You are on page 1of 14

Hıristiyanlık Merkezleri Olarak Anadolu Kentleri

(Uluslararası Türk Dünyası İnanç Merkezleri Kongresi Bildirileri2004)

YRD. DOÇ. DR. BURCU CEYLAN


Anadolu'nun en erken Hıristiyanlaşmış bölgeler arasında olması, coğrafi konumu
kadar sahip olduğu kent kültürü ile de ilişkilidir. Kudüs ile Roma arasında bulunan
kara ve deniz yolu üzerinde olması nedeniyle, havariler Pavlos, Lukas ve Iohannes
Anadolu kentlerini ziyaret etmişlerdir. Anadolu'da çok sayıda kent bulunması ve
Hıristiyanlığın erken dönemde kentlerde örgütlenmesi, bölgenin Hıristiyanlaşmasını
çabuklaştırmıştır. Öte yandan, Hıristiyan dininin yayılımı sürecinde yüklendikleri
roller nedeniyle bugün Hıristiyanlık merkezi olarak tanımladığımız Efes, Antakya,
Tarsus gibi kentler Antik dünya için de önemi olan merkezlerdir. Bu kentler, uzun
süreli bir pagan geçmişin ve gene pagan temelli antik kültürün etkisiyle
biçimlenmişlerdir. Ancak, Hıristiyanlığın, kendisini çok tanrılı dine karşıt olarak
ortaya koyması nedeniyle, önemli çoğunluğu pagan dinin gelenekleri tarafından
biçimlenmiş kent yaşamını ve onun kurumlarını yadsıması doğaldır. Hıristiyanlığın
resmi din olması ile, Antik dünya düzeninin, doğası oldukça farklı olan Hıristiyan
gelenekleri ve kurumları ile yer değiştirmesi süreci başlamış; bu süreç kentlerin fiziki
yapısına da yansıyarak, önemli değişimlere yol açmıştır. Değişimin, Roma
İmparatorluğu'nun içinde bulunduğu sosyal ve ekonomik koşulların da etkisi altında
geliştiği yadsınamasa da; bu süreç Hıristiyan dininin kendi kültürüne uygun yeni bir
fiziki çevre yaratması ile sonuçlanmıştır. Örneğin, yeni bir yapı tipi olarak ortaya
çıkan kilisenin bu yeni fiziksel çevrenin oluşmasında önemli bir rolü vardır. Pagan
dinde ritüeller büyük çoğunlukla açık alanda yer alırken, Hıristiyanlık, kilisenin dışa
kapalı ortamını kullanmıştır. Ayrıca, kilise yapılarının, kent siluetine getirdiklerinin
yanı sıra, yeni bir çekim öğesi olarak da kentin işlevsel dokusunu değiştirmeleri de
diğer önemli bir mekansal sonuçtur. Öte yandan, Hıristiyanlığın dünya ve ahlak
görüşü de zaman içinde kent yaşamına ve kentin fiziki yapısında değişimlere neden
olmuştur. Bildirinin amacı, Hıristiyanlığın yaygınlaşması ve kabulü sürecinde,
Hıristiyanlık merkezleri olan kentlerin özelinde, yeni dinin etkisinde, Anadolu kent
yaşamının ve kentlerinin geçirdiği fiziksel değişim sürecinin tanımlanması ve bu
değişimin nedenlerinin belirlenmesidir.
HIRİSTİYANLIK MERKEZLERİ OLARAK ANADOLU KENTLERİ
Yrd. Doç . Dr. Burcu CEYLAN

Anadolu'nun en erken Hıristiyanlaşmış bölgeler arasında


olması, coğrafi konumu kadar sahip olduğu kent kültürü
ile de ilişkilidir. Kudüs ile Roma arasında bulunan kara
ve deniz yolu üzerinde olması nedeniyle, havariler
Pavlos, Lukas ve Iohannes Anadolu kentlerini ziyaret
etmişlerdir. Anadolu'da çok sayıda kent bulunması ve
Hıristiyanlığın erken dönemde kentlerde örgütlenmesi,
bölgenin Hıristiyanlaşmasını çabuklaştırmıştır.1

Bu nedenlerle önemli sayıda Anadolu kenti Hıristiyanlık


tarihi için önem taşımaktadır. Bu kentleri üç grupta
toplayabiliriz: İlk grubu İncil'de adı geçen kentler
oluşturur: Paulus'un yolculukları sırasında uğradığı
Antiochia, Seleucia Priea, Tarsus, Antioch Psidia,
İconium, Lystra, Derbe, Attalia, Perge, Myra, Patara,
Cnidus, Miletus, Trogillium, Adramytium, Assos,
Alexandria Troas, mektuplarda halkına seslendiği
Colossae, Hierapolis, ve Johannes İncil'inde bahsedilen
Asia eyaletinin yedi kilisesini içeren Smyrna, Pergamum,
Thyatira, Sardis, Philadephia, Laodicea, Efes kentleri.
İkinci grup kentler H. Tecla'nın hayatını geçirdiği
Seleucia İsauria/Silifke gibi azizlerin ya da martirlerin
hayatları ile bağlantılı olan kentlerdir. Üçüncü grup ise
Hıristiyanlığın kabulunden sonra azizlerin ya da kilise
babalarının yaşaması nedeniyle Hıristiyan dünyası için
önem kazanan Aziz Basil ve Aziz Gregory'nin kenti
Caesarea Mazaca, ya da Nyssa gibi kentlerdir. Anadolu
kentlerinin bazıları birden fazla grup içinde
sayılabilir. Bunlara Meryem, Johannes ve Yedi Uyurlar'a

1
.Mitchell 1993:57,63
ev sahipliği yapan Efes, Aziz Polykapus'un memleketi
Smyrna ve Aziz Philippos'un mezarının bulunduğu
Hierapolis kentleri örnek olarak verilebilir. Bunların
yanı sıra ilk konsilin toplandığı İznik/Nicaea ve doğu
kilisesinin merkezi olan İstanbul/Constantinopolis
kentleri de Anadolu'da bulunan Hıristiyanlık merkezleri
arasında sayılabilir.

Bu kentler, büyük coğunluğunun tarihi M.Ö. 10 yüzyıla


kadar takip edilebilen Antik dönem Anadolu kentleri
arasındadır. Özellikle M.Ö. 4. yüzyıldan sonra Helen
kültürü Anadolu kentlerin biçimlenişinde etkili olmaya
başlar. Hristiyanlığın yayılmaya başladığı 1. yüzyıla
gelindiğinde Anadolu Roma İmparatorluğu'nun bir parçası
olmasına rağmen kentler Helen yapılarını sürdürmeye devam
etmektedirler. Kabaca M.Ö. 6-M.S. 4 yüzyıllarla
sınırlayabileceğimiz Antik dönem içinde Anadolu kentleri
Yunanca konuşulan, çok tanrılı din ve mitoloji kökenli
kurumlarca düzenlenmiş bir kent hayatı sürdüren ve halkı
kendilerini Helen olarak tanımlayan yerleşimlerdir.
Kentli olma bilinci, bir kent yurttaşı olmanın gururu bu
kent hayatının devamlılığını sağlamanın yanısıra, Roma
İmparatorluğu'nun da desteği ile, Anadolu kentlerine
bugün bile hala gözleyebildiğimiz görkemli yapıyı
sağlamıştır.

Geniş coğrafyası içinde Roma İmparatorluğu mimarisinin en


göze çarpan özelliği ortak bir kent mimarisi
yaratmasıdır. İmparatorluğun her bölgesinde "kent"
(polis-urbis) olarak kabul edilen yerleşmeler, forum-
agora olarak adlandırılan kent meydanları, bunları
çevreleyen ticari ve yönetim yapıları, hamam-
gymnasiumlar, tapınak ve kutsal alanlar, tiyatro ve
stadiumlara sahiptir. Daha önemlisi, bu anıtsal yapılar
kentsel ritüellerin ve günlük kent hayatının akışına
bağlı olarak biçimlenmiş dolaşım ağları ve kentsel akslar
ile birbirine yalnız fiziksel değil görsel ve mimari
olarak da bağlanmışlardır. Ortak bir mimari dil ve ortak
malzemenin kullanılması ile kent bir yapılar gurubu
olarak değil bir bütün olarak algılanmakta ve bu düzenin
korunması kent halkının bilinci ve yerel yöneticilerin
desteği ile sağlanmaktadır. Kentliler yalnız tarihleri ve
ünlü yurttaşları ile değil kentlerinin görkemi ile de
gurur duymaktadırlar.

Hıristiyanlığın kabul edildiği 4.yüzyıl başında Anadolu


kentleri imparatorluğun son 50 yıldır içinde bulunduğu
zor koşullara rağmen hem fiziki görünüşünü hem de kent
kurumlarını korumaktadırlar. Ancak bu dönemden sonra
kentlerin durumu değişmeye başlar. 4-7 yüzyıllar arasını
kapsayan bir süreç içinde kent kurumlarının yavaş yavaş
önemini yitirip yok olduğu, bu kurumların ve antik dönem
kent anlayışının ürünü olan fiziksel yapının değiştiği
gözlenir.2

Kuşkusuz bu değişimin arkasında dönemin ekonomik ve


sosyal koşullarının etkisi vardır. 3. yüzyılın ikinci
yarısından başlayarak imparatorluk ekonomisinin
gerilemesi, merkezi desteğe sık sık ihtiyaç duyan kent
bütçelerini de olumsuz etkilemiştir. Bu süreç kenti gerek
ekonomik gerekse yönetsel olarak destekleyen yerel
aristokrasinin, önce kentten sonra yönetimden uzaklaşması
ile daha da hızlanmıştır. Roma barışının bozulması ile
kentlerin yeni surlara ihtiyaç duyması, zaten azalmış
olan kent bütçesinin önemli miktarının bu tür askeri

2
.Bu dönem içinde kentlerin geçirdiği süreç bazı araştırmacılar
tarafından gerileme olarak tanımlanmışsa da değişim sözcüğü durumu
tanımlamak için daha uygun görülmektedir. Konu üzerindeki tartışmalar
için bkz Khazdan 1982, Ostrogorsky 1959 Foss 1977
kalemlere aktarılmasını gerektirmiştir. Bu nedenlerle
antik kentlerde anıtsal dokunun korunması güçleşmiştir.3

Öte yandan, Antik kentte değişimlerin yaşandığı dönemin


Hıristiyanlığın resmi din olması ve yayılması ile eş
zamanlı olması, kent dokusunun değişmesinde yeni dinin
etkisini gündeme getirmektedir. Daha en başından çok
tanrılı dinin karşısında olan Hristiyanlığın, tarih
boyunca pagan dinin ritüellerine göre ve antik kültür
tarafından biçimlemiş kent yaşamını ve onun kurumlarını
yadsıması kaçınılmazdır. Erken dönemde yayılmak ve
kurumlaşmak için kentlere ihtiyacı olan kilise zaman
içinde güçlendikçe kendi kültürüne uygun bir fiziki çevre
yaratmaya başlamıştır. Kentlerin Hıristiyanlaşması
olarak tanımlayabileceğimiz bu süreç sonunda kentin
kültürüyle birlikte fiziki yapısının da değiştiği ve eski
dokusunun yok olduğu görülmektedir.4

Hıristiyanlığın kentlerde güç kazanması ile görülen en


belirgin fiziki değişiklik antik dönemin dini yapıları
olan tapınakların yerini kiliselerin almasıdır. Yeni bir
yapı tipi olarak kent dokusuna katılan kiliseler ve
bunların kent dokusuna etkileri çeşitlidir. Erken dönem
kilise tipi olan bazilikalar 4-6. yüzyıllar arasında çok
sayıda yapılmışlardır. Bazilikalar, kentle iletişimde
olan dışa dönük antik dönem yapılarından farklı olarak
içe dönük yapılardır. Bazilikaların kent ve sokak
dokusuyla bağlantısı gene içe dönük mekanlar olan
atriumlar ile sağlanır. Oysa antik dönemin dini yapıları

3
.Bu çalışmanın amacı kentlerin Geç Antik dönem süresince
geçirdikleri değişimde dini faktörlerin etkisini belirlemek olduğu
için diğer etmenlere özet olarak değinilmiştir. Konu üzerinde daha
geniş bilgi için bkz.Jones 1971, Liebeschuetz 2001.
4
.Yukarda listesini verdiğimiz Anadolu kentlerinde pek azında bu
değişimi gözlemleyebileceğimiz yeterlilikte arkeolojik kazı
yapılmıştır. Bu nedenle örnekleme için bu kentlerin yanı sıra
kapsamlı araştırılmış diğer Anadolu kentlerin de yararlanılmıştır.
olan tapınakların algılanması oldukça farklıdır. Sıradan
insanların girmesi yasak olan tapınaklar, açık havada
gerçekleştirilen dini törenler için bir sahne oluşturur.
Bu nedenle cephesi ve görünümü daha da önemlidir. Öte
yandan içinin zengin süslemesine karşın bazilikalar,
dışta kıyasla oldukça sade bir görünüm sunarlar. Bu
özellikleri ile antik kent dokusu içinde oldukça aykırı
ögeler olarak ortaya çıkmış olmalıdırlar.

Tapınakların kapatılmasına ilişkin M.S. 346 tarihli


kanundan sonra genel inanışın tersine çok tanrılı dinin
yapılarına karşı yaygın bir yıkım hareketi söz konusu
değildir.5 Aksine bu yapıların korunması için 4. ve 5.
yüzyıla tarihlenen kanunlar bulunmaktadır.6 Terkedilmiş
tapınakların büyük çoğunluğu bakımsızlık sonucu yıkılmış,
kutsal alanlar metruk yerlere dönüşmüştür. Oysa antik
kentlerin coğunluğunda siluetin en baskın ögesi
tapınaklardır. Kentlerin büyük çoğunluğunda tapınaklar
merkezde yer alırken bazı örneklerde kent planı tapınağın
konumuna ve algılanmasına göre biçimlenmiştir.7

Genel inanışın aksine tapınak yapılarının kiliselere


dönüştürülmesi yaygın bir uygulama olmamasına karşın, bu
dönüşümlerin yaşandığı Anadolu kentlerde kentsel dokunun
etkilendiği anlaşılmaktadır.8 İstisnalar hariç Yunan

5
.Saradi-Mendelovici 1990,48..Anadolu'da tapınakların yıkımına
ilişkin tek veri Caeseria'dan (Kayseri) gelmektedir. İmparator
Iulianos kentteki üç tapınağın yıkılmasına neden olan Caeseria
halkını, kenti kasaba statüsüne indirerek cezalandırmıştır. Mitchell
1993:95.
6
.Codex Theodosianus 16.10.3. ve 16.10.18.
7
.Antioch Psidia, Myra, Hierapolis, Laodicae, ve Efes kentlerinde
tapınaklar kent merkezinde yer alırken, Assos ve Bergama'da kente
hakim tepelere yerleştirilmiş olan tapınakların kent silüetine öenmli
etkisi vardır. Öte yandan Klaros, Olba Diocaesarea gibi varlığını
kült merkezi olmalarına ve tapınaklara borçlu olan Anadolu kentleri
de bulunmaktadır. Efes kenti de Artemis Tapınağı ile bu sınıflamaya
girebilir.
8
.Anadolu’da kiliseye dönüştürülen tapınak yapılarının bir listesi
için bkz Ceylan 2000
tapınakları doğuya bakarken bazilikaların girişi
batıdadır. Tapınakların kentler için önemi, kent içindeki
dolaşım ağının tapınaklara ulaşım gözönüne alınarak
düzenlenmesini getirmiştir. Tapınaklar kiliseye
dönüştürülürken girişin batıya alınması, dolayısıyla bu
yapılara ulaşım yönünün değişmesi bunlara bağlanan sokak
dokusunun da değişmesine neden olmuştur.

Bu gelişime en belirgin örnek Aphrodisias'da kent


merkezinde bulunan Afrodit Tapınağı'nın Aziz Mikael'e
adanmış bir kiliseye dönüştürülmesinin kent üzerindeki
etkisinde görülebilir. Tapınağa ana ulaşımı sağlayan ve
kutsal alanın doğusunda bulunan kuzey-güney yönündeki
cadde, bütün temenos kiliseye dönüştürüldüğünde önemini
yitirmiş, yerini batıda kilise atriumunun önünden geçerek
agoraya ulaşan bir sokak almıştır. Kentin ana
arterlerinden biri olan caddenin bir arka sokağa
dönüşmesi bu cadde ile bağlantılı diğer yapıları da
etkilemiştir. Örneğin caddeden agoraya geçişi sağlayan
anıtsal kapı kapatılarak bir nypheuma dönüştürülmüştür.9

Hıristiyanlığın resmi din olmasından sonraki ilk dönemde


kilise, zaten yoğun bir şekilde yapılaşmış olan kent
merkezlerinde yer bulamamış, ilk kiliseler kent dışında,
özellikle aziz ya da din büyüklerinin gömülü olduğu
mezarlık yakınlarında yapılmıştır. Zaman içinde bu
kiliselerin kentte yeni çekim alanları oluşturduğu,
bunların etrafında yeni mahalleler oluştuğu, antik kent
merkezinin ise eski önemini kaybettiği görülmektedir.10

9
.Erim 1986,123. Benzer değişimler tapınak-kilise dönüşümleri yaşayan
diğer kentlerde de gözlenebilir. Örneğin Olba (Wanagat 2002) ve
Aezanoi (Harl 2001,311) kentlerinde tapınağın kiliseye
dönüştürülmesinden sonra temenos girişlerinin değiştiği, bunun da
sokak dokusu ve bağlı yapıları değiştirdiği gözlenmektedir.
10
.Deichmann 1954,1230
Bu gelişimin bir nedeni de kent merkezinde bulunan
tapınakların yanı sıra diğer anıtsal yapıların önemli
bölümünün de aynı dönem içinde kullanımdan çıkmasıdır. 7.
yüzyıla gelindiğinde Anadolu kentlerinde bulunan tiyatro,
stadyum, hamam-gymnasium, gibi anıtsal yapıların hemen
hepsi terkedilmiştir. Antik dönem anıtsal yapılarının
mimari repertuardan çıkmasının bir nedeni ekonomik
değişimlerdir. Kent bütçelerinin gittikçe azalması bu
yapıların kullanım ve onarımı için gereken mali gücü yok
etmiştir.11

Öte yandan,çoğunlukla pagan dine dayalı geleneklere sahip


olan anıtsal yapılar, Hıristiyan dininin getirdiği hayat
tarzı içinde geçerliliklerini yitirmişlerdir. Kilise
antik dönemin kamu yapılarına pagan kültürün ürünleri
olmaları nedeniyle karşıdır. Antik Yunan kültürünün bir
ögesi olan aklın ve vücudun eğitimi ve vücuda iyi
bakılması konusundaki felsefe Hıristiyanlığın yayılması
ile birlikte zayıflamış, bu eğitimin verildiği
gymnasiumlar zaman içinde kapanmıştır.12 Hamamların ve
içindeki aktivitelerin kilise tarafından uygunsuz
görüldüğü ve dini çevrelerin kamuya açık hamamlara
gidilmemesi konusunda telkinde bulundukları
bilinmektedir.13 Dini çevrelerin stadyum ve özellikle
Dionysos kültüyle bağlantısından dolayı tiyatrolara da

11
.4 ve 5. yüzyıllarda anıtsal yapıların korunması için kaynak
sağlamak üzere kanunlar çıkartılmışsa da (Codex Theodosianus
15.1.32.) bunların etkili olamadığı görülmektedir. 5. yüzyıldan sonra
anıtsal yapıların inşasının sona erdiği, 7. yüzyıldan sonra
onarımlarının da yapılamadığı görülmektedir. Mango 1980:77
12
.Yegül 1992:318.
13
.Mango 1981:338. Johannes Chrysostomos hamamların yaygın
kullanımına karşıdır. Yegül 1992:314 Çoğu Antik dönem kurumu gibi
hamamlar da günah ve şeytanla bağdaştırılmıştır. 5. yüzyıla
tarihlenen bir hagiografide H. Johannes'in Efes'te hamam yapılarından
birine yerleşmiş olan kötü ruhla mücadelesi konu edilir. Yegül
1992:317.
karşı olduğu açıktır.14 Hıristiyanlığın kent içinde
güçlenmesi halkın pagan kültür ürünleri olan kamu
yapılarından uzaklaşmasında etken olmuştur.

Kullanımdan çıkmış, hatta yıkılmış yapıların bulunduğu


kent alanlarının kötü görüntüsü bu bölgelerin hayaletli
olduğuna ilişkin yaygın batıl inançla birleşince kentin
antik dönem yapısını ve görkemli siluetini veren önemli
bir bölümü terkedilmiştir.15 6-7. yüzyıllarda yenilenen
kent surları çoğu kentte antik merkezi dışarda bırakırken
kiliseleri kent sınırları içinde tutmaya özen gösterir.16

Anadolu kentlerinin Hıristiyanlaşması yalnızca


tapınakların ve pagan kökenli anıtların yerini kilise ve
ona bağlı yapıların aldığı bir süreç değildir.
Hıristiyanlık antik kültürün yerine yeni bir dünya görüşü
getirerek de kenti değiştirmiştir.

Antik dönemde kentlerdeki pek çok aktivitenin yanısıra


yapı aktivitesi de kentin varlıklı aristokrasisinin
ekonomik desteği ile sürdürülmekteydi. Kentlerin görsel
yapısındaki değişimin bir nedeni de 4. yüzyıldan
başlayarak bu desteğin yokolmasına bağlanır. Hıristiyan

14
.Chrysostomos hipodromu 'satanadrome' olarak adlandırmaktadır.
Khazdan 1982:66. Nitekim, Trullanum Konsili olarak da bilinen VI.
konsilde (680-681) tiyatrolarda gerçekleşen aktivitelerin çoğunluğu
yasaklanmıştır. Bu konsilin 24 numaralı kararı din adamlarının
hipodrom yarışlarına ve teatral gösterilere katılmasını: 51. madde
mim, pandomim ve vahşi hayvan gösterilerini; 62. madde ise kadınların
toplum önünde dans etmesi, erkeklerin kadın, kadınların erkek
kılığına girmesi, komik, satirik ve trajik maskelerin kullanılması
gibi tiyatro oyunlarına ait uygulamaların yanısıra, tiyatro ile
ilgili 1 Mart Bayramı, Dionysos’un adının kullanılması gibi pagan
gelenekleri de yasaklamaktadır. Mango, bu konsilde yasaklanan pek çok
uygulamanın zaten ortadan kalkmış olduğunu ileri sürer.Mango
1981:344,348
15
.Saradi-Mendelovici 1990
16
.Efes kentinde surlar antik kentin iki ana caddesini, agora ve üç
hamam-gymnasium yapısını kentin dışında bırakırken kentteki en önemli
kilise olan Meryem Kilisesi surların içinde kalmıştır. Benzer şekilde
Hierapolis’de ana caddenin önemli bir bölümü ve agora surlar
dışındadır.
geleneğine göre kiliseye yapılan yardımın inancın bir
göstergesi olması ve kentteki hayır işlerinin kilise
kurumları yoluyla yürütülmeye başlanması bu sınıfın
anıtların yapımı ya da festivallerin düzenlenmesi için
sağladığı finansı kiliseye yönlendirmesine neden
17
olmuştur.

4. yüzyıldan başlayarak, terkedilen, yeni inşaatlara


malzeme sağlamak için yıkılan yapıların yanısıra hala
ayakta kalan binaların da antik kent estetiğine aykırı
kullanımlarına ilişkin veriler bulunması, halkın kente
gösterdiği özenin azalmaya başladığı göstermektedir.18
Kentli olmak yerine daha büyük bir topluluğun parçası
olmak fikri 3. yüzyılın ikinci yarısında Roma
İmparatorluğu'nun vatandaşlığının kabul edilmesi ile
kendini göstermiştir.19 Artık daha da güçlü bir grubun,
Hıristiyanlığın sunduğu makrokosmosun bir parçası olmaya
geçen halk için kentin ve kentin görünümünün eski önemi
kalmamıştır.(20)

Antik kentte günlük yaşamın sıradan akışının yanısıra


festivaller, geçit törenleri gibi çoğu pagan kökenli
aktivitenin de açık alanlarda yer alması bütün kenti,
sokakları, meydanları ve bunları tanımlayan anıtsal
yapılarıyla bir tiyatro sahnesine dönüştürmekte ve bir
tiyatro sahnesinin gerektirdiği estetiğe sahip olmaya
zorunlu kılmaktaydı. Hıristiyanlığın yayılması ile antik
kente bu görünüşü veren çoğu aktiviteden vazgeçildiği,

17
.Speiser 2001,6.
18
.Bu uygulamaya en güzel örnekler Efes, Hierapolis, Sardis hatta
İstanbul gibi çoğu kentte sütunlu caddelerde sütunların arası
örülerek oluşturulan yeni mekanlardır.Crawford 1990:108-115.
19
.Brown 1971,60-65
20
.Antik dönem boyunca ait oldukları şehir ile övünen kentliler artık
kendilerini Romaioi, “Romalı” olarak adlandırmaktadır. Hanfmann
1975:56. 7. yüzyıldan sonra Romalı olmak da önemini kaybetmiş
Hıristiyan olmak yeterli olmuştur. Mango 1980:31.
hayatın açık alanlardan kapalı mekanlara kaydığı
görülmektedir. Dış mekan kullanımının azaldığı içe dönük
bir kentte, kent estetiğinin korunması da gerekli
değildir.21

Hıristiyan dünya görüşünün vakar, ciddiyet,


alçakgönüllülük gibi erdemleri savunması, açık mekanlarda
toplulukla kutlanan eğlenceleri hoş karşılamamasının bir
başka nedenidir.22 Dış görünüşün değil iç güzelliğin
öneminin vurgulanması ve gösterişten uzak durulması gibi
doktrinler Hıristiyanlaşmakta olan kente de yansımış,
görkem ve gösteriş üzerine kurulu antik kentin anıtsal
yapıları, sütunlu cadde ve meydanları yerlerini sade
cepheli bazilikalara ve özensiz dış mekanlara
bırakmıştır.

Hıristiyanlığın resmi din olması ile, Antik dünya


düzeninin, doğası oldukça farklı olan Hıristiyan
gelenekleri ve kurumları ile yer değiştirmesi süreci
başlamış; bu süreç kentlerin fiziki yapısına da
yansıyarak, önemli değişimlere yol açmıştır. Yaklaşık iki
yüzyıllık bu süreç Hıristiyan dininin kendi kültürüne
uygun yeni bir fiziki çevre yaratması ile sonuçlanmıştır.
Geç Antik dönemin değişen çalkantılı dünyası içine
kilisenin kalıcı ve güvenilir bir kurum olarak öne
çıkması, yerel din adamlarının kentlerin yalnız sosyal
açıdan değil ekonomik ve yönetsel olarak da en güçlü

21
.Kazhdan ibadetin çoğunlukla açık havada yapıldığı pagan dinden,
inananı kilisenin içinde kendi mikrokosmosuna alan Hıristiyan dinine
geçişin etkilerinin şehir estetiğine de yansıdığı görüşündedir.
Kazhdan 1982:432. Hatta kilise kente özgü işlevleri de içinde
barındırmaktadır. Sütunlu bölünmeleri ile bazilikalar, resmi
geçitlerin yapıldığı caddelerin işlevini yüklenmişlerdir (Kazhdan
1982:454). Ayrıca bkz. Mathews 1971:178
22
.Kazhdan 1982,65-69
karakterleri haline gelmeleri de kentlerin geçirdiği
değişime ivme katmıştır.23

23
. Kilise ve piskoposların kent için önemleri için bkz. Liebeshuetz
2001,137
KAYNAKÇA
BROWN, P.,The World of Late Antiquity, London, 1971
CEYLAN, B. Batı Anadolu Bölgesinde Antik Dönem
Yapılarından Dönüştürülmüş Bazilika Planlı Kiliseler,
yayınlanmamış doktora tezi, Hacettepe Üniversitesi,
Ankara, 2000
DEICHMANN, F.W. “Christianisierung II (der Monumente).”
Reallexicon für Antike und Christentum, Band II, 1954
ERIM, K.T.Aphrodisias, City of Venus and Aphrodite,
London, 1986.
FOSS, C. "Archeology and the Twenty Cities of Byzantine
Asia." American Journal of Archeology 81, 1977
HANFMANN, G.M.A., From Croesus to Contantine;The Cities
of Western Asia Minor and Their Arts in Greek and Roman
Times, Ann Arbor,1975
HARL, K.W., "From Pagan to Christian in Cities of Roman
Anatolia During the Fourth and Fifth Centuries", Urban
Centers and Rural Contexts in Late Antiquity, Michigan,
2001
JONES, A.H.M.,The Greek City from Alexander to
Justinian,Oxford, 1971
KAZHDAN,A ve G. CONSTABLE, People and Power in Byzantium,
Washindon D.C. 1982
LIEBESCHUETZ, J.H.W.G. Decline and Fall of the Roman
City, Oxford,2001
MANGO, C.,Byzantium, The Empire of New Rome,New York,
1980
MANGO, C., "Daily Life in Byzantium." Jahrbuch
Österreichischen Byzantinischen Gesellsschaft,31/1: 1981
MATHEWS, T.F., The Early Churches of Constantinople,
Architecture and Liturgy, Pennsylvania,
MITCHELL, S, Anatolia, Land, Men and Gods in Asia Minor
II, The Rise of the Church, Oxford;1993
OSTROGORSKY, G, "Byzantine Cities in the Early Middle
Ages", Dumbarton Oaks Papers 13, 1959
SARADI-MENDELOVICI, H.,“Christian Attitudes Toward Pagan
Monuments in Late Antiquity.” Dumbarton Oaks Papers 44,
1990
SPEISER, J.M., Urban and Religious Spaces in Late
Antiquity and Early Byzantium, Suffolk, 2001
YEGÜL, F. Baths And Bathing in Classical Antiquity
Cambridge Massachusettes, 1992

You might also like