Professional Documents
Culture Documents
Zeynep Çabuk
Mimarlık büyük anlatılarda yer almayan dünyanın medyumu, hatta kayıt tutma aracı olarak
görülebilir mi? Görülebilirse bu hangi araçlar ve yöntemler aracılığıyla gerçekleşebilir ve
geleceğe dair bir öngörü üretilmesinde kullanılabilir mi? Trotter, Fuentes ve Bedford’a göre
kanon, varlığını dışarıda bıraktığı ile beraber sağlar ve dışarıda bıraktığı büyük alan,
keşfedilecek zengin teorik bölgedir (2019). Kanonun dışarıda bıraktığı alan, modern devletin
kuruluşundan çok öncelere gidip, tüm büyük anlatıların devlet tekelli olduğunu tarım devrimi,
yerleşik hayata geçiş ve erken devletlerin kuruluşu üzerinden anlatan J. Scott’un işaret ettiği
meselelerle anlam kazanır. Scott, iktidar yapılarının gelişmenin mihenk taşı kabul edilen
medeniyet ve yerleşiklik bağlantısını nasıl başarıyla kurduklarını gözler önüne sererken, bugün
hala göz ardı edilen bir topluluk olan göçebelerin büyük tarih anlatılarında nasıl başarılı bir
şekilde kötülendiğini anlatır; halbuki kurulan ilk devletler varlıklarını koruyabilmek için göçebeleri
zorla alıkoymaktadır (Scott, 2017). Gelişme kavramını postkolonyal bağlamda inceleyen Esra
Akcan, gelişmenin batı merkezli kabullerin tüm dünyaya uygulanmasını meşrulaştırma
retoriğinin temeli olduğunu söyler (Akcan, 2002). O halde, mimarlık tarihindeki “gelişmeler”
aralarında neleri gizlemektedir?
Mimarlıkta tarihyazımına eleştirel bakışların ışığında, çalışma günümüzde acil bir sorun olarak
karşımıza çıkan “yerinden edilme” (displacement) durumunda gelişen enformel mekan üretim
pratiklerini deşifre etmeyi amaçlamaktadır. Bu kez mimarlığın kendisi bir araştırma yöntemi
olmuştur; başka bir deyişle kanonik mimari söylemin dışarıda bıraktıklarını açığa çıkarmaktadır.
Mimarlık, üstü kapatılmış sosyal katmanların kaydını tutmuş haliyle, alternatif bir anlatı
oluşturmak üzere araçsallaşmıştır. Heynen ve Loeckx, mimarlığın yerinden edilmeyi nasıl
görünür hale getirdiğini anlatırken Gaston Bachelard’ın deyişiye mimari araştırmanın, dikkatlice
“ötekiliğin” izlerinin sürüldüğü bir “topo-analiz” haline geldiğini söylerler. Onlara göre,
postyapısalcı analizin sağladığı araçlar, gündelik yaşamın içerisindeki yerinden edilme
durumlarını öne çıkartabilir, hatta mimarlık çeşitli çelişkili durumları belirsizliğe dönüştürme
gücüne sahiptir. Sosyal gerçeklik; göç, (post)kolonyalizm, hızlı kentleşme ve dünya
ekonomisinin globalleşmesi gibi olgular tarafından sürekli olarak kışkırtılan ötekiliğin yapısal
durumlarıyla doludur (Heynen & Loeckx, 1998). Çalışma kapsamında, 1922’de başlayan
Türkiye-Yunanistan arasındaki mübadele sonrası Atina’da göçmenlerin inşa ettiği evlerle oluşan
polimorfik mahalleler, Heynen ve Loeckx’in yerinden edilme çıkarımları doğrultusunda yeniden
ele alınmıştır. Mimarlık bu polimorfik mahallelerin oluşumunda alımlayıcı olarak rol almış;
yerinden edilmiş mültecilerin eski bağlamlarından koparıp getirdikleri sembollerin bir taşıyıcısı,
bir göstergesi haline gelmiştir.
Referanslar
1. Scott, J. C. (2017). Against The Grain. Yale University Press.
2. Trotter, M., Fuentes, G., & Bedford, J. (2019, April). Canonical vs. non-canonical - architecture - e-flux.
Canonical vs. Non-Canonical. Retrieved from
https://www.e-flux.com/architecture/curriculum/260412/canonical-vs-non-canonical/
3. Akcan, E. (2002) Critical Practice In The Global Era: The Question Concerning ‘Other’ Geographies,
Architectural Theory Review, 7(1), 37-57, DOI:10.1080/13264820209478443
4. Heynen, H. & Loeckx, A. (1998) Scenes of Ambivalence: Concluding Remarks on Architectural Patterns
of Displacement, Journal of Architectural Education, 52:2, 100-108, DOI:
10.1111/j.1531-314X.1998.tb00261.x