You are on page 1of 5

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi, E. 2016/18055 K. 2018/13473 T. 31.05.

2018

Daire: yargitay 8. Hukuk Dairesi

Esas No: 2016/18055

Karar No: 2018/13473

Karar Tarih: 31.05.2018

Karara Ulaşmak İçin Tıklayınız.

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

DAVA TÜRÜ : Tapu İptali ve Tescil

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda

Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı vekili tarafından

temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

KARAR Davacı vekili, dava konusu 710 parsel sayılı taşınmazın; vekil edeni tarafından

davalı ... 'ın murisi olan ve 1986 yılında ölen ... ... 'dan devralındığını, ... ... 'ın sağlığında

ve ölümünden sonra vekil edeni tarafından kullanıldığını, davalı ... tarafından

taşınmazın diğer davalı ... 'a devredildiğini açıklayarak taşınmazın tapu kaydının iptali

ile vekil edeni adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

Davalı ... dava konusu taşınmazı iyi niyetli olarak satın aldığını, davalı ... ise davacıya

satılan taşınmazın farklı bir taşınmaz olduğunu ileri sürerek davanın reddine karar

verilmesini savunmuşlardır.

Mahkemece, 1980 yılında davacı tarafından satın alındığı iddia edilen dava konusu

tapulu taşınmazın satımının tapuda yapılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar

verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı taraf dava dilekçesinde, dava konusu taşınmazı 1980 tarihinde davalı ... 'ın

annesi ... 'dan haricen satın aldığını, o tarihten bu yana malik sıfatı ile zilyet olduğunu,

... 'ın 1986 yılında öldüğünü, davalı ... tarafından taşınmazın kendisine devredilmesi

gerekirken diğer davalı ... 'e devredildiğini ileri sürerek tapu iptali ve tescil isteminde

bulunmuştur.

Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak

25 Aralık 2022 Pazar 16:52 1/5


Yargıtay 8. Hukuk Dairesi, E. 2016/18055 K. 2018/13473 T. 31.05.2018

kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 sayılı HMK 33. m). İddianın ileri

sürülüş şekline göre davacı taraf, TMK'nun 713/1 maddesine dayalı kazandırıcı

zamanaşımı zilyetliğine ve 713/2 maddesindeki '' ölüm '' hukuki nedenlerine

dayanarak eldeki davayı açmıştır.

Kural olarak, tapulu bir taşınmazın olağanüstü zamanaşımı yoluyla iktisabı mümkün

değildir. Ancak kanunun açıkça izin verdiği ayrık durumlarda tapulu bir taşınmazın

tamamının veya belli bir payının koşulları oluştuğu takdirde olağanüstü zamanaşımı

yoluyla kazanılması mümkün olabilir. Kanunda düzenlenen ayrık hallerden biri de,

TMK'nın 713/2. maddesidir. Anılan fıkranın önceki düzenlemesinde “aynı koşullar

altında, maliki tapu kütüğünden anlaşılmayan veya 20 yıl önce ölmüş ya da hakkında

gaiplik kararı verilmiş bir kimse adına kayıtlı bulunan taşınmazın tamamının veya

bölünmesinde sakınca olmayan bir parçasının zilyedi de o taşınmazın tamamı, bir

parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar

verilmesini isteyebilir” denilmiştir.

Aynı Kanun maddesinin 1. fıkrasında ise; “tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir

taşınmazı davasız ve aralıksız olarak 20 yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde

bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet

hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir.” düzenlemesine yer

verilmiş, 5. fıkranın son cümlesinde de; “Mülkiyet, birinci fıkrada öngörülen koşulların
gerçekleştiği anda kazanılmış olur.” ilkesi getirilmiştir.

Anılan kanuni düzenlemelere göre; tapulu bir taşınmazın tamamının veya

bölünmesinde sakınca olmayan bir parçasının zilyedi adına tesciline karar verilmesi

için, malikin ya da paydaşın ölmüş olması, yukarıda açıklanan koşullarda en az

20 yıl süre ile zilyet olunması ve bu süre içinde tapu kaydının intikal görmemesi

gerekmektedir. Başka bir anlatımla, belirtilen koşulların tamamlanmasıyla mülkiyet

kendiliğinden zilyede geçmiş olur. Mahkemece, sonradan verilen iptal ve tescile ilişkin

karar yenilik doğurucu(inşai) nitelikte olmayıp, önceden doğmuş mülkiyet hakkının

belirlenmesi niteliğindedir.

Her ne kadar, TMK'nın 713/2. maddesinin 2.fıkrasında yer alan “ ... ölmüş ... ” sözcüğü,

Anayasa Mahkemesinin 17.3.2011 gün ve 2009/58 Esas, 2011/52 Karar sayılı

25 Aralık 2022 Pazar 16:52 2/5


Yargıtay 8. Hukuk Dairesi, E. 2016/18055 K. 2018/13473 T. 31.05.2018

kararıyla iptaline ve yürürlüğünün durdurulmasına karar verilmişse de; Anayasasının

153/5. fıkrasında “iptal kararlarının geriye yürüyemeyeceği” açıklanmıştır. Nitekim

Anayasa Mahkemesi de, 12.12.1989 gün ve 1989/11 Esas, 1989/48 Karar sayılı

kararında iptal kararlarının geriye yürümezliği kuralını kabul etmek suretiyle, hukuksal

ve nesnel alanda sonuçlarını doğurmuş bulunan durumların iptal kararlarının

yürürlüğe gireceği güne kadar ki dönem için geçerli sayılması sağlanmıştır.

Tüm bu açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde; TMK'nın 713/1 ve 2. fıkralarına

dayalı olarak açılan tapu iptal ve tescil davalarında, koşullarına uygun olarak

20 yıllık zilyetlik süresinin tamamlandığı anda mülkiyetin kazanıldığının ve zilyet

lehine kazanılmış (müktesep) hak doğduğunun kabulü gerekmektedir. Şu halde,

Anayasa Mahkemesince yürürlüğün durdurulması kararının verildiği 17.03.2011

tarihi ya da davanın açıldığı tarihten hangisi önce ise, o tarihe kadar kazanma

koşulları tamamlanmışsa, tapunun iptaliyle zilyet adına tesciline karar verilmesi

gerekmektedir. Davanın, yürürlüğün durdurulması kararının verildiği 17.3.2011

tarihinden önce veya sonra açılmış olmasının bir önemi bulunmamaktadır.

Bundan ayrı, harici satış senetleri sadece tapulu taşınmazın satın alındığı tarihten

itibaren kural olarak satın alan kişi veya kişilerin zilyetliğinin hangi tarihte başladığı

bakımından kabul edilebilir. Bunun dışında tapulu taşınmazların TMK'nın 706,

TBK'nın 237, 2644 sayılı TK'nın 26. maddesi gereğince alım ve satımları resmi şekilde

yapılmadığı sürece hukuken geçerli bir sonuç doğurmayıp, alıcıya herhangi bir hak

bahşetmez, TMK'nın 713/1. maddesine dayalı istek hakkında da hiç şüphesiz olumlu

bir sonuç doğurmaz. Yani, tapulu taşınmazların kazanmayı sağlayan zilyetlikle

edinilmesi mümkün değildir. Sadece bunun tek istisnasını TMK'nın 713/2. fıkrasında

yer alan hukuki sebeplere dayalı olarak açılan davalar oluşturmaktadır.

Açıklanan hukuki olgular ışığı altında somut olaya gelince; dava konusu taşınmazın;

6.11.1970 tarihinde yapılan tapulama çalışmalarında, bağ vasfında, senetsizden,

ceddinden intikalen ve taksimen zilyet olan ... adına tespit edilerek, 26.3.1971

tarihinde kesinleştiği, 13.7.2009 tarihinde yapılan intikal ve taksim işlemleri ile

davalı ... adına tescil edildiği ve 11.11.2014 tarihinde satış yolu ile diğer davalı

... 'a devredildiği, kayıt maliki ... 'ın ise 21.6.1972 tarihinde öldüğü görülmüştür.

25 Aralık 2022 Pazar 16:52 3/5


Yargıtay 8. Hukuk Dairesi, E. 2016/18055 K. 2018/13473 T. 31.05.2018

Mahkemece, dava konusu taşınmazın davacı tarafından 1980 tarihinde kayıt

malikinin mirasçılarından satın alındığı, davada TMK'nın 713/2. maddesinde yer

alan “ölüm” sebebine dayanıldığı ve harici satış senetlerinin sadece zilyetliğin

başlangıç tarihine işaret ettiği göz önünde bulundurularak satın alma tarihinden

intikal tarihine kadar koşullarına uygun olarak davacı tarafından kullanılarak TMK'nın

713. maddesindeki nizasız fasılasız halde 20 yıl malik sıfatıyla zilyetlik gerçekleşip

gerçekleşmediğinin belirlenmesi gereklidir.

Bundan ayrı davacı, tapuda kayıtlı olan nizalı taşınmazı devralan davalıya karşı da

tapu iptali ve tescil davası açmıştır. Taşınmazı tapuda satın alan davalı TMK.nın

1023 maddesi hükmünden yararlanabilir. TMK.nın 1023. maddesine göre, tapu

sicilindeki tescile iyi niyete dayanarak mülkiyet veya bir başka ayni hak kazanan

üçüncü kişinin bu kazanımı korunur. Bununla birlikte, 28.07.1941 tarih 4/21 sayılı

YİBK ile Kanunun iyiniyete hukuki sonuç bağladığı durumlarda iyiniyetin varlığının asıl

olduğu, ancak durumun gereklerine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen

kimsenin iyiniyet iddiasında bulunamayacağı kabul edilmiştir. Yine, 08.11.1991 tarih

4/3 sayılı YİBK ile, iyi ve kötü niyeti belirmiş olan bir kişinin kötü niyetli bulunduğunun

ayrıca ispatlanmasının gerekmediği, vakıa ve karinelerden olayda kanunen iyiniyet

iddiasında bulunmayacak durumu belirmiş olan kimsenin kötü niyetinin diğer tarafa

ispat ettirilmesine sebep ve vecih kalmayacağından dava hakkının doğumunu

sağlayan ve bertaraf eden iyi veya kötü niyetinin bu durumda mahkemece resen

nazara alınacağını belirtmiştir. Mahkemece 08.11.1991 gün ve 3/5 sayılı Yargıtay

İçtihadı Birleştirme Kararında belirtilen ilkeler göz önünde tutularak karşı tarafın

kazanımında iyi niyetli olup olmadıkları hususunda da araştırma yapılmamıştır.

O halde Mahkemece; öncelikle davada TMK'nın 713/2. maddesinde yer alan “ölüm”

sebebine dayanıldığına göre, dava konusu taşınmaz başında yeniden keşif yapılarak

25 Aralık 2022 Pazar 16:52 4/5


Yargıtay 8. Hukuk Dairesi, E. 2016/18055 K. 2018/13473 T. 31.05.2018

yerel bilirkişi ve tanıkların HMK'nın 259 ve 290/2. maddeleri gereğince keşif yerinde

dinlenmelerinin sağlanması, davacının zilyetliğinin başlangıcı ve sürdürülüş şeklinin

yerel bilirkişi ve tanıklardan ayrıntılı olarak sorularak açıklığa kavuşturulması, yine

davacı davaya konu taşınmazı satın alan davalının kötü niyetli olduğu iddiasında

bulunduğundan, az yukarıda açıklandığı üzere 08.11.1991 gün ve 3/5 sayılı Yargıtay

İçtihadı Birleştirme Kararında belirtilen ilkeler gereği, mahalli bilirkişi ve tanıklardan,

tapuda satın alan davalının dava konusu taşınmazın davacının zilyet ve tasarrufunda

olup olmadığını bilip bilmediği, aynı köy ya da yerleşim alanında oturup oturmadığı,

akraba olup olmadığı, bu kişinin dava konusu taşınmaza bitişik ya da yakınlarında

taşınmazının bulunup bulunmadığının ayrıntılarıyla sorularak, satın alan davalının

iyi niyetli olup olmadığının duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi ve

tüm delillerin birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken,

yetersiz araştırma ve hatalı nitelendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru

görülmemiştir.

SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle

hükmün 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun

428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nun 440/I maddeleri

gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar

düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, istek halinde peşin harcın temyize edene

iadesine 31.05.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

25 Aralık 2022 Pazar 16:52 5/5

You might also like