You are on page 1of 9

Hukuk Genel Kurulu 2017/1980 E. , 2021/829 K.

"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ:Tüketici Mahkemesi

1. Taraflar arasındaki “muarazının giderilmesi ve istirdat” davasından dolayı yapılan yargılama


sonunda, ... 2. Tüketici Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar davalı vekilinin temyizi
üzerine Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece

I
Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

Ğ
2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

LI
I. YARGILAMA SÜRECİ

AN
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili 28.01.2014 tarihli dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı bankanın ... şubesinden
emekli maaşını aldığını, 2013 yılının Aralık ayı başında emekli maaşının dörtte biri üzerine bloke
ŞK
konulduğunu, bu suretle her ay gerçekleşen kesintinin ilgili şubeden çekilen tüketici kredisine dayalı
olarak yapıldığının anlaşıldığını, bloke konulan hesap emekli maaşı hesabı olduğundan haciz ve bloke
işleminin gerçekleştirilemeyeceğini ileri sürerek blokenin kaldırılmasına ve yapılan kesintisinin iadesine
BA

karar verilmesini talep etmiştir.


Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili; taraflar arasında imzalanan tüketici kredisi sözleşmesi ile taahhütname kapsamında
Y

davacıya kredi tahsis edilerek kullandırıldığını, davacının emekli maaşından tüketici kredisi kesintilerinin
A

tahsiline muvafakat verdiğini, bankanın rehin, takas, mahsup ve hapis hakkı bulunduğunu belirterek
davanın reddini savunmuştur.
IT

Mahkeme Kararı:
6. ... 2. Tüketici Mahkemesinin 28.08.2014 tarihli ve 2014/195 E., 2014/1285 K. sayılı kararı ile;
RG

taraflar arasındaki kredi sözleşmesinde yer alan takas mahsup talimatının standart olup içeriğinin
davacının haklarını iyi niyet kurallarına aykırı olarak zedelediği, davacı aleyhine dengesizlik yarattığı,
sözleşme ve talimat içeriğinin müzakere edildiği hususunun davalı banka tarafından ispat edilemediği,
YA

sözleşmenin bu hükümlerinin 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un (TKHK) 5. maddesi
uyarınca haksız şart teşkil ettiği, tüketicinin maaşına bloke konularak borcu için takas ve mahsup
yapılamayacağı ayrıca 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 93. maddesi
uyarınca da maaşın haczedilemeyeceği gerekçesiyle davanın kabulüne, davacının emekli maaşına
davalı banka tarafından konan blokenin kaldırılmasına, kesilen 1.376,70TL'nin davalıdan alınarak
davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde
bulunmuştur.
8. Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 09.02.2016 tarihli ve 2014/47782 E., 2016/3648 K. sayılı
kararı ile; “…5510 Sayılı Yasanın 93.maddesine değişiklik getiren ve 28.2.2009 tarihinde yürürlüğe

19/10/2021 08:56 Yargıtay Bilgi İşlem Merkezi Müdürlüğü Tarafından Oluşturulmuştur. Sayfa 1
giren 5838 Sayılı Yasanın 32/2-b maddesi gereği, "Bu fıkraya göre haczi yasaklanan gelir, aylık ve
ödeneklerin haczedilmesine ilişkin talepler, borçlunun muvafakati bulunmaması halinde, icra müdürü
tarafından reddedilir." Bu yasa İİK. nun 83/a maddesine göre daha özel düzenleme içerdiğinden takibin
kesinleşmiş olması şartıyla 28.2.2009 tarihi ve sonrasında artık borçlunun 5510 Sayılı Yasanın 93.
maddesi kapsamındaki gelir, aylık ve ödeneklere ilişkin hacze muvafakati geçerli olacaktır. Bahsedilen
yasal düzenlemelerin, haciz, icra takibi olmadan temlik ve taahhütnamelere göre emekli maaşı
hesabından kredi ödemeleri yapılmasına ilişkin durumlarda da kıyasen uygulanması gerekir.
Somut olayda bu açıklamalar karşısında 28.2.2009 tarihinden sonraki yasal düzenleme ile emeklinin
muvafakati ile emekli maaşı hesabından kesintinin mümkün bulunmasına ve davacının, davalı bankaya
YA

verdiği temlik ve taahhütnamelerin muvafakat niteliğinde olmasına göre mahkemece davanın reddine
karar verilmesi gerekirken kabulü usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir…” gerekçesi ile karar
bozulmuştur.
RG

Direnme Kararı:
9. Mahkemece 30.06.2016 tarihli ve 2016/667 E., 2016/648 K. sayılı karar ile ilk karar gerekçeleri
tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
IT

Direnme Kararının Temyizi:


10. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
AY

II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; tüketici kredisinin imzalanması
BA

sırasında, kredi borcunun teminatı olarak banka nezdindeki emekli maaşı hesabından
virman/takas/mahsup suretiyle ödeme yapılmasının borçlu tüketici tarafından kabul edildiği
düzenlemesini içeren sözleşme hükümlerinin geçerli ve tarafları bağlayıcı sayılmasının mümkün olup
ŞK

olmadığı noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE
AN

12. Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle konuyla ilgili mevzuat hükümleri ve ilkelerin açıklanması
gerekir.
13. Gerek 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nda (İİK) gerekse diğer kanunlarda cebri icraya ilişkin
LI

hükümlerin 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda öngörülen temel hak ve ilkelere ilişkin
düzenlemelere aykırı olmaması gerekir. Bu anlamda özellikle, hukuk devleti, hak arama özgürlüğü,
Ğ

sosyal devlet, adil yargılanma ve hukukî dinlenilme hakkı, eşitlik ilkesi, ölçülülük ilkesi, insan onuru,
yaşam hakkının ve kişiliğin korunması, ailenin ve çocukların korunması ve mülkiyet hakkı gibi temel
I

hak ve ilkelerin göz önünde bulundurulması gerekir. Zira Anayasa’nın 2. maddesinde anayasa
hükümlerinin, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri
bağlayan temel hukuk kuralı olduğu ve kanunların anayasaya aykırı olamayacağı; 5. maddede de
devletin amaç ve görevleri arasında kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak;
kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette
sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının
gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmak olduğu açıkça hükme bağlanmıştır (Topuz, G.: 5510
sayılı Kanunda Öngörülen Emekli Aylığının Haczedilmezliği Kuralı ve Bu Kuralın Anayasaya Uygunluğu
Üzerine Düşünceler, AÜHFD., 65. cilt, 4. sayı, 2016, s. 3019).

19/10/2021 08:56 Yargıtay Bilgi İşlem Merkezi Müdürlüğü Tarafından Oluşturulmuştur. Sayfa 2
14. Alacaklının, borçlunun mal varlığından tatmin edilmesi ilkesi takip hukukunda asıldır ve bu ilkenin
sınırları da kanunla çizilmiştir. Bu bağlamda kanun koyucu gerek İİK gerekse bazı özel kanunlarda
haczedilemeyecek veya yalnızca bir bölümünün haczi mümkün birtakım mal ve haklar öngörmüştür.
Amaç, borçlu ve ailesinin mutlak yoksulluğa düşürülerek ekonomik varlığını kaybedip, Devlet yardımına
muhtaç hâle getirilmesine engel olmaktır (Kuru, B.: İcra ve İflâs Hukuku El Kitabı, 2.b., ... 2016, s.
186).
15. Takip hukukunda sorumluluk kural olarak şahsi emeğe değil mala yöneliktir. Dolayısıyla borçlu
iktisadi ve sosyal açıdan varlığını sürdürebilmek için şahsi emeğini ortaya koyarak bir gelir elde etmişse

I
bunun üzerine borcun tamamı kadar haciz koymak Anayasa’nın 17. maddesindeki “Herkes yaşama,

Ğ
maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.” düzenlemesine aykırılık teşkil
edecektir (Yavaş, M.: Maaş ve Ücret Haczi, TBB Dergisi, Sayı 84, 2009, s.94).

LI
16. Bu anlamda kanun koyucu birtakım mal ve hakların haczedilemeyeceğini kararlaştırmıştır.
17. İcra ve İflas Kanunu bu konuda kısmen veya tamamen haczedilemezliğe ilişkin bir ayrıma gitmiş ve

AN
kısmen haczedilemeyen mal ve hakları 83. maddede;
“Maaşlar, tahsisat ve her nevi ücretler, intifa hakları ve hasılatı, ilâma müstenid olmayan nafakalar,
tekaüd maaşları, sigortalar veya tekaüd sandıkları tarafından tahsis edilen iradlar, borçlu ve ailesinin
ŞK
geçinmeleri için icra müdürünce lüzumlu olarak takdir edilen miktar tenzil edildikten sonra
haczolunabilir.
BA

Ancak haczolunacak miktar bunların dörtte birinden az olamaz. Birden fazla haciz var ise sıraya konur.
Sırada önde olan haczin kesintisi bitmedikçe sonraki haciz için kesintiye geçilemez” şeklinde
düzenlemiştir.
18. Kanun’un “Önceden yapılan anlaşmalar” başlıklı 83/a maddesi hükmüne göre ise “82 ve 83 üncü
Y

maddelerde yazılı mal ve hakların haczolunabileceğine dair önceden yapılan anlaşmalar muteber
A

değildir.” Önceden feragatin geçersizliğinin nedeni, borçlunun hacizden önceki bir dönemde böyle bir
anlaşmanın sonuçlarını ve hacze gelindiğinde kendisine yükleyeceği yükün ağırlığını tahmin
IT

edemeyeceğinin varsayılmasıdır. Bu hâlde, borçluyu bizzat kendisine karşı koruma gereği vardır
(Kılıçoğlu, E.: İcra Sözleşmeleri, ... 2005, s. 130).
RG

19. Bu maddeyle, borçlu ile alacaklının hacizden önceki dönemde aslında haczedilmemesi gereken mal
veya hakkın haczedilebileceği konusunda yaptıkları sözleşmelerin geçerli olmayacağı düzenlenmiştir.
Anılan düzenleme sadece icra takibinin kesinleşmesi sonrası bu yönde yapılan sözleşmeleri değil, icra
YA

takibi yapılmadığı durumlarda da sözleşmelere borçlunun haczi mümkün olmayan mal veya haklarına
bloke konulması ve kesinti yapılması sonucunu doğuran muvafakatlerin de geçersiz olacağına ilişkin
emredici bir hüküm niteliğindedir.
20. İcra ve İflâs Kanunu’nun 82. maddesinde ise tamamı haczedilemeyen mal ve haklar düzenlenmiş
olup bu hükümdeki mal ve haklar borçlu ve ailesinin yoksul kılınıp sonuçta Devletin sosyal yardımına
muhtaç bırakılmaması ve borçlunun ekonomik varlığını devam ettirebilmesi düşüncelerine dayanılarak
haczedilemez olarak kabul edilmiştir. Anılan maddenin birinci fıkrasına göre “mahsus kanunlarında
haczi caiz olmadığı gösterilen mallar” haczedilemez.
21. İcra memuru, haczi talep edilen mal veya hakların haczinin caiz olup olmadığını değerlendirir ve
talebin kabulüne veya reddine karar verir [İİK, m. 82/son (ek fıkra 02.07.2012 tarihli, 6352 sayılı
Kanun, m. 16)].

19/10/2021 08:56 Yargıtay Bilgi İşlem Merkezi Müdürlüğü Tarafından Oluşturulmuştur. Sayfa 3
22. İcra ve İflâs Kanunu’nun 82/1. maddesinde belirtilen özel kanunlarında haczedilemeyeceğinin
kararlaştırıldığı hak ve alacaklardan biri de 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanunu’nda düzenlenmiştir. Buna göre sigortalılara ve hak sahiplerine bağlanan gelir, aylık ve
ödeneklerin Sosyal Güvenlik Kurumu’nun 88. maddeye göre tahsili gereken alacaklar ile nafaka borçları
dışında haczedilemez (5510 s. K., m. 93/1).
23. Anılan maddenin devamına 18.02.2009 tarihli ve 5838 sayılı Kanun’un 32. maddesiyle; “Bu fıkraya
göre haczi yasaklanan gelir, aylık ve ödeneklerin haczedilmesine ilişkin talepler, borçlunun muvafakati
bulunmaması halinde, icra müdürü tarafından reddedilir.” ibaresi eklenmiştir. Bu hüküm ile icra
takibinin kesinleşmesi sonrasında takip alacaklısının borçlunun emekli maaşı üzerine haciz konulması
YA

talebinin kabul edilebilmesi, borçlunun muvafakati şartına bağlanmıştır. Borçlu hacze muvafakat etmez
ise haciz talebi reddedilecektir.
24. Gelinen aşamada bu hükmün konuluş amacı irdelenmelidir.
RG

25. İcra ve İflas Kanunu’nun 82. maddesine eklenen ve yukarıda 21. bentte bahsi geçen düzenleme
öncesi dönemde; İİK’nın 79. maddesi hükmüne göre icra memurlarının haciz talebine konu mal veya
hakkın haczinin mümkün olup olmadığını denetleme imkânı bulunmadığından SGK gelir, aylık ve
IT

ödenekleri de haczedilmekte, sonrasında takip borçlularının haczedilemezlik şikayetleri icra


mahkemeleri önüne taşınıp Kanun’un açık hükmü gereği emekli maaşları üzerine konulan haciz
AY

kaldırılmaktayken; gerek Kurum gerekse icra daireleri ve mahkemeleri nezdinde gereksiz iş yüküne
neden olan bu duruma son vermek için 5510 sayılı Kanun’un 93/son düzenlemesi getirilmiştir. Söz
konusu hüküm icra takibinin kesinleşmesinden sonraki aşamayla ilgili olup kıyas yoluyla takip ve haciz
BA

öncesi dönemdeki sözleşmelerle borçlunun emekli maaşına kredilerin ödenmesi amacıyla bloke
konulmasına veya kesinti yapılmasına yönelik verdiği muvafakatlere uygulanamaz.
26. Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; davacı Kurum emeklisi, davalı bankadan tüketici
ŞK

kredisi kullandığı sırada banka nezdinde aldığı emekli maaşından takas ve virman suretiyle tahsilat
yapılmasına muvafakat etmiş, kredi taksitleri bir süre sorunsuz ödenmiş ancak davacı daha sonra
ödeme güçlüğüne düşmüş, kredi taksitlerini ödeyememiştir. Banka sözleşmedeki bu düzenlemeden
AN

hareketle emekli maaşının dörtte birine bloke koyarak kredi borcuna mahsup etmiştir. Ne var ki İİK’nın
83/a maddesi gereğince haczedilemezlikten önceden feragat geçersiz olup henüz hakkında herhangi bir
icra takibi başlatılıp maaşından haciz suretiyle borcun ödenmesine izin verildiği yönünde davacının
LI

iradesinin açıkça ortaya konulduğundan da bahsedilemeyeceğinden kredinin alınması sırasında takas ve


mahsup yönünde verilen muvafakat da geçerli sayılmaz. Direnme kararındaki bu yöne ilişkin kabul bu
Ğ

nedenle haklı ve yerindedir.


27. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında eldeki davada takip aşamasına geçilmemiş
I

olduğundan İİK hükümlerinin uygulanmasının mümkün olmadığı, uyuşmazlığın bu nedenle sözleşme ve


tüketici hukuku hükümleri çerçevesinde çözümlenmesinin gerektiği, sözleşme özgürlüğü çerçevesinde
emekli maaşını garanti göstererek kredi kullanan ve bu suretle başka bankalara olan borçlarını
kapatarak ekonomik fayda sağlayan ancak sonrasında borcunu ödemeyen tüketicinin maaşından
sözleşme gereğince ödemesi gereken taksit tutarının çok daha altında ve emekli maaşının dörtte biri
oranında kesinti yapılmasının hukuka uygun olduğu, taraflar arasındaki sözleşme ve buna ek olarak
alınan taahhütnamede kararlaştırılan takas ve mahsup düzenlemesinin haksız şart niteliği taşımadığı,
sosyal devlet ilkesi çerçevesinde tüketicilerin de kanun koyucu tarafından korunduğu, buna rağmen
dürüstlük kuralına aykırı şekilde haksız şart iddiasında bulunulmasının hukuk önünde korunmayacağı,

19/10/2021 08:56 Yargıtay Bilgi İşlem Merkezi Müdürlüğü Tarafından Oluşturulmuştur. Sayfa 4
aynı hususların Hukuk Genel Kurulunun 07.03.2018 tarihli, 2017/13-2899 E., 2018/420 K. sayılı
kararında da benimsendiği, Özel Daire kararının bu nedenle haklı ve yerinde olduğu, direnme kararının
bozulması gerektiği yönünde görüş ileri sürülmüş ise de bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul
çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
28. Diğer taraftan dava tarihi 28.01.2014 olduğu hâlde, direnmeye ilişkin gerekçeli karar başlığında
27.05.2016 olarak gösterilmesine ilişkin yanlışlık, mahallinde düzeltilebilir maddi hata niteliğinde
bulunduğundan ayrıca bozma nedeni yapılmamıştır.
29. Sonuç olarak usul ve yasaya uygun direnme kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
IV. SONUÇ:

I
Açıklanan nedenlerle;

Ğ
Davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA,
Harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına,

LI
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun “Geçici Madde 3” hükmü gereği uygulanmakta olan 1086
sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 440. maddesi uyarınca kararın tebliği tarihinden itibaren

AN
on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 24.06.2021 tarihinde yapılan ikinci
görüşmede oy çokluğu ile karar verildi.
ŞK
KARŞI OY
BA

Davacı vekili 28.01.2014 tarihli dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı bankanın ... şubesinden emekli
maaşını aldığını, 2013 yılının Aralık ayı başında emekli maaşının 1/4'ü üzerine bloke konduğunu ve her
ay kesinti gerçekleştiğini, kesintinin ilgili şubeden çekilen tüketici kredisine dayalı olarak yapıldığının
anlaşıldığını, bloke konulan hesap emekli maaşı hesabı olduğundan haciz ve bloke işleminin
Y

gerçekleştirilemeyeceğini ileri sürerek blokenin kaldırılmasına ve yapılan kesintisinin iadesine karar


A

verilmesini talep etmiştir.


Davalı vekili; taraflar arasında imzalanan tüketici kredisi sözleşmesi ile taahhütname kapsamında
IT

davacıya kredi tahsis edilerek kullandırıldığını, davacının emekli maaşından tüketici kredisi kesintilerinin
tahsiline muvafakat verdiğini, bankanın rehin, takas, mahsup ve hapis hakkı bulunduğunu savunarak
RG

davanın reddini istemiştir.


Mahkemece sözleşmenin ve takas mahsup talimatının standart olup içeriğinin davacının haklarını iyi
niyet kurallarına aykırı olarak zedelediği, davacı aleyhine dengesizlik yarattığı, sözleşme ve talimat
YA

içeriğinin müzakere edildiği hususunun davalı banka tarafından ispat edilemediği, sözleşmenin bu
hükümlerinin 6502 sayılı Kanun’un 5. maddesi uyarınca haksız şart teşkil ettiği, tüketicinin maaşına
bloke konularak borcu için takas ve mahsup yapılamayacağı ayrıca 5510 sayılı Kanun’un 93. maddesi
uyarınca da maaşın haczedilemeyeceği gerekçesiyle davanın kabulüyle, davacının emekli maaşına
davalı banka tarafından konan blokenin kaldırılmasına, kesilen 1.376,70TL'nin davalıdan alınarak
davacıya verilmesine karar verilmiştir. Davalı vekilinin temyiz itirazları üzerine Özel Dairece, “…5510
sayılı Yasanın 93. maddesine değişiklik getiren ve 28.2.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5838 sayılı
Yasanın 32/2-b maddesi gereği, "Bu fıkraya göre haczi yasaklanan gelir, aylık ve ödeneklerin
haczedilmesine ilişkin talepler, borçlunun muvafakatı bulunmaması hâlinde, icra müdürü tarafından
reddedilir." Bu yasa İİK. nun 83/a maddesine göre daha özel düzenleme içerdiğinden takibin
kesinleşmiş olması şartıyla 28.2.2009 tarihi ve sonrasında artık borçlunun 5510 sayılı Yasanın 93.

19/10/2021 08:56 Yargıtay Bilgi İşlem Merkezi Müdürlüğü Tarafından Oluşturulmuştur. Sayfa 5
maddesi kapsamındaki gelir, aylık ve ödeneklere ilişkin hacze muvafakati geçerli olacaktır. Bahsedilen
yasal 21/2 düzenlemelerin, haciz, icra takibi olmadan temlik ve taahhütnamelere göre emekli maaşı
hesabından kredi ödemeleri yapılmasına ilişkin durumlarda da kıyasen uygulanması gerekir. Somut
olayda bu açıklamalar karşısında 28.2.2009 tarihinden sonraki yasal düzenleme ile emeklinin
muvafakati ile emekli maaşı hesabından kesintinin mümkün bulunmasına ve davacının, davalı bankaya
verdiği temlik ve taahhütnamelerin muvafakat niteliğinde olmasına göre mahkemece davanın reddine
karar verilmesi gerekirken kabulü usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir…” şeklindeki gerekçeyle
hükmün bozulmasına karar verilmiştir. Bozma kararı üzerine Mahkemece tüketicinin maaşına bloke
konularak borcu için takas ve mahsup yapılamayacağı, 5510 sayılı Kanun’un 93. maddesi uyarınca
YA

maaşın haczedilemeyeceği İİK'nın 83. maddesinde hacze muvafakatin düzenlendiği, davaya konu
blokenin ise taraflar arasında imzalanan sözleşme uyarınca yapıldığı gerekçesiyle direnme kararı
verilmiştir. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
RG

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; tüketici kredisinin imzalanması
sırasında, kredi borcunun teminatı olarak banka nezdindeki emekli maaşı hesabından
virman/takas/mahsup suretiyle ödeme yapılmasının borçlu tüketici tarafından kabul edildiği
IT

düzenlemesini içeren sözleşme hükümlerinin geçerli ve tarafları bağlayıcı sayılmasının mümkün olup
olmadığı noktasında toplanmaktadır.
AY

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 26’ncı maddesinde “Sözleşme özgürlüğü” başlığı altında bir
sözleşmenin içeriğinin, bu sözleşmenin taraflarınca kanunda öngörülen sınırlar içerisinde özgürce
belirlenebileceği düzenlemesi yer almaktadır. Bu temel kuralın istisnası ise 27’nci maddenin birinci
BA

fıkrasında ahlâka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı veya konusu imkânsız olan sözleşmelerin
kesin olarak hükümsüz olduğu belirtilmek suretiyle açıklanmıştır.
Dolayısı ile taraflar kanunun belirlediği sınırlar dahilinde sözleşme yapabileceklerdir.
ŞK

4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un (TKHK) “Sözleşmedeki haksız şartlar” başlıklı
6’ncı maddesinde (6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun, m.5) düzenlenmiştir.
Bu madde içeriğine göre “Satıcı veya sağlayıcının tüketiciyle müzakere etmeden, tek taraflı olarak
AN

sözleşmeye koyduğu, tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde iyi niyet kuralına aykırı
düşecek biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan sözleşme koşulları haksız şarttır.”
Anılan maddenin üçüncü fıkrasında tüketici ile müzakere edilmeme kavramı “Eğer bir sözleşme şartı
LI

önceden hazırlanmışsa ve özellikle standart sözleşmede yer alması nedeniyle tüketici içeriğine etki
edememişse, o sözleşme şartının tüketiciyle müzakere edilmediği kabul edilir.” şeklindeki anlatımla
Ğ

açıklanmıştır.
Tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan bu tip düzenlemelerin yaptırımı maddenin ikinci fıkrasında
I

“tüketici için bağlayıcı değildir” denilmek suretiyle kanun koyucu tarafından ortaya konulmuştur.
Nitekim bu durum, paralel düzenleme içeren 6502 sayılı TKHK’nın 5’inci maddesinin ikinci fıkrasında da
“Tüketiciyle akdedilen sözleşmelerde yer alan haksız şartlar kesin olarak hükümsüzdür. Sözleşmenin
haksız şartlar dışındaki hükümleri geçerliliğini korur.” hükmü ile düzenlenmiştir.
Tüketici sözleşmelerinde haksız şart teşkil ettiğinin kabul edilebilmesi için de birtakım şartlar gereklidir.
17.06.2014 tarihli ve 29033 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Tüketici Sözleşmelerindeki Haksız
Şartlar Hakkında Yönetmelik’in 5’inci maddesinin birinci fıkrasına göre; “Tüketici ile kurulan
sözleşmelerde yer alan bir şartın haksız şart olarak kabul edilebilmesi için;
a) Tüketiciyle müzakere edilmeden sözleşmeye dâhil edilmesi,

19/10/2021 08:56 Yargıtay Bilgi İşlem Merkezi Müdürlüğü Tarafından Oluşturulmuştur. Sayfa 6
b) Tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde dürüstlük kuralına aykırı düşecek biçimde
tüketici aleyhine dengesizliğe neden olması,
unsurlarının bir arada bulunması gerekir.”
Sözleşmeye müzakere edilmeden konulan bir hükmün haksızlığını denetleyen hâkimin ana ölçütü
dürüstlük kuralıdır. Dürüstlük kuralına aykırı olarak ileri sürülmesi hâlinde , haksız şart olarak
nitelendirilmesi mümkün değildir.
Somut uyuşmazlıkta davacı başka kredilerini kapatmak için davalı bankadan kredi kullanmış,sözleşme
öncesi bilgi formu tarafına verilmiş ve tüketici olan davacıya sözleşme haricinde ek taahütname
imzalattırılmıştır.

I
Hâl böyle olunca yukarıda yapılan açıklamalar da gözetildiğinde taraflar arasındaki bahsi geçen

Ğ
sözleşme düzenlemelerinin haksız şart teşkil ettiği kabul edilemez.
Yerel mahkemece 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile 2004 sayılı İcra ve

LI
İflas Kanunu çerçevesinde emekli maaşlarının haczedilmesinin mümkün olmaması nedeniyle banka
işleminin hukuka aykırı olduğu belirtilmiş olmasına göre söz konusu mevzuat hükümlerinin ve cebri icra

AN
kavramının kısaca irdelenmesi gerekir.
Özel hukuktan kaynaklanan borçların, borçlu tarafından rızayla ifa edilmemesi hâlinde alacaklının
alacağının tahsil edilmesi için devletin cebri icra organlarına başvurması modern hukuk sistemlerinde
ŞK
kural olup, kendiliğinden hak almak (ihkak-ı hak) yasaklanmıştır. Ancak devletin cebri icra organları
vasıtasıyla alacaklının alacağı tahsil edilirken, alacaklı, borçlu ve takiple ilgili üçüncü kişiler de
BA

etkilenebilmektedir. Bu nedenle cebri icra faaliyeti yerine getirilirken, menfaatleri çatışan alacaklı ve
borçlu arasında bir denge kurulması, aynı zamanda takiple ilgili üçüncü kişilerin ve kamunun da
menfaatlerinin korunması gerekir. Söz konusu dengenin ve menfaatin korunması ise ülkede hukukî
barışın ve istikrarın sağlanmasına katkıda bulunacaktır (Topuz, G.: 5510 sayılı Kanunda Öngörülen
Y

Emekli Aylığının Haczedilmezliği Kuralı ve Bu Kuralın Anayasaya Uygunluğu Üzerine Düşünceler,


A

AÜHFD., 65. cilt, 4. sayı, 2016, s. 3018).


Cebri icrada kural; alacaklının, borçlunun mal varlığından tatmin edilmesi ilkesidir ve bu ilkenin sınırları
IT

da kanunla çizilmiştir. Bu bağlamda kanun koyucu gerek 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nda gerekse
bazı özel kanunlarda haczedilemeyecek veya yalnızca bir bölümünün haczi mümkün birtakım mal ve
RG

haklar öngörmüştür. Amaç, borçlu ve ailesinin mutlak yoksulluğa düşürülerek ekonomik varlığını
kaybedip, Devlet yardımına muhtaç hâle getirilmesine engel olmaktır (Kuru, B.: İcra ve İflâs Hukuku El
Kitabı, 2.b., ... 2016, s. 186).
YA

Eldeki uyuşmazlıkla sınırlı olarak konuya bakıldığında; İİK’nın 83’üncü maddesinin birinci bendinde
“Maaşlar, tahsisat ve her nevi ücretler, intifa hakları ve hasılatı, ilama müstenit olmayan nafakalar,
tekaüt maaşları, sigortalar veya tekaüt sandıkları tarafından tahsis edilen iratlar, borçlu ve ailesinin
geçinmeleri için icra memurunca lüzumlu olarak takdir edilen miktar tenzil edildikten sonra
haczolunabilir.”; ikinci bendinde ise “Ancak haczolunacak miktar bunların dörtte birinden az olamaz.
Birden fazla haciz var ise sıraya konur. Sırada önde olan haczin kesintisi bitmedikçe sonraki haciz için
kesintiye geçilemez” denilmek suretiyle düzenlenen kısmen haczedilemeyen mal ve haklar arasında
sayılan maaş kavramının içine emekli aylıkları da girmektedir.
Bütün sosyal güvenlik kurumlarını tek çatı altında toplayan 5510 sayılı Kanun’un 93’üncü maddesinde
sigortalılar ve hak sahiplerinin gelir, aylık ve ödenekleri ile sağlık hizmeti sunucularının genel sağlık
sigortası hükümlerinin uygulanması sonucu Sosyal Güvenlik Kurumu nezdinde doğan alacaklarının devir

19/10/2021 08:56 Yargıtay Bilgi İşlem Merkezi Müdürlüğü Tarafından Oluşturulmuştur. Sayfa 7
ve temlik edilemeyeceği düzenlenmiştir. Ne var ki bu düzenleme, sigortalının uhdesine geçen gelirin
sigortalı tarafından tasarrufunu kısıtlayıcı mahiyette olmayıp Kurumun yalnızca bu Kanun çerçevesinde
borçlu olduğu kişiyle muhatap olması, Kuruma karşı alacaklı sıfatının değiştirilmemesi amacına
yöneliktir.
Yine aynı maddenin devamında “Gelir, aylık ve ödenekler 88. maddeye göre takip ve tahsili gereken
alacaklar ile nafaka borçları dışında haczedilemez” hükmü ile İİK’nın 83’üncü maddesinin a bendi ile de
haczi caiz olmayan veya kısmen haczedilebilen mal ve hakların (m.82, 83) haczolunabileceğine ilişkin
önceden yapılan anlaşmaların muteber olmayacağı düzenlemesi mevcut ise de, somut olayda herhangi
bir haciz işlemi değil, sözleşmenin âkidi tarafından borcun ifa biçimine ilişkin karşı âkide verilmiş bir
YA

yetki söz konusudur. Kaldı ki, Özel Dairenin bozma kararında belirtildiği üzere 28.02.2009 tarihinde
yürürlüğe giren 5838 sayılı Kanun’un 32’nci maddesi ile değişik 5510 sayılı Kanun’un 93’üncü
maddesinin birinci fıkrası ile borcun icra takibi ile tahsili yoluna başvurulmuş olması hâlinde dahi
RG

borçlunun muvafakati ile hacze devam edilmesine imkân tanınmıştır.


Aksi yönde bir değerlendirme, emekli maaşı dışında geliri ve bu surette teminat gösterebileceği
herhangi bir mal varlığı bulunmayan tüketiciyi, tacir olmakla alacağının tahsili imkânını
IT

kuvvetlendirmek istemesi makul olan banka karşısında güç duruma düşürecek, günümüz sosyo-
ekonomik koşullarında emeklinin sahip olduğu nakdi varlıklar dışında hareket etmesine imkân
AY

bırakmayacaktır.
5510 sayılı Kanun’un 93’üncü maddesinin birinci fıkrasının son cümlesi ile getirilen “Bu fıkraya göre
haczi yasaklanan gelir, aylık ve ödeneklerin haczedilmesine ilişkin talepler, borçlunun muvafakati
BA

bulunmaması hâlinde, icra müdürü tarafından reddedilir” şeklindeki düzenleme ile ahde vefa
göstermesi umulan borçlunun haczedilmezlikten feragat etmesine izin verilmek suretiyle kuralın aksi
yönde serbestçe tasarruf imkânı yaratılmıştır.
ŞK

Kanun koyucu ekonomik yönden eşit olmayan taraflar arasında zayıf olanı korumaya yönelik
düzenlemelerle, ki bu tip yasal düzenlemeler doktrinde nispi emredici norm olarak tanımlanır (Öztan,
B.: Medeni Hukukun Temel Kavramları, ... 2009, s. 21), sosyal adaleti sağlama ve koruma görevini
AN

yerine getirir.
Somut uyuşmazlıkta tüketici, çekeceği kredinin ödeneceği ihtimalini banka gözünde kuvvetlendirir
şekilde emekli maaşını mal varlığının bir parçası olarak göstermiş, bu inançla hareket eden banka, kredi
LI

tutarını nakden ve peşinen davacı hesabına yatırmış ve davacıda aldığı kredi ile başka bankalardaki
borçlarını ödemiştir.
Ğ

Yukarıda yapılan açıklamalar karşısında; tüketici hukuku anlamında somut olayda haksız şart teşkil
eden herhangi bir uygulaması söz konusu değildir. Öte yandan emekli maaşından başka bir gelirinin
I

olmadığı yönündeki genel kabulden dolayı zayıf tarafı daha da zayıf hâle getirmeme saiki ile korunan
emekli, kendi iradesi ile imzaladığı kredi sözleşmesi çerçevesinde kavuştuğu ve sosyo-ekonomik
ihtiyaçları doğrultusunda harcadığı meblağı yine emekli maaşı ile ödemek zorunda olduğunu bilebilecek
durumdadır. Bu noktada yerel mahkemenin emekli maaşının haczine ilişkin düzenlemelere dayandığı
gerekçesi yerinde değildir.
Bunun yanı sıra tüketici, tahsis edilen kredi tutarını bloke konulan tarihe kadar düzenli ödemiş,
herhangi bir itirazda bulunmamışken eldeki dava ile bankaca maaşına konulan blokenin kaldırılması
istemi iyi niyetle bağdaşmamakta ve bu talebi 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 2’nci maddesi
gereğince hukuken korunamayacaktır.

19/10/2021 08:56 Yargıtay Bilgi İşlem Merkezi Müdürlüğü Tarafından Oluşturulmuştur. Sayfa 8
Sonuç olarak, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uymak gerekirken
önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulması gerektiğini düşündüğümüzden, çoğunluk görüşüne katılamıyoruz.

I
Ğ
LI
AN
ŞK
BA
A Y
IT
RG
YA

19/10/2021 08:56 Yargıtay Bilgi İşlem Merkezi Müdürlüğü Tarafından Oluşturulmuştur. Sayfa 9

You might also like