Professional Documents
Culture Documents
ISBN 978-605-9281-57-7
Hamdi TAYFUR
ÖNSÖZ .......................................................................................... 7
1. İlk Vahiy . . . . . . .
.. . .. . . .. ........... ........ . .... . .....
.. ... . ..... . .... . . . .. .. 108
.. . . . .
2. İlk Dönem İnen Ayetler ..... . .. .. ... .. ..... . . .... ........................... 116
3. İdealizm-Realizm Gerginliği... ....... .... .. .. . . ..
. .. . .. .. ....... . ... . ... 135
..
FAZLURRAHMANVEVAHİY . .. . ..... . .. ..
. . .... . ... .. .. . ... . .
. . . ...... .. .... 191
Fazlur Rahman'ın Vahiy Anlayışı .. . . . . .. .. ...... .. . . . . ..
. .. .. .. . ......... 199
SONSÖZ . .. . ... .
. . . ........ .
............... .
......... . . .
.. .. .... . ......... .................. 309
KAYNAKÇA .. . . . . . . ..... .
...... . .
.. ..... . ..... .
.......... ................. .
.............. 317
DİZİN ......................................................................... ............ . . 323
ÖNSÖZ
108.
Ônsöz 15
nsal (nasıl oluyorsa işte!) bir yolla insana bir mesaj gönderse
bunun insan için anlaşılır bir mesaj olması nasıl mümkün
olacak! İnsan ancak ait olduğu ontolojik düzlemden tanrısal
bir ontolojik düzleme terfi etmelidir ki bu mümkün hale gel
sin. Belki de bu yüzden "nebi" kelimesinin asıl anlamı "haber
getirme" değil, "yükselme"dir. İbn Haldun belki de sırf bu so
runun çözümü için vahiy anında ya insanın melekleşmesi, ya
da meleğin insanlaşmasının şart olduğunu söylemiştir.
7 Nasr Hamid Ebu Zeyd. İlahi Hitabın Tabiatı. Kttabtyat. 200 1. s. 50.
18 Vahyin Tarihsel Mahiyeti
dı. Modern bir yorum yöntemi ortaya koymak için işe vah
yin mahiyetine getirilen klasik yorum biçimlerinden farklı bir
yöntem öne sürmekle başlamak zorunda olduğunu biliyordu.
"İslam" kitabında ve daha sonra yazdığı farklı makale ve ki
taplarında buna dair görüşlerini açıkladı.
Hamdi TAYFUR
ARAP MİTOLOJİSİ VE VAHİY
ı. Giriş
2. Mitoloji
13.
Arap Mitolojisi ve Vahiy 29
C-n-n kökünden cins isim olan cin lafzı. fiil olarak bir şeyi
duyulardan gizlemek anlamına gelir ve görünmeyen, insana
yabancı olan varlıklann genel cins ismi olarak kullanılır. Bu
anlamıyla Araplar sadece görünmeyen varlıklara değil, tanı-
25 Prof. Dr. Şaban Ali Düzgün, "Dinsel ve Mitolojik Yönleriyle Cin ve Şeytan
Algımız", Kelam Araştumalan Dergisi. 20 1 2 , 1 0:2.
26 Yaşar Düzenli, "Haberlerde Tedricilik ve Cinlerin Kulak Hırsızlığı Mesele
si", İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi. 20 l O. s. 22.
27 Hüseyin Çelik, agm.
Arap Mitolojisi ve Vahiy 43
veya dişi olan cin. o kimsenin üzerine atılır. onu yere atar.
göğsüne çıkar. bastırır, sıkar ve onu, bu dünyada kendisinin
sözcüsü olmaya mecbur ederdi. Bu andan itibaren o adama
şair denilirdi. Cin şiir söyleme anından önce şairi tümüyle
ele geçirir ve şairin ağzından şiirini söyletirdi. Cinin insana
sahip olması olayına "tecnin", cinler tarafından ele geçirilen
insanlara ise "mecnun" denilirdi. Şair ve kahinler aynı za
manda mecnundu. Araplar, birçok toplumda görülen ve ruhi
ve ilahi varlıklar tarafından ele geçirilme olarak anlaşılan bu
vecd halinin kaynağını cinler olarak biliyordu. Vecd halin
deyken cin kişiye geçici olarak sahip olur ve onun ağzından
beytler halinde, insanın normal halindeyken söyleyemeyeceği
heyecan veren kelimeler söyler. Bu olay İslam öncesi bütün
Arapların bildiği bir olaydı. Araplar ilham veya vecd halini mi
tolojik bakış açılarıyla böyle yorumluyor, bu olaydan bunu
anlıyorlardı. Şair, genellikle kendi cinine "Halil" derdi. Şair,
bu cinin ilhamım daima yukarıdan mesela gökten aşağı ge
len bir ses şeklinde hissederdi. Şair ilhamının bti özelliğini
anlatmak için genellikle aşağı inme manasına gelen "nüzul"
kelimesini kullanırdı. 37 Hasan ibni Sabit'in şu şiiri bunu ifade
etmektedir:
Hatta cin suresinde ifade edildiği gibi, cinlerin gökten Hz. Mu
hammed'e çaldıkları bilgileri taşımak bir yana, onu dinledik
leri ve ona tabi oldukları mesajı verildi. Yani Mekkelilere, siz,
cinler Hz. Muhammed'e haber taşıyor diyorsunuz ama tersine
onlar gizlice gelip oriu dinliyor, yani iş bildiğinizin tersine, de
nilmek istendi ve doğrudan cinlerin ağzından Kur'an'ın kay
nağının kendileri olmadığı. tam tersi, bu kelamın onları da
çok aşan ve şaşkına çeviren bir niteliğe sahip olduğu "aceben"
(Cin 72/ l ) kelimesiyle ifade edildi.42
6. Rüyalar ve Vahiy
İbn Hişam. Vakıdi ve İbn Sad'da geçen bir rivayete göre Hz.
Muhammed'in halalarından Atike binti Abdülmuttalib Mek
ke'de Bedir Savaşı öncesinde kötü bir rüya görmüş ve rüya kısa
zamanda kulaktan kulağa yayılmıştır. Rüya savaşta Mekke'nin
yenileceğine işaret etmektedir. Ebu Cehil Mescid-i Haram'da
Abbas'ı görür ve ona: MEy Abdulmuttaliboğullarıl Erkeklerini
zin peygamberlik iddiasıyla yetinmediniz ki şimdi de kalkmış
kadınlarınız peygamberlik iddia ediyorlar!" diye bağırır.
7. Sonuç
ı. Dilin Tarihselliği
Dil, sadece bir iletişim aracı değil, düşüncenin, inançla
rın, dünya görüşünün. fiziki dünyaya ve tarihe bakışın ve
kültürün de taşıyıcısıdır. Dil, düşüncenin hem ürünü, hem
de koşuludur. Olgu ve kültürden kopuk saf bir dilin varlığı
tasavvur edilemez. Dil ilahi, kutsal bir olgu değil, beşeô ve
tarihi bir fenomendir. Bütünüyle toplumsal uzlaşıya dayanır.
Dil düşünce ilişkisi toplumsal bir çerçeve içine yerleştirildi
ği zaman anlamını ve işlerliğini kazanır. Çünkü dil, insanlar
arası ilişkinin doğurduğu bir olgudur. Bu olmazsa dilin iş
lerlik kazanması mümkün olamaz. Dil ve toplum, başlangıç
noktası bizce bilinmeyen bir evrimin sonucudur. Bildiğimiz,
birlikte ve birbirlerini etkileyerek doğduklandır, çünkü biri
olmadan diğeri düşünülemez.2
Prof. Dr. Sadık Kılıç, "Dil ve İnsanın Tarihselliği Bağlamında Dini Metin",
Kur'an ve Dil -Dilbilim ve Hermenötik- Sempozyumu sunum metni.
2 J. V. Vendreys. Dil ve Düşünce, Mu!Wıngual Yay., 200 1 . s. 15.
68 Vahyin Tarihsel Mahiyeti
s. 1 12.
5 Bedia Akarsu. age. s. 48.
011, Kur'an ve Vahiy 69
9 Nasr Hami Ebu Zeyd. Kutsal Metin, Otorite ve Hakikat, Mana Yay., 20 1 5,
s. 1 29.
Dil, Kur'an ve Vahiy 71
27 Necdet Çağıl. İlahi Kelamın Tabiatı. İnsan Yayınlan, 2003, s. 14; IDVİA.
"Kelam" maddesi. C. 25. 2002. s. 1 94- 196.
94 Vahyin Tarihsel Mahiyeü
32 Watt. Modem Dünyada İslam Vahyi, Hülbe Basım Yayın. 1982. s. 1 43.
Dil, Kur'an ve Vahiy 99
33 Örnekler için bkz. Muhsin Demirci. Vahiy Gerçeği. İFAV, 2oı 1 . s. 124.
100 Vahyin Tarihsel Mahiyeti
Dilin bir taraftan ses/lafız öbür taraftan ise anlam olan bir
birinden ayrılamaz unsurlardan meydana geldiğini bizlere gös
teren Ferdinand de Saussure'dir. Saussure konuyla ilgili şunu
söyler: "Tek başına düşünce hiçbir zorunlu sınıra rastlanma
yan bir bulutsu'yu andırır. Önceden oluşup yerleşmiş kavram
yoktur: dilin ortaya çıkmasından önce hiçbir şey belirgin de
ğildir. "42 Saussure "lafız" ve "mana" kelimelerini kullanmaktan
kaçınır ve bunların yerine "gösteren" ve "gösterilen" kavramla
rını kullanır, çünkü "gösteren" ve "gösterilen" kavranılan, dış
dünyada herhangi bir "şey"e işaret etmeyen, fakat sadece "zi
hinsel" kavrama işaret eden dilsel göstergenin -ya da dilsel bi
rimin- iki yönünü temsil etmektedir. Burada "zihinsel" kavram
göstergenin "gösterilen" (medlul) kısmını temsil eder. "Göste
ren" ise ses, telaffuz edilen şey ya da yazı ile simgelenen işaret
değil, "işitsel imge"dir.43 Yani sesi duyduğumuzda zihnimizde
beliren şey veya tasavvurdur. Dilsel "gösterge" çift yönlü bir zi
hinsel bütünden ibarettir ve bu bütün içerisinde iki unsur çok
sıkı bir şekilde irtibat halindedir. Bu öylesine güçlü bir irtibat
tır ki, bunlardarı birinin varlığı diğerinin varlığını gerektirir. 44
Bir metnin dilsel ibaresi (lafzı) ile ifade ettiği anlamı arasındaki
ayrılmazlık ilişkisi, bilinen bir şeydir. Verici ile alıcı arasındaki
dilsel iletişim ilişkisi, anlamın öğrenilmesinin kendisini takip et
tiği bir takım göstergelere/simgelere ayrılmamakta, aksine anlam
ve mesajın çözümü, mesajın verici tarafından aktarılması ile eş
zamanlı bir süreçte gerçekleşmektedir.49
ı. İlk Vahiy
İlginç olan şudur ki, büyük bir ahlaka sahip olmakla cin
lerin musallat olması arasında mantıken mutlak ters bağlan
tı kurmak pek mümkün görünmüyor. Bu kaçınılmaz olarak
böyledir şeklindeki mutlak bir genelleme biraz imkan dışıdır.
Ama görülen odur ki, Hz. Muhammed'in ikna olması için bu
delil yeterli olmuştur.
10 W. Montgomery Watt. Kur'an 'a Giriş. Ankara Okulu Yay., 2000, s. 39.
Hz. Muhaınmed ve Vahiy 1 27
3. İdealizm-Realizm Gerginliği
Hz. Muhammed'in davetini kabul ettiklerinde köleler ve alt
sınıftan insanlarla eşit haklara sahip olacaklarını, mallarını
paylaşıp fakirlerle eşit seviyeye ineceklerini, soyluluklarına
leke sürüleceğini, kadınlara diledikleri gibi davranamayacak
larını, Kabe gibi önemli bir dini/ticari merkezin avantajları
nın ortadan kalkacağını, intikamlarından vazgeçip şiddetten
uzak durmaları gerekeceğini anlayan Mekke'nin ileri gelen
zenginleri iman etmeyi göze alamadılar. İman etmek, itibar
ları ve siyasi/ ekonomik kayıpları açısından onlara pek karlı
bir iş gibi görünmüyordu. Bu yüzden başlangıçta sadece alay
edip küçümsedikleri Peygamber'e zaman içinde açıkça cephe
aldılar. Özellikle bi'setin onuncu yılına kadar iki veya üç yıl
süren boykot yıllarında Müslümanları ve onları destekleyen
kabileleri toplumdan tümüyle dışlamaya çalıştılar.
22 Mehmet Azimli. Siyeri Farklı Okwnak 2. Ankara Okulu Yay . 2009. s. 248.
.
Hz. Muhammed ve Vahiy 1 57
Prof. Dr. Toshlhlko İzutsu, Kur'an'da Allah ve insan, Yeni Ufuklar Neşrt
yat, s. 59.
166 Vahyin Tarihsel Mahiyeti
2 İzutsu, age, s. 6 1 .
3 İzutsu, age, s. 62.
1 68 Vahyin Tarihsel Mahiyeti
2. Kelamcılar ve Vahiy
Kelamcılar vahiy hakkında kelamullah. vahiy-mucize, va
hiy-akıl, nübüvvetin ispatı gibi muhtelif konular üzerinden
görüş belirtmiş ve tartışmalar yapmıştır. Bu konularda farklı
ekollerin kendilerine has görüşleri vardır. Özellikle vahyin ma
hiyeti ile güçlü ilgisi bakımından burada sadece "kelamullah"
üzerinden yapılan tartışmalara değinmekle yetineceğiz. Bu ko
nuda görüşleri arasında zıtlık olan ve birbirleriyle tartışan iki
ekol Mutezile ile Ehl-i Sünnet kelamcılarından Eşariliktir.
Mutezile ise, ilahi kelam ile insan aklı arasında bir köprü
kurmayı arzulamış; bundan dolayı da ısrarla dilin beşeri bir
ürün olduğunu ve ilahi kelamın dil kuralları doğrultusunda
indiğini savunmuştur. 17 Mutezile konuşmanın tek tanımı ola
rak dilsel olanı benimsemiştir ve bu tanımı Allah ve insan
kelamı için eşit düzeyde kaçınılmaz görmüştür. Mutezile'ye
göre, bu durum konuşmanın mümkün ve anlaşılır bir tanımı
için gerekli olduğu gibi, Allah ile insan arasında savunula
bilecek bir iletişimin imkanı için kaçınılmazdır. Bu tanımla
Mutezile , kelamın anlam boyutunu göz ardı etmemekle bir
likte anlamı, dolayısıyla kelamın doğasını ve tanımını dilsel
olanla açıklamaktadır. 18 Mutezile, ezeli bir hitabın zamansal
kiplerle ifade edilemeyeceğine özellikle dikkat çeker. 19 Konuş
manın dilsel özellikleri; konuşmanın bir fiil olması, bir mahal
de gerçekleşmesi, belirli ardışık ses ve harflerden oluşması,
dilin gramatik ve sentaks özellikleri bunların sonradanlığını
ve yaratılmışlığını gösterir. Emir, nehiy, haber ezeli olduğu
takdirde emredilen, haber verilen olgu ve durumların da ezeli
olması gerekir. Benzer şekilde, hitabın ezeli olması, muha
tapların ezeli olmasını gerektirir. Bilgi, bilinen konuya göre
değiştiği gibi haber de haber verilen duruma göre değişecek-
ı6 Nasır Hamid Ebu Zeyd, Kutsal Metin, Otorite ve Hakikat, Mana, 201 5, s.
82.
17 Nasr Hamid Ebu Zeyd, İlahi Hitabın Tabiatı. Kitabiyat. 200 1 , s. 191.
18 İbrahim Bor, İlahi Kelamın İmkan ve Tabiatı, Ankara Okulu Yay. , 20 1 1 , s.
93.
19 İbrahim Bor. age, s. 1 18.
1 72 Vahyin Twihsel Mahiyeti
Bir kimse Kur'an'ın bir harfıne karşılık bin farklı anlam ortaya
koysa, yine de Cenab-ı Allah'ın bir ayete yüklediği anlamların ni
hayetine ulaşamaz. Çünkü o, Allah'ın kelamıdır. Kelam ise O'nun
sıfatıdır. Allah için sonluluk söz konusu olmadığı gibi, O'nun ke
lamını anlamanın da bir sonu yoktur. Kişi ancak kendisine bah
şedilen kadarını anlar. 34
dir, çünkü vahiy, insana, insan dili ile yapılmış bir hitaptır.
Bu doğrultuda felsefi analizi sonuna kadar sürdürürsek -ki
muhtemelen Mutezile bunu yapmamıştır- ilahi hitabın -veya
vahyin- tarihsel bir hitap olduğu sonucuna ulaşabiliriz. İlahi
hitabın tarihsel olması demek, onun anlamının ancak insani
tevil (yorum) aracılığıyla ortaya çıkacak olması ve vahyin Al
lah'ın kutsallığı ve mutlaklığı tarzında bir sabitlik ve insandan
ayrılık arz etmemesi demektir. Bunun tam aksi istikamette,
Milahi kelamın kadimliği ve ezeliliği" anlayışı ise dini düşün
cenin ve anlamın ilahi zatın kadimliği ve ezeliliği ölçüsünde
kadim, ezeli ve insandan son derece uzak olmasının kabulü
anlamına gelecektir.36
36 Nasr Hamid Ebu Zeyd. Kut.sal Metin., Otorite ve Hakikat. Mana, 2015, s. 49.
1 84 Vahyin Tarihsel Mahiyeti
Yeni bir kelam, yeni bir ahlak sistemi ve yeni bir hukuk
ortaya koymanın yani Fazlur Rahman'ın kastettiği anlamda
,
Bu, hem din içi hem de din dışı olan bir çoğulculuktur.
Din içi olan çoğulculuk. insanların dini metinleri farklı şekil
lerde anlamalarından kaynaklanmaktadır. Bu yaklaşım Su
ruş'un Şeriatın Teorik Olarak Daralması ve Genişlemesi adlı
kitabındaki teorinin bir devamıdır, -hatta onun tamamlayıcı
sıdır- . Din dışı -veya dinler arası- çoğulculuk ise bizim "dini
tecrübeleri" farklı şekillerde tefsir etmemize dayanmaktadır.27
Tabi Suruş'a göre bütün bunlar insanların mensup oldukları
inançları terk etmeleri gerektiği anlamına gelmemektedir. Ak
sine bunlar dinin özünü birkaç öğreti ve ilkeyle sınırlandırıp
sadece kendisinin kurtulacağını iddia etmenin önüne geçil
mesi anlamına gelmektedir.28 Dini metinlerin anlaşılmasında
ki çoğulculuğun açık sonucu , dinin tek ve resmi bir tefsir ve
yorumunun olmadığıdır. Bu yüzden de dinin tefsir yapmaya
yetkili resmi bir mercii yoktur. 29
Rüya dili ise. onda mecaz ve kinayeye yol yoktur. Yani lafızlar
hakiki anlamlarından daha farklı bir anlama hamledtlemezler.
Hz. Yusuf un güneşi, yıldızı. (kralın) zayıf ve besili ineği rüyasın
da görmesi örneğinde olduğu gibi bu dili anlamak için sözlükler
yeline rüya tabirtne başvurmak gerekir. Hz. İbrahim de rüyasın
da ayı ve güneşi hakikaten görmüştür. Yani rüyasını hikaye etti
ğinde. tıpkı şairler gibi maşuk ile mahbub olandan değil, gerçek
anlamıyla ay ve güneşten söz etmektedir. Elbette ki rüyanın ne
olduğu ancak tabir edildikten sonra anlaşılabilir. Yine Kur'an'da
"Arşı, su üstünde idi" ayetinde gerçekten de Allah'ın tahtının
su üstünde olduğunu gören Hz. Muhammed'in rüyasından söz
edilmektedir. Burada ne taht başka bir şeyin kinayesidir ne de
su. Bu ayet, Hz. Peygamber'e vertlmiş olan ve onun da, lafzının,
Oysa gaflet ehli düştüğü körlük nedeniyle her zaman ve her yerde
bir vasıta veya rabıta arar; vasıtası ve nedensiz olana dayanmayı
mevhum bir süret addederek hakikati örter. 75
Der ki: Bugün bizim için hiç kimsenin sözü tartışılmaz dini
bir hakikat değildir. Çünkü doğru söz (hüccet) ve doğru dini
rehberlik (velayet) sadece Peygamber'e aittir. Nübüvvet def
terinin hatemiyet mührüyle kapanmasının ardından hiçbir
şahsiyet Peygamber sözünün garantörü konumunda olmadı
ğı için, bizzat kendisi hüccet olan Peygamber'in dışında her
kesten delil talep edilir. Bugün nebevi görev dönemi sona er
miştir; ama bu tecrübeyi genişletme imkanı açıktır. Bu yüce
kişiliği takip etmek. onun manevi, sosyal ve siyasi tecrübesini
devam ettirmeyi gerekli kılmaktadır. Ancak bu sayede vah-
lara açılan bir kapı olduğuna veya gerçek gaibi bilginin an
cak aşkınsal alandan insan zihnine taşınarak oluşabileceğine
inanılan zamanlarda, vahiy tecrübesine dair, çağın bilgi ve
kavramlarına dayanılarak üretilen muhtelif spekülatif vahiy
teorilerini, tüm zamanlara raci ebedi ve mutlak hakikatler
olarak görmek ne kadar mümkündür?
karşılaştınlabilir.
2. Rüyalar
taçağa da yansımıştır. 2 1
(Fotizm: Beş duyu ile alınan her hangi bir uyarımın görme şek
linde tecellisi) , otoskopik olaylar (Otoskopi: Kendi benzeriyle
karşılaşma, bir bireyin kendi kopyasını ya da yansımasını
görme deneyimine verilen addır) , vestibular tezahürler (Vesti
bülar: Özellikle denge işlevinin yürütüldüğü kulak vestibülü
ile ilgili) ve duygusal dışavururnlar yaşadıklarını belirtmek
tedirler. Buna ek olarak, bu -deneyimler özellikle yalnızken
ortaya çıkmaktadır. Bu sonuncu bağlantıyı vurgulayarak, Hz.
Musa'nın, Hz. İsa'nın ve Hz. Muhammed'in vahiy tecrübeleri
de bunlara benzer tecrübeler olarak görülmektedir. Karmaşık
görsel halüsinasyonlara gelince; Musa bir meleği yanan çalılı
ğın içinde gördü (Çıkış, 3 : 2) . Petrus, James ve Yuhanna insan
şekline bürünmüş İsa'yı ve İlya ile Musa'nın suretini gördüler
(Matta, 1 7:2-3) . Hz. Muhammed melek Cebrail ile dağdayken
karşılaştı. Bu üç tecrübeye de, ışığın görülmesi, parlaklığa
odaklanma veya parlaklığın artarak dağılması eşlik etmiştir.
Hz. Musa meleği alevler içinde gördü (Çıkış, 3:2). Hz. İsa'nın
insan şekline dönüşümünde yüzünün güneş gibi parladığı ve
giysilerinin ışık/nur gibi bembeyaz olduğu tasvir edilir (Mat-
ta, 17 :2) . Hz. Muhammed'in vahyindeki ışık/nur Hira dağı-
na adını bile vermiştir, "Jabal an Nur", "Nur dağı". İşitsel te
zahürlere gelince, Musa yanan çalıdan onunla konuşan ses
duymuştur (Çıkış, 3: 5- 1 0), İsa'nın havarileri buluttan gelen
bir sesi ve Musa'nın ve İlya'nın, onların efendisiyle konuştu
ğunu işitmişlerdi (Matta, 1 7 : 3,5). Hz. Muhammed ise meleğin
oku emrini duymuştu. Korkunun bu üç deneyimde de yaşan
dığı belirtilmektedir (Çıkış, 3:6; Matta, 1 7:3-8) . Vahyin Hz.
Musa ve Hz. Muhammed'e dağda geçirilen çok uzun bir yal
nızlık tecrübesinden sonra geldiği belirtilmektedir (Çıkış, 3: 1 ;
34:28). Bilişsel nöro-bilim araçları, dini ve mistik tecrübeleri,
300 Vahyin Tarihsel Mahiyeti
65 Shahar Arzy. Moshe İde!. Theodor Landis, Olaf Blanke, "Vahiyler Niçin
Hep Dağlarda Geldi? Mistik Tecrübeleıin Bilişsel Nörobilim ile İlişkisi",
ERUIFD. 20 12. 1 . Sayı.
66 Nancy C. Andreasen, age, s. 60.
67 Nancy C. Andreasen. age. s . 47-48.
Psikoloji ve Vahiy 30 1
Şair Stephen Spender'e göre de, bir şiir, bilinçli bir çaba ol
maksızın kendiliğinden gelen "verilmiş bir dize" ile başlamak
tadır. Ancak "verilmiş dizeyi" genişletip şiirin tümünü yazmak
için çok bilinçli bir çaba sürecine hakkını vermek gerekmek
tedir. Der ki: "İlham, bir şiirin başlangıcı ve nihai amacıdır.
Şairin, ilk ve sonunda sözcüklere dökmeye başarabildiği en
son fikirdir. Bu başlangıç ve bitiş çizgisi arasında zorlu bir
yarış, alın teri ve zahmetli bir çalışma vardır. Şaire Tanrı ya
da doğa tarafından tek bir dize verilir, geriye kalanı tek başına
keşfetmesi gerekmektedir."69
Babam bir inşaat kalfasıydı. Ama mesleği ile ilgili bir okul
okumuş değildi. İlkokulu bile zor bitirmişti. O zamanlar yaşa
dığımız şehirde, Osmanlı döneminden kalanlar hariç, kubbeli
bir cami yoktu. Yapılan yeni camiler kubbeli değil düz çatılı
olarak yapılıyordu. İmar yasalarındaki gevşeklik ve beledi
yelerin kontrol işlerini çoğunlukla ihmal etmeleri nedeniyle,
yeni bir bina yapıldığında projelerini mühendisler değil. il
kel usul ve çizimlerle kalfalar yapıyor ve bu projeleri bir yere
onaylatmadan uyguluyorlardı. Bir gün babam kubbeli bir
cami işi aldı. Ancak bu işin eğitimini almadığı ve kendinden
önceki ustalardan kubbenin nasıl yapıldığını görmediği için
biraz tereddütlüydü. Nitekim iş kubbenin kalıbının yapılma
sı aşamasına yaklaştığında endişeleri iyice arttı. Bildiği tüm
matematik, dört işlemden ve geometri bilgisi de, kare, dik
dörtgen ve üçgenden ibaretti. Kubbenin kalıbını nasıl kuraca
ğı konusunda hesapları yapamıyordu. Geceler boyu oturup,
yoğun sigara dumanı altında çizimler ve hesaplar yapıyor ve
ertesi akşam bir önceki akşam yaptığı hesap ve çizimleri yırtıp
yenilerini yapmaya çalışıyordu. Bir mimar için beş dakikalık
bir iş olan bu çizim ve hesaplar, babam gibi eğitim almamış
bir insan için çok zor bir işti. Günleri azaldı. ustalık guru
runa yediremediği için kimseye de soramıyordu . Nihayet bir
sabah uyandığımda babamın çok neşeli olduğunu ve gülerek
anneme bir şeyler anlattığını görünce problemi çözdüğünü
anladım. "Pirimiz Mimar Sinan bu gece rüyama girerek kub
beyi nasıl yapacağımı bana anlattı," diyordu . Kubbeyi nasıl
yapması gerektiğine dair teknik bilgileri de hararetle anneme
anlatıyordu. Çocuk olduğum için bunların ne olduğunu tam
olarak anlayamamıştım ama "Kubbe merkezinden, kubbenin
Psikoloji ve Vahiy 307
Yüzleşme!
A amir 42
Andreasen 296
Abbasi 175, 1 78
anlam 2 1 0, 260
Abdullah b. Sa'd 1 00
Antik Yunan 37
Abdülfettah Favi 1 79
antropolojik 26 1
Abdülmuttalib 1 1 0
antropomorfik 1 1 , 1 2, 9 1 , 95,
adalet 10 ı . 103
98, 1 0 1 , 130
Adem (Hz.) 36, 95, 96, 98, 204,
antropomorfizm 92
238, 240, 245
Apollon 38
afak ve enfüs 123
Arafat 1 44
afv 1 5 1
arafet 45
ahiret 1 0 1 , 103
Aramice 38
Ahlaf 1 33
Arap 18, 18, 32, 33, 37, 77, 145
ahlak 1 0 1 , 103, 138, 255 - ka
- aklı 25, 33, 85, 86, 98,
nunu 21 1 , 2 1 2 - yasası
1 77, 180 Birliği 1 45,
215
-
62, 1 72 - varlık 35
Kur'an'ı 268, 269 - mura
Ay 36
dı 123 - sıfatları 1 70
ayak takımı 1 48, 1 6 1
Alman felsefe geleneği 254
aydınlanma 39, 124, 29 1
alt-şuur 277
Azrail 36
324 Vahyin Tar:ifısel Mahiyeti
B C-Ç
Medeniyeti 309
88, 91, 100, 104, 107,
-
cihat 195
bilgi 220, 255, 256 - ilim
cinler 1 8, 19. 26, 4 1 , 42, 44, 46,
256
47, 48, 5 1 , 54, 63, 65, 83,
beşerin Kur'an'ı 268, 269
85, 86, 1 1 3, 1 1 6, 1 1 7,
beyan 260
1 58 filemi 45 -le evli
Beyan b. Sem'an 1 74 - -
beytül 90 lik 43
bilimsel bilgi 78
bilinç dışı arzular 284 dalalet 289
bilişsel süreç 273, 275 deist 1 1
bilkuvve akl 20 1 demir 86
bireysel alt-şuur 278 dervişçe bir yaşam 2 1 9
Bizans 34, 1 46. 1 47, 148 Descartes 235
Budizm 37 destan 28
Buhari 1 40
Dizin 325
G Haşeviyye 1 70
hatemiyet 225, 236, 24 7
Gadamer 254 Hatice (Hz.) 75, 1 1 0, 1 1 4, 1 1 5,
gaibin bilgisi 37 1 1 6 , 1 1 7, 1 1 8, 1 3 1 , 1 36
gaipten haber alma 39 Havariler 76, 79
ganimet 147, 1 48, 1 5 1 Havra 1 42
Garanik 126, 1 29, 1 30 hayr 1 5 1
gayb 259
Hegel 7 , 68
gayri metluv vahiy 1 80 Heidegger 68
Gazali 1 87 Helenistik düşünce 1 93
gelenek 1 65, 195, 199, 220 helyosentrik 35
geleneksel - dönem 1 9 1 - İslam Hendek 232
1 95 hermenötlk 254, 255, 256, 257,
geosentrik 34, 35 258, 260, 264, 265, 266,
gerçek İslam 309 268, 270, 2 7 1
gizli işaret 73 Hermesçi - akımlar 193 - dini
gnostik 278 felsefe 1 86, 187 - irfan
Goethe 283
düşüncesi 1 89
gök 77
Hicaz 1 43
Grekler 38 hicret 1 39, 145, 1 5 1
giıl 42, 43
hilal 36
Güneş 36
Hindistan 37
Dizin 327
inzal/tenzil 80, 87, 89 kahin 1 8 . 19, 26, 38, 39. 44, 47,
İran 22, 2 1 9, 27 1 - Devrimi 2 1 7, 50, 57, 63. 74. 1 1 3, 1 1 4,
250 1 1 7, 1 58, 262, 30 1 - -lik
irfani tecrübe 226 51
İsa (Hz.) 79, 84. 98, 138, 1 74. kalp 80, 8 1 , 90, 1 99 - -e ilka 83,
204. 282, 299 85
İslam - felsefecileri 2 1 - felsefe kamu arazisi 1 52
si 1 66 - filozofları 209 - kanaat 2 1 9
hukuk metodolojisi 1 8 1 - Kant 1 1 , 282
'ın gerçeği 309 - impara karizma 1 78
torluğu 1 79 - olgunlaşma karşı mihne 1 78
138 - terörizm 1 95 - mu Kartezyen düşünce 235
tasavvıflan 2 1 - şeriatı 22 kavi 9 1 , 95, 1 00, 1 67
- tasavvufu 1 66 kavrama 2 1 2
İsmail (Hz.) 1 42 kavvam 1 53
İsm-i Azam 36 kehanet 1 8 . 26. 27, 39, 45, 57.
İsra 238 59, 63, 64. 282
İsrailoğullan 76, 1 40 Kekule 300
istihsan 1 77 kelam 92. 93. 95. 96, 98, 1 67,
istirak-ı sem' 47, 53, 54. 55 1 73. 259 - ilmi 99, 1 67
işaret 79 kelami lafzi 1 0 , 1 70. 200, 2 14.
ittifak 1 4 1 . 1 45, 1 78 269
iyi cinler 83 kelami nefsi 1 0. 1 70, 2 1 4, 269
İyonya 38 Kelam sıfatı 1 70
İzutsu 9 1 , 95 kelamullah 93, 98. 99, 100, 1 04,
1 69, 1 70, 1 74, 1 75, 1 77,
J 230, 263, 268
Jung 276, 277, 279, 286 Keldaniler 38. 45
kelimallah 98
K kelimetullah 8 1 . 84
kevniyat 1 24
Kabe 39, 1 29, 1 33. 1 35, 140,
kıble 1 4 1 . 142
1 42, 1 43. 1 44
kıraat 1 0 1 . 1 26
kabilecilik 1 3 1 . 1 45, 146
kısas 1 38
kader 1 68
kıssa 28, 36
kadın 1 5 1 , 1 53 - -erkek eşitliği
kıyamet 1 0 1 , 1 03. 1 2 7
1 95 - -ın şahitliği 195
Kilise 1 82
kadim 37. 62 , 87, 99, 1 70, 1 7 1 ,
kitab meknun 89, 206
1 72. 1 76. 180. 1 8 1 . 1 82.
kitab mestür 89
1 83. 1 84. 28 1
kitab mübin 89
Kadir gecesi 1 1 ı. 1 76, 2 1 3. 238
Dizin 329
levhi mahfuz 70, 80, 89. 90. 1 00, 1 28. 1 35. 147 - mesajlar
Logos 1 74, 206 melek 40, 42, 50. 55, 74. 80, 8 1 ,
83, 199, 204, 207 - -ler
M meclisi 98
meleküt filemi 1 87, 1 88
mahlük 99, 1 05, 1 70, 172. 1 73,
Me'mun 1 77, 1 78
1 74, 1 75. 1 76, 1 78. 1 89
Menat 42, 129
Mahmut Muhammed Taha 1 37,
menfaat ittifakları 1 39
1 38 , 1 39, 1 48
330 Vahyin Tarihsel Mahiyeti
Pers 34 rühullah 8 ı . 84
yazılı harf 93 z
yedi harf 99, 1 0 1
zahir 1 86, 187, 188
Yemen 34
zaman 9 üstü 14
Yeni Eflatunculuk 1 66, 1 85, 1 86
-
zekat 1 5 1 , 195
yer 77
Zekertyya 72, 79, 95
yoğun odaklanma 293
Zeus 40
yorum 198, 224, 257, 258, 269
Zeyd (Hz.) 1 59
yorumbilim 1 95, 196
Zeynep (Hz.) 1 59, 160, 1 6 1
Yunan 34, 37 - felsefesi 82 - mi-
zihinsel 275
tolojisi 40
,
Zühre 36
Yusuf (Hz.) 6 1
Yüceler filemi 37 Zülkarneyn 233
Zürkani 87
yürüyen Kur'an 107