You are on page 1of 1995

Prof. Dr.

Erdoğan UNUR

ANATOMİ AD.
Anatomi nedir?

•Ana (içinden) ve tome (kesmek) kelimelerinin birleşmesinden oluşur.

• İnsan vücudunun şeklini, yapısını, vücudu meydana getiren organları, sistemleri ve


bunlar arasındaki ilişkileri inceleyen bir bilim dalıdır.
Anatomi çeşitleri
• Sistematik anatomi

• Topoğrafik anatomi (bölgesel anatomi)

• Gross (makroskopik) anatomi

• Mikroskopik anatomi (histoloji)

• Gelişim anatomisi
– Embriyoloji,
– Çocukluk anatomisi (Nipio anatomi),
– Yetişkin anatomisi (Adult anatomi)
– İhtiyarlık anatomisi (Geriatrik anatomi).

• Fonksiyonel anatomi
• Comparativ (karşılaştırmalı) anatomi
• Sportif anatomi
• Artistik anatomi
a) Sistematik anatomi: İnsan vücudunu meydana getiren sistemleri ayrı ayrı ele
alarak inceleyen anatomi dalıdır.

b) Topoğrafik anatomi (bölgesel anatomi): İnsan vücudunu bölgelere ayırarak ve bu


bölgelerde bulunan bütün yapıları sistem farkı gözetmeksizin tabaka tabaka
inceleyen anatomi dalıdır.

c) Gross (makroskopik) anatomi: İnsan vücudunu çıplak gözle inceleyen anatomi


dalıdır.

d) Mikroskopik anatomi (histoloji): İnsan vücudunu meydana getiren hücre ve


dokuları mikroskop yardımıyla inceleyen anatomi dalıdır.
e) Gelişim anatomisi: Zigot oluşumundan itibaren insanın ölünceye kadar
geçirdiği aşamaları inceleyen anatomi dalıdır.

Embriyoloji,

Çocukluk anatomisi (Nipio anatomi),

Yetişkin anatomisi (adult anatomi) ve

İhtiyarlık anatomisi (Geriatrik anatomi) gibi çeşitli alt dalları vardır.

Embriyoloji, zigot oluşumundan doğuma kadar geçen süre içerisindeki


gelişim evresini inceler.
f) Fonksiyonel anatomi: Yapı ve fonksiyon bütünlüğü içerisinde insan vücudunu
inceleyen anatomi dalıdır.

Günümüzde tıp eğitimi dışında da (veterinerlik, zooloji, güzel sanatlar, spor


bölümleri) bir çok alanda anatomi eğitimi verilmektedir. Bu dallarda da farklı
öğretim metodları kullanılmaktadır.

g) Comparativ (karşılaştırmalı) anatomi: Daha çok veterinerlik ve zooloji gibi


bilim dallarında okutulan ve çeşitli hayvan gruplarının yapılarını
karşılaştırarak inceleyen anatomi dalıdır.

h) Sportif anatomi: Spor yüksek okullarında okutulan anatomi çeşidi olup daha
çok hareket sistemi ağırlıklıdır.

i) Artistik anatomi: Güzel sanatlar eğitimi veren okullarda (resim, heykeltıraş)


okutulan ve yüzeyel anatomi ağırlıklı anatomi çeşididir.
Anatomik duruş: Situs

Karşımızda ayakta dik duran, yüzü bize dönük,


gövdesi dik, üst ekstremiteleri aşağı doğru sarkık
ve avuç içleri öne bakan bir şahsın duruşu
anlaşılır
Anatomik eksenler ve düzlemler

• Axis verticalis (dikey eksen)

• Axis sagittalis (ön-arka yatay eksen)

• Axis transversalis (sağ-sol yatay eksen)

• Planum sagittale (sagittal düzlem)

• Planum frontale (coronale) (alın düzlemi)

• Planum horizontale (transversum) (yatay düzlem)

• Planum medianum (median düzlem)


Anatomik eksenler ve düzlemler: Vücuttaki her
hangi bir oluşumun, diğer bir oluşumla olan
komşuluklarını belirlemede, eklemlerde yapılan
hareketleri tanımlamada kolaylık sağlaması için
insan vücudundan 3 tane tasarılı eksen ve 3 tane
tasarılı düzlem geçirilir.

EKSENLER

Axis verticalis (dikey eksen): Yukarıdan aşağıya


(baştan-ayaklara) doğru, yere dik olarak geçen
eksen.

Axis sagittalis (ön-arka yatay eksen): Yere paralel


olarak önden arkaya veya arkadan öne doğru geçen
eksen.

Axis transversalis (sağ-sol yatay eksen): Yere


paralel olarak sağdan sola veya soldan sağa doğru
geçen eksen.
DÜZLEMLER:

Planum sagittale (sagittal düzlem): Yere dik ve olarak önden arkaya veya arkadan
öne doğru geçen düzlemlere denir. Bu başlık altında iki alt düzlem tanımlanır.

a)Planum medianum (median düzlem): Vücudu yukarıdan aşağıya doğru


sağ ve sol olarak iki eşit parçaya ayıran düzlemdir. Vücutta sadece bir tane median
düzlem bulunur.

b)Planum paramedianum (paramedian düzlem): Median düzleme paralel


olarak onun sağından veya solundan geçen düzlemlere denir. Ortaya çıkan
yüzeylerden birisi medial (iç), birisi lateral (dış) olarak adlandırılır. Sonsuz sayıda
paramedian düzlem vardır.

Planum frontale (coronale) (alın düzlemi): Yukarıdan aşağıya doğru ve alına paralel
olarak geçen düzlem. Bu düzlem vücudu eşit olmayan ön ve arka parçalara ayırır.

Planum horizontale (transversum) (yatay düzlem): Yere paralel olarak geçen düzlem.
Bu düzlem vücudu üst ve alt olarak parçalara ayırır.
Terminoloji

Diğer bilim dallarında olduğu gibi anatominin de kendine özgü uluslararası terimleri
vardır.

Bu terimlerin kökeni Latince ve Grekçe’dir. Fakat son yıllarda İngilizce terimler de


kullanılmaktadır.

Anatomi terimleri Terminologia anatomica’da toplanmıştır.

Bazı ülkelerde uluslararası bu terimlerin dışında kendi dillerine özgü terimlerde


kullanılmaktadır.
Vücut bölümleri ve ilgili anatomik terimler
Caput: Baş

Collum: Boyun

Truncus: Gövde
Dorsum: Sırt
Thorax: Göğüs
Abdomen: Karın
Pelvis: Leğen

Membrum superior: Üst taraf


Omos: Omuz
Brachium: Kol
Antebrachium: Önkol
Manus: El

Membrum inferior: Alt taraf


Gluteus: Kalça
Femur: Uyluk
Crus: Bacak
Pes: Ayak
Baş

Boyun

Göğüs
Kol

Önkol Karın

El Uyluk

Bacak

Ayak
Yönler ve taraflarla ilgili anatomik terimler
Anterior, anterius: Ön, önde bulunan, ön taraf

Posterior, posterius: Arka, arkada bulunan, arka taraf

Dexter, dextra, dextrum: Sağ, sağda bulunan

Sinister, sinistra, sinistrum: Sol, solda bulunan

Verticalis, verticale: Dikey

Horizontalis, horizontale: Yatay

Sagittalis, sagittale: Önden arkaya doğru

Transversalis, transversale: Enine

Lateralis, laterale: Dıştaki, orta çizgiye uzak

Medialis, mediale: İçteki, orta çizgiye yakın

Medianus, mediana: Tam ortada bulunan

Intermedius, intermedia, intermedium: İki şeyin ortasında bulunan


Superior, superius: Üst, yukarı

Inferior, inferius: Alt, aşağı

Cranialis, craniale: Kafaya yakın olan

Caudalis, caudale: Kuyruğa yakın olan

Superficialis, superficiale: Yüzeysel, yüzeyde bulunan

Profundus, profunda, profundum: Derin, derinde bulunan

Dorsalis, dorsale: Sırt, sırt tarafında bulunan

Ventralis, verticale: Karın tarafında bulunan

Externus, externa, externum: Dış

Internus, interna, internum: İç

Proximalis, proximale: Gövdeye (merkeze) yakın

Distalis, ditale: Gövdeye (merkeze) uzak


SİSTEMATİK ANATOMİ

İnsan vücudunu oluşturan sistemleri tek tek ele alarak inceleyen anatomi çeşididir.
Biz insan vücudunu 9 sisteme ayırarak inceleyeceğiz.

1-Hareket sistemi

2-Solunum sistemi

3-Dolaşım sistemi

4-Sindirim sistemi

5-İdrar sistemi (üriner sistem)

6-Üreme sistemi (genital sistem)

7-İç salgı bezleri (glandulae endocrinae)

8-Sinir sistemi

9-Duyu organları
HAREKET SİSTEMİ
(Systema locomotorium)

Hareket sistemi farklı yapı ve özelliklere sahip fakat birbirini


tamamlayan 3 alt sisteme ayrılır.
Bunlar:
İskelet sistemi (systema skeletale),
Eklem sistemi (systema articulare) ve
Kas sistemi (systema musculare)’dir.
İSKELET SİSTEMİ
(Systema skelatale)

Yeni doğan bir çocukta 270 adet kemik bulunur.


Fakat gelişimin ileri evrelerinde ayrı ayrı
kemikleşmiş olan kemik parçalar birleşirler.

Erişkinlerde, kemik sayısı azalır ve toplam 206 adet


kemik bulunur.

İskeletteki kemiklerin tanımları anatomik


pozisyona göre yapılır.
Erişkin bir insanda kemikler yaklaşık olarak 5-6 kg kadar olup vücut
ağırlığının % 15’ini oluştururlar.

Kemikler genellikle beyaz, sarımsı fildişi renginde ve sert sağlam ve dayanıklı


yapılardır.

Kemikler dişlerden sonra insan vücudundaki en sert yapılardır.

Bir dokunun sert veya yumuşak olması neye bağlıdır?


Kemiklerin %30-40’ı organik maddelerden, %60-70’i anorganik maddelerden
meydana gelir.

Organik maddelerin %95’i kollagen lif yapısındadır.

Anorganik maddelerden en yüksek oranda (%85) bulunanı kalsiyum fosfattır.

Kalsiyum karbonat %10, magnezyum fosfat %1.5 ile kalsiyum florit ve


kalsiyum klorit gibi bazı alkali tuzlardan oluşur.
Kemik dokusu seyreltik asit çözeltisi içerisinde bir müddet bekletilirse kemiğin
şeklinin bozulmamasına rağmen sertliğinin kaybolduğu ve bükülebildiği gözlenir.

Bu duruma dekalsifikasyon denir.


Kemik dokusu yüksek ısıda yakılacak olursa içerisindeki organik maddeler
yok olacağından kemik dokusunun elastikiyeti kaybolur.

Ancak şeklini koruduğu gözlenir.

Böyle bir kemik dokusu çok küçük bir etki ile kolaylıkla ufalanarak dağılır.

Bu işleme ve ya sürece (kemik dokusundaki organik maddelerin harap


olması) maserasyon denir.
Kemik dokusu içerisinde bulunan kalsiyum tuzlarının kristalleşme derecesi kemiğin
röntgen ışınlarını az geçirmesine yol açar. Bu durum radygrafilerde kemiğin opak
görünmesine yol açar.
Röntgen ışınları yoğunluğu az olan dokular tarafından az tutulur. Yoğunluğu fazla olan
dokularda ise daha fazla tutulur. Yoğun dokular radyografilerde radyoopakt olarak,
yoğunluğu az olan dokular ise radyolusent alanlar olarak dikkati çeker.
Kemiklerin yapısı: Kemik dokusu bağ dokusunun özelleşmiş bir şeklidir.

Kemik dokusu olgunlaşmamış (primer, lamelsiz) ve olgunlaşmış (sekonder, lamelli)


kemik dokusu olarak ikiye ayrılır.

Primer kemik embriyolojik gelişim evresinde ve kırıkların onarımı sırasında görülür.


Sekonder kemik: Süngerimsi (spongioz) kemik ve kompakt kemik olarak iki tipte
organize olmuştur.
Süngerimsi kemik: İskeletin %80’ini oluşturur. Çok sayıda kemik trabekülü ve bunlar
arasında ki boşlukları ihtiva eder.
Bu boşluklar canlıda kırmızı kemik iliği tarafından doldurulmuştur. Havers sistemi
içermez.
Kompakt kemik: Kanallar ve lamellerden oluşmuş homojen bir yapıya sahiptir.
Kompakt kemikteki lameller Havers lamelleri, iç lameller, dış lameller ve ara lameller
olarak düzenlenmiştir. Kan damarlarını taşıyan kanallar ise iki ayrı yönde seyreder.
Kemiğin uzun eksenine paralel olarak uzanan kanallara Havers kanalları,
Kemiğin uzun eksenine dik olarak seyreden kanallara ise Volkmann kanalları denir.
Havers kanalının etrafını saran dairesel lamellerin meydana getirdiği yapıya Havers
sistemi ve ya osteon adı verilir. Uzun kemiklerin uç kısımlarına epifiz, orta kısımlarına
diafiz denir. Epifiz ve diafiz kısımları arasındaki kıkırdak bölgeye metafiz (metafiz
kıkırdağı) denir.
Yassı kemiklerde, kemiğin dış ve iç yüzü kompakt kemik dokusundan yapılı iken orta
kısmı (diploe) ise süngerimsi kemikten meydana gelir.

Metafiz bölgesi kemiklerin uzunlamasına büyümesinden sorumludur. Çocukluk çağında


bu bölgede meydana gelen kırıklar klinik açıdan büyük önem taşır

diploe
Periosteum: Kemiğin ekleme katılmayan kısımlarını örten periosteum
bağ dokusuna periosteum adı verilir.

Endosteum: Cavum medullare ile spongioz kemiğin


trabeküllerini örten yapıya endosteum denir

Periosteum ve endosteum’un görevi: Periosteum’dan


başlayarak dış lamellere kadar uzanan kollogen liflere
Sharpey lifleri denir.

Periosteum damar ve sinir yönünden oldukça zengindir. Bu


yüzden darbelere, yırtılmalara ve gerilmeye karşı oldukça
hassastır. Periosteum dışında kalan kemik dokusu ağrıya
karşı duyarsızdır.
kompakt kemik

Havers kanalı

osteon

periosteum

Volkmann kanalı

spangioz kemik

Şekil 4: Olgun bir kemiğin kesiti

Kemik hücreleri: Kemik dokusu içerisinde 3 tip hücre bulunur.

Bunlar, osteoblastlar, osteoklastlar, osteositlerdir.


Osteoblastlar, kemik yapımından sorumlu hücrelerdir ve farklılaşarak osteositleri
oluştururlar. Osteositler, olgun kemik hücreleridir ve lakünalar içerisinde bulunurlar.
Bu hücreler birbirleriyle bağlantılıdır. 1 mm3’lük kompak kemik dokusunda yaklaşık
olarak 700-900 adet osteosit bulunur.
Osteoklastlar, kemik yıkımından sorumlu, çok nükleuslu büyük hücrelerdir. Bu
hücreler kemik rezorpsiyonunu sağlayan enzimleri salgılarlar ve daha çok kemiklerin
yeniden şekillendiği bölgelerde görülürler. Osteoklast aktivitesi parathormon ve
kalsitoninin etkisi altındadır. Parathormon aktiviteyi arttırırken kalsitonin aktiviteyi
azaltır.
Kemikleşme: Endokondral ve intramembranöz olarak iki tip kemikleşme görülür.

Endokondral kemikleşme: Bağ dokusu önce hiyalin kıkırdak dokusuna dönüşür.


Daha sonra buradaki kıkırdak dokusu yıkılarak kemik dokusu gelişir. İlk oluşan
kemik dokusu primer kemik şeklindedir.

Desmal kemikleşme: Bu tip kemikleşmede, bağ dokusu kıkırdak dokuya


dönüşmeden direkt olarak kemik dokusunu oluşturur.
Kemiklerin beslenmesi
Kemiklerin dış yüzünde farklı büyüklükte delikler bulunur. Foramina nutricia
(foramen nutricium) denilen bu deliklerden başlayarak kemik dokusunun içerisine
doğru kanallar uzanır. Canalis nutricius denilen bu kanallar kemik iliği boşluğuna
kadar veya süngerimsi kemik dokusuna kadar uzanırlar. Bu kanalların içerisinde
damarlar (vasa nutricia) ve sinirler bulunur.
Kemiğin görevleri: Kemikler önemli görevlere sahiptir. Bu görevleri 5 grup altında
toplayabiliriz.

Destek görevi: Kemikler vücudun iskeletini oluştururlar. Yumuşak dokuları


desteklerler.

Koruma görevi: Kemikler vücuttaki önemli organların bulunduğu bölgeleri (kafatası,


göğüs) dışarıdan gelecek darbelere karşı korurlar.

Hareket görevi: Kasların tutunması için destek görevi yaparlar. Hareket sistemin
pasif unsurlarıdır.

Kan hücrelerinin yapımı: Fetal dönemde hemen hemen bütün kemikler, erişkin
dönemde ise yassı kemikler, içerdiği kemik iliği (kırmızı kemik iliği) ile kan yapımını
sağlarlar.
Depo görevi: Kemikler vücuttaki kalsiyumun % 99’unu ve fosforun büyük kısmını ve
bazı mineralleri depo eder.

Dışarıdan yeterli miktarda kalsiyum ve fosfor alınamaması veya alınan kalsiyumun


bağırsaklardan emilememesi (D vitaminin eksikliğinden dolayı) durumunda
kemiklerde kalsiyum depo edilemez ve kemik gelişiminde bozukluklar ortaya çıkar.

Bu hastalığa Raşitizm denir.

Çoğunlukla 3 ay- 2 yaş arası çocuklarda ortaya çıkar. Türkiye’ de görülme sıklığı %
5-6 arasındadır fakat bazı bölgelerde bu oran çok daha fazladır.
Raşitizm nedir?
İleri yaşlarda (özellikle kadınlarda menapozdan sonra) kemiklerden kalsiyum
boşalmasıyla ortaya çıkan duruma osteoporozis denir.

Hipofizden salınan büyüme hormonu kemik büyümesini sağlar. Büyüme çağında, bu


hormondaki yetersizlik cüceliğe (dwarfizm), fazlalık ise devliğe (gigantizm) neden
olur. Seks hormonları ise kemikleşmeyi hızlandırır. Erken buluğa erenlerde boy
genellikle kısa kalır.
Dwarfizm nedir?
Gigantizm nedir?
İleri yaşlarda (özellikle kadınlarda menapozdan sonra) kemiklerden kalsiyum
boşalmasıyla ortaya çıkan duruma osteoporozis denir.
Kemik çeşitleri:
Uzun kemikler (ossa longa):

Kısa kemikler (ossa brevia):

Yassı kemikler (ossa plana):

Düzensiz kemikler (ossa irregularia):

Susamsı kemikler (ossa sesamoidea):

Havalı kemikler (ossa pneumatica):

İlave kemikler (ossa accesoriae):


Axis: Eksen, ikinci boyun omuru
Ala: Kanat
Angulus: Açı, köşe
Apertura: Açıklık, delik
Apex : Tepe, Uç
Arcus: Kavis, kemer, yay
Basis: Taban
Canalis: Kanal
Caput: Baş
Cavitas: Çukurluk, yayvan çukur
Extremitas: Taraf
Facies: Yüz
Fissura: Yarık, çatlak
Foramen: Delik
Fossa: Çukur
Fossula: Çukurcuk
Fovea: Çukur
Fundus: Dip
Impressio: İz, çöküntü
Incisura: Çentik
Lamina: Yaprak levha
Linea: Çizgi, hat
Margo: Kenar, kıyı
Meatus: Yol, geçit
Os (ossis): Kemik
Paries: Duvar
Pars: Bölüm, parça
Pelvis: Leğen
Porus: Geçit, delik, açıklık
Processus: Çıkıntı
Recessus: Çukur, girinti
Septum: Bölme
Sinus: Boşluk
Spina: Diken şeklinde çıkıntı
Sulcus: Oluk
Trigonum: Üçgen
Trochlea: Makara
Tuba: Boru
Tuberculum: Tümsekcik
Skeleton axiale: Columna vertebralis 26
Cranium 22
Os hyoideum 1
Ossicula auditoria 6
Costae ve sternum 25

Skeleton appendiculare: Ossa membri superioris 64


Ossa membri inferioris 62
Toplam: 206
TIBBİ TERMİNOLOJİ

PROF. DR. ERDOĞAN UNUR


Günümüzde uluslararası tıp literatüründe kullanılan yaklaşık 170.000
terim vardır. Her geçen gün bu terimlere yenileri ilave olmaktadır.

Bu terimlerin büyük çoğunluğu Latince ve Grekçe kökenli isimlerden


ve sıfatlardan ya da bunların ek almış hallerinden oluşmaktadır.

Az sayıda da olsa farklı dillere (Almanca, Fransızca ve Arapça) ait


kelimelere de rastlanmaktadır.

Ancak son yıllarda İngilizce terimlerinde yaygın olarak tıbbi


terminolojiye girdiğini görmekteyiz.
Vücut bölümleri,
organ ve oluşum adları

20.000 İşlevsel terimler

60.000
Hastalık, muayene, tetkik ve
operasyon adları

170.000 tıbbi terimin dağılımı


Tıp veya sağlık eğitimi ile ilgili herhangi bir alanda eğitim görmeye
başlayan bir öğrenci ilk ve orta öğretim hayatı boyunca hiç görmediği
veya çok az karşılaştığı Latince terimlerle yoğun bir şekilde
karşılaşmakta ve bunları öğrenmekte zorlanmaktadır.

Bu durumun başlıca sebepleri arasında; Latin alfabesi ile Türk alfabesi


arasında bazı farkların bulunmasını, terimlerin Latince gramer
kurallarına göre yazılmasını ve okunmasını sayabiliriz.

Her ne kadar terimlerin yazılışı ve telaffuzu Latince kurala göre yapılsa


da farklı disiplinlere ait kaynaklardaki terimlerin yazılışında ve öğretim
üyelerinin telaffuzları arasında önemli farklar bulunmaktadır.

Latincenin temel telaffuz özelliklerinin bilinmesi bu farklılıkları


azaltacağını umuyoruz.
Terminoloji: Kısaca terim bilimi anlamına gelmektedir. Bir bilim dalında
veya sanat dalında kullanılan teknik terimlerin tümü o bilim dalının
terminolojisini oluşturur.

Terminoloji yerine nomenclatura (nomenklatür) terimi de kullanılmaktadır


ancak ikisinin anlamı farklıdır. Nomenklatür bir bilim dalına ait terimlerin
üretilmesinde uyulacak temel kuralları belirler.

Nomen: İsim
Calare: İsimlendirmek.

Terim: Bir bilim veya meslek dalında kullanılan herhangi bir kavramı veya
bir yapıyı ifade eden kelimelere terim denir. Köken itibariyle Latince olan
kelime terminus (sınırlandırmak: kısıtlamak: belirlemek) sözcüğünden
türetilmiştir.
Tıbbi Terminolojinin Tarihçesi: Tıbbi terminolojinin tarihi tıp tarihi kadar
eskidir. Ancak günümüzde kullanılan tıbbi terimlerinin en eski olanları antik
Grek kültürüne kadar uzanmakta olup Hippocrates’e (MÖ: 460-370) aittir.

Cardia: Yürek, kalp,


Bronchus: Soluman, bronş,
Acromion: Omuz çıkıntısı
Peritoneum: Karınzarı
Melaena: Karadışkı,
Phlegmone: Yangı
Chorda: Yay, kordon, tel, iplik
Aristoteles (MÖ: 384-322) ise bugün kullandığımız birçok temel tıbbi terimi
tanımlamıştır.

Neuron: Sinir
Meninx: Beyinzarı
Aorta: İlkatar, ana atardamar
Arteria: Atardamar
Trachea: Nefes borusu, solukluk
Diaphragma: Bölmeç, böleç, diyafram
Pancreas: Tümet, uykuluk, pancreas
Amnion: Dölzarı, fetusu saran zar
Chorion: Dölörtüsü
MS. Birinci asırda yaşamış olan Efesli Rufus ise yaşadığı çağa ait anatomik
terimleri bir liste (Elementary Treatise of Anatomy: Basit Anatomi Kitapçığı)
haline getirmiştir.

Bu açıdan bakıldığında Rufus Tıbbi Terminolojinin kurucusu olarak telakki


edilebilir.

Kafatasının içinde ensefal [beyin] bulunur; ensefal meninkslerle [beyin zarları]


kaplıdır; meninkslerden bir tanesi daha kalın, daha dayanıklı ve kemiğe daha
yapışıktır (duramater); diğeri, daha ince, ancak yine dayanıklı ve en az düzeyde
olmakla birlikte ensefale yapışıktır.

Ensefalin üst yüzeyine variköz (kıvrımlı) denir; alt ve arka kısmına ise baz
[taban] adı verilir; bazdan köken alan uzantı ise parensefal [beyincik] olarak
adlandırılır.
Roma imparatorluğunun MÖ birinci yüzyılda ortaya çıkışıyla imparatorluğun
resmi dili olan Latince tıbbi terminolojide yerini almaya başlamıştır.

Başlangıçta hem Grekçe ve hem de Latince terimler ortak olarak


kullanılmıştır. Bu birlikte kullanıma en iyi örnek Galenos’tur.
Galenos (129-201) Bergama doğumlu olup hayvanlar (Maymun, keçi,
domuz) üzerinde yaptığı diseksiyonlar ile anatomi bilimine önemli katkılar
sağlamıştır.

Galenos’tan gelen anatomik terimlerden bazıları şunlardır.

Gluteus (L): Kabaet,


Pylorus (Gr): Kapıcı,
Allantois (Gr): Sucuk,
Coccygis (Gr): Kuyruk kemiği
Epiphysis (Gr): Üstte büyümüş, uzun kemiklerin ucu, epifiz bezi
Pylorus (Gr): Kapıcı
Thymus (Gr): Kekik
Celsus ise Latince olarak yazdığı eserinde (De Re
Medicina: Tıbbi Konular Hakkında) çeşitli
anatomik terimleri ilk kez kullanmıştır.

Os: Kemik
Musculus: Kas
Costa: Kaburga
Sutura: Kikiş
Patella: Diz kapağı kemiği
Cartilago: Kıkırdak

Latincenin bilim dili olarak kullanılmasıyla


birlikte Grekçe kökenli kelimelerde Latince
olarak yazılıp okunmaya başlanmıştır.
XI-XIII. yüzyıllar arasında Avrupa’da ortaya çıkan çeşitli çalkantılar ve
ortaçağ kültürü eğitimde de sıkıntılara sebep olmuştur.

Ancak Avrupa’daki bu sıkıntılı dönem yaşanırken VIII-IX. yüzyıllarda


İslam medeniyetinin yükselişine paralel olarak antik çağa ait bilgi
birikimi Arapçaya tercüme edilerek geliştirildi.

İslam dünyasının ilimdeki üstünlüğü XV.-XVI. Yüzyıla kadar devam


etmiştir.

Bağdat Tıp Okulunun IX. ve X. Yüzyıllarda kabul ettiği ilmi metot


anlayışını, (Bilinenden bilinmeyene gitmek, olaylardan sebeplere varmak
ve hakikat olarak yapılan tecrübelerden ispat edilmiş olanı kabul etmek)
Avrupa XIII. Yüzyılda Roger Bacon’la benimsemiştir.
İslam dünyası ile Avrupa arasındaki çeşitli ilişkiler neticesinde XII. yüzyılın
son yarısından itibaren İslam eserlerinin Latinceye tercüme edilmeye
başlaması birçok Arapça terimin bilim diline girmesine yol açmıştır.

Ancak bu terimler matematik, cebir, kimya alanında daha fazla iken tıp
alanında daha az olmuştur.

Azygos (Ar): Tek, eşsiz, eşi olmayan


Nuchae (Ar): Ense
Saphenus (Ar): Saklı, gizli

Avrupa’da ortaçağ döneminde üniversitelerde okutulan ders kitaplarını


XII. ve XIII. Yüzyılda İspanya, Sicilya ve İtalya’da yapılan tercüme eserler
oluşturmuştur.
Bu eserlerin en meşhuru İbni Sina’nın (980-1037) El-kanun fi’t-Tıb kitabıdır.
Bu sayede İslam dünyasında gelişen bilim Avrupa bilim hayatına damgasını
vurmuştur.
XII. yüzyılın son çeyreğine doğru İtalya’nın Bologna kentinde ve XII.
Yüzyılın sonu ve XIII. Yüzyılın başlarında da Fransa’da ortaya çıkmaya
başlayan bugünkü anlamdaki üniversite kavramıyla birlikte gelişmeye
başlayan bilim ve buna bağlı olarak ortaya çıkan fikirler Rönesans’ın
temellerini oluşturmuştur.

Üniversite ne demektir?

Ortaçağ Avrupa'sında fertlerin meşru bir hedef etrafında bir araya gelerek
güncel meseleleri temsil etme teşebbüsleri ortaya çıkmıştır. Yani tüzel kişilik
kavramı ortaya çıkmıştır. Bu tüzel kişiliklere Latince Universitas, Societas
veya Collegium denilmektedir.

İtalya’nın değişik kentlerinden gelerek Bologna’da okuyan öğrenciler şehir


halkına ve idarecilerine, onlardan eğitim için para alan hocalarına karşı
kendi haklarını korumak amacıyla üniversitas adıyla bir birlik (Lonca)
oluşturmuşlardır.
Hocalarda haklarını korumak için kendi üniversitaslarını
kurdular. Bu birliktelikten (öğrenci ve hoca üniversitaslarından)
yeni bir kurum ortaya çıkmıştır. Bu kuruma Universitas
Societas Magistrorum Discipulorumque denmiştir.

Herhangi bir lonca veya tüzel kişilik etrafında birleşme ifade


eden kelime ise Universitas vestra (hepiniz) olmuştur.

İlk kullanıldığı anlamla bugünkü anlamı arasında bir ilişki


olmasa da üniversitas kelimesi zamanla üniversite kelimesine
dönüştü ve kullanıldı.
XV. ve XVI. Yüzyılda ortaya çıkan Rönesans ile birlikte kanıta ve deneye
dayalı bilimsel gelişmeler hızla artmış ve buna bağlı olarak da tıp alanında
önemli gelişmeler olmuştur.

Bu dönemde yazılan tıbbi kitaplar Latince olarak yazılmıştır ve bu XVIII.


Yüzyıla kadar devam etmiştir.

Ancak Fransız devriminden sonra ortaya çıkan milliyetçilik hareketleri ve


buna bağlı olarak ulusal dillerde eğitime ağırlık verilmesi Latincenin bilim
dili olarak varlığını sona erdirdi.

Bu dönemde her ulus Latince tıbbi terimlerin karşılığı olarak kendi ulusal
terimlerini üretti. Ancak uluslararası alanda eski terimlerin varlığı da
kullanılmaya devam etti.
XIII. ve XIV. Yüzyılda yaşamış olan Guido da Vigevano anatomik
tanımlamaları resimlerle gösteren ilk bilim adamı olarak tarihe geçmiştir.
Anatomi camiasında ve Latin soyundan gelenler arasında Jacobus Sylvius
olarak bilinen Jacques Dubois (1478-1555), birçok damara ve kasa ilk ismi
veren kişidir.
Andreas Vesalius (1514-1563) ise araştırma amacıyla ilk diseksiyonu yapan
anatomist olarak bilinmektedir. (Diseksiyon çalışmaları XII. Yüzyıldan itibaren
hukuksal açıdan ve öğrenim için yapılmaktaydı.)
Anatomik çalışmalarını De Humani Corporis Fabrica (İnsan vücudunun
yapısı) isimli eserinde toplamıştır. Vesalius aynı zamanda çok sayıda eş anlamlı
anatomik terimin kargaşaya yol açtığını ve bunların bir düzene sokulması
gerektiğini fikrini savunmuştur. Bu açıdan anatomik terminolojinin
reformcusu olarak kabul edilmektedir.
Josef Hyrtl, 1810–1894 emekli olduktan sonra yazdığı Onomatologia
Anatomica adlı eserinde 421 adet anatomik terimi incelemiştir.
Latince ve Grekçe kökene dayanan anatomik terminolojinin uluslararası
bir kabul görmesinin temeli, Almanca konuşan anatomi dernekleri
(Anatomische Gesellschaft) tarafından 1895 yılında Basel’de yapılan
toplantı sonunda kabul edilen (Basiliensia Nomina Anatomica (BNA)
anatomik terim listesine dayanmaktadır.

Ortaya çıkan bu temel liste üzerinde daha sonraki yıllarda çeşitli


düzenlemeler yapılarak yeni listeler yayınlandı (Jenaiensia Nomina
Anatomica (JNA) 1935, Parisiensia NominaAnatomica (PNA) 1955,
Nomina Anatomica 2-6 baskılar 1960–1989).

Günümüzde ise Terminologia Anatomica (TA) kullanılmaktadır. TA’nın


1998 basımında yaklaşık 7680 civarında anatomik terim bulunmaktadır.
Tıbbi terimlerin oluşumundaki temel ilkeler

Günümüzde kullanılan tıbbi temeller 2500 yıl öncesine kadar


uzanmakta olup o dönemin bilimsel dilleri olarak kabul edilen
antik çağa ait Grekçe ve Latince kaynaklıdır.

Günümüzde bu dillerin politik etkilerinin ortadan kalkmasına


rağmen anatomik terminolojide ki etkileri devam etmektedir.
Ancak son yıllarda İngilizce kökenli kelimelerde hızla
yaygınlaşmaktadır.

Tıbbi terminolojide kullanılan kelimelerin çoğu konuşma dilinde


kullanılan anlamlarından farklı anlamlar ifade etmektedir.
Bu terimler
bir yerleşimi (suprahyoidei),
bir fonksiyonu (adduction),
bir şekli (deltoid),
bir başka canlıyı (vermis),
bir bitkiyi priformis),
bir objeyi (calyx),
bir harfi (sigmoid),
mitolojik bir karakteri (Atlas, Achiles),
coğrafi bir bölgeyi (Kırım Kongo Kanamalı Ateşi),
etnik bir grubu (sella turcica, os İnca, lactober bulgaricum)
ya da
geçmişe veya geleneğe ait bir kültürü (zührevi hastalıklar: Zühre: Arap
mitolojisinde aşk tanrıçası, Tahir ile Zühre) tanımlayabilir.
Hangi özelliği taşırsa taşısın tıbbi bir terim üretilirken aşağıdaki
özelliklere dikkat edilmelidir.

1-Her terimin tek bir anlamı olmalı ve tek bir bilimsel kavrama karşılık
gelmeli veya her bir bilimsel kavram tek bir terimle karşılanmalıdır.

Ancak bu ilkeyle ilgili bazı problemler vardır. Günümüzde kullanılan bazı


tıp terimleri birbirinim sinonimidir.

Örn: Spleen (Gr): lien (L), ren (L): nefros (Gr), cutis (L): derma (Gr)

2- Bilimsel terimler kısa ve anlaşılır olmalıdır.

3-Birleşik terim veya türetilmiş terim oluşumunda önek ve sonek eklerin


en uygun olanları seçilmelidir. Kural kelimenin kökü hangi dile aitse eki
de o dile ait olmalıdır.
Dilbiliminde kullanılan bazı kavramlar
Eponim: Özel isimlerle (kişi isimleri) belirlenen tamlamalar
Ör: Gasser ganglionu (Ganglion trigeminale)
Sinonim: Yazılışları farklı olduğu halde aynı anlama gelen kelimeler.
Ör: Bilis: Fel: Chole: Safra
Acronim: Kelimelerin baş harflerini alarak oluşturulan yapay kelimeler.
Ör: AIDS: Accuired Immune Deficiency Syndrome:
Kazanılmış İmmün Yetmezlik Sendromu
Homonim: (Eş sesli): Aynı şekilde yazıldığı halde farklı anlamları olan
kelimeler.
Ör: Os: Kemik ve ağız anlamına gelir.
Metonim: Mecazi anlamda kullanılan kelimeler.
Ör: Bulbus: Soğan Bulbus oculi: Göz küresi
LATİNCE GRAMERİN TEMEL ÖZELLİKLERİ VE
TIBBİ TERMİNOLOJİDE KULLANIMI

Bir dilin grameri o dile ait doğru yazma, doğru telaffuz ve düzgün konuşma
kurallarının toplamından oluşmaktadır.

Üç bölümden oluşur.

1-Fonetik (Phonetica): Gramerin seslerle ilgili düzgün yazma, doğru söylem ve


doğru telaffuz kurallarını inceleyen bölümüdür.

İki alt bölüme ayrılır.

Ortofoni (Ortophonia): Doğru okuma ve düzgün telaffuz etme kurallarını


içerir.

Ortografi (Ortographia): Doğru yazma kurallarını içerir.


2-Morfoloji (Morpologia): Kelime anlamı bakımından yapı veya
şekil bilimi anlamına gelir.

Bir dilin yapısında bulunan sözcük şekillerini inceler.

3-Sintaks (Syntax): Söz dizimi anlamına gelir.

Kelimelerin bir araya gelerek anlamlı bir cümle oluşturmasındaki


kuralları ortaya koyar.

Ancak tıbbi terminolojide sadece terimler kullanıldığı için


Latincenin cümle yapısı konumuzun dışındadır.
FONETİK: Latin dili Vatikan devletinin resmi dili olmasına rağmen
günümüzde Latin dilini günlük yaşamda kullanan bir millet yoktur.
Bu yüzden her millet aynı şekilde yazılmış Latince tıbbi terimleri
farklı şekilde telaffuz etmektedir. Benzer durum ülkemiz için de
geçerlidir.

Ülkemiz adına yurtdışında eğitim gören genç akademisyenler


Türkiye’ye döndükten sonrada eğitim gördüğü ülkenin diline ait
telaffuz özelliklerini yurdumuza taşımakta ve böylece Latince
terimlerin telaffuz karmaşasını daha da arttırmaktadır. Bu durumu
asgariye indirebilmenin yolu Latin alfabesi ile Türk alfabesi
arasındaki benzerlikleri ve farklılıkları bilmekten geçmektedir.
LATİN ALFABESİ: Günümüz dünyasında en yaygın olarak kullanılan
alfabedir. Ülkemizde de 1928 yılından itibaren bazı küçük farklarla bu
alfabe kullanılmaktadır.

Latin alfabesi 25 harften oluşmaktadır. Ancak bu harflerin bazıları (Jj,


Kk, Uu, Yy ve Zz) ortaçağ döneminde Latin alfabesine dahil
edilmişlerdir.

Klasik Latince’de “Vv” harfi ile hem “Uu” ünlüsü ve hem de “Vv”
ünsüzü yerine kullanılıyordu. Daha sonra “Uu” harfinin ilave
edilmesiyle bu durum sona erdi.

Bugün “Kk, Yy ve Zz” harfleri sadece yabancı kökenli (Grekçe ve


Arapça) kelimelerde görülür. “J” harfi ise Rönesans döneminde ünlü
yanında bulunan Ii harfi yerine kullanılmaya başlanmıştır.
Önce Sonra
Örnek: Ieinum Jejunum
Bu harflerin 19 tanesi sessiz (ünsüz) harf (Bb, Cc, Dd, Ff, Gg, Hh,
Jj, Kk, Ll, Mm, Nn, Pp, Qq, Rr, Ss, Tt, Vv, Xx, Zz) iken 6 tanesi
sesli (ünlü) (Aa, Ee, Ii, Oo, Uu, Yy) harftir.

Latin alfabesinde bulunmayan W harfinin de bazı tıbbi


terimlerde (Willis, Wharton, Wirsung vb.) kullanılması
sonucunda tıbbi terminolojide kullanılan harflerinin sayısı 26’ya
ulaşmıştır.
Consonantes (Ünsüz harfler): Latin alfabesinde bulunan 19 ünsüz
harfin 13 tanesi (B, D, F, G, H, K, L, M, N, P, R, V, Z) Türkçede
olduğu gibi telaffuz edilmekte, 4 tanesi (C, J, S, T) Türkçeden farklı
telaffuz edilmekte, iki tanesi ise (Q ve X) Türkçede
bulunmamaktadır. Türk alfabesinde bulunan Ç, Ş ve Ğ Latin
alfabesinde bulunmamaktadır.

Vocales (Ünlü harfler): Latin alfabesine ait 6 ünlü harfin 4 tanesi (A,
E, O, U) Türkçedeki gibi telaffuz edilirken geriye kalan 2 tanesi (i ve
Y) ise farklı şekilde telaffuz edilmektedir.

Latincede I, Ö ve Ü ünlüsü bulunmaz. Latincede i ünlüsü büyük


harfle yazılırken I şeklinde yazılır. Bu durum bazen dikkatten
kaçmakta ve karışıklıklara sebep olmaktadır.
Türkçeden farklı okunan ünsüzler:

Cc: Türkçede var olan ‘C’ sesi Latincede bulunmadığı için bu


harfin okunuşu Türkçeden farklı şekilde olmaktadır.

Klasik Latincede ‘C’ harfinin ‘K’ şeklinde okunması kural


olarak kabul edilmektedir.

Ancak günümüzde tıbbi terminolojide iki farklı şekilde (K veya


S) telaffuz edilmektedir. ‘C’ harfinin telaffuzu kendisinden sonra
gelen harfe bağlı olarak değişmektedir.
C’den sonra gelen harf ünsüz veya kalın ünlü ise (a, o, u) ‘K’ gibi okunur.

Örnek:
Yazılışı Okunuşu Anlamı
Clavicula Klavikula Köprücük kemiği (anahtar)
Crus Krus Bacak
Cranium Kranium (kranyum) Kafatası
Crista Krista İbik
Collum Kollum Boyun
Caput Kaput Baş
Cutis Kutis Deri

Caro data vermibus


C’den sonra gelen harf ince ünlü (e, i, y) veya diftong (çift sesli) (ae, oe
vs.) ise ‘S’ gibi okunur.

Örnek:
Yazılışı Okunuşu Anlamı
Cellula Sellula Hücre
Cerebrum Serebrum Beyin
Cilium Silium Kirpik
Cisterna Sisterna Sarnıç
Circulatio Sirkulasyo Dolaşım
Cyclus Siklus Devir
Cystis Sistis Kese
Caecum Sekum Körbağırsak
Coeliacus Sölyakus Karınla ilgili
Jj: ‘J’ harfi Latin alfabesine Grekçeden adapte edilerek ‘i’ harfinin yerine
kullanılmaya başlanmıştır. Bu harfi genellikle sesli bir harf (Jejunum,
major, jugularis, junctura) takip eder.
‘J’ harfi özgün Türkçe kelimelerde bulunmaz, ancak yabancı kökenli
kelimelerde (jandarma, pijama vs.) görülür.
Bu harf Fransızcada ‘j’ şeklinde (major, jejunum, jugularis, junktura)
telaffuz edilirken, Almancada ‘y’ şeklinde (yeyunum, mayor, yugularis,
yunktura) telaffuz edilmektedir. ‘Y’ şeklinde telaffuz etmenin Latinceye
daha uygun olduğu kanaati hâkimdir.
Ülkemizde her iki telaffuz şekline de rastlanmaktadır. Özellikle tıp
fakültesi kökenli anatomistler ve hekimler arasında ‘j’ telaffuzu daha ağır
basarken veteriner hekim kökenli anatomistlerde ‘y’ şeklinde telaffuz
daha ağır basmaktadır.
Bunun sebebi Osmanlı imparatorluğunda çağdaş tıp eğitiminin
başlangıcı sayılan ve 14 Mart 1827’de kurulan Tıbhane-i Amire’nin
eğitiminde Fransızca tıbbi terimlerin öğretilmesi ve bu geleneğin
günümüze kadar devam etmesidir.
Veteriner hekimler arasında ‘y’ şeklinde telaffuzun ağır basmasında
1933 yılına kadar İstanbul’da eğitim gören veteriner hekimlik
öğrencilerinin Ankara’da açılan veteriner fakültesine taşınması ve bu
fakültede eğitim vermeleri için Almanya’dan 13 uzman ve profesörün
getirilmesi etkili olmuştur.
Ss: ‘S’ harfi iki farklı şekilde (S veya Z) telaffuz edilmektedir.

S şeklinde okunanlar: İki ünlü arasındaki çift ‘SS’ normal ‘S’ gibi
telaffuz edilir.

Örnek:
Yazılışı Okunuşu Anlamı
Massa Massa Kütle, kitle, yığın
Fossa Fossa Çukur, hendek, mezar çukuru
Fossula Fossula Çukurcuk
İki ünlü arasındaki tek ‘S’ ‘Z’ gibi okunur.

Örnek:
Yazılışı Okunuşu Anlamı
Basis Bazis Taban
Incisura İnsizura Çentik
Meso Mezo Askı

Kelime içerisinde ‘S’ harfinden önce veya sonra ‘M’ veya ‘N’ harfi
gelirse ‘Z’ şeklinde telaffuz edilir.

Örnek:
Yazılışı Okunuşu Anlamı
Organismus Organizmus Organizma
Sensus Senzus Duyu
Bunun dışındaki yazılışlarda normal ‘S’ gibi okunur.

Örnek:
Yazılışı Okunuşu Anlamı
Sinus Sinus Oyuk
Scapula Skapula Kürek kemiği
Lobus Lobus Lop, dilim
Lumbus Lumbus Bel
Tt: Genellikle Türkçedeki ‘T’ gibi okunur.

Örnek:
Yazılışı Okunuşu Anlamı
Tendo Tendo Kiriş
Trachea Trakea Nefes borusu
Anterior Anterior Ön, öndeki, önde bulunan
Eğer ‘T’ harfinden sonra ‘i’ ile birlikte başka bir sesli harf
gelirse (io, ia, iu) ‘T’ harfi ‘S’ şeklinde okunur.

Örnek:
Yazılışı Okunuşu Anlamı
Substantia Substansia Madde, cevher
Rotatio Rotasio Dönme, döndürme
Tertius Tersius Üçüncü
Ancak ‘tio’, ‘tia’, ‘tiu’ birlikteliğinden önce ‘S’, ‘Z’ ve ‘X’ harfi gelirse
‘T’ harfi normal ‘T’ gibi okunur. Bu durum nadirdir.

Örnek:
Yazılışı Okunuşu Anlamı
Combustio Kombustio Yanık
Mikstio Mikstio Karıştırma
Türkçede bulunmayan harflerin (Q ve X) okunuşu.
Qq: Latince kökenli kelimelerde görülür ve bu harfi daima ‘U’ ünlüsü
takip eder. İki harf birlikte ‘KV’ sesi verir. Ancak bugün ‘KU’ olarak
okunuş yaygınlık kazanmıştır.

Örnek:
Yazılışı Okunuşu Anlamı
Aqua Akva (akua) Su
Quadratus Qvadratus (kuadratus) Dörtgen
Squama Skvama (skuama) Pul, bağa

Salus Per Aquam

Su sayesinde sıhhat
Xx: Türkçedeki iki ünsüz harfi (ks) birden karşılar ve ‘ks’
şeklinde okunur. Ancak bu harfin okunuşunda özellikle kelime
başında olduğunda ‘Z’ şeklinde telaffuz edenlere
rastlanmaktadır. Bu bazı terminoloji kitaplarına da girmiştir
ancak doğru değildir.

Örnek:
Yazılışı Okunuşu Anlamı
Xiphoideus Ksifoideus Hançersi çıkıntı
Axis Aksis Eksen
Dexter Dekster Sağ (taraf)
Türkçeden farklı okunan ünlü harfler:
Ii: Bu harf cümle başında ve ünsüz harflerden önce geldiğinde ‘i’ sesiyle
okunurken, ünlü harflerden önce geldiğinde Türkçede kaynaştırma
ünsüzü olarak kullanılan ‘y’ ünsüzü gibi okunur.

Örnek:
Yazılışı Okunuşu Anlamı
Intestinum İntestinum Bağırsak
Flexio Fleksiyo Bükme, bükülme
Excavatio Ekskavasyo Çukurluk, oyuk, çıkmaz
Yy: Latince’ye Grekçeden adapte edilen bu ünlü Türkçedeki
‘i’ ünlüsü gibi okunur.

Örnek:
Yazılışı Okunuşu Anlamı
Pylorus Pilorus Kapıcı
Systole Sistol Kasılma
Cystis Sistis Kese
Coccyx Koksiks Kuyruk
Diftonglar (Diphthongi): Çift sesliler: Grekçe bir terim olan diphthongos
(çoğulu diphthongi) çift sesli (çift tonlu) demektir.

Diftonglar aynı terim içerisinde yer alan farklı iki harfin tek bir ses
vermesiyle oluşur.

İki ünlü veya iki ünsüz harfin yan yana gelmesiyle oluşmuş diftonglar
vardır.

Türkçede iki ünlü harf yan yana gelmez ancak Latince’de iki veya üç
ünlü harf yan yana gelebilir.

Örnek: area, cauda, auris, taenia, oesophagus.


ae: Bu iki harf terim içerisinde yan yana geldiklerinde ‘e’ sesi
verirler.

Örnek:
Yazılışı Okunuşu Anlamı
Caecum Sekum Körbağırsak
Haema Hema Kan
Taenia Tenya Şerit
au: Bu harfler bir terim içerisinde yan yana geldiklerinde ayrı ayrı
okunabildikleri gibi birlikte de okunabilirler. Birlikte okunduklarında ‘av’
şeklinde okunması gerekir. Ancak bazı terimlerde Fransızcanın etkisiyle
‘au’ birleşiminin telaffuzu dilimizde ‘o’ şeklinde girmiş ve bu haliyle
yerleşmiştir.

Örnek:
Yazılışı Okunuşu Anlamı
Auricula Aurikula Kulak kepçesi, kulakçık
Cauda Kauda Kuyruk
Trauma Travma Dış etkenle oluşan hasar
Autopsia Otopsi Otopsi
Auscultatio Oskültasyo Dinleme
Autism Otizm İçe kapanıklık, içe dönüklük
eu: Terim içinde ‘eu’ birlikteliği ‘ev’ şeklinde okunur. Ancak
bazı terimlerde Fransızcanın etkisiyle ‘ö’ şeklinde okunması
yaygınlık kazanmıştır.

Örnek:
Yazılışı Okunuşu Anlamı
Aponeurosis Aponevrozis Akzar
Pleura Plevra Akciğer zarı
Neuralgia Nevralji Sinir ağrısı
Neuron Nöron Sinir hücresi
oe: Terim içinde ‘oe’ birlikteliği Türkçede ‘ö’ şeklinde okunur. Ancak batı
dillerinde ‘e’ şeklinde telaffuz edilir.

Örnek:
Yazılışı Okunuşu Anlamı
Oesophagus Özofagus Yemek borusu
Oedema Ödem Ödem
Foetus Fötus Dölüt
Coeliacus Sölyakus Karın boşluğu ile ilgili
Ch: Ch birlikteliği Türkçede ‘k’ sesi verir. Ancak bazı terimlerde
Fransızcanın etkisiyle ‘ş’ şeklinde okunması yaygınlık kazanmıştır.

Örnek:
Yazılışı Okunuşu Anlamı
Chole Kole Safra
Brachium Brakium Kol
Chymus Kimus Besin özü, mideden bağırsağa geçen sıvı
Chiasma Kiazma Çapraz
Chronic Kronik Uzun süre devam eden
Chirurgia Şirurji Cerrahi
Bronchus Bronş Soluman (Nefes borusunun ana dalı)
Ph: Ph birlikteliği Türkçede ‘f’ sesi verir.

Örnek:
Yazılışı Okunuşu Anlamı
Pharynx Farinks Yutak
Pharmacology Farmakoloji İlaç bilimi
Encephalon Ensefalon Tümbeyin
Aphta Afta Aft (ağız yarası)
Ps: Ps çifti genellikle cümle başında okunurken kendisinden sonra gelen
ünlü harfin durumuna göre (kalın veya ince) ‘Pıs veya Pis) şeklinde
okunur.

Örnek:
Yazılışı Okunuşu Anlamı
Psycology Pisikoloji Ruhbilim
Psoas Pısoas Bel
Pseudis Piseudis Yalancı, sahte
Rh: Rh birlikteliği iki harfle yazılmasına karşın sadece ‘r’ olarak okunur.

Örnek:
Yazılışı Okunuşu Anlamı
Rhomboid Romboid Eşkenar dörtgen şeklinde olan
Rhinos Rinos Burun
Rhodopsin Rodopsin Retinada basil hücrelerindeki
kırmızı renkli pigment
Th: Th birlikteliği iki harfle yazılmasına karşın sadece ‘t’ olarak okunur.

Örnek:
Yazılışı Okunuşu Anlamı
Thorax Toraks Göğüs kafesi
Arthrologia Artroloji Eklem bilim
Thyroideus Tiroideus Kalkan, kalkan benzeri
Thrombus Trombus Pıhtı
Ngu ve Sch üçlüsünün okunuşu:

Ngu: Ng ünsüzlerinden sonra gelen ‘u’ ünlüsünün ‘v’ şeklinde okunması


uygundur. Ancak günümüzde ‘u’ şeklinde okuyanlarda bulunmaktadır.

Sch: Üçlüsü ‘sk’ olarak okunması gerekirken Fransızcanın etkisiyle ‘ş’


şeklinde okuyanlara da rastlanır.

Örnek:
Yazılışı Okunuşu Anlamı
Lingua Lingva Dil
Unguis Ungvis Tırnak
Ischium İskium Oturak kemiği
MORFOLOJİ: Tek başına bir anlamı olan ve ayrı yazılan hece veya hece
gruplarına kelime veya sözcük denir. Latincede kelimeler yaptıkları görevlere
göre 9 alt gruba ayrılır.

Bu gruplardan 5 tanesi çekimli sözcükler grubuna girerken 4 tanesi çekimsiz


sözcükler grubuna girer.

Çekimli sözcükler: Çekimsiz sözcükler:


1-İsim (Nomen: Substantivum) 6-Zarf (Adverbum)
2-Sıfat (Adjectivum) 7-Edat, ön takı (Praeposition)
3-Zamir (Pronomen) 8-Bağlaç (Conjunctio)
4-Sayı (Numerale) 9-Ünlem (Interjectio)
5-Fiil (Verbum)
NOMEN: İSİM

Canlı veya cansız varlıklar ile somut veya soyut kavramları


tanımlamada kullanılan sözcüklere isim denir.

Latincede isimler üç temel özelliğine göre (Genus, Numerus ve


Casus) incelenir.

Bunlardan numerus (sayı) ve casus (hal) kavramı Türkçede


bulunduğundan anlamak kolay iken, genus (cins) kavramı Türkçe
isimlerde olmadığından anlamak biraz zordur.
Genus (Cins): İsimlerde cins kavramı Türkçede bulunmayan
bir özelliktir. Ancak bazı dillerde Latince, Arapça, Almanca
ve Rusçada bu özellik vardır.

Latincede bütün isimler eril (masculinum), dişil (femininum)


ve cinsi olmayan (tarafsız) (neutrium) olmak üzere üç gruba
ayrılır.

Genellikle sözlüklerde isimlerden sonra yazılan m (er), f (d)


ve n (cns) harfleri isimlerin cinsini belirtir.
Latincede isimlerin cinsini belirlemede isimlerin tekil yalın haldeki
(nominative singulare) son hecelerine bakmak gerekir.

Bu kurala göre aşağıda tablo halinde masculinum, femininum ve


neutrium son heceleri liste halinde verilmiştir. Ancak bu kurala
uymayan çok sayıda Latince isim vardır. İsimlerin cinsini tespit
etmede en doğrusu sözlüklere bakarak kontrol etmektir.

Masculinum sonekleri: en, er, es, ex, us, o, or,

Femininum sonekleri: a, (ia, tia), as, go, io, is, ix tio

Neutrium sonekleri: al, ar, e, ma, men, on, u, um, ur, ut,
Numerus (Sayı): Türkçede olduğu gibi Latincede de isimlerin
tekil (singularis) ve çoğul (pluralis) halleri vardır.

Türkçede tekil bir ismin çoğul yapılması çok basit bir kuralla
(ismin sonuna -ler veya -lar ekinin getirilmesiyle olur) yapılırken,
Latincede tekil isimlerin çoğul duruma geçmesi isim çekimleri ile
gerçekleşir ve oldukça karmaşık bir işlemdir.
Casus (hal): İsimler cümle içinde diğer kelimelerle olan ilişkilerine göre
değişik ekler alırlar. İsimlerin cümle içinde değişik ekler almasıyla oluşan
duruma casus (hal) denir.

Türkçede ismin 5 hali (yalın hali, i hali, e hali, de hali ve den hali) vardır.

Latincede ise ismin 6 hali vardır.

Bunlar:
Casus nominativus (nom.): Yalın hali: İsmin hiçbir ek almamış yalın
halidir. Tıbbi terminolojide kullanılan basit terimler ile isim
tamlamalarındaki ilk terim daima nominatif halde bulunur.
Casus (gen.): İyelik hali: İsmin in halini gösterir. Bir şeyin kime
ve neye ait olduğun belirtir. Neyin ve kimin sorularına cevap
verir. İsim tamlamalarında tamlayan konumunda bulunur.

Tıbbi terminolojide iki kelimeli isim tamlamalarında ikinci


kelime genitif halinde bulunur.

Örnek: corpus vertebrae

Casus dativus (dat.): E hali: Kime, neye, kim için, ne için


sorularına cevap verir. Tıbbi terminolojide kullanılmaz.
Casus accusativus (acc.): İ hali: Kimi, neyi sorularına cevap verir.
Cümledeki nesne daima akkuzatif halde bulunur. Tıbbi terminolojide
kullanılmaz.

Casus ablativus (abl.). De ve Den halleri: Tek başına ne ile sorusuna


cevap verir. Ancak önüne gelen ekler ile nereye, nereden, kimden, kim
tarafından sorularına cevap verir. Tıbbi terminolojide az kullanılır.

Casus vocativus (voc.): Hitap, ünlem, konuşma ve çağırma dilinde


kullanılır. Türkçede tam karşılığı yoktur. Ey, oy.

Tıbbi terminolojide bunlardan sadece nominativus (yalın hali) ve (iyelik


hali) kullanıldıkları için burada sadece bunlar incelenecektir.
İSİM ÇEKİMLERİ: İsimlerin cümleyi oluşturan diğer kelimelerle ilişkisini
ortaya koyan ve isim gövdesinin sonuna çekim ekleri getirerek elde edilen
türlerine ismin halleri denir.

Cümle içinde veya isim tamlamalarında bir ismin diğer bir isimle veya fiille
bazen de edatlarla ilişki kurmasını sağlayan eklere çekim ekleri denir. İsimler
bu ekler sayesinde başka kelime veya kelime gruplarıyla ilişki kurabilirler.

Latincede isimler 5 grup halinde çekilir ve bunlar birden beşe kadar


rakamlarla ya da çekimin genitif çoğul halinde kullanılan çekim ekinin ilk
harfi ile isimlendirilir.

Latince sözlüklerde bir ismin hangi çekim grubuna dahil olduğunu belirtmek
için isimden sonra genitif tekil haline ait ekin yazılması yeterlidir.
I. Çekim (declinatio prima) veya a çekim: Bu grupta çekilen
isimler, tekil yalın (nominative) halleri a ile tekil iyelik (genitive)
halleri ae ile biten femininum (dişil) ve masculinum (eril) cinsi
isimlerdir.

Ancak bu grupta yer alan femininum cinsi isimler tıbbi


terminolojide yaygın olarak kullanılırken masculinum cinsi isimler
tıbbi terminolojide pek kullanılmaz.

Latince sözlüklerde isimlerden sonra ‘ae’ yazılması ismin bu


çekime dahil olduğunu gösterir.
Bu çekime ait çekim ekleri şunlardır.

Cases Sin. Plu.


Nom. -a -ae
Gen. -ae -arum

İsimler çekilirken öncelikle ismin kökü ortaya konur.

İsmin kökünü elde etmek için tekil yalın durumdaki


-a atılır.

Geriye kalan kısım ismin köküdür.

Daha sonra bu köke çekim ekleri ilave edilir.


Örnek: Mandibula: Alt çene kemiği

Önce kelimenin kökünü bulalım. Kelimenin kökü mandibul’dur.

Bu köke çekim ekleri ilave edilerek ismin halleri elde edilir.

Cases Sin. Plu.


Nom. mandibula mandibulae
altçene kemiği altçene kemikleri
Gen. mandibulae mandibularum
altçene kemiğinin altçene kemiklerinin
II. Çekim (declinatio secunda) veya o çekim: Bu çekime çok sayıda -us
ve -er ile biten masculinum isimler ile -um ile biten neutrium isimler
girer.

Diğer bir deyişle genitivus tekil halleri -i ile biten isimler bu gruba
girer.

Latince sözlüklerde isimlerden sonra ‘i’ yazılması ismin bu çekime


dahil olduğunu gösterir.

Bu çekimde gövde değişmez -us ya da –um son eki atıldıktan sonra


çekim ekleri ilave edilir.

İki alt gruba ayrılır.


a) –us ile biten masculinum grubu isimlerin çekim ekleri şunlardır.

Cases Sin. Plu.


Nom. -us -i
Gen. -i -orum

Cases Sin. Plu.


Nom. humerus humeri
kol kemiği kol kemikleri
Gen. humeri humerorum
kol kemiğinin kol kemiklerinin
b) –um ile biten neutrium grubu isimlerin çekim ekleri şunlardır.

Cases Sin. Plu.


Nom. -um -a
Gen. -i -orum

Cases Sin. Plu.


Nom. cerebrum cerebra
beyin beyinler
Gen. cerebri cerebrorum
beynin beyinlerin
İSİM TAMLAMALARI: Anlam olarak birbirinden farklı olan iki veya
daha fazla ismin yeni bir anlam meydana getirmek için bir araya
gelerek oluşturdukları birlikteliklere isim tamlaması denir.

Türkçede birinci isme tamlayan, ikinci isme ise tamlanan denir.

Eğer ikiden fazla isimden oluşan bir isim tamlaması söz konusu ise son
isim tamlanan diğerleri ise tamlayan konumundadır.

Örnek Evin kapısı; Burada ‘evin’ tamlayan konumunda, ‘kapısı’ ise


tamlanan konumundadır.

Evin kapısının rengi dediğimizde ise; ilk iki kelime tamlayan, son
kelime (rengi) tamlanan konumundadır.
İsim tamlamaları tıbbi terminolojide çok sık
kullanılmaktadır.

Basis pulmonis (akciğer tabanı: akciğerin tabanı),


dorsum nasi (burun sırtı: burnun sırtı),
cortex renalis (böbrek kabuğu: böbreğin kabuğu) birer isim
tamlamasıdır.

Bu tamlamalardan cortex renalis’i inceleyecek olursak;


burada cortex tamlanan, renalis ise tamlayan
konumundadır.

Burada dikkat edilmesi gereken durum Türkçe ve


Latincedeki kelime sıralarının değişmesidir.
Türkçede tamlayan başta bulunurken Latincede tamlanan başta
bulunur.

Latince isim tamlamalarında tamlayan (yani ikinci kelime)


genitivus halinde iken tamlanan cümle içinde yüklendiği role göre
farklı bir halde olabilir.

Örnek: angulus costae (kaburga açısı: kaburganın açısı);

Burada costae kelimesi tamlayan konumundadır ve genitivus


halindedir.

Angulus kelimesi ise tamlanan konumundadır ve nominativus


halindedir ve tekildir.
Anguli costarum (kaburgaların açıları) dediğimizde
costarum kelimesi genitivus (plural) halinde, anguli kelimesi
yine nominativus halindedir ancak çoğuldur.

Bu durumda şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki tıbbi


terminolojide kullanılan Latince isim tamlamalarında ilk
isim daima yalın haldedir ve asla ek almaz ancak çoğul veya
tekil olabilir.
İSİMLERDE KÜÇÜLTME

Türkçede varlıkların büyüklük ve küçüklüklerini belirtmek istediğimizde


isimlerin önüne bazı kelimeler (sıfatlar) (büyük, iri, kocaman, minik, küçük,
ufak vb.) getiririz.

(Örnek: Büyük deniz, iri adam, küçük ev, ufak adam, minik serçe).

Ancak isimlerde küçültme yaparken benzer bir işlevi ismin sonuna getirilen
bazı ekler (cik, cuk, cük, çık, çuk vb.) ile de yapabiliriz.

(Örnek: evcik, serçecik, kuzucuk vb.). Bu ekler ses uyumuna uygun olarak
ilave edilir.
Türkçedekine benzer bir durum Latince tıbbi terminoloji içinde
geçerlidir. Tıbbi terminolojide isimlerden sonra ilave edilen bazı sıfatlar
oluşumlar arasındaki büyüklüğü ve küçüklüğü belirtir.

Örnek: omentum majus, omentum minus, foramen magnum, foramina


palatina minora vb.

Türkçede isim küçülten ekler gibi Latincede de isim küçülten ekler (ol ve
ul, nadir olarak ta el), vardır.

Bu ekler gövde değişikliği olmayan çekimlere dahil olan isimlerde


gövdede herhangi bir değişikliğe yol açmadan isme içek olarak ilave
edilirler.
Ancak 3. çekim gibi gövdede değişikliğe yol açan çekim grubuna giren
isimlerde gövde değişikliğine yol açan ekle birlikte ilave olurlar.

Bu tür kelimelerde türetme yapılırken gen. sing. durumuna ekler ilave


edilir.

Latincede küçültme sağlayan ekler ismin cinsine göre (mas. fem. veya
neut.) ve isim gövdesinin son harfine göre değişirler.

Bazı grup isimlerde ise küçültme eklerinin önüne ic kaynaştırma hecesi


alırlar.
Örnekler:

Arteria Atardamar arteriola küçük atardamar


(atardamarcık)
Bulbus Soğan bulbulus küçük soğan (soğancık)

Cerebrum Beyin cerebellum küçük beyin (beyincik)

Fossa Çukur fossula küçük çukur


(çukurcuk)
Fovea Çukur foveola küçük yuvarlak
çukur (çukurcuk)
Globus Küre globulus küçük küre (kürecik)
Örnekler:

Lingua Dil lingula küçük dil (dilcik)

Locus Yer loculus küçük yer

Tubus Boru tubulus küçük boru (borucuk)

Nucleus Çekirdek nucleolus küçük çekirdek


(çekirdekçik)

Zona Bölge zonula küçük bölge (bölgecik


Gövde değişikliği olan isimlere örnekler:

Nom. Sin. Gen. Sin. Küçültme


Calyx calicis caliculus Kadeh, küçük kadeh
(kadehçik)

Radix radicis radicula Kök, küçük kök (kökçük)


Caput capitis capitulum Baş, küçükbaş (başçık)
Kaynaştırma hecesi alanlara örnekler:

Cornu corniculum Boynuz küçük boynuz (boynuzcuk)

Dens, dentis denticulus Diş küçük diş

Pes, pedis pedinculus Ayak küçük ayak (ayakçık)

Cutis cuticula Deri küçük deri

Auris auricula Kulak küçük kulak (kulakçık)


Sıfat nedir?

Varlıkları niteleyen ve onların durumları hakkında bilgi veren sözcüklere


sıfat denir.

Türkçe ve Latince sıfatlar bazı özellikler bakımından birbirinden farklılıklar


gösterir. Bu farklılıkları şöyle sıralayabiliriz.
1-Türkçede sıfatlar isimden önce gelirken (uzun baş), Latincede sıfatlar
isimden sonra (caput longum) gelir.

2-Türkçede sıfatların cinsi yoktur. Ancak Latince sıfatlar nitelediği ismin cinsi
ile aynı cinsten (erkek, dişi veya nötr) olmalıdır.
Örnek: magnus (mas.), magna (fem.) ve magnum (neut).

3-Türkçede sıfatlar ismin tekil veya çoğul oluşuna göre değişiklik


göstermezler.
Örnek: uzun kemik, uzun kemikler.
Ancak Latincede sıfatlar tekil ismi niteliyorsa tekil, çoğul ismi niteliyorsa
çoğul olurlar.
Örnek: os longum, ossa longa.
4-Türkçe sıfatlar daima yalın halde bulunurlar ve ismin halleri gibi ve fiiller
gibi çekilmezler.
Latincede ise sıfatlar niteledikleri isimler gibi çekilirler.

Örnek:

Cases Cins Sing. Plu.


Nom. Mas. magnus magni

Fem. magna magnae

Neut. magnum magna

Gen. Mas. magni magnorum

Fem. magnae magnarum

Neut. magni magnorum


Latincede sıfatlar niteledikleri ismin cinsine uygun olarak aldıkları takılara
göre 3 alt gruba ayrılırlar.

Bunlar

a) Üç takılı sıfatlar

b) İki takılı sıfatlar

c) Tek takılı sıfatlar

Bu gruplara giren ve tıbbi terminolojide yaygın olarak kullanılan sıfatlar Ek


1’de sunulmuştur.
Üç takılı sıfatlar: Bu gruba giren sıfatlar her üç cins isme (mas. fem. neut)
uygun olarak ek alırlar.

Bu sıfatlar nitelediği ismin nominatif singularis’inde (tekil yalın hal)


aşağıdaki ekleri alırlar.

Mas. Fem. Neut.


-us -a -um
-er -a -um
Bu sıfatlara birer örnek verecek olursak;

Mas. Fem. Neut.


longus longa longum
ruber rubra rubrum

Bu gruba giren magn/us (büyük) ve dext/er sıfatlarını uygun


(Mas. Fem. ve Neut.) isimlerle birlikte yazacak olursak,

Musculus adductor magnus (Mas.)


Vena saphena magna (Fem.)
Foramen magnum (Neut.)

Ventriculus dexter (Mas.)


Auricula dextra (Fem.)
Atrium dextrum (Neut.)
İki takılı sıfatlar: Bu gruba giren sıfatlar mas. ve fem. cinsi isimlerle aynı eki
alırken neut. cinsi isimlerle farklı ek alırlar. Yani nominatif singularis’leri
erkek ve dişi için aynı nötr olanlar için farklıdır.

Bu gruba giren sıfatlar nominatif singularis’lerinde aşağıdaki ekleri alırlar.

Mas. Fem. Neut.


-is -is -e
-ior -ior -ius

Açıklama: -ior ve -ius eki almış sıfatlar sıfatın gradus comparative derecesini
temsil eder.
Bu gruba giren sıfatlara bir örnek verecek olursak;

Mas. Fem. Neut.


brevis brevis breve
inferior inferior inferius

Bu gruba giren medialis ve anterior sıfatlarını uygun (Mas. Fem. ve Neut.)


isimlerle birlikte yazacak olursak;

Margo medialis (Mas)


Facies medialis (Fem)
Labium mediale (Neut)
Processus clinoideus anterior (Mas)
Membrana atlantooccipitalis anterior (Fem)
Ligamentum atlantooccipitale anterius (Neut)

Bu gruplara giren ve tıbbi terminolojide yaygın olarak kullanılan sıfatlar Ek


1’de verilmiştir.
Tek takılı sıfatlar: Bu gruba dahil olan sıfatlar niteledikleri ismin cinsine göre
farklı ek almazlar. Her üç cins isimle (erkek ve dişi ve nötr) aynı şekilde
yazılırlar.

Bu sıfatlar diğer gruplarla kıyaslandığında sayıca daha azdırlar.

Bu grupta nominatif singularis’i –x ile sonlanan sıfatlar ile fiillerden türetilen


sıfatlar (–ns ve –ps ile sonlanan sıfatlar) bulunur.
Bunlardan -x ile sonlanan sıfatlara örnek olarak helix (sarmal şekilli,
helozoni) sıfatının çekimini yapacak olursak;

Örnek:

Cases Cins Sin. Plu.

Nom. Mas. helix helices / helicia

Fem. helix helices / helicia

Neut. helix helices / helicia

Gen. Mas. helicis helicium

Fem. helicis helicium

Neut. helicis helicium


Fiillerden türeyen sıfatlar örnek olarak ta deferens sıfatını uygun
isimlerle birlikte yazacak olursak;

Ductus deferens (Mas)


Vas deferens (Neut)

Bu gruplara giren ve tıbbi terminolojide yaygın olarak kullanılan sıfatlar


Ek 1’de liste halinde verilmiştir.
Sıfatlarda derecelendirme: Türkçede benzer özelliklere sahip olan varlıklar
arasında karşılaştırma yapmak istediğimizde, o varlıklarda bulunan
özellikleri belirten sıfatların önüne en, daha, pek vs. gibi kelimeler getiririz.

Çünkü Türkçede sıfatlar ek almazlar. Latincede ise sıfatlar isimler gibi


çekilebildiğinden ve ekler alabildiği için, derecelendirme yapmak
istediğimizde sıfatların sonuna ekler getirerek bu derecelendirmeyi
yapabiliriz.

Latincede sıfatların üç derecesi vardır.

a-Gradus positivus (pos.): Olumluluk derecesi


b-Gradus comparativus (comp.): Karşılaştırma derecesi
c-Gradus superlativus (superlat.): Üstünlük derecesi
Gradus positivus: Sıfatların positif derecesi, sıfatın normal
şeklidir. Yani sıfatın yalın halidir.

Bu durumda kullanılan bir sıfat nitelediği isimde o özelliğin


bulunduğunu belirtir.

Örnek:
Longus (uzun),
Brevis (kısa),
Albus (beyaz),
Latus (enli),
Durus (sert),
Magnus (büyük),
Planus (yassı) vs.
Gradus comparativus: Bir sıfatın comparativus derecesini elde etmek için
sıfatın genitif singularis’inde (tekil iyelik hali) bulunan çekim eki kaldırılarak
sıfatın köküne ekler getiririz. Getirilecek ekler sıfatın cinsiyet özelliğine göre
farklıdır.

Mas. ve fem. cinslerde sıfatın köküne -ior eklenirken neut. cins sıfatlarda
sıfatın köküne -ius eklenir.

Sıfat ister tek şekilli, ister iki şekilli, isterse üç şekilli sıfat olsun karşılaştırma
derecesi elde edilirken durum değişmez.

Comparativus derecesi kazanmış bir sıfat daima iki şekilli bir sıfat
durumundadır.
Üç şekilli sıfatlara örnek:

Mas. Fem. Neut.

Gradus positivus Longus Longa Longum

Inferus Infera Inferum

Niger Nigra Nigrum

Gradus Longior Longior Longius


comparativus
Inferior Inferior Inferius

Nigrior Nigrior Nigrius


İki şekilli sıfatlara örnek:

Mas. Fem. Neut.


Gradus positivus Brevis Brevis Breve
Gradus comparativus Brevior Brevior Brevius

Tek şekilli sıfatlara örnek:

Mas. Fem. Neut.


Gradus positivus Simplex Simplex Simplex
Felix Felix Felix
Gradus comparat. Simplicior Simplicior Simplicius
Felicior Felicior Felicius
Burada dikkat edilmesi gereken nokta bazı sıfatların çekim esnasında gövde
değişikliğine uğramasıdır.

Simplex ve felix sıfatlarının çekiminde genitif singularis’leri simplicis ve felicis


olduğu için comparartivus şekilleri de ona göre değişir.
Gradus superlativus: Bir sıfatın üstünlük (superlativus) derecesini elde
etmek için sıfatın genitif singularis’inde (tekil iyelik hali) bulunan çekim
eki kaldırılarak sıfatın köküne ekler getiririz.

Getirilecek ekler sıfatın cinsiyet özelliğine göre farklıdır.

Mas. Fem. Neut.

Getirilecek ekler -issimus -issima -issimum

Örnek:

Mas. Fem. Neut.


Gradus positivus Longus Longa Longum
Gradus comparat. Longior Longior Longius
Gradus superlati. Longissimus Longissima Longissimum
Kelime gövdeleri –er (r) ile biten sıfatlarda durum değişiktir. Bu tip sıfatlarda
sıfatın nom. singularis’ine (tekil yalın hal) bazı ekler getiririz.

Getirilecek ekler sıfatın cinsiyet özelliğine göre farklıdır.

Mas. Fem. Neut.

Getirilecek ekler -rimus -rima -rimum

Mas. Fem. Neut.


Gradus positivus Sinister Sinistra Sinistrum
Gradus comparat. Sinistrior Sinistrior Sinistrius
Gradus superlati. Sinisterrimus Sinisterrima Sinisterrimum
Tıbbi terminolojide sıkça kullanılan fakat sıfat derecelendirme
kurallarına uymayan sıfatlarda vardır.

Ancak bu sıfatların bir kısmının positivus derecesi kullanılırken, bir


kısmının comparativus, bir kısmının ise superlativus derecesi
kullanılır.
Önde olan İyi Dışta olan Altta olan
Posit. Mas. Anterus Bonus Exterus Inferus
Fem. Antera Bona Extera Infera
Neut. Anterum Bonum Exterum Inferum
Comp. Mas. Anterior Melior Exterior Inferior
Fem. Anterior Melior Exterior Inferior
Neut. Anterius Melius Exterius Inferius
Superlat. Mas. Anticus Optimus Extremus Infimus
Fem. Antica Optima Extrema Infima
Neut. Anticum Optimum Extremum Infimum
İçte olan Büyük Kötü Çok
Posit. M. Interus Magnus Malus Multus
F. Intera Magna Mala Multa
N. Interum Magnum Malum Multum
Comp. M. Interior Major Peior Plus
F. Interior Major Peior Plus
N. Interus Majus Peius Pluris
Superlat. M. Intimus Maximus Pessimus Plurimus
F. Intima Maxima Pessima Plurima
N. Intimum Maximum Pessimum Plurimum
Arkada olan Yakında olan Üstte olan
Posit. M. Posterus Properus Superus
F. Postera Propera Supera
N. Posterum Properum Superum
Comp. M. Posterior Propior Superior
F. Posterior Propior Superior
N. Posterius Propius Superius
Superlat. M. Posterimus Proximus Supremus
F. Posterima Proxima Suprema
N. Posterimum Proximum Suprema
Ek 1: Tıbbi terminolojide sık kullanılan sıfatlar listesi
3 takılı sıfatlar
Mas. Fem. Neut. Anlamı
Albus alba album Beyaz
Griseus grisea griseum Boz, gri
Flavus flava flavum S arı
Luteus lutea luteum Sarı, yumurta sarısı
Ruber rubra rubrum Kırmızı
Niger nigra nigrum Siyah
Fuscus fusca fuscum Koyu
Caeruleus caerulea caeruleum Mavi
Cinerius cineria cinerium Külrengi
Fumosus fumosa fumosum Duman renginde
Longus longa longum Uzun
Planus plana planum Yassı
Latus lata latum Geniş, enli
Crassus crassa crassum Kalın
Rectus recta rectum Düz, doğru
Magnus magna magnum Büyük
Parvus parva parvum Küçük
Durus dura durum Sert
Crenatus crenata crenatum çentikli, kertikli
Laxus laxa laxum Gevşek, pörsümüş
Densus densa densum Kalın, yoğun, katı, sık
Nudus nuda nudum Çıplak
Hirtus hirta hirtum Kıllı, tüylü, kaba
Cavus cava cavum Boş
Caecus caeca caecum Kör
Valgus valga valgum Eğri
Obliquus obliqua obliquum Eğik
Paucus pauca paucum Çok az, cüzi
Multus multa multum Çok fazla
Totus tota totum Hepsi
Vagus vaga vagum Başıboş,serseri, gezgin
Purus pura purum Açık, saf, temiz
Verus vera verum Gerçek
Spurius spuria spurium Yalancı
Obliquus obliqua obliquum Eğik
Accessorius accessoria accessorium Ek, ilave, yardımcı
Externus externa externum Dış, dıştaki
Internus interna internum İç, içteki
Profundus profunda profundum Derin
Medianus mediana medianum Ortada,tam ortadaki ortay)
Medius media medium Orta
Intermedius intermedia intermedium Ara,iki şeyin ortasında
Medicus medica medicum İyileştirici, şifa veren
Dexter dextra dextrum Sağ, sağda bulunan
Sinister sinistra sinistrum Sol, solda bulunan
Liber libera liberum Serbest
Asper aspera asperum Sert, acı, pürtüklü
Lacer lacera lacerum Yırtık
Tener tenera tenerum Narin
Sudorifer sudorifera sudoriferum Terletici
Yukarıda verilen sıfatlardan başka isim ve fiillerden türemiş üç takılı sıfatlarda
tıbbi terminolojide yaygın olarak kullanılır.
Mas. Fem. Neut. Anlamı
Masculinus masculina masculinum Erkek, eril
Femininus feminina femininum Dişi, dişil
Neutrus neutra neutrum Tarafsız, yansız, nötr.
Adamantinus adamantina adamantinum Çelik gibi sert
Adiposus adiposa adiposum Yağlı, yağla ilgili
Anonymus anonyma anonymum İsimsiz (sahibi belli olmayan)
Maternus materna maternum Annelik, anne ile ilgili
Uterinus uterina uterinum Uterusla (rahim) ilgili
Cardiacus cardiaca cardiacum Kalple ilgili, kalbe ait
Hypoglossus hypoglossa hypoglossum Dilaltına ait
Hypogastricus hypogastrica hypogastricum Karın altına ait
Obturatus obturata obturatum Kapalı,tıkalı, tıkanmış
Fibriatus fimbriata fimbriatum Saçaklı
Uncinatus uncinata uncinatum Kılıç gibi
Radiatus radiata radiatum Işın tarzında, ışınsal
Affixus affixa affixum Yapışık, yapışmış
Perforatus perforata perforatum Delinmiş
Bigeminus bigemina bigeminum İkiz
Sebaceus sebacea sebaceum İç yağına benzer,
Coriaceus coriacea coriaceum Derimsi
Olivaceus olivacea olivaceum Zeytuni, zeytin rengi
Lunatus lunata lunatum Ay gibi, aya benzer
Masticatorius masticatoria masticatorium Çiğneme ile ilgili
Respiratorius respiratoria respiratortium Solunumla ilgili
Spinosus spinosa spinosum Diken şeklinde
Venosus venosa venosum Veni çok olan, venlerle ilgili
Spongiosus spongiosa spongiosum Süngergibi, süngerimsi
Globosus globosa globosum Küre şeklinde
2 takılı sıfatlar
Mas. Fem. Neut. Anlamı
Brevis breve kısa
Similis simile benzer
Tenuis tenue ince
Gravis grave ağır
Facilis facile kolay
Habilis habile yetenekli
Mollis molle yumuşak
Gracilis gracile zarif, narin
Basalis basale taban, temel
Generalis generale genel
Axialis axiale eksende bulunan, eksenle ilgili
Verticalis verticale dikey
Superficialis superficiale yüzeysel
Lateralis laterale dışyan
Medialis mediale içyan
Proximalis proximale merkeze yakın
Distalis distale merkezden uzak
Verticalis verticale dikey, düşey
Centralis centrale merkezi,ortada bulunan
Caudalis caudale kuyruğa ait, kuyruk tarafında bulunan
Cranialis craniale başa ait, baş tarafında bulunan
Communis commune ortak
Viridis viride yeşil
Yukarıda verilen sıfatların dışında isim ve fiillerden iç takılar alarak türemiş iki
takılı sıfatlarda tıbbi terminolojide kullanılır.

Bilateralis bilaterale iki taraflı


Terminalis terminale son, bitiş, son ile ilgili
Normalis normale normal, tabii, doğal, alışılmış olan
Marginalis marginale kenarla ilgili, kıyıya ait
Collateralis collaterale yanlarda bulunan, yan yana bulunan
Horizontalis horizontale Yatay olan, ufki,
Animalis animale Hayvani, hayvansal, hayvanla ilgili
Buccalis buccale yanakla ilgili, yanağa ait
Bronchialis bronchiale bronşla ilgili
Abdominalis abdominale karınla ilgili
Costalis costale kaburga ile ilgili
Coronalis coronale taçsal, taç ile ilgili
Frontalis frontale alna ait, alınla ilgili
Facialis faciale yüze ait, yüzle ilgili
Volatilis volatilite uçan, uçucu, gaz haline geçen
Spinalis spinale diken şeklinde olan, omur ile ilgili
Basilaris basilare taban (temel) ile ilgili
Fertilis fertile verimli, doğurgan
Fragilis fragile kırılgan, kırılabilir, gevrek
Vegetabilis vegatabile bitkisel, nebati
Digitalis digitale parmağa ait, parmak ile ilgili, sayısal
Tek takılı sıfatlar:

(Mas. Fem. Neut)


Felix mutlu
Helix helozoni
Velox süratli, hızlı
Tenax yapışkan, tutucu
Efficax etkili
Simplex sade, basit
Dublex iki katlı
Triplex üç katlı
Quadriplex dört katlı
Multiplex çok katlı
Abducens uzaklaştıran
Ascendens yükselen
Descendens inen
Tek takılı sıfatlar:
(Mas. Fem. Neut)
Deferens götüren
Afferens getiren
Perforans delen, delici
Communicans birleştiren, bağlayıcı
Audiens işiten
Sapiens akıllı
Biceps iki başlı
Triceps üç başlı
Quadriceps dört başlı
NUMERALIA: SAYILAR

Nesnelerin miktarını ortaya koymak için kullanılan soyut kavramlara


(sembollere) sayı denir.

Tıbbi terminolojide kullanılan sayılar genellikle Latince ve Grekçe kökenli


olup rakamlarla (Arap veya Romen rakamlarıyla) bazen de yazıyla yazılır.

Latince sayılar Türkçedeki sayma işlemi gibi onluk diziler halinde yapılır.
10’dan sonra gelen onluk dizideki sayılar Türkçedeki gibi 10 ve 1 sayısının
birleştirilmesi ile olur. Ancak Türkçeden farklı olarak küçük sayı önce
büyük sayı sonra gelir.

Örnek: un+decem= undecim= 11, duo+decem= duodecim: 12.


Ancak 10’dan sonra gelen onluk dizideki 8 ve 9’lu sayılar kendisini
takip eden 10’luk diziden 1 veya 2 çıkarılarak elde edilir.

Örnek: 18 sayısını Latince olarak yazmak istersek önce iki (duo) ve


sonrada yirmi (viginti) yazmamız gerekir.

Duodeviginti= 18

Burada iki (duo) ve yirmi (viginti) kelimeleri arasına giren ‘de’ bir edat
olup –den aşağı anlamı verir.
Tıbbi terminolojide genellikle 12’ye kadar olan sıfat özelliğindeki
Latince asıl sayılar (numeralia cardinalia) (1,2,3…12) ile 12.’ye kadar
olan sıfat özelliğindeki sıra sayıları (numeralia ordinalia) (birinci, ikinci
,….. onikinci) kullanılır.

Bu sayılar ve yazılışları aşağıda tablo olarak sunulmuştur.

Bunların dışında sıfat özelliğinde olan üleştirme (bölüşme) sayıları


(numeralia distrubutiva) ile zarf özelliğindeki (numeralia adverbia) kaç
kez sorusuna cevap veren sayılar da vardır.

Latince sayıları tamamı tablo halinde kitabın sonunda ek … de


verilmiştir.
Latince asıl sayılardan 1,2 ve 3 ile yüz ve binin katları çekilir, diğer sayılar
çekilmez.

Mas. isimle Fem. isimle Neut. isimle


birlikte birlikte birlikte
Nom. unus una unum

Gen. unius unuis unuis

Nom. duo duae duo

Gen. duorum duarum duorum

Nom. tres tres tria

Gen. trium trium trium


Latince sayılar tablo halinde aşağıda sunulmuştur.
arap romen num. cardinalia doğal sayı anlamı
1 ı unus, una, unum bir
2 ıı duo, duae, duo iki
3 ııı tres, tres, tria üç
4 ıv quattuor dört
5 v quinque beş
6 vı sex altı
7 vıı septem yedi
8 vııı octo sekiz
9 ıx novem dokuz
10 x decem on
11 xı undecim onbir
12 xıı duodecim oniki
Latince sıra sayıları tablo halinde aşağıda sunulmuştur.
arap romen num. ordinalia sıra sayıları anlamı
1. I. primus, a, um birinci
2. II. secundus, a, um İkinci
3. III. tertius, a, um üçüncü
4. IV. quartus, a, um dördüncü
5. V. quintus, a, um beşinci
6. VI. sextus, a, um altıncı
7. VII. septimus, a,um yedinci
8. VIII. octavus, a,um sekizinci
9. IX. nonus, a, um dokuzuncu
10. X. decimus, a, um onuncu
11. XI. undecimus, a, um on birinci
12. XII. duodecimus, a,um on ikinci
Bu sayıların dışında Latince ve Grekçe kökenli sözcüklerle birlikte kullanılan
sayı önekleri birbirinden farklıdır ve bunlar Tıbbi terminolojide yaygın olarak
kullanılır. Bunlar aşağıda tablo olarak verilmiştir.

Sayı Latince Grekçe kökenli Örnek Anlamı


kökenli önek önek

½ yarım Semi- Hemi- Semicircularis Yarım daire


Hemiplegia Yarım felç
1-Bir Uni- Mon(o)- Unipolaris Tek kutuplu
Monoplegia Tekli felç
2-İki Bi(s)- Di- Biceps İki başlı
Digastricus İki karınlı
3-Üç Tri- Tri (cho)- Triceps Üç başlı
Trigonus Üç köşeli
Sayı Latince Grekçe kök. Örnek Anlamı
kök. önek önek
4-dört quadr(i/u)- tetr(a)- quadriceps dört başlı
tetradactylus dört parmaklı
5-beş quinqu(e) pent(a) tuberositas ossis
metatarsalis
quinti
pentagonus beş köşeli
6-altı sex- hex(a) sexdigitata altıparmaklı altıparmaklı
hexadactylia
7-yedi septem- hept(a)- september yedinci ay,
heptapeptid yedi aa’lı peptit
8-sekiz octo- oct(a/o) october octane sekizinci ay
sekiz karbonlu bileşik
9-Dokuz novem/n enne(a) November Dokuzuncu ay

10-on decem- dec(a)- december decane onuncu ay


on karbonlu bileşik
ÖNEKLERİN (PREFIXES) VE SONEKLERİN (SUFFIXES) TIBBİ
TERMİNOLOJİDEKİ YERİ

Türkçe sondan eklemeli bir dil olduğu için önek kavramı Türklere yabancıdır.

Ancak günümüzde kullandığımız bazı önekler köken itibariyle Arapça veya


Farsçadır. Naçar (çaresiz) ve biçare (çaresiz), namert (mert olmayan), bihaber
(habersiz), lâmekân (mekânsız) kelimeler bu duruma iyi bir örnektir.

Bununla birlikte Türkçemizde öneklere benzer tarzda kullanılan ve pekiştirme


sıfatlarının oluşumunu sağlayan ekler bulunur.

Ancak bunlar isimlerin önüne gelmez. Örnek: kapkara, mosmor, masmavi,


pespembe, bembeyaz vs.
Tıbbi terminolojide kullanılan terimlerin birçoğu önekler ve
sonekler kullanılarak türetilmiştir.

Önekler ve sonekler köken itibariyle iki ayrı kaynaktan (Latince


(L) ve Grekçe (Gr)) gelir.

Latin dilinin özelliğinden dolayı kelimelerdeki yapısal değişikler


genellikle soneklerle yapılırken anlamsal değişiklikler önekler
yardımıyla yapılır.

Aşağıda tıbbi terminolojide yaygın olarak kullanılan ön ekler


alfabetik sıraya göre verilmiştir.
İskeletteki kemiklerin dağılımı:
İnsan vücudunda bulunan 206 kemiğin dağılımı şu
şekildedir.
Skeleton axiale
Columna vertebralis...... 26
Cranium........................ 22
Os hyoideum......................... 1
Ossicula auditoria................ 6
Costae ve sternum ............. 25
Skeleton appendiculare
Ossa membri superioris.......64
Ossa membri inferioris....... 62
Toplam ... 206
Omurga (Columna vertebralis)
Omurga 33 omurun üst üste gelmesiyle oluşan bir sütundur. Bu sütun başın ve
gövdenin ağırlığını taşımaktan sorumludur. Ayrıca foramen vertebrale’lerin üst üste
gelmesiyle oluşan canalis vertebralis medulla spinalis için emniyetli bir koruma sağlar.
Omurga baş ve boynun hareketlerinin yanı sıra vücudun tüm hareketlerinde de görev
yapar. Vücut ağırlığının büyük bir kısmını taşıyan ve bu ağırlığı pelvis vasıtasıyla alt
ekstremite kemiklerine aktaran omurga vücudun dengesin sağlanmasın da çok önemli
bir görev yapar.
Omurgayı oluşturan 33 omurun 24 tanesi
hareketli eklemlerle birbirlerine bağlanmıştır. Bu
omurlara gerçek vertebralar, hareketli
vertebralar yada presakral vertebralar denir.

Geriye kalan 9 omura sabit vertebralar veya


yalancı vertebralar denir. Bunlardan 5 tanesi
kendi aralarında birleşerek os sacrum’u, 4 tanesi
birleşerek os coccygis’i oluşturur.
Columna vertebralis’i oluşturan omurlar bulundukları bölgelere
göre gruplara ayrılırlar.

Boyun omuru (vertebrae cervicales): 7 adet

Göğüs omuru (vertebrae thoracicae): 12 adet

Bel omuru (vertebrae lumbales): 5 adet

Os sacrum (5 adet vertebrae sacrales):1 adet

Oscocygis (4 adet vertebrae coccygeae):1adet


Omurgayı oluşturan omurlar arasında discus intervertebralis adı verilen fibröz kıkırdak
özelliğinde yapılar bulunur. Bunlar toplam 23 adettir ve 2. boyun omuru (axis) ile
sacrum arasında yer alan omurlar arasında bulunurlar. Omurların ve disklerin
kalınlıkları yukarıdan aşağıya doğru indikçe artar. Yetişkin bir erkekte columna
vertebralis’in boyu erkeklerde 70cm, kadınlarda 60cm kadardır. Bu uzunluğun 1/4'ü
disklere aittir.
discus intervertebralis
Omurga düz bir sütun şeklinde değildir. Öne ve arkaya doğru bazı eğrilikler gösterir. Bu
eğriliklerden öne doğru konveks olanlara lordoz, arkaya doğru konveks olanlara kifoz
denir. Yukarıdan aşağıya doğru sırasıyla şunlardır
Servikal lordoz: Boyun bölgesinde bulunan ve konveksliği öne doğru olan eğrilik.
Torakal kifoz: Göğüs bölgesinde bulunan ve konveksliği arkaya doğru olan eğrilik.
Lumbal lordoz: Bel bölgesinde bulunan ve konveksliği öne doğru olan eğrilik.
Sakral kifoz: Sakral bölgede bulunan ve konveksliği arkaya doğru olan eğrilik.
Bunların dışında bazı insanlarda omurganın sağa veya
sola doğru eğrildiği görülür. Bu duruma skolioz denir.
Bu eğriliklerden thoracal ve sakral kifoz esas eğriliktir.
Boyun ve belde görülen eğrilikler daha sonradan basınç
ve kasların çekme kuvveti sonucu ortaya çıkar.
Lumbal lordoz hamile bayanlarda artar. Lordoz ve
kifozlar fizyolojik eğriliklerdir. Skolioz patolojik bir
eğriliktir.
Vertebraların genel özellikleri: Omurganın değişik kısımlarına ait vertebralar arasında
şekil ve büyüklük bakımından fark bulunmasına rağmen ortak özellikleri de vardır.
Omurlar arasındaki benzerlikler yeni doğanlarda daha fazladır. Vücudun gelişimi
sırasında artan ağırlık ve harekete bağlı olarak omurlar arasındaki farklılıklar da artar.
Atlas (1. boyun omuru) dışındaki bütün vertebralarda iki temel yapı bulunur. Bunlar
corpus vertebrae ve arcus vertebrae’dir.

arcus vertebrae

corpus
vertebrae
Corpus vertebrae (omur gövdesi): Kısa bir silindir şeklindedir. Silindirin üst ve alt
yüzleri komşu vertebraları birbirine bağlayan discus intervertebralislere yapışır. Alt ve
üst yüzlerin 2-3 mm’lik dış kısımları kompakt kemik yapısında, ortası ise spongioz
kemik yapısında olup, bu yüzler facies intervertabralis adını alır.

corpus vertebrae

facies intervertabralis
Discus intervertebralis’lerin oturduğu bu yüzlerin kenar kısımları bir halka şeklinde
kompakt kemikle çevrelenmiştir. Dış tarafa doğru çıkıntılı olan bu kısma da epiphysis
anularis denilir.

epiphysis anularis
Gövdenin ön ve yan yüzleri yukarıdan aşağıya doğru konkavdır. Burada görülen
deliklerden omuru besleyen damarlar girer ve çıkarlar. Gövdenin arka yüzü transvers
yönde konkavdır. Buyüzde görülen deliğe foramen venae basivertebralis denir.

foramen venae basivertebralis


Arcus vertebrae (omur kemeri): Gövdenin arka tarafındaki kemere arcus vertebrae
denilir. Arcus vertebrae’nin gövdeye tutunan bölümüne pediculus arcus vertebrae, arka
kısmına ise lamina arcus vertebrae adı verilir.

lamina arcus vertebrae

pediculus arcus vertebrae


Arcus vertebrae ile corpus vertebrae arasında büyük bir delik oluşur. Bu deliğe foramen
vertebrale denir. Bu delikler iskelette üst üste gelerek bir kanal (canalis vertebralis)
meydana getirirler.

foramen vertebrale
Pediculus arcus vertebrae’ların üst kısmında bulunan çentiğe incisura vertebralis
superior, alt kısmında bulunan çentiğe incisura vertebralis inferior denir.

incisura vertebralis superior

incisura vertebralis inferior


İskelette üstteki omurun incisura vertebralis inferior’u ile alttaki omur’un incisura
vertebralis superior’u üst üste gelerek foramen intervertebrale’yi oluştururlar. Canlıda
bu deliklerden spinal sinirler geçer.

foramen intervertebrale
Bir arcus vertebrae’de 2’si yukarıya doğru (processus articularis superior), ikisi aşağıya
doğru (processus articularis inferior), 2’si yanlara doğru (processus transversus) ve 1’i de
arkaya doğru (processus spinosus) seyreden toplam 7 adet çıkıntı vardır.

processus transversus
processus articularis superior

processus articularis inferior

processus spinosus
Vertebrae cervicales (boyun omurları): Boyunda 7 adet vertebrae vardır. Bunların 1. si,
2. si ve 7. si diğerlerinden farklıdır. Diğer 4 tanesi birbirine benzemektedir. Birinci
boyun omuru atlas, ikincisi axis olarak isimlendirilir.

atlas
axis
Boyun omurlarının gövdeleri diğer bölge omur gövdelerinden daha küçüktür. Ovalimsi
dikdörtgen olan gövdeleri transvers yönde daha uzundur. Boyun omurlarının processus
transversus’larında foramen transversarium denilen bir delik vardır. Bu delikten a.v.
vertebralis geçer.

foramen transversarium
For. transversarium’un dış tarafında ve transvers çıkıntının üst yüzünde sulcus nervi
spinalis denilen bir oluk bulunur ve bu oluktan spinal sinirler geçer.

spinal sinir

2.-5.

sulcus nervi spinalis


For. transversarium’un lateralinde kalan kısım embriyolojik servical kaburgaların
artıklarıdır. Bu bölümün ön ucundaki çıkıntıya tuberculum anterius, arka ucundaki
çıkıntıya ise tuberculum posterius denir. 2.-5. boyun omurlarının processus
spinosus’larının ucu çatallıdır.

2.-5. tuberculum posterius

tuberculum anterius
Üst ve alt eklem çıkıntıları kısadır. Buralardaki eklem yüzleri değerlendirildiğinde üst
eklem yüzü arkaya, yukarıya ve birazda içe bakar. Alt eklem yüzü ise öne, aşağı ve
birazda dışa bakar.

6. boyun omurundaki tuberculum anterius’a önünde a. carotis communis’ den nabız


alındığı için tuberculum caroticum denir.
Atlas (I. boyun omuru): En önemli özelliği gövdesinin ve spinal çıkıntısının olmamasıdır.
Buna karşılık atlasın yan çıkıntıları (massa lateralis atlantis) iyi gelişmiştir.

atlas massa lateralis atlantis


üstten

atlas
alttan
Massa lateralis’in üst yüzündeki eklem yüzleri alttaki eklem yüzlerinden daha derin olup,
facies articularis superior adını alır. Burası occipital kemiğin kondilleri ile eklem yapar.

atlas
üstten

facies articularis superior


Alt eklem yüzüne ise facies articularis inferior denir. Burası ikinci boyun omurunun
(atlas) üst eklem yüzü (facies articularis superior) ile eklem yapar.

facies articularis inferior

atlas
alttan
Her iki tarafın massa lateralis’ini önde birbirine bağlayan kemere arcus anterior atlantis,
arkada bağlayana ise, arcus posterior atlantis denir.

arcus posterior atlantis

arcus anterior atlantis


Atlasın ön kavsinin (arcus anterior atlantis) arka yüzünde bulunan oval eklem yüzüne
fovea dentis denir ve dens axis’in ön yüzü ile eklem yapar.

atlas
Alttan
görünüm

fovea dentis
Üst eklem yüzünün arka kısmındaki oluğa, sulcus arteria vertebralis adı verilir ve a.
vertebralis geçer. Bazen burayı üstten kapatan membrana atlantooccipitalis posterior
kemikleşerek buranın kanal şeklini almasını sağlar. Bu kanala canalis arteriae vertebralis
denir.

sulcus arteria vertebralis


canalis arteria vertebralis
Axis (2. boyun omuru): Bu omurun en önemli özelliği gövdesinden yukarı doğru uzanan
dens axis denilen çıkıntısının bulunmasıdır. Bu çıkıntı atlasın ön kavsi ile eklem yapar.

dens axis

axis önden axis arkadan


Dens axis, corpusun üst kısmının ortasında yukarı doğru uzanır. Corpusla birleştiği
yerdeki dar kısmına collum dentis, sivri tepesine de apex dentis denir.

apex dentis

collum dentis
Dens axis’in ön tarafında bulunan eklem yüzüne facies articularis anterior, arka
tarafındaki eklem yüzüne de facies articularis posterior denir.

facies articularis anterior


facies articularis posterior
Eklem yapmış atlas ve axis’in kesiti
Vertebrae prominens (VII. boyun omuru): Spinal çıkıntısı çatalsız ve uzundur. Bu
yüzden canlıda el ile muayenede spinal çıkıntısı hissedilebilen tek boyun omuru budur.

vertebrae prominens
Vertebrae thoracicae: Göğüs omuru toplam 12 adettir. Gövdeleri boyun
omurlarınınkinden büyük, bel omurlarınınkinden ise küçüktür. Aşağıya indikçe,
omurların taşıyacağı yük artacağından, buna bağlı olarak da omurların gövdeleri büyür.
Göğüs omurlarının for. transversarium’ları yoktur.
For. vertebrale’leri küçük ve yuvarlaktır. Proc. spinosus’ları uzun olup, aşağıya doğru
meyillidir. Proc. articularis superior’un eklem yüzü arkaya, birazda yukarı ve dışa
bakar, proc. articularis inferior eklem yüzü ise öne ve birazda içe-aşağı bakar.

proc. articularis superior

proc. articularis inferior

5. göğüs omuru yandan ve üstten (kaburga ile)


Göğüs omurlarının en önemli özelliği gövdelerinin yan taraflarında biri üst (fovea costalis
superior) ve biri de alt (fovea costalis inferior) olmak üzere iki tane eklem yüzünün
bulunmasıdır. Transvers çıkıntıları üzerinde de bir adet eklem yüzü (fovea costalis
processus transversi) bulunur. Bu eklem yüzü tuberculum costae ile eklem yapar.

fovea costalis
fovea costalis superior proc. transversi

fovea costalis inferior


1, 9, 10, 11 ve 12. göğüs omurları diğer göğüs
omurlarından bazı farklılıklar gösterir.
Birinci göğüs omurunun gövdesinin yan yüzünde bir tam ve bir yarım eklem yüzü
bulunur. Yukarıdaki tam eklem yüzü birinci kaburga ile aşağıdaki yarım eklem yüzü
ikinci kaburga ile eklem yapar.

Birinci göğüs omuru


Dokuzuncu göğüs omurunda bazen alt yarım eklem yüzü tek taraflı veya iki taraflı
bulunmayabilir. Böyle durumlarda 9. göğüs omurunda üstte tek yarım eklem yüzü
bulunur. 10. göğüs omurunda ise bir tam eklem yüzü bulunur.
11. Göğüs omurunun gövdesi bel omurlarına benzer. Tek ve tam eklem yüzü bulunur.
Processus tranversusunda eklem yüzü bulunmaz.
12. göğüs omuru bel omurunu andırır. Gövdesinde tek ve tam eklem yüzü bulunur.
Processus transversusunda eklem yüzü bulunmaz.
Vertebrae lumbales (bel omurları): Beş adettir. Hareketli omurlar içerisinde gövdeleri en
büyük olanlardır. Üstten bakıldığında böbrek şeklindedir. For. transversarium’larının
bulunmamasıyla boyun omurlarından, gövdelerinde ve transvers çıkıntılarında eklem
yüzü bulunmaması ile de göğüs omurlarından ayrılır.
Processus transversus uzundur ve diğer bölgelerdeki omurlardan farklı olarak iki tane
ilave çıkıntıya (processus mamillaris, processus accessorius) sahiptir. Foramen
vertebrale’leri geniş ve üçgen şeklinde olup, göğüs omurlarınkinden büyük, boyun
omurlarınınkinden küçüktür. Proc spinosus kısa, kalın ve kesiti dörtgen şeklindedir.

processus accessorius

processus mamillaris
Üst eklem çıkıntısının eklem yüzü konkav olup arkaya ve içe bakar, alt eklem yüzü
çıkıntısı ise öne dışa bakar. 5. bel omuru gövdesinin ön tarafta daha kalın olmasıyla
karakterizedir.

L5
Os sacrum: Sakrum pelvis iskeletinin arka üst kısmını yapar. Tabanı (basis ossis sacri)
yukarıda, tepesi (apex ossis sacri) aşağıda üçgen şeklinde bir kemiktir.

basis ossis sacri

apex ossis sacri


Tabanı V. bel omuru ile, tepesi os coccygis ile eklem yapar. Sakrumun tabanının öne
doğru yaptığı çıkıntıya promontorium denir.

V. bel omuru

promontorium

os coccygis
Os sacrum’un facies pelvica denilen konkav ön yüzü, pelvis iskeletinin arka duvarını
oluşturur. Facies pelvica da sakral spinal sinirlerin ön dallarının geçtiği foramina
sacralia anteriora denilen 4 çift delik bulunur. Bu delikler arasında transvers olarak
uzanan 4 belirgin çizgiye de linea transversae denilir.

foramina sacralia anteriora

linea transversae
Os sacrum’un konveks arka yüzüne facies dorsalis denir ve ön yüzüne oranla daha
dardır. Bu yüzde tam orta çizgide spinal çıkıntıların birleşmesinden oluşan çıkıntıya
crista sacralis mediana denilir. Facies dorsalisde foramina sacralia posteriora adı verilen
4 çift delik bulunur ve bu deliklerden de spinal sinirlerin arka dalları çıkar.

foramina sacralia dorsalia

crista sacralis mediana


Crista sacralis mediana’nın hemen dışında (deliklerin medialinde) bulunan çıkıntılara ise
crista sacralis medialis denilir. Foramina sacralia posteriora’ların lateralinde bulunan
transvers çıkıntıların kaynaşmasından oluşan çıkıntılara ise crista sacralis lateralis denir.

crista sacralis medialis

crista sacralis lateralis


Crista sacralis lateralis’in dış tarafında kalan kemik bölümüne pars lateralis denir.
Bunun tabana yakın üst kısmı bir kanada benzemesi nedeniyle ala osis sacri adını alır.

ala osis sacri

pars lateralis
Pars lateralis’in dış tarafında ve biraz da arkada facies auricularis denilen kulak
şeklinde bir eklem yüzü bulunur. Sacrum’un içinde, tabanından tepesine kadar
uzanan kanala canalis sacralis denir.

facies auricularis

canalis sacralis
Bu kanalın alt açıklığına hiatus sacralis denir. Hiatus sacralisin yan tarafında bulunan
ve crista sacralis medialis’in devamı şeklindeki rudimenter çıkıntıya cornu sacrale
denir.

cornu sacrale

hiatus sacralis
Os coccygis: İyi gelişmemiş son 4 (3-5) omurun birleşmesinden oluşur. Tabanı yukarıda
sacrum ile eklem yapar, tepesi aşağıda serbest olarak sonlanır. Tabanındaki rudimenter
eklem çıkıntısına cornu coccygeum denir ve cornu sacrale ile eklem yapar.

cornu coccygeum
Sternum: Göğüs kafesinin ön duvarının orta bölümünde bulunur.

sternum
manibrium sterni

Yaklaşık 17 cm uzunluğunda yassı ve uzun bir kemik olan


sternum manubrium sterni, corpus sterni ve processus
xiphoideus olmak üzere üç bölümden oluşur.

corpus sterni
Clavicula ve corpus sterni ile eklem inc. jugularis
yapan manubrium sterni bir dörtgene inc. clavicularis
benzer.
inc. costalis I
Üst kenardaki çentiklerden ortadakine
inc. jugularis, yandakilere ise inc.
clavicularis denilir. Bu çentikle
clavicula eklem yapar. inc. costalis II

Manubrium sterni’nin yan


kenarlarında bulunan çentiklere inc.
costalis I ve II denilir. Bu çentiklere
birinci ve ikinci kıkırdak kaburgalar
tutunur.
Manubrium sterni’nin corpus sterni ile birleştiği yerde açıklığı
arkaya bakan bir açı oluşur. Angulus sterni denilen bu açıya
Louis açısı da denilir. Bu açının klinik önemi vardır.

Angulus sterni
Buradan geçirilen horizontal bir düzlem arkada 4. ve 5. göğüs omurları arasında
bulunan discus intervertebralis’den geçer. Ayrıca bu açıya tutunan ikinci kaburganın
da diğer kaburgaların sayısını tespit açısından önemi büyüktür.
Corpus sterni, manubrium sterni’den daha uzun, daha ince ve daha dardır. Emriyolojik
dönemde dört parça olan korpus, daha sonra kaynaşarak tek parça halini alır.
Parçaların kaynaşma yerleri de ön ve arka yüzde yatay çizgiler şeklinde bazen
görülebilir. Bu çizgilerin yan uçlarında bulunan çentiklere inc. costalis denilir.

corpus sterni
inc. costalis
İkinci kıkırdak kaburga, corpus ve manubrium’un müştereken oluşturduğu çentiğe;
yedinci kaburga corpus ve processus xiphoideus’un oluşturduğu müşterek çentiğe;
üçüncü, dördüncü, beşinci, altıncı kıkırdak kaburga ise doğrudan corpus sterni ile
eklem yapar. Bu çentikler, eklem yaptığı kaburga sayısına göre inc. costalis III, inc.
costalis IV şeklinde isimlendirilir

2
3
4

7
Proc. xiphoideus (proc. ensiformis), sternum’un en küçük ve çok varyasyon gösteren
parçasıdır. İnce, geniş, delikli, eğri vs olabilir. Bu bölüm, gençlerde kıkırdak
yapısındadır ancak 40 yaşından sonra yukarı kısmı kemikleşir.
Corpus ile proc. xiphoideus’un birleşim yeri 10. göğüs omuru hizasında bulunur. Aynı
zamanda orta hatta karaciğerin üst sınırı ile kalbin alt kenarının hizalarını belirler.

10
Yapısı: Sternum damardan zengin süngerimsi bir yapıya sahiptir.
Sadece dış kısmı ince kompakt kemik tabakası ile kaplıdır. Klinikte teşhis amacıyla
kemik iliğinin en kolay alındığı kemiktir.

Eklem yaptığı yapılar: Clavicula ve ilk 7 kıkırdak kaburga ile eklem yapar.
Costae I-XII: Göğüs kafesinin büyük bir bölümünü oluşturan kaburgalar, insanlarda
12 çifttir. Normalde sadece göğüs bölgesinde bulunan kaburgalar, bazen boyun ve bel
bölgelerinde de rudimenter olarak bulunur.

costa cervicalis
Kaburgalar bir yandan göğüs boşluğundaki önemli organları korur, bir
yandan da solunum mekanizmasında önemli rol oynar.

Kaburgaların yukarıya doğru hareketi ile göğüs boşluğu genişler ve


akciğerlere hava dolar.

Solunumun bu fazına inspirasyon denilir.

Kaburgaların uzunluk, şekil ve omurlarla eklem yapma şekilleri farklı


olması nedeniyle göğüs boşluğunun genişlemesi her yerinde aynı
derecede olmaz.
Arkada göğüs omurları ile eklem yapan 12 çift kaburganın ilk 7 çifti önde doğrudan
doğruya sternum ile eklem yapar. Bu nedenle ilk 7 kaburgaya costae verae (I-VII)
costae sternales veya costae vertebrosternales denilir..

costae verae
Geri kalan 5 kaburgaya ise costae spuriae (VIII-XII) costae asternales veya costae
vertebrochondrales denilir. Bu son 5 kaburganın ilk üçünün kıkırdakları 7. kıkırdak
kaburga aracılığı ile sternum’a tutunur. Geri kalan 2 kaburganın, yani 11. ve 12.
kaburganın kıkırdak kısımları, ön tarafta serbest olarak sonlanır. Bu nedenle, son iki
kaburgaya costae fluctuantes (XI-XII) denilir.
Birinci kaburga’nın meyli en azdır, aşağıya doğru indikçe kaburgaların meyli artar ve
9. kaburgada en büyük derecesine erişir. 9. kaburgadan sonra bu meyil tekrar
azalmaya başlar. Kaburgaların uzunluğu 1. den artmaya başlar ve maksimum
uzunluğa 7. kaburgada erişir. 7. den itibaren tekrar kısalma görülür.

9
Kaburgalar arasında kalan aralığa spatium intercostale denilir. Bu aralık bir üstteki
kaburganın sayısı ile isimlendirilir. Yani 1. ve 2. kaburgalar arasındaki aralığa, 1.
aralık denilir.

spatium intercostale
Kaburgaların genel özellikleri: Kaburgaların genel özelliklerini izah etmek için orta
kısımlardan bir kaburga örnek olarak alınır. Kaburgaların kemik dokusundan
yapılmış büyük kısmına costa, önde kalan küçük kıkırdak kısmına da cartilago costalis
denir. Yaş ilerledikçe bu kıkırdaklar da kemikleşmeye başlar ve bu da göğüs kafesinin
hareketinin azalmasına neden olur. Her bir kaburganın kemik kısmının iki ucu ve bir
de gövdesi bulunur. Omura yakın olan arka ucuna extremitas vertebralis, sternum’a
yakın olan ucuna ise, extremitas sternalis denilir.
Arka ucunda caput costae, collum costae ve tuberculum costae olmak üzere üç önemli
bölümü vardır.

caput costae

collum costae

tuberculum costae
Caput costae’de, crista capitis costae ile ikiye ayrılmış böbrek şeklinde facies
articularis capitis costae denilen eklem yüzleri bulunur. Bu yüzler omur gövdelerinde
görülen yarım eklem yüzleri ile eklem yapar. Bağın tutunduğu crista capitis costae
horizontal olarak bulunur.

facies articularis capitis costae crista capitis costae


1., 11. ve 12. kaburga başlarında krista bulunmaz. Bu nedenle bu kaburga başlarında
tek eklem yüzü bulunur. Daha önce izah edildiği gibi, bu kaburgaların eklem yaptığı
omur gövdelerinde de tek eklem yüzü vardır. Kaburga başından sonra gelen 2,5 cm’lik
dar kısma collum costae denilir. Bunun dar ve keskin üst kenarına crista colli costae
denilir.

crista colli costae


Collum costae’den sonra gelen kısmın tümüne corpus costae adı verilir. 1. kaburga
hariç, korpusun dış ve iç yüzü, bu yüzleri birbirinden ayıran üst ve alt kenarları
bulunur. 1. kaburganın yüzleri ise yukarı ve aşağı bakar. Alt kenar daha keskin olup iç
yüzde bu kenara paralel uzanan bir oluk bulunur. Arka kısımda daha belirgin olan bu
oluğa sulcus costae denilir ve burada interkostal damar ve sinirler seyreder. Bu nedenle
göğüs boşluğuna herhangi bir aletle girilmek istendiğinde üst kenar tercih edilmelidir.

corpus costae

sulcus costae
Corpus costae’nin collum costae ile birleştiği yerde ve arka kısımda tuberculum costae
denilen bir çıkıntı bulunur. Bu çıkıntıdaki oval eklem yüzüne, facies articularis
tuberculi costae denilir. Torakal omurların transvers çıkıntılarındaki eklem yüzleri ile
eklem yapan bu tuberkül ve eklem yüzü 11. ve 12. kaburgalarda bulunmaz.

facies articularis tuberculi costae


Tuberculum costae’nin biraz dışında korpusun yön değiştirdiğini görürüz. Angulus
costae adı verilen bu kıvrım ile tüberkül arasındaki mesafe, 2. kaburgadan 10.
kaburgaya doğru tedricen artar. Corpus costae yeni doğan bebeklerde hemen hemen
yere paralel olarak uzanır. Fakat göğüs organlarının ağırlık etkisi ve göreceği
fonksiyona göre birtakım kıvrımlar gösterir.

angulus costae
Alt kenarı üzerine oturtulan bir kaburga, yerle temas etmez. Diğer bir deyişle yere
atılan bir kaburganın iki ucu aynı anda yere değmez. Sadece birinci kaburga düz
olduğu için alt yüzü yere daha çok temas eder.
Kaburgaların iç yüzü konkavdır. Daha önce de belirtildiği gibi alt kenara yakın olmak
üzere sulcus costae denilen oluk ve bu oluk içinde de çok sayıda delikler bulunur. Üst
kenarı künt, alt kenarı daha keskindir. Kaburganın ön ucu (extremitas sternalis) yassı
olup burada kıkırdak kaburga’nın oturacağı gözenekli yapıda bir çukur bulunur.
Özellik gösteren kaburgalar: 3-9’uncu kaburgaların farklı özellikleri olmadığı
için bunlara tipik kaburgalar denilir.

Birinci, ikinci, onuncu, XI. ve XII. kaburgalar, yukarıda izah edilen tipik bir
kaburgadan bazı farklılıklar gösterir.

Bu nedenle bunlara atipik kaburgalar denilir.


Birinci kaburga (costa prima): En kısa ve mediale doğru en kavisli olan kaburgadır.
Diğer kaburgaların aksine yüzleri yukarı ve aşağı kenarları da içe ve dışa bakar.

Birinci kaburga masa üzerine konulduğunda, diğer kaburgalara oranla alt yüzü masa
yüzeyine daha çok intibak eder, yani diğer kaburgalar gibi ön yarısı aşağı doğru kavis
yapmaz.
Küçük olan kaburga başı, sadece birinci göğüs omuru ile eklem yapar. Bu nedenle de
tek ve yuvarlak bir eklem yüzü mevcut olup, kristası da bulunmaz.

Boyun kısmı dar ve yuvarlaktır. Tubeculum costae, dar ve belirgin olup dış kenar
üzerinde bulunur. Belirgin bir angulus costae bulunmaz.
Birinci kaburga’nın üst yüzünde büyük damarların oturduğu iki oluk bulunur. Bu
oluklar arasında bulunan çıkıntıya tuberculum musculi scaleni anterioris denilir. Bu
oluklardan öndekine sulcus venae subclaviae, arkadakine ise sulcus arteriae subclaviae
denilir.

tuberculum musculi scaleni anterioris

sulcus venae subclaviae

sulcus arteriae subclaviae


Alt yüzü düz olup burada sulcus costae bulunmaz. Dış kenarı kalın ve konveks, iç
kenarı ince ve konkavdır. Ön ucu diğer kaburgalardan daha geniş ve kalındır.
İkinci kaburga (costa secunda): Kavisleri bakımından birinci kaburgaya benzer. Ancak
ondan daha uzundur ve yüzleri de dışa ve içe bakar. Pek belirgin olmayan tuberculum
costae’sinin büyük bölümü eklem yüzü ile kaplıdır. Tuberculum costae’sine yakın
olarak bulunan angulus costae’si de az belirgindir. Dış yüzünün ortalarında tuberositas
musculi serrati anterioris denilen bir çıkıntı bulunur. İç yüzü düz ve konkav olup arka
yarısında görülebilen sulcus costae az belirgindir.

tuberositas musculi serrati anterioris


Onuncu kaburga (costa decima): Sadece caput costae’sinde tek eklem yüzünün
bulunması ile tipik kaburgadan ayırt edilir.
Onbirinci ve onikinci kaburga: Bunların ön uçları diğerlerine oranla daha sivridir.
Collum ve tuberculum costae’si yoktur ve başlarında tek ve büyük bir eklem yüzü
bulunur. 11. kaburgada çok hafif bir angulus costae ve sulcus costae mevcuttur. 12. de
ise bunlar bulunmaz ve 11.den kısadır. Bazen de 12. kaburga birinciden de kısa olarak
bulunur.
Kaburgaların kıkırdak bölümleri (cartilago costalis): Kaburgaların kemik kısımlarını öne doğru
uzatan ve sternum ile bağlayan kısımlarına, cartilago costalis (kıkırdak kaburga) denilir.
Hyalin kıkırdaktan yapılmış olan kıkırdak kaburgalar, ilk 7 kemik kaburgayı ayrı ayrı
sternum’a bağlar. 8., 9. ve 10. kıkırdak kaburgalar kendi aralarında eklem yaparak 7.
kıkırdak kaburga aracılığı ile sternumla eklem yaparlar. Son iki kaburganın sivri uçlu
kıkırdakları ise karın duvarı içinde serbest olarak sonlanır.
Kıkırdak kaburgaların uzunlukları birinciden yedinciye kadar uzar ve buradan
itibaren gittikçe kısalır. Genellikle sternal uçları diğer uçlarından daha incedir.
Kıkırdak kaburgaların üst kenarları konkav, alt kenarları ise konvekstir. Lateral
uçları, ait oldukları kemik kaburga ile, medial uçları ise sternum ile eklem yapar.
Birinci kıkırdak kaburga sternum ile boşluk bırakmayacak şekilde eklem yapar.
Kıkırdak kaburgalarda yaşlanmaya bağlı olarak kemikleşmeler ortaya çıkar. 7. ila 10.
kıkırdak kaburgaların medial uçları birleşerek arcus costarum’u oluşturur. Bu da üst
ucu ile sternum’a bağlanır.

arcus costarum
Yapısı: Kaburgalar damardan zengin spongioz dokudan yapılmıştır. Sadece ince bir
kompakt kemik dokusu ile sarılmışlardır.

omur
kaburga
Thorax: Göğüs
Tepesi yukarıda, tabanı aşağıda koni şeklindedir. Bu koninin içindeki boşlukta
akciğerler, pleura, mediastinum, kalp, pericardium, büyük damarlar, lenf ganglionları,
trachea, oesophagus ve sinirler bulunur.
Yapı bakımından thorax iki kısımda incelenir. I- İskelet, II- Yumuşak dokular.
İskelet: Göğüs kafesi: Compages thoracis: Sternum, 12 çift kaburga, 12 adet göğüs
omuru (toplam 37 adet kemik) aralarında çeşitli eklemlerle birleşerek göğüs kafesini
meydana getirir.
Kemik ve eklemlerin çokluğu ve kaburgaların bir kısmının kıkırdak
olması göğüs kafesinin elastikiyetini ve hacminin kolay değişmesini sağlar.
Kaburgalar ve sternum’un spongioz kemik dokusundan yapılmış olması
göğüs kafesinin ağırlığını azaltır. Bu durum solunumun daha az enerjiyle
gerçekleşmesini sağlar.
İnsanın hayatı boyunca dakikada 16-20 defa tekrarlanan inspiration ve
expiration için büyük önem taşır.
Thorax duvarı yetişkinlerde önden arkaya basık ve arkada omurga bu boşluk
içerisine sokulduğu için transvers kesitlerde böbrek şeklindedir.
Yeni doğanlarda göğüs kafesinin ön arka çapı daha uzundur. Ancak bebek ayakta
durmaya başladıktan sonra organların ağırlığı sebebiyle kaburgaların ön ucu ve
sternum aşağıya doğru iner ve göğüs kafesinin ön arka çapı (sagittal çap) göreceli
olarak azalır.
Thorax’ın şekli yaşa, cinse ve vücut tipine göre değişiklikler arz eder. Bundan
dolayı solunum tipleri de farklılıklar arz eder.
Karın tipi solunum: Kısa ve geniş göğüslü (piknik tip) insanlarda ve yeni
doğmuş çocuklarda görülür.
Bu tip solunumda karın ön duvarının hareketi belirgin olarak fark edilir.
Göğüs tipi solunum: Uzun ve dar göğüslü (asthenik tip) insanlarda ve
gebe kadınlarda görülür.
Bu tip solunumda göğüs ön duvarının tümü ile inip kalktığı görülür.
Koniye benzeyen thorax’ın iskeletteki üst açıklığına apertura thoracis superior denilir.
Bu delik arkada birinci göğüs omuru, önde manubrium sterni ve yanlarda da birinci
kaburgalar tarafından sınırlandırılmıştır.

apertura thoracis superior


Yetişkinlerde bu deliğin sagittal çapı 6 cm., transvers çapı 10 cm. kadardır. Birinci
kaburgaların durumundan dolayı bu deliğin sınırları arkadan öne doğru eğiktir. Deliğin
orta kısmından oesophagus, trachea, büyük damarlar, sinirler ve kaslar geçer.

apertura thoracis superior


Thorax’ın tabanındaki büyük deliğe apertura thoracis inferior denir. Bu delik arkada
12. göğüs omuru ve 12. kaburganın alt kenarı, yanlarda arcus costarum, önde processus
xiphoideus tarafından sınırlandırılmıştır. Bu deliğin sagittal çapı 12cm., transvers çapı
26cm’dir.

apertura thoracis inferior


Apertura thoracis inferior açıklığı önde üçgen gibidir. Burada meydana gelen açıya
angulus infrasternalis (Charpey) denir ve 70-75o’dir. Apertura thoracis inferiorun
kenarlarına diaphragma tutunur.

angulus infrasternalis
Spatium intercostale: Her yerde
aynı değildir.
Kıkırdak kaburgalar arasındaki
açıklık daha fazladır.
Kemik kaburgalar arasındaki en
geniş açıklık üçüncü aralıktır.
Angulus sterni (Louis açısı):
Manibrium sterni ile corpus angulus sterni
sterni’nin birleşim yerinde
açıklığı arkaya bakan açı.
Bu açı oryantasyon bakımından
Th4 ve Th5 arasındaki discus
intervertebralis seviyesindedir.
T4

angulus sterni
Thorax’ın yüksekliği
Önde: 15-19 cm.,
Arkada: 26-30 cm.,
Yanlarda: 30-35 cm.

apertura thoracis inferior


Thoracentesis: Göğüs duvarını iğne ile delerek mayi boşaltmak.
Pleura boşluğu içindeki sıvının teşhis veya tedavi amacıyla alınması için parietal
pleuranın delinmesidir.
Ponksiyon linea axillaris posterior üzerinde 7 veya 8. intercostal aralıktan yapılır.
Vv. aa. nn. intercostales’ler kaburgaların alt kenarına yakın seyrettiği için ponksiyon
daima kaburganın üst kenarından yapılır.
Ossa cranii: Kafa iskeletinin tümüne cranium denir, kulak kemikçikleri ve os
hyoideum hariç toplam 22 adet kemikten oluşur.

Cranium çevrelediği yapılara göre 2 ye ayrılır. Beyni çevreleyen kısmına


neurocranium, ağız ve burun boşluklarını çevreleyen kısmına ise
viscerocranium denir.
Neurocranium: Beyni çevreleyen 4’ü tek (os frontale, os occipitale, os
sphenoidale ve os ethmoidale) ve 2’si çift (os parietale ve os temporale) olmak
üzere toplam 8 kemikten oluşur.

Neurocraniumun kubbe şeklindeki üst bölümüne calvaria, alt bölümüne ise


basis cranii (chondrocranium) denir.

calvaria chondrocranium
Viscerocranium: Yüz iskeletinin, ağız boşluğunun, burun boşluğunun ve
orbitanın yapısına katılan; 2’si tek (vomer, mandibula) ve 6’sı çift (os lacrimale,
os zygomaticum, os palatinum, os nasale, maxilla ve concha nasalis inferior)
olmak üzere toplam 14 adet kemikten oluşur. Os hyoideum ve kulak
kemikciklerini de bu gruba dahil edebiliriz.
Neurocranium kemikleri
Os frontale: Kafatasının ön üst bölümünde bulunur. Alın ve orbitanın üst
bölümünün yapısına katılır.
Doğumda iki parça halinde olan bu kemik daha sonra birleşerek tek bir kemik
halini alır. Ancak bazı bireylerde iki kemiğin birleşim yeri belirgin olarak
kalabilir. Böyle durumlarda ortaya çıkan suturaya sutura frontalis (metopica)
denir.

os frontale

sutura frontalis
Frontal kemik; squama frontalis, pars orbitalis ve pars nasalis olmak üzere üç
bölüme ayrılır.
Squama frontalis: Embriyolojik olarak sağ ve sol olmak üzere iki parçadan
gelişir. Bu iki parça genellikle 6 yaşında kaynaşarak tek kemik halini alır.
Frontal kemiğin arkaya ve yukarı doğru uzanan geniş ve yassı kısmıdır. Ön
yüzü konveks, arka yüzü konkavdır.

squama frontalis
Ön yüzde sutura metopica’nın her iki yanındaki çıkıntılara eminentia frontalis
(tuber frontale) denir. Tuber frontale’lerin altındaki kavis şeklindeki çıkıntılara
arcus superciliaris denir. Orta hatta arcus superciliaris’lerin arasındaki düz
sahaya glabella denir.

glabella

tuber frontale

arcus superciliaris
Arkusların altındaki keskin kenara margo supraorbitalis denir. Bu kenarın dış
bölümü proc. zygomaticus olarak devam eder ve gözü koruması bakımından
önemlidir. Bu kenarda delik veya çentik şeklinde iki önemli geçit bulunur. Bu
geçitlerden içtekine inc. frontalis, dıştakine ise inc. supraorbitalis denilir. Bu
geçitler delik şeklinde olursa foramen adını alır.

inc. frontalis

inc. supraorbitalis
margo supraorbitalis

proc. zygomaticus
Margo supraorbitalis’in dışa ve aşağı doğru verdiği çıkıntıya processus
zygomaticus denir. Bu çıkıntı os zygomaticum’un proc. frontalis’i ile eklem
yapar. Processus zygomaticus’un arka kenarı, linea temporalis olarak uzanır.

linea temporalis

processus zygomaticus
Linea temporalis’in arka alt kısmında kalan sahaya facies temporalis denir.
Linea temporalis, arkaya doğru uzanırken linea temporalis superior ve linea
temporalis inferior olmak üzere ikiye ayrılır. Bu çizgiler os parietale’de devam
eder.

linea temporalis superior

linea temporalis inferior

facies temporalis
Squama frontalis’in arka yüzü facies interna adını alır ve beyin zarları ile
komşudur. Bu yüzde arka kenardan başlayan ve orta hatta bulunan oluğa
sulcus sinus sagittalis superioris denir. Bu oluğun her iki yanında bulunan
çukurluklara foveolae granulares denir.

foveolae granulares

sulcus sinus sagittalis superioris


Bu oluk aşağı doğru indikçe kaybolur ve bir ibik şeklini alır. Buna crista
frontalis denir. Bu ibiğin alt ucunda ise bir delik (for. caecum) bulunur.
Buradan bir ven (sinus sagittalis superior’u burun boşluğuna bağlayan v.
emisseria) geçer.

crista frontalis

for. ceacum
Pars orbitalis: Orbitanın tavanını yapan bu parçanın alt yüzü düz ve
konkavdır. Pars orbitalis’ler arasında kalan çentiğe inc. ethmoidalis denir ve
ethmoid kemikle eklem yapar. Incissura ethmoidalis’in kenarlarında bulunan
çukurlara foveolae ethmoidales denir. Bunlar ethmoid kemikteki benzer
çukurlarla birleşerek cellulae ethmoidales’leri oluştururlar.

foveolae ethmoidales

pars orbitalis

inc. ethmoidalis
Bu kenarda bulunan ve burun ile orbitayı birbirine bağlayan delikler bulunur.
For. ethmoidale anterius ve posterius adını alan bu delikler frontal ve ethmoid
kemikler arasında oluşur.

for. ethmoidale anterior for. ethmoidale posterius


Pars orbitalis’in orbitaya bakan yüzünün dış kısmındaki çukura fossa
glandulae lacrimalis denir. Canlıda burada gözyaşı bezi bulunur. İç tarafta
bulunan küçük çukurluğa fovea trochlearis denir. Burada bazen spina
trochlearis denilen bir çıkıntı bulunabilir.

fossa glandulae lacrimalis


spina trochlearis

fovea trochlearis
Inc. ethmoidalis’in önünde sinus frontalis’in buruna açılan delikleri görülür.
Bunlara apertura sinus frontalis denir. Frontal kemikte orta hattın her iki
yanında ve arcus superciliaris’lerin uçları hizasında sinus frontalis bulunur. Bu
sinus’u ikiye ayıran bölmeye septum sinium frontalium denir. Bu sinus meatus
nasi medius’a açılır.

apertura sinus frontalis


Pars orbitalis’in beyinle komşu olan yüzünde bulunan çıkıntılara juga
cerebralia, oluklara ise impressio gyrorum denir ve bunlar beynin sulcusları
ve gyrusları ile komşudur.

juga cerebralia impressio gyrorum


Squama frontalis’in arka kenarı parietal kemikle eklem yaptığı için margo
parietalis adını alır. Parietal kemikler ile frontal kemik arasında oluşan
suturaya sutura coronalis denir. Margo parietalis’in proc. zygomaticus’a yakın
bölümü sfenoid kemik ile eklem yaptığı için margo sphenoidale adını alır.

sutura coronalis

margo sphenoidale
Pars nasalis: Margo supraorbitalis’ler arasında kalan çentik şeklindeki
bölümdür. Burası nasal kemik, lacrimal kemik ve maxilla ile eklem yapar.
Pars nasalis’in nasal kemik ile eklem yapan kısmına margo nasalis denir.
Burada bulunan ve aşağı doğru uzanan çıkıntıya spina nasalis denir.

margo nasalis

spina nasalis
Eklem yaptığı kemikler:
Os sphenoidale,
os ethmoidale,
os parietale (2),
os nasale (2),
maxilla (2),
os lacrimale (2) ve
os zygomaticum (2) olmak üzere toplam 12 kemik ile
eklem yapar.
Os occipitale: Kafatasının arka alt kısmını oluşturur. Pars basilaris, pars
laterales ve squama occipitalis olmak üzere üç kısımda incelenir. Bu parçaların
ortasında kalan büyük deliğe foramen magnum denir. Yeni doğanlarda ayrı
parçalar şeklindedir.

pars basilaris

pars laterales

foramen magnum

squama occipitalis
Pars basilaris: Foramen magnum’un önünde bulunur. Ön ucu sfenoid kemiğin
korpusuyla bir kıkırdak aracılığı ile eklem yapar. Bu birleşme yerine
synchondrosis sphenooccipitalis denir. Bu kıkırdak 25 yaşlarında kemikleşir.
Üst yüzünde bulbus’un oturduğu clivus adında bir çukurluk bulunur. Clivus
kafa iskeletinde dorsum sellae’ye kadar devam eder.

synchondrosis sphenooccipitalis

clivus
Alt yüzü pürtüklüdür. Bu yüzün ortalarında görülen kabartıya tuberculum
pharyngeum denir. (canlıda bu kabartıya raphe pharyngis yapışır.)

tuberculum pharyngeum
Yan kısımlarında bazen sulcus sinus petrosi inferioris bulunur.

sulcus sinus petrosi inferioris


Pars laterales: Foramen magnum’un her iki yanında bulunur. Pars lateralis’in
alt yüzünde görülen oval şekilli eklem çıkıntılarına condylus occipitalis denir.
Bu çıkıntılar birinci boyun omuru (atlas) ile eklem yaparlar. Kondillerin ön
uçları birbirine daha yakındır.

condylus occipitalis
Kondillerin arka tarafındaki çukura fossa condylaris, bu çukurda bulunan
kanala canalis condylaris denir.

fossa condylaris

canalis condylaris
Kondillerin tabanında bulunan kanala ise canalis nervi hypoglossi denir.
(Canalis nervi hypoglossi’den n. hypoglossus ve a. pharyngea ascendens’in bir
dalı geçer.)

canalis nervi hypoglossi


Pars lateralis’in dış yan kısmında bulunan çentiğe inc. jugularis denir. Bu
çentik temporal kemikteki aynı isimli çentik ile birleşerek foramen jugulare’yi
yapar. Bu çentiğin arkasında proc. jugularis bulunur.

inc. jugularis

proc. jugularis
Pars lateralis’in üst yüzündeki kabarık yapıya tuberculum jugulare denir.
Bunun arka dış kısmında sulcus sinus sigmoidei denilen bir oluk bulunur.

tuberculum jugulare

sulcus sinus sigmoidei


Squama occipitalis: Dış yüzde görülen en çıkıntılı alana protuberentia
occipitalis externa (inion) denir. Bu çıkıntıdan dış tarafa doğru uzanan çizgiye
linea nuchalis superior, bu çıkıntının biraz üzerinde ve belirgin olmayan
çizgiye ise linea nuchalis suprema denir.

linea nuchalis suprema

linea nuchalis superior

protuberentia occipitalis externa


Linea nuchalis suprema’nın üstünde kalan düz alana planum occipitale,
altında kalan pürtüklü alana planum nuchale denir. Inion’dan foramen
magnum’a kadar uzanan ibiğe crista occipitalis externa denir. Crista occipitalis
externa’nın ortalarından dışa doğru uzanan çizgiye linea nuchalis inferior
denir.

planum occipitale

crista occipitalis externa

linea nuchalis inferior

planum nuchale
İç yüzde haç şeklinde bir çıkıntı (eminentia cruciformis) bulunur. Bu çıkıntı iç
yüzü 4 çukurluğa böler. Üstteki çukurluklara fossa cerebralis, alttaki
çukurluklara fossa cerebellaris denilir. Bu çıkıntının ortasındaki kabarık alana
protuberentia occipitalis interna denir.

fossa cerebralis

protuberentia
occipitalis interna

fossa cerebellaris
Protuberentia occipitalis interna’dan foramen magnum’a kadar uzanan ibiğe
crista occipitalis interna, yanlara doğru devam eden oluklara sulcus sinus
transversi, yukarı doğru seyreden oluğa ise sulcus sinus sagittalis superioris
denir. Sulcus sinus transversi yan taraflarda yön değiştirerek sulcus sinus
sigmoidei olarak devam eder.

sulcus sinus sagittalis superioris

sulcus sinus transversi

crista occipitalis interna


Oksipital kemiğin dört parçası for. magnum’u sınırlar. For. magnum’un ön-
arka çapı daha geniştir. Topografik nokta olarak bu çapın for. magnumu
kestiği ön noktaya basion, arka noktaya ise opisthion denir. For. magnum
cavitas cranii’yi canalis vertebralis’e bağlar.

opisthion

for. magnum

basion
Spuama occipitalis’in kenarları parietal kemikle birleşerek sutura
lombdoidea’yı, temporal kemiğin mastoid parçası ile birleşerek sutura
occipitomastoidea’yı meydana getirir. Bazen squama occipitalis’in üst kısmı
ayrı bir kemik olarak gelişebilir. Bu kemiğe os interparietale denir.

sutura lombdoidea

os interparietale

sutura occipitomastoidea
Eklem yaptığı kemikler:

Os temporale (2),

os parietale (2),

os sphenoidale ve

atlas olmak olmak üzere 6 kemik ile eklem yapar.


Os sphenoidale: Kafatası tabanının ortasında, temporal ve oksipital kemiklerin
önünde yer alır. Kafatasını oluşturan kemiklerden 12 tanesi ile eklem yapar.

os sphenoidale
Kanatlarını açmış bir kuşa benzer. Ortada bir gövdesi (corpus sphenoidale),
yanlarda büyük ve küçük kanatları (ala major ve ala minor) ile gövdesi ile
büyük kanadın birleşim yerinden aşağı doğru uzanan iki çıkıntısı (processus
pterygoideus) vardır.

ala minor
corpus sphenoidalis

ala major

Arkadan görünüşü
processus pterygoideus
Corpus sphenoidale: Sfenoid kemiğin gövdesi küp şeklinde olup içindeki
boşluğa sinus sphenoidalis denir. Bu sinus bir bölme (septum sinium
sphenoidalium) ile iki boşluğa ayrılır. Sfenoid sinusun, burun boşluğunun arka
üst kısmına açılan delikleri (apertura sinus sphenoidalis) gövdenin ön yüzünde
görülür. Korpusun ön yüzünde ve orta hatta bulunan ibik şeklindeki çıkıntıya
crista sphenoidalis denir.

crista sphenoidalis

apertura sinus sphenoidalis


Korpusun alt yüzünde bulunan çıkıntıya rostrum sphenoidale denir.

rostrum sphenoidale
Korpusun üst yüzünün ön tarafında küçük kanatlar arasında kalan düz
sahaya jugum sphenoidale, ön tarafa doğru olan çıkıntıya spina ethmoidalis
denir. Bu düz sahanın arkasında sulcus prechiasmaticus denilen oluk vardır.
Bu oluğun devamı yanlarda canalis opticus ile birleşir.

spina ethmoidalis
jugum sphenoidale

canalis opticus

sulcus prechiasmsticus
Korpusun üst yüzündeki çukurluğa fossa hypophysialis denir. Buraya hipofiz
bezi oturur. Bu çukuru önden tuberculum sellae, arkadan ise dorsum sellae
sınırlar. Bu üç yapıya birlikte bir eyere benzediği için sella turcica (Türk eyeri)
denir.

tuberculum sellae

fossa hypophysialis

dorsum sellae
Tuberculum sellae’nin ucundaki çıkıntılara proc. clinoideus medius, dorsum
sellae’nin ucundaki çıkıntılara ise proc. clinoideus posterior denir. Dorsum
sellae’nin arka tarafındaki düz saha clivus ile devam eder.

proc. clinoideus medius

clivus
proc. clinoideus posterior
Küçük kanatlar (ala minor) gövdenin yan yüzünün ön kısmından iki kök
halinde çıkarlar ve bu iki kökün arasında canalis opticus bulunur. Küçük
kanatların ön kenarı frontal kemik ile birleşirken arka kenarı serbest olarak
sonlanır ve fissura orbitalis superior’un üst sınırını yapar. Arka kenarın iç
ucundaki çıkıntıya proc. clinoideus anterior denir.

canalis opticus

fissura orbitalis superior

proc. clinoideus anterior


Gövdenin yan yüzündeki oluğa sulcus caroticus denir. Bu oluğu dıştan
sınırlayan ve arkaya doğru uzanan çıkıntıya lingula sphenoidalis denir.

sulcus caroticus

lingula sphenoidalis
Büyük kanatlar (ala major) gövdenin alt kısmından yanlara doğru uzanırlar.
Büyük kanatların dört yüzü (facies cerebralis, orbitalis, temporalis ve
maxillaris) ve dört kenarı (margo frontalis, parietalis, squamosus ve
zygomaticus) vardır. Beyne bakan yüzüne facies cerebralis denir ve üzerinde
beynin gyrus ve sulcuslarına uyan girinti ve çıkıntılar bulunur. Bu yüzün öne ve
içe doğru bakan kenarı fissura orbitalis superior’u sınırlar.

fissura orbitalis superior

facies cerebralis
Maxilla’ya bakan yüzüne facies maxillaris denir. Bu yüzde foramen
rotundum’un ön ağzı bulunur. Orbita’ya bakan yüzüne facies orbitalis denir.
Fossa temporalis’e bakan yüzüne facies temporalis denir. Facies orbitalis ile
facies temporalis arasında bulunan kenara margo zygomaticus denir.

foramen rotundum
facies orbitalis

facies temporalis

margo zygomaticus

facies maxillaris
Frontal kemikle eklem yapan kenarına margo frontalis, parietal kemikle eklem
yapan kenarına margo parietalis, temporal kemiğin pars squamosa’sı ile eklem
yapan kenarına margo squamosus denir.

margo parietalis margo frontalis

margo squamosus
Facies cerebralis’in fissura orbitalis superior’a yakın iç kısmında bulunan
deliğe foramen rotundum denir. İçerisinden n. maxillaris geçer. Bu deliğin
arkasında foramen ovale bulunur ve içerisinden n. mandibularis geçer.
Foramen ovale’nin arka dış tarafındaki deliğe foramen spinosum denir ve
içinden a. meningea media geçer.

foramen rotundum

foramen ovale

foramen spinosum
Ala major’un arka köşesinde aşağıya doğru uzanan çıkıntıya spina osis
sphenoidalis denir. Fossa temporalis’e bakan yüzüne facies temporalis denir.
Bu yüzde bulunan crista infratemporalis bu yüzü ikiye ayırır. Altta kalan
kısım fossa infratemporalis’in yapısına katılırken üst kısım fossa temporalis’in
yapısına katılır.

facies temporalis

crista infratemporalis

fossa infratemporalis

spina osis sphenoidalis


Pocessus pterygoideus’lar korpus ile büyük kanatların birleşim yerinden
aşağıya doğru uzanırlar. İki laminadan oluşmuştur. İçtekine lamina medialis
proc. pterygoidei, dıştakine lamina lateralis proc. pterygoidei denir. İki lamina
arasında alt uçta meydana gelen çentiğe inc. pterygoidea denir.

lamina lateralis

inc. pterygoidea
lamina medialis
İki lamina arasında arka tarafta meydana gelen çukurlukların üstte olanına
fossa scaphoidea, bunun altında olan büyük çukurluğa ise fossa pterygoidea
denir. Ptergoid çıkıntının tabanında önden arkaya doğru geçen kanala canalis
pterygoideus denir. Bu kanalın ön ucu fossa pterygopalatina’ya açılır.

fossa scaphoidea

fossa pterygoidea

canalis pterygoideus
Canalis pterygoideus’un ön ucundan aşağıya doğru uzanan oluğa sulcus
pterygopalatinus denir. Bu oluk palatin kemikteki eşdeğer olukla birleşerek
canalis ptergopalatinus’u (canalis palatinus major) oluşturur.

sulcus pterygopalatinus
Lamina medialis’in alt ucundan arkaya doğru uzanan çengel şeklindeki
çıkıntıya hamulus pterygoideus denir. Lamina medialis’in iç yüzü burun
boşluğunun dış duvarının arka kısmını oluşturur. Lamina medialis’in gövdeyle
birleştiği yerde gövdenin altına doğru gönderdiği yaprak şeklindeki kısma
proc. vaginalis denir.

hamulus pterygoideus

proc. vaginalis
Eklem yaptığı kemikler:
Vomer,
os ethmoidale,
os frontale,
os occipitale,
os parietale (2),
os temporale (2),
os zygomaticum (2) ve
os palatinum (2) olmak üzere 12 kemik ile eklem yapar.
Os parietale: Neurocranium tavanının ve yan duvarlarının yapısına katılan bir
çift kemiktir. İki yüzü dört kenarı ve dört köşesi vardır. Dış yüz (facies externa)
konveks olup en çıkıntılı yerine tuber parietale denir.

tuber parietale

os parietale
Tuber parietale’nin aşağısında iki çizgi görülür. Üsttekine linea temporalis
superior, alttakine linea temporalis inferior denir. Bu yüzde arka köşeye yakın
olarak foramen parietale bulunur. Buradan v. emisseria geçer.

linea temporalis superior

linea temporalis inferior


Facies interna denilen iç yüz konkav olup beynin girinti ve çıkıntılarına uyacak
şekilde hafif çukurluklar bulunur. Bu yüzde ön alt köşeden (angulus
sphenoidalis) başlayıp arkaya doğru dallanan oluklar görülür. Bu oluklara
sulcus ateriae meningea mediae denir. Bu oluklarda beyin zarlarını besleyen a.
meningea media seyreder.

sulcus ateriae
meningea mediae
angulus sphenoidalis
İç yüzde iç kenar boyunca uzanan yarım oluklar (semisulcus sagittalis
superioris) görülür. Bu oluklar iki tarafın parietal kemiği bir araya geldiğinde
sulcus sinus sagittalis superioris’i oluştururlar. Arka alt köşede bulunan oluğa
sulcus sinus sigmoidei denir.

semisulcus sagittalis superior

sulcus sinus sigmoidei


Parietal kemiğin ön kenarı (margo frontalis) dişli olup frontal kemikle eklem
yaparak sutura coronalis’i oluşturur. İç kenarı (margo sagittalis) karşı
taraftaki parietal kemikle birleşerek sutura sagittalis’i yapar. Arka kenarı
(margo occipitalis) occipital kemikle birleşerek sutura lambdoidea’yı yapar. Alt
kenar (margo squamosus) temporal kemiğin margo parietalis’i ile birleşerek
sutura squamosa’yı yapar.

margo sagittalis
margo occipitalis

margo frontalis

margo squamosus
Parietal kemiğin köşeleri komşu olduğu kemiklere göre isim alır. Ön üst köşeye
angulus frontalis, arka üst köşeye angulus occipitalis, arka alt köşeye angulus
mastoideus ve ön alt köşeye angulus sphenoidalis denir. Bu köşelerde yeni
doğanlarda bıngıldaklar bulunur.

angulus occipitalis angulus frontalis

angulus mastoideus angulus sphenoidalis


Eklem yaptığı kemikler:
Karşı tarafın os parietale’si,
os frontale,
os occipitale,
os temporale ve
os sphenoidale olmak üzere 5 kemik ile eklem yapar.
Os ethmoidale: Burun boşluğunun üst ve arka kısmının, burun bölmesinin,
burun dış duvarlarının ve kafatası tabanının ön kısmının yapısına katılır.

os ethmoidale
Ethmoid kemik, lamina cribrosa, lamina perpendicularis ve labyrinthus
etmoidales olarak kısımlara ayrılır.

lamina perpendicularis

lamina cribrosa

labyrinthus etmoidales
Lamina cribrosa, frontal kemiğin orbital parçaları arasında bulunan ince ve
delikli bir yaprak şeklindedir. Buradaki deliklere foramina cribrosa denir ve bu
deliklerden koku sinirinin lifleri geçer. Lamina cribrosa’nın ortasından yukarı
doğru uzanan ibik şeklindeki çıkıntıya crista galli denir.

crista galli

foramina cribrosa
Lamina perpendicularis; Crista galli’nin aşağıya doğru uzantısı şeklinde bir
kemik levha olup orta hatta burun bölmesinin yapısına katılır.

crista galli

lamina perpendicularis
Labyrinthus ethmoidalis’ler, ethmoid kemiğin her iki yanında bulunan kemik
kıvrımlardan ve boşluklardan ibarettir. Labyrinthus etmoidalis’in içinde
cellulae ethmoidales denilen içi hava ile dolu hücreler bulunur. Labyrinthus
ethmoidalis’in orbitanın medial duvarının yapısına katılan kısmı düz bir kemik
levha şeklinde olup lamina orbitalis adını alır.

cellulae ethmoidales lamina orbitalis


Labyrinthus ethmoidalis’in burun boşluğuna bakan iç yüzünde kıvrılmış
yaprak şeklinde iki adet kemik lamina bulunur. Bunlardan üsttekine concha
nasalis superior, alttakine concha nasalis medius denir. Konkaların alt
kenarları burun boşluğu içerisinde serbest olarak bulunur.

concha nasalis superior

concha nasalis medius


Konkaların altında solunum havasının geçtiği geçitler vardır. Bunlardan
concha nasalis superior’un altındaki geçide meatus nasi superior, concha
nasalis media’nın altındaki geçide meatus nasi medius denir.

meatus nasi superior

meatus nasi medius


Orta konkayı kaldırınca burun boşluğunun dış duvarında bulla ethmoidalis
denilen kabartı görülür. Bu alanın ön alt kısmında aşağıya ve arkaya doğru
uzanan kemik çıkıntıya proc. uncinatus denir. Bulla ethmoidalis ile proc.
uncinatus arasında kalan çukurluğa infundibulum ethmoidale denir.
Infundibulum’u meatus nasi medius’a bağlayan geçite hiatus semilunaris denir.

bulla ethmoidalis

proc. uncinatus
infundibulum ethmoidale
Eklem yaptığı kemikler:
Os frontale,
os sphenoidale,
os nasale (2),
maxilla (2),
os lacrimale (2),
os palatinum (2),
concha nasalis inferior (2) ve
vomer olmak üzere 13 kemik ile eklem yapar.
Os temporale: Çift kemik olup kafa iskeletinin yan ve alt kısımlarının yapısına
katılır. Temporal kemik içerisinde işitme ve denge organı bulunduğu için
oldukça karmaşıktır.

os temporale
Bu kemik yeni doğanlarda pars squamosa, pars petrosa ve pars tympanica
olmak üzere üç parça halinde bulunur. Daha sonra bu parçalar birleşerek tek
kemik halini alır.

pars squamosa

pars petrosa
pars tympanica
Pars squamosa: Yassı ve ince olup temporal kemiğin ön üst kısmını oluşturur.
Dış yüzüne facies temporalis denir. Bu yüz fossa temporalis’in tabanının büyük
bölümünü oluşturur. Bu yüzde arka tarafında yukarı doğru uzanan oluğa
sulcus arteria temporalis mediae denir.

facies temporalis

sulcus arteria temporalis mediae


Bu yüzün alt bölümünden başlayarak öne doğru seyreden kemik çıkıntıya
processus zygomaticus denir. Processus zygomaticus, zygomatik kemiğin
processus temporalis’i ile birleşerek arcus zygomaticus’u yapar. Arcus
zygomaticus deri altında bulunur ve kolaylıkla hissedilir.

processus zygomaticus
Processus zygomaticus’un başlangıç kısmı iki kök halindedir. Arka kök üst
kenarın devamı şeklindedir. Arka kökün üst kenarı arka tarafa doğru crista
supramastoidea olarak uzanır. Proc. zygomaticus’un ön kökü mediale doğru
tuberculum articulare olarak devam eder. Tuberculum articulare’nin
arkasında bulunan çukurluğa fossa mandibularis denir.

crista supramastoidea

tuberculum articulare
fossa mandibularis
Fossa mandibularis fissura petrotympanica ile iki kısma ayrılır. Ön taraf çene
eklemine katılırken arka kısım çene eklemine katılmaz. Canlıda tuberculum
articulare ve fossa mandibularis’in büyük kısmı eklem kıkırdağı ile kaplıdır.

fissura petrotympanica
Pars squamosa’nın beyne bakan iç yüzüne facies cerebralis denir ve üzerinde
beynin gyrus ve sulcuslarına uyan girinti ve çıkıntılar bulunur.

facies cerebralis
Pars squamosa’nın üst kenarına margo parietalis denir. Bu kenar bıçak ağzı
gibi bir taraftan yontulmuş şekilde olup parietal kemiğin margo squamosa’sı ile
birleşerek sutura squmosa’yı yapar. Üst kenarın arkası ve mastoid çıkıntı
arasında kalan çentiğe inc. parietalis denir. Ön alt kenarı (margo sphenoidalis)
sfenoid kemiğin ala major’u ile eklem yapar.

margo parietalis

inc. parietalis

margo sphenoidalis
Pars petrosa: Piramit şeklinde olduğu için pyramis olarak da isimlendirilir.
Tepesi içte, tabanı dışta bulunan bu kısmın üç yüzü vardır. Pars petrosa’nın
tepesi sphenoid kemik ile occipital kemik arasına sokulur. Tepesinde görülen
delikten (apertura interna canalis carotici) a. carotis interna kafatasına girer.

apertura interna canalis carotici


Ön yüz (facies anterior) beyin ile komşudur ve fossa cranii media’nın yapısına
katılır. Ön yüz dış tarafta pars squamosa ile devam eder. İkisi arasında görülen
yarığa fissura petrosqumosa denir. Bu yüzün ortasında görülen kabarık yapıya
eminentia arcuata denir. Bunu iç kulağın canalis semicircularis anterior’u
yapar. Eminentia arcuata’nın ön dış tarafında görülen düz sahaya tegmen
tympani denir. Burası orta kulak boşluğunun tavanını yapar.

facies anterior tegmen tympani

eminentia arcuata
Tegmen tympani’nin önünde bulunan oluğa sulcus nervi petrosi majoris denir.
İçinden n. petrosus major geçer. Bu oluk kemiğin içindeki canalis facialis ile
birleşir. Sulcus nervi petrosi majoris’e paralel ve onun dış tarafında bulunan
oluğa sulcus nervi petrosi minoris denir. İçinden n. petrosus minor geçer. Bu
oluk orta kulak boşluğuna açılır. Ön yüzün tepeye yakın kısmında bulunan
küçük çukurluğa impressio nervi trigemini denir. Burada ganglion trigeminale
oturur.

sulcus nervi petrosi majoris

impressio nervi trigemini


Arka yüz (facies posterior) beyincik ile komşudur ve fossa cranii posterior’un
yapısına katılır. Ön yüz ile arka yüz arasında bulunan üst kenar (margo
superior) fossa cranii media ile fossa cranii posterior’u birbirinden ayırır. Bu
kenarda bulunan oluğa sulcus sinus petrosi superioris denir.

sulcus sinus
petrosi superioris

margo superior
facies posterior
Arka yüzün ortasında bulunan deliğe porus acusticus internus denir. Buradan
7. ve 8. kafa çiftleri geçer. Porus acusticus internus’un hemen arkasında
bulunan çukurluğa fossa subarcuata denir. Bununda arkasında bulunan
açıklığa apertura externa aqueductus vestibuli denilir. Bu açıklık iç kulak ile
bağlantılıdır.

fossa subarcuata

apertura externa
porus acusticus internus aqueductus vestibuli

apertura externa
canaliculi cochlea
Arka yüzün alt kenarında ve arka tarafta görülen çentiğe incisura jugularis
denir. Bu çentik occipital kemikteki aynı isimli çentikle karşı karşıya gelerek
foramen jugulare’yi yapar. Bu delikten v. jugularis interna ile 9. 10. ve 11. kafa
çiftleri geçer. Alt kenarda bulunan oluk oksipital kemiğin pars basilaris’indeki
oluk ile birleşerek sulcus sinus petrosi inferioris’i yapar.

incisura jugularis

sulcus sinus petrosi inferioris


Pars petrosa’nın alt yüzünde (facies inferior) en belirgin oluşum fossa
jugularis’tir. Fossa jugularis’in arka dış tarafındaki çıkıntıya processus
styloideus denir. Bu çıkıntı ile processus mastoideus arasında bulunan deliğe
foramen stylomastoideum denir. Bu delik canalis facialis’in dış ağzıdır içinden
n. facialis (7. kafa çifti) geçer.

facies inferior

fossa jugularis

processus styloideus

foramen stylomastoideum
Fossa jugularis’in ön dış tarafında canalis caroticus’un dış ağzı olan apertura
externa canalis carotici bulunur. Fossa jugularis ile apertura externa canalis
carotici arasındaki küçük çukurluğa fossula petrosa denir.

apertura externa canalis carotici

fossula petrosa
Canalis caroticus’un dış ve ön tarafındaki kanala canalis musculotubarius
denir. Bu kanal bir kemik bölme ile ikiye ayrılmıştır. Üstteki kanala
semicanalis musculi tensoris tympani, alttakine semicanalis tubae auditoriae
denir. Pars petrosa’nın içerisinde orta kulak boşluğu ve iç kulak bulunur. Orta
kulak boşluğunda malleus, incus ve stapes bulunur.

canalis musculotubarius
Temporal kemiğin arka tarafındaki çıkıntıya processus mastoideus denir. Bu
çıkıntı yeni doğanlarda bulunmaz. Processus mastoideus’un içinde birçok
boşluk bulunur. Bunlara cellulae mastoidea denir. Processus mastoideus’un dış
yüzünde görülen deliğe foramen mastoideum denir.

foramen mastoideum processus mastoideus


Proc. mastoideus’un iç tarafındaki çentiğe inc. mastoidea, bunun iç
tarafındaki oluğa ise sulcus arteriae occipitalis denir.

inc. mastoidea

sulcus arteriae occipitalis


İç yüzdeki derin oluğa ise sulcus sinus sigmoidei denir.

foramen mastoideum

sulcus sinus sigmoidei


Pars tympanica: Temporal kemiğin en küçük parçasıdır. Pyramis’in dış
yüzünde bulunur. Çocuklarda açıklığı yukarı bakan U harfi şeklindedir.
Erişkinlerde halka şeklinde olması nedeniyle anulus tympanicus adını alır.
Pars tympanica’nın çevrelediği geniş deliğe porus acusticus externus denir.

pars tympanica

porus acusticus externus


Proc. styloideus’u dıştan örten kısmına vagina processus styloidei denir.

processus styloideus

vagina processus styloidei


Pars tympanica’nın kulak zarının tutunduğu iç kenarında bulunan oluğa
sulcus tympanicus denilir.

sulcus tympanicus
Sulcus tympanicus’un ön ucundaki çıkıntıya spina tympanica major, arka
ucundaki çıkıntıya ise spina tympanica minor denir. Spina tympanica major ve
minor arasında kalan çentiğe ise inc. tympanica (Rivinus çentiği) denir.

spina tympanica minor


inc. tympanica

spina tympanica major


Pars tympanica’nın çevrelediği porus acusticus externus ve içeriye sulcus
tympanicu’a kadar devam eden yola meatus acusticus externus denilir.

meatus acusticus externus


Pars tympanica ön tarafta fossa mandibularis’de pars squamosa ile birleşir ve
aralarında fissura tympanosquamosa denilen yarık kalır. Pars squamosa ile
crista tegmentalis arasında kalan yarıklardan öndekine (iç yüzde) fissura
petrosquamosa, arkadakine ise fissura petrotympanica (Glasser yarığı) denir.

fissura tympanosquamosa

fissura petrotympanica
Pars tympanica ile pars mastoidea arasında ortaya çıkan yarığa ise fissura
tympanomastoidea denilir.

fissura tympanomastoidea
Temporal kemiğin petroz parçasının alt yüzünde üç tane küçük delik bulunur.
Bu deliklerden ilki fossa jugularis’in dibinde bulunur. Apertura canaliculi
mastoidei ismini alan bu deliğin iç ağzı dış kulak yoluna açılır. Kanalın içinden
n. vagus’un r. auricularis (Arnold siniri) geçer.

fossa jugularis
Fossa jugularis ile apertura externa canalis carotici arasında bulunan küçük
çukurluğa fossula petrosa denir. Bu çukurcukta canlıda n. glossopharyngeus’a
ait bir ganglion bulunur. Bu çukurluğun dibinde apertura canaliculi tympanici
denilen bir delik bulunur. Bu delikten n. glosophrayngeus’a ait n. tympanicus
(Jacobson siniri) geçer. Bu sinir orta kulak boşluğuna gider.

fossula petrosa
Fossa jugularis’in önünde ve fossula petrosa’nın iç tarafında bulunan
çukurluğun (X) dibinde bulunan deliğe ise apetura canaliculi cochlea denir.
Canaliculus cochleanın dış ağzı olan bu deliğin iç ağzı iç kulaktaki cochlea ile
birleşir. Bu kanaldan çocuklarda perilympha sıvısı geçerek BOS’a açılr.
Yetişkinlerde kapanır.

X
Eklem yaptığı kemikler:
Os occipitale,
os parietale,
os sphenoidale,
os zygomaticum
ve mandibula olmak üzere 5 kemik ile eklem yapar.
Viscerocranium kemikleri: Yüz iskeleti 6’sı çift (maxilla, concha nasalis
inferior, os nasale, os lacrimale, os zygomaticum, os palatinum), 2’si tek
(mandibula ve vomer) olmak üzere toplam 14 kemikten oluşur.
Maxilla: Mandibula’dan sonra viscerocranium’un en büyük kemiğidir. Sağ ve
sol maxilla’lar orta hatta birleşerek üst çeneyi oluşturur. Yüz iskeletini
oluşturan kemiklerin çoğu ile eklem yapar. Maxilla ağız boşluğu, burun
boşluğu, orbita ve sinus maxillaris olmak üzere 4 boşluğun, fossa
infratemporalis ve fossa pterygopalatina olmak üzere 2 çukurun yapısına
katılır. Bir gövdesi ve dört adet çıkıntısı vardır.

maxilla
Corpus maxillae: İçerisinde sinus maxillaris bulunur. Corpus maxillae’nın öne
bakan yüzüne facies anterior, burun boşluğuna bakan yüzüne facies nasalis,
orbitaya bakan yüzüne facies orbitalis, arkaya (fossa infratemporalis) bakan
yüzüne facies infratemporalis denir. Ön yüz ile orbital yüz arasındaki kenara
margo infraorbitalis denir.

margo infraorbitalis sinus maxillaris

facies anterior

facies nasalis
facies infratemporalis
Facies nasalis: Burun boşluğuna bakan bu yüzdeki büyük açıklığa hiatus
maxillaris denir. Sinus maxillaris’i burun boşluğuna bağlayan bu delik komşu
kemiklerin çıkıntıları ile daraltılır. Canlıda ayrıca mukoza tarafından da
kapatılan delik küçük bir açıklık olarak kalır. Hiatus maxillaris ön-yukarı
tarafta crista conchalis tarafından daraltılmıştır. Bu cristaya concha nasalis
inferior’un ön tarafı tutunur.

hiatus maxillaris

crista conchalis
Hiatusun arka kenarına palatin kemiğin dikey laminası tutunur. Hiatusun
önünde bulunan ve yukarıdan aşağıya doğru seyreden oluğa sulcus lacrimalis
denir. Bu oluğu önden sınırlayan kenara margo lacrimalis denir. Bu oluk
lacrimal kemik ve concha nasalis inferior tarafından kapatılarak canalis
nasolacrimalis’e dönüştürülür.

lamina perpendicularis,
margo lacrimalis os palatinum

sulcus lacrimalis
Facies infratemporalis: Pürüzlü ve kabarık bir yüzdür. Bu yüzde görülen
küçük deliklere foramina alveolaria denir. Bu delikler içeride canales
alveolares denilen kanallar şeklinde devam eder, içinden üst çene dişlerine
giden damar ve sinirler geçer. Bu yüzdeki kabarık yapıya tuber maxillae denir.

tuber maxillae

foramina alveolaria
Üst kısmı fossa pterygopalatina’nın ön duvarını oluşturur. Tuber
maxillae’nın medial tarafındaki dişli saha, palatin kemiğin proc.
pyramidalis’i ile eklem yapar.
proc. pyramidalis tuber maxillae

fossa pterygopalatina
Facies orbitalis: Orbitanın alt duvarının büyük kısmını oluşturur. Bu yüz
önden arkaya doğru sırasıyla os lacrimale, os ethmoidale’nin lamina orbitalis’i
ve os palatinum’un proc. orbitalis’i ile eklem yapar.

os ethmoidale
os lacrimale

a
ill
ax
m

os palatinum
Os lacrimale’nin eklem yaptığı çentiğe inc. lacrimalis denir. Ön kenarı ise
margo infraorbitalis’i yapar. Bu kenarın dış ucu proc. zygomaticus olarak
uzanırken iç ucu proc. frontalis olarak uzanır.

inc. lacrimalis
proc. frontalis

margo infraorbitalis

proc. zygomaticus
Facies orbitalis arka tarafta serbest bir kenar şeklinde sonlanır ve fissura
orbitalis inferior’u sınırlar.

fissura orbitalis inferior


Facies orbitalis’in arka kısmından başlayarak öne doğru seyreden oluğa sulcus
infraorbitalis denir. Bu oluk ön tarafa doğru seyrederken kanal şekline döner
ve canalis infraorbitalis adını alır. Maxillanın ön yüzünde bulunan foramen
infraorbitale bu kanalın dışarıya açılan deliğidir.

sulcus infraorbitalis

foramen infraorbitale
Facies anterior: Önde bulunan bu yüz canlıda deri ile örtülüdür. Bu yüzün
medialindeki derin çentiğe inc. nasalis denir. Bu çentik karşı taraftaki aynı
çentik ve nasal kemiklerle birlikte apertura priformis’i sınırlar.

inc. nasalis
Tüm kafa iskeletinde görülebilen bu yapının alt orta kısmındaki çıkıntıya
spina nasalis anterior denir. Ön yüzün ortasında bulunan foramen
infraorbitale’nin altındaki çukurluğa fossa canina denir. Çocuklarda burada
kalıcı köpek dişi bulunur bu yüzden çukur değildir.

fossa canina

spina nasalis anterior


Processus zygomaticus: facies orbitalis, facies infratemporalis ve facies
anterior’un ortak dış kısımlarındaki piramit şeklinde pürtüklü çıkıntıdır.
Os zygomaticum ile eklem yapar.

processus zygomaticus
Processus frontalis: Maksillanın yukarı doğru uzanan çıkıntısıdır. Os nasale,
os frontale ve os lacrimale ile eklem yapar.

processus frontalis
Orbitaya bakan yüzünde yukarıdan aşağıya doğru uzanan kenara crista
lacrimalis anterior denir. Bu kenarın arkasındaki oluğa sulcus lacrimalis
denir. Bu oluk tüm kafatasında lakrimal kemiğin aynı isimli oluğuyla
birleşerek canalis nasolacrimalis’in başlangıcını oluşturan fossa sacci
lacrimalis’i yapar. Bu oluğun arka tarafındaki kenara margo lacrimaris
denilir.

fossa sacci lacrimalis

sulcus lacrimalis

crista lacrimalis anterior


Proc. frontalis’in iç yüzü burun boşluğuna bakar. Bu yüzün alt kısmında
bulunan kenara crista conchalis, bunun yukarısındaki kenara ise crista
ethmoidalis denilir. Crista conchalis’e concha nasalis inferior, crista
ethmoidalis’in arka yarısına ise concha nasalis media’nın ön bölümü tutunur.

crista ethmoidalis

crista conchalis
Crista ethmoidalis’in ön yarısı canlıda agger nasi denilen bir mukoza kabartısı
seklinde görülür. Crista conchalis’in yukarısında kalan kısım meatus nasi
medius’un, aşağısında kalan kısım ise meatus nasi inferior’un ön bölümleridir.

agger nasi
Processus alveolaris: Diş alveollerinin bulunduğu çıkıntıdır. Karşı taraftaki
maxillanın processus alveolaris’i ile birlikte arcus alveolaris superior’u yapar.
Burada bulunan çukurlara alveoli dentales denir. İki alveol arasındaki kemik
yapıya septum interalveolare, aynı dişin iki kökü arasındaki çıkıntıya ise
septum interradiculare denir. Proc. alveolaris’in ön yüzünde dişlerin yaptığı
kabartılara juga alveolaria denir.

arcus alveolaris superior

juga alveolaria
Processus palatinus: Horizontal olarak mediale doğru uzanan bu çıkıntı karşı
taraftaki maxilla’nın aynı çıkıntısı ile birleşerek palatum durum’un ¾ ön
kısmını yapar. Proc. palatinus’un alt yüzünde birçok delik, oluk (sulci palatini)
ve çukurluk görülür.

sulci palatini

palatum durum
Proc. palatinus’un iç kenarı karşı taraftaki aynı çıkıntı ile birleşerek crista
nasalis’i oluşturur. Burun boşluğuna bakan crista nasalis’e vomer tutunur.
Crista nasalis en önde spina nasalis anterior olarak sonlanır.

crista nasalis

spina nasalis anterior


Tüm kafa iskeletinde sert damağın ön tarafında iki processus palatinus
arasında for. incisivum denilen delik bulunur. Bazen burada ayrı bir kemik os
incisivum bulunur.

palatin kemik

for. incisivum os incisivum


Processus palatinus’un arka kenarı os palatinum’un lamina horizontalis’i ile
eklem yapar. Eklem sonucu ortaya çıkan dikişe sutura palatina transversa
denir. Sağ sol iki maxilla’nın palatin çıkıntıları arasında oluşan ekleme ise
sutura palatina mediana denir.

sutura palatina transversa

sutura palatina mediana


Maxilla’da görülen yaşa bağlı değişiklikler
Doğumda maxilla’nın transvers ve sagittal uzunlukları vertikal uzunluğundan
daha fazladır. Alveoller orbita tabanına kadar uzanmıştır. Sinus maxillaris
burun boşluğunun dış duvarında bir oluk şeklindedir.
Erişkinlerde sinus maxillarisin ve proc. alveolarislerin gelişmesi nedeniyle
vertikal uzunluk artar.
Yaş ilerledikçe tekrar çocuktaki görünümüne döner. Dişler döküldükçe
alveoler çıkıntı basıncın etkisiyle küçülür.
Eklem yaptığı kemikler:
os frontale,
os ethmoidale,
os nasale,
os zygomaticum,
os lacrimale,
vomer,
concha nasalis inferior,
os palatinum ve karşı tarafın maxilla’sı olmak üzere 9 kemik ile
eklem yapar.
Concha nasalis inferior: Burun dış duvarında bulunan, sagittal olarak uzanan
kendi üzerine kıvrılmış yaprak şeklinde bir kemiktir. İki yüzü, iki kenarı ve iki
ucu vardır. İç yüzü konvex olup burun boşluğuna bakar. Dış yüzü konkav olup
meatus nasi inferior’un oluşumuna katılır.

concha nasalis inferior

meatus nasi inferior


Üst kenarı maxilla’nın crista conchalis’i, lacrimal kemik, ethmoid kemiğin
proc. uncinatus’u ve palatin kemiğin crista conchalis’i ile eklem yapar. Alt
kenarı ve iki ucu serbest olarak sonlanır. Altında bulunan geçide meatus nasi
inferior denir.

maxilla

lacrimal kemik

ethmoid kemik

palatin kemik

meatus nasi inferior


Eklem yaptığı kemikler:
os ethmoidale,
os lacrimale,
maxilla
ve os palatinum
olmak üzere 4 kemik ile eklem yapar.
Os nasale: Burun sırtında bulunan yassı dikdörtgen şeklinde bir çift kemiktir.
Her iki maxilla’nın processus frontalis’i arasında yer alır. Dış yüzü konvex iç
yüzü konkavdır. Dış yüzde görülen deliğe for. nasale denir. İç yüzünde sulcus
ethmoidalis denilen bir oluk bulunur.

os nasale
Üst kenarı frontal kemik ile eklem yaparken alt kenarı apertura priformis’i
sınırlar. Canlıda buraya burun kıkırdakları tutunur. Dış kenarı maxila’nın
proc. frontalis’i ile, iç kenarı karşı taraftaki os nasale ile orta hatta eklem
yapar.

os nasale
Eklem yaptığı kemikler:
os frontale,
os ethmoidale,
maxilla ve
karşı tarafın os nasale’si olmak üzere toplam 4
kemik ile eklem yapar.
Os lacrimale: Yüz iskeletinin en küçük kemiğidir. Orbita’nın iç duvarında yer
alır. İki yüzü ve dört kenarı vardır.

os lacrimale
crista lacrimalis post.
Orbita’ya bakan dış yüzün ön kısmında vertikal olarak uzanan crista
lacrimalis posterior bulunur. Bu kristanın alt ucunda ön tarafa doğru olan
çıkıntıya hamulus lacrimalis denir. Bu çıkıntı maxilla ile birleşerek canalis
nasolacrimalis’in ağzını oluşturur. Bu çıkıntının ön tarafında sulcus lacrimalis
bulunur. Bu oluk maxilla’daki aynı olukla birleşerek fossa sacci lacrimalis’i
oluşturur.

crista lacrimalis post.

fossa sacci lacrimalis


İç yüzü burun boşluğuna bakar. Üst kenarı frontal kemik ile, arka kenarı
ethmoid kemik ile, ön kenarı maxilla ile, alt kenarı maxilla ve concha nasalis
inferior ile eklem yapar.

frontal kemik

maxilla
ethmoid kemik

concha nasalis inferior


Eklem yaptığı kemikler:
Maxilla,
frontal kemik,
etmoid kemik ve
concha nasalis inferior
olmak üzere toplam 4 kemikle eklem yapar.
Os palatinum: Maxilla ile sphenoid kemiğin processus pterygoideus’u
arasında bulunan bir kemiktir. L harfine benzeyen bu kemiğin yukarı doğru
uzanan dikey laminasına lamina perpendicularis, yatay olarak uzanan ve sert
damağın arka kısmının yapısına katılan laminasına lamina horizontalis denir.

lamina perpendicularis

lamina horizontalis
Lamina horizontalis’in üst yüzü (facies nasalis) buruna, alt yüzü (facies
palatina) ağza bakar. Ön kenarı maxilla’nın processus palatinus’u ile eklem
yaparak sutura palatina tranversa’yı oluşturur. Arka kenarı serbest olarak
sonlanır. Bu kenarda orta hatta her iki kemiğin iç kenarları bir araya gelerek
spina nasalis posterior’u yapar.

spina nasalis posterior

sutura palatina tranversa facies nasalis


facies palatina
İç kenarı geniş olup yukarıya doğru kabartı oluşturur. Bu kabarık yapı karşı
kemiğin aynı yapısı ile birleşerek crista nasalis’i oluşturur. Palatin kemiklerin
oluşturduğu crista nasalis ön tarafta maxilla’ların oluşturduğu crista nasalis
ile devam eder. Bu yapıya vomer oturur.

crista nasalis
Facies palatina’da konkavlığı dışa ve arkaya bakan kabartıya crista palatina
denir. Alt yüzün arka dış tarafında foramen palatinum majus ve foramina
palatina minora denilen delikler bulunur. Bu deliklerden arterler ve sinirler
geçer.

foramina palatina minora

crista palatina
foramen palatinum majus
Sert damakta iki adet büyük sutura bulunur. Bunlardan önden arkaya doğru
uzanan ve orta hatta bulunana sutura palatina mediana denir. Bu sutur hem
maxilla’lar ve hem de palatin kemikler arasında uzanır. Maxilla’nın proc.
palatinus’unun arka kenarı ile palatin kemiğin lamina horizontalis’inin ön
kenarı arasında oluşan sutura ise sutura palatina transversa denir.

sutura palatina transversa

sutura palatina mediana


Lamina perpendicularis’in facies nasalis ve facies maxillaris olmak üzere iki
yüzü vardır. Facies nasalis burun boşluğunun dış duvarının en arka bölümüne
katılır. Bu yüzde önden arkaya doğru uzanan iki adet ibik şeklinde çıkıntı
vardır. Bunlardan üsttekine crista ethmoidalis denir ve ethmoid kemiğin
concha nasalis media’sı ile eklem yapar. Alttakine crista conchalis denir ve
concha nasalis inferior ile eklem yapar.

crista ethmoidalis
facies nasalis

crista conchalis
Facies maxillaris denilen dış yüzü maxilla ile eklem yapar. Bu yüzün arka
kenarında bulunan sulcus palatinus major, sfenoid kemiğin pterygoid
çıkıntısında bulunan aynı isimli olukla birleşerek canalis palatinus major’u
yapar. Bu kanal fossa pterygopalatina’dan başlar ve damağa kadar uzanır. Alt
açıklığına for. palatinum majus denir. Bu kanaldan başlayarak for. palatina
minora’lara bağlanan kanallara da canalis palatinus minor’lar denir.

sulcus palatinus major


Dikey laminanın ön kenarına proc. maxillaris adı verilir ve hiatus maxillaris’i
arkadan daraltır. Arka kenarı lamina medialis processus pterygoidei ile
eklem yapar. Bu kenarın alt ucu proc. pyramidalis olarak devam eder.

proc. maxillaris

proc. pyramidalis proc. pyramidalis


Dikey laminanın üst kenarında iki çıkıntı ve bir çentik bulunur. Çıkıntılardan
öndekine proc. orbitalis, arkadakine proc. sphenoidalis, iki çıkıntı arasında
bulunan çentiğe ise inc. sphenopalatina denir. Bu çentik sfenoid kemik
tarafından kapatılarak for. sphenopalatinum haline gelir.

proc. orbitalis

inc. sphenopalatina

proc. sphenoidalis
Eklem yaptığı kemikler:
Os sphenoidale,
os ethmoidale,
maxilla,
vomer,
concha nasalis inferior ve karşı tarafın
os palatinum’u olmak üzere 6 kemik ile eklem yapar.
Os zygomaticum: Yanak çıkıntısını oluşturan bu kemik fossa temporalis, fossa
infratemporalis, orbita ve arcus zygomaticus’un yapısına katılır. Bu kemiğin
üç yüzü ve üç çıkıntısı vardır.

os zygomaticum
Yüzlerinden facies lateralis dışa bakar. Bu yüzde bulunan deliğe for.
zygomaticofaciale denir.

for. zygomaticofaciale
Facies temporalis arkaya bakar fossa temporalis’in ön bölümünü oluşturur.
Alt kısmı ise fossa infratemporalis’in yapısına katılır. Bu yüzde bulunan deliğe
for. zygomaticotemporale denir.

for. zygomaticotemporale
Facies orbitalis, orbitanın alt ve dış duvarının yapısına katılır. Bu yüzde
bulunan deliğe for. zygomaticoorbitale denir.

for. zygomaticoorbitale

orbita orbita
Processus frontalis, frontal kemiğin proc. zygomaticus’u ile eklem yapar.
Processus frontalis’in arkaya doğru çıkıntı yapan kısmına tuberculum
marginale denir.

processus frontalis

tuberculum marginale
Processus temporalis temporal kemiğin processus zygomaticus’u ile eklem
yaparak arcus zygomaticus’u oluşturur. Processus maxillaris, maxilla ile eklem
yapar.

processus temporalis

processus maxillaris
Eklem yaptığı kemikler:
Os sphenoidale,
maxilla,
os frontale ve
os temporale olmak üzere 4 kemik ile eklem yapar.
Mandibula: Yüz iskeletinin alt kısmını oluşturan bu kemik kafa iskeletindeki
(işitme kemikçikleri hariç) tek hareketli kemiktir. İki kısımda incelenir.
Bunlar ortada bulunan corpus mandibulae ile arka yan tarafında dik olarak
uzanan iki adet ramus mandibulae’dır. Corpus ile ramusun birleşme yerine
angulus mandibulae denir.

corpus mandibulae
ramus mandibulae

angulus mandibulae
Corpus mandibulae açıklığı arkaya bakan U harfi şeklinde olup diş köklerini
barındıran üst kısmına pars alveolaris, alt kısmına ise basis mandibulae denir.
Mandibula gövdesinin dış ve iç iki yüzü ve üst ve alt iki kenarı vardır.

pars alveolaris

basis mandibulae
Dış yüzün orta kısmında iki taraf korpusunun birleşim yerine symphysis
mandibulae denir. Bunun alt ucunda üçgen bir alan bulunur. Bu üçgenin
tepesindeki çıkıntıya protuberentia mentalis (Gnathion) denir. Üçgenin
tabanındaki çıkıntılara da tuberculum mentale denir.

symphysis mandibulae

protuberentia mentalis

tuberculum mentale
Ramus mandibulanın ön kenarı ile tuberculum mentale arasında uzanan
çizgiye linea obliqua denir. Bu yüzde ikinci premolar diş hizasında bulunan
deliğe foramen mentale denir.

foramen mentale
linea obliqua
Arka yüzün tam ortasında bulunan çıkıntıların tümüne spina mentalis denir.
Bu yüzde spina mentalis’in alt dış tarafında alt kenara yakın olarak bulunan
çukurluğa fossa digastrica denir.

spina mentalis fossa digastrica


Fossa digastrica’nın dış yanından başlayarak yukarı doğru uzanan bir çizgi
(linea mylohyoidea) görülür. Bu çizginin üst-ön tarafında bulunan çukurluğa
fovea sublingualis, arka-alt tarafında bulunan çukurluğa fovea
submandibularis denir. Bu çukurluklara aynı isimli tükürük bezleri oturur.

fovea sublingualis

linea mylohyoidea

fovea submandibularis
Corpus’un ramus’la birleştiği yerde ve alt kenarda a. facialis’in geçtiği bir
oluk bulunur. Linea mylohyoidea’nın yukarısında bazen görülen kabartıya
torus mandibularis denir.

torus mandibularis
Corpus mandibulae’nin üst kısmı pars alveolaris adını alır. Alt çene dişlerinin
bulunduğu bu kısım bir kavis şeklinde olup arcus alveolaris inferior adını alır.
Burada diş köklerinin yerleştiği çukurlara alveoli dentales denir. İki alveol
arasındaki kemik yapıya septum interalveolaria, aynı dişe ait köklerin
yerleştiği alveoller arasındaki bölmeye ise septum interradicularia denir. Diş
köklerinin oluşturduğu dış yüzdeki kabartılara ise juga alveolaria denir.

arcus alveolaris inferior


septum interalveolaria

juga alveolaria
Ramus mandibulae’nın iki yüzü ve dört kenarı vardır. Arkaya ve yukarı
doğru uzanır. Angulus mandibulae yakınındaki bulunan dış yüzdeki pürtüklü
alana tuberositas masseterica denir.

tuberositas masseterica
İç yüzdeki pürtüklü alana tuberositas pterygoidea denir. İç yüzündeki deliğe
foramen mandibulae denir. Bu delik ile foramen mentale arasında canalis
mandibulae uzanır. Foramen mandibulae’nin önünde bulunan çıkıntıya
lingula mandibulae denir. Bunun altından başlayarak aşağı ve öne doğru
uzanan oluğa sulcus mylohyoideus denir.

foramen mandibulae
lingula mandibulae

sulcus mylohyoideus

tuberositas pterygoidea
Ramus mandibulae’nin üst kenarının önündeki çıkıntıya processus
coronoideus, arkasındaki çıkıntıya processus condylaris denir. İkisi
arasındaki çentiğe incisura mandibulae denir. Processus condylaris’in üst
kısmındaki yuvarlak yapıya caput mandibulae denir. Bu yapı temporal
kemikteki fossa mandibularis ile eklem yapar.

incisura mandibulae
processus coronoideus
caput mandibulae

processus condylaris
Caput mandibulae’nin altındaki dar kısma collum mandibulae denir. Collum
mandibulae’nin ön tarafındaki çukurluğa fovea pterygoidea denir. Son molar
dişin oturduğu alveolün arkasında bulunan üçgen alana trigonum retromolare
denir. Bu üçgenin tepesinden ramus mandibulae’nın iç yüzüne doğru uzanan
keskin kenara crista buccinatoria denir.

fovea pterygoidea
collum mandibulae

trigonum retromolare

crista buccinatoria
Mandibula’da yaşa bağlı değişiklikler
Doğumda mandibula iki ayrı kemik halinde olup iki kesici, bir köpek ve iki
molar diş çukurluğunun bulunduğu basit bir yapıya sahiptir. Canalis
mandibulae kemiğin alt kenarına yakın olarak bulunur. For. mentale 1. molar
diş hizasında bulunur. Angulus mandibulae yaklaşık 1750 civarında bulunur.

Yenidoğan
mandibulası
Dişlerin çıkmasıyla angulus mandibulae gittikçe daralır ve dördüncü yılda
yaklaşık 1400, erişkinde ise 110-1200 olur. Doğumdan bir yıl sonra sağ ve sol
mandibulalar kaynaşırlar. İleri yaşlarda dişlerin dökülmesiyle alveoller
absorbe olur ve korpusun üst kısmı küçülür. Foramen mentale üst kenara
yakın kalır. Angulus mandibulae tekrar genişleyerek çocuklardaki gibi 1400, ye
gelir.

Yaşlı mandibulası
Vomer: Baş iskeletinde orta çizgi üzerinde bulunan ve burun bölmesinin arka
kısmını oluşturan Y harfi şeklinde tek kemiktir. Y’nin kollarına tekabül eden
kısımlarına ala vomeris denir. Bunların arasındaki oluğa sphenoid kemiğin
rostrum sphenoidale denilen kısmı oturur.

ala vomeris

vomer
Vomerin dört kenarı ve 2 yüzü vardır. Sağ ve sol yüzleri burun boşluklarına
bakar. Bu yüzlerde damar ve sinirlerin seyrettiği sığ oluklar bulunur. Üst
kenarı sfenoid kemikle eklem yapar. Alt kenarı maxilla ve palatin kemiğin
oluşturduğu sert damağın üst yüzünde bulunan crista nasalis’e oturur.

os sphenoidale

vomer

maxilla os palatinum
Crista choana nasi denilen serbest arka kenarı, burun boşluğunu
nasophrynx’e bağlayan choana nasi’leri arasında serbest olarak bulunur. Ön
kenarı etmoid kemikle ve cartilago septi nasi ile eklem yapar. Önündeki kama
şeklindeki bölümüne pars cuneiformis vomeris denir.

crista choana nasi

pars cuneiformis vomeris

vomer
Eklem yaptığı kemikler:
os sphenoidale,
os ethmoidale,
maxilla (2) ve
os palatinum (2),
olmak üzere 6 kemik ile eklem yapar.
Os hyoideum: İskelette diğer kemiklerle doğrudan eklem yapmayan bu kemik
boynun önünde, dilin altında ve gırtlağın üstünde bulunur. Açıklığı arkaya
bakan U harfi görünümündedir. Bir gövdesi (corpus ossis hyoidei), iki
çıkıntısı (cornu majus ve cornu minus) vardır. Bu çıkıntılara kaslar ve bağlar
tutunur.

cornu majus

cornu minus

os hyoideum

corpus ossis hyoidei


Kafa iskeletinin bütünü: Kafa iskeletine dıştan bakıldığında yuvarlağa yakın
eliptik görünüştedir. Şekli, ırka cinse ve yaşa göre değişir. Yeni doğan
çocuklarda neurocranium, viscerocranium’dan daha büyüktür. Bu nedenle
çocuklarda kafanın ağırlık merkezi art. atlantooccipitalis’in arkasında bulunur
ve desteklenmeyen kafa arkaya doğru düşer.

1
Yaşın ilerlemesiyle viscerocranium gelişerek önce neurocranium ile eşit ağırlığa
erişir daha sonra da geçer. Bu nedenle erişkinde kasların etkisi ortadan
kalkınca baş kendiliğinden aşağı düşer.

2
Kafa iskeletini dıştan incelerken yukarıdan bakıldığında
gözüken kısmı norma verticalis (superior),

yandan bakıldığında görülen kısmı norma lateralis,

önden bakıldığında görülen kısmı norma frontalis,

arkadan bakıldığında görülen kısmı norma occipitalis

ve aşağıdan bakıldığında görülen kısmı norma basilaris


olarak adlandırılır.

3
Norma verticalis (superior): Kafa iskeletine yukarıdan bakıldığında görülen
bölüme calvaria denir. Burada dikiş şeklinde üç tane sutura gözlenir.
Bunlardan birincisi, frontal kemik ile parietal kemikler arasında transvers
olarak uzanan sutura coronalis’dir.

sutura coronalis

4
İkincisi iki parietal kemik arasında ve sagittal yönde uzanan sutura
sagittalis’dir. Arkada bulunan üçüncü eklem, occipital kemik ile parietal
kemikler arasında oluşur ve sutura lambdoidea denir.

sutura lambdoidea

sutura sagittalis 5
Sutura sagittalis’in sutura coronalis ile birleştiği noktaya bregma, sutura
lambdoidea ile birleştiği noktaya lambda denir. Bu noktalarda
yenidoğanlarda fonticulus anterior, fonticulus posterior adı verilen
bıngıldaklar bulunur. Fonticulus anterior 18. ayda, fonticulus posterior ise 1-2
ayda kapanır.

bregma lambda

6
Sutura sagittalis’in yan taraflarındaki çıkıntılı kısma tuber parietale denir.
Sutura sagittalis’in hemen yanında for. parietale bulunur. Her iki tarafın tuber
parietale’sini birleştiren çizginin sutura sagittalis’i kestiği noktaya obelion (X)
denir.
tuber parietale

for. parietale

7
Ön tarafta görülen tuber frontale’nin hemen altında arcus superciliaris’ler
ve aralarındaki düz saha (glabella) görülebilir.

tuber frontale

glabella

8
Bazı kemiklerde iki frontal kemik taslağının birleşme yeri, testere ağzı gibi
düzgün ve ince dişli bir dikiş şeklinde olabilir ve sutura metopica (sutura
frontalis persistens) adını alır.

sutura metopica

9
Norma lateralis: Cranium’a yandan bakıldığında os frontale, os parietale, os
occipitale, os temporale, os sphnoidale’nin bir kısmı, os zygomaticum, maksilla
ve mandibula’nın bir kısmı görülebilir. Bu kemikler birbirleriyle eklem
yaparlar.

10
Genellikle bu eklemler hangi kemiklerden oluşuyorsa, o kemiklerin adlarıyla
isimlendirilirler. Ör: Sutura frontonasalis, sutura temporozygomatica, sutura
sphenoparietalis gibi.

sutura frontonasalis
sutura sphenoparietalis

sutura temporozygomatica 11
Sutura sphenoparietalis’i os sphenoidale’nin ala major’u, os parietale ve os
frontale yapar. Bu eklemin arka ucuna pterion denir.

pterion

12
Os parietale ile os temporale’nin pars squamosa’sı arasında oluşan ekleme
sutura squamosa denir. Bu eklem arka tarafta sutura parietomastoidea olarak
uzanır ve sutura lambdoidea ile sutura occipitomastoidea’nın birleşme yerinde
sonlanır. İşte bu üç eklemin birleşme yerine asterion denir.

sutura squamosa

sutura parietomastoidea

asterion

sutura occipitomastoidea

13
Yan taraftan bakıldığında en üst noktaya vertex, en arka noktaya occiput
denir. Angulus mandibulae’nın arka alt köşesine gonion denir. Yandan
bakıldığında temporal kemiğin suquamoz parçası, arcus zygomaticus ve
zygomatik kemik arasında oluşan çukurluğa fossa temporalis denir.

vertex

fossa temporalis

occiput

gonion
14
Fossa temporalis, linea temporalis ve arcus zygomaticus tarafından sınırlanır.
Os frontale’nin proc. zygomaticus’undan başlayan linea temporalis, os
temporale’de crista supramastoidea ile devam eder.

proc. zygomaticus linea temporalis

crista supramastoidea

15
Linea temporalis’in sutura coronalis’i kestiği yere stephanion denir. Linea
temporalis yukarıda linea temporalis superior ve inferior denilen birbirine
paralel iki çizgi şeklinde bulunur.

stephanion
linea temporalis superior

linea temporalis inferior

16
Fossa temporalis, önden os zygomaticum ve os frontale ile sınırlanır. Fossa
temporalis’i, aşağıda bulunan fossa infra temporalis’ten ayıran kenara crista
infratemporalis denir. Çukuru alt dış taraftan arcus zygomaticus sınırlar.

fossa temporalis

arcus zygomaticus

17
Dışta arcus zygomaticus, içte crista infratemporalis’in çevrelediği geçit fossa
temporalis’i fossa infra temporalis’e bağlar. Buradan m. temporalis geçer.

crista infratemporalis

18
Fossa temporalis’i orbitaya fissura orbitalis inferior (Fissura sphenomaxillaris)
bağlar.

fissura orbitalis inferior

19
Arcus zygomaticus os zygomaticum’un proc. temporalis’i ile os temporale’nin
proc. zygomaticus’u arasında oluşan bir kemerdir. Proc. zygomaticus ön ve
arka olmak üzere iki kök şeklinde başlar. İkisi arasında caput mandibula’nın
girdiği fossa mandibularis bulunur.

arcus zygomaticus

fossa mandibularis

20
Arka kökün üst kenarı arkada crista supramastoidea ve daha da arkada linea
temporalis olarak uzanır. Arka kök ile proc. mastoideus arasında bulunan
deliğe porus acusticus externus denir.

crista supramastoidea

porus acusticus externus


21
Porus acusticus externus’un arka ve alt tarafındaki çıkıntıya proc. mastoideus,
ön tarafındaki sivri çıkıntıya ise proc. styloideus denir. Porus acusticus
externus’un üst noktasına porion adı verilir.

porion

proc. mastoideus

proc.styloideus
22
Fossa infratemporalis, arcus zygomaticus’un iç tarafında ve aşağısında
bulunan bir çukurdur. Maxilla’nın facies infratemporalis’i ve proc.
zygomaticus’un arka kısmı, tuberculum articulare, spina ossis sphenoidalis, ala
major’un alt kısmı, squama temporalis’in alt kısmı, maxilla’nın alveolar
çıkıntısı ve pterigoid çıkıntının lamina lateralisi tarafından sınırlanmıştır.

fossa infratemporalis

23
For. ovale, for. spinosum ve canalis alveolaris’lerin arka açıklıkları buraya
açılır. Bu çukurun üst-iç kısmında fissura orbitalis inferior ile fissura
pterygomaxillaris, dik açı oluşturacak şekilde birleşirler.

fissura orbitalis inferior

fissura pterygomaxillaris

24
Fissura orbitalis inferior, orbitanın posterolateral duvarında bulunur ve
orbitayı fossa infratemporalis’e bağlar. Orbita fissura orbitalis inferior ile fossa
temporalis, fossa infratemporalis ve fossa pterygopalatina ile bağlantı kurar.

fissura orbitalis inferior

25
Fissura pterygomaxillaris, maxilla ile proc. pterygoideus arasında oluşan bir
aralık olup üst ucu fissura orbitalis inferior ile devam eder. Bu geçit fossa
infratemporalis’i fossa pterygopalatina’ya bağlar. Buradan a.v. maxillaris’in
dalları geçer.

fissura pterygomaxillaris

26
Fossa pterygopalatina, orbitanın tepesinin hemen arkasında, fissura orbitalis
inferior ile fissura pterygomaxillaris’in birleşim yerinde bulunur.

fossa pterygopalatina

27
Bu çukur, os sphenoidale’nin gövdesi, proc. pterygoideus’un tabanı, ala
major’un ön yüzü, maxilla’nın facies infratemporalis’i, os palatinum’un
lamina perpendicularis’i ve proc. orbitalis’i ile proc. sphenoidalis’i tarafından
sınırlandırılır.

fossa pterygopalatina

28
Fossa pterygopalatina; fissura orbitalis inferior ile orbitaya, fissura
pterygomaxillaris ile fossa infratemporalis’e ve foramen sphenopalatinum ile
burun boşluğuna ve foramen rotundum ile fossa cranii media’ya bağlanır.

foramen sphenopalatinum

fissura pterygomaxillaris

29
Fossa pterygopalatina’ya beş delik açılır. Bunlar, for. rotundum, canalis
pterygoideus, canalis palatovaginalis (pharyngeus), foramen sphenopalatinum
ile canalis pterygopalatinus (canalis palatinus) dur. Fossa pterygopalatina’da n.
maxillaris, ggl. pterygopalatinum ve a. maxillaris’in uç dalları bulunur.

foramen sphenopalatinum

fossa pterygopalatina

30
Norma facialis (frontalis): Kafa iskeletine önden bakıldığında üstten os
frontale, alttan mandibula’nın gövdesi ve dıştan da os zygomaticum ile
mandibula’nın kolu tarafından çevrelendiği görülür.

31
Orta kısmında da maxilla, os nasale, orbita ve burun boşluğunun girişi
(apertura priformis) bulunur.

os nasale

orbita

maxilla

apertura piriformis

32
Os frontale’nin çıkıntılı kısımlarına tuber frontale, bunun hemen altında yay
şeklindeki kabartılara da arcus superciliaris denir. Canlıda bu kabartıyı örten
deride kaşlar bulunur. Her iki arcus superciliaris arasındaki düz sahaya
glabella denir.

tuber frontale

arcus superciliaris
glabella

33
Glabella’nın hemen altında bulunan sutura frontonasalis’in orta noktasına
nasion denilir.

sutura frontonasalis

nasion

34
Orbita’nın üst kenarı, margo supraorbitalis’in dış 2/3’ü daha belirgin olup,
lateralde proc. zygomaticus’a kadar uzanır ve os zygomaticum ile birleşir.

margo supraorbitalis proc. zygomaticus

35
Margo supraorbitalis’in medial 1/3’ü daha yuvarlakçadır ve iki bölüm
arasında incisura supraorbitalis bulunur. Bazen de, delik şeklinde (foramen
supraorbitale) bulunabilir.

for. supraorbitale

36
Burun sırtını os nasale’ler, yan taraflarda ise maxilla’nın proc. frontalis’leri
oluşturur. Proc. frontalis’ler aynı zamanda orbita’nın alt-iç kısmını oluşturur.

proc. frontalis
os nasale

37
Ortada armut şeklinde görülen burun boşluğunun girişine apertura priformis
denir. Apertura priformis’in büyük kısmını maxilla, küçük bir kısmını da os
nasale sınırlar.

os nasale

apertura prifomis

38
Alt ve orta kısmındaki sivri çıkıntıya spina nasalis anterior denir. Canlıda
apertura priformis’in keskin kenarlarında burun kıkırdakları tutunur.

apertura prifomis
spina nasalis anterior

39
Apertura priformis’den bakıldığında ortada burun bölmesinin kemik bölümü
(üstte lamina parpendicularis ossis ethmoidalis, aşağıda ise vomer) görülür.

lamina parpendicularis
ossis ethmoidalis
vomer

40
Apertura priformis’den bakıldığında yan taraflarda, burun boşluğunun dış
duvarına tutunan concha nasalis inferior ve bunun üzerinde daha küçük olan
concha nasalis medius’u görebiliriz. Concha nasalis superior küçük olması ve
geride bulunması nedeniyle ön taraftan bakıldığında pek görülmez.

concha nasalis inferior concha nasalis media

41
Orbitanın hemen altında for. infraorbitale bulunur. Bunun dış tarafındaki os
zygomaticum, yanak çıkıntısını oluşturur ayrıca orbitanın alt-dış kısmını
oluşturur. Dış yüzündeki deliğe for. zygomaticofaciale denilir.

for. zygomaticofaciale

for.infraorbitale

42
Ön taraftan mandibula’nın hem gövdesi, hem de kolu görülür. Gövdenin orta
ve alt kısmındaki trigonum mentale ve bunun en çıkıntılı üst noktası
protuberentia mentalis ile alt-yan kısmındaki tuberculum mentale’ler görülür.

trigonum mentale

protuberentia mentalis tuberculum mentale


43
İkinci premolar dişin hemen altındaki for. mentale hizasından başlayan linea
obliqua, arkaya ve yukarı doğru ramus’un ön kenarı boyunca uzanır. Ramus
mandibula’nın arka kenarı da görülebilir.

ramus mandibula

for. mentale

44
Normal olarak üst çene dişleri ön tarafta alt çene dişlerini örtecek şekildedir.

45
Orbita: Göz küresi ve yardımcı oluşumları içine alan ve koruyan boşluğa
verilen addır. Bir prizma şeklinde olan orbita’nın tepesi arkada, tabanı ise
önde bulunur.

orbita

46
Orbitanın girişine aditus orbitae, kenarına ise margo orbitalis denilir. Bu
kenarın üst kısmına margo supraorbitalis, alt kenarına margo infraorbitalis,
dış kenarına margo lateralis ve iç kenarına da margo medialis denilir.

margo supraorbitalis

margo medialis
aditus orbitae

margo lateralis

margo infraorbitalis

47
Margo supraorbitalis’i os frontale, margo lateralis’i os zygomaticum, margo
infraorbiralis’i os zygomaticum ve kısmen maxilla, margo medialis’i de
maxilla’nın proc. frontalis’i oluşturur.

orbita

48
Orbitanın duvarları anlatım kolaylığı açısından paries superior, paries inferior,
paries lateralis ve paries medialis olarak incelenir.

orbita

49
Paries superior’u os frontale’nin pars orbitalis’i oluşturur. Facies orbitalis
denilen bu yüzde, dışta fossa glandulae lacrimalis denilen geniş ve yayvan bir
çukurluk, iç tarafta spina trochlearis denilen çıkıntı göze çarpar.

spina trochlearis
fossa glandulae
lacrimalis

50
Bazen spina trochlearis yerinde fovea trochlearis denilen bir çukurcuk
bulunur.

fovea troclearis

51
Arka tarafta sphenoid kemiğin küçük kanadı ile olan dikiş şeklinde bir eklem
vardır. Küçük kanadın iki kökü arasında da, orbitanın tepesine uyan canalis
opticus bulunur.

canalis opticus

os zygomaticum

52
Paries inferior denilen orbita tabanı, tavanından daha dardır. Buranın büyük
bölümünü maxilla’nın facies orbitalis’i ve dışta küçük bölümünü de os
zygomaticum’un facies orbitalis’i oluşturur.

os zygomaticum

maxilla

53
En arkadaki küçük bir bölümde os palatinum’un proc. orbitalis’i bulunur.
Paries inferior’un arka ve orta kısmında, arkadan öne doğru uzanan oluğa
sulcus infraorbitalis denilir.

proc. orbitalis

sulcus infraorbitalis

54
Bu oluk orta kısımda maxilla’nın içinde canalis infraorbitalis olarak devam
eder ve maxilla’nın ön yüzüne for. infraorbitale olarak açılır.

for. infraorbitale

55
Paries medialis denilen orbitanın iç duvarı, sagittal planda bulunur. Bu duvarı
önden arkaya maxilla’nın proc. frontalis’i, os lacrimale, os ethmoidale’nin
lamina orbitalis’i ve os sphenoidale’nin corpus’u oluşturur.

os ethmoidale

56

os lacrimale

maxilla
Bu yüzde üç vertikal dikiş bulunur. Önden arkaya sutura lacrimomaxillaris,
sutura ethmoidolacrimalis ve sutura sphenoethmoidalis’tir.

sutura sphenoethmoidalis

57

sutura lacrimomaxillaris sutura ethmoidolacrimalis


Yukarıda önden arkaya sutura frontomaxillaris, sutura frontolacrimalis,
sutura frontoethmoidalis ve sutura sphenofrontalis bulunur.

sutura frontolacrimalis

sutura frontoethmoidalis
sutura frontomaxillaris

sutura sphenofrontalis

58
Sutura frontomaxillaris’in arka ucu ile sutura frontolacrimalis’in ön ucunun
birleşim yerine (bir başka deyişle maxilla, os frontale ve os lacrimale’nin
birleşim yerine) dacryon denilir.

dacryon

59
Sutura frontoethmoidalis’te bulunan deliklerden öndekine foramen ethmoidale
anterius, arkadakine ise foramen ethmoidale posterius denir.

os frontale
for. ethmoidale
anterius for. ethmoidale posterius

60
Paries medialis’in ön tarafında olan oluğa sulcus lacrimalis denir. Bu oluğun ön
yarısı maxilla’nın proc. frontalis’inde, arka yarısı da os lacrimale’de bulunur.

sulcus lacrimalis

61
Bu oluğu önden crista lacrimalis anterior, arkadan ise crista lacrimalis
posterior sınırlar. Bu oluğun altındaki çukura fossa sacci lacrimalis denir. Daha
aşağıda canalis nasolacrimalis olarak devam eder. Bu kanal meatus nasi
inferior’a açılır.

crista lacrimalis
posterior fossa sacri
lacrimalis

crista lacrimalis
anterior

62
Paries lateralis denilen dış duvarı, arkada sphenoid kemiğin ala major’un
facies orbitalis’i, önde os zygomaticum’un facies orbitalis’i tarafından
oluşturulur.

os sphenoidale

os zygomaticum

63
Alt duvar ile dış duvar arasında arka bölümde oluşan geçide fissura orbitalis
inferior denilir. Sutura sphenozygomatica’nın alt ucu da bu yarığın ön-dış
kısmı ile birleşir.

fissura orbitalis inferior

sutura sphenozygomatica

64
Dış duvarın arka bölümü ile üst duvar arasında kalan yarığa fissura orbitalis
superior denilir. Buradan, n. oculomotorius, n. trochlearis, n. ophtalmicus ve n.
abducens orbitaya girer. Simpatik sistemden bazı lifler ile a. meningea
media’nın bazı dalcıkları geçerler. V. ophtalmica superior ve dura mater’e
giden a. lacrimalis’in bir dalı cavitas cranii’ye geçer.

fissura orbitalis superior

65
Orbita tabanının kenarına margo orbitalis, geçitine ise aditus orbitae denilir.
Tepesinde bulunan canalis opticus kısa bir seyirden sonra fossa cranii media’ya
açılır. Buradan n. opticus ve a. ophtalmica geçer.

canalis opticus

66
Norma occipitalis: Kafatasına arkadan bakıldığında yukarıda ve orta hatta
sutura sagittalis’in arka bölümü görülür. Os parietale’ler arasında oluşan bu
dikiş aşağıda sutura lambdoidea ile birleşir. Bu noktaya lambda denir. Sutura
lambdoidea yana ve aşağıya doğru uzanarak sutura parietomastoidea ve
sutura occipitomastoidea ile birleşir.

sutura sagittalis

lambda

67
Kafatasına arkadan bakıldığında ortada görülen en çıkıntılı noktaya
protuberantia occipitalis externa, topografik nokta olarak inion denir. Bazı
şahıslarda sutura lambdoidea üzerinde ilave kemikler (ossa suturalia) görülür.
Bazen oksipital kemiğin squamoz parçasının üst kısmı ayrı bir kemik şeklinde
gelişebilir. Ortaya çıkan bu kemiğe os interparieatale denir.

ossa suturalia os interparieatale

protuberantia occipitalis externa

68
Protuberantia occipitalis externa’dan dış tarafa doğru uzanan kavis şeklindeki
çizgiye linea nuchalis superior ve bunun üzerindeki pek belirgin olmayan
çizgiye linea nuchalis suprema denir.

linea nuchalis suprema

linea nuchalis superior

69
Linea nuchalis superior’un üstünde kalan düz sahaya planum occipitale,
aşağısında kalan pürtüklü sahaya planum nuchale ve ortasındaki vertikal
kenara ise crista occipitalis externa denilir.

planum occipitale

planum nuchale
crista occipitalis externa

70
Aşağıdaki ve yan taraflardaki çıkıntılara proc. mastoideus ve sutura
occipitomastoidea’daki deliğe de for. mastoideum denilir.

proc. mastoideus
for. mastoideum

71
Norma basilaris (inferior): Kafa iskeletinin tabanının (basis cranii) dıştan
görünen kısmına basis cranii externa içten görünen kısmına basis cranii interna
denilir.

72
Mandibula’sı çıkarılmış kafa iskeletinde önden arkaya maxilla’nın proc.
palatinus’u ve pars alveolaris’i, os palatinum, vomer, proc. pterygoideus’lar,
sphenoid kemiğin korpusunun bir bölümü, temporal kemiğin pars
squamosa’sının alt yüzü ve pars petrosası ile occipital kemiğin alt bölümü
görülür.

73
Palatum durum denilen sert damağın ön ¾’ünü maxilla, arka ¼’ünü de os
palatinum oluşturur. Her iki kemik bölümü arasında haç şeklinde dikiş
bulunur. Sagittal dikişin ön ucundaki deliğe for. incisivum denir.

for. incisivum

74
Sagittal dikişin arka tarafındaki çıkıntıya ise spina nasalis posterior denilir. Sert
damağın arka dış kısmındaki büyük deliğe for. palatinum majus, bunun da
arkasındaki çıkıntıya proc. pyramidalis adı verilir.

for. palatinum majus

spina nasalis posterior

proc. pyramidalis
75
Os palatinum’a ait olan proc. pyramidalis üzerindeki küçük deliklere foramina
palatina minora denir.

foramina palatina minora

spina nasalis posterior

proc. pyramidalis

76
Sert damağın arkasında ve yukarısında bulunan burun boşluğunun arka
geçitlerine choanae denilir. Choanae, palatin kemiğin lamina horizontalis’i,
proc. pterygoideus’un lamina medialis’i, sphenoid kemiğin korpusu ve vomer
tarafından sınırlanmıştır.

choanae

77
Vomer’in üst kısmında bulunan ala vomeris ile sphenoid kemiğin korpusunun
yaptığı eklem açık olarak görülebilir. Proc. pterygoideus’un lamina lateralis ve
medialis’i arasında bulunan çukura fossa pterygoidea denilir.

fossa pterygoidea

78
Fossa pterygoidea’nın hemen yukarısındaki çukura ise fossa scaphoidea
denilir.

fossa scaphoidea

79
Lamina medialis’in alt ucundaki çıkıntıya hamulus pterygoideus denilir. M.
tensor veli palatini buradan başlar ve hamulus pterygoideus etrafında dönerek
yumuşak damağa girer.

hamulus pterygoideus

80
Choanae’nın hemen arka tarafında oksipital kemiğin pars basilaris’i bulunur.
Bunun ortasında tuberculum pharyngeum, bunun dış tarafında da temporal
kemiğin pars petrosa’sı bulunur.

tuberculum pharyngeum

pars petrosa

81
Oksipital kemiğin basiler parçası ile temporal kemiğin pars petrosa’sı arasında
kalan yarık şeklindeki deliğe for. lacerum denir. Bu deliği önden sfenoid kemik
sınırlar. İçinden a. pharyngea ascendens’in r. meningeus’u ile sinus
transversus’u plexus pharyngeus’a bağlayan v. emisseria geçer.

for. lacerum

82
For. lacerum’un dış tarafında ve sphenoid kemikte bulunan oval deliğe for.
ovale ve bunun hemen arkasındaki küçük deliğe de for. spinosum denir. Bu
deliklerin dış tarafında spina ossis sphenoidalis bulunur.

for. ovale

spina ossis sphenoidalis

for. spinosum

83
Spina ossis sphenoidalis’in dış tarafında bulunan eklem çukuruna fossa
mandibularis, bunun da önündeki kabartıya tuberculum articulare denir.

tuberculum articulare

fossa mandibularis

84
Fossa mandibularis’in arka tarafında proc. styloideus ve bunun da arkasında
for. stylomastoideum bulunur. Foramen stylomastoideum’un arkasında ise inc.
mastoidea denilen bir çentik bulunur.

proc. styloideus

for. stylomastoideum
inc. mastoidea

85
Incisura mastoidea’nın medialinde bulunan oluğa sulcus arteriae occipitalis
denir.

inc. mastoidea

sulcus arteriae occipitalis

86
Oksipital kemiğin pars basilaris’i, sfenoid kemiğin korpusu ve temporal
kemiğin pars petrosa’sı arasında kalan geçide for. lacerum denir. For. lacerum
canlıda bir kıkırdakla kapatılmış olup, alt yüzüne Östaki borusu oturur.

for. lacerum

87
Canalis caroticus’un iç ağzı olan apertura interna canalis carotici, for.
lacerum’un ön tarafında ve biraz da kafa boşluğuna girmiş olarak bulunur. Dış
ağzı olan apertura externa canalis carotici ise arka-dış tarafta bulunur.

apertura externa
canalis carotici

88
Sulcus tubae auditivae, pars petrosa ve sifenoid kemiğin büyük kanadı arasında
bulunur. Bu oluğa, tuba auditivae’nin kıkırdak kısmı oturur. Sulcus tuba
auditivae’nin dibindeki yarığa fissura sphenopetrosa denilir.

sulcus tuba auditivae

fissura sphenopetrosa

89
Apertura externa canalis carotici’nin arka tarafında ve os occipitale ile pars
petrosa arasında kalan deliğe for. jugulare denir. Genellikle sağ tarafınki daha
büyüktür.

for. jugulare

90
For. jugulare ile for. lacerum arasındaki yarığa fissura petrooccipitalis denir.
Canlıda bu yarık kıkırdak ile kapatılmıştır. For. jugulare’nin ön bölümünden
sinus petrosus inferior, orta bölümünden n. glossopharyngeus, n. vagus ve n.
accessorius, arka bölümünden de sinus sigmoideus ve a. pharyngea
ascendens’in meningeal dalları geçer.

fissura petrooccipitalis

for. jugulare

91
Pars basilaris ossis occipitalis’in arkasındaki büyük deliğe for. magnum denir.
For. magnumun ön-orta kısmına basion, arka orta kısmına opistion denir.

basion

foramen
magnum

opistion

92
For. magnum’un ön yarısının dış kısımlarında bulunan eklem çıkıntılarına
condylus occipitalis, bunlarında lateralindeki kasların tutunduğu çıkıntıya proc.
mastoideus denilir.

condylus occipitalis

proc. mastoideus

93
Kondillerin ön-dış tarafında n. hypoglossus’un geçtiği canalis nervi hypoglossi
bulunur. Arka taraftaki çukura fossa condylaris, bu çukurdaki geçide ise
canalis condylaris denilir.

canalis nervi hypoglossi

fossa condylaris

canalis condylaris
94
Kafa İskeletinin İç Yüzü: Önde arcus superciliaris’ler ile arkada protuberentia
occipitalis externa’dan geçirilen horizontal planın üstünde kalan kısma
calvaria, altta kalan kısma basis cranii denir.

basis cranii
calvaria

95
Calvaria’nın iç yüzü: Calvaria, iç yüzünde beyin çıkıntı ve girintilerine uyan ve
impressiones digitatae (gyrorum) denilen izler ve bu izler arasında juga
cerebralia denilen çıkıntılar bulunur. Yan taraflarda a. meningea media’nın
izleri (sulci arteriosi) ve venlerin izi (sulci venosi) bulunur.

sulci arteriosi

96
Ortada önden arkaya doğru uzanan oluğa sulcus sinus sagittalis superioris
denir. Bu oluğun yanlarında foveola granulares bulunur. Önde sutura coronalis,
arkada sutura lambdoidea’nın birer bölümleri ile bunları ortada birbirine
bağlayan sutura sagittalis bulunur.

sulcus sinus sagittalis sup.

foveola granulares

97
Basis cranii’nin üst yüzüne basis cranii interna alt yüzüne basis cranii externa
denir.
Basis cranii interna: Kafa iskeletinin tabanının iç yüzünde önden arkaya doğru
sıralanmış üç adet çukurluk görülür. Bunlar fossa cranii anterior, fossa cranii
media ve fossa cranii posterior’dur. Bu çukurlukların derinlikleri önden arkaya
doğru artar. Arka çukurluk en derini, ön çukurluk en sığ olanıdır.

fossa cranii anterior

fossa cranii media

fossa cranii posterior

98
Fossa cranii anterior: Bu fossayı yanlarda os frontale’nin pars orbitalis’i,
ortada ethmoid kemiğin lamina cribrosa ve crista galli’si, arka tarafta da
sifenoid kemiğin küçük kanatları ile sulcus prechiasmaticus’un ön kenarına
kadar sifenoid kemiğin korpusunun üst yüzü oluşturur.

os frontale
lamina cribrosa

os sphenoidale

sulcus prechiasmaticus

99
Önde, ortada crista frontalis’in alt bölümü, hemen arkasında crista galli ve her
ikisi arasında da for. caecum bulunur. Crista galli’nin her iki yanındaki delikli
kısma lamina cribrosa denir. Buradan koku sinirinin lifleri geçer.
crista frontalis
crista galli
for. caecum

lamina cribrosa

100
Lamina cribrossa’nın dış kenarında ve ön tarafta for. ethmoidale anterius’un iç
ağzı bulunur. Buradan VAN. ethmoidalis anterior geçer.

for. ethmoidale anterius

101
Lamina cribrossa’nın dış kenarında ve arka tarafta ise for. ethmoidale
posterius’un iç ağzı bulunur. Buradan VAN. ethmoidalis posterior geçer.

for. ethmoidale posterius

102
Os sphenoidale’nin korpusundan öne doğru uzanan çıkıntıya spina ethmoidalis
denir ve os ethmoidale ile eklem yapar. Arka sınır olan sulcus
prechiasmaticus’un ön kenarı, yanlarda canalis opticus’un üst kenarı ile devam
eder.

sulcus prechiasmaticus

spina ethmoidalis

canalis opticus

103
Fossa cranii anterior arka yan taraflarda os sphenoidale’nin küçük
kanatlarının serbest arka kenarları tarafından sınırlanır. Bu çukurda sutura
frontoethmoidalis ve sutura sphenofrontalis bulunur.

sutura frontoethmoidalis

sutura sphenofrontalis

104
Fossa cranii media: Ön sınırını ortada sulcus prechiasmaticus’un ön kenarı, yan
taraflarda sifenoid kemiğin küçük kanadının serbest arka kenarı ile bunun iç
tarafa doğru devamı olan proc. clinoideus anterior’lar oluşturur. Arka sınırını
pars petrosa’nın margo superior’u ve orta kısımda da dorsum sellae oluşturur.

proc. clinoideus anterior

dorsum sellae
margo superior
105
Yan taraflarda temporal kemiğin pars squamosa’sı, parietal kemiğin angulus
sphenoidalis’i ve os sphenoidale’nin büyük kanatları tarafından sınırlanmıştır.

pars
squamosa

margo superior
partis petrosae

106
Sağ ve sol fossa cranii media’lar arasında bulunan hipofiz bezinin oturduğu
fossa hypophysialis bulunur. Fossa hyphophysialis’i önden tuberculum sellae
sınırlar ve yan uçlarındaki çıkıntılara proc. clinoideus medius denilir.

proc. clinoideus medius


tuberculum sella

fossa hypophysialis

107
Fossa hyphophysialis’i arkadan dorsum sellae sınırlar. Bununda yanlarındaki
çıkıntılara proc. clinoideus posterior denilir. Ön ve arka çıkıntılarla birlikte
fossa hypophysialis’e sella turcica denir.

fossa hypophysialis

dorsum sella

proc. clinoideus posterior

108
Fossa hyphophysialis’in yan taraflarındaki oluğa sulcus caroticus denir. Bu
oluğun arka dış taraftan sınırlayan küçük çıkıntıya lingula sphenoidalis denir.
Sulcus caroticus ön tarafta proc. clinoideus anterior ile medius arasına doğru
uzanır.

sulcus caroticus

lingula sphenoidalis

109
Fossa hyphophysialis’in ön tarafındaki oluğa sulcus prechiasmaticus denilir. Bu
oluk canalis opticus ile birleşir.

sulcus prechiasmaticus
canalis opticus

110
Fossa cranii media’nın yan tarafları hayli çukur olup buraya beynin temporal
lobu oturur. Burada sulci arteriosi denilen a. meningea media’nın izleri
bulunur. Bu oluklar for. ovale’nin hemen arkasındaki for. spinosum’la
birleşirler.

for. ovale

for. spinosum

111
Fossa cranii media’nın ön tarafında bulunan fissura orbitalis superior’u üstten
ve alttan, os sphenoidale’nin büyük ve küçük kanatları, iç taraftan sifenoid
kemiğin gövdesi, dış taraftan frontal kemiğin pars orbitalis’i sınırlar. Bu yarık
ön tarafta orbitaya açılır.

fissura orbitalis superior

112
Fissura orbitalis superior’un iç ucunun arka kısmında bulunan for. rotundum,
fossa pterygopalatina’ya açılır. For. rotundum’un arkasındaki oval deliğe for.
ovale denir. Bu delik de fossa infratemporalis’e açılır. For. ovale’nin hemen arka
dış tarafındaki küçük yuvarlak deliğe for. spinosum denir.

for. rotundum

for. ovale

for. spinosum

113
Fossa cranii media’nın arka kısmını pars petrosa’nın ön yüzü oluşturur.
Burada bulanan kabartıya eminentia arcuata ve bu yüzün ön-iç tarafında
bulunan çukurluğa da impressio trigeminalis denilir. Bunun da ön tarafında
bulunan deliğe apertura interna canalis carotici denilir.

eminentia arcuata

114
Fossa cranii posterior: Diğer iki çukurdan daha büyük ve derindir. Bu çukuru
os sphenoidale’nin dorsum sellae’sı ile clivus’u; os temporale’nin pars
mastoidea’sı ile pars petrosa’nın arka yüzü; os occipitale ve kısmen de parietal
kemiğin angulus mastoideus’u oluşturur.

fossa cranii posterior

115
Ön sınırını ortada dorsum sellae, yanlarda ise pars petrosa’nın üst kenarı
oluşturur. Fossa cranii posterior’un ortasında bulunan büyük deliğe for.
magnum denir. For. magnum’un ön tarafında oksipital kemiğin pars basilaris’i
ve bunun da önünde sifenoid kemiğin korpusunun arka kısmı bulunur.

dorsum sellae

pars basilaris

foramen magnum

116
Pars petrosa ile for. magnum arasındaki yarığa fissura petrooccipitalis denir.
Canlıda kıkırdakla kapatılmış bu yarık arka tarafta for. jugulare ile birleşir. Bu
yarıkta sinus petrosus inferior’un oturduğu sulcus sinus petrosi inferioris
bulunur.

sulcus sinus
petrosi inferioris

fissura petrooccipitlis

117
For. jugulare oksipital ve temporal kemiklerdeki inc. jugularis’lerin birleşmesi
ile oluşur. Sulcus sinus sigmoidei, bu delikten arkaya-dışa doğru uzanarak arka
duvardaki sulcus sinus transversi ile birleşir.

foramen jugulare

sulcus sinus sigmoidei

sulcus sinus transversi

118
Her iki tarafın sulcus sinus transversi’lerinin birleşme yerindeki çıkıntıya
protubentia occipitalis interna denir. Bu çıkıntıdan aşağı for. magnum’a uzanan
kenara crista occipitalis interna, yukarı doğru uzanan oluğa sulcus sinus
sagittalis superioris denir.

sulcus sinus
petrosi superioris

protuberentia
occipitalis interna

crista occipitalis interna


119
Fossa crani posterior’da bulunan 4 çukurdan yukarıda olan iki tanesi fossa
cerebralis olarak isimlendirilir ve buraya beynin oksipital lobları oturur. Altta
kalan iki çukurluk ise fossa cerebellaris olarak isimlendirilir ve beyincik lobları
bulunur.

fossa cerebellaris

fossa cerebralis

120
For. jugulare’nin hemen arkasında ve sulcus sinus sigmoidei’nin başlangıcında
bulunan geçide canalis condylaris denir. Aynı olukta ve daha arkada yukarıda
bulunan deliğe ise for. mastoideum denir. For. jugulare’nin ön-üst kısmında
meatus acusticus internus bulunur.

for. mastoideum

meatus acusticus internus

canalis condylaris

121
Cavitas nasalis ossea: Burun boşlukları önde apertura piriformis ile dış ortama,
arkada choanae ile pharynx’in üst kısmına açılır. Burun boşluğunun üst kısmı
dar, alt kısmı geniş olup üst, alt, dış ve iç duvarları vardır.

choanae

apertura piriformis

122
Üst duvar: Önde os nasale ve frontal kemiğin spina nasalis’i ile, ortada ethmoid
kemiğin lamina cribrosa’sı ile, arkada sifenoid kemiğin korpusu, concha
sphenoidalis, ala vomeris ve palatin kemiğin proc. sphenoidalis’i tarafından
oluşturulur.

os nasale
corpus sphenoidale

ala vomeris 123


Alt duvar: Palatum durum tarafından oluşturulur. Ön ¾’ünü maxilla’nın proc.
palatinus’u, arka ¼’ünü de os palatinum’un lamina horizontalis’i oluşturur. Ön
taraftaki geçide canalis incisivus denilir.

os palatinum

maxilla
canalis incisivus

124
İç duvar (Septum nasi osseum): Genellikle sağa ve sola kaymıştır (deviatio septi
nasi). Ön-üst kısmını ethmoid kemiğin lamina parpendicularis’i ve arka-alt
kısmını da vomer oluşturur. Rostrum sphenoidale ve crista nasalis az da olsa
katkıda bulunur.

os
ethmoidale

vomer

125
Dış duvar: Önde maxilla’nın proc. frontalis’i os lacrimale ile, ortada os
ethmoidale, maxilla ve concha nasalis inferior ile, arkada ise palatin kemiğin
lamina perpendicularis’i ve proc. pterygoideus’un lamina medialis’i ile
sınırlanmıştır.

os lacrimale
os ethmoidale

maxilla
concha
nasalis inferior
lamina medialis
proc. pterygoidei

os palatinum
126
Dış duvarda her konkanın altında önden arkaya uzanan üç geçit bulunur.
Meatus nasi superior üst iki konka arasında bulunur ve buraya cellula
ethmoidalis posterior’lar açılır. Burun boşluğunun arka üst çıkmazına recessus
sphenoethmoidalis denir ve buraya sinus spenoidalis açılır.

meatus nasi superior

recessus sphenoethmoidalis

127
Meatus nasi medius alt iki konka arasında bulunur.

meatus nasi medius

128
Orta konka uzaklaştırıldığında, bulla ethmoidalis ve proc. uncinatus ile bunlar
arasında hiatus semilunaris denilen yarım ay şeklinde bir yarık görülür.

proc. uncinatus

hiatus semilunaris

129
Cellula ethmoidalis media’lar bulla ethmoidalis veya yakınına açılırlar. Sinus
frontalis bu orta geçidin ön kısmına açılır. Bulla ethmoidalis’in altında proc.
uncinatus tarafından daraltılmış hiatus maxillaris, meatus nasi medius’u sinus
maxillaris’e bağlar.

sinus frontalis

maxilla

130
Concha nasalis inferior ile sert damak arasında bulunan geçide meatus nasi
inferior denir ve alt duvarın tümü boyunca uzanır. Ön kısmına canalis
nasolacrimalis açılır. Bu üç konkanın ortak arka kısımlarına meatus
nasopharyngeus denir.

meatus nasi inferior

meatus nasopharyngeus
131
Apertura piriformis yukarıda os nasale’nin alt kenarları, yan ve alt kısmında
ise maxilla tarafından sınırlanmış, armut şeklinde bir açıklıktır. Buradan
bakıldığında orta ve alt konkanın görülmesine karşılık üst konka görülmez.

apertura piriformis

132
Choanae, burun boşluğunu pharynx’e bağlar. Yukarıda sifenoid kemiğin
korpusu ve ala vomeris’le, aşağıda os palatinum’un lamina horizontalis’i ile,
yanlarda pterygoid çıkıntının lamina medialis’i ile ve orta kısımda da vomerin
serbest kenarı ile sınırlanmıştır. Choanae’dan bakıldığında her üç konka da
görülebilir.

133
Yeni doğanlarda kafa iskeleti: Yeni doğanlarda kafa vücudun diğer kısımları ile
kıyaslandığında daha büyüktür.
Vücut uzunluğunun 1/4'ü kadardır.
Başın çapı 10cm, çevresi 35cm’dir.
Kafa iskeleti, kemiklerin tam olarak kemikleşmemiş olduğundan yetişkin kafa
iskeletinden farklıdır.
Özellikle calvaria’da kemiklerin birleştiği köşelerde, kemikleşme tam değildir.

Bu alanlara dışarıdan bastırıldığında yumuşaklıkları sayesinde diğer


bölgelerden kolaylıkla ayırt edilir.

Fontanella (bıngıldak) veya fonticulus denilen bu bölgeler 2’si tek, 2’si çift
toplam 6 tanedir.

134
Fonticulus anterior: Sutura sagittalis ile sutura coranalis’in kesiştikleri yerde
bulunur. Antropolojik olarak bregma noktasına uyar. Fonticulusların en
büyüğüdür. Doğumdan sonra 18 ayda kapanır.
Fonticulus posterior: Sutura sagittalis ile sutura lambdoidea’nın kesiştikleri
yere uyar. Antropolojik olarak lambda noktasına uyar. Doğumdan sonra 3 ayda
kapanır.

os frontale
fonticulus anterior

os pariatale
sutura sagittalis

fonticulus posterior

os occipitale
135
Fonticulus sphenoidalis (anterolateralis): Calvarianın ön yan tarafında parietal
kemiğin ön alt köşesi ile sphenoid kemiğin ala majoru ve frontal kemiğin
birleştiği yerde (pterion) bulunan çift bıngıldaktır.
Fonticulus mastoideus (posterolateralis): Calvarianın arka yan tarafında
parietal kemiğin arka alt köşesi ile temporal kemiğin pars mastoideası ve
occipital kemik arasında (asterion) bulunan çift bıngıldaktır.

sutura coronalis

sutura lambdoidea

font. anterolateralis sutura squamosa

maxilla font. posterolateralis

mandibula 136
137
ÜST VE ALT TARAF İSKELETİ
Skeleton appendiculare

 Appendiküler iskelet iki kısımda incelenir

 Ossa membri superioris: Üst taraf kemikleri

 Ossa membri inferioris: Alt taraf kemikleri


Üst taraf kemikleri:
Ossa membri superioris

Üst taraf kemikleri içerisinde kol, ön kol, el ve bunları


gövdemize bağlayan kavşak kemikleri (scapula ve
clavicula) incelenir.

Toplam 64 adettir.
Omuz kavşağı kemikleri: Cingulum membri superior: Bu başlık altında üst taraf
serbest kemiklerini gövdemize bağlayan clavicula ve scapula incelenir.
Clavicula: Yayvan bir S harfi şeklinde olan
bu uzun kemik, 1. kaburganın hemen clavicula
üzerinde ve horizontale yakın bir pozisyonda acromion
bulunur.

Üst bağlantı kemiklerinden ön taraftaki


olup, medialde manibrum sterni, lateralde
ise acromion ile eklem yapar.

Özellikle dış ucu yukarıdan aşağıya basık


olan clavicula’nın, medial yarısındaki
konveksliği öne, lateral yarısındaki
konveksliği ise arkaya bakar.

manibrium sterni
İnsan vücudunda ilk kemikleşmeye başlayan ve kemikleşmesi en son tamamlanan
kemiktir.

Bir uzun kemik olması nedeniyle iki ucu ve bir de gövdesi vardır. Uçları, eklem yaptıkları
yapılara göre isimlendirilir.

Dış ucu acromion ile eklem yaptığı için extremitas acromialis, iç ucu sternum ile eklem
yaptığı için extremitas sternalis adını alır. Bu ki uç arasında da corpus claviculae denilir.

corpus claviculae

extremitas acromialis
extremitas sternalis
Extremitas acromialis yassı olup yüzleri yukarı ve aşağı bakar. Bunun üst yüzü düzdür,
sadece ön ve arka kısımları, kasların tutunması nedeniyle hafif pürtüklüdür. Ön ve
arkadaki bu pürtüklü kısımlar arasında kalan saha, hemen deri altında bulunmasından
dolayı düzdür.Alt yüzünde arka kenara doğru bir çıkıntı bulunur. Tuberculum
conoideum denilem bu çıkıntıya bir bağ (lig. conoideum) tutunur.

tuberculum conoideum
Tuberculum coneideum’dan başlayıp öne-dışa doğru uzanan oblik çizgiye linea
trapezoidea denilir ve buraya da aynı isimli bir bağ (lig. trapezoideum) tutunur. Bu iki
çıkıntıya birlikte tuberositas ligamenti coracoclavicularis denir.

Extremitas acromialis’in dış tarafında ve biraz da alt yüzüne kaymış durumda oval bir
eklem yüzü bulunur. Acromion ile eklem yapan bu yüze facies articularis acromialis
denilir.

facies articularis
linea trapezoidea acromialis
Clavicula’nın medial ucuna extremitas sternalis denilir.

Dış ucuna oranla daha yuvarlak olan bu uçta, manubrim sterni ile eklem yapan facies
articularis sternalis bulunur.

Sternal ucun alt yüzünde bir bağ (lig. costaclaviculare) tutunduğu impressio ligamenti
costoclavicularis bulunur.

extremitas sternalis

facies articularis sternalis

impressio ligamenti
costoclavicularis
lig. costoclaviculare
Corpus claviculae, uçlarına oranla daha ince ve yuvarlakçadır. Üst yüzü düzdür ve
deri altından kolayca yoklanabilir, hatta zayıflarda gözle dahi fark edilebilir. Alt yüzü
ise kas ve faciaların tutunması nedeniyle biraz engebelidir.

Yine alt yüzde sulcus musculi subclavii denilen bir oluk bulunur ve bu oluğu da aynı
isimli bir kas doldurur.

corpus claviculae
Yaklaşık 15-17 cm uzunluğunda ve 2 cm genişliğinde olan clavicula, kollarımız normal
olarak yan tarafta sarkık olarak bulunduğunda hemen hemen horizontal planda
bulunur ve sadece dış ucu biraz yukarıya kalkıktır.

Hemen deri altında bulunmaları nedeniyle çok şişman olmayanlarda çıplak gözle dahi
fark edilebilir.

Eklem Yaptığı Kemikler: Scapula ve sternum


Scapula: Üst bağlantı kemiklerinden dorsal tarafta olanıdır ve 2.-7. kaburgalar
hizasındadır. Yassı bir kemik olup iki yüzü, üç kenarı ve üç köşesi vardır. Scapula’nın
arka yüzüne facies posterior, ön yüzüne ise facies costalis (anterior) denilir.

facies posterior
facies costalis
Kaburgalara bakan facies costalis, yayvan bir çukur şeklindedir. Bu çukura fossa
subscapularis, içinde kasların tutunduğu çizgilere de lineae musculares denilir.

fossa subscapularis

lineae musculares
Arka yüz spina scapulae denilen bir çıkıntı ile iki kısma ayrılmıştır. Daha küçük olan
üstteki çukurluğa fossa supraspinata, daha büyük olan alttakine ise fossa infraspinata
denilir.

fossa supraspinata
spina scapulae

fossa infraspinata
Spina scapulae’nın başlangıç kısmındaki üçgen alana trigonum spinae denilir. Her iki
tarafın spina scapulae’sini birleştiren tasarı çizgiye linea interspinalis denir ve 4. göğüs
omuru hizasında bulunur. Bu hattın yukarısından akciğerlerin üst lobunu, alt kısmında
ise alt lobunu dinleyebiliriz. Bu bakımdan klinikte önemlidir.

trigonum spinae

linea interspinalis
Spinae scapulae dışa doğru gittikçe genişler ve acromion denilen bir çıkıntı ile sonlanır.
Acromion, omuz çıkıntısını oluşturur ve omuz ekleminin konkav eklem çukurluğunun
üstünden dışa doğru uzanır.
Proc. coracoideus ile acromion arasında uzanan lig. coracoacromiale omuz eklemini
üstten destekler.

lig. coracoacromiale
Acromion’un alt ve dış kenarının oluşturduğu açıya, angulus acromialis denilir.
Acromion’un medial kenarında, clavicula ile eklem yapan ve facies articularis
clavicularis denilen bir eklem yüzü vardır.

angulus acromialis

facies articularis clavicularis


Scapula’nın margo superior, lateralis ve medialis olmak üzere üç kenarı vardır.
Margo superior en kısa ve en ince kenarı olup, biraz da konkavdır. Lateralde proc.
coracoideus’un köküne kadar uzanır ve ikisi arasında inc. scapulae denilen bir çentik
bulunur. Bu çentik normal olarak üstten bir bağla kapatılarak bir delik haline
dönüşür. Bu bağın yerinde bazen kemik de olabilir.

inc. scapulae
cavitas glenoidas

Margo lateralis en kalın kenarıdır. Cavitas glenoidas’in


hemen altından başlar, aşağı içe doğru seyrederek
angulus inferior ile birleşir.
Margo medialis en uzun kenardır. Burada kasların yapıştığı kabartılar bulunur.
Canlıda iç kenarın üst 1/3’ü kaslarla örtülü olduğu için elle hissedilemez, alt 2/3’ü
hissedilebilir.

margo medialis
Angulus superior, inferior ve lateralis olmak üzere üç köşesi vardır. Angulus superior 2.
kaburga (veya 2. göğüs omurunun spinal çıkıntısı hizasında), angulus inferior ise 7.
kaburga (veya 7. torakal omur hizasında) bulunur. Scapula’nın en kalın ve en
teferruatlı köşesi, angulus lateralis’tir. Kalın olması nedeniyle bazı kaynaklarda scapula
başı olarak da isimlendirilmektedir.

angulus superior

angulus lateralis

angulus inferior
Angulus lateralis’in en dar boyun kısmına da collum scapulae denir.

collum scapulae
tuberculum supraglenoidale

Bu köşede omuz ekleminin konkav eklem


yüzünü oluşturan, cavitas glenoidalis
bulunur.

Cavitas glenoidalis, geniş kısmı aşağıda olan


uzunlamasına kesilmiş yumurta şeklindedir.

Dışa ve biraz da öne bakan bu eklem


yüzünün yukarısında tuberculum
cavitas glenoidealis
supraglenoidale, aşağısına ise tuberculum
infraglenoidale bulunur.

tuberculum infraglenoidale
Proc. coracoideus, kuş gagası şeklinde bir çıkıntı olup, inc. scapulae’nin lateralinde ve
collum scapulae’nin üst kısmında bulunur. Konkav kısmı laterale bakar.

Scapula’nın çıkıntılı ve kalın yerleri spongioz doku içerir. Diğer ince yerleri kompakt
kemik yapısındadır.
Fossa supraspinata ve fossa infraspinata’da kemik ışığı geçirecek kadar incedir. Bazen bu
ince kesimlerde yer yer delikler bulunabilir.
Eklem Yaptığı Kemikler: Clavicula ve humerus.

proc. coracoideus
Humerus: Kol kemiği üst ekstremitenin en uzun ve en kalın kemiğidir. Tüm uzun
kemiklerde olduğu gibi kol kemiği de extremitas proximalis, extremitas distalis ve corpus
humeri olmak üzere üç bölümde incelenir.

extremitas proximalis

corpus humeri

extremitas distalis
Extremitas proximalis’deki en önemli yapı, scapula ile eklem yapan yarım küre şeklindeki
caput humeri’dir. Bunun hemen aşağısındaki dar kısma collum anatomicum denilir.
Collum anatomicum’a eklem kapsülü tutunur ve burada çok miktarda damarların geçtiği
delikler bulunur.

caput humeri

collum anatomicum
Caput humeri’nin dış tarafında iki çıkıntı bulunur. Bunlardan daha büyük olan
tuberculum majus, daha küçük olan öndekine tuberculum minus denilir.

tuberculum majus

tuberculum minus
Tuberculum majus aşağıya doğru crista tuberculi majoris, tuberculum minus ise crista
tuberculi minoris olarak devam eder. Bunlar gövdenin üst 1/3’ünde kaybolurlar.
Tuberculum majus ve tuberculum minus arasında kalan oluğa sulcus intertubercularis
denir. Canlıda bu oluğun üst kısmı, içinden geçen kirişin kolay kayabilmesi için
kıkırdakla kaplıdır.

crista tuberculi majoris

sulcus intertubercularis

crista tuberculi minoris


Caput humeri ile corpus humeri arasında açıklığı içe aşağı bakan ortalama 130̊ lik bir
açı bulunur.

Tüberküllerin hemen aşağısında bulunan boyun kısmına collum chirurgium denilir.


Burası epiphysis proximalis’e uyar ve tam kaynaşmamış kemiklerde de bir yarık
şeklinde görülebilir. Böyle şahıslarda kırık en çok bu bölgede görülür. Bu nedenle de bu
isim verilir.

collum chirurgium
Corpus humeri’nin üst yarısı silindirik alt yarısı ise üç kenarlı prizma şeklindedir.
Silindirik olan kısmı belirgin bir özellik göstermez.
Ancak, ön-dış yüzeyinde ortalara yakın bir yerde tuberositas deltoidea bulunur. Şahıslar
arasında değişik yükseklikte olan bu pürtüklü sahaya m. deltoideus tutunur.

tuberositas deltoidea
Tuberositas deltoidea’nın altında derinliği yine şahıslar arasında değişiklik gösteren
sulcus nervi radialis bulunur. Bu oluk humerus’un dış yüzeyinde yukarıdan-aşağıya ve
arkadan-öne doğru oblik şekilde seyreder.

sulcus nervi radialis


Corpus’un alt yarısı üç yüzlü ve üç kenarlıdır. Her iki yanında bulunan
kenarları daha belirgindir. Dış yanda bulunan margo lateralis, tuberculum
majus’dan başlayarak aşağıya doğru uzanır. Fakat üst yarıda pek belirgin
değildir. Aşağıya doğru indikçe keskin bir kenar şekline dönüşerek epicondylus
lateralis ile birleşir. Bu keskin bölüme crista supraepicondylaris lateralis denilir.

crista supraepicondylaris
lateralis

epicondylus lateralis
Margo medialis de tuberculum minus’dan başlar, bunun da üst yarısı pek belirgin
değildir. Aşağıya doğru keskin bir kenar şeklini alarak crista supraepicondylaris
medialis’i oluşturur, bu da epicondylus medialis ile birleşir.

crista supraepicondylaris medialis

epicondylus medialis
Ön kenar, margo anterior, diğer ikisine oranla daha küttür ve aşağıda iki çukur arasına
giderek bunları birbirinden ayırır.

Önkol kola yaklaştığında bu çukurlardan dış taraftakine radius başı geleceğinden fossa
radialis, iç taraftakine ulna’nın proc. coronoideus’u geleceğinden fossa coronoidea
denilir.

margo anterior

fossa radialis

fossa coronoidea
Bu üç kenar corpus humeri alt kısmında üç yüz oluşturur.
Arkadaki yüze facies posterior denilir ve alt uca yakın bölümüne fossa olecrani denilen
büyük bir çukur bulunur. Bu çukura ulna’nın olecranon denilen çıkıntısı girer.

facies posterior

fossa olecrani
Ön tarafta ise facies anteromedialis ve facies anterolateralis denilen yüzler ön-iç ve ön-
dış taraflara bakarlar.
Extremitas distalis’te condylus humeri, epicondylus lateralis ve medialis bulunur.

facies anterolateralis
facies anteromedialis
epicondylus lateralis

epicondylus medialis

condylus humeri
Condylus humeri’nin lateralinde radius’un başı ile eklem yapan küre şeklinde
capitulum humeri, iç tarafında ise ulna ile eklem yapan makara şeklinde trochlea
humeri bulunur.
Trochlea humeri’nin ortasında sığ bir oluk ile iç ve dış makara kenarı şeklinde birer
çıkıntı bulunur. Alt ucun lateral tarafındaki çıkıntıya epicondylus lateralis, medial
tarafındakine ise epicondylus medialis denir.

capitulum humeri
trochlea humeri

epicondylus lateralis

epicondylus medialis
Epicondylus medialis, lateralis’den daha belirgindir ve arka tarafında sulcus nervi
ulnaris denilen bir oluk bulunur. Bu oluktan n. ulnaris geçer.

sulcus nervi ulnaris


Trochlea humeri’nin ön-üst tarafında ulnanın processus coronoideus’unun oturduğu
fossa coronoidea, bulunur. Humerus’un alt ucunun arka yüzünde ise fossa olecrani
bulunur. Buraya ulna’nın olecranon’u oturur.

Ön ve arka yüzdeki bu çukurlar arasında sadece ince bir kemik yaprak bulunur ve hatta
ışığı geçirecek kadar incedir. Bazen de bir delikle birbirlerine bağlanmış olabilir.

fossa olecrani
fossa coronoidea
Capitulum humeri’nin ön-üst tarafında ise fossa radialis bulunur. Buraya radius’un başı
oturur. Bu çukurlar önkola daha geniş hareket imkanı sağlamaktadır. Bu çukurlar dolu
olsaydı, dirsek eklemlerimize daha az flexion veya ekstansiyon yaptırabilirdik.

Condylus humeri’nin her iki yan tarafında bulunan çıkıntılara epicondylus lateralis ve
medialis denilir. Epikondillerden geçen eksen hemen hemen transvers yöndedir.

fossa radialis

epicondylus lateralis

epicondylus medialis
Halbuki üst uçla caput humeri’nin içe ve biraz da
ön tarafa bakması nedeniyle buradaki transvers
eksen, tam transvers yönde değildir.

Bu nedenle esas transvers eksenle arasında


yaklaşık 16̊ lik bir açı bulunur.

Eklem Yaptığı Kemikler: Scapula, radius ve ulna.


Ön kolda iki adet kemik bulunur. Bunlardan dıştakine (başparmak tarafındaki) radius,
içtekine ulna denir. Normal istirahat halinde veya yürürken bu kemikler birbirini
çaprazlar. Ancak anatomik duruşta bu kemikler birbirine paraleldir. Ön kolda çift
kemik bulunduğu için ön kola turnike atılmaz.
Radius: Önkolun dış tarafında bulunur. Alt ucu daha fazla olmak üzere, her iki ucu
gövdesine oranla daha kalındır. Gövdesi de buna paralel olarak alt ucuna doğru biraz
genişler. Diğer uzun kemiklerde olduğu gibi, anlatım kolaylığı bakımından radius’da İki
uç ve birde gövdeye ayrılarak incelenir.
Üst uçta (extremitas proximalis) en bariz yapı, caput radii denilen baş kısmıdır. Disk
şeklinde olan caput radii'nin üst kısmı, sığ bir çukur şeklindedir. Fovea articularis
denilen bu çukur, eklem kıkırdağı ile kaplı olup humerus'un capitulum humeri'si ile
eklem yapar.

fovea articularis

caput radii
Radius başının eklem kıkırdağı ile kaplı çevre kısmına, circumferentia articularis denir.
Radius başının daralmış alt kısmına collum radii denir. Collum radii'nin de alt-iç
kısmındaki belirgin çıkıntıya tuberositas radii denir. Bu çıkıntı önkol kemiklerinin
çapraz yaptığı pozisyonda (pronasyon) iç tarafa, paralel oldukları pozisyonda
(supinasyon) ise ön tarafa bakar.

circumferentia articularis

collum radii

tuberositas radii
Yüzleri; facies anterior, facies posterior ve facies lateralis olmak üzere üç yüzü vardır.

facies anterior

facies lateralis

facies posterior
Facies anterior hafif konkavdır ve aşağıya doğru gittikçe genişler. Bu yüzde bulunan for.
nutricium, kemiğin orta kısmının biraz yukarısında yer alır ve deliği yukarıya doğru
yönelmiştir. Facies posterior konvekstir, fakat üst kısmı vertikal yönde konkavdır. Facies
lateralis tümü boyunca hafif konvekstir ve orta kısmında bulunan çıkıntıya tuberositas
pronatoria denilir.

for. nutricium

tuberositas pronatoria
Radius’un gövdesinde üç kenar (margo anterior, margo posterior ve margo interosseus)
bulunur.

margo interosseus

margo anterior

margo posterior
Extremitas distalis denilen alt ucu diğer bölümlerine oranla daha kalındır. Ön yüzü düz
ve biraz da konkavdır. Arka yüzü ise konveks olup burada parmaklara giden kas
kirişlerinin oturduğu üç tane oluk bulunur. Arka yüzdeki kabarık sahaya, tuberculum
dorsale denilir.

tuberculum dorsale
Alt ucun dış tarafında aşağıya doğru uzanan çıkıntıya, proc. styloideus denilir, iç
tarafında ise yarım ay şeklinde bir eklem yüzü görülür. Inc. ulnaris denilen bu eklem yüzü
ile ulna'nın circumferentia articularıs'i eklem yapar.

inc. ulnaris

proc. styloideus
Kemiğin alt yüzündeki konkav eklem yüzüne de facies articularis carpalis denilir. Burası
el bileği ekleminin konkav eklem yüzünün bir bölümünü oluşturur. Burası el bileği
kemikleri ile eklem yapar.

facies articularis carpalis


Radius'un üst yarısı önkol kasları tarafından sarılı olduğu için canlıda yoklanamaz. Alt
yarısında ise sadece kas kirişleri bulunduğu için kemik hissedilebilir. Bu da klinik
muayenede önemlidir.
Eklem yaptığı kemikler: Humerus, ulna, os scaphoideum ve os lunatum.

U R
Ulna: Önkol kemiklerinden olup anatomik pozisyonda iç tarafta ve radius'a paralel
olarak uzanır. Her uzun kemik gibi, ulna da iki uç ve bir de gövdeye ayrılarak
incelenir. Radius'un tersine, ulna'nın proksimal ucu kalın, distal ucu incedir. Kalın ve
sağlam olan proksimal ucu radius'a oranla, dirsek eklemine daha fazla katılır. Gövdesi
aşağıya indikçe incelir ve alt ucu tekrar üst uç kadar olmasa da biraz genişler.

ulna
Extremitas proximalis denilen üst ucu, ulna'nın en kalın ve sağlam kısmıdır. Burada iki
çıkıntı ile iki çentik şeklinde eklem yüzü bulunur. Çıkıntılardan büyük olanı arka-üst
tarafta bulunur ve dirsek çıkıntısı olarak bilinir. Olecranon denilen bu çıkıntı ulna'nın
en üst kısmını oluşturur ve deri altından kolaylıkla hissedilebilir.

olecranon
Olecranon'un üst kısmına bir kasın (m. triceps brachii) kirişi tutunur, dolayısıyla
pürtüklü bir yüz şeklindedir. Gerilmiş durumdaki dirsek ekleminde, üst ucunun ön
tarafa doğru yapmış olduğu çıkıntı, humerus'un fossa olecrani'sine girer.
Olecranon'un üst noktası, humerus epikondillerini birleştiren çizgide veya biraz
yukarısında bulunur. Bükülmüş durumdaki eklemde ise bu üç nokta eşkenar bir üçgen
oluşturur. Bu üç noktanın normal pozisyonunun bozulması, klinik teşhis yönünden
önemlidir.
Olecranon'un ön yüzü biraz konkavdır ve inc. troehlearis denilen çentiğin üst kısmını
oluşturur. Arka yüzü düzdür ve derinin hemen altında bulunur. Olecranon alt ucu biraz
daralarak gövde ile birleşir. Inc. troehlearis'i alttan sınırlayan ve ön tarafa doğru uzanan
çıkıntıya proc. coronoideus denilir.

inc. troehlearis

proc. coronoideus
Bu çıkıntının üst yüzü, inc. trochlearis'in alt kısmını oluşturur ve ön ucu sivridir. Ön-alt
yüzü pürtüklü olup hemen altında tuberositas ulnae bulunur (m. brachialis'in kirişi
tutunur). Proc. coronoideus'un dış tarafında inc. radialis denilen bir eklem yüzü
bulunur. Burası ile radius'un circumferentia artlcuiaris'i eklem yapar.

inc. radialis

tuberositas ulnae
Inc. trochlearis, olecranon ve proc. coronoideus'un müştereken oluşturduğu bir çentiktir.
Ön tarafa bakan bu çentiğin ortasında yukarıdan aşağıya doğru uzanan bir kalın kenar
vardır. Buraya humerus'un troehlea humeri'si oturur.
Corpus ulnae, yukarıdan aşağıya doğru incelir, orta 2/4'ünde margo anterior, margo
posterior ve margo interosseus olmak üzere üç kenarı bulunur.

margo interosseus

margo anterior

margo posterior
Ulnanın gövdesinde facies anterior, facies posterior ve facies medialis olmak üzere de üç
yüz bulunur.

facies anterior

facies posterior

facies medialis
Corpus ulnae alt 1/4‘lük kısımda yuvarlakçadır. Margo anterior, proc. coronoideus'un
iç tarafından, proc. styloideus'a doğru uzanır. Margo interosseus en belirgin kenarıdır
ve laterale bakar. Orta 2/4'ünde çok belirgin olan bu kenar, yukarıda crista musculi
supinatoris denilen daha az belirgin bir kenarla birleşir.

crista musculi supinatoris


Margo interosseus, radius'taki aynı isimli kenara doğru bakar ve iki kenar arasında
membrana interossea antebrachii gerilmiş olup, bu iki kemiği birbirine bağlar.

membrana interossea antebrachii


Facies anterior, konkav olup yukarı tarafta daha geniştir. Bu yüzün üst 1/3'nün alt
ucunda kanalı yukarıya doğru yönelmiş for. nutricium bulunur.

for. nutricium
Extremitas distalis denilen alt ucunda caput ulnae bulunur. Medial tarafa doğru bakan
caput ulnae‘nın çevresindeki eklem yüzüne circumferentia articularis denir ve radius'un
inc. ulnaris'i ile eklem yapar. Alt tarafındaki eklem yüzüne ise discus articularis oturur.
Alt ucun iç-arka tarafından aşağı doğru uzanan çıkıntıya proc. styloideus ulnae denilir.

proc. styloideus ulnae


caput ulnae

circumferentia articularis
Eklem yaptığı kemikler: Radius ve humerus'tur.

El bileği kemikleri ile doğrudan teması yoktur, ancak bir diskus aracılığı ile
eklem yapar.

Yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı gibi radius'un alt, ulna'nın ise


üst uçları daha gelişmiştir. Bu nedenle ulna dirsek eklemine, radius ise el
bileği eklemine daha fazla oranda katılır.

Dolayısıyla distalden gelen kuvvet öncelikle radius'a geçer ve membrana


interossea antebrachii aracılığı ile de ulna'ya aktarılır. Ulna'dan da
humerus'a geçer. Proksimalden gelen kuvvet ise tersine, önce ulna'ya ve
membrana interossea antebrachii aracılığı ile de radius'a aktarılır.
Ossa manus (el kemikleri): El iskeleti toplam 27 adet kemikten oluşur. Bu
kemikler üç grup altında toplanırlar.

Ossa carpi (el bileği kemikleri): 8 adet


Ossa metacarpi (el tarağı kemikleri): 5 adet
Ossa digitorum manus (el parmak kemikleri): 14 adet

ossa digitorum manus


ossa carpi ossa metacarpi
Ossa carpi: El bileği kemikleri küçük ve kısa kemikler olup toplam 8 tanedir. İki sıra
halinde dizilmişlerdir. Proximal sırada dıştan içe doğru sırasıyla os scaphoidem, os
lunatum, os triquetrum ve os psiforme bulunur. Distal sırada dıştan içe doğru os
trapezium, os trapezoideum, os capitatum ve os hamatum bulunur.

os trapezium
os trapezoideum

os scaphoidem

os lunatum

os triquetrum

os psiforme
os hamatum os capitatum
Karpal Kemiklerin Ortak Özellikleri

Os pisiforme hariç, hepsinin genellikle 6 yüzü vardır. Avuç içi (volar) ve el sırtı
(dorsal) taraftaki yüzlerine bağlar tutunduğu için pürtüklüdür.

Proksimal ve distal yüzleri komşu kemiklerle eklem yaptığı için buralarda eklem
yüzleri bulunur.

Genellikle proksimal yüzleri konveks, distal yüzleri ise konkavdır. Yan yüzlerinde de
eklem yüzleri bulunur. Sadece birincilerin lateral, sonuncuların da medial yüzlerinde
bulunmaz.
Proksimal Sıra Kemikleri

Os scaphoideum: Proksimal sıranın en büyük kemiğidir ve sandala benzemesi


nedeniyle os scaphoideum denilmiştir. Konveks olan proksimal yüzü radius'la, distal
yüzü de os trapezium ve os trapezoideum'la eklem yapar. Palmar yüzündeki çıkıntıya
tuberculum ossis scaphoidei denir. Buraya retinaculum flexorum tutunur. El bileği
kemikleri arasında en çok kırığı görülen kemiktir.

Eklem yaptığı kemikler: Proksimalde radius, distalde os trapezium ve os


trapezoideum, medial'de ise os lunatum ve os capitatum.

tuberculum ossis scaphoidei


Os lunatum: Proksimal sıranın ortasında bulunan yarımay şeklinde bir kemiktir.
Dorsal ve palmar yüzleri pürtüklü olup, buralara bağlar tutunur.

Eklem yaptığı kemikler: Proksimal'de radius, distal'de os capitatum ve os hamatum,


lateral'de os scaphoideum ve medial'de de os triquetrum olmak üzere 5 kemikle eklem
yapar.
Os triquetrum: Proksimal sıranın ulnar tarafında bulunur ve diğer kemiklere oranla
tanınması güçtür. Dorsal yüzüne bağlar yapışır, dolayısıyla pürtüklüdür. Palmar yüzün
medial kısmında os pisiforme ile eklem yapan ovalimsi bir eklem yüzü bulunur. Piramit
şeklinde olan kemiğin tabanı dışa yönelmiştir.

Eklem yaptığı kemikler: Lateral'de os lunatum, ön tarafta os pisiforme, distal'de os


hamatum ve proksimal'de discus articularis aracılığı ile ulna ile eklem yapar. Ulna ile
direkt teması yoktur.
Os pisiforme: Karpal kemiklerin en küçüğüdür ve diğer kemiklerin ön tarafında
bulunur. Ufak bir bezelye'ye benzemesi nedeniyle os pisiforme denilmiştir. Dorsal
yüzünde os triquetrum ile eklem yapan ovalimsi tek bir eklem yüzü bulunur. Diğer
yüzlerinde eklem yüzü bulanmaz. (Os pisiforme'ye retinaculum flexorum, m. flexor carpi
ulnaris ve m. abductor digiti minimi'nin kirişleri tutunur.)

Eklem yaptığı kemik: Sadece os triquetrum'la eklem yapar.


Distal sıra kemikleri
Os trapezium: Distal yüzü eyer şeklindedir ve birinci metakarpal kemiğin aynı şekilli
proksimal yüzü ile eklem yapar. Palmar yüzündeki çıkıntıya tuberculum ossis trapezii
denir. Buraya retinaculum flexorum tutunur. Bağların tutunduğu dorsal yüz ve dış yüz
pürtüklüdür.

Eklem yaptığı kemikler: Os scaphoideum, os metacarpale I, os trapezoideum ve os


metacarpale II ile eklem yapar.

tuberculum ossis trapezii


Os trapezoideum: Distal sıranın en küçük kemiğidir. Bu kemiğin dar kısmı palmar, geniş
kısmı ise dorsal tarafta bulunur.

Eklem yaptığı kemikler: Proksimalde os scaphoideum, distal'de os metacarpale II,


lateral'de os trapezium ve medial'de de os capitatum olmak üzere 4 kemikle eklem yapar.
Os capitatum: Karpal kemiklerin en büyüğüdür ve el bileğinin merkezinde bulunur. Bir
küreye benzeyen proksimal kısmı, os lunatum ve os scaphoideum'un oluşturduğu
çukurluk içine girer. Dorsal yüzü geniş ve pürtüklüdür. Palmar yüzü daha dar olup,
buraya bağ ve kaslar tutunur.
Eklem yaptığı kemikler: Proksimal'de os lunatum ve os scaphoideum ile, distal'de 2., 3.
ve 4. metakarpal kemiklerle, lateral'de os trapezoideum ile ve medial'de de os hamatum
olmak üzere 7 kemikle eklem yapar

metacarp II metacarp IV
Os hamatum: El bileğinin iç-alt kısmında bulunan ve palmar tarafındaki hamulus ossis
hamati denilen çengel şeklindeki çıkıntısı ile kolayca tanınabilen bir kemiktir. Hamulus
ossis hamati'ye retinaculum flexorum ve bazı kaslar tutunur. Dorsal yüzü üçgen şeklinde
olup buraya bağlar tutunur.

Eklem yaptığı kemikler: Proksimal'de os lunatum ile, distal'de 4. ve 5. metakarpal


kemiklerle, medial'de os triquetrum ile ve lateral'de os capitatum olmak üzere 5 kemikle
eklem yapar.

hamulus ossis hamati

metacarp
Dıştan görünüş İçten görünüş
V. ve IV
Karpal kemiklerden proksimal sırada bulunan os scaphoideum, os lunatum ve os
triquetrum'un proksimal yüzleri birleşerek, uzunlamasına kesilmiş yumurtanın
konveks yüzü şeklinde, bir eklem yüzü oluştururlar.
Bu eklem yüzü, el bileği ekleminin konveks eklem yüzünü oluşturur. Proksimalde ve
normal pozisyonda sadece os scaphoideum ve os lunatum, radius'la temas eder. Os
triquetrum'un ulna ile direkt teması yoktur, ancak discus articularis denilen kıkırdak
aracılığı ile eklem yapar. Yan yana dizilmiş karpal kemikler dorsal tarafta konveks,
palmar tarafta ise konkav bir yüzey oluştururlar.
Ossa metacarpi [metacarpalia] (l-V): (El tarağı kemikleri)

El bilek kemikleri ile el parmak kemikleri arasında yer alan beş adet ince ve uzun
kemiktir. Dıştan içe doğru romen rakamları ile I. II. III. IV. V. metacarp olarak
isimlendirilirler.

I
V
II III IV
Metakarpal kemiklerin genel özellikleri
Gövdeleri, corpus ossis metacarpalis, dorsal tarafta uzunlamasına
konvekstir.

Dorsal, lateral ve medial olmak üzere 3 yüzü vardır. Lateral ve medial


yüzleri konkav olup birbirinden belirgin bir kenarla ayrılmıştır. Dorsal
yüzün orta kısımlarına yakın olarak m. interosseus'lar tutunur.

Bir metakarpal kemiğin proksimal ucuna, yani karpal kemiklere yakın


olan ucuna, basis osis metacarpi denilir. Proksimal uçların birbirine temas
etmeleri nedeniyle yan yüzlerinde de (1. hariç) eklem yüzleri bulunur.
Dorsal ve palmar yüzleri, bağların tutunması nedeniyle pürtüklüdür.
Metacarpal kemiklerin gövdelerine corpus ossis metacarpi denilir.
Metakarpal kemiklerin distal uçları yuvarlaktır ve caput ossis metacarpi adını alır.
Eklem yüzü bulunmayan dorsal yüzü düzdür ve buraya ekstensor kas kirişleri oturur.

basis ossis metacarpi

corpus ossis metacarpi


caput ossis metacarpi
Metakarpal Kemiklerin Özellikleri
Os metacarpale I: En kısa ve en kalın metakarpal kemiktir. İkinci
metakarpal kemikten bir açı yaparak uzaklaşmıştır. Palmar yüzü
konkav, dorsal yüzü ise konvekstir. Proksimal ucunda eyer şeklinde tek
ve büyük bir eklem yüzü bulunur. Bu yüz os trapezium'un aynı şekilli
yüzü ile eklem yapar. Yan taraflarında eklem yüzü bulunmaz, sadece
radial tarafında bir kasın (m. abductor pollicis longus) kirişinin
tutunduğu çıkıntı bulunur.

Os metacarpale II: Metakarpal kemikler içinde boyu en uzun ve


proksimal ucu (I. si hariç) en büyük olanıdır. Geniş olan bazisi, medial
tarafta proksimale doğru uzamıştır ve bu uzantının ucu belirgin bir
kenar şeklindedir. Bu uçta 4 eklem yüzü bulunur.
Os metacarpale III: En uzun olan 2. metakarpal kemikten biraz kısadır.
Proksimal ucunda arka-dış tarafta proc. styloideus denilen piramit
şeklinde bir çıkıntı bulunur. Proksimal yüzündeki tek ve konkav eklem
yüzü, os capitatum'la eklem yapar.

Os metacarpale IV: 3. metakarpal kemikten hem kısa hem de incedir.


Proksimal ucu dikdörtgen şeklinde olup iki eklem yüzü bulunur.

Os metacarpale V: Proksimal ucunun medial (ulnar) tarafında eklem


yüzünün bulunmaması ile karakterizedir. Burada m. extensor carpi
ulnaris’in kirişinin tutunduğu çıkıntı bulunur.
Eklem Yaptıkları Kemikler
I. metakarpal kemik, os trapezium ile,

II. metakarpal kemik, os trapezium, os trapezoideum, os capitatum ve III.


metakarpal kemik ile,

III. metakarpal kemik, os capitatum, 2. ve 4. metakarpal kemik ile,

IV. metakarpal kemik, os capitatum, os hamatum, III. ve V. metakarpal


kemiklerle,

V. metakarpal kemik os hamatum ve IV. metakarpal kemikle eklem


yaparlar.

Beş metakarpal kemiğin distal uçları da her bir parmağın birinci


falanksları ile eklem yapar.
Ossa digitorum [Phalanges](manus)
El parmak kemikleri

Başparmakta iki, diğer parmaklarda üçer tane olmak üzere toplam 14 adet falanks
bulunur.

Proksimalden distale doğru I., II. ve III. falanks diye isimlendirildiği gibi, phalanx
proximalis, phalanx media ve phalanx distalis olarakda isimlendirilir.
phalanx media
phalanx distalis

phalanx proximalis
Her bir falanksın iki ucu ve bir de gövdesi bulunur. Corpus phalangis
denilen gövdesi, proksimalden distale doğru incelir. Dorsal yüzü konveks,
palmar yüzü ise biraz konkavdır.

Falanksların proksimal uçlarına, basis phalangis denilir.

Birinci falanksların proksimal eklem yüzleri, metakarpal kemiklerin küre


şeklindeki distal uçları ile eklem yapar.

İkinci ve üçüncü falanksların proksimal konkav eklem yüzleri, bir üstteki


falanksın distal uçları ile eklem yapar.
corpus phalangis

caput phalangis basis phalangis


Falanksların distal uçlarına caput phalangis denir. Birinci ve
ikinci sıradaki falanksların distal uçları makara şeklindedir.

Distal sıra (üçüncü, başparmak için ikinci) falanksların distal


uçlarında eklem yüzü bulunmaz. Buradaki tümseğe tuberositas
phalangis distalis denilir. At tırnağına benzeyen bu kısmın
dorsal tarafına tırnak yatağı oturur.

Korpusları dorsal tarafta konveks, palmar tarafta ise düzdür.


Eklem yaptığı kemikler: Birinci sıradaki kemikler, proksimalde
metakarpal kemiklerle ve distalde bir sonraki falankslarla; ikinci
sıradakiler, birinci ve üçüncü falankslarla, distal sıradakiler ise sadece
proksimal uçları ile ikinci falanksla eklem yapar.

Başparmak'da iki falanks bulunduğu için, birinci falanks proksimalde


metakarpal kemik, distalde ise distal falanks ile; distal falanks ise
sadece birinci falanks ile eklem yapar.
Ossa membri inferioris: Alt taraf kemikleri toplam 62 adettir.

Üst taraf kemiklerine göre daha kalın, kuvvetli ve güçlüdür.


Vücudun tüm ağırlığını taşımak ve hareket ettirmek gibi
önemli görevleri vardır.

Alt taraf kemikleri de üst taraf kemikleri gibi iki kısımda


incelenir. Cingulum membri inferioris ve pars libera membri
inferioris.
Cingulum membri inferioris (cingulum pelvicum): Alt tarafın serbest kısımlarını
gövdeye bağlayan os coxae’lar alt taraf kavşak kemikleridir.
Her iki tarafın os coxae’sı ön orta kısımda symphysis pubica denilen bir eklemle
birleşir. Arka tarafta ise ikisi arasına os sacrum girerek sağlam bir kuşak oluşturur. Bu
kemiklere os coccygis de eklenerek pelvis denilen kemik yapıyı oluştururlar.
Os coxae: Pelvisin ön ve yan duvarlarını oluşturur.

Üç ayrı kemiğin (os ilii, os pubis ve os ischii)


birleşmesiyle oluşur.

Çocuklarda bu kemikler röntgen filmlerinde


rahatlıkla ayrı ayrı görülebilirken buluğ
döneminden sonra kemikler kaynaşarak tek kemik
halini alır.

Ancak üç kemiğin kaynaşma bölgeleri acetabulum


içerisinde Y harfi şeklinde bir kıkırdak yapı olarak
gözlenir. Daha ileri yaşlarda Y kıkırdağı da
kemikleşir ve radyolojik filmlerde görülmez.
Y kıkırdağı
Os ilii: Kalça kemiğinin geniş üst kısmını oluşturur. Corpus ossis ilii ve ala ossis ilii
olarak iki kısımda incelenir. Bu iki bölümün sınırını dış tarafta acetabulum’un üst
kenarı, iç tarafta ise küçük ve büyük pelvislerin sınırı olan linea arcuata belirler.

ala ossis ilii

corpus ossis ilii

linea arcuata
Corpus ossis ilii acetabulumun yapısına corpus ossis ilii
katılır ve onun 2/5’ ini oluşturur.

Corpus ossis ilii’nin dış yüzünün büyük


bölümü eklem kıkırdağı ile kaplıdır ve facies
lunata’nın bir bölümünü oluşturur.

Aşağıda kalan küçük bir kısmı ise eklem


yüzü ihtiva etmez ve fossa acetabuli’nin
yapısına katılır.

Acetabulum’un kenarının üst ve birazda


arka tarafında sulcus supraacetabularis
denilen bir oluk vardır.

facies lunata

sulcus supraacetabularis
Corpusun iç yüzü düzgündür ve küçük pelvise bakar. Bu yüz pubis ve ischiumun pelvik
yüzleri ile devam eder

corpus ossis ilii


Ala ossis ilii büyük pelvisin yan duvarını oluşturur. Yassı ve geniştir. Ön, arka ve üst
olmak üzere üç kenarı ve bu kenarların sınırladığı iç ve dış yüzleri bulunur. Üst
kenarına crista iliaca denir. Bu kenara karın kasları yapışır. Ön kenarda crista iliacanın
ön ucundaki çıkıntıya spina iliaca anterior superior, bunun altındaki çıkıntıya spina
iliaca anterior inferior denir.

crista iliaca

spina iliaca ant. sup.

spina iliaca ant. inf.


Arka kenarda, crista iliaca’nın arka ucundaki çıkıntıya spina iliaca posterior superior,
bunun altındaki çıkıntıya spina iliaca posterior inferior denir. Bu çıkıntının altındaki
derin çentiğe incisura ischiadica major denir.

spina iliaca post. sup.

spina iliaca post. inf.

incisura ischiadica major


Crista iliaca’da bazen çok belirgin olan üç
linea intermedia
kenar bulunur.

Yassı karın kaslarının tutunma yerleri olan


bu kenarlardan dıştakine labium externum,
içtekine labium internum, ortada bulunana
ise linea intermedia denir.

labium internum
labium externum
Labium externum da ve spina iliaca anterior superiorun 5 cm dorsal tarafında
bulunan çıkıntıya tuberculum iliacum denir.

tuberculum iliacum
linea glutea anterior
Ala osis ilii’nin facies glutea denilen dış
yüz ön tarafta konveks, arka tarafta ise
konkavdır. Bu yüzü üstte, crista iliaca
altta limbus acetabuli önde ve arkada da
çıkıntıların bulunduğu kenarlar sınırlar.

Bu yüzde linea glutea anterior, linea


glutea posterior ve linea glutea inferior
olmak üzere üç çizgi bulunur.

linea glutea inferior


linea glutea posterior
Linea glutea anterior crista iliacanın ön
ucunun 4-5 cm arkasından başlar, arkaya ve
aşağı doğru bir kavis çizerek uzanır. İncisura
ischiadica majorun ortasında sonlanır. Sıklıkla
bu çizginin ortasında foramen nutricium
bulunur.

Linea glutea inferior ile acetabulumun üst


kenarları arasında sulcus supraacetabularis
denilen pürtüklü sığ bir oluk vardır.

sulcus supraacetabularis
Ala ossis ilii’nin iç yüzü fossa iliaca ve facies sacropelvina olarak iki kısımda incelenir.
Fossa iliaca daha önde ve yukarıda bulunur. Facies sacropelvina sacruma ve pelvise
bakar ve daha arka tarafta bulunur.

fossa iliaca

facies sacropelvina
Facies sacropelvina’nın sakruma bakan yüzünde facies auricularis denilen eklem yüzü,
sacrumdaki aynı isimli eklem yüzü ile birleşir. Facies auricularisin üst tarafında
bağların ve kasların tutunduğu kabarık sahaya tuberositas iliaca denir. Facies
auricularis’in altında kalan düz sahaya pars pelvica denir ve pelvise bakan bu yüzünde
kadınlarda ovarium bulunur.

tuberositas iliaca

facies auricularis

pars pelvica
Os ischii: Kalça kemiğin arka alt kısmını oluşturur. Corpus ossis ischii ve ramus ossis
ischii olarak iki kısımda incelenir. Kemiğin gövdesi acetabulumun 2/5 ini oluşturur.
Gövdenin iç yüzü küçük pelvise bakar.

corpus ossis ischii

ramus ossis ischii


Gövdenin ön kenarı foramen obturatoriumu arkadan sınırlar orta kesimlerindeki
çıkıntıya tuberculum obturatum posterius denir.

tuberculum obturatorium
posterius

foramen obturatum
Arka kenarındaki çıkıntıya sipina ischiadica denir. Spina ischiadicanın altındaki çentiğe
incisura ischiadica minor denir. Buradan canlıda m. obturatorius internus’un krişi
geçer.

spina ischiadica

incisura ischiadica minor


Gövdenin arka alt bölümündeki çıkıntı
oturduğumuzda yere temas eder. Bu çıkıntı
kemiğin en sağlam çıkıntısı olup tuber
ischiadicum adını alır.

Ramus ossis ischii tuber ischiadicumdan


başlayıp öne doğru uzanır. Bu kısım pubis
kemiğin alt kolu ile birleşerek ischion pubis
kolunu oluşturur. For. obturatorium’un alt
kenarını oluşturur.

tuber ischiadicum

ischion pubis kol


Os pubis: Kalça kemiğin ön kısmını oluşturur. Üç kısımda incelenir corpus ossis pubis,
ramus superior ossis pubis, ramus inferior ossis pubis. İki kolun medialde birleştiği
bölüme corpus osis pubis denilir.

ramus superior
ossis pubis

corpus ossis pubis

ramus inferior ossis pubis


Üst kol foramen obturatum’u üstten sınırlar, lateral kısmı acetabulumun yapısına
katılır, medial ucu ise corpus osis pubis ile birleşir.
Üst kolun üst, alt ve arka olmak üzere üç yüzü ve bu yüzleri sınırlayan üç kenarı vardır.

foramen obturatum
Biraz ön tarafa bakan üst yüz, arkada keskin bir kenar şeklinde olan pecten ossis pubis,
ön tarafta ise künt bir kenar şeklinde olan crista obturatoria ile sınırlanmıştır.

pecten ossis pubis


crista obturatoria
Üçgen şeklinde olan üst yüzde acetabulum’a yakın olmak üzere eminentia iliopubica
denilen geniş, yayvan bir çıkıntı bulunur. Bu çıkıntı os ilium ve os pubis’in birleşme
yerine uyar.

eminentia iliopubica
Alt yüz, foramen obturatumun üst kısmını oluşturur. Burada dıştan içe arkadan öne
doğru uzanan bir oluk bulunur. Damar ve sinirlerin geçtiği bu oluğa sulcus
obturatorius denir.

sulcus obturatorius
Arka kenarın ön ucundaki çıkıntıya tuberculum obturatorium anterius denir. Tuberculum
obturatorium posterius ise os ischinin foramen obturatoriumu sınırlayan kenarının
ortalarında bulunur.

tuberculum obturatorium
anterius

tuberculum obturatorium
posterius
Corpus ossis pubis; pubisin medial kısmında bulunur. Ön ve arka olmak üzere iki
yüzü, üst, medial ve lateral olmak üzere üç kenarı vardır.

corpus ossis pubis


Üst kenarda bulunan çıkıntıya tuberculum pubicum denilir. Ligamentum inguinalenin
tutunduğu bu çıkıntı ön tarafa bakar. Bu çıkıntıdan laterale doğru uzanan keskin kenar
pecten ossis pubisin başlangıcını oluşturur. Tuberculum pubicumdan mediale doğru
uzanan kenara crista pubica denir.

pecten ossis pubis

crista pubica

tuberculum pubicum
Corpus ossis pubis’in medial tarafında yani karşı tarafın pubis’i ile eklem yaptığı yerde
uzun ekseni hemen hemen vertikal olan oval bir eklem yüzü yer alır. Orta hatta karşı
taraf ile eklem yapar. Bu eklem yüzüne facies symphysialis denir.

facies symphysialis
Ramus inferior ossis pubis, for obturatorium’u ön alt kısmından sınırlar. Yukarıda
corpus osis pubis ile aşağı dış kısımda ramus ossis ischii ile birleşir ve ischion pubis
kolunun yapısına katılır.

foramen obturatum

ramus inferior ossis pubis

ischion pubis kolu


Acetabulum: Kalça kemiğinin dış yüzünde bulunan ve femur başı ile eklem yapan
çukura acetabulum denir. Acetabulum’un yapısına os coxae’yi oluşturan her üç kemikte
katılır.

acetabulum
Çukurun dışa çıkıntı yapan kenarına limbus acetabuli, kenarın alt kısmındaki çentiğe
incisura acetabuli denir. Acetabulum’un içindeki eklem yüzüne facies lunata, çukurun
dibine fossa acetabuli denir.

limbus acetabuli

facies lunata

fossa acetabuli

incisura acetabuli
Acetabulum’un önünde ve altında yer alan büyük deliğe foramen obturatum denir.
Canlıda bu delik membrana obturatoria ile kaplıdır. Membranın üst kenarı pubise
yapışırken sulcus obturatorius’un üzerinden atlayarak canalis obturatorius’u oluşturur.
Bu kanaldan VAN obturatorius geçer.

sulcus obturatorius

foramen obturatum
Pelvis iskeleti: Pelvis; gövdeden gelen kuvvetin uyluğa, uyluktan gelen kuvvetin gövdeye
aktarılmasını sağlar. Pelvis iskeleti az oynar eklemlerle birbirleriyle birleşen dört
kemikten meydana gelir. Bunlar çift olan os coxae ile os sacrum ve os coccygis’dir.
Sağ ve sol koksa kemikleri önde ve orta hatta symphysis pubica aracılığı ile birleşirler. Os
sacrum ise pelvisin arka duvarında iki os coxae arasında bulunur. Sacrum’un alt ucuna
ise os coccygis tutunmuştur. Os coccygisin alt ucu ise serbest olarak sonlanır.

symphysis pubica
Pelvis boşluğuna cavitas pelvis denir. Duvarları kemik ve kaslardan yapılmış huniye
benzer. Pelvis boşluğu; pelvis major ve pelvis minor olarak iki kısımda incelenir. Büyük
ve küçük pelvisler arasındaki sınırı linea terminalis oluşturur.

linea terminalis
Linea terminalis, arkada promontorium’dan başlar, yanlarda linea arcuata ile ve önde
de pecten ossis pubis ile devam ederek karşı tarafın linea terminalis’i ile birleşir. Linea
terminalis üzerindeki pelvis boşluğunun daraldığı açıklığa apertura pelvis superior
denir. Bu hattın üzeri pelvis major’a, altı ise pelvis minor’a aittir.

linea arcuata

pecten ossis pubis

promontorium
Pelvis minor’un alt açıklığına apertura pelvis inferior denir. Apertura pelvis superior ve
apertura pelvis inferior düzleminin orta noktasından geçen ve skrumun eğriliğine uyan
çizgiye axis pelvis denir.

apertura pelvis inferior


Vücut dik konumda iken apertura pelvis superior düzlemi ile horizontal düzlem (yer
düzlemi) arasında 50-60olik bir açı vardır. Bu açıya inclinatio pelvis denir. Apertura
pelvis inferior ile horizontal düzlem arasında 15olik bir açı vardır.
Pelvis çapları: Apertura pelvis superior ve apertura pelvis inferior’un doğumda önemli
rolleri vardır.

Apertura pelvis inferior doğum sürecinde os coccygisin arkaya doğru itilmesiyle


genişler ve doğumda fazla güçlük çıkarmaz.

Apertura pelvis superior ise tamamen kemikler tarafından sınırlanmış olduğu için
doğum esnasında genişleme kabiliyeti hemen hemen hiç yoktur.

Bu çapların bilinmesi doğumun normal yollardan gerçekleşip gerçekleşmeyeceği


hakkında bilgi verir.
Apertura pelvis superior çapları
Diamater mediana (diamater anatomica): Promontorium ile symphysis pubica’nın en üst
noktası arasındaki çaptır. Ortalama 11-12 cm’dir
Diamater diagonalis: Promontorium ile symphysis pubica’nın alt kenarı arasındaki
çaptır. Bu çaptan 2-2,5 cm çıkarıldığında conjugata vera bulunur.
Diamater conjugata (conjugata vera): Promontorium ile symphysis pubicanın arka yüzü
arasındaki en kısa mesafedir. Ortalama 11 cm’dir.
Doğumda en önemli çaptır. Bu çap 9cm den az olursa doğum güç olur. Eğer 6 cm den az
olursa doğum imkansızdır.
Diamater transversa: Linea terminalis üzerinde transvers yönde en uzak iki noktayı
birleştiren çaptır. Ortalama 13,5 cm’dir.
Diamater obliqua: Bir tarafın art. sacroiliaca’sından karşı taraftaki eminentia
iliopubica’ya uzanan çaptır. Ortalama 12,5 cm’dir. Bu çap iki adettir. Birincisi sağ
sakroiliak eklemden sol eminentia iliopubica’ya, ikincisi sol sakroiliak eklemden sağ
eminentia iliopubica’ya uzanır. Birinci çap ikinci çaptan biraz uzundur.
Apertura pelvis inferior çapları
Diamater sagittalis: Os coccygis’in tepesi ile symphysis pubicanın alt kenarı arasındaki
çaptır. Ortalama 11,5 cm’dir Bu çap doğumda kolaylıkla artar.
Diamater transversa: Tuber ischiadicum’ların iç yüzleri arasındaki çaptır. Ortalama 11
cm’dir.
Kadın ve erkek pelvis arasındaki bazı farklar

Kadınlarda kemikler daha ince, çıkıntılar ve kasların yapıştığı yerler daha az


belirgindir. Erkeklerde ise kemikler daha güçlü, çıkıntılar ve kasların yapıştığı yerler
daha belirgindir.

Kadınlarda pelvis major’un duvarları daha yayvan ve spina iliaca anterior


superior’lar birbirine daha uzaktır.

Apertura pelvis superior daha geniş ve yuvarlaktır.

Erkeklerde apertura pelvis superior daha dar ve böbrek şeklindedir.

Pelvis minor kadınlarda daha sığ ve geniş, erkeklerde daha dar ve derindir.

Kadınlarda sacrum daha geniş ve acetabulum daha küçüktür. Erkelerde sacrum


uzundur, acetabulum daha büyüktür.

Angulus subpubicus kadınlarda (80-85 derece) erkeklerden (50-60 derece) daha


geniştir.
Erkek Kadın
Kadın
Kadın
Önemli damar ve sinirler, idrar ve cinse özgü üreme organları ile sindirim kanalının son
kısmı pelvis içinde bulunmaktadır. Bu özelliğinden dolayı pelvik halkaya gelen
travmalar ölüm ya da ciddi sakatlıklara yol açabilmektedir. Pelvis kırıkları tüm
kırıkların % 1-3'ünü oluşturur
Os femoris (Femur): Vücudun en uzun ve en kalın caput femoris
kemiği olup vücut uzunluğunun ¼ ünü oluşturur.

İki ucu ve bir gövdesi vardır.


Extremitas proximalis’te caput femoris, collum
femoris, trochanter major ve trochanter minor fovea capitis femoris
bulunur.
Extremitas proximalis’teki küre şeklindeki yapı
caput femoris, eklem kıkırdağı ile örtülüdür. Eklem
yüzünün merkezinin biraz alt tarafında fovea
capitis femoris bulunur.
Baş ile gövde arasındaki dar yapıya trochanter major
collum femoris denir. Kemiğin en çok
kırılan bölümüdür.

Kemiğin boynu ile gövdenin birleşim


yerinde dış taraftaki büyük çıkıntıya
trochanter major, iç taraftaki küçük
çıkıntıya trochanter minor denir.
collum femoris
Trochanter major’un dış yüzü geniş olup
kasların tutunduğu yer pürtüklüdür.
Trochanter minor boynun gövde ile
birleştiği yerde ve arka tarafta bulunur.
trochanter minor
Trochanter major ile trochanter minor’u arka tarafta birleştiren kalın kenara crista
intertrochanterica, ön taraftan birleştiren ve daha az belirgin olan çizgiye linea
intertrochanterica denir.

linea intertrochanterica

crista intertrochanterica
Collum femoris ile gövde arasındaki açıya collodiafizer açı denir.
Bu açı ortalama 125odir. Bu açı şahsın pelvis genişliği ve boyu ile orantılı olarak değişir.

collodiafizer açı
Kemiğin gövdesi (corpus femoris) öne linea aspera
doğru konveks olup silindir şeklindedir.

Arka yüzünde linea aspera denilen


kasların yapıştığı çizgi görülür.

Linea aspera labium laterale ve labium labium mediale


mediale olmak üzere iki kenar şeklindedir.

ön arka

labium laterale
Linea aspera yukarı doğru üç uzantı şeklinde tuberositas glutea
seyreder. Bunlardan lateral taraftaki çok
belirgin ve pürtüklü olup tuberositas glutea
adını alır.

Ortada bulunan kenara linea pectinea denir.

En içteki üçüncü uzantı ise labium mediale’nin


devamı şeklindedir.

linea pectinea
Labium laterale ve mediale aşağıda birbirinden uzaklaşırlar. Aralarında kalan düz
sahaya facies poplitea denir.

facies poplitea
Facies popliteayı dıştan sınırlayan kenara linea
supracondilaris lateralis, içten sınırlayan kenara ise
linea supracondylaris medialis denilir. Dıştaki kenar
daha belirgindir.

linea supracondilaris medialis

linea supracondilaris lateralis


Linea supracondylaris medialis’in distalde
epicondylus medialis ile birleştiği yerdeki
çıkıntıya tuberculum adductorium denir. Bu
çıkıntıya bir kas kirişi tutunur.

Linea aspera’nın orta kısmının biraz aşağısında


for. nutricium bulunur. for. nutricium

tuberculum adductorium
Femurun alt ucu (extremitas distalis) üst
ucundan daha büyüktür.

Alt uçta bulunan eklem yüzlerine condylus


medialis ve condylus lateralis denir.

Bu kondillerin yüzleri eklem kıkırdağı ile


kaplıdır.

Ön tarafta kondillerin yüzleri birleşerek condylus lateralis


facies patellaris’i oluşturur.

condylus medialis
facies patellaris
İki kondil arasında arka tarafta bir çukurluk
fossa intercondylaris bulunur. Bu çukuru üstten
linea intercondylaris denilen bir çizgi sınırlar.

linea intercondylaris

fossa intercondylaris
Kondillerin pürüzlü olan ve eklem kıkırdağıyla
kaplı olmayan yan çıkıntılarına epicondylus
lateralis ve epicondylus medialis denir.

Buralara kas kirişleri tutunur ve medialdekinin


üst kısmındaki çıkıntıya tuberculum adductorium
denir.
epicondylus medialis

epicondylus lateralis
Patella: Vücudun en büyük sesamoid kemiğidir. Tabanı yukarıda tepesi aşağıda üçgen
şeklinde olan patella m. quadriceps femoris’in kirişi içerisinde bulunur. Patella m.
quadriceps femoris’in kirişini diz ekleminden uzaklaştırarak insersiyon açısını büyütür
ve kasın kuvvetini arttırır.

patella
Apex patellae denilen tepesi aşağıda, basis patellae denilen tabanı ise yukarıda olan ters
dönmüş bir üçgen şeklindedir.

basis patella

apex patella
Facies anterior ve facies articularis adı verilen iki yüzü vardır.

Facies anterior konveks olup burada çok sayıda damarların geçtiği delikler ve vertikal
yön de uzanan çizgiler bulunur.

Facies articularis denilen arka yüz vertikal bir kenarla iki yüze ayrılmıştır. Bu kenar
femur’un facies patellaris indeki oluğa oturur. Dış taraftaki eklem yüzü daha büyüktür.
Basis patellae denilen üst kenarına m. quadriceps femoris’in kirişi oturur. Tamamıyla spongioz
dokudan yapılmış olan patellae ince bir kompakt kemik dokusu ile kapatılmıştır. Patella diz
eklemini dış etkilerden korur.

patellae
Ossa cruris: Diz eklemi ile ayak
bileği eklemi arasında kalan
vücut bölümüne bacak (crus)
denir.

Bacakta iki kemik bulunur.


Bunlardan içte ve daha kalın
olanı tibia dışta ve daha ince
olanı ise fibula’dır. tibia

fibula
Tibia: Bacak iskeletinin iç tarafında bulunur. Femur’dan sonra vücuttaki en uzun
kemiktir. İki ucu ve bir gövdesi vardır. Üst ucu alt ucuna oranla daha geniştir.

tibia
Extremitas proximaliste femurun kondilleri ile eklem yapan iki kondil bulunur.
Bunlardan içtekine condylus medialis dıştakine condylus lateralis denir.

condylus medialis
condylus lateralis
Üst ucun ön yüzündeki kabartıya tuberositas tibia denir.
Dış kondilin arkasında fibula ile eklem yapan yüze facies articularis fibularis denir.

tuberositas tibia

facies articularis fibularis


Facies articularis superior denilen kondillerin üst yüzleri diz ekleminin konkav
yüzlerini oluşturur. Bunlardan medialdeki oval konkav ve daha büyüktür. Lateraldeki
ise daha küçük olup transvers yönde biraz konkav fakat sagittal yönde hafif konvekstir.
Lateral yüz arka tarafa doğru biraz fazla uzamıştır.

condylus lateralis

facies articularis superior

condylus medialis
Her iki yüzün birbirine yakın kısımların da tuberculum intercondylare mediale ve
laterale denilen birer çıkıntı bulunur. Üst yüzün arka kenarına daha yakın olan bu iki
çıkıntıya birden eminentia intercondylaris denilir.

tuberculum
tuberculum
intercondylare mediale
intercondylare laterale

eminentia intercondylaris
Bu çıkıntıların önünde ve arkasında diz ekleminin iç bağları ve meniskusların uçlarının
tutunduğu pürtüklü sahalar bulunur. Bunlardan öndekine area intercondylaris
anterior, arkadakine ise area intercondylaris posterior denilir.

area intercondylaris anterior

area intercondylaris posterior


Tibianın gövdesi 3 yüze sahiptir. Yüzler içe (facies medialis), arkaya (facies posterior),
ve dışa (facies lateralis) bakar. Facies posterior’un üst yarısında yukarıdan aşağıya ve
dıştan içe doğru meyilli olarak seyreden çizgi şeklindeki çıkıntıya linea musculi solei
denir.

linea musculi solei


facies lateralis

for. nutricium
facies posterior
facies medialis
Tibianın gövdesi 3 kenara sahiptir. Ön kenar (margo anterior) oldukça keskindir ve
deri altında hissedilir. Margo medialis içe margo interosseus ise fibuladaki aynı isimli
kenara bakar.

margo anterior
margo interosseus

margo medialis
Margo interosseus fibuladaki aynı isimli kenara bakar. İki
kenar arasında membrana interossea cruris bulunur.

membrana interossea cruris


Extremitas distalis’in iç yanında aşağı doğru
uzanan çıkıntıya malleolus medialis denir.
Deri altıda kolaylıkla hissedilir.

Malleolus medialisin dış yüzündeki facies


articularis malleoli medialis hafif konkav
olup talus ile eklem yapar.

malleolus medialis

facies articularis
malleoli medialis
Alt ucun alt yüzündeki eklem yüzüne facies articularis inferior denir. Bu yüz trochlea
tali ile eklem yapar.
Tibianın alt ucunun dış yüzündeki incisura fibularis denilen çentik fibula ile eklem
yapar.

incisura fibularis

facies articularis inferior


Fibula: Bacağın arka dış tarafında bulunan ince uzun bir kemiktir. Üst ucuna caput
fibulae denir.

caput fibulae
Düzensiz bir şişlik olan fibula başının iç-üst kısmın da facies articularis capitis fibulae
denilen meyilli bir eklem yüzü bulunur. Bu yüz tibia’nın dış kondilinde bulunan facies
articularis fibularis ile eklem yapar. Fibula başının dış arka kısmın da yukarı doğru
uzanan çıkıntıya apex capitis fibula denilir.

apex capitis fibula

facies articularis
capitis fibulae
Fibulanın üst ucu diz eklemine katılmaz. Fakat alt ucu ayak bileği ile eklem yapar.
Caput fibulae’dan sonra gelen dar kısma collum fibulae denir.

collum fibulae
Corpus fibulae’nın üç kenarı (margo anterior, margo posterior ve margo interosseus)
vardır. Margo interosseus’a membrana interossea cruris tutunur.

margo interosseus

margo posterior

margo anterior
Corpus fibulae’nın üç yüzü (facies lateralis, facies medialis ve facies posterior) vardır.

facies posterior

facies medialis

facies lateralis
Crista medialis denilen yay şeklindeki bir kenar
kemiğin arka yüzünde bulunur.

Konkavitesi ön tarafa doğru bakan bu kenar fibula


başının medial tarafından başlar distal 1/4 de margo
interosseus ile birleşir.

crista medialis
Fibulanın alt ucuna malleolus lateralis denir ve bu çıkıntı deri altında kolaylıkla
hissedilir. Malleolus lateralisin iç yüzündeki eklem yüzü (facies articularis malleoli
lateralis) talus ile eklem yapar

facies articularis
malleoli lateralis

malleolus lateralis
Facies articularis malleoli lateralis’in arka tarafın da fossa malleoli lateralis denilen bir
çukur ve onun da arka-dış kısmında sulcus malleolaris denilen bir oluk bulunur

facies articularis fossa malleoli lateralis


malleoli lateralis

sulcus malleolaris
Ossa pedis: Ayak iskeletinde 26 kemik bulunur. Bunların 7 tanesi ayak bileği kemikleri
(ossa tarsi), 5 tanesi ayak tarağı kemikleri (ossa metatarsi) ve 14 tanesi de ayak parmak
kemikleri (ossa digitorum pedis)’dir.

ossa tarsi ossa metatarsi ossa digitorum pedis


Ossa tarsi: Ayak bileğini oluşturan 7 kemik, iki sıra halinde dizilmişlerdir. Proximal
sırada talus ve calcaneus bulunur.

talus

calcaneus
Distal sırada içten dışa doğru os cuneiforme mediale, os cuneiforme intermedium, os
cuneiforme laterale ve os cuboideum bulunur. Os naviculare ise iki sıra arasında ve iç
tarafta bulunur.

os cuneiforme mediale
os naviculare

os cuneiforme intermedium
os cuboideum

os cuneiforme laterale
Talus: Ayak bileğinde calcaneus’tan sonraki en büyük kemiktir. Ayak bilek kemiklerinin
en üst kısmında bulunur. Üst yüzü tibia ve fibulanın birlikte oluşturduğu çatala girer ve
bu kemiklerle eklem yapar. Alt yüzü calcaneus’la eklem yapar. Ön kısmı ise os
naviculare ile eklem yapar.

tibia os naviculare

talus

calcaneus
Talus üç kısımda incelenir, caput tali, collum tali, ve corpus tali.

caput tali

collum tali

corpus tali

Talus’un üstten görünüşü


Caput tali öne ve içe doğru uzanır. Ön yüzündeki eklem yüzü (facies articularis
navicularis) os naviculare ile eklem yapar.
Corpus tali, talusun arka kısmıdır. Üst yüzü makara şeklindedir ve trochlea tali adını
alır. Corpus tali ile caput tali arasındaki dar kısma collum tali denir.

facies articularis navicularis

collum tali

trochlea tali

Talus’un üstten görünüşü


Corpus tali’nin trochlea tali denilen makara şeklindeki üst bölümü eklem kıkırdağı ile
kaplıdır. Facies superior denilen bu yüz önden arkaya konveks içten dışa ise hafif
konkavdır. Tibia’nın facies articularis inferior’u ile eklem yapar.
Fibula’nın facies articularis malleoli lateralis’i ile eklem yapan yüzüne facies malleolaris
lateralis denilir. Bu yüzün alt ucundan dış tarafa doğru uzanan çıkıntıya proc. lateralis
tali denir.

proc. lateralis tali

facies malleolaris lateralis

Talus’un üstten görünüşü


Corpus’un iç yüzünde virgül şeklinde bir eklem yüzü bulunur. Facies malleolaris
medialis denilen bu yüz iç malleoldeki facies articularis malleoli medialis ile eklem
yapar.

facies malleolaris medialis


Talusun alt yüzünde calcaneus ile eklem yapan üç tane eklem yüzü bulunur. Bu
yüzlerden arkadakine facies articularis calcanea posterior, öndekilere ise facies
articularis calcanea anterior ve media denir. Facies articularis calcanei posterior ile
media arasında sulcus tali bulunur.

facies articularis
calcanea anterior
sulcus tali

facies articularis
calcanea media
facies articularis
calcanea posterior

Talus’un alttan görünüşü


Corpus’un arka yüzü dardır ve buradaki çıkıntıya proc. posterior tali denilir. Bu çıkıntı sulcus
tendinis musculi flexoris hallucıs longi denilen bir olukla ikiye ayrılmıştır. Bu oluktan m. flexor
hallucis longus geçer. Bu çıkıntılardan daha büyük olan dış taraftakine tuberculum laterale, iç
taraftakine ise tuberculum mediale denilir.

sulcus tendinis musculi flexoris


hallucıs longi
tuberculum mediale

tuberculum laterale

Talus’un üstten görünüşü


Calcaneus: Ayak bileği kemiklerinin en büyüğüdür. Kuvvet naklinde önemli bir göreve
sahiptir. Calcaneusun üst yüzünde bulunan 3 adet eklem yüzü, talus’un alt yüzünde
bulunan 3 adet eklem yüzü ile eklem yapar.

talus

calcaneus
Tarsal kemikler arasında kalın ve uzunca bir kemik olan calcaneus’un üst yüzü ön ve
arka olmak üzere iki bölüme ayrılır.
Arkadaki facies articularis talaris posterior en büyükleri olup diğer iki yüzden sulcus
calcanei denilen bir olukla ayrılmıştır.

facies articularis
talaris media facies articularis
talaris posterior

facies articularis
talaris anterior

sulcus calcanei
Sulcus calcanei talustaki sulcus tali ile birleşerek sinus tarsi denilen bir boşluk
oluşturur. Canlıda bu boşlukta lig. talocalcaneum interosseum bulunur.

lig. talocalcaneum interosseum


Sulcus calcanei’nin hemen ön tarafındaki eklem yüzüne facies articularis talaris media
denilir. Bunun da önün de bulunan eklem yüzüne facies articularis talaris anterior
denilir. Calcaneus’un alt yüzün de eklem yüzü bulunmaz.

facies articularis talaris media

facies articularis talaris anterior


Calcaneus’un iç yüzünün üst kenarında bulunan çıkıntıya sustentaculum tali denir. Bu çıkıntının
üst yüzünde talus ile eklem yapan facies articularis talaris media bulunur. Alt kısmında sulcus
tendinis musculi flexoris hallucıs longi denilen bir kas kirişinin geçtiği bir oluk bulunur.

facies articularis talaris media


sulcus tendinis musculi flexoris
hallucıs longi

sustentaculum tali

Calcaneus’un iç yüzü
Calcaneus’un ön yüzünde bulunan facies articularis cuboidea os cuboideum eklem
yapar.

facies articularis cuboidea

Calcaneus’un iç yüzü
Calcaneus’u dış yüzü geniş ve düzcedir. Bu yüzün ortalarında trochlea fibularis denilen
bir çıkıntı ve ve bunun da altında sulcus tendinis musculi fibularis longi denilen kas
kirişinin geçtiği bir oluk görülür.

trochlea fibularis

sulcus tendinis musculi


fibularis longi

Calcaneus’un dış yüzü


Topuk çıkıntısını oluşturan calcaneus’un arkasındaki çıkıntılı kısma tuber calcanei denir.
Buraya bağlar tutunur. Tuber calcanei’nin dış ucun da proc. lateralis tuberis calcanei
denilen küçük ve belirgin bir çıkıntı iç ucun da ise proc. medialis tuberis calcanei denilen
daha büyük ve yayvan bir çıkıntı bulunur. Topuğu oluşturan arka kısmın üst yüzü düz
olup buraya bir bursa oturur. Alt kısmı tuber calcanei nin bir devamı şeklindedir ve
buraya tendo calcaneus (Achillis) tutunur.

proc. lateralis
tuberis calcanei

proc. medialis
tuberis calcanei
Os naviculare: Ayak bileği kemiklerinin proximal ve distal sıraları arasında iç tarafta
bulunur. Arka yüzü konkavdır ve caput tali ile eklem yapar. Ön yüzü konvekstir ve 3
cuneiform kemik ile eklem yapar.

os naviculare
os cuboideum
Os cuboideum: Ayak bileğinin ön dış tarafında bulunur. Ön ucu ayak tarağı kemikleri
ile arka yüzü calcaneus ile eklem yapar. İç yüzü os cuneiforme laterale ile eklem yapar.

os cuboideum os cuboideum
Ossa cuneiformia: Kama şeklinde kemikler olup 3 adettir. İçten dışa doğru os
cuneiforme mediale, os cuneiforme intermedium ve os cuneiforme laterale diye
isimlendirilir. Os cuneiforme mediale en büyüğü, os cuneiforme intermedium en
küçüğüdür.

os cuneiforme intermedium os cuneiforme laterale

os cuneiforme mediale
Ossa metatarsi: Elde olduğu gibi ayakta da 5 adet tarak kemiği vardır. Bunlar içten dışa doğru
romen rakamlarıyla I.-V. metatars olarak isimlendirilir.

II

III

IV

V
İnce ve uzun kemikler olan metatarsların iki ucu bir gövdesi vardır. Metatarsların
proximal uçlarına basis metatarsi gövdelerine corpus metatarsi, distal uçlarına caput
metatarsi denir. Ayak tabanına bakan yüzleri konkav, ayak sırtına bakan yüzleri
konvekstir.

basis metatarsi

I corpus metatarsi

II

III

IV

V
caput metatarsi
Ossa digitorum pedis: Ayakta başparmakta 2 adet diğer parmaklarda 3 er adet olmak
üzere toplam 14 tane falanks bulunur. Falanksların birinci sırasına phalanx proximalis,
ikinci sırasına phalanx media, üçüncü sırasına phalanx distalis denir. Baş parmakta
phalanx media yoktur.

phalanx proximalis

phalanx distalis

phalanx media
Her bir falanksın iki ucu ve bir gövdesi vardır. Proximal uçlarına basis phalangis
gövdelerine corpus phalangis, distal uçlarına caput phalangis denir.

corpus phalangis
basis phalangis

caput phalangis
SYSTEMA ARTICULARE
EKLEM SİSTEMİ

İskelette kemikler arasında bağlantıyı sağlayan yapılara eklem (articulatio)


denir.

Eklemler bulundukları bölgeye en uygun harekete imkan sağlamak amacıyla


farklı özellikler kazanmışlardır.

Extremitelerde kemikler arasındaki eklemler en geniş hareket kabiliyetine


sahip iken, omurlar arasındaki eklemler daha az hareket imkanına sahiptir.

Kafatasındaki eklemlerin (çene eklemi hariç) ise hareket kabiliyeti yoktur.


Eklemler morfolojik ve fonksiyonel olarak üç alt gruba ayrılırlar.

I-Articulatio fibrosae

II-Articulatio cartilaginea

III-Articulatio synovialis
I-Articulatio fibrosae: Ekleme katılan kemikler arasında boşluk yoktur ve
eklem yüzleri sıkıca birbirine temas eder.

Kemikler arasında bağ dokusu veya hiyalin kıkırdak bulunur.

Daha çok kafatası kemikleri arasında görülen bu eklemlerde hareket söz


konusu değildir, fakat sağlamlık ve dayanıklılık esastır.
Kendi aralarında üç alt gruba ayrılırlar.

articulatio fibrosae
1-Syndesmosis: Ekleme katılan kemik yüzeylerini ligamentler sıkıca birbirine
bağlar.
Ör. tibia ve fibula arasındaki eklemeler (syndesmosis (art.) tibiofibularis
distalis) bu gruba girer.

art. tibiofibularis distalis


syndesmosis tibiofibularis distalis
2-Sutura: Kafa kemikleri arasında görülen dikiş tarzındaki eklemlerdir.
Sutura tipi eklemlerde ekleme katılan kemiklerin kenarlarındaki girinti ve
çıkıntıların şekillerine göre çeşitli alt tipleri vardır.

sutura
Sutura plana: Sert damağı oluşturan maxilla ve os palatinum’a ait çıkıntılar
arasında oluşan eklemde olduğu gibi, pürtüklü olan kemik yüzleri basit
olarak karşı karşıya gelmişlerdir.

sutura plana
Sutura squamosa: Ekleme katılan kemiklerin kenarları tek taraftan kesilmiş
keski ağzı gibi meyillidir ve balık pulu tarzında üst üste oturmuşlardır. Bu tür
eklemi de os temporale’nin pars squamosa’sı ile os parietale’nin alt kenarı
arasında görebiliriz.

sutura squamosa
Sutura limbosa: Sutura squamosa’da olduğu gibi, keski ağzı şeklindeki
kenarlarda aynı zamanda sutura denticulata’da olduğu gibi dişler bulunur.
Sutura coronalis bu tip bir suturdur.

sutura limbosa
sutura coronalis
Sutura serrata: Ekleme katılan kemik kenarları ince testere (kıl testere) ağzı
şeklindedir. Bu tür eklemi, bazı os frontale’lerde görebiliriz. Embriyolojik
olarak os parietale gibi, os frontale de sağ-sol iki parçadan gelişir ve daha sonra
birbirleriyle kaynaşırlar.

sutura metopica
Bazı erişkinlerde bu kaynaşma yeri tamamen kaybolmaz ve bir zikzak dikiş
şeklinde görülebilir. Os frontale’deki bu dikişe sutura metopica (sutura
frontalis persistens) denilir.

sutura metopica
Sutura denticulata: Eklem kenarlarında diş şeklinde çıkıntılar bulunur.
Parietal kemikler arasındaki sutura sagittalis buna iyi bir örnektir.

sutura denticulata
Schindylesis: Yassı kemiklerde görülen lamina externa ve lamina interna’nın
oluşturduğu oluk içerisine, diğer bir kemiğin keski ağzı gibi incelmiş kısmının
girmesiyle oluşan eklem şeklidir. Bu tip eklemi, rostrum sphenoidale ile ala
vomeris’lerin oluşturduğu oluk arasında ve vomer’in, maxilla ile os
palatinum’un burun boşluğu tabanını oluşturan çıkıntıları arasındaki oluğa
oturduğu yerde görebiliriz.

schindylesis
3-Gomphosis: Alt ve üst çenedeki dişlerin mandibula ve maxilla ile yaptığı
eklemlerdir. Bir çivinin tahtaya çakılması gibi dişler çene kemiklerindeki diş
yuvalarına gömülüdürler.
II-Articulationes cartilaginea: Ekleme katılan kemikler arasında kıkırdak
doku bulunur. Bu eklemler az hareketli olup iki alt tipi vardır.

articulationes cartilaginea
1-Synchondrosis: Kemik uçları arasında hiyalin kıkırdak bulunur. İleri
yaşlarda bu kıkırdak kemikleşir ve erişkinlerde bu tip eklem görülmez. Bu tip
eklemler kemiklerin büyümesine imkan verir. Ör. uzun kemiklerin metafiz ve
epifizleri arasında büyüme kıkırdağı ileri yaşlarda ortadan kaybolur. Ayrıca os
sphenoidale ile os occipitale arasındaki synchondrosis sphenooccipitalis bu tip
bir eklemdir.
2-Symphysis: Ekleme katılan kemikler arasında yassı ve geniş bir kıkırdak
bulunur. Bu kıkırdak hayat boyu varlığını devam ettirir. Ör. Omurlar
arasındaki discus intervertebralisler bu tip kıkırdak yapılardır. İki pubis
kemiği arasındaki symphysis pubica bu ekleme iyi bir örnektir. Bu eklemler az
hareket yaparlar. Bu grup eklemler vücudun orta hattında bulunurlar ve
kemikler arasında bir discus bulunur. Ancak her discus articularis’i olan eklem
bu tipe dahil değildir.

symphysis symphysis
Eklemin kemikleşmesi
III-Articulationes synoviales: Tam hareketli eklemler olup vücudumuzdaki
eklemlerin çoğu bu gruba dahildir. Synovial eklemlerin ortak özellikleri
şunlardır. Eğer bir eklem karşı karşıya gelen iki kemik arasında oluşuyorsa bu
tip ekleme art. simplex denir. Omuz eklemi buna örnektir.

Omuz eklemi
Eğer bir ekleme ikiden fazla kemik katılıyorsa (dirsek eklemi) veya ekleme
katılan kemikler arasında discus veya meniscus var ise bu tip eklemlere art.
complexa (composita) denir.

meniscus

dirsek eklemi
Synovial bir eklemin genel özellikleri

Eklem kıkırdağı (cartilago articularis)

Eklem kapsülü (capsula articularis)

Eklem boşluğu (cavitas articularis

Eklem bağları (ligamenta articularis)


a)Cartilago articularis: Ekleme katılan kemiklerin eklem yüzleri 2.5 mm
kalınlığında hiyalin kıkırdak ile kaplıdır. Bu kıkırdağın kalınlığı yaşlanmaya
bağlı olarak incelir.
Ancak içerisinde discus bulunan eklemlerde (art. sternoclavicularis, art.
acromioclavicularis, art. temporomandibularis) fibröz kıkırdaktan yapılıdır.
Kıkırdak doku, kemik dokuya göre daha esnek bir yapıya sahip olduğu için
eklem kıkırdağı kemik yüzeylerin aşınmasını engeller.

art. temporomandibularis
b)Capsula articularis: Ekleme katılan kemiklerin eklem kıkırdağı ile kaplı
eklem yüzlerini içine alacak şekilde eklemi dıştan kuşatan bağ dokusuna eklem
kapsülü denir. Eklem kapsülü genellikle eklem kıkırdağının bittiği yere (yani
periosteum ile eklem kıkırdağı arasına) tutunur. Bu kapsül eklem içi ile eklem
dışını tamamen birbirinden ayırır. Eklem kapsülü içerisindeki basınç
dışarıdaki atmosfer basıncından daima düşüktür.

capsula articularis
Eklem kapsülü iki tabakalı olup dış tabakasına membrana fibrosa, iç
tabakasına ise membrana synovialis denir.
Eklemden Duyu Alan Sinirler: Bir eklemde hareket oluşturan kasları innerve
eden tüm sinirler (motor lifler) aynı zamanda eklem kapsülünden ve eklemi
kuşatan deriden de duyu (duyu lifleri) alırlar. Buna Hilton kanunu denir.
Membrana fibrosa: Eklem kapsülünün dıştaki tabakası olup fibröz bağ
dokusundan meydana gelir ve oldukça sağlamdır. Eklemi dış etkilerden korur
ve kemiğin periostuna kaynaşır. Eklemin gereksiz aşırı hareketlerini sınırlar.
Bunun için bazı bölgelerde kalınlaşarak kapsüler bağları oluşturur. Bunu en
iyi omuz ve kalça ekleminde görebiliriz.

membrana fibrosa
Membrana synovialis: Eklem kapsülünün içteki
tabakası olup gevşek bağ dokusundan yapılmıştır.

Hem membrana fibrosanın iç yüzünü ve hem de


eklem içi bağları tamamen örter.

Ayrıca eklem boşluğu ile bağlantılı olan


bursa’ların iç yüzü de membrana synovialis
tarafından örtülüdür.

Sadece eklem kıkırdağı discus ve meniscusları


örtmez.

membrana synovialis
Bazı eklemlerde plicae synoviales adı verilen
uzantılar bulunur.

Bunlarında üzerinde villi synoviales denilen


çıkıntılar bulunur.

Bu çıkıntılar bağ dokusu, yağ dokusu ve


damardan zengindir.

Bunlar çeşitli pozisyonlarda yapılan hareketlere


akıcılık sağlarlar.

plicae synoviales
Membrana synovialis, membrana fibrosa’nın zayıf yerlerinden dışarı çıkarak
kesecikler oluşturur. Bu kesecikler eklem içi basıncın arttığı durumlarda
basıncı ayarlamaya yarar.

Membraba synovialis damar ve sinirden zengin olup iç yüzü düzgündür.


Synovia adını verdiğimiz eklem sıvısını salgılar ve tekrar geri emer.
Synovia: Membrana synovialis tarafından salgılanan ve eklem içerisindeki
yapıların kolay hareket etmesi için kayganlık sağlayan bir sıvıdır.

Aynı zamanda eklem kıkırdaklarının beslenmesini de sağlar.

Farklı eklemlerde rengi ve miktarı değişik olan synovia yumurta akına


benzeyen renge ve akıcılığa sahiptir.

Bu sıvı eklem içi basıncı tüm eklem yüzeyine eşit olarak aktarır.

Basınç ortadan kalktığında tekrar eski haline döner.

Synovia eklemlerde çok az miktarda bulunur.

Vücudun en büyük eklemi olan diz ekleminden enjektörle 0,5cc synovia


alınabilir.
c)Cavitas articularis: Eklem kapsülünün içinde ve ekleme katılan yüzeyler
arasındaki kılcal bir boşluktur. Bu boşluk synovia ile doludur. Bazı eklemlerde
bu boşluk içerisinde discus, meniscus, ligament, tendon, labrum veya plica
synovialis bulunabilir.

cavitas articularis
d)Ligamenta articulares: Ekleme katılan kemiklerin uçları arasında uzanan
bağ dokusu özelliğindeki yapılardır.
Bu bağlar eklem kapsülünün içinde yer alırsa eklem içi bağlar (lig.
intracapsularis), eklem kapsülünün yapısına katılırsa kapsüler bağlar (lig.
capsularia) ve eklem kapsülünün dışında ise eklem dışı bağlar (lig.
extracapsularia) ismini alır.

lig. intracapsularis

lig. capsularia
Bir eklemde meydana gelen hareketlerin maksada uygun olması için ekleme
katılan kemik yüzeylerinin birbirine uyumlu olması gerekir. Eklem kıkırdağı
ile kaplı kemik yüzeylerinin uyumlu olmadığı durumlarda eklemde ilave
kıkırdak yapılar bulunur. Bu yapılar konkav eklem çukurluğunu genişletmeye
yarıyorsa labrum articulare adını alır.

labrum articulare
Labrum articulare halka şeklinde olup kovkav eklem yüzünü çepeçevre
kuşatırlar. Vücudumuzda iki eklemde bulunur. Omuz ekleminde bulunana
labrum glenoidale, kalça ekleminde bulunanına labrum acetabulare denir.

labrum acetabulare
Eğer ekleme katılan kemiklerin kıkırdakla kaplı yüzeylerinin birbirleriyle
temas eden kısımları az ise, bu tür eklemlerde temas eden yüzeyleri arttırmak
için ilave kıkırdak yapılar bulunur. Bu kıkırdak yapılar, C harfi şeklinde ise
meniscus articularis, disk şeklinde ise discus articularis ismini alır.

discus articularis

meniscus articularis
Discus articularis’lerin orta kısımları ince periferik kısımları kalındır.
Periferik kısımları meniscuslarda olduğu gibi eklem kapsülüne yapışıktır.
Diskuslar eklem boşluğunu ikiye ayırırlar. Diskuslar meniskuslara göre daha
fazla esneklik gösterirler.

discus articularis
Ekleme katılan kemik uçların
birbirinden uzaklaşmasına
çıkık (luxation) denir.
Sol acromioclavicular eklemde çıkık
Çıkıkların oluşmasını engelleyen başlıca faktörler şunlardır.

a-Eklem yüzlerinin birbirine uygunluğu,

b-Eklem boşluğundaki hava basıncının atmosfer basıncından düşük olması.

Kalça ekleminde negatif basınçtan doğan çekme kuvveti 15 kg kadardır. Alt


ekstremite ağırlığının 15 kg. dan az olduğu için, alt ekstremiteyi taşımada bu
kuvvet yeterlidir. Ancak harekette sadece extremite ağırlığı değil başka
faktörlerde etkilidir.

c-Eklem kapsülü ve eklem bağları,

d- Eklem dışındaki kasların ekleme sağladığı destek,


Kasın ekleme etkisi
Synovial (tam hareketli) eklemler eksenlerine göre 4
gurupta incelenir.

a)Tek eksenli eklemler.

b)İki eksenli eklemler.

c)Üç eksenli eklemler.

d)Belirli bir ekseni olmayan eklemler.


a)Tek eksenli eklemler: Bu eklemler sadece bir eksen etrafında hareket
yapabilirler. Bu eksen ya transvers eksen, ya da vertical eksendir. Transvers
eksen etrafında harekete izin veren eklemlerde, fleksiyon ve ekstensiyon
yapılır. Ör. art. humeroulnaris ve art. interphalangealis’ler. Vertical eksen
etrafında harekete izin veren eklemlerde sadece iç ve dış rotasyon hareketi
yapılır. Ör. art. radioulnaris proximalis ve art. atlantoaxialis mediana.
b)İki eksenli eklemler: Bu tip eklemler transvers ve sagittal eksen etrafında
hareket yapabilir.
Transvers eksen etrafında fleksiyon ve ekstensiyon, sagittal eksen etrafında ise
abduksiyon ve adduksiyon hareketi yapılabilir. Ör. art. radiocarpea.

art. radiocarpea
c)Üç eksenli eklemler: Üç ana eksen ve bir çok tali eksen etrafında her türlü
hareketi yapabilen eklemlerdir. (Ör. omuz ve kalça eklemi.)
Transvers eksen etrafında fleksiyon ve ekstensiyon, sagittal eksen etrafında
abduksiyon ve adduksiyon, vertikal eksen etrafında ise iç ve dış rotasyon yapar.
Ayrıca bütün hareketlerin karışımından oluşan sirkumdüksiyon hareketi
yapılır.

art. humeri

art. coxae
d)Belirli bir ekseni olmayan eklemler: Ekleme katılan kemiklerin eklem
yüzleri düzgündür ve sadece kayma hareketi yaparlar.
Konveks eklem yüzünün şekline göre
synovial eklem çeşitleri

1. Art. spheroidea:
2. Art. ellipsoidea:
3. Ginglymus (art. trochlea):
4. Art. trochoidea:
5. Art. sellaris:
6. Art. bicondylaris:
7. Art. plana:
1. Art. spheroidea: Konveks eklem yüzü küre, konkav eklem yüzü ise küreyi
içine alabilecek şekildedir.
Ör. omuz ve kalça eklemi. Bu tip eklemler 3 eksen etrafında her türlü hareketi
yapabilirler.

art. humeri

art. coxae
2. Art. ellipsoidea: Konveks eklem yüzü uzunlamasına kesilmiş yumurta
şeklinde, konkav eklem yüzü ise bunu içine alabilecek şekildedir.
Transvers eksen etrafında fleksiyon ve ekstensiyon, sagittal eksen etrafında
abduksiyon ve adduksiyon hareketi yapabilir. Ör. art radiocarpea (el bileği
eklemi).

art radiocarpea
3.Ginglymus (art trochlea): Konveks eklem yüzü makara şeklinde konkav
eklem yüzü ise makarayı içine alacak şekildedir.
Sadece transvers ekseni vardır. Fleksiyon ve ekstensiyon hareketi yapar. (Ör.
art. humeroulnaris). Bu tip eklemlerde kollateral bağlar bulunur.

art. humeroulnaris
4. Art. trochoidea: Konveks eklem yüzü bir silindir şeklinde, konkav eklem
yüzü ise halka şeklindedir. Ancak bu halkanın bir kısmını kemik bir kısmını
ise bağlar oluşturur. Tek eksenli bir eklemdir. Vertikal eksen etrafında iç ve dış
rotasyon yapar. Ör. art. radioulnaris proximalis.

art. radioulnaris proximalis


5. Art. sellaris: Ekleme katılan kemik yüzeylerinin her ikisi de bir yönde
konkav iken diğer yönde konvekstir. Bu yüzden eğer tipi eklem de denir. İki
ekseni vardır.
Transvers eksen etrafında fleksiyon ve ekstensiyon, sagittal eksen etrafında
abduksiyon ve adduksiyon hareketlerini yapar. Ör. art. carpometacarpea
pollicis.

art carpometacarpea pollicis


6. Art. bicondylaris: Ekleme katılan kemik yüzeylerden konveks olanı iki
kondil ihtiva eder. Konkav olanı ise iki sığ çukur şeklindedir. Transvers eksene
sahip olan bu eklemler fleksiyon ve ekstensiyon hareketi yapar. Ör. art. genu
(diz eklemi).

art. genus
7. Art. plana: Ekleme katılan kemiklerin yüzeyi hemen hemen düzdür.
Belirli bir ekseni yoktur. Sadece kayma hareketi yapar. Ör: El bileği ve ayak
bileği kemikleri arasındaki eklemler.
EKLEM HAREKETLERİ
Fleksiyon: Ekstensiyon:
Abduksiyon: Adduksiyon:
Sirkumdüksiyon: Rotasyon:
Glissment:
Supinasyon: Pronasyon:
Inversiyon: Eversiyon:
Protraksiyon: Retraksiyon:
Elevasyon: Depresyon:
AKSİYAL İSKELETİN EKLEMLERİ

Aksiyal iskelet dediğimiz zaman alt ve üst extremiteler


çıkarıldığında geriye kalan iskeleti anlarız.

Aksiyal iskeleti oluşturan yapılar cranium, columna


vertebralis, costalar ve sternum ile pelvis iskeletidir.
Anlatım kolaylığı bakımından bu yapılar arasındaki eklemleri
aşağıdaki gruplara ayırabiliriz.

1-Kafa kemikleri arasındaki eklemler


2-Kafa iskeleti ile columna vertebralis arasındaki eklemler
3-Atlas ile axis arasındaki eklemler
4-Omurlar arasındaki eklemler
5-Kolumna vertebralis ile pelvis iskeleti arasındaki eklemler
6-Pelvis eklemleri
7-Kaburgalar ile omurlar arasındaki eklemler
8-Kaburgalar ile sternum arasındaki eklemler
9-Kıkırdak kaburgalar ile kemik kaburgalar arasındaki eklemler
10-Sternum’un eklemleri
1-Kafa Kemikleri Arasındaki Eklemler (Juncturae Cranii)

A)Başın Fibröz Eklemleri (Junctrae Fibrosae Cranii):

Kafa iskeletini oluşturan kemikler arasında bulunan eklemlerden sadece


çene eklemi (art. temporomandibularis) hareketlidir.

Diğer kemikler arasındaki eklemlerin tamamı hareketsiz olup


articulationes fibrosae grubuna girerler. Fibröz eklemler kafatasının
işlevlerine uygun olan dayanıklılık ve sağlamlığa sahiptir.

Kafatası kemikleri arasındaki fibröz eklemlerin en önemlisi suturae


cranii olarak adlandırılan ve kafatasını oluşturan kemikler arasındaki
eklem tipidir.
Sutura coronalis, sutura sagittalis, sutura lambdoidea ve sutura suquamosa
özel olarak adlandırılan büyük suturalardır.

sutura suquamosa

sutura coronalis
sutura sagittalis

sutura lambdoidea
Ancak diğer suturalar isimlendirilirken arasında bulunduğu iki kemiğin ismi
verilerek isimlendirilir.
Ör: Sutura frontonasalis, sutura temporozygomatica, sutura sphenoparietalis
gibi.

sutura frontonasalis
sutura sphenoparietalis

sutura temporozygomatica
Kafatasında bulunan fibröz eklemlerin bir diğer grubu da diş kökleri ile çene
kemikleri arasında oluşan gomphosis tipi eklemlerdir.
Bunların dışında bazı kafatası kemikleri arasında synchondrosis tipi eklemlere
de rastlanır. Bunlar os sphenoidale’nin gövdesi ile os occipitale’nin pars
basillaris’i arasında (synchondrosis sphenooccipitalis) (23 yaşına kadar) ve os
temporale ile os occipitale’nin processus jugularis’i arasında (synchondrosis
petrooccipitalis) meydana gelir. Bu eklemler daha sonra kemikleşir.

synchondrosis sphenooccipitalis
B)Başın Hareketli Eklemi:

Art. temporomandibularis: Kafa kemikleri arasında bulunan tek hareketli


eklemdir ve genel bir terim olarak art. synovialis cranii adını alır. Özel olarak
çene eklemine ise art. temporomandibularis denir.
Art. temporomandibularis: Caput mandibulae ile temporal kemikteki fossa
mandibularis arasında oluşan art. condylaris (art. bicondylaris) tipinde bir
eklemdir. Ancak hareketleri açısından baktığımızda ginglymus ve art. plana
grubu eklemlerin karışımı şeklinde hareket eden bir eklemdir.

caput mandibulae
Bağları: Capsula articularis: Geniş kısmı yukarıda bulunan bir huniye benzer.
Eklem kapsülü, caput mandibulae’nin geniş hareketine engel olmayacak
şekilde boldur, fakat sağlam yapılıdır. Yukarıda geniş olan kısmı fossa
mandibularis’in eklem yüzü kenarlarına tutunur. Ancak tuberculum
articulare dışarıda kalır. Dar olan alt kısmı collum mandibulae’ye yapışır.

capsula articularis
Kapsülün arka kısmı daha uzundur ve diğer bölümlerine oranla daha fazla
elastik lif içerir. Bu elastikiyeti sayesinde çenenin açılması ve kapanması
esnasında caput mandibulae’nın tekrar yerine gelmesine yardımcı olur.
lig. laterale

capsula articularis

lig. stylomandibulare
Eklem boşluğunda bulunan discus articularis eklem kapsülüne çepeçevre
tutunmuştur. Bu nedenle eklem boşluğu üst ve alt olarak iki ayrı boşluk
şeklindedir.

discus articularis
Discus articularis: Fibröz kıkırdak özelliğindedir. Periferik kısmı daha kalın
olan discus’un üst yüzü önde hafif konkav, arkada ise belirgin şekilde
konvekstir. Bir şapka gibi caput mandibulae’ya geçmiş olan alt yüzü ise
konkavdır.

discus articularis
Discus articularis, eklem kapsülüne tutunur ve eklem boşluğunu iki müstakil
boşluğa ayırır. Bazen diskusun ortası delik olabilir. Böyle durumlarda her iki
boşluk birbirleriyle irtibatlıdır.
M. pterygoideus lateralis’in tendonunun bazı lifleri discus’a tutunur. Tendonun
geri kalan kısmı ise fovea pterygoidea’ya tutunur.

m. pterygoideus lat.
Bu nedenle bu kasın mandibula’yı ön tarafa çekmesi esnasında eklem kapsülü
ile birlikte discus’da öne doğru çekilir. Böylece caput mandibulae’nın öne-
arkaya gitmesi esnasında discus’un da beraber hareket etmesine yardımcı olur.

discus articularis

m. pterygoideus lat.
Çene kısmen kapalı iken

discus articularis

eklem boşluğu
Membrana synovialis: Eklem boşluğu müstakil iki boşluk şeklindedir. Bu
nedenle sinovial zar, membrana synovialis superior ve inferior olmak üzere iki
adettir. Bunlardan birincisi, discus articularis’in üstünde kalan, ikincisi ise
altında kalan fibröz membranı döşer.

Çene açık iken


Lig. laterale: Yukarıda arcus zygomaticus ile tuberculum articulare’ye tutunur.
Aşağıda collum mandibulae’ya yapışır.
Lig. mediale: Yukarıda fissura petrotympanica ile spina osis sphenoidalis’e
tutunur. Aşağıda collum mandibulae’ya yapışır. Eklem kapsülü ile
kaynaşmıştır.

lig. laterale
Eklemin biraz uzağında bulunan, fakat eklemin hareketlerini etkileyen
bağlarda vardır, bunlar.
Lig. sphenomandibulare: Yassı, ince, bant şeklinde olup yukarıda spina ossis
sphenoidalis’e tutunur. Aşağıya indikçe genişler ve ramus mandibulae’nın iç
yüzündeki lingula mandibulae’ya yapışır.

lig. sphenomandibulare
Lig. stylomandibulare: Temporal kemiğin proc. styloideus’undan başlayarak
ramus mandibulae’nın arka kenarının alt bölümüne ve angulus
mandibulae’ye uzanır.

lig. pterygospinale

lig. stylomandibulare
Hareketleri: Sağ ve sol eklem birlikte hareket eder. Alt çene, art.
temporamandibularis’de yukarı-aşağı, öne-arkaya ve rotasyon hareketleri
yapar.
Çene eklemi, birisi discus articularis ile os temporale arasında, diğeri discus
articularis ile caput mandibulae arasında oluşan iki ayrı eklem gibi
düşünülebilir.
Genellikle birinci eklem de kayma, ikinci eklemde ise caput mandibulae’dan
geçen transvers eksen etrafında, ginglymus grubu eklemlerde olduğu gibi,
biraz açıp kapama hareketleri yapılır.
Çiğneme esnasında bir taraftaki eklemde caput mandibulae ve discus
articularis öne doğru kayarken diğer taraftaki eklemde caput mandibulae
vertikal eksende rotasyon hareketi yapar.

Çene kapalı iken diskus’un durumu


m. pterygoideus medialis
Başta bulunan antropolojik noktalar:
Baştaki sabit birçok nokta “antropolojik nokta” olarak tanımlanmıştır.

Bunların bazıları yumuşak dokulara dayalı olduğundan sadece canlıda


(ve kadavrada) bulunur.

Diğerleri ise kemik çıkıntı ve oluşumlara göre tanımlandığından hem


kafatasında hem de canlıda belirlenebilir.

Orta hatta tek olanlar ve çift olan antropolojik noktalar olmak üzere iki
grupta ele alınırlar.
Orta hatta bulunan ve tek olan antropolojik noktalar:
Gnathion (Symphysis menti): Mandibula alt kenarının orta noktasıdır.
Pogonion (Protuberantio mentalis): Mandibula’nın en ön noktası olup,
protuberantia mentalis’e uyar.

pogonion

gnathion
Infradentale: Alt kesici dişlerin kemik doku ile kesiştiği orta hat noktasıdır.
Kafatasında ve röntgen grafilerinde görülür.

infradentale
Stomion: Ağız kapalı iken rima oris’in orta noktasıdır. Sadece canlıda tarif
edilir.
Subnasale: Philtrum ile septum nasi’nin birleştiği nokta olup yalnız canlıda
görülür.

subnasale

stomion
Prosthion (Supradentale): Üst kesici dişlerin kemik doku ile kesiştiği orta
hat noktasıdır. Kafatasında ve röntgen grafilerinde görülür.
Nasospinale: Spina nasalis anterior’a uyar. Kafatasında ve röntgen
grafilerinde görülür.

nasospinale

prosthion
ophryon

rhinion

Rhinion: Apertura piriformis’in üst orta noktasıdır. Kafatasında ve röntgen


grafilerinde görülür.
Ophryon: Kafatasında ve röntgen grafilerinde tarif edilir. Arcus
supericiaris’ler arasındaki orta noktaya uyar. (Ophrys: Kaş).
glabella

nasion

Nasion: Canlıda tarif edilen antropolojik bir noktadır. Burun kökünün en


çukur noktasıdır. Sella nasi olarak ta adlandırılır. Kafatasında ve röntgen
grafilerinde sutura frontonasalis’in ortasına uyar.
Glabella: Canlıda tarif edilen bu nokta, kaşlar arasındaki orta noktadır.
Bregma: Sutura sagittalis’in sutura coronalis ile birleştiği noktadır.
Kafatasında röntgen grafilerinde ve yeni doğanda rahatça bulunabilir.
Lambda: Sutura sagittalis’in sutura lambdoidea ile birleştiği noktadır.
Kafatasında ve röntgen grafilerinde görülür.

lambda

bregma
Metopion: İki tuber frontale’yi birleştiren çizginin orta noktasıdır. Alın orta
noktası olarak da tanımlanabilir. (Metopon:Alın).

metopion
Trichion: Saçlı deri sınırının (Limes capilitii) orta noktasıdır. Alın orta
noktasıdır.
Vertex (Obelion): Anatomik pozisyonda sutura sagittalis üzerindeki en üst
noktadır.

vertex

trichion
Inion: Protuberantia occipitalis externa’ya uyar.

inion
Opisthion: Kafatasında ve röntgen grafilerinde foramen magnum’un en arka
noktasına verilen addır.
Basion: Kafatasında ve röntgen grafilerinde foramen magnum’un en ön
noktasına uyar.

basion

opisthion
Çift olan antropolojik noktalar:
Gonion: Angulus mandibulae’nin en lateral noktasıdır.
Zygion: Arcus zygomaticus’un en lateral noktasıdır.
Porion: Porus acusticus externus’un üst orta noktası olup, canlıda ve
kafatasında tarif edilir.

porion

zygion

gonion
Tragion: Canlıda tanımlanan bu nokta, incisura intertragicaya uyar.
Supraauriculare: Canlıda tanımlanan bu nokta, kulak kepçesi (Auricula)’nın
üst noktasıdır.
Infraauriculare: Canlıda lobulus auriculae’nin en alt noktasıdır.

supraauriculare

infraauriculare
tragion
Mastoid: Processus mastoideus’un en alt ucuna uyar.
Dacryon: Kafatasında maxilla, os frontale ve os lacrimale’nin birleştiği
noktadır. Canlıda ise orbita’nın en medial noktası dacryon olarak adlandırılır.

dacryon

mastoid
Supraorbitale: Margo supraorbitalis’in en üst orta noktasıdır.
Infraorbitale: Margo infraorbitalis’in en alt orta noktasıdır.

supraorbitale

infraorbitale
Stephanion: Kafatasında sutura coronalis’in linea temporalis superior ile
kesiştiği noktadır.
Pterion: Os parietale, os frontale ve ala major’un birleştikleri noktadır.
Asterion: Os parietale, os occipitale ve os temporale’nin birleştikleri noktadır.

stephanion

pterion

asterion
Eurion (Parietale): Tuber parietale’nin en lateral noktasıdır.
Frontale: Tuber frontale’nin en lateral noktasıdır.

frontale eurion
2-Kafa iskeleti ile columna vertebralis arasındaki eklemler:

Art. atlantooccipitalis: Art. ellipsoidea [condylaris] grubu bir eklemdir.


Konkav eklem yüzlerini atlas’ın massa lateralis’lerinde bulunan facies
articularis superior’lar, konveks eklem yüzlerini ise os occipitale’deki condylus
occipitalis’ler oluşturur.

condylus occipitalis

facies articularis superior


Sağlı sollu iki ayrı eklem olmalarına rağmen, müstakil olarak hareket
edemezler. Bu nedenle her iki eklemi, bir eklem olarak düşünmek gerekir.
Eklem yüzleri hiyalin kıkırdakla kaplıdır.

os occipitale

atlas
Bağları:

Capsula articularis

Membrana atlantooccipitalis anterior

Lig. atlantooccipitale anterius

Membrana atlantooccipitalis posterior

Lig. atlantooccipitale laterale


Capsula articularis: Bol fakat sağlam yapılıdır. Yukarıda ve aşağıda eklem
yüzü kenarlarına tutunur. İki eklem olması nedeniyle iki ayrı eklem kapsülü
vardır.

capsula articularis
Membrana atlantooccipitalis anterior: Sağlam liflerden oluşan membran
şeklindeki bu bağ, yukarıda for, magnum’un ön kenarına, aşağıda ise atlas’ın
arcus anterior’una tutunur. Yan taraflarda eklem kapsülü ile devam eder ve
aralarında belirgin bir sınır yoktur.

membrana
atlantooccipitalis anterior
Membrana atlantooccipitalis anterior’un ön yüzünün orta kısmında bir bağ
bulunur. Lig. atlantooccipitale anterius denilen bu bağ, yukarıda os
occipitale’de bulunan tuberculum pharyngeum’a aşağıda ise atlas’ın arcus
anterior’undaki tuberculum anterius’una tutunur. Bu bağ daha aşağıda lig.
longitudinale anterius olarak devam eder.

lig. atlantooccipitale anterius

lig. longitudinale anterius


Membrana atlantooccipitalis posterior: Yukarıda for. magum’un arka
kenarına, aşağıda ise atlas’ın arcus posterior’una tutunur. Bu da, yan
taraflarda eklem kapsülü ile devam eder.

membrana
atlantooccipitalis post.
Bu bağ kapsülle birleştiği yerde atlas’ta bulunan sulcus arteriae vertebralis ile
birlikte bir delik oluşturur. Bazen membranın deliği çevreleyen bölümü
kemikleşebilir. Böyle durumlarda, atlas’ta sulcus arteriae vertebralis’in
yerinde bir kısa kanal görülür. Buna da canalis a. vertebralis denilmektedir.

canalis a. vertebralis
Lig. atlantooccipitale laterale: Eklem kapsülünün dış kısmında fibröz liflerle
takviye edilmiş olan bu ligament, yukarıda os occipitale’nin proc. jugularis’ine,
aşağıda ise atlas’ın proc. transversus’unun tabanına tutunur.

lig. atlantooccipitale laterale


Hareketleri: Her iki tarafın konveks eklem yüzünü tek bir yüz olarak
düşünürsek uzunlamasına kesilmiş yarım yumurta şeklinde görülür.

Bu nedenle art. ellipsoidea [condylaris] grubu bir eklemdir.


Bu tür eklemlerde iki ana eksen vardır.
Sagittal eksen etrafında sağa, sola eğilme hareketleri (lateral fleksiyon ya da
abduksiyon/adduksiyon) yapar.
Transvers eksen etrafında ise öne ve arkaya eğilme (fleksiyon ve ekstensiyon)
hareketleri yapar.
Transvers eksen etrafında yapılan hareket diğerinden (sagittal eksen etrafında
yapılan hareketten) daha geniştir.

fleksiyon

ekstensiyon
Os occipitale ile axis arasında uzanan membrana tectoria, ligg.
alaria ve lig. apicis dentis de eklemin hareketlerini az çok
etkiler.

Arterleri a vertebralis ve komşu damarlardan gelir,

venleri plexus vertebralis externus’a, lenfi ise derin boyun lenf


nodüllerine drene olur.

Siniri: C1’den innerve olur.


3-Atlas ile axis arasındaki eklemler
Art. atlantoaxialis mediana: Art. trochoidea grubu bir eklemdir. Konveks
eklem yüzünü dens axis, konkav eklem yüzünü ise atlas’ın arcus
anterior’unun arka yüzündeki fovea dentis ile lig. transversum atlantis
oluşturur.

fovea dentis
Burada iki sinovial eklem vardır. Birincisi fovea dentis ile dens’in ön yüzünde
bulunan facies articularis anterior arasında bulunur.
İkinci eklem ise, dens’in arka yüzündeki facies articularis posterior ile lig.
transversum atlantis arasında oluşur.
Lig. transversum atlantis’in ekleme katılan orta kısmı geniştir ve kıkırdakla
kaplıdır.

lig. transversum atlantis

dens axis
Bu eklemin sinovial kesesini, iki oluşum arasına girmiş bir bursa olarak kabul
edenler de vardır. Bu eklem boşluğu veya bursa, art. atlantooccipitalis’in
eklem boşluğu ile irtibatlı olabilir.
Bağları:
Capsula articularis
Ligg. alaria
Lig. cruciforme atlantis
Lig. transversum atlantis
Fasciculi longitudinales
Lig. apicis dentis
Membrana tectoria
Capsula articularis: Gevşek ve zayıftır.
Ligg. alaria: Apex dentis’in yanlarından başlayan kuvvetli ve yuvarlak bant
şeklindeki bu bağlar, yukarıya doğru uzandıkça birbirinden uzaklaşır ve
condylus occipitalis’lerin iç taraflarındaki pürtüklü sahaya tutunur. Kuvvetli
bağlar olması nedeniyle, başın rotasyonunu sınırlar.

ligg. alaria
Lig. apicis dentis: Dens’in tepesinden for. magnum’un ön kenarına uzanır.
Ligg. alaria’ların arasında vertikal olarak seyreder. Bu bağ, ön tarafta
membrana atlantooccipitalis anterior’un arka yüzüne, arka tarafta ise lig.
cruciforme atlantis’in yukarı çıkan liflerine yapışıktır. Başın aşırı fleksiyonunu
engeller.

lig. apicis dentis


Lig. cruciforme atlantis: Haç şeklinde olması nedeniyle bu isim verilmiştir.
Esas bölümünü lig. transversum atlantis oluşturur.

lig. cruciforme atlantis


Bu bölüm, atlas’ın massa lateralis’lerinin iç taraflarındaki küçük çıkıntılar
arasında transvers olarak uzanır. Böylece atlas’taki for. vertebrale’yi önde
küçük arkada büyük olmak üzere, iki deliğe ayırır. Arkadaki delikten zarları
ile birlikte medulla spinalis, öndeki delikten ise dens axis geçer. Bu bağın
ekleme katılan ön yüzü hiyalin kıkırdakla kaplıdır.

lig. transversum atlantis


Dens’i çaprazladığı orta kısmında yukarıya ve aşağıya doğru uzantılar
gönderir. Vertikal yöndeki bu uzantılara fasciculi longitudinales denilir.
Fasciculi longitudinales’in üst bölümü daha incedir ve for. magnum’dan
geçerek os occipitale’nin pars basilaris’inin üst yüzüne tutunur. Alt bölümü
daha kalıncadır ve axis’in gövdesine tutunur.

fasciculi longitudinales
Lig. transversum atlantis ile aşağı ve yukarı doğru uzanan liflerin tümüne
birden lig. cruciforme atlantis denilir. Lig. apicis dentis ile birlikte başın aşırı
fleksiyonunu engeller.

lig. transversum atlantis


Membrana tectoria: Tüm omur gövdelerinin canalis vertebralis’e bakan arka
yüzleri boyunca uzanan lig. longitudinale posterius’un bir devamı şeklindedir.
Lig. longitudinale posterius yukarıda axis’in gövdesine tutunur. Buradan
itibaren membrana tectoria adı altında genişleyerek yukarıda os occipitale’ye
tutunur.
Bu eklemin hareketlerini lig. longitudinale anterius ve atlas ile axis arasında
uzanan lig. flavum da etkiler.

membrana tectoria

lig. longitudinale posterius


Art. atlantoaxialis lateralis: Art. plana grubu bir eklemdir. Atlas’ın massa
lateralis’inin alt yüzündeki facies articularis inferior ile axis’in proc. articularis
superior’undaki eklem yüzü arasında oluşur.
Capsula articularis: Her iki kemiğin eklem yüzlerinin kenarlarına tutunur ve
boldur.

capsula articularis art. atlantoaxialis lat.


Hareketleri: Atlas ile axis arasında oluşan 3 eklem (art. atlantoaxialis mediana
ve art. atlantoaxialis lateralis’ler) birlikte hareket ederler.

Fakat art. atlantoaxialis mediana dens’ten geçen vertikal bir eksen etrafında
baş, atlas ile birlikte sağa-sola dönme (rotasyon) hareketi yapar. Bu harekete
art. atlantoaxialis lateralis’ler de kayma hareketi yaparak katılır.
Başın dönme hareketi genellikle ligg. alaria tarafından kontrol edilir.

Eklem kapsülleri geniş olması nedeniyle bu kayma hareketi esnasında kapsül


gerilinceye kadar harekete müsaade eder.

sağa rotasyon
KLİNİK: Dens axis kırıkları, genellikle hiperekstensiyon
travmalarına bağlı olarak görülür.

Lig. transversum atlantis, dens axis’ten çok daha güçlü bir yapı
olduğu için, travma sırasında ligament yırtılmaz, dens axis’in
kırılmasına sebep olur.

Lig. transversum atlantis yırtılmaları genellikle bu bağı zayıflatan


hastalıklar sonucu gözlenir.

Bu durumda dens axis art. atlantoaxialis mediana’dan ayrılabilir ve


çıkık oluşur.

Dens axis’in tam olarak eklemden ayrılması durumunda medulla


spinalis’e veya beyin sapına baskı yapabilir ve ciddi nöral doku
hasarına, hatta ölüme neden olabilir.
Ligg. alaria lig. transversum atlantis’ten daha zayıf bağlardır.

Bu nedenle kombine fleksiyon ve rotasyon hareketi sırasında tek veya


iki taraflı olarak zedelenebilir veya kopabilir.

Bağın-tek taraflı zedelenmesi veya tamamen kopması durumunda


başın karşı tarafa doğru olan rotasyon hareketinde % 30’kadar
artışlar gözlenir.
4-Omurlar arasındaki eklemler:
Columna vertebralis’in eklemleri
Articulationes vertebrales: Omurlar arasında symphysis intervertebralis ve
art. zygapophysialis olmak üzere iki eklem bulunur.
Symphysis intervertebralis: Omur gövdeleri arasında discus intervertebralis
denilen elastik yapılar bulunur. Bu nedenle symphysis grubu eklemlerdendir.

discus intervertebralis
Bu diskler omur gövdelerini aralarında boşluk bırakmayacak şekilde birbirine
bağlar. Bu nedenle de, hareket gayet sınırlı olarak yapılır. Fakat her bir
eklemin yaptığı sınırlı hareketler birleşerek, omurganın tümünde kavis
şeklinde geniş hareketler oluşur.
İki omur arasında geniş hareket
yapılabilseydi, canalis vertebralis’ten
geçen medulla spinalis zarar görecekti.

Bu nedenle çok sayıdaki sağlam bağların


yanı sıra eklemlerin yapısı ve yerleşimi de
omurganın hareketini sınırlayıcı
özelliktedir.

Bağları:

Lig. longitudinale anterius

Lig. longitudinale posterius

Discus intervertebralis
Lig. longitudinale anterius:

Tüm omur gövdelerinin ön yüzleri


boyunca uzanan geniş ve kuvvetli bir
bağdır.

Aşağıda sacrum’un ön yüzünden başlar,


yukarıda axis’in gövdesine, atlasın
tuberculum anterius’una ve daha
yukarıda da os occipitale’nin pars
basillaris’inin alt yüzündeki tuberculum
pharyngeum’a tutunur.

lig. longitudinale anterius


Seyri esnasında discus intervertebralis’lere ve komşu omur gövdelerinin
ortasındaki konkav kısımlarına gevşek olarak tutunurlar. Corpus vertebrae ile
bu bağ arasında, damarların geçtiği delikler bulunur. Bu bağın atlas ile
occipital kemik arasında kalan bölümüne ligamentum atlantooccipitalis
anterius denir.

ligamentum atlantooccipitalis
anterius
Lig. longitudinale posterius: Tüm omur gövdelerinin arka yüzleri boyunca
uzanır. Bu nedenle canalis vertebralis’in içinde ve ön duvarında bulunur. Bu
bağ sacrum ile axis’in gövdesi arasında uzanır. Seyri sırasında, öndeki bağdan
daha sıkı olmak üzere, discus intervertebralis ve buna komşu omur
gövdelerinin kenarlarına sıkıca, omur gövdesinin orta kısımlarına ise gevşek
olarak yapışır.

lig. longitudinale posterius


Daha önce de izah edildiği gibi lig. longitudinale posterius’un axis’ten os
occipitale’ye uzanan bölümüne membrana tectoria denilmektedir.
Discus intervertebralis: 23 adet olan discus intervertebralis’ler, axis’ten
sacrum’a kadar tüm omur gövdeleri arasında bulunur ve bunları birbirine
bağlar.

discus intervertebralis
Os sacrum ve os coccygis’in birbiriyle kaynaşmış olan segmentleri arasında,
ayrıca atlas ile axis arasında da bulunmaz. Diskuslar columna vertebralis’in
değişik bölgelerinde şekil, hacim ve kalınlık bakımından farklıdır. Fakat
genellikle aralarında bulundukları omur gövdelerinin eklem yüzünün şekline
uyarlar.

os sacrum

os coccygis
Diskusların kalınlıkları taşıdıkları yükle doğru
orantılı olarak bölgeler arasında farklıdır.

Diskusların en ince olanı torakal bölgenin üst


yarısında, en kalın olanı ise lumbal bölgede
bulunur.

Discus intervertebralis’ler columna


vertebralis’in, (ilk iki boyun omuru hariç)
uzunluğunun takriben ¼’ünü oluşturur.
Periferik kısımları hariç olmak üzere diskuslar, omur gövdelerinin üst ve alt
yüzlerini örten ince hiyalin kıkırdağa yapışıktır. Diskusun yapışık olmayan
periferik kısmı, komşu damarlardan beslenir. Diskusun omura yapışan büyük
kısmında damar bulunmaz. Bu bölümün beslenmesi spongioz kemik
dokusundan diffüzyon yoluyla olur. Bu nedenle damarları içeren periferik
kısmı ile damarsız kısmın, yaralanmalara karşı reaksiyonları da farklı olur.
Diskuslar ön ve arka kısımlarıyla lig. longitudinale anterius ve posterius’a
sıkıca tutunurlar.

Ayrıca göğüs bölgesinde yan taraflarda lig. capitis costae intraarticulare


vasıtasıyla kaburga başlarına da tutunurlar.

lig. longitudinale anterius

lig. longitudinale posterius


Discus intervertebralis’in periferik kısmı, anulus fibrosus denilen lameller
şeklinde fibrokartilaginöz dokudan yapılmıştır. Merkezi kısmını ise jelatinöz
yapıda olan sarımtrak renkli nucleus pulposus oluşturur. Nucleus
pulposus %75-80’i su olan jel kıvamında bir maddedir.

nucleus pulposus

anulus fibrosus
Bir discus intervertebralis yapıştığı yerlerden dikkatli bir şekilde kesilerek
çıkarılırsa, nucleus pulposus’un çevredeki lamelli kısma oranla daha kalın
olduğu görülür. Bu da bize, nucleus pulposus’un omurlar arasında sıkışmış bir
vaziyette olduğunu gösterir.

normal sıkışmış
Omur gövdelerinin bir taraftan diskuslarla, diğer taraftan da lig. longitudinale
anterius ve posterius’la birbirine bağlanmış olması, ayrıca nuc. pulposus’ların
iki omur arasında sıkışmış vaziyette bulunması, omurgaya bir elastikiyet
kazandırır.
Bu üç yapı sayesinde omurgaya başka bir kuvvet etki etmez ise, dik
durumunu muhafaza edebilir.

Herhangi bir kuvvet etkisiyle eğilen omurga, kuvvetin kalkmasıyla,


elastikiyeti sayesinde tekrar eski durumuna gelir.

Omurganın arka taraftaki arkuslarını keserek çıkarsak dahi, yine


elastikiyetini ve dik pozisyonunu korur.

Ancak lig. longitudinale anterius ve posterius’u kestiğimiz zaman, nuc.


pulposus’ların omur gövdelerini itmeleri nedeniyle omurga, yuvasından
fırlayan bir yay gibi uzayacaktır.
Omurganın ön tarafa eğilmesi halinde diskusların ön tarafları incelir, arka
tarafları kalınlaşır. Arka tarafa eğilmesi halinde ise arka kısımları incelir ön
kısımları kalınlaşır. Sıkışık vaziyetteki nuc. pulposus ise üzerine gelen kuvveti
eşit olarak etraf yapılara dağıtır. Diskus, özellikle de nuc. pulposus, hareket
esnasında biraz yer değiştirebilir.
Günlük yaşamda devamlı yük altında kalan diskuslar biraz
yassılaşırlar. Bu nedenle omurganın boyu bir miktar kısalır.

Fakat yatarak istirahat ettiğimiz zaman tekrar eski boyuna


erişir.

Eklem kıkırdakları ve ayak kubbesi de, bu kısalmaya katılarak


sabah ve akşam ölçülen boy arasında 1-2 cm kadar bir fark
görülebilir.

Discus intervertebralisler tıpkı bir trenin vagonları arasındaki


yaylı tamponları gibi kuvveti absorbe eder.
KLİNİK BİLGİ: Nucleus pulposus’un anulus fibrosus’un içerisine veya
daha dışarıya doğru protrüzyonu veya fıtıklaşması, bel ağrılarının iyi
bilinen bir sebebidir. Lumbal bölgedeki disk hernilerinin % 95’i L4-L5 ve
L5-S1 omurlar arasındaki disklerde görülür.
Genç insanlardaki discus intervertebralis’ler daha kuvvetlidir ve nucleus
pulposus’ların su içeriği % 90’dan fazladır. Bu nedenle darbede kuvveti
emici ve yumuşatıcı özellikleri üst düzeydedir.
Genç insanlarda travmaya bağlı olarak omur hasarları disk hasarlarından
daha sık karşımıza çıkar. Ancak çok şiddetli hiperfleksiyon travmasını
takiben omur kırıkları ve disk yırtılmaları beraber görülebilir.
Yaşlılarda nucleus pulposus’un zamanla su kaybetmiş olması ve
dejenerasyonuna bağlı olarak, turgoru azalır ve incelir.

Discus intervertebralis’in incelmesine bağlı olarak foramen


intervertebrale’nin daralarak içerisinden geçen spinal sinirlere baskısı söz
konusu olabilir.
Anulus fibrosus’un en ince bölümü arka kısmıdır. Öne fleksiyon sırasında lig.
longitudinale posterior’da dejenerasyon ve anulus fibrosus’un yırtılması
sonucunda nucleus pulposus canalis vertebralis içerisine doğru fıtıklaşarak
nöral dokulara (medulla spinalis, radix anterior posterior, cauda equina)
baskı yapar.
Disk hernileri genellikle posterolaterale doğru gerçekleşir. Bunun nedeni
anulus fibrosus’un en ince yerinin bu bölümde olması ve bu bölgenin lig.
longitudinale posterius ile lig. longitudinale anterius tarafından
desteklenmemesidir.

Disk hernilerinde akut ağrı sebebi, lig. longitudinale posterius ile anulus
fibrosus’un gerilmesine ve nucleus pulposus’un kimyasal irritasyonuna
bağlıdır.
Kronik ağrılar, fıtıklaşan nucleus pulposus’un baskı yaptığı sinirin
dermatomal sahasına vuran ağrı şeklinde hissedilir. Semptomatik disk
hernileri bel bölgesinde olduğu kadar boyun bölgesinde de gözlenir.

X
Boyun bölgesinde hiperfleksiyon travmalarına bağlı olarak oluşan disk
hernileri genellikle C5–C6 ve C6–C7 seviyelerinde görülür. Servikal disk
hernileri boyun, omuz ve üst ekstremitede ağrıya sebep olur.
Ankilozan spondilitis omurga ve sakroiliak eklemlerde degenerasyon, omurlar
arasındaki ve omurlar ile kaburgalar arasındaki bağlarda kemikleşmenin
görüldüğü bir hastalıktır. Böylece komşu omurların birbiri ile kaynaşması
sonucunda omurgada ankiloz ve hareketsizlik ortaya çıkar.
Art. zygapophysialis: Art. plana grubu synovial bir eklemdir. Bir alt omurun
proc. articularis superior’u ile bir üst omurun proc. articularis inferior’u
arasında oluşan eklemdir. Eklem yüzlerinin şekilleri boyun, göğüs ve bel
bölgelerinde farklıdır. Bu nedenle de hareketleri arasında farklılıklar vardır.
Bu eklem özellikle göğüs ve bel bölgelerinde, üstteki omurun bir alttaki omur
üzerinde öne doğru kaymasını engeller.

art. zygapophysialis
Capsula articularis: Ekleme katılan çıkıntıların eklem yüzü kenarlarına
tutunurlar. İnce ve gevşek bir yapıları vardır.

Capsula articularis
Arcus vertebrae, proc. spinosus ve
proc. transversus’lar arasında
uzanan bağlar, omurganın tüm
hareketlerini etkiler.

Bu bağlar, omurganın ön
tarafında bulunan iç organların
ağırlığı nedeniyle ön tarafa eğilme
meyli gösteren columna
vertebralis’i arkaya doğru çekerek
bir kuvvet dengesi kurarlar.

Bu bağlar şunlardır:
Lig. flavum
Lig. supraspinale
Lig. interspinale
Lig. intertransversarii
Lig. flavum: Sarı elastik liflerden yapılmış olmaları nedeniyle, lig. flavum ismi
verilmiştir (flava=sarı). Atlas’tan birinci sakral omura kadar tüm lamina
arcus vertebrae’leri birbirine bağlar. Lig. flavum, lamina arcus vertebrae’ler
arasında kalan aralıkları kapatır. Bu bağ, omurganın ön tarafa doğru eğilmesi
esnasında, laminaların birbirinden fazla uzaklaşmasını engeller. En önemli
görevi omurganın dik tutulmasına yardımcı olmaktır.

lig. flavum
Lig. supraspinale: Yedinci
boyun omurundan sakruma
kadar proc. spinosus’ların
uçlarını birbirine bağlayan
kuvvetli fibröz bir bağdır.

Yedinci boyun omurunun


yukarısında lig. nuchae olarak
uzanır.

Bu bağlar, omurga öne eğildiği


veya rotasyon yaptığı zaman
gerilerek aşırı hareketi sınırlar.

lig. supraspinale
Lig. nuchae: Yedinci boyun omurunun proc. spinosus’unun tepesi ile yukarıda
protuberentia occipitalis externa ve crista occipitalis externa arasında uzanır.
Alt taraflardaki lig. supraspinale ve lig. interspinale’lerin karşılığı olan bu bağ,
derinde atlas’ın tuberculum posterius’una ve diğer boyun omurlarının proc.
spinosus’larına tutunarak, boyun kaslarının tutunduğu bir bölme şeklini alır.
Fibro-elastik yapıda olan bu bağ insanlarda bir hayli elastiktir.

Lig. nuchae
Özellikle 4 ayak üzerinde hareket eden hayvanlarda, başın aşağıya düşmesini
engelleyen önemli bir yapıdır.

lig. nuchae
Lig. interspinale: İnce ve membranöz yapıda olan bu bağ, komşu iki proc.
spinosus arasındaki aralığı doldurur ve bunları birbirine bağlar. Spinal
çıkıntılar arasındaki aralığa uygun olarak torakal bölgede dar ve uzun, lumbal
bölgede geniş, kalın ve dörtgen şeklinde, boyunda ise az gelişmiştir.

lig. interspinale
Lig. intertransversarii: İki komşu proc. transversus arasında uzanırlar.
Boyunda birkaç düzensiz lif şeklindedir. Torakal bölgede yuvarlak bağlar
şeklinde olup derin sırt kaslarına kaynaşmıştır. Lumbal bölgede ise ince bir
membran şeklindedir.

Lig. intertransversarii
Columna vertebralis’in hareketleri: Komşu iki omur arasındaki hareket
oldukça sınırlıdır. Ancak her bir eklemin yaptığı sınırlı hareketler birleşerek
omurganın tümünde kavis şeklinde geniş hareketler oluşur. Omurga fleksiyon,
ekstensiyon, yanlara doğru lateral fleksiyon, rotasyon ve sirkumdüksiyon
hareketleri yapabilir.
Fleksiyon veya ön tarafa doğru olan eğilme hareketinde lig. longitudinale
anterius gevşer ve diskusların ön tarafları sıkışarak incelir.
Buna karşılık lig. longitudinale posterius,
ligg. flava, ligg. interspinalia, ligg.
supraspinalia, ligg. intertransversaria ve
diskus’un arka bölüm lifleri gerilirler.

Bu esnada proc. articularis inferior, proc.


articularis superior üzerinde yukarıya ve
çok az da ön tarafa doğru kayar.
Omurganın fleksiyonunu sınırlayan en
önemli faktörlerden biri de, sırttaki
ekstensor kaslardır.

Diğer hareketlere oranla omurgada en


geniş yapılabilen hareket fleksiyondur
ve en fazla da boyun omurları arasında
yapılır.
Ekstensiyon veya arkaya doğru eğilme esnasında, lig. longitudinale anterius ile
diskusun ön bölüm lifleri gerilerek, arka tarafta da lamina ve spinal çıkıntılar
da birbirine yaklaşarak hareketi sınırlarlar.
Bu esnada lig. longitudinale posterius gevşer. Ekstensiyon boyun ve bel
omurlarında en geniş olarak yapılır.
Lateral fleksiyon veya yan taraflara eğilme esnasında diskusların eğildiğimiz
taraftaki dış kısmı sıkışır. Hareket, etraftaki bağlar ve diskus vasıtasıyla
sınırlanır. Tüm omurlar arasında yanlara eğilme hareketi yapılabilir. Fakat en
çok boyun ve bel bölgesinde yapılabilir.
Sirkumdüksiyon, yukarıdaki hareketlerin bir karışımı olup, çok sınırlı olarak
yapılır. Rotasyon, bir omurun diğer omur üzerinde dönmesiyle oluşur.
Diskusun durumu, bağlar ve özellikle eklem çıkıntıları rotasyonu sınırlamada
etkilidir. Bu nedenle iki omur arasında çok az rotasyon yapılabilir. Gövdenin
yaptığı rotasyon, her bir omur arasında yapılan rotasyonların toplamıdır. En
fazla servikal bölgenin üst kısmında, en az da belde yapılabilir.
Omurgada yapılan hareketlerin çeşidi ve genişliği, eklem
yüzlerinin şekline ve pozisyolarına bağlıdır.

Boyun omurlarının proc. articularis superior’larındaki eklem


yüzü düz olup fleksiyon ve ekstensiyon hareketlerine müsaittir.
Ekstensiyon, fleksiyona oranla daha fazla yapılmaktadır.

Göğüs bölgesindeki hareketler, solunum mekanizmasını


aksatmayacak şekilde sınırlandırılmıştır. Eklem yüzlerinin
özelliğinden ve kaburgaların omurlara bağlanmasından dolayı,
öne ve arkaya olan hareketler, boyun bölgesine oranla çok
sınırlıdır.

Eklem yüzlerinin pozisyonları, yan taraflara eğilmeğe müsaittir,


ancak kaburgalar ve sternum bu hareketin geniş ölçüde
yapılmasını engeller.
Lumbal omurların eklem yüzleri silindir
şeklindedir. Üst eklem yüzleri tamamen birbirine
bakar.

Bu nedenle öne arkaya eğilme hareketi yapılabilir,


fakat rotasyon hareketi çok sınırlıdır.

Şimdi bir bütün olarak omurganın hareketlerini


ve aldığı şekli özetleyelim.

Bilindiği gibi normalde omurga yayvan bir S harfi


şeklindedir.
Boyun ve bel bölgesinde lordoz denilen ön tarafa
doğru bir konvekslik bulunur.

Göğüs ve sakral bölgede ise kifoz denilen arkaya


doğru konvekslik mevcuttur.

Torakal ve sakral kavisler primer, sevikal ve


lumbal kavisler ise sekonder olarak gelişirler.
Omurganın transvers eksen etrafında öne-arkaya eğilme hareketi en fazla
boyun ve bel bölgesinde yapılır.

Öne doğru eğildiğimiz zaman boyun ve beldeki lordoz kaybolur. Buna karşılık
göğüs bölgesindeki kifoz fazlalaşır.

Bu durumda yandan bakıldığında omurga, konkavlığı öne bakan tek bir kavis
şeklinde görülür.
Arkaya doğru eğildiğimizde boyun ve beldeki arkaya bakan konkavlık artar,
buna karşılık göğüs omurları düz bir şekil alır.

Bu pozisyonda omurgaya yandan bakıldığında, üst ve alt uçları arkaya eğilmiş,


ortadaki büyük kısmı düz olan bir şekil aldığı görülür. Öne-arkaya eğilme
esnasında harekete en az katılan göğüs omurlarıdır.
Sagittal eksen etrafında omurganın yan taraflara eğilmesi (lateral fleksiyon)
esnasında yine hareket en fazla boyun ve bel omurlarında görülür.
Omurga, vertikal eksen etrafında en fazla boyun bölgesinde rotasyon yapar.

Aşağıya indikçe hareket azalır ve bel bölgesinde de çok sınırlıdır.

Pelvis sabit ise, genellikle gövdenin rotasyon hareketine göbek seviyesinin


üstündeki omurlar katılır ve yukarı çıktıkça hareketin genişliği artar.

Daha fazla rotasyon yapmak istediğimiz zaman, pelvis’i de harekete iştirak


ettirmemiz gerekir.

Ayakta durduğumuz zaman bütün hareketler esnasında pelvis, hareket


merkezi vazifesini görür.

Omurga, üç ana eksen ve tali eksenlerini birlikte kullanarak sirkumdüksiyon


hareketi yapar. Bu harekete pelvis de katılabilir.
KLİNİK BİLGİ: Servikal hiperekstensiyona neden olan travmalarda boyun
omurlarının arka kısımlarında kırılmalar, lig. longitudinale anterius’ta ciddi
gerilmeye bağlı kopmalar ve art. zygaphophysialis’lerde kırıklar ve çıkıklar
oluşur. Travma şiddetli ise C2-C3’de ve atlasın kırılması söz konusu olabilir. Bu
kırık C3-C5’in üzerinde medulla spinalis kesisine yol açarsa n. phrenicus
zedelenmesi olacağından solunum kasları felci ile birlikte hasta birkaç dakika
içinde ölür

n. phrenicus
Art. zygaphophysialis’in yaralanmalarında veya osteoartrite bağlı olarak
ekleme yakın komşuluğu olan spinal sinirler etkilenirler.

Etkilenen spinal sinirlerin dermatomal ve myotomal dağılım alanlarında


semptomlar ortaya çıkar.

Proc. articularis’lerin kırıklarına (spondylolysis) bağlı olarak bütünlüğü


bozulan artt. zygaphophyseales, üstteki omurun alttaki omur üzerinden
kayarak öne doğru yer değiştirmesine spondylolysthesis denir.

Üstteki omurun öne kayması canalis vertebralis’i daraltacağından nöral


dokularda baskı ve hasar söz konusudur.
Art. lumbosacralis: 5. bel omurunun gövdesi ile sakrumun gövdesi arasında
oluşan symphysis grubu bir eklemdir. Ayrıca diğer omurlarda olduğu gibi 5.
lumbal omurun proc. articularis inferior’u ile sakrum’un proc. articularis
superior’u arasında tam hareketli bir eklem (art. zygapophysialis) görülür. Bu
eklemde de diğer omur gövdeleri arasında görülen bağların aynısı mevcuttur.

art. lumbosacralis
Lig. iliolumbale: 5. bel omurunun proc. transversus’u ile ilium’un crista
iliaca’sı arasında uzanan güçlü bir bağdır. 5. bel omurunun öne kaymasını
engeller.

lig. iliolumbale
Art. sacrococcygea: Sacrum ile coccyx arasındaki eklem, diğer vertebra
cisimleri arasındaki eklemlere benzemekle beraber eklem aralığında disk değil
ince bir intervertebral kıkırdak bulunur. Eklem, doğum esnasında coccyx’in
geriye doğru açılmasını sağlayarak pelvis çıkışını genişletir.

art. sacrococcygea
Bağları:
Lig. sacrococcygeum anterius
Lig. sacrococcygeum posterius profundum
Lig. sacrococcygeum posterius superficiale
Lig. sacrococcygeum laterale

Lig. sacrococcygeum Lig. sacrococcygeum


posterius superficiale posterius profundum
5-Kolumna vertebralis ile pelvis iskeleti arasındaki eklem:
Art. sacroiliaca: Sacrum ve ilium’un facies auricularis’leri arasında oluşan
synovial bir eklemdir. Sacrum’daki eklem kıkırdağı hyalin, ilium’daki ise
fibröz yapıdadır.

art. sacroiliaca
Bağları:
Lig. sacroiliacum anterius
Lig. sacroiliacum posterius
Lig. sacroiliacum interosseus
Lig. saroiliacum anterius: Sakrumun birinci ve ikinci segmentlerinin ön
yüzlerini ilium’a bağlayan ince liflerden oluşur.

lig. sacroiliacum anterius


Lig. saroiliacum posterius: Sakrum ile ilium arasında arka tarafta bulunan
kuvvetli bağlardır.

lig. sacroiliacum posterius


Lig. sacroiliacum interosseum: Tuberositas sacralis’i tuberositas iliaca’ya
bağlayan kuvvetli bağlardır ve ligg. sacroiliaca posteriora’nın derininde
bulunur.

lig. sacroiliacum interosseus


Bu bağlardan başka eklemden uzakta bulunan bağlarda vardır. Bunlar lig.
sacrotuberale ve lig. sacrospinale’dir.

lig. sacrospinale
lig. sacrotuberale
Lig. sacrotuberale: Bu bağ spina iliaca posterior inferior’dan, os sacrum’dan
ve os coccygis’ten tuber ischiadicum’a uzanan geniş, yassı yelpaze şeklinde
kuvvetli bir lif demetidir.

lig. sacrotuberale
Lig. sacrospinale: Üçgen şeklinde ince bir bağdır. Geniş olan tabanı sakrumun,
os coccygis’in ve lig. sacrotuberale’nin ön yüzlerine, tepesi ise spina
ischiadica’ya tutunur. Bu iki bağ, inc. ischiadica major ve minor’u delik haline
dönüştürür ve bu delikler for. ischiadicum majus ve for. ischiadicum minus
adını alır.

lig. sacrospinale
Hareketleri: Sinovial bir eklem olmasına rağmen eklem yüzleri
girintili çıkıntılı ve eklem bağları ile birbirine bağlanmış
olduğundan zorlanması durumunda çok sınırlı hareket
yapabilir.

Ancak hamilelik döneminde hormonların etkisiyle bağların


gevşemesi hareket imkânını biraz artırır.

İleri yaşlarda eklem yüzlerinin kaynaşmasına bağlı olarak


hareket yapılamaz.
6-Pelvis eklemleri:
Symphysis pubica: Her iki os pubis’in facies symphysialis’leri arasında oluşan,
symphysis grubu az hareketli bir eklemdir.
Bağları:
Lig. pubicum superius
Lig. arcuatum pubis
Discus interpubicus

discus interpubicus lig. pubicum superius

lig. arcuatum pubis


Lig. pubicum superius: Her iki kemiğin üst kısmında bulunur ve yanlarında
tuberculum pubicum’a kadar uzanır.

lig. pubicum superius


Lig. arcuatum pubis: Her iki os pubis’in alt kısmında bulunur. Ramus inferior
ossis pubis’leri birbirine bağlar ve discus interpubicus’a sıkıca tutunmuştur.

lig. arcuatum pubis


Discus interpubicus (fibrocartilago interpubica): Fibrokartilaginöz yapıdaki
bu diskus, os pubis’in facies symphysialis’lerini birbirine bağlar. Facies
symphysialis’ler hiyalin kıkırdakla örtülüdür.

Discus interpubicus
7-Kaburgalar ile omurlar arasındaki eklemler: Art. capitis costae ve art.
costotransversaria olmak üzere iki gruba ayrılırlar.

Art. capitis costae: Art. plana grubu bir eklemdir. Kaburga başındaki facies
articularis capitis costae ile omur gövdesindeki fovea costalis’ler arasında
oluşur.

art. costotransversaria

art. capitis costae


Konkav eklem yüzü, komşu iki omur gövdesinde bulunan fovea costalis
superior ile inferior’un arasına discus intervertebralis’in girmesiyle oluşur. 1.,
10., 11.ve 12. kaburga başları sadece bir omur gövdesi ile eklem yapar. Buna
göre 1. göğüs omuru gövdesinde 1. kaburga için bir tam ve 2. kaburga için de
bir yarım eklem yüzü bulunur. 10., 11.ve 12. göğüs omurların gövdelerinde ise
sadece birer tam eklem yüzü bulunur.

discus intervertebralis
Bağları:
Capsula articularis
Lig. capitis costae radiatum
Lig. capitis costae intraarticulare

Capsula articularis: Kısa ve kalın liflerden oluşan bu bağ, eklemi tamamen


sararak caput costae’yi, discus intervertebralis ve buna komşu iki omurun
oluşturduğu eklem çukurunun çevresine bağlar.

capsula articularis
Lig. capitis costae radiatum: Her bir caput costae’nin ön kısmını omur
gövdesine bağlar. Üst bölüm lifleri üst omur gövdesine, alt bölüm lifleri alt
omur gövdesine ve ortada bulunan zayıf lif demeti de diskus’a tutunur.

Lig. capitis costae radiatum


Lig. capitis costae intraarticulare: Eklem boşluğunda bulunduğu için dışardan
görülmez. Caput costae’deki crista capitis costae ile discus intervertebralis
arasında uzanır. Bu nedenle eklem boşluğunu ayrı sinovial keseyle kaplı iki
müstakil boşluğa ayırır.

eklem boşluğu

Lig. capitis costae intraarticulare


Art. costotransversaria: Art. plana grubu bir eklemdir. Tuberculum costae
üzerindeki facies articularis tuberculi costae ile proc. transversus üzerindeki
fovea costalis processus transversi arasında oluşur. 11. ve 12. kaburgalarda bu
eklem yoktur. Bu nedenle de diğer kaburgalara oranla daha fazla hareket
edebilir.

Art. costotransversaria
Bağları:
Capsula articularis
Lig. costotransversum
Lig. costotransversum superius
Lig. costotransversum laterale
Lig. lumbocostale

Capsula articularis: Eklem yüzünün çevresine tutunur. İnce yapılı


olup içi membrana synovialis ile döşelidir.
Lig. costotransversum: Transvers çıkıntının ön yüzü ile kaburga boynu
arasında kalan aralığı, diğer bir deyişle kaburganın omurla yaptığı iki eklem
arasındaki boşluğu doldurur. 11. ve 12. kaburgalarda rudimenterdir veya hiç
görülmez.

Lig. costotransversum
Bu eklemlerin kuvvetlenmesini sağlayan diğer bağlarda kaburga ile processus
transversus arasında uzanan lig. costotransversarium superius ve lig.
costotransversarium laterale’dir.

lig. costotransversarium laterale


Lig. lumbocostale: Fascia thoracolumbalis’in üst bölümü olup, 12. kaburga
boynunu, 1. lumbal omurun transvers çıkıntısına bağlar.

For. costotransversum: Lig. costotransversum superius ile üstündeki kaburga


boynu arasında oluşan deliktir. Buradan interkostal damar ve sinirler geçer.

for. costotransversum
Hareketleri: Kaburga başı omur gövdesine, tuberculum costae’da
transvers çıkıntıya bağlarla sıkıca bağlanmıştır.

Bu nedenle, bu eklemde sadece sınırlı bir kayma hareketi


yapılabilir.

Her iki eklem (art. capitis costae ve art. costotransversaria) aynı


kemikler arasında oluştuğu için, birlikte hareket etmek
zorundadırlar.
Kaburgalar her iki eklem ve kaburga boynundan geçen ortak bir eksen
etrafında hareket ederler.

Her iki tarafın ekseni arkadan-öne ve dıştan-içe doğru seyrederek canalis


vertebralis’in ön tarafında bir açı oluşturacak şekilde kesişirler. Bu eksenler
arasındaki açı yukarı bölümlerde ortalama 150º kadardır. Aşağıya indikçe
kaburga boyunlarının yönlerinin değişmesi nedeniyle açı daralır ve 80º ye iner.
Eklem yüzlerinin şekil ve pozisyonları ile eksen yönlerinin üst ve alt
bölümlerde farklı olması nedeniyle, hareketleri arasında da farklar vardır.
Buna göre ilk 6 kaburganın hareket eksenlerinin transverse daha yakın
olmaları nedeniyle, ön uçları aşağı-yukarı hareket ederek göğüs kafesini
sagittal yönde genişletip daraltırlar. Bu esnada sternum da, aşağı-yukarı
hareket eder ve biraz da öne-arkaya yer değiştirir.
Halbuki 7’den 10’a kadar olan kaburgaların hareket eksenleri sagittale daha
yakındır. Bu nedenle kaburgalar, kova sapı gibi yan taraflarda aşağı yukarı
hareket ederler. Bu hareketler esnasında göğüs kafesinin transvers yöndeki
çapı ve angulus infrasternalis’in açısı, büyüyüp küçülür. Son iki kaburga,
sadece başlarıyla siferoid bir eklem gibi omur gövdeleriyle eklem yapar. Bu
nedenle diğer kaburgalardan daha fazla hareket imkanına sahiptirler.

9. costa
8-Kaburgaların sternum ile eklemleri (Artt.
sternocostales): 1
Birinci kaburga sternum ile bir eklem boşluğu
bırakmaksızın birleşir.
2
Bu birleşmeyi kıkırdak sağladığı için de eklem
synchondrosis grubundandır.
3
Bundan sonra gelen beş tanesi, sternum’un
yan taraflarındaki çukurlara yerleşerek art.
plana grubu synovial eklemler oluştururlar.
4
İleri yaşlarda bu eklemlerin yüzleri birbiriyle
kaynaşmak suretiyle boşlukları kapanabilir.
5

6
Bağları:

Capsula articularis
Lig. sternocostale intraarticulare
Lig. sternocostalia radiata
Lig. costoxiphoidea

Zarları:

Membrana sterni
Membrana intercostalis externa
Membrana intercostalis interna
Capsula articularis: Birinci eklemde eklem boşluğu bulunmadığı için eklem
kapsülü bulunmaz. Eklem boşluğu olan diğer eklemlerde bulunur.
Lig. sternocostale intraarticulare: Bu bağ sadece
lig. sternocostale
2. eklemde daima bulunur.
intraarticulare
Ancak seyrek olarak 3. eklemde, nadiren de
diğer eklemlerde bulunabilir.

İkinci eklemdeki bağ, ikinci kıkırdak kaburgayı


manubrium ve corpus sterni’nin kaynaşma
yerindeki fibröz kıkırdağa bağlar.

Bu nedenle eklem boşluğu iki sinovial boşluğa


ayrılır. 5. ve 6. kıkırdak kaburgaların katıldığı
eklemlerde bu bağ eklem boşluğunu tamamen
doldurabilir ve eklem synchondrosis cinsine
dönüşür.
Lig. sternocostalae radiatum: Geniş ve ince bant şeklinde olan bu bağ, ilk altı
kıkırdak kaburgadan, sternum’un ön ve arka yüzlerine ışın tarzında yayılarak
uzanır.

lig. sternocostalae radiatum


Lig. costoxiphoidea: Yedinci, bazen de altıncı kıkırdak kaburganın ön ve arka
yüzlerini proc. xiphoideus’a bağlar. Şahıslar arasında uzunluk ve genişlik
bakımından çok varyasyon gösterir. Arka taraftaki daha zayıftır.

Lig. costoxiphoidea
Membrana sterni: Ligg. sternocostalia radiata’nın bir kısım lifleri m. pectoralis
major’un başlangıç yerindeki liflerle karışarak sternumu önden örter.
Sternum’un alt kısımlarında daha belirgindir.

membrana sterni
Membrana intercostalis externa: M. intercostalis externus’un ön tarafa doğru
bir devamı şeklinde olup, kıkırdak kaburgalar arasındaki aralığı kapatır.

Membrana intercostalis externa


Membrana intercostalis interna: M. intercostalis internus’un arka tarafa doğru
bir devamı şeklinde olup, kaburgaların angulus costae’dan omur gövdesine
kadar olan kısımları arasındaki aralığı kapatır.

Membrana intercostalis interna


Membrana synovialis: Birinci eklemde boşluk olmadığı için yoktur.
İkinci eklemde iki, diğer eklemlerde ise tek membrana synovialis
bulunur.

Ender olarak eklem içi bağ bulunduğu zaman, elbette iki adet
membrana synovialis görülecektir. Altıncı ve yedinci eklemlerde
yoktur.

Genellikle yaşam süresinin ikinci yarısında bu eklemlerin yüzleri


parlaklığını kaybeder, pürtüklü bir durum alır. Dolaysıyla
membrana synovialis de kaybolur.

Daha ileriki yaşlarda kıkırdak kaburga ile sternum birbirine


kaynaşarak eklem boşlukları tamamen yok olur.

Hareketleri: Bu eklemlerde hafif kayma hareketleri yapılabilir.


9-Kıkırdak ve kemik kaburgalar arasındaki eklemler
Artt. costochondrales: Her bir kıkırdak kaburganın lateral ucunun kemik
kaburganın sternal ucundaki çukurluğa oturmasıyla oluşur. İki oluşum
birbirine aralarında boşluk bırakmayacak şekilde kaynaşmışlardır ve
periosteum bu kaynaşma yerini dıştan sarmıştır. Synchondrosis grubu bir
eklem olarak kabul edilebilir.
Artt. interchondrales: 6., 7., 8. ve bazen de 9. kıkırdak kaburgaların,
birbirleriyle yapmış olduğu eklemlerdir. Her bir eklemin iç yüzü membrana
synovialis ile döşeli, dışı da capsula fibrosa ile sarılıdır. Eklem kapsülü lateralde
ve medialde iki kıkırdağı birbirine bağlayan liflerle takviye edilmiştir. Bazen 5.,
çok nadir olarak da 9.ve 10. kıkırdak kaburgalar, bir altlarındaki kıkırdak
kaburgalarla eklem yapabilirler. Fakat bu eklemlerde diğerlerinde olduğu gibi
sinovial kese bulunmaz. Sadece bağlarla birbirine bağlanmışlardır.
10-Sternum’un eklemleri: Sternum’un üç bölümü arasında iki eklem oluşur.
Symphysis manubriosternalis

Symphysis (synchondrosis) manubriosternalis: Manubrium sterni ile


corpus sterni arasında oluşur. Kemik yüzleri hiyalin kıkırdakla örtülüdür.
Bu nedenle synchondrosis grubuna da benzetilir. İki kemik arasında
fibrokartilaginöz bir disk vardır ve bu yüzleri birbirine bağlar. Bu disk
ileri yaşlarda, orta kısmı hariç, kemikleşir. %30 oranında bu diskin orta
kısmı resorbe olur ve synovial eklemi andırır. Yeni doğanlarda iki bölümü
birbirine kollagen ve elastik lifler bağlar.
Symphysis xiphosternalis: Corpus sterni ile proc. xiphoideus arasında oluşan
symphysis grubu bir eklemdir. Genellikle 15 yaşından sonra bu yapılar
birbirine kaynaşır.

Symphysis xiphosternalis
Thorax’ın hareket mekanizması: Her kaburganın hareketinin genişliği ve
çeşidi birbirinden biraz farklı olmasına rağmen, tüm kaburgalar solunum
esnasında göğüs kafesinin genişleyip daralmasını sağlarlar.
Her bir kaburgayı, sabit noktası tuberculum costae ve uzun kolu da corpus
costae olan bir kaldıraca benzetebiliriz. Bu nedenle kaldıracın uzun kolunun
yukarı kaldırılması esnasında küçük kolu aşağı iner veya tersi olur.

7. kaburga
Kaldıraç kolları arasındaki uzunluk farkının fazla olması nedeniyle, collum
costae’de görülen küçük bir hareket kaburganın ön ucunda daha geniş olarak
görülür. Normal pozisyonda kaburgaların ön uçları arka uçlarına göre daha
aşağıda bulunur.

1. kaburga
Yine corpus costae’nin orta kısmı, iki ucundan geçen düzlemin altında bulunur.
İnspirasyonda kaburgalar solunum kaslarının yardımıyla yukarı doğru
çekilirler. Bu esnada göğüs kafesi sagittal ve transvers yönde genişler. Sagittal
yöndeki genişlemeyi yukarı doğru çekilen kaburgaların ön uçlarının öne ve
yukarı doğru yer değiştirmeleri sağlar.
Transvers yöndeki genişlemeyi ise, daha geniş kavisli olan bir alttaki
kaburganın bir üsttekinin yerini alması sağlar. Pasif bir hareket olan
ekspirasyonda ise kaburgalar, elastik yapılar sayesinde eski pozisyonlarını
alırlar.
Kaburgaların hareketleri, omurlarla yaptıkları eklemlerin çeşidine ve ön
uçlarının sterum’la olan ilişkilerine bağlı olarak değişiklikler gösterir. Bunları
üç grupta toplayabiliriz.
Sternum ile doğrudan eklem yapan kaburgaların hareketleri (costae verae’nin
hareketleri): İlk altı kaburga sternumla doğrudan eklem yaptıkları için birlikte
hareket etmek zorundadırlar.
İnspirasyonda göğüs kafesi sagittal ve transvers yönde genişler. Bu esnada
sternumla yaptığı eklemin cinsinden dolayı 1. kaburga daha sınırlı hareket
yapar.

1. kaburga
Bu hareketler aşağı kaburgalara inildikçe tedricen artar.
Arcus costarum aracılığı ile sternum’a bağlanan kaburgaların hareketleri
(costae spuriae’nin hareketleri): 7.-10. kaburgaların hareketleri sonucunda
hem göğüs kafesi genişler, hem de diaphragma’nın yukarı çekilmesi nedeniyle
karın organlarına yer açılmış olur. Kıkırdak kaburgaların birbiriyle eklem
yapmaları sonucu, birbirlerini yukarı çekerler. Buna bağlı olarak corpus
sterni’nin alt ucu da, sınırlı olarak yukarı ve öne doğru hareket eder.
Ön uçları serbest olan kaburgaların (costae fluctuantes) hareketleri: 11. ve 12.
kaburgaların ön uçları serbesttir.

İnspirasyonda diğer kaburgalar yukarı çekilirken, bunlar birer uçları pelvis


iskeletine tutunan kaslar aracılığı ile aşağı doğru çekilerek sabit hale getirilirler.

Böylece diaphragma’nın buraya tutunan periferik kısımları sabit hale getirilir.

Bu da diaphragma’nın kontraksiyonu esnasında merkezi kısmının aşağı doğru


hareketini sağlar.
ÜST EKSTREMİTE EKLEMLERİ
JUNCTURAE MEMBRI SUPERIORIS

Juncturae cinguli pectoralis


Art. sternoclavicularis
Art. acromioclavicularis

Juncturae membri superioris liberi


Art. humeri [glenohumeralis]
Art. cubiti
Art. radioulnaris distalis
Art. radiocarpalis
Artt. manus
Artt. carpometacarpales
Artt. metacarpophalangeales
Artt. interphalangeales manus
Art. sternoclavicularis: Clavicula’nın facies articularis sternalis’i ile
sternum’un inc. clavicularis’i ve 1. kıkırdak kaburga arasında oluşan art.
sellaris grubu bir eklemdir.
Eklem boşluğunu tamamen ikiye ayıran discus articularis bulunur.

discus articularis
Bağları:

Capsula articularis

Discus articularis

Lig. sternoclaviculare anterius

Lig. sternoclaviculare posterius

Lig. costoclaviculare

Lig. interclaviculare
Capsula articularis: Her iki kemiğin eklem yüzü kenarlarına tutunur. Ön ve
arka tarafında kalınlaşarak lig. sternoclaviculare anterius ve posterius’u
oluşturur.
Discus articularis: Yassı ve yuvarlak olup eklem boşluğunu müstakil iki
boşluğa ayırır. Ön ve arka kısımlarında lig. sternoclaviculare anterius ve
posterius’a yapışır. Diskus koldan gelen kuvvetler için bir şok absorban görevi
görür.
Membrana synovialis, iki boşluğu ayrı ayrı örten iki kese şeklindedir.

discus articularis
Lig. sternoclaviculare anterius: Eklemin ön yüzünü örten geniş bir bant
şeklindedir.
Lig. sternoclaviculare posterius: Eklemin arka yüzünü örter.

lig. sternoclaviculare anterius


Lig. costoclaviculare: Yukarıda impressio ligamenti costoclavicularis’e, aşağıda
ise birinci kıkırdak ve kemik kaburganın üst kenarına tutunur.
Suni solunum esnasında yukarıya kaldırılan omuz ile birlikte clavicula’da
kalkar. Kuvvetli olan bu bağ sayesinde birinci kaburga, dolayısıyla da buna
bağlı olan sternum ve diğer sternal kaburgalar yukarı çekilir. Böylece göğüs
kafesi genişlemiş olur.

lig. costoclaviculare
Lig. interclaviculare: Her iki clavicula’nın sternal uçlarını birbirine bağlar.
Bazı şahıslarda bu bağ içerisinde (%7 oranında) kemikcikler (ossicula
suprasternales) bulunur.

lig. interclaviculare
Hareketleri: Sınırlı da olsa her yönde hareket edebilir. Clavicula
hareket ettiği zaman beraberinde scapula’da hareket eder.

Üst ekstremiteyi gövdeye bağlayan tek eklem olması nedeniyle de


omzun tüm hareketleri, merkezi durumda olan bu eklemin
rehberliğinde yapılır.

Clavicula’nın dış ucuna 8-10cm çapında bir daire çizecek şekilde


rotasyon yaptırır. Clavicula, uzun ekseni etrafında, 30’lik bir
rotasyon yapabilir.

Bu eklemde çıkıklar çok nadir olur. Bunun yerine clavicula’nın


1/3 medial kısmı ile 2/3 lateral kısmının birleşim yerinden kırıklar
oluşur.
Clavicula kırığı
Art. acromioclavicularis: Art. plana grubunun değişik bir şeklidir.
Clavicula’daki facies articularis acromialis ile, acromion’daki facies articularis
clavicularis arasında oluşur. Eklem yüzleri fibröz kıkırdakla kaplıdır.

art. acromioclavicularis

facies articularis clavicularis


Bağları:

Capsula articularis

Lig. acromioclaviculare

Lig. coracoclaviculare
Lig. trapezoideum
Lig. conoideum
Discus articularis
lig. acromioclaviculare
clavicula
acromion

Capsula articularis: Her iki kemiğin eklem yüzü kenarlarına tutunur.


Üstten ve alttan lig. acromioclaviculare ile takviye edilmiştir.
Eklemde discus articularis olduğunda iki ayrı synovial membran bulunur.
Diskus olmadığında tek sinovial membran bulunur.
lig. acromioclaviculare

Lig. acromioclaviculare: Kapsüler bir bağ olup ekleme katılan kemik uçlarına
yapışarak eklem kapsülünü kuvvetlendirir.
Discus articularis bulunduğu zaman, eklem kapsülü ile birlikte buna da
yapışır.
lig. coracoclaviculare

Lig. coracoclaviculare: Eklemden uzakta bulunmasına rağmen, proc.


coracoideus ve clavicula’yı birbirine sıkı bir şekilde bağlar. Bu nedenle, art.
acromioclavicularis’e ait bağ olarak kabul edilir.

Lig. trapezoideum ve lig. conoideum olmak üzere iki bölümü vardır. Bu iki
bağ üst ekstremitenin hareketli kısmını asmak suretiyle ağırlığı pasif olarak
azaltır.
lig. conoideum

lig. trapezoideum

Lig. trapezoideum; Ana bağın ön-dış bölümünü oluşturur. Aşağıda proc.


coracoideus’un üst yüzüne, yukarıda ise clavicula’daki linea trapezoidea’ya
tutunur.

Lig. conoideum; Ana bağın arka-iç bölümünü oluşturur. Aşağıda olan tepe
kısmı proc. coracoideus’a tutunur. Tabanı ise yukarıda, clavicula’nın alt
yüzünde bulunan tuberculum conoideum’a tutunur.
lig. conoideum lig. acromioclaviculare

lig. trapezoideum

lig. conoideum + lig. trapezoideum= lig. coracoclaviculare


Discus articularis: Çoğunlukla bulunmaz, bulunduğu zaman da eklem
boşluğunu kısmen ikiye ayırır. Çok nadir olarak da tam teşekkül ederek eklem
boşluğunu iki müstakil boşluğa ayırır.
Hareketleri
Bu eklemde 2 çeşit hareket yapılabilir.

1-Acromion’daki eklem yüzünde, clavicula’daki eklem yüzünün


kayması şeklinde olur.

2-Clavicula üzerinde scapula’nın rotasyonu şeklinde olur.

Scapula’nın göğüs duvarında hareketi esnasında art.


acromioclavicularis ile art. sternoclavicularis de uyum içinde
hareket ederler.

Acromion, clavicula aracılığı ile sternum’a tutunur. Bu nedenle


acromion clavicula’nın rehberliğinde hareket eder.
Scapula’nın bağları
Herhangi bir eklemin fonksiyonu ile ilgili olmayan ve sadece scapula’nın
yapısal özelliğini tamamlayan bağları vardır.

lig. coracoacromiale

Lig. coracoacromiale: Acromion ve proc. coracoideus arasında uzanan üçgen


şeklinde kuvvetli bir bağdır. Bu bağ, proc. coracoideus ve acromion ile birlikte,
humerus başını üstten destekleyen bir kemer oluşturur.
Lig. transversum scapulae superius: Inc. scapulae’yi delik haline dönüştürür.
N. suprascapularis bu delikten, a. ve v. suprascapularis ise bu bağın üzerinden
geçerler. Bu bağ bazen kemikleşebilir.

lig. transversum
scapulae superius
Lig. transversum scapulae inferius: Spina scapulae’nin lateral kenarından,
cavitas glenoidalis’in kenarına uzanan zayıf bir banttır. Bu bağın altından v.
a. n. suprascapularis geçer.

lig. transversum scapulae inferius


Art. humeri (art. glenohumeralis)
İnsan vücudundaki en hareketli ve en çok çıkan eklemdir. Caput humeri ile
cavitas glenoidalis arasında oluşan art. spheroidea grubu bir eklemdir. Caput
humeri 2 mm kalınlığında hiyalin kıkırdakla örtülüdür. Konkav eklem yüzünü
oluşturan cavitas glenoidalis konveks eklem yüzünden daha küçük olduğu için
labrum glenoidale tarafından genişletilmiştir.

labrum glenoidale
Eklemi oluşturan bu yüzler geniş hareket imkânına
sahiptir, fakat bu serbestlikleri nedeniyle de her yönde
kolayca çıkıklar oluşabilir.

Ancak eklemin çıkmasına kaslar ve bir dereceye kadar da


bağları engel olur.

Omuz ekleminde bulunan bağlar, kaslar olmaksızın


eklemin çıkmasına engel olamazlar.

Çünkü ekleme geniş hareket imkânı sağlayabilmek için


bağları uzun ve gevşektir.

Bunlar hareketi bir noktadan sonra sınırlayabilirler.


Art. humeri yukarıdan acromion, proc. coracoideus ve bunlar arasında
uzanan lig. coracoacromiale tarafından oluşturulan bir kemer tarafından
korunur.

acromion

lig. coracoacromiale

proc. coracoideus
Bağları
Capsula articularis
Ligg. glenohumeralia
Lig. coracohumerale
Lig. transversum humerale

lig. coracoacromiale

lig. coracoclaviculare

lig. coracohumerale

lig. glenohumeralia

m. supraspinatus

m. subscapularis
Capsula articularis: Eklem kapsülü geniş, gevşek ve oldukça incedir.
Scapula’ya labrum glenoidale’yi ve m. biceps brachii’nin uzun başının
tutunduğu tuberculum supraglenoidale’yi içine alacak şekilde tutunmuştur.
Humerus’da, dış kısmı collum anatomicum’a iç kısmı collum chirurgicum’a
yapışır. Tuberculum majus ve minus, eklem kapsülünün dışında kalır. Çok bol
ve gevşek olduğu için eklem yüzleri birbirinden 2,5 cm uzaklaştıktan sonra
kapsül gerilir.
m. deltoideus
m. supraspinatus

m. infraspinatus

m. subscapularis
m. teres minor

Capsula articularis: Ancak bazı kasların (STIS: Rotator kaf kasları)


tendonlarının bir kısım lifleri eklem kapsülünün ön, üst ve arka tarafına
yapışarak kapsülü kuvvetlendirir.
Eklem kapsülünde genellikle 2, bazen de 3 geçit bulunur. Bunlardan birincisi
humerus’un tuberculum majus ve minus’u arasında bulunur. Bu geçitten m.
biceps brachii’nin uzun başının kirişi geçer. Bu kiriş tuberculum
supraglenoidale’den başlar ve sinovial membranın oluşturduğu bir kılıfla
sarılı bir şekilde eklem boşluğunda ilerler.

1. geçit
Sulcus intertubercularis’de ilerlerken iki tüberkül arasında fibröz membranın
oluşturduğu bir kanal içinden geçerek aşağı iner. Fibröz membrandan
çıktıktan sonra da, vagina synovialis intertubercularis denilen sinovial bir
kılıfla sarılı olarak 2 ila 5cm aşağı iner.

vagina synovialis
intertubercularis
Geçitlerden ikincisi kapsülün ön tarafında ve proc. coracoideus’un alt
kısmında bulunur. Bu geçit m. subscapularis’in tendonunun altında bulunan
bursa subtendinea musculi subscapularis’i eklem boşluğuna bağlar.
Bazen bulunan üçüncü geçit eklem kapsülünün arkasında yer alır ve eklem
boşluğu ile bursa subtendinea musculi infraspinati’yi birbirine bağlar.

2. geçit
Labrum glenoidale: Kesiti üçgen şeklinde olan labrum glenoidale, cavitas
glenoidalis’in derinliğini ve yüzeyini artıran fibrokartilaginöz bir yapıdır.

Labrum glenoidale
Ligg. glenohumeralia: Eklem kapsülünün ön yüzünde bulunan bu bağlar,
eklem kapsülünün kalınlaşmasından ibarettir, yani kapsüler bağlardır. Ön
tarafta, komşu kasların kirişleriyle kaynaşmış olduğu için açık olarak
göremeyiz. Ancak kapsülün bu ön bölümüne, membrana synovialis ile döşeli iç
yüzünden bakıldığında, daha açık olarak görebiliriz.

Ligg. glenohumeralia
Humerus’un tuberculum majus ve minus’u arasında lig. transversum
humerale denilen ince ve kısa bir bağ bulunur. Bu bağ, iki tuberkül ile birlikte
m. biceps brachii’nin uzun başının kirişinin geçtiği bir tünel oluşturur.

lig. transversum humerale

tendo m. bicipitis brachii


(caput longum)
Lig. coracohumerale: Eklem kapsülünün üst kısmını kuvvetlendiren geniş
bant şeklinde bir bağdır. Proc. coracoideus’un kökü ile tuberculum majus
arasında uzanır.

Lig. coracohumerale
Omuz eklemi ile ilgili bursalar:
1-Bursa subacromialis: Eklem kapsülü ile acromion arasında bulunur.

2-Bursa subtendinea musculi subscapularis: Kapsül ile m. subscapularis’in


kirişi arasında bulunur. Kapsülünün ön tarafındaki bir delik aracılığıyla eklem
boşluğuna bağlanır.

1-Bursa subacromialis

2-Bursa subtendinea m. subscapularis


3-Bursa subdeltoidea: Eklem kapsülü ile m. deltoideus arasında bulunan
büyük bir bursadır ve eklem boşluğu ile irtibatlı değildir.

bursa subdeltoidea
4-Bursa musculi coracobrachialis: Eklem kapsülü ile m. coracobrachialis
arasında yer alır. Her zaman bulunmaz.

bursa m. coracobrachialis
5-Bursa subtendinea musculi latissimi dorsi: Eklem kapsülü ile m.
latissimus dorsi’nin kirişi arasında bulunur.

6-Bursa subtendinea musculi teretis majoris: Eklem kapsülü ile m.


teres major arasında bulunur.

7-Bursa subcutanea acromialis: Acromion ile deri arasında bulunur.

8-Bursa subtendinea musculi infraspinati: Eklem kapsülü ile m.


infraspinatus’un kirişi arasında bulunur.
bursa subcutanea acromialis
Hareketleri: Art. spheroidea grubu bir eklem olması nedeniyle,
transvers, sagittal ve vertikal olmak üzere üç ana ve birçok da tali ekseni
vardır.
Eklem yüzlerinin şekli, geniş hareketlere müsaittir. Eklem kapsülünün
geniş ve gevşek olması yanı sıra, hareketi sınırlayıcı bir bağı da yoktur.
Yukarıdaki nedenlerle vücuttaki diğer eklemlere oranla, en geniş ve
çeşitli hareket yapabilen bir eklemdir.
Fakat bağların gerginliği ve eklem yüzlerinin şekilleri ekleme katılan
kemikleri bir arada tutmaya müsait değildir. Bu yüzden vücutta en çok
çıkığın oluştuğu eklemdir. Omuz ekleminin çıkmasına engel olan esas
yapılar etrafını saran kaslardır.
Kaslar sadece eklemin alt kısmında bulunmaz. Bu nedenle çıkıkların çoğu,
humerus başının öne-aşağı doğru kayması şeklinde oluşmaktadır.
Omuz çıkıklarında omuzun normal şekli bozulur ve desteksiz kalan m.
deltoideus çöker. Sivri bir çıkıntı şeklinde beliren acromion’un altında bir
çukurluk oluşur (apolet belirtisi). Kasların bulunmadığı alt kısımda elle
muayenede deri altında eklem rahatlıkla kontrol edilebilir.

Omuz çıkığı

apolet belirtisi.
Ayrıca omuz yukarıda proc. coracoideus ve acromion ile bunlar arasında
bulunan lig. coracoacromiale tarafından oluşturulan bir çatı tarafından
desteklenmiştir bu yüzden omuz eklemi yukarıya doğru çıkmaz.

acromion

lig. coracoaromiale

proc. coracoideus
Negatif Basınç ve Etkisi
Eklemlerin synovial boşluklarında mevcut negatif basınçtan
doğan çekme kuvveti her mm2 için yaklaşık 1 kg kadardır.
Omuz ekleminde, kemiklerin temas eden yüzlerinin 6mm2
olduğu düşünülecek olursa, sadece negatif basınçtan doğan
6kg’lık bir çekme kuvveti oluşmaktadır.
Bu da, 4-4,5 kg gelen üst ekstremiteyi taşımaya yetmektedir.
Omuz eklemi; transvers eksen etrafında öne doğru fleksiyon, arkaya doğru
ekstensiyon salınım hareketleri yapar. Omuz eklemi; Sagittal eksen etrafında
abduksiyon ve adduksiyon yapar.
Omuz eklemi; Vertikal eksen etrafında iç ve dış rotasyon yapar. Ayrıca diğer
tali eksenleri de kullanarak sirkumdüksiyon hareketi yapabilir.
Scapula’nın yer değiştirmesi kol ile gövde arasındaki açıyı
değiştirir. Bu durum omuz ekleminin hareketlerini etkiler.

Omuz eklemi’nin transvers ekseni ile gövdenin transvers ekseni


arasında yaklaşık 30o’lik bir açı vardır.

Cavitas glenoidalis’in pozisyonuna uygun olarak humerus da


normal anatomik pozisyonda biraz iç rotasyon yapmış
durumdadır.

Transvers eksenin 30o’lik meylinden dolayı kol, tam sagittal


planda öne arkaya hareket edemeyip, öne-içe ve arkaya-dışa
doğru salınım hareketi yapar.
Cavitas glenoidalis’in ve, humerus başının merkezinden geçen transvers eksen
etrafında öne doğru yapılan fleksiyon ve arkaya doğru yapılan ekstensiyon
hareketlerinin toplamı 110-120o kadardır.

Bunun 70-75o’si öne, 40-45o’si ise arkaya doğru yapılır.

Sagittal eksen etrafında kolumuz abduksiyon ve adduksiyon yapar.

Scapula sabit iken, kol sagittal eksen etrafında ancak 110-120o’lik bir
abduksiyon yapabilir. Bu pozisyonda humerus, scapula’nın çıkıntılarının
oluşturduğu çatıya dayanmaktadır.

Bu noktadan sonra ancak scapula ile birlikte dönebilmektedir.


İşte scapula ile birlikte öncekine ilaveten 55-65o daha abduksiyon yapabilir.

Başın üstünde vertikale yakın bir pozisyona gelen kol, omurgayı da


bükmek suretiyle, vertikal duruma getirebilir.

Kolun adduksiyon hareketi gövde tarafından sınırlanır.

Ancak kol gövdeyi kurtaracak kadar ön tarafa alındığında, 45o daha


adduksiyon yapabilir.

Aynı şekilde kol arka tarafa alındığında, ancak 15o’lik sınırlı bir
adduksiyon yapabilir.
Vertikal eksen etrafında kolumuz iç ve dış rotasyon yapar. Omuz ekleminde kol
sarkık durumda ancak 90o’lik bir rotasyon yapabilir.

Fakat bu hareketi önkol kemikleri devam ettirirler.

Radius ile ulna arasında oluşan art. radioulnaris proximalis ve distalis,


müşterek vertikal eksenleri etrafında 120o’yi bulan iç rotasyon (pronasyon) ve
dış rotasyon (supinasyon) yapabilirler.

Böylece omuz ekleminde yapılan hareket ile birlikte 210o’lik rotasyon


yapabiliriz.

Buna art. sternoclavicularis ve art. acromioclavicularis vasıtasıyla scapula’nın


yaptığı hareketi de ilave edersek, el 360o’ye varan pronasyon ve supinasyon
hareketi yapabilir.
Supinasyon esnasında scapula kaburgalar üzerinde kayarak omurgaya
yaklaşır, pronasyon esnasında ise uzaklaşır.

Omuz ekleminde yukarıda izah edilen hareketlerin birbiri ardında ve karışımı


şeklinde yapılan, elin daire çizme hareketlerine sirkumdüksiyon denilir.

Kol ortalama 60o öne ve dışa kaldırdıktan sonra, en geniş sirkumdüksiyon


hareketi yapılır.
Art. cubiti: Dirsek eklemi art. humeroulnaris, art. humeroradialis ve art.
radioulnaris proximalis olmak üzere 3 eklemden oluşur. Birden fazla eklemden
oluşması nedeniyle, art. composita grubu sinovial bir eklemdir.

art. humeroradialis

art. humeroulnaris

art. radioulnaris proximalis


Art. humeroulnaris, trochlea humeri ile
inc. trochlearis arasında oluşan
ginglymus grubu bir eklemdir. art. humeroulnaris
Art. humeroradialis capitulum humeri ile fovea
articularis arasında oluşan art. spheroidea
grubu bir eklemdir.

art. humeroradialis
Art. radioulnaris proximalis ise,
ulna’daki inc. radialis ile radius
başındaki circumferentia articularis
arasında oluşan art. trochoidea grubu bir
eklemdir.

art. radioulnaris proximalis


Capitulum humeri’yi kaplayan eklem yüzü,
trochlea humeri ile devamlıdır. Trochlea humeri
sagittal yönde konveks, transvers yönde ise
konkavdır.
Capitulum humeri’nin üst-ön kısmında fossa
radialis, trochlea humeri’nin üst-ön kısmında ise
fossa coronoidea bulunur.
Fleksiyon pozisyonunda buraya caput radii ve
proc. coronoideus girerek daha fazla fleksiyon
yapmaya imkan sağlar.
Trochlea humeri’nin arka-üst kısmında bulunan
fossa olecrani’ye ise ekstensiyon durumunda
olecranon girer.
Bu çukurlar eklem kapsülünün içinde, kasların tutunduğu
epicodylus lateralis ve medialis ise dışında bulunur.
Ulna’da bulunan inc. trochlearis, trochlea humeri’ye tam
uyacak şekildedir ve açıklığı öne ve yukarı bakar.
Radius başında bulunan fovea articularis, biraz konkavdır.
Capitulum humeri bunun üzerine kayarak hareket eder.
Art. cubiti’yi oluşturan tüm eklemlerin yüzleri hiyalin
kıkırdakla kaplıdır.
Bağları:
Capsula articularis
Lig. collaterale ulnare
Lig. collaterale radiale
Lig. anulare radii
Lig. quadratum
Memb. interossea antebrachii
Chorda obliqua
Capsula articularis: Epicondylus medialis ve lateralis’i dışarıda bırakarak, ön
yüzde fossa coronoidea ve fossa radialis’i arka yüzde fossa olecranii’yi içine
alır.
Eklem kapsülünün yüzeyel lifleri oblik derin lifleri ise transvers olarak
seyreder.
Kapsülün en gevşek olduğu pozisyon, önkolun yarı fleksiyon durumudur. Bu
nedenle eklem içi basıncın arttığı ağrılı durumlarda dirsek eklemi, ağrının en
az duyulduğu pozisyon olan yarı fleksiyon durumunu alır.
Lig. collaterale ulnare: Üçgen şeklinde kalın bir
bağdır. Humerus’un epicondylus medialis’inden
başlar yelpaze şeklinde açılarak inc. trochlearis’in
iç kenarı boyunca uzanır.

lig. collaterale ulnare


Lig. collaterale radiale: Epicondylus lateralis ile
lig. anulare radii arasında uzanır.

lig. collaterale radiale


Lig. anulare radii: Inc. radialis’in ön ve arka uçlarına tutunan halka şeklinde
kuvvetli bir bağdır. Lig. anulare ve inc. radialis birlikte osteo-fibröz bir halka
oluşturur. Bu halkanın 4/5’ini lig. anulare, 1/5’ini de inc. radialis oluşturur.

Lig. anulare radii


Lig. quadratum: Dikdörtgen şeklinde
kalın bir bağdır.

Lig. anulare’nin inc. radialis’in alt


kısmında bulunan bölümünden, collum
radii’nin iç yüzüne uzanır.

lig. quadratum

U R
Membrana interossea antebrachii: Geniş, yassı ve
kuvvetli bir bağdır.

Radius ile ulna’nın margo interosseus’larına tutunur ve


bu iki kemik arasındaki aralığın büyük kısmını kapatır.

Sadece proksimalde chorda obliqua’nın bulunduğu

membrana interossea antebrachii


5cm’lik kısmında bulunmaz.

Distal ucuna yakın bir yerde damarların (a. ve v.


interossea anterior) geçtiği bir geçit bulunur.

Yine serbest üst kenarı ile chorda oliqua arasında kalan


geçitten de damarlar (a. ve v. interossea posterior) geçer.
Membrana interossea antebrachii’yi oluşturan
lifler yukarıda radius’tan aşağı-içe doğru
uzanarak ulna’ya tutunur.

Membrana interossea antebrachii, radius ile


ulna’yı sıkı bir şekilde birbirine bağlar.

Yarı supinasyon veya yarı pronasyon


durumunda en gergin durumdadır. Tam
supinasyon veya pronasyon’da ise tekrar gevşer.

Kuvvet naklinde önemli görev yapar. Bunun yanı


sıra önkolun önündeki ve arkasındaki kaslara
orijin verir.
Chorda obliqua: Yassı veya yuvarlak bir bant
şeklinde olan bu bağ, tuberositas ulnae’nin dış
tarafından aşağı ve dışa doğru seyrederek,
tuberositas radii’nin biraz aşağısına tutunur.

Lifleri membrana interossea antebrachii’nin


liflerine dik olarak seyreder.

chorda obliqua
chorda obliqua

memb. interossea antebrachii

U R

art. radioulnaris distalis


capsula articularis
Hareketleri

Art. humeroulnaris: Eklemin transvers ekseni dıştan-


içe ve yukarıdan-aşağıya doğru oblik olarak seyreder.

Bu nedenle tam ekstensiyon durumunda kol ile önkol


arasında, dış tarafta yaklaşık 163lik bir açı (fizyolojik
açı) oluşur.

Kadınlarda bu açı biraz daha küçüktür. Yani önkol


daha çok abduksiyon yapmış durumdadır. Bunun
sebebi, normal salınım hareketi esnasında önkolun
geniş olan kalçaya çarpmamasıdır.
Ayrıca, tam fleksiyon esnasında önkolla birlikte el biraz içe doğru yönelir. Bu
da elimizi ağzımıza götürebilmemiz için önemlidir.
Trochlea humeri’ye tamamen uyan konkav eklem yüzü (inc. trochlearis) önden
proc. coronoideus, arkadan ise olecranon ile sınırlanmıştır.
Yine bu çıkıntılar fleksiyon ve ekstensiyon hareketlerini sınırlamada önemli rol
oynarlar.
Art. humeroulnaris’in sadece transvers bir ekseni vardır. Bu eksende,
fleksiyon ve ekstensiyon yapılır.
Normalde önkolun, dirsek ekleminde dış tarafa biraz
bükük olması nedeniyle, önkol fleksiyon ve ekstensiyonda
tam sagittal planda hareket edemez.

Yine ulna, ekstensiyon esnasında bir miktar pronasyon,


fleksiyon esnasında ise supinasyon yapar.

Önkolun fleksiyon ve ekstensiyon hareketlerine art.


humeroradialis de katılır.

Bu eklem, eklem yüzü şekline göre art. spheroidea grubu


olmasına rağmen hareket şekline göre art. plana grubuna
benzemektedir.
Lig. anulare, ve membrana interossea antebrachii radius’u
ulna’ya, yan hareketler yapamayacak şekilde bağlamıştır.

Bu nedenle, art. humeroradialis’te fleksiyon-ekstensiyon ile


supinasyon-pronasyon yapılabilmesine rağmen, abduksiyon-
adduksiyon yapılamaz.

Dirsek ekleminin en geniş hareketi fleksiyon ve


ekstensiyondur.

Önkol 180 ye kadar ekstensiyon yapabilir.

Önkol, ön tarafta fleksiyon yaparak kola 40 ye kadar


yaklaşabilir.
M. triceps brachii ile eklem kapsülünün arka kısmı gerilerek ve ön
tarafta da proc. coronoideus fossa coronoidea’ya, caput radii de fossa
radialis’e dayanarak hareketi sınırlar.

Art. humeroradialis, aynı zamanda önkolun supinasyon ve


pronasyon’una da katılır.

Önkolun supinasyon ve pronasyon hareketi aslında art. radioulnaris


proximalis ve distalis’in müşterek hareketleri sonucu oluşur.

Art. humeroradialis de vertikal eksen etrafında dönmek suretiyle


harekete katılır.
Art. radioulnaris proximalis: Art. trochoidea grubu bir eklem olması
nedeniyle art. radioulnaris distalis ile birlikte müşterek vertikal bir
eksen etrafında pronasyon ve supinasyon yapar.

Bu hareket esnasında ulna sabit, radius ise hareketlidir.

Önkol kemikleri supinasyon durumunda birbirine paralel, pronasyon


durumda ise birbirini çaprazlar.

Dirsek eklemi, üst taraftaki eklemlerin en çok kullanılanıdır.

Eklem yüzleri birbirlerine uyumludur ve zorlanması halinde çıkıktan


ziyade kırıklar oluşur.

Eklem etrafında fazla yumuşak yapı bulunmaması nedeniyle elle,


kemik çıkıntılarını kontrol edebiliriz.
Sağlam bir dirsek ekleminde, tam ekstensiyon durumunda olecranon’un tepesi,
epicondylus lateralis ve medialis ile aynı çizgi üzerinde bulunur. Çıkık veya
kırıklarında bu durumları bozulur.

Önkol 90 lik fleksiyon pozisyonunda ise bu üç noktayı birleştirdiğimizde bir


eşkenar üçgen meydana gelmesi gerekir. Herhangi bir kırık veya çıkıkta bu
durum bozulur.
Art. radioulnaris distalis: Art. radioulnaris proximalis ile birlikte izah edilmesi
gerekir. İki eklemi de aynı kemikler oluşturur, birlikte hareket etmek
zorundadırlar. Art. radioulnaris distalis, art. trochoidea grubu bir eklemdir.
Konkav eklem yüzünü radius’un distalinde ve iç tarafında bulunan inc.
ulnaris, konveks eklem yüzünü ise ulna’nın distal ucundaki caput ulnae’de
bulunan circumferentia articularis oluşturur.

Art. radioulnaris distalis


Capsula articularis: Kapsül yukarıda gevşektir ve membrana synovialis ile
kaplanmış olarak yukarı doğru bir cep şeklinde uzantı verir. Recessus
sacciformis inferior denilen bu uzantı, membrana interossea antebrachii’nin ön
yüzünde bulunur.
Discus articularis: Üçgen şeklinde olan discus articularis’in orta kısmı ince,
çevresi kalındır. Tepesi caput ulnae ile proc. styloideus arasındaki çukura,
tabanı ise inc. ulnaris’e tutunur. Üst yüz caput ulnae ile eklem yapar ve ikisi
arasında kayma hareketi görülür. Üst ve alt yüzleri konkavdır. Bu nedenle art.
radiocarpalis’in konkav eklem yüzünün oluşumuna katılır. Bazen diskusun
ortası delik olabilir.

discus articularis
art. radioulnaris
distalis
Normal pozisyonda alt yüzü os lunatum’un iç yarısı ve os triquetrum ile eklem
yapar.

discus articularis

os triquetrum

os lunatum
Hareketleri
Art. radioulnaris proximalis ile birlikte hareket eder.
Her iki eklemin müşterek vertikal ekseni caput radii ve caput ulnae’den geçer.
Bu eksen etrafında radius, ulna etrafında dönerek supinasyon ve pronasyon
yapar.
Art. humeroradialis de bu harekete iştirak eder. Pronasyon durumundaki el,
sadece art. radioulnaris proximalis ve distalis aracılığı ile yaklaşık 120lik bir
supinasyon yapabilir.
Buna omuz eklemi (90), clavicula ve scapula’nın hareketleri de eklenecek
olursa 360lik supinasyon yapabilir.
Articulationes manus: Radius ile ulna’nın distal uçları, el bileği kemikleri (ossa
carpalia), el tarağı kemikleri (ossa metacarpalia) ve el parmağı kemikleri
(phalanges manus) arasında oluşan eklemlerin tümüne articulationes manus
denir.
Art. radiocarpalis: Konkav eklem yüzünü radius’un alt ucundaki facies
articularis carpalis ile discus articularis’in alt yüzü, konveks eklem yüzünü ise
dıştan içe os scaphoideum, os lunatum ve os triquetrum oluşturur. Art.
ellipsoidea grubu bir eklemdir.
Bağları
Capsula articularis
Lig. radiocarpale dorsale
Lig. radiocarpale palmare
Lig. ulnocarpale palmare
Lig. carpi radiatum
Lig. collaterale carpi ulnare
Lig. collaterale carpi radiale
Capsula articularis: Genellikle müstakil bir eklem kapsülü vardır. İç yüzü
sinovial membranla döşeli olup, discus articularis’in ön tarafında yukarı proc.
styloideus’a doğru bir çıkıntı (recessus sacciformis) verir. Eklemi saran bağlar
kapsülle tamamen kaynamış durumdadır. Bu nedenle eklem kapsülünü diğer
yapılardan izole etmek güçtür.
Lig. radiocarpale dorsale: Yukarıda radius’un arka yüzüne, aşağıda, os
scaphoideum, os lunatum ve os triquetrum’un dorsal yüzlerine tutunur.

R U
lig. radiocarpalia dorsalia
Lig. radiocarpale palmare: Radius’un ön yüzü ile proc. styloideus radii’ye
tutunarak başlar. Lifleri aşağı ve içe doğru seyrederek os scaphoideum, os
lunatum ve os triquetrum’un palmar yüzlerine tutunurlar. Os capitatum’a
uzanan lifleri de bulunabilir.

U R
lig. radiocarpale palmare
Lig. ulnocarpale palmare: Yuvarlak demetler şeklindeki bu bağ, proc.
styloideus ulnae’nın tabanı ve discus articularis’in ön kenarından os lunatum
ve os triquetrum’a uzanır.

U R

lig. ulnocarpale palmare


Lig. carpi radiatum: Os capitatum’dan her iki tarafa yayılan lif grubudur.

lig. carpi radiatum


Lig. collaterale carpi ulnare: Proc. styloideus ulnae’den aşağıya uzanırken iki
demete ayrılır. Bu demetlerden birisi os triquetrum’a, diğeri de os
pisiforme’ye tutunur.
Lig. collaterale carpi radiale: Yukarıda radius’un proc. styloideus’una,
aşağıda ise os scaphoideum’un radial tarafına tutunur.

lig. collaterale lig. collaterale


carpi ulnare carpi radiale
Hareketleri: Genellikle art. mediocarpalis ve artt. intercarpales
ile birlikte hareket ettiğinden bu eklemlerin hareketleri ile
birlikte anlatılacaktır.
Artt. carpi: Karpal kemikler arasında oluşan eklemler olup kendi aralarında
artt. intercarpales ve art. mediocarpalis olmak üzere iki gruba ayrılır.

art. mediocarpalis

artt. intercarpales
Artt. intercarpales: Her bir sıradaki karpal kemiklerin, yan taraflarındaki
karpal kemiklerle yaptığı eklemlerdir. Hem proksimal hemde distal sıra
eklemleri art. plana grubu olup sadece sınırlı kayma hareketleri yapabilirler.
Art. mediocarpalis: Karpal kemiklerin proksimal sırası ile distal sırası
arasında oluşur. Eklemin ulnar tarafını art. ellipsoidea’ya benzetebiliriz.
Eklemin radial bölümü art. plana’ya benzer ve bu bölümde kayma hareketleri
yapılabilir.
Bağları
Eklem kapsülü
Ligg. intercarpalia dorsalia
Ligg. intercarpalia palmaria
Ligg. intercarpalia interossea
lig. pisohamatum
lig. pisometacarpeum

lig. pisometacarpeum

ligg. intercarpalia dorsalia


Hareketleri
Elin hareketlerine her iki eklem de (art. radiocarpalis ve art. mediocarpalis)
iştirak eder. Çünkü hareketi oluşturan kaslar her iki eklemi de kat
etmektedirler.
Bu eklemlerde fleksiyon, ekstensiyon, abduksiyon ve adduksiyon hareketleri
ile sınırlı olarak da, bir sirkumdüksiyon hareketi yapılabilir.
Art. radiocarpalis, art. elipsoidea grubu bir eklem olup iki ana ekseni,
birçok da tali ekseni vardır.
Elimize fleksiyon yaptırdığımızda oluşan deri kıvrımlarından ele en yakın
olanı art. mediocarpalis’e uyar.
Bu iki eklemin ortak hareketiyle elimiz ortalama 70 ekstensiyon, 80 de
fleksiyon hareketi yapabilir.
Elimiz normalde 10–12 kadar radial tarafa meyillidir.
Bu pozisyondan başlayarak elimiz sagittal eksen etrafında içe doğru
40, dışa doğru 20’lik bir hareket yapabilir.
Ulna’nın proc. styloideus’u daha kısa olması nedeniyle, iç tarafa olan
hareket daha geniştir.
Ulnar abduksiyon hareketinin büyük bir bölümü art. radiocarpalis’de,
Radial abduksiyon hareketinin büyük bir bölümü ise art.
mediocarpalis’de yapılmaktadır.
Eklem yüzünün ellipsoid olması nedeniyle, yapılan sirkumdüksiyon
hareketi de tam bir daire şeklinde olmayıp, uzun çapı transvers yönde
olan bir elips şeklindedir.
Canalis carpi
Karpal kemikler ile retinaculum flexorum arasında oluşan osteo-fibröz kanala,
canalis capi denir.
Retinaculum flexorum, radial tarafta os scaphoideum’un tüberkülü ile os
trapezium’a, ulnar tarafta ise os pisiforme ile hamulus ossis hamati’ye tutunur.

retinaculum flexorum

VAN ulnaris

hamatum
capitatum
os trapezium

os trapezoideum
m. flexor pollicis longus (tendo) m. flexor digitorum
superficialis (tendines)

m. flexor carpi radialis (tendo)

ligg. carpometacarpalia palmaria


canalis carpi
Artt. carpometacarpales
Karpal kemiklerle metakarpal kemikler arasında oluşan eklemlerdir.
Bunlardan birincisi olan başparmağın eklemi (art. carpometacarpalis pollicis)
diğer 4 eklemden farklıdır.

art. carpometacarpalis
pollicis
artt. carpometacarpales
Art. carpometacarpalis pollicis
Birinci metakarpal kemik ile os trapezium’un eyer şeklindeki yüzleri
arasında oluşan art. sellaris grubu bir eklemdir.

Diğer 4 metakarpal kemiğin eklemlerine oranla fazla hareketlidir.

Art. sellaris grubu bir eklem olması nedeniyle iki ana ekseni ve
birçok da tali ekseni vardır.

Transvers eksen os trapezium’dan geçer ve dış ucu öne, iç ucu ise


arkaya gelecek şekilde, diğer normal eksenlerden farklı yönde
seyreder.

Bu nedenle bu eksen etrafında yapılan fleksiyon ve ekstensiyon


hareketleri de diğer parmakların fleksiyon ve ekstensiyon
hareketlerinden farklıdır.
Başparmağın küçük parmağın ucuna yaklaşması hareketine
fleksiyon, uzaklaşması hareketine de ekstensiyon denilir.

Fakat bu hareketlerin normal fleksiyon ve ekstensiyondan farklı


olması nedeniyle fleksiyona oppozisyon, ekstensiyona da repozisyon
denilmektedir.

Sagittal eksen, I. metakarpal kemiğin proksimal ucundan ön-arka


yönde geçer. Bu da, tam ön-arka yönde olmayıp ön ucu biraz iç,
arka ucu ise dış tarafta bulunur ve yukarıda izah edilen oblik
transvers ekseni ile 90’lik bir açı yapar.

Bu eksen etrafında başparmağın ikinci parmağa yaklaşmasına


adduksiyon, uzaklaşmasına ise abduksiyon denilir.

Bu hareketlerden başka tali eksenleri de kullanmak suretiyle


başparmağın ucu elips çizerek sikumdüksiyon hareketi yapar.
Elin hareketinde başparmağın yeri çok önemlidir. Başparmaksız el,
fonksiyonunun hemen hemen yarısını kaybeder ve bazı hareketleri de hiç
yapamaz.

Art. carpometacarpealis pollicis


(capsula articularis)
El bileğinde 5 adet membrana synovialis ile döşeli müstakil
eklem boşluğu bulunur.
Birincisi; art. radioulnaris distalis’te;
İkincisi; art. radiocarpalis’de;
Üçüncüsü ve en geniş olanı art. mediocarpalis’de;
Dördüncüsü; art. carpometacarpalis pollicis);
Beşincisi ise os pisiforme ile os triquetrum arasında bulunur.
Art. carpometacarpalis II, III, IV, V:
Bu dört eklem düzensiz eklem yüzlerine sahiptirler, dolayısıyla art. plana
grubuna girerler.

artt. carpometacarpales
Bağları
ligg. carpometacarpalia palmaria
ligg. carpometacarpalia dorsalia

ligg. carpometacarpalia ligg. carpometacarpalia


palmaria dorsalia
Hareketleri
Bu 4 eklemin hareketleri gayet sınırlıdır ve sadece bir miktar kayma hareketi
yapabilir.
Bunlar arasında 5. metakarpal kemik en hareketli olanıdır, 2.ve 3. metakarpal
kemikler hemen hemen hareketsizdirler.
Artt. intermetacarpales

2.-5. metakarplar, proksimal uçlarının yan yüzlerinde bulunan kıkırdakla


örtülü küçük yüzler ile birbirleriyle eklem yapar.

Bu eklemleri dorsal ve palmar tarafta transvers yönde seyreden ligg.


metacarpalia dorsalia ve palmaria, eklem yüzlerinin distal kısımlarını da
birbirine ligg. metacarpalia interossea bağlar.

Eklemin distalinde kalan metakarpal kemikler arasındaki kasların


doldurduğu aralığa, spatia interossea metacarpi denilir.

artt. intermetacarpales
spatia interossea metacarpi

ligg. metacarpalia palmaria ligg. metacarpalia dorsalia


Artt. metacarpophalangea
Metakarpal kemiklerin distal uçları ile birinci falanksların proksimal konkav
uçları arasında oluşan eklemlerdir.
Eklem yüzünün şekline göre art. spheroidea’ya benzeyen bu eklemler,
hareketleri bakımından daha ziyade art. ellipsoidea’ya benzemektedir.

artt. metacarpophalangea
Art. metacarpophalangealis 1, gingliymus grubu ekleme benzemektedir.
Transvers yönde tek ekseni vardır. Bu eksen etrafında 30lik sınırlı bir
fleksiyon ve ekstensiyon hareketi yapılabilir. Çok sınırlı bir sirkumdüksiyon da
yapılabilir.

art. metacarpophalangealis pollicis

ligg. collateralia
Diğer metakarpofalangeal eklemlerde parmağımız fleksiyon,
ektensiyon, abduksiyon, adduksiyon, sirkumdüksiyon ve
biraz da rotasyon hareketi yapabilir.

Fleksiyon ve ekstensiyon hareketi, ortalama 100 kadardır ve


fleksiyon daha geniş olarak yapılabilir.

Abduksiyon ve adduksiyon hareketi ekstensiyon durumunda


en fazla olup, fleksiyon yaptıkça azalır ve tam fleksiyon
pozisyonunda ise hiç yapılamaz.
Bağları
Ligg. collateralia
Ligg. palmaria
Lig. metacarpale transversum profundum

ligg. palmaria

lig. metacarpale
transversum profundum
ligg. collateralia
Artt. interphalangeales
Birinci ve ikinci falanksların distal uçlarıyla, ikinci
ve üçüncü falanksların proksimal uçları arasında
oluşur.

Baş parmakta iki falanks olması nedeniyle bir


interphalangeal eklem bulunur.

artt. interphalangeales
Eklem yüzleri makaraya benzemesi nedeniyle ginglymus grubu eklemlerdir.
Transvers eksen etrafında fleksiyon ve ekstensiyon hareketleri yapabilirler.
Proksimal eklem 100, distal eklem 70-80’lik bir fleksiyon yapabilir.

art. interphalangealis proximalis

art. interphalangealis distalis


Bağları
Ligg. collateralia
Ligg. palmaria

Ligg. collateralia

ligg. palmaria
ALT TARAF EKLEMLERİ
(Juncturae membri inferioris)

Leğen (pelvis) Kavşağına Ait Eklemler


(Juncturae cinguli pelvici)
Art. sacroiliaca
Symphysis pubica
Bu eklemler anlatıldı.
Alt Tarafın Serbest Kısmına Ait Eklemler
(Juncuturae membri inferioris liberi)
Art. coxae [coxofemoralis]
Art. genus
Art. tibiofibularis
Art. talocruralis
Artt. pedis
Art. subtalaris [talocalcanea]
Art. talocalcaneonavicularis
Artt. intercuneiformes
Artt. cuneocuboidea
Artt. intertarseae
Artt. tarsometatarsales
Artt. intermetatarsales
Artt. metatarsophalangeales
Artt. interhalangeales pedis
KALÇA EKLEMİ [Art. coxae (coxofemoralis: iliofemoralis)]: Caput femoris
ile acetabulum arasında oluşan art. spheroidea grubu bir eklemdir. Caput
femoris bir küre şeklindedir ve lig. capitis femoris’in tutunduğu yer olan fovea
capitis femoris hariç, her tarafı eklem kıkırdağı ile kaplıdır.

lig. capitis femoris


caput femoris

acetabulum
Konkav eklem yüzünü oluşturan acetabulum’un eklem kıkırdağı ile kaplı olan
yarımay şeklindeki kısmı (facies lunata) ekleme katılır. Ekleme katılmayan
fossa acetabuli ise, yağ dokusundan zengin sinovial yapıyla doludur. Yine
konkav eklem yüzünü arttırmak için acetabulum’un kenarında
fibrokartilaginöz yapıda, labrum acetabulare denilen bir halka vardır.

labrum acetabulare

facies lunata

fossa acetabuli
Bağları:
Capsula articularis
Lig. iliofemorale
Lig. ischiofemorale
Lig. pubofemorale
Zona orbicularis
Lig. capitis femoris
Lig. transversum acetabuli
Labrum acetabulare
Capsula articularis: Eklemi sıkıca saran kalın bir bağ şeklindedir. Yukarıda
acetabulum’un kenarına ve lig. transversum acetabuli’ye, aşağıda ise collum
femoris’e (ön yüzde linea intertrochanterica’ya arka yüzde crista
intertrochanterica’ya) tutunur.

capsula articularis
Eklem kapsülünün iç yüzünü membrana synovialis döşer. Femur’un eklem
kıkırdağı kenarından başlayan bu zar, femur boynunun fibröz kapsül içinde
kalan bölümünü döşedikten sonra membrana fibrosa’nın iç yüzüne atlar.
Labrum acetabulare’nin her iki yüzünü de örter. Fossa acetabuli’deki yağ
dokusunu sararak lig. capitis femoris üzerine geçer ve bu bağla birlikte fovea
capitis femoris’e kadar uzanır.
Lig. iliofemorale: Vücuttaki kuvvetli bağlardan (300 kg’a kadar dayanabilir)
biridir. Yukarıda spina iliaca anterior inferior’a aşağıda ise linea
interochanterica’ya tutunur. Bu bağ ters dönmüş bir Y harfine benzemesi
nedeniyle bazı kaynaklarda Y ligamenti olarak da isimlendirilir. Bu bağ
uyluğun ve gövdenin ekstensiyonunu ve uyluğun adduksiyonunu sınırlar. Tek
ayak üzerinde iken gövdenin karşı tarafa eğilmesini engellemeye çalışır.
Kalçanın hiperekstansiyonunda ve iç rotasyonda gerilir, dış rotasyonda gevşer.

ÖN

Lig. iliofemorale ARKA


Lig. ischiofemorale: Kısmen spiral şeklinde olan bu bağ kuvvetli liflerden
oluşur. Acetabulum’un arka ve alt bölümünden başlar, femur boynunu saracak
şekilde, dışa ve yukarı doğru seyreder. Liflerinin yönü itibariyle Uyluğun ve
gövdenin arkaya gitmesine (ekstensiyon) engel olur. Aynı zamanda uyluğun iç
rotasyonunu sınırlar.

ARKA

lig. ischiofemorale
Lig. pubofemorale: Üçgen şeklinde olan bu bağ, yukarıda eminentia iliopubica
ve crista obturatoria’ya, aşağıda ise linea intertrochanterica’nın alt-iç ucuna
tutunur. Uyluğun ve gövdenin ekstensiyonunu sınırlar ve femur başını önden
destekleyerek uyluğun fazla abduksiyonunu önler.

Lig. pubofemorale

ÖN
Zona orbicularis: Yukarıda anlatılan 3 bağ da kapsüler bağ olup eklem
kapsülüne sıkıca kaynaşmıştır. Bu bağlardan ayrılıp derine dalan ve
membrana synovialis’e yakın seyreden bir kısım lifler, femur boynunu en ince
yerinden sararak hem eklem kapsülüne bağlar, hem de bu üç bağın kemiğe
olan temasını sağlar. Zona orbicularis denilen bu bağ, eklemin çıkmasına engel
olan etkenlerden negatif hava basıncından sonra gelen en önemli oluşumdur.

zona orbicularis
Lig. capitis femoris: Üçgen şeklinde olan bu bağın tepesi fovea capitis
femoris’e, tabanı ise iki bant şeklinde inc. acetabuli’nin iki ucuna tutunur. Lig.
capitis femoris’in görevi bir bağ fonksiyonundan ziyade, özellikle küçük
yaşlarda içinde taşıdığı arter (a. obturatorius’un r. acetabularis’i) bakımından
daha önemlidir.

lig. capitis femoris


Lig. transversum acetabuli: Inc. acetabuli’nin uçlarına tutunarak burayı
kapatan yassı lif demetinden oluşmuş kuvvetli bir bağdır. Inc. acetabuli’yi bir
delik (geçit) haline dönüştürür ve buradan eklemin damar ve sinirleri geçer.

lig. transversum acetabuli


Labrum acetabulare: Acetabulum’un kenarına tutunarak eklem yüzeyini
genişleten fibrokartilaginöz yapılı bir oluşumdur. Acetabulum’u
çukurlaştırarak femur başını daha iyi kavramasını sağlar. Serbest olan her iki
yüzü de membrana synovialis ile kaplıdır. Elastikiyeti sayesinde hareketi
sınırlamaz.

labrum acetabulare
Arterleri: Kalça eklemi a. obturatoria’nın r. posterior’undan ayrılan r.
acetabularis (lig. capitis femoris içinde seyreder ve caput ossis fermoris’e
gelir), a. circumflexa femoris medialis’in r. acetabularis’i ile a. glutea superior
ve inferior’dan gelen dallarla beslenir.

r. acetabularis
Sinirleri: Plexus sacralis, n. ischiadicus, n. obturatorius, n. obturatorius
accessorius ve n. femoralis’den dallar alır.

n. ischiadicus
Eklem kapsülünün aşağıda lig. pubofemorale ile lig. ischiofemorale arasında
kalan bölümü zayıftır. Bu nedenle kalça ekleminin çıkıkları en çok burada
oluşur.
İkinci zayıf saha ön tarafta lig. pubofemorale ile lig. iliofemorale arasında
bulunur. Üçgen şeklinde olan bu zayıf sahayı ön taraftan m. iliopsoas takviye
ederek çıkıkların oluşmasını engellemeye çalışır.

lig. iliofemorale

ARKA
ÖN
lig. ischiofemorale

lig. pubofemorale
Kalça ekleminin kalın kaslarla sarılı olması nedeniyle elle hissedilmesi,
dolayısıyla muayene edilmesi kolay değildir. Sadece zayıf şahıslarda ön tarafta
os pubis’in alt tarafında femur başını elle hissedebiliriz. Bununla beraber bazı
yoklayabileceğimiz oluşumların durumu ile eklemin pozisyonu hakkında fikir
sahibi olabiliriz.
Mesela trochanter major’un en yüksek noktası, femur başının merkezi ile aynı
hizadadır. Bu nedenle her iki tarafın trochanter major’larının en yüksek
noktalarını birleştirmekle femur başının, dolayısıyla acetabulum’un pozisyonu
hakkında fikir sahibi olabiliriz. Bu çizgi aynı zamanda kalça ekleminin
transvers eksenidir.
Spina iliaca anterior superior ile tuber ischiadicum’u yan tarafta bir çizgi ile
birleştirecek olursak (Roser-Nelaton çizgisi), bu çizgi trochanter major’un
tepesinden geçer ve bu durumdan faydalanarak da kalça ekleminin pozisyonu
hakkında bir fikir edinebiliriz.

spina iliaca anterior superior

tuber ischiadicum
Hareketleri: Kalça eklemi spheroidea grubu bir eklem olduğu için
transvers, sagittal ve vertikal olmak üzere 3 ana ekseni ve birçok da
tali ekseni vardır.

Bu ana eksenlerden transvers eksen etrafında fleksiyon-ekstensiyon,

sagittal eksen etrafında abduksiyon-adduksiyon,

vertikal eksen etrafında iç-dış rotasyon ve

tüm eksenleri kullanarak da sirkumdüksiyon hareketleri yapılır.

Bu eksenlerin hepsi femur başının merkezinden geçer.


Transvers eksen etrafında, diz eklemi ekstensiyon durumunda iken, ancak
80lik bir fleksiyon yapabilir. Ancak diz eklemini fleksiyon durumuna
getirdiğimiz zaman kalça eklemi 120ye varan bir fleksiyon yapabilir. Bu
noktadan sonra da ellerimizle dizimizi gövdemize doğru çekecek olursak
120den de fazla fleksiyon yapabiliriz.
Eklemin bağları ekstensiyon yapmasını önleyici yönde yerleşmiştir. Eklem
uygun olmasına rağmen, bu frenleyici etkenler nedeniyle uyluk ancak 13lik
bir ekstensiyon yapabilir. Ekstensiyonu, bağlardan başka uyluğun ön
tarafındaki kaslar da sınırlar.
Sagittal eksen etrafında yapılan abduksiyon ve adduksiyon hareketlerinin
derecesi, femur ve pelvis’in birbirine göre olan durumuna bağlıdır. Ayakta
normal pozisyonda iken ortalama 40 lik abduksiyon, 10 kadar da adduksiyon
yapabiliriz. Daha fazla harekete özellikle eklem bağları engel olur. Fakat
uyluğu biraz fleksiyon durumuna getirerek bu bağları gevşetirsek, 90 ye kadar
abduksiyon yapabiliriz. Diz eklemine fleksiyon yaptırarak uyluğun arka
tarafındaki kasları gevşetecek olursak ön tarafta, 40 lik bir adduksiyon
yapabiliriz.

abduksiyon adduksiyon
Ayakta durduğumuz zaman ancak 15 dış rotasyon ve 35 iç rotasyon
yapabiliriz. Ancak, kalça eklemine fleksiyon ve biraz da abduksiyon
yaptırdığımız takdirde 40 dış, 60 iç rotasyon yapabiliriz. Alt taraf sabit
olduğu zaman aynı hareketleri gövdemiz yapabilir. Yalnız pelvis’in tüm
hareketleri, buna bağlı olan omurganın da durumuna etki edecektir.

iç rotasyon
dış rotasyon
Kalça ekleminde oluşan bozukluklar birçok organımızın şekil ve pozisyonunu
etkileyebileceği gibi normal fonksiyonlarını da bozacaktır.
Doğuştan kalça çıkığı: Yaklaşık %01.5 oranında görülür. Femur başının
acetabulum içerisinde olmama durumudur. Femur başı acetabulum’dan
uzaklaşmıştır. Dışa ve yukarı doğru kaymıştır.
Sakatlık kız çocuklarında, erkek çocuklarına oranla 6-8 kat daha fazladır.
Vakaların 2/3’ü ailenin ilk çocuklarında görülür. Doğum esnasında ortaya
çıkan problemlerden en önemlisi makat gelişidir.
Çevresel faktörlerden ise önemlileri kundak yapılmasıdır. Afrika’da ve Çin’de
kundağa sarma olayı olmadığından kalça çıkığı nadirdir. Bu hastalığın
tedavisinde erken teşhis önemlidir. Çıkıklarda uyluk abduksiyona getirilemez.
Doğuştan kalça çıkığı yürüme yaşına kadar teşhis ve tedavi edilmemişse, tek
taraflı çıkıklarda yürüme topallayarak olur.
DİZ EKLEMİ [Art. genus (genualis)]:

Diz eklemi vücuttaki en büyük ve yapı olarak en


karmaşık eklemdir.

Bu özellik vücuttaki en uzun kemikler arasında


olmasından ve yürüme esnasında en geniş
hareketin meydana geldiği eklem olmasındandır.

Eklem yüzlerinin çıkığa müsait olmasına rağmen,


bağlarının sağlamlığı nedeniyle çıkıkları az
görülür.
Bununla beraber dizimiz çok çeşitli hastalıklara ve travmalara maruz kalır.
Bunun sebebini, dizimizin düşmelerde yere ilk temas eden yer olması, at,
bisiklet vs. gibi araçlara binerken en önde bulunan ve kazalarda korunmasız
olarak en çok travmaya maruz kalan eklem oluşu yanı sıra, bir taraftan epifiz
yapısının infeksiyonların yerleşmesine ve yayılmasına, diafizlere oranla daha
müsait olmasına, diğer taraftan da eklem yüzünün çok geniş ve özellikle
tibia’nın, etrafındaki yapılarla az korunmuş olmasına bağlamak gerekir.
Koveks eklem yüzü iki kondilli olması nedeniyle art. bicondylaris grubuna
benzemektedir. Bilindiği gibi gerçek art. bicondylaris’te ayrı iki eklem kapsülü
bulunur. Burada tek eklem kapsülü vardır. Buna rağmen diz eklemi ginglymus
grubuna benzer hareketler yapar. Bu nedenle bazı kaynaklarda ginglymus
grubu bir eklem olduğu belirtilmektedir.
Bilindiği gibi ginglymus grubu eklemlerde transvers yönde tek eksen vardır ve
bu eksen etrafında sadece fleksiyon ve ekstensiyon hareketleri yapılır. Fakat
diz eklemi en az 30 lik bir fleksiyondan sonra bir miktar da rotasyon
yapabilmesiyle diğer ginglymus grubu eklemlerden farklıdır. Bu fark, konveks
eklem yüzünün iki kondili olması ile ilgilidir.
Art. genus’un konveks eklem yüzünü oluşturan condylus femoris’ler hem
sagittal hem de transvers yönde konvekstir. Distalden bakıldığında arka
tarafta bir çukurla (fossa intercondylaris) ikiye ayrılmış olan iki kondil
görülür. Bu kondiller ön tarafta birleşerek, patella ile eklem yapan facies
patellaris’i oluşturur.

facies patellaris
Art. genus’un konkav eklem yüzünü, tibia kondilleri üzerindeki eklem yüzleri
(facies articularis superior) oluşturur. Lateral taraftaki eklem yüzü daha
küçük olup, hemen hemen yuvarlaktır. Daha geniş olan medial taraftaki ise
uzun ekseni sagittal yönde olmak üzere ovalcedir.

condylus medialis

condylus lateralis
Her iki eklem yüzü hafif çukur olup, birbirine komşu olan kısımlarında biraz
yükselerek tuberculum intercondylare mediale ve laterale’yi oluştururlar.
Femur kondillerinin konvekslik derecelerinin, tibia kondillerinin konkavlık
derecelerine uymaması nedeniyle, her iki kemiğin eklem yüzleri birbirine her
yerde temas edemez. Temas yüzeyleri dışında kalan boşluğu ise meniskuslar
doldurur.

tuberculum
intercondylare laterale

tuberculum
intercondylare mediale
Bağları: Capsula articularis
Dış bağları:
Lig. patellae
Retinaculum patellae mediale
Retinaculum patellae laterale
Lig. popliteum obliquum
Lig. popliteum arcuatum
Lig. collaterale tibiale
Lig. collaterale fibulare
İç bağları:
Lig. cruciatum anterius
Lig. cruciatum posterius
Meniscus lateralis
Lig. meniscofemorale anterius
Lig. meniscofemorale posterius
Meniscus medialis
Lig. transversum genus
Capsula articularis: İnce fakat kuvvetli liflerden oluşan membrana fibrosa,
bazı kiriş ve bağların yapısına katılmaları nedeniyle daha da kuvvetlenir. Bu
lifler kapsülün her tarafında eşit olarak bulunmadığı için kapsülün her tarafı
aynı kalınlıkta ve sağlamlıkta değildir.
Eklem kapsülü yukarıda femur kondillerinin kenarına ve fossa
intercondylaris’in kenarına tutunur. Aşağıda ise tibia kondillerinin arka
kenarları ile area intercondylaris’in arka sınırına tutunur. Fibröz kapsül
medial meniskusa ve hemen aşağıda da tibia’nın üst kenarına tutunarak iç
meniskusun hareketini sınırlar. Bazı kaynaklarda meniskusu tibia’ya bağlayan
eklem kapsülünün bu kısmına lig. coronarium denilmektedir.
Membrana synovialis: Vücutta en geniş ve karışık yapılı sinovial kese diz
ekleminde bulunur. Ön tarafta patella’nın üst kenarından başlayan sinovial
zar, patella’nın üst kısmında m. quadriceps femoris’in kirişi ile femur arasında
kalan bursa suprapatellaris’i oluşturur.

bursa suprapatellaris
Diz ekleminin ekstensiyonu esnasında eklem kapsülü eklem aralığına girerek
sıkışabilir. Bunu önlemek için, m. vastus intermedius’tan ayrılan bir kısım kas
lifi, eklem kapsülünün üst kısmına tutunur. M. articularis genus denilen bu
lifler ekstensiyon esnasında eklem kapsülünü yukarı doğru çekerek eklem
aralığına girmesini önler.

m. articularis genus
Patella’nın aşağısında, membrana synovialis ile lig. patellae arasında corpus
adiposum infrapatellare denilen bir yağ kitlesi bulunur. Bu yağ kitlesini örten
membrana synovialis, patella’nın alt kısmında iç ve dış kenarında kendi
üzerinde katlanarak eklem içine doğru iki taraftan kanat şeklinde uzantı
gönderir. Plicae alares denilen bu uzantılar birbiriyle birleşerek, fossa
intercondylaris’e doğru uzanan tek yapı şeklindeki plica synovialis
infrapatellaris’i oluşturur.

Plicae alares
Diz ekleminde eklem yüzleri her yerde birbiriyle temas halinde
değildir, bu nedenle bazı yerlerinde boşluklar bulunur.

Hareketin daha düzgün ve ahenkli bir şekilde yapılabilmesi için


bu boşlukları plicae alares ve plica synovialis infrapatellaris ile
meniskuslar doldurur.

Eklemin yan taraflarında fibröz kapsülün iç yüzünü döşeyen


membrana synovialis, aşağıya doğru fibröz kapsülün
meniskuslara tutunduğu yere kadar uzanır.

Meniskusların üst ve alt yüzlerinde membrana synovialis


bulunmaz.
Lig. patellae: Apex patellae ile tuberositas tibiae’nin üst kısmı arasında uzanan
yaklaşık 8cm uzunluğunda, 2-3cm genişliğinde ve 0,5cm kalınlığında bir
bağdır. M. quadriceps femoris kirişinin m. rectus femoris ve m. vastus
intermedius’a ait lifleri patella’nın ön yüzünden geçerek bu bağın yapısına
katılır.

Lig. patellae
Yan taraflarda kalan m. vastus lateralis ve medialis’e ait kiriş lifleri ise
patella’nın yan taraflarından aşağı doğru uzanır. Retinaculum patellae laterale
ve mediale denilen bu bağlar, eklem kapsülüne kaynaşmış bir şekilde tibia’nın
üst ucunun yan kısımlarına yapışır.

Retinaculum patellae laterale

Retinaculum patellae mediale


Canlılarda bacak ekstensiyon durumunda iken patella’nın üstünde ve altında
bu bağlar gerilerek elle, hatta gözle dahi fark edilebilir. Bu bağ ile lig. patellae
arasında eklem kapsülü zayıftır. Eklem içi basıncı da negatif olması nedeniyle,
bu zayıf yerler bir çukur şeklinde görülür. Herhangi bir nedenle eklem içi
basınç artacak olursa bu çukurlar kaybolur ve bu durum klinikte teşhis için
önemli bir bulgudur.

Lig. patellae
Lig. popliteum obliquum: Eklem kapsülüne yapışık bir bağdır. Femur’un dış
kondili ile tibia’nın iç kondilinin arka yüzü arasında oblik olarak uzanır.
Yüzeyel bölümü m. semimembranosus’un lifleri tarafından oluşturulur.

m. semimembranosus

Lig. popliteum obliquum


Lig. popliteum arcuatum: Eklem kapsülünün arka kısmına kaynaşmış olarak
bulunan Y şeklinde bir bağdır. Bu bağın, bir ucu fibula başının tepesine, diğer
ucu’da tibia’da area intercondylaris posterior’un arka kısmına ve üçüncü ucu
da femur’un epicondylus lateralis’ine tutunur.

Lig. popliteum arcuatum


Lig. collaterale tibiale: Femur’un epicondylus medialis’i ile tibia’nın condylus
medialis’ine tutunur. Eklem kapsülü aracılığı ile meniscus medialis’e tutunur.
Yassı ve geniş olan bu bağın büyük kısmı transvers eksenin arka tarafında
bulunur. Dizi aşırı ektansiyondan korur.

Lig. collaterale tibiale


Lig. collaterale fibulare: Yuvarlak ve kuvvetli olan bu bağ yukarıda femur’un
dış kondiline, aşağıda ise caput fibulae’ya tutunur. Eklem kapsülü ile bağlantısı
yoktur. Dizi aşırı ektansiyondan korumaya yardım eder.

Lig. collaterale fibulare


Ligg. cruciata genus: Kapsül içinde bulunan iki bağdır. Birbirlerini
çaprazladıkları için çapraz (kurusiat) bağlar da denir. Ön veya arka bağ
oluşları, tibia’ya tutundukları yere göre değerlendirilir.

Ligg. cruciata genus


Lig. cruciatum anterius: Alt ucu tibia’nın area intercondylaris anterior’una
üst ucu ise femurun dış kondilin iç yüzünün arka bölümüne tutunur. Önden
arkaya doğru oblik olarak seyreder ve yelpaze şeklinde dağılarak sonlanır.
Femurun tibia üzerinde arkaya doğru aşırı kaymasına engel olur. Fleksiyonda
tibia arkaya doğru gittiğinden tibianın arkaya doğru kaymasına engel olur.
Kendi ekseni etrafında dönerek uzanan bağın alt ucu menicus lateralis’e
kısmen yapışmış durumdadır.

Lig. cruciatum anterus


Lig. cruciatum posterius: Ön bağdan daha kalın, kısa ve dik seyirlidir. Aşağıda
area interconylaris posterior’a, yukarıda ise femur’un iç kondilinin dış
yüzünün arka bölümüne dağılarak tutunur. Alt ucu menicus lateralis’in arka
kenarı ile kaynaşmıştır. Bu bağın ön bölümündeki lifler ekstansiyonda gevşer,
fleksiyonda gerilir. Arka bölümdeki lifler ise ekstansiyonda gerilir. Bu bağ
femurun tibia üzerinde öne doğru aşırı kaymasını engeller.

Lig. cruciatum posterius


Meniskuslar: İki adet yarımay şeklinde fibröz kıkırdaktan yapılmış
oluşumdur. Birbirine uymayan eklem yüzlerinin uyumunu ve hareketin daha
düzenli bir şekilde yapılmasını sağlar. Meniskusların kalın ve konveks olan
periferik kısımları eklem kapsülüne tutunurken ince olan iç kenarları eklem
içerisine doğru serbesttir.

Meniskuslar
Periferik kısımlarından kapsülden gelen bir kısım kılcal damarlar
meniskuslara girer. Konkav olan üst yüzüne de femur kondilleri oturur. Düz
olan alt yüzleri ise, tibia kondillerinin eklem yüzüne oturur ve bu yüzün 2/3’lük
kısmını kaplar. Ön uçlarını lig. transversum genus birleştirir.

a. poplitea
Meniscus lateralis: Meniscus medialis’e oranla ağzı daha kapalı bir C harfi
şeklinde olup, tibia’da iç meniskusa oranla daha fazla yer kaplar. Ön ucu area
intercondylaris anterior’a tutunur.

Lig. patellae

Meniscus lateralis
Meniscus lateralis’in arka ucundan femur’un iç kondilinin dış yüzüne uzanan
iki bağ bulunur. Bunlardan lig. cruciatum posterius’un arkasında seyredene
lig. meniscofemorale posterius (Wrisberg bağı), lig. cruciatum posterius’un
önünde seyredene lig. meniscofemorale anterius denir. Bu bağlar ve m.
popliteus’un kirişi dış meniskusun arka ucunun hareketini kontrol eder.

lig. meniscofemorale posterius


Meniscus medialis: Lateral meniscusa göre ağzı daha açık olup yarımay
şeklindedir. Arka bölümü ön bölümünden daha geniştir. Ön ucu lig. cruciatum
anterius’un tabanına tutunur ve karşı tarafa doğru lig. transversum genus
olarak uzanarak meniscus lateralis’in ön tarafına tutunur. Arka ucu area
intercondylaris posterior’a tutunur. Periferik kısmı fibröz kapsüle ve lig.
collaterale tibiale’ye sıkıca tutunmuştur. Bu nedenle iç meniscus dışa oranla
daha az hareketlidir.

lig. transversum genus

meniscus medialis
Lig. transversum genus: Bazen bulunmayan bu bağ, meniscus lateralis ile
medialis’in ön ucu arasında ve lig. cruciatum anterius’un önünde uzanır.

Lig. transversum genus


Diz eklemi etrafında bulunan bursalar: Diz eklemi çarpmalara karşı
korunmasız olması ve çevresinden çok kalın ve kuvvetli kas kirişlerinin
geçmesi nedeniyle, bunlar arasında yerleşmiş çok sayıda su minderleri
bulunur.
Ön tarafta bulunan 4 bursa
1-Bursa subcutanea prepatellaris: Patella’nın alt yarısı ile deri arasında,
2-Bursa subcutanea infrapatellaris: Tuberositas tibiae’nin alt kısmı ile deri
arasında

Bursa subcutanea prepatellaris

Bursa subcutanea infrapatellaris


3-Bursa infrapatellaris profunda: Tibia’nın üst kısmı ile lig. patellae arasında,
4-Bursa suprapatellaris: Geniş bir bursa olup genellikle eklem boşluğu ile
bağlantılıdır. Femur’un distal bölümünün ön yüzü ile m. quadriceps femoris’in
alt ucu ve kirişi arasında bulunur.

Bursa suprapatellaris

Bursa subcutanea prepatellaris

Bursa infrapatellaris profunda


Dış tarafta bulunan 4 bursa
1-Bursa subtendinea musculi gastrocnemii lateralis: Eklem kapsülü ile m.
gastrocnemius’un lateral başı arasında,
2-Bursa subtendinea musculi bicipitis femoris inferior: Lig. collaterale
fibulare ile m. biceps femoris’in kirişi arasında,

Bursa subtendinea musculi


gastrocnemii lateralis
3-Recessus subpopliteus: M. popliteus’un kirişi ile femur’un dış kondili
arasında bulunur membrana synovialis’in bir uzantısı şeklindedir.
4-Bursa subtendinea musculi poplitei: Lig. collaterale fibulare ile m.
popliteus’un kirişi arasında da bir bursa bulunur.

Recessus subpopliteus
İç tarafta bulunan 5 bursa
1-Bursa subtentinea musculi gastrocnemii medialis: Eklem kapsülü ile m.
gastrocnemius’un medial başı arasında,
2-Bursa musculi semimembranosi: M. semimembranosus’un kirişi ile eklem
kapsülü arasında bulunur.

Bursa subtentinea musculi


gastrocnemii medialis

Bursa musculi semimembranosi


3-Bursa anserina: Pes anserinus (m. semitendinosus, m. gracilis
ve m. sartorius’un kirişleri) ile lig. collaterale tibiale arasında
bulunur.

4-Lig. collaterale tibiale ile femur arasında bir bursa bulunur.

Eklem kapsülü, meniscus medialis ve m. semimembranosus


arasına sokulan bu küçük bursaların sayı ve pozisyonları çok
değişiklik gösterir.

5-Çoğu kez m. semitendinosus ile m. semimembranosus


arasında da bir bursa bulunur.
Arterleri: A. genus descendens, a. poplitea’nın r. genicularis’leri, a. tibialis
anterior’un a. recurrens tibialis anterior dalı, a. circumflexa femoris
lateralis’in r. descendens’i ile beslenir.
Sinirleri: N. femoralis, n. obturatorius, n. tibialis ve n. fibularis communis’ten
gelen dallar tarafından innerve edilir.
Hareketleri: Diz ekleminde fleksiyon, ekstensiyon ile bazı pozisyonlarda da iç
ve dış rotasyon yapılır. Diz ekleminde sadece kas kuvvetiyle 130lik bir
fleksiyon yapabiliriz. Ancak ellerimizle yardım ettiğimiz takdirde 150 ye
çıkabilir.
Diz ekleminin ekstensiyonu bacak ile uyluğun aynı düzleme gelmesiyle son
bulur. Yani 180o’dir. Tam ekstensiyonda tüm bağlar gerilir. Tibia ve femurun
tek bir kemik gibi olduğu ve menicuslar’ın sıkıştığı bu duruma dizin
kilitlenmesi denir.
Diz ekleminde rotasyon hareketi, fleksiyon ve ekstensiyon hareketlerine
oranla, bağların engel olması nedeniyle çok sınırlı yapılabilir. Diz ekleminde
rotasyon hareketi iki şekilde yapılır.
Birincisi ekstensiyonun sonunda veya fleksiyon’un başlangıcında yapılan
zorunlu rotasyon hareketidir. İkincisi ise genellikle en az 30 lik fleksiyon
yapmış diz ekleminde yapılabilen rotasyon hareketidir. Bu hareket, 90
fleksiyon yapmış diz ekleminde en geniş olarak yapılır. Diz ekleminin bağları
ancak 5-10lik bir iç rotasyon ile 40-50 lik bir dış rotasyon’a müsaade eder.
TIBIA İLE FIBULA ARASINDAKİ EKLEM VE
BAĞLAR

1-Art. tibiofibularis,

2-Membrana interossea cruris,

3-Syndesmosis tibiofibularis olmak üzere üç ayrı


yapı halinde incelenir.

Art. tibiofibularis

Membrana interossea cruris

Syndesmosis tibiofibularis
art. tibiofibularis

Art. tibiofibularis (Art. tibiofibularis proximalis):


Tibia’nın condylus lateralis’inin dış tarafında bulunan
facies articularis fibularis ile caput fibula’daki facies
articularis capitis fibulae arasında oluşan plana grubu bir
eklemdir.
Bağları:
Capsula articularis
Lig. capitis fibulae anterius
Lig. capitis fibulae posterius
Membrana interossea cruris

Hareketleri: Bağların iki kemiği birbirine sıkıca


bağlanması nedeniyle, sadece öne-arkaya gayet sınırlı
kayma hareketleri yapabilir.
Membrana interossea cruris: Tibia ile fibula’nın
corpus’larını bir arada tutan yapıdır.

Tibia ile fibula’nın birbirine bakan margo

Membrana interossea cruris


interossea’larına tutunur.

Bu membran yukarıda art. tibiofibularis’in biraz


aşağısında konkav serbest bir kenarla sonlanır.

Bu serbest kenarın üstünde kalan geçitten, bacağın


arka tarafında bulunan damarların dalları ön tarafta
geçerler.

Membranın alt ucunda da bir kısım damarların geçtiği


ufak delikler bulunur. Bu membran aynı zamanda
kasların yapıştığı bir yapı olarak ta iş görür.
Syndesmosis tibiofibularis (Art. tibiofibularis distalis):

Fibula’nın distalinde bulunan pürtüklü konveks eklem


yüzü ile tibia’nın distal ve dış tarafında bulunan
pürtüklü konkav eklem yüzleri arasında oluşan,
syndesmosis grubu bir eklem olup çok sınırlı hareket
yapabilir.

Syndesmosis tibiofibularis
Bağları:
Lig. tibiofibulare anterius
Lig. tibiofibulare posterius
Membrana interossea cruris (eklem yüzlerini birbirine bağlar)

Hareketleri: Tibia ile fibula birbirine çok sıkı ve sağlam bağlarla


bağlanmış olmaları nedeniyle, gayet sınırlı kayma hareketleri
yapabilirler.
AYAK EKLEMLERİ (Artt. pedis)
Art. talocruralis: Ayak iskeletini bacağa bağlayan bu eklemin konkav eklem
yüzünü, tibia’nın distal ucundaki facies articularis inferior ve facies
articularis malleoli medialis ile fibula’nın distal ucundaki facies articularis
malleoli lateralis ve iki kemiği birbirine bağlayan transvers bağların
oluşturduğu kemik çatal oluşturur.

facies articularis malleoli lateralis

facies articularis inferior

facies articularis malleoli medialis


Konveks eklem yüzünü ise trochlea tali oluşturur. Ginglymus tipi bir
eklemdir.
Bağları:
Capsula articularis
Lig. collaterale mediale [deltoideum]
Lig. collaterale laterale

trochlea tali
Capsula articularis: Her iki eklem yüzünün yakınlarına tutunur. Arka tarafta
kapsül oldukça ince, lateralde daha fazla olmak üzere yan taraflarda takviye
liflerle kuvvetlendirilmiştir. Membrana synovialis fibröz kapsülün iç yüzünü
tamamen döşer.
Lig. collaterale mediale [deltoideum]: Tepesi yukarıda olup malleolus
medialis’e tutunur. Bağı oluşturan lifler, tutundukları yere göre pars
tibionavicularis, pars tibiocalcane, pars tibiotalaris posterior ve pars
tibiotalaris anterior adı verilen bölümlere ayrılır. Ayağın plantar ve dorsal
fleksiyonunu sınırlar.

pars tibiotalaris posterior


pars tibiocalcane
pars tibiotalaris anterior

pars tibionavicularis
Lig. collaterale laterale: Bu bağ lig. talofibulare anterius, lig. talofibulare
posterius ve lig. calcaneofibulare olmak üzere üç bölümden oluşur.

lig. talofibulare anterius

lig. calcaneofibulare
lig. talofibulare posterius
Hareketleri: Art. talocruralis, ginglymus grubu bir eklemdir. Çok kuvvetli yan
bağları vardır. Eklem zorlandığında çoğu kez bağlar kopmaz ancak bağların
tutunduğu malleolus lateralis kırılır. Ayakta dik olarak durduğumuz zaman
ön tarafta ayak ile bacak arasında 90 lik bir açı oluşur.

.
Transvers eksen etrafında bacak sabit ise ayağımız plantar fleksiyon ve dorsal
fleksiyon (ekstensiyon) yapabilir.
Elbetteki ayak sabit ise bacak öne arkaya hareket eder. Dorsal ve plantar
fleksiyon toplamı şahıslar arasında farklı olmakla beraber 40 ila 90 arasında
değişir (ortalama 65o).
Ayağımıza dorsal fleksiyonu 20–30 ile sınırlanmıştır.

Bu nedenle, 20–30 den fazla meyilli yokuşlarda yürümemiz gerekirse,


ayağımızın arka kısmını yukarıya kaldırmak zorunda kalırız.
Ancak antrenmanla bu açıyı daha genişletebiliriz (yamaçlarda yürümeye
alışma).
Plantar fleksiyon, dorsal fleksiyona oranla daha fazla yapılır. Tibia ile
fibula’yı birbirine bağlayan yan bağların az da olsa uzamaları nedeniyle ayak
çok az yan hareketler yapabilir.
Klinik bilgi: N. tibialis bacaktan ayağa geçerken retinaculum flexorum’un
altından geçer. Bu bölgedeki kas ve tendon kılıflarında veya bilek ekleminde
meydana gelen ödem ve şişkinlikler n. tibialis’e baskı yapar. Bu duruma tarsal
tünel sendromu denir.

N. tibialis
Ayak bileği vücutta sık sakatlanan eklemlerdendir. Bu sakatlıklar en çok
burkulma şeklinde ortaya çıkar. Burkulma genellikle yere basan ayağın
dönmesi şeklinde veya aşırı inversiyona veya eversiyona zorlanması şeklinde
ortaya çıkar.
Ayak bileği aşırı eversiyona zorlandığında da Pott kırıklı çıkığı oluşur.
Okuma parçası: Pott kırığı, tibia ve fibula kemiklerinde oldukça yaygın bir
kırılma türüdür. Büyük darbeler (trafik kazası gibi) ile kaldırımdan veya
merdivenden inerken yapılacak küçük ve dikkatsizce hareketler sonucu
ortaya çıkabilir. Bu sakatlıkta en sık kırılan kemik fibuladır. Tibia
kırılabilirse de en sık görülen hasar tibia ile ayak bilek kemikleri arasındaki
ligament'lerin kopmasıdır.
Sakatlığa adını veren İngiliz cerrahı Pervical Pott'tur. Londra Köprüsü'nden
geçerken kaldırımdan indiği sırada ayağı burkulan Pott, kemiğin kırıldığını
anlayınca, kendisini köprünün başına kadar kucakta taşıtmış ve en yakın evin
kapısını sedye olarak kullanmak üzere satın almıştır. Guy's Hastanesine
taşınmasını istediğinde, neden çalıştığı ünlü St. Bartholomew hastanesine
götürülmek istemediğini soranlara, bu hastanenin en iyi cerrahının sedyede
taşıdıkları adam olduğu cevabını vermiştir.
Art. subtalaris [talocalcanea]: Calcaneus’un facies articularis talaris
posterior’u ile talus’un facies articularis calcanea posterior’u arasında oluşan
art. plana grubu bir eklemdir.

Art. subtalaris
Bağları:
Capsula articularis
Lig. talocalcaneum laterale
Lig. talocalcaneum mediale
Lig. talocalcaneum interosseum: Talus ve calcaneus arasındaki en kuvvetli
bağdır.
Hareketleri: Bu eklem art. talocalcaneonavicularis ile birlikte hareket eder.

Lig. talocalcaneum interosseum


Art. talocalcaneonavicularis: Bu eklemi, talus’un başı ile os naviculare’nin arka
konkav eklem yüzü arasındaki eklemle, talus ile calcaneus’un ön yarıları
arasında oluşan eklemler (facies articularis talaris anterior ve media ile facies
articularis calcanea anterior ve media arasında) oluşturur. Ayrıca bu ekleme
talus başını alttan destekleyen lig. calcaneonaviculare plantare’nin üst yüzü de
katılır.

Art. talocalcaneonavicularis
Bağları:
Capsula articularis
Lig. talonaviculare

Hareketleri: Art. talocalcaneonavicularis, art. subtalaris ile birlikte hareket


eder. Plana grubu olan bu ekleme katılan kemikler birbiri üzerinde kayarak
hareket ederler.

Fakat eklemin kuvvetli bağları, hareketleri bir hayli sınırlamıştır.

Eklemin yukarıdan-aşağıya, içten-dışa ve önden-arkaya seyreden eğik bir


ekseni vardır.

Bu eksen iç tarafta talus boynundan, ortada sinus tarsi’den ve dış tarafta da


calcanes’un trochlea fibularis’ine yakın olarak geçer.
Tarif edilen bu eğik eksen etrafında ayak inversiyon (supinasyonla birlikte
adduksiyon) ve eversiyon (pronasyonla birlikte abduksiyon) hareketleri yapar.
Yine ayağın tüm eklemlerinin katılmasıyla oluşan, ayak ucunun daire çizmesi
(sirkumdüksiyon) hareketine de katkıda bulunur.
Art. calcaneocuboidea: Calcaneus’un ön tarafındaki facies articularis cuboidea
ile os cuboideum’un facies articularis calcanea’sı arasında oluşan plana grubu
bir eklemdir.

Art. calcaneocuboidea
İki kemik arasında beş adet bağ bulunur.
Bağları:
Capsula articularis
Lig. bifurcatum
Lig. plantare longum
Lig. calcaneocuboideum plantare
Lig. calcaneocuboideum dorsale
Hareketleri: Plana grubu olan bu eklemde sadece sınırlı
kayma hareketleri yapılabilir
Lig. bifurcatum: Calcaneus’un dorsal kısmından başlayan bu bağ ön tarafa
doğru Y harfi şeklinde iki huzmeye ayrılarak uzanır. Huzmelerden biri os
cuboideum’a lig. calcaneocuboideum olarak, diğer de os naviculare’ye lig.
calcaneonaviculare olarak tutunur.

lig. calcaneocuboideum

lig. calcaneonaviculare
Lig. plantare longum: Tarsal bölgedeki en uzun bağdır. Ayak tabanında tuber
calcanei’nin ön kısmından başlar, derin ve yüzeyel liflerden oluşur. Yüzeyel
lifleri, daha uzundur ve ön tarafta ikinci, üçüncü, dördüncü ve bazen de beşinci
metatarsal kemiğe tutunur. Derin lifleri ise tuberositas ossis cuboidei’ye
tutunur. Bu bağ, os cuboideum’un altındaki oluğu alttan kapatarak, bir kanala
dönüştürür. Bu kanaldan m. fibularis longus’un kirişi geçer.

m. fibularis longus

Lig. plantare longum

tuber calcanei
Art. tarsi transversa (Chopart eklemi): Talus başı ile os naviculare arasındaki
eklemle (art. talocalcaneonavicularis’in ön bölümü) calcaneus’un ön tarafı ile
os cuboideum arasında oluşan ekleme (art. calcaneocuboidea) birlikte art. tarsi
transversa denilir.

Art. tarsi transversa


Art. tarsi transversa’nın müstakil bir kapsülü veya boşluğu
yoktur.

Sadece transvers yönde aynı hizada bulunmaları ve bu


bölgenin en fazla hareket eden eklemleri olmaları nedeniyle
özel bir isim verilmiştir.

Ayak, bu eklem vasıtasıyla fleksiyon, ekstensiyon,


supinasyon ve pronasyon karışımı hafif bir rotasyon
hareketi yapabilir.
Calcaneus’u os naviculare’ye bağlayan bağlar: Calcaneus ve os naviculare
birbirleriyle eklem yapmazlar. Fakat iki bağla birbirine bağlanmışlardır. Bu
bağlardan birincisi lig. bifurcatum’un bir bölümü olan lig. calcaneonaviculare,
ikincisi ise lig. calcaneonaviculare plantare’dir.

Lig. calcaneonaviculare, calcaneus’un dorsal yüzünü os naviculare’nin


lateraline bağlar.

Lig. calcaneonaviculare
Lig. calcaneonaviculare plantare (spring ligamenti): Sustentaculum tali’nin ön
kenarını os naviculare’nin alt yüzüne bağlar. Talus başını alttan desteklemesi
nedeniyle ayak kubbesini korumada pasif olarak çok önemli bir görev yapar.
Bu bağ koptuğunda talus başı aşağı ve içe doğru kayarak ayak kubbesi çöker
ve biraz pronasyon durumuna gelir. Böylece düztabanlılık oluşur.

Lig. calcaneonaviculare plantare

Lig. plantare longum

Septum intermusculare
Art. cuneonavicularis: Os naviculare ön tarafta üç kuneiform kemikle eklem
yapar. Bu ekleme katılan kemikler dorsal (Ligg. cuneonavicularia dorsalia) ve
plantar (Ligg. cuneonavicularia plantaria) taraftan bağlarla birbirine
bağlanmıştır.
Hareketleri: Plana grubu eklem olması nedeniyle, sınırlı kayma hareketleri
yapabilir.

Art. cuneonavicularis
Art. cuboideonavicularis: Os cuboideum ile os naviculare arasında oluşan
fibröz bir eklemdir.
Bağları; Lig. cuboideonaviculare dorsale ve lig. cuboideonaviculare
plantare‘dir
Hareketleri: Kuvvetli bağların engel olması nedeniyle gayet sınırlı kayma
hareketleri yapabilir.

art. cuboideonavicularis
Artt. intercuneiformes ve art. cuneocuboidea: Üç kuneiform ve kuboid kemik
birbirleriyle art. plana grubu eklemler oluştururlar.

artt. intercuneiformes

art. cuneocuboidea
Bağları; ligg. intercuneiformia dorsalia, ligg. intercuneiformia
plantaria ve ligg. intercuneiformia interossea’dır.

Bu dört kemik arasında oluşan eklemlerin boşlukları, ön tarafta


art. tarsometatarsea II ve III’ün boşlukları, arka tarafta ise art.
cuneonavicularis’in boşluğu ile devamlıdır.

Hareketleri: Kuvvetli bağların engel olması nedeniyle sınırlı kayma


hareketleri yapabilirler.
Artt. tarsometatarsales (Lisfranc eklemi): Üç kuneiform ve kuboid kemiğin,
ön taraflarındaki beş metatarsal kemikle yapmış oldukları plana grubu
eklemlerdir. Bu kemikleri birbirine üç grup bağ bağlar. Bu bağlar; ligg.
tarsometatarsalia dorsalia, ligg. tarsometatarsalia plantaria ve ligg.
cuneometatarsalia interossea’dır.

Artt. tarsometatarsales
Artt. intermetatarsales: Metatarsal kemiklerin bazislerinin yan yüzlerinin
birbirleriyle yaptığı art. plana grubu eklemlerdir. Bağları artt.
intermetatarsales ve artt. metatarsophalangeales’in bağları ortaktır.

Artt. intermetatarsales
Artt. metatarsophalangea: Eklem yüzlerini I-V ossa metatarsi’nin distal uçları
ile I-V phalanx proximalis’lerin proksimal uçları oluşturur. Eklem yüzleri
açısından spheroidea grubu eklemlere benzerler, fakat tam küremsi eklem
özelliklerini göstermediklerinden, art. ellipsoidea gibi hareket ederler.

Artt. metatarsophalangea
Bağları:
Capsula articularis
Ligg. plantaria
Lig. metatarsale transversum profundum
Ligg. collateralia
Hareketleri: Eldeki eklemlerin hareketlerine benzemekle beraber, ayakta
hareketler daha sınırlı olarak yapılabilir.

Eldekinden farklı olarak ayakta, ekstensiyon (50-60) fleksiyondan (30-40)


daha fazla yapılır. Bu da yürümenin bir gereğidir. Bu farkı en çok
başparmakta görebiliriz.

Burada fleksiyon birkaç derece ile sınırlanmış olmasına rağmen, ekstensiyon


90 ye erişebilir.

Ancak şunu da unutmamak gerekir ki normal olarak başparmak zaten 25 lik
bir ekstensiyon durumundadır. Bu eklemde fleksiyon esnasında bir miktar
adduksiyon, ekstensiyon esnasında ise bir miktar abduksiyon hareketi yapılır.

Eldeki gibi ayakta da hafif kayma hareketleriyle oluşan rotasyon yapılabilir.


Artt. interhalangea pedis: Birinci ve ikinci falanksların distal uçlarında
makara şeklindeki konveks eklem yüzlerinin, ikinci ve üçüncü falanksların
proksimal uçlarındaki makaraya uyan konkav eklem yüzleri arasında oluşan
ginglymus grubu eklemlerdir.

Artt. interhalangea pedis


Bağları:
Capsula articularis
Ligg. collateralia
Ligg. plantaria

Bu bağların pozisyon ve yapıları, art. metatarsophalangea’da olduğu gibidir.

Hareketleri: Ginglymus grubu eklemler olmaları nedeniyle transvers tek


eksenleri vardır.

Bu eksen etrafında sadece fleksiyon ve ekstensiyon hareketleri yapılabilir.


Fleksiyon, ekstensiyon’dan daha fazla yapılır. Lig. plantare ve lig.
collaterale’ler nedeniyle yan hareketler çok sınırlı olarak yapılabilir.
AYAK KUBBESİ: Ayağın ön-arka yöndeki kavsini ayak bileğinde bulunan 7
kemik ile ayak tarağında bulunan 5 kemik ve bunları birbirine bağlayan
bağlar oluşturur. Buradaki kemiklerin çokluğu ayak kubbesine esneklik
kazandırır. Ayak arkada calcaneus’un tuber calcanei’si ile önde ise beş
metatarsal kemiğin başları ile yere değer. Ayak kemikleri konkaviteleri aşağıya
bakan üç tane kavis oluştururlar.
Bunlar:
Arcus longitudinalis lateralis: Bu arcus’u calcaneus, os cuboideum ve ossa
metatarsi 4 ve 5 oluşturur.

ossa metatarsi 4

calcaneus os cuboideum ossa metatarsi 5


Arcus longitudinalis medialis: Bu arcus’u calcaneus, talus, os naviculare, ossa
cuneiforme ve ossa metatarsi 1, 2 ve 3 oluşturur.

os naviculare
talus

ossa metatarsi 2
calcaneus

ossa cuneiforme

ossa metatarsi I
Arcus transversus:
ossa metatarsi
Bu arcus’u ise ossa metatarsi ve
distal sıradaki ossa tarsi
oluşturur.

ossa tarsi distal sıra


Ayakta dururken vücut ağırlığının %25’ı tuber calcanei’ye,
%25’ide beş metatarsal kemiğe gelir.

Geri kalan %50’si ise diğer ayağa geçer.

Ayak kubbesinin korunmasında plantar bağların payı büyük


olmakla birlikte aktif olarak kaslar görev yaparlar.

Bu kaslar; m. tibialis anterior, m. tibialis posterior, m. peroneus


longus ve kısmen de m. flexor hallucis longus’dur.
M. tibialis posterior, ayak tabanında içten dışa doğru uzanması nedeniyle,
ayağın lateralinden gelen m. peroneus longus’un kirişi ile birlikte ayağı askıya
alır. Bu nedenle bu iki kas vücut ağırlığının % 15-20 kadarını karşılar.

m. tibialis posterior
m. peroneus longus
Ayak ucunda yükseldiğimiz takdirde ayak kubbesini düzeltmeye zorlayan
kuvvet 4 kat artar.
*Ayak tabanındaki kavisin normal pozisyonunu kaybetmesi ve çökmesi
durumuna pes planus denir.
Pes planus kemik ve yumuşak dokulardaki konjenital değişikliklere bağlı
olarak gelişebildiği gibi fazla ayakta durma ve hızlı kilo alma gibi nedenlerle
de ortaya çıkabilir.

Ayak tabanındaki düzleşmeye bağlı olarak ayak tabanındaki ligamentler ve


aponeurozis plantaris gerilmeye maruz kalacağı için bu bölgede ağrı olabilir.

Pes planus genellikle ayağın en yüksek arkusu olan arcus longitudinalis’teki


çökmeye bağlı olarak gelişir.
Aşağıdaki bağlardan hangisi uyluğun iç rotasyonunu engeller?
2009 Eylül
A)Ligamentum iliofemorale
B)Ligamentum ischiofemorale
C)Ligamentum pubofemorale
D)Ligamentum capitis femoris
E)Ligamentum transversum acetabuli

Cevap: B
Ayak bileğinin inversiyon tarzı burkulmalarında en sık
aşağıdaki bağlardan hangisi hasar görür? 2008
A) Ligamentum plantare longum
B) Ligamentum talofibulare anterius
C) Ligamentum talonaviculare
D) Ligamentum deltoideum
E) Ligamentum patellae

Cevap B
Diz bölgesinin lateraline bir aracın çarpması sonucu hastaneye gelen
bir kişide aşağıdaki bağlardan hangisinin hasar görmüş olma
olasılığı en yüksektir? 2007
A) Ligamentum collaterale tibiale
B) Ligamentum collaterale fibulare
C) Ligamentum popliteum obliquum
D) Ligamentum popliteum arcuatum
E) Ligamentum patellae

Cevap: A
Vertebra arkuslarını birleştiren bağ aşağıdakilerden hangisidir?
2006 Nisan
A) Ligamentum interspinalia
B) Ligamentum intertransversaria
C) Ligamentum flavum
D) Ligamentum longitudinale anterius
E) Ligamentum nuchae

Cevap: C
Aşağıdaki eklemlerden hangisi art. spheroidea
tipindedir
a)Art. radiocarpalis
b)Art. calcanocuboidea
c)Art. radioulnaris proximalis
d)Art. humeroulnaris
e)Art. coxae

Cevap: E
Aşağıdaki kaslardan hangisinin tendonu omuz ekleminin fibröz
kapsülü içinden geçer?
A) M. biceps brachii, caput longum
B) M. biceps brachii, caput breve
C) M. triceps brachii, caput longum
D) M. triceps brachii, caput mediale
E) M. triceps brachii, caput laterale

Cevap A
Omuz ekleminin sagittal ekseni etrafında kola abduksiyon
yaptıran kas aşağıdakilerden hangisidir?

a.M. latissimus dorsi


b. M. pectoralis major
c. M. teres major
d. M. teres minor
e. M. deltoideusun orta bölümü

Cevap: E
Radius aşağıdakilerden hangisiyle eklem yapmaz? (Nisan-95)

A) Humerus
B) Ulna
C) Os scaphoideum
D) Os trapezium
E) Os lunatum

Cevap: D
Eklemlerde eklemi oluşturan yüzlerin bir arada tutulmasında aşağıdaki
faktörlerden hangisi birinci derecede etkilidir? (Nisan-88)

A)Adezyon kuvveti
B) Eklem bağlarının sağlamlığı
C) Kas kuvvetlerinin etkisi
D) Çevredeki bağ dokusunun basıncı
E) Eklem boşluğundaki negatif basınç

Cevap: E
Aşağıdakilerden hangisi menisküs içerir? (Eylül-90)

A) Art. temporomandibularis
B) Art. genus
C) Art. radioulnaris distalis
D) Art. coxae
E) Art. radioulnaris proximalis

Cevap: B
Articulatio atlantoaxialis mediana hangi tip eklemdir? (Eylül-94)

A) Troklear
B) Ellipsoid
C) Trokoid
D) Sellar
E) Sferoid

Cevap: C
Spina iliaca anterior inferior’dan başlayıp femur başını çaprazlayarak linea
intertrochanterica’ya yapışan ve femur’un hiperekstensiyonu ve lateral
rotasyonunu sınırlayan ligament hangisidir? (Eylül-96)

A) Lig. iliofemorale
B) Lig. ischiofemorale
C) Lig. pubofemorale
D) Lig. iolumbale
E) Lig. teres femoris

Cevap: A
Articulatio genus’da fleksiyon sırasında eklemin stabilizesini
sağlayan bağ hangisidir? (Nisan-98)

A)Ligg. cruciata
B) Lig. transversum genus
C) Lig. collaterale laterale
D) Lig. collaterale mediale
E) Lig. popliteum obliquum

Cevap: A
Aşağıdakilerden hangisi diz ekleminin bir iç bağıdır? (Eylül-99)

A) Ligamentum collaterale laterale


B) Ligamentum collaterale mediale
C) Lig. popliteum obliquum
D) Lig. patellae
E) Lig. cruciatum anterius

Cevap: E
Aşağıdaki arterlerden hangisi membrana atlantooccipitalis
posterior’u delerek girer? (Nisan-2000)

A) A. carotis interna
B) A. vertebralis
C) A. pharyngea ascendens
D) A. meningea posterior
E) A. occipitalis

Cevap: B
Mandibula çene eklemini hangi kemikle yapar? (Nisan-2000)

A) Temporal kemik
B) Sfenoid kemik
C) Oksipital kemik
D) Frontal kemik
E) Zigomatik kemik

Cevap: A
Aşağıdakilerden hangisi sellar tip bir eklemdir? (Nisan-2002)

A) Articulatio temporomandibularis
B) Articulatio carpometacarpalis pollicis
C) Articulatio humeri
D) Articulatio coxae
E) Articulatio genus

Cevap: B
Arteria vertebralis ve nervus suboccipitalis, aşağıdakilerden
hangisini delerek trigonum suboccipitale’ye geçer? (Nisan-2003)

A) Membrana atlantooccipitalis posterior


B) Membrana atlantooccipitalis anterior
C) Membrana tectoria
D) Ligamentum longitudinale anterius
E) Ligamentum Iongitudinale posterius

Cevap: A
Aşağıdakilerden hangisi diz ekleminin dış bağlarından biri
değildir? (Eylül- 2003)

A) Ligamentum transversum genus


B) Ligamentum popliteum arcuatum
C) Ligamentum popliteum obliquum
D) Ligamentum collaterale tibiale
E) Ligamentum collaterale fibulare

Cevap: A
Aşağıdaki eklemlerin hangisinde discus articularis bulunmaz?
(Eylül-2004)

A) Symphysis intervertebralis
B) Symphysis pubica
C) Art. sternoclavicularis
D) Art. temporomandibularis
E)Art. talocruralis

Cevap: E
SPİNAL
SİNİRLER
VE
PLEXUSLAR

Prof. Dr. Harun Ülger


Anatomi AD Öğretim Üyesi
E-posta:ulger@erciyes.edu.tr
SİNİR SİSTEMİ
Organizmada homeostazisi (iç denge ya da iç ortamın
değişmez tutulmas) sağlamak için dolaşım, solunum,
boşaltım ve sindirim gibi sistemlerin organları sürekli
olarak çalışır. Organların bu amaç doğrultusundaki
çalışmaları sırasında karşılıklı iş birliği ve uyum şarttır.
Ayrıca organların aktiviteleri, organizmanın
gereksinmesi doğrultusunda değişkenlik de
göstermelidir. Örneğin; egzersiz sırasında solunum ve
dolaşım hızının artması, yemeklerden sonra mide ve
bağırsak etkinliğinin artması gibi.
Sinir sistemi ve endokrin sistem, (hormonal sistem)
organizmanın iç ve dış ortamında oluşan değişikliklere
karşı çok sayıda düzenleyici yanıtları oluşturan
sistemlerdir. Organların karşılıklı iş birliği içinde ve
gereksinim duyulan değişkenlikte çalışmasını sağlar.
Sinir sistemi, iç ve dış ortamda oluşan değişikliklere
karşı ani yanıt oluşturur. Bu sistem, iskelet kaslarına
gönderdiği emirlerle organizmanın dış ortamdaki
değişikliklerini; düz kas, kalp kası ve salgı bezlerine
gönderdiği emirlerle de iç ortamda oluşan değişikliklerini
düzenleyip kontrol etmektedir. .
SİNİR SİSTEMİ
Sinir sistemi anatomik ve fizyolojik olarak
farklı şekilde sınıflandırılır.
Anatomik olarak sınıflandırıldığında;
merkezi sinir sistemi ve periferik sinir
sistemi olarak iki kısma ayrılır.
Merkezi sinir sistemi: Beyin ve omurilikten
oluşur.
Periferik sinir sistemi: Kranial sinirler ve
spinal sinirlerden oluşur.
Fizyolojik olarak sınıflandırıldığında ise sinir
sistemi somatik sinir sistemi ve otonom
sinir sistemi olarak iki gruba ayrılır.
Somatik sinir sistemi: Çizgili kaslar gibi
isteğimiz dahilinde çalışan yapıları kontrol
eden sinir sistemi.
Otonom (vegetatif ya da visseral) sinir
sistemi: İsteğimiz dışında çalışan yapıları
(iç organlar, damarlar, düz kaslar vs.)
kontrol eden sinir sistemi.
Sinir sisteminin görevi

 Çevreden duyusal
bilginin alınması
 Alınan bilginin
işlenmesi
 Uygun
davranışsal
tepkinin verilmesi
MERKEZİ SİNİR SİSTEMİ
Merkezi sinir sistemi:
Encephalon (tüm beyin) ve medulla
spinalis (omurilik)’i ihtiva eder.
Encephalon (tüm beyin): Kafatası
içerisindeki tüm yapıları (cerebrum,
cerebellum ve truncus encephali)
kapsar. Üç kısma ayrılarak incelenir
1-Rhombencephalon (arka beyin)
a) Myelencephalon: Medulla
oblangata
b) Metencephalon: Pons ve
cerebellum
2-Mesencephalon (orta beyin)
3-Prosencephalon (ön beyin)
a) Dincephalon
b) Telencephalon
Mesencephalon, pons ve bulbus’a
birlikte truncus encephali (beyin
sapı) denir.
MERKEZİ SİNİR SİSTEMİ
Medulla spinalis: Merkezi sinir sisteminin
canalis vertebralis içerisindeki bölümüne
medulla spinalis (omurilik) denir.
Ortalama 40-45 cm uzunluğunda, 1 cm
çapında ve 30 gr ağırlığındadır. Atlas’ın üst
kenarından başlayan medulla spinalis, L1-
2 omurları arası seviyede son bulur.
Bundan dolayı omuriliğin alt kısmından
çıkan sinirler kendilerine ait foramen
intervertebrale’ye ulaşıncaya kadar
aşağıya doğru uzanırlar ve at kuyruğuna
(cauda equina) benzer bir görünüm
oluştururlar. Medulla spinalis’in alt ucuna
conus medullaris denir. Omurilik iki yerde
kalınlaşma gösterir. Bunlardan boyun
bölgesinde bulunanı intumescentia
cervicalis adını alır. Burada üst
ekstremite’ye ait sinirlerin neuronları
bulunur. İkinci genişleme ise
intumescentia lumbosacralis adını alır
ve burada alt ekstremiteye ait sinirlerin
neuronları bulunur.
PERİFERİK SİNİR SİSTEMİ
Beynin tabanından çıkan sinirlere kranial Nervi craniales (kranial sinirler): Beynin
sinirler, omurilikten çıkan sinirlere ise spinal tabanından çıkarak kafatası tabanındaki
sinirler denir. deliklerden geçen 12 çift sinir vardır. Bu sinirler
önden arkaya doğru çıkış sırasını takip ederek
I’den XII’ye kadar Romen rakamlarıyla
gösterildikleri gibi yaptıkları fonksiyonlara göre de
özel olarak isim alırlar. Bu sinirlerden X. kranial
sinir (n. vagus hariç) hepsi baş ve boyunda
dağılırlar. N. vagus hem göğüste ve hem de
karında dağılır. Bu sinirlerden bir kısmı motor, bir
kısmı sensitif ve bir kısmı ise karışık lifler taşır.
Kranial sinirler önden arkaya sırasıyla:
I. n. olfactorius,
II. n. opticus,
III. n. oculomotorius,
IV. n. trochlearis,
V. n. trigeminus,
VI. n. abducens,
VII. n. facialis,
VIII. n. vestibulocochlearis,
IX. n. glossopharyngeus,
X. n. vagus,
XI. n. accessorius ve
XII. n. hypoglossus olarak isimlendirilirler.
PERİFERİK SİNİR SİSTEMİ
Nervi spinales (spinal sinirler): Medulla
spinalisten (omurilikten) çıkan ön ve arka
köklerin (radix anterior ve radix posterior)
birleşmesinden meydana gelen ve foramen
intervertebrale yolu ile canalis vertebralis
dışına çıkan 31 çift spinal sinir bulunmaktadır.
Bu sinirler miks (karışık) sinirlerdir ve
içerisinde motor, sensitif ve sempatik lifler
bulunur. Sakral spinal sinirler içerisinde
parasempatik lifler de vardır.
Spinal sinirler vertebralara göre isim alırlar.
Bunlardan;
Servikal spinal sinirler (nervi cervicales) 8,
Torakal sipinal sinirler (nervi thoracales) 12,
Lumbal spinal sinirler (nervi lumbales) 5,
Sakral spinal sinirler (nervi sacrales) 5 ve
Koksigeal spinal sinirler (nervus coccygeus) 1
çifttir.
Medulla spinalis’te 33 segment bulunmasına
rağmen bu segmentlerden ayrılan 31 çift spinal
sinir vardır: 8 servikal, 12 torakal, 5 lumbal, 5 sakral
ve 1 koksigeal çift olmak üzere. Son iki koksigeal
medulla spinalis segmentinden ayrılması gereken
spinal sinirler gelişmemiştir.
Birinci servikal spinal sinir atlas ile occipital kemik
arasından, sekizinci servikal spinal sinir C7-T1
vertebraları arasından çıkarken geri kalan
bölgelerdeki spinal sinirler kendi sayılarına uyan
vertebranın aşağısından çıkarlar.
Medulla Spinalis
Medulla spinalis’in içyapısına bakarsak iç
kısmında hücre gövdelerinden oluşan
substantia grisea’yı (gri cevher) bunun
dışında ise hücrelerin uzantılarından oluşan
substantia alba’yı (beyaz cevher) görürüz.
Gri cevherin oluşturduğu çıkıntılardan öne
doğru olanı columna anterior, arkaya
doğru olanı columna posterior ve dışa
doğru olanı da columna lateralis olarak
adlandırılır.
Ağırlıklı olarak hücrelerin aksonları
tarafından oluşturulan ve inen ve çıkan
yolların bulunduğu beyaz cevher tıpkı gri
cevher gibi üç bölümde incelenir: Sulcus
anterolateralis’in iç bölümündeki funiculus
anterior, sulcus anterolateralis ile
posterolateralis arasındaki funiculus
lateralis ve sulcus posterolateralis’in iç
bölümündeki funiculus posterior.
Medulla Spinalis
Her bir spinal sinir iki kökten
oluşur. Arka kökler (radix
posterior) duyusal karakterli
olup üzerinde ganglion spinale
bulunur, ön kökler (radix
anterior) motor karakterlidir. Ön
ve arka kökler for.
intervertebrale içerisinde
birleşerek spinal siniri oluşturur.
Her bir spinal sinir for.
intervertebrale’den çıktıktan
sonra tekrar iki dala ayrılır.
Ramus anterior ve posterior
denilen bu dallar periferik
sinirleri oluşturur. Ramus
posterior’lar ramus anterior’lara
göre göre daha ince ve kısa
olup segmental karakterlerini
korurlar. Bundan dolayı pleksus
yapmazlar.
Medulla Spinalis
Spinal sinirlerin arka dalları motor ve sensitif lifler
ihtiva eder; aynı zamanda intervertebral
eklemlerde, sırt kaslarında ve sırt derisinde
dağılırlar.
I. servikal spinal sinirin arka dalı n.
suboccipitalis adını alır. Sadece motor lif taşıyan
bu sinir derin ense kasları (m. rectus capitis
posterior major, m. rectus capitis posterior minor,
m. obliquus capitis superior, m. obliquus capitis
inferior) ve m. semispinalis capitis’i innerve eder.
II. servikal spinal sinirin arka dalı, spinal sinirlerin
arka dalları içerisinde en kalın olanıdır. I. servikal
spinal sinirden de lifler alarak iç ve dış olmak üzere
iki dala ayrılır.
İç dal (n. occipitalis major), dış daldan daha kalın
olup başın arka kısmı ile tepeye kadar olan kafa
derisini innerve eder. N. occipitalis minor ile
anastomoz yapar ve m. semispinalis capitis ile m.
obliquus capitis inferior’a motor dallar verir. N.
occipitalis minor II. servikal spinal sinirin ön
dalından oluşur.
Dış dal (r. lateralis), daha incedir ve m.
semispinalis capitis ile m. splenius capitis’e motor
dallar verir.
Medulla Spinalis
Spinal sinirlerin ön dalları (rami
anteriores nervi spinales) vücutta
dağılış bakımından arka dallara
benzemez. Ön dallar bir çok şekilde
birbirileri ile birleşerek sinir ağları
(pleksuslar) oluştururlar. Spinal
sinirlerin ön dallarının birleşmesi
sonucu altı tane pleksus meydana gelir.
Bunlar;
1.Plexus Cervicalis (C1 – C4)
2.Plexus Brachialis (C5 – T1)
3.Plexus Lumbalis (L1 – L4)
4.Plexus Sacralis (L4-5 – S3)
5.Plexus Pudendalis (S2 – S4)
6.Plexus coccygeus (N.coccygeus) (S4S5)
Yalnızca torakal spinal sinirlerin ön
dalları pleksus yapacak şekilde birbirleri
ile birleşmediklerinden dolayı bunlara
nn. intercostales denir. Bu sinirler kendi
segmentlerindeki eklemlerde, kaslarda
ve deride dağılırlar. Sonuncu torakal
spinal sinirin ön dalına n.subcostalis
ismi verilir.
Plexus Cervicalis
İlk dört servikal spinal sinirin ön dallarının birleşmesiyle
oluşan plexus cervicalis boyun kasları ve derisinin
innervasyonunun yanı sıra diaphragma’nın da motor
innervasyonunu sağlar. Plexus cervicalis’in dalları:
I-Kranial sinirlerle olan bağlantıları;
1-n. vagus’a gönderdiği dal (C1,2): n vagus’un ggl. inferius’u ile
bağlantı kurar.
2-n. accessorius’a gönderdiği dal (C2,3,4)
3-n. hypoglossus’a gönderdiği dal (C2,3): C2 ve C3’den gelen dal (r.
descendens cervicalis) ile n. hypoglossus’un r. descendens’i
birleşerek ansa cervicalis diye adlandırılan sinir kavsini meydana
getirir.
II-Yüzeyel deri dalları; M. sternocleidomastoideus’un (SCM) arka
kenarının ortalarında yüzeye çıkar ve bu noktaya punctum
nervosum denir.
1-N. occipitalis minor (C2,3),
2-N. auricularis magnus (C2- 3)
3-N. transversus colli (C2-3)
4-N. supraclavicularis (C3-4),
III-Kaslara giden dalları;
1-Kısa dallar: M. scalenus medius, m. levator scapula, m. rectus
capitis anterior, m. rectus capitis lateralis ve m. intertransversari
cervicalis’e giden dallardır.
2Uzun dallar: Ra. sternocleidomastoideus, ra. trapezius, n.
cervicalis descendens ve n. phrenicus’dur.
Plexus Cervicalis
Plexus cervicalis’in deri dalları:
1- N. occipitalis minor (C2,3): SCM kasın arka
kenarında arkaya yukarıya doğru ilerler ve kulak
arkasındaki deride dağılır. N. occipitalis major, n.
auricularis magnus ve n. retroauricularis = n. auricularis
posterior (n. facialis’in dalı) ile sinir ağı oluşturur.
2- N. auricularis magnus (C2,3): SCM kasın üzerinde
yukarıya doğru seyreder. Angulus mandibula, kulak
memesi ve kulak arkasındaki deriyi innerve eder.
3- N. transversus colli (C2,3): N. auricularis magnus’un
altında SCM kasın üzerinde öne doğru ilerleyerek
boynun üst, ön ve dış kısmında deride dağılır.
4- Nn. supraclaviculares (C2,3): SCM kasın arka
kenarı ortasın geldikten sonra oblik olarak aşağıya doğru
ilerler, supraklavikuler bölgede platismay’ı delerek
yüzeyelleşir ve iç, orta ve dış olmak üzere üç dala ayrılır.
a-n. supraclavicularis medialis sternum yakınındaki bölgeyi
örten deride dağılır,
b-n. supraclavicularis intermedii klavikula ile m. pectoralis
major ve m. deltoideus’un klavikulaya yakın bölümlerini örten
deride dağılır.
c-n. supraclavicularis posterior (lateralis) omuzun arka üst
kısmındaki deride dağılır.
Plexus Cervicalis
N. phrenicus (Bell sinir) (C3-5): Diafragmanın motor
siniri olarak bilinir ancak sensitif lifler de içerir. M.
scalenus anterior’un arka kenarını takip eder, sonra
kasın ön yüzünde aşağıya doğru uzanır, cupula
pleurae’nın ön yüzünden, a. ve v. subclavia arasından
geçer ve toraksa girer. Her iki tarafta a. thoracica
interna’ yı takip eder. Burada a. pericardiaco-phrenica
ile beraber seyreder ve pericard ile pleura arasına
sokulur.
Sağ n. phrenicus göğüs boşluğunun üst kısmında v.
brachiocephalica dextra ile v. cava superior’un laterlinde
bulunur. Bu sinir hiatus oesophageus’dan geçerek karın
boşluğuna ulaşır.
Sol n. phrericus v. subclavia sinistra’nın arkasından ve arcus
aorta’nın dış tarafından geçer, perikard ile pleuranın arasına
sokulur. Kalbin kalbin tepesinden diafragmaya ulaşır.
N. phrenicus’un motor lifleri diafragma kasına; senstif
lifler pleura, pericard ve v. cava inferior deliği
etrafındaki peritonda dağılır. N. phrenicus diafragmayı
kaldırmak suretiyle solunum işinde önemli rol oynar.
Akciğer tüberkülozunda n. phrenicus kesilir ve böylece
akciğer az çalıştırılarak tedavi edilir.
N. phrenicus accessorii: Her zaman bulunmaz. bazen m.
subclavius’a giden sinirden, bazen de V. servikal spinal sinirden
ayrılan bir dal şeklinde görülür.
Plexus Cervicalis (özet)
 Boyun bölgesinin derinliklerinde
meydana gelir.
 M.sternocleidomastoideus’un
altında yer alır.
 İlk 4 servikal spinal sinirin ramus
ventralis’leri tarafından oluşturulur
(C1,2,3,4).
 Deri (Yüzeyel) dalları - toraksın üst
kısmı, omuz, boyun ve kulak
çevresindeki deriyi innerve eder ;
 Kas (Derin) dalları –
• Rami musculares -
prevertebral kaslar ;
• Ansa cervicalis - infrahyoid
kasları innerve eder ;
• N.phrenicus
 N.phrenicus – plexus cervicalis’in en
önemli dalıdır.
 Diafragmanın motor ve sensitif
innervasyonunu sağlar.
 3P’yi (plevra, perikard, periton)
innerve eder.
Plexus Brachialis
V., VI., VII. ve VIII. servikal spinal sinirlerin ön dalları
ve IV. servikal ile I. torakal spinal sinirin ön dallarından
ayrılan birer dalın katılması sonucu plexus brachialis
meydana gelir.
Burada altı segmentten gelen afferent ve efferent lifler
önce birbirlerine karışırlar. Daha sonra belirli kaslara
ve belirli deri bölgelerine gidecek lifler, gidecekleri
kasların menşeine göre bir araya toplanırlar ve bu
şekilde periferik sinirler meydana gelirler.
Plexus brachialis’ten çıkan periferik sinirler
torakohumeral kaslarda, omuz ve üst taraf kaslarında
ve bu kasların bulunduğu parçaları örten deride
dağılırlar.
Plexus brachialis’i oluşturan spinal sinirlerin ön dalları
for. intervertebrale’lerden çıktıktan sonra aşağıya ve
dışa doğru uzanarak birbirlerine yaklaşır ve
clavicula’nın arkasında, fossa clavicularis’te pleksus’u
meydana getirirler. Birinci costa ile m. subclavius
arasından geçtikten sonra, pleksus dışa ve aşağıya
doğru devam eder ve koltuk altı çukuruna (fossa
axillaris) gelir. Plexus brachialis’in uzunluğu 15-20 cm
kadardır.
Plexus Brachialis
Plexus brachialis’in oluşumu: Önce V. ve VI.
servikal spinal sinirlerin ön dalları, IV. servikal spinal
sinirden gelen ince bir dalla birleşerek kalın bir
demet oluştururlar. Bu demete truncus superior
(üst primer hüzme) denir. VII. servikal spinal sinir
tek başına truncus medius’u (orta pirimer hüzme)
yapar. VIII. servikal spinal sinir ile I. torakal spinal
sinirden gelen kalın bir dal birleşerek truncus
inferior’u (alt primer hüzme) oluşturur.
Bu üç kökün her biri ön ve arka olmak üzere ikişer
dala ayrılırlar. Üç kökün arka dalları birleşerek
fasciculus posterior adı verilen sekonder sinir
demetini oluştururlar. Fasciculus posterior a.
axillaris’in arkasında uzanır. Truncus superior ile
truncus medius’un ön dallarının birleşmesi ile
fasciculus lateralis adı verilen sekonder hüzme
meydana gelir. Truncus inferior’un ön dalı ise tek
başına fasciculus medialis adı verilen sekonder
hüzmeyi oluşturur.
Plexus brachialis’den çıkan periferik sinirlerin bir
bölümü radixlerden, bir bölümü trunkuslardan, diğer
bir bölümü fasikuluslardan ve son bir bölümü de
fasikulusların uç dalları olarak ayrılırlar.
Plexus Brachialis
Plexus brachialis’den ayrılan sinirleri
gruplara ayırarak seviye seviye incelersek:
1. Direkt olarak plexus’un yapısına
katılan spinal sinirlerden ayrılanlar:
 M. scalenus ant./med./post. ve m.
longus colli’ye giden musküler dallar
 N. phrenicus’un yapısına katılan bir dal,
 Rhomboid kasları ve levator scapulae’yı
innerve eden n. dorsalis scapulae,
 M. serratus anterior’un innervasyonunu
sağlayan n. thoracicus longus.
2. Trunkuslardan ayrılanlar:
 M. subclavius’un innervasyonunu
sağlayan ve n. phrenicus’a
gönderebileceği dallar dolayısıyla klinik
olarak önemli olabilen n. subclavius,
 N. suprascapularis: Scapula’nın üst
kenarındaki incisura scapula’nın
içerisinden geçer ve m. supraspinatus ve
infraspinatus’un innervasyonunu sağlar.
Her iki sinirde truncus superior’dan ayrılırlar.
Plexus Brachialis
3. Fasciculus medialis’den ayrılanlar:
 M. pectoralis major ve minor’un
innervasyonuna katılan n. pectoralis
medialis,
 Kolun iç bölümünün derisinden duyu alan n.
cutaneus brachii medialis,
 Ön kolun iç bölümünün derisinden duyu alan
n. cutaneus antebrachii medialis.
 Plexus brachialis’in terminal dallarından olan
n. medianus’u oluşturan dallardan biri olan
radix medialis n. mediani,
 Terminal dallardan biri olan n. ulnaris.
4. Fasciculus lateralis’den ayrılanlar:
 M. pectoralis major’un innervasyonuna
katılan n. pectoralis lateralis,
 Plexus terminalis’in terminal dallarından olan
n. medianus’u oluşturan dallardan biri olan
radix lateralis n. mediani,
 Terminal dallardan biri olan n.
musculocutaneus.
Plexus Brachialis
5. Fasciculus posterior’dan ayrılanlar:
 M. subscapularis ve teres major’un
innervasyonunu sağlayan iki dal şeklinde
başlayan n. subscapularis.
 N. subscapularis’in üst ve alt dalları
arasından geçerek göğüs duvarının yan
tarafında seyreden ve m. latissimus dorsi’nin
innervasyonunu sağlayan n.
thoracodorsalis.
 Plexus brachialis’in en kalın dalı ve aynı
zamanda terminal dallarından biri olan n.
radialis
 Terminal dallardan biri olan n. axillaris
Plexus brachialis’in üst extremitenin büyük bir
bölümünün duyusal ve motor innervasyonunu
sağlayan büyük dalları olan n. axillaris, n.
musculocutaneus, n. ulnaris, n. medianus ve
n. radialis dalları terminal dallar olarak
isimlendirilir.
Plexus Brachialis
N. axillaris: C5-6 spinal sinirlerinden
kaynaklanan axiller sinir fasciculus
posterior’dan ayrıldıktan sonra axiller
arterin arkasından seyrederek spatium
axillare laterale’den a. ve v. circumflexa
humeri posterior ile beraber geçer ve
fossa axillaris’i terk eder.
Spatium axillare laterale: dışta humerus,
içte triceps brachii’nin uzun başı, yukarıda
teres minor, aşağıda teres major arasında
sınırlanmış olan aralıktır.
Omuz eklem kapsülünün ön-alt
bölümünde dağılan eklem dalını verdikten
sonra ön ve arka dallarına ayrılır. Ön dalı
deltoideus kasının distal bölümünün motor
innervasyonunu sağlarken arka dalı
deltoideus’un yanı sıra teres minor’un de
motor innervasyonunu sağlar.
Ayrıca duyusal lifleri r. cutaneus brachii
lateralis superior adı altında kol üst-dış
bölümünün derisinde dağılır.
Plexus Brachialis
N. musculocutaneus: C5-7 spinal sinirlerden kaynaklanır.
Fasciculus lateralis’in devamı durumundadır. M. coracobrachialis’i
delerek geçtikten sonra m. biceps brachii ile m. brachialis
arasından aşağıya doğru uzanır. Bu kaslara motor dallar verir. Bu
sinir ön kolun dış kısmında el bileği eklemine kadar uzanır, bu
kısmı örten deriyi innerve eder ve n. cutaneus antebrachii
lateralis adını alır.
Plexus Brachialis

N. ulnaris: Radix medialis n. mediani dalını verdikten sonra fasciculus


medialis’in aşağı doğru devamı şeklinde uzanan bu sinir C7-T1 spinal
sinirlerinden köken alır.
Başlangıçta axiller arter ve ven arasında seyreden bu sinir daha sonra
kolun ortalarına kadar brachial arterin medialinde uzanır. Kolun yukarı
parçasında sulcus musculi bisipitis brachii medialis içerisinde aşağıya
doğru uzanır. Dirsek eklemi seviyesinde epicondylus medialis’in arkasında
bulunan sulcus nervi ulnaris’ten geçerek ön kolun palmar yüzüne ve ele
doğru ilerler.
Ön koldaki m. flexor carpi ulnaris ve m. flexor digitorum profundus’un
medial bölümüne motor dallar verir.
Plexus Brachialis
Önkolun distal bölümünde ramus dorsalis nervi
ulnaris ve ramus palmaris nervi ulnaris dallarına
ayrılır.
Ramus dorsalis nervi ulnaris genellikle üç dala
ayrılarak el sırtında, 5. parmakta ve 4. parmağın
medial yüzünde dağılarak bu bölgelerden duyu
alır. Bazen 4. parmağın tamamı ve 3. parmağın
medial bölümü de bu sinir tarafından innerve
edilebilir.
Ramus palmaris nervi ulnaris ise retinaculum
flexorum’un yüzeyelinden avuç içine uzanır ve
m. palmaris brevis’in derininde yüzeyel ve derin
dallarına ayrılır.
Yüzeyel dal sensitif lifler içerir ve tıpkı dorsal dal
gibi avuç içerisinde ve parmaklarda dağılır.
Derin dal ise hipotenar kasların, palmar ve dorsal
interosseal kasların ve 3.-4. lumbrikal kasların
motor innervasyonunu sağlar. Ayrıca n. ulnaris’in
el bileği eklemine gönderdiği dalları da vardır.
N. ulnaris zedelenmesinde pençe el (baykuş
pençesi) hali görülür.
Plexus Brachialis
N. medianus: Fasciculus lateralis’den gelen
radix lateralis (C5-7) ile fasciculus medialis’den
gelen radix medialis’in (C8-T1) axiller arterin ön
yüzünde birleşmesi ile oluşur.
N. medianus kolda a. brachialis ile birlikte
seyreder. Dirsek eklemi hizasında m. biceps
brachii’nin aponevrozu ve v. mediana cubiti’nin
derininden geçerek önkola girer.
Önkol üst bölümünde pronotor teres’in iki başı
arasından geçtikten sonra m. flexor digitorium
superficialis ve profundus arasında el bileğine
kadar ilerler. El bileğine doğru yaklaştıkça
yüzeyelleşen n. medianus, carpal tünelden
geçmeden önce sadece deri ile örtülü
durumdadır. Carpal tünelden geçtikten hemen
sonra medial ve lateral dallarına ayrılır.
N. medianus dirsek eklemine kadar herhangi
bir dal vermez.
Ön kolda ve eldeki birçok kasa somotomotor
ve el bileği, avuç içi ve parmakların bir
bölümünün derisinde sensitif lifler verek dağılır.
Plexus Brachialis
İnnerve ettiği kaslar:
Ön kolda; M. pronator teres, M. flexor pollicis
longus, M. flexor digitorum superficialis, M.
palmaris longus, M. flexor digitorum profundus
(kasın radial başı), M. pronator quadratus, M.
flexor carpi radialis,
Elde; Mm. lumbricales 1,2 ve Tenar gruptaki üç
kas.

N. medianus ilk 3.5 parmağın palmar yüzleri ile bu


parmakların dorsalinde son iki falanks
(başparmağın son falanksı) üzerindeki deriyi
innerve eder.
Plexus Brachialis
N. radialis: Plexus brachialis’in en kalın
dalıdır. Fasciculus posterior’un devamı
şeklinde uzanır. Axiller arterin arka
bölümünde C5-T1 spinal sinirlerinden
gelen dalların birleşmesiyle oluşur.
Fossa axillaris’de m. subscapularis, m.
teres major ve m. latissimus dorsi’nin
tendonunu önden çaprazlayarak aşağı
doğru iner. Kolun arka yüzünde a.
profunda brachii ile birlikte humerus
üzerindeki sulcus nervi radialis’de uzanır.
Dirsek eklemine gelince r. superficialis ve
r. profundus olmak üzere iki dala ayrılır.
R. superficialis başlıca sensitif ve r.
profundus somotomotor lifler verir.
Sinir seyri boyunca kol ve önkolun arka
tarafında yer alan ekstensor
kompartman kaslarını innerve eden
musküler dallar verir.
Plexus Brachialis
Motor dalların dağıldığı kaslar:
m. triceps brachii,
m. brachioradialis,
m. anconeus,
m. abductor pollicis longus,
m.extensor pollicis longus ve brevis,
m. supinator,
m. extensor carpi ulnaris,
m. extensor digitorum,
m. extensor digiti minimi,
m. extensor indicis,
m. extensor carpi radialis longus ve brevis.
Sensitif lifler kol, ön kol ve el sırtı derisinde
dağılır. El sırtının duyusal innervasyonunu
radial sinirin yüzeyel dalı sağlar. Bu dal
genellikle ilk üç parmak ile dördüncü
parmağın medial yarımının (31/2 parmağın)
medial falanksları dahil olmak üzere el
sırtındaki deriden duyu alır.

N. radialis zedelenmesinde düşük el hali


görülür.
Plexus Brachialis
Plexus Brachialis (özet)
 (C4), C5, C6, C7 , C8 ve T1
seviyelerinden çıkan sinirlerin ön
dallarının birleşmesiyle oluşur. Bu
pleksustan çıkan sinirler üst
ekstremitelerin (omuz, kol, ön kol
ve el) tümünü inerve eder.
 Plexus brachialis’ten doğan
önemli sinirler :
1. N. axillaris – Omuz derisi ile
m.deltoideus ve m.teres minor
2. N. radialis – Üst ekstremitenin
tüm arka bölüm deri ve kasları
3. N. musculocutaneus – Kolun ön
yüz kasları, önkol ön dışyan yüz
derisi
4. & 5. N. medianus ve n.ulnaris –
Önkol ve elin ön yüz bölgesindeki
deri ve kasları
TORAKAL SPİNAL SİNİRLERİN ÖN DALLARI
Bu sinirlerin ön dalları pleksus
yapmazlar ve segmental olarak
kaburgalar arasında uzanırlar. Bunlara
interkostal sinirler (nn. intercostales)
denir. Sadece sonuncu sinir (T12) son
kostanın alt kısmında bulunduğu için n.
subcostalis adını alır.
Bu sinirler kostaların alt-iç kısmındaki
olukta yukarıdan aşağıya doğru ven (V),
arter (A) ve sinir (N) (V, A, N) olarak
sıralanır.
İlk iki sinir hem peksus brachialis’e ve
hem de göğüs duvarına dallar verir.
Sonraki dört çifti (3-6) sadece göğüs
duvarında, sonraki beş çifti hem göğüs
(7-11) hem de karın duvarında dağılır.
Son biri (12) karın duvarı ile inguinal
bölge derisine ve m. pyramidalis’e dallar
verir.
Plexus Lumbalis
Plexus lumbalis, ağırlıklı olarak L1-4 spinal
sinirlerinin ön köklerine T12’den gelen bir
dalın katılımıyla lumbal vertebraların dış
tarafında m. psoas major’un iç-alt bölümünde
oluşur.
T12’den gelen lifler L1 ile birleştikten sonra
oluşan sinir yapısı üst ve alt dallarına ayrılır.
Üst dalından n. iliohypogastricus ve n.
ilioinguinalis ayrılırken alt dal L2’den gelen
dallarla birleşerek n. genitofemoralis’i
oluşturur.
L2’nin geri kalan bölümü L3 ve L4 ön ve arka
dallarına ayrılırlar. L2-3 arka dallarından n.
cutaneus femoris lateralis, L2-4 arka
dallarından n. femoralis, L2-4 ön dallarından
n. obturatorius ve eğer varsa L3-4 ön
dallarından n. obturatorius accessorius (%20-
%30 oranında görülür) oluşur.
Bunlar dışında direkt olarak lumbal plexusdan
ayrılıp m. psoas major ve minor, m. iliacus ve
m. quadratus lumborum’un innervasyonunu
sağlayan musküler dallar da bulunur.
Plexus Lumbalis
N. iliohypogastricus (L1-T12): M. psoas
major’un dış kenarının üst bölümünden
çıkar, m. quadratus lumborum’un iç
yüzünde dışa ve aşağıya doğru uzanır.
Daha sonra r. cutaneus lateralis ve r.
cutaneus medialis olmak üzere iki dala
ayrılır. Bu iki daladn çıkan lifler de gluteal
bölgenin orta dış kısmında ki deriye,
inguinal bölge ve pubis bölgesindeki
deriye sensitif lifler vererek dağılır.
N. ilioinguianlais (L1): N.
iliohypogastricus’un biraz aşağısında
crista iliaca’ya doğru uzanır. Bu sinirin
motor dalları içerisnde seyrettiği m.
oblıguus internus abdominis ve m.
tansversus abdomisnis’i innerve eder.
Sonra funiculus spermaticus ile birlikte
anulus inguainalis superficialis’den
geçerek uyluğun üst iç tarafı ile
erekelerde penis kökü ile skrotum’un ön
tarafında, kadınlarad ise mons pubis
labium majus derisine sensitif lifler
vererek dağılır.
Plexus Lumbalis
N. genitofemoralis (L1-2): M. psoas major’u 3.
ve 4. bel omurları seviyesinde delerek açığa
çıkar. Kasın içinde veya çıktıktan sonra r.
ganitalis ve r. femoralis olamk üzere iki dalına
ayrılır.
R. genitalis: Anulus inguinalis profundus’dan
geçerek canalis inguianlsi’e girer. Erkeklerde
funiculus spermaticus içerisinde önde bulunur. M.
cramester’e motor dalar ile scrotum ve komşu
uyluk bölgesi derisine sensitif dallar verir.
Kadınlarda lig. teres uteri ile canalis inguianlis’e
girer ve labium majus’a dağılır.
R. femoralis: Lacuna vasorum’dan geçerek
uyluğa gelir. Hiatus saphenus etrafında fascia
lata’yı delerek deri altına çıkar ve uyluğun ön
yüzünün üst bölümü derisine sensitif dallar verir.
N. cutaneus femoris lateralis (L2-3): M. psoas
major’ün dış kenarının ortalarından çıkar ve lig
inguianle’nin derininden ve m. sartorius’un
yüzeyelinden geçerek ön ve raka dallarına ayrılır.
Ön dalı, uyluğun ön ve dış kısmında dize kadar
olan deride dağılır. Arka dalı, uyluğun ortalarına
kadar deri bölümünde dış ve arka tarafta deride
dağılır.
Plexus Lumbalis
N. obturatorius: M. psoas major’un medial
kenarında plexus lumbalis’den ayrılarak aşağı
doğru seyreden bu sinir internal iliak damarlar
ve ureter’in lateralinde pelvis duvarında
seyrettikten sonra obturator damarların ön
tarafından obturator kanala girer. Kanaldan
çıkarken ön ve arka dallarına ayrılır.
Ön dal m. obturatorius’un üzerinden geçerek
uyluğa girer ve burada m. pectineus ve m.
adductor longus’un arkasında seyreder. Seyri
esnasında kalça eklemine dallar verir.
Adductor longus, brevis ve gracilis kaslarına
motor dallar verdikten sonra diz ekleminin
medialinde yüzeyelleşir ve bacağın iç yüzünün
derisinden duyu alan kutanöz bir dal olarak
ilerler.
Arka dalı ise m. obturatorius externus’u
delerek adductor magnus ve brevis arasında
aşağı doğru seyreder. Daha sonra adductor
kanaldan geçerek fossa poplitea’ya girer ve
burada eklemi innerve eden bir dalını vererek
sonlanır.
Plexus Lumbalis
N. femoralis: Plexus lumbalis’in en kalın dalı olan
femoral sinir m. psoas major’un lifleri arasında
oluştuktan sonra psoas major ve iliacus arasında
seyrederek inguinal ligamentin altından uyluğa girer
ve burada ön ve arka dallarına ayrılır. Ön dal m.
pectineus ve m. sartorius’un motor ayrıca uyluk ön
ve medial bölge derisinin sensitif innervasyonunu
sağlayan dallar verir. Arka dal ise m. quadriceps
femoris’in motor innervasyonunun yanı sıra kalça
ve diz eklemine duyusal dallar verir. Bacağın medial
yüzünden duyu alan femoral sinirin en uzun ve kalın
dalı olan n. saphenus da ön daldan ayrılır.
Sadece duyusal dallar içeren n. saphenus, femoral
arterin lateralinde n. femoralis’den ayrıldıktan sonra
canalis adductorius’a girer ve burada femoral arteri
önden çaprazlayarak damarın medial tarafına
geçer. Sartorius ve gracilis’in arsından geçerek
kanalı terk ettikten sonra v. saphena magna’nın
arkasında ayak bileğin doğru iner. Medial malleolun
ön tarafından veni çaprazlayarak geçer ve 1.
metatarsal kemiğin distal bölümüne kadar
ilerleyerek bu bölgenin sensitif innervasyonunu
sağlar.
Plexus Lumbalis (özet)
 L1-3 ile T12 ve L4’den gelen dalların katılımı
ile oluşur.
 Bu pleksustan çıkan sinirler uyluğun ön kısmı
kasları ve derisini inerve eder.
 Plexus lumbalisten doğan önemli sinirler :

1. N. iliohypogastricus (L1-T12): gluteal bölgenin orta


dış kısmı ile inguinal bölge ve pubis bölgesi derisine
sensitif lifler verir.
2. N. ilioinguianlais (L1): m. oblıguus internus
abdominis ve m. tansversus abdomisnis’i innerve eder.
erekelerde penis kökü ile skrotum’un ön tarafında,
kadınlarda ise mons pubis labium majus derisine
sensitif lifler vererek dağılır.
3. N. genitofemoralis (L1-2): M. cramester’e motor,
scrotum’a, labium majus’a ve komşu uyluk bölgesi
derisine sensitif dallar verir.
4. N. cutaneus femoris lateralis (L2-3): uyluğun ön-
dış ve arka-dış kısmında dize kadar olan deride dağılır.
5. N. obturatorius (L1,2,3): adductor kaslara motor,
uyluğun iç yüzünün üst kısmındaki deriye sensitif lif
verir.
6. N. femoralis ( L2,3,4): Uyluğun ön yüzündeki
kaslara (m. quadriceps femoris, m. sartorius, m.
pectineus ve m. iliacus’a) motor, uyluk ön, bacak içyan
bölge derisine ve diz eklemine sensitif lif verir.
Plexus Sacralis
Plexus sacralis, L4 spinal sinirin ön dalının bir
bölümü, L5-S3 spinal sinirlerin ön dallarının
tamamı ve S4 spinal sinirin ön dalından gelen
ince bir sinir lifinin bir araya gelmesiyle oluşur.
L4’den gelen lifler L5’in ön dallarının tamamı ile
birleşerek m. psoas major’un iç kenarında
truncus lumbosacralis’i oluşturur ve bu yapı
plexus sacralis’e katılır. Sacral plexus önde
pelvik fasia ile arkada m. priformis arasında
yerleşmiştir.
Pleksusu oluşturan sinirler aşağı dışa doğru
uzanırken birbirine yaklaşır ve üçgen şeklini alır.
Üçgenin tepesi for. ischiadicum majus’a doğru
uzanır. Buradan insan gövdesinin en kalın siniri
olan n. ischiadicus (siyatik sinir) geçer.
Plexus sacralis’ten çıkan sinirler pelvis arka yan
duvarlarına ve alt ekstremite’lere dağılır. Siyatik
siniruyluğun arkasındaki fleksör kaslara, bacak
ile ayağın tüm kaslarına motor, bacağın dış yan
ve arka kısmı ile ayağın duyusal
innervasyonunu sağlar. Sacral plexus’un
dallarını kollateral ve terminal dallar olarak iki
grupta inceleyebiliriz.
Plexus Sacralis
Kollateral dallar üç bölümde incelenir:
Kas dalları, m. quadratus femoris, m.
obturatorius internus, m. priformis gibi
bölgedeki kaslara gider. Ayrıca gluteal
kasların innervasyonunu sağlayan n.
gluteus superior ve inferior’da musküler
dallar arasında sayılır.
Visseral dalları, S2-4 medulla spinalis
segmentlerindeki parasimpatik
merkezden ayrılarak otonom sinir
sitemine ait pelvik plexus’un yapısına
katılır ve ilgili organlara gider.
N. gluteus superior, pelvisi terk ederken
foramen suprapriforme’den geçer ve
burada m. gluteus medius-minimus ve
m. tensor fascia lata’ya dallar verir. N.
gluteus inferior (m. gluteus maximus’un
motor siniri) ve n. cutaneus femoris
posterior ise pelvisi foramen
infrapriforme’den terk ederler. N.
cutaneus femoris posterior uyluk arka
bölümü derisinden duyu alır.
Plexus Sacralis
Plexus sacralis’in terminal dalları n.
ischiadicus ve n. pudendus’tur.
N. ischiadicus (L4,5,S1,2,3): İnsan
vücudunun en kalın siniridir. Yapısına
truncus lumbosacralis ve ilk üç sakral spinal
sinirin ön dalları katılır. For. infrapriforme yolu
ile pelvisi terk eder. M. gulteus maximus’un
önünde ve uyluğun arkasında aşağıya doğru
inerek fossa poplitea’ya kadar uzanır.
Burada n. tibialis ve n. peroneus
communis adı verilen iki dala ayrılır. Bu
ayrılma uyluğun üst, orta veya alt kısmında
da olabilir.
Sinir gluteal bölgede m. gluteus maximus
tarafından örtülmüştür. N. ischiadicus bu
kasın distalinde m. biceps femoris’in uzun
başının lateralinden medialine doğru
seyreder.
Plexus Sacralis
N. tibialis (L4,5,S1,2,3):Uyluğun arkasındaki m. biceps
femoris’in kısa başı hariç tüm fleksor kaslara (m.
semimembranosus, m. semitendinosus ve m. biceps
femoris’in uzun başı) motor dallar verir.
N. tibialis possa poplitea’dan itibaren bacağın arkasında
a. tibialis posterior ile beraber aşağıya doğru devam
eder. Burada bacağın arkasındaki tüm fleksor kaslara
(m. gastrocnemius’un iki başı, m. popliteus, m. plantaris,
m. soleus, tibialis posterior, m. flexor digitorum longus ve
m. flexor hallucis longus) motor dallar verir.
Ayak bileğinde iç malleolun arkasından ayak tabanına
geçerek n. plantaris medialis ve n. plantaris lateralis
olmak üzere iki uç dalını verir. Bu iki uç daldan çıkan lifler
ayak tabanındaki tüm kasları ve ayak tabanı derisini
innerve eder.
N. suralis: N. cutaneus sura medialis (n. tibialis) ile n.
cutaneus sura lateralis (n. peroneus communis) adı
verilen iki deri dalının bacağın arka orta kısmında
birleşmesi sonucu oluşur. Bu sinir tendo calcaneus’un
dış kenarı boyunca uzanır. Dış malleolun arkasından
geçerek ayak sırtının dış kısmında küçük parmağa kadar
devam eder. Bu sinir bacağın arka dış kısmı derisine ve
seyri sırasında altından geçtiği bacağın arka alt bölgesi
derisine sensitif lifler vererek sonlanır.
Plexus Sacralis
N. peroneus (fibularis) communis (L 4,5 S 1,2):
N. ischiadicus’dan ayrıldıktan sonra m.biceps
femoris’in medial kenarını oblik olarak takip eder ve
bu kas ile gastrocnemius’un lateral başı arasından
geçerek caput fibula’ya doğru uzanır. Fibula başını
dolanarak bacağın ön yüzüne çıktıktan sonra
yüzeyel (superficialis) ve derin (profundus)
dallarına ayrılır. Ayrılmadan önce m. biceps
femoris’in kısa başına motor dallar verir.
N. peroneus superficilais, m. proneus longus ve
brevis’e motor dallar verir. Sinirin devamı n.
cutaneus dorsalis medius ve n. cutaneus dorsalis
intermedius dallarına ayrılır. Bu dallardan çıkan lifler
I.-IV. Ayak parmaklarının üzerini örten deride
dağılır.
N. peroneus profundus, daha derinde seyreder
ve ayağa kadar uzanır. I. ve II. Parmağın bir
birlerine bakan yüzlerini örten deride dağılan
sensitif lifler verir. Kas dalları ise ayağa ve
parmaklara ekstensiyon yaptıran kaslara (m. tibialis
anterior, m. extensor digitorum longus, m. extensor
digitorum brevis, m. extensor hallucis longus ve m.
extensor hallucis brevis ile m. peroneus tertius)
motor dallar verir.
Plexus Sacralis
Plexus Sacralis (özet)
 L4-5-S1-2-3 spinal sinirlerinden oluşur.
 Lumbal pleksusun aşağısında yer alır.
 Pelvis minor’ün arka duvarında, m.piriformis’in
önünde yer alır.
 Sıklıkla plexus lumbalis ile birleşik gibi olması
dikkate alınmalıdır.
 L4-5 – Truncus lumbosacralis
 Dallarının bir bölümü gluteal kaslar ile
perine ve pelvik yapılarını innerve ederken,
diğer bölümü de alt ekstremite’ nin
innervasyonunu sağlar. Önemli sinirleri :
1. N.ischiadicus – vücudun en uzun ve en
kalın siniridir. Fossa poplitea’da 2 dala
ayrılır.
1. N.tibialis – Bacağın arka yüz deri ve
kaslarını
2. N.fibularis (peroneus) communis –
Bacağın ön yüz deri ve kaslarını
2. N.gluteus superior
3. N.gluteus inferior
4. N.cutaneus femoris posterior
5. Rr.musculares – Yakın bölge kaslarını
innerve eder.
Plexus Pudendalis
S2. ve S3. spinal sinirlerden gelen bir kısım
liflerle 4. sakral sipinal sinirin tümü pelvis
boşluğunda ve m. piriformis’in ön yüzünde
plexus pudendalis’i oluşturur. Bazen plexus
sacralis’in bir bölümü olarak kabul edilir. Plexus
pudendalis; kas dalları, n. pudendalis ve
visseral dallar olmak üzere üç grupta incelenir.
1-Kas dalları (rr. musculares): M. levator ani
ve m. coccygeus’a giderler. M. sphincter ani
externus’a giden perineal dalı bu iki kas
arasından geçerek fossa ischioanalis’e gider.
2- N. pudendus (S2,3,4): Foramen
infrapriforme’den geçerek pelvisi terk eder ve
fossa ischioanalis’de canalis pudendalis’e
girerek perineal bölge ve dış genital organlara
doğru uzanır. Kanalın içerisinde m. sphincter ani
externus’un motor innervasyonunu sağlayan n.
rectalis inferior dalını verir. Daha sonra
kanaldan çıkmak üzereyken terminal dalları
olan n. perineales ve n. dorsalis penis/clitoridis
dallarına ayrılır. Bu sinirler m. sphincter urethrae
dahil olmak üzere diaphragma urogenitale’deki
kasları, perineum ve dış genital organların
derilerini innerve ederler.
Plexus Pudendalis
1- Visseral dallar (rr. viscerales):
2., 3. ve 4. sakral spinal sinirlerden
gelen preganglionik parasempatik
lifler (nn. splancnici pelvisi= nn.
errigentes) içerir. Bu lifler pelvis
organlarının yakınında veya içi boş
organların duvarlarındaki bazı
ganglionlarda sinaps yaparlar.
Ayrıca pelvis organlarından duyu da
götürürler. Plexus hypogastricus
superior’dan gelen liflerle
birleşerek plexus pelvicus’u
(plexus hypogastricus inferior)
oluştururlar. Bu pleksus pelvisde
fascia subserosa içinde bulunur.
Plexus pelvicus’u oluşturan lifleri
disseksiyonla takip etmek mümkün
değildir, ancak klinik deneylerle
tesbit edilebilmektedir. Dört dalı
vardır.
Plexus Pudendalis
a-Mesane, prostat ve gl. vesiculosa (vesicula
seminalis)’e giden parasempatik lifler: Bu lifler
plexus pelvicus’da veya organların yapısı içindeki
ganglionlarda sonlanırlar. Buradan başlayan
postganglionik lifler düz kaslara ve bezlere giderler.
Sifinkterleri inhibe eder.
b-Uterus’a giden parasempatik lifler: Plexus
uterinus’taki ganglionlarda sinaps yapar. II. öronun
postganglioner lifleri uterus kaslarında dağılır ve
gebelik durumu hariç inhibe edici etki yapar.
c-Dış genital organlara giden parasempatik
lifler: Plexus pelvicus’dan ayrılarak plexus
prostaticus’a gider ve daha sonra n. pudendus’a
katılır. N. pudendus’un dalları aracılığı ile corpus
cavernosum penis’teki kavernaları genişleterek
ereksiyonu sağlar.
d-Sindirim sisteminin alt bölümüne (rectum)
giden lifler: plexus pelvicus’dan çıkıp doğrudan
doğruya rectuma giden lifler bulunur. Ayrıca n.
hypogastricus aracılığı ile colon descendens ve
colon sigmoideum’a giden preganglionik lifler
organların duvarındaki ganglionlarda sinaps
yaparlar. Sadece m. sphincter ani internus’u inhibe
edici etki yapar.
Plexus Pudendalis
 Yapısı – S 2,3,4
 Yeri - Plexus sacralis’in hemen altında

 İnnervasyon
 Perine’nin deri ve kaslarını innerve
eder.
 Ereksiyona katkı sağlar.
 Miksiyon (idrar) ve defekasyon (dışkı)
kontrolünü sağlar.
 Motor, sensitif, sempatik ve
parasempatik sinir lifleri içerir.
 Önemli sinirleri
 N.pudendus
 Nn.rectales inferiores – sadece
sensitif
 Nn.perineales – mikst
 N.dorsalis penis (kadında
n.clitoridis) – mikst
Plexus Coccygeus
Plexus Coccygeus:
S4-5 ve Co1 medulla
spinalis
segmentlerinden
ayrılan spinal
sinirlerden oluşan
plexus cocygeus çok
küçük bir yapıdır. Bu
plexus’un en önemli
dalı olan n.
anococcygeus
sacrotuberal
ligamenti delerek
yüzeyelleşir ve
koksigeal bölge
derisinde dağılır.
SENSİTİF SİNİRLERİN İNNERVASYON BÖLGELERİ
Sinir lifleri içerisinde motor,
sensitif, sempatik ve
parasempatik lifler karışık veya
tek olarak bulunabilir.
Sinirlerin innerve ettiği deri
sahasına dermatom denir.
Bir spinal sinirin uyardığı deri
segmentine bir üstteki ve bir
alttaki segmentlerden de sinir
atlaması olur. Bu olaya duyu
taşması (over-lapping) denir.
Böylece bir tek periferik sinirin
kesilmesi durumunda o sinire
ait deri segmentinde duyu
kaybı olmaz. Ancak duyu
azalması (hipesthesia)
meydana gelir. Komşu
segmentleri besleyen birkaç
spinal sinir kesilirse bu
durumda gerçek duyu kaybı
(anesthsia) ortaya çıkar.
SENSİTİF SİNİRLERİN İNNERVASYON BÖLGELERİ
Sinirlerin innerve ettiği deri
sahasına dermatom denir.
Bir spinal sinirin uyardığı deri
segmentine bir üstteki ve bir
alttaki segmentlerden de sinir
atlaması olur. Bu olaya duyu
taşması (over-lapping) denir.
Böylece bir tek periferik
sinirin kesilmesi durumunda o
sinire ait deri segmentinde
duyu kaybı olmaz. Ancak duyu
azalması (hipesthesia)
meydana gelir.
Komşu segmentleri besleyen
birkaç spinal sinir kesilirse bu
durumda gerçek duyu kaybı
(anesthsia) ortaya çıkar.
SENSİTİF SİNİRLERİN İNNERVASYON BÖLGELERİ
Metamer, bir spinal sinirin inerve
ettiği oluşum. Ekstremitelerde
gelişme sırasında, ekstremite
tomurcuğu boyunca metamerler
de distale doğru göç ederler.
Ekstremitenin uzun ekseni
boyunca sıralanırlar. Göç eden bu
metamerler aradan çekildiği için
ekstremitelerde göğüs ve inguinal
bölgelerde, daha alt ve daha üst
segmentler birbirine komşu olur.
Bu sahaların segmental sinir
bölgeleri keskin hatlarla
birbirinden ayrılırlar. Bu çizgilere
aksial çizgi denir. Aksial çizgide
duyu taşması olmaz. Aksial çizgi
vücudun önünde, göğüste 4.
servikal ile 2. torakal, inguinal
bölgede ise1. ve 2. lumbal ile 3.
sakral dermatomlar aksial hatlarla
komşudurlar.
Baş ve Boyun derisinin innervasyonu
Başın ön kısmı ve yüz derisi n.
trigeminus (V. kafa çifti), arka
kısmı ise C2’nin arka dalı (n.
occipitalis major) tarafından
alınır.
Boyun derisinin duyusu ise
plexus cervicalis’in deri dalları
olan n. occipitalis minor, n.
auricularis magnus, n.
transversus colli tarafından alınır.
Yine plexus cervicalis’in deri
dallarından olan nn.
supraclaviculares sternum
yakınındaki bölgeyi örten deride,
klavikula ile m. pectoralis major
ve m. deltoideus’un klavikulaya
yakın bölümlerini örten deride ve
omuzun arka üst kısmındaki
deride dağılır.
Göğüs, Karın ve Sırt derisinin
innervasyonu
Torakal spinal sinirlerin ön dalları
pleksus yapmazlar ve segmental
olarak kaburgalar arasında
uzanırlar. İlk iki sinir hem peksus
brachialis’e ve hem de göğüs
duvarına dallar verir.
Sonraki dört çifti (3-6) sadece
göğüs duvarında, sonraki beş çifti
hem göğüs (7-11) hem de karın
duvarında dağılır. Son biri (12)
karın duvarı ile inguinal bölge
derisine dallar verir.
Sırt derisini innerve eden spinal
sinirlerin arka dalları segmental
karakterini korurlar. Spinal sinirlerin
arka dalları motor ve sensitif lifler
ihtiva eder; aynı zamanda
intervertebral eklemlerde, sırt
kaslarında ve sırt derisinde
dağılırlar.
Üst Taraf derisinin innervasyonu
N. axillaris, omuz eklemine ve bu bölgeyi örten
deriye sensitif lifler verir.
N. radialis, kol ve ön kolun arka kısmı ile el
sırtının lateral yarımı derisinde dağılır.
N. musculocutaneus (n. cutaneus antebrachii
lateralis), ön kolun dış kısmında el bileği
eklemine kadar olan deriyi innerve eder.
N. cuntaneus brachi medialis, Koltuk altı çukuru
ve kolun iç kısmında dirsek eklemine kadar olan
bölgenin derisinde dağılır.
N. cutaneus antebrachi medialis, ön kolun ön-iç
kısmı derisinde dağılır.
N. ulnaris, elin medial yarımında (hypothenar
bölge derisi) ve 5. parmak ile 4. parmağın medial
yarımının derisinin duyusunu alır.
N. medianus, el bileği, avuç içinin lateral yarımı
ile 3.5 parmağın dorsal yüzündeki deriyi innerve
eder.
Alt Taraf derisinin innervasyonu
N. iliohypogastricus, gluteal bölge, inguinal bölge ve pubis
bölgesi derisine,
N. ilioinguianlais, uyluğun üst iç tarafı, penis kökü ile
skrotum’un ön tarafı derisine, mons pubis ve labium majus
derisine,
N. genitofemoralis, uyluğun ön yüzünün üst bölümü
derisine, scrotum ve labium majus’a,
N. cutaneus femoris lateralis, uyluğun ön ve dış kısmında
dize kadar olan deride,
N. obturatorius, uyluğun iç yüzünün üst kısmındaki deriye
ve diz eklemine,
N. femoralis, uyluğun ön yüzünün orta ve iç bölümünde
dize kadar olan deriye, ayrıca n. saphenus dalı bacağın iç
ön bölümü derisine,
N. cutaneus femoris posterior, Uyluğun arkasında diz
arkası çukuruna (fossa poplitea) kadar olan bölge derisine,
N. peroneus superficilais, bacağın ön dış kısmı ile I.-IV.
ayak parmaklarının üzerini örten deriye,
N. peroneus profundus, I. ve II. parmağın bir birlerine
bakan yüzlerini örten deriye,
N. suralis (n. tibialis), bacağın arka dış kısmı derisi ile
ayağın arka alt bölgesi derisine
N. plantaris medialis ve n. plantaris lateralis, ayak tabanı
derisine sensitif lifler verir.
Visceral duyular ve yansıyan ağrılar
İç organlardan gelen duyulara
visseral duyular denir.
Visseral duyuları ileten sinirler
somatik sinirler gibi medulla
spinalise arka kökten girerler.
Visseral duyular somatik
duyulardan farklı olarak çok iyi
lokalize edilemezler (yer tespiti
zayıftır).

İç organlara ait ağrının somatik


bölgelerde hissedilmesine
yansıyan ağrı denir. Yansıyan
ağrının nedeni; somatik
bölgelerden gelen ağrı lifleriyle,
iç organlardan gelen ağrı
liflerinin -arka kökten girdikten
sonra- somatik duyuyu taşıyan
sinirlerle bağlantı yapmasıdır.
Başarılar Dilerim
KASLAR
-GENEL BİLGİ

Prof. Dr. Harun Ülger


Anatomi AD Öğretim Üyesi
E-posta:ulger@erciyes.edu.tr
Hareket
 Genel olarak canlı veya cansız bir
cismin içinde bulunduğu ortamda
bulunan sabit nokta veya cisimlere
göre yerini ve durumunu
değiştirmesini hareket olarak
belirleyebiliriz. Bu genellemeden
yola çıkıldığında bir cismin kendi
parçaları arasındaki uzaklık veya
durumun değişmesi de hareket
kavramı içine girer.
 Bizim konumuz genellikle canlı
varlıklar olduğuna ve hareketlilik
de canlılığın bir belirtisi olarak
kabul edildiğine göre, canlının
hareketini sağlayan faktör ve
elemanları etraflıca gözden
geçirmemiz gerekir.
Hareket  İçinde bulunduğumuz atmosferde bir
cisim üzerine etki yapan en önemli iki
mekanik unsur, yer çekimi ve havanın
yoğunluğudur. Havanın yoğunluğu
gündelik hareketlerimizde ihmal
edilebilecek kadar küçük bir
faktördür. Ancak çok süratle hareket
eden cisimlerde kendini belli eden
havanın karşı koyma gücü daima akılda
tutulmalıdır.
 Yer çekimi ise bütün hareketlerde,
hatta hareketsiz durumlarda bile canlı
veya cansız bütün varlıklar üzerine
etkisini devam ettirir. Bu gücün çekiş
yönünün dünyanın merkezine doğru,
içinde yaşadığımız küçük çevrede ise
yere doğru olduğunu hepimiz biliriz.
Hareket
 Canlıların en basit örneği olarak
bir sıvı ortamda yaşayabilen tek
hücreli bir varlığı aldığımızda,
bu varlık içinde bulunduğu
ortamda yer değiştirebilmek
veya besin maddelerini içine
alabilmek için küçük, fakat
gerçek hareketleri yapmak
zorundadır. Ameboid hareket
olarak isimlendirilen bu basit
hareketler, tek hücreli canlının
sitoplazmasının kasılabilme
(kontraktilite) yeteneğine
bağlıdır ve bu canlının başlıca
özelliğini oluşturur.
Hareket
 Daha ileri gelişme gösteren
canlılarda hareket sağlama görevini
özel yapı gösteren hücre gruplarının
yaptığı organlar sağlar. Bu
hücrelerin hareketi sağlayan esas
unsur olarak özellikleri, kasılma
(kontraksiyon) suretiyle aktif güç
doğurmalarıdır.
 Biliyoruz ki hareket sistemimiz,
vücudumuzun iskeletini oluşturan
kemikler ile bunların arasında
hareketliliği sağlayan eklemlerimiz
ve bir de hareketin gerektirdiği
gücü doğuran kaslarımızdan oluşur.
Kas tipleri Hareketin güç kaynağını oluşturan
kaslar, canlı vücudu içindeki değişik
fonksiyonları yerine getirebilmek için
farklı özellik de gösteren üç tipe
ayrılır. Bunlar düz kaslar, kalp kası ve
çizgili kaslardır.
 Düz kaslar damarların, bağırsakların
ve iç organların duvarlarında bulunur
ve isteğimiz dışında (otonom sinir
sisteminin kontrolünde) çalışırlar.
 Kalp kası ise yapı olarak çizgili
kaslara benzemekle beraber
çalışması otonom sinir sistemi
tarafından (isteğimiz dışında)
kontrol edilir.
 Çizgili kaslar isteğimiz dahilinde
(beyin omurilik sistemi kontrolünde)
çalışan kaslar olup iskelet kasları
olarak da isimlendirilir.
Çizgili kas dokusu
 Esas konumuzu oluşturan çizgili kas
dokularında bir kasılmanın meydana
gelebilmesi için, bu hücrelerin
uyarılabilme yeteneklerini muhafaza
etmeleri ve kendilerine gelen
uyartıyı, sinir hücrelerinden daha
yavaş olsa da, diğer hücrelere
iletebilmeleridir.
 Vücut dokularının, kişisel farklarla
%40 kadarını oluşturan bu kas
dokusu periferik olarak yer almış çok
sayıda çekirdek ihtiva eden uzun
liflerden (hücrelerden) oluşur.
 Uzunluğu 5 cm’yi bile geçebilen bu
lifler dışdan sarkolemma denilen bir
çeşit hücre zarı ile çevrelenmiş olup
içindeki sitoplazmaya sarkoplazma
denilir.
Çizgili kas dokusu
 İşte bu sarkoplazma içindeki çok miktardaki
miyofibriller açık ve koyu renk gösteren
enine çizgili görüntü verdiklerinden bu tip
kaslara enine çizgili kaslar diyoruz.
 Halbuki düz kaslarda ortada bulunan tek
çekirdek uzunlamasına seyreden
miyofibrillerle kuşatılmıştır ve hücresi uzun
bir I harfi şeklinde gözükür. Otonom sinir
sisteminin etkisi altında, mesela barsağımızda
dakikada yaklaşık 12 defa yaptıkları
kontraksiyonlar peristaltik hareket olarak
göze çarpar.
 Kalp kası ise her iki ana tipin bir karışımı
olarak hücrelerin ortasındaki çekirdekleri,
aralarında sınırları belli, fakat birbiriyle
birleşerek bir ağ oluşturmuş hücreleri ve
iskelet kaslarına göre daha bol miktardaki
sarkoplazma içinde bulunan enine çizgili
lifleriyle kendini belli eder.
Çizgili kas dokusu
 Kas gövdesini en dıştan saran
bağ dokusuna epimisyum denir.
Bu yapı epitendineum adını
alarak kasların kirişleri
etrafında da devam eder.
 Epimisyum ile sarılı olan kas
gövdesinden enine bir kesit
alındığında daha küçük
demetlerden (fasiculus)
meydana geldiği görülür. Her
bir fasiculusu saran bağ
dokusuna perimisyum denir.
 Her bir fasiculusta çok sayıda
kas lifinden meydana
gelmiştir. Her bir kas lifini
saran bağ dokusuna
endomisyum denir.
Kas dokusunun fonksiyonel özellikleri
Kas dokusunun aktif olarak çalışabilmesi için
gerekli olan oksijeni ve besini çevredeki kan
damarlarından alır. Yaklaşık 200 enine çizgili kas
lifinden oluşan 1 mm² enine kesitli bir kas
dokusunda, yaklaşık 600-700 kapiller damar
vardır. Kas dokusu yeterince kan alamadığı zaman
kaslarda iskemi ortaya çıkar.
Bilindiği gibi kasların kasılma fonksiyonu en basit
olarak izole bir sinir-kas preparatında
incelenebilir. Kasın motor innervasyonu sipinal ve
cranial sinirlerle sağlanır. Motor sinirin kasa
girdiği noktaya motor nokta denilir.
Bir motor sinir birden fazla kas lifini innerve
eder. Bir motor sinir ile innerve ettiği kas
liflerinin tümüne motor ünite denir. Kaba
hareketlerden sorumlu kaslarda motor ünite sayısı
az iken ince hareketlerden sorumlu kaslarda
motor ünite sayısı çoktur.
Kas dokusunun fonksiyonel özellikleri
 Düzenli ve devamlı kas çalışmaları, kasların
gelişmesinde büyük etki yapar. Bunun aşırı haline kas
hipertrofisi diyoruz. Eğer hareketsizlik veya kasa
gelen sinirdeki arızalar nedeniyle bir duraklama
olacak olursa, kas dokusunda bir azalma, yani atrofi
oluşur.
 Kasların başladıkları yere origo, sonladıkları yere de
insertio denilir. Genellikle kasların daha az hareketli
veya proksimal uçları başlangıç yeri, daha hareketli
veya distal bölümü de sonlanma yeridir.
 Kas kuvveti, kasın yapışma yerinin eklem eksenine
olan uzaklığına bağlı olarak da değişir. Kasın yapışma
yeri eklem eksenine yakın ise, bir cismi kaldırmak
için daha çok kuvvet harcar.
Kas dokusunun fonksiyonel özellikleri
 Kasın tendonları arasında bulunan ve kas lifi
ihtiva eden şişkin kısmına kasın gövdesi
(karın: venter) denir. Kaslar genellikle tek
karınlıdır, ancak iki karınlı olan kaslar da
vardır.
 Bir kasın uzun eksenine dik olan ve kasın en
kalın yerinden geçen transvers kesite
anatomik kesit denir. Kası oluşturan tüm
liflerin enine kesitlerinin toplamına ise
fizyolojik kesit denir. Bir başka ifade ile
fizyolojik kesit bir kastaki lif sayısını verir.
Lifleri paralel dizilmiş olan kasların anatomik
ve fizyolojik kesitleri özdeştir. Liflerin çapraz
dizildiği kaslarda fizyolojik kesit anatomik
kesitten büyüktür.
 Fizyolojik kesit büyüdükçe kasın etki gücü
artar. Çünkü, bir kontraksiyonda ne kadar
fazla lif devreye girerse oluşturulan kuvvet de
o ölçüde büyüktür.
Kas dokusunun fonksiyonel özellikleri
Kasların normalde kendilerine özgü bir yarı gergin
durumu vardır. Kaslara sürekli gelen sinir uyarıları,
onları canlı ve her an harekete hazır fakat gergin
olmayan bir durumda tutar. Buna kas tonusu denir.
Kas kasılma çesitleri
 İzotonik kasılma: Kasların boyunun uzayıp
kısalması şeklinde oluşan kasılmalardır. İki türü
vardır:
 Konsentrik: kasın boyunun kısalması sonucu oluşan kasılma
şekli,
 Eksentrik: kasın boyunun uzaması sonucu oluşan kasılma şekli.
 İzometrik kasılma: Kas boyunda değişiklik olmadan
oluşan kasılmalardır. Kasın boyu sabittir gerilimi
artar. Örnek; ayakta dik durmamızı sağlayan
kasların kasılması.
 Izokinetik kasılma: Sabit açısal hızla kasların
boyunun uzayıp kısalması şeklinde oluşan
kasılmalardır. Örnegin; yüzmede yapılan suyun
içinde kulaçlama hareketi.
Kas dokusunun fonksiyonel özellikleri
Kasların rolleri
 Bir kas birden çok eklemde hareket oluşturabilir, bunun
için kasın o eklemi çaprazlaması gerekir. İskelet kasları
agonist, antagonist, stabilizör veya nötralizör olarak
hareket edebilir.
 Kasın yaptırdıgı hareket ekstremitenin hareket istegi
yönünde ise bu kas agonist rol oynar. Dirsek ekleminde
fleksiyon hareketinde m. biseps brachii agonist rol oynar.
Agonist kaslara yardımcı kaslara sinerjist kaslar denir.
 Agonist kasların tam tersi hareketi gerçeklestiren
kaslara antagonist kas denir. Örnegin dirsek ekleminde
biseps kasının antagonisti triseps kasıdır.
 İstenen hareketin yapılmasına engel olan diger güçlere
karsı hareketi yaptıran kasları destekleyen kaslara
fiksatör (stabilizatör) kas denir . Şınav sırasında karın
kaslarının çalışması.
 Bir hareket oluşurken agonistlerin istenmeyen
hareketlerini önleyen kaslara nötralizör kas denir. Örneğin
mekik hareketinde sağ ve sol eksternal oblik kaslar
birbirinin hareketini nötralize ederek gövdenin öne
fleksiyonunu sağlarlar.
Kas dokusunun fonksiyonel özellikleri
 Kasların fonksiyonel devamı olan ve
kaslarda oluşan gücü, tutunma
noktalarına ileten bağ dokusu yapıya
tendo (kiriş) denir. Çok defa kirişin
etrafında iç yüzü, eklemlerde
gördüğümüz sinovial zarla kaplı, dış
kısmı ise dayanıklı bağ dokusundan
oluşan, kapalı bir sistem halindeki
kılıflar (vagina synovialis) oluşur.
 Kirişler genellikle gördüğümüz,
yuvarlak şekilleri yanında, bazen de
bağlı oldukları kasın şekline uyar
durumda yassı birer levha halinde
uzanırlar. Bu yapılara aponenurosis adı
verilir.
 Vücudumuzda kirişlerin ilettiği gücün
altında bulunan dokulara zararlı etki
yapmaması için bursa denilen keseler
oluşur.
Bağ dokusu komponentleri
Deri altında bulunan veya kaslar ile
diğer organları saran, geniş yaprak
şeklinde fibröz bağ dokusuna
fascia denilir.
 Fascia superficialis (fascia
subcutanea=tela subcustanea)
derinin hemen altında bulunur.
Fascia superficialis yağ dokusu ve
gevşek bağ dokusundan oluşur.
 Fascia profunda, sıkı bağ
dokusundan oluşan yaprak şeklinde
örtüdür. Fascia superficialis’in
derininde bulunur. Ekstremite
kaslarını ve gövde duvarlarını
sararak kasları bir arada tutar veya
kasları fonksiyonel gruplara ayırır.
Kasların serbestçe hareketlerini
sağlar, kan damarları ve sinirler için
yataklık görevi yapar.
Kasların isimlendirilmesi
Yaklaşık olarak vücutta bulunan 700’e yakın iskelet kası,
isimlendirilirken çeşitli yollar takip edilmiştir.
 Kasın seyrine göre: Kasların düz, oblik ve transvers
seyirlerinden dolayı, m. rectus abdominis, m. transversus
abdominis ve m. obliquus abdominis gibi isimlendirilir.
 Yerleştiği bölgeye göre: M. temporalis, m. pectoralis
gibi.
 Büyüklüğüne göre: M. gluteus maximus, m. gluteus
mininmus gibi.
 Uzunluklarına göre: M. extensor carpi radialis longus ve
brevis gibi.
 Orijin sayısına göre: M. biceps brachii, m. quadriceps
femoris gibi.
 Şekline göre: M. piriformis, m. trapezius gibi.
 Başlama ve bitme yerlerine göre: M.
sternocleidomastoideus, m. sternohyoideus gibi.
 Fonksiyonuna göre: M. supinator, m. pronator teres gibi.
Kas liflerinin dizilişi şekilleri
İskelet kasları, birbirine paralel olarak uzanan kas
liflerinden oluşur. Bu lifler de kas kirişine
tutunma tarzlarına göre değişik tiplerde
görülür.
 M.quadratus: Kas lifleri birbirine paralel olarak
bulunur ve lifler yassı bir tendonda sonlanırlar.
M. quadratus, M. rhomboideus major ve
m.sternohyoideus buna örnek olarak
gösterilebilir.
 M.fusiformis: Bunun da kas lifleri hemen hemen
birbirine paraleldir. Lifler başlangıç yerinden
sonlanma yerine kadar kesilmeksizin uzanırlar.
Fakat başlama ve sonlanma yerleri dar, orta
kısmında geniştir. Ör.M. biceps brachii.
 M.triangularis: Kas lifleri başlangıç yerinden
sonlanma yerlerine kadar kesilmeksizin uzanır.
Ancak başlama yerleri geniş, sonlanma yerleri
dar olup üçgen şeklindedirler. Ör.m.trapezius.
Kas liflerinin dizilişi şekilleri
 M.unipennatus: Kas lifleri başlama ve sonlanma
yerleri arasında uzanmaz. Bu tür kaslarda
başlama ve sonlanma yerlerinde uzun kirişler
bulunur ve bu kirişler arasında da oblik olarak
kas lifleri uzanır. Ör. M. extensor digitorum
longus.
 M.bipennatus: Bunun da kas lifleri
m.unipennatus’da olduğu gibi kısa ve oblik olup,
kuş teleği manzarasında bir dizilim gösterirler.
Diğer bir deyişle yan yana gelmiş iki
m.unipennatus’dan oluşur da, diyebiliriz. Bu tür
kaslarda, benzetilen kuş teleğinin orta sapı
sonlanma yeri, her iki tarafa uzanan tüycüklerin
serbest uçları da başlama yerleridir. Ör. m.
rectus femoris.
 M.multipennatus: Birkaç m.bipennatus’un
oluşturduğu kas tipi olup, başlama yerlerinde
birden fazla kiriş şeklinde, sonlanma yerinde ise,
yine birkaç kiriş şeklindedir. Ör. M. deltoideus’un
orta bölümü.
Kas liflerinin dizilişi şekilleri
 M.orbicularis: Yuvarlak, halka şeklinde
kaslar olup, ağız ve göz etrafında
bulunurlar. M. orbicularis oris ve oculi gibi.
 M.sphincter: Bunlar da halka şeklinde
kaslar olup sindirim sisteminin sonunda
bulunur. Normal durumda kasılı bir şekilde
bulunup, defekasyon esnasında gevşerler.
Ör. M.sphincter ani externus.
 M.cruciatus: Kas lifleri birbirini
çaprazlayacak pozisyonda bulunur. Ör. M.
masseter, m. sternocleidomastoideus.
 M.spiralis: Kas lifleri başlangıç yerinden
sonlanma yerine kadar spiral bir şekilde
uzanır. Ör. M. latissimus dorsi.
 M.digastricus: Fuziform şekilli iki kasın uc
uca tutunması ile oluşur. Ör. M.
digastricus.
Vücuttaki bazı özel kaslar
 M. sartorius (terzi kası);
vücuttaki en uzun kastır.
 M. glutaeus maximus
(kalça oturak kası); üzerine
oturulan bu büyük kas,
vücutta en kuvvetli kasılan
kastır.
 M. stapedius (üzengi kası);
orta kulaktaki stapes
(üzengi) kemiğini hareket
ettiren bu kas, 1,2 mm
uzunluğu ile vücuttaki en
küçük kastır.
 M. latissimus dorsi (yassı
sırt kası); vücuttaki en
büyük kastır.
SORULAR………….
DOLAŞIM SİSTEMİ GENEL BİLGİ
ÜST VE ALT TARAFIN BESLENMESİ

Prof. Dr. Harun Ülger


Anatomi AD Öğretim Üyesi
E-posta:ulger@erciyes.edu.tr
Öğrenme hedefleri
 dolaşım sisteminin tanımı ve görevleri,
 kalp, kalbin yeri, kalbe giren ve çıkan damarlar,
 arterler, kapillerler, venalar,
 damarların histolojik tabakalanmaları,
 lenf damarları,
 üst tarafın damarları;
 arterler,
 venler,
 lenf damarları ve lenf nodülleri.
 alt taraf damarları;
 arterler,
 venler,
 lenf damarları ve lenf nodülleri.
Dolaşım Sistemi
Dolaşım Sistemi
Madde taşınması tek
hücrelilerde sadece membran
transportu ile sağlanır.
Çok hücreli canlılarda ve insanda
ise bu işi kapalı bir dolaşım
sistemi üstlenmiştir.
Vücudumuzun en uç noktalarına
kadar uzanmış olan damar ağı
ile içindeki kan adını
verdiğimiz vücut sıvısının
damarlarda sürekli
dolaşmasını sağlayacak gücü
üreten kalb birlikte dolaşım
sistemimizi oluşturur.
Ayrıca kan yapan organlar da
(dalak, timus, lenf
düğümleri, kemik iliği) bu
sisteme dahil edilirler.
Dolaşım Sistemi
 Kalp ve damarların oluşturduğu
dolaşım sisteminde kalp merkezde
yerleşmiş olup, damarlar kalpten
çıkıp, kalbe tekrar geri dönen kapalı
bir boru sistemini oluşturmaktadır.
 Dolaşım sisteminin temel fonksiyonu,
kanın, damar sistemi içinde belli bir
basınç altında dolaşmasını
sağlamaktır.
 Kalbin pompa gücü ile damar sistemi
içine fırlattığı kan, önce arterlere
sonra kapiller (kılcal) damarlara
oradan da venlere geçerek tekrar
kalbe döner.
Dolaşım Sistemi
Arterler, dallarına ayrıldıkça da çapları
küçülür ve sonunda çok ince duvarlı
mikroskobik damar ağları (vas capillare)
şekline dönüşürler.
Kapiller’ler, damar dışındaki doku ile alış-
verişin yapıldığı yerdir.
Bu ağda besleme fonksiyonunu yapan kan,
venöz sistemin başlangıcı olan kılcal
venlere geçer. Bu ince venler birleşerek
daha kalın venleri oluşturur ve sonunda
tekrar büyük venler şeklinde kalbe
açılırlar.
İşte kanın kalpten çıkarak vücuda
dağılması ve sonunda tekrar kalbe
dönmesine, dolaşım (sirkülasyon)
denilir.
Dolaşım Sistemi
Kalp kanın iki taraflı pompalanması
için özelleşmiş bir organdır.
Vücuttan önce sağ atriuma, oradan
da sağ ventriküle geçen kan
buradan akciğerlere pompalanır.
Akciğerlerden sol atriuma, sonra da
sol ventriküle dönen oksijenize
kan buradan vücudun tüm organ
ve dokularına pompalanır.
Kalp ve akciğerler arasında irtibatı
sağlayan damarlar akciğer
dolaşımı’nı (pulmoner dolaşım),
Kalp ve diğer vücut bölgeleri
arasındaki damarlar ise sistemik
dolaşım’ı (periferik dolaşım)
oluşturur.
Dolaşım Sistemi
Dolaşım (kardiovasküler) sistemi
anlatım kolaylığı açısından
dolaşımın görevini yüklenen kalp
ve kanın dolaştığı kan damarları
olmak üzere 2 bölüme ayrılabilir.
Dolaşım fonksiyonunun eksiksiz
yapılabilmesi için, bu 2 bölümün
birlikte ve düzenli bir sistem
halinde çalışması gerekmektedir.
Kan damarı çeşitleri;
arterler (arteria),
venler (vena) ve
kapillerler (vas capillare)
olmak üzere, 3 tip kan damarı
bulunur.
Arterler (Arteria)
Kalbin arteriyelize kanı
pompaladığı damarlardır.
Arterlerin arterioller
(arteriola), müsküler
arterler ve elastik
arterler olmak üzere 3
çeşidi vardır.
1-Arterioller, arterler
içinde en ince olanıdır.
Bunların duvarları kalın,
lümenleri ise dardır.
Arteriel basınç, bu
arteriollerin duvarındaki
düz kasların tonusu ile
ayarlanır. Şayet bu
kasların tonusu artacak
olursa, kan basıncı
yükselir (hipertansiyon).
Arterler (Arteria)
2-Musküler arterler, kanı
vücudun çeşitli bölümlerine
taşırlar. Bu nedenle kan
dağıtıcı arterler olarak da
bilinir. Duvarlarındaki düz
kaslar, genellikle sirküler
olarak bulunurlar ve
kontraksiyon yaptıklarında
damar lümenini daraltırlar.
Bu tür arterler gerektiğinde
genişleyerek, ihtiyacı olan
bölgelere daha fazla kan
gitmesini sağlarlar. Örneğin;
fazla çalışan ekstremite
kaslarına fazla kan
gitmesinde olduğu gibi.
Arterler (Arteria)
3-Elastik arterler, aorta gibi
vücuttaki en kalın damarlardır.
Duvarında başlıca elastik liflerin
bulunması nedeniyle elastik
arter denilmiştir.
Duvarlarındaki düz kas liflerinin
kontraksiuonu sayesinde, kalbin
iki atışı arasındaki zamanda,
damarlar içindeki kan basıncının
ve akımının devamlılığını sağlar.
Arterlerin en dış tabakasına
adventitia, bunları besleyen ince
arterlere de vasa vasorum
denilir. Kemikleri besleyen
arterlere ise a. nutricia
(nutriens) denilir.
Venler (Vena) Venöz kanı kalbe taşıyan damarlardır.
Duvarları arterlerinkinden daha
incedir. İskelet kaslarının
kontraksiyonu ile sıkışan bu damarların
içindeki kan, kalbe doğru itilir.
Özellikle yürürken bacak kasları bu
fonksiyonu en iyi şekilde yaparlar. Bu
nedenle dolaşım bozukluğu olan
şahısların yürümeleri tavsiye edilir. En
ince venlere, venula denilir. Bu venüller
birleşerek, el ve ayak sırtında olduğu
gibi, bazı bölgelerde ven pleksuslarını
(plexus venosus) oluştururlar. Venler
genellikle arterle birlikte uzanırlar ve
sayıları da bir artere karşılık iki veya
daha fazladır. Kasları besleyen
arterlerin her iki yanında bulunan
venlere, eşlik eden ven anlamına gelen,
v. comitans adı verir. Venler, arterlere
oranla daha çok varyasyon gösterirler
ve aralarında daha çok anastomozlar
bulunur.
Venler (Vena)
Venlerin çoğunda kanın geri dönmesini
engelleyen kapakçıklar (valvula
venosa) bulunur. Bu kapakçıklar, ven
sütunu içindeki kanı küçük partilere
ayırır. Bu nedenle kanın yukarıya
doğru sevki de kolaylaşmış olur.
Arterlerde olduğu gibi, venleri
besleyen damarlara da vasa vasorum
denilir.
Capiller’ler, basit endotel tüpleri
şeklinde olup, dolaşımın arteriel ve
venöz bölümlerini birbirine bağlayan
kılcal damarlardır. Bunlar genellikle
kapiller ağlar oluştururlar. Bir kapiller
ağa kan, arterioller aracılığı ile gelir
ve bu ağdan venüllere geçer. Bir
kapiller ağdan geçen kan miktarını
otonom sistem kontrol eder.
Venler (Vena)
Vücudun bazı bölümlerinde arterlerle
venler arasında bir kapiller ağ
bulunmaksızın, direkt bir bağlantı
mevuttur. Bu tür birleşmelere,
anastomosis arteriolovenularis
(arteriovenosa) (A-V şant) denilir. Deri
venlerinde (v.cutanea) de çok miktarda
bulunan bu tür anastomozlar, vücut ısısını
regüle edilmesimde önemli rol oynarlar.
Arterler tarafından dokulara dağıtılan
maddelerin tamamı venler tarafından
tekrar genel dolaşıma aktarılamaz. Bu gibi
maddelerin dokulardan uzaklaştırılmasını,
zararlı olanların zararsız hale
getirilmesini, vücut için gerekli
maddelerin venöz dolaşım aracılığı ile
genel dolaşıma aktarılmasını sağlayan
sistem lenfatik sistemdir.
LENFA DAMARLARI (Lenf sistemi)
 Lenfatiksistem; lenf damarları, lenf
düğümleri ve lenfoid organlardan
(thymus, dalak ve tonsilla gibi)
oluşmuştur.
 Lenfdamarları içerisinde taşınan ve
sonunda venöz dolaşıma aktarılan sıvıya
lenf sıvısı denir.
 Lenf sıvısı oldukça berrak ve renksiz bir
sıvıdır. Kan serumuna göre albümin ve
tuzlardan daha fakirdir. Bağırsaklardan
gelen lenf sıvısı içerisinde emülsiyon
halinde yağ tanecikleri bulunduğu için süt
beyazı görünümündedir.
 Lenf sıvısını toplayan kapillerler
birleşerek lenf damarlarını meydana
getirirler. Lenf damarları da lenf
kütüklerine ve lenf kütükleri de en
sonunda venöz dolaşıma açılırlar. Lenf
damarları venlere oranla daha fazla
sayıda kapakçık ihtiva eder.
LENFA DAMARLARI (Lenf sistemi)
 Ductus thoracicus: Lenfin büyük bölümünü
dolaşım sistemine getiren en büyük lenf
damarıdır. Baş, boyun ve göğüs boşluğunun sağ
yarımı, sağ üst ekstremite, sağ akciğer ve
karaciğerin diaphragmatik yüzü hariç olmak
üzere, geriye kalan bütün vücut bölgelerinin
lenfini toplar. Yetişkinlerde 38-45 cm
uzunluğunda olan bu damar L1 ve L2 omurları
seviyesinde bulunan cisterna chyli denilen bir
şişkinlikten başlar. Aortun arkasında hiatus
aorticus’tan göğüs boşluğuna geçer. Göğüs
parçası aorta ve v. azygos arasında yükselir.
Th5 göğüs omuru hizasında sol tarafa dönerek
sol v. jugularis interna ile sol v. subclavia’nın
birleştiği köşeye (angulus venosus sinistra:
Pirogow açısı) açılır. Ductus thoracicus’ta bir
çok kapakçık bulunur. Ductus thoracicus’un son
kısmına truncus jugularis sinister, truncus
subclavius sinister ve truncus
broncomediastinalis sinister açılır. Bazen bu
lenf kütükleri ayrı ayrı angulus venosus
sinister’e açılırlar.
LENFA DAMARLARI (Lenf sistemi)
 Cisterna chyli’ye truncus lumbalis dexter,
truncus lumbalis sinister ve truncus intestinalis
açılır. Truncus lumbalis dexter ve sinister, nodi
lymphatici aortici laterales’ten çıkan lenf
damarlarının birleşmesinden oluşur. Bunlar alt
ekstremiteden, pelvis organlarından,
böbreklerden, böbrek üstü bezlerinden, pelvis ve
karın duvarından gelen lenfi toplar. Trunci
intestinales mide, bağırsaklar, pancreas, dalak ve
karaciğerin alt yüzünden gelen lenf damarlarını
alır.
 Ductus lymphaticus dexter: Ortalama 1 cm
uzunluğunda olup angulus venosus dextraya açılır.
Bu ductusa üç adet lenf truncusu açılır. Truncus
jugularis dexter vasıtasıyla baş ve boynun sağ
yarısından, truncus subclavius dexter
vasıtasıyla sağ üst ekstremiteden ve truncus
broncomediastinalis dexter vasıtasıyla thoraxın
sağ yarımından, kalbin sağ tarafından ve
karaciğerin üst yüzünün bir bölümünden lenf alır.
Bu üç toplayıcı ana dal bazen ductus lymphaticus
dextere açılmadan ayrı, ayrı olarak ta angulus
venosus dextraya açılırlar.
Kalp (cor)
Dolaşım sisteminin temel organı olan kalp
pericardium denilen bir kese içerisinde
bulunur.
Kalp, tabanı yukarıda, tepesi aşağıda koni
şeklinde bir organdır. Pericardium’un
sağında ve solunda akciğerler, önünde
sternum ve 3.-6. kıkırdak kaburgalar,
altında diaphragma, arkasında ise
oesophagus, aorta thoracica ve n. vagus
bulunur.
Kalbin 2/3’ü orta hattın solunda, 1/3’ü orta
hattın sağında yerleşmiştir. Kalp ortalama
olarak 12 cm boyunda, 9 cm genişliğinde ve
6 cm kalınlığındadır. Ortalama ağırlığı
erkeklerde 300 gr, kadınlarda 250 gr,
hacmi ise 500-700 cc. kadardır.
Kalp boşlukları
Kalp 4 boşluktan ibarettir. Bunların
tepeye yakın olanlarına ventrikül
(ventriculus dexter ve ventriculus
sinister), tabana yakın olanlarına
atrium (atrium dextrum ve atrium
sinistrum) denir.
İki ventrikülü birbirinden ayıran
bölmeye septum interventriculare, iki
atriumu birbirinden ayıran bölmeye
septum interatriale denir.
Kalbin sağ atriumu ile sağ ventrikülüne
birlikte sağ kalp denir ve içerisinde
devamlı kirli kan bulunur. Sol atrium
ile sol ventriküle birlikte sol kalp
denir ve içerisinde devamlı temiz kan
bulunur.
Kalp boşlukları
Doğum öncesi sağ atrium ile sol atrium
arasında kan geçişini sağlayan foramen
ovale adında bir delik bulunur. Burası
doğumdan sonra kapanarak sağ kalp ile sol
kalp arasında kan geçişi engellenir.
Sağ atrium ile sağ ventrikül arasında ostium
atrioventriculare dextrum denilen bir
delik bulunur. Bu delikte valva
atrioventriculare dextra (triküspit kapak)
denilen üç parçalı bir kapak bulunur.
Sol atrium ile sol ventrikül arasında ostium
atrioventriculare sinistrum denilen bir
delik bulunur. Bu delikte valva
atrioventriculare sinistra (biküspit kapak:
mitral kapak) denilen iki parçalı bir kapak
bulunur. Bu kapaklar atriumlardan
ventriküllere geçen kanın atriumlara geri
dönmesini engeller.
Kalp boşlukları ve kan akımı
Kalp hareketleri ve kalp kasının kasılmaları
KALP KRİZİ
KORONER ANJİYO VE BAYPAS
Kalbe giren ve kalpten çıkan damarlar
Kalpten kan götüren damarlara arter, kalbe kan
getiren damarlara ven denir. Sağ atriuma;
baş, boyun, üst tarafın ve göğsün kirli kanını
toplayan v. cava superior, karın ve alt tarafın
kirli kanını toplayan v. cava inferior ve kalbin
kirli kanını toplayan sinus coronarius açılır.
Sağ ventrikülden akciğerlere kirli kan götüren
truncus pulmonalis çıkar. Sol atriuma
akciğerlerden temiz kan getiren 4 adet v.
pulmonalis açılır.
Sol ventrikülden tüm vücuda temiz kan dağıtan
aorta çıkar. Aorta’nın ve truncus pulmonalis’in
ağzında kanın kalbe geri dönmesini engelleyen
kapaklar bulunur.
Aorta’nın ağzındaki kapağa valva aortae,
truncus pulmonalis’in ağzındaki kapağa valva
trunci pulmonalis denir. Bu kapakların her
ikisi de üçer adet semilunar kapakçık ihtiva
eder.
Pericardium
Pericardium, kalp ve büyük damarların
başlangıç kısımlarını saran iki tabakalı bir
kesedir. Dış tabakasına pericardium
fibrosum, iç tabakasına pericardium
serosum denir.
Dış tabaka kalın ve sağlam liflerden oluşur.
Tabanı diaphragma üzerine oturur ve onunla
kaynaşır. İç tabaka ise ince ve seröz bir
zardan ibarettir. Bu zar lamina visceralis
ve lamina parietalis olmak üzere iki
tabakadan oluşur.
Lamina visceralis kalbin üzerini örter ve
epicardium adını alır. Lamina parietalis ise
fibröz perikardın iç yüzünü örter. Lamina
visceralis ve lamina parietalis arasında
meydana gelen boşluğa cavitas pericardiaca
denir. Bu boşlukta bulunan sıvıya liquor
pericardii denir.
ATARDAMARLAR (Arteriae)
Kalpten kanı alıp vücuda dağıtan damarlara
arter denir. Kalpten iki büyük arter çıkar.
Sağ ventrikülden çıkan ve küçük dolaşımla
ilgili olan artere truncus pulmonalis, sol
ventrikülden çıkan ve büyük dolaşımla ilgili
olan artere aorta denir.
Truncus pulmonalis: Sağ ventrikülün
tabanından çıkan bu arter akciğerlere kirli
kan taşır. Ventrikül tabanından çıktıktan
sonra yukarı doğru uzanarak arcus
aortae’nın altına kadar gelir ve burada a.
pulmonalis dextra ve a. pulmonalis sinistra
olarak iki dala ayrılır. A. pulmonalis dextra
sağ akciğere, a. pulmonalis sinistra ise sol
akciğere doğru yönelir. Her iki arter hilum
pulmonis’ten akciğerlere girer.
ATARDAMARLAR (Arteriae)

Aorta, vücudun en büyük atardamarıdır.


Sol ventrikülün tabanından başlar.
Önce yukarı doğru uzanır (pars
ascendens aortae). Perikart
boşluğundan çıktıktan sonra arkaya
doğru kıvrılarak bir kavis yapar (arcus
aortae) ve omurganın sol tarafında
olarak aşağıya doğru yönelir (pars
descendens aortae).
Diaphragmadaki kendine ait delikten
(hiatus aorticus) Th₁₂ seviyesinde
geçerek karın boşluğuna girer ve L₄
omuru seviyesine kadar iner. Burada
a. iliaca communis dextra ve a.
iliaca communis sinistra adında iki uç
dalına ayrılarak sonlanır.
ATARDAMARLAR (Arteriae)
Pars ascendens aortanın başlangıç
kısmından kalbi besleyen
koroner arterler çıkar. Arcus
aorta’dan baş, boyun ve üst
tarafın beslenmesini sağlayan üç
adet arter (truncus
brachiocephalicus, a. carotis
communis sinistra ve a.
subclavia sinistra) çıkar.
Truncus brachiocephalicus, arcus
aorta’dan çıkan ilk ve en kalın
dal olup 2-3 cm. uzunluğundadır.
İki dala (a. carotis communis
dextra ve a. subclavia dextra)
ayrılır.
ATARDAMARLAR (Arteriae)

A. corotis communis: A. carotis


communis sağ tarafta truncus
brachiocephalicus’tan, sol tarafta
direkt olarak arcus aortae’dan doğar.
Thyroid kıkırdağın üst kenarı hizasında
a. carotis externa ve a. carotis interna
olmak üzere iki dala ayrılır.
A. carotis externa: Yüz, kafa derisi ve
beyin zarlarının (dura mater)
beslenmesini sağlar.
A. carotis interna: Kafatasının
tabanında canalis carotucus’dan geçerek
fossa cranii media’ya girer. Bu arter
aynı tarafın beyin yarım küresinin büyük
kısmını, hipofiz bezini, gözü, burnun bir
kısmını ve alnın ön kısmını besler.
ATARDAMARLAR (Arteriae)
Pars descendens aortae: Aorta’nın
Th4 ile L4 arasında uzanan
parçasıdır. Pars thoracica
aortae ve pars abdominalis
aortae olarak iki kısımda
incelenir.
Pars thoracica aortae: Pars
descendens aortae’nın Th4-12
arasında kalan kısmıdır.
Başlangıçta columna vertebralis’in
sol tarafında bulunurken aşağı
doğru indikçe orta hatta yaklaşır.
Hiatus aorticus hizasında tam
orta hattadır. Göğüs içerisindeki
organların (kalp hariç) ve göğüs
duvarının beslenmesini sağlar.
ATARDAMARLAR (Arteriae)
Pars abdominalis aortae: Pars
descendens aortae’nın Th12-L4
arasında kalan parçasıdır. Pars
descendens aortae diaphragmadaki
kendine ait delikten (hiatus
aorticus) geçtikten sonra pars
abdominalis aortae adını alır.
Karın boşluğunda columna vertebralis’e
dayalı olarak aşağıya doğru iner ve 4.
bel omuru seviyesinde uç dallarına
ayrılarak (a. iliaca communis
dextra ve sinistra) sonlanır.
Sağ ve sol a. iliaca communisler dışa ve
aşağı doğru uzanarak art. sacroiliaca
hizasına gelirler ve burada a. iliaca
interna ve a. iliaca externa isminde
iki dala ayrılırlar.
TOPLARDAMARLAR (Venae)
Kalbe kan getiren damarlara venae
denir. Venler arterlerin aksine
kalbe yaklaştıkça kalınlaşırlar.
Duvarları arterlere nazaran
daha incedir. Tüm vücuttaki
venlerin içerisinde bulunan kan
miktarı arterlerdeki kan
miktarının 3 katıdır (3lt) ve kan
akımı arterlere göre daha
yavaştır. Vücudumuzdaki venler
üç ayrı sistem oluştururlar.
Bunlar:
Pulmoner venler,
sistemik venler ve
portal venler.
TOPLARDAMARLAR (Venae)
Sistemik venler: Akciğerler ve karın
içerisindeki tek organlar dışındaki
vücudumuzdaki organların
tamamının venöz kanını sağ atrium’a
taşıyan venlerdir.
Bunlar iki ana damar (v. cava
superior ve v. cava inferior)
halinde sağ atrium’a açılırlar.
Sistemik venler vücutta iki şekilde
(yüzeyel ve derin venler) dağılım
gösterirler. Yüzeyel venler fascia
superficialis’in iki yaprağı arasında
bulunurlar ve dıştan belli olurlar.
Derin venler ise arterlerle birlikte
seyrederler..
TOPLARDAMARLAR (Venae)
Pulmoner venler (vv. pulmonales): Akciğerlerde oksijence
zenginleşmiş kanı kalbin sol atrium’una taşıyan venlerdir. Her bir
akciğerden iki tane olmak üzere toplam 4 adet v. pulmonalis çıkar
bunlar sol atriumun arka üst kısmına ayrı ayrı açılırlar.
Portal venler (v. portae hepatis): Karın boşluğu içerisindeki sindirim
kanalından, sindirim sistemine ait bezlerden ve dalaktan gelen kirli
kanı toplayıp karaciğere getiren damar sistemidir.
ÜST
EXTREMİTENİN
DAMARLARI
ÜST EXTREMİTENİN ARTERLERİ
 Üst ekstremite a. subclavia’nın
devamı olan a. axillaris, a.
axillaris’in devamı olan a.
brachialis ve onun uç dalları
tarafından beslenir.
 A. subclavia birinci kaburga
ile clavicula’nın arasından
geçtikten sonra adı a.
axillaris, a. axillaris m. teres
majorun alt kenarını geçtikten
sonra adı a. brachialis olur. A.
brachialis, fossa cubiti’ye
kadar ilerler ve burada a.
radialis ve a. ulnaris adında
iki uç dalına ayrılır.
A. subclavia
A. subclavia dextra truncus
brachiocephalicus’tan doğarken, a.
subclavia sinistra direkt olarak arcus
aortae’dan doğar.
A. subclavia önce yukarı doğru yükselir,
daha sonra dışa doğru dönerek birinci
kaburganın dış kenarına gelir. Birinci
kaburga ve clavicula’nın arasından
geçtikten sonra adı a. axillaris olur. A.
subclavia 4 dal verir.
Bunlar; a. vertebralis, truncus
thyrocervicalis, a. thoracica interna
ve truncus costocervicalis’dir.
A. subclavia’nın dalları boynun, merkezi
sinir sisteminin bir kısmının ve göğüs
duvarını üst kısmının beslenmesine
katılır.
A. axillaris
A. subclavia, clavicula ve birinci
kaburga arasından geçtikten
sonra a. axillaris adını alır. Bu
arter fossa axillaris içerisinde
dal vererek ilerler, m. teres
majorun alt kenarını geçtikten
sonra adı a. brachialis olur ve
kolda ilerler. A. axillaris 6 dal
verir.
Bunlar: A. thoracicae superior, a.
thoraco-acromialis, a. thoracica
lateralis, a. subscapularis, a.
circumflexa anterior humeri ve a.
circumflexa posterior humeri’dir.
Bu dallar, koltuk altını, çevre
kasları, memenin dış kısmını
besler.
A. brachialis

A. brachialis, m. teres major’un


alt kenarından, fossa cubitiye
kadar uzanan 5-6mm çapında
25-26cm boyunda bir arterdir.
Kolun iç tarafında ve septum
intermusculare brachi mediale
içerisinde yer alır.
Radius boynunun karşısında a.
radialis ve a. ulnaris olarak iki
uç dala ayrılır. Bütün seyri
boyunca önce humerus’un iç
tarafında sonra önündedir.
Arkasında m. triceps brachii,
m. brachialis, önünde m.
coracobrachialis ve m. biceps
brachii bulunur.
A. brachialis
N. medianus arterin dış kenarı boyunca
onunla komşudur, önce arterin dış kenarı
boyunca seyreder, kolun alt kısmında
arterin ön yüzünü çaprazlayarak iç
tarafına geçer. N. ulnaris kolun alt
yarısına kadar arterin iç yanında
seyreder.
Arterin trajesi: Kol anatomik pozisyonda
iken clavicula’nın ortasını fossa cubitinin
ortasına bileştiren çizgi bu arterin
koldaki seyrini ortaya koyar.
A. brachialis koldaki seyri esnasında çoğu
lateral tarafta olmak üzere kasları
besleyen birçoğu isimsiz küçük dal verir.
Bunların yanı sıra isim verilenler; a.
profunda brachii, a. collateralis ulnaris
superior, a. collateralis ulnaris
inferior’dur.
A. brachialis
A. profunda brachii: A. brachialis’in en
kalın dalı olup m. teres major’un hemen
aşağısında ayrılır. Sulcus nervi radialiste n.
radialis ile birlikte seyreder. Dirsek
eklemine kadar uzanır. Humerus’u ve
çevresindeki kasları besleyen dallar verir.
A. collateralis radialis: A. profunda
brachii’nin devamı şeklindeki uç dalıdır.
A. collateralis ulnaris superior: Kolun
ortalarında a. brachialis’ten ayrılır. N.
ulnaris ile birlikte epicondylus medialisin
arkasına doğru uzanır.
A. collateralis ulnaris inferior: Dirseğin
5cm yukarısında a. brachialis’ten ayrılır.
Aşağıya ve içe doğru uzanarak epicondylus
medialisin ön tarafına gelir.
A. ulnaris
A. ulnaris, a. brachialis’in iki uç dalından daha
kalın olanıdır. Collum radii hizasında veya dirsek
ekleminin 1cm distalinde başlar. N. ulnaris ile
birlikte seyreder. El bileğinde retinaculum
flexorum’un yüzeyelinden seyrederek ele
geçer. Palmar yüzün ortasında dışa doğru
kıvrılarak arcus palmaris superficialis’i
oluşturur. A. ulnaris ön kolun ulnar kenarında
seyrederken m. flexor digitorum superficialis
ve m. flexor carpi ulnaris arasında seyreder.
Çok sayıda dalı vardır.
A. recurrens ulnaris
A. interossea communis
a. interossea anterior
a. interossea posterior
a. interossea recurrens
r. carpalis palmaris
r. carpalis dorsalis
r. palmaris profundus
A. radialis
A. radialis, a. brachialis’in
terminal dallarından daha ince
olanıdır. Collum radii hizasında m.
biceps brachii’nin kirişinin hemen
medialinde başlar. Ön koldaki
seyri fossa cubitinin orta
noktasını processus styloideus
radi’nin hemen iç kısmına
birleştiren bir çizgi ile gösterilir.
A. radialis, a. brachialis ile aynı
doğrultuda bulunur. Ön kolda a.
radialis’in arkasında kaslar
bulunur. Sadece el bileği
yakınında doğrudan radius’un
üzerinde yer alır. Bu nedenle
burada a. radialis parmakla kemik
arasına sıkıştırıldığında nabız
alınır.
A. radialis
A. radialis radius’un alt ucunu dış taraftan
dolanarak el sırtında fovea radialis’e (enfiye
çukuru) gelir. Burada m. abductor pollicis longus
ve m. extensor pollicis brevis ve m. extensor
pollicis longus’un kirişlerinin derininden geçerek
el sırtında 1. metakarpal aralığa gelir. Bu
aralıktaki interosseal kası delerek palmar
tarafa geçer ve a. ulnaris’in derin dalı ile
ağızlaşarak arcus palmaris profundus’u
oluşturur. Ön kolda, bilekte ve elde çok sayıda
dal verir.
a. recurrens radialis
r. carpalis palmaris
r. palmaris superficialis
r. carpalis dorsalis
a. princeps pollicis
a. radialis indicis.
A. radialis
Rete articulare cubiti: Dirsek eklemi
çevresinde oluşan arter ağıdır. Bu ağa
katılan damarlar; a. recurrens ulnaris (a.
ulnaris), a. recurrens radialis (a. radialis),
a. collateralis media ve a. collateralis
radialis (a. profunda brachii), a.
collateralis ulnaris superior ve inferior (a.
brachialis)’dir.
Arcus palmaris superficialis: A. ulnaris’in
eldeki kavisli distal kısmına arcus palmaris
superficialis denir. Bu kavsi genellikle radial
tarafta a. radialis’in ramus palmaris
superficialis’i tamamlar. Bu arcustan 3 adet
a. digitalis palmaris communis çıkar.
Arcus palmaris profundus: A. radialis’in kavis
şeklindeki son bölümüdür. Bu kavsi ulnar
tarafta a. ulnaris’in ramus palmaris
profundus’u tamamlar. Bu cavisten 3 adet a.
metacarpalis palmaris doğar.
A. radialis
Aa. digitales palmares communes: Arcus palmaris superficialis’in konveks
yüzünden ayrılan üç adet arterdir. Bu arterler 2.3.4. parmak köklerine doğru
ilerlerken, arcus palmaris profundus’tan gelen aa. metacarpea palmares’leri
alırlar. Parmak köklerinde aa. digitales palmares proprii denilen iki terminal
dala ayrılırlar. Bu dallar baş parmak hariç diğer parmakların birbirine bakan
yüzlerinde parmak ucuna kadar uzanarak dallanırlar. Küçük parmağın ulnar
tarafında bulunan a. palmaris proprius a. ulnaris’in dalıdır.
A. brachialis’den kan basıncı öiçümü
Arter kan basıncı genellikle sağ kol
üzerinden ölçülür. Sfigmanometre ile a.
brachialis, kan geçişi duruncaya kadar
sıkıştırılır. Fossa cubiti’de a. brachialis
üzerine bir steteskop yerleştirilir (çünkü
burada damar yüzeyeldir). Daha sonra
arter üzerindeki basınç yavaş yavaş
azaltılır. Arter üzerindeki basınç azalınca
arterden kan akışı başlar. Kan akışı
başladığında duyulan ilk ses esnasındaki
basınç sfigmomanometreden okunur. Bu
basınç sistolik arter basıncıdır. Bu
sesler gittikçe azalır ve sonunda
kaybolur. Seslerin kaybolmaya başladığı
andaki basınç değeri diastolik kan
basıncını gösterir. Sistolik kan basıncı
120 mmHg, diastolik kan basıncı ise 80
mmHg’dır.
Nabız ölçümü
Brachial nabız: Arterin bütün seyri boyunca
kolun iç kısmından alınır.
Ulnar nabız: Ulna başının ön kısmında m.
flexor carpi ulnaris tendonuna basarak
alınabilir.
Radial nabız: Klinikte en çok kullanılan
nabızdır. Arterin bileğe yakın bir kısmında m.
flexor carpi radialis tendonunun dış
tarafında parmakla bastırılmak suretiyle,
yada anatomik enfiye çukurunun dibinde
alınabilir. Normal bir erişkinde istirahat
durumundaki nabız sayısı 70/dk.dır.
Çocuklarda erişkinlere göre daha yüksektir.
Normal bir erişkinde nabız sayısının dakikada
60’ın altına düşmesine bradikardi, 100 ün
üzerine çıkmasına taşikardi denir.
Nabızın durdurulması
Radial nabzın durdurulması: Kol tam pronasyonda
iken vücudun arkasından aşırı adduksiyona
getirilirse ve omuz aşağı düşürülürse, clavicula
ile birinci kaburga arasından geçen a. subclavia
sıkışacağından radial nabız durur. Bu acil
durumlarda kanın durdurulması içinde
uygulanabilir. Ayrıca a. brachialis’in
sıkıştırılması ile de a. radialis nabzı
durdurulabilir.
A. brachialis yaralanması: Özellikle humerusun
alt ucu kırıklarında ortaya çıkar. A. brachialis
koparsa kan kaybı çok olacağından dolayı acil
müdahale gerekir. Damarın tamamen kesilmediği
ve zedelendiği durumlarda o bölgede vazospazm
gelişir. Bu durum kısa sürede tedavi edilmezse
özellikle parmaklara fleksiyon yaptıran kaslarda
iskemi gelişir. Bu duruma Volkmann’ın iskemik
kontraktürü denir.
ÜST EKSTREMİTENİN VENLERİ
Üst ekstremitenin venleri yüzeyel ve
derin grup olarak iki grupta incelenir.
Yüzeyel venler, yüzeyel fasya içinde
seyrederler ve çoğu yerde deri altında
gözle görülürler. Parmakların dorsal
yüzünde vv. digitales dorsales’in
birleşmesiyle 3 adet vv. metacarpales
dorsales oluşur. Bu venler arasındaki
anastomozlar neticesinde rete
venosum dorsale manus meydana gelir.
Palmar yüzde ise vv. digitales
palmaresler arasındaki anastomozlar
neticesinde arcus venosus palmaris
superficialis oluşur. Bu arcus vv.
intercaputulares aracılığı ile rete
venosum dorsale manus’a açılır.
Üst ekstremitenin yüzeyel venleri
V. cephalica: El sırtındaki rete venosum
dorsale manus’un radial tarafından
başlar. Kolda septum intermusculare
laterale’nin yüzeyinde yükselir.
Yukarıda sulcus deltoidopectoralis’e
girer içe doğru yönelir ve claviculanın
altında v. axillaris’e açılır.
V. basilica: El sırtındaki rete venosum
dorsale manus’un ulnar tarafından
başlar. Kolun 1/3 distal kısmına kadar
n. cutaneus antebrachii medialis ile
birlikte seyreder. Burada fasyayı delip
derine girer. A. brachialis’in iç kenarını
izleyerek m. teres major’un alt
kenarına kadar yükselir. Buradan sonra
adı v. axillaris olur.
Üst ekstremitenin yüzeyel venleri
V. mediana cubiti: Dirsek
eklemi önünde v. cephalica
ile v. basilicayı birleştirir.
V. mediana basilica: Dirsek
eklemi önünde v. mediana
antebrachii ile v. basilica
arasındadır.
V. mediana cephalica: V.
mediana antebrachii ile v.
cephalica arasındadır.
V. mediana antebrachi: Elin
palmar yüzündeki ven
plexusunu drene eder.
Önkolun ön yüzünde ve ulnar
tarafta yukarı doğru
yükselerek v. mediana cubiti
veya v. baslica’ya açılır.
Üst ekstremitenin yüzeyel venleri
Damardan kan alınması gerektiğinde
yüzeyel venlerden yararlanılır. Kola
atılan bir turnike sayesinde
buradaki venlerde daha fazla kan
birikmesi sağlanır ve belirgin hale
gelen venlerden enjektör
yardımıyla kan alınır.
Üst ekstremitenin derin venleri
Derin venler aynı ismi taşıyan arterlerle yandaş
olarak bulunurlar. Bu venler genellikle her arter
veya dalı için bir çift olarak bulunur. Bu yüzden
bu venlere vv. comitans denir. Yüzeyel venlerle
derin venler arasında bağlantıyı sağlayan venlere
vena perforans denir. Bu venlerde kan akım yönü
yüzeyel venden derin vene doğrudur. Yüzeyel ve
derin venlerin her iki grubunda da kapakçıklar
bulunur. Kapakçıkların sayısı derin venlerde daha
çoktur.
Üst ekstremitenin derin venleri elde vv.
metacarpales palmares’in oluşturduğu arcus
venosus palmares profundus’tan başlarlar. Vv.
ulnares ve vv. radiales bu arcus’un devamı
şeklinde olup dirsek ekleminin önünde birleşerek
vv. brachiales’i oluştururlar. Bu venler ise a.
brachialis ile birlikte yukarı doğru seyrederek v.
axillaris’e katılırlar.
Üst ekstremitenin lenfatikleri
Yüzeyel ve derin grup olarak ikiye
ayrılırlar.
Yüzeyel lenf damarları:
Parmaklar ile elin dorsal ve
palmar yüzlerindeki lenfatik
plexuslardan başlar. Palmar
tarafta el bileğinden proximale
doğru yükselen lenf yüzeyel
venlerle birlikte seyrederler.
Ulnar tarafta seyreden yüzeyel
lenf damarlarının küçük bir
kısmı trochlea humerinin
yakınındaki lenf nodüllerine
(nodi lymphatici
supratrochlearis) geri kalan
kısmı ise nodi lymphatici
axillaris’in lateral grup lenf
nodüllerine açılırlar.
Üst ekstremitenin lenfatikleri
Radial tarafta seyreden lenf damarları
birleşerek daha büyük bir damar
oluştururlar ve bu damar v. cephalica
ile birlikte seyrederek nodi
lymphatici deltoidopectorales’e
(infraclaviculares) açılırlar.
Üst ekstremitenin derin lenf
damarları: Derin kan damarları ile
birlikte seyrederler. Seyirleri
esnasında yüzeyel lenf damarları ile
bağlantı kurarlar. Bu lenf
damarlarının büyük çoğunluğu nodi
lymphatici axillares’in dış nodüllerine
drene olurlar.
Üst ekstremitenin lenf nodülleri:
Yüzeyel ve derin olarak iki gruba
ayrılırlar. Yüzeyel olanlar küçük lenf
nodülleri olup sayıları azdır.
Üst ekstremitenin lenfatikleri
Nodi lymphatici supratrochleares: Epicondylus
medialis’in yukarısında derin fasyanın
yüzeyelinde bulunurlar. Sayıları 2-3 tanedir.
Derin lenf nodülleri: Az sayıda küçük lenf
nodülleridir.
Nodi lymphatici cubitales: Fossa cubitide
bulunan bir kaç küçük lenf nodülüdür.
Nodi lymphatici brachiales: Kolda a.
brachialis’in medial tarafında sıralanmış az
sayıda küçük lenf düğümüdür.
Bunların dışında diğer arterlerin çevresinde
sıralanan küçük lenf nodülleri de vardır.
Nodi lymphatici axillares: Axilla da
anlatılacaktır.
Nodi lymphatici infraclaviculares
(deltoideopectorales): Claviculanın altında 1-2
adet lenf nodülünden ibarettir. Efferentleri
axilladaki apikal grup lenf nodüllerine açılırlar.
ALT
EXTREMİTENİN
DAMARLARI
ALT EXTREMİTENİN ARTERLERİ
Alt extremiteyi besleyen ana damar a.
femoralis’dir. A. femoralis a. iliaca
externanın devamı olup lig. inguinale
hizasında başlar. Bu arter fossa
poplitea’da a. poplitea adını alır. A.
poplitea ise m. popliteus’un alt kenarı
hizasında a. tibialis anterior ve a.
tibialis posterior olarak adlandırılan
iki uç dala ayrılır. Bunlardan a. tibialis
anterior retinaculum extensorium
inferius’un altından geçtikten sonra a.
dorsalis pedis adını alır. A. tibialis
posterior ise retinaculum musculorum
flexorum’un altından geçtiktikten
sonra m. abductor hallucis’in başlangıç
kısmının hemen altında a. plantaris
lateralis ve a. plantaris medialis adı
verilen iki uç dala ayrılır.
A. femoralis
A. femoralis’in yaklaşık yarısı uyluğun ön yüzünde
trigonum femorale’de diğer yarısı da canalis
adductorius içinde bulunur. Kanalın alt ucundan
çıktıktan sonra da a. popliteus adını alır ve fossa
poplitea’da uzanır. A. femoralis’in projectionu
biraz fleksiyon ve iç rotasyon yapmış bir uylukta,
liğ. inguinale’nin orta noktasını tuberculum
adductorium’a birleştiren çizginin proximal
2/3’üne uyar. A. femoralis’in yan dalları;
A. epigastrica superficialis
A. circumflexa ilium superficialis
Aa. pudendae externae
A. profunda femoris
a.circumflexa femoris medialis
a. circumflexa femoris lateralis
aa.perforantes
A descendens genus
A. femoralis
Bu dallardan ilk üç’ü yüzeyel dallar
olup, göbek altında kalan karın ön
duvarı, inguinal bölge ve pupis derisi
ile scrotum (kadınlarda labium majus)
ve penis derisinde dağılır.
Lig. inguinale’nin 2 ile 5 cm aşağısında
a. femoralis’in arka-dış kısmından
çıkan a. profunda femoris, a. ve v.
femoralisin arkasından geçerek aşağı
ve mediale doğru uzanır. Bu arterin
uç ve yan dalları uyluk kaslarını
besler.
A. femoralis’den canalis
adductorius’dan çıkmadan hemen
önce ayrılan a. descendens genus ise
bacağın üst-medial kısmı derisine ve
diz eklemine giden dallar verir.
A. poplitea
*A. femoralis, a. profunda femoris
üstünden bağlandığı taktirde a. iliaca
externa ve interna’nın dalları ile a.
femoralis ve a. profunda femoris’in dalları
arasındaki anastomozlar sayesinde alt
ekstremite beslenebilir. Buna kollateral
dolaşım adı verilir.
A. poplitea: A femoralis’in fossa
poplitea’da bulunan kısmıdır. Bu arter diz
eklemine, uyluk kaslarına ve femura giden
dallar verir. Diz eklemi etrafındaki
arterler anastomozlar yaparak derin ve
yüzeyel olmek üzere iki pleksus
oluştururlar. Bunlardan yüzüyel olanı (rete
patellare) deri ile derin fascia arasında ,
derin olanı (rete articulare genus) ise
femur ve tibia’nın eklem yüzlerine yakın
bölümlerinde bulunur.
A. tibialis posterior
A. tibialis posterior, a. poplitea’nın devamı
şeklindedir. M. popliteus’un alt kenarı
hizasından itibaren a poplitea’nın terminal dalı
şeklinde başlar. Aşağıya doğru inerken tibia’ya
yaklaşır ve alt bölümünde tibia’nın arkasında yer
alır. Iç malleolun arkasından ayak tabanına
geçer ve m. abductor hallucis’in başlangıcının
altında a. plantaris lateralis ve a. plantaris
medialis adlı uç dallara ayrılır.
A. tibialis posterior’un en kalın dalı a. fibularis
(peronea) bacağın arkasında yer alır ve bacağın
dış tarafında calcaneus’a kadar uzanır. A
tibialis posterior’a seyri boyunca vv. tibialis
posteriores ve n. tibialis eşlik eder. A. tibialis
posterior’dan iç malleolun arkasında nabız
alınabilir.
A. tibialis posterior bacağın arka kısmındaki
kaslara, bölge kemiklerine, diz eklemine giden
dallar verir.
A. tibialis anterior
A. tibialis anterior , m. popliteus’un alt kenarı
hizasında a. poplitea’nın terminal dalı olarak
başlar. M. tibialis posterior’un iki başı
arasında bir miktar ön tarafa doğru uzanır
ve membrana interossea cruris’in üst
kısmından geçerek bacağın ön tarafına geçer.
Ön tarafta membrana interossea cruris’in ön
yüzünde aşağı doğru uzanır. Başlangıçta
tibia’nın lateralinde seyreder ve aşağıya
doğru indikçe önce tibia’ya yaklaşır ve daha
sonra önüne geçerek ayak bileğinde iki
malleol arası uzaklığın ortasından yüzeyel
olarak geçer ve ayak sırtında a. dorsalis
pedis adını alır. Seyri boyunca vv. tibialis
anteriores ve n. peroneus profundus artere
eşlik eder.
A. tibialis anterior’un dalları art. tibiofibularis
ile bacağın ön ve yan kısmında bulunan kasları
besler.
A. dorsalis pedis
A. dorsalis pedis, a. tibialis anterior ayak
sırtında a. dorsalis pedis olarak devam eder
ve seyri boyunca ayak sırtındaki oluşumlara
ve ayak parmaklarına dallar verir. 1.
metatarsal aralığa doğru ilerleyen a.
dorsalis pedis, bu aralığın proksimalinde m.
interosseus dorsalis’in iki başı arasından a.
plantaris profunda olarak ayak tabanına
geçer. Burada laterale doğru kıvrılır ve a.
plantaris lateralis ile anastomoz yaparak
arcus plantaris profundus’u oluşturur.
A dorsalis pedis, a. tarsalis lateralis, aa.
tarsales mediales ve a. arcuata adı verilen
yan dallarını verir. A arcuata’dan aa.
metatarsales dorsales (II, III ve IV)
dalları, bu dallardanda ayak parmakları
hizasında birer çift aa. digitales dorsales
dalları doğar.
A. plantaris medialis ve lateralis

A. plantaris medialis: A tibialis


posteriorun ince olan uç dalıdır. Ayağın
medial kenarı boyunca m. abductor
hallucis’in derinin baş parmağa doğru
ilerler.
A. plantaris lateralis: A. tibialis
posterior’un kalın olan bu uç dalı önce
5. metatarsal kemiğin bazisine doğru
oblik olarak laterale doğru uzanır.
Sonra mediale doğru dönerek 1. ve 2.
metatarsal kemiklerin bazisleri
arasında a. plantaris profunda ile
birleşerek arcus plantaris profundus’u
oluşturur. Bu arcus’dan çıkan dallar
ayak parmaklarına doğru uzanır.
Ayağın fazla basınca maruz kalması
nedeniyle arcus plantaris
superficialis gelişmez.
ALT EXTREMİTENİN VENLERİ
Üst ekstremitede olduğu gibi
alt ekstremitenin de yüzeyel
ve derin olmak üzere iki
grup veni vardır.
Yüzeyel venler, v. saphena
magna ve v. saphena parva
olmak üzere iki kalın ven ile
bunların dallarından oluşur.
Bu venler fascia
superficialis’in iki yaprağı
arasında seyreder ve
herbirinde 9 ile 20 arasında
kapakcık bulunur.
Derin venler arterlerle
birlikte seyreder ve çok
sayıda kapakcık ihtiva
ederler.
V. saphena magna ve parva
V. saphena magna, vücuttaki en uzun
ven’dir. Ayak sırtındaki v. marginalis
medialis’in bir devamı şeklinde başlar, iç
malleolun önünden geçerek bacağın medial
yüzünde yukarı doğru seyreder. Diz
ekleminin iç kondilinin arkasından geçerek
uyluğun iç yüzünde hiatus saphenus’a doğru
uzanır ve lig. inguinale’nin yaklaşık 3 cm
aşağısında hiatus saphenus’dan v.
femoralis’e açılır.
V. saphena parva, ayağın dış kenarındaki v.
marginalis lateralis’in devamı şeklinde
başlar. Fibula’nın dış malleolunun
arkasından geçerek bacağa gelir. Bacağın
arka yüzünde yukarı doğru ilerleyerek m.
gastrocnemius’un iki başı arasından geçer
ve fossa poplitea’nın alt yarısında v.
poplitea’ya açılır.
ALT EXTREMİTENİN VENLERİ
*V. saphena magna bacakta v. saphena parva
ile, uylukta ise v. femoralisi ile cok sayıda
anastomoz yapar. Ayrıca hiatus saphenus
yakınında v. saphena magna’ya açılan v.
epigastrica superficialis ile v. thoracica
lateralis arasında da bir anastomaz
mevcuttur. Bu anastomaz bazı kaynaklarda
v. thoracoepigastrica olarak
isimlendirilmektedir. V. porta veya v. cava
inferior’un tıkanması durumunda alt taraftan
gelen venöz kan, v. thoracoepigastrica yolu
ile v. cava superior’a dökülür. Dolayısıyla bu
ven önemli bir kollateral yoldur.
Ayrıca v. saphena magna by-pas
amaliyatlarında kullanılan bir vendir.
Içerisinde bulunan kapakcıkların kan akımını
engellememesi için alt ucu üste gelecek
şekilde ters çevrilerek kalbe monte edilir.
ALT EXTREMİTENİN VENLERİ
Derin venler, parmakların plantar
yüzündeki venöz ağdan başlayan vv.
digitales plantares’ler metatarsal
aralıkta vv. metatarsales plantares
olarak devam eder ve birbiriyle
birleşerek arcus venosus plantaris’i
oluştururlar. Bu arkusdan v. plantaris
lateralis ve medialis’ler proksimale
doğru uzanırlar ve birleşerek vv tibialis
posteriores’i oluştururlar.
Vv. tibiales posteriores: A. tibialis
posterior ile birlik uzanırlar ve vv.
fibulares bu venlere açılır.
Vv. tibiales anteriores: A. dorsalis pedis’e
eşlik eden venin devamı olup a. tibialis
anterior ile birlikte uzanırlar. M.
popliteus’un alt kenarında vv. tibiales
posteriores ile birleşerek v. poplitea’yı
oluşturur.
ALT EXTREMİTENİN VENLERİ
V. poplitea: Fossa poplitea boyunca
a. poplitea’yı arka tarafından
içten-dışa çaprazlar ve hiatus
adductorius’a kadar uzanır. Bu
seviyenin yukarısında v. femoralis
olarak canalis adductorius içinde
uzanır.
V. femoralis: Uyluğun proksimal
2/3’ünde a. femoralis ile birlikte
uzanır. Alt yarısı arterin dış
kısmında, üst yarısı arkasında, lig.
inguinale’nin altından geçerken ise
aynı planda ve iç kısmında yer alır.
Seyri esnasında cok sayıda kas
dalları ile, lig. inguinale’nin 4 cm
aşağısında da v. profunda femoris’i
ve sonlanma yerinde v. saphena
magna’yı alır.
ALT EXTREMİTENİN VENLERİ

*Alt tarafın yüzeyel venleri


birbirine bağlayan dallara
v. communicans (çoğulu
vv. communicantes), derin
venleri birbirine bağlayan
dallara da v.
perforantes (çoğulu vv.
perforantes) denilir.
Ayakta duran bir şahısta
özellikle bacaktaki venöz
kanın geri dönüşünü
sadece kasların
kontraksiyonu
sağladığından bacak
kaslarına bacak pompası
da denir.
ALT EXTREMİTENİN VENLERİ
Alt ekstremitenin lenf damarları:
Yüzeyel ve derin olmak üzere iki grup
oluştururlar. Lenf damarlarının
dağılımı venlerin dağılımına çok
benzerlik gösterir.
Yüzeyel lenf damarları: Fascia
subcutenea’da bulunurlar ve iki alt
gruba ayrılırlar. Birincisi ayak sırtının
medial tarafından başlayan ve v.
saphena magna ile birlikte seyreden
medial grup olup kasıkta nodi
inguinalis superficialis’e acılır.
Ikincisi ise lateral grup olup ayağın
lateral tarafından başlar, bir bölümü
bacağın ön tarafında seyreder.
Bacağın arkasında v. saphena parva
ile birlikte uzanır ve sonunda nodi
popliteales superficiales’e açılırlar.
ALT EXTREMİTENİN VENLERİ

Derin lenf damarları: Az


sayıdadırlar ve derin kan
damarları ile birlikte
seyrederler. Bacağın
derininde bulunanlar nodi
popliteales profundi’ye
açılırlar. Bu lenf
düğümlerinin efferentleri
derin femoral damarlarla
birlikte yukarı doğru
ilerlerler ve uyluktan gelen
derin lenf dügümleri ile
birlikte nodi inguinales
profundi’ye açılırlar.
ALT EXTREMİTENİN VENLERİ
Alt ekstremitenin lenf nodülleri: Üç grupta
toplanabilir.
Nodus tibialis anterior: Her zaman
bulunmayan bu küçük lenf nodülü membrana
interossea üzerinde bulunur.
Nodi poplitales: Fossa poplitea’daki yağ
dokusu içinde bulunan 6-7 adet küçük lenf
nodülüdür.
Nodi inguinales: Trigonum femorale’nin üst
yarısında bulunan 12-20 adet lenf nodülüdür.
Yüzeyelde bulunanlar (nodi inguinales
superficiales) lig. inguinale’nin hemen
aşağısında ve v. saphena magna’nın son
kısmına yakın olarak bulunan 8-12 adet lenf
nodülünden oluşur. Derinde bulunanlar (nodi
inguinales profundi) v. femoralis’in medial
tarafında bulunur. 1-3 adettir. En üsttekine
klinikte Rosenmüller veya Cloquet lenf nodülü
de denilir.
başarılar dilerim
FASCIA
ANATOMİSİ

Prof. Dr. Harun ÜLGER


Erciyes Üniv. Tıp Fak.
Anatomi AD
FASYA (fascia) NEDİR?
Eski Romalılarda ‘çocuk giysisi’
anlamına gelen fascia bir
izolasyon ve ambalajlama
dokusudur.
Vücudu ve bölümlerindeki
çeşitli yapıları saran, fibroblast,
kollejen huzmeleri ve az
miktarda elastik lifler içeren,
gevşek, düzensiz dağılım
gösteren, yaprak şeklindeki
diseke edilebilir ince bağ dokusu
örtüsüne “FASYA” denir.
FASYANIN FONKSİYONLARI
Kas ve oluşumları birbirinden
ayırırlar.
Kaslara origo ve insersio yeri
olarak hizmet ederler.
Kasların birbiri üzerinden
kaymasını sağlarlar.
Damarlar ve sinirler için
yataklık yaparlar.
Ekstremitelerden kanın kalbe
doğru pompalanmasına yardımcı
olur.
Enfeksiyonları sınırlamak ve
yaymakla da görevlidirler.
Fasyal sistemin organizasyonu
Fasyal sistemin organizasyonu
İki bölümden oluşur.
Yüzeyelde ‘fascia
superficialis’ ,
Derinde ise ‘fascia
profunda’ bulunur.
Ancak bu fascialara
ilaveten karın ve göğüs
boşluklarının iç yüzünü
örten peritoneum ve plevra
ile fascia profunda
arasında ’fascia subserosa’
denen seröz bir membran
vardır.
FASCIA SUPERFICIALIS
(fascia subcutanea=tela subcutanea):
*Derinin dermis tabakası ile
derin fascia arasında yer alır.
*Ayak tabanları ve avuç içleri
istisna olmak üzere vücudun
çoğu bölgesinde kısmi olarak
hareketlidir.
*Fascia superficialis;
-vücut hatlarının oluşumu,
-basınç absorbsiyonu,
-vücut ısısının korunması ile
-yüzeyel damar-sinirlerin
sağlıklı bir şekilde seyrinin
sağlanması
gibi fonksiyonları üstlenmiştir.
FASCIA SUPERFICIALIS
*Fascia superficialis iki yapraktan
oluşur. Yüzeyel olanına ‘lamina
superficialis’, derin olanına ‘lamina
profunda’ denir.
*Bu iki lamina vücudun büyük bir
bölümünde birbirine sıkıca yapışıktır.
Ancak, bazı bölgelerde, özellikle karnın
göbeğin altında kalan kısmında ve el
sırtında, bu iki tabakayı birbirinden
diseksiyonla ayırmak mümkündür.
*Fascia superficialisin bu iki yaprağı
arasında vücudun değişik bölgelerinde
yüzeyel arterler, venler, sinirler, lenf
nodülleri, meme bezleri, mimik kasları
ve platysma bulunur.
*Fascia superficialisin lamina
profundası, çoğunlukla fascia profunda
ile kaynaşır.
FASCIA SUPERFICIALIS
Lamina superficialis:
*Predominant olarak yağ tabakası içerdiğinden
dikiş(sütur) tutmaz.
*Yüzeyel damarları (arter, ven, lenf) ve sinirleri
içerir.
*Genotip, fenotip ve lokalizasyona göre yağ içeriği
değişir.
*Obez kişilerin abdomeninde panniculus adiposus’u
oluşturur.
Lamina profunda:
*İnce bir zar şeklinde olup yağ dokusu ihtiva etmez.
*Yüksek miktarda elastik doku içeriğinden dolayı
dikişleri iyi tutar.
*Yüzeyel fascia’nın laminaları, göbeğin alt kısmında ve
perinede klinik öneminden dolayı Camper fasiası,
Scarpa fasiası, Colles fasiası gibi özel isimlerle
isimlendirilmiştir.
FASCIA PROFUNDA
*Gri keçe görünümlü bir
membran olup kasların üzerini
örter.
*Sık örgülü bağ dokusundan
oluşmuş oldukça sağlam bir
tabakadır.
*Ekstrasellüler sıvının yardımı ile
bir kasın diğer bir kas üzerinde
hemen hemen sürtünmesiz
hareketini sağlar.
*Kasların her birinin ayrı ayrı
çalışabilmelerini sağladığı gibi,
grup olarak birlikte çalışmalarını
da sağlar.
*Fascia profundanın tabakaları
birbiriyle devamlıdır. Bu
devamlılığı yer yer kemikleri
örten periosteum ve kıkırdakları
örten perichondrium ile sağlar.
FASCIA PROFUNDA
*Fascia profunda göğüs ve
karın boşluğunu ince bir
tabaka halinde çevreler.
*Ekstremitelerde kas ve
diğer yapıların etrafında
bir kılıf oluşturur.
*Kas grupları arasına
uzantılar (septum
intermuskulare)
göndererek ekstremiteleri
birçok kompartmana
ayırırlar.
*Fascia profunda
eklemlerin bulunduğu
bölgelerde önemli ölçüde
kalınlaşarak ‘retinaculum’
denen bantları oluştururlar.
FASCIA PROFUNDA
*Retinaculumlar tendonları
belli bir pozisyonda tutarak
kirişlerin hareketlerine
yardımcı olurlar.
*Fascia profunda değişik
bölgelerde farklı olarak
isimlendirilir. Bir kısmı
bulundukları bölgelere göre
(fascia brachii), bir kısmı
örttüğü yapılara göre (fascia
pectoralis), bir kısmı benzediği
yapılara göre (fascia cribrosa),
bir kısmıda tutundukları
oluşumlara göre (fascia
clavipectoralis) isimlendirilir.
FASCIA PROFUNDA
Fascia profunda, kesintiye
uğramaksızın birbirinin devamı şeklinde
olan üç tabaka şeklinde incelenir;
*Fascia profunda’nın birinci
tabakası(dış örtücü tabaka): Fascia
subcutanea’nın hemen altında olup
gövdeyi, boynu, ekstremiteleri ve başın
bir bölümünü örter.
*Fascia profunda’nın ikinci tabakası(iç
örtücü tabaka): Gövde boşluklarının iç
yüzünü örten geniş fascialardır. Karın
ve göğüs boşluklarının iç yüzünü örter.
*Fascia profunda’nın üçüncü
tabakası(orta membran): Diğer iki
tabakayı birbirine bağlayan
membranlar olup, tüm vücutta kaslar ve
diğer yapılar arasına girerler.
FASCIA SUBSEROSA (Tela subserosa)
Fascia profundanın göğüs ve
karın boşluklarının iç yüzünü
örten bölümü ile peritoneum
ve plevra arasında bulunan
seröz membrandır.
*Fascia subserosa, plevra ile
göğüs duvarı arasında olduğu
gibi bazı yerlerde çok incedir.
Böbreklerin etrafında olduğu
gibi bazı bölgelerde de gayet
kalındır.
*Tela subserasa tela
subcutanea gibi iki yaprağa
ayrılmaz. Ancak, fazla şişman
şahıslarda, yağ dokusunun
girmesiyle laminalı bir
görünüm alabilir.
S O R U L A R

B A Ş A R I L A R
GÖVDENİN FASIA
ve KASLARI
İLYAS UÇAR
Ahi Evran Üniversitesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon
GÖVDENİN FASİA VE KASLARI

Gövdenin kasları bulundukları yerlere göre alt


gruplara ayrılır.
Sırt kasları
Derin ense kasları
Göğüs kasları
Karın kasları
Perine kasları
SIRT KASLARI
Sırt kasları gelişim bakımından iki gruba ayrılır. Bunlardan
birincisi sırtın yüzeyindeki geniş ve yassı kaslar olup
myotomların ventral kısımlarından gelişirler ve arka tarafa göç
ederler. Bu gruba giren kaslar şunlardır.
M. trapezius
M. latissimus dorsi
M. levator scapulae
M. rhomboideus major
M. rhombeideus minor
M. serratus posterior inferior
M. serratus posterior superior
İkinci grup kaslar ise
yüzeyel kasların derininde
yer alan kaslar olup bunlar
myotomların dorsal
kısımlarından gelişirler ve
göç etmeden bulundukları
yerlerde kalırlar.
Bu kaslara otokton sırt
kasları denir.
Yüzeyel sırt kasları ve fasialar
Fascia superficialis: Fascia subcutenea: Tela
subcutenea: Bu fasia gluteal bölgeden başa
kadar uzanan ve yağ dokusu ihtiva eden kalın
bir yapraktır.
Fascia profunda: Boyunda lig. nuchae ve belde
ise processus spinosus ve lig. supraspinale’lere
tutunur.
Yanlara doğru m. trapezius ve m. latissimus
dorsi’yi sarmak üzere iki yaprağa ayrılır.
Boyunda m. trapezius’un ön kenarı ile m.
sternocleidomastoidea arasında (trigonum
cervicale posterius) fascia cervicalis adını alır.
M. trapezius: Sırtın en yüzeyel kasıdır. Bu kas çok
geniş olduğu için fizyolojik kesiti ve meydana getirdiği
kuvvet büyüktür.
Geniş, ince, yassı ve üçgen şeklinde olan kas, linea nuchae
superior’dan, protuberentia occipitalis externa’dan, lig.
nuchae’dan 7. boyun omuru ve tüm göğüs omurlarının processus
spinosus’larından ve bu çıkıntılar arasında uzanan lig.
supraspinale’lerden başlar.
Bu kas sonlanma yerine doğru yaklaştıkça daralır. Bu kas üç
bölümde incelenir.
Pars descendens: 7. boyun omuruna kadar olan bu lifler,
yukarıdan aşağıya ve dışa doğru seyrederek klavikulanın 1/3 dış
kısmında sonlanır.
Pars transversa: 1.-5. göğüs omurları arasında bulunan
bu lifler transvers olarak dışa doğru uzanarak
acromion’da ve scpulae’de sonlanır.
Pars ascendens: 6.-12. göğüs omurları arasına rastlayan
bu lifler yukarı ve dışa doğru uzanarak spinae
scapulae’nin iç kısmında sonlanır.
M. trapezius’un üst lifleri ile spina scapulae’nin iç yan
ucu arasında bulunan bursaya bursa subtendinea
trapezii denir.
m. trapezius
Siniri: Motor siniri n. accesorius’tur.
Sensitif lifleri (proprioseptif) 3. ve 4. servikal pinal
sinirlerden gelir.
Görevi: Scapulae’ya yapışan diğer kaslarla birlikte
çalışır.
Bir ağırlık taşınmadığı zaman çok az kasılır ya da hiç
kasılmaz.
Üst lifleri m. levator scapulae ile birlikte scapulae’yi
ve dolayısı ile omuzu yukarı ve içe doğru çekerler.
Kolun baş üzerine kaldırmasında m. serratus
anterior’a yardımcı olur ve scapulae’yı öne doğru
döndürür.
Orta grup lifler rhomboid
kaslar ile birlikte scapulae’yi
orta hatta yaklaştırırlar.
Alt grup lifler ise scapula’yı
aşağı ve içe doğru çekerler.
Yük taşıdığımızda ise omzun
aşağı düşmesine karşı koyar.
M. latissimus dorsi: Son 6
(7.-12.) göğüs omurunun
spinal çıkıntısından, bu
çıkıntılar arasında uzanan
lig. supraspinale’lerden,
crista sacralis mediana ve
crista iliaca’nın arka
yarısından başlar.

m. latissimus dorsi
Ayrıca en dıştaki kas lifleri doğrudan doğruya kas lifleri
şeklinde crista iliaca ile son 3-4 kaburgadan başlar. Kas
lifleri omuza doğru bir araya toplanarak 7 cm.
uzunluğunda bir tendon oluştururarak crista tuberculi
minoris’te sonlanır.
plica axillaris posterior

Bu kasın üst lifleri


horizontal, orta lifleri
oblik, alt lifleri ise dikeye
yakın olarak seyreder.
M. latissimus dorsi’nin dış
kenarı kolumuzu yukarı
kaldırdığımızda, deri
altında kabartı şeklinde
görülür.
Bu kabartıya plica axillaris
posterior denir.
m. latissimus dorsi

fascia thoracolumbalis
Siniri: N. thoracodorsalis (n. thracolumbalis)’tir.
Görevi: Kolun en kuvvetli adduktorudur.
Öne ve yukarı doğru kalkmış kolu aşağıya ve
arkaya çeker. Aynı zamanda kolu bir miktar içe
döndürür.
Kol yukarıda sabit ise gövdeyi yukarıya doğru
çeker.
Kolumuzu yukarı kaldırdığımız zaman
kaburgalara yapışan bölümü kaburgaları yukarı
doğru çekmek suretiyle inspirasyona yardım eder.
Trigonum lumbale: Petit üçgeni: Crista
iliaca’nın hemen yukarısında bulunan bu
üçgen sahayı, aşağıda: crista iliaca,
Arkada: m. latissimus dorsi’nin alt dış kısmı,
Önde: m. obliquus externus abdominis
sınırlar.
Tabanını: m. obliquus internus abdominis
teşkil eder.
Diğer bölgelere göre daha zayıf olan bu
bölgede fıtıklar olabilir.

m. obl. ext. abdominis

trigonum lumbale

crista iliaca
Oskültasyon üçgeni (X):
Scapulae’nin iç kenarı, m.
latissimus dorsi’nin üst
kenarı ve m. trapezius’un
dış kenarı arasında kalan
bu üçgenin tabanını m.
rhomboideus major yapar.
x
Burada kas tabakası daha
zayıf olduğu için
akciğerler daha rahat
dinlenir.

Alt lob’un segmentum


superior’u dinlenir.
M. rhomboideus major: M. trapezius’un altında bulunur. Kas 2.-
5. göğüs omurlarının processus spinosus’larından ve bu çıkıntılar
arasında uzanan lig. supraspinale’lerden başlar. Spina
scapulae’nin altında olmak üzere margo medialis scapulae’de
sonlanır.
M. rhomboideus minor: M. rhomboideus major’un hemen
yukarısında bulunan bu kas lig. nuchae’nin alt kısmı ile son
cervical ve ilk thoracal omurun spinal çıkıntıları’ndan başlar.
Spinae scapulae seviyesinde ve biraz yukarısında scapulae’nın
margo medialis’inde sonlanır.
m. rhomboideus minor

m. rhomboideus major
Sinirleri: Her iki kasında siniri n. dorsalis
scapulae’dir.
Görevleri: Bu iki kas scapulae’nin medial kenarını içe
doğru çekerler.
M. rhomboideus major’un alt yarısı scapulae’nın alt
ucunu içe doğru çekerek rotasyon yapmasına
yardımcı olur.
M. serratus anterior ile birlikte kasıldıklarında
scapula’yı tesbit ederler.
Şınav çekmede iş görürler.
M. levator scapulae: Boynun
arka dış tarafında bulunur.
Kısa kirişler vasıtasıyla ilk dört boyun omurunun (C1-4)
transvers çıkıntılarının arka tüberküllerinden başlar. Aşağıya
doğru birleşen bu parçalar scapulae’nin margo medialis’inin üst
bölümüne yapışarak sonlanırlar.
m. levator scapulae
Siniri: N. Dorsalis scapulae ve 3.4.
cervical spinal sinirlerin ön
dallarından gelir.
Görevi: Scapulae’nın iç kenarını
yükseltir.
M. trapezius ve m.
rhomboidei’ler ile birlikte
skapulayı içe ve yukarı çeker.
Skapula tespit edilmiş ise boynu
kendi tarafına eğer.
İki taraflı kasılırsa boynu arkaya
çeker.
M. serratus posterior superior: Rhomboid kasların derininde yer
alan dörtgen şeklinde ince bir kastır.

M. serraus posterior superior


Lig. nuchae’nin alt
kısmından, son boyun
omuru ile ilk iki veya üç
göğüs omurunun (C7.-Th
1.-3.) spinal çıkıntılarından
ve bu çıkıntılar arasındaki
lig. supraspinale’lerden
M. serraus posterior superior başlar.
Dışa ve aşağı doğru
uzanarak 2.-5.
kaburgaların dış yüzünde
ve üst kenarında sonlanır.
Siniri: İlk 4 intercostal
sinirden gelir.
Görevi: Yapıştığı kaburgaları yukarıya doğru
kaldırarak göğüs kafesini genişletir.
Yardımcı solunum kasıdır. Fakat etkisi azdır.

m. serratus posterior superior


M. serratus posterior inferior: M. latissimus dorsi’nin
derininde yer alan dörtgen şeklinde bir kastır.

M. serratus posterior inferior


Son iki göğüs ve ilk iki veya
üç lumbal omurun spinal
çıkıntıları ve bu çıkıntılar
arasındaki lig.
supraspinale’lerden başlar.
Yukarı ve dış tarafa doğru
uzanarak son dört
kaburganın (9.-12.) alt
kenarında ve dış yüzünde
sonlanır.
Siniri: 9.-11. intercostal sinirler ve n. subcostalis’ten
gelir.
Görevi: Yapıştığı kaburgaları aşağıya doğru çekmek
suretiyle expirasyona yardımcı olur.

m. serratus posterior inferior


M. splenius capitis: Boyunda bulunan bu kas m.
trapezius’un derininde yer alır. Kasın alt kısmı
aynı zamanda rhomboid kaslarında
derinindedir.
m. splenius capitis
Kas lig. nuchae’nin alt yarısı ve son boyun omuru ile ilk iki
veya üç göğüs omurunun spinal çıkıntılarından başlar.
M. sternocleidomastoideus’un altında yukarı ve dışa doğru
uzanarak linea nuchaelis superior’un dış yanında ve
processus mastoideus’ta sonlanır.

m. splenius capitis
M. splenius cervicis: M. splenius capitis’in
hemen aşağısında bulunur.

m. splenius cervicis
Kas 3.-6. göğüs omurlarının spinal çıkıntılarından başlar.
Dışa ve yukarı doğru uzanarak ilk 2 veya 3 boyun
omurunun transvers çıkıntılarının arka tüberküllerinde
sonlanır.
Sinirleri: 1.-4. cervical sinirlerin arka dalları.

m. splenius cervicis
Görevleri: İki kas beraber görev yaparlar. Tek taraflı
çalıştıklarında baş ve boynu aynı tarafa çeker. Yüzü
kendi tarafına döndürürler. İki taraflı kasıldığında baş
ve boyun arkaya çekerler. M. splenius cervicis başa
direkt hareket yaptırmaz.

m. splenius capitis

m. splenius cervicis
Derin grup sırt kasları: iki gruba ayrılır.
Yüzeyelde olanlar: M. erector spinae: Omurların spinal
çıkıntıları ile transvers çıkıntıları arasında kalan oluğu
doldururlar.

m. erector spinae
Bu kas aşağıda kalın ve sağlam
bir aponeurozdan başlar.
Bu aponeuroz crista sacralis
mediana, tüm bel omurlarının
ve son iki göğüs omurunun
spinal çıkıntıları ve bu
çıkıntılar arasında uzanan lig.
supraspinale’lere, crista
iliaca’nın arka yarısında
labium mediale’ye ve crista
sacralis lateralis’e tutunur.
m. erector spinae
M. erector spinae bel bölgesinin üst kısmında
dış orta ve iç olmak üzere üç bölüme ayrılır.
Dıştaki sütuna m. iliocostalis,
ortadaki sütuna m. longissimus,
içteki sütuna da m. spinalis denir.
Bu sütunlarda bulundukları bölgelere göre
kısımlara ayrılır.
m. iliocostalis
m. longissimus
m. spinalis
M. iliocostalis: M. erector spinae’nın en dıştaki
sütununu teşkil eder. Bulunduğu bölgeye göre
m. iliocostalis lumborum,
m. iliocostalis thoracis,
m. iliocostalis cervicis adını alır.
Sinirleri: Bulundukları bölgenin spinal sinirlerinin
arka dalları.
Görevi: İki taraflı kasıldığında omurgayı arkaya eğer.
Tek taraflı kasıldığında omurgayı aynı tarafa ve yana
eğer.
m. iliocostalis cervicis

m. iliocostalis thoracis

m. iliocostalis lumborum
M. longissimus: M. erector spinae’nın orta sütununu oluşturur.
Bulunduğu bölgeye göre
m. longissimus thoracis,
m. longissimus cervicis,
m. longissimus capitis adını alan üç bölümü vardır.
Sinirleri: Spinal sinirlerin arka dalları.
Görevi: İki taraflı kasıldığında omurgayı arka tarafa eğer.
Tek taraflı kasıldığında ise omurgayı aynı tarafa eğer.
M. longissimus capitis ise başa hareket yaptırır.
Tek taraflı kasıldığında başı kendi tarafına iki taraflı
kasıldığında başı arkaya çeker.
m. longissimus capitis

m. longissimus cervicis

m. longissimus thoracis
M. spinalis: M. erector spinae’nın medial bölümünü
oluşturur. Bulunduğu bölgeye göre;
m. spinalis thoracis,
m. spinalis cervicis,
m. spinalis capitis adını alan bölümleri vardır.
Ancak m. spinalis cervisis ve m. spinalis capitis m.
semispinalis ile kaynaştığı için iyi görülmez
Sinirleri: Spinal sinirlerin arka dalları.
Fonksiyonu: Omurgayı arkaya eğer.
m. spinalis capitis

m. spinalis cervicis

m. spinalis thoracis
Derinde yer alan kaslar: Üç alt gruba ayrılır.
Mm. transversospinales: Omurların transvers
çıkıntılarından başlar, yukarı ve içe doğru uzanarak
üstteki omurların spinal çıkıntılarından sonlanır.
Bu grupta m. semispinales, mm. multifidi ve mm.
rotatores bulunur.
Sinirleri: Cervical thoracal spinal sinirlerin arka
dalları.
Görevi: İki taraflı kasıldıklarında omurgayı arkaya
eğer.
Tek taraflı kasıldıklarında gövdeyi karşı tarafa eğer.
m. semispinalis thoracis

mm. rotatores thoracis

mm. multifidi
Mm. interspinales: Spinal çıkıntılar arasında bulunan
bu küçük kaslar olup boyun göğüs ve bel bölgelerinde
bulunur.
Bu nedenle
mm. interspinales cervicis,
mm. interspinales thoracis,
mm. interspinales lumborum olarak üç alt gruba ayrılır.
Sinirleri: Spinal sinirlerin arka dalları.
Görevi: Omurgayı arkaya eğerler.
mm. interspinales cervicis

mm. interspinales thoracis

mm. interspinales lumborum


Mm. intertransversarii: Transvers çıkıntılar arasında
bulunan bu küçük kaslar boyun göğüs ve bel bölgesinde
bulunur.
Çok çeşitli alt grupları vardır.
Sinirleri: Boyunda bulunanlar spinal sinirlerin ön
dallarından, göğüs ve belde bulunan ise spinal sinirlerin
arka dallarından innerve olurlar.
Görevi: Tek taraflı kasıldıklarında omurgayı aynı tarafa
eğerler.
İki taraflı kasıldıklarında ise omurgayı tespit ederler.
mm. intertransversarii
laterales lumborum
DERİN ENSE KASLARI
MUSCULI SUBOCCIPİTALES
Bu bölgede 5 adet kas vardır.
1-M. rectus capitis posterior major
2-M. rectus capitis posterior minor
3-M. obliquus capitis inferior
4-M. obliquus capitis superior
5-M. rectus capitis lateralis.
m. rec. cap. post. minor
m. obliq. cap. superior
m. rec. cap. post. major
m. obliq. cap. inferior
M. rectus capitis posterior major: Axis’in
spinal çıkıntısından başlayan bu kas yukarıya
doğru çıktıkça genişler.
Oksipital kemiğin linea nuchae inferior’unda
sonlanır.
Siniri: N. suboccipitalis.
Görevi: İki taraflı kasıldığında başı arkaya
eğer, tek taraflı kasıldığında aynı tarafa
rotasyon yaptırır
M. rectus capitis posterior minor: Alt ucu ince
olan bu kas atlasın tuberculum posterior’undan
başlar.
Linea nuchalis inferiorda sonlanır.
Siniri: N. Suboccipitalis.
Görevi: Başı arkaya eğer.
M. obliquus capitis inferior: Axis’in spinal
çıkıntısından başlar.
Yukarı ve dışa doğru uzanarak atlasın transvers
çıkıntısında sonlanır.
Siniri: N. suboccipitalis.
Görevi: Tek taraflı kasıldığında başı kendi
tarafına eğer.
İki taraflı kasıldığında başı arkaya çeker.
M. obliquus capitis superior: Atlasın transvers
çıkıntısından başlar yukarı doğru genişleyerek
uzanır ve linea nucha superior ve inferior
arasında sonlanır.
Siniri: N. Suboccipitalis.
Görevi: İki taraflı kasıldığında başı arkaya, tek
taraflı kasıldığında ise kendi tarafına çeker.
M. rectus capitis lateralis: Bu kas boyun
omurlarının ön tarafında yer alır.
Atlasın processus transversus’undan başlar
oksipital kemiğin processus jugularis’inde
sonlanır.
Siniri: Birinci ve ikinci spinal sinirler arasında
oluşan bir halkadan gelir.
Görevi: Başı çalışan tarafa eğer.
m. rec. cap. post. minor
m. obliq. cap. superior
m. rec. cap. post. major
m. obliq. cap. inferior
Trigounum suboccipitale
Yukarı iç tarafa: m. rectus capitis posterior major,
Aşağı dış tarafta: m. obliquus capitis inferior,
Yukarı dış tarafta: m. obliquus capitis superior
tarafından sınırlanır.

trigonum suboccipitale
Üçgenin tabanında: membrana atlanta occipitalis
posterior ve atlasın processus transversus’u bulunur.
İçinden: A. V. vertebralis ve n. suboccipitalis geçer.

n. suboccipitalis
C1 ramus posterior
a. vertebralis

C2 ramus posterior
n. occipitalis major
GÖĞÜS KASLARI
VE FASYALARI
Fascia superficialis: Göğsün ön tarafındaki yüzeyel fasya,
yukarıda boyun ve üst ekstremitenin, aşağıda karın ve dış tarafta
da koltuk altı bölgesinin yüzeyel fasyası ile uzanır.
Fascia superficialis’in iki yaprağı (lamina superficialis ve lamina
profunda) arasında platysmanın alt bölümü bulunur.
Kadınlarda bu iki yaprak arasında yağ dokusu ve meme bezi
bulunur.

Fascia superficialis
Meme bezinin stromasını oluşturan bağ dokusu, meme derisini
fascia superficialis’in derin yaprağına bağlar. Bu bağlara ligg.
suspensoria (Cooper ligamenti) denir.
Fascia superficialis’in derin yaprağı ile bunun derininde bulunan
fascia profunda (fascia pectoralis) arasında fasyal bir aralık
mevcuttur. Bu aralık sayesinde meme bezi hareketlidir.

fasyal aralık
Kanser vakalarında bu aralığı oluşturan fasyalar birbirine
kaynaştığından memenin normal hareketliliği bozulur. Kanser
olayında ligg. suspensoria’da etkilendiği için ligamentlerin meme
derisine yapışan dış ucu meme derisini içe doğru çekerek çökertir.
Bunun sonucunda meme derisi portakal kabuğu gibi pürtüklü bir
görünüm alır.
Fascia pectoralis:
Fascia profunda’nın
pectoral kasları örten
bölümüdür.
İnce bir yaprak şeklinde
olan bu fasya m. pectoralis
major’un her iki yüzünü
de örter ve kas fasikülleri
arasına bölmeler gönderir.
fascia pectoralis
M. pectoralis major: Pectoral bölge kaslarının en
yüzeysel ve en büyük kasıdır. Üç parçaya
ayrılarak incelenir.

m. pectoralis major
Pars clavivularis: Clavicula’nın medial yarısının ön
yüzünden başlar.
m. pectoralis major
Pars sternocostalis: Manibrium sterni ve corpus
sterni’den ve 2.-6. kıkırdak kaburgalardan başlar.

pars sternocostalis
Pars abdominalis: Karın kaslarının aponevrozundan
(m. obliquus abdominis externus ve vagina musculi
recti abdominis) başlar.

pars abdominalis
Kas crista tuberculi majoris’te sonlanır. Alttan gelen
lifler en üstte sonlanırken üstten gelen lifler crista
tuberculi majoris’in en altında sonlanır.

m. pectoralis major

crista tuberculi majoris


Siniri: N. pectoralis lateralis ve medialis.
Görevi: Kolun en kuvvetli adduktorlarından biridir. Kola iç
rotasyonda yaptırır. Kolu hafif öne çeker.
Kol yukarıda tespit edilmiş ise gövdeyi yukarıya çeker.
Kaburgaları yukarı kaldırmak suretiyle inspirasyona yardım
eder.
trigonum deltoidopectorale

v. cephalica

Pars clavicularis, m.
deltoideus ve clavicula
arasında oluşan üçgen
aralığa trigonum
deltoidopectorale
(Mohrenheim çukuru) denir.

V. cephalica bu aralığı örten


fasyayı delerek derine girer
ve v. axillaris’e açılır.
M. pectoralis minor: 3.-5. kaburgaların dış yüzünden (kıkırdak
kaburgalara yakın olarak) başlar.
Yukarı ve dış tarafa doğru uzanarak yassı bir kiriş ile processus
corocoideus’ta sonlanır.

m. pectoralis minor
Siniri: N. pectoralis medialis
Görevi: M. serratus anterior ile birlikte scapula’yı göğüs ön
duvarı üzerinde kaydırarak öne doğru çeker. Scapula’ya rotasyon
yaptırır.
Omuz sabit olduğunda inspirasyona yardım eder. Fakat normal
solunumda görev almaz.

m. pectoralis minor
M. subclavius: Birinci kaburganın kemik kıkırdak kaburga
birleşim yerinden başlar.
Clavicula’nın dış ucunun altında bulunan tuberculum
conoideum’da sonlanır.

m. subclavius
Siniri: Plexus brachialis (fasciculus lateralis)’ten gelen bir dal
tarafından innerve edilir.
Görevi: Clavicula’yı ve omuzu aşağı ve içe doğru çekerek tespit
eder. Bu esnada clavicula ve birinci kaburga arasında bulunan
oluşumlar için bir yastık görevi görür.

m. subclavius
M. sternalis: Her insanda bulunmayan varyasyonel bir kastır.
Staernum’a paralel olarak m. pectoralis major’un iç kenarında
kıkırdak kaburgalar üzerinde aşağı doğru uzanır.
Lifleri m. sternocleidomastoideus’a ve vagina musculi recti
abdominis’e karışarak sonlanır.

m. sternalis
M. serratus anterior: Eldiven parmağı şeklindeki dişler
vasıtasıyla ilk 9 veya 10 kaburganın dış yüzünden ve kaburgalar
arasındaki fasyadan başlar.

m. serratus anterior
Geniş bir alandan başlayan kas m. subscapularis’in ön
tarafından geçerek scapula’nın iç kenarında sonlanır.
Siniri: N. thoracicus longus (Bell siniri).
Görevi: Scapula’nın rotasyonunda önemli rol oynar.
Bunun sonucu olarak kol 180o’ye kadar abduksiyon yapabilir.
M. serratus anterior mm. rhomboidei’lerin antagonistidir.
m. serratus anterior
Klinik: N. thoracicus longus
(C5-7) hasarında m. serratus
anterior felç olur.
Bu durumda skapulanın
medial kenarı göğüs
duvarından uzaklaşır.
Bu duruma Kanat scapula
(Winged scapula) denir.
Kolun baş üzerine
kaldırılması da imkansız
olur.
Mm. intercostales: İnterkostal kaslar m. intercostalis
externi, m. intercostalis interni ve m. intercostalis intimi
olmak üzere üç adettir. Bunlar solunum kaslarıdır. Tüm
interkostal kasların siniri n. interkostalis’lerdir.

mm. intercostales
Mm. intercostales externi: Tuberculum costae ile
kıkırdak kostalar arasında bulunur. Üstteki kaburganın
alt kenarından başlar. Alttaki kaburganın üst kenarında
sonlanır. Kas lifleri yukarıdan aşağıya ve dıştan içe
doğru uzanır. Kaburgaları yukarı kaldırarak
inspirasyon yaptırırlar.

mm. intercostales externi


Mm. intercostales interni: Sternum ile angulus costae
arasında bulunurlar. Kas lifleri bir kaburganın üst
kenarından başlayıp üstteki kaburganın alt kenarında
sonlanır. Kas liflerinin yönü mm. intercostales
externi’niye ters yönde seyreder. Kaburgaları aşağı
çekerek ekspirasyon yaptırırlar.

mm. intercostales interni


Mm. intercostales intimi: Mm. intercostales interni’nin
bir parçası olup VAN. intercostales’lerin arkasında
(derininde) kalan bölümüne denir. Aynı görevi yapar.

mm. intercostales intimi


M. transversus thoracis: Göğüs ön duvarının arka yüzünde
bulunan bir kastır. Sternum’un alt kısmından ve buraya yakın
kıkırdak kaburgalardan başlar. Yukarı doğru uzanarak 2.-6.
kıkırdak kaburgalarda sonlanır.
Görevi: Ekspirasyona yardım eder.
Siniri: N. intercostalis’ler.

m. transversus thoracis
Diaphragma: Göğüs ve karın boşluklarını birbirinden
ayıran kas ve bağ dokusundan yapılı kubbe şeklinde bir
bölmedir. Kubbenin konveks tarafı göğüs boşluğuna doğru,
konkav tarafı ise karın boşluğuna doğru bakar.

diaphragma
Diafragmanın pozisyonu solunuma, komşu olduğu
organların (özellikle mide) doluluk derecesine ve
vücudun pozisyonuna göre çok değişir.

Sırt üstü yatarken en yüksek konumdadır. Bu


pozisyonda en geniş normal solunum hareketleri yapılır.

Ayakta dik dururken diaphragma kubbesi daha aşağı


konumdadır. Solunum hareketleri daha düşüktür.

Oturma konumunda diaphragma daha aşağı seviyededir.


Solunum hareketleri en düşük sınırlarda olur.
Diaphragma dört kısımda incelenir. Pars sternalis, pars costalis,
pars lumbalis ve centrum tendineum.
Pars sternalis: İki kas demeti şeklinde processus xiphoideus’un
göğüs boşluğuna bakan yüzünden başlar. Diafragmanın en küçük
parçasını oluşturur.

pars sternalis
Pars costalis: Son 6 kaburgadan başlar
Pars lumbalis: Bel omurlarının her iki tarafında bulunan
crus dextrum ve crus sinistrum’dan başlar. Üç ayrı yerden
başlayan kas lifleri diafragmanın ortasında bulunan
centrum tendineum’da sonlanırlar.

pars costalis

pars lumbalis
Centrum tendineum: Diaphragma kubbesinin üst orta
bölümünde yer alan bağ dokusu özelliğindeki yapıdır. Kas lifi
ihtiva etmez. Diafragmayı oluşturan kas liflerinin devamı olan
kiriş demetlerinin ortada birleşmesiyle oluşmuştur.

centrum tendineum
Diafragmadaki geçitler: Diafragmada üç büyük geçit bulunur.
Hiatus aorticus: Üç büyük deliğin en aşağıda ve arka planda
yerleşeni olup 12. göğüs omuru seviyesinde ve orta çizginin biraz
solundadır. İçerisinden aorta ile birlikte v. azygos ve ductus
thoracicus geçer.

hiatus aorticus
Hiatus oesophagus: Diafragmanın kas bölümü içerisinde ve 10.
göğüs omuru düzeyinde bulunur. Crus dextrumun lifleri
arasında bulunan bu oval delik içerisinden oesophagus ile sağ
ve sol n. vagus geçer.

hiatus oesophagus
Foramen venae cavae: En üst seviyede bulunan delik olup 8.-9.
göğüs omurları arasındaki discus intervertebralis seviyesindedir.
Centrum tendineum’un orta ve sağ parçasının birleşim
yerindedir. Bu delikten v. cava inferior ile birlikte sağ n.
phrenicus geçer.

foramen venae cavae


Görevi: Solunumun esas kasıdır. Diafragmanın kasılmasıyla
göğüs boşluğunun hacmi artarken karın boşluğunun hacmi azalır.
Bu hacim değişimi sonucunda göğüs boşluğunda basınç düşer,
karın boşluğunda basınç artar. Bu esnada karın kasları ön tarafa
doğru genişleyerek bu durumu kompanse ederler.

Göğüs boşluğunda hacim artışı ve basınç düşmesi sonucu


atmosferden akciğerlere hava girer.
Diafhragmanın kasılması esnasında karın kasları da kasılırsa
karın içerisindeki organlar üzerine yapılan basınç artar.
Diaphragma ve karın kaslarının birlikte çalışması, miksiyon,
defakasyon ve doğum olaylarına yardımcı olur.

Ayrıca öksürme, aksırma, bağırma, gülme, kusma gibi olaylarda


da diafragmanın rolü vardır.

Siniri: N. phrenicus
Karın kasları
Karın ön ve yan duvarında
m. obliquus externus abdominis,
m. obliquus internus abdominis,
m. transversus abdominis,
m. rectus abdominis ve
m. pyramidalis olmak üzere 5 adet kas bulunur.
Karın arka duvarında ise tek bir kas
(m. quadratus lumborum) bulunur
M. obliquus externus abdominis: Karın ön ve yan duvarındaki üç
geniş ve yassı kasın en yüzeyelde bulunanıdır. Son 8 kaburganın
dış yüzünden başlar. Yukarıdan aşağı, dıştan içe ve arkadan öne
doğru uzanan kas lifleri aponevrotik bir yapıya dönüşür.

m. obliquus externus abdominis


Bu aponevroz linea alba, crista iliaca, spina iliaca anterior
superior ve tuberculum pubicum’da sonlanır. Linea alba’da
sonlanan lifler rectus kılıfının ön yaprağına katılır.

m. obliquus externus abdominis


Spina iliaca anterior superior ve tuberculum pubicum arasında
sonlanan kısım lig. inguinale’yi (Poubart bağı) oluşturur.

lig. inguinale
Linea alba: Sternumun
proc. xiphoideus’u ile
symphysis pubica
arasında uzanan
aponeurotik yapıdır.

Bu yapı üç yassı karın


kasının aponevrozlarının linea alba
orta hatta birbirleriyle
kaynaşması sonucu ortaya
çıkar.

Linea alba üzerinde


umbilicus (göbek)
bulunur. umbilicus
M. obliquus internus abdominis: M. obliquus externus
abdominis’in derininde bulunur. Lig. inguinalenin dış
kısmından, crista iliaca ve fascia thoracolumbalis’ten başlar.
Kas lifleri aşağıdan yukarıya ve arkadan öne doğru seyrederek
son 3 kaburgada, linea alba ve proc. xiphoideus’ta sonlanır.

m. obliquus
internus abdominis
M. cremaster: M. obliquus internus abdominis’in bazı lifleri
funiculus spermaticus etrafında aşağı doğru uzanarak m.
cremaster’i meydana getirir. Bu kas soğuk havalarda
funiculus spermaticus’u ve buna bağlı olan testisi yukarı
doğru çekerek testislerin ısısını ayarlamaya yardım eder.

funiculus spermaticus

m. cremaster
M. transversus abdominis: Karın kaslarının en derininde yer alır.
Lig. inguinale’nin dış kısmından, crista iliaca, fascia
thoracolumbalis’ten ve son 6 kaburgadan başlar. Kas lifleri öne
doğru horizontal olarak ilerler. M. rectus abdominise yaklaşınca
aponevrotik bir yapıya dönüşür. Bu aponevroz linea alba’da
sonlanır.

m. transversus abdominis
M. rectus abdominis: Karın ön duvarında bulunan uzun
bir kastır. Sağ ve sol m. rectus abdominisler arasında
orta hatta linea alba bulunur.

m. rectus abdominis
Os pubis’in üst kenarından ve symphysis pubicanın ön yüzünden
başlar. Aşağıdan yukarı doğru uzanarak 5.-7. kıkırdak
kaburgalarda ve proc. xiphoideus’ta sonlanır. Bu kas üzerinde
transvers olarak uzanan intersectio tendinea denilen kiriş yapılar
bulunur.

intersectio tendinea
M. pyramidalis: Üçgen şeklinde küçük bir kastır. Symphysis
pubicadan başlar linea albada sonlanır. Linea albayı gerer.

m. pyramidalis
funiculus spermaticus
Karın kaslarının görevleri: Karın içerisindeki basıncı
ayarlamak suretiyle karın içi organların konumunu
muhafaza eder.

Bu kaslar solunumda, defekasyonda, miksiyonda,


doğumda, kusmada önemli role sahiptir.

Ayrıca bu kaslar gövdenin öne eğilmesinde, sağa sola


döndürülmesinde de görev yaparlar.

Karın kaslarının sinirleri: Karın kasları 7.-12.


intercostal sinirler, n. iliohypogastricus ve n.
ilioinguinalis tarafından innerve edilir.
M. quadratus lumborum: Karın arka duvarında bulunan
dikdörtgen şeklindeki bu kas 12. kaburgayı tespit ederek
diaphragma origosunu sabitleştirir. Tek taraflı kasıldığında
gövdeyi yana eğer. Crista iliaca’dan başlar. Yukarı doğru
uzanark 12. kaburgada ve ilk 4 bel omurunun transvers
çıkıntısında sonlanır.
Siniri: 12. intercostal ve ilk iki lumbal sinirden gelir.

m. quadratus lumborum
Diaphragma pelvis: Pelvisin ve karın boşluğunun en alt kısmı
olup huni şeklindedir. M. cocygeus, m. levator ani ve bunları
örten fascialardan oluşur. Bu yapı pelvis ve karın içerisindeki
organları taşır. Pelvis döşemesi rectum, vagina ve urethra
tarafından delinmiştir

urethra

vagina

rectum
M. levator ani: Pelvis döşemesinin büyük kısmını kapatan,
konveksliği aşağıya bakan kubbe biçiminde bir kastır. Önde pubis
arkada coccygis ve yanlarda pelvis yan duvarları arasında
gerilerek pelvis döşemesini oluşturur. Kasın üst yüzü pelvis
boşluğuna, alt yüzü fossa ischioanalis ve perine bölgesine bakar.
Kas m. pubococcygeus, ve m. iliococcygeus olmak üzere iki kısma
ayrılarak incelenir.

m. levator ani
Görevi: Pelvisteki iç organları alttan destekler. Karın içi
basıncı korur. Puborectal bölümü anüsü öne çekerek
lümenini daraltır ve inkontinansı (dışkı kaçırma) önler.

m. levator ani
M. pubococcygeus: Pubis’in arka yüzünden başlar. Anal kanalın
her iki yanından arkaya doğru uzanır. İki tarafın kasları anüs ile
os coccygis arasında tekrar birleşirler. Kas lifleri os coccygis ve
lig. anococcygeum’da sonlanırlar.
M. iliococcygeus: Spina ischiadica’dan başlar. Os coccygis’te ve
lig. anococcygeum’da sonlanır.

m. iliococcygeus

m. pubococcygeus
M. coccygeus: M. levator ani’nin arka üst tarafında bulunur. M.
levator ani ve m. priformis ile birlikte pelvis çıkışının arka
bölümünü kapatır. Üçgen şeklinde bir kastır. Spina ischiadica’dan
başlar. Sacrum’un son omuru ve os coccygis’e tutunarak sonlanır.
Görevi: Pelvis çıkışını kapatmaya yardım eder. Karın içi basıncını
korur.
Sinirleri: Plexus pudendalis

hiatus urogenitale

m. coccygeus
Diaphragma urogenitale: M. transversus perinei
profundus ile bu kasın üst ve alt yüzünü saran fascialar
birlikte diaphragma urogenitaleyi oluşturur.

m. transversus
perinei profundus
Hiatus urogenitale: M. pubococcygeus’lar arasında
kalan açıklıktır. İçerisinden urethra ve kadınlarda
vagina geçer.

hiatus urogenitale
M. bulbospongiosus: Anüsün ön tarafında sagittal yönde bulunur.
Centrum tendineum perinei’den başlar. Erkekte bulbus penis ve
corpus cavernosum peniste sonlanır. Kadınlarda ise ostium
vaginayı sarar ve clitoridiste sonlanır. Kas erkeklerde; urethra
içerisindeki muhteviyatın dışarı atılmasını sağlar. Ayrıca
ereksiyona yardım eder. Kadınlarda; ostium vaginayı daraltır.
Clitorisin ereksiyonuna yardım eder.

m. bulbospongiosus
M. ischiocavernosus: Erkeklerde crus penisleri ve kadınlarda
crus clitoridis’leri saran bu kas iskion pubis kolundan ve tuber
ischiadicum’dan başlar. Öne doğru ilerleyen kas erkeklerde
corpus cavernosum peniste, kadınlarda ise clitoriste sonlanır.
Erkeklerde penisin, kadınlarda clitorisin ereksiyon durumunu
devam ettirir.

m. ischiocavernosus
M. sphincter urethrae: Pars membranecea urethrayı saran bu kas
iskion pubis kolundan başlar. Centrum tendineum’da sonlanır.
Urethrayı daraltır. Miksiyon halinde gevşektir. Miksiyon
bitiminde urethrayı kapatır.
Sinirleri: Bu gruptaki kaslar n. pudendus tarafından innerve
edilir.

m. sphincter urethrae
m. sphincter urethrae
M. sphincter ani externus: Canalis analis’i sarar ve her taraftan
kuşatarak önde centrum tendineum perinei’de sonlanır. Diğer
kasların aksine normalde kontraksiyon halinde bulunur.
Defekasyon esnasında gevşer. (Bu kas isteğe bağlı olarak çalışır)
Siniri: N. rectalis inferior.

m. sphincter ani externus


M. sphincter ani internus: Canalis analis’in üst kısmını
saran düz kas liflerinin kalınlaşmasıyla oluşur. İsteğimiz
dışında çalışır. Canalis analis’in kapatılmasına yardımcı
olur.

m. sphincter ani internus

m. sphincter ani externus


ÜST TARAFIN FASYA
VE KASLARI
Dr. İlyas UÇAR
ÜST TARAFIN FASYA VE
KASLARI
Üst extremite kasları altı gruba ayrılarak okunur.
1-Üst extremiteyi omurgaya bağlayan kaslar.
2-Üst extremiteyi göğüs ön ve yan duvarına bağlayan kaslar.
3-Omuz kasları
4-Kol kasları
5-Ön kol kasları
6-El kasları
OMUZ KASLARI VE FASYALARI
Fascia deltoidea: Fascia profunda’nın m. deltoideus’u örten
bölümüdür. Yukarıda clavicula, acromion ve spina scapulae’ya
yapışarak boyun derin fasyasının yüzeyel yaprağı (lamina
superficialis) ile devam eder. Aşağıda fascia brachii ile, ön tarafta
fascia pectoralis ile devam eder.

Fascia deltoidea
Fascia deltoidea arka tarafta oldukça kuvvetli bir yapıda olup
fascia infraspinatus ile devam eder.
Fascia deltoidea kasın tümünü sararak kas için kapalı bir bölme
oluşturur.

Fascia deltoidea
OMUZ KASLARI
Omuzda 6 adet kas bulunur.
M. deltoideus
M. subscapularis
M. supraspinatus
M. infraspinatus
M. teres major
M. teres minor
M. deltoideus: Bu kas insanlara özgü omuz
kabarıklığını yapar.
Kalın üçgen şeklinde bir kastır.

m. deltoideus
clavicula

Kas lifleri üç ayrı yerden başlar.


Pars clavicularis: Clavicula’nın
1/3 dış kısmından,
Pars acromialis: Acromion’un dış
kenarından,
Pars spinalis: Spina scapulae’dan
başlar.
Kas lifleri birbirlerine yaklaşarak humerus’a doğru
uzanır. Kasın tamamı humerus’un ön dış yüzünde
bulunan tuberositas deltoidea’da sonlanırlar. Pars
acromialis kasın en kuvvetli bölümüdür.
Kasın altında bursa subdeltoidea denilen büyük bir
bursa bulunur.

bursa subdeltoidea
Adduksiyon hariç, kolun
Siniri: N. axillaris.
bütün hareketlerine katılır.

n. axillaris
Görevi: Kasıldığında kola abduksiyon yaptırır.
Kolun abduksiyon hareketini m. supraspinatus başlatır.
15-20 derecelik abduksiyondan sonra pars acromialis
devreye girer. Bu bölüm kolun en kuvvetli
abduktorudur.
Pars spinalis 50-60 derecelik bir abduksiyondan sonra
devreye girer.
M. deltoideus’un ön lifleri kolun fleksiyonunda ve iç
rotasyonunda m. pectoralis major’a yardım eder.
Yürüyüş esnasında üst ekstremitenin öne-arkaya
salınmasını sağlayan kastır.
Arka grup lifleri ise kolun ekstensiyonunda
ve dış rotasyonunda ve m. latissimus dorsi
ve m. teres major ile birlikte hareket eder.
M. deltoideus’un abduksiyonu 90 dereceye
kadardır.
Kolun baş üzerine kaldırılması ise m.
serratus anterior ve m. trapezius’un
çalışmasıyla olur.
M. subscapularis: Bu kası örten fasyaya fascia
subscapularis denir.
Fossa subscapularis’ten ayrıca bu kas ile m. teres major
arasında bulunan fasyadan ve kendisini bölmelere
ayıran fasyadan başlar.

m. subscapularis

m. teres major
Laterale doğru bir araya toplanan kas lifleri kirişleşerek
omuz ekleminin kapsülünde ve tuberculum minus’ta
sonlanır.

tuberculum minus
Kasın yassı kirişi ile scapula boynu arasında bursa
subtendinea musculi subscapularis bulunur. Bu bursa
omuz ekleminin boşluğu ile irtibatlıdır.

bursa subtendinea
musculi subscapularis
Görevi: Esas görevi kola iç rotasyon yaptırmaktır.
Bunun yanında humerusu cavitas glenoidalis’e doğru
çekerek omuz eklemini kuvvetlendirir. Kolun pozisyonu
diğer kaslar tarafından değiştirildikten sonra eksen ile
ilişkisi değişir ve kolun fleksiyon, ekstensiyon,
abduksiyon ve adduksiyon hareketlerine yardımcı olur.

m. subscapularis
M. supraspinatus: Fossa supraspinata’nın 2/3
medial bölümünden ve bu kası örten fasyadan
(fascia supraspinatus) başlar.

M. supraspinatus
Dışa doğru bir araya toplanan kas lifleri acromion’un
altından geçer ve tuberculum majus’ta sonlanır.

tuberculum majus
Görevi: Kolun abduksiyonunu başlatan kastır.
Omuz eklemini kuvvetlendirir.
Kola çok zayıf olarak dış rotasyonda yaptırır.

m. supraspinatus
M. infraspinatus: Fossa infraspinata’yı dolduran kalın
bir kastır. Fossa infraspinata’nın 2/3 medial kısmından
ve üzerini örten fasyadan başlar.

M. infraspinatus
Spina scapula’nın dış kenarı üzerinden geçen kirişi
omuz eklemi kapsülünü arkadan çaprazlar.
Tuberculum majus’un orta kısmında sonlanır.

tuberculum majus
Siniri: N. suprascapularis.
Görevi: Kola dış rotasyon yaptırır.
Diğer omuz kasları gibi omuz eklemini kuvvetlendirir.

N. suprascapularis
M. teres minor: Dar uzun bir kastır.
Scapula’nın dış kenarının 2/3 yukarı kısmından ve
komşu fasyalardan başlar. Kas yukarı ve dışa doğru
eğik olarak uzanır.

m. teres minor
Eklem kapsülüne yapışık olan kasın kirişi tuberculum
majus’un alt kısmında sonlanır.

m. teres minor
Görevi: Kola dış rotasyon ve zayıf olarak ta adduksiyon
yaptırır.
Omuz eklemini kuvvetlendirir.

m. teres minor
2

3
Rotator kaf (Manşet): M. supraspinatus, m.
infraspinatus, m. teres minor, m.
subscapularis’in kirişlerinin oluşturduğu
bir yapıdır.
Bu yapı omuz eklemi kapsülüne yapışarak
omuz eklemini önden, yukarıdan ve
arkadan kuvvetlendirir.
Bu yüzden omuz eklemindeki çıkıklar
genellikle koltuk altı çukuruna doğru olur.
m. supraspinatus

m. infraspinatus

m. teres minor

m. subscapularis
M. teres major: Kalın ve kısmen yassı bir kastır.
Scapulanın dış kenarının 1/3 alt kısmından, angulus
inferior’dan ve buraya komşu fasyalardan başlar.

m. teres major
Yukarı ve dış tarafa doğru uzanarak m. latissimus
dorsi’nin kirişi ile birlikte crista tuberculi minoris’te
sonlanır.
Siniri: N. subscapularis

N. subscapularis

m. teres major
Görevi: Kola iç rotasyon, adduksiyon ve ekstensiyon
yaptırır.
Rotasyon yönünden m. pectoralis major’un sinergistidir.

m. teres major
KOLUN FASYA VE Fascia brachii

KASLARI
Fascia brachii: Fascia profunda’nın
kolu örten bölümüne denir.
Yukarıda; fascia pectoralis, fascia
deltoidea ve fascia axillaris ile
Aşağıda; fascia antebrachii ile
devamlıdır.
Dirsekte olecranon ve epicondillere
tutunur.
Epicondillere yapışan kısmı margo medialis ve
margo lateralis humeri’ye tutunarak yukarı
doğru uzanır.
Bu bölümlerden dıştakine septum intermusculare
brachii laterale, İçtekine septum intermusculare
brachii mediale denir.
Böylece kolda iki kompartman oluşur.
Ön kompartmanda; flexor kaslar,
Arka kompartmanda; ise extensor kaslar yer alır.
fascia brachii

septum intermusculare
brachii laterale
septum intermusculare
brachii laterale
ön

arka
Ön kompartmanda:
M. biceps brachii
M. brachialis
M. corachobrachialis’in bir bölümü
N. ulnaris
N. medianus
A. brachialis
V. brachialis bulunur.
Arka kompartmanda:
M. triceps brachii
N. radialis
A. profunda brachii
V. profunda brachii bulunur
M. corachobrachialis: Kolun üst iç kısmında bulunur.

m. corachobrachialis
Processus corocoideus’dan başlar.
Humerus’un orta kısmının iç yüzünde m. brachialis ile
m. biceps brachii arasında sonlanır.
m. corachobrachialis
N. musculocutaneus bu kası delerek geçer.
İç yanda a. axillaris, a. brachialis, n.
musculocutaneus, n. medianus, dış yanda ise
m. biceps brachii ve m. brachialis ile
komşudur.

Siniri: N. musculocutaneus
Görevi: Kolu içe öne doğru çeker
(flexiyon) ve adduksiyon yaptırır.

N. musculocutaneus
m. corachobrachialis
M. biceps brachii:
Kolun ön yüzündeki kabarıklığı (pazı) yapar.

m. biceps brachii
Mekik şeklinde ve iki başlı bir kastır.
Caput longum: Tuberculum supraglenoidale’den uzun
bir kirişle başlar.

caput longum
Bu kiriş synovial bir kılıfla
sarılı olarak omuz ekleminin
kapsülünün içinden geçerek
sulcus intertubercularis’te
ilerler (vagina synovialis
intertubercularis).

caput longum
Caput breve: Processus
corocoideus’tan başlar.
İki baş dirsek ekleminin 7-10cm.
üstüne kadar ayrı olarak seyreder.
Burada birleşen iki baş bundan
sonra tek kas olarak aşağıya
doğru iner ve tuberositas radii’de
sonlanır.
caput breve
Bir kısım aponeurotik lifleri
aponeurosis musculi bicipitis
brachii (lacertus fibrosis) adını
alarak ön kol fasyasına yapışır.
M. biceps brachii yukarıda m.
pectoralis major ve m. deltoideus
ile örtülüdür. Kasın diğer
bölümleri yüzeyeldir. Deri ve fasya
ile örtülüdür. lacertus fibrosis
Siniri: N. musculocutaneus.
Görevi: Kol sabit ise ön kola, ön kol sabit ise kola dirsek
ekleminde fleksiyon yaptırır.
Ayrıca ön kolun en kuvvetli supinatorudur.
Caput longum kola abduksiyon, caput breve ise
adduksiyon yaptırır.

m. biceps brachii
M. brachialis: Kolun ön yüzünde ve m. biceps
brachii’nin derininde bulunur. M. biceps brachii’den
daha geniş olduğu için biceps kasının her iki yanından
görülür.

m. brachialis
Tuberositas deltoidea’nın alt tarafında, humerus’un alt
yarımından ve septum intermusculare brachii mediale
ve laterale’den başlar.

m. brachialis
Bu kas dirsek ekleminin 2.5cm. distalinde
kirişleşir ve tuberositas ulnae’ya yapışarak
sonlanır.

m. brachialis

ulna
Siniri: N. musculocutaneus
Görevi: Ön kola ve ön kol sabit ise kola dirsek
ekleminde fleksiyon yaptırır.

m. brachialis
M. triceps brachii: Kolun arka yüzünde bulunan
kalın bir kastır.

m. triceps brachii
Üç başlıdır. Caput longum, caput laterale ve caput
mediale.

caput longum

caput laterale

caput mediale
Caput longum: Tuberculum infra
glenoidale’den başlar. Burada
omuz eklemi kapsülüne
tutunmuştur.
Diğer iki baş arasında aşağı
doğru ilerler ve müşterek bir
kirişle sonlanır.

caput longum
Bu kirişe tendo musculi tiricipitis brachii denir.

tendo musculi tiricipitis brachii


Caput laterale: Humerus’un arka yüzünün üst
kısmından septum intermusculare brachii laterale’nin
üst yarısından ve margo lateralis humeriden başlar.

caput laterale
Caput mediale: Caput longum ve caput
laterale tarafından örtülmüştür. Bu
yüzden bazı kaynaklarda derin baş
olarak da isimlendirilir.
Sulcus nervi radialis altında
humerus’un arka yüzünden, septum
intermusculare brachii mediale’nin
tümünden, septum intermusculare
brachii laterale’nin alt kısmından
başlar.

caput mediale
Tendo musculi tricipitis brachii genellikle kasın
ortalarından başlar ve iki laminadan oluşur. Yüzeyel
olanı hemen derinin altında ve kasın alt yarısındadır.
Derin olanı ise kasın içinde bulunur. Bu ki yaprak
birleşerek olecranon’da sonlanır. Bir kısım lifleri aşağı
doğru uzanarak ön kol fasyasına yapışır.

tendo musculi
tricipitis brachii

bursa subcutenea olecrani

olecranon
Siniri: N. radialis
Görevi: Ön kolun en kuvvetli ekstensor kasıdır.
Uzun başı kola bir miktar adduksiyon ve
ekstensiyon yaptırır.

m. triceps brachii
caput laterale

m. triceps brachii
caput longum
caput mediale

n. radialis
a. profunda brachii

caput longum
caput laterale
Spatium axillare laterale ve mediale: M. triceps
brachii’nin uzun başı m. teres major’un arkasından ve
m. teres minor’un önünden geçerek, m. teres major ve
m. teres minor arasında kalan aralığı ikiye böler.

m. teres minor

m. teres major caput longum


m. tricipitis brachii
Lateral aralık dörtgen şeklinde olup spatium axillare laterale:
humerotricipital aralık: Valpeau aralığı: quadrangüler aralık
isimlerini alır.
Medialde aralık üçgen şeklinde olup spatium axillare mediale:
scapulotricipital aralık: triangüler aralık denir. Bu geçitler fossa
axillaris’in arkasında yer alırlar.

spatium axillare mediale spatium axillare laterale


Spatium axillare laterale: Bu aralığı dıştan: humerus,
İçten: caput longum (triceps),
Üstten: m. teres minor,
Alttan: m. teres major sınırlar.
m. teres minor

humerus

Spatium axillare
laterale’nin içinden;
caput longum m. teres major n. axillaris ile a. v.
circumflexa humeri
posterior geçer.
Spatium axillare mediale: Bu aralığı dıştan: caput longum,
Alttan: m. teres major,
Üstten: m. teres minor sınırlar.

m. teres minor

İçinden: a. v. circumflexa
scapulae geçer.

m. teres major caput longum


ÖN KOLUN FASYA VE
KASLARI
Fascia antebrachii: Fascia profunda’nın ön kolu saran
bölümüdür.
Yukarıda epicondylus lateralis, epicondylus medialis ve
olecranon’a yapışır ve fascia brachii ile devam der.
Aşağıda radius ve ulnaya yapışır. Ön kolun proximal
2/3 ünde kasların yüzeysel lifleri bu fasyadan başlar.
Ön kol fasyası kaslar arasına derin bölmeler gönderir.
Bu bölmeler radius ve ulnanın kenarlarına yapışarak
kompartmanlar oluşturur.
Ön kolun distalinde transvers yönde
uzanan liflerle ön kol fasyası
kuvvetlenerek retinaculum flexorum ile
retinaculum extensorum’u oluşturur.
Ön kol fasyasının oluşturduğu kılıfı,
radius, ulna ve membrana interossea ön
ve arka olmak üzere iki kompartmana
ayırmıştır.
Bunlardan arka kompartmanda
extensor kaslar yer alır.
Ön taraftaki kompartmanda ise flexor
kaslar yer alır.
membrana interossea antebrachi

ön

R
U

arka
ÖN KOLUN ÖN YÜZÜNDEKİ KASLAR
İki kısımda incelenir: Ön kolun ön yüzündeki yüzeyel
kaslar. Ön kolun ön yüzündeki derin kaslar
Ön kolun ön yüzündeki yüzeyel kaslar: Bu grupta
bulunan kaslar şunlardır.
M. palmaris longus
M. pronator teres
M. flexor carpi radialis
M. flexor carpi ulnaris
M. flexor digitorum superficialis
M. palmaris longus: İnce, uzun silindirik
bir kastır. Epicondylus medialis’ten ve
fascia antebrachii’den başlar.

m. palmaris longus
Uzun olan kirişi retinaculum flexorum’un üzerinden
geçerek bunun distal yarısı ile aponeurosis palmaris’te
sonlanır.
aponeurosis palmaris
M. palmaris longus sıklıkla tek veya
çift taraflı olarak bulunmayabilir.
Siniri: N. medianus
Görevi: Ele flexion yaptırır. Ön
kolun flexionuna yardımcı olur.
Aponeurosis palmarisi gerer.
M. pronator teres: İki başlı bir kastır.

m. pronator teres
Caput humerale: Daha kalın ve yüzeyel
olup epicondylus medialis’den ve buraya
komşu ön kol fasyasından başlar.
Caput ulnare: Daha zayıf olan bu kas
ulnae’nin processus coronoideus’undan
başlar.

caput ulnare

caput humerale
Radius’un dış yüzünde ve
ortalarında bulunan tuberositas
pronatoria’da sonlanır.
Siniri: N. medianus
Görevi: Pronasyon yaptırır.
Humeral baş ön kolun
fleksiyonuna yardımcı olur.
caput ulnare

caput humerale
M. flexor carpi radialis: Epicondylus
medialis’ten, fascia antebrachii’den ve
septum intermusculare’den başlar.

m. flexor carpi radialis


Tendonu el bileğinde retinaculum
flexorum’un altından ve radial
tarafta bulunan bir kanaldan
synovial bir kılıfla sarılı olarak
geçer.

vagina tendinis musculi


flexoris carpi radialis
II. metacarp’ın proximal ucunda
sonlanır.
Bir kısım lifleri III. metacarp’ta
sonlanır.

m. flexor carpi radialis

Siniri: N. medianus.
Görevi: Abduksiyon ve fleksiyon.
M. flexor carpi ulnaris ile birlikte ele
fleksiyon yaptırır.
M. extensor carpi radialis ile birlikte
ele radial abduksiyon yaptırır.
m. flexor carpi radialis
m. flexor carpi radialis m. palmaris longus

m. pronator teres m. flexor carpi ulnaris


M. flexor carpi ulnaris: İki başı
vardır.
Caput humerale: Epicondylus
medialis’ten başlar.
Caput ulnare: Olecranon’un medial
kenarı ile ulna’nın 2/3
proximalinden başlar.

m. flexor carpi ulnaris


Ön kolun distal 1/3’ünde
kirişleşen kas os psiforme’de
sonlanır.

m. flexor carpi ulnaris


Kirişin bazı lifleri os psiforme’den os hamatum’a
uzanarak lig. pisohamatum’u oluşturur.
Bazı lifleri de 5. metacarp’a uzanarak lig.
pisometacarpeum’u oluşturur.

lig. pisohamatum
lig. pisometacarpeum
Bir kısım lifleri aponeurosis palmaris’e yapışır.
Siniri: N. ulnaris.
Görevi: Ele fleksiyon ve ulnar abduksiyon yaptırır.
m. flexor carpi ulnaris
M. flexor digitorum superficialis: Yüzeyel
kasların en derin planında yer alır. Üç başı
vardır.

M. flexor digitorum superficialis


Caput humerale: En kalın baş olup
epicondylus medialis’ten ve lig. collaterale
mediale’den başlar.
Caput ulnare: Processus coronoideus
ulnae’dan başlar.
Caput radiale: Tuberositas radii’den
tuberositas pronatorii’ye kadar olan
bölümde radius’un ön kenarından başlar.

M. flexor digitorum superficialis


N. medianus ve a. ulnaris caput
humeroulnare ile caput radiale
arasından geçer.
n. medianus

a. ulnaris

caput radiale

M. flexor digitorum superficialis


Bu kasın kirişi 2.-5. parmaklara gitmek üzere 4
huzmeye ayrılır.
Bu kirişler retinaculum flexorum’un derininde canalis
carpi’den geçer ve avuçta dağılarak ait oldukları
parmaklara gider.

M. flexor digitorum superficialis


Her parmağa giden kiriş I. phalanxın basisine
geldiğinde iki huzmeye ayrılır ve aralarında bir
geçit oluşturur. Bu geçide hiatus tendineus denir.
Bu geçitlerden m. flexor digitorum profundus’un
tendonları geçer.
chiasma tendineum

hiatus tendineus

m. flexor digitorum profundus’un tendonu


Kasın tendonlarının ikiye ayrılmasıyla oluşan huzmeler
2. phalanx’ın orta kısımlarının yan taraflarında
sonlanırlar.
Siniri: N. medianus
Görevi: Önce sonlandığı ikinci phalanxa ve sırasıyla
birinci phalanxa ve ele fleksiyon yaptırır.
Caput humerale ön kolun fleksiyonuna da yardım eder.
Bu kas özellikle parmakların ince hareketlerinden
sorumludur.
Fonksiyon bozukluğunda derin fleksor kaslar bu kasın
görevini üstlenir.
Böyle durumlarda elimiz ince işlerin dışındaki
yakalama ve kavrama gibi hareketleri rahatlıkla
yapabilir.
Chiasma tendineum: Uzun ve kısa kas kirişlerinin
çapraz yaptıkları yere denir.
caput humeroulnare

m. flexor digitorum superficialis caput radiale


Ön kolun ön yüzündeki derin
grup flexor kaslar: Üç adet kas
bulunur.
M. flexor digitorum profundus,
m. flexor pollicis longus
m. pronator quadratus’tur.
M. flexor digitorum profundus:
Yüzeyel grup kasların derininde
ve ön kolun ulnar tarafında yer
alır.

m. flexor digitorum profundus


Ulnanın ¾ proximalinden ve
membrana interossea antebrachii’nin
ulnar tarafından başlar.
Ön kolun alt 1/3’üne geldiğinde kas
kirişleşir. Bu kirişler 4 adettir ve 2.-5.
parmaklara gider.
m. flexor digitorum profundus
Canalis carpi’den geçen kirişler birinci phalanx
hizasında hiatus tendineus’tan geçerek yüzeyelleşir ve
üçüncü phalanxın basisinde sonlanır.

m. flexor digitorum profundus


m. flex. digit. superf. (i)

m. flex. digit. prof. (i)


Siniri: Kasın ulnar kısmı n. ulnaris’ten, radial kısmı n.
medianus’tan innerve olur.
İşaret parmağına giden kısım n. medianus’tan,
dördüncü ve beşinci parmağa giden kısım n.
ulnaris’ten, üçüncü parmağa giden kısım ise n. ulnaris
ve n. medianus’tan innerve olur.
Görevi: Önce tutunduğu üçüncü phalanx’a ve daha
sonra sırasıyla ikinci ve birinci phalanxa ve ele
fleksiyon yaptırır.
Yüzeyel ve derin kaslar birlikte kasıldıklarında önce
ikinci phalanxlar ve daha sonra sırasıyla üçüncü ve
birinci phalanx’lar fleksiyon yaparlar.
Vagina fibrosae digitorum
manus: Yüzeyel ve derin kas
kirişleri art.
metacarpophalengea hizasına
geldiklerinde sağlam ligamentöz
bir tünelden geçerler.

Tünellerin içi synovial bir zarla


döşenmiş olup içindeki kirişleri
bir kılıf şeklinde sarar.

Vagina fibrosae digitorum manus


Kılıf içindeki yüzeyel ve
derin kas kirşleri vincula
tendineum denilen bağlar
aracılığı ile hem birbirlerine
ve hemde phalanxa
bağlanmıştır.
Bu oluşumlar sayesinde
parmakların fleksiyonu
esnasında kas kirişlerinin
parmaklardan uzaklaşması
engellenir.
vinculum longa

vinculum breve
M. flexor pollicis longus: M. flexor digitorum
profundus’un radial tarafında yer alır.

m. flexor pollicis longus


Tuberositas radii’nin altında radius’un ön
yüzünden, membrana interossea’dan
başlar.
Bazen epicondylus medialis’ten başlayan
lifleri bulunabilir.

m. flexor pollicis longus


Retinaculum flexorum’un altından geçen yassı kirişi
baş parmağın distal phalanx’ının basisinde sonlanır.

m. flexor pollicis longus


Siniri: N. medianus
Görevi: Baş parmağın ikinci phalanxına
ve sırasıyla birinci phalanxa ve birinci
metacarpa fleksiyon yaptırır. Baş
parmağın en kuvvetli flexorudur. Ayrıca
adduksiyon ve oppozisyon yaptırır.

m. flexor pollicis longus


m. flexor digitorum profundus

m. flexor pollicis longus


M. pronator quadratus: Dört
köşeli yassı bir kastır. Radius ve
ulnanın alt kısımlarını önden
çaprazlar.

m. pronator quadratus
Ulnanın ¼ distal kısmının ön
yüzünden başlar.
Transvers olarak laterale ve
birazda distale doğru uzanarak
radius’un distal ¼ ön yüzünde
sonlanır.

m. pronator quadratus
Siniri: N. medianus
Görevi: Ön kola ve dolayısıyla
ele pronasyon yaptırmak.

m. pronator quadratus
Retinaculum flexorum ve extensorum: Fascia
antebrachii, el bileğinde transvers yönde uzanan liflerle
takviye edilerek, hareketler esnasında kas kirişlerinin
eklem ekseninden uzaklaşmasını önlemiştir.
Radius ve ulnaya yapışan bu oluşumun önde
bulunanına retinaculum flexorum denir.

retinaculum flexorum
Radius ve ulnaya yapışan bu oluşumun arkada
bulunanına retinaculum extensorum denir.

retinaculum extensorum
El bileğindeki flexor kas kirişlerinin synovial kılıfları:
Retinaculum flexorum’un altından geçen kas kirişleri
iki synovial kılıfla sarılı olarak geçer.

2
1
Bu kılıflardan büyük olanı ulnar taraftadır ve vagina
synovialis communis musculorum flexorum adını alır.
Bu kılıf içinden derin ve yüzeyel flexor kasların kirişleri
geçer.

vagina synovialis communis


musculorum flexorum
Küçük olanı ise radial taraftadır ve içinden m. flexor pollicis
longus geçer. Bunun ismi vagina synovialis tendinis musculi
flexoris longi’dir.

vagina synovialis tendinis


musculi flexoris longi
Elde yaygın olarak görülen synovial kılıf
varyasyonları
ÖN KOLUN ARKA YÜZÜNDEKİ KASLAR
Yüzeyel ve derin grup olmak üzere ikiye ayrılır.
Yüzeyel kaslar
M. brachioradialis
M. extensor carpi radialis longus
M. extensor carpi radialis brevis
M. extensor digitorum
M. extensor digiti minimi
M. extensor carpi ulnaris
M. anconeus
M. brachioradialis: Ön kolun radial tarafındaki
en yüzeyel kastır. Fossa cubiti’nin dış yan
kenarını yapar.

m. brachioradialis
Crista supraepicondylaris lateralis
humeri’nin proximal 2/3’ünden ve
septum intermusculare brachii
laterale’den başlar.

m. brachioradialis
Processus styloideus radii’nin
hemen üstünde sonlanır.

m. brachioradialis
Bu kasın kirişinin ulnar tarafında
a. radialis bulunur.

m. brachioradialis

a. radialis
Siniri: N. radialis
Görevi: Ön kola fleksiyon
yaptırır.
Pronasyon durumundaki ön
kola supinasyon yaptırır.

m. brachioradialis
M. extensor carpi radialis longus: Crista
supraepicondylaris lateralis humeri’nin
1/3 distalinden, septum intermusculare
brachii laterale’den ve epicondylus
lateralis’ten başlar.

M. extensor carpi radialis longus


Retinaculum extensorum’un altından m. extensor carpi
radialis brevis’in tendonu ile birlikte 2. kanaldan
geçerek II. metecarpın basisinin dorsalinde sonlanır.

m. extensor carpi radialis longus


Siniri: N. radialis
Görevi: Ele ekstensiyon yaptırır.
M. flexor carpi radialis ile birlikte
kasıldığında ele radial abduksiyon
yaptırır.

m. extensor carpi radialis longus


m. extensor carpi radialis longus
M. extensor carpi radialis brevis: M.
extensor carpi radialis longus’tan daha
kısa ve daha kalındır.
Epicondylus lateralis’ten, lig.
collaterale radiale’den ve komşu
fasyalardan başlar.

m. extensor carpi radialis brevis


M. extensor carpi radialis longus ile birlikte 2.
kanaldan geçerek III. metacarp’ın basisinin dorsal
yüzünde sonlanır.

m. exten. carpi radialis bre.


Siniri: N. radialis.
Görevi: Ele ekstensiyon ve çok zayıf
olarak ta radial abduksiyon yaptırır.

m. extensor carpi radialis brevis


m. extensor carpi radialis longus

m. exten. carpi radialis brev.

m. abductor pollicis longus


m. extensor pollicis brevis
m. brachioradialis
m. exten. carpi radi. lon.

m. exten. carpi radi. brev.


M. extensor digitorum:
Epicondylus lateralis’ten, fascia
antebrachii’den ve komşu
kaslarla arasında bulunan
fasyalardan başlar.
M. extensor digitorum
Tendonu 4 huzmeye
ayrılarak 2.-5. parmaklara
gider.

M. extensor digitorum
Kirişleri 4. kanaldan m. extensor indicis ile birlikte
geçer. Birinci phalanxın dorsaline geldiklerinde
aponeurosis dorsalis’in yapısına katılarak 2. ve 3.
phalanxta sonlanır.

M. extensor digitorum
Kas kirişleri el sırtında connexus intertendinosus
denilen yan bağlarla birbirine bağlanmıştır.
Siniri: N. radialis.

connexus intertendinosus
Görevi: Elin ve 2.-5. parmakların ekstensorudur.
Parmakların 1. phalanxına kuvvetli 2. ve 3. phalanxına
zayıf ekstensiyon yaptırır.

m. extensor digitorum
M. extensor digiti minimi: Epicondylus
laterelis’ten fascia antebrachii’den ve septum
intermusculare’den başlar.
Kirişi retinaculum extensorum’un altındaki 5.
kanaldan tek başına geçerek el sırtına gelir.
Burada iki huzmeye ayrılarak küçük parmağın
dorsal aponeurosis’inde sonlanır.
Siniri: N. radialis
Görevi: M. extensor digitorum ile birlikte
küçük parmağa ve ele ekstensiyon yaptırır.
m. extensor digiti minimi
vagina tendinis musculi
extensoris digiti minimi
M. extensor carpi ulnaris: Epicondylus
lateralis’ten ve ulna’nın arka kenarından başlar.
Kirişi retinaculam extensorum’un altındaki 6.
kanaldan geçerek 5. metacarpın basisinin dorsal
yüzünde sonlanır.
Siniri: N. radialis
Görevi: M. extensor carpi radialis longus ve
brevis ile birlikte ele ekstensiyon,
M. flexor carpi ulnaris ile birlikte ele ulnar
abduksiyon yaptırır.
m. anconeus

m. extensor carpi ulnaris


m. extensor carpi ulnaris
m. extensor digitorum
M. anconeus: Dirsek ekleminin dorsalinde,
m. triceps brachii’nin devamı şeklinde olan
küçük üçgen bir kastır.
Humerus’un dış epikondilinden başlar.
Ulna’nın arka yüzünün proksimalinde ve
olecranon’da sonlanır.
Siniri: N. radialis.
Görevi: Ön kola ekstensiyon, kısmen de
ulna’ya pronasyon yaptırabilir.
ÖN KOLUN ARKA YÜZÜNDEKİ
DERİN KASLAR
M. supinator
M. abductor pollicis longus
M. extensor pollicis longus
M. extensor pollicis brevis
M. extensor indicis
M. supinator: Radius’un proksimal 1/3’ünü saran
geniş bir kastır. Derin ve yüzeyel tabakaları arasından
n. radialis’in derin dalı (n. interosseus posterior) geçer.
Epicondylus lateralisten, lig. collaterale radiale’den,
lig. annulare’den ve ulna’nın crista musculi
supinatorius’undan başlar.
Radius’un üst 1/3’ünün dış yan yüzüne doğru uzanır.
Tuberositas radii’nin üstünde ve altında olmak üzere
radius’un ön kenarı ile ön dış yüzünde sonlanır.
Siniri: N. radialis.
Görevi: Ön kola ve dolayısıyla ele supinasyon yaptırır
m. supinator
n. radialis r. profundus

n. medianus

m. supinator
M. abductor pollicis longus: M. supinator’un alt
tarafında bulunur.
Radius ve ulna’nın arka yüzü ile membrana
interossea’dan başlar. Ön kolun ortalarında dışa doğru
kıvrılarak kirişleşir.
M. extensor pollicis brevis’in kirişi ile birlikte
retinaculum extensorum’un altındaki I. kanaldan
geçerek I. metacarp’ın basisinin dorsalinde sonlanır.
Siniri: N. radialis.
Görevi: Birinci metacarpa ve baş parmağa abduksiyon
ve ekstensiyon (repozisyon) yaptırır.
m. abductor pollicis longus

m. extensor pollicis brevis


m. extensor pollicis longus
M. extensor pollicis brevis: M. abductor pollicis
longus’un iç tarafındadır ve bu kas ile aynı yönde
seyreder.
Radius’un arka yüzünden ve membrana interossea’dan
başlar. Kirişi m. abductor pollicis longus’un kirişi ile
birlikte retinaculum extensorum’un altındaki I.
kanaldan geçer.
Baş parmağın I. phalanx’ının basisinin dorsal yüzünde
sonlanır.
Siniri: N. radialis.
Görevi: Baş parmağın I. phalanxına ve I. metacarpa
abduksiyon ve ekstensiyon (repozisyon) yaptırır.
m. abductor pollicis longus

m. extensor pollicis brevis

m. extensor pollicis longus


m. extensor indicis m. extensor pollicis longus

R
U

m. extensor pollicis brevis m. abductor pollicis longus


M. extensor pollicis longus: Ulnanın dorsal yüzünün ve
membrana interossea’nın orta kısımlarından başlar.
El bileği yakınında kirişleşir ve retinaculum
extensorum’un derinindeki III. kanaldan tek başına
geçer.
Burada m. extensor carpi radialis longus ve brevis’in
kirişlerini yüzeyel olarak çaprazlar.
Baş parmağın son phalanxının dorsal yüzünde sonlanır.
Siniri: N. radialis.
Görevi: Önce baş parmağın II. ve daha sonra I.
phalanxına ekstensiyon ve I. metacarpa repozisyon
yaptırır. Ele azda olsa ekstensiyon ve radial abduksiyon
yaptırır.
M. extensor indicis: İnce ve uzun bir kas olup m.
extensor pollicis longus’un ulnar tarafında yer alır.
Ulna ve membrana interossea’nın 1/3 distalinden
başlar. El bileği yakınında kirişleşir.
Retinaculum extensorum’un altında IV. kanaldan m.
extensor digitorum’un kirişleri ile birlikte geçer.
İkinci metacarp’ın basisin hizasında m. extensor
digitorum’un işaret parmağına giden kirişinin ulnar
yarımına karışarak sonlanır.
Siniri: N. radialis.
Görevi: İşaret parmağına ve ele ekstensiyon yaptırır.
m. extensor indicis
Fovea radialis (enfiye çukuru): M. extensor pollicis
longus ve m. extensor pollicis brevis’in kirişleri
arasında oluşan bir çukurluktur.
Baş parmak ekstensiyon yaptığında m. extensor
pollicis longus’un kirişi m. extensor pollicis’in
kirişinden uzaklaşır.
Çukuru iç yandan: m. extensor pollicis longus,
dış yandan: m. extensor pollicis brevis ve m. abductor
pollicis longus’un kirişleri sınırlar.
Çukurun içinden a. radialis geçer.
Çukurun tabanında os trapezoideum bulunur.
m. extensor pollicis longus

fovea radialis

m. extensor pollicis brevis


Membrana interossea antebrachii: Geniş, yassı ve
kuvvetli bir bağdır. Radius ve ulna’nın margo
interosseus’larına tutunur.
İki kemik arasındaki açıklığı büyük ölçüde kapatır.
Sadece proximalde 5 cm.lik kısımda kapatmaz.
Serbest üst kenarı ile chorda obliqua arasında kalan
geçitten a. v. interossea posterior geçer. Distal uca yakın
bir yerden de a. v. interossea anterior geçer.
Membrana interossea’yı oluşturan lifler yukarıda
radius’tan aşağı içe doğru uzanarak ulna’ya tutunur.
Yarı supinasyon ve yarı pronasyonda en gergin
durumdadır. Kuvvet naklinde iş görür.
Chorda obliqua: Yassı veya yuvarlak bir
bant şeklinde olan bu bağ tuberositas
ulna’nın dış tarafından aşağı ve dışa
doğru seyrederek tuberositas radii’nin
biraz aşağısına tutunur.
Lifleri membrana interossea
antebrachii’nin liflerine dik olarak
seyreder.
chorda obliqua

membrana interossea antebrachii


El bileğindeki extensor kas kirişlerinin synovial kılıfları
ve kanalları: Retinaculum extensorum ile karpal
kemikler arasında 6 kanal vardır.
1.kanal: M. abductor pollicis longus ve m. extensor
pollicis brevis.
2.kanal: M. extensor carpi radialis longus ve m.
extensor carpi radialis brevis.
3.kanal: M. extensor pollicis longus.
4.kanal: M. extensor digitorum ve extensor indicis (en
geniş kanaldır).
5.kanal: M. extensor digiti minimi.
6.kanal: M. extensor carpi ulnaris.
m. abd. pol. long. m. ext. car. uln.
m. ext. pol. brev.

1 2 3
m. ext. car. rad. long. 4
m. ext. car. rad. brev.
5 6

m. ext. pol. long.

m. ext. digit.
m. ext. indi.

m. ext. digiti min.


FOSSA CUBITALIS: Sınırları şöyledir.
Dış yanda: M. brachioradialis.
İç yanda: M. pronator teres.
Tabanı: Her iki epikondilden geçen hayali çizgi.
Tepesi: M. brachioradialis ve m. pronator teres’in
çapraz yaptığı nokta.
Zemini: Dışta m. supinator, içte m. brachialis
oluşturur.
Tavanı: Deri ve aponeurosis bicipitalis tarafından
kapatılır.
Fossa cubitideki oluşumlar: İç yandan dış yana
doğru;
n. medianus,
a. ulnaris ve a. radialis’e ayrılmış olan a.
brachialis,
m. biceps brachii’nin kirişi,
a. radialis ve derin dalı.
n. medianus a. brachialis

m. biceps brachii’nin
kirişi
m. brachioradialis
aponeurosis bicipitalis
a. radialis
ELİN KASLARI
Fascia profunda: Ön kolun ön yüzünü örten fascia profunda
avuç içinde de devam eder.
El bileğinde transvers yönde seyreden liflerle kalınlaşarak
retinaculum flexorum ve retinaculum extensorum’u oluşturur.
Avucu örten fascia profunda el sırtındaki fascia profunda ile
devam eder.
Bu fasyanın thenar kasları örten bölümüne; fascia thenaris,
hypothenar kasları örten bölümüne; fascia hypothenaris denir.
İkisi arasında kalan fasya bölümü aponeurosis palmaris’in
yapısına katılır.
Aponeurosis palmaris:
Yüzeyel ve derin olmak üzere
iki tabakadan oluşur.
Daha kalın olan yüzeyel
tabaka m. palmaris longus’un
kirişi tarafından
oluşturulurken, daha ince olan
derin tabaka fascia profunda
tarafından oluşturulur.
İki tabakanın lifleri kısmen
birbirleriyle karışmıştır.
Aponeurosis palmaris’in parmaklara uzanan lifleri arasındaki
aralıklarda transvers yönde uzanan lifler bulunur.
Bu liflere lig. metacarpale transversum superficiale denir.

aponeurosis palmaris

lig. metacarpale
transversum superficiale
Parmakların damar ve
sinirleri, aponeurosis
palmaris’in derininden
geçerek parmakların
ucuna kadar uzanır.
Aponeurosis palmiris’in
uzunlamasına seyreden
liflerinden başparmağa
giden bölümü diğer
parmaklara gidenlerden
daha zayıftır.
Aponeurosis palmaris baş parmak tarafında fascia thenaris ile
kaynaşmıştır. Bu kaynaşma yerinden derine dalarak 1.
metakarpal kemiğe tutunur. Bu bölmeye septum thenaris denir.

septum thenaris

m. flex. poll. brev. m. adductor pollicis


m. oppo. digiti min.
m. abd. digiti min.

septum hypothenaris

Aynı şekilde aponeurosis palmaris, fascia hypothenaris’e


hypothenar kasların radial tarafında tutunarak derine dalar ve
5. metacarpa tutunur. Bu bölmeye septum hypothenaris denir.
Bu iki septum elin palmar yüzünü; thenar,
hypothenar ve orta olmak üzere üç bölmeye
ayırır.
Fascia dorsalis manus: Ön koldaki fascia
profundanın el sırtındaki devamıdır.
Elin yan taraflarında 1. ve 5. metakarpal kemiğe
tutunur.
Palmar tarafta ise fascia thenaris ve fascia
hypothenaris ile devam eder.
Bu fasya el sırtındaki ekstensor kas
tandonlarının yüzeyelinde bulunur.
Thenar kompartman: Fascia profunda ile septum
thenaris (m. adductor pollicis ile m. flexor pollicis
brevis arasında) sınırlar.
Kompartmanın fasyaları proximalde karpal kemikler
ve lig. transversum karpiye, distalde kompartmanda
bulunan kasların sonlanma yerlerine tutunur.
Dorsalde 1. metacarpa, ön içte ise 1. metacarpa
(septum thenaris aracılığı ile) tutunur.
Burada m. abductor pollicis brevis, m. opponens
pollicis, m. flexor pollicis brevis, m. adductor pollicis
birinci metacarp, a. radialis’in ramus palmaris
superficialis’i ve m. flexor pollicis longus’un kirişi
bulunur.
septum thenaris

m. flex. poll. brev. m. adductor pollicis


Hypothenar kompartman: Bu
kompartman fascia hypothenaris ile
septum hypothenaris (m. flexor digiti
minimi brevis ile 3. m. interosseus palmaris
arasında) tarafından sınırlandırılır.
Bu fasyalar 5. metakarpal kemiğe
tutunarak kapalı bir bölme oluşturur.
Bu kompartman içerisinde m. opponens
digiti minimi, m. flexor digiti minimi brevis
ve m. abductor digiti minimi bulunur.
septum thenaris aponeurosis palmaris

septum hypothenaris
orta kompartman
Orta kompartman: Radial taraftan septum
thenaris, ulnar taraftan septum hypothenaris,
yüzeyelden aponeurosis palmaris ve derinden
de flexor kas kirişlerinin derininde bulunan
fasyal membran ile sınırlandırılmıştır.
Kompartmanda; m. flexor digitorum
superficialis, m. flexor digitorum
profundus’un kirişleri, m. lumbricales’ler,
arcus palmaris superficialis n. medianus’un
palmar dalları ve n. ulnaris’in yüzeyel dalı
bulunur.
septum thenaris aponeurosis palmaris

septum hypothenaris
orta kompartman
Interosseoz (adductor) kompartman: Palmar
taraftaki kompartman ile elin dorsal tarafı
arasında m. adductor pollicis ile interosseal
kasların oluşturduğu bölmeye denir.
Dorsal taraftan fascia interossea dorsalis sınırlar,
Palmar taraftan ise m. adductor pollicis ile
interosseal kasları örten fascia interossea palmaris
sınırlar.
Bu kompartmanda 2.-5. metakarpal kemikler, tüm
interosseal kaslar, m. adductor pollicis, arcus
palmaris profundus ve n. ulnaris’in derin dalı
bulunur.
septum thenaris orta kompartman

septum hypothenaris
adductor kompartman
fascia interossea dorsalis
El sırtındaki extensor kirişlerin kompartmanı: Bu
kompartmanda extensor kas kirişleri bulunur.
Kompartmanı yüzeyelden fascia dorsalis manus,
derinden ise fascia subaponeurotica dorsalis
sınırlar.
Yüzeyden ve derininden geçen fasyalar elin yan
taraflarında birleşerek tek tabaka halinde radial
tarafta ikinci metakarpa, ulnar tarafta beşinci
metakarpa tutunur.
Proximalde ise retinaculum extensorum’un altında
birbiriyle kaynaşarak kompartmanı kapatırlar.
septum thenaris orta kompartman

fascia dorsalis manus

extensor kiriş kompartmanı


fascia subaponeurotica dorsalis
Thenar kaslar: m. abductor pollicis brevis, m. opponens
pollicis, m. flexor pollicis brevis , m. adductor pollicis.

eminentia thenaris
M. abductor pollicis brevis:
Bu bölgedeki en yüzeyel kas
olup ince ve yassıdır.

m. abductor pollicis brevis


Lig. carpi transversum (retinaculum
flexorum), os scaphoideum ve os
trapezoideum’dan başlar.

m. abductor pollicis brevis


Aşağı ve dış tarafa doğru
uzanarak, baş parmağın
birinci falanksının radial
tarafında sonlanır.

m. abductor pollicis brevis


Siniri: N. medianus.
Görevi: Baş parmağa abduksiyon
yaptırarak ikinci metakarpal
kemikle arasında 90 derecelik bir
açı oluşturur

m. abductor pollicis brevis


M. opponens pollicis: M.
abductor pollicis brevis’in
derininde bulunur. Küçük,
üçgen şeklinde bir kastır.

m. opponens pollicis
Retinaculum flexorum ve os trapezium’dan başlar.

m. opponens pollicis
Aşağı ve dış tarafa doğru
uzanarak birinci metakarpal
kemiğin radial tarafına
tutunarak sonlanır.

m. opponens pollicis
Siniri: N. medianus.
Görevi: Oppozisyon yaptırır. Birinci metakarpı ve baş
parmağı öne ve içe doğru çeker.

m. opponens pollicis
M. flexor pollicis brevis: İki bölümü
vardır.
Yüzeyel bölümü lateral tarafta
bulunur ve retinaculum flexorum ve
os trapezium’dan başlar.
Derin bölümü daha küçüktür ve
medialde bulunur. Os trapezium ve os
capitatum’dan başlar.

caput profundum

caput superficiale
İki bölüm birleşerek baş parmağın birinci falanksının
radial tarafında sonlanır. Kirişi içerisinde küçük bir
sesamoid kemik bulunur.

M. flexor pollicis brevis


Siniri: Yüzeyel bölümü n.
medianus’tan, derin bölümü
ise n. ulnaris’ten innerve olur.
Görevi: Birinci falanksa ve
birinci metakarpa fleksiyon ve
iç rotasyon yaptırır.
M. flexor pollicis brevis
M. adductor pollicis: İki başı vardır.

Caput obliquum

Caput transversum
Caput obliquum: Os capitatum’dan,
ikinci ve üçüncü metakarpların
tabanından başlar.
Caput transversum: Thenar kasların
en derin planında yer alır. Üçgen
şeklinde olan bu kas üçüncü
metakarpın distalinden başlar.

m. adductor pollicis
Baş parmağın birinci falanksının ulnar tarafında
sonlanır. Kirişi içerisinde sesamoid bir kemik bulunur.
Siniri: N. ulnaris.
Görevi: Baş parmağa adduksiyon ve oppozisyon
yaptırır.

m. adductor pollicis
Hypothenar kaslar:
m. palmaris brevis,
m. abductor digiti minimi,
m. flexor digiti minimi brevis
m. opponens digiti minimi

eminentia hypothenaris
M. palmaris brevis: Elin ulnar
tarafında derinin hemen altında
bulunan çok ince ve 4 kenarlı bir
kastır.
Retinaculum flexorum’dan ve
palmar aponeurosis’in ulnar
tarafından başlar.

m. palmaris brevism
m. palmaris brevis

Elin ulnar tarafında deride


sonlanır.
Siniri: N. ulnaris.
Görevi: Elin palmar yüzü
üzerindeki deriyi buruşturur.
Hypothenar kabartıyı belirgin
hale getirir.
M. abductor digiti minimi:
Elin ulnar kenarı boyunca
uzanır.
Os psiforme ile m. flexor carpi
ulnaris’in kirişinden başlar.

M. abductor digiti minimi


Beşinci parmağın birinci
falanksına ve dorsal
aponeurosisine tutunarak
sonlanır.
Siniri: N. ulnaris
Görevi: Küçük parmağa
abduksiyon ve birinci falanksa
fleksiyon yaptırır.

m. abductor digiti minimi


n. ulnaris

m. abductor digiti minimi


M. flexor digiti minimi
brevis:
M. abductor digiti
minimi’nin radial tarafında
bulunur.
Hamulus ossis hamati’den ve
retinaculum flexorum’dan
başlar.

m. flexor digiti minimi brevis


Küçük parmağın birinci falanksının
basisinde sonlanır.
M. abductor digiti minimi ile bu kas
arasında a. ve n. ulnaris’in derin dalı
bulunur.
Siniri: N. ulnaris
Görevi: Küçük parmağa fleksiyon
yaptırır.

m. flexor digiti minimi brevis


m. flexor digiti minimi brevis
M. opponens digiti minimi: M.
flexor digiti minimi brevis’in
derininde bulunan üçgen
şeklinde bir kastır.

m. opponens digiti minimi


Hamulus ossis hamati ve
retinaculum flexorum’dan başlar.
Beşinci meakarpın ulnar tarafında
sonlanır.
Siniri: N. ulnaris.
Görevi: Beşinci parmağa
oppozisyon yaptırır.

m. opponens digiti minimi


m. opponens digiti minimi
Mm. lumbricales: Dört adet olup derin flexor kas
kirişlerinden başlar. I. ve II. kas tek başlı, III. ve IV. kas
iki başlıdır.

mm. lumbricales
I. kas 2. parmağın, II. kas ise 3. parmağın derin flexor
kas kirişinin radial tarafından başlar.
III. ve IV. kaslar ise aralarında bulundukları
kirişlerden başlar.
2.-5. parmakların radial tarafında uzanarak dorsal
aponeurosisde sonlanır.
Sinirleri: I. ve II. kaslar n. medianus’tan, III. ve IV.
kaslar n. ulnaris’ten innerve olur.
Görevi: I. falanksa fleksiyon II. ve III. falankslara
ekstensiyon.
m. lumbricalis I

m. lumbricalis IV

m. lumbricalis II m. lumbricalis III


m. lumbricalis I
m. lumbricalis IV

m. lumbricalis III
m. lumbricalis II
Mm. interossei dorsales: Dört adettir. Metakarpların birbirine
bakan yüzlerinden iki baş ile başlar.
m. interosseus dorsalis IV
m. interosseus dorsalis I

m. interosseus dorsalis II
m. interosseus dorsalis III
I. işaret parmağının radial tarafında, II. ve III. orta
parmağın her iki yanında, IV. ise dördüncü parmağın
ulnar tarafında bulunur.
Tendonları art. carpometacarpophalengea’nın palmar
tarafından geçerek parmakların dorsal tarafına gelirler
ve dorsal aponevrozda sonlanırlar.
Sinirleri: N. ulnaris.
Görevi: Elin ortasından geçen eksene göre tutunduğu
parmağa abduksiyon yaptırır.
M. interossei palmares: Üç adettir. Metakarpal
aralıkların palmar yarısında bulunur.

m. interosseus palmaris III

m. interosseus palmaris II
m. interosseus palmaris I
I. ikinci metakarpın ulnar, II. ve III. ise sırasıyla
dördüncü ve beşinci metakarpal kemiğin radial
tarafından başlar.
Ait oldukları parmakların birinci falankslarının yan
taraflarında ve dorsal aponevrozlarında sonlanır.
Sinirleri: N. ulnaris.
Görevi: Tutundukları ikinci, dördüncü ve beşinci
parmaklara adduksiyon yaptırırlar. Birinci falankslara
fleksiyon ikinci ve üçüncü falankslara ekstensiyon
yaptırırlar.
ALT EKSTREMİTE
KASLARI
(Musculi membri inferioris)

Dr. İlyas UÇAR


ALT EKSTREMİTE KASLARI

Alt ekstremitenin kasları bulundukları


yerlere göre dört gruba ayrılır;
1-Kalça kasları (pelvis kasları)
2-Uyluk kasları
3-Bacak kasları
4-Ayak kasları
ALT EKSTREMİTE DERİ VE FASYASI
ALT EKSTREMİTE KEMİK VE EKLEMLERİ
KALÇA KASLARI
Kalçanın ön tarafındaki kaslar:
a- M. psoas major
b- M.psoas minor
c- M.iliacus
Kalçanın arka tarfındaki kaslar:
a- M.gluteus maximus
b- M.gluteus medius
c- M.gluteus minimus
d -M.tensor fascia latae
Kalçanın arka derininde bulunan kaslar
(Uyluğun dış rotator kasları):
a- M.priformis
b- M.gemellus superior
c- M.gemellus inferior
d- M.obturatorius externus
e- M. obturatorius internus
f- M. quadratus femoris
Kalçanın ön tarafındaki kaslar:
M. psoas major:
Başlangıç (origo): Son thoracal ve tüm
lumbal omurların gövdelerinin yan
yüzlerinden, omurlar arasındaki
discuslardan ve lumbal omurların transvers
çıkıntılanrından başlar.
Bitiş (insertio): Femurun trochanter
minor’unda m. iliacus ile birlikte sonlanır.
Siniri: Plexus lumbalis’ten gelen lifler.
Görevi: Uyluğa fleksiyon ve dış rotasyon
yaptırır.
Uyluk sabit ise çift taraflı kasılması
durumunda bel omurlarını öne eğer, tek
taraflı kasılması durumunda ise yan ve
ön tarafa eğer.
Kalçanın ön tarafındaki kaslar:

M. psoas minor:
Başlangıç: Son thoracal ve ilk
lumbal omurlar ile bunlar arasındaki
discus’tan başlar.
Bitiş: Pecten osis pubis, eminentia
iliopubica’da sonlanır.
Siniri: N. femoralis (L1).
Görevi: Zayıf olarak gövdeyi öne
eğer.
Kalçanın ön tarafındaki kaslar:

M. iliacus:
Başlangıç: Fossa iliaca’nın proximal 2/3
ünden, crista iliaca’nın iç dudağından ve
sacrum ile os ilium arasındaki bağlardan
(lig. sacroiliacum anterior) başlar.
Bitiş: Trochanter minor’da sonlanır.
Siniri: N.femoralis.
Görevi: Uyluğun en kuvvetli flexorudur
ve ayrıca dış rotasyon da yaptırır.
M. iliacus ile m. psoas major, aynı yerde
sonlanmaları ve fonksiyonlarının da aynı
olması nedeniyle, ikisi birlikte m. iliopsoas
olarak isimlendirilir. M iliopsoas lifleri ile
kalça eklemi arasında bursa subtendinea
iliaca adı verilen geniş bir bursa bulunur.
Kalçanın arka tarfındaki kaslar
M.gluteus maximus:
Başlangıç: Linea glutea posterior ve
crista iliaca’nın arasındaki sahadan,
sacrumun alt yarısının lateralinden, lig.
sacrotuberale’den, lig. sacrospinale’den
ve kası örten fascia glutea’dan başlar.
Bitiş: Kasın üst yarısı ile alt yarısının 3/4
yüzeyel bölümü kalın tendinöz bir
yapıda toplanarak trochanter major’un
üzerinden geçer ve fascia latae’nin
lateral bölümü olan tractus
iliotibialis’te sonlanır. Kasın geri kalan
1/4 alt derin kısmı ise tuberositas
glutea’da sonlanır.
Siniri: N.gluteus inferior.
Kalçanın arka tarfındaki kaslar:
M.gluteus maximus:
Görevi: Uyluğun en kuvvetli
ekstensorudur. Bu nedenle m.
iliopsoas’ın antogonistidir.
Ayrıca uyluğa dış rotasyon yaptırır.
Kasın üst yarısı sagittal eksenin
üstünden geçtiğinden uyluğa
abduksiyon, alt yarısı ise altından
geçtiğinden adduksiyon yaptırır.
Tractus iliotibialise katılan bölümü
bacağın ekstensiyonuna yardımcı olur.
Gövdeyi ayakta dik tutmada, kalça ve
diz ekleminin tespitinde, yürümede ve
merdiven çıkmada rol alır.
Kalçanın arka tarfındaki kaslar:
M. gluteus medius:
Başlangıç: Bu kas linea glutea anterior,
crista iliaca ve linea glutea posterior
arasında kalan sahadan, ayrıca üzereni
örten fascia glutea’dan başlar.
Bitiş: Lifleri kalın bir kiriş aracılığı ile
trochanter majorun lateralinde sonlanır.
Siniri: N. gluteus superior
Görevi: Uyluğun en kuvvetli
abduktorudur. Ön kısım lifleri iç
rotasyon yaptırır.
Yürüme esnasında pelvisi yere basan ayak
tarafına çekerek ağırlık merkezini basan
tarafa taşır. İki ayağımız üzerinde
durduğumuzda her iki tarafın kası da
çalışmaz.
Kalçanın arka tarfındaki kaslar:
M.gluteus minimus:
Başlangıç: Linea glutea anterior
ile inferior arasında kalan ve
arkada incissura ischiadica
major’a kadar uzanan geniş
sahadan başlar.
Bitiş: Trochanter major’un ön
tarafında sonlanır. Kalça eklemi
kapsülünede lifler gönderir.
Siniri: N.gluteus superior.
Görevi: Uyluğua abduksiyon ve
iç rotasyon yaptırır.
Kalçanın arka tarfındaki kaslar:
M.tensor fascia lata:
Başlangıç: Crista iliaca’nın ön kısmı,
spina iliaca anterior superior ve bunun
biraz aşağısından başlar.
Bitiş: Fascia latanın lateral bölümü olan
tractus iliotibialis’in iki yaprağı
arasında, uyluğun üst ve orta 1/3 ünün
birleştiği yerde fascia lata’da sonlanır.
Siniri: N. gluteus superior.
Görevi: Uyluğa abduksiyon, fleksiyon
ve iç rotasyon yaptırır.
Ayakta dik dururken tractus iliotibialis’i
gererek bacağın ekstensiyonuna yardım
eder.
Intramuscular enjection, gluteal bölgedeki kasların büyük ve
kalın olması nedeniyle geniş bir absorbsiyon yüzeyi
oluşturduğu için, genellikle bu bölgeye yapılır.
Ancak enjeksiyon yapılırken n. ischiadicus’un
lokalizasyonunu göz alınmalı ve enjeksiyon gluteal bölgenin
1/4 üst-dış kısmına yapılmalıdır.
Kalçanın arka derininde bulunan kaslar:
(Uyluğun dış rotator kasları)
a- M. priformis
b- M. gemellus superior
c- M. obturatorius internus
d- M. gemellus inferior
e- M. quadratus femoris
f- M. obturatorius externus
Uyluğun dış rotator kasları:
M.gluteus maximus’un derininde
bulunan kaslardır.
M.priformis:
Başlangıç: Foramen sacrale anteriorları
kapatmaksızın sacrumun 2-4.
segmentlerinin ön yüzünden ve spina
iliaca posterior inferior çevresinde
ilium’un dış yüzünden başlar. Pelvisi
foramen ischiadicum majus’tan terkeder.
Bitiş: Trochanter major’un üst
kenarında sonlanır.
Siniri: Plexus secralis’ten gelir.
Görevi: Ekstensiyon durumundaki
uyluğa dış rotasyon, fleksiyon
durumundaki uyluğa ise abduksiyon
yaptırır.
Uyluğun dış rotator kasları:

M.gemellus superior:
Başlangıç: Spina ischiadica’nın
dış yüzünden başlar.
Bitiş: M. obturator internus’un üst
kenarı ile kaynaşarak trochanter
major’un iç yüzünde sonlanır.
Görevleri: Extensiyon
durumundaki uyluğa dış
rotasyon, fleksiyon durumundaki
uyluğa ise biraz abduksiyon
yaptırır.
Sinirleri: Plexus sacralis’den
gelir.
Uyluğun dış rotator kasları:
M.obturatorius internus:
Başlangıç: Membrana
obturatoria’nın pelvis minor’a bakan
iç yüzünden ve bu membranın
tutunduğu kemik kenardan başlar.
Bitiş: Fossa trochanterica’nın üst
kısmında trochanter major’un iç
yüzünde sonlanır. For. ischiadicum
minus’dan geçerken inc. ischidica
minor’da kasın oturduğu yer
kıkırdakla kaplıdır.
Görevi: Extensiyon durumundaki
uyluğa dış rotasyon, flexion
durumundaki uyluğa ise abduksiyon
yaptırır.
Siniri: Plexus sacralis’den gelir.
Uyluğun dış rotator kasları:
M.gemellus inferior:
Başlangıç: Tuber
ischiadicum’dan başlar.
Bitiş: M. obturator internus’un alt
kenarı ile kaynaşarak trochanter
major’un iç yüzünde sonlanır.
Görevleri: Extensiyon
durumundaki uyluğa dış
rotasyon, fleksiyon durumundaki
uyluğa ise biraz abduksiyon
yaptırır.
Sinirleri: Plexus sacralis’den
gelir.
Uyluğun dış rotator kasları:
M.quadratus femoris:
Başlangıç: Tuber ischiadicum’un
dış yüzünden başlar
Bitiş: Crista intertrochanterica’nın
üst bölümünde sonlanır.
Görevi: Uyluğa dış rotasyon
yaptıran kasların en kuvvetlisidir.
Siniri: Plexus sacralis’den gelir.
Uyluğun dış rotator kasları:
M.obturatorius externus:
Başlangıç: Membrana obturatoria’nın dış 2/3’ünden ve buraya
komşu kemik yapıdan başlar.
Bitiş: Fossa trochanterica’da sonlanır.
Görevi: Uyluğa dış rotasyon yaptırır ve ayrıca femur başını alttan
destekler.
Siniri: N.obturatorius.
Foremen ischiadicum majus
M priformis, içinden geçtiği foremen ischiadicum majus’u ikiye
böler. Üstte kalan geçite foremen suprapiriforme, altta kalan geçite
ise foremen infrapiriforme adı verilir.
Foremen suprapiriforme’den v.a.n. glutea superior, foremen
infrapiriforme’den ise v.a.n. glutea inferior, a.v. pudenda interna, n.
ischiadicus ve n. cuteneus femoris posterior geçer.
Membrana obturatoria
Membrana obturatoria: Yukarıda tuberculum obturatorium
anterius ve posterius’a tutunarak başlayan ve sulcus obturatorius
hariç foremen obturatorium’u kapatan ince fibröz bir membrandır.
Bu membran sulcus obturatorius’u bir kanal haline dönüştürür
(canalis obturatorius) ve bu kanaldan a.v. obturatoria ve n.
obturatorius geçer.
UYLUK KASLARI
Uyluğun ön yüzündeki kaslar:
a-M. sartorius
b-M. quadriceps femoris
c-M. articularis genus’tur.
Uyluğun iç tarafındaki kaslar (uyluğun adductor kasları):
a- M. pectineus
b- M. gracilis
c- M. adductor longus
d- M. adductor brevis
e- M. adductor magnus’tur.
Uyluğun arka tarafındaki kaslar (iskiokurural kaslar):
Bu kaslara hamstring kaslar da denilmektedir.
a- M. biceps femoris
b- M. semitendinosus
c- M. semimembranosus
Uyluğun ön yüzündeki kaslar:
M. quadriceps femoris:
Uyluğun ön ve yan taraflarını dolduran geniş ve kalın bir kas olup
dört kasın birleşmesinden oluşur. Bu kasların başlama yerleri
farklı sonlanma yerleri ise aynıdır.
Uyluğun ön yüzündeki kaslar:
M. quadriceps femoris:
Başlangıç:
M. rectus femoris: Iki başından caput rectum’u
spina iliaca anterior inferior’dan, caput
reflexum’u ise sulcus supra acetabularis’den,
M. vastus lateralis: Linea intertrochanterica’nın
üst dış kısmı, trochanter major’un ön kısmı,
labium laterale linea aspera’nın üst yarısı ve
septum intermisculare femoris laterale’den,
M. vastus medialis: Linea intertrochanterica’nın
alt iç yarısı, labium mediale linea aspera ve
septum intermusculare femoris mediale’den,
M. vastus intermedius: Femur gövdesinin ön
ve dış yüzü ile septum intermusculare femoris
laterale’nin alt yarısından başlar.
Uyluğun ön yüzündeki kaslar:
M. quadriceps femoris:
Bitiş: Yukarıdaki dört kasın kirişleri uyluğun ön yüzünün distalinde
birleşerek kuvvetli bir kiriş oluşturur ve bu kiriş patellanın basisine
tutunur. Fakat bir kısım lifleri kesilmeksizin patellanın önünden
geçerek lig. patellaya katılır. Patellanın apexinden tuberositas tibiaya
uzanan sağlam bağa lig. patellae denir.
Uyluğun ön yüzündeki kaslar:
M. quadriceps femoris:
Görevi: Bacağın en kuvvetli extensor kası olup postural
kaslardandır. Kasın tümü bacağa extensiyon, sadece m. rectus
femoris uyluğa fleksiyon yaptırır.
Siniri: N. femoralis.
Uyluğun ön yüzündeki kaslar:
M. artiularis genus:
Küçük bir kastır. Bazan ayrı bir kas, bazanda m.vastus
intermedius’un liflerinin devamı şeklindedir.
Başlangıç: Femurun ön yüzünün distalinden başlar.
Bitiş: Diz eklemi kapsülünün üst kenarına tutunarak sonlanır.
Görevi: Dizin ekstensiyonu esnasında toplanan synovial kılıfı
yukarı çekerek eklem aralığına girmesini önler.
Siniri: N. femoralis.
Uyluğun ön yüzündeki kaslar:
M.sartorius:
Vücudun en uzun kasıdır (ort. 61
cm).
Başlangıç: Spina iliaca anterior
superior ve bunun hemen altından
başlar.
Bitiş: Yassı bir aponeuroz şekline
dönüşen son kısmı pes
anserinus’un yapısına katılır.
Görevi: Uyluğa fleksiyon,
abduksiyon ve dış rotasyon,
bacağa ise fleksiyon ve fleksiyon
pozisyonunda ise iç rotasyon
yaptırır.
Siniri: N.femoralis.
Uyluğun iç tarafındaki kaslar:
M. pectineus:
Başlangıç: Eminentia iliopubica ve tuberculum pubicum arasında
kalan pubis’in ön kısmından ve pecten ossis pubis’ten başlar.
Bitiş: Femurdaki linea pectinea’da sonlanır.
Görevi: Uyluğa adduksiyon, fleksiyon ve biraz da iç rotasyon
yaptırır.
Siniri: N. femoralis (bazan n. obturatorius’dan bir dal alabilir).
Uyluğun iç tarafındaki kaslar:
M. gracilis:
Başlangıç: Ince bir aponeuroz ile
iskion-pupis kolunun üst, symphysis
pubica’nın alt yarısından başlar.
Bitiş: Vertikal olarak aşağıya doğru
iner ve yuvarlak bir kiriş halinde iç
epikondilin arka tarafından geçerken
yassı bir aponeuroz haline dönüşür ve
ön tarafa doğru uzanarak pes
anserinus’un yapısına katılır. Bir
kısım lifleri bacak fasiasında dağılır.
Görevi: Uyluğa adduksiyon, bacağa
fleksiyon ve fleksiyon durumundaki
bacağa biraz iç rotasyon yaptırır.
Siniri: N. obturatorius.
Uyluğun iç tarafındaki kaslar:
M. adductor longus:
Başlangıç: Ramus superior
ve inferior ossis pubis’in
aralarında dar bir sahadan
kiriş bir yapı ile başlar.
Bitiş: Labium mediale linea
asperanın orta 1/3’ünde
sonlanır.
Görevi: Uyluğa adduksiyon
yaptırır. Aynı zamanda uyluğa
fleksiyon ve iç rotasyon da
yaptırdığı gösterilmiştir.
Siniri: N. obturatorius.
Uyluğun iç tarafındaki kaslar:
M. adductor brevis:
Başlangıç: Ramus inferior
ossis pupis’ten başlar.
Bitiş: Labium mediale
linea aspera’nın üst 1/3
ünde sonlanır.
Görevi: Uyluğa adduksiyon
yaptırır. Aynı zamanda
uyluğa fleksiyon ve iç
rotasyon da yaptırdığı
gösterilmiştir.
Siniri: N. obturatorius.
Uyluğun iç tarafındaki kaslar:

M. adductor magnus ve minimus:


Başlangıç: Ramus inferior ossis pubis,
ramus ossis ischii ve tuber
ischiadicum’un yakınlarından başlar.
Bitiş: Tuberositas glutea’dan
tuberculum adductorium’a kadar olan
bölümde, labium mediale linea
aspera’da sonlanır.
Pubis kolundan başlayan küçük bir
kısmı horizantal olarak dışa doğru uzanır
ve tuberositas glutea’nın iç tarafına
tutunur. Yüzeyel olan bu bölüme m.
adductor minimus adı verilir.
Uyluğun iç tarafındaki kaslar:
M. adductor magnus ve minimus:
Görevi: Uyluğun en kuvvetli adductor kasıdır. Ayrıca üst
yarısının uyluğa fleksiyon ve biraz da iç rotasyon, alt yarısının
ise ekstensiyon ile biraz da dış rotasyon yaptırdığı gösterilmiştir.
Siniri: N obturatorius.
Uyluğun iç tarafındaki kaslar:
*M. quadriceps femoris’in paralize olması
durumunda bacak ekstensiyon yapamaz. Fakat vücut
dik konumda durabilir ve kalça ekleminin rotasyonu
ile küçük adımlarla yürümek mümkündür.
*Bacaktaki yaralanmalar genelde bacağın ön
yüzünde olur. Bu yaralanmalar özellikle futbolcularda
görülen ve m.ilacus, m. rectus femoris, m. sartorius ve
m. tensor fasciae latae gibi kasların crista iliaca’ya
tutunma yerlerindeki yırtılmalar şeklinde görülür.
*M.gracilis, adductor grup kaslar içinde kısmen
zayıf olanıdır. Bu kasın kaldırılması durumunda
farkedilebilir bir hareket kaybı olmaz. Bundan dolayı
bu kas damar ve sinirleri ile birlikte cerrahlar
tarafından yaralanmış kaslar yerine transplante
edilmek için kullanılır.
Uyluğun iç tarafındaki kaslar:
Uyluğun arka tarafındaki kaslar:
M. biceps femoris:
Başlangıç: Iki başından caput longum tuber
ischiadicum’dan, caput breve ise labium laterale linea
aspera’nın alt yarısından ve septum intermusculare’den
başlar.
Bitiş: Iğ şeklinde olan uzun başı aşağı-dışa doğru uzanarak
uyluğun alt kısmında kısa başı ile birleşir. Kasın kirişi lig.
collaterale fibulare’nin dışından geçerek fibula başında
sonlanır. Bir kısım lifleri tibia’nın dış kondiline yapışır.
Görevi: Bacağa fleksiyon ve fleksiyon pozisyonunda da bir
miktar dış rotasyon yaptırır. Ayrıca uzun başı uyluğa
ekstensiyon ve biraz da dış rotasyon yaptırır.
Siniri: Uzun başı n. tibialis’den, kısa başı ise n.peroneus
communis’den impuls alır.
M. semitendinosus:
Başlangıç: M. bicips femoris’in uzun başı ile birlikte tuber ischiadicum’dan başlar.
Bitiş: Yuvarlak olan kirişi fossa poplitea’yı medialden sınırladıktan sonra tibia ve
femur’un iç kondilinde lig. collaterale tibiale’nin yüzeyelinden geçerek pes
anserinus’un yapısına katılır.
Görevi: Uyluğa ekstensiyon, bacağa fleksiyon ve fleksiyon pozisyonundaki
bacağa ise biraz iç rotasyon yaptırır.
Siniri: N. tibialis.
Uyluğun arka tarafındaki kaslar:
M. semimembranosus:
Başlangıç: Kalın bir kiriş
vasıtası ile tuber
ischiadicum’dan başlar.
Bitiş: Kasın sonuç kirişi fossa
poplitea’nın medialinden
geçerek tibianın iç kondilinin
arka kısmında sonlanır. Bazı
lifler ise lig. popliteum
obliquum, lig. popliteum
arcuatum, lig. collaterale tibiale
ve fascia cruris’de sonlanır.
Görevi: Uyluğa ekstensiyon,
bacağa flexion ve fleksiyon
pozisyonundaki bacağa da biraz
iç rotasyon yaptırır.
Siniri: N. tibialis.
Pes anserinus:
M. sartorius, m. gracilis ve m. semitendinosus’un tibia’ya tutunma
yerlerinde müştereken yaptıkları kaz ayağına benzer yapıdır. Bu
aponeurozun ön bölümü m.sartorius’a, orta kısmı m.gracilis’e ve arka
kısmı da m. semitendinosus’a aittir. Kemik ile arasında bursa
anserina bulunur.
Uyluğa fleksiyon yaptıran kaslar
• M. iliopsoas (m. iliacus
and m. psoas major)
• M. sartorius*
• M. rectus femoris*
• M. tensor fasciae latae*
• M. pectineus (assists)

• *Bu kaslar iki eklemi


çaprazlar ve diz
ekleminide hareket ettirir.
Uyluğa ekstensiyon yaptıran kaslar

• M. gluteus maximus
• M. semitendinosus*
• M. semimembranosis*
• M. biceps femoris*

• *Bu kaslar iki eklemi


çaprazlar ve diz
ekleminide hareket
ettirir
Uyluğa abduksiyon yaptıran kaslar
• M. tensor fascia latae*
• M. sartorius*
• M. gluteus medius
• M. gluteus minimus
• M. priformis
• M. gemellus superior
• M. obturatorius
internus
• M. gemellus inferior
Uyluğa adduksiyon yaptıran kaslar
• M. adductor
magnus/longus/brevis
• M. gracilis*
• M. pectineus

• *Bu kas iki eklemi


çaprazlar ve diz ekleminide
hareket ettirir.
Uyluğa iç rotasyon yaptıran kaslar

• M. tensor fascia
latae*
• M. gluteus medius
• M. gluteus minimus
Uyluğa dış rotasyon yaptıran kaslar
• M. sartorius*
• M. gluteus maximus
• M. priformis
• M. gemellus superior
• M. obturatorius internus
• M. gemellus inferior
• M. quadratus femoris
• M. obturatorius externus

• *Bu kaslar iki eklemi çaprazlar ve


diz ekleminide hareket ettirir.
Bacağa fleksiyon yaptıran kaslar
• *Hamstrings:
– M. biceps femoris
– M. semitendinosus
– M. semimembranosus
• *M. sartorius
• *M. gracilis
• M. popliteus
• *M. gastrocnemius

• *Bu kaslar iki eklemi


çaprazlar
Bacağa ekstensiyon yaptıran kaslar

• Bu kas grubu “M.


quadriceps femoris”
olarak isimlendirilir:
– *M. rectus femoris
– M. vastus medialis
– M. vastus lateralis
– M. vastus intermedius

• *Bu kas iki eklemi


çaprazlar.
Bacağa rotasyon yaptıran kaslar
• İç rotasyon:
– M. sartorius
– M. gracilis
– M. popliteus
– M. semimembranosus
– M. semitendinosus

• Dış rotasyon:
– M. biceps femoris
Trigonum femorale,
Canalis femoralis
Vagina femoralis

 A.V. femoralis ve lenf


damarlarının etrafını saran
fasial yapıya vagina femoralis
denir. Karın boşluğunu içten saran
fascianın lig.inguinale altındaki
uzantısıdır.

 A.femoralis bu kılıfın lateral


v.femoralis ise orta kompartmanda
bulunur ve iki damar arasında
fibröz bir bölme vardır.
 Medial kompartmanda ise lenfatik
yapılar bulunur.
Canalis femoralis
Vagina femoralis damar yapılarını sararken v. femoralis’in medial kısmında bir boşluk kalır
bu yapıya canalis femoralis denir. Canalis femoralis, lacuna vasorum’da v. femoralis’in
medialinde bulunan 1,25 cm uzunluğunda konik şekilli bir kanaldır. Kanalın karın
boşluğuna bakan açıklığına anulus femoralis denir.
Anulus femoralis:
önde: lig. inguinale
arkada: m. pectineus ve fasiası
içte: lig. lacunare
dışta: v. femoralis ile sınırlıdır.
V. femoralis
Lig. inguinale

Canalis femoralis

Lig. lacunare

M. pectineus
• Vagina femoralis kan damarlarının duvarına yapışır.

• Aşağıda v. femoralis’in adventisyası ile


kaynaşmasından dolayı canalis femoralis’in alt ucu kör
çıkmaz şeklindedir.

• Burası hiatus saphenus’a çok yakındır. Bu nedenle


femoral fıtıklar buradan geçerek deri altında
belirmektedir
• Femoral fıtıklar kadınlarda pelvisin
daha geniş olmasından dolayı
erkeklerden daha sık görülür.

• Fıtık kesesi canalis femoralis


boyunca aşağı inerek bu kanalın alt
ucunda uyluğun derin fasyasındaki
hiatus saphenus’un hemen altına
gelir. Daha ileriki safhalarda fıtık
kesesi hiatus saphenus’dan geçerek
yüzeyelleşir ve deri altında bir şişlik
oluşturur.
Trigonum femorale (Scarpa üçgeni)
Trigonum femorale; tabanı lig. inguinale’ye,
aşağıda tepesi ise canalis adductorius’un
başlangıcına uyan bir üçgen sahadır.

Sınırları
üst: lig.inguinale
dış: m. sartorius’un medial kenarı
iç: m. adductor longus’un medial kenarı
tabanı: dışta m. iliopsoas, içte m. pectineus ve m.
adductor longus
Bu üçgen yapı içinde v.a.n. femoralis, bir miktar
yağ dokusu ve yüzeyel inguinal lenf nodülleri
bulunur.
Nodi inguinales
Trigonum femorale’nin üst
yarısında bulunan 12-20 adet lenf
nodülüdür. Yüzeyelde bulunanlar
(nodi inguinales superficiales) lig.
inguinale’nin hemen aşağısında ve
v. saphena magna’nın son kısmına
yakın olarak bulunan 8-12 adet lenf
nodülünden oluşur. Derinde
bulunanlar (nodi inguinales
profundi) v. femoralis’in medial
tarafında bulunur. 1-3 adettir. En
üsttekine klinikte Rosenmüller veya
Cloquet lenf nodülü de denilir.
Canalis adductorius (Hunter kanallı, subsartorial kanal)
Yeri ve sınırları:
üst ucu: trigonum femorale’nin tepesi
alt ucu: m.adductor magnus’un
distalinde bulunan hiatus tendineus
(adductorius)
ön ve dışta: m. vastus medialis
arka: yukarıda m. adductor longus,
aşağıda m. adductor magnus
içte: lamina vasoadductoria ve m.
sartorius
Bu kanaldan a.v. femoralis ve n.
saphenus geçer.
ALT EKSTREMİTE
KASLARI
(Musculi membri inferioris)

Dr. İlyas UÇAR


BACAK KASLARI
Bacak kasları ön, arka ve dış olmak üzere üç grupta
incelenir
Bacağın ön tarafındaki kaslar:
a-M. tibialis anterior
b-M. extensor hallucis longus
c-M. extensor digitorum longus
d-M. fibularis (peroneus) tertius
Bacağın dış tarafındaki kaslar (fibular yada peroneal
kaslar):
a-M.fibularis (peroneus) longus
b-M. fibularis (peroneus) brevis
Bacağın arka tarafındaki kaslar (fleksor kaslar):
Yüzeyel grup;
a -M. triceps surae
M. gastrocnemius
M. soleus
b- M. plantaris
Derin grup;
a- M. popliteus
b- M. flexor hallucis longus
c- M. flexor digitorum longus
d- M. tibialis posterior.
Bacağın ön tarafındaki kaslar:
M. tibialis anterior:
Başlangıç: Tibianın dış kondilinden ve dış
yüzünün üst 2/3’ünden, membrana
interossea cruris’den ve üzerini örten
fasia’dan başlar. Bacağın orta kısmının biraz
aşağısında kirişleştikten sonra ayak bileğinde
retinaculum musculorum extensorum
superius ve inferius’un altından geçer.
Bitiş: Ayağın iç tarafında 1. cuneiform’un iç
ve alt tarafı ile 1. metatars’ın bazisinde
sonlanır.
Görevi: Ayağın en kuvvetli ekstensorudur.
Ayrıca inversiyon (supinasyon +
adduksiyon) yaptırır ve ayak kubbesinin
korunmasında rol alır.
Siniri: N. peroneus (fibularis) profundus.
Bacağın ön tarafındaki kaslar:
M. extensor hallucis longus:
Başlangıç: Fibula ve membrana
interossea cruris’in orta 2/3’ünden
başlar. Kasın kirişi retinaculum
musculorum extensorum superius
ve inferius’un altından geçer.
Bitiş: Baş parmağın son falanksının
dorsal yüzünde sonlanır.
Görevi: Baş parmağa ekstensiyon
yaptırır. Ayrıca ayağa ekstensiyon
(dorsal fleksiyon) ve inversiyon
yaptırır.
Siniri: N. peroneus profundus.
Bacağın ön tarafındaki kaslar:
M. extensor digitorum longus:
Başlangıç: Tibianın dış kondilinden, fibula’nın
ön yüzünün üst 3/4’ünden, membrana interossea
cruris’den ve fascia cruris ile septum
intermusculare cruris anterius’dan başlar.
Retinaculum musculorum extensorum superius
ve inferius’un altından geçtikten sonra dört kirişe
ayrılır.
Bitiş: Kasın dört kirişinden her biri baş parmak
hariç diğer dört parmağın 1. falanksının dorsal
aponeurozuna katılır. Dorsal aponeuros 1.
interfalangeal eklem hizasında üç huzmeye ayrılır.
Bunlardan orta huzme medial falanksın bazisinde,
yan huzmeler ise distal falanksın dorsalinde
sonlanır.
Görevi: 2-5. parmaklara ekstensiyon yaptırır.
Ayrıca ayağa ekstensiyon ve biraz da eversiyon
(pronasyon + abduksiyon) yaptırır.
Siniri: N. peroneus profundus.
Bacağın ön tarafındaki kaslar:
M. fibularis (peroneus) tertius:
Başlangıç: M. ekstensor
digitorum longus’tan ayrılan
huzmelerin oluşturduğu bu kas,
fibula’nın ön yüzünün alt 1/3’den
ve membrana interossea’nın alt
yarısından başlar.
Bitiş: 5. metatarsal kemiğin
bazisinin dorsal yüzünde
sonlanır.
Görevi: Ayağa ekstensiyon ve
eversiyon yaptırır.
Siniri: N. peroneus profundus.
Bacağın dış tarafındaki kaslar
(fibular yada peroneal kaslar):
M. fibularis (peroneus) longus:
Başlangıç: Fibula başı ve fibulanın 2/3 dış
yüzünden, fascia cruris’ten ve septum
intermusculare anterius ve posterius’tan başlar.
Kasın kirişi retinaculum musculorum
peroneorum superius ve inferius’un altından
geçerek ayağın altına doğru ilerler.
Bitiş: Kasın kirişi os cuboideum’daki sulcus
tendinis musculi peronei longi’den geçerek
birinci metatarsal ile birinci cuneiform
kemikte sonlanır.
Görevi: Ayağa eversion ve plantar fleksiyon
yaptırır.
Siniri: N. peroneus superficialis.
Bacağın dış tarafındaki kaslar
(fibular yada peroneal kaslar):
M. fibularis (peroneus) brevis
Başlangıç: Fibulanın dış yüzünün 2/3
alt kısmından septum intermusculare
cururis anterius ve posterius’tan başlar.
Bitiş: Retinaculum musculorum
fibularium superius ve inferius’un
altından geçtikten sonra 5. metatarsal
kemiğin tuberkülünde sonlanır.
Görevi: Ayağa plantar fleksiyon ve
eversiyon yaptırır.
Siniri: N. peroneus superficialis.
Bacağın arka tarafındaki kaslar:
Yüzeyel grup;
Bacağın yüzeyel fleksor kaslarından olan
m. gastrocnemius ve m. soleus’un ikisine
birden m. triceps surae’de denir.
M. gastrocnemius:
Başlangıç: Caput laterale ve mediale
olmak üzere iki baş şeklinde epicondylus
lateralis ve medialis femoris’ten başlar.
İki baş dar bir açı oluşturarak fossa
poplitea’yı her iki alt yandan sınırlar. Kas
lifleri bacağın orta kısımlarında geniş bir
aponeurosis oluşturur. Daha sonra bu
aponeurosis daha aşağıda daralarak tendo
musculi gastrocnemiu adını alır ve
derininde bulunan m. soleus’un kirişi ile
birleşerek tendo calcaneus’u (Achillis)
oluşturur.
Bitiş: Calcaneus’un tuber calcanei’sinin
arka alt kısmında sonlanır.
Bacağın arka tarafındaki kaslar:
M. soleus:
Başlangıç: Fibula başının arka yüzünden
ve fibula gövdesinin 1/3 üst kısmından,
tibia’nın arka yüzündeki linea musculi
solei’den başlar.
Bitiş: Tendo calcaneus’un yapısına katılarak
tuber calcanei’de sonlanır.
Görevleri: M. triceps surae ayağın en kuvvetli
flexor kasıdır. Calcaneus’ta sonlanmasına
rağmen kas kuvveti aponeurosis plantaris
vasıtasıyla ayak ucuna kadar iletilir, dolayısıyla
ayağa inversion yaptırır. Ayrıca m.
gastrocnemius femurdan başladığı için bacağa
flexiyon yaptırır. Fakat etkisi azdır.
Siniri: N. tibialis.
Bacağın arka tarafındaki kaslar:
M. plantaris:
Başlangıç: Labium laterale
linea aspera’nın en alt
kısmından ve lig. popliteum
obliquum’dan başlar.
Bitiş: Tendo calcaneus’un
medial kenarı boyunca uzanır
ve bu kiriş ile birlikte
calcaneus’da sonlanır.
Görevi: Bacağa ve ayağ
fleksiyon yaptırır.
Siniri: N. tibialis.
Bacağın arka tarafındaki kaslar:

Derin grup;
M. popliteus:
Başlangıç: Femur’un dış
kondilinden ve lig. popliteum
arcuatum’dan başlar.
Bitiş: Bir kısım lifleri meniscus
lateralis’de, diğer lifleri ise tibianın
arka yüzünde linea musculi solei’nin
üstünde kalan sahada sonlanır.
Görevi: Bacağa fleksiyon, fleksiyon
pozisyonunda ise iç rotasyon
yaptırır
Siniri: N. tibialis.
Bacağın arka tarafındaki kaslar:
Derin grup;
M. flexor hallucis longus:
Başlangıç: Fibula’nın arka yüzünün
alt 2/3’unden, membrana interossea ve
septum intermusculare cruris
posterior’dan başlar.
Bitiş: Talus ve calcaneus’da bulunan aynı
isimli oluktan (sulcus tendinis musculi
flexoris hallucis longi) geçtikten sonra
ayak tabanında öne doğru uzanarak ayak
baş parmağının son falanksında
sonlanır.
Görevi: Baş parmağa ve ayağa
fleksiyon, ayrıca ayağa inversiyon
yaptırır.
Siniri: N.tibialis
Bacağın arka tarafındaki kaslar:
M. flexor digitorum longus:
Başlangıç: Tibia’nın arka yüzünde, linea
musculi solei’nin hemen altından ve
kısmen de m.tibialis posterior’u örten
fasia’dan başlar. İç malleolun arkasından
geçerek ayak tabanına gelen kasın kirişi
m.fleksor hallucis longus’un kirişini
çaprazladıktan sonra dört’e ayrılır.
Bitiş: Her bir kiriş birinci falanks hizasında
yüzeyelindeki m. fleksor digitorum
brevis’in kirişini delerek geçer ve 2-5.
parmakların distal falanksında sonlanır.
Görevi: 2-5. ayak parmaklarına ve ayağa
fleksiyon, ayrıca ayağa inversiyon yaptırır.
Siniri: N. tibialis.
Bacağın arka tarafındaki kaslar:
M. tibialis posterior:
Başlangıç: Fibula’nın üst 1/3’ünden,
tibia’nın ise arka yüzünün orta
1/3’ünden ve membrana
interossea’dan başlar.
Bitiş: Iç malleol’ün arkasından
geçtikten sonra ayak tabanında
tuberositas ossis navicularis’de
sonlanır.
Görevi: Ayağa inversiyon ve bir miktar
da plantar fleksiyon yaptırır.
Siniri: N. tibialis.
Ayak bileğine dorsal fleksiyon yaptıran
kaslar

• M. Tibialis Anterior
• M. Extensor Digitorum Longus
• M. Fibularis (Peroneus) Tertius
• M. Extensor Hallucis Longus
(assists)
Ayak bileğine plantar fleksiyon
yaptıran kaslar
• M. Gastrocnemius*
• M. Soleus
• M. Plantaris*
• M. Tibialis Posterior
• M. Flexor Digitorum Longus
• M. Flexor Hallucis Longus
• M. Peroneus Longus and
Brevis
Ayağa eversiyon yaptıran kaslar

• M. fibularis (Peroneus) longus


• M. fibularis (Peroneus) brevis
• M. fibularis (Peroneus) tertius
• M. extensor Digitorum longus
Ayağa inversiyon yaptıran kaslar
• M. Tibialis Anterior
• M. Tibialis Posterior
• M. Flexor Digitorum Longus
• M. Flexor Hallucis Longus
• M. Extensor Hallucis Longus
AYAK KASLARI
Ayak sırtındaki kaslar:
a-M. extensor hallucis brevis
b-M. extensor digitorum brevis
Ayak tabanındaki kaslar:
Birinci tabaka kaslar;
a-M. abductor hallucis
b-M. flexor digitorum brevis
c-M. abductor digiti minimi
Ikinci tabaka kaslar;
a- M. quadratus plantae
b- M. lumbricalis
Üçüncü tabaka kaslar;
a- M. flexor hallucis brevis
b- M. adductor hallucis
c- M. flexor digiti minimi brevis
Dördüncü tabaka kaslar;
a- Mm. interossei dorsales
b- Mm. interossei plantares
Ayak sırtındaki kaslar:

M. extensor hallucis brevis ve


m.extensor digitorum brevis:
Başlangıç: Ayak sırtında bulunan bu iki
yassı kas calcaneus’un üst yüzünden
başlar.
Bitiş: M. extensor hallucis brevis baş
parmağın 1. falanksının bazisine, m.
extensor digitorum brevis ise m.
extensor digitorum longus’un
kirişlerinin yan taraflarına tutunarak
sonlanır.
Görevi: 1-4. parmaklara extensiyon
yaptırır.
Siniri: N. peroneus profundus
Ayak tabanındaki kaslar
Birinci tabaka kaslar;
M. abductor hallucis:
Başlangıç: Processus medialis tuberis calcanei, retinaculum
musculorum flexorum ve aponeurosis plantaris’den başlar.
Bitiş: Baş parmağın 1. falanksının medial tarafında sonlanır.
Görevi: Baş parmağa abduction yaptırır.
Siniri: N. plantaris medialis.
Ayak tabanındaki kaslar
Birinci tabaka kaslar;
M. flexor digitorum brevis:
Başlangıç: Processus medialis tuberis
calcanei ve aponeurosis plantaris’den başlar.
Distale doğru seyrederken dört bölüme ayrılır
ve bu bölümler kiriş şeklinde devam ederek
birinci falanksın başlangıcında iki huzmeye
ayrılır. Iki huzme arasından m. flxor digitorum
longus’un kirişi geçer. Iki huzme tekrar
birleşerek m. flexor digitorum longus’un kirişi
için bir oluk oluşturur.
Bitiş: Sonunda tekrar iki huzmeye ayrılarak 2.
falanksın ortalarının yan kısımlarına
yapışarak sonlanır.
Görevi: 2-5. parmaklara fleksiyon yaptırır.
Siniri: N. plantaris medialis.
Ayak tabanındaki kaslar
Birinci tabaka kaslar;
M. abductor digiti minimi:
Başlangıç: Tuber calcanei’nin processus lateralis ve medialis’inden
ve aponeurosis plantaris’den başlar.
Bitiş: 5. parmağın 1. falanksının dış tarafında sonlanır.
Görevi: 5. parmağa abduksiyon yaptırır.
Siniri: N. plantaris lateralis.
Ayak tabanındaki kaslar
Ikinci tabaka kaslar;
M. quadratus plantae:
Başlangıç: M.flexor accessorius da denilen bu kas calcaneus’un plantar
yüzünden ve lig. plantare longum’dan başlar.
Bitiş: M. flexor digitorum longus’un kirişlerinin lateralinde sonlanır.
Görevi: 2-5. parmaklara fleksiyon yaptırır.
Siniri: N. plantaris lateralis.
Ayak tabanındaki kaslar
Ikinci tabaka kaslar;
Mm. lumbricales:
Başlangıç: Içten dışa doğru numaralandırılan bu kaslar m. flexor digitorum
longus’un tendonlarından başlar.
Bitiş: 2-5. parmakların dorsal aponeurozunda sonlanırlar.
Görevi: 2-5. parmakların proximal falankslarına fleksiyon, medial ve distal
falankslara ekstensiyon yaptırır.
Siniri: M. lumbricalis 1, n. plantaris medialis; mm. lumbricales 2-4 ise n.
plantaris lateralis.
Ayak tabanındaki kaslar
Üçüncü tabaka kaslar;
M. flexor hallucis brevis:
Başlangıç: Os cuboideum, os cuneiforme laterale ve kısmen m. tibialis
posterior’un kirişinden başlar.
Bitiş: Baş parmağın proximal flanksının her iki yanında sonlanır.
Görevi: Baş parmağın birinci falanksına fleksiyon yaptırır.
Siniri: N. plantaris medialis.
Siniri: N. plantaris lateralis.
Ayak tabanındaki kaslar
Üçüncü tabaka kaslar;
M. adductor hallucis:
Başlangıç: Iki başından caput obliquum 2-4. metatarsal kemiklerin bazisinden,
caput transversum ise 3-5. parmakların lig. metatarsophalangea’larından
başlar.
Bitiş: Baş parmağın 1. falanksının lateralinde sonlanır.
Görevi: Baş parmağa adduksiyon yaptırır.
Siniri: N. plantaris lateralis.
Ayak tabanındaki kaslar
Üçüncü tabaka kaslar;
M. flexor digiti minimi brevis:
Başlangıç: 5. metatarsalkemiğin bazisinden ve m. peroneus longus’un fibröz
kılıfından başlar.
Bitiş: 5. parmağın 1. falanksının dış kısmında sonlanır.
Görevi: 5. parmağın 1. falanksına fleksiyon yaptırır.
Siniri: N. plantaris lateralis.
Ayak tabanındaki kaslar
Dördüncü tabaka kaslar;
M. interossei dorsales:
4 tanedir.
Başlangıç: Her biri aralarında
bulunduğu iki metatarsal kemikten
başlarlar.
Bitiş: M. interossei dorsalis 1, ikinci
parmağın proximal falanksının
medialine; diğerleri ise 2-4.
parmakların proximal
falankslarının lateraline tutunur.
Görevi: 2-4. parmaklara
abduksiyon, 1. falankslara
fleksiyon, 2. ve 3. falankslara ise
ekstensiyon yaptırır.
Siniri: N. plantaris lateralis.
Ayak tabanındaki kaslar
Dördüncü tabaka kaslar;
Mm. interossei plantares:
3 adettir.
Başlangıç: Bulundukları metatarsal
aralığın lateralindeki metatarsal
kemikten başlar.
Bitiş: 3-5. parmakların proxsimal
falankslarının medial tarafında
sonlanır.
Görevi: 3-5. parmaklara
adduksiyon, 1. falankslara fleksiyon,
2. ve 3. falankslara ise ekstensiyon
yaptırır.
Siniri: N. plantaris lateralis.

You might also like