Professional Documents
Culture Documents
ÖĞRETİM GÖREVLİSİ
GÜRSEL AKYEL
ÖĞRENCİ
SINIF ÖĞRETMENLİĞİ
Soru 1: Osmanlı dönemi eğitim felsefesinin günümüze yansımaları nasıldır?
Cevap 1:
Osmanlı Devleti Tanzimat’la birlikte eğitimde de yönünü batıya çevirmiştir. Bunu sağlayan
ise genç Osmanlı aydınları olmuştur fakat eğitim sistemi batının taklidinden öteye de
gidememiştir. Bu da devletin çöküşünü, ardından Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu
beraberinde getirmiştir.
Fransız İhtilali sonrası çıkan milliyetçilik akımı yeni devletin kurulmasında etkin bir role
sahiptir. Türkçülük halkın birleşmesini sağlamıştır. Yani Osmanlı’nın son dönemlerinde etkin
olmuş olan milliyetçi eğitim felsefesi cumhuriyetin ilk yıllarında da önem teşkil etmiştir.
Osmanlı dönemi eğitim felsefesi, eğitime ilişkin görüşlerin yanında farklı coğrafi bölgelerde,
kültürlerde ve diller ile birlikte yaşamış bir kültürün yapısını, anlayışını, değerlerini de ortaya
koymuştur. Eğitim felsefesi hakkında çıkarımlarda bulunurken kırk yaş üstü insanların nine
ve dedelerin Osmanlı döneminde doğdukları ve büyüdükleri hatırda tutulmuş, onların terbiye
ve medeniyet düşüncesi, iletişim tarzları, temel değerler içindeki duyuş, düşünüş ve davranış
şekillerinin Osmanlı eğitim felsefesinin günümüze yansıması hakkında fikir verdiği kabul
edilmiştir.
Kaynak: Pegem Akademi Yayınları Eğitim Felsefesi Kitabı, Kasım 2020 Ankara
Soru 2:Osmanlı dönemi eğitim felsefesindeki değişimi tarihsel süreç içinde nasıl
açıklarsınız?
Cevap 2:
Osmanlı’dan Cumhuriyet’e uzanan süreçte devletin eğitime olan ilgisi giderek artmıştır.
Tanzimat döneminde Osmanlıcılık, II. Abdülhamit döneminde İslâmcılık, II. Meşrutiyet
döneminde Türkçülük, Türkiye Cumhuriyet döneminde ise Cumhuriyet ideolojisi eğitim
aracılığı ile aktarılmaya çalışıldığından Türkiye’nin siyasal tarihi ile eğitim alanında meydana
gelen değişimler arasında önemli paralellikler bulunmaktadır. “Kültürel batılılaşmanın en
önemli aracı olagelen eğitim, her zaman ideolojik kamplaşmaların mücadelelerine sahne olan
bir alan olmuştur.
17. yüzyıldan itibaren eğitimin bel kemiği konumunda olan medreselerde bozulmalar
görülmeye başlandı bunun en önemli sebeplerinden biri ise medreselerdeki öğretmenlerin
torpille işe gelmeleri, öğretmenlik için yeterli bilgiye sahip olmamaları ve yine kendileri gibi
bilgisiz nesiller yetiştirmelerinden kaynaklanıyordu. Bu dönemde eğitimde skolastik düşünce
egemen olmuştur. Medreselerde söylenen her türlü bilimsel gelişme dinsizlik olarak
adlandırılmış ve bilim halka kötü bir şeymiş gibi gösterilmiştir.
19. yüzyılda kabul edilen Kanun-i Esasi’de eğitim ile alakalı düzenlemeler bulunsa da
anayasada bulunan maddeler halka inememiş ve sistemli bir eğitim felsefesi oturtulamamıştır.
Aydınlar çeşitli eğitim şekilleri üzerinde çalışmış ve yönetime kabul ettirmiş bile olsa bu
sistemler kitlelere hitap edememiştir. Sürekli çatışan tarafların etkisiyle Osmanlı Devleti’nin
son döneminde birçok düşünce akımı ortaya atılmıştır. Bu akımlar farklı görüşler
savunduğundan eğitimde birlik de sağlanamamış ve devletin yıkılmasına önemli etkenler
haline gelmişlerdir.
Kaynak: Pegem Akademi Yayınları Eğitim Felsefesi Kitabı, Kasım 2020 Ankara
www.atam.gov.tr
Soru 3: Cumhuriyetin kuruluşundan günümüze eğitimde yapılan program geliştirme
çalışmalarını dönemsel olarak temel özelliklerini ve dayandıkları eğitim felsefelerini
açıklayınız.
Cevap 3:
Kaynak: Pegem Akademi Yayınları Eğitim Felsefesi Kitabı, Kasım 2020 Ankara
Cevap 4:
Devletin her alanında eğitimi zaruri bir ihtiyaç olarak gören Atatürk, hazırlanan eğitim
programlarını halkçılık ve laiklik ilkelerine dayandırmıştır.
Onun eğitim anlayışında ilerlemeci eğitim felsefesinin ağır bastığı ne kadar belli olsa da
daimici ve varoluşçu eğitim felsefelerinin de etkileri bariz bir şekilde fark edilir.
Kaynak: Pegem Akademi Yayınları Eğitim Felsefesi Kitabı, Kasım 2020 Ankara
Cevap 5:
Türk modernleşmesi yaklaşık iki asır önce başlayan bir süreçtir. Bu süreçte eğitim, her
toplumda olduğu gibi modernleşme (yenileşme) çabalarının en temel araçlarından biri
olmuştur. Modernleşme çabaları dört temel akım etrafında gerçekleşmiştir. Bu akımlar
Osmanlıcılık, İslamcılık, Batıcılık ve Türkçülüktür.
Yeni devletin kurulmasıyla birlikte çok kısa sürede büyük dönüşümlerle sonuçlanan Türk
modernleşmesi, geçmiş dönemlerdeki muasırlaşmaya yön veren birçok akımı geride bırakıp
Cumhuriyet yıllarına ulaşmıştır. Diğer akımların devre dışı kalmasıyla birlikte Türkçülük ve
Batıcılık akımları bu süreci devam ettirmiştir. Osmanlıcılığın siyasi şartlarının ortadan
kalkması ve modernleşmenin artık milliyet esasına dayanması ile birlikte Türkçülük ve
Batıcılığın etkisiyle gerçekleşmiştir. Türk Modernleşmesi kıyafetten imaja, düşünce
yapısından ahlak anlayışına, yeme içme alışkanlıklarından kişilerarası ilişkilere, aile
yapısından hukuk sistemine kadar her alanda Garplıları örnek almayı savunan ve bu
yeniliklerle muasır medeniyetler seviyesine ulaşacağını milli devlet yapısı etrafında
gerçekleşen bir seyir izlemiştir. Batıcılık akımı ile birlikte eğitim dinden bağımsız hale
getirilmiş ve yeni pedagojik yaklaşımlar uygulanmıştır. Ayrıca en büyük temsilcisi Tevfik
Fikret olarak kabul edilir. Türkçülük akımı ise eğitimin her alanında olması gerektiği gibi
milli olmasını savunur. Türkçülük ve Türk dünyası hakkında bilgilendirilmesini öngörür ve en
büyük temsilcilerinin Ziya Gökalp olduğu bilinir.
Kaynak: Pegem Akademi Yayınları Eğitim Felsefesi Kitabı, Kasım 2020 Ankara
Cevap 6:
Cumhuriyetin kuruluş yıllarından itibaren milli eğitimin çağdaş temelleri atılırken yabancı
eğitim uzmanları Türkiye’ye davet edilmiştir. Uzman raporlarının eğitim koşullarının yanı
sıra dönemin toplumsal ve ekonomik koşullarını da yansıttığı görülmektedir.
Cumhuriyetin ilk yıllarında çağın gerektirdiği gelişmeler göz önünde bulundurularak milli
eğitimimizi çeşitli yönleri ile incelemek için Türkiye’ye davet edilen ve rapor sunan ilk
yabancı eğitim uzmanıdır. Dewey, eğitimi yaşama hazırlık değil yaşamın kendisi olarak ele
alıp, yaşama etki eden tüm değişkenlerin eğitim sürecinde yer alması gerektiğini belirtmiştir.
Bu raporda eğitimle ilgili olarak devlet bütçesine koyulması gereken ödenekleri ele almıştır.
Amerika'ya döndükten sonra kaleme aldığı asıl rapor 30 sayfalık "Türkiye Maarifi Hakkında
Rapor" dur. Bu raporda John Dewey’ in kurulacak yeni eğitim sistemi hakkındaki önerileri
yer almaktadır. Raporda yer alan konulardan özellikle Tarım Ziraat, İlköğretim Programları,
Kütüphanecilik, Okuma-Yazma ve Okuma Alışkanlığı konuları üzerinde durulmuştur.
1925 yılında bakanlık, mesleki ve teknik öğretimle ilgili görüş almak için davet etmiştir.
Yaptığı incelemeler sonucunda verdiği raporda meslek eğitimi için ilkokulu temel almıştır.
Kühne, raporunda okullardaki meslek eğitimi üzerinde durarak, meslek eğitiminde en esaslı
noktanın ilkokul öğretmenlerinin pratik hayatın görevlerini algılamaları ve öğrencilerini,
doğru bir meslek fikriyle eğitmeleri olduğunu belirtmiştir.
J. Dewey' in tavsiyesi ile Türkiye'ye gelen Bayan Parker, iki yıl Türk Eğitim Derneği'nin
Ankara Koleji'nde danışman olarak çalışmış, daha sonra da Bakanlık tarafından ilkokullarda
inceleme yapmak ve bir rapor vermekle görevlendirilmiştir. Daha fazla çocuğa ilkokul
kapılarını açmak için gerekirse okulda geçirilen zaman kısaltılmalı ve eğitim imkânı öncelikle
ülkeye faydalı olabilecek çocuklara verilmelidir. Bu nedenle de öğrenciler okula seçme usulü
ile alınmalıdır demiştir.
Kate Vixon Wofford, köy okulları ve öğretmen yetiştiren kurumlar hakkın da Milli Eğitim
Bakanlığına bir rapor sunmuş ve bu rapor "Türkiye Köy Okullar Hakkında Rapor" adı ile
basılmıştır. Wofford' a göre, köy eğitim ve öğretim problemleri çok çeşitli ve karmaşıktır.
Bunların çözümlenmesi için birçok kimsenin çalışması ve reformların yapılması
gerekmektedir. Wofford tarafından hazırlanan raporda ortaya konan ve önerilen eğitim
düşüncelerinin çok büyük bir kısmı, tarihte bakanlıkça kabul edilerek, buna uygun girişimlere
başlanmıştır.
Kaynak: Pegem Akademi Yayınları Eğitim Felsefesi Kitabı, Kasım 2020 Ankara
Cevap 7:
Kültür ve eğitim birbiriyle karşılıklı olarak ilişki içerisindedir. Kültürel değerlerin
öğretimi ve bir sonraki nesillere aktarımı işleri, eğitim kurumuna yüklenmiştir. Nitekim
insanların edin diye bütün bilgi, beceri ve deneyimler eğitim yoluyla kuşaklara aktarılması ve
kültürel birikimin ileriye doğru sürmesi için eşsiz bir katkı sağlamaktadır.
Kültürün kaynağı insanların yetenekleri ve yaşadıkları coğrafyadaki ihtiyaçlarıdır. Bunun yanı
sıra eğlenceleri, acıları da kültürü etkileyen başlıca unsurlardır. Bununla birlikte toplumun
eğitim felsefesi de kültürden doğrudan etkilenir çünkü eğitim, kültürün maddi manevi her
türlü boyutunu bireylere aktarmakla yükümlüdür. Bununla birlikte her toplumun kültürü aynı
olmadığı gibi eğitim felsefesi de aynı olmaz. Çünkü eğitim bireyden bireye, kültürden kültüre,
toplumdan topluma değişiklik gösterebilmektedir. Buna göre değerlendirildiğinde toplumun
kültürel yapısı eğitim felsefesinin ve eğitim sisteminin şekillenmesinde en çok paya sahip
olgulardır.
Kültürel değerler toplumun eğitim sistemini ve felsefesine etkileyen önemli bir güçtür.
Nitekim bir toplumun eğitim felsefesi, bağlı olduğu toplumun kültüründeki maddi ve manevi
boyutlara göre biçimlenmektedir. Çünkü farklı toplumların insanlara yaşama bakış açıları ile
gelecek kuşaklarda olmasını istedikleri davranışsal donanımlar farklılık gösterebilmektedir.
Bu anlamda eğitim, bireyden bireye, kültürden kültüre, bir felsefi bakış açısından diğerine
değişim gösterebilmektedir.
Kaynak: Pegem Akademi Yayınları Eğitim Felsefesi Kitabı, Kasım 2020 Ankara
Cevap 8:
Bir öğretmenin kültürel farklılıklardan haberi olması ve öğretim sürecinde bu farklılıkları esas
alarak ders işleyişini sürdürmesi gerekir. Farklılıklara saygı duyan, öğrencilerini değerli
hissettiren ve rencide etmekten uzak duran bir yapıda olması öğrenci için oldukça önemlidir.
Kaynak: Pegem Akademi Yayınları Eğitim Felsefesi Kitabı, Kasım 2020 Ankara
Cevap 9:
Günümüz eğitim sistemine göre değerlendirecek olursak almış olduğumuz eğitim oldukça
idealist ve geleceğe bir miktar da olsa umutla bakmamızı sağlamaktadır ancak her öğrencinin
kapasitesi ve ilgi alanının farklı oluşu, biz öğretmenlerin ise bu farklılıklarla dolu sınıflarda
ortak bir işleyiş bulup bilgilerimizi aktarmamız gerektiği gerçeği bizleri bir miktar
endişelendirmektedir.
Uzaktan eğitim bize bilgiyi öğrenmede güçlük yaratsa da teknolojiyi hayatımızda daha etkin
bir hale getirmiştir. Uzaktan eğitim uygulama şansımızı elimizden almış olsa da derste verilen
araştırma ödevleri ile tamamlanmaya çalışılmaktadır. Bu araştırma ödevleri bazı derslerde
hayatı daha iyi anlamamızı ve yorum yapabilmemizi sağlar.
Teoride ne kadar uygulama, deney ve gözleme yer verilmesinin önemli olduğu söylense de
konuların ağırlığı ve sınavlarla öğrencinin bilgisini test edecek olmak onların rahat ve özgürce
öğrenmelerini zorlaştırmaktadır.
Cevap 10:
Öğretmen eğitiminde geleneksel, davranışçı ve yapılandırmacı olmak üzere üç yaklaşım
bulunmaktadır. Geleneksel öğretmen eğitimi, öğretme öğrenme sürecini daha çok var olan
bilgilerin ve uygulamaların tekrarına dayalı yürütülmektedir. Bu nedenle temel konu öğretme
ve öğrenme den daha çok içerik ve konu alanı disiplinlerini oluşturmaktadır. Davranışçı
yaklaşımda öğretmen öğretim eyleminin her seferinde onu yeniden üreten yerine, tersine
yetkinliği öncesinde tanımlanmış becerileri uygulayan bir teknikler olarak görmektedir.
Yapılandırmacı anlayışın özünde ise mesleki bilginin kişiye özgü olmakla birlikte kuramın
uygulamadan ayrılmadı çerçevesinde disiplin, sosyal ve fiziksel etkileşimlere dayalı
deneyimlere ve yansıtıcı düşünme yoluyla geliştirilebileceği düşüncesi bulunmaktadır. Bu
nedenle öğretmen eğitimi programlarının adayların mesleki bilgilerindeki bu bağlamsal
yapıları görmeleri, anlamaları ve üretmeleri temelinde geliştirilmesi gerektiği savunulur.
Kaynak: Pegem Akademi Yayınları Eğitim Felsefesi Kitabı, Kasım 2020 Ankara