You are on page 1of 4

Yargıtay 10. HD., E. 2019/6152 K. 2020/6205 T. 2.11.

2020

T.C. Yargıtay Başkanlığı - 10. Hukuk Dairesi


Esas No.: 2019/6152
Karar No.: 2020/6205
Karar tarihi: 02.11.2020
Belgeyi Lexpera’da Görüntüle

ödeme yeri • cevap dilekçesi • davanın kabulü • istinaf yolu • karşı dava

Bölge Adliye

Mahkemesi : .... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi

Dava, Kurum işleminin iptali ile fazla ödemenin faizi ile birlikte tahsili istemine ilişkindir.

İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı,
davalı Kurum vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, ...Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk
Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

...Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince verilen kararın,davalı Kurum vekili tarafından temyiz
edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından
düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit
edildi.

I-İSTEM

Davacı vekili özetle, davacının 26/05/2000 - 31/12/2000 tarihleri arasında sigortalılık tescilinin yapıldığını,
buna istinaden yurtdışı borçlanma talebinde bulunduğunu, davacının tüm borçlanma bedellerini ödediğini
ancak davacının eşi ve bir kısım davalı Kurum personeli hakkında soruşturma başlatıldığını, bu soruşturma
kapsamında ödenen borçlanmanın iptaline karar verildiğini, davacının iade edilen borçlanma bedelinini
almadığını ve yeniden borçlanma talebinde bulunduğunu ve fark tutarları da ödediğini, davalı Kurum
tarafından hukuka aykırı olarak davacıya 40.096,93 TL fazla ödeme yaptırıldığını belirterek, davacının
borçlanma nedeniyle fazladan yatırdığı 40.069,93 TL'nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle
birlikte davalı kurumdan alınarak davacıya verilmesini talep ve dava etmiştir.

II- CEVAP:

Davalı Kurum vekili cevap dilekçesinde özetle; Kurum sigortalılarından davacının 13.12.2012 tarihili
dilekçesi ile yurtdışında geçen çalışmaları ile ev kadınlığı süreleri için 3201 sayılı Kanun hükümlerine göre
borçlanma talebinde bulunduğunu, 21710377 varide numaralı yazı ile borçlanma bedeli olarak 40.609,55 TL
hesaplanarak davacıya iadeli taahhütlü olarak gönderildiğini, davacının 30.06.2014 tarih ve 9.574.601 sayılı
dilekçşesi ile doğum borçlanması talebinde bulunduğunu, 15.02.2016 tarih ve 9574601 varide numaralı yazı
ile borçlanma bedeli olarak 5.997,60 TL hesaplanarak davacıya iadeli taahhütlü olarak gönderildiğini, ancak
Başmüfettişler... ve ... tarafından yürütülen soruşturma neticesinde düzenlenen 14.06.2017 tarihli ve 1 sayılı
Soruşturma Raporunda davacının 4048 günlük yurtdışı borçlanmasının iptal edilerek borçlanma bedelinin
davacıya iadesi gerektiğinin belirtildiğini, bu rapora istinaden davacının yurt dışı borçlanmasına istinaden

Sayfa 1/4
10. HD., E. 2019/6152 K. 2020/6205 T. 2.11.2020

ödemiş olduğu paranın 17.10.2017 tarihinde iade edildiğini, doğum borçlanmasına istinaden ödemiş olduğu
para da 20.10.2017 tarihinde iade edildiğini, davacının paranın iade edilmesi üzerine 18.10.2017 tarihinde
yeninden yurtdışı borçlanma talebinde bulunduğunu, soruşturma raporu doğrultusunda davacının
borçlanmaları iptal edilerek kendisine borçlanma bedeli iade edildiğini, bu sebeple Kurum işleminin kanuna
uygun olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.

III- MAHKEME KARARI:

A- İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

Mahkemece davanın kabulü ile; Davalı kurumun 19/10/2017, 12657.133 sayılı işleminin ve 18/10/2017
tarihli 12530.419 sayılı işlemlerinin iptaline, Davacının kurumdan talebi doğrultusunda ilk borçlanma talepleri
olan 13/12/2012 tarihli 21710.377 nolu yurtdışı hizmet borçlanmasının ve 30/06/2014 tarihli 9574.601 sayılı
doğum borçlanmasının geçerli olduğunun tespitine, Fazladan ödenen yurtdışı borçlanma bedeli olan
36.159,49 TL ile 3.937,44 TL doğum borçlanması olmak üzere toplam 40.096,93 TL'nin ödeme tarihinden
itibaren davalı kurumdan alınarak davacıya verilmesine hükmedilmiştir.

B- BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI

Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine, karar
verilmiştir.

TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:

Davalı Kurum vekili; özetle; başmüfettişler tarafından yürütülen soruşturma neticesinde düzenlenen
14/06/2017 tarih ve 1 sayılı soruşturma raporunda davacının 4048 günlük yurtdışı borçlanamsının iptal
edilerek borçlanma bedelinin davacıya iadesi gerektiğinin belirtildiğini, bu rapora istinaden davacının yurtdışı
borçlanmasına istinaden ödediği paranın 17/10/2017 tarihinde iade edildiğini, doğum borçlanmasına
istinaden ödediği paranın da 20/10/2017 tarihinde iade edildiğini, davacıyı borçlanmayı yapan ünitenin sevk
ve idaresinden sorumlu ...'in davacının eşi olduğunu, borçlanmayı yapan ünitenin sevk ve idaresinden
sorumlu olan davacının eşinin bu gecikmeden haberinin olmamasının hayatın olağan akışına aykırı
olduğunu, soruşturma raporu doğrultusunda davacının borçlanmaları iptal edilerek kendisine borçlanma
bedelinin iade edildiğini, kurum işleminin başmüfettiş raporu doğrultusunda ve kanuna uygun olduğunu, ileri
sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.

IV- İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:

3201 sayılı Kanunun "Döviz İle Değerlendirme" başlıklı 4'üncü maddesi, "Sosyal güvenlik kuruluşlarınca
döviz ile değerlendirilecek sürelerin her bir günü için tahakkuk ettirilecek prim, kesenek ve karşılık borcu tutarı
bir dolardır. Dövizin cinsi ve miktarı Bakanlar Kurulu Kararı ile değiştirilebilir. Değişen miktar, tahakkuk
ettirilmiş borçlanmanın tamamını ödememiş olanların bakiye borç sürelerine de uygulanır...." hükmünü; aynı
Kanunun Geçici 2'nci maddesinin ikinci fıkrası ise, "Ancak, 4'üncü madde hükümlerine göre tahakkuk ettirilen
borç miktarı, ödeme tarihindeki doların Türk Lirası karşılığı esas alınarak hesap ve tahsil edilir." hükmünü
içermekte iken; anılan Geçici 2'nci madde, 5510 sayılı Kanunun 106'üncü maddesi ile tamamen yürürlükten
kaldırıldığı gibi; aynı Kanunun 4'üncü maddesi de, 08.05.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5754 sayılı Kanunun
79'uncu maddesiyle değişikliğe uğramıştır.

5754 sayılı Kanunun 79'uncu maddesiyle değişik 3201 sayılı Kanunun "Borçlanma Tutarı ve Borçlanma
Tutarının İadesi" başlıklı 4'üncü maddesi, "borçlanılacak her bir gün için tahakkuk ettirilecek borç tutarı,

Sayfa 2/4
10. HD., E. 2019/6152 K. 2020/6205 T. 2.11.2020

başvuru tarihindeki 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 82'nci maddesinde
belirtilen prime esas asgari ve azamî günlük kazanç arasında seçilecek günlük kazancın % 32'sidir. Ancak,
prime esas asgari günlük kazancın altında olmamak üzere borçlanma tutarına esas alt sınırı farklı bir
miktarda belirlemeye Bakanlar Kurulu yetkilidir. Borçlanılan süreler, yurda kesin dönüş yapılmış olması
şartıyla aylık tahsisi için yazılı talepleri halinde 5510 sayılı Kanunun 41'inci maddesinin son fıkrası
hükümlerine göre değerlendirilir. Tahakkuk ettirilen borç tutarı, tebliğ edildiği tarihten itibaren üç ay içerisinde
ödenir. Ödeme yapılan gün sayısı prim ödeme gün sayısına ve prime esas kazanca dahil edilir. Tahakkuk
ettirilen prim borcunu tebligat tarihinden itibaren üç ay içerisinde ödemeyenler için yeniden başvuru şartı
aranır.

Borçlanmadan sonradan vazgeçenler ile yapılan borçlanma sonrasında aylık bağlanması için gerekli
şartları yerine getiremeyenlere ve bunların hak sahiplerine talepleri üzerine yaptıkları ödemeler, faizsiz olarak
iade edilir…” hükmünü içermekte olup; anılan madde içeriğinden de açıkça anlaşılacağı üzere, 3201 sayılı
Kanun kapsamındaki borçlanmalarda, borçlanma tutarının belirlenmesindeki "ödeme tarihi" kıstası,
"borçlanma başvuru tarihi" olarak değişikliğe uğramıştır.

3201 sayılı Kanundan yararlanarak yurtdışında geçen sürelerini borçlanmak isteyenler ile Kurum
arasında borçlanma işlemine, bunun sonucu olarak ödenecek prim miktarına ilişkin de uyuşmazlıklar
çıkmaktadır. Kurumun aktüeryal dengesi ve hakkaniyet ölçüleri gözetilerek ödenecek primin hangi tarihteki
prime esas kazanç miktarları esas alınarak belirleneceği üzerinde durulmalıdır. Bu yönde, 3201 sayılı
Kanunun 4'üncü maddesinin önceki düzenlemesinde açıkça “ödeme tarihi” esas alındığından, bu konuda
çıkabilecek uyuşmazlık ödeme tarihine göre çözümlenmekte iken, yürürlükte olan düzenleme tahakkuk
tarihindeki primin tebliğden itibaren üç aylık süre içinde ödenmesi şeklinde olup, bu üç aylık sürenin
geçirilmesi durumunda borçlanma bedeli olarak ödenecek prim miktarının nasıl belirleneceği irdelenmelidir.

Burada, Kurum işleminin hukuka uygun olması kriter olarak alınmalıdır. Kurum, yapılan borçlanma
başvurusunu hukuka uygun olarak değerlendirmiş ve yaptığı borç tahakkukunu tebliğ etmiş, buna rağmen
borçlanma bedeli Yasada belirtilen üç aylık süre içinde ödenmemiş ise, 3201 sayılı Kanunun 4'üncü maddesi
gereği borçlanmak için Kuruma yeniden başvuru gerektiğinden, davanın açıldığı tarihe bakılmaksızın buna
ilişkin isteğin reddine karar verilmelidir. Örneğin, Türkiye’de sigortalı olarak tescili bulunmayanların
borçlanması 5510 sayılı Kanunun 4/1-b maddesi kapsamında değerlendirilerek borç tahakkuku yapılması
Kanun gereği olup, Kurum işlemi hukuka uygun olacağından, tahakkuk ettirilen prim borcunu ödeme yerine,
borç tahakkukunun 5510 sayılı Kanunun 4/1-a maddesine göre yapılması ve prim borcunun da başvuru
tarihindeki prim miktarları esas alınarak belirlenmesine ilişkin davanın reddi gerekecektir.

Kurum işleminin hukuka uygun bulunmaması durumunda ise, prime ilişkin uyuşmazlığın makul süre
gözetilerek çözümlenmesi gerekir. Makul sürenin belirlenmesinde, 5510 sayılı Kanunun 42'nci maddesinden
yararlanılabilir. Anılan maddede, “Kurum, sigortalıya veya hak sahiplerine bağlanacak gelir, aylık veya toptan
ödemeleri, gerekli belgelerin ve incelemelerin tamamlandığı tarihten itibaren en geç üç ay içinde hesap ve
tespit ederek sonuçlarını yazı ile bildirir.” düzenlemesine yer verilmiştir. Benzer düzenlemeye Mülga 506
sayılı Kanunun 116'ncı maddesinde de yer almakta idi. Ayrıca, 3201 sayılı Kanunun 4'üncü maddesinde de
üç aylık ödeme süresi belirlenmiş olup; tüm bu düzenlemeler, 3201 sayılı Kanunla ilgili uyuşmazlıklarda üç
aylık sürenin makul süre olarak alınabileceğini göstermektedir.

Buna göre, Kurumun hukuka aykırı işlemine karşı, Kurum işleminin tebliğ tarihinden itibaren üç aylık
makul süre içinde dava açılması durumunda, borçlanılacak prim miktarının başvuru tarihindeki primler esas
alınarak belirlenmesi; üç aylık makul süre geçtikten sonra dava açılması durumunda ise, dava yeni
borçlanma iradesi sayılarak davanın açıldığı tarihindeki primler esas alınarak borçlanma bedeli belirlenmesi

Sayfa 3/4
10. HD., E. 2019/6152 K. 2020/6205 T. 2.11.2020

gerekir. Örneğin, Türk vatandaşlığından izinle çıkan kişilerin, Türk vatandaşı oldukları dönemde yurtdışında
geçen süreleri borçlanma hakkının varlığı gözetildiğinde, başvuru tarihinde Türk vatandaşı olunmadığı
gerekçesiyle borçlanma başvurularının reddi hukuka aykırı olacağından, ödenecek borçlanma bedelinin
burada belirtilen kriterlere göre belirlenmesi gerekir.

Diğer bir olasılık da, Kurumun borçlanma talebini değerlendirmeyip cevapsız bırakmasıdır. Bu durumda,
5510 sayılı Kanunun 42'nci maddesinde belirtilen üç aylık süre geçtiğinde Kurumun talebi reddetmiş olduğu
esas alınarak, anılan üç aylık bekleme süresine yukarıda belirtilen üç aylık makul süre (3 + 3 =6 ay)
eklenmeli; davanın Kuruma başvuru tarihinden itibaren 6 aylık süre içinde açılması durumunda yine Kuruma
ilk başvurunun yapıldığı tarihteki prime esas kazancın esas alınması; başvuru tarihinden itibaren altı aylık
sürenin geçmesinden sonra dava açılması durumunda ise, makul sürenin geçtiği ancak Kurum tarafından da
başvuruya bir cevap verilmediği gözetilerek borçlanma bedelinin davanın açıldığı tarihteki prime esas kazanç
miktarı esas alınarak belirlenmesi gerekecektir.

Somut olayda, davacının 13.12.2012 tarihinde yurtdışı borçlanması talebinde bulunduğu ,kurum
tarafından 4048 gün karşılığı 40.609,55 TL borçlanma bedeli tahakkuk ettirildiği ,borç bildiriminin davacıya
25.11.2015 tarihinde tebliğ edildiği ve borçlanma bedelinin 15.02.2016tariinde ödendiği,

Yine davacının 30.06.2014 tarihinde doğum borçlanması talebinde bulunduğu ,kurum tarafından 525 gün
karşılığı 5.997.60 TL borçlanma bedeli tahakkuk ettirildiği, borç bildiriminin davacıya 15.02.2016 tarihinde
tebliğ edildiği ve borçlanma tutarının 15.02.2016tarihinde ödendiği, 14.06.2017 tarihli müfettiş raporuyla ‘’il
müdürü davacının eşi Abdullah Mersin ‘in yetkisini kullanarak eşine ait 2012 evrak kayıtlı yurtdışı borçlanma
talebi ile 2014 yılı evrak kayıtlı doğum borçlanma talebine ait borçlanma tebliğatlarını 2016 yılında tebliğ
ettirip ödenmesini sağladığı değerlendirilerek borçlanma işlemlerinin iptal edildiği, davacı tarafından
28.11.2017 tarihinde yeniden doğum borçlanması talebinde bulunulduğu, Kurum tarafından 9.935.04 TL borç
tahakkuk ettirildiği, davacı tarafından önceki yatırılan tutarla, yeni tutar arasındaki 3.937,44 TL'lik farkın
29.11.2017 tarihinde itirazi kayıtla yatırıldığı, yine davacı tarafından 18.10.2017 tarihinde yeniden yurtdışı
borçlanma talebinde bulunulduğu, Kurum tarafından 76.769.04 TL yurtdışı borçlanma bedeli tahakkuk
ettirilerek davacı tarafından önceki yatırılan tutarla yeni tutar arasındaki 36.159.49TL farkın 20.11.2017
tarihinde itirazi kayıtla yatırıldığı anlaşılmıştır.

Kurum 2012 tarihli başvurudan, (3+3) 6 aylık süreden sonra kurumca yapılmış borçlanmanın geçerli
olmadığı, esasen borçlanma talebinin ortadan kalkmış bulunduğu,bu hususun yeniden borçlanma talebinde
bulunulması talebi karşısında düşmüş bir hakkın, Kurum işlemiyle sonradan geçerli hale getirilip, daha sonra
müfettiş raporu ile iptal edilmesi karşısında, davanında 2018 yılında açıldığı gözetilerek ,borçlanma bedelinin
dava tarihi esas alınmak suretiyle belirlenmesi gereğinin gözardı edilerek yazılı şekilde karar verilmesi
isabetsiz bulunmuştur.

O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve ...Bölge Adliye
Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararının kaldırılarak İlk Derece
Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.

SONUÇ: ...Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi kararının HMK'nın 373/1 maddesi gereğince
kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA,
dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine
gönderilmesine, 02/11/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Sayfa 4/4

You might also like