You are on page 1of 9

Old Town

Stare Miasto olarak adlandırılan Eski


Şehir Varşova’nın hem kültürel, hem tarihi
kalbidir. Birçok Avrupa kentinde olduğu
gibi Varşova’yı da anlamak istiyorsanız
önce maceranıza eski şehir
meydanıyla başlamanız gerekir.

Vistül Nehri’nin kıyısında yer alan bu meydan rengarenk ve dik çatılı Baltık
şehir mimarisini yansıtan yüzlerce evle çevrilidir. Bu silüete baktığımızda
şehrin İkinci Dünya Savaşı esnasında Naziler tarafından neredeyse taş taş
üstünde kalmayacak şekilde harap edildiğine inanmak oldukça güç. Fakat
arşivlerdeki fotoğraflar özellikle 1930’larda tamamen yıkılan bu şehrin
1980’lerde küllerinden nasıl doğduğuna işaret ediyor. Bu konuda binalarını
eski fotoğraflar ve planlar üzerinden tamamen eski silüetine kavuşturan
Varşovalıların azmini gönülden kutlamak lazım.

Vistül Nehri

İstanbul için Boğaz neyse Varşova için


de Vistül onu ifade ediyor. Vistül’süz
bir şehir silüeti düşünülemez.

Kumdan parklarında çocukların


eğlendiği ve ebeveynlerin de
manzaraya karşı keyif yaptığı bu alan
şehrin gelişmişlik, bölge planlama ve
şehircilik bakımından da en güzel
alanlarından biri.

Sahilde Varşova’nın simgesi olan


denizkızına dair ikonik bir heykel
de bulunuyor.
Kraliyet Şatosu

Şehrin eski meydanında yer


alan Kraliyet Şatosu devasa
tuğla rengi yapı 13. yüzyıldan
kalma bir yapıdır.

Kraliyet Kalesi olarak da bilinen


şatonun ortasında yer alan ve
‘Great Tower’ olarak adlandırılan
büyük kule yapının inşa edilen ilk
parçasıdır. Ardından 16. ve 17. yüzyıllarda kalede bir genişletilmeye
gidilmiştir.

1940’larda Alman ordusu tarafından bombalanan kale 1970-80’lerde büyük


ölçüde yeniden inşa edilmiştir. Günümüzde halen devam eden bir onarım
mevcuttur.

Bu şehir sembolü haline gelmiş şatoda eskiden ikamet eden kraliyet ailesinin
ihtişamlı yaşamına tanık olabilirsiniz. Şatoda kraliyet ailesinin eşyaları,
süslemeli odaları ve kraliyet resimleri yer almaktadır.

Çarşamba günleri ücretsiz olan müze diğer günlerde yetişkinler için 30, 0-16
yaş arası için sadece 1 zlotiye ziyaret edilebilir.

Kraliyet Rotası

Kraliyet Şatosu’ndan çıktığınızda


bir sonraki durağınız Łazienki
Parkı olmalı. Çünkü bu iki adres
arasında Varşova’nın en güzel ve
ünlü yollarından biri olan, fotoğraf
makinenize sarılmak isteyeceğiniz
Kraliyet Rotası yer alıyor.

Bu yol, eskiden kraliyet ailesinin


ikamet ettiği üç sarayı, Royal Castle, Łazienki Sarayı ve Wilanów Sarayını
birbirine bağlamaktadır.

Bunun yanı sıra Varşova Üniversitesi’nin bir kampüsü ve birçok kilise de 4


kilometrelik bu yol üzerinde ziyaret edilebilir. Birçok kafe ve hediyelik eşya
dükkanını da bu güzel yürüyüş esnasında durak yapabilirsiniz.
Łazienki Parkı

Şehrin ortasında 76 hektarlık devasa bir alana yayılan Łazienki Parkı sahip
olduğu yemyeşil atmosfer ile adeta cennetten bir enstantane gibi.
Varşovalıların da yaz ve bahar aylarında en uğrak yerleri olan bu park uçsuz
bucaksız çim alanları, yürüyüş yolları, içinize ferahlık veren gölü ile
vazgeçilmez bir nokta.

Elbette birçok Avrupa parkında olduğu gibi bu park da sınırları dahilinde aynı
adı taşıyan bir sarayı çevreliyor. Polonya’nın son kralı olan Stanisław August
Poniatowski adına yaptırılmış bir yaz sarayı burada bulunuyor. Günümüzde
sarayı ziyaret ederek kraliyet resim koleksiyonunu ziyaret edebilirsiniz.

Łazienki Parkı’nın en benzersiz yanı ünlü Polonyalı piyanist ve besteci


Chopin’in devasa bir heykeline ve yaz aylarında Chopin Konserlerine ev
sahipliği yapmasıdır. 
Wilanow Sarayı

Sarayın Türkler için de bir önemi var. Çünkü II.

Viyana Kuşatması’nda Viyana kapılara dayanan

IV. Mehmet ve Kara Mustafa Paşa önderliğindeki

Osmanlı ordusunun bozguna uğratıldığı bu savaşı

noktalayan ve işleri Avusturya aleyhine çeviren

Polonya kralı II. Jan Sobieski adına yapılmış.

Lehler için bir kahraman olan ve Aslan Yürekli Leh adıyla anılan bu kral kuşatmada
Avusturya’nın yardımına koşarak Avrupa’da Türk ilerlemesine izin vermiyor ve bir halk
kahramanı oluyor.

Sarayda kralın ve kraliçenin ihtişamlı odalarını görebilirsiniz. Bu odaların içinde Çin,


Felemenk ve antik stillerle döşenmiş özel konsept odalar bulunmakta. Saraya gitmişken
arka bahçede yer alan güneş saatini de görmeden geçmeyin.

Bunların yanı sıra saray ve bahçesi


dahilinde büyüleyici birçok heykel,
çeşme, işlemelerle bezenmiş
koridorlar, bir göl ve parkın etrafını
çevreleyen bir nehir bulunmaktadır.

Meydanın ortasında yer alan iki


heykel-anıt var. Bunlardan biri
şehrin sembolü olan ve neredeyse
her bir köşede görebileceğiniz deniz
kızı. Bir efsaneye göre iki kardeş olan
denizkızları bir gün yolları farklı kanallara düştükleri için ayrılmak zorunda
kalmışlar. Kardeşlerden birinin yolu Kopenhag’a çıkmış. Günümüzde
Kopenhag’da her yıl on binlerce turist tarafından ziyaret edilen bir deniz kızı
heykeli bulunmaktadır. Diğer kardeş de Vistül Irmağı’na düşerek Varşova’ya
ulaşmış. Bu şehri çok beğendiği için de burada kalmaya karar vermiş. Eski
meydandaki heykelinde elinde bir kılıç ve bir kalkan tutan denizkızının şehri
koruduğuna inanılır.

Meydandaki anıtlardan biri de uzun bir


sütunun üzerinde elinde tuttuğu haçla yer
alan eski Polonya Kralı Zygmunt
Waza’dır.
Praga Bölgesi

Varşova’nın en genç ve en hipster


bölgesini görmek mi istiyorsunuz? O
halde adresiniz Praga Bölgesi. II.
Dünya Savaşı’nda zarar görmemiş
olması sebebiyle şehrin en otantik
bölgesi kabul ediliyor.

Bölge özellikle kültür, etnik zenginlik


ve farklı ibadethaneleriyle oldukça zengin.

Bu bölgeyi ziyaret ettiğiniz zaman görebileceğiniz birçok farklı spot var.


Öncelikle rengarenk mural ve grafitilerle süslenmiş duvarlar dikkatinizi
çekecek.

Praga Müzesi ise özellikle mahallenin tarihine ışık tutan bir arşivle ziyaret
edebileceğiniz bir mekan olabilir.

Gotik bir mimari harikası olan St. Florian Katedrali bölgenin en önemli
ibadethanelerindendir. Bunun yanı sıra Our Lady of Loreta ve Our Lady of
Kamionek de ziyaret edebileceğiniz diğer önemli kiliselerdir.

Son olarak 1860’larda inşa edilen binaların süzüldüğü ve Praga bölgesinin


merkezi olarak da alınan Ząbkowska sokağı boylu boyunca uzanan
dükkanları, yaz aylarında kültürel aktivitelere ev sahipliği yapan sahneleri ile
mutlaka görülmesi gereken bir nokta özelliği taşıyor.

Varşova Gettosu

1940 yılında Nazi güçlerince inşa edilen


3,4 kilometre karelik bu bölgede tam
400,000 Yahudi hapis altında
tutulmuştur. Yahudiler buradan toplama
kamplarına gönderiliyorlardı.
Getto Varşova Ayaklanması’nın ardından
yok edildi. Günümüzde bölgede birçok
anıt ve o dönemden kalan dokunaklı
binalar mevcuttur.

Barbican (Gözetleme Kulesi)

Eski şehirle yeni şehrin arasında yer alan


Barbican en önemli turist noktalarından biridir.

Şehrin en eski silüetlerinden biridir.

Savaş dönemi hasar alsa da sonrasında renove


edilmiştir.

Aslen 1540’larda şehri korumak adına bir hisar


olarak inşa edilmiştir.

St. John Katedrali

Tarihte çoğu zaman Polonya Krallarının taç


giyme törenlerine ev sahipliği yapmış bu
kilise UNESCO dünya mirası listesinde
bulunmaktadır.

Kopernik Bilim Müzesi

Fütürist mimari harikası olan müze


ziyaretçilerin tek elle deneyler yapmalarını
ve kendileri için bilim yasalarını keşfetmelerini sağlayan 450’den fazla
etkileşimli sergi içerir.

Dünya ve diğer gezegenlerin güneş etrafında


döndüğünü ortaya çıkaran Kopernik adına
açılan bu müzeyi 25 PLN (5 Euro)
karşılığında ziyaret edebilirsiniz.

Polin- Polonyalı Yahudiler Müzesi

Anielewicza 6 adresinde yer alan Yahudi


Müzesi ise Varşova’da müzeciliğin ne kadar
iyi yapıldığının kanıtlarından biri.

Müzenin bina olarak yapısı bile aslında


Polonya tarihindeki en önemli yaralardan biri
olan Yahudi katliamı için bir sembol
niteliğinde.

Adeta ortadan ikiye bölünüyor. Savaştan


önce çoğunlukla Yahudilerin ikamet ettiği
bölge savaş esnasında Yahudilerin kapana
kıstırıldığı bir getto, savaş sonrası ise
yokluğun çok derin ve ağır anlamının
hissedildiği bir bölge olma özelliği taşıyor.

Sekiz farklı temanın belirtildiği rotayı takip


ederek Yahudilerin Polonya toprakları
üzerinde yüzyıllar süren yolculuğuna tanık
olabilirsiniz.

Varşova Ulusal Müzesi


Giriş ücreti yetişkinler için 20, indirimli olarak da 10 PLN’dir.

Marie Curie Müzesi

Belki gidilebilir

Varşova Ayaklanma Müzesi

1944 yılında Nazi hükmü altındaki


Polonya’nın en cesur günleri
yaşanmıştır. Varşova Ayaklanması
olarak bilinen bu tarihi olay
Varşovalıların 63 gün boyunca çok ağır
kayıplar vererek Almanlara karşı
direnmesi ve bu süre içerisinde de
desteklerine koşacaklarını
düşündükleri Kızıl Ordu’yu
beklemelerini kapsıyor.

Ne yazık ki denize düşen yılana sarılır sözü özellikle Polonya tarihi için oldukça
manalı. Kızıl Ordu’nun gelmeyen desteği nedeniyle 63 günün sonunda sivil
nüfusun gittikçe azalmasıyla birlikte şehir dayanamamış ve pes etmiştir. Bu
ayaklanma sonunda 150,000’e yakın sivilin öldüğü tahmin edilmektedir.

Ayaklanma Müzesi kapsamında Varşova’nın bu 63 günün ardından nasıl da


bombalarla dümdüz edildiğine ve şehrin yeniden emekle inşa edildiğine dair
birçok fotoğraf, belgesel, arşiv kaydı görebilirsiniz. Müzenin içerisine
döşenmiş arnavut kaldırımlar ve yer altı tünelleri sayesinde oldukça kişisel ve
dramatik bir deneyim yaşayabilirsiniz.

Pazar günleri müzeye giriş ücretsizdir bunun haricinde yetişkinler için


rehbersiz bilet tutarı 25, çocuklar için 20 PLN’dir.

Kültür ve Bilim Sarayı

Şehrin komünizmle
yönetildiği dönemlerin bir
simgesi olan ve yerel halkın kendilerine o günleri hatırlattığı için pek de
sevmediği bu 42 katlı yapı Varşova’nın en yüksek yapısıdır. Parade
Meydanı’nın ortasında yer alır.

Bu özelliğiyle Stalinist mimari yapısına sahip olan ve Moskova’da inşa


edilen Seven Sisters yani “Yedi kız kardeşler” olarak da anılan
gökdelenlerine benzer. Sovyet mimarisi olarak da adlandırılan bu mimari
türünde büyük anıtsal binalarla, dönemin gücü ortaya konmaya çalışılır.
İhtişamlı olmasına rağmen soğuk ve hükmeden bir yapısı vardır. 1955 yılında
Stalin’in Polonyalılara bir hediyesi olarak Ruslar tarafından inşa edilmiştir.

Günümüzde yapı 4 adet tiyatro ve sinema salonuna, 2 adet müzeye, bir


üniversiteye, bir yüzme havuzuna, bir oditoryuma ve son olarak teras katta
da panoramik bir görünüm sunan manzara terasına sahiptir.

Şehrin hemen hemen her


noktasından görünen bu 114
metrelik devasa yapıyı ziyaret etmek
ücretsizdir fakat 30. katta bulunan
seyir terasına çıkmak için 20 zloti
ödemelisiniz.

Varşova’ya gitmişken mutlaka


yapılması gereken aktivitelerden biri
de kesinlikle kuş bakışı görünüm
sunan bu gökdelene tırmanmaktır.

Varşova’nın renkli tarihini oluşturan birçok yapıya inat Kültür ve Bilim Sarayı
şehrin komünizmle yönetildiği dönemin soğuk ve hükmeden çehresini
oluşturur. Varşova işte bu iki bambaşka dönemin izinin sürüldüğü anlatacak
çok şeyi olan bir şehirdir.

You might also like