You are on page 1of 241

TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI

3. Ünite: ŞİİR

Ersin ÇELĠK
Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni
BU ÜNİTEDE NELER İŞLEYECEĞİZ?
• Okuma bölümünde Ģiir türünün Ġslamiyet’in Kabulünden
Önceki Dönem’den Tanzimat’a kadar olan Türk edebiyatı
tarihi içinde gösterdiği değiĢimini ve geliĢimini,

• Yazma bölümünde mâni ve koĢma yazma konusunu,

• Sözlü iletiĢimde Ģiir dinletisi ve mâni derlemesi


konusunu,

• Dil bilgisi bölümünde Yazım ve Noktalama ile Ġsimler


konusunu iĢleyeceğiz.
TÜRK EDEBİYATININ DÖNEMLERE
AYRILMASI
Türk Edebiyatının dönemlere ayrılmasında;
• -Dil anlayıĢı
• -Dini hayat
• -Kültürel farklılaĢma
• -Sanat anlayıĢı
• -Coğrafya değiĢimi
• -Lehçe ve Ģive ayrılıkları etkili olmuĢtur.
ĠSLAMĠYET ÖNCESĠ TÜRK
EDEBĠYATI

1. SÖZLÜ EDEBĠYAT
2. YAZILI EDEBĠYAT
1) SÖZLÜ EDEBİYAT
• Sözlü Edebiyat, Türklerin henüz yazıyla tanıĢmadıkları dönemdeki edebiyattır. Bu
dönem edebiyatı sözlü olarak üretilmiĢ ve kulaktan kulağa yayılarak varlığını
sürdürmüĢtür.

• Bu dönemde edebiyatımızı ġamanizm, Manihaizm, Budizm gibi dinler etkilemiĢtir.

• Ġslamiyet öncesi Türk edebiyatı, M.Ö. 4000′li 3000′li yıllardan baĢlayarak Türklerin
Ġslamiyet’i kabul ettiği XI. yüzyıl ortalarına kadar sürer. Bu uzun dönemin
Köktürklere ait yazılı anıtların ortaya konduğu M.S. VI. yüzyıla kadar olan bölümü
sözlü edebiyat dönemi olarak adlandırılır.

• Bütün ulusların edebiyatında olduğu gibi Türklerin edebiyatında da sözlü edebiyatın


doğuĢu dinsel temellere dayanır. Sözlü edebiyat ürünleri, daha yazının bulunmadığı
dönemlerde, dinsel törenlerde üretilmeye baĢlanmıĢ, kuĢaktan kuĢağa aktarılarak
yaĢatılmıĢtır.

• Edebiyat türleri içinde ilk doğan tür olan Ģiir, sözlü edebiyatın anlatımında önemli
bir rol oynar. Ġslamiyet öncesi Türk edebiyatında da Ģiirin önemli bir yeri vardır.
Sözlü Dönemin Özellikleri
• Ürünler “kopuz” adı verilen sazla dile getirilmiĢtir.

• ġaman, kam, baksı, ozan adı verilen sanatçılar tarafından icra edilmiĢtir.

• Nazım birimi “dörtlük“tür.

• Açık, sade ve anlaĢılır bir dili vardır.

• Dizelere genel olarak yarım uyak hâkimdir.

• Hece ölçüsü kullanılmıĢtır.

• Bu döneme yönelik elimizdeki en eski kaynak KaĢgarlı Mahmut‟un


“Divan-ı Lügat-it Türk” adlı eseridir.
BİLGİ NOTU:
• HECE ÖLÇÜSÜ:
Vezn-i benân
Hisab-ı benân
Parmak Hesabı da denilmektedir.
BİLGİ NOTU:
• YARIM UYAK: Tek ses benzerliğine dayanan
uyak türüdür. Örneğin:

“Ferhat Şirin için dağları deşti


Âşık maşuk için derde bulaştı
Mecnun Leyla için çöllere düştü
Kerem’e Aslı’nın közü başkadır.
BİLGİ NOTU:
KOPUZ:
• Orta Asya menĢeli bir Türk
çalgısının adıdır.
• Bağlama baĢta olmak üzere
Anadolu Türk mûsikisi kültürü
içerisinde yer alan birçok
çalgının kopuzdan türediği
söylenir, bu sebeple de
Türkler‟in en eski millî çalgısı
kabul edilir.
BİLGİ NOTU:
ġAMAN/OZAN/BAKSI/KAM
• Dini törenlerin uygulayıcısı
konumunda olan bu kiĢiler
sihirbazlık, rakkaslık,
müzisyenlik ve hekimlik
vasıflarını da bünyelerinde
toplayarak toplum içinde
saygın bir statüdedir.
• Bu kiĢiler toplum hayatında
“semadaki mabutlara
kurbanlar sunmak, ölü ruhu
yerin dibine göndermek,
hastaları tedavi etmek gibi
rolleri vardır.
İSLAMİYET ÖNCESİ TÜRK ŞİİRİNİN
KÖKENİ OLAN TÖRENLER

• 1. YUĞ: Cenaze törenleri

• 2. ġÖLEN/ġEYLAN: Kurban törenleri

• 3. SIGIR: Av törenleri
İLK TÜRK ŞAİRLERİ
• Ġslamiyet öncesindeki Türklerde Ģairlere baksı,
kam, ozan gibi adlar verilirdi. KaĢgarlı
Mahmud‟un Divânü Lûgati‟t Türk adlı eserinde
ve Turfan kazılarında ele geçirilen metinlerde
adlarına ve Ģiirlerine rastlanan ilk Türk Ģairleri
Aprın Çor Tigin, Çuçu, Ki-ki, Kül Tarkan,
Asıg Tutung, Pratyaya ġiri, Kalun KayĢı,
Çisuya Tutung‟dur.
İLK TÜRK ŞİİRİ
• Ġslamiyet öncesi Türk Ģiirinin, Ģairi bilinen ilk
örneklerini Uy-gurlarda bulmaktayız. Aprın
Çor Tigin’in yazdığı “Sevgili” adlı Ģiir ilk Türk
Ģiiridir.
• Sevgili
kasınçıgımın ö[yü]
kadgurar men
kadgurduk[ça] kaşı körtlem
kavışıgsayur men
öz amrakımın öyür men
öyü evirür men ödü…çün
öz amrak[ımın]
öpügseyür men
barayın tiser
baç amrakım
baru yime umaz men
bagırsakım
kireyin tiser
kiçigkiyem
kirü yime urnaz men
kin yıpar yıdlıgım
yaruk tengriler
yarlıkazunın
yavaşım birle
yakışıpan adrılmalım
küçlüg priştiler
küç birzünin
közi karam birle
k[ül]üşüp[en] oluralım
• Tekin, Talat (1986). "Ġslam Öncesi Türk ġiiri". Türk Dili Dergisi, Türk Şiiri Özel Sayısı I 409: 3-42.
KOŞUK
• Genellikle sıgır törenlerinde ve Ģölenlerde söylenen aĢk,
kahramanlık, doğa sevgisi temalı Ģiirlere denir.

• En eski nazım biçimidir.

• Kafiye örgüsü aaab/cccb/dddb/… Ģeklindedir.

• Genelde 7’li, 8’li, 11’li hece ölçüsüyle söylenmiĢtir.

• Ġlk örnekleri KaĢgarlı Mahmut’un Divanü Lügati’t-Türk


adlı eserinde yer almaktadır.
SAGU
• Eski Türklerde sevilen, sayılan bir kiĢinin ölümünden
sonra düzenlenen cenaze törenine “yuğ töreni”, bu
törenlerde söylenen Ģiirlere “sagu” adı verilir.

• Ölen kiĢinin yiğitliğini, yaptığı iĢleri, değerini


anlatan, ölümünden doğan acıyı dile getiren bu Ģiirler
bir tür ağıttır.

• Destan özelliği de gösteren sagularda geniĢ doğa


tasvirlerine rastlanır.
SAV
• Sav, Ġslamiyet öncesi Türk edebiyatında
atasözünün karĢılığıdır. Bir düĢünceyi, bir
deneyimi, bir öğüdü, en az sözcükle kısaca
anlatan kalıplardır.
• Biçim olarak bir düz yazı tümcesi veya bir Ģiir
dizesi gibi olabilirler. Ġslamiyet öncesi Türk
edebiyatına ait savların kimileri küçük ses
değiĢiklikleriyle, Türkçede bugün de
yaĢamaktadır.
Sav Örnekleri (DLT)
• 1. Aç ne yimes, tok ne times. • 1. Aç ne yemez, tok ne demez.
• 2. Alın arslan tutar, küçin • 2. Al (Hile) ile aslan tutulur,
sıçgan tutmas. güç ile sıçan tutulmaz.
• 3. Bir karga birle kış kelmes. • 3. Bir karga ile kış gelmez.
• 4. Böri koşnısın yimes. • 4. Kurt komşusunu yemez.
• 5. Ermegüke bulıt yük bolır. • 5. Tembele bulut yük olur.
• 6. Efdeki buzagı öküz bolmas. • 6. Evdeki buzağı öküz olmaz.
• 7. İt ısırmaz, at tepmes time. • 7. İt ısırmaz, at tepmez deme.
• 8. Tag taga kavuşmas, kiş • 8. Dağ dağa kavuşmaz, kişi
kişike kavuşur. kişiye kavuşur.
• 9. Yılan kendi egrisin bilmes, • 9. Yılan kendi eğrisini bilmez,
tefi boynın eğritir. deve boynun eğri der.
• 10. Kanıg kan bile yumas. • 10. Kanı kanla yıkamazlar.
2) YAZILI EDEBİYAT
• Türkler arasında yazının kullanıldığı devirlerde baĢlayan bir edebiyattır.

• Eldeki en eski ürünler 5. ve 6. yüzyıllarda yazıldığı tahmin edilen Yenisey


Krıgızlarına ait balbal „adı verilen mezar taĢlarıdır. Ancak bu yazıtlar, adlar ve birkaç
sözcükten oluĢan Türkçe sözlerden ibarettir. Bu yazıtlardaki alfabe daha sonraki
dönemlerde kullanılan Göktürk alfabesine göre ilkel bir nitelik taĢır.

• Yazılı edebiyata ait en önemli örnekler 8.yüzyılda dikilen ve günümüze dek ulaĢan
GökTürk Kitabeleri‟dir.

• Bu yazıtlara bugün Moğolistan‟da bulunan GökTürk Kitabeleri, Orhun Irmağı‟nın


eski yatağı üzerinde bulunduğu için Orhun Yazıtları (Anıtları/Kitabeleri) denmiĢtir.

• GökTürk Kitabeleri‟de Yenisey Yazıtları gibi dikili taĢlar üzerine Göktürk alfabesiyle
yazılmıĢtır.

• Yazıtlarda Doğu Göktürklerin tarihinden, komĢularıyla olan iliĢkilerinden


savaĢlarından ve yönetiminden söz etmektedir. Canlı bir söylev dili ve üslubu vardır.
Bu yazıtlar, Türk dili tarihi açısından önemli belge niteliği taĢır.
• Tarihi bilinen ve bugüne ulaĢan en eski Türk
yazıtı Çoyren Yazıtı‟dır.

• Yazılı dönemde en önemli yazıtlar ise Orhun


Kitabeleridir.
ORHUN KİTABELERİ
• Orhun kitabeleri: Çinlilere karĢı bağımsızlık savaĢı yapan, Türk
bütünlüğünü yeniden kurmak için içte ve dıĢta savaĢan Köktürklerin
hikâyesi anlatılır bu yazıtlarda. Bu abideler 38 harfli olan Köktürk
alfabesiyle yazılmıĢtır. Bunlardan en önemli olanları 3 tanedir
• .
• 1. Bilge Tonyukuk Yazıtı: Dört bakana vezirlik etmiĢ olan Tonyukuk
tarafından yazılmıĢtır. Daha çok Çinlilerle yapılan savaĢlar
anlatılmaktadır.

• 2. Kül Tiğin Yazıtı: Köktürk hakanı Bilge Kağan’ın kardeĢi Kül


Tiğin’in ölümü üzerine Bilge Kağan tarafından dikilmiĢtir.

• 3. Bilge Kağan Yazıtı: Göktürk hakanı Bilge Kağan’ın ölü-münden


sonra yazdırılmıĢ bir abidedir. Son iki yazar daha çok dönemin
olaylarından, törelerden ve Bilge Kağan’ın ulusuna dilediği iyi
dileklerden söz eder.
• “Türk” adının geçtiği ilk yazılı belge ve Türk Edebiyatı’nın ilk
yazılı örnekleri olan Köktürk abidelerinde yazılar Prof. Thomsen
ve Radloff tarafından okunmuĢtur.

• Orhun Abideleri, bu Türk hanedanının Bilge Kağan devrinin


mahsulleridir.
• Birincisi olan Kül Tigin Abidesini ağabeyisi Bilge Kağan
732′de diktirmiĢ,

• ikincisi olan Bilge Kağan Abidesini de ölümünden bir yıl sonra


735′te kendi oğlu olan kağan diktirmiĢtir.

• Üçüncü olarak verilen Tonyukuk Abidesi ise 720-725


senelerinde kendisi tarafından dikilmiĢtir. Orhun civarında
Orhun yazısı ile yazılı daha baĢka kitabeler de bulunmuĢtur.
Belli baĢlıları altı tanedir. Fakat bunların en büyükleri ve
mühimleri bu üç tanesidir.
UYGUR METİNLERİ
• Köktürk devletinin yıkılmasından sonra kurulan
Uygur hanlıklarından kalma eserlerdir. Daha çok
Buddha ve Mani dininin esaslarını anlatan
metinlerdir. Bunlar turfan yöresinde yapılan kazılarda
ortaya çıkarılmıĢtır. Uygurların kâğıda kitap basma
tekniğini bildikleri anlaĢılmaktadır.

• Dönemden kalma birçok hikâyenin yanında *”kökünç”


denilen bir ilkel tiyatro eserleri de vardır. Uygurlar bu
eserleri 14 harfli Uygur alfabesiyle yazmıĢlardır.
• Uygur metinlerinden ġine Usu Bitiği ve Irk
Bitiği bunlar Göktürk alfabesiyle yazılmıĢtır.

• Uygur metinlerinden Altun Yaruk Sudur


Uygur alfabesiyle yazılmıĢtır.
ĠSLAMĠYET ETKĠSĠNDE
GELĠġEN TÜRK EDEBĠYATI

1) GEÇĠġ DÖNEMĠ ESERLERĠ


YUSUF HAS HACĠP
• Kutadgu Bilig, “Mutluluk Veren Bilgi” anlamına gelmektedir.

• Kutadgu Bilig, GeçiĢ Dönemi’nin edebî eser niteliği taĢıyan ilk örneğidir.

• Aynı zamanda Ġslamiyet’in etkilerinin görüldüğü ilk eserdir.

• 1069’da Yusuf Has Hâcip tarafından yazılan ve Karahanlı Hükümdârı Tabgaç Buğra
Han’a sunulan eser, insanlara hem bu dünyada hem de ahirette mutlu olmanın
yollarını göstermeyi amaçlamaktadır.

• Türk edebiyatında ilk mesnevi olma özelliğini taĢıyan bu eser, aruzun


fe’ûlün/fe’ûlün/ fe’ûlün/fe’ûl kalıbıyla yazılmıĢtır.

• Eser 6645 beyit ve 173 dörtlükten oluĢmaktadır.

• Okuduğunuz metin, eserin beyitlerle yazılan bölümlerine aittir ve beyitlerde baharın


geliĢi anlatılmaktadır.
• Eserde dörtlüklerin kullanılması onu Ġslamiyet’in kabulünden önceki Ģiir
geleneğine; beyitlerle, mesnevi nazım biçimiyle ve aruz ölçüsüyle yazılması da
Ġslamiyet etkisindeki Ģiir geleneğine bağlamaktadır.

• Kutadgu Bilig, öğretici yanı ağır basan ve düĢünce ağırlıklı bir eserdir.

• Eserde “bir yaĢantı veya davranıĢın daha iyi kavranmasını sağlamak için göz
önünde canlandırıp dile getirme” anlamına gelen alegoriler yer almaktadır. Bu
yönüyle eser alegorik bir mesnevi örneğidir.

• Eserde söz konusu olaylar, dört sembolik kiĢi etrafında geçmektedir. Bu


kahramanların ağızlarından yazarın insan mutluluğuna, sosyal düzene, devlet
yönetimine iliĢkin görüĢleri dile getirilir. Eserin kahramanlarından
• Kün Togdı (Hükümdar) adaleti,
• Ay Toldı (Vezir) saadeti,
• ÖgdülmiĢ (Vezirin oğlu) aklı,
• OdgurmıĢ (Vezirin kardeĢi) ise akıbeti temsil eder.

• Eser, edebiyatımızdaki ilk siyasetname örneği olması yönüyle de önemli bir yere
sahiptir.
YUSUF HAS HÂCİP
• XI. yüzyılın önemli Ģairlerindendir.

• Ġyi bir eğitim görmüĢ, Arapçayı ve Farsçayı öğrenmiĢ, zamanının


bilimlerine hâkim olmuĢtur.

• Doğduğu Ģehir olan Balasagun’da kendini gösterme fırsatı bulamayan


sanatçı, ilerleyen yaĢlarında KaĢgar Ģehrine gitmiĢtir.

• Orada hükümdara sunduğu “Kutadgu Bilig” adlı eseriyle “ulug has


hâciblik” (baĢmâbeyincilik-dönemin dıĢiĢleri bakanlığı) makamına
getirilmiĢtir.

• Bundan sonraki ömrünü devlet hizmetinde geçiren Yusuf Has Hâcip, uzun
bir ömür sürdükten sonra vefat etmiĢtir.

• Ġlim, erdem, takva sahibi ve akıllı bir insan olduğu için halk tarafından
sevilip saygı görmüĢtür.
KAġGARLI MAHMUT
• GeçiĢ Dönemi’nin ikinci önemli eseri olan Divânu Lugati’t-Türk’ten alınmıĢtır.

• Örnek olarak alınan giriĢ bölümünde eserin nasıl yazıldığı, kaç bölüme ayrıldığı
anlatılmaktadır.

• Eserin giriĢ bölümünden itibaren Ġslamiyet etkisi açıkça görülmektedir.

• 1074’te KaĢgarlı Mahmut tarafından yazılan eser, Türkçe-Arapça bir sözlüktür.

• Eserin yazılıĢ amacı Araplara Türkçeyi öğretmek ve Türkçenin zengin dil varlığını
ortaya çıkarmaktır.

• Eserde Türkçe kelimelerin Arapça karĢılıkları verilmiĢ ve Türkmen, Oğuz, Çiğil gibi
çeĢitli Türk boylarının dilleri tanıtılmıĢtır.

• Arap harfleriyle kaleme alınan Divânu Lugati’t-Türk’te Karahanlı Türkçesinin ses


özellikleri görülmektedir.
• Eserde halk dilinde yer alan kelimeler, deyimler, atasözleri ve Ģiir örnekleri
bulunmaktadır.

• KaĢgarlı Mahmut, bütün bu bilgileri Türk boylarını dolaĢarak elde etmiĢtir.

• Eserin sonunda Türk illerini gösteren ve tarihî önem taĢıyan bir harita
bulunmaktadır.

• Divânu Lugati’t-Türk; Türkçenin bilinen ilk sözlüğü, ilk dil bilgisi kitabı ve ilk
edebiyat antolojisi olma özelliğini taĢıyan geniĢ kapsamlı bir eserdir. Bu özellikleri
dolayısıyla pek çok bilim dalına kaynaklık etmektedir
EDĠP AHMET YÜKNEKĠ
• “Hakikatlerin EĢiği” anlamına gelmektedir.

• Eser, Hakaniye lehçesiyle Edip Ahmet Yükneki tarafından yazılmıştır.

• Eserin bazı bölümleri beyitlerle yazılmış olup esas metin bölümlerinde


dörtlük tercih edilmiştir.

• Bu bölümlerde bilginin yararları ile cahilliğin zararları, cömertliğin


övgüsü, cimriliğin yergisi, kibirliliğin kötülükleri, dünyanın geçiciliği gibi
konular işlenmiştir.

• Eserden örnek olarak alınan metin parçası, bilginin faydası ve bilgisizliğin


zararlarıyla ilgilidir.

• Eserde işlenen bu konulardan da anlaşılacağı üzere Atabetü’l-Hakayık,


dinî-ahlaki içerikli öğretici bir eserdir.

• İslam dininin etkisiyle eserde Arapça-Farsça birçok kelime kullanılmıştır.

• Atabetü’l-Hakayık; İslamiyet etkisindeki Türk edebiyatının, İslam


inançlarını telkin eden ilk eseri olması yönüyle de önemli bir yere sahiptir.
HOCA AHMET YESEVĠ
• Dönemin son eseri, Hoca Ahmed Yesevî’nin hikmet adını verdiği Ģiirlerinin yer
aldığı ve öğrencileri tarafından toplanarak kitap hâline getirilen Divân-ı Hikmet’tir.

• Dinî-tasavvufi Ģiirin kurucusu olarak bilinen Hoca Ahmet Yesevî; Ġslami bilimleri,
Arapça ve Farsçayı iyi bilmektedir.

• Etrafında toplanan müritlerine derviĢlik adabını öğretebilmek için onların


anlayacağı bir dille manzumeler yazarak seslenir.

• Bu manzumeler hikmet adıyla anılmaktadır.

• Dörtlüklerle yazılan hikmetler genellikle 7’li ve 12’li hece ölçüsüyle


oluĢturulmuĢtur.

• Hikmetlerde atasözlerinin kullanımı dikkat çekicidir.


• Eserde Hz. Peygamber’in hayatı ve mucizeleri, dünyadan Ģikâyet, kıyamet gününün
yakınlığı, derviĢliğin faziletleri gibi dinî konular iĢlenmiĢtir.

• Metinden alınan bölümde de Hak yolunda ilerleyen kiĢinin nefsani arzulardan


uzaklaĢması dile getirilmiĢtir.

• Eser, tasavvufu yaymak amacıyla yazıldığı için lirizm yönü zayıf, öğretici yanı ağır
basan, sanat kaygısı taĢımayan manzumelerden oluĢmaktadır.
SIRA BİZDE Mİ HOCAM?
• KaĢgarlı Mahmut

• Edip Ahmet Yükneki

• Hoca Ahmet Yesevi

Yukarıdaki yazarların biyografilerini araĢtırınız.


ĠSLAMĠYET ETKĠSĠNDE GELĠġEN
TÜRK EDEBĠYATI

2) HALK EDEBĠYATI

A. Anonim Halk Edebiyatı


B. Dini-Tasavvufi Halk Edebiyatı
C. AĢık Edebiyatı
Türklerin önemli bir bölümünün Ġslam dinini kabul etmesinin
ardından 10-12. yy arasında Türkistan’da ilk temsilcileri yetiĢen ve
kısa sürede Ġslamiyet’i kabul eden Türkler arasında yayılıp
Türkiye’deki etkinliklerini 20. yy baĢlarına kadar sürdüren tekkeler
çevresinde meydana getirilen dinî-tasavvufi karakterli ürünler Türk
kültürü ve edebiyatında önemli bir yere sabittir.

Dini Edebiyat, Tasavvufî Edebiyat, Tekke


Edebiyatı, Mistik Edebiyat, Tekke ve Tasavvuf
Edebiyatı vb. gibi adlar da verilmektedir.
TASAVVUF

• (Arapça: ‫تصوف‬tasavvuf), kelime anlamıyla "sufi olma, sufiye yolunu izleme"


demektir.

• Tanrının niteliğini ve evrenin oluĢumunu varlık birliği anlayıĢıyla açıklayan dinî ve


felsefî akım olarak tasavvuf terimini açıklayabiliriz.

• Tasavvuf ehline mutasavvıf ya da sufi denir.

• Tasavvuf edebiyatı ise tasavvufla uğraĢan kiĢilerin ortaya koyduğu ürünleri


kapsayan edebiyat türüdür.

• Halk edebiyatının "tasavvufi halk edebiyatı" türü 12. yüzyılda Ahmed Yesevi ile
baĢladı. Konusu Allah'a ulaĢmanın yolları, ahlak ve nefsin terbiyesidir. Anadolu’nun
bu alandaki ilk ve en ünlü Ģairi Yunus Emre’dir.
• Dinî -Tasavvufî Türk edebiyatında asıl olan sanat yapmak değil, dinî-
tasavvufi düĢünceyi yaymaktır.

• Mecazi aĢk ile hakiki aĢk arasında kuvvetli bağlar kuran, ortak
mazmunların bulunduğu bir Ģiir çizgisinde geliĢimini sürdüren
tasavvuf edebiyatında tekke Ģairlerinin çoğu tarikatlarda yetiĢmiĢ Ģeyh
ve derviĢlerdir.

• Dili ÂĢık edebiyatı'na göre ağır, Divan edebiyatına göre sadedir.

• Ġlahi, nefes, nutuk, devriye, Ģathiye, deme gibi nazım Ģekilleri


kullanılmıĢtır.
• Tekke Ģiiri anlam yönüyle olduğu gibi Ģekil ve tür
bakımından da zengindir. Örneğin en yaygın konulardan
biri olan içkili eğlenceler konu edinirken
meyhaneler tekkeyi, Ģarap ve mey ilâhî aĢkı,
meyhaneci tarikat Ģeyhini, mahbûb ve mâĢuk Allah'ı
simgeliyordu.

• Tekke edebiyatı, kitleleri birleĢtiren bir edebiyat ve kültür


köprüsü vazifesini üstleniyordu. Ancak Tekke edebiyatı bu
konuları tarikatlara bağlanan halk topluluklarının
anlayabileceği dilde konu edinmiĢtir.
DĠNÎ-TASAVVUFÎ HALK EDEBĠYATININ
ASLÎ TEMALARI

• Allah‟ın Birliği
• Peygamberler
• Din ve Tasavvuf Büyükleri
• Dinî Ġnanç
• Vahdet-i Vücud Felsefesi
• Tasavvufî AĢk
• Ġnsan-ı Kâmil
• Dünyanın Faniliği
• Nefis ve Nefis Terbiyesi
• Ferdî ve Toplum Ahlâkı
• Dini-Tasavvufi Halk edebiyatının kendine özgü bir
nazım Ģekli yoktur. Bu Ģiir geleneğinde Divan Ģiirinden
ve Halk Ģiirinin Anonim ile AĢık kollarından alınan
bazı nazım Ģekilleri kullanılmıĢtır.

• Bu yönüyle Dini-Tasavvufi Halk Ģairleri hem klasik


edebiyatın hem de halk edebiyatının nazım Ģekillerini
kullanabilme özelliğine sahiptir.
1. TEVHĠD 5. NEFES
2. MÜNACAT 6. DEVRĠYE
3. NA’T 7. ġATHĠYE
4. ĠLAHĠ 8. NUTUK
Allah’ın varlığı ve birliği üzerine
yazılmıĢ Ģiirlere denir.
Allah’a yalvarıp yakarmak için
yazılan eserlere denir.
Hz. Muhammed’i övmek için
yazılan eserlere denir.
YUNUS EMRE
• Ġlahiler; mutasavvıf Ģairler tarafından dinî konularda, Allah’ı övmek
ve Allah’a yalvarmak amacıyla oluĢturulan, kendine özgü bir ezgiyle
söylenen Ģiirlerdir. Bu yönüyle divan edebiyatındaki tevhitlere ve
münacatlara benzer.

• Ġlahiler, hem hece ölçüsüyle hem de aruz ölçüsüyle oluĢturulur.

• Aruzla yazılanlar gazel Ģeklinde karĢımıza çıkmaktadır.

• Heceyle yazılanlar ise dörtlükler hâlinde kurulmuĢ ve koĢma gibi


kafiyelenmiĢtir.

• Farklı sanatçılar tarafından ilahiler yazılmıĢ olsa da ilahi denilince


akla ilk gelen isim Yunus Emre’dir. Bugün bile pek çok ilahisi dinî
törenlerde ezgili söylenmektedir.
Ġlahiler tarikat tekkelerine göre farklı isimler alır:

Mevlevi tekkelerinde: Âyin

Alevî-BektaĢi tekkelerinde: Nefes, Deme, DeyiĢ

GülĢeni tekkelerinde: Tapuğ

Halveti tekkelerinde: Durak

Mevlevî ve BektaĢi tekkelerinde: Cumhur


YUNUS EMRE (1240?-1320)

• XIII. yüzyılın ikinci yarısı ile XIV. yüzyılın baĢlarında yaĢayan Yunus Emre, Türk
edebiyatının önemli Ģairlerindendir.

• Doğumu, ölümü, doğum yeri gibi bilgiler kesin olarak belli değildir. Ancak
eserlerinden hareketle bu konuyla ilgili bazı bilgilere ulaĢılmaktadır.

• ġiirleri üzerinde yapılan araĢtırmalar medrese öğrenimi gördüğünü, felsefe ve tefsir


gibi dinî ilimlerde bilgili olduğunu göstermektedir.

• Sanatçının hecenin yanında aruz ölçüsünü de kullanması, onun divan Ģiirine de


yakın olduğunun göstergesidir.

• Yunus Emre, mutasavvıf birisidir. MürĢidi Tapduk Emre’dir. 40 yıl ona hizmet etti.
• ġiirlerinin konusunu din ve tasavvuftan alan sanatçı, bütün mutasavvıfların
tasavvufla ilgili benimsediği ortak duygu ve düĢünceleri özgün bir dille anlattı.

• ġiirlerinde olabildiğince sade, samimî bir dil kullandı. Bunun yanı sıra yaĢadığı
dönemin Türkçesinde var olan ve halk tarafından kolaylıkla anlaĢılabilen Arapça,
Farsça kelimelere de eserlerinde yer verdi.

• Bu durum, Yunus Emre’nin tasavvuf düĢüncesini kolaylıkla anlatmasını ve ününün


geniĢ bir coğrafyaya yayılmasını kolaylaĢtırdı.

• ġiirleri, çok kolay gibi görünüp aksine anlam derinliği ve anlam yoğunluğu içeren
(sehl-i mümteni) tarzdadır.

• Ayrıca Ġslami unsurlarla yerel unsurları Ģiirlerinde birleĢtirme konusunda oldukça


baĢarılıdır.

• Ölümünden sonra pek çok Ģair ve yazarı etkileyen sanatçının Risaletü’n-Nushiyye


(Nasihatler Kitabı) ve Divan olmak üzere iki önemli eseri vardır.
KAYGUSUZ ABDAL 14.YY
• Nefesler; BektaĢi Ģairlerince yazılan, BektaĢi törenlerinde saz
eĢliğinde ve makamla okunması gelenek hâlini alan tasavvufi içerikli
Ģiirlerdir.

• Nefes olarak adlandırılmalarının nedeni içsel duyguların konu


edilmesidir.

• Nefeslerde genellikle samimi, akıcı bir dil kullanılır. Ancak genel


anlamıyla tasavvufi eserler alegorik (sembolik) bir anlatıma sahiptir.

• Kafiye düzeni daha çok, koĢmaya benzeyen nefesler; 7’li, 8’li veya
11’li hece ölçüsüyle söylenir. Ancak aruz ölçüsüyle yazılanları da
vardır.

• Nefeslerde dörtlük sayısı 3-7 arasında değiĢmektedir. Okuduğunuz Ģiir


7’li hece ölçüsü ile düzenlenmiĢtir.
KAYGUSUZ ABDAL (1341?-1444)
• Asıl adı Alaaddin Gaybî’dir.

• Varlıklı bir aileye mensup olan Gaybî, iyi bir eğitim görmüĢtür.

• Zamanının bütün ilimlerini, tasavvufu, dinî konuları ve Farsçayı bilen


birisidir.

• Tekkede yetiĢtiği için didaktik içerikli eserlerinde açık ve sade bir dil
kullanmıĢtır.

• Bazı Ģiirlerinde Yunus Emre’nin etkisi açıkça görülen Kaygusuz’un hece ile
yazdığı Ģiirlerinin yanı sıra gazel tarzında yazdığı Ģiirleri de bulunmaktadır.

• Kaygusuz Abdal, son zamanlarına kadar Anadolu’daki BektaĢiliğin ileri


gelenlerinden birisi olmuĢtur.

• Divan, Gülistan, Gevhernâme, Budalanâme, Vücudnâme, Saraynâme


sanatçının tanınmıĢ eserlerinden bazılarıdır.
YaradılıĢın baĢlangıcı ve sonu,
varlığın nereden gelip nereye gittiği
ve bu ikisi arasındaki safhaların
tasavvuf açısından izahını anlatan
eserlerdir.
Yunus Emre'den bir devriye örneği

Ey kardeşler ey yaranlar sorun bana kanda idim


Divanlar dinler isen diyivirem ezelî vatanda idim

Evvel dilimdeki budur Tanrı bir rasûl Hak'dürür


Anı böyle bilmez iken bir acep gümanda idim

Kaalû belâ dinilmeden tertip düzen eylenmeden


Hak'tan ayru değil idim ol ulu divanda idim

Eyyub ile derde esir inledim ben çektim ceza


Belkıs ile hem taht üzre mühr-i Süleyman'da idim

Yunus ile balık beni çekti demeye yuttu beni


Zekerriyya ile kaçtım Nuh ile tufanda idim

ismail'e çaldım bıçak bıçak bana kâr etmedi


Hak beni azad eyledi koç ile kurbanda idim
Yusuf ile bir kuyuda yatdım bile çektim ceza
Yakub ile çok ağladım bulunca efganda idim

İsa ile Musa ile sürdüm çıktım Tür dağına


İbrahim ile Mekke'ye bünyad bırakanda idim

Mi'raç gicesi Ahmed'in döndürdüm arşda na'linin


Üveys ile öründüm taç Mansur'la urganda idim

Ali ile saldım kılıç Ömer ile adi eyledim


On sekiz yıl Kaf dağında Hamza'yla meydanda idim

Yunus senin âşık canın ezelî âşıklar ile


0l Allah'ın dergâhında cevlân-ü seyranda idim
Dini-Tasavvufi Halk Ģiirnde bazı tasavvufi
remiz ve rumuzlar ile Hakk’a ulaĢmanın
yollarını anlatan, tasavvufi konuların daha
kolay anlaĢılmasını sağlamaya çalıĢan ve
Allah ile tekellüfsüz, Ģakalı bir edayla
konuĢur gibi oluĢturulan eserlere deniz.
Yeri göğü ins ü cinni yarattın Cibril‟e perde altından söylerdin
Sen ey mimar baĢı eyvancı mısın Ġnub Beytullah‟a kendin dinlerdin
Ayı burcu günü çarhı var ettin Bu ateĢi cehennemi neylerdin
Ey mekan sahibi rahĢancı mısın Hamamın mı vardır külhancı mısın

Denizleri yarattın sen kapaksız Hafaya çekilüb safaya durdun


Suları yürüttün elsiz ayaksız Aklı ermezlerin aklını urdun
Yerleri temelsiz göğü direksiz Kıldan ince köprü yaptın da kurdun
Durdurursun acep iskancı mısın Akar suyun mu var bostancı mısın

Kullanırsın kanatsızca rüzgarı Bu kıĢlara bedel bu yazı yaptın


Kürekle mi yaptın sen bu dağları Evvel bahara karĢı güzü yaptın
Ne yapıp da öldürürsün sağları Mizanı iki göz terazi yaptın
Can verub can alırsın sen cancı mısın Bakkal mısın yoksa dükkancı mısın

Sekiz cennet yaptın sen Adem içün Kazanlarda katranların kaynarmıĢ


Adın büyük bağıĢla anın suçun Yer altında balıkların oynarmıĢ
Adem‟i çıkardın cennetten niçün On bu dünya kadar ejderhan varmıĢ
Buğday nene lazım harmancı mısın ġerbet mi satarsın yılancı mısın

Bir iken bin ettin kendi adını Esirci misin koydun cehenneme
Görmedim senin gibi iĢ üstadını ArabHoca mısın okur yazarsın kitab
YaĢardirsin kurudursun odunu Aslın katib midir görürsün hisab
Sen bahçevan mısın ormancı mısın Ġhtisabın mı var yoksa hancı mısın (…) /AZMÎ
Tarikata yeni girmiĢ müritlere,
tarikatın adap ve erkânını anlatan
Ģiirlere denir.
Evvel tevhid sürerler mürĢid dilinden
EriĢir canına fazlı Hüdânın Gel imdi sen dahi Ģeyhin haline
Kurtulursun emmarenin elinden KarıĢasın evliyanın yoluna
EriĢir canına fazlı Hüdânın Dalasın sen âb-ı hayat gölüne
EriĢir cânına fazlı Hüdânın.
Ġkincide verir "lafzatu'llâh"ı
Anda keĢfederler sıfatu'llâh'ı MUHYİDDÎN-İ ARABÎ
Hasenat yeter der eder günâhı
EriĢir canına fazlı Hüdânın

Üçüncü "ya Hû" ismini oku


Garib bülbül gibi durmayıp Ģakı
Kendi vücudunda bulagör
Hakkı EriĢir cânına fazlı Hüdânın

Dördüncü esmâya nâil olasın


"Ene'l-Hak" sırrına vâkıf bulasın
Dahi ölmezden sen, evvel ölesin
EriĢir cânına fazlı Hüdânın
A. ANADOLU DIġINDAKĠ TEMSĠLCĠLERĠ

B. ANADOLU’DAKĠ TEMSĠLCĠLERĠ
1. AHMET YESEVÎ
2. HAKĠM SÜLEYMAN ATA
3. ġAH ĠSMAĠL
Dinî-Tasavvufî Halk edebiyatımızın kurucusudur.

Divan-ı Hikmet de bu anlayıĢın ilk ürünüdür.

Pir-i Türkistan olarak bilinir.

Divan-ı Hikmet
Fakr-nâme adlı 2 eseri vardır.
Ahmet Yesevî‟nin öğrencilerindendir.

Bakırgan Kitabı

Ahîr Zaman Kitabı

Bibi Meryem Kitabı


Hem devlet adamı hem de Ģairdir.

Anadolu‟daki ġii-Alevî kesimi üzerinde etkili Ģiirleriyle


tanınmıĢtır.

Divan
Dehnâme
Nasihatnâme
13. 14. 15. 16. 17. 18. 19.
YY YY YY YY YY YY YY

YUNUS HACI
ĠBRAHĠM
EMRE 13.YY BAYRAM GÜLġENĠ
VELĠ
ABDAL BĠTLĠSLĠ
MÜġTAK
HACI MUSA BABA
BEKTAġÎ
VELÎ EġREFOĞLU AZĠZ
MAHMUD
RUMÎ HÜDAÎ
MEVLANA
CELALEDDĠN
NĠYAZÎ-Ġ ERZURUMLU
ĠBRAHĠM
RUMÎ MISRÎ HAKKI

SÜLEYMAN PĠR SULTAN


ÇELEBĠ ABDAL
SULTAN
VELED
KAYGUSUZ ADĠLE
ABDAL SULTAN

DEDE ÖMER
AHMED KUL HĠMMET
RUġENÎ
FAKĠH
YUNUS EMRE
HACI BEKTAġÎ VELÎ
MEVLANA CELALEDDĠN RUMÎ
SULTAN VELED
AHMED FAKĠH
YUNUS EMRE (1240?-1320)

• XIII. yüzyılın ikinci yarısı ile XIV. yüzyılın baĢlarında yaĢayan Yunus Emre, Türk
edebiyatının önemli Ģairlerindendir.

• Doğumu, ölümü, doğum yeri gibi bilgiler kesin olarak belli değildir. Ancak
eserlerinden hareketle bu konuyla ilgili bazı bilgilere ulaĢılmaktadır.

• ġiirleri üzerinde yapılan araĢtırmalar medrese öğrenimi gördüğünü, felsefe ve tefsir


gibi dinî ilimlerde bilgili olduğunu göstermektedir.

• Sanatçının hecenin yanında aruz ölçüsünü de kullanması, onun divan Ģiirine de


yakın olduğunun göstergesidir.

• Yunus Emre, mutasavvıf birisidir. MürĢidi Tapduk Emre’dir. 40 yıl ona hizmet etti.
HACI BEKTAġÎ VELÎ

• Pîr ve Hünkâr unvanlarıyla anılan Hacı BektaĢî Velî, Anadolu’da “Rum Abdallarının
Piri, Diyar-ı Rum’un Büyük Velisi” kabul edilir.

• BektaĢilik tarikatının kurucusudur.

• Yeniçeriler manevi olarak Hacı BektaĢ’ı pir olarak kabul etmiĢlerdir.

• Güvercin donunda Türkistan’dan Anadolu’ya gelmiĢtir.

• Makalat adlı Arapça eseriyle tanınır.


MEVLANA CELALEDDĠN RUMÎ
• 1207’de Belh’te dünyaya gelen Mevlana, mutasavvıf Bahaeddin Veled’in oğludur.

• Babasından ve devrin büyük alimlerinden ders alan Mevlana, 1244’te Konya’ya


gelen ġems-i Tebrizi ile tanıĢtıktan sonra tasavvufa meyletmiĢtir.

• Eserlerini Arapça ve Farsça kaleme almıĢtır.

• Ölüm gününü Allah’a kavuĢma günü olarak gördüğünden o güne “ġeb-i Arûs” adı
verilmektedir.

• Eserlerinde didaktik tarzda tasavvuf öğretilerine yer vermiĢtir.

• 1273 yılında ölmüĢtür.

• Mesnevî-i Manevi, Divan-ı Kebir, Fihi Ma Fih, Mecalis-i Seb’a, Mektubat adlı
eserleri vardır.
SULTAN VELED

• 1226 yılında Lârende’de (Karaman) doğmuĢtur.

• Mevlana’nın oğludur.

• Mevlevilik tarikatını kurmuĢtur.

• Eserlerini Farsça yazmakla birlikte Türkçe Ģiirleri de bulunmaktadır.

• Ahmed Fakih ile Anadolu Türkçesinin öncüsü olmuĢ ve ilk eserleri vermiĢtir.

• Divan, Ġbtidaname, Rebabname, Ġntihaname, Ma’arif adlı eserleri vardır.


AHMED FAKĠH

• Sultan Hoca ve Mevlâna Ahmed isimleriyle anılan Fakih’in hayatı boyunca elimizde
pek fazla bilgi yoktur.

• Çarhname: Kaside Ģeklinde oluĢturulmuĢtur.

• Kitabu Evsaf-ı Mesacidi’Ģ-ġerife hac yolculuğuyla ilgili eseridir.


13. 14. 15. 16. 17. 18. 19.
YY YY YY YY YY YY YY

YUNUS HACI
ĠBRAHĠM
EMRE 13.YY BAYRAM GÜLġENĠ
VELĠ
ABDAL BĠTLĠSLĠ
MÜġTAK
HACI MUSA BABA
BEKTAġÎ
VELÎ EġREFOĞLU AZĠZ
MAHMUD
RUMÎ HÜDAÎ
MEVLANA
CELALEDDĠN
NĠYAZÎ-Ġ ERZURUMLU
ĠBRAHĠM
RUMÎ MISRÎ HAKKI

SÜLEYMAN PĠR SULTAN


ÇELEBĠ ABDAL
SULTAN
VELED
KAYGUSUZ ADĠLE
ABDAL SULTAN

DEDE ÖMER
AHMED KUL HĠMMET
RUġENÎ
FAKĠH
ABDAL MUSA
KAYGUSUZ ABDAL
ABDAL MUSA

• Horasan’dan gelip Antalya’nın Elmalı ilçesinin Tekke köyünde dergâhını kurmuĢtur.

• Kaygusuz Abdal’ın hocasıdır.

• Nasihatname adlı bir eseri vardır.


KAYGUSUZ ABDAL

• Asıl adı Alaaddin Gaybî olan Kaygusuz, Teke ili Alaiye Sancağı beyinin oğludur.

• Tasavvuf edebiyatının Yunus Emre’den sonra en önemli temsilcilerinden biridir.

• ġiirlerinde hem hece hem de aruzu kullanmıĢtır.

• Hocası Abdal Musa’ya Ģiirlerinde çokça yer vermiĢtir.

• ġathiye türünün en güzel örneklerini vermiĢtir.

• Manzum ve mensur olarak eserlerini oluĢturmuĢtur.

• Manzum Eserleri: Divan, Gülistan, Gevhername, Minbername


• Mensur Eserleri: Budalaname, Kitab-ı Miglate, Vücudname, Risale-i Kaygusuz
Abdal
13. 14. 15. 16. 17. 18. 19.
YY YY YY YY YY YY YY

YUNUS HACI
ĠBRAHĠM
EMRE 13.YY BAYRAM GÜLġENĠ
VELĠ
ABDAL BĠTLĠSLĠ
MÜġTAK
HACI MUSA BABA
BEKTAġÎ
VELÎ EġREFOĞLU AZĠZ
MAHMUD
RUMÎ HÜDAÎ
MEVLANA
CELALEDDĠN
NĠYAZÎ-Ġ ERZURUMLU
ĠBRAHĠM
RUMÎ MISRÎ HAKKI

SÜLEYMAN PĠR SULTAN


ÇELEBĠ ABDAL
SULTAN
VELED
KAYGUSUZ ADĠLE
ABDAL SULTAN

DEDE ÖMER
AHMED KUL HĠMMET
RUġENÎ
FAKĠH
HACI BAYRAM VELĠ
EġREFOĞLU RUMĠ
SÜLEYMAN ÇELEBĠ
DEDE ÖMER RUġENĠ
HACI BAYRAM VELÎ

• Asıl adı Numan’dır. Ankara yakınlarındaki Solfasol (Zülkad) köyünden Koyunlucalı


Ahmed’in oğludur.

• Ġyi bir tahsil görmüĢ, ilim yolunda müderrisliğe kadar yükselmiĢtir.

• Bayramiye tarikatını kurmuĢtur.

• Müstakil yazılı bir eseri yoktur.


EġREFOĞLU RUMÎ

• Asıl adı Abdullah’tır. 1353’te Ġznik’te doğmuĢtur.

• Hece ve aruz vezniyle lirik ve didaktik Ģiirler yazmıĢtır.

• ġiirlerinde Yunus Emre tesiri görülür.

• EĢrefiyye tarikatını kurmuĢtur.

• Divan

• Müzekki’n-Nüfus adlı eserleri vardır.


SÜLEYMAN ÇELEBĠ

• 15. asrın mevlit yazarlarındandır.

• Vesiletü’n-Necât adlı eseri vardır.


DEDE ÖMER RUġENÎ

• Türk edebiyatında tuyuğcu Ģairlerden sayılmaktadır.

• Divan

• Çobanname

• Kalemname

• Miskinname

• Neyname adlı eserleri vardır.


13. 14. 15. 16. 17. 18. 19.
YY YY YY YY YY YY YY

YUNUS HACI
ĠBRAHĠM
EMRE 13.YY BAYRAM GÜLġENĠ
VELĠ
ABDAL BĠTLĠSLĠ
MÜġTAK
HACI MUSA BABA
BEKTAġÎ
VELÎ EġREFOĞLU AZĠZ
MAHMUD
RUMÎ HÜDAÎ
MEVLANA
CELALEDDĠN
NĠYAZÎ-Ġ ERZURUMLU
ĠBRAHĠM
RUMÎ MISRÎ HAKKI

SÜLEYMAN PĠR SULTAN


ÇELEBĠ ABDAL
SULTAN
VELED
KAYGUSUZ ADĠLE
ABDAL SULTAN

DEDE ÖMER
AHMED KUL HĠMMET
RUġENÎ
FAKĠH
ĠBRAHĠM GÜLġENĠ
AZĠZ MAHMUD HÜDAYĠ
PĠR SULTAN ABDAL
KUL HĠMMET
ĠBRAHĠM GÜLġENĠ

• Türkçe, Farsça, Arapça divanları vardır.

• Kenzü’l-Cevahir adlı eseriyle tanınmıĢtır.


AZĠZ MAHMUD HÜDAYĠ

• Hem hece hem de aruz veznini kullanmıĢtır.

• Ġbnü’l-Arabî’nin sistemleĢtirdiği “Vahdet-i Vücud anlayıĢına bağlı bir mutasavvıftır.

• Eserlerinin bir kısmı Arapça bir kısmı da Türkçedir.

• Divan-ı Ġlahiyyat adlı eseriyle tanınmıĢtır.


PĠR SULTAN ABDAL

• Asıl adı Haydar’dır. Sivas’ın Yıldızeli ilçesine bağlı Banaz köyünde doğmuĢ,
Sivas’ta ölmüĢtür.

• Onda din dıĢı Ģiirler de görülür. Toplumun sosyal konularına eğilerek onları
acımasızca eleĢtirmiĢtir.

• Pervasız ve yapmacıksız bir üslubu vardır. Ġsyancı ve tenkitçi bir ruha sahiptir.

• Nefes türünün en güzel örneklerini vermiĢtir.

• Sivas valisi Hızır PaĢa tarafından önce hapse atılmıĢ sonra da asılmıĢtır.

• Yedi Ulu Ozan’dan biridir.


KUL HĠMMET

• Nefesler, düvaznameler, destanlar, ağıtlar söylemiĢtir.

• Hem hece hem de aruz veznini söylemiĢtir.

• Yedi Ulu Ozan’dan biridir.


ġah Hatayi (Ġsmail), Fuzuli, Seyyid Nesimi, Yemini, Virani, Pir
Sultan Abdal, Kul Himmet Alevi-BektaĢi geleneğinin yedi ulu
ozanlarıdır.
13. 14. 15. 16. 17. 18. 19.
YY YY YY YY YY YY YY

YUNUS HACI
ĠBRAHĠM
EMRE 13.YY BAYRAM GÜLġENĠ
VELĠ
ABDAL BĠTLĠSLĠ
MÜġTAK
HACI MUSA BABA
BEKTAġÎ
VELÎ EġREFOĞLU AZĠZ
MAHMUD
RUMÎ HÜDAÎ
MEVLANA
CELALEDDĠN
NĠYAZÎ-Ġ ERZURUMLU
ĠBRAHĠM
RUMÎ MISRÎ HAKKI

SÜLEYMAN PĠR SULTAN


ÇELEBĠ ABDAL
SULTAN
VELED
KAYGUSUZ ADĠLE
ABDAL SULTAN

DEDE ÖMER
AHMED KUL HĠMMET
RUġENÎ
FAKĠH
NĠYAZĠ-Ġ MISRÎ
NĠYAZĠ-Ġ MISRÎ

• Halvetiye tarikatının Mısriyye kolunu kurmuĢtur.

• Hece ile yazdığı Ģiirlerinde Yunus Emre’nin; aruzla yazdığı Ģiirlerinde Nesimi ve
Fuzuli etkileri görülür.

• Divan-ı Ġlahiyat adlı eseriyle tanınmıĢtır.


13. 14. 15. 16. 17. 18. 19.
YY YY YY YY YY YY YY

YUNUS HACI
ĠBRAHĠM
EMRE 13.YY BAYRAM GÜLġENĠ
VELĠ
ABDAL BĠTLĠSLĠ
MÜġTAK
HACI MUSA BABA
BEKTAġÎ
VELÎ EġREFOĞLU AZĠZ
MAHMUD
RUMÎ HÜDAÎ
MEVLANA
CELALEDDĠN
NĠYAZÎ-Ġ ERZURUMLU
ĠBRAHĠM
RUMÎ MISRÎ HAKKI

SÜLEYMAN PĠR SULTAN


ÇELEBĠ ABDAL
SULTAN
VELED
KAYGUSUZ ADĠLE
ABDAL SULTAN

DEDE ÖMER
AHMED KUL HĠMMET
RUġENÎ
FAKĠH
ERZURUMLU ĠBRAHĠM HAKKI
ERZURUMLU ĠBRAHĠM HAKKI

• Erzurum’un Hasankale ilçesinde doğmuĢtur.

• Divan

• Marifetname adlı eserleri vardır.


13. 14. 15. 16. 17. 18. 19.
YY YY YY YY YY YY YY

YUNUS HACI
ĠBRAHĠM
EMRE 13.YY BAYRAM GÜLġENĠ
VELĠ
ABDAL BĠTLĠSLĠ
MÜġTAK
HACI MUSA BABA
BEKTAġÎ
VELÎ EġREFOĞLU AZĠZ
MAHMUD
RUMÎ HÜDAÎ
MEVLANA
CELALEDDĠN
NĠYAZÎ-Ġ ERZURUMLU
ĠBRAHĠM
RUMÎ MISRÎ HAKKI

SÜLEYMAN PĠR SULTAN


ÇELEBĠ ABDAL
SULTAN
VELED
KAYGUSUZ ADĠLE
ABDAL SULTAN

DEDE ÖMER
AHMED KUL HĠMMET
RUġENÎ
FAKĠH
BĠTLĠSLĠ MÜġTAK BABA
ADĠLE SULTAN
BĠTLĠSLĠ MÜġTAK BABA

• Hacı Bayram Veli’nin kabri baĢında söylediği bir gazelle Ankara’nın baĢkent
olacağını bildiği rivayet edilir.

• Divan
ADĠLE SULTAN

• II. Mahmut’un kızıdır.

• Hem hece hem de aruzla yazmıĢtır.

• Osmanlı hanedanı içinden yetiĢen ve müretteb bir Divan’ı olan tek kadın Ģairdir.
Anonim halk edebiyatı; meydana getireni ve
söyleyeni belli olmayan, halkın ortak malı olan
edebî ürünlerin oluĢturduğu bir edebiyattır. Bu
ürünler baĢta, tek bir kiĢinin malı iken zamanla
topluma mal olup anonim bir özellik kazanır.
• Anonim halk edebiyatı ürünlerinin en belirgin özelliği ürünlerin sözlü
olmasıdır. Bu özelliği nedeniyle ürünler dilden dile aktarılırken birtakım
değiĢikliklere uğrar ve yayıldığı bölgenin dil özelliklerini alır.

• Anonim halk edebiyatı, taĢıdığı özellikler yönüyle Ġslamiyet’in Kabulünden


Önceki Türk Edebiyatı’nın, Ġslam kültüründeki yansıması olarak kabul
edilebilir.

• Anonim halk edebiyatı kapsamına giren ürünlerin bir kısmı nazım


(mâni, türkü, ninni), bir kısmı nesir (masal, efsane vb.), bir kısmı da
nazım-nesir (halk hikâyeleri) karıĢık Ģekilde karĢımıza çıkmaktadır.
Bu ürünler, halk arasında yayılmıĢ; yabancı etkilerden uzak kalmıĢtır.

• Sözlü geleneğin bir ürünü olan mânilerde yalın bir dil kullanılmıĢtır.

• Manzum ürünlerde hece ölçüsü ve dörtlük nazım birimi esastır.

• Anonim halk edebiyatı çerçevesinde verilen ürünler; Anadolu


insanının hayat felsefesini, yaĢantısını, bireysel duygulanmalarını vb.
dile getirmesi yönüyle önemli birer kaynaktır.
1. MANĠ
2. TÜRKÜ
Mâniler, halk Ģirindeki en kısa nazım biçimidir.

Mani tipi uyak: aaba

Genellikle 7’li hece ölçüsüyle söylenip dört dizeden oluĢur ve aaxa Ģeklinde kafiyelenir.

Mânilerde ilk iki dize kafiyeli söyleyiĢ için oluĢturulan doldurma dizelerdir. Bu dizeler,
konudan bağımsız gibi düĢünülse de konuyla iliĢkili olarak da yorumlanabilir.

Mânilerde üçüncü dizenin serbest olması, mâni söyleyene kolaylık sağlar. Asıl anlatılmak
istenen temel duygu ve düĢünce genellikle son iki dizede ortaya çıkar.

Mânilerin konusu genellikle aĢk olmakla birlikte doğa, ayrılık, özlem, gurbet gibi değiĢik
konularda da mâni söylendiği görülür.

Mâni söylemek halk arasında âdeta bir gelenek hâlini almıĢtır.


Mâniler dize sayıları, birinci
dizedeki hece sayısının eksik
olması ve kafiyelerinin
cinaslı olmasına göre çeĢitli
isimler alır:
• Bu durumda tek dörtlükten
DÜZ MANĠ oluĢan, aaxa Ģeklinde kafiyelenen
ve 7’li hece ölçüsüyle söylenenler

KESĠK MÂNĠ
YA DA • Birinci dizesindeki hece sayısı
7’den az olanlar ve cinaslı
CĠNASLI kafiyeyle kurulanlar;
MÂNĠ

YEDEKLĠ
• Dize sayısı dörtten fazla olan
MÂNĠ YA DA mâniler de adlarını alır.
ARTIK MÂNĠ
DÜZ MANĠ
Gülüm kurutmam seni a 7‟li hece ölçüsü
Suda çürütmem seni a Tek dörtlük
Senelerce görmesem b
Yine unutmam seni a
KESĠK/CĠNASLI MANĠ
yazılıĢları aynı anlamları farklı
(sesteĢ)
Kuleden Birinci dize 7 heceden az
Ses geliyor kuleden kule ve kul eden arasında cinas
KaĢ o göz değil mi? Kuleden: mimari yapıdan
Beni sana kul eden kul eden: kulluk etmek

Böyle bağlar Birinci dize 7 heceden az


Yar baĢın böyle bağlar bağla-r ve bağ+lar
cinas
Gül açmaz bülbül ötmez
Yıkılsın böyle bağlar
ARTIK/YEDEKLĠ MANĠ
Dağdan kestim kereste a Dizeler 7’li hece ölçüsü
KuĢ besledim kafeste a
Yârin hasta dediler x
YetiĢtim son nefeste a
Son bir seslendi bana x Dize sayısı 4’ten fazla
Hayat buldum o seste a
Belirli bir ezgiyle söylenen türkülerin söyleyeni genellikle belli değildir.

Bunun yanı sıra aĢkın, gurbetin, ayrılığın, savaĢlardaki kahramanlıkların da


türkülerde konu edildiği görülür. Kısacası halkta heyecan uyandıran her olaya
türkü yakıldığı söylenebilir.

Türküler, yapıları bakımından iki bölümden oluĢur:

Ġlk bölüm, bent adı verilen ve türkünün asıl sözlerinin yer aldığı bölümdür.

Ġkinci bölüm ise her bendin sonunda tekrar eden nakarat bölümüdür. Bu bölüm,
bağlama ya da kavuĢtak adıyla da anılır.

Bentlerdeki ve kavuĢtaklardaki dize sayısı değiĢiklik gösterebilir.

Türkülerde hece ölçüsünün her kalıbını görmek mümkündür.


• Türküler; ezgilerine, konularına ve yapılarına göre çeĢitli
baĢlıklar altında toplanabilir:

• Ezgilerine göre bozlak, hoyrat, kayabaĢı, oyun havaları gibi isimlerle


anılırken konularına göre aĢk türküleri, doğa türküleri, çocuk
türküleri, kahramanlık türküleri, askerlik türküleri gibi isimlerle anılır.

• Türküler yapılarına göre gruplandırılırken türkülerin bent ve


kavuĢtaklarının kümeleniĢi göz önünde bulundurulur ve bu yönüyle
çok değiĢik Ģekillerde karĢımıza çıkar.
Yârim Ġstanbul’u mesken mi tuttun
Gördün güzelleri beni unuttun BENT
Sılaya dönmeye yemin mi ettin

Gayrı dayanacak özüm kalmadı


Mektuba yazacak sözüm kalmadı NAKARAT

Yârim sen gideli yedi yıl oldu


Diktiğin fidanlar meyveye durdu
Seninle gidenler sılaya döndü

Gayrı dayanacak özüm kalmadı


Mektuba yazacak sözüm kalmadı

Ağamın geydiği ketenden gömlek


Yok imiĢ dünyada öksüze gülmek
Gurbet ellerinde kimsesiz ölmek

Gayrı dayanacak özüm kalmadı


Mektuba yazacak sözüm kalmadı
ÂĢık edebiyatı, halk edebiyatının bir kolu olup Türklerin
Ġslam medeniyetinin etkisine girmesinden sonra âĢık adı
verilen saz Ģairlerince oluĢturulmuĢtur. Ġslamiyet’in
Kabulünden Önceki Sözlü Edebiyat Dönemi’nin bir devamı
niteliğindedir. Durum böyle olmakla birlikte âĢık
edebiyatının tam anlamıyla XVI. yüzyılda Ģekillendiği
söylenebilir.
• ÂĢıklar, halk edebiyatına ait nazım biçimlerini ve bu
edebiyatla özdeĢleĢmiĢ hece ölçüsünü kullanmıĢlardır.

• Dil sade, halkın kullandığı günlük konuĢma dilidir.

• ÂĢık, Ģiirlerini saz eĢliğinde ve doğaçlama bir Ģekilde


söyler.

• Bunun yanı sıra özellikle XVI. yüzyıldan sonra divan


edebiyatı nazım biçimlerini ve aruz ölçüsünü kullanan
âĢıklar da vardır.

• Diğer yüzyıllarda da âĢık edebiyatı varlığını zenginleĢerek


günümüze kadar devam ettirmiĢ, günümüzde ise bu terim
yerine daha genel bir ifadeyle halk edebiyatı terimi
kullanılmaya baĢlanmıĢtır.
• ÂĢıklık geleneğinde usta-çırak iliĢkisi önemlidir.

• Usta âĢık, saza ve söze yeteneği olan birini çırak edinir ve ona adım
adım âĢıklığı öğretir.

• Mahlas edinme âĢıklıktaki ikinci adımdır. ÂĢıklık yolunda ilerleyen


kiĢinin kendini yansıtan bir mahlas seçmesi geleneğin belirlediği bir
durumdur.

• KiĢinin “âĢık” olabilmesi için saz çalması da gereklidir.

• Geleneğe göre kiĢinin âĢık olduğunun en önemli göstergesi bade içme


veya rüya görmedir. Bu durumla âĢıklıkta çok sık karĢılaĢılır.

• ÂĢıkların bazıları, rüyalarında Hızır aleyhisselamı, bir piri vb. kiĢileri


görüp uyanınca saz çalıp Ģiir söylediklerini ifade ederler. Bazıları da
yine rüyalarında pir elinden bade içip pirin gösterdiği sevgilinin
yüzüne âĢık olduklarını ve böylece âĢıklık makamına ulaĢtıklarını
söylerler.
1. KOġMA
2. SEMAĠ
3. VARSAĞI
4. DESTAN
KoĢmalar 11’li hece ölçüsü ile dörtlükler hâlinde söylenmektedir.

Dörtlük sayısı 3-5 arasında değiĢmektedir.

Kafiye düzeni abab - cccb - dddb … Ģeklindedir. Bazen ilk dörtlüğün kafiye
düzeni değiĢir ve aaab/abcb Ģeklinde de olabilir.

Halk edebiyatının bir özelliği olarak sade, halkın her kesiminden insanın
anlayabileceği yalınlıkta bir dil kullanılmıĢtır.

KoĢmalarda genellikle lirik konular iĢlenmektedir.

Tüm bu özelliklere bakıldığında koĢma nazım biçiminin, Ġslamiyet’in


Kabulünden Önceki Dönem’de yer alan koĢuklara benzediği söylenebilir.

KoĢmalar lirik söyleyiĢi yönüyle divan Ģiirindeki gazellere benzetilebilir.


Bir sabah uğradım göl kenarına 1. 11’li hece ölçüsü
Sunam beni gördü yüzmeye durdu 2. Dörtlük sayısı 3 (3-5)
Çalındı çırpındı çıktı kenara 3. Konusu lirik: aĢk, özlem
Ela gözlerini süzmeye durdu 4. abab çapraz uyak
5. yazarı bellidir.

Ġstedim kendimi ben göle atam


Elimi uzatıp yavruyu tutam
Bir hayal eyleyip sarılıp yatam
Vefasız gönlümü üzmeye durdu

Emrah Ģahin almıĢ bugün yalçını


Yel estikçe döker bele saçını
Arz-ı hâl eyledim visal bacını
Ġnci diĢlerini dizmeye durdu

Bu metnin koĢma olduğunu nasıl belirleriz?


• 1. 11‟li hece ölçüsü
• 2. 2 dörtlükten fazladır.
• 3. Yazarı bellidir.
• 4. abab/cccb/dddb
• 5. Konusu
DÜZ KOġMA • 2-5 dörtlükten oluĢan koĢma türüdür.

MUSAMMAT KOġMA • Ġç kafiyesi olan koĢma türüdür.

DEDĠM DEDĠ’LĠ • KarĢılıklı konuĢma Ģeklinde olan koĢma türüdür.


KOġMA
• KoĢma dörtlüklerindeki son dizelerin tekrarlanması ile oluĢan
KOġMA ġARKI koĢma türüdür.

TECNĠS KOġMA • Bütün kafiyelerinde cinaslı uyak olan koĢma türüdür.

• KoĢmanın 2. dizesinden sonra araya mani ve mani ölçüsünde bir


YEDEKLĠ KOġMA Ģiir eklenmesiyle oluĢan koĢma türüdür.

• Ġlk dörtlüğün 2. ve 4. diğer dörtlüklerin 4. dizesinden sonra ziyade


AYAKLI KOġMA adı verilen kısa dizelerin eklenmesiyle oluĢan koĢma türüdür.

• Dize ve dörtlük sonlarındaki kelimelerin kendisinden sonraki dize


ZĠNCĠRBENT KOġMA veya dörtlüğün baĢında yer almasıyla oluĢur.
DÜZ KOġMA
Bir sabah uğradım göl kenarına
Sunam beni gördü yüzmeye durdu
Çalındı çırpındı çıktı kenara
Ela gözlerini süzmeye durdu

Ġstedim kendimi ben göle atam


Elimi uzatıp yavruyu tutam
Bir hayal eyleyip sarılıp yatam
Vefasız gönlümü üzmeye durdu

Emrah Ģahin almıĢ bugün yalçını


Yel estikçe döker bele saçını
Arz-ı hâl eyledim visal bacını
Ġnci diĢlerini dizmeye durdu
MUSAMMAT KOġMA
Ġç kafiye: musammat
dize sonundaki kafiyeye ek olarak
dize içinde de kafiye bulunmasıdır.
Ey cemâli parlak kadi toparlak a toparlak
Lebleri bal kaymak sükker misin sen b sükker misin sen
Boynuma lâle tak hele bir yol bak a bak
Bu kadar yalvarmak ister misin sen b ister misin sen
t.k.
Lebler kırmızı la’l kaĢları hilâl
Gözler âhû misâl bulunmaz emsâl
Bilmem bu ne hayâl bilmem bu ne hâl
Bu ne parlak cemâl ülker misin sen
Mir’âtî hem-vâre yanıktır yâre
Yüreğimde yâre oldu bin pâre
Gönül baĢka yere düĢmez ne çâre
Bir baĢka nigâre benzer misin sen
DEDĠM DEDĠ’LĠ KOġMA

“Uykudan uyanmıĢ Ģahin bakıĢlım


Dedim sarhoĢ musun dedi yok yok
Ak elleri elvan elvan kınalı
Dedim bayram mıdır söyledi yok yok
KOġMA ġARKI
“Salınarak yürü ceylan kuzusu
Kaçma maral kaçma avcı değilim
Seni sevmek imiĢ baĢım yazısı
Kaçma maral kaçma avcı değilim

Kâtîbî kulunum yazı yazarım


Altın kalem ile tarih yazarım
Kâkülün teline inci dizerim
Kaçma maral kaçma avcı değilim”
TECNĠS KOġMA: CĠNASLI
KOġMA
“Ben âĢıkım el göğüste yüz yerde YÜZÜMÜZ
Gel efendim del sînemi yüz yerde YÜZ- ‘derisiniçıkarmak’
Yaralarım göz göz oldu yüz yerde yüz ‘sayı’
Demem yârim ne yaradır o yara”

“Mecnun’un hayale daldığı gibi


Baksaydım yüzünün bir ay ağına
Yunus’un deryada kaldığı gibi
Takıldım zülfünün bir ayağına”
AYAKLI KOġMA
“Ey benim can içre canım
ġuh nevcivanım olma bî-vefâ
Rahmeyle bana
Ben sana kurbanım gel kes gerdanım
Dök yerlere kanım tek ol aĢina
Olma bî-vefâ”
ZĠNCĠRBEND/ZĠNCĠRLEME
KOġMA
“Figan eylemesin yok yere bülbül
Bülbül bilir elbet gül kıymetini
Kıymetini kendi ne bilsin gönül
Gönül veren bilir dîl kıymetini”

“O ki yaratıldık turâb-ı Tûr’dan


Perverdigar Hak subham biliriz
Turabım aslını yarattın nurdan
Nurdan evvel mekânı biliriz

Mekânda var iken nice seher


Anı ziyaret kıldı ne murg-ı meher
Günde yetmiĢ kere eyledi teher
Ekl ettiği rızk u nânı biliriz.”
1. GÜZELLEME
2. KOÇAKLAMA
3. TAġLAMA
4. AĞIT
GÜZELLEME
Sevgili, güzellik, doğa gibi bireysel temaları iĢleyen koĢmalardır.
Bu türde üstat Karac’oğlan kabul edilir.

“Dinleyin ağalar medhin edeyim


Elma yanaklımın kara kaĢlımın
O gül yüzlerine kurban olayım
Dal gerdanlım sırma saçlımın (Ruhsati)”

“Ġnce boyunlu kalem kulaklı


Terazi tabanlı uğru yelekli
Bir geyik simalı hatun bilekli
Kalkana benziyor döĢü kır atın (Köroğlu)”
KOÇAKLAMA
Yiğitlik, kahramanlık konularını iĢleyen koĢmalardır.
Koçaklama türünde Köroğlu ve Dadaloğlu üstat
kabul edilir.
“Ġki koçak bir araya gelende
Görelim ne iĢler meydan içinde
Kesilir kelleler boĢalır kanlar
Yeğin olur leĢker meydan içinde (Köroğlu)”

“Benden selam olsun Bolu beyine


Çıkıp Ģu dağlara yaslanmalıdır
Ok gıcırtısından kalkan sesinden
Dağlar sada verip seslenmelidir (Köroğlu)”
TAġLAMA
Ġnsanların ya da toplumların aksayan yönlerini konu edinen
koĢmalardır.
TaĢlama türünde Seyranî, Bayburtlu Zihni, Ruhsati üstat kabul
edilir.

“Telli sazdır bunun adı


Ne hoca dinler ne kadı
Bu çalan anlar kendi
ġeytan bunun neresinde

Venedik’ten gelir teli


Ardıç ağacından kolu
Be Allah’ın sersem kulu
ġeytan bunun neresinde (AĢık Dertlî)”
AĞIT
Ölen bir kiĢinin ardından duyulan üzüntüyü, acıyı dile getiren
koĢma türüdür.
“Mızıka çalındı düğün mü sandın
Al beyaz bayrağı gelin mi sandın
Yemen’e gideni gelir mi sandın
Dön gel dayanamiram
Uyku gaflet basmıĢ dayanamiram
Ağam öldüğüne inanmiram”
2. SEMAĠ

• 8‟li hece ölçüsü ve dörtlükler hâlinde söylenen veya


aruzla yazılan; daha çok sevgi, doğa, güzellik
konularını iĢleyen ve özel bir ezgisi olan âĢık edebiyatı
nazım biçimidir.
• Hem heceyle hem de aruzla yazılır.
“Ġncecikten bir kar yağar 8’li hece ölçüsü
Tozar Elif Elif diye
Deli gönül abdal olmuĢ
Gezer Elif Elif diye”
3. VARSAĞI

• 8’li hece ölçüsüyle, dörtlükler hâlinde (3-5 dörtlük) ve


kendine özgü bir ezgiyle söylenen varsağılarda “bre, hey,
behey” gibi mertçe söyleyiĢler dikkat çeker.
“Bre ağalar bre beğler
Ölmeden bir dem sürelim
Gözümüze kara toprak
Dolmadan bir dem sürelim

Aman hey Allah’ım aman


Ne zaman bilir ne zman
Üstümüze çayır çemen
Bitmeden bir dem sürelim”
4. DESTAN

• Genellikle 11’li hece ölçüsüyle, dörtlükler hâlinde


(Dörtlüklerde sayı sınırlaması yoktur.) oluĢturulur ve
destanlarda savaĢ, yangın, sel, deprem gibi toplumu
etkileyen olayların yanında ünlü kiĢilerin maceraları da ele
alınır.
1. DĠVAN
2. SELĠS
3. SEMAĠ
4. SATRANÇ
5. KALENDERĠ
6. VEZN-Ġ AHER
16. YY 17. YY 18. YY 19. YY 20. YY

BAYBURLU ÂġIK MURAT


ÂġIK ÖMER ZĠHNĠ
ÇOBANOĞLU
ÇILDIRLI
ÂġIK ġENLĠK
ERÇĠġLĠ EMRAH
ġEREF
TAġLIOVA
DADALOĞLU
ÂġIK
KÖROĞLU GEVHERÎ LEVNÎ DERTLĠ VEYSEL
ġATIROĞLU
ERZURUMLU
EMRAH ÂġIK
KARAC‟OĞLAN OSMAN
FEYMANÎ
SEYRANĠ
KAYIKÇI KUL NEġET
MUSTAFA SEMMANĠ ERTAġ
1. KÖROĞLU
KÖROĞLU
• ġiirlerini heceyle yazmıĢtır.

• ġiirlerinde Divan Ģiiri etkisi yoktur.

• Koçaklama türüyle ön plana çıkmıĢtır.

• Çamlıbel, Kır At, Ayvaz, Demircioğlu, Seyis Yusuf, Bolu Beyi


kavramları Köroğlu Destanı’nda geçer.
16. YY 17. YY 18. YY 19. YY 20. YY

BAYBURLU ÂġIK MURAT


ÂġIK ÖMER ZĠHNĠ
ÇOBANOĞLU
ÇILDIRLI
ÂġIK ġENLĠK
ERÇĠġLĠ EMRAH
ġEREF
TAġLIOVA
DADALOĞLU
ÂġIK
KÖROĞLU GEVHERÎ LEVNÎ DERTLĠ VEYSEL
ġATIROĞLU
ERZURUMLU
EMRAH ÂġIK
KARAC‟OĞLAN OSMAN
FEYMANÎ
SEYRANĠ
KAYIKÇI KUL NEġET
MUSTAFA SÜMMANĠ ERTAġ
1. ÂġIK ÖMER
2. ERÇĠġLĠ EMRAH
3. GEVHERÎ
4. KARAC’OĞLAN
5. KAYIKÇI KUL MUSTAFA
ÂġIK ÖMER
• Kırım Türkleri ÂĢık Ömer’in heykellerini dikmiĢ, öğrenim gördüğünü
düĢündükleri medreseyi koruma altına almıĢlardır.

• Hem hece hem de aruz kullanan Ģairlerdendir.

• 2000’den fazla Ģiiri bulunan Ģair, ÂĢık Ģiirinde en fazla Ģiir yazan ve
söyleyen âĢıklardandır.

• ÂĢık edebiyatında ilk Ģairname ona aittir.

• Divan
• Hayvan Destanı
• ġairname adlı eserleri vardır.
ERÇĠġLĠ EMRAH
• ġiirlerini sade bir dille ve sadece hece ölçüsüyle yazmıĢtır.

• Divan Ģiiri etkisi onda yoktur.

• ErçiĢli Emrah ve Selvihan Hikâyesi onun hayatı etrafında oluĢan bir


halk hikâyesidir.
GEVHERÎ
• Medrese eğitimi görmüĢ, Ģiirlerini hem hece hem de aruz vezniyle
yazmıĢtır.

• Musikî ile meĢgul olması musiki makamlarından Gevherî makamını


ortaya çıkarmıĢtır.

• Divan
KARAC’OĞLAN
• Karacaoğlan’ın doğum, ölüm ve yaĢadığı dönem hakkında kaynaklarda
kesin bilgi olmamakla birlikte onun XVII. yüzyıl saz Ģairlerinden biri
olduğu söylenebilir.

• Karacaoğlan elinde sazı diyar diyar gezdi, uzun süre bir yerde kalmadı. Bu
durum Ģiirlerine de yansıdı.

• ġiirlerinde; gezdiği yerleri, mensubu olduğu Türkmen aĢiretinin yaĢantısını,


gelenek ve göreneklerini, aĢk ve ahlak anlayıĢını, dil özelliklerini
ayrıntısıyla görmek mümkündür.

• Divan Ģiirinden etkilenmemiĢ ve sadece hece ölçüsüyle eserlerini


oluĢturmuĢtur.

• Varsağı, Güzelleme, Semaileriyle ünlüdür.


KAYIKÇI KUL MUSTAFA
• Divan Ģiirinden hiç etkilenmemiĢ ve Ģiirlerini hece ölçüsüyle
oluĢturmuĢtur.

• ġiirlerinde tarihi olaylara yer vermiĢtir.

• Yiğitçe bir üslubu vardır.

• Genç Osman Destanı adlı koçaklamasıyla ünlüdür.


16. YY 17. YY 18. YY 19. YY 20. YY

BAYBURLU ÂġIK MURAT


ÂġIK ÖMER ZĠHNĠ
ÇOBANOĞLU
ÇILDIRLI
ÂġIK ġENLĠK
ERÇĠġLĠ EMRAH
ġEREF
TAġLIOVA
DADALOĞLU
ÂġIK
KÖROĞLU GEVHERÎ LEVNÎ DERTLĠ VEYSEL
ġATIROĞLU
ERZURUMLU
EMRAH ÂġIK
KARAC‟OĞLAN OSMAN
FEYMANÎ
SEYRANĠ
KAYIKÇI KUL NEġET
MUSTAFA SÜMMANĠ ERTAġ
1. LEVNÎ
LEVNÎ
• ÂĢıklığının yanında minyatür ustalığı, ressamlık, nakkaĢlık ve
hattatlığı ile ünlüdür.

• Lale Devri sanatçısıdır.

• Hem hece hem de aruz kullanmıĢtır.

• Atalar Sözü Destanı adlı eseri önemlidir.


16. YY 17. YY 18. YY 19. YY 20. YY

BAYBURLU ÂġIK MURAT


ÂġIK ÖMER ZĠHNĠ
ÇOBANOĞLU
ÇILDIRLI
ÂġIK ġENLĠK
ERÇĠġLĠ EMRAH
ġEREF
TAġLIOVA
DADALOĞLU
ÂġIK
KÖROĞLU GEVHERÎ LEVNÎ DERTLĠ VEYSEL
ġATIROĞLU
ERZURUMLU
EMRAH ÂġIK
KARAC‟OĞLAN OSMAN
FEYMANÎ
SEYRANĠ
KAYIKÇI KUL NEġET
MUSTAFA SÜMMANĠ ERTAġ
1. LEVNÎ
BAYBURTLU ZĠHNĠ
• ġiirlerini hem hece hem de aruz vezniyle oluĢturmuĢtur.

• TaĢlamalarıyla ünlüdür.

• SergüzeĢtname
• Divan-ı Zihni
• Kitab-ı Hikâye-i Garibe adlı eserleri vardır.
ÇILDIRLI ÂġIK ġENLĠK
• Kendi adıyla ÂĢık kolu vardır.

• 93 Koçaklaması ile ünlüdür.


DADALOĞLU
• AvĢar Türklerindendir.

• ġiirlerinde konar-göçer Türkmen yaĢam tarzının izleri görülür.

• ġiirlerinin tamamı hece vezniyledir.

• Koçaklamalarıyla ünlüdür.

“Hakkımızda devlet vermiş fermanı


Ferman padişahınsa dağlar bizimdir.”
DERTLÎ
• Asıl adı Ġbrahim olan âĢık, Bolu ile Gerede arasında ReĢadiye
ilçesinin ġahnalar köyünde doğmuĢtur.

• ġiirlerinde hem hece hem de aruz ölçüsünü kullanmıĢtır.

• TaĢlamalarıyla ünlüdür.

• Kendi adında bir ÂĢık kolu vardır.

• “Fes ve Saz” üzerine söylediği Ģiirlerle ünlenmiĢtir.

• Divan
ERZURUMLU EMRAH
• Tokat’ın Niksar ilçesinde vefat etmiĢtir.

• Kendi adına bir ÂĢık kolu vardır.

• Medrese eğitimi görmüĢ, Ģiirlerinde tasavvufi unsurlar da


bulunmaktadır.

• Dedim-Dedi’li koĢma ve semaileriyle ünlüdür.

• Divan
SEYRANÎ
• Kayseri’nin Everek (Develi) ilçesinde doğmuĢtur.

• ġiirlerinde hem hece hem de aruz veznini kullanmıĢtır.

• ġiirlerinde atasözü ve deyileri ustalıkla kullanmıĢtır. Edebî sanatlar,


özellikle de cinas Seyranî’nin Ģiirlerinde önemli bir yer tutmaktadır.

• TaĢlamalarıyla ünlüdür.

• YaĢname
• Divan
RUHSATÎ
• Sivas’ın Kangal ilçesinin DeliktaĢ köyünde doğmuĢtur.

• ġiirlerinde hem hece hem de aruz veznini kullanmıĢtır.

• TaĢlama ve tenkitleriyle ünlüdür.


SÜMMANÎ
• Erzurum’un Narman ilçesinde doğmuĢtur.

• ġiirlerinde hem hece hem de aruz veznini kullanmıĢtır.

• Kendi adında bir ÂĢık kolu vardır.


16. YY 17. YY 18. YY 19. YY 20. YY

BAYBURLU ÂġIK MURAT


ÂġIK ÖMER ZĠHNĠ
ÇOBANOĞLU
ÇILDIRLI
ÂġIK ġENLĠK
ERÇĠġLĠ EMRAH
ġEREF
TAġLIOVA
DADALOĞLU
ÂġIK
KÖROĞLU GEVHERÎ LEVNÎ DERTLĠ VEYSEL
ġATIROĞLU
ERZURUMLU
EMRAH ÂġIK
KARAC‟OĞLAN OSMAN
FEYMANÎ
SEYRANĠ
KAYIKÇI KUL NEġET
MUSTAFA SÜMMANĠ ERTAġ
1. ÂġIK MURAT ÇOBANOĞLU
2. ġEREF TAġLIOVA
3. ÂġIK VEYSEL ġATIROĞLU
4. ÂġIK OSMAN FEYMANÎ
5. NEġET ERTAġ
ÂġIK MURAT ÇOBANOĞLU
• 1940 yılında Kars’ta doğmuĢ, Ankara’da vefat etmiĢtir.

• 1966’da baĢlayarak 2004’e kadar ara vermeden Konya’da düzenlenen


Türkiye ÂĢıklar Bayramı’na katılmıĢ ve atıĢma, en güzel memleket
türküsü, muamma, taĢlama, Ģiir, hikâye türkü, leb değmez dallarından
birincilikleri vardır.
ġEREF TAġLIOVA
• Ardahan’ın Çıldır ilçesinde doğmuĢ, Ankara’da vefat etmiĢtir.

• UNESCO’nun 1988’de hazırladığı Dünya Sanat Dizisi’nde


Türkiye’deki ÂĢıklık geleneğini temsil etme görevi ona verilmiĢtir.

• UNESCO tarafından “YaĢayan Ġnsan Hazinesi” seçildi.

• Gönül Bahçesi
ÂġIK VEYSEL
• Sivas’ın ġarkıĢla ilçesinin Sivrialan köyünde doğmuĢtur.

• Yedi yaĢında bir gözünü çiçek hastalığından, bir süre sonra da diğer
gözünü ahırda bir kaza neticesinde kaybetmiĢtir.

• Ahmet Kutsi Tecer, onu tanıtmıĢtır.

• DeyiĢler
• Sazımdan Sesler
• Dostlar Beni Hatırlasın
ÂġIK FEYMANÎ
• Asıl adı Osman TaĢkaya olan âĢık, Osmaniye’nin Kadirli ilçesinde
doğmuĢtur.

• Sağlığında adına Ģenlikler yapılan ilk âĢık olma özelliğine sahiptir.


NEġET ERTAġ
• KırĢehir’în Çiçekdağı ilçesinde doğmuĢtur.

• Daha çok “bozlak” olarak adlandırılan uzun havanın üstadı olarak


bilinir.

• UNESCO tarafından “Abdallık Geleneği” dalında 2010 yılında


“YaĢayan Ġnsan Hazinesi” olarak tescil edilmiĢtir.

• “Bozkırın Tezenesi, Türkü Baba, Son Abdal, Bağlama Virtözü, Son


ġaman, Kutb-ı Abdalan” olarak da bilinir.
Divan edebiyatı, XIII. yüzyılda Hoca Dehhani
ile baĢlayıp XIX. yüzyıla kadar varlığını devam
ettirmiĢtir.
• Saray edebiyatı, klasik edebiyat, yüksek zümre edebiyatı gibi değiĢik
adlarla anılan bu edebiyat için en yaygın kullanılan isim divan
edebiyatıdır.

• Bu adlandırmada Ģairlerin, eserlerini “divan” adı verilen bir kitapta


toplamaları etkili olmuĢtur.

• Arap ve Fars edebiyatlarının etkisiyle oluĢan bu Ģiir geleneğinin kendine


özgü birtakım kuralları vardır.

• Geleneğin belirlediği bu kurallar içerisinde Arapça-Farsça kelime ve


tamlamaların sıkça kullanılması; ağır, sanatlı, süslü söyleyiĢlere yer
verilmesi; mazmun adı verilen kalıplaĢmıĢ sözlerin bulunması; soyut
konuların daha çok iĢlenmesi; bütün güzelliği yerine parça güzelliğinin esas
alınması vb. sayılabilir.

• ġiirlerde yer alan beyitler, aruz ölçüsü, mazmunlar, sanatlı söyleyiĢler,


Arapça-Farsça tamlamalar metnin divan edebiyatına ait olduğunun
göstergeleridir.

• Bütün divan Ģairleri, geleneğin belirlediği bu kurallara uymuĢlar, ortak söz


varlığının dıĢına çıkmamıĢlardır.
• Divan edebiyatının vazgeçilmez temalarından biri olan aĢk,
basit bir duygudan hastalık derecesine varan alıĢkanlık ve
tutkulara kadar çeĢitli boyutlarda iĢlenmiĢtir.

• ġair, bunu divan Ģiiri geleneğindeki âĢık-maĢuk (sevgili)


motifinden yararlanarak anlatmıĢtır.

• Divan Ģiirinde âĢık; aĢk hastalığına yakalanmıĢ, dermanı


olmayan derde düĢmüĢ, sevgiliden yüz bulamamıĢ, onun
kapısında rezil rüsva olmuĢ biri olarak canlandırılır. Ancak
divan Ģiiri zihniyetine göre bu durum, âĢık için utanılacak bir
Ģey değil aksine onu yücelten bir durumdur
• DĠVAN EDEBĠYATININ GENEL ÖZELLĠKLERĠ
• Nazım birimi genellikle beyittir ve cümle beyitte tamamlanır. Beyit,
cümleye egemendir.
• Nazım ölçüsü “aruz”dur.
• Dili Arapça, Farsça, Türkçe karıĢımı olan Osmanlıca’dır.
• ġiirlerde tam ve zengin uyak kullanılmıĢtır.
• ġiirlerin konuyu içeren baĢlıkları olmadığı için nazım biçimlerine
göre adlandırılmıĢlardır.
• KliĢe bir edebiyattır. Duygu ve düĢünceler değiĢmez sözlerle
(Mazmun) anlatılır.
• Anlatılan Ģey değil, anlatıĢ biçimi ön plandadır.
• Soyut bir edebiyattır. Ġnsan ve doğa gerçekte olduğundan farklı ele
alınmıĢtır.
• Aydın zümrenin edebiyatıdır. Medrese kültürü hakimdir. Genellikle
saraya ve çevresine seslenir.
• Sanatlara bolca yer verilmiĢ, sanat yapmak amaç durumuna gelmiĢtir.
• Soyut bir edebiyattır. Ġnsan ve doğa gerçekte olduğundan farklı ele
alınmıĢtır.

• Aydın zümrenin edebiyatıdır. Medrese kültürü hakimdir. Genellikle


saraya ve çevresine seslenir.

• Sanatlara bolca yer verilmiĢ, sanat yapmak amaç durumuna gelmiĢtir.

• Ulusal bir edebiyat olmayıp dinin etkisiyle ĢekillenmiĢtir. Arap ve Ġran


edebiyatının etkisi çok fazladır.

• ġiirde daha çok aĢk, sevgili, içki, din ve kadercilik gibi konular
iĢlenmiĢtir.
• Nazım ön planda tutulmuĢ, nesre pek az yer verilmiĢtir.

• Nesir alanında tezkireler (edebiyat tarihi görevini gören biyografik


eser), münĢeatlar (mektuplar), tarihler, dini metinler ve
nasihatnamelere de rastlanmaktadır. Bunlarda da sanat yapma amacı
ön plandadır.

• 13.yüzyılda geliĢmeye baĢlamıĢ 16. ve 17. yüzyıllarda en olgun


dönemini yaĢamıĢ, 19.yüzyılın sonlarına kadar sürmüĢtür.

• Nesir alanında tezkireler (edebiyat tarihi görevini gören biyografik


eser), münĢeatlar (mektuplar), tarihler, dini metinler ve
nasihatnamelere de rastlanmaktadır. Bunlarda da sanat yapma amacı
ön plandadır.
A. BEYĠTLERLE OLUġAN NAZIM ġEKĠLLERĠ
B. DÖRT MISRALI NAZIM ġEKĠLLERĠ
C. BENDLERDEN OLUġAN NAZIM
ġEKĠLLERĠ
D. TERKĠB-Ġ BEND, TERCĠ-Ġ BEND
1. GAZEL
2. KASĠDE
3. MESNEVĠ
4. KIT‟A
5. MÜSTEZAT
1. GAZEL
• Divan Ģairlerinin en çok kullandığı nazım biçimi olan gazel, metinde
de görüldüğü üzere beyitlerle kurulup kafiye düzeni aa-ba-ca-da…
Ģeklindedir.

• Gazellerde beyit sayısı 5-15 arasında değiĢmektedir.

• ilk beytine matla,


• son beytine makta,
• matladan hemen sonraki beyte hüsn-i matla, maktadan bir önceki
beyte ise hüsn-i makta adı verilmektedir.

• Hüsn-i matla ve hüsn-i makta beyitlerinin, matla ve makta


beyitlerinden güzel olması Ģartı aranmaktadır.
• ġairin mahlasının bulunduğu beyte mahlas beyit ya da
mahlas-hâne adı verilmekte ve mahlas genellikle gazelin
son beytinde yer almaktadır.

• Gazelin en güzel beyti beytül-gazel ya da Ģâh-beyit olarak


adlandırılmakta ve gazelin herhangi bir yerinde
bulunmaktadır.

• Beyitler arasında anlam birliği bulunan gazeller yek-âhenk


gazel diye adlandırılırken anlam birliğinden baĢka bütün
beyitleri aynı güçte, değerde ve güzellikte olan gazeller için
yek-âvâz ifadesi kullanılmaktadır.
2. KASĠDE
• Kaside, divan edebiyatında sıklıkla kullanılan bir nazım biçimidir.
Arap edebiyatından Ġran edebiyatına oradan da Türk edebiyatına
geçmiĢtir.

• Kasideler, din veya devlet büyüklerini övmek amacıyla yazılır. Bazen


de kasidelerde yergi söz konusudur.

• Kaside denilince akla gelen ilk isim Nef’î’dir.

• Beyitler aa-ba-ca-da … Ģeklinde kafiyelenmekte ve beyit sayısı 33-


99 arasında değiĢmektedir.
• Bütün divan Ģiiri nazım biçimlerinde olduğu gibi ölçü, aruz ölçüsüdür.

• Gazeldeki gibi ilk beyit matla, son beyit makta adını alır.

• Kasidenin en güzel beytine beytü’l-kasid, Ģairin mahlasının


bulunduğu beyte ise tâç-beyit adı verilmektedir.

• Kasidelerde Ģair, doğrudan övgüye baĢlamaz.


KASĠDE’NĠN BÖLÜMLERĠ

1. NESĠB ya da TEġBĠB

2. GĠRĠZGAH

3. METHĠYE

4. TEGAZZÜL

5. FAHRĠYE

6. TAÇ BEYĠT

7. DUA
• Önce sanat gücünü göstermek, hayal gücünün zenginliğini
ortaya çıkarmak için bir giriĢ yapar. Bu bölüm nesib ya da
teĢbib adıyla anılmaktadır. ġair; burada bir Ģehrin,
mevsimin, atın, gecenin tasvirini yapar.

• Nesibden sonra övgüye geçeceğini haber veren, bir beyitten


oluĢan girizgâh bölümü gelir.

• Kasidenin yazılma nedeni olan övgünün yer aldığı bölüm


methiye adını alır.

• Methiyenin hemen ardından daha lirik bir bölüm olan


tegazzül bölümü gelir ki Ģair burada bir gazel söyler. Ancak
bu bölüm her kasidede olmayabilir.
• Bir sonraki bölüm olan fahriyede, övülen kiĢiye yapılan
övgünün bir o kadarını Ģair kendisi için yapar. Bu iki
bölümde dil oldukça ağırdır.

• Sonrasında Ģairin mahlasının yer aldığı tâç-beyit bulunur.

• Son bölüm ise duâ bölümü olarak adlandırılır. ġair burada


övdüğü kiĢinin uzun ömürlü olması, bahtının açık olması
gibi iyi dileklerde bulunarak ona dua eder.
• Kasidelerin adlandırılmalarında değiĢik yöntemler
uygulanmaktadır:

1. Bunlardan birincisi nesibde iĢlenen konuya göre yapılan


adlandırmadır. Mesela kasidenin nesib bölümünde kıĢ anlatılıyorsa
kaside Ģitâiyye, bahar anlatılıyorsa bahâriyye gibi isimlerle anılır.

2. Ġkinci adlandırma redife göre yapılır. Mesela kasidede redif olarak


su kelimesi kullanılmıĢsa su kasidesi, güneĢ kelimesi kullanılmıĢsa
güneĢ kasidesi adını alır.
• Kasideler iĢledikleri konuya göre çeĢitli isimlerle de anılmaktadır.
Bu türler arasında:

• 1. Allah’ın birliğini anlatanlara tevhid,

• 2. Allah’a yalvarıp yakarmayı konu edinenlere münacaat,

• 3. Peygamber Efendimiz’in övgüsünün yer aldığı kaside türüne naat


(Fuzuli’nin Su kasidesi bir naat örneğidir.),

• 4. bir kimsenin aksayan yönlerini yermek amacıyla yazılanlara


hicviye,

• 5. bir kiĢinin övüldüğü kaside türüne methiye,

• 6. Ģairin kendini övdüğü kasidelere de fahriye adı verilir.


3. MESNEVÎ
• Kelime anlamı “ikili, ikiĢer ikiĢer”dir.

• Ġran edebiyatından alınmıĢtır. Ġran edebiyatında Firdevsî’nin


ġehname’si ünlüdür.

• Klâsik halk hikâyeleri, destanî konular, aĢk hikâyeleri, savaĢlar, dinî


ve felsefî konuları iĢlenir.

• Konu ne olursa olsun olaylar masal havası içinde anlatılır.

• Konularına göre sınıflandırılırlar: aĢk, din ve tasavvuf, ahlâk ve


öğreticilik, savaĢ ve kahramanlık, Ģehir ve güzelleri, mizah.
• Divan edebiyatının en uzun nazım Ģeklidir (beyit sayısı sınırsızdır).
20-25 bine kadar çıkabilir.

• Mesnevi de bölümlerden oluĢur: Önsöz, tevhit, münacat, naat,


miraciye, 4 halife için övgü, eserin sunulduğu kiĢiye övgü, yazıĢ
sebebi, asıl konu, sonsöz.

• Mesnevide her beyit kendi içinde kafiyelidir: aa bb cc dd ee …

• Divan Ģiirinde beĢ mesneviden oluĢan eserler grubuna (bugünkü


anlamıyla setine) “hamse” denir.
4. KIT’A

• Kıt‟alar, xa-xa Ģeklinde kafiyelenen iki beyitlik bir nazım


biçimidir.

• Matla beyti yoktur.

• Tarih düĢürmede daha çok kullanılan nazım Ģeklidir.


5. MÜSTEZAT

• Müstezad gazel beyitlerinin her bir dizesine bir kısa dize


eklenerek aruzun özel bir kalıbıyla yazılır.

• Kısa dizelere ziyade

• Uzun dizelere azade adı verilir.

• …………………………….
• ………..
• ……………………………
• ………...
1. TUYUĞ
2. RUBAĠ
1. TUYUĞ

• Aruzun sadece “fâ‟ilâtün/fâ‟ilâtün/fâ‟ilün” kalıbıyla yazılan ve


aaxa Ģeklinde kafiyelenen tuyuğlar, Divan edebiyatında tek
dörtlükten oluĢan nazım biçimidir.

• Edebiyatımızda en çok tuyuğ yazmıĢ Ģair Kadı Burhanettin‟dir.

• Bu biçim yalnızca Türk edebiyatına özgüdür.


2. RUBAÎ
• Tek dörtlükten oluĢur ve aaxa Ģeklinde kafiyelenir.

• Türk edebiyatına Ġran edebiyatından geçmiĢtir.

• Tasavvufi, felsefi vb. konularda yazılır.

• Bu nazım biçimi, adeta Ömer Hayyam’la özdeĢleĢmiĢtir.


1. MURABBA
2. ġARKI
3. MUSAMMATLAR
a. Terbî
b. Muhammes
c. Tardiye
d. Tahmis
e. TaĢtir
1. MURABBA

• Dörder dizeli bentlerden oluĢan murabbalarda kafiye düzeni aaaa-


bbba-ccca … Ģeklinde olup bent sayısı 3-7 arasında değiĢmektedir ve
konu sınırlaması yoktur.
2. ġARKI
• Türklerin, divan edebiyatına kazandırdığı iki nazım biçiminden biri
olan Ģarkı (diğeri tuyuğ), bestelenmek amacıyla kaleme alınır.

• Genellikle dörder dizeli bentlerle kurulur ancak beĢ ya da altı dizeli


bentlerden oluĢan Ģarkılar da vardır.

• Her bendin üçüncü dizesi miyan, her bendin sonunda tekrarlanan dize
ise nakarat olarak adlandırılır. Miyan, Ģarkının en dokunaklı ve en
anlamlı dizesidir.
• Genellikle aĢk, sevgili, eğlence, ayrılık gibi konuların iĢlendiği
Ģarkılarda bent sayısı 2-5 arasında değiĢmektedir.

• Ġlk bendin kafiye düzeni değiĢiklik göstermekle birlikte kafiye düzeni


aaaa-bbba-ccca, abab-cccb-çççb veya aAaA-bbbA-cccA’dır (A:
Nakaratları ifade eder.).

• Türk edebiyatında Ģarkı adıyla yazılan ilk manzumeler, XVII. yüzyılın


sonlarında görülmektedir.

• Divan edebiyatının en güzel Ģarkı örnekleri Nedim’in kaleminden


çıkmıĢtır. Nedim’den sonra ġeyh Gâlip, Enderunlu Fâzıl,
Enderunlu Vâsıf gibi sanatçılar da bu nazım biçiminin geliĢip
yaygınlaĢmasında önemli rol oynamıĢlardır.
3. MUSAMMATLAR:
A. TERBÎ (DÖRTLEME)

• Bir gazelin beyitlerinin üstüne baĢka bir Ģair tarafından aynı ölçü ve
uyakla ikiĢer dize eklenerek yapılır.

• Çift mahlas vardır.

• Eklenen dizeye zamime denir.


3. MUSAMMATLAR:
B. MUHAMMES (5 DĠZELĠ)

• Her bendi 5 dizeden oluĢur.

• Uyak düzeni aaaaa/bbbba/cccca


3. MUSAMMATLAR:
C. TARDĠYE

• Muhammes’in özel biçimidir.

• Aruzun Mefûlü/Mefâilün/Feûlün kalıbıyla yazılır.

• ġeyh Galib, tardiyeye özel bir değer vermiĢtir.


3. MUSAMMATLAR:
D. TAHMĠS (5’LEME)

• Bir gazelin beyitlerinin üstüne baĢka bir Ģair tarafından aynı ölçü ve
uyakla üçer dize eklenerek yapılır.

• Çift mahlas vardır.

• Eklenen dizeye zamime denir.


3. MUSAMMATLAR:
D. TAġTĠR

• Bir gazelin beyitlerinin ortasına baĢka bir Ģair tarafından aynı ölçü ve
uyakla üçer dize eklenerek yapılır.

• Çift mahlas vardır.

• Eklenen dizeye zamime denir.


TERKĠB-Ġ BEND

• Her bendin sonunda bendin kafiyesinden ayrı kafiyede yazılan bir de


vasıta beyti vardır.

• Vasıta beyitleri her bendde değiĢir.


TERCĠ-Ġ BEND

• Terkib-i Bendden tek farkı vasıta beyitleri her bendde aynen tekrar
eder.
HOCA DEHHANĠ ĠLE BAġLAYAN BU GELENEĞĠN EN TANINMIġ
SANATÇILARI:

XIV. yüzyılda ġeyyad Hamza, GülĢehri, ÂĢık PaĢa, Hoca Mes‟ud, ġeyhoğlu
Mustafa, Kadı Burhaneddin, Nesimi, Ahmedî, Süleyman Çelebi;

XV. yüzyılda Ahmed-i Dâî, ġeyhi, Ahmet PaĢa, Necati;

XVI. yüzyılda Fuzuli, Baki, Hayali Bey, Zati, Lami‟î Çelebi, Bağdatlı Ruhi,
TaĢlıcalı Yahya;

XVII. yüzyılda Nef‟i, Nabi, ġeyhülislam Yahya;

XVIII. yüzyılda Nedim, ġeyh Gâlip;

XIX. yüzyılda Enderunlu Vâsıf vb. sayılabilir.

Hatta ġeyh Galip, divan Ģiirinin son büyük temsilcisi olması yönüyle Türk
edebiyatında önemli bir yere sahiptir.
SANATÇI ESER

14.YY ġEYYAD HAMZA YUSUF U ZELĠHA,


DASTAN-I SULTAN
MAHMUD,
AHVAL-Ġ KIYAMET
14.YY GÜLġEHRĠ MANTIKU’T-TAYR
FELEKNÂME

14.YY ÂġIK PAġA GARĠBNAME

14.YY HOCA MES’UD SÜHEYL Ü NEVBAHAR

14.YY ġEYHOĞLU MUSTAFA HURġĠDNAME


MARZUBANNAME
KENZÜ’L-KÜBERA
MEHEKKÜL ULEMA
14.YY AHMEDĠ ĠSKENDERNAME
CEMġĠD Ü HURġĠD

14.YY NESĠMĠ DĠVAN


MUKADDĠMETÜ’L-
AġIK PAġA
• KırĢehir’de doğmuĢtur.

• Türkçenin geliĢmesi için gayret sarfetmiĢtir.

• Garibname adlı eseri en önemli eseridir. 10.613 beyitten oluĢan bu


eser, baĢtan sona dini, tasavvufi ve ahlaki konulardan oluĢur.
GÜLġEHRĠ
• KırĢehir’de doğmuĢtur.

• Edebiyatımızda mahlas kullanan ilk Ģairdir.

• Mevlana’nın “Mesnevi” adlı eserinin ilk tercüme ve Ģerhini yapandır.

• Mantıku’t-Tayr

• Felekname
NESĠMĠ
• Nesimi’nin sünni akideyle bağdaĢmayan ve hiçbir ilmi temele
dayanmayan Hurufilik fikirlerini savunması sonucu öldürülmüĢtür.

• Kadı Burhaneddin ile Nesimi tuyuğ nazım Ģeklinde ustadır.

• Türkçe Divan

• Farsça Divan

• Mukaddimetü’l-Hakayık
SANATÇI ESER

15.YY Ahmed-i Dâî ÇENGNAME


CAMASBNAME

15.YY ġeyhi HARNAME


HÜSREV Ü ġĠRĠN

15.YY Ahmet PaĢa DĠVAN

15.YY Necati DĠVAN


ġEYHĠ
• Hiciv ve mizah edebiyatımızın Ģah eseri olarak kabul edilen
Harnâmesi ile tanınır. Her beyti sehl-i mümteni örneği olan çok sade
bir Türkçe ile yazılmıĢtır.

• Harnâme

• Hüsrev ü ġirin
NECATĠ BEY
• ġiirlerinin en önemli hususiyeti hiç Ģüphesiz milli kültürle yazılmıĢ
olmasıdır.

• Onun Ģiirinde halk düĢüncesine dayalı bir derinlik, milli kültüre bağlı
bir geniĢlik ve hayattan aldığı bir canlılık vardır.

• Necati denilince akla ilk gelen özellik atasözleridir. O atasözleri,


deyimleri ve halk tabirlerine Ģiirlerinde en fazla yer ayıran
Ģairlerimizin baĢında gelmektedir.

• Mesel-gûy olarak tanınır.

• Divan
YÜZYIL SANATÇI ESER

16.YY ZATĠ DĠVAN


ġEM Ü PERVANE
EDĠRNE ġEHRENGĠZĠ
16.YY HAYALĠ BEY DĠVAN

16.YY BAKĠ DĠVAN


FEZAĠLÜ’L CĠHAD
FEZAĠL-Ġ MEKKE
16.YY FUZULĠ DĠVAN
LEYLA VÜ MECMUN
BENG Ü BADE
SAKĠNAME
HADĠKATÜ’S-SÜEDA
16.YY LAMĠ’Ġ ÇELEBĠ NEFAHATÜ’L ÜNS
ġEREFÜ’L ĠNSAN
BURSA ġEHRENGĠZĠ
16.YY BAĞDATLI RUHĠ DĠVAN
BAKĠ
• XVI. yüzyıl divan edebiyatının en büyük Ģairlerindendir.

• Ġstanbul doğumlu Ģair, iyi bir eğitim gördü. Hocası Karamani Mehmed Efendi’ye
yazdığı “sümbül” redifli kasidesi ona Ģairlik ününü kazandırdı.

• Kanuni’ye sunduğu kasideyle Kanuni’nin yardımını gördü.

• Ġstanbul Ģairi olarak bilinen Baki, Kanuni’nin ölümü üzerine “Kanuni Mersiyesi”ni
kaleme aldı. Terkib-i bend nazım biçimiyle kaleme aldığı bu eserini yedi bentten
oluĢturdu.

• Kadılık, kazaskerlik görevlerine kadar yükselen Ģairin en büyük isteği Ģeyhülislam


olmaktır. Ancak bu isteğine kavuĢamadan öldü.

• Daha hayattayken sultanü’Ģ-Ģuara (Ģairler sultanı) unvanını aldı.


• Âlim bir Ģair olan sanatçı, aynı zamanda divan Ģiirinin bütün
inceliklerini ve nazım tekniğini iyi bilir.

• Baki’nin Ģairlik gücü din dıĢı kaside ve gazellerinde görülür.

• ġiirlerindeki belirgin özellik; edebî sanatlar, kelime oyunları, mazmun


ve hayallerdeki yoğunluğa rağmen bozulmayan sağlam dil yapısıdır.

• Gazellerinde dünyadan zevk almaya yönelik hayat felsefesiyle dikkat


çeken Baki, bu yönüyle Fuzuli’den ayrılır. Çünkü Fuzuli’deki aĢk
acısı ve ıstırap, Baki’de yerini zevk ve eğlenceye bırakır.

• Din ve tasavvuftan oldukça uzak duran sanatçının Ģiirlerinde


Ġstanbul’la ilgili tasvirler; Ġstanbul’un mevsimleri, mehtaplı geceleri,
güzelleri ve doğa sıkça yer alır.

• Sanatçının mensur türde yazılmıĢ bazı eserleri olmakla birlikte en


tanınmıĢ eseri “Divan”ıdır.
FUZULĠ
• Üç dilli bir Ģair olduğu için Türk edebiyatının en tanınmıĢ Ģairi
olmuĢtur.

• ġiirlerinin en dikkat çekici anlam derinliğidir. Onun Ģiirleri üzerinde


düĢündükçe yeni manalara ulaĢılabilecek bir derinliğe sahiptir.

• AĢkı ve ondan duyulan acıyı Fuzuli kadar yakıcı bir Ģekilde iĢleyen
baĢka bir Ģair yoktur. Baki’nin aksine Fuzuli tam bir ıstırap Ģairidir.

• Türkçe Divan: Divanının baĢında mensur bir dibace vardır. Burada


Ģiir poetikasını belirtir. “Ġlimsiz Ģiir, temelsiz divara benzer.”

• Farsça Divan, Arapça Divan, Leyla vü Mecnun, Beng ü Bade,


Hadikatü’s-Süeda
YÜZYIL SANATÇI ESER

17.YY NEF’Î DĠVAN


SĠHAM-I KAZA

17.YY ġEYHÜLĠSLAM YAHYA DĠVAN

17.YY NABĠ DĠVAN


HAYRĠYYE
HAYRABAD
TUHFETÜ’L-
NEF’Î
• Erzurum‟un Hasankale ilçesinde doğdu. Ġyi bir medrese eğitimi
gören sanatçı, Ģairliğe erken yaĢlarda baĢladı. Mahlas olarak
önce Zarrî‟yi, sonra Nef‟î‟yi kullandı. I. Ahmed, I. Mustafa, II.
Osman ve IV. Murad olmak üzere toplam dört padiĢah
döneminde yaĢadı.

• Nef‟î, edebiyatımızda övgü ve yergi Ģairi olarak bilinmektedir.

• Övgü dendiğinde onun fahriyeciliğini, kendi sanatını övmeye


düĢkünlüğünü de unutmamak gerekir. Çünkü sanatçı,
fahriyelerinde kendisini Ġran‟ın meĢhur Ģairleriyle kıyaslamakta
ve sanat gücünün onlardan çok daha üstün olduğunu dile
getirmektedir.
• Kelimeleri kullanmakta oldukça baĢarılı olan sanatçı,
kendinden emin ve güçlü bir üsluba sahiptir. ġair, bu
özellikleri dolayısıyla bir kaside Ģairi olarak Türk
edebiyatındaki haklı yerini almıĢtır.

• ġiirlerinde dili baĢarıyla kullanan Ģair, kasidelerinde


Arapça-Farsça kelimelere ve tamlamalara çok yer verdi.

• Sanatçının Türkçe Divan, Farsça Divan ve hicviyelerinin


yer aldığı Siham-ı Kaza belli başlı eserleridir.

• Nef’î, hicve olan düĢkünlüğünün kurbanı oldu ve 1635’te


idam edildi.
NABĠ
• Asıl adı Yusuf olan Nabi, 1642‟de Urfa‟da doğmuĢtur.

• Hikemî tarzın edebiyatımızdaki en büyük temsilcisi olan Nabi,


Ģiirlerinde okuyucusuna öğüt verip yol gösteren bir tutum
sergilemiĢtir.

• DüĢünen ve çevresinde olup bitenlere ibret gözüyle bakabilen,


zamanında yaĢananları eleĢtiren ve bunları söze döküp
etrafındakilere öğüt veren bir mizaca sahiptir.

• Türkçe Divan
• Farsça Divançe
• Hayriyye: Nasihatname türünün en meĢhur eserlerinden olan
eser, Nabi‟nin oğlu nezdinde dönemin gençliğine seslenmiĢtir.
• Hayrabad
YÜZYIL SANATÇI ESER

18.YY NEDĠM DĠVAN


SAHAĠFÜ’L-AHBAR

18.YY ġEYH GALĠP HÜSN Ü AġK


DĠVAN
NEDĠM
• Ġstanbul’da doğan sanatçı, XVIII. yüzyılın en güçlü Ģairlerindendir.
Asıl adı Ahmet’tir. Ġyi bir öğrenim gören Ģair, çeĢitli devlet
kademelerinde yer aldı; müderrislik görevinde de bulundu.

• Nedim’in sanatçı olarak en verimli dönemi, III. Ahmed’e ve devrin


sadrazamı Damat Ġbrahim PaĢa’ya yakın olduğu ve Lale Devri adıyla
da bilinen dönem oldu.

• Daha çok gazel ve Ģarkılarıyla tanınan sanatçı, aĢk ve sevgili gibi


konuları iĢledi. Anlattığı sevgililer, maddi varlıkları hissedilen
güzellerdi.

• AĢkı sürekli ve ciddi olmaktan çok geçici bir eğlence olarak gördü.
• Büyük Ģairlerin çoğunda görülen tasavvuf, Nedim’in
kiĢiliğine çok uzak bir kavramdı. Onun Ģiirlerinde zevk,
neĢe ve coĢkunluk vardı.

• Üzüntüye, kedere, acıya yer yoktu. Nedim’in önemli


özelliklerinden biri de yaĢadığı devrin özelliklerini Ģiire
yansıtmasıydı.

• ġiirlerinde o devrin Ġstanbul’unu bütün güzellikleriyle,


canlılığıyla ve olaylarıyla anlatmıĢtır.

• Sanatçının en tanınmıĢ eseri Divan’ıdır.


ġEYH GALĠP
• Asıl adı Muhammed Esad olan sanatçı Ġstanbul’da doğmuĢtur.

• Sebk-i Hindi akımının en baĢarılı temsilcisidir.

• ġiirlerinin genelinde ağır ve süslü bir kullanmıĢtır. Az da olsa Ģarkı


nazım biçimiyle sade bir Türkçeye de yer vermiĢtir.

• Divan edebiyatının son büyük temsilcisidir.

• Divan

• Hüsn ü AĢk
1. Klasik Üslup
2. Sebk-i Hindî Üslubu
3. Hikemî Üslup
4. Mahalli Üslup
KLASĠK ÜSLUP
• Ahenge içerikten daha fazla önem verilmiĢtir.

• ġekil mükemmelliyetçiliği ön plandadır.

• Felsefî-tasavvufi konular yerine aĢk ve tabiat Ģiir


merkezindedir.

• Bâkî, ġeyhülislam Yahya


SEBK-Ġ HĠNDÎ ÜSLUBU
• Girift yani iç içe girmiĢ bir anlam vardır.

• Hayal unsurları ve ıstırap çok geniĢ yer tutar.

• Anlam inceliği ve derinliğine dayalı anlam güzelliği önem


kazanmıĢtır.

• Çevreden ve günlük hayattan uzaklaĢarak iç dünyalarına


yönelmiĢlerdir.

• KullanılmamıĢ mazmunlar ve kelimelere yönelmiĢlerdir.

• Mübalağa ve tezat sanatları ağırlıktadır.

• Tasavvuf konularda çok geniĢ yer tutar.

• ġeyh Galip, NeĢati, Fehim-i Kadim…


HĠKEMÎ ÜSLUP
• Bu ekol Nâbî ekolü olarak da bilinir.

• Bu anlayıĢtaki Ģiirler daha çok yol gösterici ve düzeltici


öğütler içerir.

• Kısa ve özlü sözlerle okura mesaj vermeye ve telkinde


bulunulmaya çalıĢılmıĢtır.

• Nâbî, Sabit…
MAHALLĠ ÜSLUP
• Halk ve Divan edebiyatları arasındaki yakınlaĢma konu
üslup bakımından divan Ģairlerinin yerli malzemeyi daha
yoğun kullanmalarını sağlamıĢtır.

• Mahalli söyleyiĢler, argo Ģiirde yer almıĢtır.

• Hem içerik hem de söyleyiĢ yerlileĢmiĢtir.

• Nev’îzade Atâyî, Sâbit…

You might also like