Professional Documents
Culture Documents
EĞİTİM FELSEFESİ
2022 BAHAR DÖNEMİ FİNAL ÖDEVİ
Osmanlıda yaygın eğitim şekli de önemli yere sahipti. Loncalar, camiler, tekkeler,
kahvehaneler, ahilik yaygın eğitim ögeleridir. Günümüzde de çıraklık eğitimi, dernekler,
sempozyumlar, konferanslar, aile terbiyesi, yaygın eğitimin süregelen örneklerini
oluştururlar.
Kaynakça
Osmanlı’nın klasik dönemlerinde sıbyan mekteplerinde Kuran, dört işlem, okuma yazma
öğretilirdi. İmkânı ve yeteneği olanlar medreselerde orta öğretim ve yükseköğretim alırdı.
Klasik dönemde eğitim felsefesi bireylerin ahlaklı, dinine bağlı ülkesine bağlı kişiler
yetiştirmeye dayanıyordu. Bunun dışında devlet kadrolarında görev yapanlar donanımlı
kişilerdi. Aynı şekilde esnaflar da işlerini en iyi şekilde yapan hakkaniyetli, ahlaklı insanlardı.
Osmanlı'nın son dönemlerine dek kızlar medrese eğitimi almamıştır. Daha çok ev için
eğitilmişlerdir. Klasik dönemde bilime ve bilim insanlarına çok önem verilmiştir. İlim
merkezlerine kişiler gönderilir, âlimler getirilir, maaşa bağlanırdı. O dönem âlimleri aynı
zamanda din ile uğraşmışlardır. Gerileme döneminde eğitim sistemi de bozulmuştur. Eğitim
sisteminin bozulmasıyla ilmiye, kalemiye, seyfiye gibi her sınıfta yozlaşma olmuştur. Lale
devrinde yalnızca kültürel gelişmeler olmuştur.
18.yy’dan sonra batıdaki gelişmeler takip edilmeye başlandı. Çağdaş eğitim kurumları
açılmaya başladı. Avrupa teknolojisi yakalanmaya çalışıldı. Askeri, tıbbi gibi birçok
yüksekokul açıldı, ilköğretim zorunlu hale getirildi. Avrupa’ya öğrenci gönderildi.
Tanzimat Fermanı ile orta ve yüksekokul ile ilgili çalışmalar yapılmıştır. Medreselerin ilgisini
çekmeden yeni tarz okullar açmak istenmiştir ve açılmıştır. Medreselerde düzeltilmeye
gidilmemiştir. Askeri okul, azınlık okulları, medrese, Tanzimat Okulları gibi farklı tarzlarda
okulların olması eğitimde birlik olmamasına yol açmış ve fikir çatışmaları meydana gelmiştir.
Bu fikir çatışmalarını günümüzde hâlâ yaşamaktayız. Bu dönemde siyasi parçalanmayı
önlemek için Osmanlıcılık fikri ortaya atılmış fakat milletçiliğin önüne geçilememiştir. Bu
dönemde her anlamda eğitimi geliştirme çabaları baş göstermiştir. Bu yenileşme çabaları,
Cumhuriyet eğitiminin de temeli olmuştur.
Kaynakça
Cumhuriyetin ilk yıllarında halkın büyük bir okuma yazma bilmiyordu. Eğitimde ikilik
vardı. Atatürk okuma-yazma seferberliği başlatmış, medreseleri kapatmış, kızlar için de
ilkokul zorunlu hâle getirmiştir. Savaş yıllarında kongre düzenleyerek eğitim ile ilgili kararlar
almıştır.
1926-1948 yılları arasında eğitimin temel amacı Cumhuriyet rejimi, demokrasi anlayışını
yerleştirmekti. Genel olarak eğitim programı yoklama ve müfredat etrafında şekillenmişti.
Yöntem, ölçme-değerlendirme açısından eksikti. Halkın yeni rejime uyum sağlaması üzerine
yoğunlaşılmıştı. Bakan karışıklığı sebebiyle birçok kez değişiklik yapılmış, bir düzen
yakalanamamıştır.
1946’da çok partili hayata geçiş ile birlikte eğitim sistemi de çeşitlilik kazanmıştır fakat
derslerin çok çeşitli olması, konuların fazlalığı, eğitimin bilgiye dayalı olup uygulama
bakımından eksik kalması, öğrenciyi edilgen hâle getirmesi sebepleri ile eleştiri almıştır. Yeni
eğitim anlayışına duyulan ihtiyacın farkına varıldı ve 1950’li yıllarda MEB’de eğitim
programı geliştirme üzerine düşüldü. 1952 yılında Amerika’dan Prof. Kate Worfford davet
edildi ve raporu incelendi. Türk öğretmenler Florida’ya eğitim için gönderildi. Eğitimde
yeniliğe, çeşitliliğe önem verilmiştir.
Dönen öğretmenler ile köy ve şehir okulları için programı hazırlanmıştı fakat
çalışmaların devamı gelmemiş ve çalışmalar eğitim sistemine yansıtılamamıştı.
Hem öğretmen hem de öğrenci kılavuzlarında öğretim tam olarak güdümlenmiş, seçme hakkı
sınırlanmıştır.
Program geliştirme süreci kapsamına girmeyen ünitelendirilmiş yıllık plan, hatta ders planı
dahi MEB tarafından hazırlanmıştır.
Okulların alt yapısı, donanım ve araç gereçleri, programın uygulanmasına uygun hale
getirilmemiştir.
Öğretmen kitapları ile ders kitaplarının dağıtımında, özellikle İstanbul ilinde sorunlarla
karşılaşılmıştır.
Unutmamak gerekir ki, altı yıl süren çabalar sonucunda geliştirilen 1968 programları
günümüz için dahi yeterli olan bir anlayışla geliştirilmesine karşın, öğretmenlerin program
geliştirme çalışmalarına dahil edilmeyişi, dolayısıyla öğretmenlerin programları
benimsemeyişinin de etkisiyle başarısızlığa uğramış ve tüm çabalar boşa gitmişti. Kuşkusuz
yapılan işleri küçümsememek gerekir. 2005 programlarının eski programlara göre eğitimde
modernleşme yönünde önemli yenilikler içerdiğini göz ardı etmemek gerekir. Öte yandan
yapılandırmacı kuram çerçevesinde 2005 programlarında ortaya çıkan çelişkileri de göz ardı
etmemek gerekir. Yine de belirtilmelidir ki, yeni program geliştirme çalışmaları hakkında
bilgi, bu programların program değerlendirme ilkeleri doğrultusunda izlenip değerlendirilmesi
sonucunda oluşacaktır.
Kaynakça
Atatürk'ün eğitim felsefesi belli bir ideolojik temele dayanmaktan çok halkın ihtiyaçlarına
cevap verecek modern ve milli bir anlayıştır. Laik, örgün, işlevsellik olması açısından realist,
idealist, batıcı, millilik, kültürellik bakımından esasçı olduğu söylenebilir.
Kaynakça
Cumhuriyet yıkılan Osmanlının yerine bir devlet olduğu için cumhuriyet eğitim anlayışını
Osmanlıdan bağımsız düşünmeyiz.
Gerileme Dönemi’ne giren Osmanlı devleti aldığı yeniğiler, bozulan sistem ile yenileşme
adımları atmışlardır. Bu adımlar Tanzimat ile başladı. Tanzimat döneminde ilkokul, ortaokul,
üniversite olmak üzere üç kademeli okul sistemi oluşturuldu. Yetişen kişilerin idari ve askeri
alanda başarılı olacakları bu şekilde ülkenin yıkılmaktan kurtulacağı düşünüldü. Askeri ya da
idari alanda yetişmeyenlerin bilimsel eğitim almaları gerek görülmemiştir. 2. Abdülhamit
döneminde siyasal İslamcılar bilimin doğuracağı reformlara karşı çıkmışlardır. Okullarda
okutulan dersler dini ağırlıklı olmuştur. Bilgi her kesime yayılmıştır.
20.yy’da Dünya’da milliyetçilik akımı hakimdi. Bunun yanında Rönesans, reform Batı’da
yayılmış bilimsellik ön plana çıkmıştır. Osmanlı'nın yüksekokullarında eğitim alana aydınlar
da elbette bu fikirlerden etkilenmişlerdir. Yıkımım eşiğinde olan Osmanlının reforma ihtiyacı
olduğunun, çağa ayak uydurmak gerektiğinin farkına varmışlardır.
Bu aydınların başında Atatürk gelir aldığı eğitim, büyüdüğü topraklar, okuduğu kitaplar ile
laik, milli, halkçı, demokratik, bilime dayalı bir eğitim felsefi geliştirmiştir. Bu felsefe
Cumhuriyet eğitim anlayışının temelini oluşturur.
Kaynakça
John dewey’e göre iki amacı vardır. Kültürel bilgiyi aktarmak ve işlevsel fikirlerin verilmesi,
eğitimin teorilerinden kurtularak uygulamalı olmasıdır. Yani eğitim ezberci olmamasıdır.
Ülkemizde eğitimin ezbere dayalı, öğretmen merkezli, günlük yaşamda uzak, olması gereken
eğitimin öğrenci merkezli, uygulamalı, yaşam ve çevre ile iç içe işlevsel, deneysel, ilerlemeci
olması gerektiğine raporunda yer vermiştir.
Müracaat edilen ikinci bilim insanıdır. Teknik eğitim konusunda inceleme yapmıştır.
Özellikle ziraat eğitimi veren okullarda eğitimin kitap üzerinden kaldığı, oysa tarlalarda
uygulama yapmayan öğretmen ve öğrencilerin derslerden verim almayacağını söylemiştir.
Öğretmen okullarına uygulama derslerinin konmasını önermiştir.
Belçika Teknik Eğitim Uzmanı Buyse, yeni açılacak mesleki ve teknik okulların nasıl
çalışmaları gerektiği, yönetmelikleri konusunda çağırılmıştır. Birçok şehri gezen Buyse’un en
önemli görüşleri teknik eğitimin uygulama temelli olması, öğrencileri hayat şartlarına uygun
yetiştirmek, sanayide öğrencilerin staj görmesi, ziraat okularında teorik eğitimi üçte bir
azaltarak uygulamaya yönelinmesi, kültür okullarına meslek dersleri konularak öğrencilerin
gerçek hayata hazır şekilde yetiştirilmesidir.
1934’te ilköğretimi incelemek için davet edilmiştir. Parker’a göre iki temel sorun vardır. Biri
eğitimin niteliği, diğeri ise eğitim yöntemleri. Niteliği arttırması için ders süresinden ziyade
öğretim teknikleri üzerinde durulmalıdır. Öğrencinin pasif olduğu ezberci teknikler yerine
öğrencinin aktif olduğu modern öğretim yöntemleri uygulanmalıdır. Sınıfta en çok konuşan
ve düşünen öğretmen değil öğrenci olmalı, bireysel değil grup eğitim metodu kullanılmalıdır.
Görüldüğü üzere tüm uzmanların hemfikir olduğu sorun ezbere dayalı, uygulamadan, farklı
eğitim metotlarından yoksun, öğrencilerin pasif olduğu, tek tip insanlar yetiştiren bir eğitim
sistemimizin olduğudur. Ne yazık ki günümüzde bu sistem devam etmektedir ve bu sebeple
gelişememekte, muhasır medeniyetler seviyesine erişememekteyiz. Eğitim sistemi sürekli
değişse de ezberci eğitim sistemi bâki kalmaktatır.
Kaynakça
Erken Cumhuriyet Dönemi’nde Yabancı Uzman Raporları’na Göre Türk Eğitim Sisteminin
Ezbercilik Sorunu- Öznur Kartal
Kültür, bir milletin gelenek, toplumsal norm, giyim, sanat, düşünce yapısı, dil gibi
unsurlarından oluşan düşünüş, yaşayış biçimidir. Bir toplumun eğitim felsefesini, toplumun
zihniyeti meydana getirir. Toplumun düşünüş şekli elbette kültürün ögelerinden biridir.
Gelenekler, toplumsal normlar, dil eğitimi şekillendiren ögelerdendir. Bu sebepten eğitim
felsefesinin şekillenmesinde kültürün rolü çok büyüktür. Toplum bireyin nasıl olması
gerektiğine karar veren mekanizmadır. Bu mekanizma eğitimi de oluşturur. Örneğin toplum
araştıran, sorgulayan, bireyler yetişmesi gerektiği kanısında ve farkındalığında ise zaman alsa
da eğitim aileden başlayıp ölene dek bu şekilde sürdürülecektir fakat halk farkındalık ve
bilinçten uzak ise, bencillik toplumda yer etmiş ise adaletsiz, ezberci, niteliksiz, anlamsız bir
eğitim anlayışı oluşacaktır. Kültür bir nevi yaşayış biçimidir ve eğitimi şekillendiren yegane
olgu toplumun yaşayış biçimi, zihniyetidir.
Kültürün önemli ögeleri arasında dil, din, gelenek-görenek toplumsal normları sayabiliriz.
Dil toplumları ayakta tutan en önemli unsurdur. Dil toplum kimliğinin oluşmasında en büyük
paydaya sahiptir. Dilini kaydeden bir toplum kimliğini yavaş yavaş yitirir. Bu sebeple bir
öğretmenin konuşurken kullandığı dil çok önemlidir. Yabancı kelimeleri olabildiğince
kullanmalı, öğrencileri dilimizi güzel konuşmaya teşvik etmeliyiz. Elbette öncelikle
öğrencinin kendisi duru, açık, akıcı konuşmaya özen göstermelidir. Elbette öğretmen vücut
dilini de doğru etkili şekilde kullanmalıdır.
Din toplumsal değerleri, normları şekillendiren önemli bir etkendir. Öğretmen dini kuralların
hepsini uygulamasa bile saygı göstermelidir ve elinden geldiğince doğru, adaletli olmalı,
öğrencileri din konusunda iyi ya da kötü herhangi bir fikri benimsemeye çalışmamalıdır.
Öğretmen farklı din ve mezheplere saygılı olmalı, öğrencilerine dini yaşayışları sebebi ile
ayrımcılık, baskı yapmamalıdır. En önemlisi bir öğretmen öğrencilerine din, dil, ırk ayırt
etmeksizin saygı sevgi duymayı öğretmelidir.
Gelenekler toplumun önemli yapı taşlarındandır. Bizi biz yapan unsurlardandır. Örneğin
misafirperverlik, paylaşımcılık, cömertlik çalışkanlık, cesaret, saygı, sevgi, dürüstlük orta
asyadan getirdiğimiz manevi gelenekler; nevruz, düğün, okçuluk, at binme, edebiyat, güreş,
ise maddi geleneklerimizdir. Elbette neredeyse yitirdiğimiz onca güzel geleneğimiz,
güzellerin yerine koyduğumuz onca kötü geleneğimiz var. Öğretmenin görevi ise güzel
geleneklerimizi öğrencilere kazandırmaya çalışmak, toplumun kazandığı kötü gelenekleri,
davranışları öğrencinin terk etmesini sağlamaktır. Örneğin öğretmen çalışkanlığı, cömertliği,
güzel ahlakı, tok gözlülüğü, dürüstlüğü, cesareti, saygı-sevgiyi, cinsiyet ayrımı yapmamayı
aşılamalıdır. Elbette öncelikle kendi böyle bir insan olarak öğrencilerine örnek olmalıdır.
Kaynakça
Gelişimsel yaklaşım mesleki bilgi öğrenimini kademeli bir şekilde; büyüme (0-14
yaş), gelişme (15-25), göreve başlama (25-45), görevi sürdürme (45-65), emeklilik (66+)
aşamalarından oluşur. Bu yaklaşım Piaget’in bilişsel gelişim kuramına dayanmaktadır.
Mesleki gelişim doğrusal, yaşa ve yıllara bağlı olarak ele alınır.
Kaynakça