You are on page 1of 15

Kitap Özeti: ZORLUKLARLA MÜCADELE

Yazarın Adi: Prof. Herbert N.CASSON


Basım Evi: Hayat Yayınları 1998
Sayfa Şayisi İkinci bası, 126 sayfa
1910’lu yıllarda birçok şirketin danışmanlığını yapmış İngiltere ekonomisine damgasını
vuran bir kişidir.

KITABIN BÖLÜMLERI

1. BÖLÜM: Korkusuzca ilerlemek


2. BÖLÜM: Zorluklar niçin değerlidir.
3. BÖLÜM: Zorluklara karsı silahı öğrenmek
4. BÖLÜM: Gecikmiş karar kaybettirir
5. BÖLÜM: Her şeye rağmen sabret
6. BÖLÜM: Zorlukları nasıl yenmeliyiz
7. BÖLÜM: Banka kredisini ne zaman almalıyız
8. BÖLÜM: İsinizde yeniliği yakalayın

Amaç: Hayat bilgisi Casson is adamı ve yöneticilere birde kendi isinin ve yaşamının
yöneticisi olmak isteyen herkese altın değerinde öğütler sunuyor.
Zorlukları yenmek ve engelleri asmada asil gücün, kişinin kendisinde saklı olduğunu,
mücadeleyle elde edilen hayatin daha anlamlı ve değerli olduğunu belirtmek.
Kitabin Metodu: Örneklendirerek anlatım. Gerçek olayların, konuyla iç içe örnek
verilerek yazılmasıdır.

ÖZET

I. BÖLÜM - Korkusuzca İlerlemek

Korkusuzca İlerlemek: Öncelikle yersiz kaygı ve kuşkulardan kurtulmak gerektiği


konusu üzerinde durmak istiyorum.

Böylesi korkular ruhsal yapınızla ilgilidir. Size sunacağım önerilerle, sorunmuş gibi
görünen ancak gerçekte tamamen yersiz olan korkularını pekâlâ yenebileceksiniz.
Lütfen elinize bir kâğıt ve kalem alin ve her gün sizi sıkıntıya sokan, üzen ne kadar
neden varsa hepsini sıralayın ve olabildiğince içtenlikle yazın. Sözgelimi yağmurlu bir
havada şemsiyenizi evde unutmuşsunuz ve buna çok içerlemiştiniz; unutmayın, yazın
haydi, ya da çocuğunuz yemeğini örtüye dökmüştü ve siz çok kızmıştınız buna. Evet,
onu da yazın. Bir hafta boyunca içinde küçük büyük yasadığınız bütün can sıkıcı
şeyleri alt alta sıralayın.

Yazdıktan sonra özenle saklayın ve tam bir hafta sonra kara listeye aldığınız sıkıntı ve
üzüntü veren durumları bir gözden geçiriniz önemsiz gördüklerinizin üzerini çizin.
Bu isi soğukkanlılıkla yaptığınızda listede bir şey kalmadığını göreceksiniz.
Hayat boyu basarili olmak istiyorsanız her şeyden önce kendi kendinize dert icat
etmek hastalığından kurtulmaya çalışmalısınız.

En zor durumlarda bile soğukkanlılığını koruyan insanlar, hayatta her zaman basarili
olmuşlardır.
Yasam boyu üç tür kaygı taşırız. Bunlar ciddi kaygılar, gündelik kaygılar ve geleceğe
ait kaygılardır. Ciddi kaygılar hepimiz için geçerlidir. Ama son iki tür kaygı için
kendimizi mazur gösteremezsiniz.

Önemsiz şeyler gereksiz yere kafa yoran insanlar, asla değer görmeyen hayatin
kıyısında ürkek bir halde yasamaya alışan insanlardır.

Bir firmanın yönetiminde en küçük şeyleri bile sorun yapan, en küçük zorluk karsısında
düşünmekten yoksun yöneticiler tüm bir personele sinir krizleri yaşatarak, firmanın
geleceğini tehlikeye sokarlar.

Firma yöneticisi sabah ise gelir gelmez sekreterine “Yine ne oldu bakalım “ diye kızgın
bir ifadeyle sorar.

Kısım şefi, çalışanlara aşağılayan sözlerle moralleri sıfıra indirerek ise baslar.
Bir gün önce tartışan iki bayan, birbirlerine yiyecekmiş gibi bakış fırlatır.
Sonuçta fabrikayı bir ceza evine, firmayı da kışlaya dönüştürme basarisini
göstermişlerdir. Bu şekilde yönetilen kuruluşların yüzlercesi batmıştır. Bu yöntemi
izleyen tüm kuruluşlarda yok olmaya adaydır. Bu batan is yerlerinin kapısına,
diğerlerine örnek olsun diye su tabelayı asmak gerekiyor sanırım: “Batisinin nedeni;
kendi krizini yaratmak”

Büyük ve gerçek zorluklarla karsılaşıyorsanız küçük ve önemsiz olanlarla uğraşmayın,


bütün gücünüzü büyük zorluklara yöneltin.

Bir zaman, bir davette, su anda aramızda olmayan Loral Leverhum ile tanışmıştım.
Loral çok yaslı olmasına rağmen tam iki yüz şirketin basında bulunuyordu ve bu
şirketlerin sermaye toplamı yaklaşık 1 milyon İngiliz Sterlini’ne ulaşıyordu. İngiltere de
onu kadar neşeli ve sağlıklı birine rastlamak imkânsızdır.

Kuluçkaya yatmışçasına üzüntü, kuşku ve kaygı üreten birçok insan tanıdım. Bu tür
kişiler asla mutlu değildirler. Korku ve sıkıntı içinde bocalamaktan vazgeçin. Birçok
korku ve endişe sizi bulabilecekken, onların daha fazlasını aramaya çıkmanıza ne
gerek var ki.

Kararlarınızı, üzüntü ve korku hallerinde almaya kalkışmayın. Böyle durumlar insanin


zayıf halidir. Zayıf halde bulunan insanlar zayıf kararlar alırlar. Bu yüzden, çok
etkilendiğiniz problemler ve olaylar karsısında kendinize mutlaka zaman tanıyınız. Bu
zaman zarfında zihinlerinizin etrafındaki sis bulutları dağılarak meseleyi olduğu gibi
görmeye baslarsınız.

Kimi is adamlarının kötümser çevresi ve danışmanları vardır. Bunlardan mutlaka


kurtulmak gerekir. Her şeye karamsar bakanların en büyük zararı yetenekli kişilerin
cesaretini ve girişimlerini yok etmesidir.

Karamsar insanlar, bir kundakçı ve suikastçı gibi değerli fikirleri yok ederler. Her is
yerinin kendine göre bir tarzı vardır. Kutuplar kadar soğuk is yerleri olduğu gibi,
ekvator kadar da sıcak is yerleri vardır. Fakat bunların ikisi de normal değildir. Uygun
olanı ikisinin ortasıdır.

Sunu unutmayın ki şirketlerin havasını çalışanları belirler. Samimi bir ortamı sahip is
yerlerinin üretimi kaliteli, günlük hizmetleri de yüksek olur.

İnsanlar neşesizliğin kaynağını sağlık problemlerinde arar. Bunun yani sıra çalışma
hayatini etkileyen diğer bir hususta aile kavgalarıdır.

Herkesin başarısının ya da yenilgisinin büyük bir kısmı yaşantısıyla orantılıdır. Elbette


is hayatında, mücadele eden biri evinde de rahat edemezse çabuk yıpranır ve hayat
onun için çekilmez hale gelir.

Asla kendinize acımayınız.

Kendinizi başkalarından aşağıda ve değersiz olarak görmeyiniz. Kaybettiğiniz şeyler


için gereğinden fazla üzülmeyiniz. Darbelere karsı dayanmayı biliniz. Zeki kişiler,
“unutmasını bilir ve geçmişte kalan acı tatlı anılarının esiri olmaz”
Hatırlama, hafızayı geliştirmek, elbette ki yararlı ve gerekli bir şeydir; ancak gereksiz
şeyleri unutmak kaydıyla.

Neleri mi unutmalıyız?
1- Başarısızlıklarınızı unutun!
2- Üzüntülerinizi unutun.
3- Yaptıklarınızı unutun.
4- Düşmanlarınızı unutun.
5- Kısaca size yük olan her şeyi unutunuz!

Bazı kimselerin ulaşamama nedeni hafızalarında gereksiz yere yasattıkları kötü anı ve
duygularıdır.

Her insanda gelistirilmek kaydiyla kendisini başarıya götürecek kabiliyetler vardır. O


halde yapmamız gereken, başarısızlık olasılıklarını düşünerek mahvolmak değil
kabiliyetleri geliştirmektir. Herkesin ruhunda uyandırılmayı bekleyen bir dev yatar. Bu
dev, iyiliğe de yarar kötülüğü de. Maharet bu devi iyi islerde kullanabilmektir.

II. BÖLÜM - Zorunluklar Niçin Değerlidir

Hayatı yenmek için şu iki gerçeği bilmeliyiz:

1- Engel ve zorluklar hayatımızın gereğidir. İlerleme ve başarma isteği içinde olan her
insan zorluklarla kusabilmiş bir adaya benzer.
2- Hayatta engel ve zorluklardan daha kötü olan bir şey vardır ki o da uyuşukluk ve
tembelliktir. Hayatin zorluklarından kaçmaya çalışanlar kaçarken uyuşukluk
uçurumuna yuvarlanırlar.

Zorluklarla mücadele etmek hayatin ta kendisidir, yasamaktır. Bunlardan kaçmak ise


yasamdan kaçmaktır, ölümdür. O halde hayati tercih etmek zorundayız.
Basari veya basarisizlik, zorluklar karsısında göstereceğimiz performansla orantılıdır.
Sorumluluk her insanin bulabileceği, ancak hiçbir zaman değerini anlayamadığı bir
dosttur.

Sorumluluk insani kudretli olma fırsatını sunuyor.

İş sadece çalışmak ve üretmek değil ayni zamanda savaştır da. Her büyük başarı
büyük mücadelenin meyvesidir. Her zorluğu yenen kişide mücadelenin izlerini
görürsünüz. Bütün bir yeryüzü üretken ve isini seven kişilere karsı birlik olmuş gibidir.
Basarili olmak kolaymış gibi görünür. Oysa asil kolay olan basarisizliktir. Başarılı
olanlar hayatta istediğini elde edenler, ancak birkaç yetenekli kişidir. Bunlarda çalışma
azmi ve gücü herkesten çoktur.

*İnsanlar ağaçlara benzerler. Binlerce ağacın içersinde birkaç tanesi ulaşabileceği


noktaya yükselir. Kalanlarda kimi kısa kalır kimisi de kurur...
Yükselen ağaçlar, rüzgârın etkisiyle iyice kuvvetlenir. Seralarda yetiştirilen bitki ve
ağaçlar ise tıpkı hastalıklı ve zayıf insanlar gibidir. Yasarlar ama dayanıklı değillerdir.
Nasıl ki kaslarımızın gelişmesi için zor antrenmanlar yapıyorsak, zihnimizin gelişmesi
içinde zorluklarla boğuşmalıyız. Kuskusuz zorluklar insana akil vermez. Akil insanda
zaten vardır. Fakat aklimi çalışmaya kuvvetlenmeye mecbur eder.
Bu yüzden zengin çocuklarının genellikle zayıf kalmalarını sebebi, üstesinden
gelecekleri, çabalayacakları zorlukların olmamasıdır. Zira bunlar ağızlarında altın
kaşıkla doğmuşlardır.

Bizler kasırgalarla, sellerle, vahşi hayvanlarla ve açlıkla mücadeleye mecbur değiliz


buna karşılık ilkel kabilelerde vergilerle, iflaslarla, çevre kirliliği ile çöplerle, altyapı ve
teknolojik atıklarla uğraşmaz. Biz hala bu yüz yılda ve uygarlık çağında, âlemin ahını
çekici altında dövülerek sekil alan bir âlemin parçası gibiyiz. Bize sekil verecek çekicin
darbeleri ise hayatin dayattığı zorluklardır.

Yarım ada halkından birisi su öyküyü anlatmıştı bana:

“Yarım adada “sisal” denilen bir tür kenevire benzeyen ve elyafı bol olduğundan tekstil
sanayisinde kullanılan bir bitki yetişir. Bu bitki taslı sert topraklarda yetişir.”
Bu işi karli bulan Amerikalilar Florida da sisal üretmeye karar vermisler. İyi bakılmış
olan araziye ekim yapılmış. Vakti gelmiş bitki büyümüş.

Amerikalılar;
Hurra sisal ticaretini adadakilerin elinden aldık! Demişler. Ürettikleri mahsulü
bitirdiklerinde bir de ne görsünler. Yaprakların içinde bulunması gereken elyaf yok. O
zaman meseleyi anlamışlar. Hayatinin kolaylaşması ve mükemmel bir toprağa ekilmesi
bu bitkiyi mahvediyor. Nasıl ki isal in kıymetli cevheri elyafı ise insanine cevheri de
karakteridir.

İnsan zorluklarla gelişir. Geçmişteki zorluklardan ibret alıp faydalan maliyiz. Geçmiş
için ağlamaya hayır, gideceğimiz yer ilerisidir. Artık mazide kalan 19.yy’in ölmüş
nesillerini bırakarak kendi çağımızın nesli ile iletişim kur maliyiz. Zeki ve gözü pek is
adamları masalarına “bakalım bu gün hangi zorlukları yenmeliyiz” diye oturanlardır.
Büyük insanlar büyük zorlukların üstelerinden gelenlerdir. Eğer karsınıza büyük
zorluklar çıkarsa, karsı koyduğunuzda başarmanız %100 dür. Bu durumda Allah’a bu
fırsatı verdiği için şükretmelisiniz.

İnsani 6 sınıfa ayırıyorum:

1- Başkalarının çalışmasına muhtaç olanlar.


2- Kendileri için çalışanlar.
3- Kendileri ve aileleri için çalışanlar.
4- Kendileri, aileleri ve isleri için çalışanlar.
5- Kendileri, aileleri, isleri ve uzmanlık alanları için çalışanlar.
6- Tehlike anında Vatanları için çalışanlar.

Nedense 5. ve 6. gruptan olanlar çok azdırlar.

En iyi dostlarınız sorumluluklarınızdır. Ancak bunu çok az insan anlar. Bu nedenle


memnunluk insan karakteri ve tesebbüs kabiliyeti için zorunludur. Bir memur hiçbir
zaman kendini daha fazla güçlü kılmaya azmetmez buna gerek duymaz. Odasına,
kurulusuna ve kurumuna güvenir. Kendisi sürekli ikinci planda sayılır. Oysaki bütün
işverenlere bakin, onlar hep çevrelerinin en kudretli insanlarıdır. Niçin? Çünkü büyük
sorumluluklar taşırlar. Sorumluluklar insana daha fazla güç verir.
Hayata atılacak genç bir adama bir tek cümle söyleyecek olsaydım sunu derdim:
“Yasamın sana yükleyeceği bütün zorlukları sevinerek kabul et. Çünkü bir insanin
karakterini oluşturan, onu mutluluğa ve başarıya götüren enerjiyi veren bu
zorunluluklardır.

Dünyasına, insanlığa, ülkesine yararlı olmuş, her gerçek büyük adamın hayati bir bir
mücadele, zorluk ve engellerle doludur.

III. BÖLÜM - Zorluklara Karsı Silah: Öğrenmek

Genç bir insan, bir zamanlar sunu sormuştu bana!


Dilimizin en yararlı kelimesi hangisidir? Anında cevap verdim!

Öğrenmek!

Öğrenmek yasam mücadelemizde bizim kalkanımızdır. Öğrenmenin en ekonomik ve


pratik yolu ise okumaktır.

Bazen birkaç dolarlık bir kitap, size yüksek makamlar kazandıracak bir hizmette
bulunabilir.

Büyük bir kimya firması, bir deney için 13.000 dolar harcamıştı. Ama sonradan
aradıkları bilginin 5 dolarlık bir kitapta olduğunu öğrenmişlerdi. O kitaptan haberdar
olmuş olsalardı bu faturayı ödemiş olmayacaklardı.

Uçağı bulan Wright kardeşleri düşünün mesela. Bunların buluşlarının gelişmesinin


kaynağı yine bir kitaptır.

Elektrik alanında buluşlarıyla ünlenmiş Forada da bir kitaptan esinlenmiştir. Henry


Ford, otomobil yapma düşüncesini, Fransızca yayınlanan bir tanım dergisinde yer alan
bir makaleden almıştır. Okuyun ama aceleyle heveslenmeden. Sabırlı olun.
Görevinizi gereken çabuklukta yapın. Çoğu kişi tamirim ari gibidirler. Bürosuna girer
girmez sağa sola koşturur, çırpınır. Tabii bunlar boşunadır. Eğer bu kişi isinin başına
sükûnetle geçip, dikkatlice ertesi gün yapacaklarını planlasaydı, çırpındığı zamanın
yarısıyla bütün islerini yapabilirdi.

Yapacak işiniz ne kadar çok ise, okumak ve öğrenmek için ayıracağınız zamanda o
denli çok olmalıdır.

Çağımızda korkunç bir rekabet var dayanmak ve mücadele etmek içinse mesleğinin
gerçekten bütün inceliklerini iyi bilmek gerekir. Buda ancak öğrenmekle olur. Bilgili
insan bilir ki, ne kadar çok öğrenirse, o oranda ilerler ve ilerledikçe de bilginin
değerini kavrar. Convertyn De Herbert’in şirketlerini geziyordum. Bir ara bir
mühendisin odasına girdim. Kütüphane, dolaplar, sehpa ve masanın üzeri kitaplar ve
dergilerle doluydu. Anlaşılan o mühendis okumaktan bıkmamış hala öğrenmekle
meşguldü.

Birde sıradan bir memurun odasına girdim. Tamamen tersi bir durumla karşılaştım.
Hiçbir yerde birkaç dosyadan başka tek bir kitap dahi görünmüyordu. Genç memur
kitaplara çoktan sırtını dönmüştü.

Bunun yanında birde çevrenize bakiniz isterseniz. Vapurda, metroda ve otobüslerde


kitap okuyan kaç kişi görüyorsunuz? Tabii ki cevabiniz olumsuz olacaktır. ABD’nin dev
is adamlarından Jhon Wenemaker’in çok iyi bildiği bir şey vardı: Hayat çok kısa,
öğrenmek uzun ve zahmetliydi. Bu yüzden sürekli bulunmuş olan gençlerle donanır ve
bunların yardımıyla kendisi de birçok şey keşfederdi. Başkaları bizden önce nesiller
boyu çalışmışlar ve binlerce yıl dünyamız içinde yasadığımız duruma gelmişken, simdi
siz yüzyılların birikiminden yararlanmak üzere onları yok sayarak kendi
deneyimlerinizle tüm bunları elde edeceksiniz öyle mi? Bu ne düşüncesizlik ya Rabbi!
Önünüzde çözüme kavuşmuş cevaplar varken, bunları tekrar bulmaya çalışmak
zekanın kabul edeceği bir şey değildir.

Amaciniza ulasmak için ve mutlaka basarili olmak istiyorsaniz ögrenmeyi terk etmeyin
ve ögrenmekten usanmayin.

Buna göre en bahtiyar insanlar isleri, kendileri yükseldikçe yükselen ve büyüyen


insanlardır. İşlerinden daha fazla büyüyenler ise başarılı olanlardır.
Görevinizi ve işinizi can sıkıcı bir durum olarak görürseniz; mutlaka ondan kurtulayım
derken onun esiri olursunuz.

Ama görevini, hayatini iyileştirmek, gücünü artırmak, dost kazanmak, uygarlığa


katkıda bulunmak uğruna fırsatları değerlendirenler, konumlarına oranla yükselirler.
Dünyada her şeyden büyük her servetten daha kıymetli bir servet vardır: Şahsiyet!
Nasıl bir kişi olduğumuzu gösteren ayna, kişiliğimizdir.

Şans, fırsat, para ve benzeri basari yolunda kişiliğimizden sonra gelir. İnsan sadece
bedenden ibaret değildir. Ayni zamanda düşünce, içgüdü ve duygulara da sahiptir.
Eğer isinizi geliştirmek istiyorsanız, kişiliğinizi geliştirin. Birçoğumuz “can çıkar, huy
çıkmaz” ben böyleyim iste der geçiştirir. Ancak böyle insanlar sunu bilmelidirler ki, bir
insanin kendi kişiliğini yeniden oluşturması ve daha uyumlu bir hale getirmesi kendi
elindedir.

“Sizin en değerli hazineniz nerededir?” diye sorarlarsa, hiç tereddütsüz cevap verin.
Kendi içimizde!
Hiçbir insan çok çalıştığını sanmamalı, “çok çalıştım, artık zihnim duracak hale geldi”
diyenlere aldırmayınız.

Meşhur filozof William Cames “zihin ne kadar çalışırsa, o oranda verimi de artar”
demektedir.

Sunu da unutmayalım ki her konuda kesin olmak, sanmaktan iyidir. “Her şeyi ben
bilirim” iddiasında olmakta çok kötüdür. Hatalarda ısrar etmek kötüdür. Ama
düzeltmek ve öğrenmek istemek iyidir.

Hata yapabiliriz, çünkü hepimiz çok basit ve sıradan insanlarız.

IV. BÖLÜM- Gecikmiş Karar Kaybettirir

Günümüz iş dünyasında kötü bir kural var:

Beklemek!

Sözde uygun zamanı beklemek.

İş adamları sürekli beklerler, fiyatların yükselmesini, hammeddelerin ucuzlamasini,


ücretlerin azalmasini beklerler. Dilimizin en büyük facialar doguran kelimesi
“Zamani gelinceye kadar beklemek...”

Âşıkların dillerine doladıkları bu konu ne yazık ki gelişmeyi, ticareti olumsuz


etkilemektedir.

Ömürlerini büyük ve esaslı bir fırsat beklemekle geçirenler, o fırsatı karsılarında


buldukları zaman ondan yararlanacak gücü kendilerinde bulamazlar.
Çünkü o zamana kadar islemeyen irade ve düşünceleri onlara engel olur. Bu
zihniyetteki kişileri rekabet ezip geçer.

İş dünyasını zarara sokan bir diger kelimede

Ertelemek!

Ertelemek bize yüz milyonlarca zarara mal olur. Bu kararsız insanlarin yıllardır bildikleri
bir tek kavram vardır:

Garanti!..., riskten kaçmak.

Her seyde garanti arayan, riskten korkan, emin olun ki bu güne kadar hiçbir sey ortaya
koymamistir. Çünkü hayatta hiçbir şey de tam bir garanti yoktur.
Böyle islerinde garanti arayan ve beklemekten yana olan insanlarla karşılaşırsanız
onlara sunu söyleyin:

Eğer fırtınanın geçmesini bekliyorsanız, uzun sürecek ve sizde geç kalacaksınız. Yarını
bekleyinceye kadar bu günü yasamayı deneyin. Bu günü yaşamayan yarını hiç
yasayamaz.

Londra’da birçok dev şirketin sahibi olan Seltridgen’in şöyle dediğini hatırlıyorum:
Her yönetim kurulu önce “Hayır” der. Çünkü “hayır” “evet” den kolaydır.
İnsan olmanız gereğiyle su dört yoldan birini seçmek ve o yolda yürümek
zorundasınız.

1- İlerleyeceksiniz veya gerileyeceksiniz.


2- Çok veya az kazanacaksınız.
3- Çalışacaksınız veya durağan kalacaksınız.
4- Olumlu veya olumsuz bir davranış biçiminiz olacak.

Bir insana o işte başarı ve şans gülmüyorsa, yılmamalı bir başka iste kendini denemeli.
Çözüm: Yılmadan çalışmaktır!

İlerleyin! Adım atmaktan çekinmeyin. Ama uygun olanı bulacağım diye beklemeyin,
yol almak ve amacınıza ulaşmak için çaba sarf edin.

Bu günün isini, bu gün bitirin. Bu günün zorluğunu, bu gün giderin. Çünkü yarın
karşınıza başka isler ve zorluklar çıkacaktır. Hemen alınmış bir karar, kuşkusuz
başkalarını kararsız bir şekilde bekletmekten daha iyidir. En kötü karar bile,
kararsızlıktan daha iyidir.

Çok zor olmasına rağmen, kararlılığınızı daha da arttırabilirsiniz. Nasıl mı?

Her gün size zor görünen bir şeyi mutlaka yaparak. Sibirya’yı ilk keşfeden, gezgin
George Cannan, sinirli ve çok korkak biriydi. Buna rağmen düzenli egzersizlerle
korkaklığını ve sinirli halini yenmeyi basardı. Cesur biri oldu.
Kararlı olmayan biri sağlıklı düşünemez. Kararlılığın düşmanı ise korkudur. 10 kişi ayni
konuda uzmandır ama bu 10 kişi ayni şeyi yapamaz. Ancak birisi kararlılığını kullanır
ve yapar.

1942’de Kristof Kolomb’un bildiğini, yüzlerce denizcide biliyordu. Fakat bildiği şeyi
uygulayan sadece Kolomb oldu.

Değerlendirilmeyen düşünce yenmeyen yemek gibidir. Hiçbir yararı yoktur. Daha net
ifadeyle, bir litre benzini bir tasa koyun, bir süre sonra benzin uçar. Oysa bir litre
benzini bir arabaya koysanız, benzin yakıt olur ve arabayı hareket ettirir. Düşüncelerde
iste böyledir.

Ünlü bir iş adamı şunları söylüyor:

Basarili olan gençleri inceledim ve su 5 özelliği keşfettim:

1- Hızlı karar vermek.


2- Is ve aile çevresinde uyum içersinde olmak.
3- Görevlerini başarırken dışarıdan gelen eleştiri ve yergilere aldırmamak.
4- konuşabildiği kadar karsısındakini de dikkatle dinlemek ve öğrenmek.
5- Başladıkları bir isi mutlaka bitirmek. Sonuca ulaşmaktan vazgeçmemek.

Elemana ihtiyacım olduğunda su özellikleri ararım:

1- Vaktinde karar verebilir mi?


2- Yapacağı isi seviyor mu?
3- Okumak. Araştırmak, öğrenmek isteği var mi?

Eğer bu soruların cevabi olumlu ise bu kişi ise uygundur derim.


Atılımı siz yaparsanız, mutlaka kazanırsınız. Size sunu söyleyeyim ki, en iyi savunma
saldırıdır. Eğer bir avukata ihtiyaç duyarsanız, en atılgan ve ikna gücü yüksek bir
avukatı tercih edin.

Atılım yaparken kendinize güvenin! Korkaklık insani yok eder. Dünyayı ise cesaret
yönetir. Korku hayatin zehridir. Sayısız insani başarısızlığa uğratır. Başarılı olmak için
kesinlikle makul bir oranda zararı göze almalısınız.
Korkunun yoldaşı pişmanlıktır. İnsanın ondanda kurtulması gerekir. Eylemlilik ve
devrim içinde olanlar, korkuyu ve pişmanlık duygusunu kendilerinden uzaklaştırmış
sayılırlar.

Kimi insanlar fiziksel olarak güçsüzdür ama iradeleri güçlüdür. Zaten cesareti korkmak,
ama her zaman dayanmasını bilmek ileri yürümek değil midir?

V. BÖLÜM- Her Şeye Rağmen Sabret

ABD Başkanı Abraham Linkoln’ün yaşamını incelerseniz bir başarısızlık manzumesi


olduğunu görürsünüz.

• ilk siyasi mücadelesinde Lincoln yenildi.


• İş hayatına atıldı ama başarılı olamadı.
• Sevdiği kız yaşamını yitirdi.
• Evlendiği kadın hayatını zehir etti.
• Devlet memuru olmak istiyordu ama olamadı.
• Senatör olmak istiyordu, ama senato seçimlerini kaybetti.
• Başkan yardımcılığı adaylığını da kaybetti.

Ama bütün bunlara rağmen ABD’nin başkanı oldu.

Lincoln yasamı bize şunları öğretiyor:

Başarısızlık: Hiç

Başarı için: Sabret.

Hiçbir insan, soluk aldığı ve kalbi çalıştığı sürece hayattan ve basarili olmaktan ümidini
yitirmemelidir. Hayat bir yarıştır. Yarışta iki nokta vardır, başlangıç ve bitiş. Başlangıç
kötü olabilir ama yarışı iyi bir derece ile bitirebilirsiniz.

Ünlü bir kişinin söyle dediği anlatılır:

“Hayata atıldığım zaman en gerekli şeyin güç olduğunu sanırdım. 40 yıllık iş


hayatımdan sonra en gerekli şeyin sabır olduğunu anladım.”

Ben bir insanda hem sabır, hem güç isterim. Bu gün için ikisi de gereklidir.

Ünlü Fransız kadın sanatçısı Bernard her zaman zorluklarla mücadele etmek
zorundayız. Öyle ki kimi zaman kendisiyle mücadele ediyor; 60 yaşındayken 6
yaşındaki bir kız çocuğu rolünü oynaması gerekiyordu.

Bernard’in ilkesi: “Her şeye rağmen” di.

Bu gerçek bir kahramanlıktır.

Demir yolu yapılırken dağ, akarsu, uçurum dinlenmez. Köprüler yapılır, tüneller açılır
ve sürekli ileriye gidilir. Hayatta da karsımıza çıkacak engellerin üzerinden, altından
veya çevresinden geçip asmaya, her şeye rağmen ilerlemeye mecburuz.
Hayat, armağanı sabredene, ne pahasına olursa olsun amacından dönmeyene verir.

VI. BÖLÜM- Zorlukları Nasıl Yenmeliyiz?

Karşılaştığınız zorlukların yenilebileceğine inanıyorsanız, yapacağınız ilk is, doğrudan


atağa geçmek ve bütün gücünüzü zorluklara karsı yöneltmenizdir.

Bu konuda alacağınız tedbirler pek çoktur. Size bazı önlemler sunacağım. Bunlar
zararın asgariye indirilmesi için denenmiş yöntemlerdir.
1- Zararı azaltmaya çalışmalısınız.
2- israfın her türlüsünden kaçının.
3- Kasa dengesini düzenleyin.
4- Yeteneksiz ve yararsız elemanları isten uzaklaştırın.
5- Bütün gücünüzü ve gayretinizi size en uygun ve en kârlı is alanı üzerinde
yoğunlaştırınız.
6- Bir denetleme kurulu oluşturun.
7- Elemanlarınızdan projeler isteyin.
8- Uzmanların uyarılarına ve önerilerine önem verin.
9- Firmanız için yararlı olabilecek bir şey varsa mutlaka yapın.

Elemanlarınızı layık oldukları iş ve konuma yerleştiriniz. Uygun olmayan konuma


getirilen bir eleman, gereksiz yere işin aksamasına ve gerilemesine neden olur.
Başarılı olmak isteyen bir yöneticide öncelikle bulunması gereken özellik,
“Organizasyon yeteneği” dir. Onun birinci planda ki isi odur. Ayrıntılarla uğraşmak
onun işi değildir.

Üç yıl boyunca isletme kâra geçmemişse veya düşük bir kâr elde edilmişse, o zaman
kadar izlenen yöntemlerin değişmesi gerekmektedir. Bu değişim kökten olmalıdır.
Zorluklar karsısında yılmadan, sabır ve dayanıklılıkla, bütün gücünüzle çalısın ve her
şeyden yararlanmaya çalısın. Paranızdan, kendinizden, konumunuzdan, mallarınızdan,
adamlarınızdan, yetenek ve deneyimlerinizden ve diğer önerdiğim önerilerden
yararlanın. Kısaca elinizde mücadele için ise yarayacak hangi araç varsa hepsinden
yararlanmalısınız.

Zorluklara karsı savaş açın, bütün güç ve yeteneğinizi seferber edin. Hayret
edeceksiniz! Çünkü kendinizde o ana kadar duymadığınız güç ve kudretler
göreceksiniz.

Geçmişi bir kenara bırakarak, gözlerinizi geleceğe çeviriniz. İleri, ileri sürekli cesaretle
ileri yürüyün.

Zafer geride değil, ileridedir. İlerledikçe zorluklar yok olacak, adeta eriyecektir!
Buna bir mucize diyebilirsiniz... Fakat bu mucizeyi gerçekleştiren sizsiniz, sizin ön
gücünüz ve kudretiniz.

VII. BÖLÜM - Banka Kredisini Ne Zaman Almalıyız

İşverenler genellikle zorluklardan doğan yükümlülükleri bankalara ve finans


kuruluşlarına yüklerler. Oysaki aslında banka ve finans kuruluşları sorumlu değildir.

Yükümlülük kredi almak için bankayla çalışanlardır.


Krediyi alanlar 3 gruba ayrılırlar.

1- Bunlardan bir kısmı borç para bulamayan, ama yine arayan insanlardır. Bütün
insanlar borç almaya ehil değillerdir.
2- Borç almaya ehildir ve nasıl alacağını bilir.
3- Borca ehil olmalarına rağmen nasıl borç alacağını bilmeyenlerdir. Bunlardan bir
kısmı banka veya finans kuruluşlarına giderek eğer kredi alamazlarsa müesseselerini
kapatacaklarını söylerle.

Bu demektir, unutmayın ki ne banka, nede banker hiçbir zaman bir yardım sandığı
veya yârdim kurulusu değildir.

Bir keresinde bana bir genç geldi ve benden is istiyordu:

Evliyim, işsizim, geçimimi temin etmek için bana iş verir misiniz?

Çok zekiydi. Ama yinede reddettim. Çünkü o sürekli kendisinden bahsetti. Hep isteyip
durdu, ama bana ne vereceğini, nasıl bir kişilik ve yetenek sahibi olduğundan
bahsetmedi. Ben bir hayır kurulusu değilim.

Bankanın kredi vermek için tek serti güvendir. Banka vereceği kredinin geri dönmesini
ister. Bankalar uzun vadeli kredilere sıcak bakmazlar.

Alman bankaları uzun vadeli kredi verirler, ancak buna karşılık işletmenizi denetim
altına alırlar.

İngiliz bankaları ise 6 ay zamanla kredi verirler.

Alacağınız borç, iyi zamanlarınızda bir dosttur, zor zamanlarınızda ise bir düşmandır,
tehlikedir.

Onların güvenini kazanmak içi gereken özellikler şunlardır:

Çalışma, yetenek, dürüstlük.

Borcunuzu vadesinden bir gün sonra ödediğinizde artık güvenlerini kaybetmişsiniz


demektir.

Sunu unutmayın çoğu zaman bankalar sizden maddi teminattan çok manevi teminat
isterler. Bu teminat kişiliğinizdir. Is adamının en kutsal vaadi, borcunun vadesi
geldiğinde hemen ödeyeceğini taahhüt etmesidir.
VIII. BÖLÜM - İşinizde Yeniliği Yakalayın

Hangi iş adamı, satış teknikleri, reklamcılık, üretim ve pazarlama yöntemleri ile ilgili
kitapları okuyarak, onlardan öğrendikleriyle islerini düzenlemek yoluna gidebilmiştir.

Ingiltere prensi ders alınacak su sözleri söylemiştir:

“Dikkat ediniz, çoğa uyunuz ve islerinizi ona göre düzenleyiniz. İdareciler veya
yöneticiler devamlı su soruları sorarlar:

Neden ve Niçin?

“Neden reklama girişeyim ki? Arayan beni bulur, müşteriler buluyor zaten...”
“Neden okuyup bir şeyler öğreneyim, öğrenenler ne yapmış ki? İşte hastalıklarını
görüyorsunuz.

Düşecekseniz bile, hiç olmazsa biraz direnerek düşmeyi öğrenin.

Müşteriler sizi tercih etmiyorsa bunun nedenlerini düşünün. Dışa karsı böyle
davranırken, kendi isinizde ve içinizde değişime gidin.

Yapacağınız birkaç tedbir.

• Mağazanızın dekorasyonunu yenileyin.


• Hangi müşteriye hangi mali satacağınızı bilin.
• Mağazanızın içine ve vitrinine dekorlarla süsleyin
• Özetle sürekli yenilik pesinde olun.

Günümüz ticaret dünyasında başarılı olmak isteyen herkes yenilikçi olmalıdır.


Günümüzde iş adamları zorluklara karsı su yöntemleri kullanmalıdırlar.

a) Teknolojik yöntemler
b) Yeni düşünceye ve modaya uygun organizasyon
c) Reklama önem vermek
d) Elemanların hizmetçi eğitim seminerleri ile verimini artırmak
e) Yeni formüller denemek
f) İşe göre ücret
g) Üretim ve sorumlulukları paylaşın

İnsanlığını yitirmiş bir insanlık, zalimce sömürerek ve bilinçsizce üretmek, insanları, bir
makine gibi görmek düşüncelerinin yanlış olduğunu tüm insanlık anlamıştır.
İşverenle isçi kardeşçe bir arada olmalıdır.
Müşteriyi en az kendin kadar sevecek ve sayacaksın
Yeni “çalışma stratejisine” taraftar olanlar, çok geçmeden kendi zorluklarını
yenecekler. Sonrada ülkeler arasında dostluğa engel olan zorlukları yeneceklerdir.
Zorlukları yenmek ve yok etmek

Asırlardır yaptığımız bundan başka nedir ki?

DEGERLENDIRME

Yeniliklere ve gelişmelere ayak uydurmaya çalışan, yaptığı iste basariyi hedefleyen,


zorluklar karsısında nasıl davranması gerektiğini merak edenlerin mutlaka okuması
gereken kitaplardan birisidir.

Çünkü yasadığı dönemde dünyaca meşhur birçok şirketin danışmanlığını yapan ve


İngiltere ekonomisine damgasını vuran Hayat Bilgesi Herbert Casson, iş adamı ve
yöneticilere, hem de kendi işinin ve hayatının yöneticisi olmak isteyen herkese altın
değerinde öğütler sunmaktadır.

Zorlukları yenmede ve engelleri aşmada asıl gücün, kişinin kendisinde saklı olduğunu
vurguluyor. Mücadele ile elde edilen başarının daha anlamlı ve değerli olduğunu
kendi hayat pratiğinden ve gözlemlerinden yola çıkarak ispat etmektedir.

You might also like