You are on page 1of 20

PROCEEDINGS BOOK

VOLUME -II
ISBN 978-625-8254-10-5

rd

3 International
ANATOLIAN
Scientific Research
Congress
December 27-28-29, 2022
Kayseri, Turkiye
Editors
Dr. Ethem İlhan ŞAHİN
Dr. Mustafa Latif EMEK

www.discoveranatolia.org/kayseri
3RD INTERNATIONAL
ANATOLIAN CONGRESS ON SCIENTIFIC RESEARCH
PROCEEDINGS BOOK
Volume-I I
December 27-29, 2022
Kayseri, Türkiye

CONGRESS ID

ORGANIZING COMMITTEE
Prof. Dr. Osman ERKMEN, Istanbul Arel University
Assoc. Prof. Dr. Seyithan SEYDOŞOĞLU, Siirt University
Dr. Ethem İlhan ŞAHİN, Adana Alparslan Türkeş Science and Technology University
Prof. Cristobal Noe Aguilar, Universidad Autónoma de Coahuila, México
Prof. Dr. Hülya ÇİÇEK, Gaziantep University Faculty of Medicine
Dr. Sonja GVOZDENAC, Institute of Field and Vegetable Crops, Serbia
Dr. Mustafa Latif EMEK, Institute of Economic Development and Social Research
VIGNESH K, Department of Plant Pathology, Annamalai university

SCIENTIFIC AND ADVISORY COMMITTEE


Prof. Dr. Hülya ÇİÇEK, Gaziantep UniversityFaculty of Medicine
Prof. Dr. Abdelmajid HADDIOUI, University of Sultan Moulay Slimane
Dr. Debasish Hota, Depatrment of Pharmacology, AIIMS, Bhubaneswar
Dr. Mushtaq Ahmad Lone, University of Agricultural Sciences & Technology of Kashmir
Prof. Dr. Tarek Zaki Hassen Ali Fouda, Tanta university Egypt
Dr. Hafiz M. Rizwan, University of Agriculture, Faislabad, Pakistan
Dr. Ghanshyam BARMAN, Uka Tarsadia University
Dr. A.Vijayalakshmi, Science & Humanities (Chemistry), R.M.K. Engineering College
Dr. Afrooz Alimohamadi, University of Payame Noor, Iran, Tehran
Dr. Milena POPOV, Faculty of Agriculture
Dr. Mustafa Latif EMEK, Iksad Institute
Dr. Andrei Jean, Romania Petrolium University
Dr. Sonja GVOZDENAC, Institute of Field and Vegetable Crops, Serbia
Dr. Tuncer GÖVDELİ, Atatürk University Türkiye
Assoc. Prof. Vojislava Bursic, Institute of Field and Vegetable Crops, Novi Sad, Serbia
Ass. Prof Abdelouahed HAJJAJI, Sultan Moulay Slimane University (SMSU)
Assistant Profesor Dušan Marinković, Serbia University of Novi Sad
Prof. Cristobal Noe Aguilar, Universidad Autónoma de Coahuila, México
Dr. Ali Mehrabi, Qazvin University of Medical sciences, Qazvin, Iran

PROCEEDINGS BOOK
Edited by
Dr. Ethem İlhan ŞAHİN
Dr. Mustafa Latif EMEK
CONGRESS STATUS
International

EVALUATION PROCESS
Refereed

PARTICIPATION TYPE
Online and in person

STATISTICAL DATAS

Participant Countries (34 countries)


Albania, Algeria, Azerbaijan, Bangladesh, Bénin, China, Ethiopia, France, Hungary, India,
Indonesia, Iran, Iraq, Italy, Kazakhstan, Korea, Malaysia, México, Moldova, Morocco,
Republic of Northern Cyprus, Nigeria, Pakistan, Romania, Russia, Saudi Arabia, Serbia,
South Africa, Tunisia, Turkiye, Ukraine, United Kingdom, United States of America,
Vietnam

Received Papers: 601

Rejected Papers: 54

Accepted Papers: 547

Presented Papers From Turkiye: 267

Presented Papers From Other Participant Countries: 280

Book Publisher: IKSAD International Publishing House


Licenced by Turkish Ministry of Culture

Book Publication Date: December 30, 2022

Book Publication Type: Open Access

ISBN: 978-625-8254-10-5

All rights of this book belong to Iksad Publishing House


Without permission can’t be duplicated and copied
Authurs are responsible of their papers both ethically and legally
International Anatolian Congress on Scientific Research, December 27-29, 2022

ANKARA MEVLEVÎHÂNESİ
Ayşe ERSAY YÜKSEL
Doç. Dr, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, İslam Tarihi ve Sanatları Bölümü
OCRID NO: 0000-0002-0314-6182
ÖZET

Türk tasavvuf tarihinde önemli tarikatlardan biri olarak Mevlevîlik, Anadolu’da beylikler
döneminden itibaren inşa edilen Mevlevîhâneler sayesinde tekke mimarisi konusunda öne
çıkan eserlerin inşasına vesile olmuştur. Türk İslam mimarisinin önemli tasavvufi
yapılarından olan Ankara Mevlevîhânesi gerek Osmanlı döneminin Anadolu’daki sayılı
Mevlevîhânelerinden olması gerekse Ankara’nın manevi ve kültürel açıdan öne çıkan
merkezlerinden biri olması bakımından önemli bir külliyenin merkez yapısıdır. İnşa
edilmesinden itibaren Ankara’nın en önemli kutsal mekânlarından biri olan Ankara
Mevlevîhanesi’nin tarihçesi ve konumu hakkında kaynaklarda birtakım bilgiler mevcut
olmakla birlikte yapının yerleşim düzeni ve mimarisi ile ana bina/semahane, hâmûşân/hazire
ve derviş hücreleri gibi günümüze ulaşmayan değişik işlevli temel birimleri hakkında ayrıntılı
bir çalışma yapılmamıştır. Yapı ile ilgili mevcut kaynaklar ise Mevlevîhâne’nin mekânsal
özelliklerinden ziyade dergâhın işleyişini aktarmıştır. Ankara Altındağ’da bulunan ve 1929’da
şehrin planlanmasının ardından ortadan kaldırıldığı için günümüze ulaşamayan Mevlevîhane
yaklaşık olarak 16. yüzyılın ikinci yarısında inşa edilmiştir. Bu makalede Ankara’daki tek
Mimar Sinan ekolü yapısı olan Cenâbî Ahmed Paşa Cami’nin hemen karşısında yer alan ve
bu Cami ile ilişkili değerlendirilen Mevlevîhâne’nin ek yapıları ile birlikte yüzyıllar içinde
süregelen mimari düzeni ve özellikleri; arşiv kayıtları, seyahatnameler, gravürler, haritalar ve
fotoğraflar üzerinden incelenerek Mevlevîhâne’nin ana şeması ve çevre yapıları ile ilişkisinin
ortaya koyulması hedeflenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Ankara Mevlevîhânesi, Cenâbî Ahmed Paşa Cami, Mevlevîhâne, tekke
mimarisi

ANKARA MEVLEVI LODGE


ABSTRACT

As one of the important sects in the history of Turkish mysticism, the Mevleviyeh order has
been instrumental in the construction of works that stand out in the field of tekke architecture,
thanks to the Mevlevîhânes built since the period of principalities in Anatolia. Ankara
Mevlevi Lodge, which is one of the important mystical structures of Turkish Islamic
architecture, is the central structure of an important complex in terms of both being one of the
few Mevlevîhânes in Anatolia in the Ottoman period and being one of the spiritual and
cultural centers of Ankara.

Although there is some information in the sources about the history and location of Ankara
Mevlevi Lodge, which has been one of the most important sacred places in Ankara since its
construction, the layout and architecture of the building and the main building, semahane,
hamushan/hazire, cells and various functional foundations that detailed study of the units has

www.discoveranatolia.org 830
International Anatolian Congress on Scientific Research, December 27-29, 2022

not been carried out. Existing sources related to the building, on the other hand, conveyed the
functioning of the lodge rather than the spatial characteristics of the Mevlevi Lodge. The
Mevlevi Lodge, which is located in Ankara Altındağ and has not survived since it was
destroyed during the planning of the city in 1929, was built in the second half of the 16th
century. In this paper, the architectural order and features of the Mevlevi Lodge, which is
located right across from the Cenâbî Ahmed Pasha Mosque, which is the only Architect Sinan
school structure in Ankara and evaluated concerning this mosque, together with the additional
structures. It is aimed to reveal the main scheme of the Mevlevi Lodge, and its relationship
with the surrounding structures by examining archive records, travel books, engravings, maps,
and photographs.

Keywords: Ankara Mevlevi Lodge, Cenâbî Ahmed Paşa Mosque, Mevlevi Lodge, dervish
lodge architecture

GİRİŞ
Mevlânâ’nın (ö. 672/1273) vefatının ardından oğlu Sultan Veled (ö. 712/1312) tarafından
sistemleştirilen Mevlevîlik tarikatı, Anadolu’da devrin yöneticileri ile kurulan güçlü bağlar ve
halkın iltifatı sayesinde kısa sürede geniş bir alana yayılmıştır. 14. yüzyılın ilk yarısında ayin,
erkân ve kıyafet açısından da kuruluş sürecini tamamlayan tarikat Beylikler döneminde
Manisa, Karaman, Antalya, Amasya, Kırşehir ve Erzincan gibi farklı şehirlerde açılan
dergâhlarla faaliyetini sürdürmüştür. Osmanlı döneminde ise ilk Mevlevîhâne II. Murad (ö.
855/1451) tarafından Edirne’de (829/1426) açılmıştır. II. Bayezid (ö. 918/1512) döneminde
Mevlevîliğe bir imparatorluk kurumu statüsü kazandırılmış ve maddî otonomluk kazanması
için vergi muafiyeti, vakıfların tahsisi ile düzenli nakdî yardım gibi ayrıcalıklar tanınmıştır.
Osmanlı Devleti boyunca Mevlevi tarikatına padişahlar ve yönetici sınıf tarafından maddi ve
manevi olarak destek verilmiş; mevlevîhânelerin inşası, tamiri, taamiye tevcihleri, maddi
yardım edilmesi ve borçlarının ödenmesi gibi temel konularda devletin düzenli ilgisi söz
konusu olmuştur. Bununla birlikte Konya Mevlâna Dergâhı merkez olmak üzere 16. yüzyılda
İstanbul Mevlevîhâneleri yanında Halep, Burdur, Eğirdir, Sandıklı, Mısır (Kahire), Kudüs,
Şam, Cezayir, Sakız, Midilli, Lazkiye, Tebriz, İsfahan, Bağdat ve Fas gibi farklı merkezlerde
pek çok mevlevîhâne inşa edilmiştir (Tanrıkorur, 2004).
Çeşitli kaynaklarda Osmanlıdan Cumhuriyet’e intikal eden Mevlevîhâne sayıları ile ilgili
birbirinden farklı rakamlar geçmektedir. M. C. Duru’ya göre bu sayı 300 civarında iken
Tanrıkorur’un verdiği listelere göre yaklaşık 130 Mevlevîhâne ismi belirtilmiştir (Duru, 1952,
s.155, Önder, 1994, s. 142). Fakat bu listelerdeki yapılar ismen geçen kayıtlar olup
Cumhuriyet dönemine çoğu mevcudiyet olarak intikal etmeyen yapılardır. Ankara
Mevlevîhânesi de bu yapılardan biridir (Tanrıkorur, 2000, s. 70).
ARAŞTIRMA VE BULGULAR
Yeri
Bugüne ulaşmayan Ankara Mevlevîhânesi günümüzde Ankara şehir merkezinde Ulucanlar
Caddesi üzerindeki Kanuni Sultan Süleyman döneminde (1520-1566) Anadolu Beylerbeyi
olan Cenâbî Ahmed Paşa’nın (d.? /ö. 969/1561-62) yaptırdığı Cenâbî Ahmed Paşa Cami’nin
(974/1566) avlusunda yer almaktaydı. Ahmed Paşa’nın 973/ 1565-66 yıllarında yaptırdığı ve
kendi adıyla bilinen cami çevresinde hamam, çeşme ve Mevlevîhane’nin bulunmasından bu
caminin bir külliye fikri çerçevesinde tasarlanmış olması muhtemeldir.

www.discoveranatolia.org 831
International Anatolian Congress on Scientific Research, December 27-29, 2022

Hakkındaki Kaynaklar
Günümüzde mevcut olmayan Mevlevîhânenin mimarisi hakkında yazılı kaynaklar ile yapıya
ilişkin fotoğraf ve kroki niteliğindeki çizimlerden bilgi edinilmektedir.
Cenâbî Ahmed Paşa Cami Ankara Kalesi’nin dışında kalan, sık evlerle örtülü olan aşağı şehir
denilen kısımda inşa edilmiştir. Evliya Çelebi’ye göre Anadolu Beylerbeyi olan Cenâbî
Ahmed Paşa aşağı şehri kuşatan bir dış surun inşasına, Celalilerin saldırılarından korunmak
için başlamıştı. Evliya Mevlevîhâne’den Seyahatnamesi’nde şu şekilde bahseder: “Bu
tekkelerden yine Ankara’da Hazreti Mevlâna Tekkesi (Allah sırrını aziz etsin), Cenâbî Ahmed
Paşa yapısı bir Mevlevîhâne’dir ki üç tarafı güllük gülistanlık İrem bağlı Mevlâna Celaleddin
Rumi tekkesidir.” (Evliya Çelebi, Haz. Dağlı, Kahraman, 2011, s. 522, 523). Cami-semahane
ise 1608’de tamamlanan dış surun Kayseri Kapısı’na yakın bir yerde bulunuyordu (Eyice,
1972, s. 73). 1640 yıllarına doğru, Evliya Çelebi’nin ziyareti sırasında, şehrin bu kısmı pek
çok yabancının da yaşadığı bir ticaret merkeziydi. 18. yüzyılda Ankara’yı ziyaret eden Pitton
de Tournefort (1701’de), Paul Lucas (1705’te) (Resim 1) ve Rijksmuseum’daki anonim
ressam (Resim 2) gibi ressamlar Ankara’ya dair çizimlerinde Cenâbî Ahmed Paşa Cami’ni ve
onunla ilgili yapıları şehri çeviren üç katlı sur duvarlarının en geniş sınırını teşkil eden dış sur
duvarına yakın bir yerde tasvir etmişlerdir.
1705’te Ankara’yı ziyaret eden Paul Lucas’ın seyahatnamesinde yer alan şematik “Angoura”
gravüründe dokuz kubbeli bedestenin solunda ve gravürün ortasında Cenâbî Ahmed Paşa
Cami olduğu tahmin edilen kubbeli binanın önündeki, düz çatılı hücrelerle kuşatılmış U
şekilli açık avlulu kubbeli cümle kapısı caminin ekseninde gösterilmiştir. Her ne kadar bu
çizim şehrin topoğrafyası ile uyumlu olmasa da (Eyice, 1972, s. 98) Cenâbî Ahmed Paşa
Cami’ye yer vermesi bakımından önemlidir. Muhtemel Mevlevîhâne hücrelerinin
güneybatısında tecrit edilmiş olarak duran kırma çatılı bina ise külliyenin harem kısmı
olabilir.

Resim 1. Paul Lucas’ın Angoura gravürü (1705)

www.discoveranatolia.org 832
International Anatolian Congress on Scientific Research, December 27-29, 2022

Rijksmuseum envanterinde SK-A-2055 numara ile kayıtlı olan Ankara Tablosu’nda da


Cenâbî Ahmed Paşa Cami görülmektedir. Bu resimde topografik kurguya bağlı kalınmadan
çizilen Cenâbî Ahmed Paşa Cami esasında ön planda yer almışı (Eyice, 1972, s. 105). Dikkat
edilirse bu çizim resmin içinde de mevcuttur. Bazı kaynaklarda bu çizim Kurşunlu Cami
olarak belirtilse de (Tamur, 2008, s. 394) çizimdeki minarenin son cemaat yerinden uzanan
konumu, bu caminin solunda yer alan başka bir cami aslında surlardaki kapının hemen
arkasında çizilen caminin Cenâbî Ahmed Paşa Cami olduğunu ve onun solundaki ahşap
minarenin de Örtmeli (Karanlık) Mescid’e ait minare olduğunu gösterir. Hem Kurşunlu
Cami’nin hem de Cenâbî Ahmed Paşa Cami’nin bugünkü görünümleri karşılaştırıldığında
resimdeki çizimin Cenâbî Ahmed Paşa Cami’ne daha çok benzediği anlaşılır. Bu durumda
resmin ön planında da yer verilen Cami de Cenâbî Ahmed Paşa Cami olmalıdır. Hatta
caminin etrafındaki çizimlerde, Cenâbî Ahmed Paşa Külliyesi’nin bir parçası olan
Mevlevîhâne ve Mevlevileri andıran dua eden figürler ve sahnelerle desteklenmiştir. Ayrıca
Cenâbî Ahmed Paşa Cami’nin hemen güneyinde yer alan Kattanin Mahallesi olarak geçen
mahalle, günümüzde Cenâbî Ahmed Paşa Cami’nin güneyindeki Özbekler Mahallesi’nde
kalmaktadır. Cenâbî Ahmed Paşa Cami’nin bulunduğu günümüzde Sinan ya da Ulucanlar
olarak bilinen mahallenin 16. yüzyıl Ankara’sındaki ismi Kattânin Mahallesi’dir. Bu mahalle
o zaman 48 nefer ve 40 hâneden oluşuyordu. Ankara şer’iye sicili kayıtlarında Ankara′da
Kattanin Mahallesi Mevlevihânesi olarak geçerdi. (Ergenç, 1995, s. 29-30). Bu mahalle
Osmanlı zamanında pamukçular ve ketencilerin bulunmasından dolayı sof işleme ile ilgili
esnafın burada yaşamasından ötürü bu ismi almıştır. Dolayısıyla bu tabloda yer alan ön
plandaki şehir hayatı tasviri aslında büyük oranda Ankara’nın o devirdeki tarihsel ve mimari
düzenine uygundur. Bu gravürde ön planda Cenâbî Ahmed Paşa Cami’ne, mevlevileri
andıran figürler ve sof ticaretine dair insan manzaralarına yer verilmesi bu üç öğenin şehrin o
zamanki sosyal hayatındaki belirleyiciliğine vurgu yapmayı hedeflemiş olabilir.

Resim 2. Ankara Tablosu (Rijksmuseum, SK-A-2055)

19. yüzyılın başında Osmanlı topraklarına gelen ve önemli çizimler yapan Prusyalı Karl von
Vincke'nin Ankara haritası, 1839 yılına ait haritada Cenâbî Ahmed Paşa Cami’ni üçüncü
surdaki Kayseri Kapısı’nın hemen arkasında “Yeni Cami” olarak göstermiştir (Resim 3, 3a).

www.discoveranatolia.org 833
International Anatolian Congress on Scientific Research, December 27-29, 2022

Resim 3. Karl von Vincke'nin Ankara haritası, 1839 (Plan der Stadt Angora, Chicago
Üniversitesi Arşivi).

Resim 3a. Karl von Vincke'nin Ankara haritasında Yeni Cami (Cenâbî Ahmed Paşa Cami),
1839 (Plan der Stadt Angora, Chicago Üniversitesi Arşivi).

Mevlevîhâne ile ilgili tespit edilen başka bir görsel kaynak Yıldız Sarayı Fotoğraf
Koleksiyonu’ndaki bir fotoğraftır. Burada Cenâbî Ahmed Paşa Türbesi’nin tam karşısında
bugüne ulaşmayan “Ankara Mevlevîhânesi” olarak adlandırılan yapı görülmektedir (Resim
4). 19. yüzyılın sonu ya da 20. yüzyılın başında çekilmiş olan bu fotoğraf ile Mevlevîhâne’nin
bugüne ulaşmayan önemli bir yapısı da tam olarak ortaya çıkmıştır. Yıldız Sarayı Fotoğraf
Koleksiyonu’nda yer alan fotoğrafta Cenâbî Ahmed Paşa Türbesi’nin kuzeybatısında, sıvaları
dökülmüş, ahşap karkas, dikdörtgen formlu, iki katlı büyük bir binanın önünde bir Mevlevi
şeyhi ve dervişleri görülmektedir. Bu bina muhtemelen semahanedir (Tanrıkorur, 2000,
s.129).

www.discoveranatolia.org 834
International Anatolian Congress on Scientific Research, December 27-29, 2022

Resim 4. Yıldız Sarayı Fotoğraf Koleksiyonu’nda Ankara Mevlevîhânesi, 90431-0062

Muhtemelen Cumhuriyet’in ilk yıllarına ait bir kartpostalda ise Cenâbî Ahmed Paşa
Türbesi’yle Azimî Türbesi’ni bağlayan tek katlı bağdadi bir bina görülür ki bu da türbedar
odası olabilir (Tanrıkorur, 2000, s.129)(Resim 5).

Resim 5. Cenâbî Ahmed Paşa Türbesi (İBB Atatürk Kitaplığı, Krt 005036)

www.discoveranatolia.org 835
International Anatolian Congress on Scientific Research, December 27-29, 2022

1940’taki onarım sırasında Mevlevîhâne’den arta kalan tüm binaların ortadan


kaldırılmasından önce çeşitli kaynaklarda bu binalardan bahsedilmektedir.
Arşiv Kaynaklarında Mevlevîhâne
Ankara Şeriye Sicilleri Arşivi’nde Ankara Mevlevîhânesi ile ilgili tespit edilebilen en eski
belge Mevlevîhâne’nin temel ihtiyaçlarını gidermek amacıyla kurulan 12 Receb 1039/25
Şubat 1630 tarihli vakfiye hakkındadır (Seçkin, 2010, s. 11). 1636 yılında Ankara
Mevlevîhânesi’nin çeşitli Ankara mukaatalarından maaş ve yemek şeklindeki gelir kalemleri
kayıtlıdır (Köç, 2012, s. 549).
Osmanlı devlet arşivlerinde yer alan belgeler arasında Mevlevîhâne ile ilgili ulaşılabilen en
eski kayıt H. 09.09.1125, M. 29 Eylül 1713 tarihlidir. Bu belgede Ankara Abdal Yakup
Zaviyesi’nin giderlerinin Mevlevîhâne’ye devri ile ilgili bilgiler verilmiştir. Hatta Abdal
Yakup Zaviyesi’nin Mevlevî şeyhlerin yönetimine geçmesi 1689’a kadar geriye
götürülmektedir (Köç, 2012, s. 221).
Tekkeyle alakalı hurufat defterlerindeki tespit edilebilen ilk kayıt Muharrem 1118/Nisan
1706, son kayıt Muharrem 1142/Temmuz 1729 tarihlidir. Toplam beş kayıttan ikisi mütevelli,
birer tanesi meydancılık1, ferraş (süpürücü/temizlikçi) ve tekkenin mescidine yapılan imam
atamasıyla ilgilidir (Çetin, 2019, s.673).
Mevlevihânenin mimari özelliklerinin ve birimlerinin tespit edilebildiği Şeriye sicillerinde yer
alan 22 Zilkâde 1140/30 Haziran 1728 tarihli belgede Mevlevihâne şeyhi Mehmed Efendi
İbni Mustafa’nın dönemin kadısından tekkenin tamiri için gerekli maliyeti ustaların çıkarması
talebi hakkındadır. Buna göre hassa mimarlarından Usta Veli bin Ali ve ehil kişilerden oluşan
bir ekibin kaydında dervişlerin kaldığı altı hücresi bulunan kısmın pencereleri, duvarları,
zeminleri ve çatıları, semâhânenin zemini, matbahın (mutfağın) bacası ve çatısı, küçük
meydanın çamur sıvası son olarak da binanın sokak kapısının tamirinin yapılması gerektiği
belirtilmiştir. Tamir için gerekli malzemeler ahşap, kireç, tuğla, kiremit, saman ve 9 adet
pencere için istenen camdan oluşur. Ayrıca bu tamiri gerçekleştirecek yevmiyeler ve günlük
yemek ücretleri de hesaplanmıştır. Yapılan değerlendirme sonucunda Mevlevihânenin tamiri
için en az 270 kuruş gerektiği söylenmiştir (Köç, 2012, 533). Buna göre Ankara
Mevlevîhânesi derviş odaları, semahane, matbah ve meydandan oluşmaktaydı. Dolayısıyla bu
Mevlevîhâne Osmanlı Devleti'nin son dönemlerinde kurulan dergâhlarda semahâne, türbe,
çilehâne, hücre/derviş odaları, selamlık, harem, kiler-mutfak, kahvehâne ocağı, kafes ve
mutrib gibi bölümlerden oluşan büyük ve kompleks şeklindeki Mevlevîhânelerden ziyade
daha sade ve temel birimlerden ibaret Mevlevîhâneler kategorisinde sayılabilir (Kara, 2008, s.
262).
Mevlevi tarikatının en önemli yapıları olan Mevlevîhâneler asitane ve zaviye olmak üzere
ikiye ayrılırdı. Bunlardan ilki 1001 günlük çile eğitimi ile “dede” olunan Mevlevîhâneler yani
asitaneler iken diğeri böyle bir eğitim amacı gütmeyen zaviyelerdi. Asitaneler daha büyük ve
mimari birim olarak matbah-ı şerif birimine sahip olması gereken merkezi yapılardı.
Dolayısıyla Anadolu’daki Mevlevîhânelerden asitane olanlar daha büyük olanlardı. Afyon,
Manisa, Kütahya, Galata, Yenikapı, Kasımpaşa, Beşiktaş (sonra Bahariye), Bursa,
Kastamonu, Eskişehir, Gelibolu, Yenişehir Mevlevîhâneleri ile Halep ve Kahire
Mevlevîhâneleri bu türden asitanelerdi. Zaviyeler ise Mevlevi tekkelerinin en küçük birimleri
olarak ayin ve ibadet mahalli olarak kullanılmıştır. Bunların bir kısmı inşa edildikleri yer
açısından menzil ya da barınak amacıyla da kullanılmıştır. Bunlar arasında Gaziantep, Kıbrıs,
Trabluşşam, Karaman, Antakya, Şam, Kudüs, Mekke ve Medine Zaviyeleri vardır. Dedelerin
bulunmadığı bu zaviyeler Osmanlı İmparatorluğunda neredeyse bütün şehirlerde hatta bazı
köylerde dahi vardı. Fakat 16. yüzyıldan itibaren Mevlevîlik şehirli yüksek tabaka ile

1
Meydancı dedeler doğrudan doğruya şeyh efendilerin emirleri altında idiler. Başlıca vazifeleri de şeyh ile
dervişler arasındaki irtibatı muhafaza etmek, şeyh efendi bir yere ziyarete gittiği zaman ona refâkatçi olmakla
beraber dergâhın iç ve dış hizmetlerini görmekti.

www.discoveranatolia.org 836
International Anatolian Congress on Scientific Research, December 27-29, 2022

doğrudan bağlantı kurunca köy ve kasabalardaki Mevlevi faaliyetleri yavaş yavaş ortadan
kalkmış, Mevlevîhânelerin bu birimlerle ilişkisi sadece vakıf gelirleri ile sınırlı kalmıştır
(Tanrıkorur, 2000, s. 69).
Ankara'da Mevleviliğin ne zamana kadar geriye götürülebileceğini burada yaşayan Mevlevi
şahsiyetlerden de çıkarmak mümkündür. Bunlar içinde Ankara’da doğan Mevlevilerden biri
Ankaravi İsmail Rusühi Dede (ö.1631) Ankara’da hizmet ettikten sonra Galata
Mevlevihânesi'ne gitmiş, Mesnevi'yi Farsça'dan Türkçe'ye çevirmiştir. Yine 17. yüzyılda
Ankara’da görev yapan bir başka Mevlevi şeyhi Konyalı Seyyid Nesib Yusuf Dede'dir.
Kendisi Şam, Ankara ve Kahire Mevlevihânesi şeyhliği görevlerinde bulunmuş önemli bir
Mevlevi dedesidir (Köç, 2012, 534).
Banisi
Mevlevîlik Osmanlı tarihi boyunca şehirlerde yerleşen, aristokratik bir tarikat olmuştur.
Özellikle zaman içinde devlet ricâlinin intisabıyla köylerden kasabalara ve şehirlere yayılarak
gittikçe yüksek zümrenin benimsemesiyle öne çıkmıştır. Bu sebeple Anadolu’daki
Mevlevîhânelerin çoğunun banisi önemli devlet adamlarıdır. Meselâ Konya Pîrî Mehmed
Paşa Zâviyesi Vezîriâzam Pîrî Mehmed Paşa, Eskişehir Mevlevîhânesi Vezir Çoban Mustafa
Paşa, Kilis Mevlevîhânesi Emîr Abdülhamîd el-Murtazâ, Halep Mevlevîhânesi Ulvân ve
Fûlâd mirzalar, Peçuy Mevlevîhânesi Yakovalı Hasan Paşa, Şam Mevlevîhânesi Vali Hasan
Paşa, Kudüs Mevlevîhânesi Emîr Gazi Ebû Seb tarafından yaptırılmıştır. Bunlar gibi Ankara
Mevlevîhânesi de Ankara Beylerbeyi Cenâbî Ahmed Paşa tarafından tesis edilmiştir
(Tanrıkorur, 2004, s. 469). Bu Mevlevîhane bazı kaynaklarda Cenâbî Ahmed Paşa
Mevlevîhanesi olarak da geçer (Küçük, 2003, s. 300).
Asıl adı Ahmed olan Cenâbî Ahmed Paşa’nın doğum tarihi ve yeri bilinmemektedir. Âşık
Çelebi’ye göre lakabı Gül-i Ahmer olup Hayalî ve daha çok kendi şiirlerinde kullandığı
mahlası olan Cenâbî Paşa diye tanınır. Kanunî Sultan Süleyman devrinde Enderun’da yetişen
Paşa Kanuni başta olmak üzere saray çevresi ile yakın ilişki içinde olmuştur. Daha sonra
çaşnigirbaşı, imrahor başı görevlerini yapmıştır. Ardından da paşa rütbesi ile yaklaşık yirmi
yıl yürüteceği Anadolu Beylerbeyi görevine getirildi. Bu görevde iken 969/1561-1562 yılında
Ankara’da vefat etti. Burada kendi adına, Mimar Sinan’a ya da Sinan ekolünden bir mimara
yaptırmış olduğu Cenâbî Ahmet Paşa Cami’nin avlusunda yine kendi adını taşıyan türbeye
defnedilmiştir.

Tipolojisi
Genel olarak Mevlevîhane adıyla bilinen Mevlevî tekkeleri temel olarak günlük gereksinimler
ve tarikat eylemleri ile ilgili fiziksel ve imgesel ögelerden, birimlerden oluşur (Doğan, 2022,
85). Bu yapılar en geniş olarak şu şekilde sıralanabilir; İbadet ve eğitim birimleri (semahane,
son cemaat yeri ve paşmaklık, erkek ve kadın mahfilleri, mesnevihan maksuresi, mutrıp
maksuresi, nathan maksuresi, post kubbesi, mesnevihan maksuresi, kudümzenbaşı,
neyzenbaşı, semazenbaşı odası, hünkar mahfili/dairesi), minare, meydan-ı şerif, matbah-ı
şerif, kitap dolabı, kitap odası veya bağımsız kütüphane, ziyaret birimleri (türbe ve Mevlevi
haziresi), barınma birimleri (harem, selamlık, şeyh odası, kahve ocağı, mabeyn odası,
hela/abdestlik, dedegan hücreleri, çilekeş canları, misafirhane/mihmanhane), beslenme/iaşe
birimleri (matbah/mutfak, harem mutfağı, kiler, fırın, somathane, şerbethane), tarım arazisi
(ahır, kümes), temizlenme birimleri (hamam/selamlık ve harem hamamları, gusülhane, abdest
mahalleri/şadırvan, hela, çamaşırhane, su haznesi, sarnıç, kuyu), ulaşım birimleri (ahır, iskele,
kayıkhane) ve tali bölümler (muvakkithane, çeşme, sebil, han, aşevi, kervansaray, sıbyan
mektebi) (Tanrıkorur, 2000, s. 89-101). Bu geniş yapı çeşitliliğine uygun olarak geçmişte
farklı tipolojilerde mevlevîhâneler inşa edilmiştir.

www.discoveranatolia.org 837
International Anatolian Congress on Scientific Research, December 27-29, 2022

Ankara Mevlevîhânesi her ne kadar bugüne ulaşmamışsa da yukarıda yer alan arşiv
kaynakları, çizim ve fotoğraflardan hareketle Mevlevîhânenin mimarisi hakkında aşağıdaki
tanımlamaları yapabiliriz. Mevlevîhâne’nin vakfiyesi bulunamadığı için vakfiyeleri bulunan
diğer Mevlevîhâneler gibi Mevlevîhâne olarak yapıldığı kanıtlanamamaktadır. Bununla
birlikte Mevlevîhâne tahminlerimize göre ilk yapıldığında tipoloji bakımından cami-tekke
niteliğinde olup çoğu çift fonksiyonlu kurulmuş, minare ve son cemaat yeri ile donatılmış
gruptadır. Bu grupta kâgir cami-semahane karakterindeki ibadet/ayin bölümü
Mevlevîhâne’nin diğer bölümlerinden ayrı bir şekilde avlunun genellikle kıble yönüne
yerleştirilmiştir. Bu cami/mescid-semahanelerde, ibadet mekânı sema mukabelesi yanında
çevre halkının namazlarını eda ettikleri bir cami niteliği taşıdığından, Mevlevîhâne’nin diğer
bölümlerinden bağımsız olarak tasarlanmıştır. 16-18. yüzyıllarda sık rastlanan bağımsız,
kâgir, tek kubbeli, minareli ve son cemaat yeri olan “cami-tekke” bir avlunun genellikle kıble
yönüne yerleştirilmiş, derviş hücreleri, türbe ve hazireler gibi çeşitli tekke bölümleriyle
kuşatılmış külliye şeklindedir. Mevlevîhâne sakinler için bir iç alan oluşturan avlu,
çevresindeki bölümler arasında iletişim sağlamakta, ayrıca bu mekânlara hava ve ışık da
temin etmektedir. Bu şekilde külliye şeklindeki çift fonksiyonlu cami-tekke kuruluşları, 16-
18. yüzyıllarda sık görülen bir planlamadır. (Konya Pîrî Mehmed Paşa Zaviyesi, Eskişehir
Mevlevîhânesi, İstanbul Piyale Paşa Tekkesi ve Hekimoğlu Ali Paşa (Abdal Yakup) Tekkesi
gibi). Anadolu’nun zengin ticari merkezlerinden olan Ankara, 15. yüzyıldan itibaren
Bayramiye tarikatının merkezi olduğundan şehirde bulunan Mevlevîlik gibi diğer tarikat
tekkeleri küçük ölçekte kalmıştır. (Ülgen, 1942, s. 221-222).
Bugün Ankara Mevlevîhânesi’nin son cemaat yerinin önünde geniş bir avlu bulunmakta
ancak avlunun batısındaki hâmûşân, Cenâbî Ahmed Paşa ile Azimî Türbelerinden başka birim
günümüze ulaşmamıştır. Pitton Tournefort’un gravüründe caminin önünde U şeklinde
hücrelerle kuşatılmış bir avlu görülmekte olup daha sonra avluda yeni bir semahane, harem ve
selamlık da inşa edilecektir (Tanrıkorur, 2000, s. 119-120). Ankara Mevlevîhânesi, Semahane
meydanı şekline göre kubbeli kare semahane tipolojisine dahildir (Tanrıkorur, 2000, s. 123).
Cenâbî Ahmed Paşa Cami başlangıçta hem cami hem semahane olarak kullanılmış, daha
sonra gelişen ihtiyaçlar için cami-semahane fonksiyonundan vazgeçilip cami avlusunda ayrı
bir semahane inşa edilmiştir (Resim 6). Günümüze gelemeyen Ankara Mevlevîhânesi’nin
(Cenâbî Ahmed Paşa Cami vakıf arazisi içerisinde) semahane kısmının tarihçesi hakkında bir
bilgi bulunmamaktadır. Cami avlusunun kuzey doğusundaki semahane yıkılmadan önceki
resimlerine göre dikdörtgen planlı, ahşap karkas, iki katlı, çatılı bir yapı halinde idi. Cami,
avlunun güneyinde, türbe kuzeydoğusunda, Mevlevîhâne kuzeydoğu köşede idi (Ülgen, 1942,
s. 222).

Resim 6. 1340/1924 Ankara Şehir Haritası’nda Cenâbî Ahmed Paşa Cami ve Mevlevîhâne
(Günel, Kılcı, 2015, s. 80)

www.discoveranatolia.org 838
International Anatolian Congress on Scientific Research, December 27-29, 2022

H.T. Dağlıoğlu ve Saim Ülgen’e göre 1942’de ihata duvarı bulunmayan cami-semahane, iki
türbe ve Mevlevîhâne binaları, mahalle arasında açılmış Mimar Sinan Meydanı adlı bir
meydanın ortasında yer alıyordu. Eski tarihli fotoğraflarda, caminin mahalle arasında yer alan
bir meydanın ortasında olduğu ve şu anki durumun aksine duvarlarla çevrili olmadığı
görülmektedir (Resim 7, 8). Kuzeydoğusunda bulunan Mevlevîhâne ahşap binası (ikinci
semahane) depo olarak kullanılıyordu, cami avlusunda da askeri barakalar konmuştu.
Caminin batı tarafında ise bugün olmayan bir çeşme vardı. Ulus’ta Cenâbî Ahmed Paşa
tarafından yaptırılan hamam da bu külliyeye dahil edilmek istense de aradaki mesafeden
dolayı bu mümkün görülmemektedir. (Tanrıkorur, 2000, s. 131).

Resim 7. Cenâbî Ahmed Paşa Külliyesi çizimi (VGM Arşivi)


Resim 8. Cenâbî Ahmed Paşa Cami ve yanındaki sivil yapı (Altındağ’ın Manevi Coğrafyası,
1998, s. 126).
Bugün cami ve türbelerin batısında bulunan Hâmûşân, Mevlevîhâneden ayakta kalan tek
bölümdür. Günümüzde avlunun güneydoğusunda Kuran Kursu onun da kuzeyinde bir
Hâmûşânla bitişiğinde birbirinden ayrı olarak Azimî ve Cenâbî Ahmed Paşa Türbeleri yer
almaktadır. Caminin kuzey, batı ve kıble yönlerinde ağaçlandırılmış geniş avlular bırakılmış
ve ön avlunun kuzeybatı köşesine yeni bir tuvaletle su deposu ve sekizgen planlı bir şadırvan
konmuştur (Çizim 1).

www.discoveranatolia.org 839
International Anatolian Congress on Scientific Research, December 27-29, 2022

Çizim 1. Cenâbî Ahmed Paşa Cami I. ve II. Vaziyet Planı (Mimar Mustafa R.
Abicel’den işleyen Tanrıkorur, 2000, s.)

Cami-Semahane

Mimar Sinan’a atfedilen ve klasik Osmanlı mimarisinin Ankara’daki tek örneği sayılan bu
cami, cümle kapısı üzerindeki kitabeden anlaşıldığı üzere Kanuni Sultan Süleyman
döneminde Anadolu Beylerbeyliği yapan Cenâbî Ahmed Paşa tarafından yaptırılmaya
başlanmış, ancak paşanın 1561 yılından vefatının ardından dört yıl sonra H. 973’te (M.
1565/1566) tamamlanmıştır (Resim 9). Kare mekân üzerine tek kubbeli bir planla kesme
taştan inşa edilen caminin kuzey cephesi dört mermer sütun tarafından taşınan üç kubbeli bir
son cemaat yeri ile kaplıdır. İki renkli taşla inşa edilen son cemaat yerinde ortadaki kemer
diğerlerinden daha geniş ve yüksek tutulmuş, buna uygun olarak yanlarda iki ortada büyük bir
kubbe ile örtülmüştür. Son cemaat yerinin ortasında yer alan mukarnas kavsaralı ve geometrik
bordürlü mermer taçkapı eksende değildir. Girişin üzerindeki kemerin üstünde ise caminin
inşa kitâbesi vardır. Son cemaat yerinde kapının iki yanında simetrik ikişer dikdörtgen
pencere bulunur. Bu pencerelerin sivri kemerlerinde iki renk taş işçiliği süslemeler varken
pencerelerin aralarına mukarnaslı birer mihrâbiye yer alır.
Cami duvarlarını kalın bir korniş ortadan ikiye ayırmakta alttaki duvarlarda üç cephede de iki
sıra halinde dörder pencere açılırken üst kısımlara yalnızca ikişer pencere yerleştirilmiştir.
Mihrap duvarının ortasında farklı olarak yuvarlak bir pencere vardır. Silindirik gövdeli ve tek
şerefeli kesme taş minare caminin kuzeybatı köşesindedir. Caminin harimi istiridye
biçimindeki tromplarla geçilen kubbe ile örtülüdür. Kubbenin kasnağına on altı pencere
açılmış, kubbe göbeği madalyon şeklinde kalem işleri ile süslenmiştir. Mihrap, minber ve
müezzin mahfili mermerden ve sade geometrik kompozisyonlardan oluşur. Sadeliği ile dikkat
çeken cami kubbenin içi ve pencerelerin üzerinde görülen kalem işi bezemeler dışında
süsleme unsuruna sahip değildir (Başkan, 1998). Mimar Sinan ya da öğrencilerine atfedilen

www.discoveranatolia.org 840
International Anatolian Congress on Scientific Research, December 27-29, 2022

bu cami tek kubbeli sade plan şeması ile klasik Osmanlı mimarisinin Ankara’daki tek
temsilcisi olması bakımından önemli bir yere sahiptir (Kalfazade, 1993, s. 351-352).

Resim 9. Yıldız Sarayı Fotoğraf Koleksiyonu’nda Cenâbî Ahmed Paşa Cami (90431-0015)

Cenâbî Ahmed Paşa Türbesi


Cenâbî Ahmed Paşa tarafından yaptırılan ve cami ile aynı tarihlerde (1565-1566)
tamamlandığı düşünülen türbe caminin kuzeydoğusunda bulunan cami ile aynı üslupla
yapılan türbe, kesme taştan sekizgen planlı kubbeli bir yapıdır. Caminin avlu zemininden
biraz daha yüksekte kalan türbe, mimari açıdan klasik Osmanlı türbelerinin karakteristik
özelliklerini tekrarlar. Sekiz cephede iki sıralı pencereler altta taş söveli, demir parmaklıklı ve
sivri kemerli alınlıklıdır (Resim 10, 10a). Üstte ise içi petek desenli ve üçü vitrayla süslenmiş
sekiz alçı pencere vardır. Kuzey cephedeki türbe girişi dikdörtgen çerçeveli bir kapı ile dört
basamakla çıkılan basık kemerli bir kapı iledir. Bu kapının üzerinde türbenin tamir kitabesi
vardır. Ahşap kapı ile girilen türbenin içinde bir taş sanduka, güney duvarda da bir alçı mihrap
bulunur.

Resim 10, 10a.Cenâbî Ahmed Paşa Türbesi (VGM Arşivi)

www.discoveranatolia.org 841
International Anatolian Congress on Scientific Research, December 27-29, 2022

Azîmî Türbesi
Cenâbî Ahmed Paşa Türbesi’nin kuzey doğusunda yer alan taş ve tuğla malzeme ile inşa
edilmiş, kareye yakın dikdörtgen planlı, içen düz tavanlı dıştan kiremit örtülü bir yapıdır.
Kitabesine göre H. 1171/M. 1777/1778 yılında, İsmail Paşazade Hacı Esad için yaptırılmıştır.
1725 yılından sonra Suriye bölgesinde ve özellikle Şam vilâyetinin yönetiminde söz sahibi
olan Azmzâdeler ailesine mensup Azmzâde İsmâil Paşa’nın dört oğlundan
biridir. Azmzadeler aslen Konyalı olup daha sonra 18. yüzyılda Suriye’ye yerleşen bir
sülâledir. Esad Paşa da Şam valiliği sırasında yönetimde yaptığı yanlış davranışlar nedeniyle
Rusçuk’a sürülmüş, 1757 yılı Eylül’ünde meydana gelen, padişahın kız kardeşi de dahil
20.000 hacının ölümüyle sonuçlanan bedevî saldırısı ile ilgili suçundan ötürü Ankara’dan
geçerken burada idam edilmiştir. Kendisi için yaptırılan türbeye defnedilen Paşa’nın aslen
Konyalı olması sebebiyle de Mevlevi olabileceği muhtemeldir. Ayrıca kendisi önemli bir
aileden geldiği için Ankara’da o dönemde en önemli camilerden biri olan Cenâbî Ahmed
Cami külliyesi içine de defnedilmiş olma ihtimali de vardır (Karaca, 1995, 351).
Kıble duvarında iki, meydana bakan cephede bir pencere açılmış olup, pencerelerin sivri
kemerli tuğladan alınlıkları vardır. Giriş doğu cephedeki hazire tarafından ahşap bir kapı ile
sağlanır. Türbe içinde bir lahit vardır. İçte sivri kemerli bir niş şeklinde mihrap vardır. Tavan
pervazlarında kalem işi süslemeler mevcuttur. Azimî Türbesi’nin iki köşesi iki metre
yüksekliğinde pahlanmıştır. Pahlı kısımların üstteki sivri köşe ile birleşme yerlerinde üçgenler
meydana getiren dört sıra kirpi saçakla süslenmiştir (Öney, 1970, s. 121) (Resim 11).

Resim 11. Azîmî Türbesi (Salt Arşivi)

Hâmûşân
Kelime olarak “susanlar” anlamına gelen hâmûşân, mevlevîhânelerin bahçesindeki Mevlevi
büyükleri, aileleri, yakınları, dervişler gibi şahsiyetlerin mezarlarının bulunduğu yere denir.
Cenâbî Ahmed Paşa caminin içerisinde yer alan Mevlevîlere ait hazire caminin kuzey doğu
tarafında yer almaktadır. Tam olarak kaç mezar olduğu bilinmemektedir. Hazirenin Ankara
Mevlevîhânesi dervişlerine ait olduğu bilinmektedir. Mezar taşlarının birçoğu Ankara
taşından olup ancak bazıları yazılıdır (Resim 12). Bunlar arasında Ankara Mevlevî dergâhı
postnişininden mesnevihan Mehmed, Süleyman, Mustafa Nureddin dedezade ve Ayşe Hanım
vardır (Dağlıoğlu, 1942, s. 215).

www.discoveranatolia.org 842
International Anatolian Congress on Scientific Research, December 27-29, 2022

Resim 12. Hâmûşân (VGM Arşivi)


Tamirleri
İlk inşasından sonra zaman içinde pek çok kez devlet ricâlinden birçok kimsenin
mevlevîhânenin yapılarını tamir ettirdiği ve yeni birimler eklediğini arşiv kayıtlarından tespit
etmek mümkündür. Anadolu’da 17. yüzyılda başlayan asayiş bozukluklarının doğal olarak
tarımsal üretimi engellediği ve üretim miktarında azalmalar meydana geldiği arşiv
kayıtlarından anlaşılmaktadır. Bundan mevlevîhâne vakıfları da doğrudan etkilenmiş ve
ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanmıştır. Ankara Mevlevîhânesi’de asayiş bozukluklarından
etkilenen mevlevîhânelerdendir. Ankara Mevlevîhânesi hakkında, Sahih Ahmed Dede 1040/
1630 yılında hayır sahibi bir kişi tarafından yeniden yapıldığını ve içinde ayin-i Mevlevî icra
olunduğundan bahseder (Sahih Ahmed Dede, s. 298, aktaran Ösen, 2011, s. 62).
Hurufat defterindeki Safer 1141/Eylül 1728 ve Muharrem 1142/Temmuz 1729 tarihli
kayıtlarda Mevlevîhâne’nin Mahmut Bey isimli bir zat tarafından bina edildiği yazılmaktadır
(Çetin, 2019, s. 674). Bu tarih ilk yıllarda Cenâbî Ahmed Paşa Cami’nin semahane olarak
kullanılması yerine tekkeye bağımsız bir semahane eklenme tarihi olabilir. Çünkü Evliya
Çelebi 1640’ta Ankara’yı ziyaret ettiğinde caminin Mevlevîhâne olarak kullanıldığını
belirtmiştir.
Ankara Mevlevîhânesi vakıflarının zarar görmesi nedeniyle 19. yüzyılın hemen başlarında
tamire ihtiyaç duymuştur. Ahmed Dede, 04 Z 1217/ 28 Mart 1803 tarihinde yazmış olduğu
dilekçesinde Seyyid Yusuf vakfından olan Zirve köyüne 1799 yılında gelen bir müfsit
yüzünden köy ahalisinin eşkıyalarla uğraşmak zorunda kaldığını, ahalinin perişan olması
yüzünden vakfında harap olmasına sebep olduğunu, vakfın korunması ve halkın selameti için
bu kişiye gerekli cezanın verilmesini talep etmiştir (Ösen, 2011, s. 64, BOA. C.EV.
201/10029). 1802’de Safranbolulu Şerife el-Hac Alime Hatun tarafından caminin onarıldığı
ve 19. yüzyılın ortalarına Mevlevîhâne’nin tamiri için Meclis-i Vala ile görüşmeler yapıldığı
belirtilmektedir (Ülgen, 1942, s. 221-222; Kalfazede, 1993, s. 351). Devrin şairlerinden
Ankaralı Cazib, divanındaki bir tarih manzumesinde (Yılmaz, 2010, s. 520-521); uzun
yıllardır viran bir durumda olan Mevlevîhâne’nin, vezir Nuri Paşa’nın lütfuyla H.1241’de
(M.1825-26) bayındır hale getirildiğini söyler (Öztekin, 2015, s. 215). Bundan sonra ise H.
1261/M.1845 yılında Hacı Bayram ve Taceddin Dergâhlarıyla birlikte Mevlevî Tekkesi’nin
tamir ve yeniden inşa edilecek yerlerine dair bir belge Meclis Mazbatasında imzalanmıştır
(BOA, A.MKT. 26/74). Cami ayrıca 1887’de de Ankara Valisi Abidin Paşa tarafından tamir
edilmiştir. Caminin 1802/3, 1813 ve 1887/88 yıllarındaki tamirleri son cemaat mahallindeki
pencere üzerindeki kitabede belirtilir.

www.discoveranatolia.org 843
International Anatolian Congress on Scientific Research, December 27-29, 2022

Mevlevîhâne’nin 1911’deki son şeyhi Mustafa Nureddin Dede’nin aktardığına göre burası
ufak bir zaviye olarak dedegan (sertabbah, türbedar, neyzen, nat ve ayinhan zabitan)
bulunmadığı için neyzen ve ayinhanlar fahri hizmet yapmaktaydı. Bundan sonra Mevlevîhâne
ile önemli bir kayıt buradaki 25 dervişin I. Dünya Savaşı’na katıldığı bilgisidir. 1921’de
Veled Çelebi (İzbudak) Ankara’ya gelince burada menzil zaviyesi fonksiyonundan dolayı
Mevlevîhâne’de kalmıştır (Tanrıkorur, 2000, s. 129).
Cumhuriyet döneminin hemen başındaki1341/1922-1923 yıllarına ait belgeler, İstanbul’dan
Ankara Cenâbî Ahmed Paşa camine getirilerek muhafaza altında tutulan ve oldukça önem arz
eden bir takım değerli eşyaların Ankara’dan alınarak tekrar İstanbul’daki Topkapı Sarayı
Müzesi (Arşivine)’ne taşınması hususunda 269 sandık değerli eşyanın taşıması hakkındadır.
Bu belgelerden anlaşıldığı kadarı ile bir takım el yazmaları, minyatürlü kitaplar, değerli
kumaşlar ve çeşitli eserler burada korunamadığından İstanbul’dan getirildikleri yerlere
gönderilmiştir. Sandukalardan Topkapı Sarayı Müzesi’ne 89 adet ve Evkaf Müzesi’ne ise 11
adet teslim alınmıştır. (BOA, TSMA.E.1108, aktaran Atlıhan, 2020, s. 39).
Cumhuriyeti'nin ilanından sonra 30 Kasım 1925 tarihinde tekke ve zaviyeler kapatılmış ve
Mevlevîhâne de sosyal fonksiyonunu yitirmiş, diğer tarikat yapıları gibi tamamen
bakımsızlaşmıştır. Bunun ardından başkent Ankara’nın yeniden imarı amacıyla yapılan
çalışmalar sonucunda H. Jansen'in 1929 yılında başlattığı yeni Ankara imar planı
çerçevesinde ortadan kaldırıldığı tahmin edilmektedir. 1929 yılında Alman uzman H. Jansen
Cenâbî Ahmed Paşa Cami’nin ön ve arka kısımlarını boşaltarak bir çevre planı hazırlamış,
Mevlevîhâne II. Dünya Harbi sırasında depo olarak kullanılmış, cami avlusuna askeri
barakalar da konmuştu. 1940’larda külliyenin H. 1279 (M. 1862/1863) tarihli bir çeşmesi ve
Mevlevîhâneye ait kerpiç ve bağdadi binalar rölöve yapılıp resim çekilmeden kaldırılmış,
arazi tesviye edilip merdivenlerle bağlanan kotlarla bir şadırvan, tuvalet ve Kuran kursu
yapılarak, genişletilen avlu çevresine ihata duvarı çekilmiştir. Cami bundan sonra 1959-1970
ve 1988 yıllarında onarımlar geçirmiştir (Tanrıkorur, 2000, s. 129). Bugün kalan ise Cenâbî
Ahmed Paşa Türbesi’nin güneyinde eski Mevlevîhâne’ye ait bir hâmuşan parçasıyla
ağaçlardan ibarettir (Tanrıkorur, 2000, s. 129, 130).

SONUÇ
Tasavvufî hayatın yapı taşları olan dergâhlar tarih boyunca inşa edildikleri bölgedeki sosyal
hayatın belirleyicileri olmuştur. Her ne kadar Anadolu topraklarında belli bir tasavvufi
görüşün yayılması amacıyla inşa edilmiş olsalar da toplumsal hayatın ihtiyaçlarını karşılamayı
da vazife edinmişlerdir. Bu anlamda Mevlevîlik Osmanlı tarihi boyunca hem yönetici sınıf
hem de halkın büyük rağbet gösterdiği, en geniş sınırlara ulaşan tarikatların başında gelmiştir.
Anadolu’nun ve diğer Osmanlı topraklarının farklı şehirlerinde vezirler, paşalar, mahallî
beyler tarafından yaptırılan Mevlevîhâneler bunun açık bir göstergesidir. Ankara’da da 16.
yüzyıldan itibaren mevcut olan Mevlevîhâne başta Cenâbî Ahmed Paşa Cami’nde daha sonra
müstakil olarak inşa edilecek semahane ve ek yapılarla mevcut olmuştur. Topluma hizmet,
fakirlere yardım, halkın eğitimi kadar barınma ve sığınma fonksiyonlarını icra eden
Mevlevîhane 16-18. yüzyıllarda Anadolu’da sık görülen çift fonksiyonlu cami-tekke planına
sahipti. Semahane, derviş hücreleri, matbah ve meydandan oluşan bu Mevlevîhane genel
olarak, yapıldığı dönemin mimari ve süsleme özelliklerini yansıtmasına rağmen, Ankara için
nadir klasik Osmanlı eserlerinden olan Cenâbî Ahmed Paşa Külliyesi içinde yer alması ile
ayrı bir öneme sahiptir. Zaman içinde çeşitli ilave ve onarımlarla değişikliğe uğramış
Mevlevîhâne yapılarının hiçbiri günümüze ulaşmamıştır. Sadece tarikat yapısı olması
açısından değil, mimarlık ve sanat tarihi bakımından da son derece önemli yapılardan olan

www.discoveranatolia.org 844
International Anatolian Congress on Scientific Research, December 27-29, 2022

Ankara Mevlevîhânesi hakkında yapılacak yeni araştırmalarla daha da aydınlatılmaya


muhtaçtır.
KAYNAKLAR
Arşiv Belgeleri
BOA, A.MKT. 26/74.
BOA, C.EV. 201/10029.
BOA, TSMA.E.1108.
Diğer Kaynaklar
Atlıhan, F. (2020). Cenâbî Ahmed Paşa’nın hayatı, hayratı ve eserleri. Yıldırım Beyazıt
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara.
Başkan, S. (1998). Ankara Cenâbî Ahmed paşa Cami. Kültür Bakanlığı Yayınları: Ankara.
Çetin, A. (2019). Hurufat defterlerindeki kayıtlara göre Ankara il merkezindeki dinî mimarî
yapılar. Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara.
Dağlıoğlu, H.T. (1942). Ankara’da Cenâbî Ahmed paşa Cami ve Cenâbî Ahmed paşa.
Vakıflar Dergisi, II, 213-219.
Ergenç, Ö. (1995). XVI. yüzyılda Ankara ve Konya. Ankara.
Eyice, S. (1972). Ankara’nın eski bir resmi. Ankara.
Günel G. ve A. Kılcı. (2015). Ankara şehri 1924 haritası: eski bir haritada Ankara’yı tanımak.
Ankara Araştırmaları Dergisi, 3(1), 78-104.
Kalfazade, S. (1993). Cenâbî Ahmed paşa Cami. DİA, 7, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları:
İstanbul.
Kara, M. (2008). Metinlerle Osmanlılarda tasavvuf ve tarikatlar. İstanbul: Sır Yayınları.
Karaca, A. (1995). Azmzâde Esad Paşa. DİA, 11, 350-351.
Karakuş, F. (2017). Ankara Altındağ Cenab-ı Ahmed paşa Cami restorasyon uygulaması. 14,
6-26.
Kollektif (1998). Altındağ’ın manevi coğrafyası. Ankara: Altındağ Belediyesi Yayınları.
Köç, A. (2012.) Mevleviler ve devlet: Ankara mevlevîhânesi örneği. Belleten, LXXVI, 276,
527-552.
Küçük, S. (2003). Mevleviliğin son yüzyılı. İstanbul: Simurg Yayınları.
Öney, G. (1971). Ankara’da Türk devri yapıları. Ankara Üniversitesi Dil Tarih-Coğrafya
Fakültesi Yayınları, Ankara.
Ösen, S. (2011). 19. yüzyıl Osmanlı devlet ve toplum hayatında mevlevîlik. Yüksek Lisans
Tezi, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kayseri.
Öztekin, Ö. (2015). Tarih manzumelerine göre XIX. yüzyılda Ankara. Ankara Araştırma
Dergisi, 2, 212-219.
Seçkin, A. (2010). Türkiye’deki önemli mevlevîhâneler ve mevlevîhânelerin yaşatılmasında
vakıflar genel müdürlüğü’nün rolü, Sümam Yayınları: Ankara.
Tamur, E. Amsterdam’da bir Ankara resmi, Kebikeç, 25, 2008, 385-409.
Tanman, M. B. (2003). Osmanlı mimarisinde tarikat yapıları/tekkeler. Osmanlı Uygarlığı I,
(Haz. Halil İnalcık-Günsel Renda), İstanbul: Kültür Bakanlığı Yayını, 288-307.

www.discoveranatolia.org 845
International Anatolian Congress on Scientific Research, December 27-29, 2022

Tanrıkorur, B. Ş. (2000). Türkiye Mevlevihanelerinin Mimari Özellikleri, Doktora Tezi,


Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya.
Ülgen, S. (1942). Ankara’da Cenâbî Ahmed paşa Cami ve türbesi. Vakıflar Dergisi, II, 221-
232

www.discoveranatolia.org 846

You might also like