You are on page 1of 110

T.C.

MARMARA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
İSLAM TARİHİ VE SANATLARI ANA BİLİM DALI
İSLAM TARİHİ BİLİM DALI

HULEFÂ-yi RÂŞİDÎN DÖNEMİNDE NÂİBLİK


Yüksek Lisans Tezi

MEHMET EMİN DEMİR

İSTANBUL, 2021
T.C.
MARMARA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
İSLAM TARİHİ VE SANATLARI ANA BİLİM DALI
İSLAM TARİHİ BİLİM DALI

HULEFÂ-yi RÂŞİDÎN DÖNEMİNDE NÂİBLİK


Yüksek Lisans Tezi

MEHMET EMİN DEMİR

Danışman: PROF. DR. CASİM AVCI

İSTANBUL, 2021
ÖZET

HULEFÂ-yi RÂŞİDÎN DÖNEMİNDE NÂİBLİK

Tarih boyunca yöneticilerin ihtiyaçlar doğrultusunda kendi işlerini yerine getirebilecek kişileri
vekil atadıkları bilinmektedir. İslâm tarihinde de benzer uygulama ve durumlar bulunmaktadır.
Hulefâ-yi Râşidîn dönemindeki nâiblik; rivayetlere yansıdığı kadarıyla halife, vali ve komutan
olmak üzere üç görevde gerçekleşmekteydi. Bu görevde bulunanlar; askerî sefere çıkma,
yolculuk, hac, vefat gibi çeşitli sebeplerle nâib atamışlardır. Halife, vali ve komutanlar tüm
görevlerine sadece bir vekil atayabildikleri gibi görevlerini birkaç kişi arasında da
paylaştırabiliyordu. Vekil bırakmayla ilgili rivayetler, bu rivayetlerde geçen isimler araştırma
konusu yapılarak bu dönemde nâiblik ile alakalı temel hususlar ve nâibler incelenmiş, belli
özelliklere sahip insanların tercih edildiği, belli kriterlerin dikkate alındığı ve buna göre atama
yapıldığı görülmüştür. Hz. Ömer döneminde nâib bırakan görevlilere kendilerine niyâbet eden
kişiler hakkında sorular sorulmuştur. Nâiblerin maaş, atama şekli, denetlenmesi vb. konularda
bize ulaşan bilgiler sınırlıdır.

Anahtar Kelimeler: nâib, nâiblik, Hulefâ-yi Râşidîn, halife, vali, komutan

i
ABSTRACT

REGENTSHIP DURING THE PERIOD OF AL-K̲H̲ULAFĀʾ AL-


RĀS̲H̲İDŪN

Throughout history, it is widely known that managers appointed representatives who have got
authority to carry out managers’ work in line with their needs. These same administrations were
also available in the İslamic history. According to the narrations which had reported in sources
that the regentship in the age of al-K̲h̲ulafāʾ al-Rās̲ h̲idūn (the Rightly-Guided Caliphs) had been
occurred in three positions: k̲h̲alīfa, governor, and commander. The persons who were responsible
in these positions has designated regents as a representative because of campaign, journey,
pilgrimage, and death of the administrators of states. Therefore, they have capability to designate
just one man for their own place, likewise they can share the tasks between men who were suitable
for appointing. When the studying was conducted on the narrations which involved the
knowledges about the regentships, the specific criteria was concerned had been realized that the
men who were appropriate at fulfilment the tasks have got individual attributes, hence they were
deputed in those positions. At the same time, the research on the biographies of regents were
executed in this work. in the reign of ʿUmar (I) b. al-K̲h̲aṭṭāb, the questions were inquired about
the regents to persons who had designated them. It is seen that the knowledges regarding to
regetns' salary, method of appointment, and supervision... etc. are not sufficient in resources.

Keywords: regent, regentship, al-K̲h̲ulafāʾ al-Rās̲ h̲idūn, k̲h̲alīfa, governor, commander

ii
ÖNSÖZ

Tarih boyunca devlet kademelerindeki görevliler belirli ihtiyaçlar doğrultusunda


görevlerini nâib veya vekil olarak adlandırılan kimselere geçici olarak bırakmışlardır.
Devlet başkanının veya diğer devlet kademelerindeki görevlilerin yerine bıraktığı kişiler,
bu görevliler dönünceye kadar onların görevlerini yerine getirirlerdi. Bu atanan nâib ya
da vekiller farklı özelliklerine binaen atanıyordu. Söz gelimi kimi yönetici ailesi ya da
ailesine yakın kişilerden kimileri de liyakati esas tutarak bu işe uygun kimseleri kendi
yerlerine bırakıyorlardı. Biz de bu çalışmamızda İslâm tarihinin en önemli dönemlerinden
biri olan Hulefâ-yi Râşidîn döneminde nâiblik kurumunu ve görev alan nâibleri
incelemeye çalıştık.

Hz. Peygamber kendi döneminde, savaş veya başka sebeplerden dolayı yerine bazı
sahâbîleri bırakmıştır. Hulefâ-yi Râşidîn döneminde halifelerin de çeşitli sebeplerle nâib
bıraktıkları görülmektedir. Hatta sadece halifeler değil, o dönemde valilik ya da
komutanlık yapan diğer önemli devlet görevlileri de yerlerinden ayrılırken vekil
atamışlardır, bu şekilde atanan vekillerin sayısı halife vekillerine göre oldukça fazladır.
Sonraki İslam devletlerinde nâiblik vazifesi sadece halife, vali veya komutan değil; kadı,
müderris ve bazen imamlarda da karşımıza çıkmaktadır.

Biz bu tezimizde Hz. Peygamber döneminde görülen nâiblik kurumunun Hulefâ-


yi Râşidîn döneminde de devam ettiğini, İslâm devletinin gelişmesiyle beraber bu
kurumun da geliştiğini ve giderek büyük önem arz ettiğini ortaya koymayı, ayrıca bu
konuma getirilen şahısların kişisel özelliklerini ve devlet başkanıyla ilişkisini de
açıklamayı hedefledik.

Tezimiz, giriş ve iki ana bölümden oluşmaktadır. Giriş kısmında konunun amacı,
kapsamı, yöntemi ve yararlanılan kaynaklar belirtilmiş, birinci bölümde nâiblik ve nâibler
hakkında çeşitleri, nâiblerde bulunması gereken özellikler, nâiblerin görev ve
sorumlulukları, seçimlerinde etkili olan unsurlar ve tayinleri, denetlenmeleri ve maaşları;
ikinci bölümde ise Hulefâ-yi Râşidîn döneminde halife, vali ve komutanlar tarafından
nâib bırakılan isimler ve olaylar ele alınmıştır. İlk bölüm nâib bırakılan isim ve olaylara
göre oluşturulduğu için iki bölüm arasında tekrarlar oluşmuştur. Tezin sonuna nâiblerin
listesi ilave edilmiştir.

iii
İslâm tarihinde nâiblik konusu; Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi’ndeki
“Nâib” maddesi, Hz. Peygamber ve Hz. Ebû Bekir dönemleri hariç daha önceden çalışma
yapılmış bir konu değildir. Bu çalışmanın, nâibliğin sonraki devirlerdeki varlığı, nâiblerin
çeşitlenmesi vb. konularda çalışmalar yapılmasına yol açması beklenmektedir.

Son olarak tez konusunun belirlenmesinden tamamlanıncaya kadar geçen süreçte


yönlendirme, tashih ve değerlendirmeleriyle yol gösteren değerli danışman hocam Prof.
Dr. Casim Avcı’ya teşekkür ederim. Ayrıca çalışmalarım sırasında çeşitli yönlendirmeleri
ve değerli fikirleriyle katkıda bulunan muhterem hocam Prof. Dr. Mithat Eser’e, tezin son
şeklini vermemde görüş ve fikirleriyle katkıda bulanan kıymetli hocalarım Prof. Dr.
Nurettin Gemici ve Doç. Dr. Mahmut Kelpetin’e teşekkürü bir borç bilirim.

Mehmet Emin DEMİR


Konya, 2021

iv
İÇİNDEKİLER
ÖZET ............................................................................................................................................ i
ABSTRACT ..................................................................................................................................ii
ÖNSÖZ.........................................................................................................................................iii
İÇİNDEKİLER ............................................................................................................................v
KISALTMALAR ....................................................................................................................... vii
TABLOLAR LİSTESİ .............................................................................................................. viii
GİRİŞ ........................................................................................................................................... 1
Kavramsal Çerçeve ......................................................................................................... 1
Tezin Konusu ve Amacı .................................................................................................. 2
Yöntem ve Kaynaklar ..................................................................................................... 4
1. Genel Tarih Eserleri..................................................................................................... 4
2. Fütûhât Eserleri ........................................................................................................... 5
3. Biyografi Eserleri ......................................................................................................... 5
4. Araştırmalar ................................................................................................................. 5
BİRİNCİ BÖLÜM: HULEFÂ-yi RÂŞİDÎN DÖNEMİNDE NÂİBLİK İLE İLGİLİ
TEMEL HUSUSLAR ................................................................................................................. 7
1. Nâibliğin Çeşitleri .................................................................................................... 7
1.1. Halife Nâibliği .......................................................................................................... 7
1.2. Vali Nâibliği ........................................................................................................... 10
1.3. Komutan Nâibliği .................................................................................................. 14
2. Nâiblerde Bulunması Gereken Özellikler ........................................................... 17
2.1. Müslüman Olmak.................................................................................................. 17
2.2. Güvenilir ve Ehliyet Sahibi Olmak ...................................................................... 18
2.3. Erkek Olmak ......................................................................................................... 19
2.4. Denklik ................................................................................................................... 20
2.5. Ahlâkî Özelliklere Sahip Olmak .......................................................................... 22
2.6. Devlette Görevinin Bulunması ............................................................................. 23
3. Nâiblerin Görev ve Sorumlulukları ..................................................................... 24
3.1. Halife Nâiblerinin Görev ve Sorumlulukları ...................................................... 25
3.2. Vali Nâiblerinin Görev ve Sorumlulukları ......................................................... 26
3.3. Komutan Nâiblerinin Görev ve Sorumlulukları ................................................ 28
4. Nâiblerin Atanması ve Seçiminde Etkili Olan Unsurlar.................................... 29
4.1. Nâiblerin Atanması ............................................................................................... 29
4.2. Nâiblerin Seçiminde Etkili Olan Unsurlar.......................................................... 30
5. Nâiblerin Denetlenmesi ......................................................................................... 34
v
6. Valilerin, Nâibleri Konusunda Denetlenmesi ..................................................... 35
7. Nâiblerin Maaşları................................................................................................. 37
İKİNCİ BÖLÜM: HULEFÂ-yi RÂŞİDÎN DÖNEMİNDE TAYİN EDİLEN NÂİBLER .. 38
1. Halife Nâibleri ........................................................................................................ 38
1.1. Hz. Ebû Bekir’in Nâibleri..................................................................................... 38
1.2. Hz. Ömer’in Nâibleri ............................................................................................ 42
1.3. Hz. Osman’ın Nâibleri .......................................................................................... 47
1.4. Hz. Ali’nin Nâibleri ............................................................................................... 48
1.5. Hz. Hasan’ın Nâibi ................................................................................................ 52
2. Vali Nâibleri ........................................................................................................... 52
2.1. Mekke Nâibleri ...................................................................................................... 52
2.2. Basra Nâibleri ........................................................................................................ 53
2.3. Mısır Nâibleri ........................................................................................................ 59
2.4. Kûfe Nâibleri ......................................................................................................... 61
2.5. Şam Nâibleri .......................................................................................................... 63
2.6. Kinde Kabilesi Nâibleri ........................................................................................ 64
2.7. Diğer Bölgelerde Bırakılan Nâibler ..................................................................... 66
3. Komutan Nâibleri .................................................................................................. 67
3.1. Ridde Savaşlarında Bırakılan Nâibler ................................................................ 67
3.2. Irak, İran ve Mâverâünnehir Cephesinde Nâib Bırakılanlar ........................... 68
3.3. Suriye Cephesinde Nâib Bırakılanlar .................................................................. 79
SONUÇ....................................................................................................................................... 82
KAYNAKÇA ............................................................................................................................. 85
EKLER....................................................................................................................................... 94

vi
KISALTMALAR
AÜİFD: Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi

b.: bin

bkz.: bakınız

çev.: çeviren

DİA: Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi

H.: Hicri

M.: Miladi

M.Ü.: Marmara Üniversitesi

nşr.: neşreden

t.y.: tarih yok

TDV: Türkiye Diyanet Vakfı

thk.: tahkik eden

v. dğr.: ve diğerleri

v.: vefatı

vb.: ve benzeri

vii
TABLOLAR LİSTESİ

Ek 1: Tablo-Halife Nâibleri ......................................................................................... 94


Ek 2: Tablo-Vali Nâibleri ............................................................................................. 96
Ek 3: Tablo-Komutan Nâibleri .................................................................................... 98

viii
GİRİŞ

Kavramsal Çerçeve

Nâib, sözlükte “birini temsil etmek, birine vekâlet etmek” anlamına gelen nevb
(niyâbet) masdarından türeyen bir kelimedir. Terim olarak “Bir makamın sorumluluğunu
asıl sahibi yerine geçici bir zaman için yüklenen kimse” demektir. 1 İlk dönem
kaynaklarımızda nâib ve nâiblik için kullanılan ifadeler ‫ف‬-‫ل‬-‫ خ‬fiilinden ve bu fiilden
türetilen kelimelerden oluşmaktadır. Buna göre nâibin karşılığı olarak ‫ خليفة‬kelimesi
(çoğulu hulefâ), nâib bırakmak için ise ‫ استخلف‬ve ‫ خلّف‬fiilleri kullanılmıştır. Kur’ân-ı
Kerîm’de Hz. Musa’nın, Hz. Harun’u vekil bırakması ‫ خلف‬fiiliyle ifade edilmektedir.2 Bu
fiiller konumuzu ilgilendiren anlamıyla “birisini yerine bırakmak”, halife kelimesi ise
“birinin yerine bırakılan kişi” manasına gelmektedir.3 Râgıb el-İsfahânî “hilâfet”
kelimesini “başkası adına onun görevini üstlenmeyi ifade eder, bu ya yerine görev yapılan
kişinin orada bulunmamasından, vefat etmesinden ya da görevini yerine getirme
noktasındaki acziyetinden yahut da yerine bırakılanın onurlandırılması için yapılır.”
şeklinde açıklar.4 Sonraki dönemde bazı kaynaklarda ise birisi tarafından yerine bırakılan
kimse için ‫ نائب‬kelimesi (çoğulu nüvvâb), fiil olarak da ‫ استناب‬fiili kullanıldığı
görülmektedir. ‫ استخلف‬ve ‫ استناب‬fiilleri aynı zamanda atama yapma, görevlendirme
manasında kullanılmıştır. Bu da bazı durumlarda görev verilen kişinin vekil olarak mı
atandığı yoksa asıl olarak mı atandığı konusunda şüphe uyandırabilmektedir. Nâib
bırakmak için ‫ليقوم على عمله‬, ‫ أ ّمر على‬gibi bazı ifadeler de kaynaklarımızda kullanılmıştır.

Nâib ve vekil kelimeleri eş anlamlı kelimeler olsa da vekil kelimesi daha umumi olup
genelde hukuki işler için kullanılmaktadır. Nâib kelimesi ise daha çok devlet
görevlilerinin özellikle yöneticilerin vekilleri için kullanılagelmiştir ve daha hususidir.
Bundan dolayı başlıkta ve içerikte nâib kelimesinin kullanmayı uygun gördük. Bununla
beraber çalışmamızda bu iki kelimeyi birbirinin yerine kullandık. Bir karışıklığa

1 Casim Avcı, “Nâib”, DİA (İstanbul: TDV Yayınları, 2006), XXXII, 311
2 el-A‘raf 7/142.
3
Ebü’l-Fadl Muhammed b. Mükerrem b. Ali b. Ahmed el-Ensârî er-Rüveyfiî İbn Manzûr, Lisânü’l-Arab, 3. Baskı
(Beyrut: Dâru Sâdır, 1414), IX, 83.
4 Ebü'l-Kâsım el-Hüseyn b. Muhammed Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât fî garîbi'l-Kur'ân, thk. Safvân Adnân ed-

Dâvedî, (Dımaşk - Beyrut: Dârü'l-Kalem - Dârü'ş-Şâmiyye, 1412), 294.

1
sebebiyet vermemek için ilk dönem kaynaklarında geçen “halife” kelimesini bu anlamda
kullanmamayı tercih ettik.

Tezin Konusu ve Amacı

Nâiblik veya niyâbet bir kişi yerinde bulunmadığı zaman, o kişi gelinceye kadar onun
yerine görevleriyle ilgilenme durumudur ve nâib bırakma tarih boyunca varlığını
sürdürmüştür. Biz bu çalışmamızda İslâm tarihinde devlet başkanının ve diğer yönetici
konumunda bulunan kişilerin yerine bıraktığı nâibleri, Hulefâ-yi Râşidîn dönemini odak
noktası alarak incelemeye çalışacağız. Hz. Peygamber dönemini incelemeden Hulefâ-yi
Râşidîn döneminden başlamamızın sebebi ise daha önce bu konunun çalışılmış
olmasıdır.5 Hz. Ebû Bekir Dönemi Devlet Bürokrasi’si isimli bir yüksek lisans tezinde bu
dönemdeki halife ve komutan vekillerinden bahsedilmiştir.6 Türkiye Diyanet Vakfı İslâm
Ansiklopedisi’nde “Nâib” maddesi de İslam tarihinde nâiblikle ile alakalı önemli bilgiler
sunmaktadır.7

Hz. Peygamber’in vefatının ardından Hz. Ebû Bekir’in halife seçilmesiyle başlayan,
Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali’nin hilafetiyle devam edip, Hz. Ali’nin vefatıyla sona
eren dönem Hulefâ-yi Râşidîn dönemi olarak adlandırılmaktadır. Bazı alimler, Hz.
Hasan’ı, babasından hilafeti devralıp Muâviye b. Ebû Süfyân’a devredene kadar geçen
süre için Hulefâ-yi Râşidîn’in beşincisi saymışlardır. Ancak genel olarak Hulefâ-yi
Râşidîn dönemi dört kişiyle sınırlı tutulmaktadır.8 Biz bu çalışmamıza Hulefâ-yi Râşidîn
dönemine Hz. Hasan’ın kısa halifelik dönemini de ekleyerek bu dönemdeki nâibler
hakkında da bilgi vermeye çalışacağız.

Hulefâ-yi Râşidîn döneminde Hz. Peygamber’in bırakmış olduğu devlet daha da


gelişip büyümüş ve sistemli hale getirilmiştir. Hz. Peygamber döneminde ihdas edilmiş

5 Hilal Şengül, Hz. Peygamber’in Sefere Çıkarken Bıraktığı Vekiller ve Atama Kriterleri (Necmettin Erbakan
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2012).
6 Kenan Eceoğlu, Hz. Ebû Bekir Dönemi Devlet Bürokrasisi (Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek

Lisans Tezi, 2018), 70-74; 215-217.


7 Casim Avcı, “Nâib”, DİA (İstanbul: TDV Yayınları), XXXII, 311-312.
8 Mustafa Fayda, “Hulefâ-yi Râşidîn”, DİA (İstanbul: TDV Yayınları, 1998), XVIII, 324-325.

2
görevler geliştirilmiş, ihtiyaca binaen yeni görevler ortaya koyularak devlet daha sistemli
hâle getirilmeye çalışılmıştır.

Nâiblik yeni ortaya çıkarılmış bir görev değildi, nâiblik/vekillik önceki birçok devlet
ve medeniyette bulunmaktaydı. Örneğin Kur’ân- Kerîm’de Hz. Musa’nın, kardeşi Hz.
Harun’u Tur Dağı’na giderken vekil bırakması geçmektedir. Hz. Harun’un bu görevi
sırasında Yahudiler doğru yoldan sapıp buzağı heykeline tapmaya başlamışlardı, bundan
dolayı Hz. Musa kardeşi Hz. Harun’a sert tepki göstermişti.9 Çin ve Uzak Doğu
tarihinde,10 Orta Asya’da,11 Bizans ve Sâsânî’de ve diğer birçok devlette nâibliğe
rastlanmaktadır.12 Arabistan coğrafyası için Hz. Musa zamanında Yemen’de vekil
bırakılan bir kişiden,13 ayrıca Ebrehe’nin oğlunu vekil bırakmasından bahsedilmektedir.14

Hz. Peygamber, ordusunun başında sefere çıkarken, kaza umresi ve Veda Haccı için
yola çıktığında Medine’de yerine vekiller bırakmıştır.15 Bu vekillerin başlıca görevi
namaz kıldırmak ve şehrin güvenliğini sağlamaktır,16 ancak Hz. Ali’yi Tebûk Seferi’ne
giderken ehli beyt ile ilgilenmek gibi hususi bir görevle vekil bırakmıştır.17 Bu dönemde
Hz. Peygamber dışında bazı isimlerin de vekil bıraktıklarını görmekteyiz. Meselâ Hz. Ali
Yemen’den dönerken hızlı olabilmek için yerine birisini vekil bırakmıştır,18 Bahreyn
valisi Alâ b. Hadramî de Münzir b. Sâvâ’yı vekil bırakarak Hz. Peygamber’in yanına
gelmiştir.19

9 el-A‘raf, 7/142-154; Tâhâ, 20/92-94;


10 Wolfram Eberhard, Çin Tarihi, 5. Baskı (Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları, 2019), s. 35, 98, 101, 178, 231;
Wolfram Eberhard, En Eski Devirlerden Zamanımıza Kadar Uzak Doğu Tarihi, 5. Baskı (Ankara: Türk Tarih Kurumu
Yayınları, 2018), s. 60.
11 Hazarlarda “bek” hükümdar, hakan nâibi manasına geliyordu. A. Zeki Velidi Togan, Tarihte Usul, (İstanbul: Türkiye

İş Bankası Kültür Yayınları, 2019), s. 104. Ayrıca bkz. İbn Fadlan, İbn Fadlan Seyahatnamesi ve Ekleri, çev. Ramazan
Şeşen, 5. Baskı (İstanbul: Yeditepe Yayınevi, 2018), s. 45.
12 Meçhul Müellif, Nihâyetü’l-Ereb Fî Ahbâri’l-Fürs ve’l-Arab (Tahran: Mecmau’l-Âsâr, 1417), s. 182, 263, 357;

İzzüddin Ebu’l-Hasen Ali Ebu’l-Kerim Muhammed b. Muhammed el-Cezerî İbnü’l-Esîr, el-Kâmil fi’t-Târîh, thk. Ömer
Abdüsselâm Tedmurî, (Beyrut: Dârü’l-Kitâbi’l-Arabî, 1417), II, 346.
13 Neşvân b. Saîd el-Yemenî Neşvân el-Himyerî, Hulâsatu’s-Siyeri’l-Câmiati li Acâîbi Ahbâri’l-Mülûki’t-Tabâbîa, 2.

Baskı (Beyrut: Dâru’l-Avde, 1978), s. 65.


14 Neşvân el-Himyerî, Hulâsa, 71; Ebû Muhammed Abdülmelik b. Hişâm el-Himyerî İbn Hişâm, et-Tîcân fî Mulûki

Himyer (San’a: Merkezü’d-Dirâsâti ve’l-Ebhâsi’l-Yemeniyye, 1347), s. 420.


15 Ebû Abdullah Muhammed b. Ömer b. Vakıd el-Eslemî Vakıdî, el-Meğâzî, 3. Baskı (Beyrut: Dârü’l-İlmî, 1409), I, 7-

8.
16 Hilal Şengül, Hz. Peygamber’in Sefere Çıkarken Bıraktığı Vekiller ve Atama Kriterleri, s. 54.
17 Ebû Muhammed Abdülmelik b. Hişâm el-Himyerî İbn Hişâm, es-Sîretü’n-Nebeviyye, 2. Baskı (Mısır: Mektebetü’l-

Mustafa el-Bâbi’l-Halebî, 1375), II, 519-520.


18 İbn Hişâm, es-Sîretü’n-Nebeviyye, II, 603.
19
Ebû Abdullâh Muhammed b. Sa‘d b. Menî İbn Sa‘d, et-Tabakâtü’l-Kübrâ, (Beyrut: Dârü’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1410),
IV, 266.

3
Hulefâ-yi Râşidîn döneminden sonra Emevîler, Abbâsîler, Gazneliler, Büyük
Selçuklular ve İlhanlılar’da da nâiblerin varlığı bilinmektedir. Sonraki dönemlerde sadece
halife, vali veya komutan değil; kadı, müderris ve bazen imamlarda da nâib bırakma
olayları rivayet edilmektedir.20

Yöntem ve Kaynaklar

Tezimiz iki ana bölümden meydana gelmektedir. Birinci bölümde Hulefâ-yi Râşidîn
döneminde nâiblerin çeşitleri, nâiblerde bulunması gereken özellikler, nâiblerin görev ve
sorumlulukları, seçiminde etkili olan unsurlar ve denetlenmesi konuları incelenmiştir. Bu
konular, niyâbet ile ilgili bilgi aktaran rivayetlerin ve nâiblerin incelenmesi ile elde
edilmiştir. İkinci bölümde ise bu dönemde nâib bırakılan isimlere ve olaylara yer
verilmiştir. Nâiblerden bahsederken önemine binaen birçoğunun kısa biyografisine ve
nâib bırakıldıktan önceki ve sonraki bazı devlet görevlerine değinilmeye çalışılmıştır.
Bununla beraber detay vermeye gerek duyulmadığı için biyografisi ve görevleri
söylenmeden sadece nâib bırakılma olayına değinilen isimler de bulunmaktadır. Hicri
tarihleri miladi tarihlere çevirirken de Türk Tarih Kurumu’nun Tarih Çevirme Kılavuzu
kullanılmıştır.

Araştırmamızda kullandığımız başlıca kaynakları şu şekilde sıralayabiliriz:

1. Genel Tarih Eserleri

Nâiblikle ilgili hususlarda olayların zamanı ve mekânını tespit etmek için kullanılan
başlıca kaynaklar genel tarih kitaplarıdır. Bu tür kitaplardan nâib bırakılan kişiler ve
yerine getirdikleri görevler kapsamında da yararlanılmıştır. Bunların başında da Halife b.
Hayyât’ın (v. 240/854-55) Târîh’i ve Taberî’nin (v. 310/923) Târîhu’r-Rusul ve’l-
Mulük’u, İbnü’l-Esîr’in (v. 630/1233) el-Kâmil fi’t-Târîh ve İbn Kesîr’in (v. 774/1373)
el-Bidâye ve’n-Nihâye adlı eserleri gelmektedir.

Halîfe b. Hayyât’ın Târîh’i diğer eserlere göre Hulefâ-yi Râşidîn dönemi hakkında
kısa bilgiler vermesine rağmen nâibler hakkında sonraki eserlerde görmediğimiz bilgiler
nakletmektedir. Taberî’nin Târîh’i Hulefâ-yi Râşidîn dönemi hakkında geniş bilgiler

20 Bkz. Casim Avcı, “Nâib”, DİA (İstanbul: TDV Yayınevi, 2006), XXXII, 311-312.

4
ihtiva etmesi bakımından önemlidir. Yaşanan olaylar hakkındaki tüm rivayetleri
aktarmaya çalışması ise rivayetler arasındaki farklı bilgileri ortaya koymaktadır. İbnü’l-
Esîr’in el-Kâmil’i Taberî’nin eserinin muhtasarı olması dolayısıyla daha özet ve doğru
bilgiler sunmaktadır. İbn Kesîr’in el-Bidâye’si sonraki dönemde kaleme alınmış olmasına
rağmen farklı bilgiler sunması ve rivayetleri değerlendirmesi açısından kıymetlidir.

2. Fütûhât Eserleri

Yaşanmış olayların zaman ve mekânını tespit için kullanılan bir diğer kaynak türü
Fütûhât eserleridir. Fütûhat eserleri özel bir bölgenin fethi için kaleme alınmasından
dolayı daha detay bilgiler zikretmektedir, bundan dolayı bazı genel tarih eserlerinde
geçmeyen rivayetleri burada bulmayı mümkün kılmıştır. Özellikle komutan nâiblerinin
tespiti için fütuhat eserlerinden istifade edilmiştir. Vakıdî’nin (v. 207/823) Fütûhu’ş-
Şâm’ı, Hulefâ-yi Râşidîn döneminde Irak ve Suriye cephesinde; İbn Abdülhakem’in (v.
257/870) Fütûhu Mısr ve’l-Mağrib’i, Mısır ve çevresinde; Belâzürî’nin (v.279/892-93)
Fütûhü’l-Büldân’ı fethedilen farklı coğrafyalardaki nâiblik ve özellikle komutan nâibliği
ile alakalı diğer kaynaklarda geçmeyen bilgiler naklederler.

3. Biyografi Eserleri

Nâiblerin biyografileri ve görevlerini tespit açısından yararlanılan bir diğer kaynak


türü biyografi kitaplarıdır. Bu tür eserlerden çoğunlukla İbn Sa‘d’ın (v. 230/845) et-
Tabakât, Belâzurî’nin (v. 279/892-93) Ensâbu’l-Eşrâf, İbn Abdilber’in (v.463/1071) el-
İstîâb fî Ma’rifeti’l-Ashâb, İbnü’l-Esîr’in (v. 630/1233) Üsdü’l-Gâbe, Zehebî’nin (v.
748/1348) Siyeru A’lâmi’n-Nübelâ ve İbn Hacer el-Askalânî’nin (v. 852/1449) el-İsâbe
fî Temyîzi’s-Sahâbe isimli eserlerinden istifade edilmiştir. Biyografi kitapları, nâiblikle
ilgili diğer tarih eserlerine yansımayan bilgiler ihtiva etmektedirler.

4. Araştırmalar

Hulefâ-yi Râşidîn dönemine dair yapılan araştırmalardan da dönem hakkında bilgi


edinmek, memurların görevlerini tespit etmek, idari yapı hakkında bilgi sahibi olmak için
yararlanılmıştır. Bu eserlerin başında Ünal Kılıç’ın Peygamber ve Dört Halife Günlerinde
Şehir Yönetimi ve Valilik eseri gelmektedir. Eser, valiler hakkında kaleme alınmış

5
olmasına rağmen dönemin idari yapısı hakkındaki tespitleri önemlidir. Valilerin yerine
bıraktıkları vekiller konusunda denetlendiğine dair kısa bir bölüm bulunmaktadır. Ahmet
Güzel’in Hulefâ-i Râşidîn Döneminde İdârî Yapı adlı eseri dönem idaresi hakkında teorik
ve pratik bilgiler sunmaktadır.

Vekil bırakma konusunda Hilal Şengül’ün Hz. Peygamber’in Sefere Çıkarken


Bıraktığı Vekiller ve Atama Kriterleri isimli yüksek lisans tezi, Hz. Peygamber’in yerine
bıraktığı vekiller, bu vekillerin özellikleri ve görevleri bağlamında kaleme alınmıştır.
Kenan Eceoğlu’nun Hz. Ebû Bekir Dönemi Devlet Bürokrasi’si isimli yüksek lisans
tezinde bu dönemdeki halife ve komutan vekillerinden bahsedilmiş nâiblik bir kurum
olarak ele alınmamıştır. Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi’ndeki “Nâib”
maddesi, İslam tarihinde nâiblikle ile alakalı önemli bilgiler içermekle birlikte
ansiklopedi maddesi olması dolayısıyla özet bilgiler aktarmaktadır.

Bunlar dışında Mâverdî’nin (v. 450/1058) el-Ahkâmu’s-Sultâniyye’si ve Siyaset


Sanatı adı ile çevrilen Kitâbü Nasîhati’l-Mulük’undan yönetim hususunda ayrıca
Kettânî’nin (1886-1962) et-Terâtîbu’l-İdâriyye isimli eserinden sahâbîlerin Hz.
Peygamber döneminde icra ettiği görevler konusunda yararlanılmıştır.

6
BİRİNCİ BÖLÜM: HULEFÂ-yi RÂŞİDÎN DÖNEMİNDE NÂİBLİK
İLE İLGİLİ TEMEL HUSUSLAR

1. Nâibliğin Çeşitleri

Hulefâ-yi Râşidîn döneminde nâiblik halife, vali ve komutanların nâibleri olarak üç


kısma ayrılmaktadır. Halifeler, valiler ve komutanlar çeşitli sebeplerle kendi yerlerine
işleri idare edebilecek vekiller atamışlardır. Bunun dışında Bilâl-i Habeşî’nin, Hz. Ömer
döneminde Suriye’ye giderken müezzinliği bıraktığı21 Sa‘d b. Âiz el-Karaz el-Ensârî’yi;
Medine’de olmadığı sıralarda Kuba Mescidi’nde yerine müezzin olarak bıraktığı
kaynaklarda geçmektedir.22 Ancak bunun Hz. Peygamber döneminde mi yoksa Hulefâ-yi
Râşidîn döneminde mi olduğu belli değildir. Bu dönemde diğer devlet görevlilerinin nâib
bıraktıklarına dair bilgiye rastlanmamaktadır.

Hulefâ-yi Râşidîn döneminde en çok nâib atama Hz. Ömer döneminde


gerçekleşmiştir. Hz. Ömer hem kendi adına nâib bırakmış hem de onun döneminde valiler
sıkça kendi yerlerine vekil atamışlardır. Ayrıca bu dönemde fetih hareketlerinin
hızlanması ve yayılmasıyla komutan nâibinin atanmasına da en çok bu dönemde
rastlanmıştır. Sonra sırasıyla Hz. Osman, Hz. Ali ve Hz. Ebû Bekir dönemleri
gelmektedir. Hz. Hasan’ın kısa halifelik devrine dair sadece bir tane nâib atama bilgisi
bulunmaktadır.

1.1.Halife Nâibliği

Halife ıstılahî olarak İslâm devletinde idari işleri yürüten, aynı zamanda dinî vecîbe
ve hükümlerin yerine getirilmesinde sorumluluk sahibi olan kimseye verilen isimdir.
Halifenin hem yargı ve müminlerin idarî işlerini yürütmek gibi siyâsî hem de namazlarda
imamlık yapmak, hutbe okumak gibi dinî görevleri de bulunmaktaydı.

21 Ahmed b. Abdullah b. Ahmed Ebû Nuaym el-İsfahânî, Ma’rifetü’s-Sahâbe (Riyad: Dârü’l-Vatan Li’n-Neşr, 1419),
III, 1264; Ebû Ömer Yusuf b. Abdullah b. Muhammed en-Nemerî el-Kurtubî İbn Abdilber, el-İstîâb fî Ma’rifeti’l-
Ashâb, thk. Ali Muhammed el-Becâvî, (Beyrut: Dârü’l-Cîl, 1412), II, 594; İzzüddin Ebu’l-Hasen Ali Ebu’l-Kerim
Muhammed b. Muhammed İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Gâbe fî Ma’rifeti’s-Sahâbe, thk. Ali Muhammed Muavviz - Âdil
Ahmed Abdülmevcûd, (Beyrut: Dârü’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1415), II, 440; Ebu’l-Haccac Yusuf b. Abdurrahman b. Yusuf
el-Kelbî el-Mizzî, Tehzîbü’l-Kemâl fî Esmâi’r-Ricâl, 2. Baskı (Beyrut: Müessesetü’r-Risâle, 1400), X, 276.
22 Ebû Nuaym el-İsfahânî, Ma’rifetü’s-Sahâbe, III, 1264.

7
Hulefâ-yi Râşidîn döneminde idari yapı piramide benzer bir özellik göstermekte idi
ve yönetimin en başında halife bulunmaktaydı. Sonra halife yardımcıları (vezirler), temsil
heyeti, kâtipler ve valiler gelmekteydi.23 Halifenin görevlerini başkalarıyla paylaştığı bazı
istisnalar vardır.24 Bunlardan biri de niyâbettir. Halife kendi görevlerini çeşitli sebeplerle
başkalarına geçici olarak bırakabilir, bu kişileri kendi yerine nâib olarak atayabilir. Halife,
bir kişiyi bütün görevlerine nâib olarak atayabildiği gibi görevlerinden birkaçını ya da
sadece birisini icra etmesi için nâib atayabiliyordu. Hulefâ-yi Râşidîn döneminde bu
durumu namazlarda imamlık yapmakta görmekteyiz. Hz. Ebû Bekir döneminde, halifenin
mescide gelemediği durumlarda namazları Hz. Ömer kıldırmaktaydı.25 Hz. Ebû Bekir,
kendisinin vefatına sebep olan hastalığa yakalanıp, namaz kıldıramayacak duruma geldiği
zaman da Hz. Ömer’e insanlara namaz kıldırma görevini vermişti.26 Hz. Ömer de
halifeliğinin son yılında hançerle yaralandığı zaman ve sonraki günlerde;27 Hz. Osman,
isyancılar tarafından muhasara edildiği zaman;28 Hz. Ali, Haricî İbn Mülcem tarafından
yaralandığında yerlerine namaz kıldıracak imamlar atamışlardı.29

Halifeler Hz. Peygamberʼden sonra zorunlu olmadıkça şehir dışına çıkmamıştır.


Ancak yine de başkentten ayrılmak durumunda kalmışlardır. Hulefâ-yi Râşidîn
döneminde halifelerin nâib atama sebeplerini “hac emirliği yapma, umre yapma, ordunun
başında sefere çıkma ve özel sebepler” olarak sınıflandırmamız mümkündür:

1. Hac emirliği yapmak: Hulefâ-yi Râşidîn döneminde en fazla nâib bırakma vesilesi
halifelerin hac emirliği yapmaları olmuştur. Hz. Ebû Bekir, 12/63330 yılında, Hz.
Ömer hilafete geldiği ilk yıl hariç her yıl hac emirliği yapmış,31 Hz. Osman ise

23 Ahmet Güzel, Hulefâ-i Râşidîn Döneminde İdârî Yapı (Dört Halife’nin Devlet Yönetimi), (Konya: Nüve Kültür
Merkezi Yayınları, 2011), 271.
24 Mâverdî, yönetici olanların kendi görevini yerine getirecek birisini tayin etmesi, kendisinin her vakit bulunmamasının

câiz olduğunu söyler. Ebu’l-Hasen Habib Mâverdî, Siyaset Sanatı (Kitâbü’l-Nasihatü’l-Mülûk), çev. Mustafa Sarıbıyık,
2. Baskı (İstanbul: Özgü Yayınları, 2016), 236.
25 Taberî, Târîh, III, 436.
26 Taberî, Târîh, III, 426; İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 18.
27 İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 428; 441.
28 İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 551.
29 İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 326.
30 Ebû Ca’fer Muhammed b. Cerir Taberî, Târîhu’r-Rusul ve’l-Mülûk, thk. Muhammed Ebu’l-Fazl İbrahim, 2. Baskı

(Mısır: Dârü’l-Meârif, 1387), III, 386; Ebu’l-Fidâ İsmail b. Ömer İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n-Nihâye, (Beyrut: Dârü’l-
Fikr, 1407), VI, 353.
31 Hz. Ömer’in ilk yıl hac emirliği yaptığına dair bir rivayet olmakla beraber (Taberî, Târîh, III, 479) İbn Kesîr, Hz.

Ömer’in bu yıl insanlara hac emirliği yapmadığını söyler. İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 31.

8
hilafete ilk geldiği sıralarda şiddetli burun kanaması32 ve son yılda ise muhasara
altında bulunması sebebiyle33 hac emirliği yapamamış; hilafetinin geri kalan
yıllarında hac emirliği yapmıştır. Hz. Ali ise kendi hilafeti döneminde hac emirliği
yapmamıştır.
2. Umre: Umre, Hulefâ-yi Râşidîn döneminde halifelerin nâib bırakma
sebeplerinden biridir. Hz. Ebû Bekir, Recep 12/Eylül-Ekim 633’te umre yapmak
için yola çıktı ve yerine Hz. Ömer’i bıraktı;34 Hz. Ömer de kendi hilafeti esnasında
17/638 yılında yerine Zeyd b. Sâbit’i bırakarak umre yapmıştır.35
3. Sefere Çıkma: Halifenin nâib bırakmasının başka bir sebebi ordunun başında
sefere çıkmasıdır. Halifenin devlet başkanı olarak savaş zamanında ordunun
başında bulunması hem görevi hem de isteyebileceği bir durumdu. Hz. Ebû Bekir,
Medine’nin hemen dışında bulunan Zülkassa’ya mürtetlerle mücadele için 11/632
yılında ordusunun başında sefere çıkmıştı,36 bir defasında da düşmanı korkutmak
amacıyla Tayy kabilesine gönderdiği Hâlid b. Velîd ile buluşmak üzere Hayber’e
kadar gelmişti.37 Hz. Ömer ordunun başında Kâdisiye Savaşı’na katılmak üzere
yola çıkmış ancak ashabın isteği üzerine vazgeçmişti.38 Hz. Ali de Cemel ve
Sıffîn’e giderken yerine nâib bırakmıştı.39 Hz. Osman’ın sefere çıkma sebebiyle
yerine nâib bıraktığı olay yoktur. Hz. Hasan döneminde tek nâib bırakma vakası
sefere çıkmadan dolayı gerçekleşmişti.
4. Özel Sebepler: Bunlar dışında nâib bırakmak için özel sebepler bulunmaktadır.
Özellikle Hz. Ömer döneminde Kudüs’ü teslim almak,40 Kûfe’ye yolculuk
yapmak41 gibi sebepler rivayetlerde geçmektedir.

Buraya kadar zikrettiğimiz olay ve sebepler, kaynaklarda kendi yerlerine bıraktıkları


nâiblerin isimlerinin görüldüğü rivayetlerdir. Bunlar dışında halifenin görev yerini
bıraktığı ancak nâib bırakma olayının ya da niyâbet edenin isminin zikredilmediği bazı

32 İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 150.


33 İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 187.
34 Ebû Amr Halife b. Hayyât, Târîhu Halife b. Hayyât, thk. Ekrem Ziya Ömerî, 2. Baskı (Riyad: Dârü Taybe, 1405),

119.
35 İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 360.
36 Taberî, Târîh, III, 241; 247; 248; İbn Kesîr, el-Bidâye, VI, 314.
37 İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 204.
38
Taberî, Târîh, III, 480; İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 35.
39 İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 233; 253; 321.
40 Taberî, Târîh, III, 632; İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 55.
41 İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 379.

9
olaylar da mevcuttur. Hz. Ömer’in hac emirliği yaparken sadece birkaç yıl Zeyd b. Sâbit’i
yerine bıraktığı rivayetlerde geçer,42 ancak diğer yıllara dair yeterli bilgi kaynaklarda
mevcut değildir. Halife b. Hayyât, Hz. Ömer’in hac emirliği yaparken iki defa Zeyd b.
Sabit’i, beş kere Ensar’dan birilerini, üç defa ise Kinâne’den birilerini ve Abdullah
adındaki dayıoğlunu yerine bıraktığını zikreder.43 Ayrıca Hz. Ömer’in dört defa Suriye’ye
seyahat yaptığı da rivayetlerde geçmekte44 ancak bıraktığı nâibler hakkında birkaç olay
hariç45 bilgi bulunmamaktadır. Hz. Ali’nin de Hâricîlerle yaptığı Nehrevan Savaşı’nda
kendi yerine kimi bıraktığı meçhuldür. Ancak böyle durumlarda nâib atadıkları
çıkarımında bulunabiliriz; çünkü benzer durumlarda nâib atadıkları önceki rivayetlerde
geçmekte ve devlet yönetiminin işlerliğini sağlamak için kendi yerlerine idarî ve dinî
işleri yapabilecek birilerini bırakmaları aklen gerekmektedir.

1.2. Vali Nâibliği

Vali ıstılahî olarak bir hükümdar tarafından devletin -başkent dışında- çeşitli
bölgelerine atanan idareci anlamına gelir.46 Valiler genel olarak yönetim, yargı ve vergi
tahsilinden sorumluydular. Valiler yetkilerine göre genel ve özel valilik olarak ikiye
ayrılır. Genel valiler atandıkları bölgelerin her türlü amme işlerini yürütmekle tam yetki
ile görevlendirilmiş valilerdir.47 Özel valiler ise genel işlere değil bir toplumun sevk ve
idaresi, toplumun hakkının korunması gibi özel işlerle yetkilendirilmiş valilerdir.48 Bir de
Hulefâ-yi Râşidîn döneminin özellikle ilk safhalarında hem ordu komutanı hem de
fethedilen yerdeki valilik görevini üstlenen komutan-valiler bulunmaktadır.49 Nitekim
Hz. Ebû Bekir, Hâlid b. Velîd ve İyâz b. Ganm’den Hîre’yi fethetmelerini istemiş, buraya
ilk girenin Hîre valisi olacağını onlara söylemişti.50 Bu tarz komutan-valilerin bıraktıkları
nâibler, nâib bırakıldıkları yerlere göre ileride işlenecektir.

42 İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 351; 403.


43 Halife b. Hayyât, Târîh, 153-154.
44 Taberî, Târîh, III, 630; İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 55.
45 Halife b. Hayyât, Târîh, 135; 154; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 329; 379.
46 Ünal Kılıç, Peygamber ve Dört Halife Günlerinde Şehir Yönetimi ve Valilik, (Konya: Yediveren Kitap, 2004), 88.
47 Mâverdî, el-Ahkâmü’s-Sultaniye, 78; Kılıç, Şehir Yönetimi ve Valilik, 101.
48
Mâverdî, el-Ahkâmü’s-Sultaniye, 82; Kılıç, Şehir Yönetimi ve Valilik, 102.
49 Mustafa Özkan, Dört Halife Dönemi (Siyasî, Sosyal, Kültürel ve İktisâdî Hayat), (Ankara: Fecr Yayınları, 2017),

149.
50 Taberî, Târîh, III, 372.

10
Hulefâ-yi Râşidîn döneminde piramide benzer idari yapıda vali; halife, halife
yardımcıları (vezirler), temsil heyeti ve kâtiplerden sonra gelmekteydi.51 Valiler,
halifelerin nâibleri konumundaydı. Çünkü gönderildikleri bölgelerde halifeyi temsil
ediyorlardı. Vali idaresini üstlendiği vilayetin işlerini halife adına vekaleten yöneten
kişiydi. Nitekim Hz. Osman döneminde valilerin yaptıkları icraatlar ve sergiledikleri
tutumlar, Hz. Osman’a yansıtılıyordu. Valilerin, özellikle Hz. Osman döneminde merkez
ve halifeye göre daha fazla ülke gündeminde yer aldıkları görülmektedir.52

Halifelerde olduğu gibi valinin görevini paylaştığı istisnalardan biri de niyâbettir.


Valiler, farklı sebeplerden dolayı görev bölgelerinden ayrılacakları veya görevlerini
yerine getiremeyecek duruma geldikleri zaman, kendi yerlerine bazı görevlerini ya da
görevlerinin tamamını yerine getirecek nâibler atamaktaydılar. Valilerin nâib bırakma
nedenlerinin başında ordunun başında sefere çıkma, hac için yola çıkma, halife ile
görüşmek üzere -halifenin çağırması ya da valinin kendi isteği üzerine- merkeze gelme
bulunmaktadır:

1. Sefere Çıkma: Valilerin görevlerinden biri ordunun başında sefere çıkmaktır.53


Hulefâ-yi Râşidîn döneminde özellikle yeni fethedilen bölgeler düşman
saldırısına açık konumdaydı. Bu yüzden savaş ve saldırı tehlikesi daima bu
bölgeler için söz konusuydu. Bundan dolayı valilerin en çok nâib bıraktıkları
bölgeler olarak devletin uç bölgeleri; ilk dönemlerde Suriye-Irak, sonrasında ise
Horasan bölgeleri göze çarpmaktadır. Valiler, sefere çıkarken arkasında bıraktığı
işleri idare edebilecek kimseleri nâib atıyorlardı.
2. Hacca Gitmek: Hac için yolculuk yapmak valilerin görev bölgelerini bırakma
sebeplerinden bir tanesidir. Bu durum iki şekilde gerçekleşebilmekteydi: İlki
valinin kendi isteği doğrultusunda halifeden izin alarak hac yolculuğuna
çıkmasıdır. Meselâ Utbe b. Gazvân, hacca gitmek üzere Hz. Ömer’den izin
istemiş, izin alınca Ebû Sebre b. Ebû Ruhm veya Muğîre b. Şu’be’yi yerine vekil
bırakarak yola çıkmıştı.54 İkinci olarak da halifenin bütün valilerini hac

51 Güzel, İdârî Yapı, 271.


52
Kılıç, Şehir Yönetimi ve Valilik, 68.
53 Mâverdî, el-Ahkâmü’s-Sultaniye, 78; Kılıç, Şehir Yönetimi ve Valilik, 93, 101, 113; Güzel, İdârî Yapı, 94.
54 Ahmed b. Yahyâ Belâzürî, Fütûhu’l-Büldân /Ülkelerin Fetihleri, çev. Mustafa Fayda, (İstanbul: Siyer Yayınları,

2013), 292; İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 85.

11
mevsiminde Mekke’ye çağırması üzerine valinin görev yerine nâib bırakmasıydı.
Ülke ve devletin durumu hakkında valilerle görüşmek, halkı valileriyle
yüzleştirmek, valileri denetlemek için hac mevsimi büyük bir fırsattı. Özellikle
Hz. Ömer ve Hz. Osman hilafetleri döneminde sadece valilerini değil bütün
memurları hac zamanı Mekke’ye çağırırlardı.55 Böylece hem valilerden bilgi
toplama hem de valilerin halkla yüzleştirilerek denetlenmesi sağlanmış oluyordu.
Ancak ne yazık ki kaynaklarda bunun için bırakılan nâiblerden söz
edilmemektedir.
3. Halife ile Görüşmek: Valilerin görev bölgelerini bırakarak nâib atamasına yol
açan bir diğer sebep halife ile görüşmektir. Bu da iki farklı şekilde
gerçekleşiyordu: Halifenin bizzat valisini merkeze çağırması veya valinin bizzat
kendisinin halifeyle görüşmek istemesi. Halife, valilerini gerek gördüğü
durumlarda merkeze çağırabilmekteydi.56 Kûfe halkı Sa‘d b. Ebû Vakkâs’ı iyi
namaz kıldırmadığı gerekçesiyle halifeye şikâyet edip, gerekli incelemeler
yapıldıktan sonra, Hz. Ömer Sa‘d’ı Medine’ye çağırmıştı. Sa‘d b. Ebû Vakkâs da
yerine nâib olarak Abdullah b. Abdullah b. İtbân’ı bırakarak Medine’ye doğru
yola çıktı.57 Hicretin 38. yılında (M. 658) Hz. Ali’ye Mısır’dan Muhammed b.
Ebû Bekir’in öldürüldüğü haberi gelmişti. Üstelik Cemel ve Sıffîn vakalarından
sonra askerleri Hz. Ali’ye itaat etmemeye başlamıştı. Hz. Ali bu durumu ve
memnuniyetsizliğini Basra valisi Abdullah b. Abbas’a bir mektupla iletti.
Abdullah b. Abbas, Hz. Ali’ye sabır ve sükûnet tavsiye eden bir mektup yazdı,
ardından Hz. Ali ile görüşmek üzere Kûfe’ye doğru yola çıktı. Halife ile
görüşmeye giderken yerine Ziyâd b. Ebîh’i nâib olarak bıraktı.58
4. Diğer Sebepler: Vefat, hastalık gibi bazı özel sebepler de valilerin nâib
bırakmasına vesile olmuştur. Meselâ Muhâcir b. Ebû Ümeyye Resûlullah
tarafından Kinde’ye âmil olarak atanmıştı. Bu olay Hz. Peygamber’in vefat
etmesine yakın bir zamanda gerçekleştiğinden ve Muhâcir’in hastalanmasından
dolayı o, Kinde’ye Hz. Peygamber zamanında gidemedi. Hz. Ebû Bekir halife
olunca onu bu görevde tuttu. Muhâcir Medine’de bulunduğu ve bölgeye intikal

55
İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 218; Güzel, İdârî Yapı, 217-222, 233-234, 243.
56 Kılıç, Şehir Yönetimi ve Valilik, 183.
57 İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 106-107.
58 İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 316, 321.

12
edemediği için bir mektupla Ziyâd b. Lebîd’i kendi vekili olarak atadığını ilan etti.
Yine Muâviye b. Ebû Süfyân’ın abisi Yezîd vefat edeceği zaman yerine
Muâviye’yi bırakmıştı. Ancak valilik için halifenin onayı gerekiyordu, bu yüzden
Muâviye, Hz. Ömer’in valiliğini onaylamasına kadar nâib konumunda kalmıştır,
denebilir.

Vali de halife gibi tüm görevlerine nâib bırakabildiği gibi, görevlerinden birine ya da
birkaçına nâib atayabilmekteydi. Nitekim Utbe b. Gazvân, Übülle fethinin haberini bizzat
kendisi giderek Hz. Ömer’e haber vermek istedi. Bunun için yerine Mücâşi‘ b. Mes‘ûd’u
bırakarak Medine’ye gitmek üzere hareket etti. Ancak daha önceden Mücâşi‘ye
Übülle’den sonra ilerleme emri vermişti ve Mücâşi‘ görevinden henüz dönmemişti.
Bundan dolayı o gelene kadar namazları kıldırmakla Muğîre b. Şu‘be’yi görevlendirdi.59
Yine Amr b. Âs hastalığı sebebiyle sabah namazına çıkamamış, yerine namaz kıldırmak
için Hârice b. Ebû Habîbe’yi vekil tayin etmişti. Bu gece, Hâricîlerin suikast düzenlemeyi
kararlaştırdıkları geceydi. Suikastçı Amr b. Bekr, sabah namazını kıldırdığı sırada
Hârice’yi, Amr b. Âs zannederek öldürdü.60 Abdullah b. Âmir ise 31/652 yılında hac için
yola çıkmış, Kays b. Heysem es-Sülemî, Nâfî b. Hâlid et-Tâhî, Huleyd b. Abdullah el-
Hanefî ve Hâtim b. Nu’mân el-Bâhilî’yi ya da sadece Kays b. Heysem’i yerine bırakmıştı.
İbn Âmir kendi hacca giderken görevini bu dört kişiye paylaştırmıştı.61 Bu örnekte
görüldüğü üzere vali, görevlerinin tamamını bir kişiye bırakabileceği gibi görevlerini
birkaç kişi arasında da paylaştırabilmekteydi.

Valilerin görev yerlerinden ayrılmasına rağmen yerine nâib bırakıp bırakmadığı veya
nâibin kimliği konusunda bazen bilgi bulunmamaktadır. Ancak yönetimde aksama
olmaması için nâib bırakmaları gerektiği kesindir. Halifelerin, valilerini hac zamanı
Mekke’ye çağırması,62 Hz. Ömer’in her yıl valilerini hac zamanında toplayarak onlara
nasihatte bulunması,63 Suriye’ye gittiği sırada komutanlarını ve valilerini Câbiye’de
toplantı yapmak üzere davet etmesi,64 başka bir zaman Hz. Ömer’in âmillerini

59 Halife b. Hayyât, Târîh, 129; Taberî, Târîh, III, 596.


60 İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 329.
61
Halife b. Hayyât, Târîh, 166.
62 İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 527; İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 167; 218.
63 İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 410.
64 İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 56.

13
güvendikleri kişileri yerlerine vekil bırakarak yanına çağırması,65 Muâviye b. Ebû
Süfyân’ın Anadolu seferine çıkması,66 Muâviye b. Ebû Süfyân’ın Kıbrıs’a sefer
düzenlemesi,67 Hz. Osman’ın ülke içindeki karışıklığın nedenlerini anlamak ve çözüm
üretmek üzere valilerini Medine’ye çağırması68 bu durumun kaynaklardaki bazı
örnekleridir.

1.3. Komutan Nâibliği

Mâverdî’ye göre ordu komutanlığı iki kısma ayrılmaktadır. Bunlar sadece orduyu
sevk ve idare eden özel komutanlık ve savaş meseleleriyle ilgili tüm işlemleri yapabilme
(ganimet taksimi, barış anlaşması gibi) yetkisini elinde bulunduran genel komutanlıktır.
Özel komutanlık ve genel komutanlıkta özel ve genel valilikte aranan şartlar aranır.69 Bu
iki çeşit komutanlığı Hulefâ-yi Râşidîn döneminde de görmek mümkündür.70 Bu
dönemde seçilen komutanlar ve orduda üst düzey görev icra edenler ise genel olarak önde
gelen sahâbîlerden oluşmaktaydı.71 Bu komutanların da nâiblerini sahâbîlerden seçmeye
çalıştığı görülmektedir. Bir de Hulefâ-yi Râşidîn döneminde komutan valiler (askerî
valiler) bulunmaktadır. Bu komutanlar genel komutanlar olmak üzere ayrıca fethedilen
yerlerde yönetim görevini de üstlenmekteydi. Bunun sebebi ise fetih hareketlerinin
başladığı ilk süreçte fethedilen yerlerin elde tutulmasını sağlamaktı. Bu durumda bulunan
komutanların bıraktığı nâibleri de nâib bırakıldıkları duruma (sadece komutanlık, sadece
valilik veya ikisi birden) göre ayırmak gerekmektedir.

İslâm ordusu, Ridde hareketlerinin bastırılmasıyla Arabistan yarımadasının dışına


çıkıp burada fetih hareketleri gerçekleştirmiştir. Bu yüzden en çok nâib bırakmaya
Suriye-Irak taraflarında rastlamaktayız. Ridde savaşları için ise sadece iki tane olay

65 Ebû Amr Ahmed b. Muhammed b. Abdürabbih İbn Abdürabbih, el-İkdü’l-Ferîd, (Beyrut: Dârü’l-Kütübi’l-İlmiyye,
1404), I, 15.
66 İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 459; Ahmet Cevdet Paşa, Dört Büyük Halife Devri, (İstanbul: Çamlıca Basım, 2015), 213.
67 İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 468.
68 İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 167.
69 Mâverdî, el-Ahkâmü’s-Sultaniye, 88.
70
Güzel, İdârî Yapı, 123.
71 Hatta bu durum -Ridde savaşlarında ve fetih hareketlerinde üst düzey görevler icra etmek- bir kişinin sahâbî olup

olmadığını tespit için sayılan yardımcı kriterler arasında zikredilmiştir. Bkz. Mehmet Efendioğlu, Sahâbeye Yöneltilen
Tenkitler Tartışmalar-Gerçekler, 2. Baskı (İstanbul: M. Ü. İlahiyat Fakültesi Vakfı Yayınları, 2014), 32.

14
kaynaklarda geçmektedir.72 Hz. Ebû Bekir ile Hz. Ömer ve Hz. Osman’ın ilk altı yıllık
döneminde komutanların nâib bırakmasına en çok rastlanılan dönemdir. Hz. Osman’ın
ikinci devresinde ise devlet doğal sınırlarına ulaşmış, fetih hareketleri duraklamıştı. Olası
saldırılara ya valiler ya da valilerin görevlendirdiği kimseler cevap veriyordu. Hz. Ali
döneminde ise iç karışıklardan dolayı komutanların nâib bırakması kaynaklarda yer
almamıştır.

1. Sefere Çıkma: Komutanların nâib bırakmalarında en büyük etken sefere çıkmadır.


İslâmî fetihlerin yeni gerçekleşmeye başladıkları yerlerde sık sık saldırılar
olabilmekteydi. Bu yüzden bölge komutanları -özellikle genel komutanlar- ya bu
saldırıya gelenlerin üstüne bir birlik gönderiyor -bu durum nâib atama değil
görevlendirme olarak telakki edilmelidir- ya da bizzat kendisi ordunun başında
sefere çıkıyordu. Sefere çıktığı durumlarda da yerine ordunun başına bir nâib
bırakarak bölgedeki yönetimi boş bırakmıyordu. Bunun dışında saldırı olmasa da
yeni yerleri fethetme isteği komutanları daha ileri bölgelere sevk ediyor, bu
durumda arkada bıraktıkları yerlere nâiblerini bırakabiliyorlardı. Bu durum
komutanlara daha rahat hareket etme imkânı sağlıyor hem arkada bıraktıkları
topraklar hem de yeni fethedilen bölgedeki topraklar hâkimiyet altında
tutuluyordu. Aynı zamanda yeni bölgeleri fethetmede kolaylık sağlıyordu. Ancak
nâib bırakan komutan bazen sadece komutan olurken bazen de vali-komutan
(askerî vali) olabilmekteydi. Bu yüzden nâib bıraktığı kişide bu ayrıma dikkat
edilmesi gerekmektedir.
2. Halife ile Görüşmek: Komutan, halifenin kendisini çağırması üzerine ya da
halifeyle bizzat kendisi görüşmek üzere görev yerinden ayrılabilmekteydi. Bu
durumda kontrolü sağlaması için yerine vekil bırakıyordu. Utbe b. Gazvân, Hz.
Ömer’e Sülmâ isimli bir komutanını elçi olarak gönderir ve ona bu görevi
süresince yerine birisini vekil bırakmasını söyler.73
3. Diğer Sebepler: Rahatsızlık/hastalık vefat gibi bazı sebepler de komutanların nâib
bırakma sebeplerindendir. Nitekim Sa‘d b. Ebû Vakkâs Kâdisiye Savaşı’nda

72 Bunlar Muhâcir b. Ebû Ümeyye’nin atadığı, İkrime (Taberî, Târîh, III, 331-337; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 231-232.)
ve Hâlid b. Velîd’in atadığı Semüre b. Amr’dır. (Belâzürî, Ensâbu’l-Eşrâf, XIII, 10; Ebû Muhammed Ali b. Ahmed el-
Endelüsî İbn Hazm, Cemheretü Ensâbi’l-Arab, (Beyrut: Dârü’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1403), 208; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-
Gâbe, II, 556; İbn Hacer, el-İsâbe, III, 151; V, 241)
73 Taberî, Târîh, IV, 74.

15
vücudunda çıkan iltihapların onu yerinden kalkamayacak duruma getirmesi
yüzünden orduyu idare etmesi için yerine Hâlid b. Urfuta’yı vekil tayin etmişti.74
Nâib bırakmaya bir başka sebep komutanın vefat etmesiydi. Komutan vefat
ederken yerine bir vekil atamaktaydı. Nitekim Müsennâ b. Hârise vefat ederken
birliğinin başına Beşir b. el-Hasasiyye’yi bırakmıştı.75

Bu sebepler dışında genel olmamakla birlikte hacca gitmek komutanın yerine nâib
bırakılmasının sebebi olarak zikredebiliriz. Ancak bunu sadece Hâlid b. Velîd için
görmekteyiz. Hâlid b. Velîd halifenin izni olmaksızın gizlice haccetmiş sonrasında görev
mevkiine geri dönmüştü. Halife Hz. Ebû Bekir, Hâlid’in haccetmesini sonradan duymuş
ve bu yaptığı davranışın yanlış olduğunu bildirmiştir. Ona kendisini kınayan bir mektup
göndermişti.76 Ancak Hâlid b. Velîd’in bunun için kimi nâib bıraktığı rivayetlere
yansımamıştır.77 Nâibin isminin zikredilmediği bir başka olay Hâlid b. Velîd’in Velece
olayıdır. Bu olay 12/634 yılında vuku bulmuştur. Sâsânî hükümdarı İslâm ordusu üzerine
bir birlik göndermişti. Bunu haber alan Hâlid b. Velîd yerine vekil bırakarak bu ordunun
üstüne gitti. Vekiline uyanık ve dikkatli olmasını söyledi.78 Yine Ebû Ubeyd Köprü
Savaşı’nda filin altında kalarak şehit olduğunda yerine önceden belirleyip vasiyet ettiği
ancak ismi kaynaklarda yazılmayan bir şahsı kendisine vekil bırakmıştı. Bu kişinin de
ölmesi üzerine ordunun geri kalanını Müsennâ b. Hârise nehrin karşısına geçirerek
kurtarmıştır.79 Hz. Ömer Suriye’ye gittiği zaman valilerine ve komutanlarına haber
göndermiş, onlardan yerlerine vekiller bırakarak Câbiye’ye gelmelerini istemişti. Burada
vekil bırakılan kişilerin isimleri geçmemektedir.80

74 Taberî, Târîh, III, 530-531; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 289; İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 43.
75 Taberî, Târîh, III, 486; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 288; İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 36.
76 İbn Kesîr, el-Bidâye, VI, 352.
77 Sıbt İbnü’l-Cevzî, Hâlid b. Velîd’in hacca giderken Cezîre’de Müsennâ b. Hârise’yi bıraktığını söylemektedir. Sıbt

İbnü’l-Cevzî, Mir’ât, V, 78.


78 İbn Kesîr, el-Bidâye, VI, 345.
79 İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 28.
80 İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 56. Ph. K. Hitti, Hz. Ömer’in Câbiye’ye gelmesini “Fethin vakar ve azametini sağlamak,

fethedilenlerin hukuki durumlarını tayin ve tespit etmek, Yermük Savaşı’ndan sonra Hâlid b. Velîd’in yerine
başkumandanlığa getirilen Ebû Ubeyde ile istişarelerde bulunmak ve yeni fethedilen toprakların lüzumlu nizam ve
kaideleri tespit etmek” olarak niteler. Ph. K. Hitti, Siyasi ve Kültürel İslam Tarihi, çev. Salih Tuğ, (İstanbul: M. Ü.
İlahiyat Fakültesi Vakfı Yayınları, 2011), 218.

16
2. Nâiblerde Bulunması Gereken Özellikler

Nâib bırakılan kişi, niyâbet ettiği kişi adına icraatlarda bulunacağı için nâibde bazı
özellikleri aramak oldukça önemli ve gerekli bir husustur. Hulefâ-yi Râşidîn döneminde
diğer memuriyetlerde olduğu gibi nâiblerin tayininde de birtakım özellikler göz önüne
alınmış, atamalar bu hususlara göre yapılmıştır.

2.1. Müslüman Olmak

İslâm devletinde yüksek mevkideki bir görevi icra etmek için aranan en önemli
şartlardan biri kişinin Müslüman olmasıdır. Hatta Hulefâ-yi Râşidîn döneminin ilk
başlarında sadece gayri müslimlere değil irtidad ettikten sonra tövbe edip yeniden
Müslüman olanların dahi asker olarak savaşa katılmasına müsaade edilmiyordu. Bunun
için Müsennâ b. Hârise bu durumda olanların yararlarını anlatmak ve bunların savaşa
katılması için izin istemek üzere halife Hz. Ebû Bekir’in yanına, Medine’ye gelmişti.81

Müslümanları kısa süre için olsa dahi yönetecek, İslâm ordusunu sevk ve idare edecek
kişinin gayri müslimlerden değil de Müslümanlar arasından seçilmesi doğal karşılanacak
bir durumdur. Hatta bunu bir zaruret olarak görmek gerekir. Çünkü Müslümanların
hâkimiyeti altında bulunan bölgelerde gayri müslim bir kişinin bu hâkimiyete zarar verme
ihtimali söz konusudur.82 Ayet83 ve hadislerle84 Müslümanları yönetecek kişinin
Müslüman olmasına işaretler bulunmaktadır. Zaten Müslümanların yöneticilerinin
Müslüman olmasında âlimler arasında herhangi bir ihtilaf da yoktur.

81 Taberî, Târîh, III, 413.


82 Kılıç, Şehir Yönetimi ve Valilik, 118.
83 Nisâ 4/59. Bu ayette Müslümanlara hitaben itaat edilecek kimseler zikredilirken “içinizden olan yöneticiler”

tamlaması yöneticilerin Müslümanlardan olmasına işaret eder. Aynı surenin 83. ayetinde (Nisâ, 4/83) “içlerinden olan
yöneticiler” ifadesi de aynı hükme işaret eder.
84 Ebû Abdullah Muhammed b. İsmail b. İbrahim Buhârî, Sahîhu’l-Buhârî, thk. İzzüddin Dallî v.dğr., 3. Baskı (Beyrut:

Müessesetü’r-Risâle, 1439), “İman”, 42. Benzeri hadisler için bkz. Ebu’l-Hasan Müslim b. el-Haccâc Müslim, Sahîh-i
Müslim, thk. Yâsir Hasan v.dğr., 2. Baskı (Beyrut: Müessesetü’r-Risâle, 1437), “İman”, 95; Süleyman b. el-Eş’as es-
Sicistânî Ebû Davud, Sünen-i Ebû Davud, thk. Yâsir Hasan v.dğr., (Beyrut: Müessesetü’r-Risâle, 1434), “Edeb”, 59;
Ebû İsa Muhammed b. İsa Tirmizî, Sünenü’t-Tirmizî, thk. İzzüddin Dallî v.dğr., (Beyrut: Müessesetü’r-Risâle, 1432),
“Birr”, 17. Ebû Abdurrahman Ahmed b. Şuayb Nesâî, Sünenü’n-Nesâî, thk. İmâd Tayyâr v.dğr., (Beyrut: Müessesetü’r-
Risâle, 1435), “Bey’at”, 31, 41.; Buhârî, “Fiten”, 2 (bkz. Müslim, “İmâre”, 42); Ebû Dâvûd, “Cihâd”, 33; Tirmizî,
“Cum‘a”, 80; Ebû Abdullah Muhammed b. Yezîd el-Kazvînî İbni Mâce, Sünen-i İbni Mâce, thk. İmâd Tayyâr v.dğr.,
(Beyrut: Müessesetü’r-Risâle, 1430), “Cihâd”, 40; Müslim, “İmâre”, 37; 62, 63; Müslim, “İmâre’, 32; İbn Mâce,
“Cihâd”, 39, 40; Ebû Dâvûd, “Cihâd”, 87; Buhârî, “Ahkâm”, 4; İbn Sa’d, II, 126. Bu konu hakkında bkz. Cemal
Ağırman, Hz. Peygamber’in Sünnetinde İtaat, (İstanbul: Ensar Yayınları, 2004), 400-462.

17
2.2. Güvenilir ve Ehliyet Sahibi Olmak

Yöneticilerde aranan en önemli özelliklerden biri emanet ve ehliyettir. Emanet,


görevini kötüye kullanmayacağı konusunda güvenilir olmak; ehliyet ise verilen işi yerine
getirme konusunda liyakatli olmaktır. Kendisinde bu özellikler bulunmayan kimseler
görevi hakkıyla yerine getiremeyeceği gibi devlete zarar da verebilir. Özellikle halife ya
da vali gibi yöneticilerin nâibi cahil kimselerden olursa halka zulmedebilir,85 halkın
devlete karşı olan güvenini zedeleyebilir. Komutan nâibleri de -yöneticilik vasıfları
dışında- orduyu idare etme sorumlulukları açısından orduya ve devletin güvenliğine
büyük zarar verebilir. Bu yüzden Müslüman olmaktan sonra emanet ve ehliyet nâibler
için oldukça önemli bir özelliktir. Hz. Ömer, Ebû Musa el-Eş’arî ile beraber âmillerini
çağırdığı zaman yerlerine güvenilir kişileri vekil bırakmalarını emretmişti.86 Hz. Ali
Mihnef b. Süleym’e yazdığı mektubunda onu yanına çağırırken en güvendiği kişiyi vekil
bırakmasını söylemiş,87 Eşter’e yazdığı mektubunda da güvenilir ve insaf sahibi birisini
nâib bırakmasını ona emretmiştir.88

Görevi kime vereceği nâib bırakan kişinin sorumluluğundadır. Bir işin başına
getirilecek kimsede aranan temel şart, işin en iyi şekilde yapılmasını sağlayacak ehliyete
sahip olmasıdır.89 Bunun dışında başka sebeplere bakarak işin, ciddiyetsiz ve gayri ahlaki
vasıflara sahip ehil olmayan kimselere verilmesine izin verilmez. Liyakatin içine Allah
korkusuna sahip olma, insanları iyisiyle kötüsünü ayırt edebilme, kötü niyetleri
anlayabilme, sorumluluğu altında bulunan kimselerin durumuna vâkıf olma, otoritesini
ortaya koyacak heybete sahip olma gibi özellikler de girer.90 Dolayısıyla yönetici
atayacak kimsenin bunları da göz önünde bulundurması gerekmektedir.

İslâm’da en küçük işlerin dahi ehil kimselere verilmesi istenmiştir. Kur’ân-ı Kerîm’de
emanetlerin ehline teslim edilmesi emredilmektedir.91 Buradaki “emanet” kelimesinin ne

85 Mâverdî, Siyaset Sanatı, 352.


86 İbn Abdürabbih, el-İkdü’l-Ferîd, I, 15.
87 Nasr b. Müzâhim el-Minkârî, Vak’atu Sıffîn, 2. Baskı (Kahire: el-Müessesetü’l-Arabiyyeti’l-Hadîse, 1382), 104-105.
88 Taberî, Târîh, V, 95; Ebû’l-Muzaffer Yûsuf b. Kızoğlu Sıbt İbnü’l-Cevzî, Mirʾâtu’z-Zamân fî Tevârîhi’l-Aʿyân,

(Dımaşk: Dârü’r-Risâleti’l-Âlemiyye, 1434), VI, 390; Ebû’l-Mehâsın Yûsuf b. Tağrîberdî b. Abdullâh İbn Tağriberdî,
en-Nucûmu’z-Zâhira fî Mulûki Mısr ve’l-Kâhira (Mısır: Vezâratu’ŝ-Sekâfe ve’l-İrşâdi’l-Kavmî, Dâru’l-Kütüb, t.y.), I,
103.
89 Mehmed Said Hatiboğlu, “İslâm’da İlk Siyâsî Kavmiyetçilik: Hilâfetin Kureyşliliği”, AÜİFD 23 (1978): 141.
90 Kılıç, Şehir Yönetimi ve Valilik, 120.
91 Nisâ 4/58.

18
olduğu konusunda farklı görüşler ileri sürülmüştür. Kastedilen anlamlardan birisi bizim
konumuzla da yakından ilgili olan “insanlara hizmet sunan herhangi bir vazife”92 anlamı,
diğeri ise “muhafaza edilmek ve icap ettiği zaman, hak sahibine iade edilmek üzere
alınmış eşya” anlamıdır.93 Hz. Peygamber de: “Emanet, ehil olmayan kimselere teslim
edildiği zaman kıyameti bekleyin.”94 buyurarak, Müslümanları bu konuda uyarmıştır. Hz.
Peygamber sözleri gibi kendi uygulamasında da bir kişiyi bir göreve getireceği zaman
liyakati esas almıştır.95 Ayrıca Hz. Peygamber’in görev verdiği kişilerin verilen görevi
hakkıyla yerine getirmesi de buna örnektir.

Nâibler, niyâbet ettikleri kimselerin temsilcileri oldukları için onlarda da aranan en


temel vasıflardan iki tanesi emanet ve ehliyet olmuştur. Nitekim nâibini kötü seçen
kimsenin halka ve devlete verebileceği zarar ortadadır. Hulefâ-yi Râşidîn döneminde nâib
bırakan kimselerin -halife, vali, komutanların- vekillerini seçerken diğer memuriyetlerde
olduğu gibi bu özellikleri dikkate aldığı ortadadır. Bu dönemde seçilen nâibler genel
olarak halk ve askerler arasında da sevilen, insanların kendilerine güven duyduğu ve
yönetim gücünü elinde bulunduran kimselerden ve özellikle sahâbîler arasından
seçilmeye çalışılmıştır. Ayrıca nâibler, ehliyet ve liyakat açısından tecrübeli olan devlet
memurlarından belirlenmişlerdir.

2.3. Erkek Olmak

Yönetimde söz sahibi olanların erkek olması gerektiğine dair görüşler bulunmaktadır.
Bunun yanında kadının da yönetimde hakkı olduğunu beyan edenler olmuştur. Bu konu
kadınların siyasi hakkı açısından hukukçuları ilgilendirmekte ve tezimizin konusu dışında
olduğu için burada tartışılmayacak ilgili bazı çalışmalara atıfta bulunmakla
yetinilecektir.96

92 Hz. Ömer, hilafet makamını, “Emânetü'l-müslimîn: Müslümanların emaneti” olarak görmektedir. İbn Sa’d, et-
Tabakât, VI, 202.
93 Hatiboğlu, “Hilâfetin Kureyşliliği”, 142.
94 Buhârî, “İlim”, 2.
95 Güzel, İdârî Yapı, 226.
96 Nejla Akkaya, “İslâm Hukuku’nda Kadının Siyasi Hakları”, İslâmî Araştırmalar 10/4 (1997): 228-241. Ayrıca bu

konuda değerlendirmeler için bkz. Ağırman, Hz. Peygamber’in Sünnetinde İtaat, 383-395. Nâibler açısından Hulefâ-
yi Râşidîn döneminden sonraki devirlerde kadınların -özellikle Türk kadınların- nâibelik yaptığına dair Bahriye
Üçok’un bazı çalışmaları bulunmaktadır. Bkz. Bahriye Üçok, “İslâm Devletlerinde Bazı Nâibeler”, Belleten 31/122
(1967): 169-189; Bahriye Üçok, İslâm Devletlerinde Türk Naibeler ve Kadın Hükümdarlar, (İstanbul: Kırmızı Kedi
Yayınevi, 2020).

19
Hulefâ-yi Râşidîn döneminde yönetimde kadınların bulunmadığı bir gerçektir. Aynı
durum nâiblik için de söz konusudur.

2.4. Denklik

Yöneticilerle yönetilenler arasında denklik bulunması önemli özellikler arasındadır.


Denklik, yöneticilerin -statü, ilim vb. konularda- yönetilen halktan daha aşağı bir
seviyede bulunmamasıdır. Böyle bir durumda halkın yöneticiye itaat etmemesi olağan bir
durumdur. Hatta itaati sağlamak için yöneticinin halktan daha yüksek mertebede bir kişi
olması gerekmektedir. Bundan dolayı yöneticilerde hür olmak şartı aranmıştır. Hulefâ-yi
Râşidîn döneminde buna bir de bedevî-hadarî ayrımını eklemek gerekmektedir. Bedevî
ve hadarîlerin karışık olduğu durumlarda bedevîlerin hadârîlere değil, hadarîlerin
bedevîlere yönetici yapılmasına dikkat edilmiştir. Nâiblerde de bu husus göze
çarpmaktadır.

Diğer yöneticilerde olduğu gibi nâiblerde aranan bir diğer şart hürriyettir. Başka
birisinin yönetimi ve tahakkümü altında bulunan bir kimsenin müslümanların -nâib olarak
bile olsa- başında bulunması doğru karşılanmaz, yönetim esaslarıyla da uyuşmaz. Bu
yüzden Hulefâ-yi Râşidîn döneminde, diğer yöneticilerde aranan hürriyet şartının aynı
şekilde nâiblerde de arandığı göze çarpmakta ve nâibler arasında köleler
bulunmamaktadır.

Nâibler kölelerden seçilmediği gibi azatlı kölelerin nâibliğinin de hoş karşılanmadığı


anlaşılmaktadır. Ancak bu kesin bir kural değildir, azatlı köle olup Müslümanların
yöneticisi olanlar da bulunmaktadır.97 Buna örnek olarak şu olayı zikredebiliriz: Hz.
Ömer’in Mekke valisi Nâfi’ b. Abdülhâris, Mekke’den bir iş için ayrılmıştı. Usfan’da Hz.
Ömer ile karşılaştı. Hz. Ömer ona Mekke’de kimi vekil bıraktığını sormuş; Nâfi’,
“Abdurrahman b. Ebzâ” cevabını vermişti. Hz. Ömer bu kişinin kim olduğunu sorunca
Nâfî’ de “Azatlı kölelerimizdendir (mevlâ).” cevabını verdi. Hz. Ömer, neden onu vekil
bıraktığını Nâfi’ye sordu. O da: “Kur’ân’ı okuyan (kârî) ve ferâizi bilen bir kimsedir.”
cevabını verdi, Hz. Ömer: “Şüphesiz ki Allah bu kitapla bazı kavimleri yüceltir bazılarını

97 Sâlim Mevlâ Ebû Huzeyfe bunlardan birisidir. Hatta Hz. Ömer vefat etmesine yakın kendisine halife tayin etmesini
isteyenlere Ebû Huzeyfe’nin azatlısı Sâlim hayatta olsaydı çekinmeden onu önereceğini ifade etmiştir.

20
da alçaltır.” karşılığını verdi.98 Böylece Hz. Ömer, Abdurrahman b. Ebzâ’nın nâibliğini
onaylamış oldu.99 Bu konuda bir başka örnek de Amr b. Âs’ın, Mücâhid b. Cebr’i vekil
bırakması olayıdır. Mücâhid b. Cebr azatlı bir köleydi ve Amr onu Mısır’a vekil
bırakmıştı. Hz. Ömer, Amr’a bu konu hakkında soru sorunca onun kâtip olduğunu
söylemiş, Hz. Ömer de bunu onaylamıştı.100

Göçebe bir hayat süren, dış dünyayla ilişkisini kesmiş bedevîlerle, yerleşik hayata
geçmiş farklı toplumlarla ilişki halinde yaşayan hadarîler; yaşayış, düşünce bakımından
birbirinden ayrılmaktadır. Şehirde yaşayan insanlar, bedevîlere karşı bazı özelliklerden
dolayı üstün tutulmuştur. Bu yüzden bâdiye halkından kimseleri şehir halkına yönetici
yapmak hoş karşılanmamıştır. Bu konuda şu olayı örnek olarak zikredebiliriz: Utbe b.
Gazvân, Übülle’yi fethettikten sonra Dest-i Meysân Merzubân’ı Müslümanlara karşı
adam topladı. Utbe onun üzerine giderek ordusunu bozguna uğrattı ve Dest Meysan
Merzubân’ını da öldürdü. Kuşağını da Hz. Ömer’e gönderdi. Ardından olanları anlatmak
üzere bizzat kendisi Hz. Ömer’in yanına Medine’ye gitmek istedi. 101 Bunun için
Basra’dan hareket etti, yerine nâib olarak Mücâşi’ b. Mes’ûd’u bıraktı. Ancak Mücâşi’
bu sırada Fırat taraflarında sefere çıkmıştı. Bundan dolayı Utbe, Mücâşî’ gelene kadar
namazları kıldırmakla Muğîre b. Şube’yi görevlendirdi. Mücâşî düşmana galip geldikten
sonra Basra’ya geri döndü ve nâiblik görevini üstlendi.102 Utbe Medine’ye gelince Hz.
Ömer, Utbe’ye kimi vekil bıraktığını sordu. “Mücâşî b. Mes’ud”un nâib bırakıldığını
öğrenince Utbe’yi nâib bıraktığı kişi konusunda “Bâdiye insanını şehir insanına nasıl
tayin edersin!” diyerek uyardı. Ardından geri dönmesini emretti.103

98 Müslim, “Salâtü’l-Musâfirîn”, 269.


99 Başka rivayetlerde Hz. Ömer’in Nâfi‘ b. Abdülhâris’i yaptığı bu iş üzerine azledip yerine Hâlid b. Âs b. Hişâm’ı
atadığı zikredilmektedir. Bu da Hz. Ömer’in mevla olan bir kimseyi nâib bırakmayı tasvip etmediğini göstermektedir.
Bkz. İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Gâbe, V, 284; Muhammed b. Ebû Bekir b. Abdullah et-Tilimsânî el-Burrî, el-Cevhere fî
Nesebi’n-Nebî ve Ashâbihi’l-Aşere, (Riyad: Dârü’r-Rifâî, 1403), I, 131; el-Mizzî, Tehzîbü’l-Kemâl, XXIX, 280; Ebu’t-
Tîb Muhammed b. Ahmed b. Ali el-Fâsî, el-İkdü’s-Semîn fî Târîhi’l-Beledi’l-Emîn (Beyrut: Dârü’l-Kütübi’l-İlmiyye,
t.y.), I, 320; VII, 49.
100 Ebû’l-Kâsım Abdurrahman b. Abdullâh b. Abdulhakem el-Mısrî İbn Abdülhakem, Futûhu Mısr ve’l-Mağrib

(Mektebetu’ŝ-Ŝeḳâfeti’d-Dîniyye, 1415), 206; Ebû Abdullah Moğultay b. Kılıç el-Bekcerî Moğultay b. Kılıç, İkmâlu
Tehzîbi’l-Kemâl fî Esmâî’r-Ricâl, (el-Fârûku’l-Hadîse, 1422), XI, 81; Celalüddin Abdurrahman b. Ebû Bekir Suyûtî,
Hüsnü’l-Muhâdara fî Ahbâri Mısr ve’l-Kahire, (Beyrut: Dârü’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1418), I, 126.
101
Halîfe b. Hayyât, Utbe’nin hacca gitmek amacıyla Basra’dan ayrıldığını rivayet etmektedir. Bkz. Halife b. Hayyât,
Târîh, 129.
102 Halife b. Hayyât, Târîh, 154; Taberî, Târîh, III, 596; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 318.
103 Taberî, Târîh, III, 595; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 319.

21
Hz. Ömer’le Utbe b. Gazvân arasında geçen bu vekil bırakma rivayeti dışında nâiblere
bakıldığı zaman da bu özelliğe dikkat edilmeye çalışıldığı göze çarpar. Halife, vali -
Utbe’nin Mücâşî b. Mes‘ûd’u vekil bırakması dışında- ve komutanlar nâib bırakırken,
bıraktıkları nâiblerin hadarî olmasına dikkat etmişlerdir.

2.5. Ahlâkî Özelliklere Sahip Olmak

Hulefâ-yi Râşidîn döneminde bırakılan nâiblere bakıldığı zaman bazı ahlâkî


özelliklere sahip kimseler oldukları göze çarpar. Bu dönemde bırakılan nâibler, genel
olarak Hz. Peygamber döneminde de öne çıkan, ahlâkî özellikleri taşıyan sahâbîlerdendir.
Ayrıca aralarında Hz. Peygamber’in görev vermiş olduğu -nâiblik de dahil- kimseler
bulunmaktadır.

Nâiblerin de diğer yöneticiler gibi sahip olması gereken bir takım ahlâkî özellikler
bulunmaktadır. Bunlar insanları yönetirken daha iyi bir yönetim sergilemesi ve insanlara
zulmetmemesi için gereklidir. Allah korkusuna sahip olmak, adaletli olmak, merhamet
sahibi olmak, affedebilmek bu ahlâkî özelliklerin başında gelmektedir. Bu özelliklere
sahip birisi halk tarafından da razı olunan kimse olacak ve benimsenecektir. Nitekim Hz.
Osman halk ile arasında ganimet yüzünden anlaşmazlık çıkan Abdullah b. Sa‘d b. Ebû
Serh’e, razı olduğu ve halkın da razı olacağı birisini vekil bırakarak kendisine gelmesini
yazmıştı.104

Allah korkusuna sahip yönetici, kendisine verilen bu görevin emanet olduğu şuuruyla
hareket ederek insanlara zulmetmekten kaçınacak ve bir gün bu yaptıklarının hesabını
vereceği bilinciyle davranacaktır. Başına getirildiği işi hakkıyla ve en iyi şekilde yerine
getirmeye çalışacaktır.

Adaletli olmak, bir yöneticinin sahip olması gereken olmazsa olmaz özelliklerinden
bir tanesidir. Adaletli olmayan yöneticilerin halkı zulümle yöneteceği için halkı devletle

104Ebû Abdullâh Muhammed b. Muhammed İbn Uzârî el-Merrâkûşî, el-Beyânü’l-Muğrib fî Ahbâri’l-Endelüs vel-
Mağrib, 3. Baskı (Beyrut: Dârü’s-Sekâfe, 1983), I, 14; Şemsüddîn Ebû Abdullâh Muhammed b. Ahmed b. Osmân b.
Kâymâz Zehebî, Siyerü A’lâmi’n-Nübelâ, 3. Baskı (Beyrut: Müessesetü’r-Risâle, 1405), Râşidûn, 172; Şemsüddîn Ebû
Abdullâh Muhammed b. Ahmed b. Osmân b. Kâymâz Zehebî, Târîhu’l-İslâm ve Vefeyâtü’l-Meşâhîri ve’l-A’lâm,
(Beyrut: Mektebetü’t-Tevfikiyye, 1413), III, 108.

22
karşı karşıya getirecek, devlete olan güveni zayıflatacaktır. Birçok ayet105 ve hadiste106
insanlar, özellikle yöneticiler adaletli olma konusunda uyarılmaktadır.

Yönetilenlerin, devlete ya da halka karşı işleyebileceği birtakım yanlışları olabilir. Bu


konuda yöneticilerin merhamet sahibi olması ve affedebilmesi gerekir. Yalnız bu konuda
dikkatli olmak lazımdır, zira merhametli olmak adaletli olmanın önüne geçmemelidir.
Kimin hangi durumlarda affedilebileceğini bilmesi gerekir. Bunun için liyakati açıklarken
zikrettiğimiz “insanları iyisiyle kötüsünü ayırt edebilme, kötü niyetleri anlayabilme,
sorumluluğu altında bulunan kimselerin durumuna vâkıf olma” özellikleri burada da ön
plana çıkar. Hz. Ali, Eşter’e vekil bırakmasını söylerken insaf ehli olmasına da vurgu
yapmıştır.107

Burada yöneticiler için zikrettiğimiz bu özelliklerin, nâibler için de geçerli olması


bakımında zikrettik. Zira kısa süreliğine olsa da nâibler yöneticilik makamında bulunan
kimselerdir. Bunun için bu ahlâkî özelliklere nâiblerin sahip olması gerekir. Ancak
burada asıl sorumluluk nâib bırakan kimseye düşmektedir. Nâib bırakan kişi, bıraktığı
nâibin bu özelliklere sahip bir kişi olmasına dikkat etmelidir.

2.6. Devlette Görevinin Bulunması

Nâiblerin ehliyet, liyakat, ahlâkî özellikleri tespit edilebilmesi, ayrıca devlet


işlerinden haberdar olan bir kimse olması yani görev başına gelince çok fazla yabancılık
çekmemesi için nâiblerin seçiminde dikkat edilen bir diğer önemli özellik nâiblerin
devlette görevinin bulunmasıdır. Özellikle bu görevliler nâib bırakan kişinin yakınında
görev yapan kimselerden seçilmektedir. Bu özellik nâibin, nâib bırakan tarafından daha
iyi tanınmasını sağlayan bir husustur.

Halife nâiblerinde bu özellik önemli derecede göze çarpmaktadır. Örneğin Hz.


Ömer’in en çok nâib bıraktığı iki isim Hz. Ali ve Zeyd b. Sâbit’tir. Hz. Ali önceki
dönemlerde icra ettiği görevler dışında Hz. Ömer döneminde halifenin istişare heyetinde

105 Nisâ 4/58, 135; Mâide 5/42; Araf 7/29; Nahl 16/76, 90; Hucurât 49/9.
106 Buhârî, “Ezan”, 36; Müslim, “İmâre”, 18, 43; Nesâî, “Edebü’l-Kudât”, 1.
107 Sıbt İbnü’l-Cevzî, Mirʾâtu’z-Zamân, VI, 390; İbn Tağriberdî, en-Nucûmu’z-Zâhira, t.y., I, 103.

23
bulunmakta, ayrıca Medine kadılığı görevini icra etmekteydi.108 Zeyd b. Sâbit ise Hz.
Ömer döneminde Medine’de kâtiplik, beytülmâl emirliği ve kadılık makamlarına
atanmıştı.109 Bu dönemde ayrıca ensarın atiyyelerini de Zeyd b. Sâbit dağıtmaktaydı.110

Valilerin de atadıkları nâiblerde bu özelliğe dikkat ettiği görülmektedir. Bu özellik


bazen doğrudan karşımıza çıkmaz. Ancak ilk dönem fetih hareketlerinde valilerin
bıraktıkları nâiblerin hayatlarına bakıldığında, savaşlarda önemli görevler yerine
getirmiş, vali tarafından gönderilen seferlerde komutanlık yapmış isimler karşımıza çıkar.
Bu da onların devlette görev aldıklarını ifade eder. Mücâşi’ b. Mes’ûd,111 Ebû Sebre b.
Ebû Ruhm, Abdullah b. Abdullah b. İtbân112 bu nâiblere örnektir. Bunlar dışında, Hz.
Osman döneminde Basra Valisi Abdullah b. Âmir’in vekil bıraktığı Ziyâd b. Ebîh dîvan
ve beytülmâl işlerine bakmaktaydı.113 Mısır valisi Amr b. Âs’ın namaz kıldırmakla
görevlendirdiği Hârice b. Ebû Habîbe de şurta teşkilatının başında bulunmaktaydı.114

Komutanlar da nâib bırakırken ordusu içinde öne çıkan, orduda önemli görevleri olan
-seferle görevlendirilen birliklerin başında komutanlık yapma gibi- kimseleri nâib
bırakmışlardır. Müsennâ b. Hârise115 ve Beşir b. el-Hasâsiyye116 buna örnek olarak
zikredilebilir.

3. Nâiblerin Görev ve Sorumlulukları

Nâib olan kimse nâib bırakan kimsenin görev ve sorumluluklarını yerine getirmekle
mükelleftir. Bunun için bu bölümde halife, vali ve komutanların genel görev ve
sorumluluklarından bahsedilecek, nâiblerin tarihe yansımış icraatları yeri geldiğinde

108 İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 31; Feyza Betül Köse, Medine’de Sosyal Hayat -Dört Halife Dönemi-, 2. Baskı (İstanbul:
Mana Yayınları, 2016), 156.
109 Mustafa Fayda, Hulefâ-yı Râşidîn Devri (Dört Halife Dönemi), 9. Baskı (İstanbul: Kubbealtı, 2019), 335; Köse,

Medine’de Sosyal Hayat, 56; Güzel, İdârî Yapı, 80.


110 Köse, Medine’de Sosyal Hayat, 269.
111 Halife b. Hayyât, Târîh, 154; Taberî, Târîh, III, 596; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 318.
112 Abdullah b. Abdullah, Hulefâ-yı Râşidîn döneminde çeşitli görevler icra etmiştir. Hay ehli ile Müslümanlar

arasındaki antlaşmayı Abdullah b. Abdullah b. İtbân yapmıştır, Nusaybin üzerine düzenlenen seferde komutanlık
yapmıştır. Bkz. İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Gâbe, III, 299; İbn Hacer, el-İsâbe, IV, 135.
113 Belâzürî, Fütûh, 408
114 İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 329.
115
Müsennâ b. Hârise de kendisine gelen emirle birlikte Sasanîlere karşı kabilesiyle beraber savaşmaya başlamıştı.
Bkz. İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 224; Fayda, Hulefâ-yı Râşidîn Devri, 159; Özkan, Dört Halife Dönemi, 39.
116Müsennâ, Beşir’i nâib atadığı zaman o sınır muhafaza birliklerinin başında bulunuyordu. Bkz. Taberî, Târîh, III,

413; İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 17.

24
zikredilecektir. Ancak ileride görüleceği üzere vekilin hiçbir zaman asılın yerini tam
tutamayacağı, bazı görevlerin nâiblerin görev sınırını aşabileceği de unutulmamalıdır.

3.1. Halife Nâiblerinin Görev ve Sorumlulukları

Halife, sulh zamanında halkın yöneticisi, savaş zamanında onların komutanı,


namazda imamları117 ayrıca kadı ve fakihleridir.118 Vali ve diğer memurları atama,
bunları denetleme halifenin görev ve sorumlulukları arasında bulunmaktadır.

Halife nâiblerinin, halifenin bütün görevlerine sahip olduğu söylenemez. Her ne kadar
halife, nâib bıraksa da hâlâ devleti yönetmeye devam ediyordu. Devletin başında iki
yönetici aynı anda hüküm süremez. Bundan dolayı halifenin nâibini, kendisinin tüm
görev ve sorumluluğuyla değil, sadece yetki verdiği konuda vekil tayin ettiği söylenebilir.
Halife nâibi bir bakıma halifenin başkentten ayrılırken buraya atadığı validir. Bu açıdan
valilerin görev ve sorumluluklarıyla halife nâibinin görev ve sorumlulukları benzerdir.

Halife nâibinin en temel görevleri; halifenin yokluğunda başkentte idarî birtakım


işlerle ilgilenmek, insanlara namazda imamlık yapmak, onların davalarında kadılık
yapmaktır. Bunlar, yönetimde devamlılığı ve işlerliği sağlayan görevlerdir. Burada bahsi
geçen görevler dışında, görevli atamaları yapmak veya görevlileri görevden almak gibi
sadece halifenin yapabileceği işler ve uygulamalar halife nâibleri için söz konusu değildir.

Hz. Ebû Bekir mürtedlerle savaşmaya çıktığı sırada119 Medine’ye gelen zekât
mallarını teslim alma, Hz. Ebû Bekir’in vekili Üsâme b. Zeyd tarafından
gerçekleştirilmişti.120 Hz. Ömer de Suriye’ye gittiği seferlerinden birinde Zeyd b. Sâbit’i
vekil bırakmış ve Hz. Ömer ona devlet başkanı olarak mektup göndermişti.121 Ayrıca
halife olması yanında hac mevsiminde hac emirliği de yapan Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer
ve Hz. Osman, hac emirliğini devlet başkanı olarak yapıyorlar, Medine’de kendi işlerinin

117 Valilerin ve nâiblerin temel görevleri arasında zikredilen namaz kıldırma görevi en önemli görevlerden bir tanesidir.
Namaz kıldıran imam, toplumda dinî lider olduğu gibi siyâsî ve askerî lider özelliği de gösterir. Özkan, Dört Halife
Dönemi, 30.
118
Güzel, İdârî Yapı, 57, 223.
119 Taberî, Târîh, III, 241, 247, 248; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 203; İbn Kesîr, el-Bidâye, VI, 314.
120 İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 204.
121 Halife b. Hayyât, Târîh, 154.

25
bazısını yerine getirmek üzere vekiller bırakıyorlardı. Hz. Ali de katıldığı savaşlara devlet
başkanı sıfatıyla katılmış, nâiblerine de başkentin bazı işlerini havale etmişti.

3.2. Vali Nâiblerinin Görev ve Sorumlulukları

Valiler de halifelerin temsilcileridir. Bundan dolayı halifelerle benzer görevlere


sahiptirler. Valilerin bazı görevleri; namazlarda imamlık yapmak, zekât ve vergi
toplamak, savaş sırasında orduyu düzenlemek ve idare etmek, emniyet ve asayişi
sağlamak, adlî işeri yürütmek,122 halkı dinî konuda bilgilendirmek,123 halka yiyecek ve
içecek temin etmek olarak sıralanabilir.124 Bu bakımdan valinin görevleri dinî, ekonomik,
askerî, adlî ve sosyal görevler olmak üzere beşe ayrılır.125

Halife nâibleri için bahsettiğimiz görev kısıtlaması durumu, benzer şekilde vali
nâibleri için de söz konusudur. Vali nâibleri, valinin çoğu görevini yerine getirmekle
mükellef iken; atama, azletme gibi bazı görevlerine de sahip değillerdir.

Hz. Ömer döneminde, Sa‘d b. Ebû Vakkâs tarafından Kûfe’de vekil bırakılan Hâlid
b. Urfuta gayri müslim bir kadının Müslüman olduğu için kocasından gördüğü baskıyı
anlatması sonucu Hâlid onları boşamıştı. Kadının kocası Hz. Ömer’e şikâyete gelmiş; Hz.
Ömer o adamın Müslüman olduğunu düşünerek Hâlid’in verdiği hükmü yanlış bulmuş
ve bunun için onu sorguya çekmiştir.126 Bu da vekillerin, adlî işlerle de sorumlu
olduklarını ve hüküm verebildiklerini bize göstermektedir.

Hz. Ebû Bekir döneminde Kinde üzerinde sorumlu olan Muhâcir b. Ebû Ümeyye,
hastalığından dolayı bölgeye intikal edememiş, yerine Ziyâd b. Lebîd’i göndermişti.
Ziyâd zekât zamanı geldiğinde zekâtları toplamak istemiş, ancak Kindeli bazı kabileler
arasında zekât verme konusunda sorun ortaya çıkmıştı. Ziyâd da herhangi bir hamle
yapmayarak Muhâcir’in gelmesini bekledi ve herhangi bir yaptırımda bulunmadı.127

122 Ancak bazı beldelere kadılar atanıyordu. Bu adlî işlerin validen kadıya devri anlamına geliyordu. Bu beldelerde
yargılamalardan valiler değil kadılar sorumluydu. Bkz. Kılıç, Şehir Yönetimi ve Valilik, 96.
123 Hz. Ömer, valilerine şöyle diyordu: “Ben sizi sadece Müslümanların maddî değerlerine göz kulak olasınız diye

değil, ancak namazı kıldırmanız, ilmî ve Kur’ân’ı öğretmeniz için vali tayin ediyorum.” Mâverdî, Siyaset Sanatı, 179.
124
Fayda, Hulefâ-yı Râşidîn Devri, 327; Mâverdî, el-Ahkâmü’s-Sultaniye, 79.
125 Kılıç, Şehir Yönetimi ve Valilik, 103-117.
126 Ahmed b. Yahya b. Câbir Belâzürî, Ensâbu’l-Eşrâf, (Beyrut: Dârü’l-Fikr, 1417), X, 13.
127 Taberî, Târîh, III, 331; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 229-230.

26
Hz. Ömer döneminde Basra valisi Utbe b. Gazvân buradan ayrılırken yerine
Mücâşî’yi bırakmıştı ancak Mücâşî o sırada şehirde bulunmadığı için sadece namaz
kıldırmakla Muğîre b. Şu’be’yi görevlendirerek şehirden ayrıldı.128

Hz. Ömer, Basralılar için bir kanal açmasını Ebû Mûsa el-Eş‘arî’ye emredince, o
Übülle Irmağı’ndan kanalı kazdırmaya başlamıştı. Ancak daha sonra bu kanalın Basra’ya
ulaşan bir kısmı toprak altında kalmıştı. Hz. Osman zamanında, Ziyâd b. Ebîh kanalın
gömülen kısmının açılmasını Vali Abdullah b. Âmir’e tavsiye etti. Abdullah ise, bu işi
yavaştan alıyor ve geciktiriyordu. Abdullah Horasan’a gidip yerine Ziyad’ı vekil bıraktı;
Ziyad, Ebû Musa el-Eş‘arî’nin kazdırdığı ve kanalın gömüldüğü yerden kazdırdı ve
Basra’ya kadar uzattı. Abdullah b. Âmir Horasan’dan dönünce, Ziyâd’a çok kızdı ve ona
şunları söyledi: “Sen böyle davranmakla kanalı kazdırma şerefini elimden aldın!”
Böylece onların araları, ölünceye kadar açık kaldı.129

Hz. Ali döneminde Basra valisi Abdullah b. Abbas şehirden ayrılırken yerine Ziyâd
b. Ebîh’i vekil tayin etti. Muâviye b. Ebû Süfyân, Basra halkını Hz. Ali’ye itaat etmekten
vazgeçirmek ve kendisine biat etmeleri için Abdullah b. Amr el-Hadremî’yi hakemlerin
yaptığı anlaşmaya uymaya davet etmek üzere elçi olarak gönderdi. Ziyâd bunu duyunca
Abdullah b. Amr el-Hadremî’ye karşı harekete geçti. Aynı zamanda Abdullah b. Abbas’ın
Basra’dan ayrılışından sonra çıkan olayları bir mektupla Hz. Ali’ye bildirdi. Hz. Ali
mektubu alınca Ziyâd’a destek kuvvetleri gönderdi. Hz. Ali’nin gönderdiği destekle bu
girişim sona erdi.130

Bu örneklerde görüldüğü üzere ve valilerin görev ve sorumluluğuna bakılınca vali


nâiblerinin görev ve sorumluluklarını genel olarak halka namaz kıldırmak, savaş sırasında
şehri savunmak, zamanı geldiğinde vergi ve zekâtı toplamak, halkı dinî konularda
bilgilendirmek olarak sıralayabiliriz.

128 Halife b. Hayyât, Târîh, 154; Taberî, Târîh, III, 596; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 318.
129 Belâzürî, Fütûh, 408.
130 Taberî, Târîh, V, 110-113; İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 316.

27
3.3. Komutan Nâiblerinin Görev ve Sorumlulukları

Komutanların genel görevi savaş zamanında orduyu sevk ve idare etmek, savaş
sonrası barış anlaşmaları yapmak, ganimetleri dağıtmak, fethedilen yerleri muhafaza
etmektir. Komutan nâiblerinin görevleri de komutanlarla hemen hemen aynıdır. Bu
nâibler, halife ve vali nâiblerine göre görev ve sorumluluk açısından daha serbest hareket
edebiliyordu.

Hâlid b. Velîd, halifenin emri üzerine Irak cephesinden Suriye cephesine giderken
yerine Müsennâ b. Hârise’yi vekil bıraktı.131 Müsennâ, komutanların genel görevleri
dışında birtakım atamalarda da bulundu mesela Seyb’deki sınır birliğine kardeşini atadı,
Dırâr b. Hattab’ın yerine Uteybe b. En-Nehhâs’ı, Dırâr b. el-Ezver’in yerine kardeşi
Mes‘ûd’u getirdi. Hâlid b. Velîd’le giden komutanların yerine de ehil kişiler tayin etti.132
Benzer şekilde Kâdisiye Savaşı’nda hastalığından dolayı Sa‘d b. Ebû Vakkâs savaşta
fiilen yer alamamış, yerine Hâlid b. Urfuta’yı atamıştı.133 Savaş başlamadan az önce
sabırsızlanıp beklemek istemeyen Kays b. Hizyem, kabilesine harekete geçmeleri için
teşvik eden bir konuşma yaptı. Hâlid bunun haberini alınca Kays’a haber göndererek
yaptığı bu işten vazgeçmesini aksi takdirde onu görevinden alıp yerine başka birini tayin
edeceğini söyledi.134 Görüldüğü üzere komutan nâibleri, atama ve azletme de
yapabiliyorlardı.

Özellikle halife ve vali nâiblerinde görülen görev ve yetki kısıtlaması, kısa süreliğine
göreve geldiklerinden ve zaten atandıkları bölgede bir yöneticinin olmasından
kaynaklanmaktadır. Nâib bırakan yöneticinin, niyâbet eden tarafından alınmış kararları,
yapılmış bazı icraatları onaylamayabileceği ve iptal edebileceği açıktır. Ayrıca nâibin
kendini yetkili olarak görüp yaptığı işler yönetimde ikiliğe yol açabilir. Bundan dolayı
nâiblerin görevlerinde sözlü olarak olmasa dahi fiilî olarak bazı kısıtlamalar olduğu
söylenebilir.

131
Taberî, Târîh, III, 393, 406, 408; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 252; İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 6.
132 Taberî, Târîh, III, 411.
133 Taberî, Târîh, III, 530-531; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 289; İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 43.
134 Taberî, Târîh, III, 537.

28
Nâiblerden istenilen asıl iş, nâib bırakan kişiyi yok sayarak yeni icraatlarda bulunmak
suretiyle yöneticilik yapmak değil; asıl kişinin yokluğunda -onun yönetim anlayışına ve
faaliyetlerine gölge düşürmeden- vekil olarak atandığı bölgede yönetimin ve işlerliğin
devamlılığını sağlamaktır.

Komutan nâiblerinin, halife ve vali nâiblerinin görev ve sorumluluklarından farklı


olarak bu yetkilere sahip olması, onların içinde bulunduğu durumun -savaş, savaşa
hazırlık, düşmana karşı koyma, fethedilen bölgeleri koruma zorunluluğu vb.- farklı
olmasından; hızlı karar verebilme, kararları hızlı uygulayabilme, askerleri bir arada
tutabilme ve onları idare edebilmek için otoritelerini kullanma zorunluluğundan
kaynaklanmaktaydı.

4. Nâiblerin Atanması ve Seçiminde Etkili Olan Unsurlar

4.1. Nâiblerin Atanması


Hulefâ-yi Râşidîn döneminde nâiblerin tayini sözlü olarak gerçekleşmekteydi. Halife,
vali ve komutan nâiblerinin hepsi için bu durum geçerliydi. Vali ve komutan kendi
nâiblerini atamakla beraber kimi vekil bırakacakları halife tarafından kendilerine
bildirilebiliyordu. Meselâ Hâlid b. Velîd tarafından vekil bırakılan Müsenna b. Hârise,
Hz. Ebû Bekir’in emriyle vekil bırakılmıştı.135 Hz. Ömer İsfahan üzerine gönderdiği
Abdullah b. Abdullah b. İtbân’a da Sâib b. Akra’yı burada vekil bırakmasını
emretmişti.136 Kimin vekil bırakılacağı konusu üst komutanlardan alt komutanlara emir
şeklinde gerçekleşebilmekteydi. Sa‘d b. Ebû Vakkas, Kûfe yerinin tespit edilmesinin
ardından komutanları Ka‘ka b. Amr ve Abdullah b. el-Mu’temm’e vekil bırakacakları
isimleri söyleyerek yanına gelmelerini istemişti.137 Nâiblerin görevlerinin son bulması ise
görevin asıl sahibinin yani nâib bırakan kişinin görevinin başına geri gelmesiyle
gerçekleşiyordu.

135 Taberî, Târîh, III, 393.


136 Taberî, Târîh, IV, 141. Halife, kimin vekil bırakılacağı açıklanmadan sadece vekil bırakmasını da isteyebilmekteydi.
Örneğin sefere çıkmak için izin isteyen Bükeyr’e Hz. Ömer sadece vekil bırakmasını istemiş, Bükeyr de Utbe b.
Ferkad’ı yerine bırakmıştır. Bkz. Taberî, Târîh, IV, 154.
137
Sa’d b. Ebû Vakkâs Ka’ka’ b. Amr’a Kubâz b. Abdullah’ı, Abdulah’a da Müslim b. Abdullah’ı vekil bırakmasını
söylemiştir. Taberî, Târîh, IV, 42. Bu isimlerin nâib bırakıldığı başka bir yerde de ifade edilmiştir. Burada Dırâr’ın
vekilinin Râfi’ b. Abdulla, Ömer b. Mâlik’in vekilinin Aşennak b. Abdullah olduğu ifade edilmiştir. Bkz. Taberî, IV,
49.

29
4.2.Nâiblerin Seçiminde Etkili Olan Unsurlar
Hulefâ-yi Râşidîn döneminde benzer özelliklere sahip kişiler arasında nâib seçiminde
etkili olan bazı unsurlar da bulunmaktadır. Bunlar; “tecrübe, ilim/Kur’ân bilgisi, vasiyet,
Resûlullah’la sohbet, kabile/akrabalık” olarak karşımıza çıkar. Bu özelliklerin hepsi bir
kişide bulunabileceği gibi, bir kişide bu özelliklerden sadece birkaç tanesi de
bulunabiliyordu.

4.2.1. Tecrübe
Tecrübe, nâiblerin seçiminde dikkat edilen önemli özelliklerden biri olarak önümüze
çıkmaktadır. Seçilen nâiblerin tecrübeli olan kimselerden seçilmesi yönetimde istikrarın
devamını sağlamak açısından önemli bir husustur. Hz. Ömer de Ebû Mûsâ el-Eş‘ârî’nin
Ziyâd’ı vekil bıraktığını duyduğu zaman birkaç hususla beraber Ziyâd’ın tecrübesizliğini
ileri sürerek onu vekil bıraktığı için Ebû Musa’ya bu konu hakkında sorular sormuştur.138

Memur olarak görev yapan kimsenin bu işlere yabancı kimse değil tecrübe sahibi
kimselerden seçilmesi dikkate alınmıştır. Bu durum nâib bırakılacak kimselerin nâib
bırakan kimse tarafından tanınmasına ve böylece ehliyet ve liyakat sahibi kimselerin
göreve gelmesine katkı sağlamıştır. Ayrıca nâiblerin memurlar arasından seçilmesi nâib
olan kişinin halk tarafından tanınan, bilinen bir kişi olması yönüyle de önemli bir
etkendir.

Tecrübede ikinci kısım ise -çok sık karşılaşılmasa da- daha önceden nâiblik yapan
kimselerin göreve getirilmesidir. Hz. Ebû Bekir döneminde niyâbet edenler arasında
zikredilen Hz. Osman, daha önce Hz. Peygamber zamanında da Zû Emer139 ve
Zatürrika140 gazvelerinde olmak üzere iki defa vekil bırakılmıştır. Hz. Ömer döneminde
sık sık nâib bırakılanlar arasında bulunan Hz. Ali,141 Hz. Peygamber tarafından da Tebük
Seferi’ne giderken Hz. Peygamber’in ailesine bakmak için vekil tayin edilmişti. Hz.
Osman’ın hac emirliği yaparken vekil bıraktığı Zeyd b. Sâbit,142 devlette görevi olmasıyla

138 Belâzürî, Ensâbu’l-Eşrâf, V, 187-188; Ebû Alî Ahmed b. Muhammed b. Yakûb Miskeveyh İbn Miskeveyh,
Tecâribu’l-Ümem ve’t-Teâkibu’l-Himem, 2. Baskı (Tahran: Suruş, 2000), I, 412; Sıbt İbnü’l-Cevzî, Mirʾâtu’z-Zamân,
VII, 294.
139
Vakıdî, el-Meğâzî, I, 196.
140 Vakıdî, el-Meğâzî, I, 402.
141 Taberî, Târîh, III, 480-481; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 287-288; İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 35.
142 Halife b. Hayyât, Târîh, 178.

30
beraber Hz. Ömer döneminde de birçok kez nâib bırakılmıştır.143 Bunun dışında bir nâibin
aynı kişi tarafından başka zamanlarda nâib bırakılması tecrübeye gösterilebilecek
örneklerdendir. Hz. Ali ve Zeyd b. Sâbit buna örnektir. Ayrıca Beşir b. el-Hasâsiyye’nin
birkaç defa Müsennâ b. Hârise tarafından nâib bırakılmasını hatırlayabiliriz.144 Bir başka
açıdan önce halife ve vali nâibliği yapmış olup sonradan bu görevlere asli olarak gelen
isimlerin nâiblik yaparak tecrübe kazandığını söyleyebiliriz.

4.2.2. İlim/Kur’ân Bilgisi


Hulefâ-yi Râşidîn döneminde ilim sahibi ve yeterli Kur’ân bilgisine sahip olmanın
yöneticilik için öne çıkan özelliklerden olduğu görülmektedir. Abdurrahman b. Ebzâ
örneğinde görüleceği üzere145 ilim ve Kur’ân bilgisi diğer yöneticilerde olduğu gibi nâib
seçiminde de etkili olmuştur. Ayrıca görev verilen diğer bazı nâibler incelendiğinde -
özellikle halife nâiblerinde- bu özelliğin ön plana çıktığı görülmektedir.

Namaz kıldırmak, halka ilim öğretmek, davalarında hüküm vermek ve fıkıh bilgisi
halife ve valilerin görevlerindendir. Nâiblerin; namaz kıldırabilecek kadar fıkıh ve Kur’ân
bilgisine sahip olması, halka ilim öğretecek kadar âlim olması, -kadıların olmadığı
yerlerde- davalarında hüküm verebilecek ve onların dinle ilgili sorunlarını
cevaplayabilecek kadar ilme sahip olması son derece önemlidir. Asıl kişilerin yokluğunda
bu ve buna benzer görevleri devam ettirebilecek beceri ve bilgiye sahip kişilerin
seçilmesi, bu işlerin devamının sağlanması açısından önem arz etmektedir. Bundan dolayı
seçilen nâiblerde bu özelliklerin bulunmasına dikkat edilmiştir. Komutan nâiblerinde de
ilim ve Kur’ân bilgisine sahip isimler olmakla beraber bu özellikler daha çok halife ve

143 İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 351, 360, 403; İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 73, 113; Halife b. Hayyât, Târîh, 135, 154.
144 Kaynaklarımız, Müsennâ’nın Beşir b. el-Hasâsiyye’yi üç defa nâib bıraktığını kaydetmişlerdir. Bunlardan birisi Hz.
Ebû Bekir’in yanına gelirken (bkz. İbn Miskeveyh, Tecâribü’l-Ümem, I, 299; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 260; Sıbt İbnü’l-
Cevzî, Mirʾâtu’z-Zamân, V, 98; İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 26.) ikincisi H. 13 (M. 634) yılında bir sefere çıkarken (bkz.
Taberî, Târîh, III, 472.) üçüncüsü ise vefat ederken idi. (bkz. Taberî, Târîh, III, 486; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 288;
Ebû’r-Rebî Süleymân b. Mûsâ b. Sâlim b. Hassan Kilâî, el-İktifâ bi-mâ Tedammenehu min Meğâzî Resûlillah ves-
Selâŝeti’l-Hulefʾ, (Beyrut: Dârü’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1420), II, 435; Zehebî, Târîhu’l-İslâm, III, 67; Zehebî, Siyer,
Râşidûn, 100; İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 36; Ebû Zeyd Abdurrahman b. Muhammed b. Muhammed İbn Haldun,
Dîvânu’l-Mubtede ve’l-Haber fî Târîhî’l-Arab ve’l-Berber ve men Âsarahum min Zevî’ş-Şeʾni’l-Ekber, 2. Baskı
(Beyrut: Dârü’l-Fikr, 1408), II, 526.)
145 Müslim, “Salâtü’l-Müsâfirîn”, 269. Burada Hz. Ömer, Mekke valisi Nâfi b. Abdülhâris tarafından nâib tayin edilen

Abdurrahman b. Ebzâ’nın azat edilmiş köle olmasından dolayı önce şaşırmış, sonra bu kişinin halkın içinde Kur’ân’ı
en iyi bilen kimse olduğunu öğrenince onun nâibliğini onaylamıştı.

31
vali nâiblerinde aranmıştır. Komutan nâiblerinde daha çok askerî beceri ve tecrübeye
dikkat edilmiştir.

Nâiblerin özelliklerinden olan “ahlâkî özelliklere sahip olmak” başlığıyla da ilgili


olarak ilim sahibi ve Kur’ân bilgisine sahip insanların; hakka daha çok riayet edebileceği,
adaletsizlik yapmaktan uzak duracağı ve Allah korkusuna sahip olma, merhametli olma,
affedebilme vb. diğer ahlakî özelliklere sahip olabileceği göz önünde bulundurulmalıdır.
Yöneticiyle yönetilen arasındaki denklik başlığıyla da ilgili olarak nâib olan kimsenin
ilim sahibi olması halk içinde onu öne çıkartan bir özellik olmaktadır, bu özelliğiyle ön
plana çıkan isimlerin halk içinde itibar gören kimseler olduğu da unutulmamalıdır.

4.2.3. Sahâbî Olmak


Hulefâ-yi Râşidîn döneminde, yöneticiliğin diğer özelliklerini taşıyan sahâbîler146
devletin önemli alanlarında görevler almışlardır. Bu görevlerin başında halifelik, valilik
ve komutanlık gelmektedir. Hatta bu dönemde üst düzey komutanlık yapmak dahi bir
kişinin sahâbî olmasına delil teşkil etmesi açısından yardımcı kriterler arasında
zikredilmiştir.147 Dönemin nâiblerinde de benzer durum göze çarpar. Ancak sadece sahâbî
olmak görev almak için yeterli değildi. Nitekim sahâbî olmadığı halde bu dönemde görev
almış kimseler de bulunmaktadır. Hz. Ömer döneminde kadılığa atanan Şüreyh b. el-
Hâris bu duruma bir örnektir. 148
Sahâbî olmak sadece benzer özelliklere sahip kişiler
arasında seçilmeye sebep olan bir unsurdu. İlk dönemlerde sahâbîlerin birçoğunun
hayatta bulunması da görevlilerin sahâbîler arasından seçilmesinde etkili olmuştur. Hz.
Ömer’in Ziyâd’ı vekil bırakan Ebû Mûsa’ya soru sorduğu bir diğer husus da Ziyâd’ın
Resûlullah’la sohbeti bulunmaması ve insanlar arasında bir kıdemi olmamasıydı.149

Bu dönemde nâib bırakılan isimlerin genel özellikleri arasında sahâbî olmak yer
almaktadır. Halife nâiblerinin hepsi sahâbîdir ve birçoğu Hz. Peygamber’le çokça vakit
geçirmiş, onun ilim halkasında bulunmuş kimselerdir. Vali ve komutan nâibleri arasında

146 Sahâbî olmak, yönetici olmak için tek özellik sayılmıyordu. Nitekim Hz. Peygamber, Ebû Zer’e yönetici olmaması
konusunda tavsiyede bulunmuştu. Ebû Zer de hiç devlet görevinde bulunmadı. Bunun dışında birçok sahâbî
bulunmasına rağmen devlette görev alanlar kısıtlı sayıdadır.
147
Efendioğlu, Sahâbeye Yöneltilen Tenkitler, 32.
148 Bkz. Şükrü Özen, “Kādî Şüreyh”, DİA (İstanbul: TDV Yayınları, 2001), XXIV, 119-120.
149 Belâzürî, Ensâbu’l-Eşrâf, V, 187-188; İbn Miskeveyh, Tecâribü’l-Ümem, I, 412; Sıbt İbnü’l-Cevzî, Mirʾâtu’z-

Zamân, VII, 294.

32
sahâbî olup olmadığı ihtilaflı olanlar ve çok az sayıda sahâbî olmayanlar bulunmaktaysa
da vali ve komutan nâibi olarak zikredilen isimlerde sahâbî olma vasfı ön plana
çıkmaktadır. Nâibler arasında Hz. Peygamber’le çok vakit geçirmiş sahâbîler olmakla
birlikte onun yanında az bir süre geçirmiş olan kimseler de bulunmaktadır. Halife, vali ve
komutan nâiblerinin hepsi arasında ensar-muhacir ayrımı da yapılmamıştır.

4.2.4. Akrabalık
Akrabalık bağı memur tayininde etkili olan etkenlerden bir tanesidir. Ancak bu,
eleştiri konusu da yapılmıştır. Hulefâ-yi Râşidîn döneminde akrabalarını devlet görevine
getirme anlayışına karşı en sert tutumu Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer göstermiştir. Onlar
yakın akrabalarından kimseye görev vermemişlerdi. Hz. Osman ve Hz. Ali döneminde
ise durum değişmiş, yakın akrabalar bu dönemde devlette görev almaya başlamışlardı.
Onların bu tutumu eleştirilmelerine sebep olmuştu. Bu başlık altında yakın akrabaların
göreve getirilmesinden bahsetmek bizim çalışmamızın konusu aşacaktır. Bu yüzden
meseleye sadece nâiblik açısından yaklaşılmaya çalışılacaktır. Diğer meselelerle
mukayese edildiği zaman farklı mülahazalar da zikredilebilir.

Nâiblik açısından halifeler arasında en çok Hz. Ali’nin, akrabalarına bu görevi


verdiğini söyleyebiliriz. Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer diğer görevlerde olduğu gibi vekil
meselesinde de kendi akrabalarına görev vermekten uzak durmuşlardır. Ancak Halife b.
Hayyât, Hz. Ömer’in Abdullah adındaki bir akrabasını hac zamanı yerine bıraktığını
aktarır.150 Kaynaklarda geçtiği üzere Hz. Osman’ın nâib bıraktığı isimler arasında
akrabası olarak sadece Mervan b. Hakem geçmektedir.151 Hz. Ali Medine’den iki defa
ayrıldığında amcası Abbas’ın oğlu Kusem152 ve Temmâm’ı153 görevlendirmişti, vefat
edeceği sırada da namazı kıldırmakla kız kardeşi Ümmü Hânî’nin oğlu Ca’de b.
Hübeyre’yi görevlendirdi.154 Bu konudaki tek istisna ise Sıffîn Savaşı’na giderken

150 Halife b. Hayyât, Târîh, 154.


151
Ebü’l-Kâsım Alî b. el-Hasen İbn Asâkîr, Târîhu Dımaşk, (Beyrut: Dârü’l-Fikr, 1415), XIX, 317.
152 İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 229.
153 Sıbt İbnü’l-Cevzî, Mirʾâtu’z-Zamân, VI, 139; İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 233.
154 İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 326.

33
Kûfe’de Ebû Mes‘ûd el-Bedrî’yi bırakmasıdır.155 Hz. Hasan da rivayetlere yansıyan tek
nâib bırakma olayında akrabası Muğîre b. Nevfel’i yerine bırakmıştır.156

Bu dönemde valilerin ve komutanların nâib bırakırken kendi akrabalarından göreve


getirdikleri kimseler oldukça azdır. Sadece Ma’n b. Hâciz, Tuleyha üzerine giderken
kardeşi Tureyfe’yi bırakmıştı.157 Yezid b. Ebû Süfyân vefat ederken kardeşi Muâviye’yi
vekil bırakmıştır.158 Sa‘d b. Ebû Vakkâs da Kâdisiye Savaşı’nda rahatsızlanınca kendi
kabilesi olan Benî Zühre’nin anlaşmalısı Hâlid b. Urfuta’yı vekil tayin etmişti.159 Sa‘d b.
Ebû Vakkâs bir başka defa Kûfe valisi iken Hâlid b. Urfuta’yı vekil bırakmıştır.160 Bunlar
dışında sonraki bölümde anlatılacağı üzere Hanzala b. Zeyd, Muğîre b. Ebü’l-Âs ve İyâz
b. Ganm de akrabalarından bazılarına vekalet vermişlerdir.

Sonuç olarak Hulefâ-yi Râşidîn döneminde vekil tayininde akrabalık az da olsa


bulunmakla birlikte önemli bir etken olarak karşımıza çıkmamaktadır. Bu dönemde daha
çok diğer özellikler ön plana çıkmıştır.

5. Nâiblerin Denetlenmesi

Devlet görevlilerinin denetlenmesi, yönetimde gevşemeye yol açmamak, işlerin daha


iyi şekilde devamını sağlamak açısından son derece önemli bir husustur. Bundan dolayı
devletin denetim mekanizmasını çalıştırması gerekmektedir.161 Nâiblerin denetlenmesi
konusundaki rivayetler oldukça kısıtlıdır. Halifelerin kendi nâiblerini denetlediğine dair
rivayet bulunmamaktadır. Hz. Ömer’in kendi döneminde kurduğu denetim
mekanizmasına bakılarak, yerine bıraktığı nâibleri de denetlediği sonucu çıkarılabilir.
Nitekim gerçekleştirdiği Suriye yolculuklarından birinde nâibi bıraktığı Zeyd b. Sâbit’e
mektuplar gönderdiğine dair rivayetler bulunmakla birlikte,162 mektupların içeriği

155 Halife b. Hayyât, Târîh, 182; İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 253, 321.
156 Belâzürî, Ensâbu’l-Eşrâf, I, 400, III, 34; Ali b. el-Hüseyn b. Muhammed b. Ahmed el-Kureşî Ebu’l-Ferec el-
İsfahânî, Mekâtilü’t-Tâlibiyyîn (Beyrut: Dârü’l-Maʿrife, t.y.), 70.
157 Taberî, Târîh, III, 266; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 207.
158 İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 95.
159
Taberî, Târîh, III, 530-531; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 289; İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 73.
160 Ebû Nuaym el-İsfehânî, Ma’rifetü’s-Sahâbe, II, 945.
161 Güzel, İdârî Yapı, 232.
162 Halife b. Hayyât, Târîh, 154.

34
günümüze ulaşmamıştır. Diğer dönemler içinse herhangi bir çıkarımda bulunmak
mümkün gözükmemektedir.

Sa‘d b. Ebû Vakkâs tarafından Kûfe’de vekil bırakılan Hâlid b. Urfuta, Hristiyan iken
Müslüman olan bir kadının, kocası tarafından eski dinine dönmek konusunda şiddet
gördüğünü söylemesi üzerine kadının kocasına dayak attırmış, saçını kazıtmış ve onları
boşamıştı. Adam, kimliğini gizleyerek Hz. Ömer’in yanına geldi ve olanları anlattı. Hz.
Ömer de Hâlid’i bu konu hakkında sorguya çekti. Hâlid, adamın Hıristiyan olduğunu
belirtip olayları anlatınca Hâlid’in verdiği hükmü doğru buldu.163 Bu da vali nâibinin
verdiği hüküm konusunda denetlendiğini gösteren bir örnektir.

Komutan nâiblerinin denetimi için Sa‘d b. Ebû Vakkâs’ın Kâdisiye Savaşı’nda yerine
bıraktığı Hâlid b. Urfuta’yı örnek verebiliriz. Sa‘d b. Ebû Vakkâs, savaş hakkındaki
Hâlid’e emirlerini pusulalar atarak bildiriyor, Hâlid de bu emirler doğrultusunda orduyu
yönetiyor, komutanlara Sa‘d b. Ebû Vakkâs’ın emir ve talimatlarını iletiyordu.164 Bu
rivayet Sa‘d’ın, Hâlid b. Urfuta’yı savaş boyunca denetimi altında tuttuğunu
göstermektedir.

6. Valilerin, Nâibleri Konusunda Denetlenmesi


Hz. Ömer döneminde valiler, nâibleri konusunda halife tarafından denetlenmişlerdir.
Hz. Ömer, valilerin yerlerine bıraktıkları nâiblerin kimler olduğu ve neden bu kişiyi vekil
bıraktıkları konusunda valilerinden bilgi almak istemiştir. Basra’da Mücâşi‘ b. Mes’ûd’u
yerine bırakan Utbe b. Gazvân’a165 ve Mekke valisi Nâfi’ye166 vekili konusunda sorular
sorması bu duruma bir örnektir.

Hz. Ömer’in Basra valisi Ebû Musa, henüz genç yaşta olan Ziyâd’ı katiplik görevine
getirdi. Ayrıca bir sefere çıkarken nâib olarak onu Basra’da bıraktı. Bunun haber alan Hz.
Ömer, Ebû Musa’ya mektup yazarak nasıl genç yaşta olan, Hz. Peygamber’le sohbeti
bulunmayan, kıdemi olmayan birini vekil bıraktığını sorar ve mektubu kendisine ulaşınca
Ziyâd’ı kendisine göndermesini emreder. Ziyâd, Hz. Ömer’in yanına gelince Hz. Ömer

163
Belâzürî, Ensâbu’l-Eşrâf, X, 13.
164 Taberî, Târîh, III, 530-532.
165 Taberî, Târîh, III, 595; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 319.
166 Müslim, “Salâtü’l-Müsâfirîn”, 269.

35
onu imtihandan geçirir167 ve onun yaşının üstünde bir kabiliyette bulunduğunu anlar. Onu
bir de halkın önüne çıkararak bir konuşma yapmasını ister, halk da onun zekâ ve aklına
şaşırır. Ardından ona bin dirhem vererek Basra’ya geri gönderir.168

Hicretin 21. senesinde169 (M. 641) Nihavend Savaşı’nın arifesinde Kûfe halkı, valileri
Sa‘d b. Ebû Vakkâs’ı iyi namaz kıldırmadığı gerekçesiyle Hz. Ömer’e gelerek şikâyet
ettiler. Hz. Ömer onlara bunun için uygun bir zaman olmadığını ancak yine de
şikâyetlerini dikkate alacağını söyledi ve Muhammed b. Mesleme’yi170 inceleme yapması
için Kûfe’ye gönderdi. Şikâyette bulunan Cirah b. Sinan’dı.171 Onun taraftarları dışında
bütün Kûfe halkı Sa‘d’ı hayırla andılar.172 Bu olay üzerine Muhammed b. Mesleme, Sa‘d
b. Ebû Vakkâs ve şikayetçilerden bir grup Medine’ye doğru yola çıktılar. Sa‘d b. Ebû
Vakkâs da Kûfe’de kendi yerine Abdullah b. Abdullah b. İtbân’ı nâib bıraktı. Medine’ye
gelince Hz. Ömer, Sa‘d’a nasıl namaz kıldırdığını sordu, o da Hz. Peygamber’in namaz
kıldırdığı şekilde kıldırdığını anlattı. Hz. Ömer onu tasdik etti. Bundan sonra Hz. Ömer,
Sa‘d b. Ebû Vakkâs’a Kûfe’de kimi vekil bıraktığını sordu. Abdullah b. Abdullah’ın vekil
bırakıldığını öğrenince bunu da onayladı.173 Hz. Ömer Sa‘d b. Ebû Vakkâs’a atılan bu
iftiralara inanmasa da Sa‘d’ı valilik görevinden azlederek yerine Ammâr b. Yasir’i174
Kûfe’ye vâli olarak atadı.

Bu konuda bir başka örnek Amr b. Âs’ın bıraktığı vekildir. Amr b. Âs Hz. Ömer’in
yanına gelirken Mısır’da Zekeriyya b. Cehm’i orduya, Mücâhid b. Cebr’i haraç ve diğer
işlere vekil olarak bıraktı. Amr b. Âs Medine’ye geldiği zaman Hz. Ömer ona kimi vekil

167 Bu imtihanlardan birisinde Hz. Ömer Ziyâd’dan bir mektup yazmasını ister. Ziyâd mektubu yazınca Hz. Ömer onu
bir daha yazmasını ister o da aynı manaya gelecek şekilde ama öncekinden farklı bir mektup yazar. Hz. Ömer bir daha
yazmasını ister, üçüncüde de Ziyâd aynı manaya gelen farklı kelimelerle oluşmuş bir mektup yazar. Bkz. İbn
Miskeveyh, Tecâribü’l-Ümem, I, 412.
168 Belâzürî, Ensâbu’l-Eşrâf, V, 187-188; İbn Miskeveyh, Tecâribü’l-Ümem, I, 412; Sıbt İbnü’l-Cevzî, Mirʾâtu’z-

Zamân, VII, 294.


169 İbn Kesir bu olayı hicretin 20. (M. 640) senesinde de nakleder. Bkz. İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 101.
170 Hz. Ömer devlet memurları hakkında ulaşan şikayetlerin tahkiki için hususi bir kurum oluşturmuş, bunun başına da

Muhammed b. Mesleme getirilmiştir. Onun bu göreve getirilmesinin sebebi de Hz. Peygamber’in onu vekil bırakması
olarak belirtilmiştir. Bkz. Nadir Karakuş, Hz. Ömer ve Devlet İdaresi, (Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Doktora Tezi, 1990), 67.
171 Bu kişi Sa’d b. Ebû Vakkâs hakkında ileri geri konuşunca Sa’d b. Ebû Vakkâs’ın bu şahsa “Allah’ım, eğer bu adam

sözlerini yalan, riyakarlık ve ün yapmak için söylemişse sen bunun gözlerini kör et, çoluk çocuğunu çoğalt ve kendisini
de saptırıcı fitnelere maruz bırak.” şeklinde bedduada bulunduğu, bunun üzerine bu adamın ilerleyen dönemlerde bu
bedduanın tesiri altında yaşadığı rivayet edilmektedir. (İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 106.)
172
İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 106-107.
173 İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 391-392; İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 106.
174 İbn Kesîr bu olayı H. 20 (M. 640) yılında aktarırken vali olarak atanan kişinin Sa’d b. Ebû Vakkâs’ın Medine’ye

gelirken nâib bıraktığı Abdullah b. Abdullah b. İtbân olduğunu nakleder. İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 101.

36
bıraktığını sordu. Amr, Mücâhid’i vekil bıraktığını söyledi. Hz. Ömer bunun üzerine
Amr’a, azatlı bir köleyi mi vekil bıraktığını sordu. Amr, onun kâtip olduğunu söyleyince
Hz. Ömer “Kalem, sahibini yüceltir.” dedi.175

7. Nâiblerin Maaşları

Hulefâ-yi Râşidîn döneminde nâiblerin maaşları hakkında kaynaklarımızda Zeyd b.


Sâbit hakkında rivayet edilen bilgi haricinde malumat bulunmamaktadır. Bundan
bahsetmeden önce şunu belirtmekte fayda var ki nâibler hâlihazırda devlet görevi yapan
insanlar arasından seçilmekteydi. Böylece maaş alan birileri nâiblik görevini yerine
getiriyordu. Nâiblere yaptığı işlerden dolayı ücret ödenip ödenmediği bilinmemektedir.
Ancak nâiblerin memurlar arasından seçilmesi, onların hâlihazırda devletten maaş
aldıkları da göz önünde bulundurulmalıdır. Bu konuda nâiblere ücret verilmesinin nâib
bırakan kişinin tercihine bırakıldığını söyleyebiliriz.

Zeyd b. Sâbit hakkında aktarılan bilgide ise Hz. Ömer’in onu vekil bıraktığı her sefer
için dönüşünde ona bir hurma bahçesi verdiği söylenmiştir.176 Zehebî bu bilgiyi Zeyd b.
Sâbit’in oğlu Hârice’nin sözüyle aktarmaktadır.177 Kaynaklarda bu tarz bilgilerin
abartılmış olabileceği unutulmamalıdır, ancak bu rivayetler bize Hz. Ömer’in, Zeyd b.
Sâbit’e verdiği görev karşılığı ona bir şeyler verdiğini gösterir.

175
İbn Abdülhakem, Fütûhu Mısr ve’l-Mağrib, 206; Moğultay b. Kılıç, İkmâlü Tehzîbi’l-Kemâl, XI, 81; Süyûtî,
Hüsnü’l-Muhâdara, I, 126.
176 İbn Asâkîr, Târîhu Dımaşk, XIX, 318; Sıbt İbnü’l-Cevzî, Mir’âtü’z-zamân, VII, 85.
177 Zehebî, Siyer, II, 434.

37
İKİNCİ BÖLÜM: HULEFÂ-yi RÂŞİDÎN DÖNEMİNDE TAYİN
EDİLEN NÂİBLER

1. Halife Nâibleri

1.1.Hz. Ebû Bekir’in Nâibleri

1.1.1. Üsâme b. Zeyd

Üsâme b. Zeyd, meşhur sahâbî Zeyd b. Hârise’nin, Resûlullah’ın dadısı Ümmü


Eymen’den dünyaya gelen oğludur. Hz. Peygamber hem babası hem de annesinden
dolayı Üsâme’yi çok sever ve kendi torunlarından ayırmazdı. Hz. Peygamber vefat
etmeden önce Üsâme b. Zeyd’i, Suriye bölgesi üzerine gidecek ordunun komutanı olarak
atamıştı. Üsâme b. Zeyd, Hz. Ebû Bekir döneminde icra ettiği nâiblik dışında Hulefâ-yi
Râşidîn döneminde farklı devlet görevlerini de yerine getirmiştir. Örneğin Hz. Osman’ın
valileri teftiş için gönderdiği müfettişlerden biri de Üsâme b. Zeyd’dir. Üsâme b. Zeyd
54/674 yılında Curf’ta vefat etmiştir.178

Hulefâ-yi Râşidîn döneminde nâib olarak bırakılan ilk kişiyi Üsâme b. Zeyd olarak
görmekteyiz.179 Halife b. Hayyât ise Üsâme b. Zeyd’in vekil bırakılmasını
“Söylenmektedir.” şeklinde aktarır.180 Hz. Peygamber’in (sas) vefat etmeden önce
çıkarılmasını emrettiği orduya komutan olarak atanan Üsâme b. Zeyd, Hz. Peygamber’in
vefatının ardından Medine’den ayrılabilmişti. Bu ordu kaynakların verdiği bilgiye göre
yaklaşık altmış gün sonra H. 11. yılın Cemâziyelevvel ayında181 (Temmuz/Ağustos 632)
Medine’ye döndü. Halife Hz. Ebû Bekir onu Medine’de yerine vekil bırakarak Benî Abs,
Zübyan ve Benî Abdi Menât b. Kinane’nin bir koluyla182 karşılaşmak üzere Rebeze

178 İbn Abdilber, el-İstîâb, I, 75-77; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Gâbe, I, 194-196; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 526; İbn Hacer, el-
İsâbe, I, 202-203; Mehmet Salih Arı, “Üsâme b. Zeyd”, DİA (İstanbul: TDV Yayınları, 2012), XLII: 361-363.
179 Taberî, Târîh, III, 241, 247, 248; İbn Miskeveyh, Tecâribü’l-Ümem, I, 279; Ebu’l-Ferec Abdurrahmân b. Alî İbnü’l-

Cevzî, el-Muntazam fî Târîhi’l-Mulûk ve’l-Umem, (Beyrut: Dârü’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1412), IV, 76; İbn Asâkîr, Târîhu
Dımaşk, XXV, 161; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 203; İbn Kesîr, el-Bidâye, VI, 314; Ebu’l-Abbâs Ahmed b. Alî el-Hüseynî
Makrizî, İmtâʿü’l-Esmâ, (Beyrut: Dârü’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1420), XIV, 539; Ebû Zeyd Abdurrahman b. Muhammed
b. Muhammed İbn Haldun, et-Târîh, II, 494; Ebû’l-Hayr Muhammed b. Abdurrahmân b. Muhammed Şemsüddîn es-
Sehâvî, et-Tuhfetu’l-Latîfe fî Târîhi’l-Medîneti’ş-Şerîfe, (Beyrut: Dârü’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1414), I, 47.
180
Halife b. Hayyât, Târîh, 122.
181 Bir rivayette ay olarak da Cemâziyelâhir zikredilmektedir. Bkz. Halife b. Hayyât, Târîh, 101; Taberî, Târîh, III, 239.
182 Bu kabileler Hz. Ebû Bekir’e zekât vermek istemeyerek mürtet olan kabilelerdi. Medine yakınında bir mevkide

konaklamışlar ve elçi vasıtasıyla zekât vermek istemediklerini dile getirmişlerdi. Bkz. Taberî, Târîh, III, 242-248.

38
üzerine yürüdü.183 Hârice b. Hısn el-Fezârî komutasındaki asileri Zülkassa’da bozguna
uğrattı. Bu asiler Fezâre kabilesinin zekâtına el koymuşlardı.184

Hz. Ebû Bekir’in nâib olarak Üsâme b. Zeyd’i bırakmasında büyük oranda Hz.
Peygamber’in vefat etmeden önce bazı sahâbîlerin itirazına rağmen onun orduyu komuta
etme konusunda ısrar etmesinin185 etkili olduğu söylenebilir. Ayrıca seferden yeni
dönmüş bir ordunun da dinlenmeye ihtiyacı vardı. Üsâme b. Zeyd ve ordusunun
Medine’de bir müddet dinlenmesini uygun gören Hz. Ebû Bekir onlara “Siz istirahat edin
ve bineklerinizi dinlendirin.”186 diyerek, kendisinin Medine’de kalması konusunda ısrarcı
olanlara rağmen187 ordusunun başında sefere çıkmıştı.

Sonuç olarak halife Hz. Ebû Bekir’in Üsâme b. Zeyd’i nâib bırakmasında Hz.
Peygamber’in Üsâme’ye olan güveni, ehliyet ve liyakat sahibi olması ayrıca seferden
henüz yeni döndüğü için yeni bir sefere çıkmakta zorlanabileceğini düşünmesinin etkili
olduğu söylenebilir.

Üsâme b. Zeyd’in bu süreçte Medine’de ne gibi işler yürüttüğüne dair


kaynaklarımızda fazla bilgi bulunmamaktadır. Ancak bu ordunun Medine’ye dışarıdan
yapılabilecek bir saldırıya karşı göz dağı oluşturduğu açıktır. Ayrıca Medine’ye gelen
zekât malları Üsâme b. Zeyd tarafından teslim alınmıştır.188 Bir de halifenin
görevlerinden addedilen namaz kıldırmak gibi görevlerin yerine getirilebileceği gözden
kaçırılmamalıdır. Sonuçta nâibin asıl görevi, nâib bırakan kişinin yerine getirdiği
görevleri onun yokluğunda yerine getirmekti.

183 Taberî, Târîh, III, 248; İbn Kesîr, el-Bidâye, VI, 314. “Genel olarak kaynaklarda Hz. Ebû Bekir’in mürtedlerle
mücadele etmek için Medine’den ayrılarak Zülkassa’ya gittiği, Müslümanların geri dönmesi yönünde ısrarı üzerine de
Hâlid b. Velîd’i komutan tayin ettiği ve Medine’ye döndüğü ifade edilmektedir. Fakat Seyf b. Ömer’in özellikle Sehl
b. Yusuf’tan naklen verdiği rivayette, Hz. Ebû Bekir’in sistematik biçimde sürekli ön planda tutulduğu, mürtetlere karşı
kahramanca mücadele ettiği ve bu uğurda birkaç defa Medine’yi terk ederek Esed, Gatafân, Fezâre, Sa’lebe, Mürre ve
Abs gibi pek çok kabileden irtidad edenlerle mücadele ettiği görülmektedir.” Mahmut Kelpetin, Hulefâ-yi Râşidîn
Dönemi Tarihi Seyf b. Ömer ve Tarihçiliği, (İstanbul: Siyer Yayınları, 2012.), 65.
184 Fayda, Hulefâ-yı Râşidîn Devri, 291.
185 Üsâme b. Zeyd’in genç yaşta olması, ayrıca neseb olarak ordu içindeki düşük konumu ordu içindeki bazı askerlerin

söylenmesine sebep olmuştu. Bunu duyduğu zaman Hz. Peygamber oldukça sinirlenmiş ve ordunun başında Üsâme’nin
komutan olması konusunda ısrar etmişti. Bkz. Vakıdî, el-Meğâzî, III, 1118-1119.
186
Taberî, Târîh, III, 247; İbn Miskeveyh, Tecâribü’l-Ümem, I, 279; İbnü’l-Cevzî, el-Muntazam, IV, 76; İbnü’l-Esîr,
el-Kâmil, II, 203; İbn Asâkîr, Târîhu Dımaşk, XXV, 161.
187 Taberî, Târîh, III, 247; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 203.
188 İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 204.

39
Üsâme’nin vekil bırakıldığı olayda vekilin Üsâme değil de Sinan ed-Damrî189 olduğu
da nakledilmiştir.190 Halife b. Hayyât, Hz. Ebû Bekir’in bıraktığı kişinin Sinan ed-Damrî
olduğunu isnadlı bir şekilde rivayet ederken Üsâme b. Zeyd’i nâib bıraktığını “Rivayet
edilmektedir.” diyerek belirtir.191 Taberî ve diğer tarihçiler ise Sinan ed-Damrî
hakkındaki bu bilgiyi “Rivayet edilmektedir.” şeklinde isnadsız olarak verir.

Halife b. Hayyât ve İbn Abdilber dışında Sinan ed-Damrî’nin nâib tayin edildiğini
kesin bir dille aktaran başka tarihçilere rastlayamadık. Hz. Peygamber’in Üsâme’yi
komutan olarak ataması, seferden dönüşünde Hz. Ebû Bekir’in Medine’de nâibi olarak
Üsâme b. Zeyd’i bırakmış olabileceğini kuvvetlendirmektedir. Ayrıca Üsâme b. Zeyd’in
Hz. Ebû Bekir tarafından vekil bırakıldığına dair rivayetler daha fazladır.

1.1.2. Hz. Ömer

Hz. Ömer’in, Hz. Peygamber (sas) döneminde Hz. Ebû Bekir ile vezir konumunda
olduğu, kâtiplik yaptığı, fetva verdiği ve bu dönemde bazı davalarda hüküm verdiği
rivayetlere yansımıştır.192 Hz. Ömer, Hz. Ebû Bekir’in halifeliği döneminde onun en
büyük yardımcılarından birisiydi. Hz. Ebû Bekir ona birçok önemli görev vermişti,
bunlardan bir tanesi halifenin baş danışmanlığını yapmasıydı. Halife, birçok işte önce Hz.
Ömer’e danışır, Hz. Ömer de gerekli gördüğü durumlarda halifeye tavsiyelerde
bulunurdu. Kur’ân’ın mushaf haline getirilmesi, müellefe-i kulûba zekâttan pay
verilmemesi bunun örneklerindendir. Aynı zamanda Hz. Ömer’e adlî işlerle ilgilenmesi
için görev verilmişti.193

Hz. Ömer’in, Hz. Ebû Bekir döneminde üstlendiği görevlerden bir diğeri de halifenin,
Hz. Ömer’i kendi yerine nâib bırakmasıdır. Hz. Ebû Bekir, hicrî 12. yılın Receb ayında

189 Biyografi kaynaklarında ve tarih kitaplarında Sinan ed-Damrî hakkında fazla bilgi bulunmamaktadır. Ridde savaşına
giderken Hz. Ebû Bekir tarafından vekil bırakıldığı zikredilmektedir. Ayrıca İbn Hacer, Hz. Ömer döneminde Sinan
ed-Damrî’nin kılavuzluk yapmış olabileceği ihtimali üzerinde durarak bir rivayet nakleder. İbn Abdilber, el-İstîâb, II,
659; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Gâbe, II, 563; İbn Hacer, el-İsâbe, III, 160.
190 Halife b. Hayyât, Târîh, 101; Taberî, Târîh, III, 239; Şemsüddîn Ebû Abdullâh Muhammed b. Ahmed b. Osmân b.

Kâymâz Zehebî, Siyer, Râşidûn, 40; Şemsüddîn Ebû Abdullâh Muhammed b. Ahmed b. Osmân b. Kâymâz Zehebî,
Târîhu’l-İslâm, III, 30; Salâhuddîn Halîl b. Aybek b. Abdullâh Safedî, el-Vâfî bi’l-Vefeyât (Beyrut: Dârü İhyâi’t-Türsî,
1420), XV, 28.
191 Halife b. Hayyât, Târîh, 122. Halife b. Hayyât, Târîh, 122.
192 Bkz. Kettânî, et-Terâtîbu’l-İdâriyye, I, 148; 266; 196; 415.
193 Özkan, Dört Halife Dönemi, 53.

40
(M. Eylül/Ekim 633) umre yapmak maksadıyla Medine’den ayrıldı. Bu esnada yerine
tüm işlerini yürütmesi için ve ayrıca kadı olarak Hz. Ömer’i bıraktı.194

Hz. Ebû Bekir hilafetinin ilk günlerinde evinin uzaklığından dolayı mescide
gelemediği zaman insanlara namazı Hz. Ömer kıldırıyordu.195 Hz. Ebû Bekir, vefatına
sebep olan hastalığına yakalandığında insanlara namaz kıldıramayacak duruma gelmiş ve
bu görevi yine Hz. Ömer’e tevdi etmişti.196

1.1.3. Hz. Osman/Katâde b. Nu’man/ İbn Ümmü Mektûm

Hicrî 12 yılında (M. 634) hac emirliğini kimin yaptığı hususunda farklı rivayetler
vardır. Kimisi bu yıl hac emirliğini Ömer b. Hattâb’ın, kimisi de Abdurrahman b. Avf’ın
yaptığını zikreder.197 Aynı yıl hac emirliğini bizzat halife Hz. Ebû Bekir’in yaptığını,
hatta bu emirliği sırasında bir olayda hüküm vermesi için iki kişinin kendisinin yanına
geldiği de rivayet edilmektedir. Bu görevi sırasında Medine’de yerine Osman b. Affan’ı
bıraktığı zikredilmiştir.198 Vekil bıraktığı kişinin Katâde b. Nu’mân ez-Zaferî veya
Abdullah b. Ümmü Mektûm olduğu da rivayet edilmiştir.199

Taberî başta olmak üzere birçok tarihçi Hz. Ebû Bekir’in bu yıl hac emirliğini bizzat
kendi yaptığını isnadlı bir şekilde rivayet etmektedir. Ayrıca tarihçiler hicrî 13. yılın (M.
634) olaylarını anlatmaya başlarken de Hz. Ebû Bekir’in Mekke’den Medine’ye
döndükten sonra Suriye bölgesine ordularını gönderdiğinden bahis açar.200 Bu da

194 Halife b. Hayyât, Târîh, 119; Ebû Hâtim Muhammed b. Hibbân el-Bustî İbn Hibbân, es-Sîretü’n-Nebeviyye ve
Ahbâru’l-Hulefâ, 3. Baskı (Beyrut: el-Mektebetü’s-Sekâfiye, 1417), II, 444; Ebu’l-Kâsım İsmail b. Muhammed
Kıvâmu’s-Sünne et-Teymî, el-Mebʿas ve’l-Meğâzî, (Beyrut: Dâru İbn Hazm, 1431), II, 793; İbn Asâkîr, Târîhu
Dımaşk, XLIV, 272.
195 Taberî, Târîh, III, 432.
196 Taberî, Târîh, III, 419; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 262; İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 18.
197 Taberî, Târîh, III, 386; İbn Kesîr, el-Bidâye, VI, 353.
198 Halife b. Hayyât, Târîh, 119; Ebû Abdullâh Muhammed b. Sa’d b. Menî İbn Sa’d, et-Tabakâtü’l-Kübrâ, (Beyrut:

Dârü’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1410), III, 139; Taberî, Târîh, III, 386; İbn Hibbân, es-Sîre, II, 444; Kıvâmu’s-Sünne et-
Teymî, el-Mebʿas ve’l-Meğâzî, II, 793; İbn Kesîr, el-Bidâye, VI, 353; Ebû ’t-Tîb Muhammed b. Ahmed b. Alî Fâsî, el-
İkdü’s-Semîn fî Târîhi’l-Beledi’l-Emîn, (Beyrut: Dârü’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1998), I, 95; İbn Haldun, et-Târîh, II, 514;
Seyfüddîn Ebû Bekr b. Abdullâh b. Aybek ed-Devâdârî İbnü’d-Devâdârî, Kenzü’d-Dürer ve Câmiu’l-Ğurer, 1380, III,
160; Sıbt İbnü’l-Cevzî, Mirʾâtu’z-Zamân, V, 83; Ebu’l-Ferec Abdurrahmân b. Alî İbnü’l-Cevzî, Mesîru’l-Garâmi’s-
Sâkin ilâ Eşrefi’l-Emâkin, (Kahire: Dârü’l-Hadîs, 1415), 382; İbnü’l-Cevzî, el-Muntazam, IV, 112; İbn Asâkîr, Târîhu
Dımaşk, XXX, 325.
199 Halife b. Hayyât, Târîh, 123; Ebü’l-Kâsım Alî b. el-Hasen İbn Asâkîr, Târîhu Dımaşk, XLIX, 286; Zehebî, Târîhu’l-

İslâm, III, 14; Zehebî, Siyer, Râşidûn, 20.


200 Taberî, Târîh, III, 387; İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 2.

41
göstermektedir ki, tarihçilerin genel kabulü Hz. Ebû Bekir’in bu yıl hac için Mekke’de
bulunduğudur.

Hac emirliği yaparken yerine bıraktığı vekillerle ilgili rivayetler de Hz. Ebû Bekir’in
hac emirliği yaptığını doğrulamaktadır. Ridde savaşlarının sona erip Medine’nin tehdit
altında olmadığı bir dönemde Hz. Ebû Bekir’in, hac emirliği vazifesini kendisinin icra
etmek isteyebileceği göz önünde bulundurulmalıdır.

Hz. Ebû Bekir’in Medine’de kimi vekil bıraktığı konusu ihtilaflıdır. Hz. Ebû Bekir;
Hz. Osman’ı, Katâde b. Numân’ı veya Abdullah b. Ümmü Mektûm’u vekil bırakmış
olabilir. Hz. Osman, Peygamber Efendimiz’in yakın arkadaşlarından birisiydi, ona iki kez
damat olmuştu. Hz. Ebû Bekir döneminde kâtiplik görevini icra etmekteydi.201 Katade b.
Nu’man ise ensardandır, Evs kabilesine mensuptur. İkinci Akabe Biatı’nda bulunmuş,
Hz. Peygamberle bütün savaşlara katılmıştı. Hz. Ebû Bekir döneminde Ridde savaşlarına
katılmış, Hz. Ömer döneminde istişare heyetinde yer almıştı.202 Abdullah b. Ümmü
Mektum ise ilk günlerde iman etmiş sahâbîlerdendi. Ayrıca Hz. Peygamber sefere
çıkarken defalarca onu Medine’de vekil bırakmıştı, bu konuda tecrübe sahibiydi.203

1.2. Hz. Ömer’in Nâibleri

1.2.1. Hz. Ali

Hz. Ali; Hz. Peygamber’in amcasının oğluydu. İlk Müslümanlardan ve sahabenin ileri
gelenlerindendi. Hz. Peygamber, Hz. Ali’yi Tebük’e giderken yerine ailesinin bakımı için
vekil bırakmıştı.204 Ayrıca Hz. Ali, Peygamber Efendimiz’in Yemen’e atadığı
valilerdendir.205 Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer döneminde halifenin istişare heyetinde

201 Fayda, Hulefâ-yı Râşidîn Devri, 335; Özkan, Dört Halife Dönemi, 41.
202 İbn Abdilber, el-İstîâb, III, 1274-1277; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Gâbe, IV, 370; İbn Hacer, el-İsâbe, V, 317-320; Ali
Toksarı, “Katâde b. Nu’mân”, DİA (Ankara: TDV Yayınları, 2002), XXV, 24.
203 Mithat Eser, Engelli Sahabiler, 6. Baskı (İstanbul: Nesil Yayınları, 2014), 164. Hz. Peygamber, Kürz, Buhrân, Uhud,

Hamrâü’l-Esed, Hendek, Benî Kurayza, Benî Lihyan, Gâbe, Mekke’nin fethi, Huneyn, Tâif, Tebûk gazvelerinde ve
hacca gittiği sene de Abdullah b. Ümmü Mektûm’u vekil bırakmıştı. Bkz. Vakıdî, el-Meğâzî, I, 8.
204
Münafıklar, Hz. Ali’nin Medine’de geri bırakılması konusunda bazı asılsız laflar söylemişlerdi, Hz. Ali bunun
üzerine Resûlullah’ın yanına geldi ve söylentileri aktardı. Hz. Peygamber de onu teskin etti ve geri dönmesini söyledi.
İbn Hişâm, es-Sîretü’n-Nebeviyye, II, 519-520.
205 İbn Kesîr, el-Bidâye, VI, 307. İbn Kesîr, el-Bidâye, VI, 307.

42
bulunmuştur. Hz. Ömer döneminde Medine kadılığı görevi de yapmıştır.206 Özellikle Hz.
Ömer birçok konuda Hz. Ali’ye danışmaktaydı ve onun fikirlerini benimsemekteydi.

Kaynaklarda Hz. Ali’nin üç defa halife vekili bırakıldığı, bu üç vakanın da Hz.


Ömer’in hilâfeti zamanında vuku bulduğu geçmektedir.

1.2.1.1. Kâdisiye Savaşı Sırasında Nâibliği

Hicrî 14 (M. 635) yılında Kâdisiye Savaşı’nın başlangıcında Hz. Ömer bizzat
ordusunun başında bulunmak istiyordu. Bu amaçla yola çıktı ve “Sırar” diye adlandırılan
bir su mevkiinde konakladı. Medine’de de nâib olarak Hz. Ali’yi bıraktı. İnsanlar
halifenin yoluna devam mı edeceğini yoksa Medine’ye geri mi döneceğini merak
ediyordu. Bu amaçla yanına gelen Hz. Osman’dan insanları namaza çağırmasını istedi.
Halka görüşlerini sordu, onlar yoluna devam etmesini söyledi. Ardından Hz. Ömer kanaat
ehlinin toplanmasını istedi. Hz. Ömer onlarla da istişare etti. Hepsi onun sefere
çıkmamasını, Medine’de kalmasını ve yerine Resûlullah’ın ashabından birini
göndermesini, eğer komutan galip gelirse arzusunun gerçekleşeceğini eğer galip
gelmezse yeni birini gönderebileceğini söyledi.207

Hz. Ömer insanları yine namaza çağırdı. Ardından Medine’de nâib bıraktığı Hz.
Ali’yi ve öncü birliklerin başında bıraktığı Talha b. Ubeydullah’ı çağırdı. Müslümanlara
bir konuşma yaptı. Kendisinin sefere çıkma arzusunda olduğunu, ancak ileri gelenlerin
bunun aksi yönde görüş beyan ettiğini, bundan dolayı kendisi sefere çıkmak yerine başka
birisini göndereceğini insanlara ilan etti. Bunu açıklarken nâib bıraktığı Hz. Ali’nin ve

206İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 31; Köse, Medine’de Sosyal Hayat, 156.
207Ebû Abdullah Muhammed b. Ömer b. Vâkıd el-Eslemî Vakıdî, Fütûhu’ş-Ş’am, (Beyrut: Dârü’l-Kütübi’l-İlmiyye,
1417), I, 227; Taberî, Târîh, III, 480; İbn Miskeveyh, Tecâribü’l-Ümem, I, 326; İbn Asâkîr, Târîhu Dımaşk, XXVI,
372; İbnü’l-Cevzî, el-Muntazam, IV, 160; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 287; Ebü’r-Rebî Süleymân b. Mûsâ b. Sâlim b.
Hassan Kilâî, el-İktifâ bi-mâ Tedammenehu min Meğâzî Resûlillah ves-Selâŝeti’l-Hulefâ, (Beyrut: Dârü’l-Kütübi’l-
İlmiyye, 1420), II, 415; Ebû Hafs Ömer b. Muzaffer b. Ömer Zeynü’d-Dîn b. el-Verdî el-Kindî İbnü’l-Verdî, Târîhu
İbni’l-Verdî, (Beyrut: Dârü’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1417), I, 138; Sıbt İbnü’l-Cevzî, Mirʾâtu’z-Zamân, V, 166; İbn Kesîr,
el-Bidâye, VII, 35; Muhammed b. Ahmed b. Alî b. Abdulhâlik el-Asyûtî eş-Şâfiî el-Minhâcî, İthâfu’l-Ehissâ bi
Fedâʾili’l-Mescidi’l-Aksâ (el-Hey’eti’l-Mısriyyeti’l-Âmmeti lilkütüb, 1982), I, 230; Ebû Abdullâh Muhammed b.
Abdullâh b. Abdulmunʿim el-Himyerî Himyerî, er-Ravdu’l-Miʿtâr fî Haberi’l-ʾAktâr, 2. Baskı (Beyrut: Müessesetü
Nâsır li’s-Sekâfe, 1980), 116; Cemâlüd-Dîn Yûsuf b. Hasen b. Ahmed b. Hasen b. Abdulhâdî eS-Sâlihî el-Hanbelî
İbnu’l-Mibred, Mahdu’s-Savâb fî Fedâʾili Emîri’l-Muʾminîn Ömer b. el-Hattâb, (Medine: Mektebetü Edvâü’s-Selef,
1420), II, 415; Abdurrahman b. Muhammed b. Abdurrahman Mücîrüddin el-Âlimî, et-Târîhu’l-Mu’teber fî Enbâi men
Gaber, (Suriye: Dârü’n-Nevâdir, 1431), I, 248; İbn Haldun, et-Târîh, V, 167.

43
önden gönderdiği Hz. Talha’nın da yanında bulunmasını istedi.208 Konuşmasının
ardından Medine’ye geri döndü. Böylece Hz. Ali’nin nâibliği çok kısa sürmüş oldu.

1.2.1.2. Hz. Ömer’in Kudüs’e Gidişi Esnasında Nâibliği

Hz. Ali, bir başka sefer de Hz. Ömer Kudüs’ü teslim almaya giderken nâiblik
yapmıştı.209 Ebû Ubeyde b. Cerrâh Dımaşk’ın fethini tamamladıktan sonra Kudüs halkına
bir mektup göndermiş, bu mektubunda onları İslâm’a davet etmiş, eğer kabul etmezlerse
cizye vermelerini teklif etmiş, buna da yanaşmazlarsa kendilerine karşı savaş açacağını
bildirmişti. Kudüs halkı ne İslâm’ı ne de cizye vermeyi kabul ettiler. Bunun üzerine Ebû
Ubeyde Kudüs’ü kuşatma altına aldı. Şehir halkı baskıya daha fazla dayanamadı ve Hz.
Ömer’in bizzat gelmesini şart koşarak şehri teslim edeceklerini Ebû Ubeyde’ye bildirdi.
Komutan Ebû Ubeyde onların bu durumunu Hz. Ömer’e iletti. Hz. Ömer durumu
istişareye açtı. Hz. Osman, Hz. Ömer’in Kudüs’e gitmemesi, böylece Kudüs’ün zor
kullanarak fethedilmesi yönünde kanaat belirtti. Hz. Ali, kuşatma yapan Müslümanların
rahatlatması, üzerlerindeki yükü hafifletmesi için gitmesi yönünde açıklamalarda
bulundu.210 Hz. Ömer, Hz. Ali’nin görüşünü uygun buldu ve hazırlıklar tamamlandıktan
sonra Kudüs’e doğru yola çıktı. Medine’de devlet işlerini yerine getirmesi için de Hz.
Ali’yi nâib bıraktı.211 Hz. Ömer Suriye’ye yaklaşınca da komutanlar yerlerine nâibler
bırakarak Hz. Ömer’i karşılamaya geldiler, Hz. Ömer komutanlarıyla Câbiye’de buluşup
görüştü ve bilgi aldı. Sonrasında Kudüs’e gelerek şehri teslim aldı, buranın halkıyla
anlaşma yaptı ve onlara bir ahitname verdi.212

Bu olayda niyâbet eden kişinin Hz. Ali değil de Hz. Osman olduğu da rivayetler
arasında geçmektedir.213 Ancak Hz. Ali’nin vekil bırakıldığına dair rivayetler daha ağır

208 Taberî, Târîh, III, 480-481; İbn Miskeveyh, Tecâribü’l-Ümem, I, 326-327; İbnü’l-Cevzî, el-Muntazam, IV, 160-
161; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 287-288; Kilâî, el-İktifâ, II, 415; Sıbt İbnü’l-Cevzî, Mirʾâtu’z-Zamân, V, 166; İbn
Haldun, et-Târîh, II, 525.
209 Taberî, Târîh, III, 608; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 329; İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 55.
210 Hz. Ali’nin Hz. Ömer’in Kudüs’e gitmesine karşı çıktığına dair rivayet de vardır. İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 329.
211 İbnü’l-Cevzî, el-Muntazam, IV, 192; Kilâî, el-İktifâ, II, 312; Sıbt İbnü’l-Cevzî, Mirʾâtu’z-Zamân, V, 211; İbn Kesîr,

el-Bidâye, VII, 55; İbnu’l-Mibrad, Mahdu’s-Savâb, II, 437; İbn Haldun, et-Târîh, II, 543.
212
Taberî, Târîh, III, 610; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 330; İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 55.
213 el-Mutahhir b. Tâhir Makdisî, el-Bed’u ve’t-Târîh (Port Saîd: Mektebetü’s-Sekâfeti’d-Dînîyye, t.y.), V, 185;

Kıvâmu’s-Sünne et-Teymî, el-Mebʿas ve’l-Meğâzî, II, 820; İbn Asâkîr, Târîhu Dımaşk, XXV, 315; el-Mizzî, Tehzîbü’l-
Kemâl, XIV, 18.

44
basmaktadır. Ayrıca Hz. Ömer, Hz. Ali ve onun gibi düşünenlerin görüşlerini tercih
etmişti. Bu da onun Hz. Ali’yi yerine bırakabileceğini göstermektedir.

1.2.1.3. Hz. Ömer’in Suriye Bölgesine Gittiği Sırada Nâibliği

Hz. Ömer, Amvâs Taunu adı verilen veba salgını sürecinde Suriye’ye gitmek üzere
yola çıkmış, Serğ denilen bölgeye gelince kendisine salgının şiddeti haber verilmişti.
Bundan dolayı Hz. Ömer Suriye’ye gitme düşüncesinden vazgeçip Medine’ye geri döndü.
Hz. Ömer ileride anlatılacağı üzere bu süreçte Medine’de Zeyd b. Sâbit’i nâib
bırakmıştı.214 Veba salgınından sonra ordu komutanları pek çok kişinin vefat etmesinden
dolayı miraslarını paylaştırma konusunda sıkıntı yaşamışlar ve bu durumu Hz. Ömer’e
bildirmişlerdi. Suriye bölgesine gitme isteği olan Hz. Ömer, ordu komutanlarından bu
teklif gelince Müslümanları toplayıp istişarede bulundu. Ardından yarım bıraktığı
seferinin tamamlamak ve miras problemini çözmek için bölgeye gitmeye karar verdi. Hz.
Ali’yi Medine’de vekil bırakarak yola çıktı.215 Hz. Ömer, Amvâs’a gelerek burada vefat
edenlerin miraslarını taksim etti. Bazı görev değişiklikleri yaptıktan sonra Zilkade ayında
Medine’ye geri döndü.216

1.2.2. Zeyd b. Sâbit

Zeyd b. Sâbit, Hazrec kabilesinin Neccâroğulları koluna mensuptur. Hz.


Peygamber’in Medine’ye hicretinden önce Müslüman olmuştu. Bedir ve Uhud’a yaşının
küçüklüğü dolayısıyla katılamamış, Hendek Gazvesi’ne katılmış daha sonraki gazve ile
seriyyelerde yer almıştır. Vahiy katipliği de yapmıştır. Kur’ân’ı baştan sona ezberleyen
az sayıdaki sahâbîlerdendir. Sahâbenin fakihlerinden ve ileri gelenlerindendir. Vefat yılı
ihtilaflı olmakla birlikte 45/665 yılında vefat ettiği görüşü ağır basmaktadır.217 Zeyd b.
Sâbit, Hulefâ-yı Râşidîn döneminde önemli görevler yürütmüştür. Zeyd b. Sâbit, Hz. Ebû
Bekir döneminde Kur’ân’ın mushaf haline getirilmesi kararlaştırılınca, oluşturulan
heyetin başkanlığını yapmıştır.218 Bu dönemde Zeyd b. Sâbit halifenin kâtipliği görevini

214 Halife b. Hayyât, Târîh, 135.


215 Taberî, Târîh, IV, 63-64; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 379.
216
Taberî, Târîh, IV, 65; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 380.
217 İbn Abdilber, el-İstîâb, II, 537-540; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Gâbe, II, 346-348; İbn Hacer, el-İsâbe, II, 490-492;

Bünyamin Erul, “Zeyd b. Sâbit”, DİA (İstanbul: TDV Yayınları, 2013), XLIV, 321-322.
218 İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 482.

45
icra etmişti.219 Yermük Savaşı’nda ganimetleri dağıtmakla görevlendirilmiş, Hz. Ömer
döneminde Medine’de kâtiplik, beytülmâl emirliği ve kadılık görevlerini yürütmüş,220
ensarın atiyyelerini dağıtma işini üstlenmiştir.221 18/639-640 yıllarında yaşanan kıtlık
zamanında ihtiyaç sahiplerini belirlemekle görevlendirilmiştir.222 Zeyd b. Sâbit’in
Hulefâ-yı Râşidîn döneminde icra ettiği önemli görevlerden birisi de nâibliktir. Hz. Ömer
ve Hz. Osman, Zeyd b. Sâbit’i birçok kez nâib olarak görevlendirmişlerdir.223

Hz. Ömer, halifelik görevini üstlendiğinden beri insanlara hac yaptırma işini kendisi
yerine getirmeye çalışıyordu.224 Hilafete geldiği ilk yılda hac emirliği yapmadığı kabul
edildiği taktirde,225 sonraki halifelik yıllarının tamamında bu görevi Hz. Ömer yerine
getirmiştir.226 Ancak bu yıllarda kimi nâib bıraktığına dair rivayetler sınırlıdır. Hz.
Ömer’in işlerin aksamaması için kendi yerine nâib bırakmama ihtimali yoktur. Halîfe b.
Hayyât, Hz. Ömer’in beş hac döneminde Ensar’dan birilerini, üç defa ise Kinâne
kabilesinden birilerini vekil bıraktığını aktarır.227 Hz. Ömer’in hac emirliği için genelde
Zeyd b. Sâbit’i bıraktığı rivayet edilmektedir.228 Rivayetlerden anlaşıldığına göre Hz.
Ömer’in hac emirliği yaptığı dönemlerde özellikle Zeyd b. Sâbit’i nâib bıraktığı
söylenebilir.

Hz. Ömer, İslâm dünyasının farklı beldelerinden birçok Müslümanın Mekke’ye


gelmesinden dolayı hac zamanını insanları dinlemek için bir fırsat biliyor, valilerinin de
hac zamanı Mekke’de bulunmalarını istiyordu.229 Bu yüzden hac zamanı Mekke’de

219 İbn Abdilber, el-İstîâb, II, 538; Özkan, Dört Halife Dönemi, 41.
220 Fayda, Hulefâ-yı Râşidîn Devri, 335; Köse, Medine’de Sosyal Hayat, 56; Güzel, İdârî Yapı, 80.
221 Köse, Medine’de Sosyal Hayat, 269.
222 Fayda, Hulefâ-yı Râşidîn Devri, 338.
223 Sıbt İbnü’l-Cevzî, Mirʾâtu’z-Zamân, VII, 85; Ebû Abdullâh Muhammed b. Alî b. Ahmed b. Abdurrahman el-Ensârî

İbn Hadide, el-Misbâhu’l-Mudî fî Küttâbi’n-Nebiyyi’l-Ümmî ve Rusulihi ilâ Mulûki’l-Ardi min Arabiyyin veʿAcemî
(Beyrut: Âlemü’l-Kütüb, t.y.), I, 94; Ebû’l-Fidâ İsmâîl b. Ömer b. Kesîr ed-Dımaşkî İbn Kesîr, es-Sîretü’n-Nebevîyye
(el-Bidâye ve’n-Nihâye’den) (Beyrut: Dârü’l-Maʿrife, 1395), IV, 683.
224 Taberî, Târîh, III, 479. Hz. Ömer’in hilafete geldiği H. 13. (M. 634) senede kimin hac emirliği yaptığına dair farklı

rivayetler vardır, bu sene bizzat Hz. Ömer’in hac emirliği yaptırdığını nakleden rivayetler olmakla birlikte, bu senenin
hac emirinin Abdurrahman b. Avf olduğunu söyleyen, ancak bundan sonraki senelerde hac emirliğini hep Hz. Ömer’in
yaptığına dair rivayetler de bulunmaktadır. (Taberî, Târîh, III, 479; İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 31.). Bununla birlikte
Hz. Ömer’in hac emirliği yaparken yerine kimi bıraktığı net olarak rivayetlere yansımamıştır.
225 Bu konudaki ihtilaflar daha önce de geçmişti, Hz. Ömer’in bu sene hac emirliği yaptıysa kimi nâib bıraktığı

rivayetlere yansımamıştır.
226 H. 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23 (M. 635-643) yıllarında insanlara hac emirliğini Hz. Ömer’in yaptığını

nakleden rivayetler olmakla birlikte çoğu zaman tarih ve isim olarak Medine’de kimi nâib bıraktığı zikredilmemiştir.
227
Halife b. Hayyât, Târîh, 153-154.
228 Halife b. Hayyât, Târîh, 154.İbn Asâkîr, Târîhu Dımaşk, XIX, 317; Şemsüddîn es-Sehâvî, et-Tuhfetu’l-Latîfe, I,

366; Zehebî, Târîhu’l-İslâm, IV, 27.


229 Kılıç, Şehir Yönetimi ve Valilik, 170.

46
olmayı önemsiyordu. Hz. Ömer hem hac emirliği yapıyor hem de tebaasının şikayetlerini,
taleplerini dinliyordu. Hatta valilerinden şikayetçi olanları valilerle yüzleştiriyor, yeri
geldiği zaman valilerine ceza da veriyordu.

Hicretin 16. (M. 637) yılında da hac emirliğini bizzat Hz. Ömer yaptı, Medine’de
yerine Zeyd b. Sâbit’i nâib bıraktı.230 Yine 17/638 yılında hac yaparken Medine’deki
vekili Zeyd idi.231 Rivayete göre 21/642 yılında Hz. Ömer’in Mekke’ye giderken
Medine’de nâib bıraktığı isim yine Zeyd b. Sâbit’di.232 H. 23 yılında (M. 644) Hz.
Ömer’in müminlerin anneleriyle yaptığı hac sırasında da Medine’de Zeyd b. Sâbit nâiblik
yapmaktaydı.233 17/638’de Hz. Ömer umre maksadıyla Mekke’ye doğru yola çıkarken de
yerine Zeyd b. Sabit’i bırakmıştır.234

Hz. Ömer sadece hac veya umreye giderken değil farklı olaylarda da Zeyd b. Sâbit’i
nâib bırakmıştır. H. 17. yılda (M. 638) Hz. Ömer, Suriye’ye gitmek üzere Medine’den
ayrıldı. Serğ bölgesin gelince Suriye taraflarında şiddetli taûn hastalığı olduğunu öğrendi
ve oradan döndü. Hz. Ömer bu süreçte de Zeyd b. Sâbit’i Medine’de nâib bırakmıştı.235
Ayrıca Suriye’ye gittiği seferlerden birinde de yerine Zeyd b. Sâbit’i bıraktığı ve ona
Suriye’den bir mektup yazdığı rivayet edilmektedir. Ancak mektubunu içeriği
zikredilmemiştir.236 Buradan Hz. Ömer’in nâibine talimatlar verdiği ya da ondan bilgiler
aldığı, böylece nâibini kontrol altında tuttuğu söylenebilir.

1.3. Hz. Osman’ın Nâibleri

1.3.1. Zeyd b. Sâbit

Zeyd b. Sâbit diğer dönemlerde olduğu gibi Hz. Osman’ın hilafeti süresinde de önemli
işlerde görev almıştır. Kur’ân nüshalarının çoğaltılması için oluşturulan heyetin

230 Taberî, Târîh, IV, 39; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 351; İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 73; İbnu’l-Mibrad, Mahdu’s-Savâb,
II, 445.
231 İbnü’l-Cevzî, el-Muntazam, IV, 230.
232 Taberî, Târîh, IV, 145; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 403; Sıbt İbnü’l-Cevzî, Mirʾâtu’z-Zamân, V, 351; İbnü’d-Devâdârî,

Kenzü’d-Dürer ve Câmiu’l-Ğurer, III, 234; İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 113.


233
Belâzürî, Ensâbu’l-Eşrâf, I, 466.
234 Taberî, Târîh, IV, 68-69; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 360; Sıbt İbnü’l-Cevzî, Mirʾâtu’z-Zamân, V, 230.
235 Halife b. Hayyât, Târîh, 135; Zehebî, Târîhu’l-İslâm, III, 78; Zehebî, Siyer, Râşidûn, 119.
236 Halife b. Hayyât, Târîh, 154.

47
başkanlığını yapmış olması,237 ayrıca bu dönemde Medine kadılığı ve beytülmâl emirliği
yapması238 bu duruma örnektir. Zeyd b. Sâbit, Hz. Osman döneminde de ismi zikredilen
nâiblerdendir. Hz. Osman da hac zamanı Mekke’de bulunmaya gayret göstermişti. O,
hilafete geldiği ilk yıl şiddetli burun kanaması,239 idareciliğinin son yılında ise asilerin
evini kuşatması sebebiyle hacca gidememiş,240 bu iki sene dışında her sene hac emirliğini
bizzat kendisi yapmıştır. Hilafetinin ikinci yarısında iç karışıklık artınca valilerine ve
halka yazı göndererek onları hac mevsimi Mekke’ye davet etmiş, sorunlarını burada
kendisine iletebileceklerini belirtmişti.241 Hz. Osman hac emirliği yaparken birçok defa
Medine’de kendi yerine Zeyd b. Sâbit’i vekil bırakmıştır.242

1.3.2. Birer Defa Nâiblik Yapanlar

Hz. Osman, hac emirliği için Medine’den ayrıldığında çoğunlukla Zeyd b. Sâbit’i
nâiblik görevine getirmekle birlikte zaman zaman farklı isimlere de söz konusu görevi
vermiştir. Hz. Osman, hac emirliği yaptığı zamanlarda Medine’de kendi nâibi olarak
bıraktığı bir diğer isim Âmir b. Rebîa’dır.243. Hz. Osman’ın hac yaparken birer defa vekil
bıraktığı diğer isimler Abdullah b. Erkam, Mervan b. Hakem ve Ebû Hüreyre’dir.244

1.4. Hz. Ali’nin Nâibleri

1.4.1. Kusem b. Abbas

Hz. Peygamber’in amcası Abbas’ın oğludur. Annesi Lübabetü’l-Kübra olarak bilinen


Ümmü’l-Fazl Lübâbe bint Hâris’tir. Kusem aynı zamanda Hz. Hüseyin’in süt kardeşidir.
Hz. Peygamber’e benzeyen kimselerden olduğu rivayet edilmiştir. Hz. Peygamber’in
cenaze teçhiz ve defin işlemlerinde hazır bulunmuş, hatta Hz. Peygamber’in kabrinden
en son çıkan kimse olarak zikredilmiştir. Bu yüzden de onun Hz. Peygamber’e son
dokunan kişi olduğu söylenmiştir. Hz. Ali’nin halifeliği döneminde Mekke valiliği

237 İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 482.


238 İbn Abdilber, el-İstîâb, II, 539; İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 227.
239 İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 150.
240 İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 187.
241 İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 527.
242
Halife b. Hayyât, Târîh, 178.
243 İbn Hacer, el-İsâbe, III, 469; Ebû’l-Fadl Ahmed b. Alî el-Askalânî İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb (Hindistan:

Dâiretu’l-Maârifi’n-Nizâmiyye, 1326), V, 63; Şemsüddîn es-Sehâvî, et-Tuhfetu’l-Latîfe, I, 49; II, 7.


244 İbn Asâkîr, Târîhu Dımaşk, XIX, 317.

48
yapmış, Muâviye b. Ebû Süfyân döneminde de Saîd b. Osman b. Affan komutası altında
Horasan seferine katılmış ve 57/676 yılında Semerkand’da (bir başka rivayete göre
Merv’de) vefat etmiştir.245

Hz. Ali’nin, halife olduktan hemen sonra uğraştığı önemli iç meselelerden biri Hz.
Osman’ın katilerinin bulunup cezalandırılmasını isteyen Suriye valisi Muâviye b. Ebû
Süfyân ve taraftarlarıydı.

Hz. Ali ile Muâviye arasında geçen mektuplaşmalardan sonra Hz. Ali Muâviye ile
savaşmaya karar verdi. Mısır valisi Kays b. Sad, Kûfe valisi Ebû Mûsâ el-Eş‘arî ve Basra
valisi Osman b. Huneyf’e de mektup yazarak onların da Suriyelilere karşı asker
toplamasını emretti. Kendisi de insanlara bir konuşma onları Suriyelilerle savaşmaya
teşvik etti. Ardından H. 36’da (M. 656) Medine’den yola çıktı, başkentten ayrılırken
Medine’de yerine amcaoğlu Kusem b. Abbas’ı nâib bıraktı.246

1.4.2. Temmâm b. Abbas/Sehl b. Huneyf

Temmâm’ın babası Hz. Peygamber’in amcası Abbas b. Abdülmuttalib, annesi ise bir
ümmü veleddir. Hz. Abbas’ın en küçük çocuğudur. Kahraman birisi olduğu rivayet edilir.
Sahabe olup olmadığı konusu tartışmalıdır. Nerede ve ne zaman vefat ettiği kaynaklarda
belirtilmemiştir. Torunlarından sonra soyu devam etmemiştir.

Hz. Ali, Suriyelilerle savaşmak üzere yola çıkarken Medine’de yerine amcaoğlu
Kusem b. Abbas’ı bırakmıştı ancak henüz yola çıkmışken Hz. Aişe, Talha ve Zübeyr’in
Basra’ya doğru bir orduyla hareket ettiğini haber alınca planlarını değiştirip insanları
Basra’ya doğru gitmeleri konusunda teşvik etti. Ayrıca Medine’de bıraktığı Kusem b.
Abbas’ı Mekke’ye vali olarak atadı. Medine’de de yerine Hz. Abbas’ın bir başka oğlu
olan Temmâm b. Abbas’ı nâibi olarak bıraktı.247 Ardından ordusuyla Basra’ya doğru yola
çıktı.248 Hz. Ali’nin Cemel vakasından sonra Kûfe’yi hilafet merkezi yapmasıyla Medine

245 Abdülhalik Bakır, “Kusem b. Abbas”, DİA (Ankara: TDV Yayınları, 2002), XXVI, 462.
246 Seyf b. Ömer el-Esedî et-Temîmî, el-Fitne ve Vakʿatu’l-Cemel, 6. Baskı (Beyrut: Dârü’n-Nefâis, 1413), 108; Taberî,
Târîh, IV, 445; İbn Miskeveyh, Tecâribü’l-Ümem, I, 468; İbnü’l-Cevzî, el-Muntazam, V, 78; Sıbt İbnü’l-Cevzî,
Mirʾâtu’z-Zamân, VI, 131; İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 229.
247 Taberî, Târîh, IV, 455; Sıbt İbnü’l-Cevzî, Mirʾâtu’z-Zamân, VI, 139; İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 233.
248 İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 233.

49
Kûfe’ye bağlı bir şehir haline geldi.249 Temmâm, başlarda nâib olsa da sonradan
Medine’nin valisi oldu. Hz. Ali’nin burada Sehl b. Huneyf el-Ensârî’yi bıraktığı da
rivayet edilmektedir.250

Kusem b. Abbas, Temmâm ya da Sehl’in burada vekiller arasında zikredilmesinin


sebebi, Medine’nin o günlerde halen başkent olmasından dolayıdır. Nitekim Kûfe’nin
başkent olması Cemel Savaşı’ndan sonradır.251 Bundan dolayı Cemel’den önce
Medine’ye atanan isimler Halife Hz. Ali’in nâibi konumunda bulunuyordu.

1.4.3. Ebû Mes’ûd el-Bedrî

Tam adı Ebû Mes’ûd Ukbe b. Amr b. Sa’lebe b. Esîre (Yesîre) el-Bedrî’dir. Hicretten
on beş yıl kadar önce Medine’de doğduğu tahmin edilmektedir. Bedrî nisbesini Bedir
Savaşı’na katıldığı için mi yoksa Bedir’de ikamet ettiği için mi aldığı ihtilaflıdır. Ancak
siyer ulemasının çoğunluğu onun Bedir’e katılmadığı görüşündedir. II. Akabe Biatı’na
katılmış en genç isim olarak zikredilir. Uhud Savaşı’na ve daha sonraki savaşlara katıldı.
Hz. Peygamber’in vefatından sonraki süreçte Kûfe’ye yerleşti. Medine’de vefat etti.
Vefat tarihi hakkında farklı rivayetler vardır. Hz. Ali’nin vefatından hemen önce vefat
ettiği rivayet edildiği gibi 39 (659), 40 (660), 41 (661) veya 42 (662) yılında ya da
Muâviye döneminde vefat ettiği nakledilmiştir.252

Cemel Savaşı’ndan sonra, Sıffîn Savaşı öncesinde Hz. Ali ile Muâviye b. Ebû Süfyân
arasında mektuplaşmalar devam etti, son olarak Hz. Ali, Cerîr b. Abdullah’ı mektupla
beraber elçi olarak gönderdi ancak yine sonuç alamadı.253

Hz. Ali son girdiği teşebbüsten sonuç alamayınca ordusuyla beraber Kûfe’den yola
çıktı. Ordugâhını Nâhile’de kurdu. Bazıları Hz. Ali’nin kendi atayacağı bir komutan

249 Hz. Ali Medine’den çıkarken Abdullah b. Selam’ın Hz. Ali’nin atının yularını tutup “Ey Mü’minlerin emiri!
Buradan çıkıp gitme. Allah’a yemin ederim ki sen Medine’den çıkıp gidersen artık Müslümanların otoritesi Medine’de
ebediyete kadar yerleşmez” dediği nakledilir. İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 233.
250 Halife b. Hayyât, Târîh, 181; Ebu’l-Hasen Alî b. el-Hüseyn b. Alî Mes’ûdî, Murûcu’z-Zeheb ve Me’âdinu’l-Cevher

(Kum: Dârü’l-Hicre, 1409), II, 358; İbn Abdilber, el-İstîâb, II, 663; Ahmed b. Abdullah Muhibbuddîn et-Taberî,
Zehâîru’l-Ukbâ fî Menâkıbi zevî’l-kurbâ (Mısır: Dârü’l-Kütübi’l-Mısriyye, 1356), 239-240.
251 Casim Avcı, “Kûfe”, DİA (Ankara: TDV Yayınları, 2002), XXVI, 340; Mehmet Mahfuz Söylemez, Kûfe’nin Siyasi

Tarihi (Ankara: Ankara Okulu Yayınları, 2015), 65.


252
Mes’ûdî, Murûcu’z-Zeheb, II, 358; İbn Abdilber, el-İstîâb, IV, 1756-1757; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Gâbe, IV, 55; VI,
280; İbn Hacer, el-İsâbe, IV, 432; Mücteba Uğur, “Ebû Mes’ûd el-Bedrî”, DİA (İstanbul: TDV Yayınları, 1994), X,
187.
253 İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 253.

50
göndermesini, kendisinin de Kûfe’de kalmasını teklif ettiler ancak Hz. Ali bunu kabul
etmedi ve bizzat ordusunun başında olacağını söyleyerek Kûfe’de yerine Ebû Mes’ûd el-
Bedrî’yi nâib bıraktı ve yoluna devam etti.254

Sıffîn’den sonra, Kûfeli bir grup Ebû Mes’ûd’a gelerek Hz. Ali’nin kazandığını
söylediler. Ebû Mes’ûd ise bunun bir zafer olmadığını ve buna sevinemeyeceğini ifade
etti. Adamlar nedenini sorunca, iki topluluk arasında barış olması gerektiğini söyledi. Bu
durumu Hz. Ali gelince ona aktardılar ve onun azlini istediler. Ebû Mes’ûd’u akılsız bir
adam olarak nitelediler. Ebu Mes’ûd ise bunun sonunun kötü olduğunu söylemeye devam
edeceğini belirtti.255

1.4.4. Ca’de b. Hübeyre

Babası Benî Mahzum’a mensup Hübeyre b. Ebû Vehb’tir. Annesi, Hz. Ali’nin kız
kardeşi Ümmü Hâni bint Ebû Tâlib’dir. Hz. Peygamber zamanında dünyaya gelmiştir.
Babası Hübeyre, Mekke’nin fethinde kaçarak Yemen’e veya Necran’a gitmiş ve burada
kâfir olarak ölmüştür. Ca’de’nin sahabe olup olmadığı tartışmalıdır. Kaynaklarda Ca’de
fakih birisi olarak zikredilir. Hz. Ali tarafından Horasan’a vali olarak atanmıştır.
Muâviye’nin hükümdarlığı zamanında vefat etmiştir.256

Hâricîler; Hz. Ali, Muâviye b. Ebû Süfyân ve Amr b. Âs’a suikast düzenlemeyi
planladıkları zaman, Hz. Ali’yi öldürme görevini İbn Mülcem, Muâviye’yi öldürme işini
Berk b. Abdullah, Amr b. Âs’ı öldürme işini de Amr b. Bekr üstlenmişti. Bu işi Ramazan
ayının on yedinci gecesinde sabah namazı sıralarında yapacaklardı. Amr b. Âs rahatsız
olduğu için namaza çıkamamış, bu yüzden namaz kıldırmakla görevlendirdiği Harice b.
Ebû Habibe suikasta kurban gitmişti. Muâviye de bu saldırıdan yaralanmıştı. İbn Mülcem,
Kûfe’de arkadaşlarını toplayarak önceden planladıkları üzere Ramazan’ın on yedinci

254 Nasr b. Müzâhim el-Minkârî, Vak’atu Sıffîn, 121; İbn Sa’d, et-Tabakât, 1410, VI, 94; Ebû Hanîfe Ahmed b. Dâvud
Dîneverî, el-Ahbâru’t-Tıvâl, (Kahire: Dâru İhyâi’l-Kütübi’l-Arabî, 1960), 165; Halife b. Hayyât, Târîh, 182; Mes’ûdî,
Murûcu’z-Zeheb, II, 374; Ebû Nuaym el-İsfehânî, Ma’rifetü’s-Sahâbe, IV, 2147; İbnü’l-Cevzî, el-Muntazam, V, 137;
İbn Asâkîr, Târîhu Dımaşk, XL, 517; Sıbt İbnü’l-Cevzî, Mirʾâtu’z-Zamân, VI, 199, 327; İbnü’d-Devâdârî, Kenzü’d-
Dürer ve Câmiu’l-Ğurer, III, 363; Zehebî, Siyer, II, 496; İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 253, 321; Safedî, el-Vâfî bi’l-
Vefeyât, XX, 61; İbn Haldun, et-Târîh, II, 626. Mes‘ûdî, Sıffîn’de geçen sürenin 110 gün olduğunu belirtir. Bkz. Ebü’l-
Hasen Alî b. el-Hüseyn b. Alî el-Mes’ûdî, et-Tenbîh ve’l-İşrâf Dünya Coğrafyası ve Tarihi, çev. Mithat Eser, (Ankara:
Ankara Okulu Yayınları, 2020), 289.
255 Sıbt İbnü’l-Cevzî, Mirʾâtu’z-Zamân, VI, 432.
256 İbn Abdilber, el-İstîâb, I, 240-241; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Gâbe, I, 539; İbn Hacer, el-İsâbe, I, 590; 628-629.

51
gecesi suikastı gerçekleştirmek için Hz. Ali’nin kapısında beklemeye başladılar. Hz. Ali
evinden çıkınca onun üzerine saldırarak Hz. Ali’yi yaraladılar. İnsanlar Hz. Ali’yi yaralı
vaziyette evine taşıdılar. Hz. Ali birkaç gün sonra bu yaradan dolayı vefat etti.257

Nâib bırakan kişi, nâibine tüm yetkisini devredebildiği gibi ona görevlerinden bazısını
ya da sadece bir tanesini tevdi edebilmekteydi. Hz. Ali de sabah namazına giderken
Hâricîlerin planladığı suikasta uğrayıp yaralandığı zaman insanlara namaz kıldırma işini
Ca’de b. Hübeyre’ye verdi.258

1.5. Hz. Hasan’ın Nâibi

1.5.1. Muğîre b. Nevfel b. Hâris b. Abdülmuttalib

Hz. Hasan halife olduktan sonra gelişen olaylar sonucunda Muâviye b. Ebû Süfyân
ile karşı karşıya geldi. Muâviye’nin Abdullah b. Âmir komutasında bir orduyu üzerlerine
sevk ettiği haberi kendisine gelince Hz. Hasan da Muğîre b. Nevfel’i Kûfe’de vekil
bırakarak Medâin’e gitti ve ayrıca ona insanları toplama görevi de verdi.259

2. Vali Nâibleri

2.1. Mekke Nâibleri

2.1.1. Mücezziz b. Hârise el-Müdlicî

Hz. Peygamber tarafından Mekke’ye vali olarak atanan Attab b. Esîd, bu görevine
Hz. Ebû Bekir döneminde de devam etmiştir. Attab b. Esîd’in bir defa Mekke’den

257 Bu suikastlar ve Hz. Ali’nin vefatı için bkz. İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 323-330.
258 İbn Abdilber, el-İstîâb, III, 1125; Safedî, el-Vâfî bi’l-Vefeyât, XXI, 182; İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 326; İbn Haldun,
et-Târîh, II, 646; Fâsî, el-İkdu’s-Semîn, V, 276.
259
Belâzürî, Ensâbu’l-Eşrâf, I, 400; III, 34; Ebü’l-Ferec el-İsfahânî, Mekâtilü’t-Tâlibiyyîn, 70. Kalkaşendî, Hz.
Hasan’ın amillerini sayarken Kûfe’de Ammâr b. Hasan’ı söylemektedir. Ebü’l-Abbas Ahmed b. Ali el-Kalkaşendî,
Meâsirü’l-İnâfe fî Meâlimi’l-Hilâfe, thk. Abdüssettâr Ahmed Ferâc, (Kuveyt: Matbaatü Hükûmeti Kuveyt, 1985), I,
109.

52
ayrılırken yerine bıraktığı nâib ise Mücezziz olmuştur,260 ayrıca vefatına sebep olan
hastalığı sırasında da onu vekil bırakmıştır.261

2.1.2. Abdurrahman b. Ebzâ

Hz. Ömer ile Mekke Valisi Nâfi‘ arasında Abdurrahman b. Ebzâ’yı vekil bırakması
konusundaki diyalogdan ve Hz. Ömer’in onun vekilliğini onaylamasından
bahsedilmişti.262 Ancak başka rivayetlerde Hz. Ömer’in Nâfi‘ b. Abdülhâris’i
hareketinden dolayı azledip yerine Hâlid b. Âs b. Hişam’ı atadığı geçmektedir.263 Hz.
Ömer’in Abdurrahman’ın vekilliğini onaylaması rivayetin geçtiği kaynaklar açısından
daha sahihtir.

2.2. Basra Nâibleri

2.2.1. Mücâşî b. Mes‘ûd

Mücâşî b. Mes‘ûd, Benî Süleym kabilesine mensuptur. Buhârî başta olmak üzere
diğer alimler onun sahâbî olduğunu söylemişlerdir. Hulefâ-yı Râşidîn döneminde Tevvec
Fethi, Kâbil Seferi gibi savaşlarda görev almıştır. Cemel Savaşı başlamadan önce ya da
savaş sırasında öldürülmüştür.264

H. 14’te (M. 635) Utbe b. Gazvân’ın Mücâşî‘ b. Mes’ûd’u nâib bıraktığı olaydan ve
Hz. Ömer ile arasında geçen rivayetten bahsedilmişti.265

260 Belâzürî, Ensâbu’l-Eşrâf, IX, 380; İbn Abdilber, el-İstîâb, IV, 1461.
261 Belâzürî, Ensâbu’l-Eşrâf, V, 456.
262 Belâzürî, Ensâbu’l-Eşrâf, X, 311; Ebû Bekir Ahmed b. Ebû Hayseme İbn Ebû Hayseme, et-Târîhu’l-Kebîr, (Kahire:

el-Fârûku’l-Hadîse, 1427), I, 188. Müslim, “Salâtü’l-Musâfirîn”, 269. Fâsî, el-İkdu’s-Semîn, V, 12-13; Zehebî, Siyer,
III, 201; Zehebî, Târîhu’l-İslâm, V, 280.
263 İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Gâbe, V, 284; el-Burrî, el-Cevhere, I, 131; el-Mizzî, Tehzîbü’l-Kemâl, XXIX, 280; Fâsî, el-

İkdu’s-Semîn, I, 320; VI, 149.


264 İbn Abdilber, el-İstîâb, IV, 1457-1458; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Gâbe, V, 55; İbn Hacer, el-İsâbe, V, 570.
265 Halîfe b. Hayyât, Târîh, 154; Taberî, Târîh, III, 596; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 318; İbn Haldun, et-Târîh, II, 540.

Utbe’nin Muğîre’yi bıraktığına dair rivayet de bulunmaktadır. Bkz. Ebü’l-Münzir Hişâm b. Muhammed İbnü’l-Kelbî,
Mesâlibü’l-Arab (Beyrut, 1998), 116; Makdisî, el-Bed’u ve’t-Târîh, V, 175. Utbe’nin Mücâşî’yi vekil bıraktığını Hz.
Ömer’e Muğîre b. Şu’be’nin yazdığını, bunun üzerine Hz. Ömer’in Utbe’ye kimi vekil bıraktığını sorduğu da rivayet
edilmektedir. Bkz. Ebû Abdullah Şihâbuddîn Yâkût b. Abdullah er-Rûmî Yâkût el-Hamevî, Mu’cemü’l-Buldân, 2.
Baskı (Beyrut: Dâru Sâdır, 1995), I, 433. Taberî, Târîh, III, 595; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 319; İbn Haldun, et-Târîh,
II, 540. Bu rivayeti nakleden kaynaklar Utbe’nin yolda vefat ettiğini, bunun haberi Ömer’e ulaşınca Basra’ya Muğîre
b. Şube’yi vali olarak tayin ettiğini naklederler. Ancak bu pek mümkün gözükmemektedir, çünkü sonraki yıllarda Utbe
b. Gazvan’ın başka olaylarda yer aldığı rivayet edilmiştir.

53
Muğîre b. Şu‘be de Hz. Ömer döneminde Basra valiliği yaparken, kendisine Sa‘d b.
Ebû Vakkâs’a yardım etmesini istediğinde muhtemelen Utbe ile Hz. Ömer arasında geçen
konuşmaya vakıf olmadığından Sa‘d’a yardıma gittiği zaman Mücâşî’yi vekil
bırakmıştır.266

2.2.2. Muğîre b. Şu’be

Basra şehrinin kurucusu Utbe b. Gazvân burada Sa‘d b. Ebû Vakkâs’ın âmili
konumundaydı ve bundan rahatsızlık duyuyordu. Bu durumu Hz. Ömer’e bildirmek üzere
bizzat görüşmek için halifeden izin istedi. Hz. Ömer’in izin vermesi üzerine Utbe,
Basra’da Muğîre b. Şu’be’yi vekil bırakarak halifenin yanına geldi, ancak şikâyet ettiği
şey hakkında bir sonuç alamadan geri döndü.267

Utbe b. Gazvân bir başka defa Hz. Ömer’den hac yapmak için izin istedi. Hz. Ömer
izin verdikten sonra da Utbe, Muğîre’yi vekil bırakarak hac yapmaya gitti. Basra ahalisine
de Muğîre’yi vekil bıraktığını duyurdu. Ancak bunun tarihi net değildir.268

2.2.3. Ebû Sebre b. Ebû Ruhm

Ebû Sebre b. Ebû Ruhm, Kureyş’in Benî Âmir koluna mensuptur. Resûlullah’ın
Mekke’deki davetinin ilk yıllarında İslâm’a girmiş ve ikinci büyük kafile ile Habeşistan’a
hicret etmiştir. Bedir ve Uhud başta olmak üzere tüm gazvelerde bulunmuştur.
Resûlullah’ın vefatından sonra Mekke’ye dönmüş ve buraya yerleşmiştir. Hulefâ-yı
Râşidîn dönemindeki fetih hareketlerinde görevler almıştır. Hz. Osman’ın döneminde
vefat etmiştir.269

Hicretin 17. (M. 638) yılında Bahreyn valisi Alâ b. el-Hadramî Hz. Ömer’den izin
almadan emrindeki askerleri deniz yoluyla Sâsânî üstüne sefere çıkardı, askerler Istahr
denilen yerden karaya çıktılar. Sâsânîler, Müslümanların gemilerini batırdılar. Sonra iki

266 Moğultay b. Kılıç, İkmâlu Tehzîbi’l-Kemâl, XI, 68.


267 İbn Sa’d, et-Tabakât, VII, 5; Zehebî, Siyer, I, 305. Bu yolculuğun H. 17’de meydana geldiği zikredilmiş ve Utbe’nin
bu yolculuktan dönüşte vefat ettiği de rivayet edilmiştir. Ancak İbn Asâkir, Utbe’nin bu olaydan sonra bir sene daha
Basra’da kaldığını rivayet etmiştir. Bkz. İbn Asâkîr, Târîhu Dımaşk, LX, 34. Bundan dolayı muhtemelen bu olay H. 16
(M. 637) yılında yaşandı, az sonra geleceği üzere de H. 17 (M. 638) yılında hac için Hicaz’a gelen Utbe b. Gazvan bir
daha Basra’ya dönemedi.
268 İbnü’l-Kelbî, el-Mesâlib, 113.
269 İbn Abdilber, el-İstîâb, IV, 1666; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Gâbe, VI, 130; İbn Hacer, el-İsâbe, VII, 141-142.

54
grup savaşmaya başladı ve Müslümanlar bu savaştan çok büyük bir zafer elde ettiler.
Ancak gemileri batırıldığı için deniz yoluyla geri dönemediler. Sâsânîler yollarını
kesmişler ve kendilerini savunmaya başlamışlardı. Hz. Ömer Utbe b. Gazvân’a mektup
yazarak Alâ’ya yardım etmesini emretti. Utbe de 12.000 kişilik bir orduyu Ebû Sebre b.
Ebû Ruhm önderliğinde bölgeye sevk etti. Ebû Sebre komutasındaki bu birlik
Müslümanları, Sâsânî ordusunun elinden kurtardı ve sağ salim Basra’ya döndüler.270

Bu olaydan sonra Utbe b. Gazvân hacca gitmek üzere Hz. Ömer’den izin istedi. Hz.
Ömer kendisine izin verince Basra’da Ebû Sebre b. Ebû Ruhm’u nâib bırakarak
haccetmek üzere yola çıktı. Utbe burada Hz. Ömer’den Basra’daki görevinden azlini
istese de Hz. Ömer bunu kabul etmedi ancak Utbe hac dönüşünde Batn-ı Nahle’de vefat
etti. Hz. Ömer de Ebû Sebre b. Ebû Ruhm’u görevde tuttuktan bir müddet sonra Utbe’nin
yerine Muğîre b. Şu’be’yi atadı.271

Alâ b. el-Hadramî’nin Sâsânîlerle savaş yaptığı yıl onların Müslümanlar üzerine sefer
düzenleyeceği haberi kendisine ulaşan Hz. Ömer, Basra’da bulunan Ebû Mûsâ el-
Eş‘ârî’ye mektup göndererek çeşitli talimatlar verdi. Verdiği talimatlardan biri de Kûfe
ve Basra yönetiminin Ebû Sebre b. Ebû Ruhm’un elinde bulunması ve gelecek takviye
birliğini onun komuta etmesiydi.272 Nitekim bu savaşta Ebû Sebre b. Ebû Ruhm Kûfe ve
Basra birliklerinin başında bulunmuştu. O, savaşta ağır bir yenilgi alıp kaçan Hürmüzân’ı
sığındığı Tüster kalesinde kuşatma altına aldı.273

2.2.4. İmran b. Husayn

H. 17 (M. 638) yılında, Muğîre b. Şu’be’nin Basra valiliğinden azlinden sonra buraya
gelen Ebû Mûsâ el-Eş‘arî, Hz. Ömer’in emriyle Ahvâz üzerine sefere çıktı, Basra’da
İmran b. Husayn’ı vekil bırakan Ebû Mûsâ bu savaşı kazanarak bölgeyi fethetti.274 İmran

270 İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 362; İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 85.
271 İbn Asâkîr, Târîhu Dımaşk, LX, 37; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 362; Kilâî, el-İktifâ, II, 549; İbn Kesîr, el-Bidâye, VII,
85; İbn Haldun, et-Târîh, II, 549. Taberî, Utbe’nin vefat ederken yerine Ebû Sebre’yi bıraktığını rivayet etmektedir,
yukarıdaki bilgilerden anlaşılacağı üzere Utbe hac için yola çıkarken yerine bıraktığı Ebû Sebre, vefat ederken hâlâ
nâib olduğu için rivayete böyle yansımış olmalıdır. Taberî, Târîh, IV, 82.
272 İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 362; İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 85-86.
273 İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 85-86; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 362.
274 İbn Asâkîr, Târîhu Dımaşk, XXXII, 75; Sıbt İbnü’l-Cevzî, Mirʾâtu’z-Zamân, V, 272; Zehebî, Siyer, Râşidûn, 119.

55
b. Husayn, Ebû Mûsa’nın Basra’dan ayrılırken nâib bıraktığı iki isimden biridir. Diğeri
Ziyâd b. Ebîh’tir.275

2.2.5. Ziyâd b. Ebîh

Hz. Ömer’in Basra valisi Ebû Mûsa’nın, Ziyâd’ı Basra’da vekil bırakması ve
sonrasında yaşanan olaylar aktarılmıştı. Ziyâd’ı bu olay öncesinde de vekil bırakan Ebû
Musa sonradan da onu vekil bırakmaya devam eder; Ziyâd, Ebû Musa’nın vekil bıraktığı
iki isimden birisi olur. Diğer isim İmrân b. Husayn’dır.276

Ziyâd başka valiler tarafından da vekil bırakılmıştır; bunlardan biri de Hz. Osman’ın
Basra valisi Abdullah b. Âmir idi. O, Ziyâd’ı 29/649277, 30/650278 ve 31/651-652279
yıllarında vekil bıraktı. Ziyâd’ın diğer nâiblik görevlerinden de diğer başlıklarda
bahsedilecektir.

2.2.6. Ebü’l-Esved ed-Düelî-Râşid el-Cedîdî

Hz. Osman’ın Basra valisi Abdullah b. Âmir, Sâsânîler üzerine düzenlediği


seferlerden birinde Yezdicerd’i öldürdü ve Kisra’nın hazinelerinden bazı parçalar elde
etti. O, durumu Hz. Osman’a anlattı, Hz. Osman istediği takdirde üzerine gidebileceğini
Abdullah’a bildirdi. Bunun üzerine Abdullah, İstahr’a doğru yola çıktı. Basra’da ise
Ebü’l-Esved ed-Düelî’yi namaza, Râşid el-Cedîdî’yi ise haraca vekil bıraktı.280

2.2.7. Abdullah b. Âmir

Hz. Osman Medine’de asiler tarafından muhasara edilince Basra valisi İbn Âmir,
Mücâşî b. Mes’ûd komutasında bir birliği Hz. Osman’a yardıma gönderdi. Birlik Hicaz’ın
yakınlarına geldiği sırada Hz. Osman’ın şehid edildiği haberini alınca Basra’ya geri

275 Halife b. Hayyât, Târîh, 154; İbn Asâkîr, Târîhu Dımaşk, XIX, 184.
276 Halife b. Hayyât, Târîh, 154; İbn Asâkîr, Târîhu Dımaşk, XIX, 184.
277
Halîfe b. Hayyât, Târîh, 179; Kilâî, el-İktifâ, II, 617; İbn Haldun, et-Târîh, II, 578.
278 Belâzürî, Fütûh, 463.
279 Taberî, Târîh, IV, 301.
280 İbn Asâkîr, Târîhu Dımaşk, XXIX, 259-260; İbn Sa’d, et-Tabakât, V, 34.

56
döndü. Olup bitenlerden bu birlik sayesinde haberdar olan İbn Âmir, beytülmaldeki
malları aldı ve yerine Abdullah b. Âmir el-Hadremî’yi bırakarak Mekke’ye gitti.281

2.2.8. Ziyâd b. Ebîh-Ebü’l-Esved ed-Düelî

Hz. Ali’nin Basra valisi Abdullah b. Abbas, Basra’dan Sıffîn’e doğru yola çıkacağı
zaman yerine, görev paylaşımı yaparak iki kişiyi vekil bıraktı. Bunlardan Ebü’l-Esved
ed-Düelî’yi insanlara namaz kıldırmaya, Ziyâd’ı da beytülmâl, haraç ve yönetime
bıraktı.282 Nâib bırakan şahıs görevini tek bir kişiye bırakmak yerine birkaç kişi arasında
paylaştırabiliyordu. Burada Abdullah b. Abbas valiliğin iki önemli görevini Ziyâd ile
Ebü’l-Esved’e emanet etmiştir. Ayrıca Abdullah b. Abbas, Basra’dan ayrılıp Hicaz’a
giderken de yerine Ebü’l-Esved’i bırakmıştı. Hz. Ali de bunu onaylamıştı.283

2.2.9. Ziyâd b. Ebîh

Kûfe ahalisi Cemel ve Sıffîn savaşlarından özellikle hakem olayından sonra Hz.
Ali’yi dinlememeye, onun emirlerine itaat etmemeye, ona karşı gelmeye başladılar. Hz.
Ali, Muhammed b. Ebû Bekir’in Mısır’da öldürüldüğü haberini alınca insanlara bir
konuşma yaparak onları cihada davet etti. Ertesi gün toplanma yerine kimse gelmedi,
başkalarının teşvikiyle ancak 2.000 kişilik bir ordu toplanabildi. Hz. Ali, Muhammed b.
Ebû Bekir’in başına gelenleri ve Kûfe halkının kendisine karşı tutumunu bir mektupla
Abdullah b. Abbas’a bildirdi, Abdullah b. Abbas o sıralar Hz. Ali’nin Basra valisiydi.284

Hz. Ali’den şikâyet mektubu alan Abdullah b. Abbas, Hz. Ali’ye yazdığı cevabi
mektubunda ona teselli vererek kendisine karşı yapılanlara sabır ve tahammül etmesini
söyledi, ayrıca Muhammed b. Ebû Bekir’in öldürülmesinden dolayı taziyelerini iletti.

281 İbn Sa’d, et-Tabakât, V, 35.


282 Belâzürî, Ensâbu’l-Eşrâf, II, 293; İbn Asâkîr, Târîhu Dımaşk, XIX, 170; Zehebî, Târîhu’l-İslâm, IV, 105; Zehebî,
Siyer, III, 353; İbn Hacer, el-İsâbe, IV, 129.
283 İbn Sa’d, et-Tabakât, VII, 69; Ebû Bekr Muhammed b. el-Hasen b. Abdullâh b. Mezhic Zübeydî, Tabakâtü’n-

Nahviyyîn ve’l-Lügaviyyîn, 2. Baskı (Kahire: Dârü’l-Meârif, 1954), 24; İbn Asâkîr, Târîhu Dımaşk, XXV, 181; Sıbt
İbnü’l-Cevzî, Mirʾâtu’z-Zamân, VI, 199. Safedî, el-Vâfî bi’l-Vefeyât, XVI, 305; Ebû Muhammed Abdullâh b. Esʿad b.
Ali b. Süleymân Yafiî, Mir’âtu’l-Cenân ve İbretu’l-Yakzân fî Marifeti mâ Yaʿtebir min Havâdiŝi’z-Zamân, (Beyrut:
Dârü’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1417), I, 163. İbn Abbas valilik görevini bıraktığı zaman da Ebü’l-Esved ve Ziyâd’ı yerine
bıraktığı da rivayet edilir. Taberî, Târîh, V, 136; İbnü’l-Cevzî, el-Muntazam, V, 160. Abdullah b. Abbas’ın Basra
valiliğini bırakması ile ilgili rivayetlerin değerlendirmesi için bkz. Mahmut Kelpetin, “Hulefâ-yi Râşidîn Dönemi
Olayları Karşısında Abdullah b. Abbas”, EKEV Akdemi Dergisi yıl: 14, sayı: 45 (Güz 2010), 205-206.
284 İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 316.

57
Mektubundan sonra da Basra’dan ayrılıp Hz. Ali’nin yanına Kûfe’ye gitmek üzere yola
çıktı. Yola çıkarken de Basra’da nâibi olarak Ziyâd’ı bıraktı.285

Muâviye b. Ebû Süfyân, Basra halkının Hz. Ali’ye itaat etmekten vazgeçip kendisine
biat etmelerini istiyordu. Bu amaçla, Abdullah b. Abbas’ın Ziyâd’ı nâib atadığı sıralarda,
Abdullah b. Amr el-Hadremî’yi Basra halkını, hakemlerin yaptığı anlaşmaya uymaya
davet etmesi için elçi olarak gönderdi. Bu şahıs Basra’ya gelince Benî Temim kabilesine
konuk oldu, Benî Temim de bu kişiye himaye verdi. Bunun haberini alan Abdullah b.
Abbas’ın vekili Ziyâd, Abdullah b. Amr el-Hadremî’ye karşı harekete geçti. Aynı
zamanda Abdullah b. Abbas’ın Basra’dan ayrılışından sonra çıkan olayları bir mektupla
Hz. Ali’ye bildirdi. Durumu haber alınca Hz. Ali başlarında Câriye b. Kudâme et-Temîmî
olan heyeti bir mektupla Benî Temim’e gönderdi. Temim kabilesinin çoğu bu mektup
üzerine Abdullah’tan himayelerini kaldırdılar ve onu yardımsız bıraktılar. Câriye önce
Abdullah ve taraftarlarını bir evde kuşatma altına aldı; onları korkuttu; uyardı, ancak
Câriye’yi kimse dinlemedi. Bunun üzerine Câriye onları ateşle yaktı.286 Bunların hepsi
Ziyâd, Basra’da Abdullah b. Abbas’ın nâibi iken gerçekleşti.

Yaşanan bu hadiseler ve Ziyâd’ın icraatları atanan nâiblerin yetkileri hususunda örnek


teşkil etmektedir. Nâibler, nâib bırakıldıkları makamın hemen hemen tam yetkisine
sahiptiler. Nitekim Basralıları isyana teşvik için gelen Abdullah b. Amr el-Hadremî’nin
üzerine Abdullah b. Abbas’ın vekili Ziyâd birilerini göndermiş, ayrıca durumu resmî bir
mektupla halife Hz. Ali’ye bildirmişti. Bu durum nâiblerin kriz zamanlarında önlem
alma; karar verme, bu kararı uygulama ve resmî yazışmalar yapma yetkilerini bize
göstermektedir.

285 Belâzürî, Ensâbu’l-Eşrâf, V, 189; İbnü’l-Cevzî, el-Muntazam, V, 152; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 710; Sıbt İbnü’l-
Cevzî, Mirʾâtu’z-Zamân, VI, 367; İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 316, 321; İbn Haldun, et-Târîh, II, 643; Ebû’l-Mehâsın
Yûsuf b. Tağrîberdî b. Abdullâh İbn Tağriberdî, en-Nucûmu’z-Zâhira fî Mulûki Mısr ve’l-Kâhira (Mısır: Vezâratu’ŝ-
Sekâfe ve’l-İrşâdi’l-Kavmî, Dâru’l-Kütüb, t.y.), I, 112.
286 Taberî, Târîh, V, 110-113; İbnü’l-Cevzî, el-Muntazam, V, 152-153; Sıbt İbnü’l-Cevzî, Mirʾâtu’z-Zamân, VI, 367-

368; İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 316.

58
2.3. Mısır Nâibleri

2.3.1. Mücâhid b. Cebr

Mücâhid b. Cebr azatlı bir köleydi ve Amr b. Âs onu Mısır’a vekil bırakmıştı. Hz.
Ömer, Amr’a neden azatlı bir köleyi vekil bıraktığı hakkında soru sorunca Amr, onun
kâtip olduğunu söylemiş, Hz. Ömer de bunu onaylamıştı.287

2.3.2. Abdullah b. Amr b. Âs

Amr b. Âs, Hz. Ömer’in yanına ikinci defa geldi. Bu sefer de Mısır’a oğlu Abdullah’ı
vekil bırakmıştır.288

38/658 yılında Amr b. Âs, Muâviye b. Ebû Süfyân tarafından Mısır’a vali tayin
edildikten sonra Muâviye ile görüşmek üzere Dımaşk’a geldiği sırada da Mısır’da vekil
olarak oğlu Abdullah’ı zayıf bir görüşe göre de Hârice b. Huzâfe’yi bıraktı.289

2.3.3. Abdullah b. Sa‘d

Amr b. Âs, Hz. Osman döneminde Mısır valiliği yaparken, Hz. Osman’ın yanına
geleceği sırada Mısır’da Abdullah b. Sa‘d’ı vekil bıraktı.290

2.3.4. Sâib b. Hişâm el-Âmirî/Ukbe b. Âmir el-Cühenî

Hz. Osman’ın Mısır valisi Abdullah b. Sa‘d b. Ebû Serh Hz. Osman’la görüşmek
üzere Medine’ye gitmek için yola çıktığında Mısır’da kendi yerine Sâib b. Hişâm’ı

287 İbn Abdülhakem, Fütûhu Mısr ve’l-Mağrib, 206; Moğultay b. Kılıç, İkmâlu Tehzîbi’l-Kemâl, XI, 81; Süyûtî,
Hüsnü’l-Muhâdara, I, 126.
288 İbn Tağriberdî, en-Nucûmu’z-Zâhira, t.y., I, 66; Suyûtî, Hüsnü’l-Muhâdara, I, 127.
289 Ebû Ömer Muhammed b. Yûsuf b. Yakûb el-Mısrî Kindî, Kitâbu’l-Vulât ve Kitâbu’l-Kudât, (Beyrut: Dârü’l-

Kütübi’l-İlmiyye, 1424), 26-27; İbn Tağriberdî, en-Nucûmu’z-Zâhira, t.y., I, 114; Ebu’l-Abbâs Ahmed b. Alî el-
Hüseynî Makrizî, el-Mevâiz ve’l-İʿtibâr bi Zikri’l-Hıtat ve’l-ʾÂsâr, (Beyrut: Dârü’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1418), IV, 156.
290 Ebû’l-Fadl Ahmed b. Alî el-Askalânî İbn Hacer, Ref’u’l-İsr an Kudâti’l-Mısr, (Kahire: Mektebetü’l-Hancî, 1418),

160.

59
bıraktı.291 Ukbe b. Âmir’i nâib bıraktığı da söylenmiştir.292 Ancak yönetimdeki bu
boşluğu fırsat bilen Muhammed b. Ebû Huzeyfe Mısır’ın yönetimini ele aldı.

2.3.5. Hammâm b. Âmir

Hz. Ali döneminde Mısır valiliği yapan Eşter tarafından vekil bırakılmıştır.293

2.3.6. Hakem b. Salt

Hz. Osman asilerce muhasara edildiği sıralarda, Mısır valisi Abdullah b. Sa‘d Hz.
Osman’a yardım için yola çıktı. Bunu fırsat bilen Muhammed b. Ebû Huzeyfe de Mısır’da
yönetimi ele geçirmek için harekete geçti ve vali vekilini görevinden uzaklaştırarak
Mısır’a hâkim oldu. Ancak Muâviye b. Hudeyc etrafında toplanan Hz. Osman
taraftarlarınca birkaç defa yenilgiye uğratıldı. Sonrasında Hz. Osman’ın katillerine ceza
vermek için yola koyulan Muâviye b. Ebû Süfyân’a engel olmaya çalıştı. Muâviye,
amacının katilleri cezalandırmak olduğunu söyleyerek, önce Hz. Osman’ın katillerini
istedi; bu isteği reddedilince rehineler karşılığında Muhammed b. Ebû Huzeyfe’yi
anlaşmaya davet etti. Muhammed bu teklifi kabul etti ve Mısır’da vekil olarak Hakem b.
Salt’ı bırakarak rehinelerle birlikte yola koyuldu ancak Muâviye onları yakalayarak
hapsetti.294

2.3.7. Hârice b. Huzâfe

Kureyş’in Benî Adî koluna mensuptur. Mekke Fethi’nden sonra Müslüman olmuştur.
Kureyş’in süvarilerinden birisiydi, “bin kişiye bedel süvari” olarak bilinmekteydi. Mısır’ı

291 Taberî, Târîh, IV, 421; Kindî, Kitâbu’l-Vulât, 14; İbn Abdilber, el-İstîâb, III, 919; İbn Asâkîr, Târîhu Dımaşk,
XXIX, 26; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Gâbe, III, 260; Sıbt İbnü’l-Cevzî, Mirʾâtu’z-Zamân, VI, 267; Safedî, el-Vâfî bi’l-
Vefeyât, XVII, 101; İbn Hadide, el-Misbâhu’l-Mudî fî Küttâbi’n-Nebiyyi’l-Ümmî ve Rusulihi ilâ Mulûki’l-Ardi min
Arabiyyin veʿAcemî, I, 152; Makrizî, el-Mevâiz, IV, 152; İbn Hacer, el-İsâbe, IV, 95; İbn Tağriberdî, en-Nucûmu’z-
Zâhira, t.y., I, 83; 92.
292 Kindî, Kitâbu’l-Vulât, 14; Muhammed b. Ahmed el-İfrîkî Ebu’l-Arab et-Temîmî, Tabakâtü Ulemâi İfrîkiyye ve

Kitâbu Tabakâti Ulemâi Tûnus (Beyrut: Dârü’l-Kitâbi’l-Lübnânî, t.y.), 15; Makrizî, el-Mevâiz, IV, 152; İbn Tağriberdî,
en-Nucûmu’z-Zâhira, t.y., I, 81; 92; İbn Hacer, el-İsâbe, VI, 9.
293
Kindî, Kitâbu’l-Vulât, 23.
294 Kindî, Kitâbu’l-Vulât, 18; Sıbt İbnü’l-Cevzî, Mirʾâtu’z-Zamân, VI, 276; Safedî, el-Vâfî bi’l-Vefeyât, II, 244; İbn

Hacer, el-İsâbe, II, 90; VI, 10; İbn Tağriberdî, en-Nucûmu’z-Zâhira, t.y., I, 95; Süyûtî, Hüsnü’l-Muhâdara, I, 152;
Casim Avcı, “Muhammed b. Ebû Huzeyfe”, DİA (İstanbul: TDV Yayınları, 2005), XXX, 519.

60
fetheden ordunun içerisindeydi ve vefat edene kadar burada kaldı. Mısır’da şurta âmirliği
veya kadılık yapmıştır.295

Amr b. Âs, 21/642’de İskenderiye üzerine sefere çıkarken yerine Hârice’yi vekil
bıraktı.296 Amr b. Âs, Hâricîlerin suikast yapacakları gece de Hârice’yi vekil
bırakmıştı.297

2.4. Kûfe Nâibleri

2.4.1. Hâlid b. Urfuta

Hâlid b. Urfuta, Benî Zühre’nin halîfidir. Aslen Benî Leys’e, Benî Uzre veya Benî
Bekr’e mensuptur. Ne zaman Müslüman olduğu kaynaklarda geçmemekle beraber,
Hâlid’in sahâbî olduğu rivayet edilmektedir. Sa‘d b. Ebû Vakkâs’la Irak fetihlerine
katılmış, Hz. Ömer’in emriyle emir tayin edilmiştir. Muâviye b. Ebû Süfyân’a biat edilip
Kûfe’ye geldiğinde Abdullah b. Ebü’l-Havsâ isyan etmiş, bu isyanı bastırmakla da Hâlid
b. Urfuta görevlendirilmiştir. Hâlid, bu savaşta onu öldürmüş ve isyanı bastırmıştır.
60/679 veya 61/680 yılında Kûfe’de vefat etmiştir.298

Hâlid b. Urtufa’nın Sa‘d b. Ebû Vakkâs ve Ziyâd tarafından birer defa Kûfe’de vekil
bırakıldığı rivayet edilmektedir.299

2.4.2. Abdullah b. Abdullah b. İtbân

Biyografi kaynaklarında hakkında çok bilgi bulunmamaktadır. Bu kaynaklarda


nisbesi Ümevî-Ensârî olarak verilmiştir. Ensardan Benî Hublâ’nın anlaşmalısıdır. Hz.

295 İbn Abdilber, el-İstîâb, II, 418-419; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Gâbe, II, 106; İbn Hacer, el-İsâbe, II, 189; Hüseyin Algül,
“Hârice b. Huzâfe”, DİA (İstanbul: TDV Yayınları, 1997), XVI, 168.
296 Belâzürî, Fütûh, 252.
297 Ebü’l-Ferec el-İsfahânî, Mekâtilü’t-Tâlibiyyîn, 44; Ebü’l-Hasen Ali b. Ömer el-Bağdâdî Dârekutnî, el-Mu’telif ve’l-

Muhtelif, (Beyrut: Dârü’l-Garbi’l-İslâmî, 1406), I, 250; İbn Abdilber, el-İstîâb, II, 418; İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 329;
Safedî, el-Vâfî bi’l-Vefeyât, XIII, 144; Yafiî, Mir’âtü’l-Cenân, I, 92; Ebû Muhammed Tayyib b. Abdullah b. Ahmed b.
Ali Hicrânî, Kilâdetü’n-Nahr fî Vefeyâti A’yâni’d-Dehr, (Cidde: Dârü’l-Minhâc, 1428), I, 325; Abdülmelik b. Hüseyn
b. Abdülmelik el-Mekkî İsâmî, Semtü’n-Nücûmi’l-Avâlî fî Enbâi’l-Evâîli ve’t-Tevâlî, (Beyrut: Dârü’l-Kütübi’l-
İlmiyye, 1419), III, 72-73; Ebü’l-Abbas Ahmed b. Hâlid Nâsırî, el-İstiksâ liahbâri Düveli’l-Mağrib ve’l-Aksâ (Dârü’l-
Kitâb-Dârü’l-Beydâ, 1418), I, 111.
298 İbn Abdilber, el-İstîâb, II, 434-435; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Gâbe, II, 131-132; İbn Hacer, el-İsâbe, II, 209-210.
299 Ebû Nuaym el-İsfahânî, Ma’rifetü’s-Sahâbe, II, 945.

61
Peygamber’in ashabındandır. Kaynaklarda Abdullah b. Abdullah hakkında; cesaretli,
kahraman, sahabenin ileri gelenleri arasında olduğundan bahsedilir.300 Hulefâ-yı Râşidîn
döneminde çeşitli görevler icra etmiştir. Bunlardan biri de Kûfe’de Sa‘d b. Ebû Vakkâs’a
nâiblik yapmasıdır.301

2.4.3. Ziyâd b. Hanzale

Hz. Ömer Abdullah b. Abdullah b. İtbân’ın valiliği döneminde ona bir emirname
göndererek Ziyâd b. Hanzele’yi Kûfe’de vekil bırakmasını ve İsfahân üzerine gitmesini
emreder.302 Ziyâd’ın buraya nâib olarak mı yoksa vali olarak mı atandığı bilgisi kesin
değildir. Taberî, Sa‘d b. Ebû Vakkas’la Ammar b. Yâsir arasında iki vali olduğunu
bunların Abdullah b. Abdullah b. İtbân ve Ziyâd b. Hanzale olduğunu aktarır.303 Ancak
Taberî, önceki aktardığımız rivayeti aktarırken Hz. Ömer’in söz konusu emirnameyi
Ammar b. Yâsir’in Kufe’ye atanmasından sonra gönderdiğini rivayet etmektedir. Bu da
Ziyâd’ın Kufe’ye vali olarak değil, vali nâibi olarak atandığını göstermektedir. Hz. Ömer,
Ammar’ı Kufe’ye vali olarak atamış, Kufe’de halihazırda valilik görevi yapan Abdullah’ı
İsfahan üzerine göndermiş, valinin yokluğunda da vali vekilliğini Ziyâd b. Hanzale’ye
tevdi etmiştir.

2.4.4. Amr b. Hureys

34/654-655 yılında Hz. Osman’ın Kûfe valisi Saîd b. Âs, Hz. Osman’ın yanına gitmek
için şehirden ayrılırken yerine Amr b. Hureys’i bıraktı. Ancak bu sırada sürgünden geri
dönen Eşter insanları Saîd’e karşı harekete geçirmek üzere cuma günü mescitte bir
konuşma yaptı. Ancak bazı insanlar onu bu işten vazgeçirmeye çalıştılar. Yezîd b. Kays
da insanları harekete geçirmek için bir tellal tuttu. Mescid’de hilm sahibi insanlar ve ileri
gelenler kalmıştı. Bunun üzerine vali nâibi Amr, minbere çıkarak insanların bu işten
vazgeçmesi için bir konuşma yaptı. Ancak insanlar onu dikkate almadılar. İnsanlar yola
çıkarak Saîd’e yetiştiler ve onu istemediklerini söylediler.304

300 İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Gâbe, III, 299; İbn Hacer, el-İsâbe, IV, 135.
301
İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 391-392; İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 106.
302 Taberî, Târîh, IV, 139.
303 Taberî, Târîh, IV, 138.
304 Taberî, Târîh, IV, 331-332.

62
2.5. Şam Nâibleri

2.5.1. Muâviye b. Ebû Süfyân

Hulefâyi Râşid’in döneminde Suriye cephesine gönderilen komutanlardan ve burada


büyük başarı göstermiş olanlardan biri de Muâviye b. Ebû Süfyân’ın abisi Yezîd idi.
Dımaşk fethedildiği zaman o, Câbiye kapısından girdi, Hz. Ebû Bekir onu Dımaşk’a vali
ve komutan olarak atamış, Hz. Ömer döneminde de bu görevi devam etmişti.305

Hicretin 18. yılında (M. 639) Yezîd, meşhur görüşe göre Amvâs taununda vefat etti.306
Vefatından önce yerine kardeşi Muâviye’yi Dımaşk’ta vekil bıraktı. Yezîd’in vefatı ve
yerine Muâviye’yi vekil bıraktığı haberi Hz. Ömer’e ulaşınca, Muâviye’nin valiliğini
onayladı. Böylece Muâviye b. Ebû Süfyân’ın Dımaşk’taki nâibliği Hz. Ömer’in onayıyla
valiliğe dönüşmüş oldu.307 Burada Muâviye b. Ebû Süfyân’ı nâibler arasında
zikretmemizin sebebi Hz. Ömer’in onun valiliğini onaylayana kadar valiliğinin geçerli
olmaması, ancak Yezîd’in vefat ederken onu yerine halef bırakmasıdır. Yezid de ölmeden
önce Hz. Ömer’e yazdığı mektubunda Hz. Ömer’e ölmek üzere olduğunu, birisini kendi
yerine Dımaşk’a göndermesini ve kendisinin Muâviye b. Ebû Süfyân’ı yerine bıraktığını
yazdı. Hz. Ömer de Muâviye’nin valiliğini onayladı.308

2.5.2. Fedâle b. Ubeyd

Ensar’dan Evs kabilesine mensuptur. Resûlullah Medine’ye hicret ettiği sıralarda altı
yaşlarındaydı. Hatta Hz. Peygamber’in Medine’ye gelişini Ensar’a Fedâle b. Ubeyd
müjdelemişti. Uhud, Hendek ve diğer savaşlarda Resûlullah’la birlikte bulunmuştu. Hz.
Peygamber’e Hudeybiye’de ağaç altında biat edenler arasındaydı. Hulefâ-yi Râşidîn
döneminde Mısır ve Şam’ın fetihlerinde de hazır bulunmuştu. Muâviye b. Ebû Süfyân
onu Ebu’d-Derdâ’nın vefatından sonra Dımaşk kadılığına getirmişti. Muâviye b. Ebû

305 İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 95.


306 Velid b. Müslim’den Yezîd’in H. 19’da (M. 639) Kisâriyye’nin fethinden sonra vefat ettiği de nakledilmiştir. (İbn
Kesîr, el-Bidâye, VII, 95.)
307 Ebû Abdullah Mus’ab b. Abdullah Mus’ab ez-Zübeyrî, Nesebü Kureyş, 3. Baskı (Kahire: Dârü’l-Meârif, t.y.), 124,

126; Kilâî, el-İktifâ, III, 322; Sıbt İbnü’l-Cevzî, Mirʾâtu’z-Zamân, V, 300; İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 95; Fâsî, el-İkdu’s-
Semîn, VI, 93; Celalüddin Abdurrahman b. Ebû Bekir Süyûtî, Târîḫu’l-Ḫulefâ (Mektebetu Nizâr Mustafâ el-Bâz, 1425),
149.
308 Kilâî, el-İktifâ, III, 322.

63
Süfyân, Dımaşk’tan ayrıldığında yerine Fedâle b. Ubeyd’i vekil bırakırdı. Sıffîn
Savaşı’nda da Fedâle, Muâviye b. Ebû Süfyân’ın nâibliğini yapmıştı.309

2.5.3. Dahhâk b. Kays

Muâviye b. Ebû Süfyân, Hz. Hasan’la mücadele etmek için Dımaşk’tan ayrılmadan
önce Dahhâk b. Kays’ı vekil bırakmıştır.310

2.6. Kinde Kabilesi Nâibleri

2.6.1. Tureyfe b. Hâciz

Tureyfe b. Hâciz, Hz. Ebû Bekir döneminde Benî Hârise’den bir emir olan Ma’n b.
Hâciz’in kardeşidir. Biyografi kaynaklarında Tureyfe’nin sahâbî olduğu kaydedilir.311

Benî Süleym b. Mansûr’un bir kısmı dinden döndü bir kısmı da Ma’n’a bağlı kalarak
İslâm’da sebat ettiler. Hz. Ebû Bekir, Halid b. Velîd’in, hicretin 11. yılında (M. 632)
Tuleyha b. Huveylid üzerine yürümesi üzerine Ma’n b. Hâciz’e mektupla kendisine bağlı
kalıp sebat edenlerle beraber Halid b. Velîd ile hareket etmesini emretti. Ma’n da bunun
üzerine kendi adamlarıyla beraber yola çıktı, kendi yerine de kardeşi Tureyfe b. Hâciz’i
nâib bıraktı.312 Ma’n’ın kardeşi Tureyfe’yi vekil bırakmasında kardeşi olması yanında
kardeşinin güvenebileceği kişilerden olması ve liyakati, ayrıca mürted kabilelere karşı
tecrübeli olmasının da etkili olduğu söylenebilir. Çünkü Hz. Ebû Bekir Tueyfe’ye sancak
verip Benî Süleym ve Hevâzin’den mürtetlere destek çıkanlara, 313 sonra silahını
Müslümanlara çeviren Fücâe314 üzerine göndermişti.315 Ma’n’ın vali olduğuna dair bilgi

309 Sıbt İbnü’l-Cevzî, Mirʾâtu’z-Zamân, VII, 314; İbn Hacer, el-İsâbe, V, 284; İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, VIII, 267.
310 Belâzürî, Ensâbu’l-Eşrâf, III, 36; İbn Asâkîr, Târîhu Dımaşk, LIX, 149; Zehebî, Siyer, III, 146.
311 İbn Abdilber, el-İstîâb, II, 776; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Gâbe, III, 73; İbn Hacer, el-İsâbe, III, 420.
312 Taberî, Târîh, III, 266; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 207; Kilâî, el-İktifâ, II, 144-145.
313 Taberî, Târîh, III, 249.
314 Bu kişi önce Hz. Ebû Bekir’e gelerek halifeden kendisine silah yardımında bulunmasını bununla mürtetlerle

savaşacağını dile getirmiş, ancak kendisine istedikleri verildikten sonra silahlarını Müslümanlar üzerine doğrultmuş ve
Tureyfe b. Hâciz tarafından bertaraf edilmiştir. Rivayete göre Hz. Ebû Bekir’in emriyle yakılarak öldürüldüğü rivayet
edilir. (Bkz. Taberî, Târîh, III, 625.)
315 Taberî, Târîh, III, 264.

64
kaynaklarda geçmemesine rağmen Ma’n’ın kendi kabilesine yönetici konumunda
olmasından dolayı burada zikrettik.

2.6.2. Ziyâd b. Lebîd

Tam adı Ebû Abdullah Ziyâd b. Lebîd b. Sa’lebe el-Beyâdî el-Hazrecî’dir.


Nisbesinden de anlaşılacağı üzere Hazrec kabilesine mensuptur. Akabe biatlarına
katılmıştır. Hz. Peygamber’in hicretinden önce Mekke’ye gelip yerleşmiş, Hz.
Peygamber hicret edinceye kadar Mekke’de kalmıştır. Bu yüzden ona “hem muhacirlere
hem de ensâra mensup olan kimse” anlamında “muhâcirî-ensârî” denilmiştir. Bedir,
Uhud, Hendek ve diğer bütün savaşlara katılmıştır. Hz. Peygamber onu Hadramevt’e âmil
olarak atamıştır. Muâviye b. Ebû Süfyân’ın hilafetinin başlarında vefat etmiştir.316

Muhâcir b. Ebû Ümeyye, hastalığından dolayı görevlendirildiği yer olan Kinde’ye


gelememiş, H. 11. yılda (M. 632) Ziyâd b. Lebîd’e mektup yazarak onu kendi yerine
bölgede vekil tayin etmiştir.317 Ziyâd’ın nâib olarak bölgeye gönderilmesini onun bölgeye
yakın olması, tecrübe sahibi olması, devlette memur olmasıyla açıklayabiliriz. Nitekim
Ziyâd, Hz. Peygamber tarafından Hadramut’a zekât amili,318 ayrıca muallim olarak
gönderilmiştir.319 Muhâcir’in bölgeye gelememesi üzerine Kinde’de onun görevini de
icra etmiştir. Ziyâd’ı valilerin naîblerinde zikretmemizin sebebi Muhâcir’in Hz. Ebû
Bekir tarafından bölgeye vali olarak gönderilmesi, Ziyâd’ın da Muhâcir’in bu bölgedeki
nâibi olması dolayısıyladır.

Kindeliler, Esved el-Ansî’yi desteklemiş bir kabileydi. Resûlullah zamanında


Müslüman olmuşlardı. Bu bölgede toplanan zekât yine bölgedeki bazı kabilelere
dağıtılmaktaydı. Benî Velîa kabilesi zekât mallarını taşıyacak bineklerinin olmaması
dolayısıyla Kindelilerden zekâtlarını yük develeriyle vermelerini istediler. Kindeliler
zamanı gelince duruma göre hareket edeceklerini söylediler. Zekât toplama zamanı
geldiğinde Benî Velîa zekâtı yük develerinde talep edince Kindeliler Benî Velîa’nın
develeri bulunduğu için buna gerek olmadığını ileri sürerek bunu yapmayacaklarını

316
İbn Abdilber, el-İstîâb, II, 533-534; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Gâbe, II, 339; İbn Hacer, el-İsâbe, II, 485.
317 İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 230.
318 Taberî, Târîh, III, 147.
319 Taberî, Târîh, III, 228.

65
söylediler. Ardından çıkan tartışmada Ziyâd b. Lebîd’in de Benî Velîa’yı tuttuğunu
söyleyerek bölgeden ayrıldılar ve zekât vermekten vazgeçtiler. Muhâcir’in bölgedeki
nâibi Ziyâd ise Muhâcir’in gelmesini bekleyerek Kindeliler üzerine hareket etmekten
kaçındı. Muhâcir bölgeye gelince durumu Hz. Ebû Bekir’e bildirdi, Hz. Ebû Bekir de
Muhâcir’e Ziyâd’ı destek kuvvetle bölgeye göndermesini emretti.320

2.7. Diğer Bölgelerde Bırakılan Nâibler

2.7.1. Kays b. Heysem /Ahnef b. Kays

31/651 veya 32/652 yılında Hz. Osman’ın Basra valisi Abdullah b. Âmir Sicistan ve
Horasan topraklarını fethetmiş ve Kisra (veya Kisra’nın oğlu) kaçmak zorunda kalmıştı.
Abdullah, bu başarıların ardından Nişabur’da ihrama girerek umre yapmak için ve halife
Hz. Osman’la görüşmek üzere yola çıkarken devlet işlerini görmesi için Kays b.
Heysem’i vekil bırakmıştır.321 Kays ile birlikte Nâfi b. Hâlid, Huleyd b. Abdullah, Hâtim
b. Numan’ın da vekil bırakıldığı rivayet edilir.322

Bazı tarihçiler bu olayın H. 30 yılında (M. 650) yaşandığını, İbn Âmir’in Ahnef b.
Kays’ı Horasan’da vekil bıraktığını kaydetmişlerdir. Abdullah, Mekke’ye gelmiş,
umresini bitirdikten sonra Hz. Osman’la görüşmek üzere Medine’ye doğru yola çıkmıştı.
Bu sıralarda ise Müslümanlara karşı Sâsânîler tarafından büyük bir ordu hazırlanmıştı.
Ahnef b. Kays bu orduya karşı büyük bir zafer elde etti.323

2.7.2. Muhtar b. Ebû Ubeyd

Sıffîn Savaşı’nın ardından hakemlerin tayininden sonra haricîlerin tutumları giderek


daha da sertleşmişti. Kendilerinin hâkim olacağı bir yerde toplanmayı kararlaştırdılar ve
Nehrevan’da toplanmaya karar verdiler ve yola çıktılar. Durum Hz. Ali’nin Medâin Valisi

320 Taberî, Târîh, III, 331; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 229-230.


321 Halife b. Hayyât, Târîh, 166; İbn Asâkîr, Târîhu Dımaşk, XXIX, 265; Kilâî, el-İktifâ, II, 622; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil,
II, 496; Zehebî, Târîhu’l-İslâm, III, 113; Zehebî, Siyer, Râşidûn, 181; İbn Haldun, et-Târîh, II, 586.
322 Halîfe b. Hayyât, Târîh, 166. Belâzürî de bu rivayeti verdikten sonra Kays b. Heysem’in vekil bırakılmasının daha

sahih olduğunu söyler. Belâzürî, Fütûh, 469.


323 Zehebî, Târîhu’l-İslâm, III, 112; Hicrânî, Kilâdetü’n-Nahr, I, 332; Hüseyn b. Muhammed b. el-Hasan Diyarbekrî,

Târîhu’l-Hamîs fî Ahvâli Enfesi’n-Nefîs (Beyrut: Dâru Sâdır, t.y.), II, 256; Abdülhayy b. Ahmed el-Akrî İbnü’l-İmâd,
Şezerâtü’z-Zeheb fî Ahbâri men zeheb, (Dımaşk- Beyrût: Dâru İbn Kesîr, 1986), I, 191.

66
Sa‘d b. Mes’ud’a bildirilince. Sa‘d, Medâin kapılarını kapattı ve yerine yeğeni Muhtar b.
Ebû Ubeyd’i vekil bıraktı. Ardından hâricîlerle savaşmak üzere atlılarla birlikte yola
çıktı.324

2.7.3. Abdullah b. Abdülmeddân

H. 40 yılında (M. 660) Büsr b. Ebû Ertat komutasında bir ordu Muâviye b. Ebû Süfyân
tarafıdan Hicaz’a doğru yola çıkarıldı. Bu ordu önce Medine’ye ve Mekke’ye gelmiş,
ardından Yemen’e doğru yola çıkmıştı. Ordunun üstüne doğru geldiğini haber alan Hz.
Ali’nin Yemen valisi Ubeydullah b. Abbas kaçarak Hz. Ali’nin yanına geldi, yerine de
Abdullah b. Abdülmeddân’ı vekil bıraktı. Büsr, Yemen’e geldiğinde Abdullah’ı ve iki
oğlunu yakalayıp öldürdü, Ubeydullah’ın iki oğlunu da öldürttü.325

3. Komutan Nâibleri

3.1. Ridde Savaşlarında Bırakılan Nâibler

3.1.1. İkrime b. Ebû Cehil

Ziyâd b. Lebîd bir yandan Kinde’de de zekât âmilliği yaparken bir yandan da
kendisine destek çıkanlarla beraber bölgede hâkimiyet kurmaya çalışıyordu. Zekât
develerini toplarken çıkan bir tartışma neticesinde içlerinde Kindelilerin de bulunduğu
birkaç kabile birleşmiş, olaylar büyümüş ve Ziyâd ile savaşacak konuma gelmişlerdi.
Ziyâd bu durumu henüz bölgeye intikal edememiş Vali Muhâcir b. Ebû Ümeyye’ye
bildirince, Muhâcir ordunun başında İkrime’yi bırakarak öncülerle hızlı bir şekilde
bölgeye intikal etti. Zekât vermeyi reddedip isyan eden kabileleri bozguna uğrattılar.
İkrime komutanlığına vekalet ettiği orduyla geldiğinde Muhâcir savaşı kazanmıştı. Savaşı
kaçıran İkrime ve ordusu için Ziyâd ve Muhacir de askerlerine onlara da ganimette pay
sahibi kılmaları konusunda emir verdi.326

324
Taberî, Târîh, V, 76; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 687; İbn Haldun, et-Târîh, II, 638.
325 Taberî, Târîh, V, 139-140; İbn Miskeveyh, Tecâribü’l-Ümem, I, 564; İbnü’l-Cevzî, el-Muntazam, V, 162; İbnü’l-
Esîr, el-Kâmil, II, 732; Sıbt İbnü’l-Cevzî, Mirʾâtu’z-Zamân, VI, 407.
326 Taberî, Târîh, III, 331-337; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 231-232; İbn Haldun, et-Târîh, II, 494.

67
Ziyâd b. Lebîd’i, Muhâcir b. Ebû Ümeyye’nin nâibi olarak vali nâibleri arasında
zikretmiştik. Burada İkrime b. Ebû Cehil’i ise Muhâcir’in komutan nâibleri arasında
zikrettik. Bunun sebebi Muhâcir’in, Ziyâd’ı umumi vekil bırakması, İkrime’yi ise sadece
ordunun başında vekil bırakmış olmasıdır. Muhâcir’in komutanlığına vekâlet eden İkrime
sağ salim orduyu Kinde’ye ulaştırmıştır. İkrime her ne kadar tulekâdan da olsa, tecrübesi
dolayısıyla bu işe getirilmiştir. Nitekim o, Müslüman olmadan önce müşriklerin
komutanlarındandı, bu olaydan önce de Ridde savaşlarında görev almıştı.327

3.1.2. Semüre b. Amr

Hâlid b. Velîd, Semüre b. Amr’ı Yemâme Savaşı’ından sonra yerine vekil olarak
bırakmıştır.328

3.2. Irak, İran ve Mâverâünnehir Cephesinde Nâib Bırakılanlar

3.2.1. Kutbe b. Katâde

Kutbe b. Katâde, Benî Sa’lebe kabilesine mensup bir sahabîdir. Benî Sa’lebe
heyetiyle beraber Medine’ye gelmiş, kızı adına da Hz. Peygamber’e biat etmiştir. Hulefâ-
yı Râşidîn döneminde fetih hareketlerine katılmış, Übülle fethinde görev almıştır.329

Irak bölgesinde fetihlerde bulunan Hâlid b. Velîd Meysân’ı savaşarak fethetti. Mer’e
Nehri’ni de sulh yoluyla elde ettikten sonra Basra’ya döndü. Daha sonra Sevâd bölgesine
gelerek Kesker ve Zendverd’i aldı. 12/633 yılında Sevâd bölgesine giderken yerine Kutbe
b. Katâde es-Sedûsî’yi vekil bıraktı.330

327 Taberî, Târîh, III, 249, 281.


328 Belâzürî, Ensâbu’l-Eşrâf, XIII, 10; İbn Hazm, Cemheretü Ensâbi’l-Arab, 208; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Gâbe, II, 556;
İbn Hacer, el-İsâbe, III, 151; V, 241. Ekrem Ziya Ömerî, Semüre b. Amr’ı Hz. Ebû Bekir’in Yemâme valilerinden
saymıştır. Bkz. Ekrem Ziya Ömerî, Asru’l-Hilâfeti’r-Râşide Muhavele li nakdir’-r-rivâyeti’t-târîhiyye vifka menâhici’l-
muhaddesîn, (Riyad: Mektebetü’l-Ubeykân, 2009), 121.
329 İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Gâbe, IV, 387; İbn Hacer, el-İsâbe, V, 339.
330 Halife b. Hayyât, Târîh, 118; İbn Abdilber, el-İstîâb, III, 1282; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Gâbe, IV, 387; Zehebî, Târîhu’l-

İslâm, III, 38; Zehebî, Siyer, Râşidûn, 62; Safedî, el-Vâfî bi’l-Vefeyât, XXIV, 185-186; Muhammed b. Alî b. el-Hasan
b. Hamza el-Hüseynî Ebu’l-Mehâsîn el-Hüseynî, el-İkmâl fî Zikri men lehû Rivâye fî Müsnedi’l-İmâm Ahmed mine’r-
Ricâl sivâ men zükira fî Tehẑîbi’l-Kemâl (Karaçi: Menşûrâtu Câmiʿati’d-Dirâsâti’l-İslâmiyye, t.y.), 352; İbn Hacer, el-
İsâbe, V, 339.

68
3.2.2. Şüreyh b. Âmir/Süveyd b. Kutbe
Hâlid b. Velîd, Hureybe’yi fethedince yerine Benî Sa‘d’dan Şüreyh b. Âmir’i vekil
bırakmıştır.331 Süveyd b. Kutbe’nin de vekil bırakıldığı da rivayet edilmiştir.332

3.2.3. Hâlid b. Velîd

Hz. Ebû Bekir, Hâlid b. Velîd ve İyâz b. Ganm’e Hîre’yi fethetme görevi verdi.
Hîre’ye ilk olarak Hâlid b. Velîd girdi ve burada İyâz b. Ganm’i beklemeye başladı. İyâz
b. Ganm, Dûme’de çıkmaza girmişti, halife arkasında düşman varken Hâlid’in sefere
çıkmasını yasaklamıştı. Hâlid de burada İyâz’ın yapması gereken görevi ifa etti, onun
burada bir yıl boyunca kaldığı rivayet edilmiştir.333

Hâlid b. Velîd bizzat kendisi İyâz’ın görevini yerine getirdiğini kendisine şikâyete
gelen askerine şöyle açıklamaktadır: “Biraz sabırlı ol. Ben İyâz’ın yapması emredilen
sınırdaki Sâsânî sınır muhafaza birliklerini temizlemek ve buralara Arapları yerleştirmek
istiyorum. Böylece Müslüman askerlerin arkadan vurulma tehlikesini bertaraf etmiş
olacağız ve Araplar bize emniyet içinde ve tereddüt etmeden ulaşabileceklerdir. Nitekim
halifenin bize emri böyledir. Onun görüşü ümmetin güçlenmesi anlamına
gelmektedir.”334

Bütün bunlardan anlaşılmaktadır ki halife, Hâlid ve İyâz’a Hîre’ye girmesini, Hire’nin


fethinden sonra da Halid b. Velîd’e İran topraklarına doğru devam etmesini, İyâz b.
Ganm’e ise Hîre toprağında kalarak Sâsânî sınır bölgesine Arapları yerleştirip bölgeyi
kontrol altına almasını böylece Müslümanlara arkadan gelebilecek saldırıları bertaraf
etmesini emretmiştir. Ancak İyâz b. Ganm geciktiği için Hîre’de onun görevini de Hâlid
yerine getirmiştir.

331
Belâzürî, Fütûh, 389.
332 Belâzürî, Fütûh, 276, 389.
333 Taberî, Târîh, III, 372.
334 Taberî, Târîh, III, 373.

69
3.2.4. İyâz b. Ganm

Hâlid b. Velîd, Firaz Kalesi’ni fethetmek üzere Hîre’den ayrıldı. Bu kale Irak, Şam
ve Cezire bölgeleri arasında bulunuyordu ve içerisinde birçok silah ve at vardı ayrıca
Bizans’a da komşu konumundaydı. Bizanslılar bu duruma oldukça kızmış ve
müttefiklerini toplayarak Müslümanların üzerine yürümeye karar vermişlerdi. Halid b.
Velîd, Hire’den ayrılırken buraya İyâz b. Ganm’i vekil bıraktı.335

3.2.5. Zibrikân b. Bedr ve Ka’ka’ b. Amr

Zibrikân’ın asıl ve tam adı Ebû Ayyâş Husayn -isminin “Kamer” olduğu da rivayet
edilir- b. Bedr b. İmrüülkays b. et-Temimî es-Sa‘dî’dir. Yüzünün güzelliğinden dolayı
kendisine ay anlamına gelen “Zibrikân” lakabı verilmiştir. Bu lakabın zaferanla boyanmış
sarık sardığı için ya da seyrek sakallı olduğu için verildiği de söylenmiştir. Güzelliğinden
dolayı ayrıca kendisine “Kameru Necid” (Necid’in Ay’ı) denilmekteydi. Temîm
kabilesine mensuptur. 9/630 yılında kabilesiyle beraber İslâm’ı öğrenmek için Medine’ye
geldi. Zibrikân, cahiliye döneminde de iyi bir kişiliğe sahipti. Müslüman olduktan sonra
da güzel işler yaptı. Hz. Peygamber döneminde zekât amili olarak görevlendirildi, bu
görevi Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer döneminde devam etti. Hz. Ebû Bekir döneminde
ridde savaşlarında mürtedlere karşı durdu. Enbâr fethinde bulundu ve Kâdisiye
Savaşı’nda yer aldı. Vefat tarihi tam olarak bilinmemekle birlikte 45/665 yılında veya
daha sonra vefat ettiği tahmin edilmektedir.336

Hâlid b. Velîd, Enbâr’da hâkimiyet kurunca burada Zibrikân b. Bedr’i bırakarak


Aynüttemr üzerine gitti.337 Burayı fethettikten sonra Hâlid b. Velîd, İyâz b. Ganm’e
yardım etmek üzere Dûmetülcendel’e doğru yola çıktı. Hâlid b. Velîd’in Enbâr’dan
ayrılmasını fırsat bilen Sâsânîler Müslümanlar üzerine ordu göndermeye başladılar.
Zibrikân b. Bedr Müslümanların üzerine gelmekte olan Sâsânî birliklerini Hâlid b.

335 Sıbt İbnü’l-Cevzî, Mirʾâtu’z-Zamân, V, 78; Kilâî, el-İktifâ, II, 394.


336İbn Abdilber, el-İstîâb, II, 560-562; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Gâbe, II, 303; İbn Hacer, el-İsâbe, II, 454-455; Halit Özkan,
“Zibrikān b. Bedr”, DİA (İstanbul: TDV Yayınları, 2013), XLIV, 396.
337 Taberî, Târîh, III, 376; İbnü’l-Cevzî, el-Muntazam, IV, 107; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 242; Kilâî, el-İktifâ, II, 391;

Sıbt İbnü’l-Cevzî, Mirʾâtu’z-Zamân, V, 76; İbn Kesîr, el-Bidâye, VI, 349; İbn Haldun, et-Târîh, II, 512; Himyerî, er-
Ravdu’l-Mi’târ, 423.

70
Velîd’in nâibi olarak, Hire’de Hâlid’in vekili olan Ka’ka’ b. Amr’a yazdı. Ka’ka da
gerekli tedbirleri alarak komutanlarını belirli bölgelere gönderdi.338

3.2.6. Uveymir b. Kâhil el-Eslemî

İyâz b. Ganm, Dûmetü’l-cendel’de zor durumda kalmıştı, bunun üzerine kendisine


Hâlid’den yardım istemesi söylenince o, bunu kabul etti ve Hâlid’e bir elçi göndererek
yardım talep etti. Yardım çağrısını kabul eden Hâlid Aynüttemr’de Uveymir b. Kâhil’i
bırakarak İyâz’a yardım etmek üzere yola çıktı.339

3.2.7. İyâz b. Ganm

Hâlid b. Velîd, Dûmetülcendel’den dönüp Sâsânî ordusunun Müslümanların üzerine


geldiği haberini alınca bizzat ordusunun başında olmak istedi ve İyâz b. Ganm’i yerine
vekil olarak bıraktı, ardından da yola çıktı.340 İyâz burada Hâlid’in yerine komutan-valilik
görevini yerine getirdi. Nitekim Hz. Ebû Bekir, ikisine de Hîre’yi fethetmesini emretmiş,
şehre önce girenin buranın valisi olacağını onlara bildirmişti.341 Hâlid b. Velîd buraya ilk
giren kişi olup burada İyâz b. Ganm’ı beklemiş, dolayısıyla Hîre’nin de komutan-valisi
olmuştu.

3.2.8. Müsennâ b. Hârise

Müslümanlar Suriye istikametine doğru yola çıkınca Bizanslılar durumu Herakleios’a


bildirdiler. Herakleios da ordusunu toparlayarak yola çıktı, bazı komutanlarını önden
gönderdi. Müslümanlar bu ordulara karşı birleşme kararı aldılar. Bizans ordusunun
konuşlandığı yer bir vadiydi ve bu vadinin tek bir çıkışı vardı. Müslümanlar onların
karşısında konuşlandılar. Halife Hz. Ebû Bekir, Hâlid b. Velîd’in bu işin üstesinden
gelebilecek kişi olduğunu söyleyerek ona Müslümanlara yardıma gitmesini emreden bir
mektup yazdı ve mektubunda ayrıca Irak’ta yerine vekil olarak Müsennâ b. Hârise’yi
bırakmasını söyledi. Hâlid hicrî 13 yılının Rebîülâhir ayında (M. Haziran 634) Hîre’den

338
Taberî, Târîh, III, 379; İbn Kesîr, el-Bidâye, VI, 351; Kilâî, el-İktifâ, II, 394.
339 Taberî, Târîh, III, 378; Sıbt İbnü’l-Cevzî, Mirʾâtu’z-Zamân, V, 77; İbn Kesîr, el-Bidâye, VI, 350.
340 Taberî, Târîh, III, 380.
341 Taberî, Târîh, III, 372.

71
yola çıktı. Burada nâib olarak Müsennâ’yı bıraktı.342 Bu emrinde Hz. Ebû Bekir ayrıca
askerlerin yarısını Müsennâ’ya bırakmasını istedi. Hâlid’in bıraktığı bu askerler içinde
bazı sahâbîler bulunmaktaydı.343

Müsennâ b. Hârise bu nâibliği sırasında bazı atamalarda bulundu.344 Bu arada


Sâsânîler Müsennâ’nın üzerine Hürmüz Câzveyh komutasında bir orduyu yola çıkardılar.
Bu ordunun içinde bir fil de bulunuyordu. Sınır muhafaza birlikleri bunun haberini
Müsennâ’ya bildirince o Hîre’den orduyu karşılamak için yola çıktı. Müsennâ ile
Şehrberâz’ın kısa mektuplaşmasının ardından iki ordu savaşmaya başladı. Sonuçta
Müslümanlar Sâsânîler’e galip geldi, onları sınır noktasına kadar kovaladılar. Böylece
Sevâd toprakları Müslümanların hâkimiyetinde kaldı.345

Hâlid b. Velîd, Suriye cephesine kalıcı olarak gitmemişti. Bu yüzden Müsennâ’yı,


Hâlid’in nâibi olarak zikrettik. Nitekim Hz. Ebû Bekir, Hâlid’i Suriye cephesine
gönderirken, fetih tamamlandıktan sonra Irak’a geri dönmesini emretmişti.346 Ancak Hz.
Ebû Bekir vefat edip, Hz. Ömer halife olunca işler değişmiş, Hâlid b. Velîd komutanlıktan
azledilmişti, bu yüzden Irak cephesine komutan olarak geri dönemedi.

3.2.9. Beşir b. el-Hasâsiyye

Beşîr b. el-Hasâsiyye, Bekr b. Vâil kabilesinin Sedûs koluna bağlıdır. Nesebi


konusunda ihtilaf edilmiştir. Babasının ismi Yezîd veya Ma’bed’dir. el-Hasâsiyye,
Beşir’in annesi veya dördüncü kuşaktan dedesinin annesi olduğu söylenmiştir. Asıl ismi
Zahm olmakla beraber, Hz. Peygamber, ismini Beşir olarak değiştirmiştir.347

342 İbn Sa’d, et-Tabakât, VII, 279; Taberî, Târîh, III, 393, 406, 408; İbn Hibbân, es-Sîre, II, 448; Makdisî, el-Bed’u
ve’t-Târîh, V, 166; Kıvâmu’s-Sünne et-Teymî, el-Mebʿas ve’l-Meğâzî, II, 795; İbn Asâkîr, Târîhu Dımaşk, LXXIII,
172; İbnü’l-Cevzî, el-Muntazam, IV, 123; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 252; Sıbt İbnü’l-Cevzî, Mirʾâtu’z-Zamân, V, 78-
79, 92. İbn Kesîr’de geçen rivayete göre Hz. Ebû Bekir isim zikretmeksizin Hâlid b. Velid’in birisini vekil bırakmasını
ister, Hz. Hâlid de Müsennâ b. Hârise’yi vekil bırakır. (İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 6.)
343 Taberî, Târîh, III, 411.
344 Müsennâ, Seyb’deki sınır birliğine kardeşini atadı, Dırâr b. Hattab’ın yerine Uteybe b. En-Nehhâs’ı, Dırâr b. El-

Ezver’in yerine de kardeşi Mes‘ud’u getirdi. Hâlid’le giden komutanların yerine de ehil kişiler atadı. (bkz. Taberî,
Târîh, III, 411.)
345 Taberî, Târîh, III, 411-412; İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 16.
346 İbn Miskeveyh, Tecâribü’l-Ümem, I, 295.
347 İbn Abdilber, el-İstîâb, I, 173-174; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Gâbe, I, 396; İbn Hacer, el-İsâbe, I, 444-445.

72
Müsennâ Sâsânîler karşısında kazandığı zaferden sonra Medine’ye gidip Hz. Ebû
Bekir ile görüşmeye karar verdi. Amacı Müslümanların durumu hakkında halifeyi
bilgilendirmek, mürted olup sonra tövbe edip yeniden Müslüman olanların da savaşa
katılması için halifeden izin almak ve bu kişilerin savaşta Sâsânîlere karşı daha aktif
olduğunu iletmek istiyordu.348 Ayrıca asker sayısı azaldığı için Sâsânîlerin Müslümanlar
üzerine saldırma ihtimali yüksekti ve Müsennâ bu durumdan çekinmişti. Hz. Ebû
Bekir’den beklediği haber de gecikince Medine’ye gitmeye karar verdi.349 Medine’ye
doğru yola çıkarken nâib olarak Beşir b. el-Hasâsiyye’yi bıraktı.350 Beşir’in görevi olan
sınır muhafaza birliklerinin başına Saîd b. Mürre el-İclî’yi getirdi.351

Beşir b. El-Hasâsiyye daha önce Hâlid’in Yermük’e giderken Müsennâ ile bıraktığı
sahâbîlerdendi. Müsennâ bu sahâbeleri kanaat ehli olarak görüyor ve onlarla Allah’tan
zafer diliyordu.352 Allah Resûlü’nün (sas) sahâbîlerinden olması, hali hazırda sınır
muhafaza birliklerinin başında bulunması Müsennâ’nın halife ile görüşmek için yola
çıkarken Beşir’i nâib bırakmasında etkili olmuştur.

Müsennâ, Medine’ye geldiğinde Hz. Ebû Bekir, vefatına sebep olan hastalığına
yakalanmıştı ve son günlerini yaşıyordu. Müsennâ yine de halife ile görüşme imkânı
bulmuş ve düşüncelerini ona aktarmıştı. Hz. Ebû Bekir de Hz. Ömer’e vasiyette
bulunarak insanları Müsennâ ile yola çıkarmasını söylemiştir. Halife o gece vefat etmiş
ve Hz. Ömer vasiyete uygun bir şekilde Müsennâ ile insanları yola çıkarmıştı. Hatta Hz.
Ömer’in ilk icraatı bu olmuştu.353

Müsennâ bir başka bir zaman sefere çıkarken yine Beşir b. el-Hasâsiyye’yi vekil
olarak bıraktı. Bu olay da hicrî 13 (M. 634) yılında gerçekleşmişti.354

14/635 yılnda Müsennâ b. Hârise, Cisr Savaşı’nda aldığı yaranın açılması sonucunda
vefat etti ve vefatından önce yerine Beşir b. el-Hasâsiyye’yi bıraktı. Bu Kâdisiye Savaşı

348 Taberî, Târîh, III, 413; İbn Miskeveyh, Tecâribü’l-Ümem, I, 299.


349 İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 260; İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 26.
350 İbn Miskeveyh, Tecâribü’l-Ümem, I, 299; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 260; Sıbt İbnü’l-Cevzî, Mirʾâtu’z-Zamân, V,

98; İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 26.


351
Taberî, Târîh, III, 413; İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 17.
352 Taberî, Târîh, III, 411.
353 Taberî, Târîh, III, 444.
354 Taberî, Târîh, III, 472.

73
öncesindeydi ve Müsennâ’nın ordusu Sa‘d b. Ebû Vakkâs’ı bekliyordu.355 Müsennâ vefat
etmeden savaşla ilgili görüşlerini Sa‘d b. Ebû Vakkâs’a kardeşi Muannâ vasıtasıyla
iletti.356 Sa‘d b. Ebû Vakkâs yoluna devam etti ve ayrı ayrı olan orduları kendi ordusunun
bünyesine kattı. Bunların içinde Beşir b. el-Hasâsiyye’nin ordusu da bulunmaktaydı.

3.2.10. Furât b. Hayyân

Bekr b. Vâil kabilesinin İcl koluna mensuptur. Benî Sehm’in anlaşmalısıdır.


Kervanlarda rehber olarak görev yapmaktaydı. Aynı zamanda savaşlarda Ebû Süfyân’a
casusluk yapardı. Bedir Savaşından sonra Furât b. Hayyân’ın içinde bulunduğu bir
kervana baskın düzenlenmiş, Furât b. Hayyân esirler arasında Medine’ye getirilmiştir.
Öldürüleceği sırada Müslüman olduğunu söyledi. Bu durum Hz. Peygamber’e iletilince
“Bazı kimseler vardır ki biz onların iman ettiklerine dair beyanlarına inanırız. Furât b.
Hayyân da onlardan biridir.” dedi ve Furât’ı öldürmekten vazgeçti. Furât, Müseylime
üzerine yapılan seferde bulundu ve Hz. Peygamber’in vefatından sonra Mekke’ye, daha
sonra da Kûfe’ye yerleşti.357

Müsennâ bir pazar baskını sonrasında Enbâr’a geri döndü. Bir müddet sonra
adamlarını Kubâs üzerine gönderdi, sonra da kendisi yola çıktı. Enbâr’da yerine Furât b.
Hayyân’ı nâib bıraktı. Müsennâ düşmana büyük zayiatlar verdirerek Enbâr’a geri
döndü.358

3.2.11. Âsım b. Amr

Köprü Savaşı’ndan sonra Cabân ile Merdanşah, hazırladıkları ordu ile Müslümanların
üzerine doğru yola çıktılar. Müsennâ b. Hârise bunun haberini alınca onları karşılamak
üzere bir grup atlı ile yola çıktı. Yerine de Âsım b. Amr’ı bıraktı.359

355 Taberî, Târîh, III, 486; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 288; Kilâî, el-İktifâ, II, 435; Zehebî, Târîhu’l-İslâm, III, 67; Zehebî,
Siyer, Râşidûn, 100; İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 36; İbn Haldun, et-Târîh, II, 526.
356 Taberî, Târîh, III, 490.
357
İbn Abdilber, el-İstîâb, III, 1258-1259; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Gâbe, IV, 335; İbn Hacer, el-İsâbe, V, 270-271; Asri
Çubukçu, “Furât b. Hayyân”, DİA (İstanbul: TDV Yayınları, 1996), XIII, 218.
358 Taberî, Târîh, III, 475.
359 İbn Miskeveyh, Tecâribü’l-Ümem, I, 315; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 279; Kilâî, el-İktifâ, II, 411.

74
3.2.12. Amr b. Ebû Sülmâ

Müsennâ, Enbâr’a dönünce Furât b. Hayyân ve Uteybe b. en-Nehhâs’ı Sıffîn’de bazı


kabileler üzerine gönderdi. Ardından da kendisi yola çıktı bu sefer Enbâr’da Amr b. Ebû
Sülmâ el-Hüceymî’yi nâib bıraktı. Müsennâ başarılı seferin ardından ganimetlerle
Enbâr’a geri döndü.360

3.2.13. Hanzala b. Zeyd

Hz. Ömer zamanında Rey ve Deylem ahalisi ile savaşmak üzere bölgeye gönderilmiş
olan Urve b. Zeyd, sonrasında Hz. Ömer kendi yanına çağırdığı zaman da kardeşi
Hanzala’yı vekil bırakarak Hz. Ömer’in yanına gelmiştir.361

3.2.14. Hâlid b. Urfuta

Kâdisiye Savaşı’ndan önce başkomutan Sa‘d b. Ebû Vakkâs rahatsızlanmıştı.


Vücudunda çıbanlar çıkmış ne ata binebiliyor ne de oturabiliyor, yalnızca yastık
vasıtasıyla göğsünün üstüne uzanabiliyordu. Böyle zor bir durumda ordunun başında
savaşa katılması, orduyu sevk ve idare edebilmesi imkansızdı. Bunun için Sa‘d, kendi
yerine bir vekil atadı;362 bu atadığı şahıs Hâlid b. Urfuta’ydı.363 Sa‘d kendisinin içinde
bulunduğu durumu, bundan dolayı Hâlid b. Urfuta’yı kendi vekili olarak atadığını,
Hâlid’in kendi emirlerini onlara tebliğ ettiğini, bu yüzden onu dinleyip ona itaat
etmelerini diğer komutanlara yazıyla bildirdi. Onlar da Sa’d’ın bu durumunu mazur
görerek verdiği karara uyacaklarını, Hâlid b. Urfuta’ya itaat edeceklerini söylediler. Sa‘d,
Hâlid’e emirlerini pusulalar atarak bildiriyor, Hâlid de bu emirler doğrultusunda orduyu
yönetiyor, komutanlara Sa‘d b. Ebû Vakkâs’ın emir ve talimatlarını iletiyordu.364

Sa’d b. Ebû Vakkâs’ın bu durumunu görmezden gelerek Sa‘d’ı kınayanlar da yok


değildi. Hatta eşi Selma bint Hasefe -Müsennâ b. Hârise’nin eşiyken Müsennâ’nın ölmesi

360 Taberî, Târîh, III, 475.


361 İbn Hazm, Cemhere, 404.
362 Ebû Muhammed Abdullâh b. Müslim b. Kuteybe ed-Dîneverî İbn Kuteybe, el-Maârif, 2. Baskı (Kahire: el-

Hey’etü’l-Mısriyyetü’l-Âmme, 1992), 241.


363 Belâzürî, Fütûh, 194; Taberî, Târîh, III, 530-531; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 289; Kilâî, el-İktifâ, II, 466; İbn Kesîr,

el-Bidâye, VII, 43; İbn Haldun, et-Târîh, II, 532.


364 Taberî, Târîh, III, 530-532.

75
üzerine Sa‘d, Selmâ ile evlenmişti- dahi eleştirmişti.365 Sa‘d’a atadığı nâib üzerinden de
eleştiriler yapılmıştı.366

Hâlid b. Urfuta, Sa‘d’ın talimatlarını komutanlara iletmekle birlikte kendi de birtakım


icraatlarda bulunabiliyordu. Nitekim savaş başlamadan kısa bir süre önce sabırsızlanıp
beklemek istemeyen Kays b. Hizyem, kabilesine harekete geçmeleri için teşvik eden bir
konuşma yaptı. Hâlid bunun haberini alınca Kays’a haber göndererek yaptığı bu işten
vazgeçmesini aksi takdirde onu görevinden alıp yerine başka birini tayin edeceğini
söyledi. Bunun üzerine Kays düşman üzerine harekete geçmekten vazgeçti.367 Savaş
sonunda da Sa‘d, Hâlid’i ganimetleri toplamak ve şehitleri defnetmekle görevlendirdi.368

3.2.15. Hâşim b. Utbe

Sa‘d b. Ebû Vakkâs’ın kardeşinin oğludur. Savaş meydanlarında hızlı ve seri hareket
ederek düşmanı yıpratırdı, bu yüzden ona “mirkâl” lakabı verilmişti. Mekke’nin
fethedildiği gün müslüman oldu. Hayırlı, faziletli, cesaretli ve kahraman bir kimse olarak
bilinirdi. Daha sonra fetih hareketlerinde büyük yararlılıklar gösterdi. Bir gözünü Yermük
Savaşı’nda kaybetti. Sıffîn’de Hz. Ali’nin safında yer aldı ve burada vefat etti.369

Kâdisiye’de işleri yoluna koyduktan sonra Sa‘d b. Ebû Vakkâs buradan ayrılmış ve
bazı öncü birlikleri etrafa göndermişti. Bu gönderdiği birliklerden biri de Hâlid b.
Urfuta’ya aitti, malum olduğu üzere Hâlid, Kâdisiye Savaşı’nda nâiblik görevi
üstlenmişti. Bu sefer Sa‘d b. Ebû Vakkâs, Hâşim b. Utbe’yi öncü birliklerle gönderirken
aynı zamanda ona Hâlid’e vermiş olduğu nâiblik görevini de tevdi etmiştir.370 Buradan
Sa‘d b. Ebû Vakkâs’ın rahatsızlığının halen devam ettiği anlaşılmaktadır.

3.2.16. Abdurrahman b. Rebîa

Hz. Ömer tarafından el-Bâb tarafına yönlendirilen Sürâka b. Amr, Fars ve Türklerle
savaşmış ve vefat edeceği sırada da yerine ordusunun ön tarafını komuta etmek için tayin

365 Taberî, Târîh, III, 542.


366 Taberî, Târîh, III, 531.
367 Taberî, Târîh, III, 537.
368
Taberî, Târîh, III, 565.
369 İbn Abdilber, el-İstîâb, IV, 1546-1547; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Gâbe, V, 353; İbn Hacer, el-İsâbe, VI, 404-405; Asri

Çubukçu, “Hâşim b. Utbe”, DİA (İstanbul: TDV Yayınları, 1997), XVI, 410.
370 Taberî, Târîh, III, 619.

76
ettiği Abdurrahman b. Rebîa’yı bırakmıştır. Hz. Ömer de Abdurrahman’ın komutanlığını
onayladı; böylece bu bölgenin yeni komutanı Abdurrahman oldu.371 Ancak Hz. Ömer
onun komutanlığını onaylayıncaya kadar o, Sürâka’nın nâibi durumundaydı.

3.2.17. Yezîd b. Kays

Sâsânîler üzerine gönderilen komutanlardan biri olan Nuaym b. Mukarrin, Nihavend


Savaşı’ndan sonra Yezid b. Kays el-Hemedânî’yi Hemedân üzerine vekil bırakarak
ordusuyla beraber yola çıktı ve Rey şehrine ulaştı. Rey Dağı’nın eteklerinde Sâsânî
ordusuyla karşılaştı, Sâsânî ordusunu büyük bir hezimete uğratıp, bol ganimet ele geçirdi.
Böylece Rey Müslümanların hâkimiyetine girmiş oldu.372

3.2.18. Sahhar b. Fulan el-Abdî

Ahnef b. Kays, Müslümanların Sâsânî topraklarında ilerleyerek Yezdicerd’in alanını


daraltmayı Hz. Ömer’e teklif etmişti. Hz. Ömer onun bu teklifini kabul ederek onu Sâsânî
topraklarında ilerleyecek ordunun başına getirdi. Ahnef b. Kays, Horasan illerine doğru
ordusunu yönlendirdi. Herât’ı da bu zaman diliminde fethetti, buraya komutan nâibi
olarak Sahhar b. Fulan el-Abdî’yi bırakıp Yezdücürd’ün bulunduğu Mervüşşahcân’a
doğru yoluna devam etti.373

3.2.19. Hâtim b. Nu’mân el-Bâhilî

Ahnef b. Kays’ın bıraktığı nâiblerden bir tanesi de Hâtim b. Numân’dır. O, Hâtim’i


Mervişahcan’dan hareket ederken vekil bırakmıştır.374

371 Taberî, Târîh, IV, 158; Dârekutnî, el-Mu’telif ve’l-Muhtelif, II, 1002; İbn Miskeveyh, Tecâribü’l-Ümem, I, 401; İbn
Abdilber, el-İstîâb, II, 580; Ebû Nasr Saʿdu’l-Melik Ali b. Hibetillâh b. Caʿfer b. Mâkûlâ İbn Mâkûlâ, el-İkmâl fî
Rafʿi’l-İrtiyâb ani’l-Muʾtelif ve’l-Muhtelif fi’l-Esmâ ve’l-Künâ ve’l-Ensâb, (Beyrut: Dârü’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1411),
III, 390; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Gâbe, II, 411; İbn Hacer, el-İsâbe, III, 34; İbn Haldun, et-Târîh, II, 585, 562.
372 Taberî, Târîh, IV, 149-150; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 405; Kilâî, el-İktifâ, II, 576; İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 121.

Yezîd’in bu olay öncesinde Vâcerrûz’a giderken vekil bırakıldığı da ifade edilmektedir. Taberî, Târîh, IV, 148. Ancak
iki olayda da vekil bırakılması mümkün gözükmemektedir.
373 Taberî, Târîh, IV, 167; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 415; Kilâî, el-İktifâ, II, 586; İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 127; İbn

Haldun, et-Târîh, II, 563.


374 Taberî, Târîh, IV, 167; Kilâî, el-İktifâ, II, 586.

77
3.2.20. Muğîre b. Ebü’l-Âs

Hz. Ömer’den izin alarak, Irak ve İran taraflarında fetih harekâtına katılan Osman b.
Ebü’l-Âs, Hz. Ömer’den sefere çıkması için emir gelince yerine kardeşi Muğîre b. Ebü’l-
Âs’ı vekil bırakarak sefere çıktı.375

3.2.21. Rebî‘ b. Amr

Ahnef b. Kays, fetihlerine devam ederken, Mervürrûz’a kadar ilerlemiş ve


Toharistan’ı da fethetmişti. Adından burada Rebî’ b. Amr’ı vekil bırakarak Mervürrûz’a
geri döndü.376

3.2.22. Umeyr b. Ahmer

Abdullah b. Âmir’in Sicistan valisi Abdurrahman b. Semüre, Zerenc’i ele geçirmiş,


yoluna devam ederek bölgeyi hâkimiyeti altına almış ve ardından Zerenc’e geri
dönmüştü. Hz. Osman’ın vefat haberi kendisine gelince yerine Umeyr b. Ahmer’i vekil
bırakıp bölgeden ayrıldı. Bunun üzerine de bölge ahalisi isyan etti.377

3.2.23. Üseyd b. Müşemmes

Ahnef b. Kays Sâsânî topraklarında ilerlemeye devam ederken Mervürruz’dan sonra


Belh şehrine gelip burayı kuşatma altına aldı. 40.000 dirhem vermesi şartıyla halkla
anlaşma yaparak burayı fethetti. Ahnef de bu 40.000 dirhemi alması için yerine amcaoğlu
Üseyd b. Müşemmes’i bıraktı, ardından yoluna devam etti.378

Burada görüleceği üzere, nâib bırakan kişi nâibini bazen kendi yerine tam yetkili
bırakırken bazen de kendi görevlerinden bazısını yerine getirmesi için nâib
bırakabiliyordu. Nitekim Ahnef, Üseyd’i Belh şehri halkından anlaşılan miktarı alması
için vekil bıraktı.

375
Yâkût el-Hamevî, Mu’cemü’l-Buldân, IV, 227.
376 Taberî, Târîh, IV, 168; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 415.
377 İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 498.
378 İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 160.

78
3.3. Suriye Cephesinde Nâib Bırakılanlar

3.3.1. Beşîr b. Ka‘b b. Übey el-Himyerî

Yermük Savaşı’ndan sonra düşmanın geri dönerek Müslümanları tuzağa


düşürmemesi, ayrıca Müslümanların yardım yollarının kesilmemesi için komutan Ebû
Ubeyde, Yermük’te Beşîr b. Ka‘b’ı saldırı olmaması ve Bizanslıların yardımı
kesmemeleri için nâib bıraktı. Kendisi de konaklamak ve düşmanı takip altına almak
Suffer’e doğru yola çıktı.379

3.3.2. Ubâde b. Sâmit

Ebû Ubeyde b. Cerrâh, Hıms’ı ele geçirdikten sonra burada Ubâde b. Sâmit’i vekil
bıraktı. Kendisi de Hama ve Maarratü Hıms (Maarratü’n-Nu’man) ahalisiyle barış
imzalayarak buraları da ele geçirdi ve yoluna devam etti.380

3.3.3. Yezid b. Ebû Süfyân

İbn Kesîr’de aktarılan bir rivayette, Ebû Ubeyde b. Cerrâh’ın Dımaşk Fethi’nden
sonra çevre yerlere birlikler gönderdiğinden bahsedilir. Ayrıca bizzat Hz. Ebû Bekir’in
talimatı doğrultusunda Yezîd b. Ebû Süfyân’ın Dımaşk’ta nâib bırakıldığı aktarılır.381
Ancak Dımaşk fethedildiğinde Hz. Ebû Bekir vefat etmişti. Yezîd b. Ebû Süfyân’ın vefat
ettikten sonraki süreçte de burada valilik yapmış olması, bu emri Hz. Ebû Bekir’in
ölmeden önce Ebû Ubeyde’ye vermiş olduğunu gösterir. Ebû Ubeyde de bu emir
doğrultusunda Yezîd’i Dımaşk’ta bıraktı, daha sonradan Yezîd, vefat edinceye kadar
buranın valisi oldu.

379
Taberî, Târîh, III, 436; İbn Asâkîr, Târîhu Dımaşk, II, 127; İbnü’l-Cevzî, el-Muntazam, IV, 143; İbnü’l-Esîr, el-
Kâmil, II, 268; Kilâî, el-İktifâ, II, 220; Sıbt İbnü’l-Cevzî, Mirʾâtu’z-Zamân, V, 106; İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 16.
380 Belâzürî, Fütûh, 154, 155; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 322-323.
381 Belâzürî, Fütûh, 153, 154; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 271; İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 24.

79
3.3.4. Saîd b. Zeyd

Ebû Ubeyde b. Cerrâh Dımaşk’ın fethi tamamlandıktan sonra Kudüs halkına bir
mektup gönderdi, bu mektubunda onlara bir ültimatom ile iki teklifte bulundu: İslâm’ı
kabul edip Müslüman olmak, İslâm’ı kabul etmemekle beraber cizye vermeyi ve
Müslümanların boyunduruğu altında yaşamayı kabul etmek. Bu iki teklifini kabul
etmezlerse kendilerine karşı savaş açacağını onlara bildirdi. Kudüs halkı İslâm’ı kabul
etmediler, cizye vermeye de yanaşmadılar. Bunun üzerine Ebû Ubeyde, Saîd b. Zeyd’i
arkasında nâib olarak bıraktı ve Kudüs üzerine ordusuyla beraber harekete geçti, şehri
kuşatma altına aldı.382

3.3.5. İyâz b. Ganm

Ebû Ubeyde b. Cerrâh vefat ederken yerine dayısı veya amcasının oğlu olan İyâz b.
Ganm’i bıraktı. Hz. Ömer de “Ebû Ubeyde’nin yerine bıraktığı bir ismi değiştirecek
değilim.” diyerek İyâz’ı yerinde bırakmıştır.383

3.3.6. Ebü’l-A’ver es-Sülemî

Asıl adı Amr b. Süfyân’dır. Babası Uhud’da Hz. Peygamber’e karşı savaşmış bir
müşrikti, annesi Hıristiyan’dı. Huneyn Savaşı’na müşriklerin safında katılmış bu savaştan
sonra Müslüman olmuştur. Sahâbe olup olmadığı ihtilaflıdır. Sahabe olduğunu
söyleyenler, onun Hz. Peygamber’den rivayetini naklederler. Sahabe olmadığını
söyleyenler ise bu rivayetlerin mürsel olduğunu zikreder. Sıffîn’e Muâviye b. Ebû
Süfyân’ın yanında katılmıştır. Hz. Ali’ye şiddetli karşı koyanlardandı. Hz. Ali’nin Ebü’l-
A’ver’e kunutta beddua ettiği rivayet edilmektedir.384

Hz. Ömer Alkame b. Mücezziz’i Gazze, Muâviye b. Ebû Süfyân’ı da Kayseriyye


üzerine sefere gönderince, Amr b. Âs da ünlü komutan Ertabun ile savaşmak üzere yola
çıktı. Şürahbîl b. Hasene de Amr’a refakat etmek istedi, bu yüzden Ebü’l-Aver’i

382 İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 55.


383
İbn Sa’d, et-Tabakât, VII, 279; Ebû Nuaym el-İsfahânî, Ma’rifetü’s-Sahâbe, I, 150; IV, 2162; el-Burrî, el-Cevhere,
I, 137; Sıbt İbnü’l-Cevzî, Mirʾâtu’z-Zamân, V, 343; Zehebî, Siyer, II, 559.
384 İbn Abdilber, el-İstîâb, IV, 1600; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Gâbe, IV, 219; VI, 13; İbn Hacer, el-İsâbe, IV, 529; İrfan

Aycan, “Ebü’l-A’ver”, DİA (İstanbul: TDV Yayınları, 1994), X, 295.

80
Ürdün’de yerine vekil bırakarak Amr ile beraber Ertabun’a karşı koymak üzere
Ecnâdeyn’e geldiler ve burada konakladılar.385

385 Taberî, Târîh, III, 605; Kilâî, el-İktifâ, II, 310; Sıbt İbnü’l-Cevzî, Mirʾâtu’z-Zamân, V, 209; İbn Haldun, et-Târîh,
II, 543. Bu savaşta iki ordu arasında çok şiddetli çarpışmalar oldu, savaş sonucunda Müslümanlar galip geldi. (Taberî,
Târîh, III, 606; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 328; İbn Kesîr, el-Bidâye, VII, 54.)

81
SONUÇ

Nâib, İslam devletlerinde devlet ricâlinin vekili ve temsilcisidir. Tarih boyunca


devlet kademelerindeki görevliler belirli ihtiyaçlar doğrultusunda vekiller tayin
etmişlerdir. Hz. Peygamber döneminde de gördüğümüz nâiblik, Hulefâ-yi Râşidîn
döneminde de varlığını sürdürmüştür. Hulefâ-yi Râşidîn dönemini; Hz. Ebû Bekir’in
halife seçilmesiyle başlayıp, Hz. Hasan’ın hilafeti Muâviye b. Ebû Süfyân’a
devretmesiyle sona eren dönem olarak aldığımız bu çalışmamızda bu dönem içerisinde
nâib bırakma ile ilgili olan rivayetleri ve şahısları ele aldık. Bu dönemde nâib bırakma
devlet kademelerinde halife, vali ve komutan olmak üzere üç çeşit görülmektedir. Bunlar
dışında elbette başka görevlerde de vekil bırakma gerçekleşmiştir ancak bunlar
rivayetlere yansımamıştır. Nâiblerin atanması sözlü olarak gerçekleşiyordu. Vali ve
komutanlar kendi nâiblerini seçebildikleri gibi bazı durumlarda halife tarafından da
onlara niyâbet edecek kişiler belirlenip kendilerine bildirilmekteydi.

Halife, hac emirliği yapmak, umre yapmak, askerî sefere çıkmak, yolculuğa
çıkmak gibi farklı sebeplerle nâib atayabilmekteydi. Halife nâibleri halifenin tüm
yetkilerine sahip değillerdi. Onlar nâib bırakıldıkları alanda halifenin buraya atadığı vali
konumundaydılar. Bundan dolayı yetkileri sınırlıydı. Halife, nâibini umumi devlet işleri
için vekil bıraktığı gibi sadece namaz kıldırmak üzere de görevlendirebilmekteydi. Bu
dönemde halife tarafından en çok vekil bırakılan isim Zeyd b. Sâbit’tir. O hem Hz. Ömer
döneminde hem de Hz. Osman döneminde defalarca nâib bırakılmıştır.

Valiler; hacca gitmek, halife ile görüşmek (halifenin çağrısı üzerine ya da


halifeden kendisi talepte bulunarak), sefere çıkmak ve vefat gibi sebeplerle nâib
bırakmışlardır. Vali nâibleri de valinin tam yetkisine sahip değillerdi; ancak rivayetlerde
geçtiği üzere bazen riskli kararlar alabilmekte ve bunu uygulamakta çekinmemekteydiler.
Valiler, nâiblerini tek kişi olarak bırakabildikleri gibi, görevlerini birkaç kişi arasında da
paylaştırabilmekteydi. Valiler, halife nâiblerinde olduğu gibi sadece namaz kıldırmak
gibi görevlere de vekil atayabilmekteydi. Hulefâ-yi Râşidîn döneminde en çok nâib
bırakılan şehir Basra’dır. Tespitlerimize göre burada dokuz defa nâib bırakma olayı
rivayetlere yansımıştır.

82
Komutanların nâib bırakmasında en büyük sebep sefere çıkmaktır. Bundan sonra
halife ile görüşmek, rahatsızlık, vefat ve haccetmek gelmektedir. Komutanlar,
fethettikleri bölgelere nâib bırakıyorlar; böylece hem fethedilen bölgenin elde tutulması
sağlanıyor hem de fetih hareketleri hızlanıyordu. Komutan nâiblerinde halife veya vali
nâiblerinde olduğu gibi bir yetki kısıtlaması görülmemektedir, onlar hemen hemen
komutanların sahip olduğu yetkiye sahiptiler. Bu, onların özel bir durumda olmalarından
kaynaklanıyordu. Komutanlar da genel işlere vekil atayabildikleri gibi belirli bazı
görevler için de vekil atayabiliyorlardı. Bu dönemde en çok komutan nâibi bırakılan
cephe Irak ve İran cephesiydi. Bunun sebebi Sâsânîlerin üst üste yenilgi alması
dolayısıyla buradaki fetih hareketinin hızlanmasıydı.

Her devlet görevinde olduğu gibi nâibler atanırken de birtakım özellikler


aranmıştır. Hulefâ-yi Râşidîn döneminde nâiblerde bulunması gereken özelliklerin
başında Müslüman olmak gelmektedir. Diğer görevlerde olduğu gibi nâiblik konusunda
da bu hususa dikkat edildiği göze çarpmaktadır. Bunun dışında yöneticilerde aranan genel
özelliklerden olan güvenilirlik, ehliyet ve liyakat sahibi olmak, yönetilenlerle arasında
denklik bulunması, ahlâkî özelliklere sahip olmak nâiblerde de aranmıştır. Bunlara bir de
erkek olmak özelliği eklenmelidir, çünkü atanan nâiblerden hiç birisi kadınlardan
seçilmemiştir. Bir de nâibin devlette görevli olması yani memur olma özelliği göze
çarpmaktadır. Atanan nâiblerden hemen hemen hepsi devlette görevi bulunan isimlerden
seçilmiştir.

Bu dönemde nâiblerin birtakım özelliklere sahip olması yanında onların


seçiminde etkili olan unsurlar da bulunmaktadır. Bunların başında tecrübe gelmektedir.
Tecrübe hem önceden nâib atanmış olması hem de yukarıda zikrettiğimiz özelliklerden
olan memuriyetle sağlanabilmekteydi. İlim ve Kur’ân bilgisi de nâiblerin seçiminde etkili
olmuştur. Bu hem seçilen nâiblerden hem de rivayetlere yansıyan bazı olaylardan
rahatlıkla anlaşılabilmektedir. Hulefâ-yi Raşidîn döneminde atanan nâiblerin
seçilmesinde etkili olan bir diğer unsur sahâbî olmaktır. Görev verilen nâiblerin tamamına
yakını sahâbîler arasından seçilmiştir ve nâiblerde bu sahâbî olma hususiyeti aranmıştır.
Bu konuda bir diğer unsur da kabile ve akrabalık bağıdır. Atanan bazı nâiblerin, atayan

83
kişinin kabile ya da yakın akrabalarından seçildiği görülmektedir. Ancak bu durum çok
fazla değildir. Bu dönemde en çok aranan hususiyetin liyakat olduğu görülmektedir.

Nâiblerin denetlenmesi hakkında sadece Hz. Ömer döneminde rivayetler


bulunmaktadır. Aynı zamanda bu dönemde valiler nâibleri hakkında sorulara muhatap
olmuşlardır. Hz. Ömer, valilerine kimi vekil bıraktıkları ve neden o kişinin nâib
bırakıldığı konusunda sorular sormuştur.

Nâiblere ücret ödenip ödenmediği rivayetlere yansımamıştır. Bu konuda sadece


Hz. Ömer’in, vekil bıraktığı Zeyd b. Sâbit’e sefer dönüşü hurma bahçesi verdiği rivayeti
bulunmaktadır. Bunun dışında nâiblere yaptığı işlerden dolayı ücret ödenip ödenmediği
bilinmemektedir. Ancak nâiblerin memurlar arasından seçilmesi onların hali hazırda
devletten maaş aldıkları da göz önünde bulundurulmalıdır. Nâiblere ücret verilmesi nâib
bırakan kişinin tercihine bırakılmıştır.

84
KAYNAKÇA

Ağırman, Cemal. Hz. Peygamber’in Sünnetinde İtaat. İstanbul: Ensar Yayınları, 2004.
Ahmet Cevdet Paşa. Dört Büyük Halife Devri. İstanbul: Çamlıca Basım, 2015.
Akkaya, Nejla. “İslâm Hukuku’nda Kadının Siyasi Hakları”. İslâmî Araştırmalar 10/4
(1997): 228-241.
Algül, Hüseyin. “Hârice b. Huzâfe”. DİA. XVI, 168. İstanbul: TDV Yayınları, 1997.
Arı, Mehmet Salih. “Üsâme b. Zeyd”. DİA. XLII, 361-363. İstanbul: TDV Yayınları,
2012.
Avcı, Casim. “Hilâfet”. DİA. XVII, 546-553. İstanbul: TDV Yayınları, 1998.
Avcı, Casim. “Kûfe”. DİA. XXVI, 339-342. Ankara: TDV Yayınları, 2002.
Avcı, Casim. “Muhammed b. Ebû Huzeyfe”. DİA. XXX, 519. İstanbul: TDV Yayınları,
2005.
Avcı, Casim. “Nâib”. DİA. XXXII, 311-312. İstanbul: TDV Yayınları, 2006.
Aycan, İrfan. “Ebü’l-A'ver”. DİA. X, 295. İstanbul: TDV Yayınları, 1994.
Bakır, Abdülhalik. “Kusem b. Abbas”. DİA. XXVI, 462-463. Ankara: TDV Yayınları,
2002.
Belâzürî, Ahmed b. Yahyâ. Fütûhu’l-Büldân /Ülkelerin Fetihleri. çev. Mustafa Fayda.
İstanbul: Siyer Yayınları, 2013.
Belâzürî, Ahmed b. Yahya b. Câbir. Ensâbu’l-Eşrâf. I-XIII. Beyrut: Dârü’l-Fikr, 1417.
Buhârî, Ebu Abdullah Muhammed b. İsmail b. İbrahim. Sahîhu’l-Buhârî. nşr. İzzüddin
Dallî - İmâd Tayyâr - Yâsir Hasan. 3. Baskı. Beyrut: Müessesetü’r-Risâle, 1439.
Burrî, Muhammed b. Ebû Bekir b. Abdullah et-Tilimsânî. el-Cevhere fî Nesebi’n-Nebî ve
Ashâbihi’l-Aşere. I-II. Riyad: Dârü’r-Rifâî, 1403.
Çubukçu, Asri. “Furât b. Hayyân”. DİA. XIII, 218. İstanbul: TDV Yayınları, 1996.
Çubukçu, Asri. “Hâşim b. Utbe”. DİA. XVI, 410. İstanbul: TDV Yayınları, 1997.
Dârekutnî, Ebu’l-Hasen Ali b. Ömer el-Bağdâdî. el-Mu’telif ve’l-Muhtelif. I-V. Beyrut:
Dârü’l-Garbi’l-İslâmî, 1406.
Dîneverî, Ebû Hanîfe Ahmed b. Dâvud. el-Ahbâru’t-Tıvâl. Kahire: Dâru İhyâi’l-Kütübi’l-
Arabî, 1960.
Diyarbekrî, Hüseyn b. Muhammed b. el-Hasan. Târîhu’l-Hamîs fî Ahvâli Enfesi’n-Nefîs.
I-II. Beyrut: Dâru Sâdır, t.y.

85
Eberhard, Wolfram. Çin Tarihi. 5. Baskı. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları, 2019.
Eberhard, Wolfram. En Eski Devirlerden Zamanımıza Kadar Uzak Doğu Tarihi. 5. Baskı.
Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları, 2018.
Ebû Dâvûd, Süleyman b. el-Eş’as es-Sicistânî. Sünen-i Ebû Davud. nşr. Yâsir Hasan -
İzzüddin Dallî - İmâd Tayyâr. Beyrut: Müessesetü’r-Risâle, 1434.
Ebû Nuaym el-İsfahânî, Ahmed b. Abdullah b. Ahmed. Ma’rifetü’s-Sahâbe. I-VII. Riyad:
Dârü’l-Vatan Li’n-Neşr, 1419.
Ebü’l-Arab et-Temîmî, Muhammed b. Ahmed el-İfrîkî. Tabakâtü Ulemâi İfrîkiyye ve
Kitâbu Tabakâti Ulemâi Tûnus. Beyrut: Dârü’l-Kitâbi’l-Lübnânî, t.y.
Ebü’l-Ferec el-İsfahânî, Ali b. el-Hüseyn b. Muhammed b. Ahmed el-Kureşî. Mekâtilü’t-
Tâlibiyyîn. Beyrut: Dârü’l-Maʿrife, t.y.
Ebü’l-Mehâsîn el-Hüseynî, Muhammed b. Alî b. el-Hasan b. Hamza el-Hüseynî. el-İkmâl
fî Zikri men lehû Rivâye fî Müsnedi’l-İmâm Ahmed mine’r-Ricâl sivâ men zükira
fî Tehẑîbi’l-Kemâl. Karaçi: Menşûrâtu Câmiʿati’d-Dirâsâti’l-İslâmiyye, t.y.
Eceoğlu, Kenan. Hz. Ebû Bekir Dönemi Devlet Bürokrasisi. Sakarya Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2018.
Efendioğlu, Mehmet. Sahâbeye Yöneltilen Tenkitler Tartışmalar-Gerçekler. 2. Baskı.
İstanbul: M. Ü. İlahiyat Fakültesi Vakfı Yayınları, 2014.
Erul, Bünyamin. “Zeyd b. Sâbit”. DİA. XLIV, 321-322. İstanbul: TDV Yayınları, 2013.
Eser, Mithat. Engelli Sahabiler. 6. Baskı. İstanbul: Nesil Yayınları, 2014.
Fâsî, Ebû ’t-Tîb Muhammed b. Ahmed b. Alî. el-İkdü’s-Semîn fî Târîhi’l-Beledi’l-Emîn.
I-VII. Beyrut: Dârü’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1998.
Fayda, Mustafa. Hulefâ-yı Râşidîn Devri (Dört Halife Dönemi). 9. Baskı. İstanbul:
Kubbealtı, 2019.
Fayda, Mustafa. “Hulefâ-yi Râşidîn”. DİA. XVIII, 324-338. İstanbul: TDV Yayınları,
1998.
Güzel, Ahmet. Hulefâ-i Râşidîn Döneminde İdârî Yapı (Dört Halife’nin Devlet Yönetimi).
Konya: Nüve Kültür Merkezi Yayınları, 2011.
Halife b. Hayyât, Ebû Amr. Târîhu Halife b. Hayyât. thk. Ekrem Ziya Ömerî. 2. Baskı.
Riyad: Dârü Taybe, 1405.
Hatiboğlu, Mehmed Said. “İslâm’da İlk Siyâsî Kavmiyetçilik: Hilâfetin Kureyşliliği”.
AÜİFD 23 (1978): 121-213.

86
Hicrânî, Ebû Muhammed Tayyib b. Abdullah b. Ahmed b. Ali. Kilâdetü’n-Nahr fî
Vefeyâti A’yâni’d-Dehr. Cidde: Dârü’l-Minhâc, 1428.
Himyerî, Ebû Abdullâh Muhammed b. Abdullâh b. Abdulmunʿim el-Himyerî. er-
Ravdu’l-Miʿtâr fî Haberi’l-ʾAktâr. 2. Baskı. Beyrut: Müessesetü Nâsır li’s-
Sekâfe, 1980.
Hitti, Ph. K. Siyasi ve Kültürel İslam Tarihi, çev. Salih Tuğ. İstanbul: M. Ü. İlahiyat
Fakültesi Vakfı Yayınları, 2011.
İbn Abdilber, Ebû Ömer Yusuf b. Abdullah b. Muhammed en-Nemerî el-Kurtubî. el-
İstîâb fî Ma’rifeti’l-Ashâb. nşr. Ali Muhammed el-Becâvî. I-IV. Beyrut: Dârü’l-
Cîl, 1412.
İbn Abdülhakem, Ebû’l-Kâsım Abdurrahman b. Abdullâh b. Abdulhakem el-Mısrî.
Futûhu Mısr ve’l-Mağrib. Mektebetu’s-Sekâfeti’d-Dîniyye, 1415.
İbn Abdürabbih, Ebû Amr Ahmed b. Muhammed b. Abdürabbih. el-İkdü’l-Ferîd. I-VIII.
Beyrut: Dârü’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1404.
İbn Asâkîr, Ebû’l-Kâsım Alî b. el-Hasen. Târîhu Dımaşk. I-LXXX. Beyrut: Dârü’l-Fikr,
1415.
İbn Ebû Hayseme, Ebû Bekir Ahmed b. Ebû Hayseme. et-Târîhu’l-Kebîr. I-II. Kahire:
el-Fârûku’l-Hadîse, 1427.
İbn Fadlan. İbn Fadlan Seyahatnamesi ve Ekleri. çev. Ramazan Şeşen. 5. Baskı. İstanbul:
Yeditepe Yayınevi, 2018.
İbn Hacer, Ebu’l-Fadl Ahmed b. Ali b. Muhammed b. Ahmed el-Askalânî. el-İsâbe fî
Temyîzi’s-Sahâbe. thk. Âdil Ahmed Abdülmevcûd - Ali Muhammed Muavviz. I-
VIII. Beyrut: Dârü’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1415.
İbn Hacer, Ebû’l-Fadl Ahmed b. Alî el-Askalânî. Ref’u’l-İsr an Kudâti’l-Mısr. Kahire:
Mektebetü’l-Hancî, 1418.
İbn Hacer, Ebû’l-Fadl Ahmed b. Alî el-Askalânî. Tehzîbu’t-Tehzîb. I-XII. Hindistan:
Dâiretu’l-Maârifi’n-Nizâmiyye, 1326.
İbn Hadide, Ebû Abdullâh Muhammed b. Alî b. Ahmed b. Abdurrahman el-Ensârî. el-
Misbâhu’l-Mudî fî Küttâbi’n-Nebiyyi’l-Ümmî ve Rusulihi ilâ Mulûki’l-Ardi min
Arabiyyin veʿAcemî. I-II. Beyrut: Âlemü’l-Kütüb, t.y.

87
İbn Haldun, Ebû Zeyd Abdurrahman b. Muhammed b. Muhammed. Kitâbü'l-İber ve
Dîvânü’l-Mubtede ve’l-Haber fî Târîhî’l-Arab ve’l-Berber ve men Âsarahum min
Zevî’ş-Şeʾni’l-Sultâni'l-Ekber. 2. Baskı. Beyrut: Dârü’l-Fikr, 1408.
İbn Hazm, Ebû Muhammed Ali b. Ahmed el-Endelüsî. Cemheretü Ensâbi’l-Arab. Beyrut:
Dârü’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1403.
İbn Hibbân, Ebû Hâtim Muhammed b. Hibbân el-Bustî. es-Sîretü’n-Nebeviyye ve
Ahbâru’l-Hulefâ. 3. Baskı., I-II. Beyrut: el-Mektebetü’s-Sekâfiye, 1417.
İbn Hişam, Ebû Muhammed Abdülmelik b. Hişam el-Himyerî. es-Sîretü’n-Nebeviyye. 2.
Baskı., I-II. Mısır: Mektebetü’l-Mustafa el-Bâbi’l-Halebî, 1375.
İbn Hişam, Ebû Muhammed Abdülmelik b. Hişam el-Himyerî. et-Tîcân fî Mulûki
Himyer. San’a: Merkezü’d-Dirâsâti ve’l-Ebhâsi’l-Yemeniyye, 1347.
İbn İzârî el-Merrâkûşî, Ebû Abdullâh Muhammed b. Muhammthk. el-Beyânü’l-Muğrib fî
Ahbâri’l-Endelüs vel-Mağrib. 3. Baskı., I-II. Beyrut: Dârü’s-Sekâfe, 1983.
İbn Kesîr, Ebu’l-Fidâ İsmail b. Ömer. el-Bidâye ve’n-Nihâye. I-XV. Beyrut: Dârü’l-Fikr,
1407.
İbn Kesîr, Ebû’l-Fidâ İsmâîl b. Ömer b. Kesîr ed-Dımaşkî. es-Sîretu’n-Nebevîyye (el-
Bidâye ve’n-Nihâye’den). I-IV. Beyrut: Dârü’l-Maʿrife, 1395.
İbn Kuteybe, Ebû Muhammed Abdullâh b. Müslim b. Kuteybe ed-Dîneverî. el-Maârif. 2.
Baskı. Kahire: el-Hey’etü’l-Mısriyyetü’l-Âmme, 1992.
İbn Mâkûlâ, Ebû Nasr Saʿdu’l-Melik Ali b. Hibetillâh b. Caʿfer b. Mâkûlâ. el-İkmâl fî
Rafʿi’l-İrtiyâb ani’l-Muʾtelif ve’l-Muhtelif fi’l-Esmâ ve’l-Künâ ve’l-Ensâb. I-VII.
Beyrut: Dârü’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1411.
İbn Manzûr, Ebu’l-Fadl Muhammed b. Mükerrem b. Ali b. Ahmed el-Ensârî er-Rüveyfiî.
Lisânü’l-Arab. 3. Baskı., I-XV. Beyrut: Dâru Sâdır, 1414.
İbn Miskeveyh, Ebû Alî Ahmed b. Muhammed b. Yakûb Miskeveyh. Tecâribu’l-Ümem
ve’t-Teâkibu’l-Himem. 2. Baskı., I-VII. Tahran: Suruş, 2000.
İbn Sa‘d, Ebû Abdullâh Muhammed b. Sa‘d b. Menî. et-Tabakâtü’l-Kübrâ. thk.
Muhammed Abdülkâdir Atâ. I-VIII. Beyrut: Dârü’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1410.
İbn Tağriberdî, Ebû’l-Mehâsın Yûsuf b. Tağrîberdî b. Abdullâh. en-Nucûmu’z-Zâhira fî
Mulûki Mısr ve’l-Kâhira. I-XVI. Mısır: Vezâratu’ŝ-Sekâfe ve’l-İrşâdi’l-Kavmî,
Dâru’l-Kütüb, t.y.

88
İbni Mâce, Ebû Abdullah Muhammed b. Yezîd el-Kazvînî. Sünen-i İbni Mâce. Nşr. İmâd
Tayyâr - Yâsir Hasan - İzzüddin Dallî. Beyrut: Müessesetü’r-Risâle, 1430.
İbnü’l-Mibrad, Cemâlüd-Dîn Yûsuf b. Hasen b. Ahmed b. Hasen b. Abdulhâdî es-Sâlihî
el-Hanbelî. Mahdu’s-Savâb fî Fedâʾili Emîri’l-Müʾminîn Ömer b. el-Hattâb. I-III.
Medine: Mektebetü Edvâü’s-Selef, 1420.
İbnü’d-Devâdârî, Seyfüddîn Ebû Bekr b. Abdullâh b. Aybek ed-Devâdârî. Kenzü’d-
Dürer ve Câmiu’l-Ğurer. I-IX. 1380.
İbnü’l-Cevzî, Ebu’l-Ferec Abdurrahmân b. Alî. el-Muntazam fî Târîhi’l-Mulûk ve’l-
Umem. I-XIX. Beyrut: Dârü’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1412.
İbnü’l-Cevzî, Ebu’l-Ferec Abdurrahmân b. Alî. Mesîru’l-Garâmi’s-Sâkin ilâ Eşrefi’l-
Emâkin. Kahire: Dârü’l-Hadîs, 1415.
İbnü’l-Esîr, İzzüddin Ebu’l-Hasen Ali Ebu’l-Kerim Muhammed b. Muhammthk. Üsdü’l-
Gâbe fî Ma’rifeti’s-Sahâbe. thk. Ali Muhammed Muavviz - Âdil Ahmed
Abdülmevcûd. I-VIII. Beyrut: Dârü’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1415.
İbnü’l-Esîr, İzzüddin Ebu’l-Hasen Ali Ebu’l-Kerim Muhammed b. Muhammed el-Cezerî.
el-Kâmil fi’t-Târîh. thk. Ömer Abdüsselâm Tedmurî. I-X. Beyrut: Dârü’l-
Kitâbi’l-Arabî, 1417.
İbnü’l-İmâd, Abdülhayy b. Ahmed el-Akrî. Şezerâtü’z-Zeheb fî Ahbâri men zeheb. I-XI.
Dımaşk- Beyrût: Dâru İbn Kesîr, 1986.
İbnü’l-Kelbî, Ebu’l-Münzir Hişam b. Muhammthk. Mesâlibü’l-Arab. Beyrut, 1998.
İbnü’l-Verdî, Ebû Hafs Ömer b. Muzaffer b. Ömer Zeynü’d-Dîn b. el-Verdî el-Kindî.
Târîhu İbni’l-Verdî. I-II. Beyrut: Dârü’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1417.
İsâmî, Abdülmelik b. Hüseyn b. Abdülmelik el-Mekkî. Semtü’n-Nücûmi’l-Avâlî fî
Enbâi’l-Evâîli ve’t-Tevâlî. I-IV. Beyrut: Dârü’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1419.
Rağıb İsfahânî, Ebü'l-Kâsım el-Hüseyn b. Muhammed Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât fî
garîbi'l-Kur'ân, thk. Safvân Adnân ed-Dâvedî. Dımaşk - Beyrut: Dârü'l-Kalem -
Dârü'ş-Şâmiyye, 1412.
Kalkaşendî Ebü’l-Abbas Ahmed b. Ali, Meâsirü’l-İnâfe fî Meâlimi’l-Hilâfe, thk.
Abdüssettâr Ahmed Ferâc. 2. Baskı. Kuveyt: Matbaatü Hükûmeti Kuveyt, 1985.
Karakuş, Nadir. Hz. Ömer ve Devlet İdaresi. Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Doktora Tezi, 1990.

89
Kelpetin, Mahmut. Hulefâ-yi Râşidîn Dönemi Tarihi Seyf b. Ömer ve Tarihçiliği.
İstanbul: Siyer Yayınları, 2012.
Kelpetin, Mahmut. “Hulefâ-yi Râşidîn Dönemi Olayları Karşısında Abdullah b. Abbas”.
EKEV Akdemi Dergisi 14/45 (Güz 2010): 199-210.
Kettânî, Muhammed Abdülhay. Hz. Peygamber’in Yönetimi et-Terâtîbu’l-İdâriyye. çev.
Ahmet Özel. 3. Baskı., I-II. İstanbul: İz Yayıncılık, 2012.
Kılıç, Ünal. Peygamber ve Dört Halife Günlerinde Şehir Yönetimi ve Valilik. Konya:
Yediveren Kitap, 2004.
Kıvâmu’s-Sünne et-Teymî, Ebu’l-Kâsım İsmail b. Muhammthk. el-Mebʿas ve’l-Meğâzî.
I-II. Beyrut: Dâru İbn Hazm, 1431.
Kilâî, Ebû’r-Rebî Süleymân b. Mûsâ b. Sâlim b. Hassan. el-İktifâ bi-mâ Tedammenehu
min Meğâzî Resûlillah ves-Selâŝeti’l-Hulefâ. I-II. Beyrut: Dârü’l-Kütübi’l-
İlmiyye, 1420.
Kindî, Ebû Ömer Muhammed b. Yûsuf b. Yakûb el-Mısrî. Kitâbu’l-Vulât ve Kitâbu’l-
Kudât. Beyrut: Dârü’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1424.
Köse, Feyza Betül. Medine’de Sosyal Hayat -Dört Halife Dönemi-. 2. Baskı. İstanbul:
Mana Yayınları, 2016.
Makdisî, el-Mutahhir b. Tâhir. el-Bed' ve’t-Târîh. I-VI. Port Saîd: Mektebetü’s-
Sekâfeti’d-Dînîyye, t.y.
Makrizî, Ebu’l-Abbâs Ahmed b. Alî el-Hüseynî. el-Mevâiz ve’l-İʿtibâr bi Zikri’l-Hıtat
ve’l-ʾÂsâr. I-IV. Beyrut: Dârü’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1418.
Makrizî, Ebu’l-Abbâs Ahmed b. Alî el-Hüseynî. İmtâʿu’l-Esmâ. I-XV. Beyrut: Dârü’l-
Kütübi’l-İlmiyye, 1420.
Mâverdî, Ebu’l-Hasen Habib. el-Ahkâmü’s-Sultaniye İslâm’da Devlet ve Hilâfet Hukuku.
çev. Ali Şafak. 2. Baskı. İstanbul: Bedir Yayınevi, 2018.
Mâverdî, Ebu’l-Hasen Habib. Siyaset Sanatı (Kitâbü Nasihati’l-Mülûk). çev. Mustafa
Sarıbıyık. 2. Baskı. İstanbul: Özgü Yayınları, 2016.
Meçhul Müellif. Nihâyetü’l-Ereb Fî Ahbâri’l-Fürs ve’l-Arab. Tahran: Mecmau’l-Âsâr,
1417.
Mes’ûdî, Ebü’l-Hasen Alî b. el-Hüseyn b. Alî. Murûcu’z-Zeheb ve Me’âdinu’l-Cevher. I-
IV. Kum: Dârü’l-Hicre, 1409.

90
Mes’ûdî, Ebü’l-Hasen Alî b. el-Hüseyn b. Alî. et-Tenbîh ve’l-İşrâf Dünya Coğrafyası ve
Tarihi. çev. Mithat Eser. Ankara: Ankara Okulu Yayınları, 2020.
Minhâcî, Muhammed b. Ahmed b. Alî b. Abdulhâlik el-Asyûtî eş-Şâfiî. İthâfu’l-Ehissâ
bi Fedâʾili’l-Mescidi’l-Aksâ. I-II. el-Hey’eti’l-Mısriyyeti’l-Âmmeti lilkütüb,
1982.
Mizzî, Ebu’l-Haccac Yusuf b. Abdurrahman b. Yusuf el-Kelbî el-. Tehzîbü’l-Kemâl fî
Esmâi’r-Ricâl. 2. Baskı., I-XXXV. Beyrut: Müessesetü’r-Risâle, 1400.
Moğultay b. Kılıç, Ebû Abdullah Moğultay b. Kılıç el-Bekcerî. İkmâlu Tehzîbi’l-Kemâl
fî Esmâî’r-Ricâl. I-XII. el-Fârûku’l-Hadîse, 1422.
Muhibbuddîn et-Taberî, Ahmed b. Abdullah. Zehâîru’l-Ukbâ fî Menâkıbi zevî’l-kurbâ.
Mısır: Dârü’l-Kütübi’l-Mısriyye, 1356.
Mus’ab ez-Zübeyrî, Ebû Abdullah Mus’ab b. Abdullah. Nesebü Kureyş. 3. Baskı. Kahire:
Dârü’l-Meârif, t.y.
Mücîrüddin el-Âlimî, Abdurrahman b. Muhammed b. Abdurrahman. et-Târîhu’l-
Mu’teber fî Enbâi men Gaber. I-III. Suriye: Dârü’n-Nevâdir, 1431.
Müslim, Ebu’l-Hasan Müslim b. el-Haccâc el-Kuşeyrî. Sahîh-i Müslim. Nşr. Yâsir Hasan
- İzzüddin Dallî - İmâd Tayyâr. 2. Baskı. Beyrut: Müessesetü’r-Risâle, 1437.
Nâsırî, Ebu’l-Abbas Ahmed b. Hâlid. el-İstiksâ liahbâri Düveli’l-Mağrib ve’l-Aksâ. I-IX.
Dârü’l-Kitâb-Dârü’l-Beydâ, 1418.
Nasr b. Müzâhim el-Minkârî. Vak’atu Sıffîn. 2. Baskı. Kahire: el-Müessesetü’l-
Arabiyyeti’l-Hadîse, 1382.
Nesâî, Ebû Abdurrahman Ahmed b. Şuayb. Sünenü’n-Nesâî. nşr. İmâd Tayyâr - Yâsir
Hasan - İzzüddin Dallî. Beyrut: Müessesetü’r-Risâle, 1435.
Neşvân el-Himyerî, Neşvân b. Saîd el-Yemenî. Hulâsatu’s-Siyeri’l-Câmiati li Acâîbi
Ahbâri’l-Mülûki’t-Tabâbîa. 2. Baskı. Beyrut: Dâru’l-Avde, 1978.
Özen, Şükrü. “Kādî Şüreyh”. DİA. XXIV, 119-121. İstanbul: TDV Yayınları, 2001.
Özkan, Halit. “Zibrikān b. Bedr”. DİA. XLIV, 396. İstanbul: TDV Yayınları, 2013.
Özkan, Mustafa. Dört Halife Dönemi (Siyasî, Sosyal, Kültürel ve İktisâdî Hayat). Ankara:
Fecr Yayınları, 2017.
Safedî, Salâhuddîn Halîl b. Aybek b. Abdullâh. el-Vâfî bi’l-Vefeyât. I-XXIX. Beyrut:
Dârü İhyâi’t-Türsî, 1420.

91
Seyf b. Ömer el-Esedî et-Temîmî. el-Fitne ve Vakʿatu’l-Cemel. 6. Baskı. Beyrut: Dârü’n-
Nefâis, 1413.
Sıbt İbnü’l-Cevzî, Ebû’l-Muzaffer Yûsuf b. Kızoğlu. Mirʾâtu’z-Zamân fî Tevârîhi’l-
Aʿyân. I-XXIII. Dımaşk: Dârü’r-Risâleti’l-Âlemiyye, 1434.
Söylemez, Mehmet Mahfuz. Kûfe’nin Siyasi Tarihi. Ankara: Ankara Okulu Yayınları,
2015.
Suyûtî, Celalüddin Abdurrahman b. Ebû Bekir. Hüsnü’l-Muhâdara fî Ahbâri Mısr ve’l-
Kahire. I-II. Beyrut: Dârü’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1418.
Suyûtî, Celalüddin Abdurrahman b. Ebû Bekir. Târîḫu’l-Ḫulefâ. Mektebetu Nizâr
Mustafâ el-Bâz, 1425.
Şemsüddîn es-Sehâvî, Ebû’l-Hayr Muhammed b. Abdurrahmân b. Muhammthk. et-
Tuhfetu’l-Latîfe fî Târîhi’l-Medîneti’ş-Şerîfe. I-II. Beyrut: Dârü’l-Kütübi’l-
İlmiyye, 1414.
Şengül, Hilal. Hz. Peygamber’in Sefere Çıkarken Bıraktığı Vekiller ve Atama Kriterleri.
Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi,
2012.
Taberî, Ebû Ca’fer Muhammed b. Cerir. Târîhu’r-Rusul ve’l-Mülûk. thk. Muhammed
Ebu’l-Fazl İbrahim. 2. Baskı., I-XI. Mısır: Dârü’l-Meârif, 1387.
Tirmizî, Ebû İsa Muhammed b. İsa. Sünenü’t-Tirmizî. nşr. İzzüddin Dallî - İmâd Tayyâr
- Yâsir Hasan. Beyrut: Müessesetü’r-Risâle, 1432.
Togan, A. Zeki Velîdi. Tarihte Usul. İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2019.
Toksarı, Ali. “Katâde b. Nu’mân”. DİA. XXV, 24. Ankara: TDV Yayınları, 2002.
Uğur, Mücteba. “Ebû Mes’ûd el-Bedrî”. DİA. X, 187. İstanbul: TDV Yayınları, 1994.
Üçok, Bahriye. “İslâm Devletlerinde Bazı Nâibeler”. Belleten 31/122 (1967): 169-189.
Üçok, Bahriye. İslâm Devletlerinde Türk Naibeler ve Kadın Hükümdarlar. İstanbul:
Kırmızı Kedi Yayınevi, 2020.
Vakıdî, Ebû Abdullah Muhammed b. Ömer b. Vakıd el-Eslemî. el-Meğâzî. 3. Baskı., I-
III. Beyrut: Dârü’l-İlmî, 1409.
Vakıdî, Ebû Abdullah Muhammed b. Ömer b. Vâkıd el-Eslemî. Fütûhu’ş-Şam. I-II.
Beyrut: Dârü’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1417.

92
Yafiî, Ebû Muhammed Abdullâh b. Esʿad b. Ali b. Süleymân. Mir’âtu’l-Cenân ve
İbretu’l-Yakzân fî Marifeti mâ Yaʿtebir min Havâdiŝi’z-Zamân. Beyrut: Dârü’l-
Kütübi’l-İlmiyye, 1417.
Yâkût el-Hamevî, Ebû Abdullâh Şihâbuddîn Yâkût b. Abdullâh er-Rûmî. Mu’cemü’l-
Buldân. 2. Baskı., I-VII. Beyrut: Dâru Sâdır, 1995.
Zehebî, Şemsüddîn Ebû Abdullâh Muhammed b. Ahmed b. Osmân b. Kâymâz. Siyerü
A’lâmi’n-Nübelâ. 3. Baskı., I-XXV. Beyrut: Müessesetü’r-Risâle, 1405.
Zehebî, Şemsüddîn Ebû Abdullâh Muhammed b. Ahmed b. Osmân b. Kâymâz. Târîhu’l-
İslâm ve Vefeyâtü’l-Meşâhîri ve’l-A’lâm. I-XXXVII. Beyrut: Mektebetü’t-
Tevfikiyye, 1413.
Zübeydî, Ebû Bekr Muhammed b. el-Hasen b. Abdullâh b. Mezhi Tabakâtü’n-Nahviyyîn
ve’l-Lügaviyyîn. 2. Baskı. Kahire: Dârü’l-Meârif, 1954.

93
EKLER

Ek 1: Tablo-Halife Nâibleri
ZAMAN YER VEKİL VEKİL GÖREVİ OLAY/SEBEP
BIRAKAN BIRAKILAN
H. 11 Medine Hz. Ebû Üsâme b. Halifelik Sefere Çıkma
Bekir Zeyd
H. 12 Medine Hz. Ebû Hz. Ömer Halifelik Umre
Bekir
Mescidde Medine Hz. Ebû Hz. Ömer Namaz Muhtelif
bulunamadığı Bekir Kıldırma
zaman ve
vefatına
sebep olan
hastalığına
yakalandığı
sırada
H. 14 Medine Hz. Ömer Hz. Ali Halifelik Sefere Çıkma
H. 15 Medine Hz. Ömer Hz. Ali Halifelik Yolculuk
H. 16 Medine Hz. Ömer Zeyd b. Sâbit Halifelik Hac
H. 17 Medine Hz. Ömer Zeyd b. Sâbit Halifelik Hac
H. 17 Medine Hz. Ömer Zeyd b. Sâbit Halifelik Umre
H. 17 Medine Hz. Ömer Zeyd b. Sâbit Halifelik Yolculuk
H. 18 Medine Hz. Ömer Hz. Ali Halifelik Yolculuk
H. 21 Medine Hz. Ömer Zeyd b. Sâbit Halifelik Hac
H. 23 Medine Hz. Ömer Zeyd b. Sâbit Halifelik Hac
? Medine Hz. Osman Zeyd b. Sâbit Halifelik Hac
? Medine Hz. Osman Âmir b. Rebîa Halifelik Hac
? Medine Hz. Osman Abdullah b. Halifelik Hac
Erkam
? Medine Hz. Osman Mervan b. Halifelik Hac
Hakem
? Medine Hz. Osman Ebû Hüreyre Halifelik Hac
H. 36 Medine Hz. Ali Kusem b. Halifelik Sefere Çıkma
Abbas
H. 36 Medine Hz. Ali Temmam b. Halifelik Sefere Çıkma
Abbas
Sehl b.
Huneyf
H. 40 Kufe Hz. Ali Ebû Mesûd Halifelik Sefere Çıkma
el-Bedrî
H. 41 Kufe Hz. Ali Ca'de b. Namaz Yaralanma
Hübeyre Kıldırma

94
H. 41 Kufe Hz. Hasan Muğîre b. Halifelik Sefere Çıkma
Nevfel

95
Ek 2: Tablo-Vali Nâibleri
ZAMAN YER VEKİL VEKİL GÖREVİ OLAY/SEB
BIRAKAN BIRAKILAN EP
H. 11 Kinde Ma'n b. Hâciz Tureyfe b. Hâciz Valilik Sefere Çıkma
H. 11 Kinde Muhâcir b. Ebû Ziyâd b. Lebîd Valilik Göreve
Ümeyye Gecikme
H. 16 (?) Basra Utbe b. Gazvan Muğîre b. Şu'be Valilik Halife ile
Görüşmek
H. 17 Basra Utbe b. Gazvan Muğîre b. Şu'be Valilik Hac
? Mekke Attab b. Esîd Mücezziz b. Hârise Valilik Yolculuk
H. 14 Basra Utbe b. Gazvan Mücâşi b. Mes'ûd Valilik Halife ile
Görüşmek
? Basra Muğîre b. Şu'be Mücâşi b. Mes'ûd Valilik Sefere Çıkma
H. 17 Basra Utbe b. Gazvan Ebû Sebre b. Ebû Valilik Hac
Ruhm
H. 17 Basra Ebû Musa el- İmran b. Husayn Valilik Sefere Çıkma
Eş'ârî
H. 18 Dımaşk Yezîd b. Ebû Muâviye b. Ebû Valilik Vefat
süfyan Süfyân
H. 21 Kufe Sa'd b. Ebû Abdullah b. Valilik Halife ile
Vakkas Abdullah b. Utban Görüşmek
H. 21 Kufe Abdullah b. Ziyâd b. Hanzale Valilik Görev
Abdullah b. İtban değişikliği
? Kufe Sa'd b. Ebû Hâlid b. Urfuta Valilik
Vakkas
H. 34 Kufe Saîd b. Âs Amr b. Hureys Valilik Halife ile
Görüşmek
? Basra Ebû Mûsa el- Ziyâd Valilik Sefere Çıkma
Eş'ârî
H. 29, 30, 31 Basra Abdullah b. Âmir Ziyâd Valilik Sefere Çıkma
H. 31 Horasan Abdullah b. Âmir Kays b. Heysem Valilik Umre
Nâfi b. Hâlid
Huleyd b.
Abdullah
H. 37 Medâin Sa'd b. Mes'ûd Muhtar b. Ebû Valilik Sefere Çıkma
Ubeyd
? Mısır Amr b. Âs Mücâhid b. Cebr Valilik Halife ile
Görüşmek
? Mekke Nâfi Abdurrahman b. Valilik Yolculuk
Ebzâ
? Mısır Amr b. Âs Abdullah b. Sa'd Valilik Halife ile
Görüşmek
H. 30 Horasan Abdullah b. Âmir Ahnef b. Kays Valilik Umre
H. 35 Basra Abdullah b. Âmir Abdullah b. Âmir Valilik Yolculuk
el-Hadremî
H. 35 Mısır Abdullah b. Sa'd Sâib b. Hişâm el- Valilik Halife ile
Âmirî Ukbe b. Görüşmek
Âmir el-Cühenî

96
H. 31(?) Basra Abdullah b. Âmir Ebu’l-Esved ed- Valilik Sefere Çıkma
Düelî-Râşid el-
Cedîdî
H. 37 Dımaşk Muaviye b. Ebû Fedâle b. Ubeyd Valilik Sefere Çıkma
Süfyan
H. 37 Basra Abdullah b. Abbas Ziyâd b. Ebîh- Valilik Muhtelif
Ebu’l-Esved ed-
Düelî
H. 38 Basra Abdullah b. Abbas Ziyâd Valilik Halife ile
Görüşmek
? Mısır Eşter Hammâm b. Âmir Valilik
H. 36 Mısır Muhammed b. Hakem b. Salt Valilik Yolculuk
Ebû Huzeyfe
H. 40 Yemen Ubeydulah b. Abdullah b. Valilik Bölgeden
Abbas Abdülmeddân Ayrılma
? Mısır Amr b. Âs Abdullah b. Amr b. Valilik Halife ile
Âs Görüşmek
H. 38 Mısır Amr b. Âs Abdullah b. Amr b. Valilik Muâviye ile
Âs Görüşmek
H. 21 Mısır Amr b. Âs Hârice b. Huzâfe Valilik Sefere Çıkma
H. 41 Mısır Amr b. Âs Hârice b. Huzâfe Namaz Hastalık
Kıldırmak
? Mısır Amr b. Âs Abdullah b. Sa'd Valilik Halife ile
Görüşmek
H. 41 Dımaşk Muâviye b. Ebû Dahhâk b. Kays Valilik Sefere Çıkma
Süfyân

97
Ek 3: Tablo-Komutan Nâibleri
ZAMAN YER VEKİL VEKİL GÖREVİ OLAY/SEBEP
BIRAKAN BIRAKILAN
H. 11 Kinde Ziyâd b. Lebîd İkrime b. Ebû Komutanlık Hızlanma
Cehil
H. 12 Yemâme Hâlid b. Velîd Semüre b. Amr Komutanlık Ayrılma
H. 12 Sevâd Hâlid b. Velîd Kutbe b. Katâde Komutanlık Ayrılma
H. 12 Hîre İyâz b. Ganm Hâlid b. Velîd Komutanlık Gecikme
H. 12 Hîre Hâlid b. Velîd İyâz b. Ganm Komutanlık Sefere Çıkma
H. 12 Enbâr Hâlid b. Velîd Zibrikan b. Bedr Komutanlık Sefere Çıkma
H. 12 Aynüttemr Hâlid b. Velîd Uveymir b. Komutanlık Sefere Çıkma
Kâhil
H. 12 Hîre Hâlid b. Velîd Ka'ka' b. Amr Komutanlık Sefere Çıkma
H. 12 (?) Hureybe Hâlid b. Velîd Şüreyh b. Komutanlık Bölgeden
Âmir/Süveyd b. Ayrılma
Kutbe
H. 13 Hîre Hâlid b. Velîd Müsennâ b. Komutanlık Bölgeden
Hârise Ayrılma
H. 13 ? Müsennâ b. Beşir b. el- Komutanlık Halife ile
Hârise Hasâsiyye Görüşme
H. 13 ? Müsennâ b. Beşir b. el- Komutanlık Sefere Çıkma
Hârise Hasâsiyye
H. 19 Hulvan Sa'd b. Ebû Cerîr b. Komutanlık Sefere Çıkma
Vakkas Abdullah-Azre
b. Kays
H. 19 Hulvan Cerîr b. Azre b. Kays Komutanlık Sefere Çıkma
Abdullah el-
Becelî
H. 14 ? Müsennâ b. Beşir b. el- Komutanlık Vefat
Hârise Hasâsiyye
H. 13 Yermük Ebû Ubeyde b. Beşîr b. Ka'b Sınırı Ayrılma
Cerrâh Koruma

98
H. 13 Enbâr Müsennâ b. Furat b. Hayyân Komutanlık Sefere Çıkma
Hârise
H .13 Dımaşk Ebû Ubeyde b. Yezîd b. Ebû Komutanlık Ayrılma
Cerrâh Süfyan
H. 22 (?) Rey ve Urve b. Zeyd Hanzala b. Zeyd Komutanlık Halife ile
Deylem Görüşme
H. 13 ? Müsennâ b. Âsım b. Amr Komutanlık Sefere Çıkma
Hârise
H. 13 Enbâr Müsennâ b. Amr b. Ebû Komutanlık Sefere Çıkma
Hârise Sülmâ
H. 13 Kadisiye Sa'd b. Ebû Hâlid b. Urfuta Komutanlık Rahatsızlık
Vakkas
H. 21 İskenderiye Amr b. Âs Abdullah b. Komutanlık Bölgeden
Huzâfe Ayrılma
H. 22 el-Bâb Süraka b. Amr Abdurrahman b. Komutanlık Vefat
Rebîa
H. 23 ? Osman b. Ebü'l- Muğîre b. Ebü'l- Komutanlık Sefere Çıkma
Âs Âs
H. 17 el-Hamrâ Ka'ka b. Amr Kubâz Komutanlık Çağrı üzerine
H. 17 Musul Abdullah b. el- Müslim b. Komutanlık Çağrı üzerine
Mu'temm Abdullah
H. 17 ? Dırar Rafi' b. Komutanlık Çağrı üzerine
Abdullah
H. 17 ? Ömer b. Mâlik Aşennak b. Komutanlık Çağrı üzerine
Abdullah
? İsfahan Abdullah b. Sâib b. Akra Komutanlık Bölgeden
Abdullah b. Ayrılma
Utban
H. 15 Hıms Ebû Ubeyde b. Ubade b. Sâmit Komutanlık Sefere Çıkma
Cerrâh
18/639 ? Ebû Ubeyde b. İyâz b. Ganm Komutanlık Vefat
Cerrâh
H. 15 Ürdün Amr b. Âs Ebu'l-A'ver es- Komutanlık Sefere Çıkma
Sülemî

99
H. 15 ? Ebû Ubeyde Saîd b. Zeyd Komutanlık Sefere Çıkma
H. 15 ? Sa'd b. Ebû Hâşim b. Utbe Komutanlık Rahatsızlık
Vakkas
H. 22 Mâheyn Huzeyfe b. Amr b. Bilâl b. Komutanlık Geriye Dönme
Yemân el-Hâris
H. 22 Hemedan Nuaym b. Yezîd b. Kays Komutanlık Sefere Çıkma
Mukarrin
H. 22 Mervişahcan Ahnef b. Kays Hâtim b. Komutanlık Sefere Çıkma
Nu'mân
H .22 Herat Ahnef b. Kays Sahhâr b. Fulan Komutanlık Sefere Çıkma
H. 22 Azerbaycan Bükeyr b. Utbe b. Ferkad Komutanlık Sefere çıkma
Abdullah
H. 22 Toharistan Ahnef b. Kays Rebî' b. Amr Komutanlık Sefere Çıkma
H. 31 Zerenc Abdurrahman b. Umeyr b. Komutanlık Bölgeden
Semüre Ahmer Ayrılma
H. 32 Belh Ahnef b. Kays Üseyd b. Anlaşma Sefere Çıkma
Müşemmes Parasını
Alma
H. 23 Menâzır Ebû Musa el- Rebî' b. Ziyâd Komutanlık Ayrılma
Eş'arî

100

You might also like