You are on page 1of 3

PLATON DEVLET

6.BÖLÜM
ÖZET

Platon'un beşinci kitabında devlette kadının yeri kadın ve erkeğin aynı işi yapıp
yapamayacağı, kadının bekçilik için elverişli olması önündeki engellerin neler olabileceği
konusu bekçilik eğitiminin nasıl olması gerektiği üzerinde Varılan anlaşma bir devletin
gerçekleşe olanağının ne olduğu ve bunun filozoflarla mümkün olup olmayacağı sorularına
cevap aranmıştır. Devlette en büyük iyilik
bütün kalmadır. Bölünmeyse en büyük kötülük olacaktır. Devleti birlik ve beraberlik tutuyor.
Ayrım başladığında devlet bozulur. En iyi biçimde yönetilen devlet organizmaya benzerler
Altıncı kitapta devleti kurtarmanın iki yolundan bahsedilir. Ya filozoflar kral olacak ya da
krallar filozof olacak. Sokrates, Theaitetos diyaloğunda Tales'in gökyüzüne bakarken bir
kuyuya düşmesine tanık olan bu durumu hafife alıp alay eden kadının öyküsünü şöyle açıklar.
Ayağının altında olup bitenlerden habersiz olan birinin gökte olanları öğrenmek için istekli
olmasını yaşamını felsefeye adayan her insan kapı komşusunun kim olduğunu bilmez. Ama
tüm zamanını ve gücünü insanın ne olduğu böyle bir doğayı, herhangi bir başkasından
Hangi güçlerin ve özelliklerin ayırdığı sorularına yanıt bulmakta harcar. Ya filozoflar kral
olana kadar ya da dünyanın kralları felsefenin ruhuna ve gücüne sahip olana kadar kentlerin
başı dertten kurtulmaz
Filozoflar hiç değişmeden kalan şeylere varabilen insanlarsa ona varamayan ve değişenlerin
içinde kaybolanlara bu adı veremezsek devletin başına kimleri getireceğiz
Sokrates kanunları ve kurumları koruyabilenleri devletin bekçileri yapacağız der. Her şeyin
aslını bilen, görgüden ve başka değerlerden yana, diğer insanlardan eksik kalmayanları
Düşünceyle bilgiyi birleştirenleri devletin başına getirmeliyiz. Bunların da filozoflarla olacağı
kararına varılır. Çünkü filozoflar varlığı bütünüyle severler. Yaradılışlarında sevgi vardır. Özü
sözü birdir Böyle bir insanda aç gözlülük, ölçüsüzlük ve aşağılık hiçbir duygu olmaz. İstekleri
bilimlere ve onlara ilgili her şeye çevrilmiş olan yalnız ruhun zevkini arar.
Beden zevklerini bir yana bırakır. İnsan ölçülülük olan her şeyin özüne, bilgisine
varabilecektir. Aradığınız adamda öteki değerlerle birlikte incelik ve ölçü de olacaktır
Beden için sağlık neyse, ruh içinde ölçülülük olur. Ölçülülük, tutkular üzerinde egemenlik
kurma ve sınırlama gerektirir Özgür bir insanın erdemidir ölçülülük. bunu ancak bilge insan
yapabilir. Diğerleri ölçü ve kural tanımaz. 487 A'da şöyle diyor. Bir iş düşün ki onu iyi
görebilmek için insanın yaratılıştan sağlam bir benliği öğrenme kolaylığı ruh üstünlüğü ve
inceliği olacak
bir işki gerçeğin, doğruluğun, yiğitliğin, tok gözlülüğün dostu olmayan, başaramasın. Bu
alıntıda ideal devlet yöneticisi olan filozofun yaratılıştan sağlam bir belleği öğrenme kolay
ve ruh üstünlüğü olması gerektiğinden bahsediyor. Bunun imkanından beşinci kitap 459 A
459 E arasında bahsedilmiştir.
Bu bölümde ideal devletteki evliliklerin nasıl olması gerektiği tartışılmış, üreyecek olan
çiftlerin çocuklarının da kaliteli olması için çiftlerin her birinin niteliklerinin kaliteli olması
zorunluluğundan bahsedilmiştir
Adıyaman Toz Sokrates'e filozofların hiçbir işe yaramayan kaçıkları olduğunu söyler.
Sokrates buna bir gemi benzetmesiyle cevap verir. Bir gemi düşünün der. Bütün gemicilerden
daha güçlü kuvvetli bir gemi sahibi var ama kulağı iyi duymuyor, gözleri iyi görmüyor.
Denizcilik sanatından da pek anlamıyor. Gemiciler de gemiye ben daha iyi kullanırım. Sen
daha iyi kullanırsın. Kavgasına giriyor
Ama kaptanlığın ne olduğunu bilmiyorlar. Bunun bir sanat olduğunu söyleyenlere ise ağzını
burnunun dağıtacağını söyleyecek kadar ileri gidiyorlar
Donatanı tehdit ediyor. Gemiden sürmeye kalkıyor. Donatanı tehdit edip, içkiyle, uyuşturup
gemiyi ele geçiriyorlar. kimler donatanı sıkıştırır, kaldırırsa onlara övgüler yağdırıyorlar.
Kimlerin yardımı dokunursa işe yaramaz olarak suçluyorlar. Gericilerin kimini razı ederek
kimini de tehdit ederek gemiyi yürütmenin böyle olduğuna inandırıyorlar gerçek filozofların
devletteki durumunu görmek için bu benzetmeyi düşünmen yeter sanırım der. Sokrates
Adeimantos'a. Bu benzetmede donatan gemi sahibi halkı temsil ediyor
asıl kaptan ise filozofu. 487 A'da bahsettiği tüm niteliklere sahip olsa da halk işe yaramaz
olunca filozofta işe yaramayacaktır. Filozofların neden bozulduğunu,
Bunda kabahatin felsefede olmadığını herkesin filozof dediği birçok adamda bu değerlerin
tam tersinin olduğunu görüyoruz. Peki bir filozofun mayasını bozan nedir?
491’de şöyle açıklıyor. Bildiğimiz bir şey var. Bitkilerle, bütün canlılarda, her tohumun, her
fidanın yaşama gücü ne kadar büyük olursa uygun besinin, mevsimi bulamayınca göreceği
zararda o derece büyük olacaktır.
Çünkü kötünün iyiye zararı, iyi olmayana zararından daha fazladır. Filozof yaratışını
yaratılışına uygun eğitimi bulursa beslenir ve gelişir. Bulamazsa kötü toprağa ekilen bir
tohum gibi kötülük yayacaktır. Tanrı korumadıkça buna kimse engel olamayacaktır. Ancak
sofistlerin bozduğu gençlerden bahsedilir; toplantılarda, mahkemelerde, tiyatrolarda,
ordularda bir araya geldikleri zaman övgü, yergi dalgalarına kapılan, gençlerin önüne hangi
eğitim geçebilir Sofistler, görünüşler dünyasına tek gerçek olarak kabul eder. Theaitetos
Diyaloğu, görünüşler dünyasının bilgi verme sınavını bu açıdan yeniden inceler. Bu adamlar
kendilerine yaraşan yoldan ayırıp felsefeyi bir kenarda yapayalnız bırakırlar Kendilerine de
doğruluğa da aykırı bir hayat sürerler. Theaitetos Diyaloğunda sofistleri bir büyücü ve gerçek
şeylerin bir tür taklitçisi olarak sınıflandırmıştır
Bu sofist tasviriyle mağara benzetmesi anımsatmak istenmiştir. Halkın sofist dediği parayla
tutup gene halka karşı konuşturduğu bu adamların öğrettiği, bilim dediği halkın kendi
toplantılarında söyleyegeldiği inançlardan başka bir şey değildir. Öyle ki dönemin sofisi
kelimelerin büyüsüne gücüne inanır. Şifa getiren, acıları ortadan kaldıran kelimeler fikri onu
neredeyse modern psikoanalitik terapilerin öncüsü haline getirmişti. Sofistler iyiyi, güzeli
tabiat zorunluluklarıyla karşılaştırıyorlar Çünkü iyiyle zorunluluk arasındaki öz ayrılığını ne
görmüştür ne de başkasına gösterebilir. Oysa güzel kendi başına güzeldir. Güzel şeyleri
sevenle güzelliği seven aynı değildir. İlkinin tanısı vardır İkincinin bir ilgisi vardır. Öyleyse
devlet, felsefeyi nasıl ele alsın ki çökmesin? Devletin felsefe karşısındaki tutumu bugünkünün
tam tersi olmalı. Çocuklukta yaşına uygun bir eğitim verilmeli Bedenleri felsefeye iyi bir
hizmetçi olarak yetiştirilmeli. Yaşları ilerleyip kafa olgunluğuna eriştiğindeyse felsefeyle
ilgili çalışmalar arttırılmalıdır.
Tasarladıklarımızın zorluğunu biliyoruz. Ama olmayacak şeyler tasarlamıyoruz der. Sokrates.
501A'da ise filozoflar devleti ve insan huylarına, üstüne resim yapılacak bir bez üzerine
yapılacak Önce bu bezi temizleyecekler. Sonra kurulacak olan devletin taslağını çizecekler.
Dördüncü kitap 429D de bezin beyaz olması gerektiğinden bahsedilir.
En baştan kendi istediklerimizi işleyebilmek için işlenecek olan ve bezin ak olması gerekir,
der. Sonra durmadan bir modele, resme bakarak eserlerini tamamlamaya çalışırlar
Bir yandan doğruluğun, güzelliğin ölçünün ve diğer değerlerin özüne bir yandan da bunların
insan için çıkarttıkları taslağa bakarlar. Sokrates adaletin, cesaretin ve ölçülüğün ne olduğunu,
insanın kendi kendine Sürekli sorması gereken ahlaki bir görev olduğunu diyaloğunda söyler.
insanlar renklerini sanatlarına göre ezer
birbirine karıştırır ve Homeros'un insanlarda rastlayıp da Tanrısal dediği örneği hep göz
önünde tutar. Homeros, tanrılara isim verirken kişiliklerine uygun olarak alegorik yaklaşmayı
tercih etmiştir.
Herkesin iyi diye aradığı şeyi sağlam bir temele oturtmadan doğruluğun, dürüstlüğün
iyiliğin bilgisini bilmedikçe boştur. Kuracağımız devletin eksiksiz olması için bu bilgiye
ermiş bekçisi olması gerekiyor. Kendiliğinden güzel, kendiliğinden iyi olan da var
her birinin bir tek varlığı olduğunu kabul ediyoruz. Birçok şey görülür, kavranmaz. İdealar
kavranır, görülmez. Nesnelere gerçekliğini, kafaya da büyüme gücünü veren iyi ideasıdır
bilimin ve gerçeğin kaynağı odur. İyi iddiası onların çok üstündedir. Bunu anlatmak için de
güneş benzetmesini kullanır. Gözlerimizde istediği kadar görmek çok olsun
Işık olmadan gözlerimiz görmez. Görme ve görülmede öteki duyularla nesneler arasında
olmayan değerli bir bağ vardır. Duyular arasında güneşe en yakın olanı gözdür
Görmenin kendi değil, sebebi olan güneştir diyorum insanlara. Görünen dünyada göz ve
görünen nesneler için güneş neyse kavranan dünyada da iyi, düşünce ve düşünen şeyler için
odur. Ruh için mi böyledir? Ruh bakışlarını gerçeğin ve varlığın aydınlattığı bir nesneye
çevirdiği zaman onu kavrayabilir. Ve tam bir anlayışa varabilir. Çünkü karanlıkta aklını
işletemez Kavranır dünya ile duyulur dünya arasındaki ayrımı bölünmüş çizgi teorisiyle
anlatır. Aşağıdan yukarı doğru düşürüldüğünde alttaki iki parça duyuların değişken ve
karanlık dünyasını Üstteki iki parça ise düşünülür Olanın aydınlık dünyasını temsil eder. En
üstte değişmez bilgi kesin bilgi sağlayan ideallerin alanı yer alır
Onun altında sayıların ve geometrik şekillerin alanı olunur. İdealar saf akılla kavranırken
sayılar geometrik şekiller çıkarımla akıl ile çıkarımla akıl yürütmeyle kavranır
çizginin insanın karşılık gelen aşağı ve karanlık tarafı en altında imgeler gölgeler ve
yansımalar bulunur. Bunun üstünde canlı varlıklar bitkilerde ise bilgi inanç düzeyindedir.

You might also like