düşüncesi’nden uzak-
lumsallık, yabancılaşma, dil ve iktidar gibi konuları da
laşan felsefe, 17. Yüzyılın aklı merkeze alan yapısıyla
sorun edinmiştir. Çözümleyici ve eleştirel bir felsefi tavra
dinin etkisinden tamamen kurtulmuş bir modern düşünce-
sahip olan bu dönem filozofları, felsefelerinde çağın so-
yi oluşturmuştur. 18. Yüzyılda gerçekleşen Fransız Devrimi
runlarını incelemiş ve bir çözüm arayışında olmuştur.
ile Aydınlanma Dönemi yaşanmış, özgür düşünce anlayı-
şı yüceltilmiş; bilim, akıl, deney, eşitlik, özgürlük kavram-
ları felsefi sistemlerin merkezine yerleştirilmiştir. Diğer 20. Yüzyıl Felsefesi’nin Ayırt Edici Özellikleri:
yandan Sanayi Devrimi işçi ve işveren sınıf ayrımı, eşit- ✳ Yeni felsefi açıklamalar öne sürülmüştür.
sizlik, sömürge anlayışı, yabancılaşma gibi birçok toplum-
sal sorunu beraberinde getirmiştir. Sanayi devrimi ile
✳ Felsefede uzmanlaşmaların olduğu dönemdir.

oluşan bu sosyal ve siyasi değişimler sonucunda 20. ✳ Felsefede yeni yöntemler ileri sürülmüştür.
Yüzyılda yaşanan 1 ve 2. Dünya Savaşı bu dönem felse-
fesini derinden etkilemiştir.
✳ Yeni felsefi akımların oluştuğu dönemdir.

Günümüz felsefelerinin neredeyse tamamı 18-19. Yüzyıl


✳ Sembolik mantık çalışmaları yoğunlaşmıştır.

Felsefi düşüncesine dayanır. Özellikle Aydınlanma ✳ Dil ve düşünce arasındaki ilişkiye yoğunlaşılmıştır.
Felsefesi’nin en önemli ismi olan Kant, felsefi öğretisi ile
sadece Alman İdealistlerini değil; kendisinden sonraki tüm
✳ Bilim felsefesi alanı oluşmuştur.

felsefi düşünceleri etkilemiştir. Bununla birlikte 19. Yüzyıl ✳ Birçok felsefi eser verilmiştir.
filozoflarından Hegel’in “gerçek olanın akılsal, akılsal olanın ✳ Felsefenin üniversiteler aracılığıyla dünyanın her ye-
da gerçek” olduğu düşüncesi de 20. Yüzyıl Felsefecileri
rinde yapıldığı dönemdir.
üzerinde etkili olmuştur. A. Comte’la beraber olgulara
yönelen felsefe, tüm varolan şeyleri ve olayları maddi
nedenlerle açıklama düşüncesini temele alan “materyalizm”
anlayışı ile tanışmış ve Comte’un bu anlayışı 20. Yüzyıl
felsefesi üzerinde büyük etkilere sebep olmuştur. 20.
Yüzyıla doğru Marx, Hegel felsefesinden de etkilenerek,
varolan sınıf çatışmalarına bir çözüm olabilecek felsefi Örnek 1
görüş geliştirmiş; kendisinden sonraki felsefe geleneğini
derinden etkileyen filozoflar arasında yer almıştır. Marx ile Aşağıdakilerden hangisi 20. YY. Çağdaş Felsefe’nin
aynı dönemlerde yaşayan Kierkegaard ise insanın içinde özelliklerinden biri değildir?
bulunduğu bu korku ve kaygı dolu durumu kişinin kendi A) Felsefede uzmanlaşma başlamıştır.
varoluşu üzerinden ele alan bir felsefi düşünce ile 20. B) Felsefede yeni akımlar ortaya çıkmıştır
Yüzyıl Felsefesi’nde yeni felsefi akımların oluşmasına C) Felsefe yeni yöntemler kazanmıştır
zemin hazırlamıştır. 19. Yüzyıl Felsefesi’nin Problemleri, D) Felsefede üretkenlik artmıştır.
20. Yüzyıl Felsefesi’ne yeni ekoller kazandırılmıştır. Bunlar; E) Felsefenin konusu din olmuştur.
pozitivizm, diyalektik materyalizm, egzistansiyalizmdir.

Felsefe 2 11.Sınıf
11.
20. Yüzyıl Felsefesi FASİKÜL

20. Yüzyıl Felsefesi’nin Temel Problemleri


Örnek 2
✳ Yorum Sorunu (Hermeneutik)

✳ Değişim Sorunu (Diyalektik Materyalizm) “Bize verilmiş olan özler, dış dünyadan ya da kendi iç
varlığımızdan gelebilir.” diyen Husserl’e göre gerçek varlık,
✳ Metafizik Bilgi Sorunu (Mantıkçı Pozitivizm)
kendisini fenomenlerde gösterir.
✳ Varlık Sorunu (Yeni Ontoloji)
Husserl’in görüşüne göre; gerçek varlık, aşağıda-
✳ Gerçeklik-Görünüş Sorunu (Fenomenoloji) kilerden hangisiyle ifade edilebilir?
✳ Varoluş-Öz Sorunu (Egzistansiyalizm)
A) Hem madde hem düşünce
B) İnsan bilincinden bağımsız olan madde
C) Tanrı’dan çıkan etkin akıl
20. YÜZYIL FELSEFESİ’NİN AKIMLARI D) Duyularımızla algıladığımız fenomenler

VE TEMSİLCİLERİ E) Fenomenlerin içinde gelişen öz

FENOMENOLOJİ
🗿 Edmund Husserl (1859-1938)
Husserl, paranteze almayı üçe ayırır:
1859 yılında Moravya’da
doğmuştur. Berlin ve Vi- 1. Tarihle ilgili paranteze alma: Günlük yaşamda top-
yana’da matematik, fizik, lumsal çevreden edinilen tüm görüş ve ön yargıları
astronomi ve felsefe eğiti- paranteze almak ve nesnelerin özlerine yönelmek.
mi aldıktan sonra Göttin- 2. Varoluşla ilgili paranteze alma: İncelenen nesnele-
gen Üniversitesi’nde ma- rin gerçekten var olup olmadıklarını bir kenara bıra-
tematik ve felsefe dersleri karak; buna yönelik her türlü şüpheden uzak dur-
verdi. Onun amacı felse- mak.
feyi kesin bir bilim haline
3. İde”lerle ilgili paranteze alma: Nesnelerdeki mekan
getirmektir.Husserl’e göre
ve zamanla ilgili belirlenimleri paranteze almak.
varlık “fenomenler”dir. Fe-
Paranteze alma yöntemine örnek verelim: Tuğçe
nomen, bir şeyi o şey yapan şeydir; varlığın özüdür. Felse-
öğretmen öğrencilerinden gözlerini kapamalarını ve
fenin görevi şeylerin özünü anlamak ve açıklamaktır. Bu
bir ağaç düşünmelerini istemiştir. Sonra sınıftaki
ancak fenomenolojik yöntemle mümkündür. Husserl, insa-
birkaç öğrenciye hangi ağacı düşündüklerini sor-
nın bilincinin fenomenleri belirlediğini ileri sürer. Ona göre
muştur. Aldığı yanıtlar; elma ağacı, erik ağacı, çam
varlık, bir bilincin bilgi nesnesi olarak vardır. Bu varlık anla-
ağacı gibi birbirinden farklı cevaplardır. Bu durumu
yışına göre varlığın insan zihninden bağımsız varolma du-
öğrencilerin fark etmesini sağlayan öğretmen; bun-
rumu yoktur. Ancak zihnimizin olanakları dahilinde varlık
ların hepsine ağaç denilmesini sağlayan şeyi, öz
var olur. O halde Husserl’e göre zihinden bağımsız bir dün-
kavramıyla açıklamıştır. Birbirinden farklı meyveler
ya mümkün değildir. Fenemolojik yöntem, fenomenlerin
verseler de ya da meyve vermeseler de, yaprakları
özünün bilgisine ulaşmanın tek yoludur. Fenomenolojik
birbirlerinden farklı olsa da bunların hepsine ağaç
yöntem, fenomenlerin özüne ulaşmada engel olabilecek
denilmesini sağlayan şey hepsinde olan ortak öz-
tüm ön yargılardan, rastlantısal özelliklerden uzaklaşmak
dür; ağacın özüdür. Bu özün dışında kalan her şey
için bunların hepsini paranteze almaktır. Paranteze alınan
paranteze alındığında ağacın özüne ulaşmak müm-
tüm bilgiler nesnenin özüne ait olan değil, ona daha sonra-
kün olacaktır.
dan eklenen özelliklerdir.

11.Sınıf 3 Felsefe
11.
FASİKÜL 20. Yüzyıl Felsefesi

HERMENEUTİK Dilthey’e göre filozofun insanı ve doğayı anlayabilme-


20. yüzyıl felsefesinin öne çıkan akımlarından si için bir kültür tarihi araştırmacısı gibi her dönemin dilde
Hermeneutik, insanın eylemlerinin sözlerinin ve yarattığı oluşturduğu anlamları ele alması gerekir. Çünkü genel
tüm ürünlerin anlamına yönelik yorumlama anlamına gelir. geçer bir doğru ve değer yoktur. Her çağın kendine özgü
Hermeneutik teriminin doğuşu, kutsal metinleri yorumlama doğrusu ve değerleri vardır. Filozofun bunları anlayabilme-
pratiklerine dayanır. Parçaları anlamak için bütüne, bütünü si ve açıklayabilmesi için her dönem üzerinde bir tarih
anlamak için parçalara başvurmak gerektiğine vurgu yapan araştırmacısı gibi çalışması gerekir.
20. yüzyıl akımı, zamanla tüm metinlere uygulanır olmuş-
tur.

Örnek 3

Doğa bilimlerinin yönteminin tin bilimlerine uy-

🗿 Wilhelm Dilthey (1833-1911) gulanmasıyla nesnel hakikate ulaşılabileceği ve ancak


böyle tin bilimlerinin bir bilim olma statüsüne ulaşabile-
1833 tarihinde bir Protes- ceğini savunan pozitivist anlayışı eleştiren filozof aşa-
tan ailenin çocuğu olarak ğıdakilerden hangisidir?
Ren kıyısındaki Biebri-
ch’de doğdu. Teoloji ve A) Rudolf Carnap
felsefe öğrenimi gördü. B) Edmund Husserl
Bir süre öğretmenlik yap- C) Jean- Paul Sartre
tıktan sonra, felsefi çalış- D) Wilhelm Diltey
malara yönelmiştir. İlahi-
E) Karl Popper
yat, felsefe ve edebiyat
konularının yanı sıra, sos-
yoloji, psikoloji ve fizyoloji
gibi alanlarla da ilgilenmiştir. Daha sonra farklı üniversite-
🗿 Hans-Georg Gadamer (1900-2002)

lerde dersler veren Dilthey, 1911 yılında İtalya’da hayatını Gadamer, Almanya’nın Mar-
kaybetti. burg kentinde bir kimya profe-
Dilthey, yaşadığı dönemde doğa bilimlerinin yaygın sörünün oğlu olarak dünyaya
etkisine karşı çıkmış; insanı değişkenliği ve olumsallığı geldi. Breslau, Marburg, Frei-
bağlamında ele alan bir yaşam felsefesi geliştirmiştir. burg ve Münih üniversitelerin-
Dilthey, hermeneutiğin kurucu filozofudur. Ona göre bilim, de beşerî bilimler öğrenimi
doğa bilimleri ve tinsel bilimler olmak üzere ikiye ayrılır. gördü. Daha sonra estetik ve
Doğa bilimleri dış dünyaya ait bilgileri kapsarken, tinsel etik üzerine dersler veren Ga-
bilimler ise insana ait olan, insanla ilgili olan bilgileri kap- damer’in hayatı, 2002 yılında
sar. Dilthey’e göre, tinsel bilimlerin başında da tarih gelir. Almanya’da son buldu. Wil-
Her çağın kendi tinselliği olduğunu ve bu tinselliğin de dile helm Dilthey ve Edmund Husserl’in felsefelerinden etkile-
yansıdığını, dilde kendine has anlamlar oluşturduğunu nen filozof, Hermeneutik Anlayışını felsefesinin merkezine
ileri sürer. Bu nedenle bir çağı veya bir çağda gerçekleşen alır. Ona göre hermeneutik sadece bir yöntem değildir; o
olayı anlayabilmek için o çağın tinsel yapısını anlamak daha çok hakikat arayışıdır. Gadamer, insanın kendini ve
gerektiğini savunan Dilthey’e göre çağın tinsel yapısını başkalarını anlaması için hermeneutiğin gerekli olduğunu
anlamak için de o çağın dile yüklediği anlamlara bakılma- ileri sürer. Anlamak, onun için dünyadaki varoluşumuzun
sı gerekir. temel bir tarzıdır.

Felsefe 4 11.Sınıf
11.
20. Yüzyıl Felsefesi FASİKÜL

YENİ ONTOLOJİ 1. İnorganik Varlık Tabakası: Dış dünyadaki nesneler


🗿 Nicolai Hartmann (1882-1950) ve oluşlar bulunur.

1882’de Letonya’da dünyaya 2. Organik Varlık Tabakası: Canlı varlıklar yer alır.
gelen Hartmann, tıp eğitimini 3. Psişik Varlık Tabakası: Ruhsal varlıklar bulunur.
tamamladıktan sonra felsefe
4. Tinsel Varlık Tabakası: Hukuk, ahlak, din, dil, sanat,
eğitimi de almıştır. Alman-
ya’da üniversitelerde dersler bilim anlarında verilen tüm eserler bulunur.
veren Hartmann felsefi anla-
yışı ile Yeni Ontoloji’nin kuru- Tinsel Varlık Tabakası
cusudur. Nesne kavramında Ruhsal Varlık Tablosu
yaptığı değişiklik ile bilginin Organil Varlık Tablosu
niteliği, doğruluğu ve kesinliği İnorganil Varlık Tablosu
gibi Bilgi Felsefesi’nin önemli konularına Varlık Felsefe-
si’nin ışığıyla bakmanın gerekliliğini vurgulaması, onun fel-
sefesinin önemini artırmıştır. Bilgi ve varlık öğretisi dışında, Hartmann’a göre, her varlık tabakası kendinden ön-
insan ve insani değerleri ön plana çıkartan ahlak anlayışıy- cekinden bağımsızdır; farklı özellikler barındırır. Buna
la da 20. Yüzyıl Felsefesi’nin en önemli düşünürlerinden biri rağmen her tabaka kendinden önceki tabakadan bazı
olan Hartmann, Descartes’tan beri, Batı Felsefesi gelene- özellikleri de kendinde bulundurur. Bu nedenle her tabaka
ğinin düşünen özneden hareket ettiğini ve bunun da büyük için hem bir öncekine bağlılık hem de otonomi söz konu-
bir yanlış olduğunu savunmuştur. Ona göre, bağımsız bir sudur. En üstte yer alan Tinsel Varlık Tabakası kendinden
gerçekliğe ilişkin bir kavrayış, özneye ilişkin kavrayış kadar önce en fazla tabakaya sahip olduğu için en zayıf taba-
doğrudan ve aracısızdır. Hartmann bu bağlamda tüm felse- kadır. En alt tabaka olan inorganik varlık tabakası ise
fi problemlerin ontolojik nitelikte problemler olduğunu ileri kendinden önce bir tabaka olmadığı için en güçlü taba-
sürmüştür. kadır.
Bilgi Anlayışı

Hartmann nesnelerin bizim onları algılamamıza bağlı


olmaksızın var olduklarını savunur. Yani nesneler insan
zihninden bağımsız olarak vardır. Bu nesnelerin kavran- Örnek 4
ması ile bilgi oluşur. Hartmann’a göre nesnelerin kavran-
ması, nesnelerin bilinçteki yansımalarının kavranmasıdır. Hartmann’a göre evren sonsuz bir çokluktan oluşmuş
Ancak nesneler sadece zihnimizdeki bir tasarım değildir; olsa da aynı zamanda bu çokluğu içinde taşıyan ir birliğe de
onlar zihnimizin dışında, zihnimizden bağımsız bir varlığa sahiptir. Hartmann bu birliği tabakalı varlık anlayışı ile açıklar.
sahiptir. Bu nedenle Hartmann kendisinden önce yapılan Ona göre evren İnorganik, organik, ruhsal ve tinsel olmak
epistemeloji temelli ontoloji anlayışlarını eleştirip, yerine üzere dört varlık tabakasından oluşur.
ontoloji temelli epistemoloji anlayışını getirmiştir.
Aşağıdaki yargılardan hangisi Hartmann’ın varlık
Varlık Anlayışı anlayışına uygun değildir?

Hartmann’a göre dünya birbirinden farklı varlık basa- A) Varlık, katmanlardan oluşur.
maklarından bir araya gelmiştir. Ona göre “real varlık” ve B) Varlık bütünlüklü bir yapıya sahiptir.
“ideal varlık” olmak üzere iki tür varolma tarzı vardır. Real C) Varlık, idedir.
Varlık: tek başına varolabilen ve duyular aracılığıyla kav- D) Varlık, çokluğun birliğinden oluşur.
ranabilen varlık türüdür. Real varlık kendi içinde dörde E) Varlığın kavranması ile bilgi oluşur.
ayrılır:

11.Sınıf 5 Felsefe
11.
FASİKÜL 20. Yüzyıl Felsefesi

İdeal Varlık: İnsan aklında bulunan varlık alanıdır. yenilenmesine yönelik eleştiriler geliştirir. O, din ve tanrıyı
Matematik ve mantık alanları ideal varlık alanına verilebi- tamamen bireysel bir konu olarak değerlendirmiştir. Bu ne-
lecek örneklerdir. denle bireyi gözardı ettiği eleştirisi ile sistematik felsefenin
bütüncüllüğünü de reddetmiştir.
Ahlak Anlayışı Felsefesinde bireyi merkeze alan Kierkegaard,
Bilgi ve varlık öğretisi dışında, insan ve insani değer- Varoluşçu Felsefe’nin temellerini atan filozof olarak kabul
leri ön plana çıkartan ahlak anlayışıyla da 20. Yüzyıl edilir. Ona göre insanın temel sorunu, varoluştur. Varoluş
Felsefesi’nin en önemli düşünürlerinden biri olan Hartman, terimini modern anlamda kullanan ilk filozof olan Kierkegaard
insanın özgür iradesiyle, en iyiye ulaşmak için yaptığı tüm için varoluş, somut ve öznel insanın yaşamıdır. Varoluş,
eylemlerin ahlaka uygun olduğunu savunur. Ona göre hiçbir zaman hazır değildir; oluş içinde olan insan, sürek-
insan her ne kadar bedeniyle fiziksel dünyaya ait olsa da li yeni kararlar alıp seçimler yaparak kendini yeniden
aklıyla ideal dünya ile gerçek dünya arasında bağ kurarak sentezler. İnsanın kararlar alabilmesi ve seçim yapabilme-
ahlaki değerleri eylemlerine temel olarak alabilir. si, insanın özgür oluşundandır. Ona göre bu sonsuz öz-
gürlük insana seçimlerinin sonuçlarının sorumluluğunu
almayı da gerektirir.

EGZİSTANSİYALİZM
20. Yüzyıl Felsefesi’nin önemli akımlarından biri olan
Egzistansiyalizm (Varoluşçuluk) akımına göre bilimsel
çalışmalar gelişme ve ilerlemenin yanı sıra beraberinde
getirdiği savaş durumunda insanın birey olarak var olma-
Not: Kierkegaard’a göre felsefe soyut konula-
sını zorlaştırmıştır. Varoluşçuluk modern insanın ve özel-
ra değil somut ve öznel insan yaşamına yani
likle bireyin hızla değişen ve dönüşen koşullar içerisinde
varoluşa yönelmelidir.
kendini sorgulaması ve varoluşunu anlamlı kılma çabasın-
dan ibarettir. Varoluşçu filozoflar; özgürlük, sorumluluk
seçim yapma, varlığın anlamı, bulantı gibi bazı kavram ve
felsefi problemleri ele alırlar. Özellikle II. Dünya Savaşı’nda
yaşananlar, modern dünyaya ve bilime karşı olan eleştiri-
leri de Varoluşçuluk Felsefesi’ne olan ilgiyi de artırmıştır.

🗿 Søren Kierkegaard (1813-1855) Kierkegaard’a göre nesnel zaman ve öznel zaman


olmak üzere iki çeşit zaman vardır. Nesnel zaman doğa
Kierkegaard, 1813 yılında Da-
bilimlerinin kullandığı zamandır. Her şeyin saniyeler, daki-
nimarka’nın Kopenhag ken-
kalar, saatlerle ölçülebildiği zamandır. Öznel zaman ise,
tinde dindar bir ailenin çocu-
her şeyi varoluşsal anlar ile ölçer. Kierkegaard’a göre
ğu olarak dünyaya geldi.
insanın yaşamının değeri ve önemi yaşadığı yıllarla ölçü-
Ailesinin etkisiyle din eğitimi
lemez; yaşadığı varoluş anlarıyla ölçülebilir. Böylece va-
almıştır. Ayrıca katı bir dini at-
roluşsal zaman anlayışıyla filozof, zaman ve varlığı bir ve
mosfer içinde yetişen filozo-
aynı şey olarak değerlendirmektedir. İnsan yaşamının
fun kendisi de dinsel düşün-
değerini insanın varoluşsal anları ve seçimleriyle değer-
celeri olan birisi olmakla
lendiren filozofa göre doğrulukta tıpkı zaman gibi ikiye
birlikte sürekli din adamlarıy-
ayrılır. Bunlardan ilki, herkes tarafından kabul edilen bir
la, kurumlarıyla ve düşünceleriyle çatışma halinde olmuş-
yargıyı belirten doğrular olarak nesnel doğrulardır. İkincisi
tur. Çünkü Kierkegaard, mevcut Hristiyanlığın yozlaşmış
ise insanın kendi yaşamı ile ilgili ortaya koyduğu doğru-
olduğunu ileri düşündüğü için Hristiyan inancının tamamen
lardır. Birinci doğrular mantıksaldır;ikincisi ise yaşamsaldır.

Felsefe 6 11.Sınıf
11.
20. Yüzyıl Felsefesi FASİKÜL

Felsefesinde saçma, bunaltı, korku ve kaygı gibi varoluş- 🗿 Karl Jaspers (1883-1969)
la ilgili kavramlara yer veren Kierkegaard’ın felsefi sorun-
1883 yılında Almanya’nın Ol-
salı bir bakıma mevcut Hristiyanlık içinde ve hatta karşı-
denburg şehrinde hukukçu
sında nasıl iyi bir Hristiyan olunacağı noktasına da
bir babanın oğlu olarak dün-
bağlıdır. Ona göre insanın özü ezeli ve ebedi olan Tanrı
yaya gelen Jaspers, varoluş-
ile ilişkilidir. İnsanın yaşamını kendi özünden varoluşuna
çu akımın önemli isimlerin-
doğru bir hareket olarak ele alan Kierkegaard, insanın
dendir. Karl Jaspers, her ne
özünden yani Tanrı’dan uzaklaştıkça bir kaygı, korku ve
kadar felsefeye erken yaşlar-
bulantı duygusuyla karşı karşıya kaldığını savunur. Ona
dan ilgi göstermeye başlasa
göre bu süreç üç evrede gerçekleşir: İlk evre “estetik
da babasının etkisiyle üniver-
evre”dir. Bu evrede özüne yabancılaşan insan, duygularıy-
sitede hukuk öğrenimi gör-
la hareket ederek yaşamsal hazza yönelir. İkinci evre “etik
müştür. Ancak bu durum uzun sürmemiş; 1902 yılında tıp
evre”dir. Bu evrede insan ahlaki kuralların varlığını kabul
bölümüne geçmiştir. Mezun olduktan sonra bir psikiyatri
edip; yaşamsal hazdan uzaklaşmıştır. Seçme ve karar
hastanesinde çalışmaya başlamıştır. Daha sonra üniversi-
verme özgürlüğüne sahip olan insan bu evrede, kendi
tede psikoloji dersi vermeye başlayan Jaspers, 40 yaşında
özgürlüğüne dönerek; kendini gerçekleştirmiştir. Son evre,
felsefe çalışmalarına başlamış; hayatının sonuna kadar da
üçüncü evre olan, “dinsel evre”dir. Bu evrede insan kendi
felsefe çalışmalarına devam etmiştir.
özgür iradesi ile Tanrı’nın varlığının farkına varır. Böylece
Jaspers’in felsefi öğretisinin modern psikiyatri, din,
Tanrı ile olan ilişkisi yani özü ile olan ilişkisi insanı yaşa-
tarih ve siyaset felsefesi alanlarında önemli etkileri olmuş-
dığı bunalım, korku ve kaygı durumundan kurtarır.
tur. Modern dünyanın düşünce yapısının, varlığı açıklama
konusunda yetersiz kaldığını düşünen filozof, insanın va-
roluşunu bilimlerin değil; felsefenin açıklayabileceğini sa-
vunur. Jasper’e göre varoluş, insanın yaşadığı acı çekme,
suçluluk ve ölüm gibi durumlarla sınırlanan ve açığa vu-
rulan insanlık halidir. İnsanın içinde bulunduğu bu durum
Örnek 5 bilimsel düşüncede gözden kaçırılır. Ona göre felsefe;
insanın ölüm, savaş, değişme ve suç gibi durumlar karşı-
İnsanın özgürlüğünü temel alan ve insanın öznelliğine sında vermek durumunda olduğu kararları analiz edip,
önem veren Kierkegaard’ın “İnsan; ezici bir varoluşun, kaçınıl- varoluş problemini akıl aracılığıyla çözümleyebilir. Jaspers’in
maz bir yazgının, bir iç sıkıntısının esareti altında yaşar.” sözü, kendi felsefesinde yapmaya çalıştığı da insanın varoluşsal
aşağıdaki 20. Yüzyıl akımlarından hangisini açıklar nite- sorunlarını akıl temelinde sorgulamaktır.
liktedir?

A) Yeni Ontoloji
B) Hermeneutik
C) Diyalektik Materyalizm
D) Fenomenoloji
E) Egzistansiyalizm

11.Sınıf 7 Felsefe
11.
FASİKÜL 20. Yüzyıl Felsefesi

🗿 Jean Paul Sartre (1905-1980)


Örnek 6
1905’de Fransa’nın Paris
kentinde doğan Sartre,
küçük yaşta babasını kay- 19. yüzyıl filozofu Friedrich Nietzsche’nin felsefenin in-
bettiği için Sarbonne Üni- sanı ve insanın yaşam içindeki yerini konu edinmesi gerektiği
versitesi’nde Almanca yönündeki görüşü, 20. yüzyıl filozofları üzerinde etkili olmuştur.
Profesörü olan dedesi ta- Bu etki sonucunda Kierkegaard, Karl Jaspers ve Jean Paul
rafından yetiştirilmiştir. Sartre gibi 20. Yüzyıl filozofları felsefenin salt bilgi ve varlığı
Paris’te başladığı lise eği- konu edinmesini eleştirmişler ve kendi felsefelerinde insanın
timini Rochelle’de tamam- yaşamına yönelip, insanın varoluşunu, felsefenin temel prob-
lamıştır. 1929’da yüksek lemi olarak kabul etmişlerdir.
öğretmen okulundan me-
Buna göre Nietzsche’nin etkisiyle oluştuğu kabul
zun olan Sartre, 1931-
edilen 20. Yüzyıl felsefi görüşü aşağıdakilerden hangisi-
1945 yılları arasındafarklı
dir?
okullarda öğretmenlik
yaptıktan sonra. Berlin’de A) Egzistansiyalizm
2 yıl Alman Felsefesi üze- B) Fenomenoloji
rine çalışmalar yapmıştır. İkinci Dünya Savaşı’nda esir dü- C) Hermeneutik
şen filozof, savaştan sonra Fransa’nın siyasal yaşamında D) Mantıkçı Pozitivizm
önemli bir yer edinmiştir. 1964’te Nobel Edebiyat Ödülü’nü E) Yeni Ontoloji
almaya hak kazanmasına rağmen ödülü almayı reddetmiş-
tir. 15 Nisan 1980’de yaşamını yitirmiştir.

Varlık Anlayışı

Sartre, nesneleri nedensel dünya içinde; insanı ise Buna karşılık “kendi için varlık” belirlenmiş bir öze
özgür bir dünya içinde açıklamaya çalışır. Ona göre, “ken- sahip değildir. Sartre’a göre insan, kendi için varlıktır. İnsan
dinde olan varlık” ile “kendi için olan varlık” olmak üzere iki “kendi için varlık” olarak kendi bilincindedir. Bilinçli varlık
tür varlık vardır. Sartre için “kendinde varlık” ne ise o olan kendi özünü belirleyerek bir varoluş gerçekleştirme olana-
varlıktır. Özü belirlenmiş olan, bilinçsiz bir varlıktır. Ona ğına da sahiptir. Bilinçli varlık olarak insan bir kaya par-
göre tüm nesneler böyle varlıklara örnektir. Çünkü insan çasından, bir masadan farklıdır. O, kendisi için varlık
bir alet, araç yaparken öncelikle onun şeklini, neyden olarak özgürdür. Bu nedenle insan olmuş bitmiş bir varlık
oluşacağını, ne işe yarayacağını tasarlar. Bu nedenle tüm değildir, o sonsuz gelişme kapasitesine sahiptir. İnsanı
nesnelerin özü varoluşlarından önce belirlenmiş olur. Nasıl gerçek varlık olarak bir varoluşa sahip olduğunu savunan
bir nesne yapacağını tasarlayan insan sonrasında bu Sartre için; insan dışında her şey kendinde varlık olarak
nesneyi somut olarak ortaya koyar. Böylece kendinde bir bilince sahip olmadığı gibi, varlığı varlık yapan bir
varlık olarak tanımladığı şeyler, nesneler ne iseler odurlar; varoluşa da sahip değildir.
kendilerinden başka bir şey değildirler. Var olmak için bir
eylemde bulunmaya ihtiyaç duymazlar.

Felsefe 8 11.Sınıf
11.
20. Yüzyıl Felsefesi FASİKÜL

Ahlak Anlayışı
Örnek 7
Varoluşçuluğun en önemli temsilcisi olan Sartre’a göre,
“Varoluş, özden önce gelir.” Bu sözüyle Sartre, insanın
önceden belirlenmemiş olduğunu; kendi kararlarıyla ve Sartre’a göre insan, nasıl olmayı tasarlıyorsa öyle olabilecek
seçimleriyle kendi özünü oluşturduğunu ifade eder. İnsanın bir özgürlüğe sahiptir. İnsan dışındaki iğer varlıkların böyle bir
kendi özünü oluşturma potansiyeli, özgür bir varlık olma- özelliğe sahip olmadığına vurgu yapan Sartre, insanı “kendi
sından kaynaklanır. Ona göre insan doğuştan özgür bir için varlık” olarak tanımlarken; diğer varlıkları “kendinde varlık”
varlık olarak dünyaya gelmemiştir; insan özgürlüğü bilinci olarak tanımlamaktadır. Sartre için “kendinde varlık” olduğu
sayesinde kazanır. “İnsan özgürlüğe mahkumdur” diyen şeyden başka bir şey olamayan varlıktır.
Sartre’a göre insanın özgürlüğü ne bir Tanrı ne de başka
Buna göre Sartre’ın pasajdaki düşüncelerinden
bir otorite tarafından elinden alınamaz. Çünkü insanı insan
hareketle aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşılabilir?
yapan, insanın özünü oluşturan şey özgürlüğüdür. Bu
nedenle insan hayatı boyunca karar vermek ve seçim A) İnsanın varoluşunu gerçekleştirmesi kendi iradesinin dı-
yapmak zorundadır. Hayatta var olan tüm seçimler insan şındadır.
elinden çıktığı için, bu seçimlerin sonuçlarının sorumlulu- B) Özü belirli olmayan tek varolan insandır.
ğu da insandadır. Ona göre seçim yapma özgürlüğüne C) Toplum düzeni için özgürlüklerin sınırlanması gereklidir.
sahip olan insan, seçimlerinin sonuçlarının sorumluluğunu D) Nitelik açısından tüm varolanlar aynıdır.
almalıdır. Çünkü insan kendisine ve başkalarına karşı E) İnsan özgür olmak zorunda değildir.
sorumludur. Bu sorumluluk insanda bir “bulantı” oluşturur.
Sartre’a göre “bulantı” insanın sonsuz özgürlüğün ağırlı-
ğına karşı duyduğu bir iç daralmasıdır. İnsan bu durumu
atlatmak için bir kurala ya da yasaya sahip değildir. Yani
Sartre için evrensel ahlak yasası yoktur. İnsan tüm eylem-
lerinde temele özgür iradesi ile yaptığı seçimi alır. Bu
nedenle özgürlükle yapılan tüm eylemler Sartre’a göre
ahlaki eylemlerdir.
🗿 Albert Camus (1913 - 1960) -

1957 yılında Nobel Ödülü


kazanmış edebiyatçı ve
filozoftur. Yaşamı boyun-
ca geçim sıkıntısı çekmiş-
tir. Küçük yaşta babasını
kaybetmiştir. Eğitimine
akrabalarının yardımıyla
devam etmiştir. Küçük
yaşta çalışmaya başlayan
Camus için yaşamı anla-
yıp yorumlamak küçük
yaşta başlamıştır. Yaşam
içerisinde karşılaştığı olumsuz durumlar, onun ilerde öne
süreceği ‘‘başkaldırı ahlak anlayışı’’ ve ‘‘saçma dünya görü-
şü’’ üzerinde önemli etkileri olacaktır.

11.Sınıf 9 Felsefe
11.
FASİKÜL 20. Yüzyıl Felsefesi

Dönemin hemen hemen bütün Fransız filozofları dü-


şüncelerini anlatırken edebiyattan faydalanırlar. Edebi Örnek 8
metinlerin kalıcılığı dünya görüşlerinin kalıcılığı anlamına
geldiğini düşünürler. Albert Camus için bugün bile her
Albert Camus’ya göre iki tür varolma şekli vardır. Bun-
okunduğunda yeni anlamlar yüklenilen Sisifos Söylemi,
lardan biri doğanın var olma tarzıdır; diğeri ise insanın varolma
Yabancı, Veba ile beraber edebiyat ve felsefe ilişkisini
tarzıdır. Camus, insanın doğa karşısında insan olarak varolma-
ifade eder. Sisifos Söylemi üzerinden başkaldıran insan
sını problem edinir. Çünkü insan her ne kadar fiziksel ihtiyaçlar
modeli çizer. Camus insanın penceresinden hayata bakar.
yönünden diğer canlılardan farklı olmasa da akıl sahibi olması
Çünkü insan Camus Felsefesi’nde önemli bir ayrıntıdır. Bu
ile onlardan farklı varolma tarzına sahiptir. Camus’nun eser-
şekilde insanın varoluşuyla beraber yaşam içirişindeki
lerinde üzerinde durduğu insanın varoluşsal sorunudur. İnsan
durumunu da inceler. İnsan varoluşuyla beraber içinde
dışında diğer canlılarda gözlemlenmeyen bu sorun; insanın
kalmış ve açığa çıkmayan bekleyen başkaldırı durumu
özgür eyleyebilmesi ve eylemlerinden sorumlu olması ile açık-
vardır. Çoğu zaman duyguları tutsak duruma getiren ahlak
lanır.
yapıları vardır. İnsan belli bir süre sonra özgürleşme pe-
şine düşer ve tutsak durumda olan duygularında sıçrayış Paragraftan hareketle, Albert Camus’nun 20. Yüzyıl
gerçekleştirir. Sıçrayışı tamamlanan insan başkaldırır. Fakat Felsefi Akımlarından hangisini benimsediği söylenebi-
başkaldırısı kaderini ötelemez. Durum karşısında pasiftir. lir?
Hiçbir şekilde karşı durmaz. Başına gelenler karşısında
A) Egzistansiyalizm
kaderci bir çizgidedir.
B) Fenomenoloji
Camus için ölüm ve yaşam arasındaki ilişki bir diya-
C) Diyalektik Materyalizm
lektik ilişkidir. Yabancı romanı ile beraber insanın yaşam
D) Hermeneutik
içerisindeki ‘‘saçma’’ durumuna vurgu yapar. Doğaya,
E) Yeni ontoloji
topluma, değerlere yabancı durumda bulunan birinin hi-
kayesi üzerinden Camus yaşam kendi başına saçma
oluşundan bahseder. Yaşamın saçmalığının farkındadır.
Karşı durmaz fakat yaşam içerisinde başına gelenlere
karşı ilgisizdir. Teslimiyet yaşama yabancı birinde karşı-
mıza çıkar. Camus topluma yabancı kişisinde de başına
gelenler karşısında, tıpkı Sisifos Efsanesi’ndeki gibi yaşa-
dığı kaderden şikâyet etmeme durumu söz konusudur.
Yaşamın durağanlığı, sabitliği ve saçma oluşu mutsuzluğu
beraberinde getirir. Mutsuz insanın intihar etme durumunu
da tartışan Camus her ne kadar intiharın bu durumlarda
gerçekleşmemesi gerektiğini söylese de intihar ile yaban-
cı karakter arasında bağ olduğu da unutulmamalıdır.
Camus 1947 yılında Veba adlı romanını yayınlar. Bu
roman önceki romanlarına ve felsefe görüşüne göre de-
ğişiklik gösterir. Yabancı ve Başkaldıran İnsan da toplumdan
kopuk bulunan kişi bu romanda aksine toplumun yarala-
rına çare arayan etik bir penceren yaşamı değerlendiren
bir kahramandır. Veba’nın kahramanı toplumsal sorumluluk
içerisindedir ve bu durumuyla beraber her insanına düşen
görev ve sorumluluğu anlatma girişimi içerisine düşer.
ÖRNEK 1.E 2. E 3. D 4. C 5. E 6. A 7. B 8. A

Felsefe 10 11.Sınıf
1. 11.
TEST Konu Tarama Testi FASİKÜL

1. I. İnsanın eylemlerinin, sözlerinin ve yarattığı tüm ürünle- 3. Husserl “Kesin Bilim Olarak Felsefe” adlı eserinde, feno-
rin anlamına yönelik yorumlamalar yapan bir felsefi anla- menolojik yaklaşımında yöntem olarak “paranteze alma”yı
yıştır. önermiştir. Paranteze alma yöntemini üç durum için zorun-
II. Hayatın anlamının izini süren ve bireyin değerinin ne ol- lu görür. Bunlar; tarih, varoluş ve ide üzerinden paranteze
duğunu anlamaya çalışan bir felsefi yaklaşımdır. almadır. Tarih ile paranteze almayla sosyal yaşamın görüş
ve önyargılarından uzaklaşılmasına zemin hazırlarken va-
Yukarıda açıklamaları verilen felsefi yaklaşımlar aşa- roluş ile paranteze almayla da öznenin kendi şüphelerin-
ğıdakilerden hangisinde sırasıyla verilmiştir? den sıyrılmasını sağlamaya çalışmıştır. İde açısından pa-
ranteze alma da ise nesneye ait dışsal özellikleri ayırmayı
I. II.
hedeflemiştir.
A) Düalizm Egzistansiyalizm
B) Hermeneutik Egzistansiyalizm Buna göre Husserl paranteze alma yöntemi ile neyi
C) Egzistansiyalizm Fenomenoloji amaçlamaktadır?
D) Hermeneutik Fenomenoloji
E) Düalizm Fenomenoloji A) Bilimsel bilginin yöntemini sorgulamayı
B) Dış dünyanın bilgisine duyular aracılığıyla ulaşılabile-
ceğini göstermeyi
C) İdealizmin bilgi anlayışını eleştirmeyi
D) Fenomenin özü ile ilgili bilgiye ulaşmayı.
E) İnsanın özgür bir varlık olduğunu temellendirmeyi

4. Nicolai Hartmann’a göre, dış dünya dört varlık basama-


2. Fenomenolojiye göre doğru bilgiye ulaşmak ancak şeyle- ğından oluşur. Bu dört varlık basamağının birbiri ile ilişki
rin özüne ulaşmakla mümkündür. Şeyler, bilincin önündeki içinde olduğunu savunan Hartmann, varlıkların anlaşıla-
her şey, yani fenomenlerdir. Fenomen ancak zihnin özü bilmesi için varlık basamakları aralarındaki ilişkinin ince-
kavramasıyla bilinebilir. Özü kavramak ise, ancak zihni lenmesi gerektiğini ileri sürer. Ona göre, her varlık basma-
her türlü duyu verilerinden ve dış dünyadan edindiğimiz ğı kendinden öncekinden bağımsızdır. Ancak her tabaka
tüm yargılardan arındırarak mümkün olacaktır. Bu neden- farklı özelliklerle birlikte kendinden önceki tabakaya ait
le doğru bilgiye ulaşmak için duyulardan gelen tüm verileri bazı özellikleri de kendinde bulundurur. Bu nedenle her
paranteze alarak, geriye kalan özü kavramak gereklidir. tabaka için hem bir öncekine bağlılık hem de otonomi söz
konusudur.
Paragrafta altı çizili olan cümle dikkate alındığında,
fenomenoloji anlayışının aşağıdaki felsefi akımlardan Aşağıdakilerden hangisi paragrafa konu edilen Hart-
hangisini eleştirdiği söylenebilir? mann’ın varlık basamaklarından biri değildir?

A) Empirizm A) Psişik Varlık Basamağı


B) Rasyonalizm B) İnorganik Varlık Basamağı
C) Septisizm C) Tinsel Varlık Basamağı
D) Egzistansiyalizm D) Organik Varlık Basamağı
E) Nihilizm E) Real Varlık Basamağı

11.Sınıf 11 Felsefe
11. 1.
FASİKÜL Konu Tarama Testi TEST

5. İlk Çağ’dan beri felsefenin neliği üzerinde durulmuş, bir- 7. Kierkegaard, yaşamı insanın kendi özünden varoluşuna
çok filozof tarafından felsefenin ne olduğu yanıtlanmaya doğru bir hareket olarak ele alır. Bu sürecin üç evreden
çalışılmıştır. Filozofların yaptığı tanımlar ele alındığında, oluştuğunu savunan Kierkegaard’a göre insanın özü Tan-
her tanımda felsefenin farklı özelliklerinin temele alındığı rı’ya en yakın olduğu zamandır. İnsan özünden yani Tan-
görülmektedir. Bunlar arasında ön plana çıkan tanımlar- rı’dan uzaklaştıkça bir kaygı ve korku durumuna düşer.
dan biri de Karl Jaspers’in yapmış olduğu felsefe tanımı- Bu durumda insanın özüne yabancılaşarak, duygularına
dır. Ona göre felsefe “yolda olmaktır” Oldukça sade bir yöneldiğini dile getiren Kierkegaard, bir süre sonra insa-
şekilde yapılan bu tanımda felsefenin belki de en önemli nın ahlaki kuralların varlığını kabul ederek kendi duygu ve
özelliği vurgulanmıştır. hazlarından uzaklaşacağını savunur. Böylece insan eyle-
melerinin temeline ahlaki kuralları koyar. Sonunda insan,
Parçada konu edinilen Jaspers’in “Felsefe nedir?”
kendi iradesi ile Tanrı’nın varlığının farkına varır ve böyle-
sorusuna verdiği yanıt, felsefenin hangi özelliğini vur-
ce kendi özüne dönüşü tamamlanmış olur.
gulamaktadır?
Buna göre Kierkegaard’ın dile getirdiği yaşamın üç
A) Bilimden farklı bir yönteminin olmasını.
evresi sırasıyla aşağıdakilerden hangisinde doğru ve-
B) Bütüncül bir bakış açısına sahip olmasını.
rilmiştir?
C) Sürekli hakikat arayışında olmasını.
D) Öznel bir etkinlik olmasını. A) Estetik - Dinsel - Etik
E) Metafizik konularla birlikte olguları da araştırmasını. B) Politik - Etik - Dinsel
C) Etik - Politik - Dinsel
D) Estetik - Etik - Dinsel
E) Etik - Estetik - Dinsel

6. Hans Georg Gadamer’e göre bir metin tamamlandıktan 8. Dış dünyanın insan zihninden tam olarak bağımsız olma-
sonra, artık yazardan bağımsız olarak var demektir. Çün- dığını savunan Husserl’e göre, varlık bilincin bilgi nesnele-
kü metni okuyan kişi kendi düşünce ve duygularıyla metni ri olarak vardır. Varlığın insan bilincinin olanakları içerisin-
tekrar kuracaktır. Bu durum metinle karşı karşıya gelen de oluştuğunu ileri süren filozof, varlığı …………… olarak
herkes için geçerlidir; her defasında metin okuyucu tara- adlandırır. Ona göre insan, bilen öznenin bilgi olanakları
fından tekrar yorumlanacaktır. O halde Gadamer’e göre içinde oluşan bu varlık alanının bilgisine ulaşabilir.
bir metnin anlamı yazarın niyetine, düşüncelerine indirge-
Paragrafta boş bırakılan yere aşağıdaki kavramlardan
nemez.
hangisi getirilmelidir?
Buna göre Hans Georg Gadamer’in aşağıdaki akım-
A) Fenomen B) İdea C) Cisim
lardan hangisini savunduğu söylenebilir?
D) Madde E)Form
A) Fenomenoloji
B) Mantıkçı Pozitivizm
C) Hermeneutik
D) Egzistansiyalizm
E) Pozitivizm

TEST 1. B 2. A 3. D 4. E 5. C 6. C 7. D 8. A

Felsefe 12 11.Sınıf
2. 11.
TEST Konu Tarama Testi FASİKÜL

1. Nicolai Hartmann’a göre tarih, fenomenoloji, antropoloji, 3. Soren Kierkegaard’a göre yaşam deneyiminin ilk evre-
sosyoloji gibi disiplinler varlığın tek bir yanını ele aldıkları sinde, insan kendi duygularına yönelir. Haz ve arzularına
için onun bütünsel yapısını gözden kaçırmışlardır. Bu di- göre eylemde bulunan insan, gelecek için kaygılanmaz;
siplinlerin insanı parçalara ayırarak ele almaya çalıştığını toplumsal ilişkilerden, sorumluluklardan ve ödevlerden
dile getiren Hartmann, bu durumun insanın varlıkla ilgili uzak durur. Bu evrede insan, sadece dolaysız hazlar ara-
olan ilişkisinin yanlış anlaşılmasına sebep olduğunu sa- yışı içindedir. Kierkegaard’a göre insanın gelecekle ilgili
vunmuştur. tüm kaygı ve korkudan uzak olması, yaşamın bütünlük ve
sürekliliğini ortadan kaldırır. Bu nedenle birey yaşamın bü-
Hartmann’ın insanı ele alırken temele alınması gerek-
tünlüğünü ve sürekliliğini yakalamak için ahlaki kuralların
tiğini düşündüğü felsefi disiplin aşağıdakilerden han-
varlığını kabul ederek bu evreden kurtulur.
gisidir?
Paragrafa konu edilen Kierkegaard’ın “yaşamın ilk ev-
A) Epistemoloji
resi” olarak dile getirdiği evre aşağıdakilerden handi-
B) BilimFelsefesi
sidir?
C) Etik
D) Estetik A) Dinsel Evre
E) Ontoloji B) Etik Evre
C) Politik evre
D) Özsel Evre
E) Estetik Evre

2. 19. Yüzyıl filozofu Friedrich Nietzsche’ye göre felsefe salt 4. Modern bilim anlayışına göre, bilimsel yöntem deney ve
bilgiye yönelmiş; insanı ve onun yaşamını göz ardı etmiş- gözlemdir. Bilim insanı gözlem yaparken, doğanın akışına
tir. Kendi felsefesinde insanı ve onun yaşam içindeki du- müdahale etmeksizin olup bitenleri izler. Bilimsel çalışma-
rumunu ele alan filozof, insana hem kendisini hem toplum lardaki deneylerde ise bilim insanı, şeylerin kendi doğal
içindeki yerini anlaması ve değerlendirmesi için rehberlik akışını beklemeksizin, yapay olarak onları üretir.
yapmıştır. Nietzsche’nin bu anlayışı, 20. Yüzyıl filozofların-
Buna göre deney ve gözlem arasındaki fark aşağıda-
dan bazılarını etkileyecek; felsefeye insanı temele alan bir
kilerden hangisi olabilir?
felsefi akım kazandırmalarını sağlayacaktır.
A) Deney bir defaya mahsustur; gözlem ise yeniden oluş-
Buna göre Nietzsche’nin etkisiyle oluştuğu düşünü-
turulabilir.
len 20. Yüzyıl Felsefi akımı aşağıdakilerden hangisi-
B) Deney, gözlemin aksine doğanın akışına müdahale et-
dir?
meyi gerektirmez
A) Egzistansiyalizm C) Gözlem, deneyden daha değerli bir yöntemdir.
B) Hermeneuitik D) Deney, gözlemden daha güvenilir bir yöntemdir.
C) Sensualizm E) Gözlemde olguların doğal akışına müdahale edilmez-
D) Mantıkçı Pozitivizm ken, deneyde durum bunun tam tersidir.
E) Fenomenoloji

11.Sınıf 13 Felsefe
11. 2.
FASİKÜL Konu Tarama Testi TEST

5. Husserl, bilincin varlığı belirlediğini ileri sürer. Varlığı, bir 7. Nietzsche’ye göre üç tip insan vardır. Bunlardan biri, in-
bilincin bilgi nesnesi olarak açıklayan Husserl, varlığın in- sanları ve onların geleceğini seven insan; üst insandır. Üst
san zihninden bağımsız olarak varolma durumunun olma- insan yeni başarılar, yeni değerler ortaya koyan insandır.
dığını ileri sürer. Varlık ancak zihnimizin olanakları dahilin- Böylece toplumda eleştirilmeden kabul edilen tüm kuralla-
de vardır. Husserl’e göre varlık “fenomen”dir. Fenomen ise rı yıkan üst insan; insanlığın geleceğine de yön verir.
bir şeyi o şey yapan şey; yani varlığın özüdür. Varlığın özü
Buna göre “üst insan” ile ilgili aşağıdakilerden hangi-
bize doğru bilgiyi sunacaktır. Bu nedenle felsefe hakikate
si söylenebilir?
ulaşmak için şeylerin özünü anlamak ve açıklamak zorun-
dadır. A) Üst insan, yaşamını morale göre düzenler.
B) Üst insan, yaşama anlam kazandırır.
Buna göre Husserl aşağıdaki felsefi sorunlardan han-
C) Üst insan, değer yargılarına göre eylemde bulunur.
gisine cevap aramaktadır?
D) Üst insan, otoritelere bağlıdır.
A) Varoluş-Öz Sorunu E) Üst insan, geçmişi eleştirmekle yetinir.
B) Varlık Sorunu
C) Gerçeklik-Görünüş Sorunu
D) Değişim Sorunu
E) Metafizik Bilgi Sorunu

8. Felsefenin değerle ilgili sorgulamalar yapmasını eleşti-


6. Hartmann’a göre varlık dört basamaktan oluşur. Bunlar-
renlere göre metafizik, etik, estetik felsefenin konu alanı
dan ilki, bize kendini gösteren bütün evreni kapsayan”
dışında bırakılmalıdır. Çünkü metafizik, etik ve estetik gibi
inorgonik basamak”tır. Canlılıktan yoksun bu basmaktan
alanlar doğrulanamayan bilgilere sahiptir. Bu nedenle bu
sonra canlı varlıkların bulunduğu varlık basamağı gelmek-
alanlardan elde edilen bilgiler anlamlı önermeler içermez.
tedir. Ancak doğrulanabilen önermeler anlamlıdır. Bu nedenle

Buna göre aşağıdakilerden hangisi “inorganik varlık” metafizik, bilimsel bir özellik taşımaz.

alanına ait değildir? Buna göre, metafizik, etik ve estetik alanların felsefe-
nin konu alanı dışında bırakılmak istenmesinin nedeni
A) Atom B) Masa C) Dünya
aşağıdakilerden hangisi olabilir?
D) Elektron E)Köpek
A) Bütünlükçü bir yapıya sahip olmamaları
B) Toplumsal olaylara çözüm üretmede yetersiz kalmaları
C) Sistemli bir alan olmamaları.
D) İnsanı merkeze almaları.
E) Deneye açık olmamaları

TEST 1. E 2. A 3. A 4. E 5. C 6. E 7. B 8. E

Felsefe 14 11.Sınıf
1. 11.
TEST Öğreten Pratik Test FASİKÜL

1. Nicolai Hartmann’a göre değer; iyi, keyif, dirimsel, ahla- 3. 20. Yüzyıl düşünürü Hans Reichanbach’a göre bir kuramın
ki ve estetik olmak üzere beşe ayrılır. Bunların içinde en bilimsel bir niteliğe sahip olup olmadığı, olgulardan kuram-
yüksek olan, ahlaki değerdir. Ona göre bir eylemin ahlaki lara gidilerek tespit edilebilir. Bir kuramın bilimselliği, olgu-
nitelikte olabilmesi için eylemin kişinin iradesi ile yapılmış larca doğrulanabilir olmasına bağlıdır. “Kuğular beyazdır”
olması gerekir. Bununla birlikte bir eylemde her zaman önermesi, kuğular gözlemlenerek doğrulanabilir. Bununla
her koşulda daha iyiyi temele almak gereklidir. Buna göre birlikte olgulara yönelerek doğrulayamayacağımız bir var-
Hartmann için ahlaki eylemde bulunmak, daha iyiye karar sayım varsa, bu varsayım anlamsızdır.
vermektir.
Buna göre Hans Reichanbach’ın görüşü aşağıdaki fel-
Paragraftan hareketle Hartmann “değer” anlayışı ile sefi anlayışlardan hangisine uymaktadır?
ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Varoluşçuluk
A) Değer, insanla ilgilidir. B) Hermeneutik
B) En üstün değer, iyi değerleridir. C) Mantıkçı Pozitivizm
C) Bir eylemin ahlaki olabilmesinin ilk koşulu özgürce ya- D) Diyalektik Materyalizm
pılmasıdır. E) Yeni Ontoloji
D) Değerler arasında bir ayrım söz konusudur.
E) Her durumda daha iyi olanın ne olduğuna insanın ken-
disi karar verecektir.

4. 20. Yüzyıl Felsefesi’nde Aristoteles’ten beri üzerinde yo-


ğunlaşılmayan ………….., tekrar ivme kazanmıştır. Bu dö-
nem filozofları için, felsefi problemleri ele almanın en iyi
2. ……………………… felsefesinin hareket noktası bilgiye yöntemi, dilsel kullanım üzerine yapılan sorgulamadır. Bu
sağlam temeller bulmaktır. Bu amaçla bilimi ve felsefeyi nedenle 20. Yüzyıl düşünürlerinin bazıları, felsefi sorun-
sahte problemlerden kurtarmaya çalışır. Bunu yaparken ları ele alırken bulanık mantıksal çıkarımlar yerine, açık
bilim ve felsefenin içinde olan metafiziği ve metafizik özel- ve seçik mantıksal çıkarımlar oluşturmayı ve tek anlamlı
lik taşıyan tüm ifade ve önermeleri ayıklamaya çalışır. sözcüklerden oluşan yapay bir dil sistemini kurmayı amaç
edinmişlerdir.
Yukarıdaki paragrafta boş bırakılan yere aşağıdakiler-
den hangisi getirilmelidir? Paragrafta boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi
getirilmelidir?
A) Nicolai Hartmann
B) Rudolf Carnap A) Mantık
C) Thomas Kuhn B) Bilim
D) Soren Kierkegaard C) Değer
E) Karl Marx D) Varlık
E) Bilgi

11.Sınıf 15 Felsefe
11. 1.
FASİKÜL Öğreten Pratik Test TEST

5. Egzistansiyalizmin temsilcilerinden Karl Jaspers, insanın 7. Hermeneutik, insanın eylemlerinin, sözlerinin ve yarat-
bilimler tarafından birbirlerinden farklı biçimlerde ele alın- tığı tüm ürünlerin anlamına yönelik yorumlamadır. Her-
dığını ifade eder. İnsan; psikoloji, sosyoloji ve antropoloji meneutik teriminin doğuşu, kutsal metinleri yorumlama
başta olmak üzere çeşitli bilim dalları tarafından bir araş- pratiklerine dayansa da 19.yy’ın başlarında Friedrich Sch-
tırma nesnesi olarak ele alınır. Bu bilimlerin ortaya koy- leiermacher, Hermeneutik Üzerine Dersler adlı eserinde
duğu bilgiyle insanın bilinebilir ve kavranabilir bir özelliğe hermeneutiği, tüm metinlere uygulanabilecek bir anlama
sahip olduğu düşünülmüştür. Ancak Jaspers’e göre insan, yöntemi olarak tasarlar. Bu eseriyle “anlamak için bütüne;
kendisi hakkında bildiğinden ve bilinenden daha fazladır. bütünü anlamak için de parçalara başvurmak gerektiği”ne
Jaspers için insanın özü, her türlü nesnelliğin ötesinde in- vurgu yapan Schleiermacher’in anlama kavramını felse-
sanın asıl gerçek varlığıdır. fesinin merkezine alması, kendisinden sonra gelen bazı
düşünürler üzerinde de etkili olmuştur.
Buna göre pasajda altı çizilen kelime Karl Jaspers’in
felsefesindeki hangi kavramı ifade etmek için kullanıl- Buna göre aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşılabi-
mış olabilir? lir?

A) Töz B) Varlık C) Ruh A) Hermeneutik terimi ilk olarak Tanrı’nın sözlerini açıkla-
D) Varoluş E) İdea mak için kullanılmıştır.
B) Schleiermacher hermenuetik akımının en son temsilci-
sidir.
C) Hermeneutik yöntem sadece dini metinleri yorumla-
mak için kullanılmıştır.
D) Metni anlamak için, parçalara değil, bütüne yönelmek
gerekir.
6. Klasik bilim anlayışına göre, bütün bilimler birbirleriyle iliş- E) Schleiermacher’den önce de hermeneutik yöntem tüm
kisiz görünseler de aslında aynı temelde birleşirler; birbir- metinler için kullanılmıştır.
leriyle bağlantılıdırlar. Bu nedenle sosyoloji, psikoloji, bi- 8. “İnsan, nasıl olmayı tasarladıysa öyle olacaktır. Olmak is-
yoloji gibi birbirlerinden ayrılmalarına gerek yoktur. Klasik teyeceği şey değil tasarlayacağı şey yani. İstemek deyin-
bilim anlayışının bilimlerle ilgili bu tavrı daha sonra bazı ce bilinçli bir kararı anlıyoruz biz, aramızdan birçokları için
filozoflar tarafından eleştirilmiştir. Hiçbir bilimin tek başına kendi kendine oluştan sonra gelir bu. Bir kitap yazmak,
evreni ve evrendeki çokluğu, çeşitliliği açıklayamayacağı- evlenmek isteyebilirim ama bütün bunlar irade denen şey-
nı savunan bu filozoflara göre her bilim, kendi özel alanını den daha köklü, daha kendiliğinden bir seçmenin belirtisi-
belirlemeli ve bu alanda bilgiler üretmelidir. dir.”

Bu parçada konu edilen eleştiri, Klasik Bilim Anlayı- Jean Paul Sartre

şı’nın hangi görüşüne yönelik bir eleştiri niteliği taşır? Sartre’ın Varoluşçuluk kitabındaki bu sözlerinden ha-

A) Bilim, bir gün evrenle ilgili tüm sorulara cevap bulacak- reketle aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşılabilir?
tır.
A) İnsanın özü varoluşundan önce gelir.
B) Bilim insanı bilimsel çalışmalarında kendi duygu ve dü-
B) İnsan kendinde varlıktır.
şüncelerini bir kenara bırakmalıdır.
C) İnsan belirlenmiş bir varlıktır.
C) Bütün bilimler tek bir bilime indirgenebilir.
D) İnsan bilinçli bir varlıktır.
D) Bilim, birikimsel olarak ilerler.
E) İnsan varolmak için eylemde bulunmaya ihtiyaç duy-
E) Bilim, nesnel bir etkinliktir.
maz.

TEST 1. B 2. B 3. C 4. A 5. D 6. C 7. A 8. D

Felsefe 16 11.Sınıf
5. ÜNİTE:
20. YÜZYIL FELSEFESİ

11.SINIF
FELSEFE

12. FASİKÜL:
20. YÜZYIL FELSEFESİ

KAZANIMLAR
µ 20.Yüzyıl Felsefesi hakkında bilgi verir.
µ Felsefi düşünce ortamının 20. Yüzyıl arasındaki karakteristik özellikleri anlatılır.
µ 20. Yüzyıl Felsefesi filozoflarının görüşlerine yer verilir.
µ Örnek metinler üzerinden 20.Yüzyıl Felsefesi filozoflarının görüşleri analiz edilir.
µ 20. Yüzyıl İslam Felsefesi’ndeki dönemsel düşünceler ifade edilir.
µ 20. Yülyıl Felsefesi’ndeki örnek düşünce ve argümanları felsefi açıdan değerlendirir.
12.
FASİKÜL 20. Yüzyıl Felsefesi

DİYALEKTİK MATERYALİZM
Örnek 1
Materyalizm, her şeyin maddeden oluştuğunu ve bilinç
de dahil olmak üzere bütün şeylerin maddi etkileşimler
“Filozoflar dünyayı sadece yorumlamakla yetindiler, oysa
sonucu oluştuğunu öne süren, felsefi kuramdır. Bir diğer
asıl olan onu değiştirmektir.”
deyişle madde, var olan tek tözdür. Materyalizm, Antik
Yunan’dan bu yana farklı düşünürler tarafından savunul- Karl Marx
muştur. Ancak bu akımın en önemli temsilcisi Karl Marx’dır.
Marx’ın bu sözünden aşağıdaki yargılardan hangi-

🗿 Karl Marx (1818-1883)


sine ulaşılabilir?

A) Dünyayı değiştirmeyi kendisine amaç edinmiştir.


1818 yılında Almanya’nın
B) Hakikatin ulaşılamaz olduğunu savunmuştur.
Trier şehrinde avukat bir
C) Tinsel varlık anlayışını benimsemiştir.
babanın oğlu olarak dün-
D) Felsefenin toplumsal konularla ilgilenmesini eleştirmiştir.
yaya gelmiştir. Bonn Üni-
E) İdealist bir felsefi görüş ileri sürer.
versitesi’nde hukuk eğitimi
alan Marx, radikal bir ga-
zetede çalışmaya başladı.
Burada işçi sınıfı toplumu-
nun özgürlüğüne kavuşa-
cağını savunan yazılar ka- Marx’a göre toplumsal yapı da maddi bir temele sa-
leme aldı. Bütün hayatını hiptir. Bu nedenle tarihsel bir dönemi anlamak için onun
işçi sınıfının haklarını savunmaya adayan Marx, 1883 yılın- ekonomik alt yapısına bakmak gereklidir. Ona göre insan-
da Londra’da hayatını kaybetti. Marx’a göre kendisine ka- lar, ekonomik süreçte üretimde bulunan ve üretim araçla-
dar gelen tüm filozoflar dünyayı yorumlamışlardır. Ancak rına sahip olanlar olarak iki sınıfa ayrılır. Toplumda eko-
dünyanın yorumlanması değil, değiştirilmesi gerektiğini sa- nomik üretim ilişkileri altyapıyı oluştururken, inanç ve
vunan Marx, Kapitalizm ve sanayileşmenin sebep olduğu kültür dünyası ise üst yapıyı oluşturur. Marx’a göre altya-
problemleri çözmek için materyalizm görüşünü benimse- pı, üst yapıyı belirler. Marx, bir toplumun ekonomik unsur-
miştir. Bununla birlikte felsefe yapmanın ide ile gerçeklik larının kültür ve hukuk gibi olguları oluşturduğunu ileri
arasında ilişki kurmak olduğunu söyleyerek idenin varlığını sürer. Ona göre alt ve üst yapı değişimleri birbirini etkile-
reddetmeyen Marx, bu ilişkinin gerçeklikten hareketle ku- yerek yeni ekonomik sistemler oluşturur. “Şimdiye kadarki
rulması gerektiğini savunur. tüm toplumların tarihi, sınıf savaşlarının tarihidir” diyen Marx’a
Marx, insanı ve doğayı ele alırken ekonomik üretim göre ekonomik yapıya bağlı olarak oluşan sınıflar arasın-
ilişkilerini ele almak gerektiğini ileri sürer. Gerçekliği üretim daki çatışma kaçınılmazdır.
ilişkileri çerçevesinde ele alan Marx’a göre evren, diyalek-
tik sürece göre oluşur ve değişir. “Tez, anti tez ve sentez”
MANTIKÇI POZİTİVİZM
biçiminde hareket eden evren üretime bağlı bir şekilde
nihai bir hedefe doğru ilerler. Madde olmadan evrende 20. yüzyılın başlarında Viyana’da bilim insanlarının bir
devinimin olmayacağını savunan Marx, toplumdaki itici araya gelerek oluşturduğu akımdır. “Viyana Çevresi” olarak
gücün ekonomik ilişkilerden kaynaklandığını; bu ilişkilerin- da bilinen mantıkçı pozitivistlere göre, varlık deney ve
de insanın kendi üretim gücünden doğduğunu ileri sürer. gözlem alanına ait olan şeylerdir; doğru bilgi ise ancak
İnsanlar arasında hüküm süren maddi ilişkiler çerçevesin- deney ve gözleme dayalı olan bilgidir. Bu nedenle man-
de şekillenen ontoloji anlayışı ile Marx, Materyalizm akı- tıkçı pozitivistlerin amacı deney ve gözlem yoluyla doğru-
mının önemli temsilcilerinden olmuştur. lanması mümkün olmayan metafizik önermeleri diğer
önermelerden ayırmaktır.

Felsefe 2 11.Sınıf
12.
20. Yüzyıl Felsefesi FASİKÜL

Örnek 2 Örnek 4
Viyana’da bir araya gelen bir grup felsefecinin ve bilim
Geleceğin geçmişe benzeyeceği varsayımı herhangi
adamının düşünsel arayışları neticesinde şekil almış felsefi yak-
geçerli bir argümana dayandırılamaz. Tamamen alışkanlıktan
laşımdır. Başlıca temsilcileri Moritz Schlick, Rudolph Carnap ve
kaynaklanır. Her şeyin geçmişte olduğu gibi davranacağını
Otto Neurath’dır. Bu görüşün amacı dili mantıksal açıdan ele
varsaymak için yeterli gerekçemiz yok. Evet, bir sonraki otu-
almaktır.
ruşumda bu sandalyenin beni taşıyacağına, bırakmam hâlinde
Bu parçada açıklanan Çağdaş Felsefe akımı aşağı- bu kalemin düşeceğine inanıyorum. Ancak şaşırtıcı bir gerçek
dakilerden hangisidir? daha var ki, o da sandalyenin kırılacağını, kalemin havada yük-
seleceğini varsaymam için de bir o kadar sebebim var.
A) Fenomenoloji
B) Pozitivizm Mantıkçı Pozitivizm’in bu parçada eleştirilen bilim-
C) Hermeneutik sel yöntemleri aşağıdakilerden hangisidir?
D) Analitik Felsefe
A) Tümevarım – Doğrulanabilirlik
E) Pragmatizm
B) Tümevarım – Yanlışlanabilirlik
C) Analoji – Yanlışlanabilirlik
D) Tümdengelim – Yanlışlanabilirlik
E) Tümdengelim – Doğrulanabilirlik
2020 TYT

🗿 Rudolf Carnap (1891-1970)


1891 yılında Alman-
Örnek 3
ya’da doğan Rudolf
Carnap, yükseköğreni-
Viyana Çevresi bilim anlayışını ifade eden klasik bilim an-
mini Freiburg Üniversi-
layışına göre bir bilginin doğru olarak kabul edilmesi için bu
tesi’nde tamamlamıştır.
bilgiye herhangi bir kimsenin ulaşması yeterli değildir. Ancak
Fizik, matematik ve fel-
elde edilen bilgi, bilgiyi ileri süren kimsenin dışındaki kişiler tara-
sefeye ağırlık veren bir
fından da kabul görürse; o zaman bu bilginin doğru bilgi olarak
eğitimden görmüştür.
değerlendirilmesi mümkün olabilir.
Viyana Çevresi’nin en
Buna göre Klasik Bilim Anlayışı’nın doğruluk öl- seçkin üyelerinden biri
çütü ile ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenebilir? olan Carnap Felsefesi ile Mantık Mve Bilim Felsefesi’ne
önemli katkılar yapmıştır. Çağdaş mantığı Bilim Felsefe-
A) Bir bilginin doğru olarak değerlendirilmesi nesnesine uy-
si’ne uygulayarak bilim kuramlarının oluşumlarını ve yapıla-
gunluğu ile ilgilidir.
rını çözümlemeye çalışıp, gelenekçi felsefeyi eleştiren Car-
B) Doğru bilgiye ulaşmak için yanlışlanabilirlik ilkesini temele
nap, 1970 yılında Los Angeles’da hayatını kaybetmiştir.
almak gerekir.
Carnap’a göre metafiziksel önermeler anlamsızdır; bir
C) Doğru bilgi insan hayatını kolaylaştıran bilgidir.
önermenin anlamlı olabilmesi için ya doğrudan olgusal bir
D) Açık ve seçik olan bilginin doğruluğundan söz edilebilir.
dille ya da olgusal bir dilin kısaltılması olan sembolik
E) Bilginin doğruluk değeri, üzerinde genel bir uzlaşım sağ-
mantık diliyle ifade edilmiş olması gerekir. Bir önermeyi
lanmasına bağlıdır.
çözümlemenin başlıca amacının o önermenin “doğrulama”
yönteminin belirlenmesi olduğunu ileri süren Carnap’a göre,
doğrudan ve dolaylı olmak üzere iki tür doğrulama vardır.

11.Sınıf 3 Felsefe
12.
FASİKÜL 20. Yüzyıl Felsefesi

“Bugün hava güneşli.” önermesini dışarıya bakarak doğru-


dan doğrulayabilirim. “Bu masa meşe ağacından yapılmış- Örnek 7
tır.” önermesinin doğrulaması ise ancak meşe ağacı çe-
şitli testlere tabi tutarak anlaşılabileceğinden dolaylı bir Mantıkçı pozitivistler, felsefeye bilimsel bir kimlik kazan-
doğrulama olacaktır. Bu önermelerle ilgili deney ya da dırmak amacıyla felsefeyi metafizik ve teolojiden arındırmaya
gözlemlerimiz olumlu sonuç verirse doğrulukları büyük çalışmışlardır.
oranda kesinlik kazanır. Fakat tam kesinliğe hiçbir zaman
Mantıkçı pozitivistlere göre, felsefenin konu alanı
ulaşılamaz. Ona göre hiçbir doğrulama tam değil kısmi
aşağıdakilerden hangisi olmalıdır?
bir doğrulamadır.
A) Mitolojik olaylar
B) Dinî inançlar
C) Ruhsal gerçeklik
D) Olgusal gerçeklik
Örnek 5 E) Spekülatif olaylar

Mantıkçı pozitivistler, felsefenin sadece bilimsel önerme-


lerle ilgilenmesi gerektiğini söyleyerek, felsefeyi metafizikten
arındırmayı amaçlamışlardır.

Buna göre mantıkçı pozitivistlerin amacı aşağıda-


kilerden hangisi olabilir?

A) Felsefeye eleştirel ve sorgulayıcı bir nitelik kazandırmak


B) Felsefeyi kültürel unsurlardan arındırmak
Mantıkçı Pozitivizm Akımının Eleştirisi
C) Doğrulanabilir bilimsel önermeleri yaygınlaştırmak
D) Bilimsel ilerlemelerin tarihsel analizini yapmak
E) Felsefeye bilimsel bir kimlik kazandırmak 🗿 Karl Raimund Popper (1902-1994)
1902 yılında Viyana’da
doğan Popper, Viyana
Üniversitesi’nde mate-
Örnek 6 matik, fizik ve felsefe
eğitimi almış; müzik ta-
rihi ve psikolojiyle de il-
Metafizik, etik, estetik doğrulanamayan bilgilere sahiptir.
gilenmiştir. 1934 yılında
Dolayısıyla bunlar anlamlı önermeler değildir. Bu nedenle me-
Bilimsel Araştırmanın
tafizik, bilim olamaz.
Mantığı adlı kitabıyla ün
Bu görüşü savunan bir kişinin, metafiziğe karşı ol- kazanan Popper, felse-
masının gerekçesi aşağıdakilerden hangisi olabilir? fesini eleştirel akılcılık olarak tanımlamıştır. 1949 yılında
burada profesör olan Karl Popper, 1994 yılında İngiltere’de
A) Toplumsal konulara aykırı olması
hayatını kaybetmiştir.
B) Doğayı açıklamaktan uzak olması
C) Çözüm üretmede yetersiz olması
D) Deneysel olarak kanıtlanamaması
E) Belli bir konuya dayanmaması

Felsefe 4 11.Sınıf
12.
20. Yüzyıl Felsefesi FASİKÜL

Viyana Çevresi bilim anlayışına ilk ciddi eleştiri, Karl


Popper tarafından yapılmıştır. Ona göre bilim, mantıkçı Örnek 9
pozitivistlerin savunduğu gibi tümevarıma dayanmaz. Çünkü
tümevarımla kurulan bilimsel bir kuramın kesin bir şekilde Popper’e göre bilim, bir etkinliktir. Bu etkinlikte aktif
doğruluğunun ortaya konmasının imkânsız olduğunu ileri olan bilim adamları da kendi duygu, düşünce ve inançları olan
süren Popper, bilimselliğin ölçütünün “doğrulanabilirlik” insanlardır. Bu nedenle Popper için bilim insanlarının duygu,
değil; “yanlışlanabilirlik” olduğunu savunur. “Yanlışlanabirlik” düşünce ve inançlarını yaptıkları bilimsel çalışmaların dışında
yöntemini “kuğu örneği” ile açıklar: “Bütün kuğular beyazdır.” tutmaları mümkün değildir.
genel önermesi çok sayıda kuğunun beyaz olduğunun
gözlemlenmesine rağmen dünyada her an siyah bir kuğu Buna göre paragrafta Popper’in eleştirdiği anlayış
doğma ihtimalinin var olması nedeniyle şüphelidir; kesin aşağıdakilerden hangisi olabilir?
doğru bilgi olduğu kabul edilemez. Bu nedenle Popper A) Mantıkçı pozitivistlerin nesnellik anlayışı
bilimsel bir teorinin hiçbir teoriyi reddetmemesi mümkün B) Sofistlerin şüpheci bilgi anlayışı
değildir. Çünkü bilimselliğin ölçütü onu yanlışlamaya ça- C) Klasik bilim anlayışının doğrulanabilirlik yöntemi
lışmaktır. Bütün yanlışlama çabalarına karşı koyan bir D) Herakleitos’un Oluş Felsefesi
bilimsel teori geçerliliğini koruyor olsa da asla kesin so- E) Pozitivizmin olguları temele alan bilim anlayışı
nuçlarla doğrulanamaz.

🗿 Thomas Kuhn (1922-1996)


Örnek 8 Kuhn 1922 yılında Ame-
rika’da Musevi bir aile-
Karl Popper, klasik bilim anlayışının doğrulanabilirlik nin çocuğu olarak dün-
yöntemini reddeder. Çünkü ona göre, herhangi bir önermeyi yaya geldi. Harvard
doğrulamak demek, dünyanın her yerinde, her koşulda o öner- Üniversitesi’nde fizik
menin doğruluğunu kanıtlamak demektir ve bu mümkün de- eğitimi alan Kuhn, bu
ğildir. Ancak bir önermeyi sınamak mümkündür ve Popper’e dönemde felsefe ve
göre bir önermenin bilimsel olup olmadığı da ancak o önerme- edebiyat dersleri de
nin sınanabilir olup olmadığını anlamak ile mümkündür. aldı. Berkeley Üniversi-
tesi’nde profesörlük ya-
Buna göre Karl Popper için bir önermenin bilimsel pan Kuhn, bilim Felsefe-
olmasının ölçütü aşağıdakilerden hangisidir? si üzerine yoğunlaşır.
A) Açık ve seçik olması 1996 yılında kanser hastalığından hayatını kaybeder.
B) Doğruluğunun kanıtlanabilir olması Kuhn’un bilim felsefesinde iki önemli kavram vardır: Bunlar-
C) Herkes tarafından kabul görmesi dan biri “paradigma” kavramı; diğeri “bunalım” kavramıdır.
D) Yanlışlanabilir olması Paradigma, Belli bir zaman dilimi içinde belli bir grup tara-
E) Akıl yoluyla kavranabilir olması fından kabul edilen belli bir gerçekliği açıklamaya yarayan
düşünce çerçevesidir. Kuhn’a göre her dönemde bilim in-
sanları bilimsel bir paradigmayı kabul eder ve buna göre
bilimsel çalışmalar yapar. Bunalım ise bir paradigmanın
artık bilimsel çalışmalar için yeterli gelmemesi durumunu
ifade eder.

11.Sınıf 5 Felsefe
12.
FASİKÜL 20. Yüzyıl Felsefesi

Bilimsel bilgide doğrusal bir ilerlemenin olmadığını Türkiye’de Felsefi Düşünceye Katkıda Bulunan
savunan Kuhn, bilimsel bilginin devrimlerle ilerlediğini Felsefeciler Türkiye’deki Felsefe Çalışmaları, 1933 yılında
ileri sürer. Bu bilim anlayışına göre, belli bir bilimsel kuram, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi bünyesinde açılan
yaşadığı bunalımlar sonrasında terk edilerek yerini yeni Felsefe Bölümü’yle başlamıştır. Burada yapılan çalışmalar,
bir kurama, paradigmaya bırakır. Kuhn’a göre her bilim birçok felsefeci ve düşünürün katkısıyla ülkede hızla ya-
dalı beş bilimsel dönemden geçer: yılmıştır.

1. Bilim Öncesi Dönem: Bu dönemde bilim olay ve


olguları açıklamak için bir kurama sahip değildir. 🗿 Hasan Ali YÜCEL (1897-1961)
Olgular sistemli ve genel bir kurama bağlı kalmadan Hasan Ali Yücel, 1897 yılında
gelişi güzel açıklanmaktadır. Bu sistemsiz açıkla- İstanbul’da doğdu. İstanbul
malardan bir tanesi doğru sonuç verince “bilimsel Üniversitesi Edebiyat Fakül-
kuram” olarak kabul edilir ve bilim öncesi dönem bu tesi Felsefe Bölümü’nü bitirdi.
kuramla sona erer. Sonra öğretmenliğe başlayan

2. Olağan Bilim Dönemi: Olay ve olguları açıklamak Yücel, 1932 yılında Türk Dil

için uzun bir süre kullanılan bu bilimsel kuram bir Kurumu’nun kurulmasıyla eti-

paradigmaya dönüşür ve bilim insanları bu paradig- moloji kolu başkanlığına geti-

mayı kullanarak bilimsel çalışmalarını yaparlar. rildi. 1935 yılında Cumhuriyet


Halk Partisi’nden, İzmir millet-
3. Bunalım Dönemi: Kullanılan paradigma bir süre vekili olarak meclise girdi ve art arda dört dönem milletve-
sonra bazı olay ya da olguları açıklamada yetersiz killiği yaptı. 1938 yılında, Millî Eğitim Bakanlığı görevine
kaldığı için bu paradigmayı kullanan bilim insanları getirildi. Bu dönemde tercüme bürosu kurdurmuş; felsefe
çalışmalarına devam edemezler. Bu dönem bilimin ve edebiyat alanlarında çeviri yapılmasına öncülük etmiştir.
“bunalım” dönemi olarak adlandırılır. Hümanist bir görüşü benimseyen Yücel, insanın ancak öz-
4. Bilimsel Devrim Dönemi: Bu dönem olgu ve olayları gür bir ortamda karakterinin geliştirebileceğini savunur. Bu
açıklamada yetersiz kalan paradigmanın yerine nedenle eğitim aracılığıyla insanların özgür düşünmeleri ve
yeni bir paradigmanın geliştirildiği dönemdir. Tüm kendilerini geliştirebilmeleri için Milli Eğitim Bakanı olarak
bilim insanlarının bu yeni paradigmayı kabul etmesi çok çaba harcamıştır. Halkın eşit imkanlarda olmasını, eği-
ile “bilimsel devrim” gerçekleşmiş olur. tim almasını ve her alanda özgür olmasını temele alan bir
anlayış geliştirilmelidir.
5. Yeni Olağan Bilim Dönemi: yeni paradigma artık
bilimsel çalışmaların temelini oluşturur. Bilimsel
devrim döneminde sonra yeni olağan bilim dönemi,
kabul gören paradigma olgu ve olayları açıklama da
yetersiz kalana kadar bu dönem devam edecektir.

Not: Felsefe tarihinde Viyana Çevresi bilim an-


layışı “Ürün olarak bilim” diye adlandırılırken;
eleştirisi niteliğinde olan Popper ve Kuhn’un
ortaya koyduğu bilim anlayışı “Etkinlik olarak
bilim” diye adlandırılır.

Felsefe 6 11.Sınıf
12.
20. Yüzyıl Felsefesi FASİKÜL

Felsefenin dogmatik düşüncelerden arınması gerekti-


Örnek 10 ğini savunan Ülken, ancak böyle felsefenin hakikate ula-
şabileceğini ileri sürer. Ona göre sonlu ve sonsuz varlık
olmak üzere iki tür varlık vardır. Sonlu varlık insan, sonsuz
“Kanaatimce bütün eğitim ve öğretim sisteminin tam ve
varlık ise Tanrı’dır. İnsan sonlu varlık olarak Tanrı’nın bil-
mükemmel bir organizma olabilmesi için her parçasının birbi-
gisine sahip olamaz. Ancak akıl aracılığıyla sonsuz varlı-
riyle alakalı, birbiriyle münasebetli bir şekilde işlemesi lazımdır.
ğı düşünebilir ve sezgi aracılığıyla Tanrı’yı hissedebilir.
Ben eğitim ve öğretim sistemimizde ahenk meselesini ana da-
valarımızdan biri belliyorum.”

Hasan Ali Yücel Örnek 11


Hasan Ali Yücel’in felsefeci kimliği göz önüne alı-
nırsa yukarıda verilen sözlerinden aşağıdakilerden han- Hilmi Ziya Ülken’e göre felsefenin konusu, tüm var olan-
gisine ulaşılamaz? ların temeli olan varlıktır. Bu nedenle felsefeyi bütün varolanlar
A) Eğitimde bütüncül bir bakış açısını benimsemiştir. üzerine bir düşünme etkinliği olarak açıklar. Varolana yönelen
B) Eğitim sistemi birçok ögeden oluşur. felsefenin sorgulamaya açık olmayan düşüncelerden arınması
C) Eğitim sistemi içindeki iletişimi ön planda tutmuştur. gerektiğini savunan Ülken’e göre felsefenin konusu üç baş-
D) Eğitim sisteminin yerel değerlere göre düzenlenmesi ge- lık altında toplanabilir. Bunlar, varlık felsefesi, bilgi felsefesi ve
rektiğini düşünür. değer felsefesi.
E) Eğitim sistemini oluşturan uzuvların birlikte hareket etme-
Paragraftan hareketle aşağıdakilerden hangisi
sini önemsemiştir.
Hilmi Ziya Ülken’in felsefe tanımına kesinlikle uygun
değildir?

A) Sistemli olma
B) Dogmatik olma
C) Bütünsel olma
D) Eleştirel olma
E) Evrensel olma

🗿 Hilmi Ziya ÜLKEN (1901-1974) 🗿 Takiyettin MENGÜŞOĞLU (1905-1984)


1901 yılında İstanbul’da dün-
1905 yılında Malatya’da dün-
yaya gelmiştir. Eğitimini An-
yaya gelen Mengüşoğlu, Al-
kara Üniversitesi Siyasal Bi-
manya’da burslu öğrenci ola-
limler Fakültesi’nde almıştır.
rak felsefe okudu, doktorasını
Türkiye’de bir felsefe gelene-
da burada tamamladı. Daha
ğinin oluşmasında büyük et-
sonra İstanbul Üniversitesi
kisi olmuş felsefeci ve sosyo-
Felsefe Bölümü’nde profesör
logdur. Bununla beraber
olarak görev yapan Men-
sanat profesörlüğü de yapan
güşoğlu; Felsefeye Giriş, Fel-
Ülken, ordinaryüs profesör
sefi Antropoloji, Fenomenoloji
unvanına sahiptir.
ve Nicolai Hartmann, gibi önemli eserler kaleme aldı.

11.Sınıf 7 Felsefe
12.
FASİKÜL 20. Yüzyıl Felsefesi

İnsanın ne olduğu sorunuyla ilgilenen Mengüşoğlu,


insanı ontolojik temelde antropolojik bir varlık olarak ta- Örnek 13
nımlar. Ona göre insanı tek bir özelliğinden yola çıkarak
açıklamaya çalışmak yanlıştır. Çünkü insan; tüm yapıp
İnsanın ne olduğu sorunuyla ilgilenen Mengüşoğlu, in-
etmeleriyle bir bütündür. Bu nedenle insana bütünlükçü
sanı ontolojik temelde antropolojik bir varlık olarak tanımlar.
bir anlayışla yaklaşılması doğru bir tavır olacaktır. İnsanı
Ona göre insanı tek bir özelliğinden yola çıkarak açıklamaya
özgür bir varlık olarak ele alan Mengüşoğlu, insanı kendi
çalışmak yanlıştır. Çünkü insan; tüm yapıp etmeleriyle bir bü-
eylemlerinden sorumlu tutar. Ona göre insan özgür bir
tündür. Bu nedenle insana bütünlükçü bir anlayışla yaklaşıl-
varlık olduğu için aynı zamanda ahlaki bir varlıktır da. Bu
ması doğru bir tavır olacaktır.
da insanın kendi seçimlerinin sonucunun sorumluluğunu
almasını gerekli kılmaktadır. Buna göre aşağıdaki yargılardan hangisi Men-
güşoğlu’nun felsefi anlayışına uygun değildir?

A) İnsan düşünen, planlayan bir varlıktır.


B) İnsan eyleyen bir varlıktır.
C) İnsanın neliğini incelemek ona bütüncül birbakış açısıyla
yaklaşmayı gerekli kılmaktadır.
D) İnsanı anlamak için akıllı bir varlık olduğunu göz önüne al-
mak yeterlidir.
E) İnsan sahip olduğu tüm özelliklerinden ve gerçekleştirdiği
şeylerden bağımsız ele alınamaz.

Örnek 12
🗿 Macit GÖKBERK (1908-1983)
Macit Gökberk 1908’de Sela-
Yaşamın insandan bağımsız bir anlamının olmadığını nik’te doğdu. İstanbul Üniver-
dile getiren Takiyettin Mengüşoğlu’na göre “İnsan nedir?” so- sitesi Edebiyat Fakültesi Fel-
rusuna cevap ararken, insanın tek bir özelliğinden yola çık- sefe Bölümü’nü Platon’un
mak bizi sağlam bir temele ulaştırmayacaktır. İnsan tüm yapıp “Theaitetos Diyaloğu” üzerin-
etmeleriyle birlikte varolur. Bu nedenle insanı ele alırken tüm deki bir çalışmasıyla bitirdi.
yapıp etmeleriyle, tüm özellikleriyle birlikte ele almak gerekir. Aynı yıl bu bölüme asistan
Ancak böyle bir yaklaşım bize insanın ne olduğuyla ilgili bütün- olan Gökberk, 1935 yılında
lükçü sağlam bir cevap sunabilir. doktora çalışmaları için Berlin
Üniversitesi’ne gitti. 1940 yı-
Buna göre Takiyettin Mengüşoğlu’nun “İnsan
lında Prof. Eduard Spranger’in yanında “Hegel ve Auguste
Nedir?” sorusuna cevap ararken temele aldığı yaklaşım
Comte’da Toplum Kavramı” adı teziyle doktorasını verdikten
aşağıdakilerden hangisidir?
sonra Türkiye’ye döndü ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat
A) Düalizm Fakültesi Felsefe Bölümü’ndeki görevine devam etti. Aynı
B) Felsefi Antropoloji bölümde önce doçent, daha sonra da profesörlüğe yüksel-
C) Diyalektik Materyalizm tildi. Gökberk’in çalışmaları Felsefe Tarihi ile Dil ve Bilgi
D) İdealizm Sorunu olmak üzere iki konuda yoğunlaşmıştır. Felsefe Ta-
E) Entüisyonizm rihi ile ilgili çalışmalarını topladığı “Felsefe Tarihi” adlı yapıtı
bir Türk Felsefecisi tarafından kaleme alınmış ilk kapsamlı
felsefe tarihidir. Kant ile Herder’in Tarih Anlayışları, Hegel’in
Devlet Felsefesi, Batı Anadolu’nun Yetiştirdiği Filozoflar onun
önemli eserleri arasında yer alır.

Felsefe 8 11.Sınıf
12.
20. Yüzyıl Felsefesi FASİKÜL

🗿 Nurettin TOPÇU (1909-1975) Felsefenin mevcut kültüre karşı karşıt bir kültür oluş-
turduğunu dile getiren Nutku’ya göre, kendi içinde bu
1909 yılında İstanbul’da dün-
karşıt kültürü barındıran ve destekleyen toplumlar gelişir.
yaya gelmiştir. Fransa’da fel-
Aksi halde felsefeden yoksun kalan toplumlar kendini
sefe etiğimi almıştır. 1934 yı-
tekrar etmekten öteye gidemezler. Bu nedenle varolan
lında Türkiye’ye döner ve
düzeni sorgulayan çok sesliliğin temeli felsefe insanın ve
Galatasaray Lisesi’nde felse-
toplumun kendini gerçekleştirmesi için gereklidir.
fe öğretmeni olarak göreve
başlar. Daha sonra birçok
farklı okulda felsefe öğret-
menliğine devam eden Top-
çu, Ahlak Felsefesi üzerine yoğunlaşmıştır. Topçu’un Ahlak
Felsefesi’nin temelinde “sorumluluk” kavramı vardır. So-
rumluluğun temeline ise özgürlüğü koyan Topçu’ya göre,
bir eylemin ahlaki olabilmesi için özgür bir seçimle gerçek- 🗿 İoanna KUÇURADİ (1936- )
leşmesi gerekir. Özgür bir seçimle gerçekleşen her eyle- 1936 yılında İstanbul’da dün-
minden insan sorumludur. İnsanı özgürlüğünden alı koyma- yaya gelen Kuçuradi, İstanbul
ya çalışan bazı zorlamaların olduğunu dile getiren Topçu, Üniversitesi Felsefe Bölü-
insanın tüm bu zorlamalara karşı isyan etmesi gerektiğini mü’nden mezun olmuştur.
savunur. Bu insanın özgürlüğünün bir sonucudur. Nurettin Mezun olduktan sonra İstan-
Topçu’nun bu ahlak anlayışı “isyan ahlakı” olarak da bilin- bul Üniversitesi’nde Takiyet-
mektedir. tin Mengüşoğlu’nun asistanı
olur. 1969 yılında kurulan Ha-
cettepe Üniversitesi’nin bö-
lüm başkanlığına getirilen Kuçuradi 2003 yılına kadar bu
görevine devam etmiştir. Bir dönem Uluslararası Felsefe
🗿 Uluğ NUTKU (1935-2014) Kurumları Federasyonu genel sekreterliği ve başkanlığı ya-
1935 yılında Sivas’ta dünyaya pan Kuçuradi, bu göreve gelen ilk kadın olmuştur. Çok sa-
gelen Uluğ Nutku, Robert Ko- yıda akademik çalışmalara imza atan Kuçuradi, aralarında
lej’ini bitirdikten sonra İstan- “Goethe Madalyası” da olan birçok ödül almıştır. Nietzsc-
bul Üniversitesi’nde Felsefe he’de İnsan, İnsan ve Değerleri, Etik Çağın Sorunları Arasında
eğitimi almıştır. Daha sonra onun eserleri arasında yer alır. Değerler Felsefesi alanında
aynı üniversitede asistanlığa düşünceleriyle ön plana çıkan İoanna Kuçuradi, “değerlen-
başlamış; “Yeni Çağ Felsefe- dirme” kavramını Ahlak Felsefesi’nin temeline yerleştirir.
sinde Apriori Problemi” başlık- Ona göre etik, kişinin kendisiyle ve başkalarıyla olan ilişki-
lı çalışmasıyla doktorasını ta- sini bilgi konusu yapan felsefenin bir dalıdır. Kuçuradi için
mamlamış, “İnsan ve İnsanlık ahlaki bir eylemin temelinde “doğru değerlendirme” vardır.
Kavramları Üzerine Antropolo- Bu nedenle eylemin ahlaki olup olmaması temelindeki de-
jik- Etik Bir Çalışma” başlıklı ğerlendirmeye bağlıdır. Ona göre üç tür değerlendirme var-
teziyle de doçent olmuştur. İnsan Felsefesi Çalışmaları, Fel- dır:
sefe ve Güncellik onun eserleri arasında yer alır. Çalışmala-
rını insan felsefesi üzerine yoğunlaştıran Uluğ Nutku, Çu-
kurova Üniversitesi Felsefe Grubu Eğitimi Bölümü’nü,
Mersin Üniversitesi ve Cumhuriyet Üniversitesi Felsefe Bö-
lümünü kurduğu için “gezgin filozof” olarak nitelendirilir.

11.Sınıf 9 Felsefe
12.
FASİKÜL 20. Yüzyıl Felsefesi

1. Doğru Değerlendirme: Değerlendirilen kişi, nesne


ya da olayın değerine uygun değerlendirilmesidir. Örnek 15
2. Değer Biçme: Değer yargılarına göre değerlendir-
me Türkiye’deki felsefe çalışmaları 1865 yılında Darülfünun
adıyla açılan şimdiki İstanbul Üniversitesi’nde başlamıştır. Da-
3. Değer Atfetme: Öznel bir yargıyla değerlendirme.
rülfünun olarak bilindiği zamanlarda bile Tarih Felsefesi dersi
Herhangi bir şeyin sevdiğimiz kişi tarafından hediye
verilen İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü, İkinci Dünya Sa-
edildiği için çok değerli olarak görülmesi.
vaşı sonrasında Almanya’dan Türkiye’ye gelen öğretim üye-
Kuçuradi’ye göre değer biçme ve değer atfetmenin
lerinin üniversite kadrosuna katılmasıyla güçlü ve köklü bir
doğru değerlendirmeler olmadığı için sonucunda
gelenek sergileyen bir kimlik kazanmıştır. Böylece hem öğre-
kişiyi ahlaki bir eyleme de ulaştırmayacaktır. Bu
tim üyesi hem de yetiştirdiği öğrenciler vasıtası ile Türkiye’nin
nedenle eylemlerimizin temelindeki değerlendirme
kültürel gelişimine önemli katkılarda bulunmuştur.
Kuçuradi’nin “doğru değerlendirme” olarak adlandır-
dığı türden değerlendirmeler olmalıdır. Buna göre aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz?

A) İstanbul Üniversite aracılığıyla felsefi düşünce Türkiye’de


yayılmaya başlamıştır.
B) Felsefe, toplumsal gelişimi etkiler.
C) Felsefenin Türkiye’de köklenmesi Alman felsefeciler ile
gerçekleşmiştir.
D) Felsefi çalışmalar, toplumun kültürel zenginliğini artırır.
E) Felsefe İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ders olarak oku-

Örnek 14 tulmaya başlanmıştır.

I. Değerlendirilen kişi, nesne ya da olayın değerine


uygun değerlendirilmesidir.

II. Öznel bir yargıyla değerlendirme.

III. Değer yargılarına göre değerlendirme

Yukarıda açıklamaları verilen Kuçuradi’nin ileri


sürdüğü değerlendirme biçimleri aşağıdakilerden han-
gisinde doğru verilmiştir?

I II III
A) Doğru Değerlendirme Değer Biçme Değer Verme
B) Değer Biçme Değer Verme Değer Atfetme
C) Değer Atfetme Değer Verme Doğru
Değerlendirme
D) Doğru Değerlendirme Değer Atfetme Değer Biçme
E) Doğru Değerlendirme Değer Verme Değer Biçme

ÖRNEK 1. A 2. D 3. E 4. E 5. E 6. D 7. D 8. C 9. A 10. D 11. B 12. B 13. D 14. D 15. E

Felsefe 10 11.Sınıf
1. 12.
TEST Konu Tarama Testi FASİKÜL

1. Karl Popper, bir önermenin ancak ve ancak gözlem ve 3. I. Felsefede uzmanlaşma düşüncesi reddedilmiştir.
deneye dayandırılarak doğrulanabileceği, bu nedenle de II. Toplumsal sorunlar tartışma konusu edinilmemiştir.
bilimsel bir kuramın asla yanlışlanamaz olduğu görüşünü III. Akıl ve inanç arasındaki ilişki üzerinde durulmuştur.
savunan ve buna bağlı olarak metafizik ve benzeri soyut
IV. Yeni felsefi akımlar oluşmuştur.
önermeleri anlamsız önermeler olarak niteleyen bilim an-
V. Yeni Ontoloji anlayışı ileri sürülmüştür.
layışına karşı çıkmıştır. Bu eleştirisi yüzünden büyük tep-
kiler alan Popper; kendisine kadar olan bilim anlayışını VI. Bilimsel anlayışta bir uzmanlaşma söz konusudur.
kökten sarsmıştır.
Yukarıda verilen özelliklerden hangisi ya da hangileri
Buna göre Karl Popper’ın eleştirisi aşağıdakilerden 20. Yüzyıl Felsefesi için söylenebilir?
hangisine yönelik değildir?
A) Yalnız III
A) Viyana Çevresi B) I ve III
B) Soren Kierkegaard C) I, II, ve V
C) Klasik Bilim Anlayışı D) II, III ve IV
D) Rudolf Carnap E) IV ve V
E) Ürün Olarak Bilim Anlayışı

2. 20. Yüzyıl filozofların Thomas Kuhn’a göre, bilimsel ça- 4. Zaman kavramını “nesnel ve öznel zaman” olmak üzere
lışmalar dönemin bilim çevrelerince kabul edilen para- ikiye ayırır. Ona göre “nesnel zaman” her şeyin saniyeler,
digmaya göre yapılır. Bu nedenle paradigma bilimsel dakikalar ve saatlerle ölçülebildiği; doğa bilimlerinin kul-
gelişmelerin ve ilerlemelerin temelinde yer alır. Ancak landığı zamandır. Öznel zaman ise, varoluşsal anlar ile
bazı dönemler vardır ki paradigma artık bilimsel sorula- ölçülebilen zamandır. İnsan yaşamının değerinin nesnel
ra çözüm bulamaz. Bilimin her çağda böyle bir dönem zamanla ölçülemeyeceğini ileri süren filozof; insan yaşa-
yaşadığını savunan Kuhn, paradigmanın yetersiz kaldığı mının insanın yaşadığı yıllarla değil, yaşadığ varoluşsal
zamanlarda yeni paradigma geliştirilene kadar, bilimsel anlarla ölçülebileceğini savunur.
ilerlemenin durduğunu ileri sürer. Bilim insanları ortak bir
Paragrafa konu edilen filozof, aşağıdakilerden hangi-
zeminde birleşemedikleri için bu dönemlerde yapılan bi-
sidir?
limsel çalışmalar sonuç vermez.
A) Jean Paul Sartre
Buna göre aşağıdakilerden hangisi Kuhn’un bilim an-
B) Wilhelm Diltey
layışına uygun değildir?
C) Karl Marx
A) Paradigma bilimsel sorunlara çözüm yolları sunar. D) Thomas Kuhn
B) Paradigmaların olmadığı dönemlerde bilimde bunalım E) Soren Kierkegaard
dönemi yaşanır.
C) Bir paradigma her dönem geçerlidir.
D) Bilimsel gelişmelerin devam edebilmesi için paradig-
ma gereklidir.
E) Paradigma değişebilir.

11.Sınıf 11 Felsefe
12. 1.
FASİKÜL Konu Tarama Testi TEST

5. Rönesans ile birlikte doğa bilimlerinde elde edilen geliş- 7. Mantıkçı pozitivistlere göre, felsefe Tanrı, ruh gibi metafi-
meler felsefenin doğa bilimlerine yönelmesine sebep ol- ziksel konularla ilgilenmemelidir. Felsefe sadece bilimsel
muştur. Bununla birlikte bilimsel gelişmelerin beraberinde önermelerle ilgilenmeli; olgular arasındaki neden sonuç
getirdiği toplumsal bazı sorunlar da filozoflar tarafından ilişkisini konu edinmelidir. Bu nedenle Mantıkçı pozitivist-
ele alınmış, tartışılmıştır. 20. Yüzyıl Felsefesi, kendi dö- lerin en önemli amacı felsefeyi metafizik ögelerden arın-
nemine kadar ele alınan tüm problemlerle birlikte, çağı- dırmak olmuştur.
nın toplumsal sorunlarını da içeren felsefi tartışmalardan
Buna göre mantıkçı pozitivistlerin temel amacı aşağı-
oluşur. Bu dönemde öne çıkan akımlardan biri merkeze
insanı alarak; yaşanılan toplumsal sorunların insanı bir dakilerden hangisi olabilir?
bunalım içine sürüklediğini ve insanın bu durumdan ancak
A) Felsefeyi belli bir grubun etkinliği olarak yeniden dü-
kendi yapıp etmeleriyle kurtulabileceğini savunur. zenlemek
B) Bilimsel gelişmeleri ve ilerlemeleri hızlandırmak
Buna göre pasajda açıklaması verilen 20. yüzyıl felse-
C) Felsefe ile Bilim arasındaki farklılıkları vurgulamak
fi sorunu aşağıdakilerden hangisidir?
D) Felsefeye eleştirel bir nitelik kazandırmak
A) Metafizik- Bilgi Sorunu E) Felsefeye bilimsel bir kimlik kazandırmak
B) Varlık Sorunu
C) Gerçeklik- Görünüş Sorunu
D) Değişim Sorunu
E) Varoluş- Öz Sorunu

8. Karl Popper’e göre bilim bilim insanlarının yaptığı bir etkin-


liktir. Ona göre bilim insanı, bir varsayımla olgulara yönelir
ve bilimsel çalışmasına başlar. Sonra deney ve gözlemle
varsayımını çürütmeye çalışır. Eğer varsayımı deney ve
gözlemle çürütülebilirse, o teoriden vazgeçer; bütün ça-
6. Ioanna Kuçuradi’ye göre, ……………. kişinin kendisiyle ve balarına rağmen teorisi sağlam durursa, zaman çürütü-
başkalarıyla olan ilişkisini bilgi konusu yapan felsefenin bir lene kadar teori bilimsel bir nitelik kazanmış olur. Böylece
dalıdır. sınama yöntemi ile yanlış bakış açılarından kurtulmak ve
doğru bilgiye yaklaşmak mümkün olur.
Pasajdaki boşluğa aşağıdakilerden hangisi getirilme-
lidir? Buna göre Karl Popper’ın bilimsel bilgiye ulaşmak
için kullandığı yöntem aşağıdakilerden hangisidir?
A) Etik
B) Varlık Felsefesi A) Sorgulama
C) Siyaset felsefesi B) Yanlışlama
D) Din Felsefesi C) Doğrulama
E) Eğitim Felsefesi D) Eleştirme
E) İnceleme

TEST 1. B 2. C 3. C 4. E 5. B 6. A 7. E 8. B

Felsefe 12 11.Sınıf
2. 12.
TEST Konu Tarama Testi FASİKÜL

1. 20. Yüzyıl düşünürü Friedrich Engels Marx ile birlikte ko- 3. Thomas Kuhn, Viyana çevresinin bilimin nasıl ilerlediği
münist kuramı oluşturup, geliştirmiştir. Engels komünist ile ilgili kabullerini eleştirir. Viyana çevresi bilimin, önceki
kuramı aile kurumu ile ilişkilendirir. Ona göre ailelerde er- yıllardan beri yapılan tüm bilimsel çalışmalar sayesinde bi-
keklerin kadınlar üzerinde bir hakimiyeti söz konusudur. riken bilgiler ışında doğrusal bir ilerleme gösterdiğini ileri
Kapitalist toplumlarda buna benzer bir baskının olduğunu sürer. Kuhn ise bilimin doğrusal bir şekilde ilerlediği an-
söyleyen Engels, burjuvazinin işçi sınıfı üzerindeki hakimi- layışını kabul etmez. Ona göre bilim insanları tarafından
yetini aile içindeki erkeğin kadın üzerindeki hakimiyetine kullanılan paradigmanın yetersiz görülmesi sonucunda
benzetir. daha yetkin bir paradigmanın oluşturulup, kabul edilme-
si ile bilimde ilerleme gerçekleşir. Böylece bilim birikerek
Buna göre Friedrich Engels ile ilgili aşağıdakilerden
doğrusal bir şekilde değil; bilim insanlarının çabası ile bir-
hangisine ulaşılamaz? den gerçekleşen değişimler sonucunda ilerleme gösterir.

A) Kapitalizmi eleştirir. Buna göre aşağıdakilerden hangisi Thomas Kuhn’un


B) Toplumsal sınıflarla ilgili sorunları dile getirmiştir.
bilimsel ilerleme anlayışına uygundur?
C) Cinsiyet ayrımına yönelik görüşler ileri sürmüştür.
D) Felsefesinde insanın varoluşsal sorunlarına yönelmiş- A) Bilim, bilimsel devrimler sayesinde ilerler.
tir. B) Bilimsel ilerleme doğrusaldır.
E) Bazı geleneksel anlayışları eleştirmiştir. C) Bilim, insanlık tarihindeki tüm bilimsel çalışmalar saye-
sinde ilerler.
D) Bilimsel ilerleme çizgiseldir.
E) Bilimsel ilerleme diyalektik şekilde gerçekleşir.

4. Karl Popper’a göre dünyaya ilişkin hiçbir bilgimiz mutlak,


2. Özgür bir seçimle gerçekleşen her eyleminden insan so-
kesin ve yanılmaz değildir. Bilimde de bu durumun geçer-
rumludur. İnsanı özgürlüğünden alı koymaya çalışan bazı
li olduğunu ileri süren Popper, diğer bilgiler gibi bilimsel
zorlamalar vardır; insanın tüm bu zorlamalara karşı isyan
bilgilerin de yanılabilir nitelikte olduğunu savunur. Bu ne-
etmesi gerekir. Bu isyan, insanın özgürlüğünün bir sonu-
denle bilimsel bilginin sürekli sınamaya tabi tutulması ge-
cudur. Bu ahlak anlayışı “isyan ahlakı” olarak da bilinmek-
rektiğini ileri süren Popper’a göre, mutlak bilgiye ulaşmak
tedir.
mümkün olmasa da ona yaklaşmak mümkündür.
Yukarıda açıklanan ahlak anlayışını ileri süren Türk
Parçadan hareketle Popper’ın bilgi anlayışı ile ilgili
felsefecisi aşağıdakilerden hangisidir? aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz?

A) Takiyettin Mengüşoğlu A) Bilimsel bilgiler çürütülebilir.


B) Nurettin Topçu B) Bir bilginin bilimsel nitelik kazanabilmesi için bir kere
C) Hilmi Ziya Ülken doğrulanmış olması yeterli değildir.
D) Hasan Ali Yücel C) Bilim evrenle ilgili tüm sorulara cevap bulabilir.
E) Macit Gökberk D) Doğru bilgiye yaklaşmak insanlığın ilerlemesi için
önemlidir.
E) Bir bilginin bilimsel nitelik kazanabilmesi için yanlışla-
nabilir olması gerekmektedir.

11.Sınıf 13 Felsefe
12. 2.
FASİKÜL Konu Kavrama Testi TEST

5. 19. Yüzyıl ve 20. Yüzyıl toplumsal sorunlarıyla yakından 7. ……………………’in felsefe tarihi ile ilgili çalışmalarını top-
ilgilenen bir felsefi sistem ortaya koyan Karl Marx, kendisi- ladığı Felsefe Tarihi adlı yapıtı, bir Türk felsefecisi tarafın-
ne kadar gelen tüm düşünürleri sadece teori geliştirmekle dan kaleme alınmış ilk kapsamlı felsefe tarihi kitabı olarak
yetindikleri için eleştirir. “Filozoflar dünyayı sadece yorum- kabul edilir. Kant ile Herder’in Tarih Anlayışları, Hegel’in
lamakla yetindiler, oysa asıl olan onu değiştirmektir.” sözü Devlet Felsefesi, Batı Anadolu’nun Yetiştirdiği Filozoflar
bu eleştirinin ifadesidir. onun önemli eserleri arasında yer alır.

Paragrafta altı çizili olan sözden hareketle, Marx’ın Yukarıda boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi-
filozofları eleştirme nedeni aşağıdakilerden hangisi nin getirilmesi uygundur?
olabilir?
A) Ioanna Kuçuradi
A) Materyalist bir varlık anlayışı ileri sürmeleri. B) Takiyettin Mengüşoğlu
B) İdeden bağımsız gerçekliği açıklamaya çalışmaları. C) Nurettin Topçu
C) Düşünsel olanı göz ardı etmeleri D) Uluğ Nutku
D) Gerçeklikten bağımsız felsefi anlayışlar benimsemele- E) Macit Gökberk
ri.
E) Varolandan hareketle tarihi açıklamaları.

6. İoanna Kuçuradi’ye göre Etik, “Bu durumda nasıl davran- 8. 20. Yüzyıl filozoflarının bazıları bu dönemde gerçekle-
malıyım?” sorusuna cevap vermez. Çünkü Etik, tek ve eş- şen bilimsel gelişmelerin etkisiyle bilim ve bilimsel yön-
siz durumlarda nasıl davranılması gerektiği ile ilgilenmez. tem üzerine yoğunlaşmışlardır. Bilimsel yöntem, bilimsel
“Doğru eylem nedir?” sorusuna cevap arayan Etik, doğru genellemeler, bilim ve metafizik arasındaki sınır üzerine
eylemin ne olduğu ile ilgilenen epistemolojik temele dayalı yapılan bu tartışmalar felsefeye yeni bir disiplin kazandır-
bir felsefi disiplindir. mıştır.

Buna göre aşağıdaki sorulardan hangisi “Etik”in so- Paragraftan hareketle 20. Yüzyılda oluşan felsefi di-
rularından biri olabilir? siplin aşağıdakilerden hangisidir?

A) Hangi durumlarda toplumsal kurallara göre eylemde A) Sanat Felsefesi


bulunmak gerekir? B) Varlık Felsefesi
B) Mutlu bir yaşam için erdemli olmak mı gerekir? C) Bilgi Felsefesi
C) Bir kişiye yardım etmek ahlaki bir eylem midir? D) Bilim Felsefesi
D) Her zaman adil davranmak mümkün müdür? E) Siyaset Felsefesi
E) Erdem nedir?

TEST 1. D 2. B 3. A 4. C 5. D 6. E 7. E 8. D

Felsefe 14 11.Sınıf
1. 12.
TEST Öğreten Pratik Test FASİKÜL

1. I. Felsefenin amacı insanın varoluşsal sorunlarını ele 3. 20. Yüzyıl filozofu Martin Heidegger’in felsefesinin amacı
almaktır. varlığın anlamı sorununu açıkça ele almaktır. Ona göre bu
II. Tüm felsefi problemler ontolojik sorunlara dayanır. sorun Platon’dan beri tartışma konusu edilmiş; ancak tat-
III. Felsefe metafizik ögelerden arındırılmalıdır. min edici bir cevap verilememiştir. Çünkü kendisine kadar
varlığın tümel olduğu, kendiliğinden anlaşılabilecek kadar
Yukarıda açıklamaları verilen 20. Yüzyıl görüşleri aşa- açık bir doğaya sahip olduğu kabul edilmiştir. Heidegger’e
ğıdakilerden hangisinde doğru verilmiştir? göre her varolan kendisine özgü varoluş durumu içinde
kavranmalıdır. Bu nedenle varlığın anlamının kavranması
I II III
ve açıklanması için varolanın varoluşsal durumuna yönel-
A) Yeni Ontoloji Hermenutik Egzistansiyalizm
mek gereklidir.
B) Egzistansiyalizm Yeni Ontoloji Mantıkçı
Pozitivizm Buna göre Martin Heidegger’in 20. Yüzyıl akımların-
C) Egzistansiyalizm Yeni Ontoloji Hermenutik dan hangisini benimsediği söylenebilir?
D) Yeni Ontoloji Hermenutik Mantıkçı
A) Yeni Ontoloji
Pozitivizm
B) Mantıkçı Pozitivizm
E) Egzistansiyalizm Hermenutik Yeni Ontoloji
C) Pozitivizm
D) Egzistansiyalizm
E) Sensualizm

4. I. Bilim, bilim insanlarının duygu, düşünce ve inançların-


2.Hegel’e göre insanlık tarihi efendi- köle ilişişinden oluşur.
dan arındırılmıştır.
Tarih boyunca bazı insanların zulmeden, bazı insanların-
II. Bilim, devrimlerle ilerler.
da zulme maruz kalan olduğunu dile getiren Hegel, köle ve
efendisi arasındaki ilişkiyi diyalektik bir yöntemle açıklar. III. Bilim, sınanabilir önermelerle ilgilenir.

Marx’a göre tarih sınıf savaşlarının tarihidir. İşçi sınıfı ve IV. Tüm bilimler tek bir bilime indirgenebilir.
burjuva sınıfı arasındaki ilişki ekonomik yapıya bağlıdır. V. Bilim birikimli olarak sürekli ilerler.
Marx bu iki sınıf arasındaki ilişkiyi diyalektik bir süreçle
açıklar. Yukarıda verilen bilgilerden hangisi ya da hangileri
Klasik Bilim Anlayışının özellikleri arasında yer alır?
Buna göre aşağıdaki yargılardan hangisi Hegel ve
Marx’ın düşüncelerine uygun değildir? A) Yalnız I
B) Yalnız III
A) Tarih boyunca insanlar eşit hak ve özgürlüklere sahip C) II ve III
olmuştur. D) I, IV ve V
B) Baskı yapan ve baskı gören arasındaki ilişki tez, anti E) II,III ve V
tez ve sentez şeklinde ilerler.
C) Tarih, insanların arzu ve isteklerinin çatışmasından
oluşmuştur.
D) Tarih diyalektik bir süreçtir.
E) Efendi kölenin, burjuva sınıfı işçi sınıfının anti tezidir.

11.Sınıf 15 Felsefe
12. 1.
FASİKÜL Öğreten Pratik Test TEST

5. Thomas Kuhn’a göre belirli bir dönemde araştırma yapan 8. Bilimi ürün olarak kabul eden filozoflara göre; bilimsel
bilim insanları için bir model sağlayan kuramsal yapı, Pa- çalışmaların sonuçları tüm insanlığı ilgilendirdiği için
radigmadır. Her çağın paradigmasının birbirinden farklı oldukça önemlidir. Bu nedenle bilimin herkes için aynı
olabileceğini ileri süren Kuhn, paradigmanın mutlak ol- anlama geldiğini savunan bu düşünürler, bilimsel etkin-
madığını; değiştirilebilir olduğunu savunur. Ancak bir pa- liğin sonucunu etkileyecek her şeyi bilimsel çalışma-
radigmanın terk edilmesi her durumda mümkün değildir. nın dışında bırakmayı değişmez bir kural olarak kabul
Çözülemeyen problemlerin, açıklanamayan olguların, bir ederler. Bu kural bilim insanın bilimsel çalışmalarında
paradigmanın içinde her zaman olabileceğini söyleyen hiçbir şekilde kendi duygu, inanç ve düşüncelerini ça-
Kuhn’a göre bunlar paradigmanın terk edilmesi için yeterli lışmalarına etki edecek şekilde ön planda tutmamasıdır.
sebepler değildir. Paradigmanın terk edilmesi için düzelti- Tüm bilimsel çalışmalarda bu durumun kesinlikle kabul
lemez olması gerekir. edilmesi gerektiğini savunan bu filozof lara göre bilim,
ancak böyle nesnel bir nitelik taşır.
Buna göre aşağıdakilerden hangisi paradigmanın de-
ğişmesi için gerekli koşullar arasında yer almaz? Bu görüş, aşağıdakilerden hangisine karşıt bir tez
oluşturur?
A) Birçok olgu ya da olayı açıklama da yetersiz kalması.
B) Olağan bilim döneminin son bulması. A) Bilimsel çalışmalar objektiftir.
C) Çok uzun süre kullanılması. B) Bilim insanı tarafsızdır.
D) Paradigmada oluşan sorunların giderilememesi. C) Bilim öznel bir etkinliktir.
E) Bunalım döneminin başlaması. D) Bilimsel sonuçlar herkes için aynı anlam ifade eder.
E) Bilim, bilimsel çalışmaların sonucunda oluşan bir ürün-
dür.

6.Husserl’e göre felsefenin amacı varolan içindeki özün kav-


ramak ve açıklamaktır.
Heidegger’e göre varlığın doğası gerçeğin özüdür. Felse-
fenin görevi, varlık dediğimiz şeyin özünü, anlamını açığa
çıkarmaktır.

Buna göre Husserl ve Heidegger’in felsefelerinde or-


tak olan anlayış aşağıdakilerden hangisi olabilir?

A) Varlık, insan zihninden bağımsızdır.


B) Varlık ve hiçlik bir ve aynı şeydir.
C) Duyular aracılığıyla varolanın bilgisine ulaşmak müm-
kündür.
D) Varlık ideadır.
E) Varlığı anlamanın yolu fenomenolojik yöntemdir.

TEST 1. B 2. A 3. D 4. D 5. C 6. E 7. C

Felsefe 16 11.Sınıf

You might also like