Professional Documents
Culture Documents
Bölüm Hikayeleri
1. Bölüm
FB. 9-10 yaşlarında bir kız çocuğunun korku ve şaşkınlık içindeki yüzü. Açılmayla
yavaş yavaş bir felaket atmosferinde olduğumuzu algılarız. Fonda yanan evler, geride
cesetler, çığlıklar, iniltiler. Bize doğru yürüyen kızı takip ederiz, yüzünde sirenler çalmaya
başlar.
FB out. Siren sesinden alarm sesine. Özlem (42) yatağında yalnız, irkilerek uyanır.
Kabus görmüştür. Saate bakar, hızla kalkar.
Eşi Orhan kalkmış, kahvaltı hazırlamışlar kızı Umut’la (13). Özlem gülümser. “Oo
hayırdır” E bugün büyük gündür. Aile içi, Özlem’in pozisyonunu ele vermeyen konuşmalar,
Özlem’in heyecanı. Amerika’dan geldiklerini anlarız. Umut vaziyete adapte olmaya çalışsa
da keyfi pek yoktur. Orhan’ın moral verici halleri. Özlem’in telefonuna üst üste mesajlar
gelir. Üstünü başını düzeltir, aynada kendine son bir bakar. Çıkacaklarken Orhan bahçe
kapısı önünden geçen bir korumayı görür, bir an irkilir ama toparlanır. (Daha bu durumlara
alışamamışlardır.) Gülümseşip ailecek evden çıkarlar.
Bahçeye çıktıklarında korumalar hızla onlara yönelir, “arka kapıdan çıkacağız” diye
talimat verirler. Özlem bu durumu garipsese de, öyle yaparlar. Arka kapıda bekleyen özel
korumalı ve şoförlü VIP araca binerlerken birkaç gazeteci ve televizyoncu son anda koşarak
gelir, “sayın başbakanım” lafları Özlem’in yüzünde patlar. Başbakan olduğunu böylece
anlarız. Araç hareket alır.
VIP araçta Umut içinde bulundukları ortamdan yarı huzursuz, yarı büyülenmiş
haldedir. Orhan da durumdan biraz gergindir ama belli etmemeye çalışır. Özlem’in telefonu
çalar, arayan Bülent’tir. (70) Konuşmaya geçtiğinde aracın genelde sakin bir yolda
ilerleyişini görürüz.
Mecliste bir kulis odasındayız. Bülent gergin beklemede. Özlem ve ailesi gelir.
Bülent onları karşılar. Umut’a sıcak birkaç söz eder. Özlem’in heyecanını fark edince kadını
elinden tutar biraz uzaklaştırır, bir pencere önüne götürür. Babacan bir tavırla iki elinden
tutup gözlerinin içine bakarak “başaracaksın” der. “O felaketten bugünlere gelen o kıza ben
çok güveniyorum. Giriştiğin her şey gibi bunu da başaracaksın.”
Bir görevli gelip törenin başlamak üzere olduğunu haber eder. Cem son anda
Bülent’ten izin alıp moral için yanına gider. Özlem’in yüzü aydınlanır onu görünce.
Özlem’in danışmanıdır, aynı zamanda yakın arkadaş olduklarını anlarız hallerinden. Bir iki
espri yapıp Özlem’i yüreklendirir, gülümsetir. Özlem görevli refakatinde odadan çıkınca
koruma koridorunun gerisinden flaşlar art arda yüzünde patlamaya başlar. Özlem Meclis’e
doğru ilerler.
Törensel edaya uygun müzik eşliğinde kulis kapısından Özlem meclis kürsüsüne
yönelir. Yemin töreni başlamadan önce Bülent’e prompter kullanmayacağını söyler. Ne
söyleyeceğini biliyordur.
2025 dönemi, Türkiye’nin kadın başbakanı Özlem Kurtuluş yemin törenine başlar.
İzleyenlerden, ailesinden, gururlu ama gergin Bülent’ten detaylar. Törenin ülkedeki
yansımalarını da görürüz, 2025’te olduğumuzu anlatan detaylar eşliğinde. Farklı yerlerle
yayını izleyen kişiler, destekleyen kalabalıklar, kadınlar, işadamları, muhalefet vs. Yemin
töreni biter, alkışlar.
Özlem yanında ailesiyle kürsüye geçer. Kendinden emin hali, aydınlık yüzüyle,
berrak, net bir konuşmayla programlarını açıklar. Temiz toplum, ekonomi, sağlık, eğitimde
100 gün hedeflerinden, gerçekleştirilecek reformlardan bahseder. Karanlıkta bir şey
kalmayacak, her şey şeffaf olacaktır. Ülkede özlenen adaleti, eşitliği, huzuru sağlamak
başlıca hedefleridir. Bülent dikkatle dinler, arada belki çok kısa bir telefona cevap verebilir,
her şeyin yolunda gittiğine dair.
Özlem bu süreçte kendisine destek olan ailesine ve Bülent’e özel bir teşekkür eder.
Buralara gelmesinde en büyük destek onundur vs. Kapanışla sorulara geçilir. Görece
zararsızlardan daha kritik meselelere geçilir. Özlem hepsini kendinden emin cevaplar. Bülent
rahatlamışken arkalardan genç bir gazeteci kız (Aslı 29) heyecanla söz alır, can alıcı soruyu
sorar. “Amerikan gemilerinin Boğaz’dan geçişine izin verecek misiniz?” Bu soruya Bülent
dikkat kesilir. Mimikle, “geçiştir” diye işaret eder Özlem’e. Özlem cevap vermeden soru
birkaç gazeteci tarafından tekrarlanarak sorulur. Özlem bir tereddütten sonra Cem’le göz
göze gelir, Cem başıyla belli belirsiz bir onay verir. Özlem “Montrö anlaşmasının gereği
neyse onu yapacağız… Yani hayır,” minvalinde konuşur. Uğultular, artan heyecan. Bülent
gergin araya girerek basın toplantısını sonlandırır hemen.
Özlem ve ailesi içeriye yönlendirilirken Bülent gelir yanına, müthiş gergin “ne yaptın
sen” der. Bu sırada telefonu çalar. Bülent bakar açmak zorunda, sıkıntılı, Özlem’in yanından
ayrılır.
Özlem ailesiyle vedalaşır. Onlar ayrılır, Özlem şimdi kabineden küçük bir grupla
olağanüstü bir toplantıya girecektir. Toplantıya girerlerken Bülent belli ki arada yaptığı
konuşmalar nedeniyle iyice gerilmiştir, “bu açıklamanla ilk günden tam bir cendereye soktun
bizi, maalesef bunun bir bedeli olacak,” der Bülent. Bu sırada Özlem’e telefon gelir, arayan
Sinan’dır. Bülent açmasını söyler.
Özlem telefonu açınca Sinan’ın siber güvenlik şirketindeki makam odasında görürüz.
Özlem toplantıya girmek üzere olduğunu söyler, Sinan “bu önemli” der. Önce kendini
hatırlatıp tebrik eder ardından bu açıklamanın sonuçlar yaratabileceği konusunda Özlem’i
uyarır. Cem Özlem’i toplantıya davet eder, Özlem “daha sonra konuşuruz” diyerek telefonu
kapatır, toplantıya girerler.
Sinan’da kalırız. Odasındaki pencereden açılarak kocaman bir bina üzerinde ….siber
güvenlik şirketi yazısını görürüz.
Toplantıdan bir süre sonra bir kaynaktan Sinan”a haber gelir, bu açıklamasından
ötürü Başbakan’a yönelik bir saldırı planlanmaktadır. Başbakanlık ağına girilmiş bir tehdit
mesajıdır. “Bu büyük hatadan hemen dönün yoksa sonuçlarına katlanırsınız,” minvalli.
Gerginlik.
Başka bir odada koruma müdürü ve ekibi, tehdit bilgisi nedeniyle acil toplantı
halindedir. Koruma müdürü “her türlü saldırıyı öngörebilmeliyiz” der. Bu tehdidin doğrudan
başbakana yönelik, şahsi bir boyutu da olabilir. Özlem’in eşi Orhan ve kızı Umut’a karşı
olası saldırıları da içerecek biçimde en yüksek güvenlik tedbirlerinin alınması talimatını
verir.
Erken yaşlarda akademide saygın bir yer edinmiş, Amerika’da iyi bir üniversitedeki
pozisyonundan Özlem’in kariyeri için ayrılarak Türkiye’ye dönmüş Orhan iletişim
profesörüdür. Yemin töreni sonrasında konuk konuşmacı olarak gittiği bir üniversiteden,
yaptığı konuşma yarıda kesilerek alınır. Umut da okuluna gitmiştir. İkisi de bulundukları
yerden apar topar alınarak eve götürülür, başlarına korumalar dikilir. “Neler oluyor” ruh hali.
Umut tabletini, Orhan TV’yi açar. “Başbakanın açıklamaları büyük sansasyon yarattı.
Uluslararası bir kriz kapıda mı?” haberleri. Hayatları tamamen değişmiştir birkaç gün içinde.
Umut bir şey almak bahanesiyle kısa bir dışarı çıkmak ister, kapıdaki koruma müsaade
etmez. Umut’la babası göz göze gelirler, Orhan gider kızın başını okşar, “hadi şu senin
diziyi izleyelim,” diyerek yumuşatır.
Özlem bu çok yorucu günün sonunda meclisten çıkarken danışmanlardan biri şimdiki
programı açıklar ona. TÜSİAD’la yemek vardır. Özlem’e program aktarılırken Cem gelir,
daima yanında olduğunu, bu kararını da sonuna kadar desteklediğini söyler, cesaretlendirir.
Vedalaşırlar, Özlem yemeğe gitmek üzere ayrılır.
Şimdi Sinan’ı görürüz. Sinan odasında Özlem’in konuşmasını izliyor tekrar tekrar.
Birkaç monitörden, farklı açılardan basın açıklamasını, Özlem’in mimiklerini, izleyenleri,
tepkilerini inceliyor. Bir detay yakalar. Farklı açılardan bir ana takılır. Özlem’in kararını
açıklamadan Cem’le göz göze gelmesi ve bakışmada anlık olarak birbirlerini onaylamaları.
Bu hiçbir kayıtta yoktur. Sinan farklı karelerden timecode eşleştirmesiyle bu anı eşleştirir.
Sezgileri ona bu anın önemli olduğunu söyler, hemen telaşla telefonuna sarılır.
Cem’i izleriz. Ankara caddelerinde ilerlerken bir ara sokağa girer. Telefonda eşi ve
küçük kızıyla konuşur, birazdan gelecek, yemeğe yetişecektir. Her şey normal giderken
yolun ilerisinde bir minivanın (sucu) manevra yaparak yolu kilitlediğini görürüz. Sokakta
kimseler yok, Cem’in aracından başka trafikte araç yok. Cem arabasını durdurur, yolun
açılmasını beklemeye başlar.
Cem’in arabasının kapıları açık koltukta çalan telefon ekranında Özlem’in araması
görülür. Cem kaçırılmıştır. Ortalıkta kimseler yoktur.
Özlem’e döndüğümüzde çok gerilmiştir. “Açmıyor, başına bir şey mi geldi yoksa…”
Hemen araçtaki korumaya talimat verir Cem’i bulmalarına dair.
Kriz masası. (Özlem yok burada.) Sinan gelir, kendisini tanıtabilir herkese, siber
güvenlik ve strateji uzmanı olarak hizmet alımı yoluyla göreve getirilmiştir. Cem’i bulma ve
kurtarma sürecinde ekipte olacaktır. Kaçıranlar her yerin her şekilde izlendiğini, bütün telsiz
konuşmalarının dinlendiğini, kayıt altına alındığını bilen kişilerdir, buna göre bir plan
yapmışlardır. Hiçbir iz yoktur. Sinanlar bütün çabalara rağmen kaçırılma anına dair bir
bilgiye ulaşamaz. Şimdi karşı tarafın temasa geçmesinden başka bir seçeneklerinin
olmadığını, beklemeleri gerektiğini söyler Sinan.
Özlem’in gece bitap halde eve girmesi. (Bu sahnede Orhan’ı görmeyelim.) Doğrudan
Umut’un odasına yönelmesi, uyuyan kızı alnından minik öpüp çıkması.
Hep birlikte krizin yürütüldüğü odaya geçerler. Kalabalık bir ekip vs. videoyu
dikkatlice izlerler. Sinan konum bilgisi konusunda detay bulmaya çalışıyor. Cem elleri
kolları, ağzı bağlı, beyaz bir fon önünde bir sandalyede oturmakta, mekâna dair hiçbir
belirteç yok. Metalik ses “3 saat içinde ölmüş olacağım, sebebi de bugünkü büyük hata”
diyor. Özlem panikler elinde olmadan. Videoya üç ayrı konumdan ezan sesi yüklenmiştir,
Sinan hemen analiz ettirir, seslerin fake olduğunu ortaya çıkarır. Başka belli belirsiz bir ses
izi de vardır ancak ne olduğu anlaşılamamaktadır. Başka da hiçbir ize ulaşılamazken bir an
bir şeye takılır Sinan, görüntüyü büyütür, koltuk detayına takılır. Hızla bir şeylere bakar.
Bülent’le konuşurlar. Ekipleri yönlendirir. “Adapazarı … mevkiine gidin.”
Bu sırada Cem’in eşi aramıştır. Özlem konuşur, onu teskin eder “Cem’i sağ salim
bulacağız, ne olur hiç meraklanma,” diye.
Cem’i tutulduğu yerde tutsak olarak görürüz. Bu sırada karanlık taraftan tüm
tedbirler alınarak (sinyal vermeyecek vs) bir arama gelir. (Bugün açıkladığı karardan
dönmesini isteyebilirler ilk mesajda. Süre doluyor, açıklama bekliyoruz araması olabilir.
Özlem’i cendereye sokan hızlı bir değerlendirme. Açıklama yapmanın doğru olmadığı
kararını alır Özlem içi titreyerek, Cem’i mutlaka bulacaklardır.)
Sinan video analizinden yola çıkarak Cem'in tutulduğu yerin tespit edilmesini
başarmıştır. 93’te Taha Göksel adlı gazetecinin üç gün rehin tutulduktan sonra ölü
bulunduğu yerdir. (Koltuk detayından çıkarmıştır bunu, aynı spesifik koltuktur.) Ekipler
kurtarma operasyonu için harekete geçer hemen. Özlem an be an haberdar olmak için canlı
bağlantılarla süreci takip eder.
Operasyon noktasına varırlar, içeri girerler. Lokasyon doğru fakat içerisi boştur,
Cem’i çıkarmışlardır. Herkes ümidini yitirmiştir, mesaj gelir. Cem mekânın iki kilometre
uzağında bir araçta teslim alınabilecektir. Sinan hemen “jammerları açın, araçta bomba
olabilir,” der.
Bahsedilen noktaya varırlar. Cem bir aracın içinde elleri kelepçelenmiş durmaktadır.
Dürbünle görürler, darp izleri vardır ama hayattadır. Rahat bir nefes alırlar kısa bir an.
Sinan’ın talimatıyla ekipler araca yönelirken sinyal kesiciler çalışmaktadır, uzaktan
kumandayla olası bir patlatmayı önlemek için. Birkaç kişi yavaş yavaş gider Sinan’ın
direktifleriyle. “Aracın etrafında bir km. çapında bir çember kurun,” der Sinan. Etrafı da
izlemeye başlar. Çok yaklaşır ekip. Araçtaki Cem’in umutlu bakışlarını görürüz. Ama
yaklaşık 50 metre kala büyük bir gürültüyle araç patlar. Ekip şok halde dağılır. Saldırganlar
çemberin tamamlanmasına fırsat vermeden kablolu patlatıcıyla aracı patlatmışlardır.
Özlem yemin töreninin olduğu gün gerçekleşen bu olaydan çok etkilenir. Üzgün,
öfkeli ve kararlıdır. Cem’in katillerini bulacaktır.
Kısa sürede patlamayla ilgili yapılan ön araştırmalardan sonra Sinan lokasyonu
bulmasını sağlayan şok veriyi açıklar. Burası 93’te gazeteci Taha Göksel’in öldürüldüğü
mekândır ve aynı tip patlayıcı kullanılmıştır. Bu şu ihtimali kuvvetlendirmektedir.
Uluslararası tehdidin Türkiye taşeronluğunu yapan karanlık kişiler, 93’teki kişilerle aynı
kişiler midir? Bu tez herkesi, özellikle Özlem’i şoke eder. Özlem bu ihtimalin sonuna kadar
üzerine gidilmesi talimatını verir.
Koruma müdürü, Cem’in öldürülmesinden sonra görevden alınır. Yerine bir liste
belirlenmiştir, alanında başarılı isimler vardır masada. Bülent de bir isim öne atar. 93
olaylarını çok yakından bilen, o dönemde genç bir teğmen olan, şu an hala devlete çalışan
Levent’tir bu kişi. Özlem 93’e dair tecrübesini duyunca Levent’i ister. Fakat Bülent “bu
biraz zor olacak. Hem onun hem de bağlı olduğu kurumların ikna edilmesi lazım ama
halledeceğim,” der.
Şimdi Levent/ Gölge’yi ilk kez görürüz. Arabasıyla tenha bir yolda ilerliyor. Bir süre
sonra yolun kenarında otostop çeken güzel bir kadına (Svetlana, 33-34) rastlar. Gölge çok
umursamadan yanından geçer gider, giderken belli belirsiz kadına bakar. Ardından arabasını
geri vitese takıp durur. Svetlana’ya başta hiç tanımıyormuş gibi davranır. “Yardıma ihtiyacı
olan genç bir kadını bu ıssız yerden almayacak mısın?” Gölge Svetlana’yı aracına alır. Şimdi
aslında tanıştıklarını anlarız. Gölge gülümseyerek “nasıl buldun beni?” der. Svetlana işinin
bu olduğunu söyler. Özledim seni vs. konuşmaları olur. Bu sırada Bülent’ten telefon gelir.
Levent aracı durdurur, telefon görüşmesini yapar. Bülent koruma müdürlüğü teklifi için
aramıştır. Levent’le eski hukuklarının olduğu belli. Levent saygılı ama isteksiz yaklaşır. Bu
sadece kendisine bağlı bir karar da değildir ayrıca. Bülent onu ikna etmek için konuşur ama
sonuç alamayız ilk konuşmadan.
Kanal İstanbul’da (gizli) bir çalışma yürütülmektedir, buna dair bir sahne görürüz,
nedenini ileride anlayacağız. Özlem’in geçiş planı için hazırlıklardır.
Özlem’in aşırı yorgun halde eve dönüşü. Umut’u yatırır. Orhan içinde bulundukları
durumdan huzursuzdur, yine de destekleyici bir konuşma yapar. Gecenin sonunda yatak
odasına gideceklerini sanırken ayrı odalara giderler, durumlarını anlarız.
Ertesi gün Özlem içi yanarak Cem’in eşini ve küçük kızını ziyarete gider. Cem’in
eşinin darmadağın halde ona olan sevgisini anlattığı, onun gözünden Cem’i anladığımız çok
duygusal, güzel bir sahne. Seven, acı içindeki kadının suçlayıcı olmayan yas konuşmasıdır.
(“O ipek gibiydi, tüm pislikler üstünden kayar giderdi.” Tanıdığı ilk anda sevmiştir adamı ve
ona bir şey olacağı aklından bile geçmemiştir, önlerinde sonsuz bir zaman olduğunu sanırken
şimdi küçük kızıyla yapayalnız kalmışlardır. Özlem için de çocukluğundan beri tanıdığı,
aklına, vicdanına çok güvendiği can dostu Cem’in kaybı çok ağırdır. Üstelik açıklamasından
sonra, tepki olarak kaçırılıp öldürüldüğü için suçluluk da duymaktadır. Hiçbir şey Cem’i geri
getirmeyecektir ama adamın katillerini mutlaka bulacaktır.
Final sekansı. Amerikan heyetinin bomba araştırması için gelişi beklenirken iki
günlük bir Doğu gezisi planlanmıştır. Hızlı kesmelerle Özlem’i birkaç yerde, mitingde, kadın
girişimcilerle, halkla görüşürken vb. görürüz. Son olarak 93’te bir katliamda ölen anne
babasının mezarına gider. Mezar başında bir flashback girer. İyi niyetli, kendi halinde,
yoksul bir adam olan babasının küçük Özlem’e sevgisi, onu dağlardan derelerden geçirip
okula götürmesini gösteren. Baba kan ter içinde kalmıştır, bırakmak istemese de “ay öldüm
kızım, iki adım atacak halim kalmadı” diye kızı boynundan indirir. Özlem babasının terli
yanaklarını öper neşeli. Babası şakacı “ya tabii sen şimdi büyüyünce hatırlamazsın bunları,
babam beni sırtında taşımıştı demezsin. Benim kızım okuyacak, çok büyük işler yapacak.
Başbakan bile olur benim kızım!” vb. Flashback’ten çıkarız, Özlem’in gözünde bir damla
yaş: “Hatırlıyorum baba, hiç unutmayacağım,” der. Gerideki Bülent gelir omzuna dokunur.
Levent de buraya gelir şimdi ve el sıkışırlar, görevi devraldığını anlarız. Araya Zülküf’ün
yayını girer. Ünlü YouTuber, gençlerin sevgilisi Zülküf’ün başbakan aleyhindeki imalı
konuşmaları./ Üçlü konuşurken art arda telefonlarına bir mesaj düşer. Üçünün şaşkın
bakışmaları. Özlem’in elindeki telefondan açılmayla Zülküf’ün yayını esnasında gerçekleşen
Kanal İstanbul köprü patlamasında birinci bölüm finali.
2. Bölüm
Bülent, Levent ve Özlem Başbağlar’da (Katliamı fiktif bir şey olarak tasarlayıp adını
değiştireceğiz.) Özlem’in ailesinin mezarının başındadırlar. 8. köprü patlatılmıştır. Mezarın
başında aldıkları bu haberle Özlem şoke olur. Patlama görüntüleri Zülküf’ün canlı yayınına
olduğu gibi yansımıştır, bütün merkezlere bu görüntü servis edilir.
Özlem, Bülent ve Levent’le apar topar Ankara’ya geçer. Kriz masası kurulmuştur.
Amerika’dan köprünün patlatılmasını araştırmak için bir heyet gelecek, iki ülkeden
oluşturulacak ekiplerle ortak bir soruşturma yürütülerek patlamanın failleri bulunacaktır.
Özlem daha yakın arkadaşı, danışmanı Cem’in vahşi bir cinayete kurban gitmesini
atlatamadan yaşanan köprü olayıyla allak bullaktır ancak üstündeki yük de çok büyüktür,
kendini bırakacak bir saniyesi bile yoktur. (Cem’in cenazesi otopsi nedeniyle
bekletilmektedir.) Bu olayların 93 konseptiyle karanlık bağlantısının ortaya çıkmış olması da
Özlem’in kafasını müthiş meşgul etmektedir.
(Ev) Orhan iyi, düzgün, ideallerine bağlı bir adamdır ve evlilikleri konusunda uzun
süredir bir yol ayrımında olsalar da bu zor süreçte Özlem’in yanındadır. Başaracağına
inandığı konusunda Özlem’e moral verir, onu yüreklendirir. Özlem de ona anlayış ve
fedakârlığı için teşekkür eder. Fiilen bir yılı aşkın zaman önce evliliklerini bitirme kararı
aldıkları halde Özlem’e destek için dışarıya hiçbir şey yansıtmamaktadır. Orhan bunu bir
fedakârlık gibi görmediğini, en az onun kariyeri kadar kızları Umut’un psikolojisini de
düşündüğünü söyler. Ayrıca onlar için her şeyin bittiğine de inanmıyordur Orhan, ona göre
hala bir düzelme ihtimali vardır, yok mudur? Özlem bu konuda pek umutlu görünmez,
“bilmiyorum Orhan, bilmiyorum,” der. Süreç ortak olsa da bitirme kararının daha çok
Özlem’e ait olduğunu anlarız böylece.
Uykudan uyanan kızları Umut bu konuşmayı duyarak şok olur. Kız bir süredir bir
şeyler sezse de konduramamıştır, babasına da çok düşkündür. Şimdi anne babası arasındaki
sezdiği tuhaf durumların nedeni anlaşılmıştır. Annesinin iş yoğunluğu falan bahaneymiş
aslında. Umut yıkılmış halde odasına gider. Anne babasıyla yüzleşmez. Annesine çok
kırgındır çünkü ayrılmayı esas isteyen kişinin o olduğunu da öğrenmiştir. Yatağında bütün
gece ağlayacaktır.
Ertesi sabah, Özlem ve garip halini fark edip üstüne gittikleri Umut sonunda patlar.
Her şeyi öğrenmiştir, artık numara yapmalarına, kendi kızlarını da herkes gibi
kandırmalarına gerek yoktur. Özlem ve Orhan şok olurlar. Umut’a bu durumun
açıklamasını yapmaya çalışırlar, Umut dinlemeden ağlayarak odasına girer. Özlem hayli
yoğun programı nedeniyle istemese de hemen evden çıkmak zorundadır.
Özlem gittikten sonra Orhan kızını teselli etmeye çalışır. Durumun göründüğü kadar
kötü olmadığını, bir süreç geçirdiklerini, atlatacaklarına inandığını söyler. Umut buna
inanmaz, annesini suçlar. Orhan kızını bu konuda da yatıştırmaya çalışır, göründüğü gibi
değildir durum, esas fedakârlığı yapan annesidir. Umut’un isyanı dinmez, okula gitmek için
öfkeyle evden çıkar.
Sinan, Zülküf’ün, tüm basın kanallarına servis edilen canlı yayınındaki patlama
görüntülerinden dolayı bu sabotaja dair bir bilgisinin olup olmadığını öğrenmek amacıyla
gözaltına alınmasını teklif eder. Bu gerilimli bir hamledir. Çünkü ellerinde Zülküf’ü
suçlayacak somut bir delil yoktur. Ayrıca Zülküf Özlem’i gündeme geldiği andan itibaren,
seçim sürecinde, yemin töreninde boğazlardan ABD gemilerinin geçişi konusundaki
kararından dolayı acımasızca eleştirmiş, ona karşı güçlü bir muhalif yayın kampanyası
yürütmüştür. Bu hamle adamı daha da kışkırtacaktır besbelli, yine de riski göze alırlar.
Zülküf gözaltına alındığı için çok öfkelenir. Patlama konusunda herhangi bir bilgisinin
olmadığını, patlamanın o an kadrajına girmesinin tamamen bir rastlantı olduğunu söyler.
Olabildiğince iyi bir sorgulama yapılır ama başka bir bilgiye de ulaşılamaz. Elde bir delil de
olmadığı için kısa süre sonra serbest bırakılır. Zülküf bu gözaltı sürecinden ve gösterilen
muameleden ötürü Özlem ve hükümetine karşı daha da hırslanmıştır. Bundan sonra
muhalefetini daha da sertleştirecektir. Serbest bırakıldıktan hemen sonraki sert açıklamaları
ve yayınları yüzünden Amerika’dan gelen araştırma heyetine karşı protestocu bir kitle
oluşur. Heyete yönelik döviz taşıyan halk, heyet geçişi sırasında protestolarla tansiyon
giderek yükselir.
(Patlama nüfus yoğunluğunun ve insan trafiğinin en düşük olduğu bölgede, sözgelimi
Karaburun yakınlarındaki köprüde gerçekleştirilmiş olsa da patlama sırasında birkaç Türk
vatandaşı da ölmüş olabilir. Bu protestoları daha da sertleştirir.) Polis olayları bastırmak için
yer yer güç kullanabilir. Zülküf ve başbakana muhalif tüm basın, bu durumu halkı daha da
tahrik edecek haberlere dönüştürür. Muhalefet de bu durumdan beslenir. Özlem üzerinde bir
istifa gerilimi oluşturulmaya çalışılır ancak Özlem bu duruma pabuç bırakmayacaktır.
Bu arada Farah ilk kez devreye girer: Levent Farah’ın Youtube kanalındaki haftalık
yayınını izlemektedir, hafif alaycı: “Bakalım Tel Aviv TV’de neler var” İran’daki insan
hakları ihlalleri vs. kısımlarını hızla geçer. Bir an durur, geriye alır. Farah, Azez’de Suriye
rejim karşıtlarının kontrol ettiği merkezi bir depoda büyük bir patlama olduğu haberini
geçer. Patlamayı İran yanlısı milis grupların üstlendiğini ama bu grubun o bölgede ne bunu
yapabilecek hücre ağı örgütlenmesine ne de operasyonel kabiliyete sahip olduğunu söyler.
Levent bu haberi dikkatle dinler.
Yeni hayatlarına adapte olmakta her açıdan büyük güçlük yaşayan Umut anne
babasının durumunu öğrendiği için de hezeyan halindedir. Bölüm boyu korumalara tilt olur,
babasına rahatsızlığını hissettirir. “Bu kadar korumanın arasında kendimi daha güçlü mü
yoksa zayıf mı hissetmeliyim? Neden daha az güvende hissediyorum…” vs. Rahat bir nefes
bile alamamaktadır. Uğraşa uğraşa sonunda bir yolunu bulur ve okul çıkışı bir biçimde
korumaları atlatarak kaçar.
Umut’un okul çıkışı ortadan kaybolmasından hemen önce 93 hücresinden yeni bir
tehdit mesajı gelir. Amerikan heyetinin (araştırma için küçük bir ön heyet gelmiştir, esas
heyet 4. Bölümde gelecek) ülkeden gönderilmesi ve onlarla işbirliğinin sonlandırılması
istemektedir aksi halde direkt Özlem’e karşı sansasyonel bir eylem gerçekleştirilecektir. Bu
mesaj başbakanlık kriz masasındaki bütün birimleri harekete geçirir. Tedbirler daha da
sıkılaştırılır. Bu sırada Umut’un ortadan kaybolduğu öğrenilir. Doğal olarak kızın kaçırıldığı
düşünülür, seyirci de öyle düşünür başta.
Sinan Umut’a ulaşabilmek için olağanüstü bir çalışma yürütür. Kızın ortadan
kaybolmasından iki saat sonra bir sinyal alarak hareketlenir. (Umut kaçarken telefonunu
kapatıp saklandığı noktada açmıştır.)
Sinyal yakın bir semtte bir binadan gelmektedir. Sinan yanında birkaç kişiyle hemen
gider. Mahalli polis çevre sokak giriş ve çıkışlarını tutar. Sinan binaya bakar, etrafa bakar,
bir tehlike var mı diye. Kızı bir cafenin terasında bacaklarını sarkıtmış oturur halde görür.
Telsizden “buldum, tamam. Bestekar Sokak’ta” diye durumu duyurur.
Bu arada 1. Bölümde basın toplantısında sıyrılıp Özlem’e Boğaz’a dair kritik soruyu
ilk soran gazeteci olan Aslı yine bir şeylerin peşindedir. Patlamanın arkasında kimlerin
olduğuna dair bilgi almak için emniyetteki bir bağlantısıyla görüşürken telsizden “Umut
Kurtuluş’un Bestekar Sokak’ta olduğu belirlendi” bilgisini alır. Detay öğrenemese de hemen
olayın peşine düşer.
Sinan yanında bir korumayla binaya girerken bir tehlike olmadığını, kızın
kaçırılmayıp kaçtığını anlamıştır. Telaş içindeki Özlem’e de hemen haber iletilir, “bulduk bir
sorun yok”. Sinan korumayı kapıya dikip kızın yanına gider. Kız arkasını dönmeden söylenir
önce “iki buçuk saat yalnız kalabildim, büyük başarı.” Sinan gülümseyerek kızın yanına
gider, kısa bir süre sohbet ederler. Kız önce tersler ama Sinan’ın başlattığı konuşma giderek
sıcaklaşır. Biraz dertleşirler. (Sinan kızın annesiyle babası arasında bir sorun olabileceği
hissini de alır bu konuşmadan.) “İleride yine hava almak istersen haberim olsun, tüm
birimleri harekete geçirmeden hallederiz,” esprisiyle kızın bir nebze gönlünü kazanır. “Seni
anlıyorum. Bazen arkadaşlarınla gezmek isteyebilirsin, yalnız kalmak isteyebilirsin ya da
başka bir sorunun olabilir. Böyle bir durum olursa beni sadece ara, en kısa sürede orada
olacağım, söz.”
Aslı telsizden duyduğu adrese koşmuştur, arabaya bindirilen Umut’u görür, uzaktan
fotoğrafını çeker ve hemen haberi geçer. “Kayıp mı kaçırılma tehlikesi mi?” Umut
bulunduktan hemen sonra Bülent’in müdahalesiyle haber kaldırılsa da tüm sosyal medyaya
yayılmıştır bile.
Cem’in cenaze töreni olur. Ayhan, Sinan, Levent, herkes oradadır. Bu duygusal
cenaze töreninde, Özlem, failin de orada olduğundan habersiz, failleri bulmak konusunda söz
verir. Sadece Cem’i değil geçmişteki faili meçhulleri de aydınlatacak, çok uzun sürmüş bir
karanlığın perdesi aralanacaktır.
Levent banyodayken Svetlana Farah’la alçak sesle telefonda konuşur. Farah “Senin
olgun kurdun beni tanıyacağını biliyordun, oyun oynamadan duramıyor musun sen?”
Svetlana gülümser “akılda kalıcı bir tanışma olsun istedim.” Farah’ın bir nedenden
Svetlana’dan kendisini Levent’le tanıştırmasını istediğini anlarız.
Özlem’in uçağı kalkmadan kısa süre Önce Levent’in alarma geçirmesiyle uçakta
bomba olabileceği haberi duyulur. Özlem’in yüzünde olası patlama gerilimiyle final.
3. bölüm
İndiklerinde bu haber sızmıştır, gazeteciler, patlayan flaşlar vb. Özlem sakin bir
konuşma yapar. Gereken önlemler alınmıştır, tehlikeli bir durum yoktur.
Haberi evde Umut ve Orhan da izler. Umut annesine öfkeli olsa da onun ölüm
tehlikesi atlatmasının gerilimiyle, yarattığı sorunların bir nebze farkına vardığı için
karmakarışık duygular içinde kalır. “Hep böyle mi olacak baba bundan sonra?” Orhan kızına
sarılır. Özlem’le görüntülü konuşurlar, Umut’la annesi arasında duygusal bir sahne olur.
Kapatmadan son anda Umut “anne,” der, aslında onu sevdiğini söylemek ister ama
söyleyemez, bunun yerine “kendine dikkat et” der kaçar. Özlem’in gözleri dolar.
Özlem gün içinde çeşitli toplantılar yapar, demeçler verir. Eğitim ve toplumsal
cinsiyet eşitliği konusunda atılacak ciddi adım ve teşviklere ilişkin temaslar gerçekleştirir,
imzalar atar. Muhalif basın, özellikle Zülküf Türkiye uluslararası bir krizin eşiğindeyken
Özlem’in topluma şirin gözükmek için göz boyama hamleleri yaptığını savunur.
Özlem gün içinde bir köprü veya viyadük geçişi sırasında bir intihar teşebbüsüne
rastlar. Bülent’in uyarısına rağmen araçtan inerek gider, gençle bizzat konuşur. Çok iyi bir
okuldan iyi dereceyle mezun olmuş dahi düzeyinde zeki bir gençtir ve işsizdir. Vasıflarına ve
eğitimine uygun bir iş bulamamış, onca yıl emek verdikten sonra salt karnını doyurabilmek
için alakasız bir işe girmeye de direnmiştir. Artık umutsuzdur bu konuda.
Bu arada tetkikler sonucunda Özlem’in uçağında bulunan bombanın düşük etkili bir
bomba olduğu ortaya çıkmıştır. Her yerde bulunabilecek adi bir bombadır. Levent’in
telefonuna 93 hücresinden gelen mesajdaki tarih, Eşref Bitlis’in uçağının düşürüldüğü günün
tarihidir. Deneyimli bir istihbaratçı olan Levent’in mesajı alıp gereken tedbirleri alacağı
öngörülmüştür. Yani bu daha çok uyarı amaçlı bir saldırı girişimidir; başbakana, geri adım
atmazsa Cem’i öldürdükleri gibi onu da öldürebilecekleri mesajını vermek istemişlerdir. 93
hücresi hız keseceğe benzememektedir.
Levent gün içinde uygun bir aralıkta poligona gider, atış yapar. Bu onun stres atma
yöntemlerindendir. Birinci şarjorü boşaltır, 14 artı bir. İkinci şarjörü takar 11-12’de telefonu
çalar, 13 el ateş eder. Toplam 28 el. Tak tak tak saydırırken telefonu çalar, açar. Farah’tır.
Konuşurken hızla mekândan çıkar.
Farah’la Levent sahilde bir yerde buluşurlar. Farah sabahki toplantıda heyete yönelik
bir suikast olabileceği yönünde istihbarat aldıkları haberini verir. Levent ciddiye alır bunu
hemen ama bu işten Farah’ın çıkarının ne olduğu, bu bilgiyi niye verdiğini de sorar. Farah,
“İstanbul İsrail başkonsolosluğuna bir saldırı düzenleneceği haberini aldık, sen de
karşılığında bunu bertaraf edeceksin,” der. Konsolosluğa saldırı Azez’deki düzmece patlama
sonrasında Türkiye’ye sokulduğu bilinen bombalarla ilişkilendirilmektedir. Takiptedirler
ancak saldırının zamanı ve yöntemine dair net bir bilgileri yoktur. Amerikan heyet
toplantısına yarın saldırılacağı ise kesin gibidir, sadece failin kimliği bilinmemektedir.
(Idlib’deki Selefi liderlerden biri tarafından emir verildi, büyük ihtimalle gerçekleştirilecek.)
Levent bu istihbarat üzerine radikal grupların tipik tekniği olan canlı bomba
saldırısına yoğunlaşır. Ertesi gün toplantıdan birkaç saat önce Ayhan’ı bilgilendirir.
(“Nerden aldın bu bilgiyi./Mossad bağlantımdan” diye açık açık söyler. Karşılığında olası
konsolosluk saldırısını bertaraf edecekleri bilgisini de verir. Aralarındaki geçmişe dayalı
kişisel gerilim sürse de Ayhan işini iyi yaptığı konusunda Levent’e güvenir. Hemen gereken
önlemler alınır, ilgili bütün güzergahta tedbirler (sessizce) arttırılsın diye konsolosluk için
talimat verilir.
Sorgu esnasında Levent sigara içmeye başlar. Ayhan tilt olur. “Evet Mahmut
Karaman kaldık baş başa. Diyarbakır’da görev yapmışsın. Amasya’da görev yapmışsın.
Suriye’de iki sene. Bayağı iyi işler de çıkarmışsın. Yalnız sonda sağlam çuvallamışsın.
Saldırı istihbaratını yanlış verdiğin için iki askerimiz şehit düşmüş.” Açıklamaya girişir
adam “ama efendim o olay şöyle böyle” derken Levent eliyle adamı omzundan iter, gerginlik
durumunu kontrol eder. “Tamam sakin ol, konuşuyoruz ya. Şehit konusu geçince
sinirleniyorum da.” Az bir şey sessiz durur, Ayhan da gergin beklemektedir. “Yalnız orda
takıldığım bir mevzu var. Senin bu ilk ve tek hatan Selefilerle takıldıktan sonra olmuş. “
Adamın beti benzi atar. Levent artık emindir. İyicee kışkırtmak için sigaranın izmaritini
adamın göğsüne atar. “Demek yalnız kurt saldırısı yapacaktın Karamanlı Mahmut.” Adam
“Allahuekber” nidası atarak silahına davranacakken Levent daha hızlı davranır çok yakın,
karşı tarafın silahı elinden alamayacağı göbek hizasından iki el ateş eder, son atışı kafasına
yapacakken silah durur, şarjör boşalmıştır. Çok hızlı flashback, poligonda atış yaparken sona
doğru telefonun çalması, slowmotionda Levent’in yüzü. Yaralı adam silahını Levent’e
doğrultur. Levent’in vurulacağını düşündüğümüz anda adam tak diye kafasından vurulur
düşer. Ayhan ve Levent şaşkın bakar. Bir kenarda unuttukları güvenilir korumadır. Resmen
hayatını kurtarmıştır. (Daha sonra bu cesur koruma, Akın başbakanın daima yanında
tuttukları özel koruma olacaktır Ayhan’ın isteğiyle.)
Olaydan sonra Ayhan’la Levent arasında biraz atışmalı bir konuşma geçer. “Adamı
öldürmek zorunda kalmasaydık bilgi edinebilirdik. Bu adamın bize suikast yapacağını da
Mossad’dan değil senden öğrenmeliydik, her şey istediğimiz gibi gelişmiyor hayatta.” vb.
Heyetle toplantının başlamasına az bir zaman kalmıştır, ortalık temizlenmeli, heyet ve
Özlem bilgilendirilmelidir.
Görkemli bir müzik eşliğinde olay yeri incelemenin sorgunun yapılıp teröristin
indirildiği mekâna gelişi, hızlı kesmelerle fotoğraf çekimi, delil toplama ve akabinde
temizlik.
Paralel kurguyla Özlem araca biner otelinden alınıp. Karşısında Bülent. Levent arar,
saldırıya dair bilgiyi geçer. Özlem’in yüzündeki değişimleri izleriz. “Şu an her şey tamamen
kontrolümüz altında efendim. Ama dilerseniz Amerikan heyetiyle buluşmamızı
erteleyebiliriz.” Özlem bir an durur, telefonu elinden bırakır, geri alır. “Her şey yolundaysa
ertelemeyelim.”
Geçtik. Şimdi sorgu odası tertemizdir. Sadece duvarda asılı, beyaz fonda bir çiçek
tablosunun kenarına bulaşmış, teröriste ait bir kan lekesi kalmıştır. / Tablodaki kan
lekesinden Özlem’in yakasındaki kırmızı laleye geçeriz. Laleyi düzeltir, gülümser. Heyetin
başında, toplantı için hazırdır.
4. Bölüm
Kesmelerle heyet görüşmesi. ABD heyeti gemi geçişi için Montrö’nün delinmesi
konusundaki baskısını arttırarak yineler. Bu durumda zor durumda kalacak ülke Türkiye’dir.
Özlem bu gerilimi fazlasıyla hissetmektedir ve ülkeyi ateşe atmak istemez. Akıllıca bir
çözüm bulunması gerekmektedir. Çözüm için bazı fikirlerinin olduğunu ancak bunun için
ABD başkanıyla yalnız bir görüşme yapmak istediğini söyler. Görüşme talebi kabul edilir.
Bu arada yalnız kurt saldırısında son kurşunu atarak teröristi etkisiz hale getiren cesur
koruma Akın(35), Gölge ve Ayhan’ın teklifiyle Özlem’in yakın koruması olmuştur. Akın
son derece düzgün görünümlü, akıllı uslu, soru sorulmadığı sürece konuşmayan, Ankara
Hukuk terk, her haliyle güven veren, karizma saçan bir adamdır. Hem yakın koruma olarak
pozisyonu hem de eşiyle ilişkileri üzerinden Akın’ın da hikayesini izleriz bundan sonra.
Akın akşam saatlerinde, evde yemektedir. 8 yaşlarında çok tatlı, akıllı bir oğlu ve
kendi yaşlarında, akıllı, karizmatik, güzel bir eşi vardır, Ayça. Oğullarının neşeli cıvıltılarına
karşın çift birbirlerine karşı oldukça durgun, saygılı ama mesafelidir. Akın başbakanın yakın
koruması olduğu haberini verir. Oğlu coşar, çocukça şeyler söyler babasıyla övünen. Kadın
tebrik eder. Akın ardından ikinci haberi verir: İstanbul’a taşınıyoruz bir de. Ayça “Ama nasıl
olur…” der, işi ve çocuğun okulu Ankara’dadır. Akın, “Ayarlayacağız,” der. Ayça
şaşırmıştır ama pek bir şey söylemez. Yemekten sonra oğlu oynamak ister, Akın “bazı
eşyalarımı toparlamam lazım oğlum” diye bahçedeki küçük kulübesine gider. Gece eşi
uyuduktan sonra o da gider, uyur.
Akın ve Ayça üniversite yıllarında tanışmış, aşkla erkenden evlenmiş bir çifttir.
Birbirlerini hala da çok severler ancak aralarında ilk çocuklarını SMA hastalığı nedeniyle
yitirmiş olmanın getirdiği, çözülememiş bir yas travması vardır. İkisi de bunu aşmak ister
ama aşamazlar bir türlü. Bu birbirine çok yakışan, ikisi de iyi insanlar olan çiftin sorunlarını
aşıp yeniden bir araya gelmelerini isteriz. (Ayça ve Akın çifti bir yandan da dizide pek
olmayan daha sıradan hayatların temsilcisidir. Siyaset ortamının bir de etrafındaki, büyük
olaylara katılan ama adları bile anılmayan sessiz kahramanları ve bunların da birer hayatları
vardır. Bu çift bunu temsil eder.)
Bu arada Aslı önceki bölümde ortadan kaybolmasına ilişkin (derhal kaldırılmış olsa
da) haber başarısı nedeniyle çok istediği başbakanla röportaj listesine adını yazdırmayı
başarmıştır. Yalnız kanal müdürü Aslı’yı fazla ciddiye almadığından Ayşe Gülman, Fatih
Bercan gibi isimlerin yanına iliştirmiştir ismini. Liste bir ara Özlem’e gider. Bir bakıp Aslı
için “bu kim” diye sorar. Gayretli bir genç gazeteci bilgisini alır. Sürpriz biçimde “tamam o
gelsin” der. Haberi alan Aslı havalara uçar. Görüşme uygun anda İstanbul’daki konutta
gerçekleştirilecektir.
Ayhan o dönemde 93 faillerini bulmak için çok sıkı çalıştığını fakat bir çok engel
yüzünden başarıya ulaşamadığını anlatır. En önemli şüpheli olarak Gölge adında bir kişiye
ulaştığını ve tam yakalanmak üzereyken ölümüyle elindeki en önemli kozu kaybettiğini
söyler. Yine de hem geçmişi hem de bugünü çözmeye dair umudu vardır bu mücadeleci
görev kadınının. Ama hiç de kolay olmayacaktır bu, çok sıkı çalışmalıdırlar. Özlem tam
desteğini belirtir.
Röportaj günü gelip çatmıştır. Aslı çok daha deneyimli gazetecilerin arasından
sıyrılarak başbakanla röportai yapmak üzere seçildiği için çok mutludur. Röportaj
İstanbul’da Özlemlerin yeni ikametgâhlarında yapılır. Aslı Özlem’in hükümet programına
dair soruların arasına zekice sıkıştırdığı özel hayata dair soruları giderek arttırır. Özlem ve
Orhan bu sıkıştırma soruları ilişkilerinde herhangi bir sıkıntı olmadığına, mutlu aile
olduklarına dair mesaj verecek biçimde, özetle yanıtlarlar. Hiçbir açık vermemeye çalışırlar.
Fakat Umut işin aslının öyle olmadığını bildiğinden çok sıkıntılıdır. Ayrıca ailesi tarafından
baştan uyarılmış olmasına rağmen Aslı’nın şüpheleneceği birçok açık (küçük mimikleri,
tepkileri, sesinin titremesi vs) verir. Aslı önceki bölümde Umut’un kaçırıldığına dair
şüphesini de açar. Özlemler bu şüpheyi bir yanlış anlaşılma olarak ortadan kaldırırlar. Sonuç
olarak onların durumunda röportaj riskli bir şeydir ama herhangi bir açık vermeden
atlatmışlardır. Yani öyle umarlar.
Aslı bu görüşmedeki çeşitli detaylardan net biçimde, ailede durumun göründüğü gibi
olmadığı, bir tuhaflık olduğu izlenimine ulaşır. Ve bunu heyecanla haber müdürüne anlatır.
Başbakan’ın özel hayatı konusunda ileri gitmek, şüphelerini açığa çıkarıp büyük bir haber
yapmak konusunda kararlıdır. Fakat haber müdürü buna izin vermez. “Öyle bir izlenimin var
demek… Ee… Yahu dünyanın neresinde başbakanla eşinin arası biraz şey bence diye atma
tutma hesabı haber yapıldığını gördün, deli misin… Otur düzgün düzgün röportajını deşifre
et, boyundan büyük işlere de karışma” diye gayet güzel paparayı yer ve feci bozulur. Üstüne,
mükâfat beklerken kendisini sosyal medyanın diline sardıracak, son kertede komik duruma
düşürecek bir habere yollanır.
Aslı attan inip otobanda yaya yürür hale gelmiştir bir anda, feci bozuktur.
Gazetecilerin katıldığı bir etkinliğe (resepsiyon) gittiğinde daha başbakan röportajı
yayınlanmamışken sosyal medyaya düşen, onu çok komik duruma düşüren mezarlık haberi
nedeniyle gülüşmeli fısıldaşmalı durumlara konu olur. Durumu fark ettikçe canı sıkılır,
içtikçe içer, iyice sarhoş olur. Bu sırada bir arkadaşıyla dertleşirken başbakanla
röportajından, haber müdürüne açtığı, gereken ilgiyi görmeyen şüphelerinden bahseder,
haber müdürüne verir veriştirir. Yılın haberini yakalamış ama değeri bilinmemiştir.
Şüpheleri konusunda kendine güveni tamdır. Özlem’in eşiyle ilişkisinde sakladığı bir şey
vardır. Aynı resepsiyonda bulunan Zülküf bu konuşmaya kulak misafiri olur, gözü parlar.
Zülküf gecenin ilerleyen saatlerinde herkes ortamdan dağılırken, hayli sarhoş halde
evine gitmek için taksi bekleyen Aslı’yı arabasına davet eder. Aslı adamı tanır tabii, ne kadar
riskli bir tip olduğunu da bilir ama şu an böyle bir gücün yanında olmak ona iyi gelir, “aman
iki hoş beşten ne olacak” diye biner. Yol boyu konuşurlar. Zülküf yayındaki ukala hallerinin
aksine Aslı’ya son derece mütevazı, sıcak davranır, asılmaz da. Aslı adamın bu saygılı
tavrından memnun olur. Yolda bir yerde durup kahve içerler. Zülküf Aslı’ya bir teklifte
bulunur. Gece arkadaşıyla konuşmasına istemeden kulak misafiri olduğunu itiraf eder. “O
haberi benim için yap, eğer iddian doğru ise mükâfatını fazlasıyla vereceğim sana. Hatta açık
çek” der. Şu anki işinden de ayrılması gerekmez, Zülküf için gizli çalışacaktır. Aslı hiç
beklemediği bu teklif karşısında kararsız kalır.
Özlem büyük hazırlıklardan sonra ABD başkanıyla özel olarak görüşür. Görüşmenin
bir noktasında tamamen yalnız kalmayı talep eder. (Güvenli bir B hattına geçerler.
Görüntüyü ve sesi kapatır, başka bir telefondan arar. Görüşmenin devamı
kaydedilmeyecektir.) Krizi tamamen çözecek bir planı vardır ama bu planın işleyişi
kelimenin tam anlamıyla sır olmalıdır. Planı anlatmaya başlarken müzikle uzaklaşırız.
Sinan görüşmelerinin devamında Ayhan’a önemli bir bilgi aktarır. Azez’de patlayan
depoya dair ayrıntılı bilgilerin istihbaratına ulaşmıştır. Patlama sonucu ortaya çıkan
tahribatla depoda bulunduğu bilinen patlayıcı miktarı arasında ciddi bir fark vardır. “Bu
patlayıcıların Türkiye’ye getirildiği kesin. Bu bilgi farklı ülkelerin istihbarat teşkilatlarınca
da onaylandı. Tonlarca bomba var ortada. Bir kısmı kullanılmış olsa bile kalanı ciddi
miktarda. Bir an önce bulmamız lazım. Kullanılacağı tek yer konsolosluk da olmayabilir.”
Sinan’ın son sözlerinden büyük bir depoya. Bir tıra forkliftle yüklenen bomba ve
silah sandıkları. Bomba sandıkları yüklendikten sonra arka kısma meyve sandıkları
yerleştirilir kamuflaj olarak. Yükleme biterken açıldığımızda belli bir uzaklıktan, yüksek bir
noktadan sevkiyatı izleyen bir adamı uzaktan görürüz. Tıra düşen ıslık sesiyle final.
5. Bölüm
Levent gün içinde çeşitli görüşmeler yapar. Bunlar yarı resmi, yarı gayrı resmi
görüşmelerdir ve başından beri istihbarat tarafından izlendiğini bilmektedir. Bir kuyumcuya
gider, “Allah Allah ne yapıyor acaba burada bu adam” dedirtecek tarzda bir esnaf sohbeti
yapar, üstüne emniyetten biriyle kritik olmayan bir konuda bir görüşme yapar, oradan çıkar
bir akrabanın karşılamayacağı taleplerini, poker yüzüyle dinleyip savuşturur. Sonra yine
sahilde bir yerde Farah’la buluşur. Farah adamı sıkıştırır. Verdikleri istihbaratla yalnız kurt
saldırısının savuşturulmasını sağlamışlardır ama konsolosluk saldırısına dair hiçbir dişe
dokunur gelişme olmamıştır. Azez’den getirilen bombaların (patlamanın boyutuyla depodaki
tahribat karşılaştırılmasına göre) mühim kısmının hala ortalarda gezindiği, bugün yarın
sağda solda patlayabilecekleri ortadadır. Durum acildir. 19 kişilik bir şüpheliler listesi
vererek derhal gerekenin yapılmasını ister.
Levent Farah’ın yanından ayrıldıktan sonra günlük kiralanan bir evde yüzünü
görmediğimiz bir adamla bir görüşme yapar. Mesajlar kağıtlara yazılıp verilir, iki adam da
okuduktan sonra çakmağı çıkarıp yakar ve ayrılırlar.
Levent görüşmelerden sonra Ayhan’a gider, Farah’ın verdiği listeyi verir ve durumu
anlatır. O gittikten sonra istihbaratın önemli adamlarından biri gelir, “efendim bunu
bilmenizde yarar var, Levent Bey ikinci kez o İranlı gazeteci ile buluştu,” der, Farah’ı
kastederek. Ayhan zaten az önce Levent’in ağzından duymuştur. Teşekkür eder yollar. (Ara
ara gördüğümüz bu önemli elemanın Gölge’yle ortak çalışan 93 hücresinden bir adam
olduğunu, Farah sonrasında görüştüğü yüzünü görmediğimiz kişinin de bu olduğunu
Gölge’nin deşifre olmasından sonra anlayacağız. Levent o günkü hareket stratejisiyle
kendini tamamen temize çıkarmıştır akıllıca.)
Sinan Ayhan’ın ulaştırdığı listeye dair hızlı bir güvenlik taraması yapar. Sapanca’da
bir lokasyonda bulunan üç Arap ilgisini çeker, bunlardan birinin daha önce de benzeri bir
olayla ilgisi saptanmıştır. Hemen ekipleri harekete geçirir.
Sinan ve ekibi olay yerine vardıklarında korumayı yaralı, üç teröristi yerde bulurlar.
Sinan dönüşte Gölge’yle konuşur. “Siz gelmeden kırk dakika önce buradan bir Ford Transit
ayrılmış, yolda karşılaşmış olmalısınız,” der. Levent bu kadar sıradan bir araçla yolda
karşılaşınca bir şey yapmasını bekleyecek kadar kendisine güvendiği için Sinan’a teşekkür
eder. Sinan bağımsız hareket etmesi konusunda Levent’i eleştirir. Levent ekiplerin yolda
olduğunu duyunca yakınlarda bir mekânda oldukları için olay yerine intikal ettiklerini, olay
beklenmedik hızda gelişince mecbur kaldığını anlatır. Sonuç olarak konsolosluk saldırısının
şüphelilerini temizlemiş, ortalığı ayağa kaldırmadan temiz bir iş çıkarmışlardır, daha ne
olsun. Sinan “Hepsi değil,” der. “Biri ağır yaralı, uyanır da bir bilgi alırız diye umut
ediyoruz.” Levent endişelenmiştir ama hiç renk vermez. (Çünkü konsolosluk saldırısının
arkasında aslında zaten Levent/Gölge vardır, istihbarattan adamına lokasyon bilgisini
vermiş, bombaları önden taşıtmış, sonra mekâna gelip adamları temizlemiş ve tüm bunları
gayet şeffaf görünüp kendini kahraman gösterecek biçimde düzenlemiştir. Şu an için çok
sezgisel olarak bu adamdan şüphelenen tek kişi Sinan’dır.)
Aslı önceki bölümde Zülküf’ten aldığı teklif karşısında kararsız kalmıştı. Çalıştığı
birime, hükümete yakınlığı, desteğiyle bilinen önemli bir işadamına dair bir haber ulaşır. Bu
evli iş adamının bir genç kadınla etrafa çok kötü kokular yayan bir ilişkisi, kızı zorla
alıkoyduğuna dair söylentiler vardır. Aslı ilgisini çeken bu haberin üzerine gider. Şiddete
uğrayan kıza ulaşır, onunla zor şartlar altında bir görüşme yapar. Aslı bu haberle o iş
adamının tutuklanmasına yarayacak delili elde eder. Fakat haber müdürü başlarının belaya
gireceğini düşünerek bu haberin yapılmasına izin vermez. Kanalın patronu, temiz ve ilerici
görünen bu işadamının yakın dostudur. Bu nedenle Aslı’nın haber için ulaştırdığı materyali,
el altından (Aslı’yı da riske atmayacak biçimde… Aslı’nın ses kaydı yoktur görüşmede)
patronu üzerinden işadamına ulaştırır, olay hasır altı edilir. Aslı da patronu tarafından adeta
cezalandırılacak, haberin peşinde koşmaması için masa başı göreve çekilecektir.
Ayhan Özlem konuşmasıyla bölüm finali. Ayhan kısaca bilgi verir. 93’ten beri
peşinde olduğu, bütün karanlık olaylarda parmağı olduğu düşünülen Gölge’nin hala
yaşadığını ve bu olayın da arkasında olduğunu düşünmektedir. Cem’in kaçırılma videosunun
arka planında buldukları ıslıktan sonra öldürülen teröristin söylediği son cümle bu yargısını
desteklemektedir. (İçinde “Gölge” geçen bu cümlenin Vakıa suresi 43. ayete ait olduğunu
saptamışlardır, adam ölürken Gölge’yi işaret etmiştir açıkça.)
Açıklamanın sonunda Ayhan vurucu cümleyi ekler:” …. katliamının da tetikçisi
Gölge’ydi.” İşte o anda Özlem’in yüzü darmadağın olur. Flashback. Anne ya da babasının
öldürülme anından. Birinci bölümdeki alevler içinde yürüyen küçük Özlem sahnesinin
öncesidir, o kısma kadar gelir. Küçük Özlem’in dolu gözlerinden Özlem’e geçtiğimizde
final.
(93’ten bugüne Türkiye’nin karanlığında büyük rol oynamış Gölge Özlem’in şahsi
trajedisinin de baş aktörlerinden biridir. Bu olay 93 araştırmasını Özlem’in tarihiyle iyice
birleştirecektir. Gölge’nin mezarı açılacaktır.)
6. Bölüm
Ayhan’ın verdiği bilgi, 93’ün kilit ismi, hâlâ yaşadığı düşünülen Gölge’nin anne ve
babasının katledildiği … katliamının da tetikçisi oluşu, Özlem’i çok etkilemiştir. Bu
konuşmanın devamından açılırız. Ayhan dosyanın yeniden açılabilmesi ve Gölge’yi bulmaya
yönelik tam teşekküllü bir harekatın başlatılabilmesi için öncelikle adamın mezarının
açılması gerektiğini söyler. Bugünün teknolojisiyle yanmış cesedin DNA bilgisine
ulaşabilmeleri mümkündür. Ayhan Özlem’in de onayıyla ilgili işlemleri başlatır.
2025’e döndük. Gölge’ye ait olduğu düşünülen yanmış ceset çıkarılır. Cesetten örnek
alınarak o günün teknolojisiyle test yapılacaktır.
Swetlana ve Farah ortak çalışmalarında elde ettikleri verileri toparlamak için bir
araya geldiklerinde, 93’ün kilit ismi Gölge’nin mezarının açıldığı bilgisi kendilerine ulaşır.
Gölge yaşıyorsa, peşinde oldukları 94 mevzuunun da kilit ismi olarak mutlaka ulaşılması
gereken biridir. Svetlana bu konuda ne bildiğine dair, niyetini belli etmeden Levent’in ağzını
aramaya çalışır.
Aslı önceki bölümde ünlü işadamının zorla alıkoyduğu genç kıza dair haberinin hasır
altı edilip kendisinin de masa başı göreve çekilmesi nedeniyle Zülküf’ün teklifini kabul
etmişti. Zülküf Aslı’dan çalıştığı gazeteden ayrılmamasını söyler. Görünürde hayatında bir
değişiklik olmayacak, aslında Orhan’ın peşine takılacaktır. Aslı Orhan’ı çok yakından
inceler. Uzmanlık alanı, katıldığı akademik çalışmalar, seminerler, kitapları vs. Aslı, Orhan’a
dair araştırması sürerken önceki bölümde görüştüğü kızın ölüm haberini duyarak sarsılır. Bir
rezidansın üst katından atlayarak intihar etmiştir görünürde. Aslı bunun bir cinayet
olduğundan son derece emindir. Görüşmeden, kızın zorla alıkoyulduğuna dair bölümü
(kaydın bir kopyasını saklamıştır) gizlice ortaya sızdırır.
Çıkan haberler üzerine Özlem derhal somut bir adım atarak işadamını gözaltına
aldırır. Hükümete desteğiyle bilinen ilerici bir iş adamıdır bu üstelik. Ancak kadına yönelik
şiddetin önlenmesi, kadın cinayetlerinin en ağır biçimde cezalandırılması Özlem’in 100
günlük gündeminin ön sıralarındadır. Bu konuda hiçbir kayırmaya, yakınlık nedeniyle göz
ardı etmeye asla göz yummayacaktır. İşadamının en ağır cezayı alması için elinden geleni
yapacaktır.
Eve erken gelebildiği bir gün hamakta uzanmış, Orhan’la Umut’un öyle rasgele,
gündelik bir anını seyreder Özlem. Baba kız onun varlığını unutmuş (ya da yokluğunu
kanıksamış halde) kendi hallerinde bahçede bir kovalamaca içindedir. Umut da ergen
triplerinden uzaklaşıp Özlem’in çok sevdiği o neşeli, çocuksu haline döner o anlarda. Özlem
gözlerini kapatır. Flashbacklerle geçmişe döner. Babasıyla mutlu bir anları…/ Amerika’daki
üniversite öğrenciliğinden, piknik gibi mutlu bir etkinlikten görüntüler… Gözlerini açar,
Orhan’ın karşısında kendisini izlediğini görür. “Bu ara çok geçmişe dönüyorum,” der. Orhan
“Dinlenmen lazım…” der. Bir- iki gün ailecek bir yerlere gidebilseler? Umut’a da iyi gelir.
Özlem elinde olmadan sinirli bir yanıt verir buna, dalga mı geçiyordur? Uykuya vakit yok.
Orhan bunu, Özlem’i düşünerek söylediğini söyler. Hatta belki yalnız başına biraz
uzaklaşma fırsatı olsa ona çok iyi gelecektir. Tam bunu konuşurlarken Bülent’ten telefon
gelir. Önlerindeki birkaç günün programına ilişkindir. Heyet yaptırımları, 93 hücresine dair
Sinan’la siber güvenlik tedbirleri temalı görüşme, 100 günlük programları vb.ye dair acil
toplantılar. Özlem programın üstünden geçerlerken laf arasında “Orhan bir yerlere kaçıp
dinlenebileceğimi sanıyor bir de” diye söyler elinde olmadan, Orhan’ın da duyacağı şekilde.
Bülent hemen atlar buna. “Bence gayet de güzel düşünmüş.” İç toplantılarını
Bolu/Abant’taki bir dağ evinde yapmalarının hiçbir sakıncası yoktur. Zaten belirli bir ekiptir.
Toplantılar bittikten sonra da bir gece olsun dinlenip kafasını toplayabilecektir, doğa ortamı
iyi gelir. Özlem düşüneceğini söyler. Orhan destekler. “Biz de kızımla gezip tozup alışveriş
yaparız biraz, bizi merak etme,” der. Umut yaşı gereği şehirde takılmayı seviyordur. Umut
koruma ordusunun azaltılması sözünü alır, babasıyla vakit geçirmeye de zaten dünden
razıdır.
Özlem ve ekip böylece ertesi gün Bolu Abant’a gider. Özlem son anda Umut’a
verdiği “az koruma” sözüne karşı içi rahat etmeyerek Levent’i onlarla bırakmıştır. (Adamdan
rica eder o da tabii kabul eder.) Altı koruma, Sinan, Bülent, Dışişleri Bakanı ve Savunma
Bakanı’ndan oluşan küçük ekiple Abant’a yol alırlar.
Toplantı mekânı Özlem’in çok hoşuna gider, doğayı neredeyse unutmuştur, iyi
fikirdir bu gerçekten. Onlar hazırlıklarını yaparken Umut’la babasını da İstanbul’da güzel
mekânlarda neşeli etkinlikler içinde görürüz. Gölge ve ekibi işlerini çaktırmadan yapmayı
becerdikleri için Umut rahatlamıştır.
Toplantı başlar. Bir mola anında Bülent ve Bakan korumalardan biriyle beraber
içeride kalır, Sinan, Savunma Bakanı ve Özlem dışarı çıkar. Dağ evinin bahçesinde yan yana
kahvelerini içerlerken korumalardan biri bir şey fark etmiş gibi hareket alır. Biraz ilerleyince
koruma emin olur, telefon çekmemektedir, dışarıyla iletişimleri kesilmiştir. Hemen
bulunduğu noktadan Sinan’a işaret eder. Sonra göz açıp kapayacak kadar kısa süre içinde bir
felaket gerçekleşir. Sinan korumanın uyarısını anlayarak hemen siper olmak için Özlem’e
doğru hamle yapar. Önlerine gelen koruma aynı esnada Özlem’i hedef alan keskin nişancı
tarafından vurulur. Adamın beyin ve vücut parçaları Sinan ve Özlem’in üzerine sıçrar. Slow
motionda Sinan kadını hızla dağ evinin arkasındaki depoya taşırken silah sesleri. Sinan
deponun sürgüsünü çeker, kendilerini içeriye atarlar.
7. Bölüm
Finalden devam. Kapı tekmelenirken birkaç el silah sesi duyulur. Sonra kapı açılır.
Özlem’in yakın koruması Akın içeriye dalarak ikiliyi kurtarır. (Kısa çakmayla Akın’ın
yetişerek son anda kapıyı tekmeleyip içeri dalmak üzere olan tetikçiyi vurduğunu görürüz.)
Sinan’ın fedakarlığı ve Akın’ın cesurca hamlesiyle Özlem’in hayatı kurtulmuştur. Dört
koruma, keskin nişancı ve tetikçi ölmüştür. Kurşun Sinan’ın kolunu sıyırmıştır, yarası ağır
değildir.
Olayın yankıları büyük olur. Hemen güvenlik toplantısı yapılır. Özlem’in taze
başbakanlık sürecinde karşılaştığı bu ikinci suikasttir. Önceki (uçaktaki bomba) bir uyarı
mahiyetindedir, bu ise doğrudan Özlem’i (ve belki bakanları) öldürmeye yönelik bir
saldırıdır. İlk incelemeler saldırının gelişi güzel bir fırsat suikasti değil her ayrıntısıyla
planlanmış bir saldırı olduğunu göstermektedir. Görünen o ki, toplantı neredeyse planlandığı
anda saldırganlar da bilgisine ulaşmış. En az sayıda, en etkili olacak şekilde
konumlandırılmış failler. Sinyal bozucular kullanılmış. Saldırı uzaktan duyulan ezan
başladığı anda başlamış… (Uzaktaki köylüler sesleri duyup jandarmadan yardım isteyemesin
diye) vs.
Bu şüpheyi şimdilik aralarında tutmaya karar verirler. Özlem gereken her tür
araştırmanın yapılması konusunda Ayhan’a onay verir. Sinan ve Gölge’nin yanı sıra
korumalar ve bakanlar da izletilecektir.
Farah, Svetlana aksında ortak bilgi aktarımı devam eder. Sinan, Bülent ve Levent’in
ortak noktaları 93’e dayanmaktadır. Bu şaşırtıcıdır. Farah Levent’ten şüphelendiğini söyler.
Bu durum Svetlana’nın tepkisini çeker. Bu konuda yanılıyordur. Farah Levent’le ilişkisi
nedeniyle soğukkanlılığını, profesyonelliğini yitirmekle, gerçekleri görememekle suçlar
kadını, aralarında bir gerilim olur. Svetlana o anlık öfkeyle, “İşle duygularını sen karıştırıyor
olmayasın? Kıskanıyor musun Levent’i?” diye sorar. Farah buna çok bozulur, çeker gider.
Svetlana ise Sinan’dan şüphelenmektedir bu arada. Çünkü Özlem’in hayatına girmesi ve
şimdi Başbakan’ın çevresinde görev alması ona göre asla tesadüfi değildir.
O gittikten sonra Swetlana Farah’ın şüphesini sorgulamaya başlar. Acaba Farah haklı
mıdır? Swetlana bunu öğrenmeli ve Farah’a Levent’in şüphelendiği gibi biri olmadığını
ispatlamalıdır ki doğru iz üzerinde yürüyebilsinler. Fakat bölümün final aksında Svetlana
Levent’i aklamaya çalışırken ondan şüphelenmesine neden olacak bir ipucu yakalar, bu
durum kafasını karıştırır.
Özlem’in yakın koruması Akın yalnız kurt olayı gibi bu meselenin de isimsiz
kahramanı olmuştur. Önceki bölümlerde eşiyle aralarındaki o hep çözülecekmiş gibi duran
ama bir türlü kırılamayan mesafeyi görmüştük. Bu bölümde suikast haberinden sonra ölen
korumaların kimliğinin açıklanmasına kadar olan sürede Ayça, Akın’ın öldüğünü düşünüp
yıkılmıştır. Çocuğu hemen bir arkadaşına bırakıp hastaneye koşar. Morga götürülen iki
cenaze ile karşılaşır, yüreği ağzına gelir bir an. O korku içindeyken Akın koridordan üstü
başı kan içinde ama yürüyerek gelir. Ayça gayri ihtiyari ona koşar, sarılır, “iyi misin” Akın
sadece kafasını sallar, bir şeyi yoktur. Ayça’nın yüzündeki büyük rahatlamayı görürüz.
Hastaneden çıkarlar.
Ölen korumalar için Özlem’in de katıldığı bir cenaze töreni düzenlenir. Cenaze
dönüşü Özlem’le Akın arasında bir konuşma geçer arabada. Özlem Akın’ın ilk çocuğunu
SMA’dan kaybettiğini öğrenmiştir, baş sağlığı diler.
Özlem, olaya bu (inanılması güç görünen) son ihtimalin gölgesi düşse de hayatını
riske atarak kendisini kurtarmasından dolayı Sinan’a minnettardır. Biraz da duyduğu
suçluluk/minnet hissiyle onu birkaç kez arar. (Sinan kısa sürede hastaneden çıkar.) Bu
konuşmalardan birine, ifade ettiği minnettarlık hissine Orhan da şahit olur ve bu durumdan
rahatsız olur elinde olmadan. Orhan’ınki bir kıskançlık krizi falan değildir ama kopan
ilişkilerinin üstüne Özlem’in başbakanlık kariyeriyle beraber içine girdiği dünya onun
kendisini günden güne daha yetersiz hissetmesine neden olmaktadır. Özlem’e olan
tavırlarına, konuşmalarına da yansır bu. Umut annesinin atlattığı ikinci ve ciddi ölüm
tehlikesi karşısında isyandadır. Annesini kaybetmeye dair korkusunu öfke biçiminde
yaşamaktadır. Vaziyet öyle bir noktaya gelir ki Orhan konu başka ne olursa olsun onu
sonuna dek destekleyeceğini ama kızının annesini her dakika artan ölüm riski ile olduğu bu
durumda artık destekleyemeyeceğini söyler. Belki de istifayı da ihtimal olarak düşünmelidir.
Her şeyin ortasındalarken Orhan’ın ifade ettiği bu durum aralarını iyice gerer.
Aslı Zülküf’le yaptıkları plan doğrultusunda, çiftin durumuna dair bilgi edinmek için
Orhan’ın bir konferansına dinleyici olarak katılır. Konferans sonrasında Orhan’a soru
sormak, kitaplarını imzalatmak isteyenler arasında son olarak Aslı belirir. İlk anda Orhan
evlerine röportaj için gelen Aslı’yı tanımayabilir fakat Aslı bunu hatırlatarak kendisini
tanıtır. Orhan’ın sıkı bir takipçisi olduğunu, şu ana dek yazdığı her şeyi okuduğunu, bütün
konuşmalarını izlediğini söyler. Ayrıca yüksek lisansa hazırlanmakta, dışarıdan dersler
almaktadır, Orhan’ın uzmanı olduğu Kültürel Çalışmalar alanında, onun ilgilendiği bir
konuya dair tez yazmayı planlamaktadır. Gazeteciliğinin yanı sıra kendini iletişim alanında
geliştirmek idealidir. Orhan bu konuda iyi niyetini ve gayretini gördüğü Aslı’ya, çalışmasına
dair bir taslak hazırlayıp kendisine e-mail atabilirse yardımcı olmaya çalışacağını söyler.
Aslı çok sevinir.
Aslı Orhan’la görüştükten sonra rapor vermek için Zülküf’le buluşur. Ona
gelişmelerden bahseder, farkında olmadan Orhan’ı da epey över. Tüm birikimi ve başarısına
karşın mütevazı, zarif ve iyi niyetli bir adamdır Orhan, soyu tükenengillerden. Zülküf
Aslı’ya asla görünüme aldanıp amacından sapmamasını söyler. Orhan’ın bu iyi niyet
maskesinin altında kesinlikle gizli bir yanının, muhtemelen sakladığı bir ilişkisinin
olduğundan bahseder.
Aslı, Orhan ve Özlem’in katıldığı bir davete dair görüntüleri izler. Ayrıntılı izlemede
Özlem’le Orhan arasındaki mesafeyi fark eder. Takılır bu duruma, bu Zülküf’ün tezini
kuvvetlendirmektedir (Aslında suikast sonrası katıldıkları bu davette Orhan, Sinan ve Özlem
arasındaki konuşmalardan etkilendiği, kendisinin yetersiz kaldığını düşündüğü bu noktada
Özlem’e de giderek hayatını daha çok riske atan bu görevden çekilme ihtimalini gözden
geçirmesi gerektiğini söylemesi üzerine gelişen yeni gerilimli havanın etkisiyle ekstra bir
soğukluk vardır gerçekten aralarında. Davete ilişkin reel görüntüleri de bölümde izleriz.)
Ayhan sonunda aldığı istihbaratla bombanın nakli konusunda deşifre edilen bir
iletişim kanalı vasıtasıyla Gölge’nin yerini belirlemiştir. (Bunun da Levent’in fake bir
hamlesi olduğunu anlayacağız ileride.) Ayhan Gölge’yi yakalamak için bir mekâna giderAni
gelişen bir durumdur, bir operasyon planı yapıp zaman kaybederek adamı bir kez daha
elinden kaçırma lüksü yoktur. Ayhan silahını doğrultur ve Gölge ile karşı karşıya gelir. Fakat
Gölge de silahını ona doğrultmuştur. Ayhan’ın yüzündeki şaşkınlığı görürüz. Silahlar patlar,
ölenin kim olduğunu hemen görmeyiz.
Yedinci bölüm final dönüşü vurulanın Ayhan olduğunu görürüz. Biz hala Gölge’nin
kim olduğunu bilmeyiz. Sinan olabileceğini bile düşündürürüz izleyiciye.
Ayhan’ın ölümü en başta Özlem’i yıkmıştır. Özlem Gölge’nin yakalanması için iyice
bilenmiştir.
8. Bölüm
Final bölümünün başlarında halk Özlem açısından ikiye bölünmüştür. Bir yandan
onun yılların kanayan yarası kadın cinayetlerinde hiç çekinmeden ülkenin en güçlü
adamlarından birini içeri aldırarak attığı çok önemli adım, intihar eden genci kurtarıp önemli
bir pozisyona yerleştirmesinin yanı sıra kurumlar içinde başlattığı liyakat savaşı, aldığı
ekonomiyi düzeltmeye yönelik tedbirler başta olmak üzere günlük hayatlarına kısa sürede
yansıyan aydınlık yüzünü destekleyen kitleler azımsanmayacak miktardadır. Bir kesimse
muhalif basının kışkırtmalarıyla bu bölümde açıklanan ABD yaptırım kararları, 93’e benzer
olayların tekrarıyla ülkenin yeniden bir kaosa sürüklenmesi gibi gerekçelerle isyan
halindedir. Toplum adalet ve özgürlükle öteden beri var olan huzur ve düzen ihtiyacı
arasında gidip gelmektedir. Özlem’in reformlarla birlikte huzur ve güvenliğin de
sağlanabileceği hissini vermesi hayatidir. Mesele dönüp dolaşıp ABD ile krizin
çözümlenmesine dayanmaktadır.
Aslı ve Orhan açık alanda bir etkinlik öncesinde bank vs. bir yerde otururlarken
samimi halleri ve resim olarak yanlış anlaşılacak bir yakınlaşma anı gizli kamerayla çekilir.
Finalde bir sürat teknesi boğaza giren ABD donanma gemisine yöneltilecektir.
Seçilen tarihte (önceden hava şartlarına göre belirlenmiş bir tarih olabilir) özellikle Kanal
İstanbul üzerinde yoğun bir sis vardır. Dikkatler saldırı için ABD gemisine doğru ilerleyen
bomba yüklü sürat teknesine yönelmiştir. Bu saldırı önlenir. Herkesin gözü buradayken
ABD gemileri Kanal İstanbul’dan geçirilir.
Levent mekân sahibinin odasına gider. Gülümseyerek kahvaltı için teşekkür eder.
“Bir minik ateş yakacağız bizimkiyle şöyle dışarıda ortada bi yerde, odun modun,
tutuşturucu bir şeyler falan var mı? Adam “abi tiner/benzin menzin olacaktı” der. O
kalkarken “bizim şu kaydı da alıver şimdi başınız belaya girmesin, git gel hallederiz” der.
Adam da “iyi olur abi” Adam elinde benzin bidonu ve odunlarla gelir. Levent kenara bırakır
malzemeleri. Adam kayıt için bilgisayarını açtığı anda kafasından tak diye onu da vurur.
Bilgisayarı alır, bungalova gider. Bilgisayarı içeri atar. Benzini kulübenin içine, kadının
üzerine boşaltır. Kadının çantasını alır. Gayet soğukkanlıdır bunları yaparken. Dışarı çıkar.
Akşam olmuştur bu arada. Etrafa da biraz döker. Çakmağını çıkarır, yakar. Bir anda kulübe
alev alırken Gölge’nin arkada alevler, arabasına doğru yürüyüşünde kalırız. Uzun süredir
birlikte olduğu bir kadını bir anda müthiş bir soğukkanlılıkla öldüren bu adam Gölge’dir, şu
an aleyhinde hiçbir kanıt yoktur, Özlem’in en yakınındaki kişilerden biri olarak hayatına
devam edecektir.
Finalde Özlem’in Kanal İstanbul başarısı büyük yankı bulurken Zülküf’ün canlı
yayınına birden başbakanın eşi Orhan ve genç bir kadının yakınlaşma görüntüleri yansır.
Zülküf Aslı ile Orhan’ın anlık yakınlaşma hallerini yayınlamıştır. Özlem’in Kanal İstanbul
başarısının hemen akabinde büyük şaşkınlığı ve hayal kırıklığında sezon finali.