Professional Documents
Culture Documents
160 dil
Madde
Tartışma
Oku
Düzenle
Kaynağı değiştir
Geçmişi gör
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Bu madde hiçbir kaynak içermemektedir. Lütfen güvenilir kaynaklar
ekleyerek madde içeriğinin geliştirilmesine yardımcı olun. Kaynaksız içerik
itiraz konusu olabilir ve kaldırılabilir.
Kaynak ara: "Silisyum" – haber · gazete · kitap · akademik · JSTOR (Mayıs 2022) (Bu
şablonun nasıl ve ne zaman kaldırılması gerektiğini öğrenin)
Silisyum
IUPAC adı[gizle][gizle]
silicon, Si, 14
Özellikler
Molekül formülü Si
Görünüm Katı
Kaynama noktası
3538 K, 3265 °C, 5909 °F
Belirtilmiş yerler dışında verilmiş olan veriler, Standart sıcaklık ve
Silisyum bileşikleri
SiBr4 • SiC • SiCl4 • SiF4 • SiH4 • SiI4 • SiO • SiO2 • SiS2 • Si3N4
Silisyum karbür
46 dil
Madde
Tartışma
Oku
Düzenle
Kaynağı değiştir
Geçmişi gör
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Bu madde hiçbir kaynak içermemektedir. Lütfen güvenilir kaynaklar
ekleyerek madde içeriğinin geliştirilmesine yardımcı olun. Kaynaksız içerik
itiraz konusu olabilir ve kaldırılabilir.
Kaynak ara: "Silisyum karbür" – haber · gazete · kitap · akademik · JSTOR (Şubat 2020) (Bu
şablonun nasıl ve ne zaman kaldırılması gerektiğini öğrenin)
Silisyum karbür
Uygulamada 100000 'e yakın çeşidi bulunan ve her geçen gün yeni özelliklerde
üretilen transistörler temel olarak bipolar ve unipolar olmak üzere iki gruba ayrılır.
Bipolar transistörler NPN ve PNP olmak üzere iki tiptir.
Üç kutuplu devre elemanları olan transistörlerin kutupları; Emiter (E), Beyz (B) ve Kollektör (C) olarak adlandırılır.
Emiter (yayıcı); akım taşıyıcıların harekete başladığı bölge, Beyz (taban); transistörün çalışmasını etkileyen bölge
ve Kollektör (toplayıcı); akım taşıyıcıların toplandığı bölgedir.
Transistörlerin Tarihçesi
Elektronikle ilgili sistemlerin gelişmesini ve bugün sahip olduğumuz teknolojilere
ulaşmamızı sağlayan transistörün icadı 1947 yılında Bell araştırma laboratuvarlarında,
William Shockley başkanlığında John Bardeen ve Walter Brattain'den oluşan ekip
tarafından gerçekleştirilmiştir.
Transistörlerin icadından önceki süreçte 1906 yılında ilk kez elektron lambaları Londra
Üniversitesi 'nde kullanıma sokulmuştur. Bu lambaların çabuk kırılabilmesi, pahalıya mal
olmaları, devrelerde fazla yer kaplamaları, ısınıp çalışmaya başlamaları için belli bir zaman
geçmesinin gerekmesi ve fazla elektrik tüketmesi gibi dezavantajları bilim adamlarını bu
lambaların yerine geçebilecek elemanlar aramaya itmiştir. Bu sebeplerle 1925 'te Lilien
Field ve 1938 'te de Hilsch ve Pohl lambalarda olduğu gibi katılarda da elektrostatik alan
etkisi ile elektron akışını sağlamak amacıyla birtakım araştırmalar yapmışsa da bu
denemeler başarısızlıkla sonuçlanmıştır.
1939 yılında William Shockley, Walter Brattain ve New Jersey ‘deki Bell
Laboratuvarlarındaki araştırmacılar yarı iletken bir yükseltici yapmak için
çalışmalar yapmış fakat başarısızlıkla sonuçlanan denemeleri 2. Dünya
Savaşı ‘nın da araya girmesi sonucu kesintiye uğramıştır. 1947 yılında is
Walter Brattain bu kez John Bardeen ile sürdürdüğü çalışmalarında nokta
kontaklı olan ilk germanyum transistörü icat etmiştir. 1947 Noel'inden iki
gün önce, bu transistör bir radyo devresinde denendi. Bu deneme
sonunda Walter Brattain, defterine şu satırları yazdı : "Bu devre gerçekte
işe yarıyor. Çünkü ses düzeyinde hissedilir bir yükselme sağlandı." Transistör, tıpkı lamba gibi, ses sinyalini
güçlendiriyordu, üstelik boyut olarak çok daha küçüktü ve enerji ihtiyacı da daha azdı. Nokta kontaklı transistörün
seri üretimi zordu ve bu transistör çok güvenilir değildi. Bu nedenle William Shockley kendi istediği gibi bir
transistörü üretmek için çalışmalarına devam etti ve jonksiyon tipindeki transistörü geliştirdi. Bu transistör hem ser
üretime daha uygundu hem de daha iyi çalışıyordu. Brattain ve Bardeen nokta kontaklı transistör için 17 Haziran
1948 'de, William Shockley de jonksiyon tipindeki transistör için 26 Haziran 1948 ‘de patent başvurularını
yapmıştır. Bu ekip yarı iletkenler üzerine yaptıkları çalışmalar ve transistörün icadı ile 1956 yılında Nobel Fizik
Ödülü ‘nü almaya hak kazanmışlardır.
Shockley ve ekibi sürdürdükleri çalışmalarla büyük gelişmeler sağladılar ve 1952 yılında transistör orjinal
boyutlarının onda birine indirilip çok daha güçlendi. 1957'de yılda 30 milyon transistör üretilebilecek aşamaya
gelindi. Zamanla bilim adamları, germanyuma göre çok daha büyük sıcaklıklara dayanabilen silisyum tabakalar
kullanmaya başladılar. Akımı saniyenin 100 milyonda biri kadar kısa bir zamanda iletebilen transistörler imal edild
Transistörün icadı elektronik bilimi için bir dönüm noktası olmuş ve günümüz teknolojisine ulaşılması için imkan
sağlamıştır.
Transistörlerin Yapısı ve Çalışması
Transistörler NPN veya PNP biçiminde yerleştirilmiş üç yarı iletken maddenin bileşiminden oluşmaktadır. Beyz
kutbu tetiklendiği zaman kollektör ve emiter arasında direnç değeri azalır ve akım geçirir hale gelir. Kollektör ve
emiter arasından geçen akımın miktarı beyz kutbuna uygulanan akımın miktarına bağlıdır.
NPN tipi transistörlerin yapısı iki N tipi yarı iletken madde arasına ince bir katman
halinde yerleştirilmiş P tipi yarı iletken beyz maddesinden oluşmaktadır. İki N tipi
madde arasındaki beyz tabakası elektron geçişini kontrol etme görevi
yapmaktadır. Transistörler geçen akımı denetleyerek küçük akımları büyütebilir
ya da küçük bir akım ile büyük bir alıcının çalışmasını sağlayabilir.
NPN tipi transistörlerde yandaki resimde görüldüğü gibi VBB kaynağının artı ucu
beyz kutbunu pozitif yüklerken Vcc kaynağının eksi ucu ise emiter kutbundaki
elektronları yukarı iter. Sıkışan elektronlar beyz tarafından çekilir. Yani, emiterin
iletim bandındaki elektronlar E-B gerilim setini aşarak beyz bölgesine girerler,
ancak beyz bölgesi dar olduğundan emiter bölgesinden gelen elektronların
yaklaşık %2 si beyz bölgesi tarafından çekilirken kalan %98 i kollektöre geçer.
Vcc kaynağının artı ucu elektronları kollektör bölgesine doğru çeker ve böylece elektron akışı sürekli hale gelir ve
VBB kaynağının verdiği beyz akımı sürdükçe emiterden kollektöre elektron akışı devam eder.NPN tipi
transistörlerde elektronlar yukarı, oyuklar ise aşağı doğru gider ve bu nedenle beyze uygulanan artı sinyal
kollektörden emitere doğru akım geçirir denir. Emiter akımı beyz ve kollektör akımlarının toplamına eşittir.
PNP tipi transistörlerin yapısı da NPN tipi transistörler gibidir. Tek fark bu kez P
tipi iki yarı iletken madde arasına ince bir tabaka halinde N tipi yarı iletken
maddenin yerleştirilmiş olmasıdır.
PNP tipi transistörlerde VBB kaynağının eksi ucu beyz kutbunu negatif yüklerken
Vcc kaynağının artı ucu da emiter bölgesindeki artı yüklü oyukları yukarı iter. Bu
şekilde sıkışan artı yükler beyz tarafından çekilip buradan kollektör bölgesine
geçerler. Vcc kaynağının eksi ucu kollektör bölgesindeki oyukları kendine
çektiğinden dolayı oyuk hareketi süreklilik kazanır. VBB akımı sürdükçe
emiterden kollektöre doğru bu hareket sürer.PNP tipi transistörlerde elektronlar aşağı, oyuklar ise yukarı doğru
gider ve bu nedenle beyze uygulanan eksi sinyal emiterden kollektöre doğru akım geçirir denir.
Transistör sinyali nasıl yükseltir?
Transistörün C-E uçları arasındaki direnç arttığından kollektör ucundaki gerilim
(sinyal) pozitif yönde yükselir. Giriş sinyali negatif
olduğunda transistörün iletkenliği artar. Çıkış sinyali negatif yönde azalır.
NPN ve PNP transistör nedir?
PNP Transistör:
Başlangıç
Önbilgi
Hazırlık
Tarih
Başvurular
Kurbağa pili
4 dil
Madde
Tartışma
Oku
Düzenle
Kaynağı değiştir
Geçmişi gör
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Kurbağa pili, birçok ölü kurbağanın (ya da bazen diri olanlarının) seri olarak
bağlanarak pilin hücrelerini oluşturduğu elektrokimyasal pildir. Aslında bir tür
biyopildir. Elektrik ile ilgili ilk akademik çalışmalar ve bilimsel araştırmalar için
kullanılmıştır.
Pilin çalışma prensibi, 18. ve 19. yüzyıllarda tam olarak anlaşılmamış da olsa,
kaslardaki hasara bağlı oluşan yaralanma potansiyelidir. Potansiyel; kurbağa
kaslarının kesilmesiyle tesadüfen ortaya çıkmıştır.
Kurbağa pili; herhangi sayıda, herhangi bir hayvandan yapılabilen biyopiller için bir
örnektir. Bu tip piller için kullanılan genel terim kas yığınıdır.
Daha önce örnekleri bulunmasına rağmen, iyi bilinen ilk kurbağa pili 1845
yılında Carlo Matteucci tarafından yapılmıştır. Matteucci ayrıca başka hayvanlar ile
de pil yapmıştır. Giovanni Aldini ise öküz kafalarından bir pil oluşturmuştur.
Önbilgi[değiştir | kaynağı değiştir]
Elektrikle ilgili araştırmaların ilk zamanlarında, akımı tespit etmenin genel
yolu kurbağa bacağı galvanoscope kullanmaktı. Galvanoskop için kullanılmak üzere,
araştırmacılar bir canlı kurbağa stoğu bulundururdu. Bu yüzden kurbağalar diğer
deneylerde de kullanılabilecek iyi bir materyaldi. Küçüktü, bakımı kolaydı ve bacakları
özellikle elektrik akımına karşı diğer adaylar arasından açık ara en iyi tepkiyi verendi.
[1]
Hazırlık[değiştir | kaynağı değiştir]
Pil yapımı için kurbağanın kalçalarını kullanmak yaygındı. Kurbağa bacaklarının önce
derisi yüzülür, ve diz kapağından aşağısı kesilip atılırdı. Bu işlem yapılırken kasların
zarar görmesi sonuçları kötü etkileyecektir. Daha sonrasında kalça kası enine ikiye
ayrılıp iki tane yarı-kalça kas kütlesi elde edilirdi. Sadece alttaki konik biçimli parça
saklanırdı. Bu yarı kalçalar daha sonra verniklenmiş ahşap bir yalıtkan üzerine,
birbiriyle iç içe geçirilir, konik uçlu dış yüzey, kesik yüzeyin içine itilirdi. Bu yığının
uçları suyun içerisine yerleştirilip, tahtaya konulur ve böylelikle pilin uçları
oluşturulurdu.[2][3]
İç yüzeyin dış yüzeye bağlı olması, kasların içeriden dışarıya doğru elektrik iletimi
yapması teorisine olan yanlış hatalı inanıştan dolayıdır. Artık yarı kalçaların kaslara
olan büyük hasardan dolayı elektrik üretmede daha başarılı olduğu bilinmektedir. Bu
yaralanmadan dolayı elektrik potansiyelinin artması, sınır potansiyeli ya da
yaralanma potansiyeli olarak bilir.[4]
Başka şekillerde de kullanım olabilir. Örneğin tüm arkabacaklar siyatik sinirleri açığa
çıkartarak başka bir bacağa bağlanabilir. Kurbağanın tümü bile kullanılabilir. Daha iyi
sonuçlar verdiği için bacakları yarım kalça şeklinde hazırlamak, bazıları için çok
zaman aldığından dolayı çoğu deneyci kurbağaları bütün olarak kullanmıştır. [5]
Tarih[değiştir | kaynağı değiştir]
İlk kurbağa pili Eusebio Valli tarafından 1790'larda 10 kurbağalık bir bir zincir ile
oluşturulmuştur. Valli yaptıklarının sonuçlarını anlamakta zorlanmış; hayvansal
elektriğin(galvanic) metal-metal elektrikten(voltaik) çok farklı bir olgu olduğunu
düşündüğü için Luigi Galvani'yi takip etmiştir. Alessandro Volta, teorisini voltaik pili
yapmasıyla ispatlanmıştır, hem de hiçbir hayvan kullanmadan. Valli'nin kendisini
yanlış tarafta bulması, ve daha sonrasında ortada olan kanıtlara rağmen
düşüncelerini değiştirmemekte kararlı kalması, onun çalışmalarının geriye düşmesine
ve kurbağa pilinin belgelenmeyip, şu an hakkında çok az bilinmesine sebep olmuştur.
[6]