You are on page 1of 13

Medeni Usül - DAVALAR

Medeni Usül - DAVALAR

I. Dava Kavramı
Daha öce de ayrıntılı olarka açıklandığı üzere sübjektif hakkı ihlal edilen veya tehlikeye düşen kimse
ortaya çıkan uyuşmazlığı anlaşarak çözemiyorsa, Devletin yetkili yargı organlarına başvurarak ( kişi için
bir haktır ) yargı organlarınca sorunun cözülmesini talep edecektir.

Dava, başkaları tarafından hakkı ihlal edilen veya tehlikeye sokulan kimsenin,
yeniden tartışma konusu yapılmayacak şekilde ve geleceğe yönelik olarak, bu ihlalin
ve tehlikenin berteraf edilmesi için mahkemeden hukuki koruma talep etmesidir.

 Çekişmeli davalarda taraf olarak adlandırılan kavram çekişmesiz davalarda "ilgili" olarak anılır.

II. Dava Şartları

A. Kavram

Dava şartları konusunda ilk düzenleneme Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile getirilmiştir. Dava şartları
gerçekleşmeden bir davanın esası incelenemez ; davanın incelenip karara bağlanması, davanın
şartlarının varlığı veya yokluğuna bağlııdr. Hakim dava şartı eksikliğini kendiliğinden dikkate alır,
tarafların b konuda ayrıca talepte bulunmasına gerek yoktur. Ancak taraflar hakime yardımcı olurlar.

Şartlardan bazıları olumlu yani davanın açılması sırasında mevcut olması gereken; bazıları ise
olumsuz, yani davanın açılması sırasında bulunmaması gereken şartlardır. Olumsuz dava şarrtlarından
birisi mevcutsa veya olumlu dava şartlarından biri mevcut değilse, davanın esası incelenemez.

B. Dava Şartlarının Çeşitleri

1. Genel dava Şartları

a. Mahkemeye İlişkin Dava Şartları

aa. Yargı Yetkisi (mm 114 1-a)

Mahkemelerin yargı yetkisi, egemenlikle bağlantılı olarak ülke, kişi ve uyuşmazlık konusu ile sınırlıdır.
Bunun sonucu olarak Türk yargısının yetkisi, ülkenin hakimiyet sınırlarıyla sınırlıdır, yabancı ülkede
yargı yetkisi bulunmamaktadır. Türk yargısına tabi olmayan durumlara dava açılırsa reddedilir.

Kural olarak yerli  ve yabancı her gerçek veya tüzel kişi, Türk mahkemelere taraf olabilir. Ancak,
yabancı devletlerin egemenlik işlemlerine ilişkin işlerde ve diplomatik temsilcilerin, başta Viyana
sözleşmesi, milletler arası hukuktan kaynaklanan yargı muafiyeti bulunmaktadır. Bu muafiyet tamdır.
Diplomatik temsilcilerin cezai durumdan muafiyetleri tamdır.

bb. Yargı Yolu (m. 114 1-b)

Adli yargıda bir davanın görülebilmesi için davanın bu yargı koluna giren bir dava olması gerekir. İdari
yargıya giren bir dava, adli yargıda açılamaz. Her mahkeme ancak kendi yargı koluna giren dava ve
işlere bakabilir.

cc. Görev (m.114 1-c)

Bir dava ancak görevli mahkemede incelenebilir. Görevsiz mahkemede açılan davanın dava şartı
yokluğundan usülen reddi gerekir. Ancak davacı görevsizlik kararından sonra süresi çinde görevli
mahkemeye başvurarak davaya görevli mahkemede devam edilebilir.

dd. Kesin Yetki

Kural olarak yetki, dava şartı olmayıp ilk itirazdır. Bu sebeple mahkeme yetkiyi kendiliğinden dikkate
alamaz. Ancak, kesin yetki hallerinde davanın mutlaka yetkili mahkemede açılması gerekir. Kesin yetki
görev gibi bir dava şartıdır.

b. Taraflara İlişkin Dava Şartları


aa. İki Tarafın Bulunması

Davadan söz edebilmek için iki tarafın bulunması gerekir. Karşılıklı bir uyuşmazlık yoksa dava da
yoktur. Böyle bir  durumda eğer şartları mevcutsa çekişmesiz yargı işi söz konusu olacaktır. Bu sebeple
uygulamada kullanılan hasımsız dava terimi yanlış bir terimdir; karşı taraf yoksa dava olmaz tek taraflı
bir davanın yürütülmesi mümkün değildir

bb. Taraf Ehliyeti

Davanın esastan incelenebilmesi için iki tarafın da taraf ehliyetine sahip olması gerekir.

cc. Dava Ehliyeti

Dava ehliyeti de dava şartıdır. Tarafın dava ehliyetine sahip olmadığı ileri  sürülmese bile, mahkemenin
dava ehliyetine sahip olup olmadığı kendiliğinden incelenip bir karar vermesi gerekir. Davada taraflar
dava ehliyetine sahip olmalıdır. Dava ehliyetine sahip olmayan tarafların kanuni temsilcilerince temsil
edilmeleri gerekir.

dd. Davaya Vekalet Ehliyeti ve Geçerli Vekaletname

Dava vekil aracılığıyla takip ediliyorsa, vekilin davaya vekalet ehliyeti olması gerektiği gibi; geçerli bir
vekaletnamesinin de bulunması ve mahkemeye ibraz etmesi gerekmektedir.

c. Dava Konusu Şeye İlişkin Dava Şartları


aa. Davacı Tarafından Gider Avansı Yatırılması

Davacı yargılama harçları ile her yıl Adalet Bakanlığı'nca belirlenen tutarı, dava açarken mahkeme
veznesine  yatırmak zorundadır. Önceki Kanunumuzda dava açarken gider avansı yatırılması
öngörülmemiştir. Davacı davayı açtıktan sonra yaptırdığı her tebligat için yeniden tebligat ücreti
ödemek zorunda idi. Bu durum ise her seferinde yeniden gider yatırılmasına ve zaman zaman
kötüniyetle davanın geciktirilmesine neden olmaktaydı.

Davanın açılmasından sonra her seferinde gerekli tebligat giderinin taraftan istenerek davanın
gecikmesini önlemek amacıyla bu giderin makul bir kısmının avans olarak yatırılması zorunluluğu
getirildi. Davanın başında bu avansın yatırılması dava şartı olarak kabul edilmiştir. Aslında gider avansı
yatırılmadan dava açılmaması gerekir. Ancak bu husus ihmal edilerek dava açılmış olsa bile, ön
inceleme aşamasında hakim, öncelikle davacıya gider avansı yatırması için iki haftalık kesin süre
vermelidir. Avansın yatırılmadığı davanın ilerleyen aşamalarında tespit edilirse yine iki hafta süre veriilir
yoksa dava iptal edilir.

Gider avansı ile delil avansı aynı şeyler değildir. Ancak düzenlemede gider avansı, delil avansını da
kapsayacak şekilde hatalı biçimde düzenlenmiştir. Nitekim Yönetmeliğin 205. maddesine göre gider
avansı her türlü tebligat ve posta ücretleri keşif giderleri, bilirkişi ve tanık ücretleri gibi giderler için
davacıdan alınan meblağı ifade eder. Ancak aynı maddede delil avansının ödenmesine, hakim
tarafından dilekçelerin verilmesi ön inceleme aşaması veya tahkikatın başında karar verilir
denilmektedir. Böyle olunca Yönetmeliğin 205. maddesinin bir ve beşinci fıkraları birbiriyle
çelişmektedir.

Gider avansının davanın başında alınması zorunlu ise de delil avansının davanın başında
alınmasında hiçbir zorunluluk yoktur.

Gider avansı dava şartı sayılırken, delil avansı bir dava şartı değildir.

Hukuk Muhakemeleri Kanunu Gider Avansı Tarifesi'nde de gider avansı delil avansını kapsayacak
şekilde düzenlenmişti. Ancak daha sonra bu hata 2020 yılından bu yana hazırlanan HMK gider avansı
tariflerinde hatalı düzenleme terk edilmiştir. En son yayımlanan tarifenin 3. maddesinde gider avansının
her türlü tebligat ücreti ile posta ücretleri gibi giderleri kapsadığı; davacının taraf saysının 5 katı
tutarında tebligat ücreti ile diğer iş ve işlemler için 130 Türk lirası toplamını gider avansı olarak
ödeyeceği belirlenmiştir.

bb. Teminat Gösterilmesine İlişkin Kararın Yerine Getirilmesi

Türkiye'de mutad meskeni olmayan Türk vatandaşının dava açması, davacı yanında davaya müdahil
olarak katılması veya takip yapması; davacının daha önceden iflasına karar verilmiş, hakkında
konkordato veya uzlaşma suretiyle yeniden yapılandırma işlemlerinin başlatılmış bulunması; borç
ödemeden aciz belgesinin varlığı gibi sebeplerle, ödeme güçlüğü içinde bulunduğunun belgelenmesi
hallerinde davalı tarafın muhtemelen yargılama giderlerini karşılamak üzere, davacının mahkeme
tarafından belirlenecek olan teminatı göstermesi gerekir.

==cc. Hukuki Yarar **** (m.114 1-h)**** ==


Dava açılarak mahkemeden hukuki koruma talep edilir. Hukuki yarar sadece davada değil mahkemeye
yönelik her talepte, geçiçi hukuki korumalarda, kanun yoluna başvurmada da bulunmalıdır. Aksi halde
mahkeme bu talepleri inceleyip karara bağlamaz.

 Dava açmaktaki yarar hukuk düzenince kabul edilmiş meşru bir yarar olmalı, bu yarar dava açan hak
sahibi ile ilgili olmalı ve dava açıldığı sırada hukuki yarar halen mevcut bulunmalıdır. Ayrıca açılacak
davanın, ortaya çıkacak tehlikeyi bertaraf edecek nitelikte olmalıdır.

 Davacının dava açmakta hukuki koruma ihtiyacı olmadan sadece ideal veya ekonomik yararı hukuki
yarar sayılmaz. Ayrıca bir kimsenin hakkına ulaşmak için mahkeme kararının o an için gerekli olması
durumunda hukuki yararın olduğundan söz edilir.

 Mahkeme kararına ihtiyaç yoksa hukuki yarardan söz edilemez. Muhtemel ya da ileride cıkacak bir
yarar da hukuki yarar sayılmaz. Bir konuda mahkemeye başvurup karar almadan daha basit ve daha
kolay başka yolla aynı sonuca ulaşılabiliyorsa bu konuda mahkemeye başvurmakta hukuki yararın
olduğu söylenemez. *************************

 Hukuki yarar davanın açıldığı tarihte var olmalıdır. Aksi taktirde mahkemenin hukuki yararın
bulunmaması sebebiyle davanın usülen reddine karar vermesi gerekir. Bu ret kararı usüle ilişkin nihai
bir karar olduğundan istinaf edilebilecektir. Hukuki yarar eksikliği dava sırasında tamamlanamaz.
Örneğin muaccel olmayan bir alacak için açılmış olan alacak davasında davacının davayı açmakta
güncel bir yararı bulunmadığından alacak muaccel olana kadar süre verilmez mahkeme beklemez.
Yine hukuki yararı bulunmayan davacıya hakim tarafından süre verilerek talep sonucunu hukuki yararı
olan başka bir talep sonucuna dönüştürmesi beklenemez.

== Hukuki yarar eksikliği belli bir süre verilerek giderilebilecek dava şartı değildir==

  Hukuki yarar için talep sonucunun değiştirilmesi iddianın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağı
kapsamına girer ve dava kabul görmez. Dava açıldığı anda mevcut olmayan bir hukuki yarar dava
sırasında kendiliğinden tamamlanırsa bu taktirde dava reddedilmemeli esas karar verilmelidir.

dd. Davanın Derdest Olmaması


Tarafları dava sebebi ( vakıaları ) ve dava konusu aynı olan bir dava ikinci kez açılırsa, ikinci davada bu
husus re'sen veya talep üzerine dikkate alınır ve ikinci dava dava şartı yokluğundan esasa girilmeksizin
reddedilir.

ee. Kesin Hüküm Bulunmaması


Dava konusu hakkında bir kesin hüküm bulunuyorsa aynı konuda aynı taraflar arasında aynı dava
sebebine dayanarak yeni bir dava açılamaz. Aksi taktirde açılan yeni dava kesin hüküm bulunması
sebebiyle reddedilecektir. Kesin hükmün bulunmaması olumsuz dava şartıdır.

2. Özel Dava Şartları  ÖNEMLİ KİTAP VE VİDEO BAK


Genel dava şartları yanında kanunda bazı davalar için özel dava şartları öngörülmüş.
Arabulucuya başvurmanın zorunlu olduğu hallerde arabulucuya başvurulmuş olması özel bir dava
şartı olarak kabul edilmiştir.
Davacı arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılmadığına ilişkin son tutanağın aslını veya
arabulucu tarafından onaylanmış bir örneği dava dilekçesine eklemek zorunludur.

c) Dava şartlarının incelenmesi (m.115)

Dava şartlarının bulunması dava için esas kabul edildiğinden başından sonuna kadar var olmalıdır; bu
sebeple davanını başında öncelikle dava şartları incelenir. Hakim kendi inceler taraf talebi gerekmez.
Dava şartlarının neredeyse tamamı birer yargılama şartıdır. Bu yüzden her yargılama için bu şartlar
incelenmelidir. Uygun olanlar incelenir.

- Örneğin: Çekişmesiz yargı işlerinde taraf değil ilgili kavramı esas olduğundan iki tarafın bulunması
şeklinde dava şartı aranmasa da diğer dava şartları aranmalıdır.

Hakim davanın başında dava şartlarının bulunduğunu tespit ettikten sonra davanın esasını incelemeye
geçer. Dava açıldığı anda var olan dava şartı, daha sonra ortadan kalkarsa dava şart noksanlığından
usulen reddedilir.

Dava açılırken bir şart yoksa ve bu fark edilmeden esasa bağlanmışsa ve bu şart dava sürecinde
kendiliğinden ya da başka şekilde daha sonra sağlanmışsa esas bozulmamalıdır.

- Örneğin: Onyedi yaşında dava ehliyeti olamayan davacı dava açtıktan sonra ergin olur ve bu zamana
kadar dava ehliyeti olmadığı fark edilmezse dava reddedilemez. Ancak dava şartları nihai karar anında
var olmalıdır. 

Dava şartı eksikliğine rağmen mahkemece esasa girilerek bir hüküm verilmiş ve fakat bu hüküm bölge
adliye mahkemesince kaldırılmış veya Yargıtay tarafından bozulmuş ise sonraki yargılama aşamasında
önceden farkına varılmayan dava şartı eksikliği tamamlanmış ise artık usül ekonomisi ilkesi gereği
baştaki dava şartı eksiliğine dayanan bir ret kararı verilmemelidir.

Hakim davanın her aşamasında dava şartlarını incelemelidir. Taraflar da ileri sürebilir. Demek ki bu
konuda iddia ve savunmanın değiştirilmesi yasağı uygulanmaz

Eksik olan dava şartı belirli bir süre verilerek giderilen nitelikte ise mahkeme dava şartı noksanının
giderilmesi dava şartının tamamlanması için kesin süre vermek zorundadır. Bu süre içinde dava şartı
noksanlığı giderilmemişse dava usulen reddedilir.

==  Dava şartlarının inceleme sırası hakkında bir açıklık yoktur. Şayet kural olarak bir dava şartının
yokluğu diğerlerinin incelenmesini gereksiz kılıyorsa önce o dava şartı incelenir. ==

Şöyle ki önce mahkemeye ilişkin dava şartlarının daha sonra taraflara ilişkin dava şartlarının en
son dava konusuna ilişkin dava şartlarının incelenmesi uygundur.

Mahkeme bakamayacağı bir davada taraflar ve dava konusu bakımından inceleme yapması
gereksizdir.
III. DAVA ÇEŞİTLERİ

A. Talep Edilen Hukuki Korumaya Göre Dava Çeşitleri

1. Eda Davaları

Davacının talebinde davalının bir şeyi yapmaya, bir şey  vermeye veya bir şeyi yapmamaya mahküm
edilmesini istediği dava türüne  eda davası denir. Eda davalarında şahs veya ayni haklara ilişkin
taleplerde bulunulabileceği gibi davalnın olumlu veya olumsuz bir edaya mahküm edilmesi talep
edilebilir.

- Bir taşınır teslimi


- Bir taşınmazın tahliyesi

- Bir hakkın tescili

Dava açıldığında öncelikle dava konusu hakkın mevcut olup olmadığı tespit edilecek, daha sonra
davalıyı o hakka ilişkin edimi yerine getirmeye veya bir şeyden kaçınmaya mahküm edecektir. Eda
davası sonunda mahkeme talebin kabulü veya reddi hakkında bir karar verir.

2. Tespit Davaları

Bir hakkın yahut hukuki ilişkinin varlığının yokluğunun veya içeriğinin yahut da bir belgenin sahte olup
olmadığının belirlenmesini hedefleyen davalara tespit davası denir. Bu türde sadece taraflar arasındaki
hukuki ilişkinin varlığı, yokluğu tespit edilir.

-Örneğin: Bir malın mülkyetinin kime ait olduğu, taraflar arasında geçerli bir sözleşmenin bulunup
bulunmadığı gibi konulardır.

Tespit davaları uygulamada sıkça müracaat edilen bir dava türüdür. Kanunla belirtilen durumlar dışında
tespit davası açan davacı eda davası ile inşai davalardan farklı olarak dava açmakta hukuken
korunmaya değer bir yararın bulunduğunu açıkca ortaya koymak hukuki yararını ıspatlamak
zorundadır. Davacının tespit davası açmasında güncel bir hukuki yararın şartları ;

- Davacının bir hakkı veya hukuki durumu güncel bir tehlike ile tehdit edilmiş olmalı.

- Bu tehdit davacıya zarar verecek nitelikte olmalıi


- Başka bir yolla veya başka bir davayla ortadan kaldırılmayan bu tehlike ilamlı icraya konulmayan
tespit hükmü ile giderilmeye elverişli olmalıdır.

Maddi vakıalar tek başına tespit davasına konu yapılmaz; ancak hakkın yahut ilişkinin varlığının ya da
yokluğun belirlenmesi bağlamında konu olabilirler.  Maddi vakıaların tek başına tespiti
isteniyorsa bu delil tespiti kurumuyla alakalıdır. 

Bir hukuki ilişkide eda davası için şartlar uygun değilse bu ilişki hakkında tespit davası açılabilir. Tespit
davası sonunda belirlenen haklar taraflarca yerine getirilmezse bu durumda tespit edilen hukuki
ilişkiden kaynaklanan hakkın ifası için daha sonra bir eda davası açılabilir. Bu yönüyle tespit davası eda
davasının açılamadığı durumlarda eda davasının öncüsü niteliğindedir.
Gelecekte kurulacak bir hukuki ilişki için tespit davası açılamaz.

== Bir hukuki ilişkinin varlığının tespitine yönelik açılan tespit davalarına müspet (olumlu) dava
denir.==

Örneğin bir sözleşmenin var olduğunun tespiti böyledir.

==Davacı açtığı davayla davalının var olduğunu iddia ettiği bir hukuki ilişkinin bulunmadığının
tespitini istiyorsa bu tür davalar menfi (olumsuz) tespit davalarıdır. ==

Örneğin davacının ilerde kendisine icra takibi yapılacağı şüphesiyle davalıya borcu
bulunmadığının tespitine yönelik acılan davalar.

== Tespit davası ancak somut bir hukuki ilişki hakkında açılabilir. Soyut hukuki ilişkiler veya maddi
vakıalar tespit davasına konu olamaz.==

- Tespit davası konusu hukuki ilişkiler olması bir dava şartı olduğundan mutlak olmalıdır.

== *** Tespit davası açıldıktan sonra eda davası açılması mümkünse " iddia veya savunmanın
genişletilmesi yasağı " uygulama bulmaz ve davacı davaya eda davası olarak devam edebilir.==

3. İnşai ( yenilik doğuran ) Davalar


Bir hukuki durumun kurulması, kaldırılması veya değiştirilmesi için davacının tek taraflı iradesinin yeterli
olmadığı veya bu konuda tarafların anlaşmasının mümkün olmadığı, bunun ancak mahkeme kararıyla
sağlanan durumlarda acılan davalar " inşai " davalardır.

-Örneğin eşlerden biri tek taraflı bir beyanla boşanamaz. Hangi sebebe dayanırsa dayansın mutlaka
dava açılması gerekir. Bu dava inşai davadır. BOŞANMA

Borçlarda kira bedeli tespiti bir inşai davadır.


Ticaret hukukunda ortaklığın feshi inşai davalardır.

Medeni usulde yargılamanın iadesi inşai davadır.

İnşai davalarda tespit davası gibi hukuki yararın ispatına gerek yoktur. Bu davaların açılmasına imkan
tanınan hallerde zaten hukuki yararın mevcudiyeti kabul edilir.

İnşai haklar, kural olarak hak sahibinin tek taraflı olarak hakkını kullanmasıyla sonuç doğurur.

-Örneğin sözleşmenin feshi tek taraflı bir irade beyanıyla sonuç doğurur ve ayrıca mahkeme kararına
gerek yoktur.

Bir taraf fesih etmek isterken karşı taraf reddediyorsa bu ya tespit davası ya da eda davası
altında görülür.

 İnşai davalar kural olarak geleceğe etkili sonuçlar doğurur fakat;


-Ölüme bağlı tasarrufların iptali
-Şirket genel kurul kararı iptali

-Nesebin reddi                              gibi davalar geçmişe yönelik sonuçlar doğurarak istisna oluşturur.

B. Talep Sonucuna Göre Dava Çeşitleri

1.Genel Olarak

En basit şekliyle bir dava açıldığında davacı belirli bir hukuki sebebe dayanarak bir hukuki ilişkiden
kaynaklanan talebini davalıya yöneltmektedir. Bu talep bir edaya ilişkin olabileceği gibi tespite beya
inşai hakka ilişkin de olabilir.

2. Kısmi Dava

Davacı, borcun belirli bir kısmını talep ederek açtığı davaya denir. Kısmi dava niteliği itibariyle
bölünebilir talepler için söz konusudur ve bir kısmı talep edilir.

- Davacının bir kişiye karşı birden fazla farklı hukuki ilişkilere dayanarak talebi varsa ve bunlardan
bazılarına dava açıyorsa bu kısmi dava değildir. 

- Kısmi dava için alacağın tartışmalı veya belirsiz olup olmamasının bir önemi kalmamıştır.

- Davacının diğer türlerde de olduğu gibi hukuki yararı bulunmalı. Bu nedenle davacının alacağını
küçük paralara bölüp ayrı ayrı dava açması hakkını kötüye kullanması olarak algılanır ve dava hakkı
ortadan kalkar.

- Bir davanın kısmi olup olmadığını davacının dilekçesinden anlaşılır " *Şimdilik alacağın belirli bir
miktarını dava ettiği " *belirterek açtığı davalar kısmi davadır.

- Zamanaşımı sadece dava edilen kısım için kesilir. Kalan ve henüz talep edilmeyen kısım için
zamanaşımı işlemeye devam eder. Davacı talep konusunun geri kalan kısmını karşı tarafın izniyle veya
ıslah yoluyla davada ileri sürdüğünde artırılan bu kısım için faiz istediğinde borçlu daha önce temerrüde
düşürülmemişse artırdığı tarihten itibaren faiz talep edebilecektir.

Kısmi dava açılması talep konusunun geri kalanından feragat edildiği anlamına gelmez. Kalan kısım
için farklı bir davayla talep edilmesi ya da aynı dava içersinde ıslah yoluyla davaya girmesi mümkündür.

3. Belirsiz Alacak Davası

Talep sonucu dilekçenin zorunlu unsurudur ancak maddi hukukta alacaklının bazı hallerde alacağının
miktarını tam olarak belirlemesi mümkün değildir. Bu yüzden talep sonucunu tam olarak belirtmesi
davacıdan beklenemez.

A. Amacı:

Belirli olmayan bir alacak için sırf zorunlu diye talep sonucunu tam yazmaya çalışan davacı bir cok
riskle karşılaşır. Amac bu riskleri kaldırmaktır.
Dava açarken alacak miktarını ta olarak bilmeyen davacı talep sonucunu yüksek tutarsa alacağının
kabul edilmeyen bölümü için davada haksız çıkmış olacak ve bu miktar için yüksek bir yargılama
giderine mahküm edilecektir. Belirsiz alacak davası davacının alacağını "tahkikat" aşamasında
belirlenmesinden sonra doğru bir talep hakkı sunarak bu riski ortadan kaldırır.

- Zamanaşımı belirsiz alacak davasında aslında tüm alacak için kesintiye uğrar ve bir problem
yaşanmaz.

- Bu dava kişinin eksik talepten sonra bir dava daha açmasına engel olarak mahkemelerin çelişik
hüküm vermemesini sağlayarak usul ekonomisine uygun bir tasarruftur.

B. Belirsiz alacak davasının dava çeşitlerinde yeri

Bu tür dava aslında talep tam bilinmese de bir istek ve hüküm doğuracağından "eda" davasıdır. Eda
davasından farkı ise dava dilekçesinde talep sonucunun asgari bir miktar dışında kesin olarak
belirlenememesidir.

C. Belirsiz alacak davasının koşulları:

aa. Talep sonucunun miktarının belirlenmesinin imkansız veya davacıdan beklenemeyecek olması:

Talep sonucunun belirlenememesi bazı hallerde biyolojik nedenlerle imkansızdır. Örneğin, zarar gören
kişinin zararın sonuçlarının dava açtığı sırada tam olarak belirlemesi mümkün değildir. Ağır yaralanan
kişinin dava açıldığı sırada tedavisi devam etmektedir ve tedavinin sonuçlarının tam olarak belirlemek
mümkün değildir.

Diğer imkansızlık ise hukuki anlamdadır ve davacının talep sonucunun belirleyebilmesi için gereken
bilgiler üçüncü kişi ya da davalının bilgisindedir. Örneğin hastanede gördüğü tedaviden zarar gören
kişinin davalının kusurunu bilmesi gerekir  ki bu konuda talep edeceği tazminat miktarını belirlemesi
mümkün olsun. Bu imkansızlığı içinde delillerin bilir kişiler tarafından incelenip  belirlenmesi de olabilir.

bb. Dava dilekçesinde geçici talep sonucunun belirtilmesi:

Davacının belirsiz alacak davası açarken dava dilekçesinde belirttiği bu miktar "geçici talep sonucudur"
Davacının alacağının belirleyebildiği kadarını belirttiği bu geçici talep sonucu daha sonra "kesin talep"
sonucuna dönüştürülebilir.

Harcın tahsilini hakim kendiliğinden sağlayacak ve alacak belirlenince eksik kısmı talep edecektir eğer
tamamlanmazsa hakim belirlenen kesin talep sonucuna göre değil geçici talep sonucuna göre karar
verecektir.

Dilekçe de asgari miktar belirtilmelidir.

Talep tam olarak belirlenecek duruma geldiğinde hakim iki haftalık süre tanır ve iddianın genişletilme
yasağı uygulanmadan talep sonucunu tam ve kesin olarak belirleyerek mahkemeye bildirilecektir.

cc. Belirsiz alacak davası dilekçesinde tüm vakialar eksizsiz olmalıdır:


Davacıdan sadece talep sonucu kısmının eksik olması beklenir. Talep sonucu belirsiz alacak davasında
tam olarak belirtilmese bile davacı bu talep sonucunun dayandığı tüm vakıları eksiksiz olarak
bildirmelidir.  Aslında alacak belirlenebilir bir alacaktır. Ancak bu belirleme davanın açıldığı sırada
mümkün olmayıp ancak yargılama sırasında ya da karşı tarafın kişinin elindeki delilleri sunmasından
sonra belirlenebilecek niteliktedir.

D. Talep sonucunun belirlenmesi ve davalının buna karşı koyabilmesi:

Kanunda hakimin tahkikat sona ermeden önce davacıya talep sonucunu belirlemesi için iki haftalık süre
vermesi kabul edilmiştir. Hakimin bu süreyi vermek için mutlaka tahkikat sonunu beklemesine gerek
yoktur.

-Örneğin: Davacı davalının cevap dilekçesi ve bu dilekçesine eklediği delillerden sonra talep sonucunu
belirleyebilecek durumda ise tahkikatın başlamasından önce de hakim davacının talep sonucunu
belirlemesi için davacıya süre verebilir.

Talep sonucunun kesin olarak belirlenmesi genellikle geçici talep sonucunun artırılması şeklinde
olacaktır. Kanun talep sonucunun artırılmasına açıkca izin verdiği için karşı tarafın iznine veya ıslah
yoluna başvurmak gerekmez.

*Davacı verilen iki haftalık sürede talep sonucunu kesinleştirmez ise baştaki geçici talep sonucu kesin
sonuc halini alır ve bu duruma göre hüküm görülür.

- Talep sonucunun kesin olarak belirlenmesi tahkikat sırasında bir kez yapılabilecektir. Davacıi talep
sonucunu belirledikten sonra artırmaya kalkıırsa bu iddianın genişletilmesi yasağına tabi olacaktır.
Ancak istinaf yagılamasında davacının talebini tekrar belirlemesi mümkün olup olmadığı tartışılır.

 İlk derece mahkemesinde alcağın belirlenmesine yönelik eksik veya hatalı bir inceleme yapılmışsa ve
istinaf yargılamasında bu durum dikkate alınarak hüküm kaldırılmış ve yeniden tahkikatta alacağın
belirlenmeisne yönelik örneğin yeni bilirkişi incelemesi yapılmışsa bu durumda da istinaf
yargılamasında davacı talebini yeniden belirleyebilmelidir.

Talebin kesinleşmesinden sonra talep sonucunun davalıya bildirilmesi ve davalının buna karşı
savunmasını yapabilme fırsatı verilmelidir. Daval sadece talep sonucunun davacı tarafından belirlenen
miktarına itiraz edebilecek ve incelenen deliller ve vakıalar çerçevesinde bu alep sonucunun haksız
olduğunu savunabilecektir Davalı bu vesileyle daha önce bildirmediği yeni vakialar ileri süremez.

Dava açılmasının sonuclarından biri de zamanaşımının kesilmesidir. Zamanaşımı belirsiz alacak


davasının açılması ile tüm alacak için kesildiğinden sadece geçici talep sonucu için değil yargılaam
sırasında kesinleşen miktar için de zamanaşımı davanın açılmasından itibaren kesilmiş sayılır

4. Terditli ( kademeli ) dava

Davacı açtığı dava birden fazla talepte bulunuyor ve asıl talebi kabul edilmediği taktirde yardımcı talebi
hakkında karar verilmesini istiyorsa terditli dava söz konusudur.
Örneğin bir malın teslimi bu kabul edilmediği taktirde bedelinin ödenmesinin talep edildiği dava
terditli bir davadır.

velayetin kendisine verilmesi, 1bu kabul edilmez ise çocukla kişisel ilişkisinin yeniden
düzenlenmesini kademeli dava olarak açabilir.

Davacının aynı davalıya karşı olan birden fazla talebini aralarında aslilik-ferilik ilişkisi kırmak suretiyle
aynı dava dilekçesinde ileri sürmesi halinde ortada terditli bir davanın bulunduğundan söz edilecektir.

İki adet şartı bulunmaktadır. Bunlar;

a. Aynı davalıya karşı ileri sürülecek birden ziyade talep arasında bir aslilik-ferilik ilişkisi mevcut
olmalıdır. Yani dava dilekçesinde önce asli talep daha sonra da fer'i talep belirtilmelidir.

b. Birlikte ileri sürülen talepler arasında hukuki veya ekonomik bir bağ bulunmalıdır.== Yine her iki
talebin asıl olarak aynı vakıa karışımına dayanması ve aynı amacı takip etmesi gerekmektedir. Örneğin
TMK 724. m göre yapının değeri açıkca arazinin değerinden fazla ise iyiniyetli taraf uygun bir bedel
karşılığında yapının ve arazinin tamamına veya yeterli bir kısmının mülkiyetinin malzeme sahibine
verilmesini isteyebilir. Buna karşılık davacı birinci talebi olan yapının değerinin açıkça arazinin
değerinden daha az olduğunun tespiiti üzerine TMK 723. maddeye dayanarak kendisine kullandığı
malzemeler sökülüp alınamıyorsa uygun bir tazminat ödenmesini isteyebilecektir.

Terditli dava da dayanılan talepler farklı vakıalara da dayanabilir. Örneğin asıl talep olarak bir malın
teslimini talep eden davacı teslimin dayandığı satım sözleşmesinin hükümsüzlüğünün belirlenmesi
halinde yardımcı talep olarak satış parasının geri verilmesini isteyebilir. Her ne kadar iki talep arasında
bir irtibat varsa da dayandığı vakıalar birbirinden farklıdır. Zira asıl talep satış sözleşmesi, yardımcı
talep iste sebepsz zenginleşmedir.

Terditli dava açılması şarta bağlı dava ikamesi anlamına gelmez

Sadece davacı mahkemenin incelemesini istediği taleplerini sıraya koymaktadır.

Terditli davada mahkeme önce ilk talebi inceleyerek hükme bağladıktan sonra fer'i talep konusunu
inceleyebilir.
Davacı mahkemeden her iki konu için de hakkında karar verilmesini istememektedir. Davacının
talebi asıl talep hakkında karar verilmesidir. Asıl talep hakkında olumlu bir karar verilirse fer'i talep
incelenmez.

5. Seçimlik Davalar

Seçimlik dava seçimlik borçlarda seçim hakkının borçluda olması halinde açılabilir. HMK m 112'ye göre
seçimlik borçlarda seçim hakkı kendisine ait olan borçlu bu hakkı kullanmaktan kaçınırsa alacaklı
seçimlik dava açabilmektedir.

** -Her seçimlik borç bir seçimlik dava açılması imkanı tanımaz. **Seçimlik borçlarda, seçme hakkı
borçluya yahut üçüncü bir kişiye bırakılmış ve borçlu yahut üçüncü kişi bu hakkını kullanmaktan
kaçınıyorsa ancak bu durumda seçimlik dava açılması söz konusu olacaktır.
-Seçme hakkı alacaklıya aitse alacaklının bu durumlarda, seçimlilik dava açma hakkı yoktur. Seçme
hakkı borçluda olmalı ve yerine getirmemelidir.

Alacaklı seçim hakkına sahipse bu durumda önce inşai olarak bir seçim yaparak borçlu belirler, borçlu
edimi yerine getirmezse basit bir "eda" davası açabilmektedir.

Seçimlik hükmünü cebri icraya koyan alacaklı, takip hukuku kurallarına göre takibin konusunun belirli
olması kuralı uyarınca takibinin konusunu seçimlik mahkumiyet hükmünde yer alan edim konusu
şeylerden birisine hasretmek zorundadır. İcra müdürüne bu hasredilen edim hakkında edimin yerine
getirilmesini konusunda emir çıkartacaktır.

Borçlu hasredilen ve icra konusu olan borç yerine diğer edimi yerine getirerek icradan kurtulabilir.
Örneğin borçlu seçimine göre bir miktar parayı ödemek veya bir malı teslim etmekle borcundan
kurtulacaksa ve seçim yapmamışsa davacı ikisinden birini yerine getirsin diyerek bir dava acabilir.

6. Davaların Yığılması ( objektif dava birleşmesi ):

Davacının aynı davalıya karşı olan birbirinden bağımsız birden fazla talebini, aralarında bir
derecelendirme ilişkisi kurmadan aynı dava dilekçesinde ileri sürmesine davaların yığılması denir. Bu
durum için dava edilen taleplerin tamamının aynı yargı çeşidi içinde yer alması ve taleplerin tümü
bakımından ortak yetkili bir mahkemenin bulunması şarttır.

KOŞULLAR ŞUNLARDIR:

A. Davacının aynı davalıya karşı ileri sürebileceği birden fazla talep olmalıdır.

B. Talepler arasında bir asillik ferilik ilişkisi kurulmamalıdır. Hepsi aynı öneme sahiptir.

C. Birlikte ileri sürülen taleplerin tümü aynı yargı çeşidi içinde yer almalıdır.  YARGI ÇEŞİDİ: İDARİ
YARGI, ANAYASA YARGISI, ADLİ YARGIDIR.

Ç. Talepler için ortak bir yetkili mahkeme bulunmalıdır.

Böyle durumda görünüşte tek dava, gerçekte ise talep sayısınca dava mevcuttur. Her bir talep için dava
dilekçesinde vakıaların ayrı ayrı belirtilmesi ve ispat edilmesi gerekir. Mahkeme de her bir talep
hakkında ayrı ayrı inceleme yapılacak, taleplerden birinin kabulüne diğerinin reddine karar verilme
durumu olabilecektir. Yani görünüşte tek hüküm gerçekte ise talep sayısınca hüküm mevcuttur.

Davaların yığılmasının varlığı halinde tek müşterek olan husus delillerin ikamesi ile tahkikat aşamasıdır;
bu sebeple bu kurumda usül ekonomisi ilkesin in gerçekleşmesine büyük katkı sağlamaktadır.

7. Mütelahik ( Yarışan Haklara Dayalı ) Davalar:

Bu davada talepler aynı kalmakla birlikte, davacı talebni haklı kılan birden fazla hukuki sebep
göstererek taleplerini mümkün olduğunca güçlü bir şekilde savunmaktadır. Mütelahik davada talep,
eda, tespit  ya da kısmi şeklinde olabilir.
Diğer dava çeşitlerinden farkı ise, tarafın talepleriyle bağlantılı bir durum değil, bu talepleri haklı
kılmaya yönelik hukuki sebeplerle ilgili bir durum söz konusudur. Bu noktada talepte bulunmak,
taleplerle ilişkin vakıaları ve delilleri getirmek tarafların, hukuku uygulamak yani uyuşmazlığa
uygulanacak hukuk kurallarının tespiti hakimin görevidir.

Bu sebeple hakim tarafların gösterdiği bu hukuki sebeplerle bağlı değildir. Ancak gösterilen hukuki
sebepler yerinde ise yarışan hukuk kurallarından davacı için daha elverişli olanı hakim uygular ,

C. Topluluk Davası

Bu dava türünde de yukarıda belirtilen dava türlerine göre dava açılmış olabilir, ancak bir gurubun
sınıfın veya topluluğun menfaatini korumak amacıyla o toplululuğu temsil ya da o topluluk adına
hareket edebilecek olanların dava açmaları ve açılan bu dava sonucunda bu grupların yararlanması
söz konusudur. HMK 113. madde bu durumu düzenlemektedir.

10. DAVANIN AÇILMASI

You might also like