You are on page 1of 5

T.C.

MUĞLA SITKI KOÇMAN ÜNİVERSİTESİ


SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
ANABİLİM/ANASANAT DALI

PLATON’UN DEVLET KİTABININ


ALTINCI BÖLÜMÜ

YÜKSEK LİSANS/PLATON
VİZE ÖDEVİ

HAZIRLAYANIN
CİHAN CİHAN
2041012007

DANIŞMANIN
PROF. DR. SEBAHATTİN ÇEVİKBAŞ

KASIM, 2020

MUĞLA
PLATON’UN DEVLET KİTABININ ALTINCI BÖLÜMÜ

Platon ‘Devlet’ adlı esrinin altıncı bölümünde filozofun nasıl bir yetkinliğe sahip olduğunu ve
bu yetkinliğe sahip kimseye neden devletin yönetiminin teslim edilmesi gerektiğini anlatır. Bu
konulara açıklık getirirken hem sofistleri hem de kendisini filozof diye tanıtan kimseleri sert
bir şekilde eleştirir. Altıncı kitabın son pasajlarında iyi ideasından ve bu iyi ideasının daha net
bir şekilde anlaşılması için güneş benzetmesi yapar. Son nokta da ise bölünmüş çizgi
benzetmesiyle altıncı bölüm bitmektedir. Platon’un anlatmaya veya açıklamaya çalıştığı
şeylerin daha iyi anlaşılması için başvurduğu benzetmeler felsefe tarihinde önemli bir yere
sahip olduğu için bu yazımızda yer yer bu benzetmelerden alıntılar ve bu alıntılar hakkında
açıklamalar olacaktır.

Platon’un temel olarak devletin başına filozof geçmelidir iddiasını savunur. Bunun nedeni
hakikati bilenin filozof olduğu ve hakikate ancak filozof yaradılışlı kimsenin ulaşacağıdır.
Filozof yaradılışlı kimsenin doğuştan sağlam bir belleği, öğrenirken zorluk çekmemesi,
varlığı olduğu gibi sevmesi ve bilim sever bir kimse olması gerekir. Ne var ki bu özellikler
zamanla geliştirilerek yani iyi bir eğitimle tam ve istenilen seviyeye gelebilecek özelliklerdir.
Platon böyle bir yaradılışa sahip kimselerin neden bozulduğunu anlatmaya çalışır. Bunu
yaparken de önemli benzetmelerinden biri olan gemi benzetmesine başvurur. Bir gemi
düşünmemizi isteyen Platon geminin kaptanının kaptanlık görevini yerine getiremeyecek
halde olduğunu ve tayfalar arasında geminin kumandasını ele almak için ortaya çıkan
kargaşadan bahseder. Kaptan geminin kumandasını kendisine veya tarafı olduğu kimseye
versin diye kaptana olabildiğince övgülerde bulunur bu tayfalar. Aynı şekilde istemediği
kimseye vermesi halinde hem kaptanı hem de o kimseyi gemiden sürmeye çalışırlar. Bu
durum da geminin kumandasını ele alan tayfa ne gemi sürmekten anlar ne de kaptanlık
özelliklerine sahiptir. Bu benzetmede halkın nasıl yoldan çıktığını ve bozulduğunu anlatmaya
çalışan Platon bu kimselerin filozof yaradılışlı kimseleri de yoldan çıkaracağını açık bir
şekilde dile getirir.

Platon filozofun bozulmasındaki en önemli nedenin halkın filozof yaradılışlı kimseleri kendi
çıkarları için kullanması ve bunun sonucunda bu kimselerin felsefeden uzaklaşmasında,
felsefeyle uğraşmak yerine gündelik yaşantıyla, yani zevke, sefaya düşkün olmasında görür.
Böyle olunca da felsefeyle uğraşmak filozof yaradılışlı kimselerin değil halkın veya kendisini

1
filozof zanneden ama yaradılıştan filozof özelliklerine sahip olmayan kimselerin uğraşı haline
gelir. Bu yüzden halk, devlet adamı filozofları sevmez.

Platon filozof yaradılışlı kimselerin bozulması durumdan ortaya çıkacak durumun kötünün de
kötüsü olacağını belirtir. Çünkü üstün bir yaradılışa sahip bu kimseler bu özelliklerini
felsefeyle değil gelip geçici şeylerle meşgul ettikleri için orta halli halkın vereceği zarardan
daha çok zarar verir bu kimseler. Başka tabirle bu kimseler iyi eğitilirse en iyiye, kötü bir
eğitim alırsa da en kötüye dönüşür. Filozof yaradılışlı kimselerin iyi bir eğitim alması ve iyi
bir filozof olması çok zor bir durumdur. Bu yüzden kendini filozof olarak tanıtan ve hem
filozofluğa hem de felsefeye leke süren kimseler oldukça fazladır. Platon felsefeyle azınlığın
uğraşması gerektiğini bu azınlığında üstün yaradılışlı kimselerden oluşması gerektiğini
vurgular. Felsefe çoğunluğun değil azınlığın işidir.

Filozof yaradılışlı kimse iyi bir eğitim alırda felsefeye ve filozofluğa yakışır bir şekilde yaşar
ise hem devlet adamının hem de halkın felsefeye ve filozofa bakışı değişir.

Filozof yaradılışlı kimsenin ulaşacağı en son nokta iyidir. Çünkü en yüksek bilimin konusu iyi
ideasıdır. Platon iyi ideasını anlatırken güneş benzetmesinden bahseder. İyinin kendine benzer
bir kopyası olarak güneşi gösterir. Nasıl ki güneş nesneleri görmemize imkan sağlıyorsa iyi
ideası da her şeyi anlamamıza imkan sağlar. Burada Platon görünen dünya da güneşin ve
gözün işlevi ile kavranan dünya da akıl ile iyi ideasının işlevinin birbirine benzer olduğunu
söyler.

Platon altıncı kitabın son pasajlarında varlık ve epistemoloji düşüncesi açısından önemli bir
yere sahip olan çizgi benzetmesinden bahseder. Bir çizgi çizmemizi ve bu çizgiyi eşit olarak
iki parçaya ayırmamızı söyler. Çizginin sol tarafını görünenler dünyası, sağ tarafını da idealar
dünyası olarak adlandırır. Daha sonra bu iki parçayı da eşit bir biçimde ikiye bölmemizi ister.
Böylelikle dört parçalı bir çizgi oluşmuş olur. Her parçaya karşılık bir bilme durumu oluşur.
Bunlar sırasıyla hayal (eiksaia), inanç (pistis), çıkarış (dianoia) ve son olarak da kavrayış
(noesis)dır.

En altta yer alan hayal, çölde görülen serap gibidir. Herhangi bir gerçekliği yoktur. Bunlar
duyusal nesnelerin kopyalarıdır. Bir gerçeklikleri söz konusu değildir. Bir üst basamakta yer
alan inanç ise duyusal şeylerin bilgisidir. İnancı hayalden ayran özellik bir varlığa karşılık
gelmesidir. Bunlar maddi nesnelerdir. Ağaçlar, nehirler, dağlar, olduğu gibi insanın yapıp
ettiği evlerde bu türden nesnelerde olabilirler. Çıkarışta ise sayılar, düzlemler, doğrular
hakkında bilgidir. Bir takım varsayımlara dayanan ve ispatlanamayan bu bilgi, bir düşe

2
benzer. Çünkü bu bilgide, bilinmeyen bir şey esas alınmıştır. Dolayısıyla da çıkarılan yargılar,
varılan sonuçlar, ne kadar düzene sokulursa sokulsun, elde edilen bilgi tam bir bilgi olmaz.
Buna rağmen matematik işlemlere dayanan çıkarım bilgisi, hayal ve inançtan daha üstün bir
bilgidir. Son bilgi türü olan kavrayışta ise diyalektik yöntemle ulaşılır. Bilginin en olgun ve
güvenilir olanıdır. Kavram bilgisinde akıl, çıkarımda olduğu gibi varsayımları birer ilke değil
de basamak olarak alır ve tüm varsayımların üzerindeki bütünün ilkesine ulaşır. Akıl bütünün
ilkesini kavradıktan sonra da duyulara ihtiyaç duymadan, kavramdan kavrama geçer, varacağı
yere ulaştıktan sonra tekrar aşağıya doğru iner. Yani bu bilgi türünde zihin duyulara ait hiçbir
şey kullanmaz. Burada hayal ve inanç sanıya çıkarış ve kavrayış ise epistmeye karşılık gelir.
Asıl önemli olanın episteme olduğunu özellikle belirtir Platon.

3
Kaynakça
CEVİZCİ, A. (2014). Felsefe Tarihi. İstanbul: Say Yayınları.

Gökberk, M. (2018). Felsefe Tarihi. İstanbul: Remzi Kitabevi.

PLATON. (2016). Devlet. (S. Eyüboğlu, & M. A. Cimcoz, Çev.) İstanbul: Türkiye İş Bankası
Yayınları.

You might also like