You are on page 1of 24

Haymana açıklarındaki uçakta ani bir motor

gürültüsü. Uçak hızla irtifa kaybediyor.

Mürettebat paniğe kapılanları {Cola formülünün

sırrım bilenleri} teskin etme telaşında.


900 53 49

Canımı sıkan şeyler eri girerken sol ayağımda bir dönmez açtım telefonu, N al­
eçen gün arabayı otoparka
« ağn. Bi baktım ayakkabımın burlar ve Tırnak Makasçılar

G
1
Fkoydum, Akm erkez’ e g i­ altında koca bir çivi. Ayakka­ Derneği Başkanına. Hilmi
receğim. Orada sevgili dost, bıda kusur yok. M ilano’dan al­ mektepten arkadaşımdır. Yurt
büyük insan Falan Filan’ın çok mıştım geçen gidişimde . H e­ dışına gitti geldi, baba m esleği­
hoş bir barı var. Barbara. İyi men Akmerkezin işletme ne geri döndü. Rahmetli baba­
düşünürseniz başbaşa gibi çağ­ müdürünü çağırttırdım. Koşa­ sını da çok severdim. Cumhuri­
rışım yaptığını farkedersiniz. rak geldi. Beyefendi bir adam. yetin ilk nalburlarındandı. Hat-
Adını ben buldum. Çok klas di Belki yüz sefer özür diledi. O
mi? Hoh kısmın temizliğinden sorumlu Şimdi yazacağım şeyo
bayılıyorum
Aferim hoh . L eziz iki kişiyi gözümün önünde iş­ ’B a r r - ı-Tifflfii
yemekler, ten attı. Müdürü, Avrupa Birli­
Televizyonda bir çocuk Zeytinyağlı
kibar gar­ ğinin kapısından başımızı sok­
var. Geceyansı çıkıyor. Tele­ sonlar. N e ­ tuğumuz bu önemli günlerde
şinitzel.
Geçen akşam gittiğim üçüncü
fonlara bakıyor. Hazırcevap zih bir or­ ele güne karşı bu adamların
davette kimle karşılaştım*? Bilin ba­
bir oğlan. Hanımla pek tam. H e­ eğitimi üzerinde hassasiyetle
kalım. Altıncı kooperatif evimi aldı­
men her durması gerektiği konusunda
gülüyoruz ona. Amerikada ğım değerli müteahhit Ramazan
akşam uğ­ biraz haşladım. “ Dün köyün­
Bey le. Birlikte çok güzel bir yemek
böyle programlar var ben rarım. Olur den kalkıp şehre gelmiş ada­
yedik. Zaten ben bu Hilton'un ahç-
kaç kereyazdım niye bizde olmaz her­ mın eline süpürgeyi verirsen
ısının yemeklerini her zaman be­
kesi içeri bu iş olmaz müdür” dedim.
de olmaz diye. Aferim çocu­ ğenirim. Hele bir zeytinyağlı şinitzel
almıyorlar. Canım sıkıldı. Hıfzısıhhayı
ğa. Bi tuhafda adı var.
vardı ki harikaydı. Şey de iyi­
Tam iç­ aradım cep telefonumla. Türki­
dir...Neydi? Tamam. Daha önce bir
y e ’de tetanoz aşısı
sefer de Salzburg da yediydim. En­
üretilmediğini söyle­
festi. Sordum. Şeyle yapıyorlar. Ee
İ A m a n dikkat. diler. Çok şaşırdım.
zeytinleri topladıktan sonra önce
Dikkat dikkat Hadi ben ithal aşı ge­
tirtebilecek durum­
ıslatıp sonra mikrofırınlarda kurutu­
yorlar. Ondan sonra da fiberglas
ün sabah gazeteye geldim. Sekrete­ dayım. Peki vatandaş
D rim 'içişleri Bakanı telefonda’ dedi.
‘ Bağla bari’ dedim. Sayın bakan geçen
n’ apsm. Rakkamları
aldım. O hiç önemse­
imbiklerden geçiriyorlar. İnanır mı­
sınız sırf zeytinyağlı şinitzel yemek
için Salzburg'a turistler geliyormuş.
mediğim iz kıytırık
hafta benim bu sütunlarda çıkan ‘ Seçim
Biz hala pilav üstü kuruya talim
Senegal’de bile yıllık
edelim. Yaa. Adamlar yemek ola­
gezilerinde kesilen kurbanlardan sıçrayan tetanoz aşısı üretimi
yından bile döviz kazanıyorlar.
kanları ne yapm alıyız? “ konulu yazım ı 3.900 ampulmüş.
Yaa. işte batılının yemek olayına
Yani pes biz bu ka­
okumuş. Yazıdan çok etkilendiğini, bakışı bu sevgili okurlarım. Yaa.
fayla gidersek, A vru ­
Ya ben şu benim yazılarıma bayılı­
hemen gerekli girişim leri başlatacağını, pa Topluluğuna biraz
yorum ya.
konunun üzerine hassasiyetle gideceğin­ zor gireriz.
den hiç kuşkum olmamasını bildirdi. Ben Gazeteye döner

de ona ‘ aman bu konu çok mühim lütfen

biraz hassasiyet sayın bakan. Yanlış

yapm ayalım ’ dedim. Tabii insan devletin

yetkililerinin biz daha uyarmadan b ö y lç ^ ^s/Bir davetiye geldi. Kalburüstü Rotaryenler lösemili çocuklar yara-
rrına bir mayo ve tokyo defilesi düzenlemişler. Bir ara gideyim mi git­
önem li konuların üzerine gitm elerini
meyeyim mi diye düşündüm. Sonra vazgeçtim. Gerçi güzel manken
istiyor, ama görüyorsunuz ki gene de biz kızlarımız var. Boylu poslu. Uzun bacaklı. Ama gene içki içeceğim.
Sonra ekşime yapıyor. Zaten bu aralar midem de azdı. Hep yazmı­
uyarmadan olmuyor. Sayın bakanı hass­
şımdır sağlık en önemli................................................................
asiyetinden dolayı kutlarım.
Benim imzamın günü
a ğ u s to s 1995 p e rşe m b e günü s a a t:
13.0 0 - 17.00 a ra sı İz m ir-İn c e s a z kita-
b e vin d e siz s e vg ili o k u rla rım la bu lu ­
ş u yo ru m . S izi “ K a fa m a ta k ıla n ş e yle r, Hoş ba k­
tık la rım , B ak bi d a h a o lm a sın ha, A m a n d a ço k
ke yif a ld ık la rım , B ak bunu size de ta vsiye e ttikle ­
rim , geçti a rtık o d e v irle r d e d ikle rim , G üzeel ay­
nen d e va m d e d ik le rim , S evgi h erşeyin başı, C a ­
n ım ı sık a n se y y a r s a tıc ıla r, K a p ıc ıla r, Y o ğ u rtç ­
ular, B izim site d e ki sü p e rm a rk e tin kasiyeri ve Bi
k a fa a ta rsa m " isim li k ita b ım ın im zam g ü nüne bek­
İyi
liyo ru m . S a ğolsu n y a y ın c ım Şevki Bey’de aynı
s a a tle rd e k ita b ım ın yirm i se kizin ci b a s k ıy a u la ş­
insanlar
m ası n e d e n iyle ban a bir a ltın b a m ya ödülü ta kd im Dün gece evde uzun uzun şe­
e d e ce km iş. A y rıc a çeşitli s ü rp riz le r de va r. Sizi yi düşündüm. Larcivert eşofman­
b e kliyo ru u u u m . larımı giydim. Biraz portakal soy­
dum. Birden aklıma şey geldi, porta­
kal yerken. Sahi neden hep memlekete
faydalı insanlar ortadan kaybolur. Neden
kenardan kaybolmazlar mesela. H iç
düşündünüz mü? Enteresan dii mi? Ö ylece dal­
ta memleketimizi Avrupa’ da düzenlenen N a l­ mış gitmişim.
burlar Festivalinde çok kereler temsil etmiştir.
Çok emekleri geçmiştir rahmetlinin. Hatta hiç
unutmam bir gün benim de gençlik zamanla­
rım tahsil için Brükseldeyim. Tabii çapkınız.
Yanımda Belçikalı bir hatun. A a bi baktım
Şemsi Am ca. A ğ zı da çok bozuktu rahmetli­
nin. ‘ Ek şu karıyı da gel benle’ dedi. Aslında
içim kıyılmadı da değil ama ne de olsa
Günün sözü
büyüğümüz, o zamanlar büyüklere saygı vardı. Kırmızı yandı dur.
Çıktık gidiyoruz. N e var ne yok. Hoş beş fa ­
lan. “H ayrola’ dedim. ‘ Hayır hayır’ dedi. B elç­
ika’ ya Kralın tırnaklarım kesmek için davet
edilmiş. Zamanının en usta tırnak kesicisiydi
rahmetli. Çok büyük adamdı çook. Şimdi işte
bu Şemsi Amcanın oğlu oldu dernek başkanı,
hanımını da severim, yazlıkta komşuyduk bir
çŞ/ününJıkrası
aralar, çoluk çocuk. Sonra onlar taşındılar. B i­ M e d y a ’yı ve K o m e d y a ’yı G ü z e lle ş tirm e D erne-
zim yazlığın da tadı kaçtı artık hakikaten. İyi ğ i’nden M edyalı h e m ş e h rile rim bir fık ra g ö n d e r­
aklıma geldi. Şu belediye başkamın da ne za­
m işler, sa ğ o lsu n la r. Ben o k u d u m ve ç o k
mandır arayacağım. ‘ O adamlar yolu oradan
güldüm .
geçirm eye hala niyetliler m i?’ diye soracak­
izim Lazın biri eşe kte n d ü ş m ü ş . B a ş la m ış
tım. Geçende Hamsi Balığı ve Sibernetik D er­
neğinin ikinci kuruluş yıldönümü kokteylinde
B a ğ la m a ya . Ö te kisi s o rm u ş , niye a ğ lıy o rs u n
diye. Bizim laz “ H açan ben sizin la z ın ız
bizim bakana da söyledim. Hatta Almanyadan
d e ğ ü lü m ” dem iş.
gelen konuk bakan da konuya ilgi gösterdi.
N asıl ço k ko m ik d e ğ il m i?. H ala g ü lü y o ru m bu
Alman, Bavyera tarafındandı. Biraz kaba sa­
fık ra y a . H ay siz çok y a ş a y ın em i.
baydı ama akıllı adamdı. Ha., ne diyordum
PI K - N I K başka birşey olmamıştır. Sonunda halim selim ka­
allem ile kallem eski iki samimi arka­
daştırlar. Hiç ayrı gayrıları ol­ dınlarla evlenmişler, evliliklerinde a şk m eşk olma­
mamıştır. Çocuklukları aynı mahallede birbirlerine mışsa da ufak tefek sorunları saymazsak h ır g ü r
yakın iki evde geçmiştir. Fakat bugün tabii hayâl de yaşamamışlardır. Gel zam an g it zam an iy i
m eyal hatırlarlar. kötü birer ev bark edinmişler,dünya meseleleriyle
Büyüyünce yolları ayrılmış, her ikisi de ıvır zıvır pek iç içe geçmeden işlerine güçlerine bakmışlar­
bir sürü işin peşinde farklı yollara gitmişlerdir. Yap­ dır.
tıkları işlerin aslı astarı olmadığını kendileri de Yaşlılıklarında dünyadan el etek çekmeye hazır-
bilmelerine karşın ya herrü ya m errü diyerek ya­ lanırlarken daha hâlâ birbirlerinden habersizdirler.
şam savaşına atılmışlardır, ikisi de birbirinden ha­ Allem bir gün üzerinde e ski p ü skü bir hırka,
bersiz birçok sıkıntılarla alt alta üst üste yaşamış, sallanan sandalyesinde oturmuş bir davet hazırlığı
eni konu yorulmuş, Hanya'yı K onya’yı görmüşler­ için ortalıkta koşuşturmakta olan gelinlerine çaktır­
dir. Yaşadıkları onca eza cefa arasında bütün ama­ madan kaş göz arasında yaprak sarmalarını götür­
çları evlenip doğru d ü rü st bir yuva kurmak, çoluk mektedir. Kallem ise yalnızdır. Çocuğu olmamıştır.
çocuklarının rızkını temin etmeye çabalamaktan Kabahat onda olmasına rağmen çocuksuz yarım

RESU L ABİ d I Y O R K I
ata yapan ölür. Ş eher uşağı yor, m eclis adam ı, m uha b b e t a d a m ı, hülasa
H o lm a n ın d a kendine ait bir töresi te r­
biyesi va rd ır. D iyelim ki birini çok seversin,
delikanlı çocuk. B ana da hürm eti sonsuz.
İstanbul’da olduğunu b ilm e se m ş e h e r u ş a ­
iki g ö zündü r. O na bir şey olsa içinin yağı ğı* diyecem . M utlaka annesi v e y a h u t b a b a ­
erir. A m a bir hata yaparsa, gerek onu vu- sın ın buralardan bir dam arı va r. Ben sevdim
rasan. V urm asan nerden anlasın ha ta sın ı? çocuğu.
A h m e t s o ru yo r bana, “Ağbi niye kendini an ­ V elhasıl bana dedi ki “ Resul A b i”** “ Biz bir
la tm ıyo rsu n , ta n ıtm ıyo rsu n kendini?" dergi çıka rıyo ruz, bize bir ş e y le r yazsana".
Ş im di ben ne diyeyim ? Kardeşim , biz şe h e r "İki gözüm , emrin başım gö zü m üstüne a m ­
uşağı terbiye siyle büyüdük. Bizi bilen bilir. ma velakin ben öyle ya zm a kta n m azm aktan
“Veli V e li’yi M e kke ’de, deli deliyi tekkede anlam am " dedim .
b u lu r” derler. Bizi anlam ak, tan ım a k, bilm ek "Abi sen konuş, kasede kaydet, biz onu y a ­
isteyen V eli'ysek M ekke'de, d e liyse k te k k e ­ zarız dedi.
de bulur. Bizi M e kke ’de de bilirler, tekkede "Hele bir b a k a lım ” dedim .
de. Y eterki M ekke zam anı M ekke'de, tekke Şim di çocuk efendi, kıra m a y a c a ğ ım bir a r­
za m a n ı tekke de ol, iki gözüm . Şim di ben kadaşı ile gelm iş. Ma ben şim di ne y a p a ­
bunu sö yleyese m genç uşak ne anlayacak. yım ? Çocuğu kırsam , g e re k kendim i v u ra ­
A nlam a dan bilm eden bilm eden cahilce bir yım . B aktım büyük ş e h e rle rd e eski m u h a b ­
laf edecek, ge rek o zam an A hm edi vu ra yım . bet m eclisleri kalm am ış, g e n ç uşa kla rın
U la oğlum A hm et, sen belanı mı a rıyorsun? feyz alacakları değerli m ühim şa h siye tle rle
Eceli gelen it cam i d u v a rın a işerm iş. Ula oğ­ de irtibatları yok, bari biz b ir a ğ b ilik ya p a lım ,
lum, ne sen itsen, ne de ben aziz m übarek feyz alsın uşaklar. Ç ok d a ısra r ettiler, k ıra ­
cam inin d u va rıyım . İki gözüm , gelm e m adım .
üstüm e. Bugün kafam bir hoştur ha! Şim diki gençlerden bir h a y ır d u a sı a lırs a k
G özlerinden öperim , uzak dur - bugün b e n ­ ne mutlu bize.
den. G özlerinizden öperim .
Bizi bilen bilir. A h m e t de duym uş, kıram aya- * (şehirli, D iyarbakır kültürünü a lm ış olan
cağım bir arka daşla geldi ta n ışm a ya . Efendi çocuk).
çocuk, bilgili, okum uş. İnsan seçm esini bili- ** (B ana Abi der).

Üzgün balığı: Sıcak ve ılıman denizlerde bulunur.


yam alak olduğunu iddia ettiği bu hayattan karısını liman bir hayata girdim. Oh! artık rahatladım dedi­
sorumlu tutarak sürekli ileri geri konuşmuş, zavallı ğiniz anda bir bakmışsınız abuk sab uk davranışlar
kadın dayanamayıp öldüğündeyse allak bullak ola­ göstermeye başlamışsınız. Neyse biz gene konu­
rak vicdan azabıyla eve kapanmış ve uzun süre muza dönelim. Allem ile Kallem aşağı yuka rı yet­
konu kom şuya gözükmemiştir. Daha sonra ise yal­ miş yaşlarındadırlar. İkisinde de birbirlerine ait ne
nız yaşamaya ister istem ez alışmak zorunda kal­ bir ses ne bir nefes. Yorgun argın ölümü bekle­
mış ve hiç olmazsa kap kacaklarını yıkasın diye mektedirler. Yaşlılıkta geçmişle a çık seçik bir he­
günlerce aradıktan sonra bir arkadaşının yardımıyla saplaşmaya girişmek pek kolay değildir.' Ardınızda
zor bela bulduğu hizmetçi kadının sevecenliği sa­ este k kö ste k de olsa ö yle ya da b ö yle geçmiş
yesinde yavaş yavaş hayata dönmüştür. Ve hemen upuzun yıllar kalmıştır. Belleğiniz karm an çorm an-
ardından bu melek yüzlü kadınla aşna fişnaya yel­ dır. Habire sapla samanı birbirine karıştırırsınız. Ve
tenmekten de geri durmamıştır bizim hınzır Kallem. geçen yıllar hakkında kem küm etmenizin size hi­
Hizmetçinin onu her terslemesinde süklüm püklüm çbir yararı yoktur. İster eciş bücüş A llem gibi yap­
olarak geri adım atmışsa da amacından hiç vazge­ rak sarmalarını gelinlerinize çaktırmadan götürün
çmemiştir.Yaşlılıkta cinsellik bazen fena bastırır. Bi­ isterse eğri büğrü Kallem gibi yaşlı kadınlara sar­
lirsiniz. O lur olmaz ç ırıl çıp lak soyunup vücudunu kıntılık yapmaya çalışın bu hayatı duygularınızla
seyredenler mi ararsınız, d u ru p du ru rke n a çık herc-ü merç olarak yaşamamışsanız eğer ölümü
saçık konulardan bahis açanlar mı? Gençliğinizde paşa paşa kabul etmenizden ölüme doğru tın g ır
üstünde durmadan geçtiğiniz bütün meseleler er m ın gır gitmenizden başka yapacak hiçbir şeyiniz
geç yaşlılığınızda başınıza bela olabilir. Tam sü t yoktur.

H R K N

ŞO FÖ R Ü KENDİNE...
Kapıda taksi dolu hemşerim! Sen onu cebine sor! Şimdiki şinde pırıl pırıl parlıyor. Ali şoföre parasını verdi. Taksi ar­
zamanda uzak yakın kaldı mı?" dından toz kaldırıp gitti.
Korkunç bir pastane - Sait Faik Nazlı Eray - Ah Bayım Ah! - sayfa/162
Şoför Haşan, geceleri on birden sonra, bagajının kapağını Ford durdu. Önce, arabası gibi giysileri de yeni olan, bir
açar, oraya sofra kurardı. Rakı, buz, kavun, beyaz peynir, adam çıktı dışarıya.
karpuz olurdu yazları. Küçük ispirto ocağında menemen ya­ Bekir Yıldız-Sahipsizler-sayfa/75
pardı. Otomobil şimdi, sanki bozulmuş gibi sürekli çalan kornasıy­
Yenişehir’de bir Öğle Vakti - S evg i So ysal - sayfa/241. la sabırsızlanıyor, daracık sokakta ilerleyip bütünüyle dura­
Minibüs dolmak üzereydi. Dayısı çok üzgün görünen oğlan­ bileceği bir yer arıyordu.
la konuşmak gereğini duydu, kahvenin camına vurdu, “Bek­ Adalet Ağaoğlu - Yüksek Gerilim, sa yfa .176.
le geliyorum" anlamına. O yetişene kadar minibüs doldu. “Nereye gidiyoruz hanımefendi?1'Taksi şoförünün dikiz ay­
Şoför beklemek istemiyordu, kızdı. nasındaki keskin bakışlarıyla kendine geldi. “Şey...1' diye
Ayla Kutlu - S en de Gitme Triyandafilis - sayfa/145 geveledi. Sesinde nereye gideceğini kendisinin de bilmedi­
Aktörü Parmakkapı'daki odasına bıraktılar. Şoför olmasa ği birden apaçık belirdi.
onu taşıyamazdı. Kendini koyuvermiş, lapa gibi. Sonra taksi Buket Uzuner - Ayın En Çıplak Günü-sayfa 26.
evinin önünde durdu. Yol çok kısa geldi ona. Şoförün para­ Kâzım Efendi, kornaya basayım mı diye düşünürken, ka­
sını verdi. ranlık sabahın ezikliği çökmüştü üstüne. Direksiyonu tutan
Yusuf Atılgan - Aylak Adam-sayfa/24. ellerine gitti gözü.
“Tetikçiler Caddesi’nden geçerken dikkat edin,” diye devam Tomris Uyar - Ru s Ruleti- sayfa/24
ediyor komutan S, “mümkünse bir taksiye binin. Şoför gere­ Bir taksiye bindik;-Haliç'e dedik.-Haliç'in neresine, dedi şo­
keni yapacaktır.” för... -Mavnaların yapıldığı yere, Ayvansaray kıyısına.
Nedim G ürsel - Saraybosna’ya Dönüş. Çetin Altan - A l İşte İstanbul - sayfa/45
Otobüse biniyorsun. Kente doğru. Senden başka bir Şoför Kâmil'in bir çift gözü, dikiz aynasında fıldır fıldır
Amerikalı var. Şoför yabancı. Büyük otobüste üç yabancısı­ dönüyor. Bir gözüyle az önce binen yosmaları ayarlarken,
nız. Hamburg'da pazar günü cansız. Tek yaşayan rüzgar. öbürüyle de geriden yetişecek otobüsleri gözetliyor.
Şoför kaset çalıyor. İnsanın içinde duygular uyandıran gelişi Rıfat İlgaz - Şevket Ustanın Kedisi-sayfa/50
güzel bir müzik. Geceyarısı bir taksi tutup Sanayi Sitesine doğru yola çıkıyo­
Tezer Özlü - Yaşamın Ucuna Yolculuk-sayfa/24 ruz. (Gözüm bir yandan şoförde) Dükkanın anahtarları on-
Taksi durağına, kentin en şanslı şoförlerinin beklediği kulü­ daymış, sabahları erken açıyormuş dükkanı.
beye doğru yürüdü. Ona gelmek için Ayşe her gece bu du­ Mu rathan Mungan - Kırk Oda - Sayfa 177
raktaki taksilerden birine biner ve bekleyen şoförlere kentin
en güzel kadınını -çok kısa sürse de- görme fırsatı verirdi. Sahicilik (Authenticlty) açısından edebiyatımızda
Mehmet Eroğlu - Yürek Sürgünü -sayfa/78 bakkal, garson, doktor, kedi, ... araştırmaları
Bizi, Nevşehir'den Derinkuyu'ya getiren taksi, öğlen güne­ önümüzdeki sayılarımızda devam edecektir.

Uzun koni biçimindedir. Callionymidea familyasmdadır.


“Y O L C U ” arıca Vapur iskelesi'nde temiz ma’dan kalkıyor. Bindikten sonra yarım saat gazete

D
iç çam aşırları satılıyor. Yeni. kitap falanla oyalanabilirsiniz. Saat tam on dokuzda
Çok ucuz. Gişeleri biraz geçin­ pencereden yeşillikler görülmeye, başlıyor.
ce, seyyaren. 'Otomobilinizin İzmir Garajlarda tuvalete girerken önce para ve­
camından’ ya da 'otobüsten rip makbuz alıyorsunuz, işiniz sonra. Koştururken
inip’ alış veriş yapma imkanı. bir yandan da paranızı hazırlayın. Hâlâ öyledir mi ?
Ankara'ya giderken sola sapıp Adapazarı Cad­ Türkiye'nin en ucuz garaj tuvaleti Diyarbakır’da.
delerinde donla saz çalıp dolaşan yaşlıca amcayı Trabzon’dakinin yarı fiatına . Diğerlerinden de oldu­
görebilirsiniz. kça ucuz.
Bir başka yaşlı. İnebolu’da. Kastamonu’ya kadar Behramkale - Assos üç km. B irin ci vitesle inil-
otobüsle gidin. Oradan minibüsle devam edin. Önde meli. Çok dik. Dikkat. Yürüyorsanız eğer yolun sa­
oturun ve hava da sisli olsun. Şoförle mutlaka soh­ ğından yürüyün her an bir otomobil sizi alabilir.
bet edin. Çam ormanlarının arasından akarak deni­ Altınızda beyaz bulutlar. Mavinin içindesiniz. Bu­
ze iniyorsunuz. Dar sokaklardaki taş merdivenlerden lutların üstündesiniz. Uçak. Kemere, hava boşlukla­
tepeye tırmanıyorsunuz. Amca tepede hâlâ yaşıyor­ rına, pilotaj hatalarına sağa sola, hostese, servise
sa size İnebolu’nun altm ış yıl önceki halini anla­ fazla takılmayın. Tanrfnın sesini dinleyin.
tıyor. Dinliyorsunuz. Yanınızda sevgiliniz de olmalı Kentte mini bir yolculuk. Arnavutköy Eğlence So­
mümkünse. kak. Milyonlarca/sayısız erguvan taneleri. İnanılmaz
Keşan-Erikli sapağında kırm ızı çam ballarının güzeller. Sahi, erguvan ne renktir?
kavanozu yüz bin civarında. Siz gene de pazarlık Bebek’ten Rumelihisarı’na saat on altı’ dan sonra
edin. "Yüz çok be dayı. Siz de işi öğrendiniz valla. sahilden yürüyerek yolculuk yaptığınızda g ö lge ni­
Az ötede yetmiş beşten veriyorlardı almadık" tarzın­ zin denize düşm esi hadisesi izlenebilir.
da başlanabilir. Çok çok yaşlıysanız ve torunlarınız sizin için “o
Marmara Adası’ndan geçerken. Aşmalı Köyü artık yolcu “ diyorlarsa, ‘evet’ deyin. En yakın ter­
kahvesinde bir çay, binlerce nar ağacı etrafınızda. minalden gidip biletinizi alın.
“Şehirlerarası otobüslerde bagajınızı sağ taraf­ Doğru Aksaray’a. İndiğinizde taksi tutun, belediye
tan en son verirseniz indikten sonra ilk olarak bek­ otobüsünü boşuna beklemeyin. Sık gelmiyor. Şöfore
lemeden alırsınız". Bu bilgiye fazla itibar etmeyin. 'Ihlara' deyip susun. Uzaklara bakın. Bir damla da
Bu hususta muavin faktörü çok önemlidir. Önce mu­ yaş olsun gözünüzde. Ihlara girişinde inip vadiye da­
avinin yüzüne iyice bakın. Muavin uykucu olabilir. lın. Vadinin öteki ucuna dek yürüyün ıslık çalarak
Gece uyku sersemi bir halde yarı yolda inen birinin rahat olun aceleniz olmasın, n’olur olmasın. Arada
eline bagajınızı tutuşturucu olabilir. Sonra çok ya­ Belisırm a’da mola verip peynirli omlet yeyin. Vadi
narsınız. çıkışında otostop. Aksaray-Nevşehir ayrımına dek.
Tatvan'dan Van’a vapurla. Güverte kocaman ge­ Sonra bir tane daha. Tercihan TIR. Bulgardan mal
niş büyük bir oturma salonu. Ahlat’ın önünden ge­ alıp İran’a giderken "hele bir gece eve uğrayayım
çerken dalgalar aynen Kilyos’ta olduğu gibi. Büyük, hanımı çoluğu çocuğu çok göresim geldi"diyen Nev­
köpüklü. şehirli bir şöfore denk gelin.
Van’da indiniz. Doğru deniz kenarına. Oralarda Sonra. Sonrası Kapadokya. Güzel atlar ülkesi.
deniz derler. Sırtınız şehire doğru yüzünüz Birbaşka gezegen. Kanyonlara girin. Mağaralara tır­
Süphan’a. Hele de karlıysa... manın. Farzedin ki kertenkelesiniz. Yaşlıydınız ma-
Odun İskelesi’nden Bozcaada’ya vapurla gidi­ lurn, öyle başlamıştık. Bağırın,"iyiydi be iyiydi" diye­
yorsunuz, vapur yanaştığında hemen sağınızda kale rek gökyüzüne doğru. Sonra. Sonra artık....
duvarına yaslanmış 'harika sabah kahvaltısı veren’ Dönelim. Daha genciz. Gümüşhane’den Trab­
kahvehane. Çayı duble söyleyin. zon’a doğru Hamsiköy'deyiz. Hamsiköy gide gide
Pamukkale Ekspresi. On yedi otuz’da Bandır­ bitmeyen köy. Mola yerinde 'çay ve mesqit’ yazar.

Sırt rengi turuncuya yakın sandır. Üreme zamanı çift çift gezerler.
REH B ERİ
Orada sütlaç yeyin. Gece otoDusierınae KOituKiarın usıunae yanan
Erzurum -Kars arası Doğu Ekspresi’ndesiniz. Lo­ küçük ışıkları inceleyin, hani meraklısına kitap
komotife girin bir yolunu bulup. Tren tünellere girer­ okutmaya da yarayan. Doğu ve Batı otobüsleri ara­
ken öteki uçtaki ışığın küçücük bir beyaz noktadan sında bu açıdan önemli bir fark yoktur. Genelde ge­
nasıl giderek büyüyerek sizi içine alıverdiğini görün ce bu ışıklar her iki otobüs grubunda da kapalıdır.
çıkışlarda. Hayat gibi. Doğum gibi. Milletçe uykuyu sevmekteyizdir.
Gece yarısı bir otobüs terminalinin mavi ışıklı ne­ “Otuz dakika yemek ve ihtiyaç molası. Çaylar
onlarının önünde elinizde valinizle durup sigaranızı müesseŞemizden." Zor bela uyuduktan sonra yapı­
yakın. Derin bir nefes çekin . Biletinize bakın ve lan anons , açılan kapılar, yanan ışıklarla uyanarak
şehre dair herşeyi unutun. Gidiyorsunuz. dertli dertli söylenin. Müessese lafının ne tuhaf bir
Gidiyorsunuz. Yeriniz pencere kenarı. Gece. laf olduğunu, kastedilenin şöfor ve otobüs mü, termi­
Gözünüz dolunayda. Muavin geldi, “nereye abi?”de- nal ve bitirim çığırtkanlarmı olduğunu, bu lafın mu­
di. “Beni kiraz ağaçlarının orada indir gülüm" dedi­ avin çocukların ağzına yakışıp yakışmadığını
niz. Muavin gitti. Gün doğdu. “Evet kiraz ağaçlan” düşünün. Uyandınız artık ..İnin de bari tuvalete gi­
diye seslendi şöfor arabayı durdurarak. İndiniz. Ki­ din. Büyük, küçük aynı fiat. Sinir olun. Yüzünüze de
raz ağaçlarına doğru uzaklaşıyorsunuz... yıkayın. Peçete de alın üç beş tane. Kanmayın ye­
Gidiyorsunuz. Kiraz ağaçlarını geçtiniz, dutları da. mek tezgahlarındaki piliçlerin, kuzu etlerinin,patates­
Tarlalar. Kurumuş toprak. Ayaklarınızın altında un lerin albenili görünümlerine, size öyle geliyor. İşinizi
ufak. Karıncalarla konuşuyorsunuz. Tarla anlarında garantiye alıp sadece pilav ve yoğurt isteyin. Çay iç­
köylülerle selâmlaşarak gidiyorsunuz. in. Bir de sigara. Ayrı bir masada servis yapılan şo­
Otomobille Orhangazi yönünden iz- förlerinize bakın. Komutanınıza, öğretmeninize, oto­
nik'e gelmeden hemen önce bir lokan­ ritelerinizden birine benzetin onları. Uzaktan saygı
ta. Balıkçılar kooperatifinin orada duyun. Otobüsün arka taraflarında dolanma­
‘Kopuğun Yeri’ . Nefis balık çor­ ya kalkmayın vakit geçirmek için. Benzin
bası. Bir zamanlar öyle olduğu alıyor. Koku yapar. Ha bayılı­
söyleniyor. Biz de daha gitme­ yorsanız benzin kokusuna
dik. orasını bilemeyiz tabi.
Sivas-Erzincan arası Sa- Türlü türlü zevkler var.
kaltutan Geçidi'ne girme­ Bazen ne yapın biliyor
den önce kasisler. Kola içmeyin üstünüze dökülebi- musunuz? Eğer ağaçlıksa etraf
lir. yükünüz ağır değilse vaktiniz de varsa gideceğiniz
Erzincan. Gece indiniz. Ertesi gün pazar. Kalın yere varmadan beş altı kilometre önce inin.
canım sabah Şelale’ye gidersiniz. Mevsim de yaz­ Yürüyün. Sanki oraya öyle bir otobüs dolusu da de­
dır. Karpuzlar sudadır. Rakı, peynir..saç tava..Oh! ğil, tek gelmişsiniz. Bahçelere dalın ayva koparın,
Pazartesi devam. Antep’e bağ evinde sahreye. hava sıcaksa bakın ilerde tulumba var. Kafanızı yı­
Malatya’da yol kenarı lokantalarına itibar etmeyin, kayın, buz gibi soğuk su için . Birşey olmaz korkma­
ezme filan. Sabredin Antep’de yersiniz. yın. Ne var canım yoldan geliyorsunuz, Tanrı misafi­
Küçükkuyu Benzin istasyonunun karşısında biraz risiniz. Belki bir iki köpek havlar, belki mal sahibin­
solda çok kocaman sahipsiz bir karadut ağacı den çok çok bir iki küfür işitirsiniz hepsi bu. O da ol­
var. Mola verildiğinde bedava karadut sizi bekliyor. maz ya...
Eğer güzergahınızın üzerinde Maraş varsa ve Çıkın. Başınızı kaldırın. Gidiyorsunuz. Gökyüzü
şöforünüz sürekli ağzını oynatıp duruyorsa hemen rehberiniz, yolunuz açık olsun. Dönünce ararsı­
tıbbi bir mesele aramayın altında.Birşeyler çiğniyor nız...evde yoksak bize telesekreterle, çağrı cihazıy­
olabilir. Nitekim öyle. Maraş otu var ağzında. Maraş la, cep telefonuyla, faksla, bilgisayarla, şunla bunla
otu kafa yapar. Korkmayın kaza yapmıyorlar, adam­ ulaşabilirsiniz....Daha iyisi siz gidin kendinizi kurta­
lar alışık. rın.
Yeşil, mavi, beyaz, eflatun, lacivert benekleri vardır.
FOR
NEY
RATING
u tbol m açı naklen y a y ın ın ı tırılabilir. Körlerle sağırlarda. Kellerle fodullar­

F
hayatlarında hiç maç seyretm e­ da. Hom oseksüellerle travestilerde. Delilerle
miş iki yaşlı ve çok geveze nine doktorlarda. Ratingine bağlı bir şey. Maç sıra­
anlatacak. Ve hiç susm ayacak­ sında sahaya yüzlerce çuval dolusu tavuk ya
lar. Akıllarına ne gelirse söyle­ da tavşan salınabilir. Money for rating. Everyt­
yecekler. Futbolcuları değil to ­ hing for rating.
pun neden zıp zıp zıp la d ığ ın ı, Ortam biraz kanlı olsun isteniyorsa hakemle­
ortada bir o yana bu yana koşup duran karalar re tabanca verilerek hata yapan futbolcuların
giymiş biçare adamın niye kendisini helak etti­ vu ru lm a sı için p e n a ltı n o k ta s ın d a n tek a tış
ğini anlam aya çalışacaklar. K ızlarına televiz­ hakkı tanınabilir.
yondan haber yollayacaklar, fasulyeleri suya Diğer programlara dair önerilere gelince: Bi­
koysun diye. Ortanca damadın huysuzluğun­ ze sorarsanız spikerlerin dekoltesiyle uğraşıl­
dan, torunlarının arsızlığından söz edecekler. masın hiç. Spiker haberler biterken ‘Gerçekleri
Küfreden seyircilere çıkışacaklar. Bir yandan izlediniz' der demez,
da örgü örecekler. Yayın sırasında onlara fut­ stiriptiz yapmaya başlasın olsun bitsin.
bolcuların ve hakemlerin hanımları, kızları, an­ Talk showlara çıkmayan kimse kalmadı .Ar­
neleri konuk olacak. Konuklar da ağzı en bo­ tık fil falan çıkarsınlar. Fil olabilir, gergedan,
zuk ve patavatsız olanlardan seçilecek. Örne­ kanguru, konuşan kedi ya da okuma yazma bi­
ğin m aç s ıra s ın d a s e rt b ir h a re k e tle yere len maymun olabilir.
düşen bir futbolcunun annesi “Gözü kör olası­ Reality Showlarda am eliyatların ya da trafik
calar. Ben gül gibi oğlumu tekmeleyesiniz di­ kazalarının canlı yayını düşünülebilir. Kaza ol­
ye mi yetiştirdim? Kıçınız kopsun emi!” diyebi­ ma olasılığı fazla olan yollara kamerayla pusu
lecek. İcabında bir çırpıda sahaya girebilecek. atılabilir. Kaldırım lara muz kabuğu konup, ka­
Ekrana renk gelecek. buğa basan kişi sonuca bağlı olarak olay ye­
Futbolculara'da mikrofon takılacak. Maç es­ rinde hazır bulunan şaka program ı ya da re­
nasındaki küfürleşmeleri, fauller sırasında at­ ality show özel timlerince ekrana getirilebilir.
tıkları çığlıklar anında canlı canlı ekrana yan­ Bilek güreşleri ünlüler arasında. Ç atır ça tır
sıtılacak. kemik sesleri.
Devre arasında gösteri yapan kızlar yaşı elli­ Deve güreşleri develer arasında dev yorum ­
yi geçmiş ve asgari yüz elli kilo çekenler ara­ cularla desteklenerek.
sından seçilecek. Milletvekilleriyle iskambilden kule, grafon ka­
Bu değişiklikler yeterince ilgi görmezse ğıdından kedi merdiveni, yakan top, inleyen
Ünlü futbolcular kadın elbiseleri ile ya da nağmeler konulu yarışmalar.
palto- pardesü ile maç ettirilecek. Ş işkolarla Her şey rating için.Televizyon adı verilen ça­
zayıflar ya da çıplaklarla giyinikler de karşılaş­ dır tiyatrosunda h e ry o lm ü b a h .

Üreme zamanı renkleri ve benekleri daha parlak olur.


♦♦

:LUKS BİR
ALIŞKANLIK i m z a : a * /f

ize kita p la rd a n söz e tm e k istiyorum . g e liyo r ki, o nlar da a yrı bir dert, g id ip bir
S K ita p la r derke n kitap o ku yu cu la rı da
b u n a d ahil. İn s a n la rd a ga ze te le rin k u p o n ­
b a rd a paraları h a rc ıy o rla r o n dan s o n ra
biraz ç a k ır ke yfo lu n ca eve g id e rke n
la a n sik lo p e d i v e rd iğ in d e n beri o ku m a yo ld a ki herhangi bir k ita p ç ıy a u ğ ra y ıp
a lış k a n lığ ı biraz olsun ilerledi, tabii ki b irkaç kitap alıyo rla r. S ıra p a ra ö d e m e y e
bunu y ü zd e ye v u ra c a k o lu rsa k ta h m in i gelince sö yle d ikle ri ilk sö z “ S izd e in d irim
ra kam yü zd e beş gibi bir a rtış olduğu va r m ı? ” H ayır c e v a b ın ı a lın c a “A m a biz
s a p ta n a b ilir. Ben de bunu te le vizyo n ve ö ğ re n ciyiz, bize ö ğ renci in dirim i y a p ın “
g a z e te le rd e n , öze llikle de kitap d a ğ ıtım diye bir p a z a rlığ a tu tu ş u y o rla r a m a iç tik ­
firm a la rın d a n ö ğ re n iyo ru m . leri b arda ö ğrenci indirim i hiç kim se
S on k ita p z a m la rın d a n so n ra b ird e istem iyor. G erçi içki işi z e v k işi a m a
k ita b ın K .D .V .,si yü kse lin ce ben kendi ka rdeşim bundan s o n ra da kita p o k u m a k
ke n d im e "T a m a m artık, her kitap o k u y u ­ lüks bir ze vk ola ca k (b enden s ö y le m e s i)
cusu lüks bir insan o ld u la r“ d iye re k o na göre herkes ze vkin i d ü ş ü n ü y o rs a ,
k e n d im le k o n u şm a ya b a şla d ım . ço k iyi d ü şü n m e si lazım .
G e rçe kte n kita p o k u m a k a lış k a n lık a m a Bir de kitap h ırs ız la rı va r ki, b u n la r bu işi
a rtık lü ksb ir a lış k a n lık olduğu bu son k e n dilerine a d e ta m e sle k e d in m iş le r.
z a m la rd a n s o n ra ke sin lik ka za n d ı. O k u m a k için değil s a tm a k için ç a lıy o rla r
A rtık bir k ız iste m e ye gid in ce anne ve artık. S a tm a k için öne sü rd ü k le ri
b a b a la r o ğ lu n u zu n ya da k ız ın ız ın 'ka ç b a h a neleri ise "Bu kita p la r b a n a h e d iye
kita b ı v a r' d iye so ra c a k la r belki de. K itap g e lm işti am a bende a y n ıs ın d a n v a r, ben
ç e yizle rd e y e r ala ca k. Bu şim d ilik kom ik bunları sa tm a k istiyorum çünkü p a ra y a
bir v a rs a y ım . A m a belli mi olur? ih tiya cım v a r“ y a da “ Ben bu kitabı
Ben kendim i kitap o ku yu c u la rı ve kitapları a lm ış tım am a eve g id e c e k param
ta k ip etm e kle çok iyi bir iş y a p tığ ım a kalm adı bana bu kitabın yarı fiy a tın ı
in a n d ırd ım , a m a bu işin en zo r yanı v e rirse n iz size sa tm a k istiyo ru m "
h iç b ir şe y b ilm ed en fa ka t h e r şeyi çok iyi Ben yine de işimi çok s e v d iğ im için bütün
b iliyo rm u ş gibi da vra n a n o ku yu cu la r. kitap o k u y u c u la rın ı ço k s e viyo ru m .
B azen de öyle p a za rlıkçı o ku yu cu la r

Üstteki değerli tablonun a d ı' Karadeniz'. Malzeme: Yağlı boya+tuval. imza: A yvazovsky.
Siyah bulutlar, köpükler, uçurum, taşlar, bir, iki, üç martı sonra uzakta bir tane daha.
■ ■ ■K Ü Ç Ü K

ŞEYLER ...
ski pantolonunuz ya da çan­ ce saatler süren um utsuz a ra yışla rın
tanızda u n u ttu ğ u n u z b ir pa­ sonuna gelindiğinde buzdolabının arka­
rayı birdenbire bulmak • ge­ sın a sa kla n m ış b ir f ilt r e li s ig a ra y a
cenin bir va kti d a k ik a la rc a rastlamak • ‘İstemeden gitm e’ zorunlu-
süren uğursuz bir o to m o b il ğu ile verilen randevunun son anda ip­
alârm ının birden susması • nisan sonu talini duymanız • gece geç vakit apart­
tarla çileğinin bol pudra şekeri ile sev­ man giriş kapısında pek çok anahtarını­
giliniz tarafından ikram edilmesi • tele­ zın arasında kilide ilk soktuğunuz anah­
vizyonda naklen seyrettiğiniz ‘futbol fi- tarın kapıyı açıvermesi • yolda otomo­
nali’nin ilk devresi 2-2 berabere bittiğin­ bilinizin kırm ızı benzin ış ığ ı ile inatlaş­
de devre arasız demlediğiniz yeni çay • manız ve tam benzin istasyonuna girdi­
g ü v e rc in le re yem verm ek • çok taze ğinizde benzinizin bitm esi, sizin değil
bol tuzlu ja p o n ay çe kird e ği ile akşam canım • gece tam çöp tenekesinin ya­
ye m e ğ in d e n sonra ya p ıla n p iya sa • nından geçerken, içinden önce kıpırda­
a rap kızının birden camdan bakmaya yıp sonra fırlayan bir şey/gölge, dünya
başlaması ve (yine-birden) ortaya çıkan güzeli bir sokak kedisi ile bakışmanız •
toprak kokusu • gece eve yaklaşmışken omlet yaparken bir yumurtanın ‘iki s a rı­
pis iğrenç sokak köpekleri sürüsünün lı’ çıkması • hava çok soğuk, yolda bir
ya n ın ız d a n sizinle h iç ilg ile n m e d e n arkadaşınıza rastladınız, konuşuyorsu­
g e ç ip g itm e le ri • d o lg u n u z u n nuz, bira z önce a lm ış o ld uğ u s ıc a k
düştüğünü sanıp dilinizle kontrol ettiği­ ‘kestane kebaplardan birini size veri­
nizde onu yerinde bulmanız • kalabalık­ yor. Kestaneler sarı siya h , çok güzel
ta gri kahverengi bakışla rla yürürken görünüyorlar doğrusu • yeni a ld ığ ın ız
aniden b ir so ka k m üzisyeninin notala- gül fidanının ne renk açacağını merak­
rın a g irm e k • b ird e n g ird iğ in iz la beklerken, tabii bu arada fidan da
ölümcül/uçurumlu sıkı bir çukurdan son­ ilerlemekte, ‘aa m o r’ deyişiniz • gece
ra da otom o b ilinizin g idiyor olm ası •
önce aldığınız ‘para ü s tü ’nün fazla ol­
masına ses çıkarmayıp sonra geri ver­
meniz • e y v a h ’lı, acaba’lı, y o k s a ’lı regl
gecikmesi sorularını ortadan kaldırara-
rak başlayan ağrılarınız • Kadıköy-Be-
şiktaş vapurunda martıların havada uç­
an s im it parçaları ile beslenmesi • ge­

İkinci sırt yüzgeci dikenlidir, kelebeğin kanadına benzer.


g ö kyü zü nd e ki y ıld ız la rın (O rion en yü kse k p u a n lı b ir s o ru n u n
dahil) gölün karanlık yüzeyinde iki cevabını birden h a tırla m a n ız •
k a tın a ç ık m a s ın ı, y a n s ım a s ın ı, idrar yo llarınızda kopan fırtın a ­
ço ğ a lm a sın ı görm ek/yaşam ak • dan ku rtulm a k için ucu u cun a
dolmuştaki bir kişilik boş yerin dol­ Y E R Y Ü Z Ü eve yetişip tam s ın ırd a iken tu­
m asını uzun zaman bekledikten valete ulaşabilmek • ‘belki bu ka-
sonra “Hadi k a lk a lım ” diyen, ‘bir NÜN la b a lık ta ona r a s t la r ım ’
türlü gelmeyen’in parasını verme­ düşüncesinde iken sinem a giri-
ye karar vermiş bir sesi duyduğu­ BUTUN- ş in d e b ird e n onu g ö rm e k ve
nuzda • unutulan sigaranın örtüye inanm am ak • güneş banyosu
düşmeyip kül ta b la s ın ın tam ke­ CUMA sonrası soyulduğunuzu zannedip
n arında kendi kendini tüketmiş ol­ aslında beyaz izlerin sadece tuz
ması • bir arkadaşla sebebini yal­ AKŞAM k a lın tıla rı olduğunu görmek • ilk
n ız c a s iz in b ild iğ in iz b ir şe ye denemede mükemmel bir b a tik
kahkahalarla gülm ek, bunu hem LARI d e se n i yakalarken • kaynayan
de yalnızca bir bakış ya da tek bir kabaran taşan süt kokusu • ‘te­
anlam sız kelime sonrası yapabil­ le fon re h b e rim n e rd e e y v a h
mek • habersiz ziyaretine gittiği­ unuttum’ diyerek unutmuş olabi­
niz ve evde değilse geri dönmeni­ lece ğinizi d ü şü n d ü ğ ü n ü z yere
zin çok zor olacağını düşünerek hemen telaşla geri d ö n ü y o rs u ­
endişelendiğiniz arkadaşınızın evinde nuz bir de bakıyorsunuz ki bıraktığınız
p e n c e re ış ığ ın ı yanıyor görmek • ka­ g ib i d u ru y o r, • ta ş ra ş e h irle ra ra s ı
ranlıkta o to m a t yerine bir kapının ziline otobüslerde muavinin ko lo nya serpme­
basmak ve zorlukla merdivenleri inmeyi sinde sıçrayan dam lacıkları eteğinize
hızlandırdığınızda kapının hâlâ açılm a­ ya da pantolonunuza düşürmemeyi be­
ması • bir türlü sizi dinlemeyen asi bilgi­ cerdiğinizde • kapıyı tam açıyorken iç­
sayarınızı tek b ir tuşla yendiğiniz an • erden telefo n un sesini duyup hızla ha­
ortada hiç bir şey yokken ama hiçbir reket ederek son anda yetişmeniz • ya­
şey, - fol da yumurta da - yokken, sanki tak örtüsünün, çarşafın, nevresimin y ı­
bir şey olacakm ış g ib i bir heyecan ya kanıp ütülendikten sonraki ilk gece u y­
da kendinizi iyi hissediyor olm anız • kusu • tartıya çıkıp hiç ummuyorken za­
a pa rtm a n g iriş in d e önce um utsu zca yıfladığınızı görme • elektrik, su ... gibi
b a k tığ ın ız p o s ta k u tu n u z d a s o n ra bir makbuzu yatırm aya gittiğinizde h iç
u m u tluca bir şe yle r görm ek -reklam , kuyruk olmaması • hata y a p tığ ın ız d a
ila n k a ğ ıtla r ı h a riç - • ş e h irle ra ra s ı tam yüzünüz kızarırken insanların size
otobüslerde hem pencere kenarı hem hoşgörü ve anlayışla davranmaları • ek­
şoförün arkasında yer bulmak • sın a v mek almayı unuttuğunuzu kendinize kı­
gününün aniden ertelendiğini duymanız zarak hatırladıktan sonra gecenin bir
• artık ne yazık ki bir daha ertelenme­ saatinde m utfakta taze s a y ıla b ile c e k
yen a y n ı s ın a v ın son on dakikasında yarım dan fazla ‘d ü n k ü e k m e k ’i bulu-

Yüzgeçleri h afif zehirlidir. Ortalama boyu 1 0 - 1 5 cm. uzunluğundadır.


verm ek • pazar akşam üzeri sı­ k a rtp o s ta l, m ektup ya da fo ­
kıntıyla evde oturken o to m o b illi toğraf bulmak • telefonla uzun
b ir arkadaşınızın size uğraması sorunlu bir konuşma sırasında
• radyoyu açtığınızda birden kar­ güç bela uzaktaki s ig a ra n ız a
TATİL
şın ız a ç o k s e v d iğ in iz b ir g ru ­ ulaşab ilm e k • tam maç seyre­
bun çıkması • üşüdükten hemen derken e le k triğ in gitm esi çok
sonra kahve ya da bol rakılı ge­ kısa bir süre sonra da gelm esi
cenin saba h ı soğuk su içm ek,
İÇİN • ‘bi kibrit bile mi, yok hakka-
fu tb o l m a ç ın d a n s o n ra s a d e ten’ gece geç saatlerde bul­
gazoz • ağaçtan elinizle m eyva maktan ümidi tam kesmişken
koparıp/toplayıp yemek • geçen YOLA koltuğun hem en a ltın d a yere
yaz to p la d ığ ın ız re n k li k ü ç ü k düşm üş, ü s te lik d o p d o lu b ir
d eniz kabuklarının evde yerleri­ k u tu k ib r it bulm a k, sig a ra yı
ni değiştirmeniz • uzun zamandır ÇIK M AK yakmadan önce bir ikisini sırf
a ra d ığ ın ız kasedin alâkasız bir keyif olsun diye yakıp üflemek
k a se tçid e k a rş ın ız a ç ık m a s ı • • konuşmanız bitip ahizeyi yeri­
yerde madeni ya da kağıt para ne ko yduğunuzda je to n u n u ­
bulmanız • sakalınızı kestiğinizin zun geri gelmesi • kahve fa lın ­
ertesi günü devamlı duyduğunuz da güzel, hoş şeyler duymak •
‘g e n ç le ş m iş s in ’ sözü • balık tu­ kötü bir rüyadan uyanıp onun
tarken m isinanın kım ıldadığını hissett- rüya olduğuna se vin m e k • Pazar günü
tiğiniz an • ’’kurumuş” dediğiniz pencere ‘yine işe/okula gideceğim diye sıkıntıyla’
kenarındaki bir saksıda, bir pazar öğle­ uyandığınızda eYa, b ug ü n Pazar’ de­
den sonrası, kuru dalların kenarlarında meniz • “aaa, s u la r g e ld i” • yağmurlu
k ü çü k/n e şe li taze ye şil ya p ra kla r gör­ bir havada eve giderken evinizden bir
mek • yağmurlu bir havada başlığı olan önceki durakta inip y ü rü m e k • bahar­
bir yağmurluğu yağmurun şiddetine gö­ da gökgürültülerinin ardından gelen sa­
re ayarlama ayrıcalığınızın olması • pa­ ğanağın kesilmesi ve toprak kokusu ve
zar sabahı ik in c i k ız a rm ış d ilim in ize gökkuşağı, e vet g ö k k u ş a ğ ı • bir köy
b ö ğ ü rtle n re ç e li ve yağ s ü re rk e n • evinde m asm avi b ir sa ba h a uyanmak
g ö z lü ğ ü n ü z ü n ca m ın ı değiştirdiğiniz • aynı köy evinde öğlene doğru kö p ü k ­
gün yolda yürürken ya da kitap okurken lü ayran içmek ağzınızın kenarlarında
• denize iki adım atıp su ayak bilekleri­ yağını hissederek • a m irim iz in , bizim
nizde iken durmak ve ayak p arm a kla rı­ için sıkıntılı olacağı baştan belli olan bir
nızı kım ıldatarak yumuşak kumlara bi­ günün sa bahında iş e g e lm e y e c e ğ in i
razcık/yavaşçacık gömüldüğünüzü his­ öğrenmemiz • uzun za m a n d ır ilk kez
setmek • otobüs tavanındaki zile y e tiş ­ mektup yazmaya karar verdikten sonra
m eye u ğraşırke n; bir başka sın ın zile g iriş c ü m le le rin i beğenm em ek •
basması • kitaplığınızı düzeltirken bir a s tığ ım ız resm in ye rin i b eğ e n m e yip
kitabın içinde çoktan unuttuğunuz b ir değiştirmek, doğru ye ri aram ak • • •

Derin yerleri çok sever.


1 JJ
*
M y a p r a k l a r **
^ a
&Q

Z 1
(6

va
pA
V ita
Y İL d p erd eye
sinmiş
apXa^ ^ eski
V

y a y 1-
t í , t ku tu «-- s e s le n

S U

t a h t a ç u b u

s a k t enek
1 erengi
c le lik

Fotoğrafta Küçükkuyu/Adatepe köyünden sardunyalı bir pencere; ayrıntı.


FOTO- gun insanları çektim. İki başörtülü genç kızın yüzünü ışık­

¿ECE
landırılmış/aydınlatılmış Hisar’ın arka fonu ile çakıştırdım.
Gülümsemelerini yakaladım. Memnun oldum.15 Mayıs
Pazartesi: Harem. Kız Kulesi’nin karşısında sahilde otu­
rup ayaklarımı denize sarkıttım. Biraz sonra Üsküdar -
Beşiktaş vapuru geçti. Peşinde martılar. Soluk mehtap
tÇığı martıları aydınlatıyordu. ’Beyaz kanatları' bacanın,
zel bir banka, Orta ve Kuzey Anadolu’da yer alan şu­
Ö belerinde bir fotoğraf sergisi açmaya, ‘Fotoğraf sergi­
dumanın civarında çektim. Kanlıca’ya gittim. Deniz Tak-
ştım. Üç saat için 500 bin lira. Boğaz’a açıldık.
si turnesi' yapmaya karar vermiş. 1995^>ieiTTrfiur2Ö_^
Uzaktan Kanhca*ya-yaklaşan vapur 'Caddebostan'. Üzer­
Ağustos 30. Adı "Sıladaki istanbyiVTeklif geldi. Ben de
leri demir tellerle sarılrfâvan ampullerini zoomladım. 23
bir-iki aydır düşündüğürp-'-tfİr konuyu, İstanbul'un en
Mayıs Salı: Heybeliada’nın üŞtl^rinde yamaçta Şakayık
önemli özelliklerinden>ifini -belki de birincisini - ‘Gece va-
Sokağı'nın tam köşesinde makinanîlxayaklarını kurdum.
purları'nı önerdim^Kabul ettiler. Örnek olarak Samsun,
30 derece bir açıyla deniz görünüyor?sK)5 objektif kul­
Ağrı, E rzurum ^H orasan gibi yörelerdeki öğretmenleri
landım. 'Sarayburnu' vapuru iskeleye yaklaşırken; gece
söyledilerj^tfnlara yönelik bir bakış açısını yakalayabilir
doğarken. 24 Mayıs Çarşamba :Akşam Çanakkale oto­
misin? eflye sordular. Evet dedim. Uğraşacak, elimden
büsüne bindim. Gelibolu - Burhanlı Mevki'indeki Wsane-
geleni/yapacaktım. Kabul ettiler. Anlaştık. Gecelen çalış­
de/yolda indim. Kıyıda iki terkedilmiş eski vapur; yıllardır
maya başladım.
orada. 'Altınkum 74' ve 'Göztepe'. Yine ayrıntı çalışta
24 Nisan Pazartesi: llford C41 siyah - beyaz film. 400
Geçen bir otobüsle sabaha karşı İstanbul’a döndüm.
İsa. Arnavutköy iskelesine gittim. Tahmin ettiğim gibi is-
Haziran Pazartesi: Boyacıköy sırtlarında Hakkak Yümni'
'keleye bağlı iki vapur. Bomboş. Sabah ilk seferleri için
Sokağı'nda eski Hayat Bahçesi’ne gittim. Önümde dik bir
beklemekteler. Adları 'Mehmet Akif Ersoy' ve ‘istinye’ .
yamaç, inşaatlar, çöpler ve arsalar arasından aşağısı kuş­
Objektifimde hem vapurun demir tavanı hem eski ahşap
bakışı görünüyordu; tüm boğaz. Makineyi kurdum. Çok
döşemeleri hem de karşı tarafın cılız ışıkları. 4 Mayıs
zayıf, üzerleri dökülen iki kişi şarap içiyordu. Sadece siga­
Perşembe: Yeniköy iskelesinin yanında sırasını bekleyen
ra istediler, ilgilenmediler. ‘Ortaköy' vapurunu Kanlıca ko­
boş Beykoz motorlarından birine çıktım, ince bir yağmur
yunu geçerken. 6 Haziran Salı: Rüzgar vardı; Yağmur...
yağıyor, ‘Şehit Teğmen Kalmaz' vapuru kalkış saatini bek­
ışıklar çok iyi. Sevindim. Beylerbeyi Camii. Durumu anlat­
liyordu. Vapurun burnundaki projektör kulübesi. 55 objek­
tım, hocadan izin aldım. Şerefeye çıktım. İskele meyda­
tif kullandım. Film değiştirdim. 1600 asa. Sonra motorla
nındaki çınar ağaçlarının üst dalları arasından geçen
Beykoz’a geçtim. İskeledeki ‘Karşıyaka’ adlı gemiye yak­
ışıklı vapurlar. ‘Bayraklı’ nın projektör kulübesi yoktu. Va­
laştım. Üst katın boydan boya çiğ neon ışıkları ile alt katın
purun burnundaki V harfininnn hemen yanında iki daire-
puslu sarı lamba ışıklarının arasından kareler. Vapur kal­
lumboz deliğinden sızan koyu sarı ışıkta vapurun gözlerini
karken kıç tarafında oluşan beyaz köpükleri zoomladım.
buldum.17 Haziran Cumartesi: Çeşitli boyutlarda ısmar­
Biraz üstünü, biraz altını. Pervanenin gece telaşı.6 Mayıs
ladığım basılmış fotoğrafları alıp çerçeveciye bıraktım. 28
Cumartesi: Üsküdar-Beşiktaş motorundayım. Yaptığım
Haziran Çarşamba: Çerçevecide tüm tamamlanmış işleri
hesaplara göre Eminönü vapuru Hayrettin iskelesinden
dikkatle inceledim. Defalarca. İki tanesini beğenmedim,
kalkacaktı. 'Kilyos III' iskeleden ayrıldı. Soluğumu tuttum.
ayırdım. Kalanları otomobille Bankanın Kültür İşleri Da-
^Deklanşör. Tam İnönü Stadı hizasına geldiğinde arkada
iresi’ne götürüp, teslim ettim. Ayrıldım.
sce maçı oynanan stadı aydınlatan 4 büyük yoğun be-
Meltem’e telefon ettim. Yarın için çağırdım/davet ettir
yaV çiğ ışık demetinde açık gri görünmeye başladı. 7 Ma­
Gece. Patates kızarttım. Yanına pilav ve salata yapJKrn.
yıs Xazar: Ortaköy. Sandalcıyla anlaştım, iki yüz metre
Yoğurt evde vardı. Kahve içtim. Hür Yumer’in “Ahdynvar”
açıldılOsCaminin biraz ilerisinde sandalcıya, kayığı akıntı­
adlı kitabını okumaya başladım, yağmur yağmaya^oaşladı
ya k a rş ı\y e rin d e s a y d ırm a sın ı söyledim . Çocuklar
(bütün pencereleri açtım); sabaha doğru bpti Öğleyin
büyüklerin etlerinden tutuyordu. Kaptanın profilini köşkün­
Meltem geldi. Gece dışarı çıktık, makinemLevde bıraktım.
den bakarken yakaladım. Sıra sıra turuncu daire cankur­
Bir paket filtreli Gitane aldım. Eminönü>raen gece turistik
taran simitlerini değişik açılardan tespit ettim. Sigara içen­
boğaz vapuruna bindik. VValkmerıtfiı de getirmiş; bana
lerin yarı gri/sarı yüzlerbT^ksiye atladım, doğru Bostancı.
Klaus Nomi, dinletti. Yanımızda oturan turistin İstanbul
Mendireğin en ucuna yürüduhvld iki kaya arasına fotoğ­
Streets ve İstanbul kitaplarınım karıştırırken bazı
raf makinesinin bacaklarını kurdumT^fai^aoturanlarla lâf-
aralıkla^diJikattTriiçektı. Sokak değil aralık. Eylül /Ekim
ladım. Lâfladık. Bira ikram ettiler, içtim. AnaHotuttekUcöy.
aylarında bir ara Beyoğlu'nun aralıklarını 04.00-07.00
öğretmenlerine bir sergi hazırladığımı anlattım. İlgilenme­
arası fotoğraflamaya karar verdim. İnsan ağırlıklı. Portre­
diler. Biri gülüp başını salladı. Öteki de transferlerden
ler. Onlar gece hareketleri içinde iken. Bu aralıkların isim­
konuşmaya devam etti. Büyükadadan gelen/yaklaşan
lerini ve yerlerini haritada bulup bir kağıda yazdım/çizdim:
vapur görüş alanıma girdi, sonra da makineme. 11 Mayıs
Beyoğlu bölgesi: Emin Çeşmesi Aralığı, Halıcıoğlu
Perşembe: Kandilli’den vapura bindim. Anadoluhisarı ön­
Aralığı, Sakızağacı Aralığı, Taş m erdiven Aralığı,
lerinde 24 objektif ile vapur içini, boş tahta sıraları, yor­
Bostan Aralığı.
Kumu muhit olarak seçmiştir.
Kavuniçi: Karakterlidirler. Dışarıdan sert çekimlerinde, güçlük çekildiği dönemlerde
görünmelerine karşın içleri yumuşacıktır. açığa çıkmıştır. Hem karanlıkmış, hem de
Cool muhabbetleri vardır. aydınlıkmış hissi verir. İyidir...
C am göbeği: Kilolu camlarda olur. Tam Sıçankuyruğu: Çok hızlıdır. Tek parça
karşıdan bakıldığında belli olmaz. Kapalı canlı görmek nâmümkündür.
havalarda bazen denizde aynı renk olur. Ördekbaşı: Söğüş ya da sote olabilir. Ka­
K ahverengi: örgütlüdürler. Granül olan­ rides ve siyah zeytinle tabakta uyumluluk
ları yuppie’dir ve telvesizdirler. Ardında gösterir.
telve bırakmayana kız vermezler. Kremrengi: İkizler burcudur. Çift karak­
Vişneçürüğü: Çekirdeği kınlamaz. Hava ter gösterir. Gece “kremrengi” , gündüz
ile okside olur, çürür. Havasız ortamda li­ “mayonezrengi”dir. Anlaşamam...
körü yapılır, içilir. Gülkurusu: Evde kalmış, bakımlı, ağdalı
Yavruağzı: Fetişist bir yaklaşım. Yavru- gül. Sevicidirler, demetler halinde
bacağı da olabilirdi. görülürler.
G eceren gi: Filmlerin karanlık açık hava

X L V I I I .
e n d in i b e ğ e n m iş şiş k o H ititli tü c c a rla Köprücücesinin bu yıl için yaptığı bayrağı daha
K köprücücesi, ilk kez Lamponia Panayırı'nda
karşılaştılar. Tüccar, cücenin deri ve kumaşlarla
kimse görmemişti henüz, sadece sol yanağı mor
yanık izli çingene sevgilisi biliyordu, bayraktaki
yaptığı rengarenk “Dokuz öpüşen balık” bayrağı­ resimin neye benzediğini.
nı çok beğenmişti. Deniz kenarındaki panayır Panayırın iki gece öncesi cüce, uzun ve keyifli
meydanının yüksek taş duvarı üzerinde rüzgâr­ sevişmesinin /sevişmelerinin neşesiyle sabahtan
da ya da rüzgârsız olağanüstü güzel görünüyor­ itibaren gün boyu herkeslere takılmış, köydekile-
du. Tüccarın panayır bittikten sonra bu bayrağı ri eğlendirmiş; çeşitli güzel taşkınlıklar, muziplik­
satın almak istemesini genç cüce bir şartla kabul ler yaparak, etrafındakilere ‘nedenini bir türlü an­
etti. Karşılığında altın ya da para istemiyordu. lamadıkları’ değişik hoşluklar saçmıştı. Bir şekil­
Yıllardır duyduğu ama bir türlü göremediği “Kar- de küçük liman köyündeki herkesi neşelendir­
dansçıları çıngırağı" istiyordu; üstelik üç tane. meyi bilm iş/başarm ıştı. Gün sonunda, akşam
Herkesin bildiği kadarıyla bu kar dansçıları çok üzeri, hem rıhtımda mavi çizgili bir toprak testi­
uzak bir ülkede yaşıyor ve gece ya da gündüz den karadut şurubu içip balık tutuyor hem de ar­
her kar yağışında flüt ve çıngırak eşliğinde açık tık dinleniyordu.
yeşil elbiselerini giyip dans ediyorlardı. Peki de­ Aynı saatlerde, gece doğmaya hazırlanırken ,
di tüccar gözlerini kısıp. Ama ancak seneye, tek­ şişman Hititli tüccarın köydeki tek hana geldiği
rar bu panayıra geldiğinde getirebilirdi istedikle­ duyuldu. Biraz sonra da tüccar kısa bir soruştur­
rini. Bayrağı şimdi alabilir miydi? Kısa bir sessiz­ madan sonra yerini öğrendiği, kıyıda balık avla­
lik oldu aralarında. Evet dedi cüce ve uzattı ko­ yan köprücücesine elindeki küçük deri torbayı
caman bayrağı, aynı anda etraflarındaki panayır uzattı, içinden yeşil-kırmızı-siyah bakırdan yapıl­
kalabalığın dan gizli bir m ırıldanm a yükseldi. ma üç küçük çıngırak çıktı, aynı anda da etraf­
Cüce şakadan somurtarak ve de gülümseyerek tan büyük bir alkış koptu. Herkes çok sevindi. Bu
“ Hem karşım ızdakinin nasıl b ir ‘o ’ olduğunu, arada cüce kaşlarını çatarak kendisinin taklidi
hem de o ’nu o ld u ğu g ib i kabu! e tm eyi 'E vet” ' yaparken bir yandan tebessüm ederek “ Bazen
dem enin dışında başka ha n g i yo lla öğrenebi­ h a k lı ç ık m a k 'E v e t'in n e re s in d e s a k lıd ır ? ”
liriz k i! ” dedi neşeyle. Bu arada tüccar bayrağı dedi. Herkes cücenin ertesi sabah asacağı yeni
katlayıp oradan uzaklaşmaya başlamıştı bile. panayır bayrağı daha da çok merak etmeye baş­
Aradan bir yıl geçti. Lamponia Panayırı yak­ ladı nedense.
laştıkça herkes tüccarın yolunu gözlüyordu.

Karın kısmı düzdür.


a

I
SOK OLMAK” T I Y O R U Z
“ İn s a n o la m ıy o ru z n a lla r a ra s ın d a şöyle ra (k ıs a c a s h o w d i­ g e le n B e lg e m e n ’ e
bari şo k o la lım gitsin b ir ç ılg ın y o lc u lu ğ a yeceğiz) h e rke s e lin ­ b e lg e s in i k a m e ra y a
b e ! ” d iy o r u z . Y a n i çıksa k, ke n d im izi te ­ de b e lg e le ri, d o s y a ­ (k a m u o y u n u n g ö z ü -
y a n lış m ı d ü ş ü n ü y o ­ le v iz y o n u z a y ın d a ları ile gelsin. kam ugöz) d o ğ ru
ruz? ü z e rim iz e ü z e rim iz e ‘ B e lg e s i o lm a y a n y a k la ş ık on beş s a ­
B irileri-bir şe y le r b i­ g e le n 'ş o k b e lg e ’ iç e ri g ir e m e z , h a d i niye tu ta ra k fa zla d a n
zi ş o k etm eli ve va k it m e te o rla rın ın a ra s ı­ girdi d iy e lim h a y a tta b ir k o n u ş m a h a k k ı
geçm e li. na k u m a n d a (n ı)m ız - ç ık a m a z ’ y a z ılı b ir ta n ıy ın .
iç im iz d e n g e ç e n la ış ın la s a k , m e m le ­ le vh a a sın ö n c e lik le Show s ır a s ın d a
d ü ş ü n c e le r şu k e t im iz in s e v ile n stüdyonun k a p ıs ın a . b e lg e m e n le rin g e tir­
s ö z c ü k le r in iç in d e d ü rtü le rin d e n şo k o l­ G iriş k a p ıs ın a ta rtı d ik l e r i d o s y a la r ın
gizli. m a d ü r tü m ü z ü d o - k o y d u ru p n o te r h u ­ ü z e rin e ç ık ıp g ü re ­
İş te b u ra d a : "Ş o k y u rs a k ” d iy o r u z . z u r u n d a b e lg e le r i ş ç ile r gibi bir d a k ik a
o lm a k istiyo ru z. K ılı­ G ö rü ld ü ğ ü g ib i ç o k ta rttırın . B e lgeler için k a d a r p o z v e rm e s in i
m ız ı k ıp ırd a tm a d a n güzel k o n u şu yo ru z. in a n d ır ıc ılık e ş iğ in i s a ğ la y a r a k (d ile y e n
s e r s e m le m e k , a p ­ B u ra d a n b ü tü n T V 2 k g . d o la y la r ın d a m illi m a r ş ı y a d a
ta lla ş m a k is tiy o ru z . k a n a lla rın d a k i ya p ım a ğ ır lık o la ra k s ta n ­ s e v d iğ i b ir b a ş k a
B una ço k ih tiy a c ım ız s o r u m lu la r ın a , s p i­ d a rtla ş tırın . 2 kg .dan e s e ri o k u y a b ilir, s a ­
v a r. Ne m utlu ki T V ke rle re s e sle n iyo ru z: aşağı belgesi o la n la ­ k ın c a s ı y o k ) b ir s e ­
k a n a lla rı ş o k b e lg e ­ "Ş o k edin bizi. B a ­ rı içeri a lm a y ın . Bo­ re m o n i g e r ç e k le ş ti­
le rd e n , m ü h im ifş a ­ kın size tüyo v e riy o ­ şu n a ka fa m ızı ü tü le ­ r ir s e n iz ç o k ç o k iyi
a t la r d a n , t ü y le r ruz." m esinler. olur.
ü r p e r tic i g e r ç e k le r ­ S ö y le y in a ç ık o tu ­ B e lg e a ğ ır lı ğ ı 10 Bu g ö rü n tü k a m u ­
de n g e ç ilm iy o r. K a- rum ve ta lk -s h o w ’la- kg.ı a ş a n la rı belge- oyuna kam ugözden
men ko ka rtı ta k a ra k g ö s te r ilir k e n , h a n g i
k o ltu k la ra , 10 k g .ın B e lg e m e n ’ in d a h a
a ltın d a k ile r i belge- ik n a e d ici b ir m e rte ­
boy k o k a rtıy la trib ü ­ b eye ye rd e n y ü k s e k ­
ne o tu rtu n . 5 kg ve lik o la r a k e riş tiğ in e
a lt ın d a k ile r i h iç b ir d a ir b ir m ini re fe ra n ­
ye re o tu rtm a y ın .Bu d u m g e r ç e k le ş tir ­
o n la r a d e rs o ls u n , m e z s e n iz v a lla
a y a k ta d ik i ls i n le r . g ö z ü m ü z a ç ık gider.
K okart fa la n d a ta k ­ B e lg e m e n ’ le r in
m ayın. "E lim d e belge va r" ti­
S h o w ’da ilk ve son- ra d ın a k a rş ılık s u n u ­
s ö z h a k k ı iç in en c u la rın “ İyi de kaç k i­
a ğ ır b e lg e le r i g e ti­ lo ? N e k a lit e d e ?
r e n le r i (1 0 k g . v e B a ş k a ne v a r? ” gibi
ü s tü ) d ik k a te a lın . y e rs iz s o ru la rla z a ­
Söz s ıra s ın ı ta rtı so ­ m an k a y b e tm e m e le ­
ru m lu s u n u n s p ik e re ri için:
v e rd iğ i ta rtı b e lg e s i 1. S h o w s ır a s ın d a
d o ğ ru ltu s u n d a b ilim ­ B e lg e m e n be lg e sin i
sel o la ra k s a p ta y ın . h a v a y a k a ld ı r a r a k
O p o b je ktif olun. H ak g ö s te rm e y e b a ş la d ı­
ge çm esin. ğ ın d a a lt y a z ı l a r l a
Y a p ıla n d e ğ e rle n - B e lg e m e n ’in y a ş ın ı,
"'m e y e göre birin ci d a h a ö n ce kaç a d e t

127 nolu belgeninfotokopisi. 12.8 kg., hafifşart,


imzalı, ılık mühürlü, sevecen, terazi burcu, abaza.
sh o w d e n e yim i o ld u ­ k e n . Ç o k e tk ile y ic i ç ık a rm a y a b a ş la y a ­ m a d ı. K u r a a t ı ş ın a
ğ u n u , s h o w la rd a o r­ o la b ilir . B ir ş o k d a ra k g ü z e lim e k ra n ı g id ilir.G e rç i bu y ö n ­
t a la m a konuşm a o radan. Y ok y o k a s ­ şe h ir h atları v a p u ru ­ tem p e k h a k ç a d e ğ il­
s ü re s in in g e ç e n y ıl lın d a en iy is i o n la rı n a d ö n d ü r m e s in e d ir a m a g ö r ü ld ü ğ ü
v e bu y ıla ait ra k a m ­ k a ğ ıt f ir m a l a r ı n ın ka rşı se t e k ib in i h a ­ g ib i b a ş k a b ir ç a re
la rla k a ç d a k ik a o l­ re k la m la rın d a k u lla ­ z ır b u lundurun. B öy­ d e k a lm a d ı. Ç ü n k ü
d u ğ u n u , h a n g i y ıl n ın y a d a y a k ın d a le p ro g ra m la rd a her- biz e kra n k a rş ıs ın d a
b e lg e b o y lu k ta n b e l- b ir ‘Ş o k B e lg e Ü re ­ ş e y o la b ilir . E ğ e r o tu ra n c a n lıla r o la ­
g e m e n liğ e y ü k s e ld i­ tim ,E ld e e d im ,G ö s ­ p ro g ra m g e rç e k te n ra k n e tic e is t e r iz .
ğ in i, b e lg e le rin a ğ ır­ te rim İn e ."k u ru lu rs a de v a p u ra d ö n e c e k ­ N e tice ye m e ra k lıy ız .
lığ ın ı, k a ğ ıtla rın k a ­ orada. se en a z ın d a n ik i 6 .M adem tü y
lın lığ ın ı, k a ğ ıtla rd a k i 4. ’’ E lim d e b e lg e g ü n ö n c e d e n “ ik i ü rp e rttm e y e d ü ş k ü n ­
z ım b a d e li k le r in i n v a r ” t ir a d ın a k a r ş ı gün so n ra şok v a p u ­ sü n ü z. T a m a m a n la ­
u y u m u n u -k i k a ğ ıtla ­ sunucu bütün bu ö n ­ ru bu p r o g r a m d a . d ık . O z a m a n ş o k
rın hepsi a s lın d a b i­ lem lere karşın d a y a ­ H e p in iz e A lla h s in ir b e lg e ifş a a t v a k itle ­
rer ş o k be lg edir, bu ­ n a m a y ıp “ E fe n d im . s a ğ la m lığ ı ve rsin ya r in d e fo n a r ü z g a r
ra sı ç o k ö n e m li-,y a ­ G ö rü y o ru m ki bütün d a n a s ip e ts in (k a ­ e fe ktle ri k o y u n . H a t­
z ıl a r d a k u lla n ıla n e lle r b e lg e li z a te n . n a lın a g ö re )” ş e k lin ­ ta r ü z g a r e ş liğ in d e
f o n t la r ın o k u m a y a Ü stelik hepsi de şo k de a n o n s a b a ş la y a ­ h a fif g ıc ırd a y a n k a ­
u y g u n lu ğ u n a d a ir e d ic i. A n n e c im ! Uu rak heye ca n ı a rttırın . p ıd a n iç e r i b ir in in
is ta tik i b ilg ile ri b e lir­ t ü y le r im ü r p e r d i. Ö nce m eraktan so n ­ g ird iğ in i v e ü z e rim i­
tin . G ö r e lim . Ö ğ r e ­ N e y s e s iz in b a ş k a ra şoktan ölelim . ze d o ğ ru a d ım s e s ­
nelim . n e y in iz v a r? " s o r u ­ 5. Belgelerin ya da le r iy le ç ıt ır d a y a n
2. S h o w s ü re s in c e sunu s o rd u ğ u n d a b e lg e m e n le rin in a n ­ ta h ta m e r d iv e n le r e
sö zü n k o n u d a k a ld ı­ s h o w m e n in ç a n ta s ı­ d ır ıc ılığ ıy la ilgili o la ­ b a s a r a k g e ld iğ in i
ğı süre, b e lg e m e n le - n a e ğ ile re k "B e n d e ra k hani o lu r y a m i- h is s e ttiğ im iz e fe k t­
rin s ö z le o y n a m a papaz d ö p e r , b ir de n ire fe ra n d u m s o n u ­ lerden y a ra rla n ın .Y a
sü re le rin i yüzdeli ra ­ te y p k a y d ı, y e tm e d i çları k a fa ka fa y a ç ı­ d a d a h a k o la y ı ünlü
k a m la r la a r a d a b ir ü s tü n e b ir de v id e o k a rs a s tü d y o d a n o ­ b ir b a r ito n a e k r a n ­
e k ra n a getirin. ka se d i, ye tm e d i söz terin y a n ın d a her ih ­ d a n a n id e n 'B o o ! '
3. S h o w a r a la r ın ­ k o n u su e ttiğ im ş a h ­ tim a le k a rş ı im a m , d e d ir ttirin ,o ls u n b it­
d a k i re k la m la rd a en sın en ya kın a rk a d a ­ r a h ip , d a rp h a n e sin.
ü n lü b e lg e m e n le r şı ş im d i h a lk ım ız a m üdürü b u lu n d u ru n . 7. B izden bu kadar.
d e ğ e rle n d irils in . Ö r­ bütün g e rç e k le ri a n ­ B elg e m e n le re in a n ç­ S ö y le d ik , iş t e . Ş o k
n e ğ in b ir tra ş b ıç a ­ la ta c a k , y e tm e d i Di la r ın a g ö re K u r ­ o lm a k is tiy o ru z . Ş o k
ğ ıy l a tra ş o lu r ­ P ie tr o ’m la g e ld im .” an,İncil ya da p a ra ya edin bizi. B irşe y o la ­
k e n , ş o k e lla y e rk e n d iy e re k hepsini te k e r el b a s tı rı n . B a k tın ız m ıy o r u z b a r i ş o k
y a d a ç ik le t ç iğ n e r ­ te k e r ç a n ta s ın d a n g e n e e ş it lik b o z u l­ o la lım gitsin be!

İkinci sırt yüzgeci dikenlidir, bir kelebeğin kanadını andırır.


A F I L M B Y S I Z O f R E N G I

HAYMAN Ag f &l.mBmBm^ :^BSBSBm^ ufss^rWiA V H i f H i iS i s

ğustos 1995. Haymana Ovası. zengin tabii, canları tatlı.) Neymiş? Kor­
Haymana Ovası gazoz yuvası. kulacak birşey yokmuş. Ulan kanat kop­
H a y m a n a lı ünlü g a z o z c u tu gidiyor bu mürettebat hala görev yap­
Rüstem imalathaneyi kapamış, akşam ma peşinde. (Lafa da bak, mürettebat...)
namazını eda edip eve gelmiş, hanım ı­ Gerçekçi olun biraz gerçekçi. Düşüyor­
nın yaptığı az şekerli kahvesini çoktan sunuz işte. Kabul edin. Düşen uçağın
içmiş, bahçedeki gölgelikte kestiriyor, içinden görüntüler. Her şey birbirine ka­
arada da sol bacağını tatlı tatlı kaşıyor. rışmış. Feryatlar, çığlıklar falan. İnsanlar
Hafif, serin bir rüzgar esiyor. alabora. Tatsız görüntüler. Hiç anlatma­
Aynı.saatler. Haymana Ovası açıkları. yalım daha iyi. Zaten b ira zd an uçak
Gökyüzü. Bir uçak. İçinde Coca Cola fir­ düşünce hep birlikte olay yerine bağla­
masının üst düzey yöneticileri. Ne kadar nacağız.
üst düzey? Çok üst düzey. Coca Co- Gazozcu Rüstem gölgelikte burnuna
la’nın sırrını yani hayatın gerçek tadını konan sineği kovalıyor. Oh! Pek de tatlı
bilen on kişiden sekizi (biz bilmiyoruz, uyuyor. Çok özendik.
sadece tadıyoruz, ama şimdilik... biraz­ Büyük bir gürültü, ardından patlama.
dan herşey değişecek ...hah ha... bura­ Dumanlar. Coca Cola’cıların uçağı Hay­
da sinsi sinsi güleriz). Keyifleri yerinde mana Ovası'nda param parça. Rüstem
Gobi Çölü'ne gidiyorlar. Bir orası eksik gürültüye uyanıyor. Atlayıp traktörüne,
kalmış, orayı da Coca Cola’ya kavuştu­ bir saatte enkaza ulaşıyor. Parçalanmış
racaklar. cesetler. Uçağın motoru hâlâ yanıyor,
Aynı saatler Los Angeles açıkları. Ka­ küçük patlam alar oluyor. P ilot kabini
rayolu. Highway 97. Bir trafik kazası. İki gövdeden kopmuş uzaklarda. Kara kutu
ceset. Üstlerinde birerden iki tane un­ nerede? Rüstemin işi değil o. Kara ku­
derground gazete örtülü. Yakın plan. tuyla televizyon seyircileri ilgilendirilecek
Ölenler Coca Cola'nm sırrına sahip di­ akşam haberlerinde. D um anların ara­
ğer iki kişi. Kaderin garip bir cilvesi. Biri­ sından “help... help...” diye bir inleme
si ölmeden önce asfalta kanıyla iks çiz­ duyuluyor. Colacı K risto fır’dan inleyen
miş. Cesetlerin başında düşünceli iki ki­ nağmeler dinliyoruz. Şiddete çok alışık
şi. İki polis. Biri Dörti Heri Clint Eastwo­ bir millet olduğumuz için ölm ek üzere
od, d iğ e ri onun için e k a p a n ık am a olan Cola'cı Kristofır’ın sesi bize nağme
gözünü budaktan sakınmaz ortağı Julio gibi geliyor. Gazozcu Rüstem help ne­
Andy Garcia. Kamera cesetlerin üzerin­ dir bilmez ama adam kelp dese de fark
deki gazeteden bir uçağa doğru uzakla­ etmez. Çünkü Rüstem insan ca n lıs ı.
şarak kararıyor. Alıp Kristofır’ı traktöre yerleştiriyor. Se­
Haymana açıklarındaki uçakta ani bir kiz Cola'cıdan yedisi sırla rıyla birlikte
motor gürültüsü. Uçak hızla irtifa kaybe­ Gobi’yi göremeden ebediyete intikal et­
diyor. Mürettebat paniğe kapılan Cola'- miş dürümdalar. Kristofır ise fena yara­
cıları teskin etme telaşında. ( Adamlar lanmış, belden aşağısı tutmaz durumda.

Eti yenmez. Şekli dikenli öksüz balığını andırır.


Belden yukarısı da zaten bir anlam ifa­ ,Rüstem. # 3 // spotta
de etmiyor. Rüstem dil bilmez lisan bil­ Tam bu sırada CNN. Cola
mez, Kris ise aksanlı İngilizcesi ile inle­ generallerinin hepsinin garip ! tkunmapa
mekte. Rüstem şu anda inlemeleri din- bir tesadüf sonucu aynı gün ı>ir
leyemiyor, traktör kullanıyor. Dinlemeye ö ld ü ğ ü n ü fla ş fla ş g e ç i-
kalksa da gürültüden duymaz. Eski mo­ yo r,d ü n ya ya . Kel, k ır saçI, şeppak.
del bir traktör altındaki. Koskoca Hay­ uzun saçlı, boğazlı kazaklı, -
mana gazoz kralının altında külüstür bir yelekli, tayyörlü, İngilizce ko-
traktör. Hikayem izin şu dakikalarında nuşan b aya n ve b a y la r ^
R üstem b a ş ın a konan talih kuşunun dünyaya bu feci haberi yayı-
henüz farkında değilse de kader ağları­ yorlar. Bütün televizyonlar ihya olmuş
nı örtneye başladı artık. Birazdan o da dürümdalar. Çok kaliteli on ölü. Son de­
fa rk e decek. K ris -ki son n e fe sle rin i rece esrarengiz olma ihtimali taşıyan iki
H aym ana O vası'n da kesik kesik v e r­ kaza. En az bir haftalık birinci sın ıf er­
mekte- Amerika kıtasına İsveç’ten göç zak. R bütün bunlardan habersiz.
etmiş bir aileden gelmekte. Gençlik yıl­ Los Angeles Emniyeti'nde tarihi bir
larında bir yandan Harvard’da tahsilini gün. O rta lık ta FBI, CIA, N BC, ABC ,
sürdürürken öte yandan folk müziği ya­ ÇBS, İnterpol, Monopol,Janpol, Savak,
pan gruplarda şarkıcılık yapmış. '68 - Ravak ajanları cirit atıyor. Clint ofisinde
6'9 -’70 falan. Ve o kadar. Kri şimdi Co- durumdan rahatsız, Andy Garcia’ya ‘Ha­
ca Cola’nın General Manager’idir. Doğal di gidelim ’ diyor, M agnum ’unu ustaca
bir güzergâhtan doğru Coca Cola gene­ kontrol ederek. ‘Nereye gidiyoruz şef?’
ralliğine kısacası. Kr allah aşkına ne işin diye soruyor Garcia, gözlerinde heye­
var senin Haym ana O vası’nda, çok can dolu bir serüvene atılm ak üzere ol­
gizli tuttuğunuz 7X formülünü ezberle­ manın ışıltılarıyla. Cevabı biz verelim .
yene kadar Türkçe su nasıl istenir öğre- Haymana’ya geliyorsunuz. Olay yerinde
neydin. Hayatta ilk intibalar çok önemli­ ipuçu arayacaksınız, geldiğinizde enka­
dir evet, ama Rüst ile K ıris’in trak­ zın ve cesetlerin etrafını beyaz tebeşirle
törün üzerinde çaresizlik içinde boş boş çizilmiş bulacaksınız, oradaki görevlile­
b a k ış m a la rın ın hayattaki ilk in tib alar rin aptallıklarına sinir olacak, çok yorula­
b a h s iy le pek de b ir a la k a s ı y o k tu r. cak, sürekli olayla ilgili kafa patlatacak
Çünkü Haymana O vası'na düşmüş bir a ra da ka dın ka h ra m a n la (H a ym a n a
uçakta intiba aranmaz. Yaralı aranır ki Kaymakamı Sevim Hanım, otantik es­
bulundu. Kara kutu aranır ki işimiz bu mer, siyah saçlı, kara gözlü, gizemli bir
değil. T ra k yavaş yavaş ilerliyor keçi k a d ın )'d u y g u s a l a n la r
yollarından. Kris “sevin x..sevin x” diye yaşayacak, FBI ajanla­
garip sesler çıkarıyor, bostan korku­ rıyla yöntem leriniz hu­
luklarını cyborg zannedip ürküyor. susun d a -b ira z sertçe
R gavurun gazoz istediğini sanı­ de, ondan -çeşitli ta rtış ­
yor . Traktördeki kasalardan malar yaparak , başından
bir şişe Haym ana Gazozu beri sizinle olan yüreğim izi
çıka rıp K’ya ikram ediyor. ağzımıza getiren ölüm tehlike­
Şansın varmış bu gazozla­ leri atlatacak -olay bir örgüt işi - .fi­
rı ben imal ediyorum. Se­ nalde müzik eşliğinde kararan per­
vin ap bunun yanında ab- denin ardında bir meseleyi daha hal­
d e s t su yu k a lır " d iy o r letmiş olmanın huzuruyla yavaş yavaş

İlkbahardan ağustos sonuna kadar Üremeleri sürer.


Kaybolacaksınız aklınız sıra. Çok bek­ ğını görünce "Hay aksi şeytan" diye ba­
lersiniz. Burası Türkiye. Haymana Ova­ ğırıyor. Kristo ‘hay aksi şeytan’ı duyunca
sı. Amerikan filmleri bize sökmez. Bura­ Rü’nün karısına sevgiyle gülümsü yor,
larda kader herşeyi halleder. Geldiğiniz­ aralarında bir yakınlaşma oluyor ister is­
de göreceksiniz nokta nokta noktalama­ temez. Rüst bu durumu fark ederek karı­
larınızı. Cli ve And. Kafadar ikili. Kendi­ sını kalem getirmesi için komşuya yollu­
lerini Kid ve Cassidy zannediyor, hıyar­ yor.
lar. Gelin. Gelin de görün egzotik doğu­ Rüst ile karısının komşuları olan Nazi-
da sizi neler bekliyor. Hah ha. Havaala­ fe ve Neil çifti okuyucularımızın da çok
nı. Müthiş ikili son kontrolden geçmişler, iyi bildiği gibi aralarında yeni doğan kız­
uçağa doğru ilerliyorlar, ellerinde çanta­ la rın a isim bulm a ta rtış m a s ın ı halen
ları. sürdürmekteler. R’nin karısı olanları an­
R’nin evi. Kristofer Haymana Gazo- latınca o sırada uydu antenli tv’den CNN
zu'nu içmiş, gözleri parlıyor ‘Wonderful izleyen Neil merakla Rüst'lere koşuyor.
..wonder... Won Won ...” diyerek dabılyu Neil hemen Kristo ile konuşmaya baş­
dabılyu sayıklıyor. Beden dilini kullana­ lıyor. Kris’in tam bu sırada öleceği tutu­
rak kağıt kalem istiyor Rüste'den. Kıris- yor. Aralarında topu topu bir paragrafı
to ’nun sayıklam aları R üst’e çok ilginç dolduracak kadar cümle geçiyor ve Kri
geliyor. "Karı bu herif ne demek istiyor ölüyor. Derin bir sessizlik... Uzaklardan
acaba, en yakın ingilişce kursu burdan bir köpek sesi geliyor. Rüst ile karısı
en aşşa beş saat çeker” diye söyleniyor. şaşkın şaşkın bakışmaktalar. Neil Kr’in
Karısı sürekli bir (Cesur ve güzel) izleyi­ gözlerini kapatmakta, istavroz çıkarm ak­
cisi olduğu için Kıristof’un kalem kağıt ta ....... Rüst “ Ne d edi?” diye sorm akta
istediğini kolaylıkla anlıyor. Gidip hemen Neil’e..................
kalem kağıt getiriyor. Kalemin yazmadı­ Devam edecek

R
M A V İ 6 4 Ö K Y O 2 Ü
uçAn uçan
h uŞ
h u$
uçan

uçan

\
kus?

u
A İ Konmuş ^ \ D
•y v 9-
^ \
b

katı k a lk a n
kola kutusu
arada başka şeyler düşünülür. Çocuk gözetlenir; düşme­
P A R K L A R I K İM A Ç A R ? sin, kavga etmesin diye. Ağaçların altına yüzükoyun yatı­
lır, bazen pabuçlar çıkartılır. Geçen yabancı turistler ıs­
abahın en erken saatlerinde ışığın her şeyi (uzakla­
rı da) yavaş yavaş görünür kılmaya başladığı saat­ rarla/göz dikilerek seyredilir.
Çay bile içebiliriz bazı parklarda. Kıyılarında bir ke­
lerde, kimsesiz, bomboş, sakin, in cinin top oynadı­
ğı parklara ilk ve en önce kimler gelir? Simitçi, fal­ narlarında mutlaka kirli küçük plastik sa n d a lye cile rle
cı, işsiz baba ve küçük kızı, köpeğini gezdiren çok süslü çay ocakları vardır. Gazeteler karıştırılır/okunur.
Buralardaki insanlar daha çok otobüse/minibüse bi­
yaşlı teyze, izinli asker, bebekli yorgun anne, geli­
niyle kavgalı kaynana, okul kaçağı çocuklar ya da nenlerden oluşur. Parklarda faydalı bilgiler edinir, tanı­
madıklarımızla tanışır, konuşuruz. Yemek tarifleri alışve­
ilk seferinden (06.10) önce sigara içen otobüs şo­
rişleri yapar, köpek cinslerinin ne kadar çok olduğuna şa­
förü. Hangisi?
Hayvanlar da parkların tadını çıkarırlar; otomobil şırırız. İşsiz-güçsüzlerin çokluğu dikkatimizi çeker. Ma­
halle tamircilerinin (elektrikçi, şofbenci...) yerlerini (yeni
ve cadde tehlikeleri yoktur burada. Üstelik kendileri­
ne merakla yaklaşan çocuklarla oynama ve beslenme gelenleri ya da ustalarını) öğreniriz.
imkanları da vardır. Köpek, kedi, serçe, güvercin, martı Ve sonra bir ara ışık azalmaya başlar. Gece kendi ko­
yuluğunu parklara örter. Karanlığın kuralları çıkar ortaya.
mutludurlar buralarda. Eğer günlerden pazarsa piknik
yapan aileler, çıraklar, kalfalar, izinli garsonlar/askerler, Şarap ve rakı içenler sinsice gelir, sessizce parkın koyu
siyah bir yerlerinde içkiye otururlar. Arada bazen kızlı er­
kapıcılar ve tabii ki çocuklar ve ötekiler doldurur buraları.
Sesier daha da artar, baloncular da pazarları gelirler. kekli sarhoşlar gelir otomobillerle; salıncakta sallanır,
Arada kaset satıcıları da görünür/kaybolur. Kitap okuyan bağırırır çağırır giderler. Ya da bir başka kuytuda müna­
yalnızlara daha çok hafta içi öğlen civarında rastlanır. Ço­ kaşa edenlerin sadece sesleri dolaşır havada. Bazen
cuklar: Oynar, ağlar, birşeyler yer. Büyükler: Vakit geçi­ sessizce öpüşenler gizlice kımıldar dururlar soluk soluğa.
rir, bekler, uğrar, dinlenir, ya da oradan geçerler.
Gün boyu pek çok şeyler yenir parklarda. Ayçekirdeği, K İ M K A P A R ?
simit, sandviç, lahmacun, beyazpeynirdomatesli sandviç,
Gece geçer. Sıra parkların kapanmasına gelmiştir.
mısır, dondurma, pamuk helvası, macun, elmaşekeri...
Ayrıca yaşlıların sarı leblebi gibi kuruyemiş atıştırmaları Son gölgeler de çekilir, salınarak. Çok yaşlı ve bilge ve
ile devamlı çenelerini oynatm aları kendi kendilerine çok kirli ve bakışsız bakan iki sokak köpeği uzanır çöp te­
konuşuyorlarmış gibi, karşımıza sık sık çıkan manzaralar­ nekeleri ile salıncaklar arasında bir yerlere; onlar kapatır
dan sadece bir tanesidir. parkları tüm tecrübeleri ile duydukları ile gördükleri ile
Neler yapılır: Genellikle dinlenilir. Yerlere, otlara ağa­ yaşadıkları ile gelecekleri ile rüyaları ile ...
çlara, oynayan çocuklara, genç annelere bakılır ve bu

A F İY E T E
DOĞRU
aynar suda pişm iş makarnayı kevgire boşaltın ve soğuk suyun altında bir güzel, bol bol y ı­

S kayın. Bunu neden yapıyoruz? Çünkü onları, sıcaktan gevşemiş, rehavet çökm üş d u ru m ­
larından kurtarm ak istiyoruz. Boş tencerenin içine biraz katı yağ (kahvaltılarınızdan artan
sağına soluna / yağlı kağıdına eski reçellerin bulaşm ış olduğu bir margarin parçasından)
koyun. Soğuk sularla yıkanm ış, artık tertem iz ve de üşümüş makarnayı eski tenceresine boşal­
tın. T ekrar geriye bıraktığı ılık yerine dönen makarnayı burada um m adığı/tanım adığı, ilk kez kar­
ş ısın a çıkan sarı yum uşak bir plastik parçası gibi bir şey bekliyordur. Yine kısık ateşte onları be ­
raberce yavaşça karıştırın. Yağın nasıl eridiğini, beyaz çubuklar arasında nasıl saklana/gizlene
d oland ığın ı görün. Onu çatalınızla sessizce itekleyerek tencerin dibine doğru yuvarlayın. K urca­
ladıkça yağ topağının nasıl küçüldüğünü hayretle göreceksiniz. Evet, sabırla bu gezdirm eye de­
vam edin. Sonunda, evet sonunda beyaz topak yağ eriye eriye gözlerinizin önünde yok olacaktır.
Um utsuz bir aşk gibi. O artık yoktur. Yüzlerce makarna çubuğunuz yalnız ve p ırıl p ırıl yağ içinde
kalm ıştır. Hepsi de birbirlerine sarılm ış öylecene duruyorlardır. Kalabalık ve de tek başlarına.
Ç atalınızı çektiğinizde kım ıltısız öylecene kalakalırlar... (Bütün hüner sosta. Kim ler m akarnayı
sevm ez. M enem enin süzgece bakış açısı . Makarna burcu’na kimler inanır. A kıllılar zeytinyağı
mı kullanıyor? Hakiki acılı salça ne renktir? Ev sahibi geldiğinde makarna nasıl ve neden
saklanır?... ile ilgili açıklam alarım ız önümüzdteki sayılarda devam edecektir).
Ağlara takılm asıyla raslantı sonucu bulunur.
ÇOK ESKİD EN

BİR
YILL A R ÖNCE MENT EŞE A D ­
¿ÜN..
L A R L A R BİLE. R İ V A Y E T E G Ö­ DÜŞER.
LI K Ö Y V A R M I Ş . Bİ R G Ü N , RE A R T I K BU İ L G İ S İ Z L İ Ğ E OLAY GERÇEK VE DE
H E R K E S BİR T E L A Ş L A R D A . D A Y A N A M A Z İ H T İ Y A R KI­ DOĞRU.
D Ü Ğ Ü N Z A R VE " A Ş I N I Z K U R T , Y E ­ M ENTEŞE'NİN O TO M OBİL
H A Z I RLI K L A R I N D A. K A ­ R İ N İ Z Y U R T " O L S U N DE R , Y O L U Y O K . EŞEKLE A N C A K
ZAN KAZAN KEŞKEKLER L Â N E T O K U R VE K A Y B O ­ U L A Ş I L A B İ L İ Y O R . BİR ÇO K
Y A P I L M A K T A . T A M BU LUR. K İ MS E Ü Z E R İ N D E BİLE T E R K E D İ L M İ Ş H A N E S İ İLE
CURCUNADA AKŞAM VAK­ D U R M A Z , O M U Z SİLKER- H A Y A L E T K Ö Y G İ B İ . ÇA-
Tİ YA Ş L I BİR İ H T İ Y A R GE Lİ R LE R . A M A A A K A Z A N L A R I N A K K E L E / A Y V A C I K' A B A Ğ ­
K ÖY E ; O G Ü N E K A D A R H İ Ç A Ç T I K L A R I N D A BİR DE NE LI BEHRAM KALE
G Ö R M E D İ K L E R İ V E SU İ S­ GÖRSÜNLER T Ü M KEŞKEK­ KÖYÜNÜN KAHVESİNDEN
TER KOŞUŞTURANLARDAN. LERİN YER İN D E KU RTLAR ( E Ğ E N İ N EN G Ü Z E L K A H V E ­
KİMSE İ LG İL EN M EZ Y A DA K A Y N A M I Y O R M U? Sİ) O V A Y A B A K T I Ğ I N I Z D A
A N L A T I L A N L A R I N BİR Bİ Çİ ­ VE İŞTE O G Ü N D E N S O N R A İ L E R İ DE Ki Y A M A C I N T A M
M İ N E G ÖR E DE " Bİ RAZ BİZE H A STA LIK , FELAKET, K IT ­ ÜZERİNDE BİRAZ SAĞINDA
Y A R D I M ET HELE S O N R A LIK.. D E R K E N K Ö Y İFLAH YE R A L IY O R . Z A R Z O R DA
Y İ Y E C E K - İ ÇE CE K V E R İ R İ Z " O L M A Z . VE T A Ş I N M A L A R OLSA G Ö R E B İL İR S İN İZ .
D E R L E R . Y A R D I M EDE R İ H ­ VE G Ö Ç L E R V E A Y R I L M A ­ EVET, U Z A K T A BİR K Ö Y
T İY A R C IK A M A SONRA L A R B A Ş L A R . K Ö Y BOŞ A L I R V A R O R A D A , Y ILL A R ÖNCE
Y İ N E DE K İ M S E O N U N L A VE DE K O C A K Ö Y ÇOK A Z T E R K E Dİ LMİ Ş . . .
İLGİLENMEZ H A T T A A Z A R ­ BİR SA Y ID A HANEYE

O R T + B I R
1- SOUR TIM ES - PORTISHEAD Süre: 4'11
Solist: BETH G I BBON $ Albümün adı: D U M M Y .
Yollar ve insanlar. Birliktelikleri çok zor, biraraya geldiklerinde dünyayı değiştirebilirler.
1 - GLORY B O X -PORTISHEAD Süre: 5'06
Solist: BETH G I BBO N S Albümün adı: D U M M Y .
G erçek ve sanalın birleştiği yerde zemin kaygan, hava kötü.
MYSTERONS - PORTI SH EAD - Süre: 5'02
Solist: BETH G I BBON $ Albümün adı: D U M M Y .
H angi yönü izlerseniz izleyin birşey farketmeyecek. Yol ayrımları depresifdir.
4 - N O B O D Y LOVES M E- PORTISH EAD- Süre: 5.01
Solist: BETH GIBSON Albümün adı: DUMMY.
Biz sizi seviyoruz. ’
+1- PROTECTION- MASSIVE ATTACK
>ir süre için ya da bütünüyle. Şehirden yarın sabah ayrılıyorsunuz. G id e ce ğ in iz yerde sevgiliniz sizi
beklemiyor. G ece saat :3 :0 0 ’ten sonra, son bir şehir turu. Bütün şehir, tek plan.

Ekonomik değeri yoktur. Ömrü dipte geçer.


ŞARKI SÖZÜ YAZARLARININ
Son çıkan ve herkesin pek çok sevdiği sokaklarda evlerde söyleyip durduğu tüm şarkıların sözleri bilgisayara ve­
ri olarak verildi. Input. Türk pop müziği üzerine bilgisayardan bir yorum istedik. Ve ‘Beste sözlerindeki etkiliyici ne­
denlerin ortaya çıkarılması amaçlı’ bir program düzenlendi.
Uzun ve karışık işlemlerden sonra bilgisayar output’una (çıktısına) göre işin esası “U” harfinde. Evet, içinde “ U”
harfi olan şarkılar toplum tarafından da gençler tarafından da daha çok seviliyor ve de tutuluyor. Aşağıda yayımladı­
ğımız bir örnek liste de verdi bilgisayar.
Ve en önemlisi Haziran ve Mayıs aylarında liste başına çıkacak yerleşecek çok satan şarkıların da mutlaka içle­
rinde "U” harfi olacağını kesinlikle belirtti. Ayrıca bilgisayar Sezen Aksu, Nükhet Duru, Mustafa Sandal, Kenan Do­
ğulu ve Burak Kut’a daha çok şans tanıdığını bildirdi.
Output:
Muradına ermeli... Mustafa Sandal/ Vur kadehi... Serdar Ortaç/Anasının kuzusu/Unutmamalı...Tarkan/Muhabbet
olsun... Kenan Doğulu /Bütün numaralar var bende... Yonca evcimik//Her yudumda ağlarken ben sana... Ümit Be-
sen /Kalbim duraksız... Yıldız Tilbe /Bir duru sözle gönül alana... Sevtap Erener /Haydi söyle, uykusuz gecelerimi...
İbrahim Tatlıses/Eğrisi doğrusu ... Nilüfer
Ek bir programla eski şarkılar tarandı ve aynı netice ortaya çıktı.
Bütün liste başı şarkılarında “U” harfi var. Evet anahtar tılsımlı harf “U” .
Eskilerden örnekler:
Uykusuz Her gece... Ajda Pekkan;
Firuze... Sezen Aksu
Doktorum nerede... Fatih Erkoç
Evet, yeni beste sözü yazarlarına; .U’ya dikkat.
Gelelim hazır şarkı sözlerine:
"uyku tuttu b e n i, tuttu da kuruttu beni"
"Uslu uskumru uçur beni"
"tuzlu suyumu içme dokunur"
"susuzluk kuşum durumum kusurlu, sen git ben seni bulurum"
"Uydur uydur dur""

YuNardaNi fotoğrafla Ninelerden bir g ö r ü n t ü


Ş İZ O F R E N D İ
Bütünüyle kuşkuda olduğu cümle alemce bilinen dergi, Periyodu bozuk dergi, ne
zaman çıkacağını kendisi de bilmeyen dergi, aniden bi bakm ışsınız çıkm ış dergi,
okuruna arada bir küfrettiren dergi, e o kadar olacak artık dergi, ne idüğü belirlen­
memiş dergi, karosercilerin, züccaciyecilerin, nakliyat am barlarının, dolunaylı ge­
celerin, yolculukların, ıpıssızlıkların, ıslak kaldırım akşam larının dergisi, anlayın iş­
te ....bir dergi

M A R İF E T L E R İ:
• dördüncü yıla girm ek
• 18 sayıdır sürmek
• akşam ları geç yatm ak
• sabahları küfrede ede erken kalkmak
• evlerden mümkün olduğunca çıkm am ak
• üç kitap çıkarm ak: Ş izo fre n g i Kitabı/Şizofrengi
Ş a şkın K a ra yo lu B alinaları/F atih Altınöz
Y a şa yıp , ö lm e k, a şk ve a v a re lik ü zerine kısa b ir rom an/S üreyyya Evren
Para bulunursa bir tane daha çıkarmak..
E rd em in P eşinde/A fter Virtue, Alasdair Mc Intyre, çeviri Muttalip Özcan

Y A Y IN K U R U LU : ( D ü n y a d a b u l u n m a sürelerine göre)
M ehm et Şenol, Fatih Altınöz, Kültegin Ögel, Yağm ur Taylan
Libero: Tarık Sipahi
Mizanpaj: Faruk Baydar
Dizgi: Erkan Altun
Düzelti: Alp er Zorlu
Y ardım cı erkek oyuncu: M uzaffer Göçüncü
Y ardım cı kadın oyuncu, niyet ederse Oscar bile alabilir: Zülal C anpolat
Müzik: Dead Can Dance, Portishead, Cam ouflage, Oil on Canvas,
T ra ffic , Sertab Erener, Erik Satie, Oregon
Executive Producer: Muğlak
Matbaada: Y ılm az Dinçberk Flarmoni Orkestrası
Kağıtta: İnsaflı satıcılar
Dağıtım da: M em leketin v e Avrupa’nın orasındaki burasındaki d ostlar
Duyuru: Bir dahaki sayı aşk ağırlıklı
Leylekler: fatih, tarik, dörti heri, m eltem , haymanalı rüstem, b ebek li
yorgun anne, abdurahman ç e leb i, yağmur, allem kallem, kültegin, faruk,
resul abi, neil armstrong, turgut, remzi, g e c e vapurları, m eh m et

You might also like