You are on page 1of 3

5.

YHGK Esas Numarası: 2018/92 Karar Numarası: 2021/1610 Karar Tarihi:


07.12.2021

Somut karar bakımından incelenmesi gereken, senet üzerinde bulunan teminat


kaydının senedin kambiyo niteliğine etki edip etmeyeceği hususudur. Açıklığa kavuşturulması
gereken nokta, senedin üzerinde teminat ibaresi bulunduğunda bu durumun söz konusu senedi
koşulsuz şartsız teminat senedine dönüştürüp dönüştürmeyeceğidir. Buradan varılacak sonuca
göre, uyuşmazlığa konu şikayetin incelenmesi gerekir. Zira teminat senetlerine dayanarak
kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takibe başvurulamaz.

TTK’nin 776.maddesinde kambiyo senetlerinde bulunması gereken zorunlu unsurlar


sayılmıştır. Buna göre, bononun, kayıtsız şartsız bir bedel ödeme vaadini içermesi gerekir.
TTK m.777’de ise söz konusu zorunlu unsurları içermeyen senetlerin kambiyo senedi vasfı
taşımayacağı belirtilmiştir. Ancak teminat hususunda bir düzenleme yapılmamıştır. Bu
durumda, bedelin teminat olarak alındığına dair bir kayıt, bononun zorunlu unsurlarından
değildir. Ayrıca kaynağı gösterilmeksizin yalnızca teminat kaydı düşülmesi de bononun
vasfını değiştirmez. Bu durumda bu bonoya dayanarak yine kambiyo senetlerine mahsus
haciz yolu ile takip yapabilmek mümkündür.

İlgili kararda, davacı, teminat kaydının bonoyu teminat senedine çevirdiği ve artık
kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takibe başvurulmayacağı, bu sebeple de başlatılan
takibin İİK m.170/a gereğince iptal edilmesi gerektiğini ileri sürmüşse de, yukarıda açıklanan
sebeplerle, düşülen teminat kaydı bononun vasfını etkilemeteceğinden söz konusu şikayet ve
takibin iptali istemi yerinde değildir. Hukuk Genel Kurulu’nun kararı isabetlidir.

10. Yargıtay Kararı - 12. HD., E. 2020/1175 K. 2020/2309 T. 9.3.2020

Somut olay bakımından incelenmesi gereken kiralanan taşınmazın tahliyesine ilişkin


taahhüttür. Kiralanan taşınmazın icra yolu ile tahliyesi için İİK m.272-275. maddeler
incelenmelidir. İlgili maddelerin uygulama alanı bulabilmesi için geçerli bir tahliye
taahhütnamesi olması gerekir. Tahliye taahhütnamesi TBK m.352  “Kiracı, kiralananın teslim
edilmesinden sonra, kiraya verene karşı, kiralananı belli bir tarihte boşaltmayı yazılı olarak
üstlendiği hâlde boşaltmamışsa kiraya veren, kira sözleşmesini bu tarihten başlayarak bir ay
içinde icraya başvurmak veya dava açmak suretiyle sona erdirebilir.”şeklinde düzenlenmiştir.
Buna göre tahliye taahhütnamesinin geçerli olabilmesi için üzerinde belirli bir tarih bulunması
gerekir. Somut olayda, kira sözleşmesinin 01.05.2012 tarihinden itibaren 3+2 yıl süre için
yapıldığı ve bu sürenin sonunda kiracının taşınmazı boşaltmayı taahhüt ettiğine ilişkin bir
kayıt kira sözleşmesinde yer almaktadır. Her ne kadar tarih açıkça belirtilmese de ilgili
kayıttan kiracının en geç 01.05.2017 tarihinde taşınmazı tahliye edeceği anlaşıldığından
dolayı bu taahhüdün tahliye taahhüdü olarak kabulü gerekir. Bu halde de kiralanan taşınmazın
icra yolu ile tahliyesine başvurulabilir. Yargıtay’ın kararı bu yönüyle isabetsizdir.

15. ANTALYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 3. HUKUK DAİRESİ Esas No.


2021/1419, Karar No. 2021/1511, Tarih. 05.11.2021
Karar bakımından incelenmesi gereken, abonelik sözleşmesinin taraflarının niteliğidir.
Zira bu nitelendirmeye göre ilgili abonelik sözleşmesine yönelik başlatılan takibe yapılan
itirazın iptali amacıyla açılacak davanın hangi mahkemede görüleceği değişecektir.
7155 sayılı Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin
başlatılması Usulü Hakkında Kanun'un 2.maddesinden anlaşılacağı üzere, ilgili sözleşmelere
dayanarak takip yapılabilmesinin koşulu, abonelik sözleşmesinin taraflarından birinin tüketici
olmasıdır. Bu bağlamda tüketici terimini genel olarak kabul etmek gerekir. Yani yalnızca
TKHK veya 7155 sayılı kanun kapsamında değil, bütün kanunlarda yapılan tüketici tanımları
dikkate alınmalıdır. Bu açıdan tüketici olan tarafın gerçek veya tüzel kişi olmasının da önemi
yoktur. Taraf ticarethane olsa dahi, takip 7155 sayılı Kanun gereğince MTS üzerinden
gerçekleşmelidir. Aksi halde usulüne uygun bir icra takibinden söz edilemez. Somut olayda,
MTS üzerinden bir takip gerçekleşmiştir ve usulüne uygundur. Yani ilgili takibe yapılan itiraz
ve bu itirazın kaldırılması yoluna gidilmesi mümkündür. Ancak genel mahkemelerde
görülecek bu davanın hangi mahkemede açılacağı incelenmelidir. Her ne kadar ticarethane
niteliğinde olsa da davalının tacir sıfatını haiz olup olmadığı araştırılmalı, buna göre de
itirazın iptali davasının Asliye Hukuk Mahkemesinde mi Asliye Ticaret Mahkemesinde mi
görüleceği değerlendirilmelidir. BAM kararı isabetli olmuştur.

20. YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ Esas Numarası: 2022/12111, Karar Numarası:


2022/11575, Karar Tarihi: 10.10.2022

Somut olay bakımından incelenmesi gereken, arabuluculuk anlaşma belgesinin ilam


niteliğini haiz olup olmadığıdır. İİK m38’de düzenlendiği üzere, mahkeme huzurunda yapılan
sulhlar, kabuller ve para borcu ikrarını havi re’sen tanzim edilen noter senetleri, istinaf ve
temyiz kefaletnameleri ile icra dairesindeki kefaletler, ilamların icrası hakkındaki hükümlere
tabidir. Buna ek olarak 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu'nun 18/4
hükmünde, taraflar ve avukatları ile arabulucunun birlikte imzaladıkları anlaşma belgesinin,
icra edilebilirlik şerhi aranmaksızın ilam niteliğinde belge sayılır. Bu halde de ilamlı icraya
konu edilebilir. Ancak somut kararda, arabuluculuk anlaşma belgesi yalnızca arabulucu ve
taraf vekilleri tarafından imzalandığından dolayı, ilam niteliğini haiz değildir. İlam niteliğinde
belge olarak kabul edilebilmesi için icra edilebilirlik şerhi içermesi gerekir. Bu durumda da
elinde ilam niteliğinde belge olmayan alacaklının ilamsız takip yoluna başvurmakta hukuki
yararı vardır. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin bu yöndeki kararı isabetlidir.

25. YARGITAY 12. HUKUK DAİRESİ Esas Numarası: 2019/14112 Karar Numarası:
2020/30 Karar Tarihi: 13.01.2020

Somut olay bakımından incelenmesi gereken, rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takipte
ipoteğin karşılamadığı kısım açısından müteselsil kefillere karşı genel haciz yolu ile takip
yapılıp yapılamayacağıdır. Her ne kadar İİK m.45’te rehinle temin edilmiş bir alacağın
yalnızca rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip edilebileceği düzenlenmişse de bu düzenleme
asıl borçlu için geçerlidir. İlgili hüküm emredicidir ve geniş yorumlanarak müteselsil kefiller
hakkında da uygulanamaz. Buna karşılık TBK m.586’da, eğer müteselsil kefalet söz konusu
ise alacaklının asıl borçluyu takip etmeden veya rehni paraya çevirmeden kefili takip
edebileceği düzenlenmiştir. Ancak müteselsil kefil eğer ipotek tesis etmiş ise bu durumda
önce rehnin paraya çevrilmesi yoluna başvurulması gerekir. Somut olayda, kefaletin
müteselsil kefalet olduğu ancak kefillerin ipotek tesis etmedikleri anlaşılmaktadır. Bu
durumda her ne kadar asıl borçlu tarafından ipotek tesis edilmişse de alacağı karşılamayan
kısım için müteselsil kefillere karşı genel haciz yolu ile takip yapılabilir. Yargıtay kararı
isabetlidir.

29. Yargıtay HGK E:2020/702 K.2022/1146 T. 22.9.2022


Karar bakımından, İİK m.150/e’de düzenlenen sürede satışın istenmemesinin re’sen
incelenip incelenemeyeceği değerlendirilmelidir. İİK m.150/e’de, Alacaklı, taşınır rehnin
satışını ödeme veya icra emrinin tebliğinden itibaren altı ay içinde, taşınmaz rehnin satışını da
aynı tarihten itibaren bir yıl içinde isteyebilir. Satış yukarıdaki fıkrada gösterilen müddetler
içinde istenmez veya talep geri alınıp da bu müddetler içinde yenilenmezse takip düşer
şeklinde bir düzenleme bulunmakla birlikte, bu hükümlerin, rehnin paraya çevrilmesi yoluyla
takipte de kıyasen uygulanacağı belirtilmiştir. İİK’nın bu hükümleri, emredici niteliktedir
dolayısıyla icra müdürlüğü tarafından re’sen gözetilmesi gerekir. İhlali halinde de süresiz
şikayet söz konusu olur. Somut olayda, İİK m.150/e’de öngörülen sürede satış talebinde
bulunulmamış, bu süreden sonra ihale yapılmış olduğundan dolayı ihalenin feshi talebi
yerindedir. Kanunda emredici olarak düzenlenen bu hususun mahkeme tarafından re’sen
gözetilmesi gerekir ve istinaf talebinde de ayrıca belirtilmesine gerek yoktur zira kanunun
emredici hükümlerinin ihlali kamu düzenine aykırılık oluşturacağından, bunların re’sen göz
önüne alınması gerekir. Bu durumda sırf istinaf sebebi olarak gösterilmediğinden bahisle
Bölge Adliye Mahkemesinin verdiği ihalenin feshi kararının bozulması uygun değildir.
Hukuk Genel Kurulu’nun kararı isabetli olmuştur.

You might also like