You are on page 1of 10

ALMANYADAN İNSAN MANZARALARI

BİLETÇİDE

TEK PERDELİK OYUN

NURETTİN KURTULUŞ
kurtulustan2003@yahoo.de

Dekor : İki Masa, telefonlar, masa üstü eşyalar, bilgisayarlar. Bisürü iskemle.
Raflar ve görünecek şekilde dekore edilen seyahat katalogları ve bazı
posterler...

Kişiler : Büro sahibi Akif – 50 yaşlarında. Siyah takım elbise, beyaz gömlek,
çok renkli büyük bir boyunbağı, pantalonu biraz kısadır, beyaz çorap,
arkası basık siyah ayakkabı. Arada okurken, bilgisayara bakarken
gözlük takar.

Büroda çalışan Kâmil – Spor giyinir, dışarıya sarkmış kısa kollu


gömlek. Keten pabuç.

Meslek eğitimi alan Kâmile – Kıyafeti ve makyajı çok abartılı,


boynunda, kollarında, parmaklarında bol bol takılar vardır.
Ayakkaplarının topukları çok yüksek, sivri iğne burun. Omuzunda çok
küçük bir çanta asılıdır.

Biri - Oyunun sonunda konuşabilir. Sade giyimli, sırtında uzun bir


pardesü.

1.Kişi (ve Horozsıklet)–2.Kişi(veTemel Dursu Kırbaş)–Yaşlı Kadın

Akif - (İçeriye girer, elindeki bezle masaları, sandalyeleri silmeye başlar) Ulan bu
çocuklara söylemekten dilimde tüy bitti.
(Kendi kendine konuşur) Akşamları giderlerken masalarını toplamıyorlar,
temizlemiyorlar. Kafalarını kıracağım, sanki benim işim, beş dakika önce
gelseler de, bir gün olsun şu dükkânı açmadan çay’ı demleseler olmaz mı ?
Neredeyse dökülür vakit geçiriciler çay içmeye !
(Son sandalyeyi sildikten sonra,seyirciye döner. Ayaktadır)

Burası; dışardaki ışıklı reklâm ve camlardaki yazılara göre bir Reisebüro veya
bizim dilimize çevirecek olursak Seyahat Acentası. Burası; Arnavut Recep’in
meyhanesi, kör Halil’in kahvesi veya bir Köy Odası da değil. İçerde de
gördüğünüz gibi, (Rafları gösterir) güneşli, karlı ülkelerin renkli katalogları
bulunur. Bilgisayarlar, telefon ve faks denilen aletler de var. (Oturur
iskemlenin birine) Buralara bizimkiler reisebüro demezler b i l e t ç i’dir bu
dükkânın adı. Piyango bileti, maç bileti değidir bu yakıştırma, arada konser
bileti satanımız olur üstüne para ödeyerek, maksat reklâmımız olsun. Ayrıca;
2
tavla, pişpirik oynanmayan kahvehanedir, anti parantez çaylar beleşten.
Herkesin dilediği gibi konuşabileceği kıraathanedir, bu kıraathanede neleri,
kimleri görmedik, kimleri dinlemedik. Başbakanlar,Maliye Bakanları, İç İşleri,
Dış İşleri, Adalet Bakanları, Anayasacılar, kanun yapıcılar, her konuda
profesörler, millitakım antrenörleri, dedikoducular en önemlileridir falan filan.
(Elindeki bezle, alnını ve çenesini siler) Türkiye’de birçok şehir var, burada bir
tane, Almanya, ülkemizin özeti var.... Hiç abartmıyorum burası; Postahanedir,
mektup ve paket hemen hemen hergün memleketin her yerine gönderilebilir.
Kargo yani yük taşımacılığı işlemleri için bulunmaz kolaylıklar getirir. Faks
çekilir istenilen heryere, bazen kuru bir teşekkür alınarak. Tüm bu işlemlerin
karşılığında ücret taleb etmek mümkün değildir, haddimize düşmemiştir. Bu
bir nevi Kızılaycılığa, bir tane daha ucuzundan uçak bileti satabilirmiyiz diye
katlanıyoruz....
Bu dükkânın işlevini yürütüp yürütmediğini hep beraber göreceğiz, buyurun
seyredin.
(Telefon çalar, iskemleden kalkar ve masasına oturur.)
Buyurun cenaze namazına, daha dükkân bile açılmadı (Telefon çalmaya
devam eder) Kene gibi yapıştı herif, istersen açma. (Ahizeyi kaldırır)
Halooo... heeee... meraba nasıl gidiyor araba...hee... sabahın beşinden beri
bir daha arama, biz burada yatmıyoruz, akşamları paydostan sonra eve
gidiyoruz, ne istiyorsun... gelecek hafataya kalkacak uçak ne zaman mı
kalkıyor, ya.... dinle bak dinle, beşbin kilometre öteden bana telefon
edeceğine, biletin arkasında şirketinkiler yazılı O’nları arayıp
soramıyormusun, hem daha kolay olur, hem de daha ucuz.... tamam tamam
kızma emmi, bilgisayarlar açılmadı daha, yarım saat sonra ara... ben mi
arayayım... olur olur tamam... (Telefon ahizesine ters ters bakar ve yerine
koyar)

Kâmil - (İçeriye girer) Günaydın Akif abi. Çayı demliyeyim ben.


Akif - Günaydın. (Ters ters bakar) Senin yerine bitirdim o işi, masaları da
temizledim, iskemleleri de sildim. Bilgisayarları aç ta güne başlayalım
hayırlısıyla.
Kâmile - (Girer) Günaydınlaaaar. (Ağzında ciklet çiğnemektedir)Çayı demliyeyim
hemen.
Kâmil - (Güler) Tamamdır o iş, bir gün de erken gel allahaşkına.
Akif - (Tersler) Hanginiz.
Kâmil - Ne o kız düğüne mi gideceksin, takmış takıştırmışsın. (Alay eder)Yoksa
akşama, şinanay yavrum mu ?
Akif - Bilgisaları açın demedim mi, Kâmil ?
Kâmil - Tamam abi hemen...
(Telefon çalar)
Akif - Halooo. Reisebüro... (Telefon kapanmıştır ahizeye bakar,bırakır)
(Telefon)
Akif - Haloo... Reisebüro... (Bir öncekinin tekrarı)
Kâmil - Abi, biletçi de, biletçi... Büro lâfını duyan kapatıyor, resmi bir daire
zannediyorlarmış !
Kâmile - (Elinde tepsi içeri girer, çayları getirir. Düşecek gibi olur, ayakkaplarına
alışamamıştır henüz) Simit te alayım mı Akif amca..
Akif - (Kızar)Olur olur, masayı iyice bir donat bari, tam köy kahvesine dönsün.
Kâmile - Hemen Akif amca, simitleri alıp geleyim.
Akif - (Dişlerini sıkar) Ya otur şu işinin başına, karnı acıkan mutfağa gidip yer.
Ortalık yerde yemek mi yenirmiş.
(Kâmile çıkaren döner, Kâmil’in yanındaki iskemleye oturur)
Kâmil - (Akif’e duyurmamaya çalışarak) Kız çıkar şu ağzındaki sakızı, Akif abi gene..
Akif - (Keser) Kızım, vazgeç artık geviş getirmekten, bu kaçıncı uyarışım, üstün
başınla da iyi bir uyum içinde ama, burada yapma !
3
Kâmil - (Kâmile’ye döner) Bak, seni birgün ahıra gönderecek Akif abi ona göre.
Kâmile - (Ağzındakini çıkarır, masanın alt köşesine yapıştırır) Tamam sen karışma,
ahıra yakışan da sensin...
1. Kişi - (İçeriye girerken, elindeki tesbihi sallaya sallaya, beyaz çorap siyah
ayakkabı) Çaylar tamam mı Akif Bey...
Akif - Aleykümselâm Hacı emmi, çay biiir kızım.
1. Kişi - Dalmışım gene Selamınaleyküm, (Kızın arkasından)demli olsun, tavşan kanı
haaa...(Akife dönerek) Ya bu kız neden böyle seke seke yürüyor ?
Kâmil - (1. Kişiye) yürümeyi öğreniyor hacı emmi, manken olacakmış ta !
Kâmile - (İçeriye girer, elindeki çayı 1. Kişiye uzatır) Buyuruuun, hacı emmi !
1. Kişi - Tavşan kanı bu mu kızım, imamın abdes suyu gibi !
Kâmile - Tavşan kanı nasıl olur bilmiyorum ki. Eğer bizimki gibiyse kırmızı sarkıtma
yapayım gelecek sefere...
1. Kişi - (Tesbihi düşürür, yere eğilir, kızın arakasından bakar) Offf, Allah nedir bu ?
Akif - N’oluyor Hacı bel fıtığı mı ?
1. Kişi - ...ağrı ağrı ! (Akif’e ses tonunu alçaltarak) Akif !
Akif - Efendim Hacı...
1. Kişi - (Tesbihi yerden alırken)Bu hali nedir kızın ?
Akif - N’olmuş Hacı ?
1.kişi - N’olcek ki, eti şeyi neyi meydanda ! Bereketi kaçacak dükkânın.. tövbe
tövbe tövbe....
Akif - Çok dikkatlisin be Hacı, çok ta meraklısın ete, şeye neye !...
1. Kişi - Tövbe tövbe tövbe, estafurullah...
(Telefon)
Kâmil - (Ahizenin ağzını kapatarak) Akif abi seni istiyor.
Akif - (İlgisiz) Bağla. Halooo.... (Duraklar) Hergün uçak var, hergün her yere....
fiyatlar ? uygun uygun.... yaparız birşeyler... olmaz şimdi, sen bir hele gel
emmi... (Kâmil’e dönerek) Oğlum sen cevap veremiyormusun...
Kâmil - N’apayım abi ille de seni istedi !
Biri - (İçeri girer sakin bir şekilde)
2. Kişi - (Birinin ardından girer, önüne geçer, tespihini sallar,başında yeşil takke,
beyaz çorap rugan siyah arkaları basık ayakkabı) Selâmınaleyküm, mubarek
insanlar, (1. Kişiye ) Nasılsın hacı ?
1. Kişi - İyiyim hacı !
Biri - (Yine sessizce sandalyenin birine ilişir)
1. Kişi - Kızım çay getirsene..
2. kişi - Demli olsun demli, dört şekerli.
Kâmile - (Alaylı bir tonla) Reçel getireyim istersen hacı amca, sulandırıp kaynatırım
da !
2. Kişi - Yok kızım yok, çok tatlı oluyor sonra ! (1.Kişiye döner) Eeee, hacı anlat
bakalım nasılsın, sabah sabah ne işin var burada.
1. Kişi - Heeeç, belediyeye gidiyordum, geçerken bir uğrayayım, Akif’in hatırını
sorayım dedim.
Akif - İyiyim hacı iyiyim, sen nasılsın ?
2. Kişi - (Kâmilenin getitdiği çayı alır,arkasından tesbihini düşürür)Offf Allah nedir
bu...
Akif - Basurun mu patladı hacı ?
2. Kişi - ....ağrı ağrı (1.Kişiye dönerek) tövbe tövbe tövbe estağfurullah !
1. Kişi - (Sesini alçaltarak)Abdesleri yenileyelim sonra hacı !
Kâmile - Adresleri de adresleri de, hacı amcalar !
1. Kişi - Zemane çocukları !
Akif - (Birine dönerek) Siz çay içmezmisiniz ?
Biri - (Kafasını olumsuz bir şekilde aşağıdan yukarıya kaldırır, konuşacağı sırada)
2. Kişi - (1.Kişiye) Çay içsene çay.
1. Kişi - Almıyayım sağol, senin ne işin vardı burda?
4
2. Kişi - İş ve İşçi kurumuna gidecem de, geçerken uğrayıp Akif efendinin hatırını
sorayım dedim. (Kâmile’ye ) Kızım demli olsun emi (bardağı uzatır) aynı
bardağa koysan da olur.
Akif - Kâmil, çaylarını tazele hacıların ! (Biri’ne dönerek) Size nasıl yardımcı
olabilirim ?
Biri - (Söze başlayamaz)
1. Kişi - (Araya girer) Akif Bey biletler ucuz mu, yoksa daha ucuzlayacak mı ?
2. Kişi - Biliyorsun biz işsiz güçsüz, kimimiz de emekli kişileriz yapıverirsin artık
bişeyler ?
1. Kişi - (Çaylar alınırken) Hem (Çayını yudumlar)...
2. Kişi - Sevap ta işlersin hani.
1. Kişi - Hayra da girersin.
Akif - (Telefon çalar) Gideceğiniz zamanı ayarlayın gelin, bakarız birşeyler
yaparız...(Telefonu alır) Reise... (Öksürür) Biletçi buyurun (Bir taraftan da
Kâmil’e bakar) ... evet... yaparız birşeyler abla...kaç kilo.... yüzelli kadarcık
mı... buluruz birilerini abla... hadi güle güle... selâm söyle hacı emmiye...
Kâmil - Yüksüz birini... nerden bulacaksın abi... en az 20 kilo fazlayla geliyorlar...
Biri - (Konuşmak için elini kaldırır, giremez araya)
Akif - Müşteriyi mi kaçıralım, ötekileri de arayacak biz önce davranalım?
1. Kişi - Ha iyi ki hatırlattın Akif bey, bizim oğlanı nişkâhlayacağız, giderken de bir
sürü eşya götürmemiz gerekiyor, kulağında kalsın unutma !
2. Kişi - Bizim de kızı nişanlayacağız haaaa, unutma !
Kâmile - Yerli mi, yabancı mı ?
1. Kişi - Buraya göre yabancı, oraya göre yerli...
Kâmil - İthal malı yani hacı dayı ?
2. Kişi - Sizin gibileri mi alaydık ?
Kâmile - Amca çocukları mı ?
1. Kişi - Kimden duydun kız ?
Kâmile - Başkalarını alamayacağınıza göre, ya hısım akraba olur, ya da almanyaya
kapağı atacaklar bulunur.
Akif - (Bıyık altından güler) Kızım bana bir çay getirsene..
1. Kişi - Akif Bey.
Akif - Efendim Hacı emmi !
1. Kişi - Senin hemşerin kel Kâzım var ya, başına çok işler geldi biliyon mu?
2. Kişi - Anlat hele hacı anlat n’olmuş, meraklanıverdim ?
1. Kişi - Alaman Dövleti kızını kaçırıvermiş, gençlik yurdu mu ne varmış! Kapatmışlar
oraya, okula da bekçiyle götürüp getirirlermiş. Bizim arka sokakta
oturuyorlar, adam belediyede çöpçülükten erken emekli...
2. Kişi - (Gayet rahat, öğüt verici)Babada kabahat ! Alıverecen kızılcık sopasını eline,
yermisin yemezmisin, kızını dövmeyen dizini döver hacı.
1. Kişi - O da senin dediğin gibi yapmış.
Kâmile - (Araya girer) Kızını dövmekten vazgeçmeyince, asıl şimdi mi dizini
dövüyor ?
2. Kişi - (Aldırmaz görünür, öğüt vericiliği biraz daha sertleşir)) Ulan, kız benim,
ister döverim ister keserim kime ne... orospu mu olsun bu gâvurlar gibi ?
Kızımızı hiç terbiye edemeyecekmiyiz bu memlekette ?
1. Kişi - (İkinci bir öğüt verici) O da usturuplu yapmamış ki hacı, görünmeyen
yerlerine vuramazmıy dı ? Her gün okula kafa göz mosmor gidiyormuş.
2. Kişi - (Bir öğüt daha)Merdivenden yuvarlandım, kapıya çarptım deyememiş mi ?
1. Kişi - Yutmamışlar hacı yutmamışlar, bu kaçıncı ? Öğretmeni de laporu bastırmış,
işi bitirmiş. Sıkıştırılınca, kız da açık açık söylemiş herşeyi.
2. Kişi - Yok hacı yok, bu gâvurların derdi başka, çocukları yok ya, bizimkileri
hristiyan, katolik matolik yapmak isterler !
1. Kişi - Diline sağlık hacı, doğru dedin neme lâzım !
2. Kişi - Guvvatlı bir avukat tutsun hacı.
1. Kişi - Hadi len sen de hacı, o tutacağı da gâvur olmayacak mı ?
5
Kâmile - Avukatlık işleri kalmamış onların !
1. Kişi - Eskiden böyle değildi biliyon mu ?
2. Kişi - Kol kırılır yen içinde, baş yarılır fes altında demiş atalarımız !
1. Kişi - Heee... Bizim karılar az mı, ağzı burnu kan içinde “kızılcık şurubu içtim”
derlerdi analarına babalarına, konu komşuya...
Kâmile - Kızılcık şurubu kalmadı hacı, domates salçası var şimdi !
2. Kişi - (Ayağa kalkar sinirlenir, Kâmile’ye ters ters bakar) Hadi kalk hacı kalk geç
kalmayalım, camide buluşuruz!
(Eller arkaya bağlı, tesbihlerini çekiştirerek çıkarlar)
Kâmile - Gâvur ne demek Akif amca ?
Akif - Çirkin bir çamur kızım, bunlar kendilerinden olmayanlara bu lâfı
yakıştırırlar !
(Biri tekrar konuşmak ister )
Yaşlı Kadın - ( Beli bükük, baston yardımıyla yürür, oflaya puflaya girer içeri)
Selamınaleyküm evlâtlar, nasılsınız eyimisiniz... eyisiniz eyisiniz.. maşallah
etiniz budunuz da yerinde haaa... oooof, amaaaan, hiçbir yerim tutmuyor.
Memlekete gidince de hiçbir şeyim kalmıyor, oranın havasından mı suyundan
mı nedir, neredeyse kalkıp göbek atacam geliyor. Bütün mahalle konu komşu
da yanımda gözümün içine bakıyorlar, bana bir iş yaptırmıyorlar.
Kâmile - (Yerinden kalkar)Bit pazarından çuval çuval eskilerle, Euro ile gidince
mahalle değil, memleket bile ayağına dolaşır.
Yaşlı Kadın - (Kâmile’ye döner, sinirlenir) Ne diyon kız, (Akif’e bakarak) bu da tıpkı benim
gelin gibi, mır mır mır, dır dır dır...
Akif - Yok teyzeciğim (Alttan alır) çay içermisin dedi...
Yaşlı Kadın - Önce soğuk bir su alayım.
Kâmile - Şaşal mı olsun, elvan mı, banaqua mı, (İçeriye giderken)sodalı mı olsun
sade mi ?
Yaşlı Kadın - Ne diyosun sen kızım (Sinirlenir yine, Kâmile’nin arkasından bakarken )
benim gelin gibi, cıbıl cıbıl buda, ateşte yanacaklar haberleri yok. Zemanında
biz de böyleydik ama, toparladık kendimizi gecinden de olsa
Kâmile - (Suyu getirmiştir) Ateşte yanacam kız dikkat etmeliyim. Yangın söndürme
şişesi de taşısammı yanımda? Senden önce mi, senden sonra mı, teyze...
Yaşlı Kadın - Akif bey, ne dır dır edip duruyor bu kız.
Akif - (Gülümseyerek) Su içtikten sonra çayını alırmısın diyor...
Yaşlı Kadın - Haaa, sağol kızım, ıhlamur yoksa o da olur, demli olmasın ama.
Kâmile - Tavşan kanı mı ? (İçeri gider)
Yaşlı Kadın - Yoooo hayır, açık olsun, imamın abdest suyu gibi.
Kâmil - (Bilgisayara bakarken, kendi kendine)Gittikçe imama yaklaştığını anlıyor
galiba !
Kâmile - (Simsiyah bir çay getirmiştir)Buyurun hanım teyze!(Yerine döner)
Yaşlı Kadın - (Çaya bakmadan) İşte aynen böyle, benim geline de ne söylersem hep
tersini yapar, senden adam olacak galiba kızım.
Kâmil - (Karışır) Olmaz !
Yaşlı Kadın - Ne diyon sen oğlum ?
Kâmil - Ondan adam olmaz teyze !
Yaşlı Kadın - Nerden biliyon len geveze!
Kâmil - Ondan (Gevrek gevrek güler)kadın olur, kadın !
Yaşlı Kadın - Sus sen geveze. (Akif’e döner, iç geçirir) Beni bu Cuma gönder Akif !
Akif - (Alaylı)Aman ağzından yel alsın teyze, Allah göstermesin. O işlere biz
bakmıyoruz...
Kâmil - Daha gençsin maşallah. Bizim gibi nicelerini eskitirsin.
Yaşlı Kadın - Sus len geveze... (Duraklar, niçin geldiğini hatırlar)Ben memlekete gitmek
istiyorum. (ses tonunda acındırma)Uçakların durumu nasıl ?
Kâmile - Sağlıklı, turp gibi maşallah, ellerinden öper !
6
Yaşlı Kadın - Ne diyor bu gene. (Akif’e döner) Aynı benim gelin gibi dır dır dır. (Çayından
bir yudum alır) Çok acı bu çay, dünden kalma mı, aynı benim gelin de böyle
yapıyor, beni zehirlemek istiyor zahir !
Kâmil - (Yerinden kalkar bardağı alırken) Çayını yenileyeyim teyzeciğim, imamın
abdest suyu gibi yarar sana.
Kâmile - (Kızar) Yağcı !
Akif - Bana bak Kâmil, yanına bir de limon koy. (Dişlerini sıkarak) Tamam mı ?
Kâmil - Merak etme Akif abi ...
Akif - Nereye gideceksin teyze ?
Yaşlı Kadın - Neresi olacak ? İstanbul , oradan da içeriye !...
Kâmil - (Çayı getirir, limonu da yanında, Akif’e dönerek) Yer durumu müsait Akif
abi...
Yaşlı Kadın - Aferim len sana. (Bardağı uzatır) Şu limonu da sıksana bir zahmet. (Geriye
alır) Eline sağlık.... Benim oğlum da böyle yapıyor, geline kalsak limonu
ağzıma tıkar valla...
Kâmile - (Bilgisayarla uğraşır) Saat dokuzda kalkıyor Akif amca !
Yaşlı Kadın - Sabah mı, akşam mı ?
Kâmile - Akşam olsa yirmibir olur teyze.
Yaşlı Kadın - Ne aksi kız, aynı benim gelin gibi, ne desem bir kulp buluyor. Neyse,
iyiymiş. Parası da müsait mi? Bize indirim var mı?
Akif - Yaşlılık var mı?
Yaşlı Kadın - Ellibeş !
(Biri yerinden kalkar, Kamil’in yanına gider beraber çıkarlar)
Kâmile - Olmaz !
Yaşlı Kadın - Aaa, şunun haline bak, ne demek olmaz. Aynı benim gelin, herşeye olmaz,
hıh demiş burnundan düşmüş...
Akif - (Alttan alır) Teyzeciğim, şirketler altmışın üstündekilere indirim yapıyor da
onun için... Sakatlık var mı ?
Yaşlı Kadın - (Aksileşir) Görmüyormusun halimizi, neredeyse sedyeyle geleceğim.
Akif - Tamam da, sakatlık belgen var mı ?
Yaşlı Kadın - Gider alırız doktordan ! Kızım bir, sen değil sen değil, delikanlı bir çay daha
getir, limonlu.
Kâmil - (İçerden gelir sesi)İmamın abdest suyu gibi ve limonlu !
Akif - O belgeyi doktorlar vermiyor teyze, üstelik en az yüzde altmış olmalı!
Yaşlı Kadın - Bizimki yüzde yüzü de geçti, görmüyormusun ?
Akif - Benim görüp görmemem önemli değil teyze, uçağa binmeden önce görmek
istiyorlar belgeyi..
Yaşlı Kadın - (Çayını alır) Eeee, n’olcak şimdi ?
Kâmil - Normal fiyatla gideceksin teyze !
(Biri ve Kâmil geriye dönerler)
Yaşlı Kadın - Sakatların gibi indirim yap bana, bak valla başka yere giderim sonra !
Kiminin parası, kiminin duası !
Kâmile - (Kendiyle konuşur)Kimsenin de duasını duymadık şimdiye kadar.
Akif - Yapabileceğim en fazla indirimi yaparım teyze merak etme, ama bize de bir
çorba parası kalsın yani.
Yaşlı Kadın - Okadar da olacak canım.. Şimdi gelelim yük işine evlâdım...
Kâmil - Otuz kilo teyze...
Yaşlı Kadın - Sus sen karışma.
Akif - Ne kadar yükün var teyze ?
Yaşlı Kadın - Çok bir şey değil canım, ıvır zıvır işte... Beş tane ufak bavul...
Kâmile - Dört tanecik te büyük boy mavi çöp torbası, patlamasın diye urganlarla
bağlanmış, bavullarda maşallah çeyiz sandığı gibi...
Yaşlı Kadın - Sen bizim gelinin arkadaşımısın yoksa, beraber mi bağladınız. Hay elinize
sağlık.
Kâmil - İkiyüz kilo var mı teyze ?
Yaşlı Kadın - Hemen hemen işte, yakıncana !
7
Akif - Ne götürüyorsun böyle teyze ?
(Biri hareketlenir durmadan)
Yaşlı Kadın - Ivır zıvır canım, konu komşuyu sevindirmek için ? Zelzeleye götürüyor
deyiveririz ! Bütün komşular böyle deyip geçirmişler, O’nlar akıl verdiler.
Akif - Zelzelenin zamanı geçeli kaç yıl oluyor teyze, hem ozaman da zelzele uçağı
yoktu ki.
Yaşlı Kadın - Canım hergün zelzele oluyor, onun vakti geçtiyse, berikine götürüyorum
deyiveririz !
Kâmile - Bu uçak teyze, patates kamyonu değil ki !
Yaşlı Kadın - Sus sen, (Akif’e) aynı gelinim gibi konuşuyor ! O’da “kamyon mu bu” dedi...
Sabah kaçta gelirsin ?
Akif - Nereye ?
Yaşlı Kadın - Nereye olacak, teyyare meydanına nasıl gidecem ?
Kâmile - Çocukların yok mu teyze, gelinin, O’nlar götüremezler mi ?
Yaşlı Kadın - Vakitleri yok. Gelin dört gözle bekliyor, ellerini oğuşturarak ama benim
niyetim yok daha, götürtmeycem O’na kendimi !...
Kâmil - Kamyonla gidersin artık Akif abi...
Akif - Tamam teyze, sabah altıda kapının önünde olurum...
Yaşlı Kadın - (Yerinden kalkar, bastonuna dayanmadan hızla yürüyerek çıkar)Hadi kalın
sağlıcakla... (Kalanlar arkasından hayretle bakarlar)
Kâmile - Akif amca, bilet satmak için üste para vermeye başladın artık !
Kâmil - Akif abi, hiç olmazsa şu çayları parayla versek olmaz mı ? Ozaman biletleri
istersen bedava satabilirsin !
Akif - (Alnında biriken terleri siler)Çay’a para aldın mı buraya kimse girmez
oğlum, bu konuyu kapatın artık. (Birini göstererek)Beyefendiye, biriniz akıl
edip te sormadınız kulağına eğilip, ne içer ne ister.
Kâmil - Demin içerde sordum. Önce fare zehiri sordu, yok dedim, sonra “Kezzap var
mı” dedi!
Akif - Ne var mı dedi ?
Kâmil - Kezzap, “çayın içine katarsan çok lezzetli ve demli olur” dedi !
Akif - Peki sen ne dedin ?
Kâmil - Ne olduğunu bilmediğim için, ‘kalmadı’ dedim. İstersen bir koşu markete
sorup geleyim Akif abi.
Akif - Otur, markette bulunmaz o meret, üstelik bizlere de tesir etmez. (Birine
dönerek) Size nasıl yardımcı olabiliriz beyefendi ?
Biri - (Ayağa kalkar, Akif’in masasına yakın bir iskemleye otururken)
Horozsıklet - (Yıldırım gibi dalar içeriye. Kolsuz bir gömlek, boynundan çeşitli renklerde
zincirler sarkar,parmağında şovalye yüzük, altında eşortman vardır. Ringe
çıkan boksör hareketleriyle Akif’e yaklaşır, bir yandan da tesbihini sallar)
Abi benim işim acele ve kısa. (Kâmile’ye döner) Anam bana bir çay getirsene.
Kâmile - (Tersler)Demleniyor. (Kâmil’e dönerek) Kaç defa söyledim, şuraya birkaç
tane daha çaydanlık alalım diye, yetişmiyor baksana.
Horozsıklet - (Gidinceye dek Kâmile’den gözlerini ayırmaz.Devamlı olarak ta boksör
hareketlerine devam eder) Abi benim acilen memlekete gitmem gerekli,
hemen bugün yarın !
Akif - Önce şu elini kolunu toparla, korkutuyorsun. (Duraklar) Hayırdır inşallah,
yaramaz bir şey yok ya ?
Kâmil - (Alay eder)Tramvayda mı gene horozsıklet ?
Horozsıklet - Yok abi ya, bir iki atalım, kafayı bulalım dedik almanların meyhanesinde, o
sırada güzel bir alman karı geldi, kaş göz falan filân... Meğer karı yalnız
değilmiş, herifi geldi, nedir ne değildir demeye kalmadı, tezgâhtaki şişeyi
indirdim kafasına. Dayanamıyorum abi, bu alman karılarını gördüm mü
mıknatıs gibi çekiyorlar beni, tornadan çıkmışlar sanki !
Akif - Boksörsün sözde, yumrukla halledemedin mi?
Horozsıklet - (Rahattır)Yok abi ya, herif sıksa suyumu çıkarır. Izbandut gibi.
Akif - Tamam bugün gönderelim de, nasıl olacak.
8
Horozsıklet - Valla gittim mi zaten bir daha gelmiyecem abi. Nasıl mı olacak? Sana kalmış
bir iş abi, kapının birinden sokacaksın, ben pır.
Akif - Ulan orada kapı bolluğu mu var ?
Horozsıklet - Yedirirsin birine abi ?
Kâmil - Senin abin varmı orada Horoz ?
Horozsıklet - Yok abi.
Akif - Senin abin yoksa, benim de abim yok horoz. Sana tavsiyem.
Horozsıklet - Buyur abi.
Akif - Şehrin kuzeyinde bir kanal var, doooğru Tuna nehrine bağlanıyor. At
kendini oraya, karadenizden çık, tamam mı ?
Horozsıklet - Ben yüzme bilmiyom ki abi! Sonra yükleri napcaz. Abi paradan korkuyorsan
lafını ettirmem abi, gelince öderim gençliğimin hayrını görmeyeyim...
Kâmile - Kanala, kanala acele et, yoksa alacaklar içeriye.
Horozsıklet - Anam sana da bittim ha, dönüşte görüşürüz.
Kâmile - (Kâmil’e dönerek) Gördün mü neden almışım iğne pabuçları ?
Akif - Kâmil.
Kâmil - Buyur abi.
Akif - Şu, haftaya bir hacı emmi gelecek, telefon et saatini bildir uçağın ayrıca
tembih et te kezzap getirsin !
Kâmil - Olur abi.
(Biri iskemleye sıkışmış, kafasını da ellerinin arasına almış yere bakmaktadır)
Kâmile - Eyvah bu beyi de kaybettik galiba, limon kolonyası getireyim bari! (İçeriye
giderken, diğerleri Biri’ne bakarlar) Buyurun beyim iyi gelir.
Biri - (Şişeyi alır ağzına götürmekteykenKâmile erken davranır elinden alır şişeyi)
Kâmile - İçmeyeceksiniz beyefendi. (Başından aşağıya damlatır) Şimdi biraz da
ellerinize, koklayın derin derin, evet aynen öyle..
Akif - Beyefendi lütfen kusura bakmayın, size nasıl yardımcı oluruz ?
Dursun - (Telaşla içeri girer ; Tavuk tüylü fötr bir şapka, alttan beş cm kadar kısa bir
pantalon, beyaz parlak ayakkabı. Çoraplarınbiri mavi, diğeri kırmızı, tesbih
parmaklarının arasında döner durur) Selamınaleykum ey millet. (Hepsinin
elini şiddetle sıkar, Kâmile en sona kalır)Uy anam sen kimsun, çayimu cetur.
Kâmile - Tavşan kanımı olsun.
Dursun - Hayır, hakaret istemem, Rize çayı olsun. (Kâmile başını sallaya sallaya
çıkar, Dursun arkasından bakar kalır. Arifin karşısında bir iskemleye oturur,
üç iskemleyi işgal eder)
Akif - Dursun bey, Osmanlının dokuzuncu göbekten torunu gibi yayıldın etrafa
gene.
Dursun - Ne yapalum, karadeniz bize dar geley da ! De bakaym da pilet varmidur ?
Kâmil - Türkiye’ye mi Dursun abi ?
Dursun - (Duraklar, döner Kâmil’e bakar)Pa mı deysun ?
Akif - Türkiye’ye mi yolculuk diye sordu.
Dursun - Yoooo ! Hayır. Tirabizona, Tirabizona. (Kâmile’den Çay’ını alırken tesbihini
düşürür) Tövbe tövbe teövbe estağfurullah !
Kâmile - Türkiye’ye hayır deyince, Florida falan zannettim birden.
Dursun - Neişim var penum Florida’da, pizum oraları Florida’yı sollar geçer. Gel bir
götüreyim senide gör neler varmış dünyada.
Kâmile - Evinizde...
Dursun - (Keser)Ne evi, fillam var fillam, gel götüreyim seni de.
Kâmile - Nuh nebiden kalma mı.
Dursun - Yoook, kendum yaptum da, gel götüreyim seni de.
Kâmile - Yaylada mı, denize karşı mı ?
Dursun - İkisinun ortası, bir yanı denizi görey, hem yaylaya bakay. Gel götüreyim
seni da...
Kâmile - Hacımısınız sizde ?
Dursun - Yok daha değil.
Kâmile - Hepsi aynı desene !
9
Dursun - Efendum ? Pa mı dedinuz?
Kâmil - Kısmet olur inşallah, dedi abi.
Dursun - (Çayından bir yudum alır, yüzünü ekşitir) Ha bu Konya çayına bezey da.
Kâmile - Ceylan çayı.
Dursun - Rize ceylanu mu ?
Kâmile - Dağdakinden hemde ! Çoraplarınız niye böyle, yanlış giymişsiniz galiba.
Dursun - Yanluş değil, biri sarı biri kırmızı, biri sarı biri lâcivert, biri siyah biri beyaz
olursa işte ozaman yanlıştır.
Kâmile - İkiside siyah olursa.
Dursun - Dedemun gününde giymiştim bir kere, yolcu ederken öteki tarafa! Eline
sağlık çay için, daha yeni farkına vardım ceylanım... Akif, ne zaman kalkay
uçaklar ?
Akif - Perşembe günleri.
Dursun - Onpeşinde var yani ?
Kâmil - Pahalı, sezona giriyor. Bir hafta önce gidiniz ucuz olur.
Dursun - Girmesun, girmemiş gibi olsun mesela, ne dersin Akif ?
Akif - Bir hafta önce git, daha iyi olur... başkente.
Dursun - Karadenizun başkenti da, eskiden Amasya imiş, aldık ellerinden kralluğu !
Akif - Ne dersin, Dursun bey ?
Dursun - Olsun madem. İki kişi gideceğuz, benim karı da var haaa.
Akif - Kâmil bilgisayardan ayır yerlerini, Kâmile sen de bak kızım, öğren işlemleri.
Kâmil - (Kaydederken Kâmile de eğilmiş bakar) Dursun abi adın soyadın nedir,
kaydedeyim rezervasyona?
Dursun - Demel Tursun Kirpaş !
Kâmil - Temel Dursun (Tuşlara basar)...
Dursun - Heh tamam !
Kâmil - Soyadın nedir anlayanadım abi ?
Dursun - Kirpaş !
Kâmil - Kirpaş mı ?
Dursun - Hayır oğlum, Kirpaş... Anlamaymisun ? Türkçesi kıt bu yenilerin de !
Kâmil - Abi en iyisi harf harf söylede yanlışlık olmasın, sonra havameydanında iptal
ederler bileti.
Dursun - Söyleyrum tikkat et. Konyanın Ko su, Iğdırın İ sı, Rizenin Ri sı, Polisin Be sı,
Aaaaa A sı , Sivasın şeyyy si...
Kâmil - Abi şu pasaportunu ver de doğrusunu yazalım, anlayamadım.
Dursun - Ha bunlardan adam olmaz, burda doğan, burda büyüyenlerden adam olmaz.
(Pasaportu uzatır)
Kâmile - (Pasaporta bakar Kâmil’e) Kırbaş.
Dursun - Hah afferim kızım saaa, getir bir çay daaaa...
Kâmil - Oh be Tamam.
Dursun - (Kâmil’e çayı getirir) Gel seni götüreyim daaa.
Kâmil - Hanımınızın adı ne ?
Dursun - (Sinirlenir) Ne dedun, pa mı deysun ?
Akif - Hanımın adını sordu.
Dursun - Sana ne da.(Ayağa kalkar, bağırır) Size ne penum karinun adundan, ne
biçim soru bu, ben senin karının adinu soraymiyum Akif.
Akif - Ya, Dursun Bey, bilet yazılacak, bilgisayarda yer ayrılacak, ad vermedin mi
olmaz ki.
Dursun - Pen havaalanında derum bolise. Haydi eyvallah...
(Hepsi dona kalmıştır, arkasından bakarlar.Kâmil telefon eder bu arada)
Akif - Bana bir çay getir kızım Kezzaplı olsun.
Kâmile - Dört şekerli mi ?
Akif - Şekersiz... Çok şükür kimse kalmadı. (Ayağa kalkar, masanın önüne geçer.
Seyirciye anlatır) İşte gördünüz, almanyadan insan manzaraları, bu bir kaç
örnek. İnşallah örnekleri çoğaltacağız, bundan sonra daha çoook
karşılaşacağız, haydi hoşça ka...
10
Kâmil - Akif abi, haftaya gelecek olan hacı emmi <burada kezzap karaborsa
bulunmuyor, hem de çok pahalı> diyor.
Akif - Fare zehiriyle idare ederiz.(Birine dönerek) Beyefendiyi unuttuk. Şimdi
şimdi size bakabiliriz, buyurun.
Biri - (Yüksek bir sesle ve telâşla) Abi ; kutuplara servisiniz var mı. Kutuplara
kutuplara. Kutuplara seyahat tertip ediyormusunuz.
Akif - (Şaşırmıştır) Otelli mi, kaç yıldızlı, kaç hafta ?
Biri - (Takılmıştır)Yalnız gidiş, tek gidiş... Kutuplara, kutuplara yıldızsız otellerde
buzların içinde, gömün yıldızsız buzlara gömün.... kutuplarda (Çıkarken
bağırır) kutuplara, kutuplara yıldızsız otelde, buzların içinde gömüüüün,
kutuplara yer varmııı, yıldızsız otellerde, buzların içinde....

P E R D E

Bu oyun ayrıca televizyon dizisi olarak ta hazırlanmıştır.

You might also like