You are on page 1of 6

Postmodern mimari

Vikipedi, özgür ansiklopedi


Gezinti kısmına atlaArama kısmına atla
Başlığın diğer anlamları için Postmodern (anlam ayrımı) sayfasına bakınız.
Postmodern mimari ilk örneklerinin 1950'lerde başlıdığı varsayılan ve günümüz mimarisinde de
etkisini sürdüren uluslararası bir üsluptur. Mimarlıkla postmodernitenin habercisi,
genellikle modernizmin sahip olduğu uluslararası üslubun biçimciliğine bir yanıt olarak "nüktenin,
süslemenin ve göndermenin" geri dönüşüdür. Pek çok kültürel hareket gibi, postmodernizmin en
fazla dillendirilen ve görünür olan fikirleri mimaride gözlemlenebilir. Modernizmin işlevsel olan ve
resmileştirilen şekilleri ve alanları tam aksi yöndeki bir estetikle yer değiştirmiştir: üsluplar çarpışır,
kendi için biçim anlayışı ortaya çıkar ve tanıdık üslup ve alanlara bakmanın yeni biçimleri
fazlalaşır.
Modern mimarinin klasik örnekleri arasında, ticari alanda Lever House ve Seagram Binası, özel
yahut kamu alanları arasında da Frank Lloyd Wright veya Bauhaus gösterilebilir. Postmodern
mimarinin geçiş örnekleri arasında Oregon, Portland'daki Portland Binası ve New York'taki Sony
Binası gösterilebilir. Bu yapılar geçmişten bileşenler ve referanslar alır, rengi ve sembolizmi
mimariye yeniden sokar. Postmodern mimariden etkilenim taşıyan birincil örnekler arasında Las
Vegas'tan Öğrenmek adlı ve 1977 tarihli kitabında Robert Venturi tarafından üzerinde durulan
Las Vegas Strip adlı bina vardır. Venturi kitabında binanın sıradan ve evrensel mimarisine alkış
tutmaktadır.
Postmodern mimari yeni-eklektik mimari olarak da tanımlanmıştır; binaların cephesi göndermeler
ve süslemelerle doludur ve sert süslemesiz modern üslubu karşısına alır. Bu eklektizm, Stuttgart
Devlet Galerisinde ve Charles Willard Moore tarafından yapılan Piazza d'Italia'da en belirgin halini
alan, dik olmayan açıların ve alışıldık olmayan yüzeylerin kullanımı ile kendini gösterir.
Edinburgh'taki İskoç Parlamento binası da postmodern modanın bir örneği olarak
gösterilmektedir.
Modernist mimarlar postmodern binaları kaba ve cicibiciyle süslü binalar olarak görürler.
Postmodern mimarlar da modern alanları ruhsuz ve kişiliksiz olarak nitelendirir. Bu fikir ayrılığı
amaçlar söz konusu olduğunda da kendini gösterir: Modernizm süslemenin yoksunluğu kadar
malzemenin minimalist ve yerinde kullanımıyle dikkati çekerken, postmodernizm erken
modernistler tarafından konulan kesin kuralların bir reddidir ve inşa tekniklerinin, açılarının ve
üslupsal göndermelerin bolluğunu tercih eder.

İçindekiler

 1Önceki üsluplarla kurulan ilişki


 2Postmodernizm
 3Robert Venturi
 4Hedefler ve Karakteristikler
 5Etki yaratan mimarlar
 6Eleştiriler
 7Kaynakça
 8Dış bağlantılar

Önceki üsluplarla kurulan ilişki


Postmodernizm

Felsefe

 Postmodern felsefe
 Postyapısalcı felsefe
 Yapısöküm
 Postmodernizm

Bölümler

 Postmodern müzik
 Postmodern mimari
 Postmodern edebiyat
 Postmodern sanat
 Postmodern siyaset kuramları
 Postmodern ekonomi
 Postmodern etik
 Postmodern sosyoloji

Bağlantılar

 Modernizm
 Modernite
 Aydınlanma Çağı
 Postmodern durum

Akımlar ve Eğilimler

 Yapısalcılık-sonrası teori
 Post-Marksizm
 Postmodern feminizm
 Postyapısalcı anarşizm
 Küreselleşme karşıtlığı

Postmodern Kuramcılar

 Jacques Derrida
 Jean-François Lyotard
 Jacques Lacan
 Julia Kristeva
 Michel Foucault
 Gilles Deleuze
 Jean Baudrillard

 g
 t
 d

Halkın bunları pek dost canlısı görmediğini iddia eden ve modern işlevselciliği sıkıcı bulan bazı
mimarların modern işlevselcilikten yüz çevirmeye başlamasıyla birlikte, 20. yüzyılın son
çeyreğinde yeni trendler ortaya çıkmaya başladı. Bu mimarlar geriye baktılar, çeşitli binaların
geçmişte kalan bölümlerine baktılar ve onları yeni bina tasarımları yaratmak üzere bir araya
getirdiler, hatta bazen bunu uyumsuz bütünler oluşturarak yaptılar. Bu yeni yaklaşımın canlı bir
örneği modern öncesi tasarımlardaki sütunların ve diğer bileşenlerin (ancak neoklasikçi mimaride
yapıldığı gibi aynen alınarak değil) postmodern mimariye uygulanmasıydı. Modernizmde bir
tasarım özelliği olarak sütunlar dirsekler gibi teknolojik araçlarla yer değiştiriyordu veya tamamen
duvar perdelerinin arkasına gizleniyordu. Sütunun geri dönüşü teknolojik bir gereklilik olmaktan
ziyade estetik bir tercihti. Modernist dönemdeki yüksek binalar monolitiktiler, baştan aşağıya
kadar çeşitli tasarımların aynı bina içinde bulunması hoş karşılanmıyordu, öyle ki kimi durumlarda
sanki tüm bina tek parçaymış gibiydi. Buna en doğrudan örnek Minoru Yamasaki'nin Dünya
Ticaret Merkezi binalarıydı.
Süslemenin dönüşüne ve önceki dönemlere yapılan göndermeye başka bir örnek de daha eski
binaların cephelerine Beaux Arts mimarisinde ve Art Deco dönemlerinde inşa edilen, bronz veya
paslanmaz çelikten yapılmış süslemelerdi. Postmodern binalarda bu çoğunlukla önceki inşa
üsluplarından alınan birbirine zıt şeylerin yan yana kullanılması ve hatta daha büyük ölçekte
bunların yeni bir üslup oluşturması söz konusudur. Şaşırtıcıdır, bu binalar genellikle zevk verici bir
estetik yakalamayı başarmışlardır. Bununla birlikte, her yeni üslupta olduğu gibi genel kabul
görebilmesi için biraz zaman geçmesi gerekmektedir.
20. yüzyılın sonlarında ortaya çıkan bir düşünce akımı olan bağlamcılık genellikle postmodern
ideolojileri etkiledi. Bağlamcılık tüm bilginin bağlama duyarlı olduğu inancını temel alır. Bu fikir bir
bilginin bağlamından koparıldığında anlaşılmaz hale geldiğini söyleyecek kadar ileri gider. Bu
Postmodern mimariyi aşağıda da tartışıldığı üzere, bağlam konusunda daha duyarlı olmaya itti.

Postmodernizm
Postmodernist hareket öncelikle 1960 ila 70'lerde Amerika Birleşik Devletleri'nde başladı ve daha
sonra Avrupa'ya dek yayılarak günümüzde de varlığını devam ettiren bir akım oldu.
Postmodernizmin ya da Geç-modernizmin özellikleri arasında Modernizme duyduğu tepki vardır;
selefinin sınırlılıklarına işaret eder. Hedefleri arasında kamuyla daha nüktedan bir şekilde bağlantı
kurmak vardır. Mimaride bu önceki üslupların, genellikle de aynı anda, alıntılanmasını içerir.
Modernizmden kopuş meselesinde binaların içlerinde bulundukları bağlama uygun olarak inşa
edilmesi de vardır.
Postmodernizm kökenlerini modern mimarinin başarısızlığı dediği şeyde bulur. İşlevselci ve
ekonomik inşaya olan ilgisi binaların ruhsuz ve kişiliksiz akılcı bir görünüşe yol açmıştır.
Postmodernistler bu binaların insanların hem göz hem de beden konforuna yönelik ihtiyaçlarını
karşılayamadığını düşünür. Modernizm bedenin arzularına önem vermemektedir. Pek çok
apartman binasının gecekonduya dönüşmesi problemi daha da kötüleştirmiştir. Postmodernizm
bu durumun üstesinden kendi için süsleme ve dekorasyon anlayışını savunarak gelmeye çalışır.
Biçim artık yalnızca onun işlevsel gereklilikleri bakımından tanımlanmayacak; mimarın arzu ettiği
gibi olacaktır.

Robert Venturi
Robert Venturi bu hareketin başını çekenlerdendir. Mimarlıkta Karmaşıklık ve Çelişki (1966) adlı
kitabı postmodernist hareket ve mimari için oldukça kullanışlıydı ve baskın işlevselci mimarinin
saldırgan bir eleştirisiydi. Modernizmin işlevselciliğinden kopuş Venturi'nin Mies van der Rohe'nin
ünlü düsturu "Az, çoktur" (less is more) sözünü nükteli bir şekilde uyarlamasında da görülüyordu:
"Az, sıkıcıdır" (less is bore). Postmodernlerin geri kalanıyla birlikte süslemeyi geri getirmeye
çalıştı çünkü onu gerekli görüyordu. Bunu Mimarlıkta Karmaşıklık ve Çelişki adlı kitabında bunu
ve Modernizm eleştirisini şöyle diyerek açıklıyordu:
Mimarlar (binalardaki dekoratif bileşenlerden) şikâyet edebilir veya onları görmezden gelmeye
çalışabilirler hatta onları ortadan kaldırmaya çalışabilirler ama onlar kaybolmayacaktır. Uzun bir
süre için bile kaybolmayacaklar çünkü mimarların ne onları yok etme gücü vardır (ne de yerine ne
koyacaklarını bilirler).
Robert Venturi Postmodern olarak bilinen anti-modernist başkaldırının öncülerindendi. Mimarlıkta
Karmaşıklık ve Çelişki ve Las Vegas'tan Öğrenmek (1972) adlı kitapları (ikisi de aslında
Postmodern mimari manifestoları olmamakla birlikte) postmodernizmdeki pek çok hedefi güzel bir
biçimde ifade ettiler. İkinci kitabı Steven Izenour ve eşi Denise Scott Brown'la birlikte yazmıştı.
Mimarlıkta Karmaşıklık ve Çelişki adlı kitap, süsün ve dekoratif bileşenlerin "çeşitliliğe ve iletişime
ilişkin varolan ihtiyaçları karşılamasına" yönelik amaçlara ışık tutmaktadır. Burada Venturi
kamuya bir anlam iletmenin önemini vurgular. Postmodernistler genelde bu iletişimi binalar
aracılığıyla kurmaya çalışır ve bu iletişim anlamın doğrudan aktarılması amacını gütmez. Venturi
daha çok pek çok şekilde yorumlanabilecek bir iletişim kurmaya niyetlidir. Her yorum diğerinden
daha az ya da doğru olabilir çünkü bu nitelikteki bir işin pek çok boyutu ve anlam katmanı
olacaktır.
Bu anlam çoğulluğu çağdaş toplumun benzer doğasını yansıtmaya çalışmaktadır.
Anlamsal çoğulluk binalarında çeşitlilik arayan postmodern mimarlarca da yankılanır. Venturi
"Campidoglio'dan Bir Görünüş" adlı makalesinde böyle bir etkiden bahseder:
(Ben) gençken büyük mimarları diğerlerinden ayırmanın en güvenilir yolu çalışmalarının tutarlılığı
ve orijinalliğiydi… Artık iş böyle değildir. Modern ustaların gücü tutarlılıkta iken, bizimki
farklılıktadır.
Sahip olduğu çeşitlilikle birlikte postmodernizm, binanın bağlamına, tarihine ve müşterinin
gerekliliklerine bir duyarlılık geliştirmiştir. Postmodernist mimarlar kentteki binaların ve
çevrelerindeki alanların gerekliliklerini tasarım süreci boyunca gözönünde bulundurur. Örneğin
Frank Gehry'nin Venedik Plaj Evi'nde çevredeki evlerin renkleri de parlak bir tonu vardır. Yerel
duyarlılıklar kimi Postmodern binalarda açık seçiktir

Hedefler ve Karakteristikler
Modernizmin problemlerini çözmek de dâhil olmak üzere, postmodernizmin hedefleri arasındaki
anlamda belirsizlik, binanın bağlamına duyarlılık gibi şeyler, bir dönem birbirleriyle asla işbirliği
içinde olmamış mimarların yaptığı binalar arasında şaşırtıcı derecede sık rastlanan özelliklerdi.
Postmodernizmin karakteristikleri onun hedeflerinin pek çok farklı yönde ifade edilmesine izin
verdi. Bu karakteristikler arasında heykel formlarının, süslerin ve Trompe l'oeil özelliği gösteren
materyallerin kullanımı vardı. Bu fiziksel karakteristikler anlamın kavramsal karakteriyle
birleşiyordu. Anlamın bu karakteristikleri arasında, çoğulluk, çift anlamlılık, ironi ve paradoks ve
bağlamcılık vardı.
Her zaman organik olması gerekmeyen bu heykelsi biçimler büyük bir şevkle yaratılıyordu.
Bunların örnekleri Hans Hollein'in Abteiberg Müzesinde (1972–1982) görülebilir. Bina hepsi
birbirinden farklı olan çeşitli yapı üniteleri tarafından oluşturulmuştu. Tüm yapıların biçimi
Modernizmin katı biçimlerinden farklıydı. Bu biçimler heykelsiydi ve tabiri caizse oyunbazlardı.
Mutlak bir asgariye indirilmemişler, kendileri için şekillendirilmiş ve üretilmişlerdi. Bu yapı üniteleri
birbirlerine çok organik bir biçimde uyuyorlar bu da onların etkisini arttırıyordu.
Uzun yıllar göz ardı edilmişse de, süsleme geri döndü. Frank Gehry'nin, 1986 yılında inşa edilen
Venedik Plaj evi ufak süslemelere sahipti ancak bu kadarı bile modernizm için gereksiz ve aşırı
olarak görülürdü. Venedik Plaj Evi çoğunlukla dekorasyon için kullanılan yuvarlak kütüklere
sahipti. Tepedeki kütüklerin çerçeveleri tutmakta pek işlevli değildi. Bununla birlikte onların
görünmeyen çivilere tercih edilmiş olması, abartılı varlıklarının yalnızca süs için kullanıldığı
göstermektedir. Michael Graves'in Portland Kamu Hizmetleri Binası (1980) daha meşhurdur.
İçerideki iki üçgensel şekil çoğunlukla süs özelliği taşır ve kendileri için, estetik kaygılarla orada
bulunmaktadır.
Binanın bağlamını duyarlı oluşuyla, postmodernizm insanların binadan beklediklerini tamamen
göz ardı etmiş de değildir. Carlo Scarpa'nın Brion-Vega Mezarlığı (1970-1972) buna bir örnek
teşkil eder. İnsanların bir mezarlıktan beklediği kutsal bir hava taşırken, ziyaretçileri depresif
hissettirmemesidir. Scarpa'nın mezarlığı duvarların mat gri rengi ve zarif şekilleriyle kutsal bir
hava sağlarken, parlak yeşil çimenler mekânın çok bunaltıcı olmasını da engeller.
Postmodern binalar bazen eski trompe l'oeil'i de kullanarak, Rönesans'ta yapıldığı gibi, aslında
var olmayan bir derinlik etkisi yaratırlar. Portland Kamu Hizmetleri Binası, kenarlarda duran ve
gerçekten sütunmuş gibi görünen sahte sütunlara sahiptir.
Hood Sanat Müzesi'nin (1981-1983) o dönem tüm Postmodern binalara hakim olan tipik bir
simetrik cephesi vardır.
Robert Venturi'nin Vanna Venturi Evi (1962–1964) postmodernist bir amaç olan bir anlam iletme
amacını ve sembolist bir karakteri üzerinde taşır. Binanın cephesi Venturi'ye göre, 18'inci yüzyıla
ait sembolik bir ev resmidir. Bu görüntü kısmen simetrinin kullanımı ve girişteki arkla sağlanmıştır.
Postmodern binalardaki ironiye en iyi örnek her hâlde Charles Willard Moore'un Piazza
d'Italia (1978) adlı tasarımıdır. Moore Italyan Rönesansı'nın mimarisinden ve Roma mimarisinden
alıntılar yapar. Bu göndermeler yapıda kullanılan burgulardadır. Buradaki ironi burguların çelikle
kaplanmış olmasıdır. İtalyan antikitesini New Orleans (Yeni Orleans) adlı şehirde kullanması da
ayrıca paradoksal olarak nitelendirilir.
Çifte kodlama yahut ikili kodlama yöntemi, binanın aynı anda birden çok anlamı iletmesi demektir.
AT&T Binası bunu başarıyla gerçekleştirir. Bina son teknolojiden alıntılar yapan uzun bir
gökdelendir. Yine de gökdelenin tepesi binanın diğer bölümleriyle çelişir bir biçimde antik bir
çağrışıma sahiptir.

Etki yaratan mimarlar


Postmodern tarzın en etkili mimarları arasında şu isimler vardır:

 John Burgee
 Michael Graves postmodern hareketin belki de en tanınmış ismidir.
 Jon Jerde
 Philip Johnson
 Ricardo Legorreta
 Ricardo Bofill
 Charles Willard Moore
 William Pereira
 Cesar Pelli
 Antoine Predock
 Robert A.M. Stern
 James Stirling
 Robert Venturi
 Peter Eisenman
 Thomas Gordon Smith

Eleştiriler
Fredric Jameson Postmodernizm, Geç Kapitalizmin Kültürel Mantığı adlı makalesinde, 2.
Dünya Savaşı'nın sonrasına tarihlediği postmodernizmin ve mimarisinin, savaşla birlikte bir
paradigma değişimi arayan kapitalizmin ve özellikle de onun ABD versiyonunun icatlarından biri
olduğunu iddia etmiştir.
David Harvey Postmodernliğin Durumu adlı kitabında, Jameson'unkine benzer bir yorumla,
özellikle 1960 sonrası kapitalizminin bir zaman ve mekân sıkışmasına neden olduğunu,
Keynesyen ekonominin daha esnek ve neo-liberal bir ekonomik mantıkla yer değiştirdiğini söyler.
Özellikle de SSCB'nin yıkılışının ardından ABD'de Reaganizm ve İngiltere'de Teatcherizm'le
birlikte refah devleti- sosyal devlet politikalarının terkedildiğini (örneğin İngiltere'deki işçi
bloklarının özelleştirilmesi) ve bunların yerini bir tüketim mantığının aldığını iddia eder. Harvey'e
göre bu tüketim mantığı işlevden çok biçime önem vermiş, tüketim nesnelerini olduğu kadar etiğin
de estetikleştirilmesini sağlayarak derinliksiz bir imajlar dünyası yaramıştır. Harvey işlevden çok
biçime önem veren bu mantığın gelişimini, talep üretimi olarak da adlandırabileceğimiz, kendisinin
"arzuların ve zevklerin manipüle edilmesi" dediği şeye bağlar. Yani Harvey'e göre mimarideki bu
değişim, binaların daha güzelleşmesini isteyen mimarların iyi niyetinin değil, ekonomideki ve sınıf
mücadelesindeki gerilemenin bir sonucu olmaktadır.

Kaynakça
 Wikipedia'nın ilgili maddesi
 Postmodern Architecture: Restoring Context Princeton University Lecture
 Postmodern Architecture and Urbanism University of California - Berkeley Lecture
 Learning from Las Vegas: The Forgotten Symbolism of Architectural Form. Robert Venturi,
Cambridge, MA: MIT Press, 1977 ISBN 0-262-22015-6
 History of Post-Modern Architecture. Heinrich Klotz, Cambridge, MA: MIT Press, 1998. ISBN
0-262-11123-3

Dış bağlantılar
 Postmodernizm üzerine, İngilizce
 Postmodern Evler Galerisi
 Büyük Binalar Online

You might also like