You are on page 1of 3

DİKİLİ 2.

ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ


SAYIN HAKİMLİĞİ’NE

DOSYA NO :2020/94 E.

İKİNCİ
CEVAP DİLEKÇESİNİ
VEREN DAVALI :Sadık AYDOĞDU (T.C. 30115593760)
Örnekköy mah. 7445/1 sk. No:3 İç kapı no: 5 Karşıyaka/
İZMİR

VEKİLİ :Av.Mehmet ALİŞAN(Adres antettedir.)

KONU :İkinci cevabımızın sunumu hk.

AÇIKLAMALAR :

1)Zamanaşımına ilişkin itirazlarımız:

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 19.03.2019 tarih ve 2017/1750 E. , 2019/321 K.


kararında " İnançlı işlemin taraflarını, inanan ve inanılan oluşturur. Bir hakkı ya da
nesneyi, güvendiği bir kişiye inançlı olarak devreden kimseye “inanan” adı verilir.
Devredilen hak veya nesneyi, kendisine ait bir hak olarak kendi yararına, doğrudan doğruya
ve dolaylı olarak kullanan kişiye de “inanılan” denir. İnananın, inanılana inançlı olarak
kazandırdığı hak ya da nesne ise “inanç konusu şey” olarak nitelenir. İnançlı bir işlemde,
kazandırıcı işlemin tarafları ile borç doğuran anlaşmanın tarafları aynıdır.
İnançlı işlemde inanılan, hakkını kullanırken kararlaştırılan koşullara uymayı, amaç
gerçekleşince veya süre dolunca hak veya nesneyi tekrar inanana (veya onun gösterdiği
üçüncü kişiye) devretmeyi yüklenmektedir. İnançlı işlem, kazandırmayı yapan kişiye yani
inanana belirli şartlar gerçekleşince, kazandırmanın iadesini isteme hakkı sağlayan bir
sözleşmedir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde bunun dava yoluyla hükmen
yerine getirilmesi istenebilir.
İnanç sözleşmesi, 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı
uyarınca ancak, yazılı delille kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların
imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır.
Açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da, taraflar arasındaki uyuşmazlığın tümünü
kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek karşı tarafın
elinden çıkmış (inanılan tarafından el ile yazılmış fakat imzalanmamış olan bir senet veya
mektup, daktilo veya bilgisayarla yazılmış olmakla birlikte inanılanın parafını taşıyan belge,
usulüne uygun onanmamış parmak izli veya mühürlü senetler gibi) “delil başlangıcı”
niteliğinde bir belge varsa 6100 sayılı HMK’nın 202. maddesi uyarınca inanç sözleşmesi
“tanık” dahil her türlü delille ispat edilebilir.
Yazılı delil veya “delil başlangıcı” yoksa inanç sözleşmesinin ikrar (HMK m.188) yemin
(HMK m.225 vd) gibi kesin delillerle de ispat edilmesi olanaklıdır. Davacının yemin deliline
dayanması halinde mahkemenin davacıya bu hakkını hatırlatması gerekir.
İnanç sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden
6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 146. maddesi gereğince inanç sözleşmesinden
kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi on yıl olarak kabul edilmektedir."
Yukarıda belirtilen HGK kararı doğrultusunda iş bu da zaman aşımından reddedilmesi
gerekmektedir.

Olayımızda;

Davacı tarafın ileri sürdüğü İnançlı muamele gereği Yerleşmiş Yargıtay


kararları ışığında İş bu davalarda 10 yıllık genel zamanaşımı geçerli olduğunun kabul
edilmesi nedeniyle davacının bu talebi zaman aşımına uğramıştır.
Davacı taraf dava dilekçesinde Türkiye'ye her izine geldiğinde tapu devrini
istediğini ancak müvekkil Sadık Aydoğdu'nun bu devire yanaşmadığını belirtmiştir.
Davacı taraf iş bu parayı gönderdiği tarihten sonra 2009 yılında ve 2010
yılında Türkiyeye gelmiştir.Yani 10 yıllık zamanaşımı süresi 2009 yılında başlamış ve
2019 yılında son bulmuştur.Bu tür davalarda zamanaşımı, alacağın muaccel olduğu
tarihte, başka bir anlatımla inanç konusu şeyin iadesi gerektiği tarihte işlemeye
başlar.İadesinin gerektiği tarihte bu durumda 2009 yılında başlamıştır.Davacının 2008
yılından sonra Türkiye'ye giriş-çıkış tarihleri Emniyet Müdürlüğünden sorulduğu
takdirde haklılığımız ortaya çıkacaktır. İş bu nedenle öncelikle bu davanın zaman
aşımından dolayı reddedilmesi gerekmektedir.

2)Yine yukarıda bir kısmını sunuğumuz HGK kararında açıkça;

"İnanç sözleşmesi, 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı
uyarınca ancak, yazılı delille kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların
imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır.
Açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da, taraflar arasındaki uyuşmazlığın tümünü
kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek karşı tarafın
elinden çıkmış (inanılan tarafından el ile yazılmış fakat imzalanmamış olan bir senet veya
mektup, daktilo veya bilgisayarla yazılmış olmakla birlikte inanılanın parafını taşıyan belge,
usulüne uygun onanmamış parmak izli veya mühürlü senetler gibi) “delil başlangıcı”
niteliğinde bir belge varsa 6100 sayılı HMK’nın 202. maddesi uyarınca inanç sözleşmesi
“tanık” dahil her türlü delille ispat edilebilir

Böyle bir yazılı sözleşme yada delil başlangıcı oluşturacak belge davacı
tarafta olmadığından davacı tarafın iddiası dinlenemez.

3)Esasa ilişkin davaya cevap dilekçemizde yazdığımız hususları tekrar ederiz.

4)Yine tekrar edilmek üzere;Sayın Mahkeme ara kararında dava konusu taşınmaza sadece
500.-TL. teminat karşılığı ihtiyati tedbir koymuştur.Esasen davacı taraf müvekkile vermiş
olduğunu iddia ettiği 22.500 İsviçre Frank'ı karşılığı yaklaşık 197.000.-TL.bedel ile
müvekkilin arsayı aldığı iddia etmesine rağmen dava değeri olarak sadece 1.000.-TL.
göstermesi usule tamamen aykırı bir durumdur.Bu nedenle müvekkile ait arsaya konulan
tedbirin kaldırılması veyahut teminat miktarının davanın gerçek değeriyle orantılı seviyeye
çıkarılması gerekirse Belediye den rayiç bedel istenerek teminat miktarının yeniden
belirlemesi talep olunur.
SONUÇ VE İSTEM : Yukarıda açıklanan nedenlerle,
1)Müvekkile ait tapuya konulan ihtiyati tedbirin kaldırılmasına
veyahut teminat bedelinin yeniden belirlenmesine karar verilmesi,

2)Haksız ve dayanaksız açılan davanın redddine karar


verilmesini saygılarımla vekaleten arz ve talep ederim.25/01/2021

DAVALI VEKİLİ
Av.Mehmet ALİŞAN

You might also like