You are on page 1of 180

İSTANBUL ÜNİVEBSİTISİ

DENİZ BİLİMLERİ VE a:G!ıAFYA ENSTİTÜSÜ

SİVAS-SICMÇERMİK YffiESİNİN
JIDMORFOLOJİSİ

Muaımıer ATİKER

IDKTOOA TEZİ

JIDMORFQLOJİ ANA BİLİM DALI

Tez Yöneticisi

Prof.Dr .Oğuz EROL

1992

İSTANBUL

.,. ;, )
'
'
'
.,_,'

. ' ' . .. ..

·.. KlıI'KI_ jjELİR'rMi;:' :

Sivas- Sıcakçerınik yöresinin jeÔmorfolojik:. "etüdü, MTA Genel ,MüdUrlUğüİıün


yürütmekte olduğu !'Jeoterma·l Enerji Aramaları· Projesin.· kapsamında·,· ·tarafimız­
dan yapılmıştır. Bu nedenle katkılarından dolayı ~ITA Geneı· ·~ructur1ugu ve r.ıTA ·
Orta Anadolu I .Bölge ·'(SİVAS)'.· Müctüİ"ltiğü-'ne "te.Şekkür ·eder.im. ·
. : ': ., ... ···,' ,_,,.

Tez in hazırlanması'- sı·i'a:sl.'nda cteğEirli önerileriyle önemli .katkılar sağ-" .


1

!ayarak çalışmamı yönlendiren Sayın hocam Prof.Dr.Oğuz EROL'a, arazide birlikte


çalışma olanağı bulduğum meslekdaşım·Sayın·Bilge ERİŞEN.re,·yazım aşamasında.
yardımlarını esirgemeyen değerli meslekdaşlarım, Sayın ~fustafa KARABIYIKo3LU,
Sayın Dr .Lütfi NAZİK, Sayın NevZ:at- "CAN! a··ve çalışmalarıma her zamaiı büyük bir ..
sabır ve özveriyle katlanan değerli~ e.Şim Oya·· ATİKER' e .teşekkürleiimi· sunarım.
- 1 -

İÇİNDEKİLER

Sayfa No.

ÖZE"!' •••••••••.•••••••••••• , ••••• ·• . . • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • 3

1. GİRİŞ . • . . . . . . . . . . . . . . • . . . . . • . . . • . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . • . . • 5

1. 1. Araştırma alanı ........................ ·.··........... 5


1.2. Araştırma amacı ............ .......................... 7
1.3. Araştırma yöntemi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 9
l. 4. Önceki araştırmalar . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 9

2. JEOLOJİ . . . • . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . • • . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 26

2. 1. Temel birimler . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 26

2. 1. 1. Alıi:dağ metamorfi tleri(Paleozoyik-lıılesozoyik).,... 26


2. 1. 2. Tekelidağ karma.şığı (Senomaniyen-al t Seno.niyen) 28
2.1.3. Pazarcık volkanitleri .(Eosen) ........... ·...... 29

2.2. Örtü birimleri ...................................... 29

2. 2. 1. Hafik formasyonu (Alt-Orta ~1iyosen) .. . . . . . . . . . . . 29


2.2.2. İncesu fonnasyonu (Üst ~fiyosen) . . . . . . . . . . . . . . 30
2.2.3. Bayat volkaniti (Pliyosen) . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . 40
2.2.4. Sıcakçermik traverteni (Kuvaterner) ... .. .... .. 41
2.2.5. Alüvyon (Holosen) ..•... ...... ..... ..... ..... .. 43
3. JEOMOnFOLOJİ ..............................................
· 46
3. 1. Jeomorfolojik ana birimlerin genel görünümü . , ...... . 46
3.2. Yerşekli sistemleri. Aşınım-birikim yüzeyleri
ve evreleri .. , .. ~ .................................. . 49

3.2.1. Akdağ yontukdUzU kalıntı reliefi


(D-I dönemi, alt-orta r.liyosen)... . . . . . . . . . . . . . 49
3.2.2. Akdağ
yontu1cdüzü çevresindelci aşınım-birikim
yüzeyi kalıntı reliefi (D-II dönemi,üst
~!iyosen). . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 54
3.2.3. ııerakom yaylası yüzeyi (D-III dönemi Pliyosen).. 60
3.2.4. Demircilik yüzeyi (D-IV dönemi, en alt
Pleyistosen)................................... 70

3.3. Pleyistosen vadileri ve seki sistemleri ............. 74

3.3.1. Kızılırmak vadisi .. ..... ......... ... ......... 79


3.3.2. Kalın (Yıldızeli) Irmağı vadisi............... 90
3.3.3. Yıldız Irmağı vadisi ....... ~................. 102
3.3.4. İncesu Deresi vadisi .. ..... .................. 112
3.3.5. Yağlağan Deresi vadisi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 117
3.3.6. Değirmen Deresi vadisi ...... ... . . ... ......... 118
- 2 -

Sayfa No.

4. MORFOrEK'JDNİK • • • . • • • . • • • • • • • • • • • • • • . • • • . • • • . • • • . • • . • . • . . • • • • • 120

4.1. Tektonik yapıya ilişkin jeomorfolojik veriler ...•......• 121


4.1.1. Çatlak ve çizgisellikler . . . • • . . . . . . . • . . • . . . . . . . . . 121
4.1.2. Faylar ve kıvrım yapıları ..........•............. 127

4.2. Yörenin, bölge tektoniği içerisindeki yeri


ve plaka tektoniği yönünden irdelenmesi ................. 131

5. JEOMORFOLOJİK EVRİM . . • • . • • • . • • • . • • • • . • . • • . . . • • . . • • • • . • • . • • . • . . 136

6. ALANIN, YAPI MALZEMESİ ve JEOTERMAL ENERJİ 1-0rANSİYELİ


YÖN\JNDEN DEGERLENDİRİU.!ESİ .•....••••...••••....••••.•..•..•.• 149

6.1. Yapı malzemeleri......................................... 149


6.1.1. Travertenler . • • . . . . . . . . . . . . • . . . . . . . • . . . . . . . . . . . • • 149
6. 1 . 2. Akdağ kireçtaşı . . . . . . . . . . . . • . . . . . . . . . . . . . • . . . . . . . 150
6.1.3. t1erakom kireçtaşı .... ·.....•...................... 151
6.1.4. Kum-çakıl dep::>ları................................ 151

6.2. Jeotermal enerji . . . • . . • . . • • . • • . . • . . . • • . . • • . . . . • . . . . . . . . 151


6.2.l. Sıcakçermik jeotermal alanı .•..•...••.•....•.•..• 152
6.2.2. Jeotermal akışkanın kullanımı ..••.••..•.•......... 156
6. 2. 3. Kaplıca turizmi . . . . . • . . • • . . . . • . . . • • . . . . • . . . . . . • . . 156
6.2.4. Sera ve konut ısıtmacılığı ..••..•••.....•..•...•.. 157

7. SCMJÇLAR • . . . . . . . . . • • . . . . . • . • . . . • • . • . . . • . . • • • . • • • • . . . . • . . . . • . . 159
8. BİBLİYCGRAFYA ................................................ 164
9. EKLER
1. Sivas-Sıca.kçermik yöresinin jeoloji haritası
2. Sivas-Sıcakçermik yöresinin jeomorfoloji haritası
-3-
ÖZET

Sivas ili ile Yıldızeli ilçesi arasında yeralan "Sıcakçermik yöresi 11 ge-
niş bir alana yayılan termal kaynakları ve bu kaynaklar çevresinde çökelmiş olan
traverten'leri ile tanınır. Sıcak.çermik kaplıcası'nda kullanılan şifalı termal
sular ve önemli bir endüstriyel hammadde olarak yöredeki taşocak.larında üretilen
traverten'ler ve oniks'ler bölge ekonomisine büyük katkı sağlamaktadır.

Ak.dağ M8.sifi (Kırşehir ~fa.sifi) olarak adlandırılan metamorfik temel küt-


lenin, Sivas Tersiyer havzasını sınırlayan KD-GB yöndeki uzanımı, bölgenin jeolo-
jik ve jeomorfolojik gelişimini önemli ölçüde denetlemiştir.

Akdağ Masifinin en doğu bölt.lmünde, Neojen havzasının kuzeydeki metamorfik temele


birhayli sokulduğu kesimde yeralan Sıcak.çermik yöresi, aktif bir tektonik kuşak
üzerindedir. Burada Akdağ metamorfik klitlesi 1 aniden yükselti kaybederek Yıldız­
eli doğusunda 1 Çamlıbel Dağları ofiyolitli karmaşığı, Eoseri volkanitleri ve Neo-
jen birimleri altına dalar. Daha doğuda Karaçayır'da Çeltekdağ-Sakardağ olarak
yeniden yüzeYlenir.

Bölge 1 de Ak.dağ masifine ait dağ sırasının 2000 nı. dolayında yükseltisi
olan doruk düzlükleri; alt-orta Miyosen dönemine ait ve geniş yayılımı olan bir
aşınını yüzeyi nin (Ak.dağ yontukdüz'ü) kalıntılarıdır.
1

Ak.dağ yontul~düz'ü, bölgeye ~Iiyosen başında (doğu'dan) sokulmuş ve orta Miyosen


sonunda bölgeyi terketnıiş olan açıkdeniz kolunun kıyı gerisinde (karasal, playa-
lagüner ortamda) çökelmiş olan jipsli çökellerin(Hafik fm.)korelan1 1 dır.Yontukdüz
üzerinde 1 orta ~~iyosen sonunda (Serravaliyen 'de) Anadolu 1 da neotektonik dönem
başlangıcına rastlayan bölgesel yükselme sonucu enerji kazanıp canlanan ~enü­
dasyonal sistem, geniş ve yayvan şekilli Tortoniyen oluklarını oluşturmuştur.

Tortoniyen evresindeki bu etkin yarılma, oluklarla -parçalanan yontukdtiz


çevresinde, dağdan uzaklaştıkça derinleşen genç bir havzanın gelişmesini sağla­
mış, yaklaşık Jıılessiniyen geçişinde bu havza; ~Iessiniyen-alt Pliyosen arasında

havza tabanının sürekli çökmesine bağlı olarak, 600 m. kalınlıkta akarsu-göl


çökelleriyle (İncesu fm.) dolmuştur.

İncesu fornıasyonu'nun korelanı olarak Ak.dağ yontukdüz 1 ü çevresinde bir etek ova-
sı şeklinde gelişmiş olan üst Miyosen dönemi aşınım yüzeyi'nin, daha sonraki aşı­
nımlardan artakalan böltimleri, dağın çevresine doğru eğimli, uzun sırt düzlükleri
şeklindedir.

ı
-~-

Bölge, Pliyosen başlangıcında, genelde yükselme sağlayan K-G yönlü


sıkışma tektoniği etkisinde yükselerek kıvrımlanma ve kırılmalara uğramış; üst

~Iiyosen yaşlı İncesu foı·masyonu monoklinal yapı kazanmış ve Bayat vol};:aniti 1 -

nin kırıklar boyunca ytikselen domsal sokulnıası bağlı kı vrımlanmış


1
na olarak 1
-

tır. Bu dönem sıkışma tektoniği'ne bağlı en önemli tektonik yapı; Merak.om pla-
tosu güneyiiıdel\:i ters fay (Sivas-Düzyayla fayı) 'dır.

~1iyosensonu-Pliyosen başlarına rastlayan ve bölgesel yükselme sağlayan bu ha-


reketler, Pliyosen dönemini kapsayan yeni bir aşındırma dönemini başlatmış ;
~·lerakom yüzeyinin oluşumuna yolaçan flUvyal süreçler etkisinde günümüz drenajı­

nın önemli bir bölümü de kaba çizgileriyle belirginleşmiştir.

Üst Jıiiyosen havzası içerisinde, genelde kuzeyden-güney doğru olan ana


al\:ış yönündeki en büyük değişme, Sivas-Düzyayla ters fayının gelişimi ile baş­

lamış; fayın yükselen güney bloku 1 nun oluşturduğu engel önünde ani bir dirsekle,

ana akış batıya yönelmiş, fay zonuna yerleşen Kızılırnıak, batı yönde akışa ge-
çerek Pliyosen başlangıcından itibaren vadisini şekillendirmeye başlamıştır.

Pliyosen dönemi 1 nin, en geniş alanlı l\:alıntısı olan ~1erakom yüzeyi 1 nin gölsel
kireçtaşları, Pliyosen sonlarına doğru karstlaşmaya uğramış, Kuvaterner başlan­
gıcına rastlayan genç tektonik:. etkisinde; Kızılırmak ve kol akarsularının vadi-

lerini derinleştirmeleriyle, ~ferakoın yüzeyi yarılarak platoya dönüşmüş, böylece


askıda kalan ~ferakom l\:ireçtaşlarındaki karst 1 fosilleşmiştir.

Tepeçermik'te K-G uzanımlı faylar ve genç traverten sırtla­


yoğunlaşan

rını oluşturan açılma çatlakları (extension fissures), yörenin K-G yöndel\:i sıl\:ıŞ­

masını ve buna l\:arşılık D-B yönde açılma-genişlemesini ortaya koyan genç tekto-
nik yapılardır. Termal sull!_r, bu açılma çatlakları_rıı izleınektedir.
I<uvaterner'de bölgede, karasal subtropikal iklim koşullarında (serin ve
nemli) ve son yükselmelerin de etkisiyle; sakin evrelerle aralanan,nisbeten kısa
süreli yarılmalar gerçekleşmiş; en alt Pleyistosen aşınım döneminde gelişen ve
ova kenarı glasileri 1 nden oluşan en genç aşınım yüzeyi de,akarsu seki sistemle-
rinin oluşumu ile parçalanmış, Kızılırmak ve ana kolları, Kuvaterner içerisinde
vadilerini yaklaşık 200 m. derinlikte kazmıştır.
Tepeçermik 1 te kilometrelerce uzunlukta ve birbirine koşut, K-G uzanımlı
traverten sırtlarındaki güncel açılına çatlakları, yörede sıkışma köl\:enli tel\:to-
nik aktivitenin süregeldiğini ortaya koymaktadır. IX>ğal anıt niteliğindeki bu
çatlaklı traverten sırtları'nın korwınıa altına alınması gerekmektedir.
1. GİRİŞ

1.1. Araştırma Alanı

Yukarı Kızılırmak Havzası'nın Sivas-Yıldızeli bölümündeki çalışma

alanı, "Sıc_akçennik Yöresi" olarak tanınır. Yörenin en önemli özelliği : Sıcak­

çermik ve çevresindeki birçok lokasyondan çıkan sıcaksu kaynakları ve kaynaklar


çevresinde çökelmiş önemli bir endüstriyel hanunadde olan sarı renkli traverten-
lere sahip olmasıdır.
Sıcakçermik
yöresi, Ak.dağ Masifi (Kırşehir Masifi) olarak adlandırılan
ve metamorfik kayalardan oluşan temel kütlenin doğu ucunda yeralır. Genelde KD-
GB yönlü uzanımıyla Sivas Neojen havzasının kuzey sınırını belirleyen Akdağ me-
tamorfik kütlesi, bölgedeki jeomorfolojik gelişimi de önemli ölçüde denetlemiş­
tir.
Sivas Neojen havzası, Sıcakçermik yöresinde K-G yönde önemli bir geliş­

me yapar. Burada Akdağ kütlesi aniden yükselti kaybederek, Yıldızeli doğusunda


Karasal Neojen, Eosen Volkanitleri ve kuzeydeki Çamlıbel Dağı ofiyolitli karışı­
ğı altına dalar. Daha doğuda Karaçayır 1 da yeniden yüzeylenerek, Çeltekdağ-Sakar­
dağ olarak doğu-batı yönde uzanır. Sıcakçermik yöresindeki bu karasal Neojen
genişleme zonu, aynı zamanda Kızılırmağa kuzeyden katılan iki önemli ırmağın ,
Kalın Irmağı ve Yıldız Irmağı'nın yerleştiği bölümdür.

Kuzeyden gelen bu iki önemli ırmaktan Kalın (Yıldızeli) Irmağı; batısın­


daki Ak.dağ ve kuzeydeki Çamlıbel Dağlarının sularını, Yıldız Irmağı ise daha ku-
zeydeki Tokat havzası su bölümüne (Dumanlıdağ) kadar sokularak daha geniş bir
alanın sularını Kızılırmağa taşımaktadır. Sıcakçermik güneyinde1 bu iki büyük
ırmağı alan Kızılırmak debisini yaklaşık iki katına çıkarıp güçlenerek Ağçakış­
la, Şarkışla yönünde akışını sürdürür.

Yörede, İç Anadolu yaylalarının sahip olduğu, karasal yarıkurak iklim


koşulları etkindir. Ortalama yıllık sıcaklık : 8.6°C., ortalama yıllık yağış
miktarı : 411 mm.'dir. Yağış miktarının düşük oluşu nedeniyle yörede step ikli-
mine özgü otsu ve çalı türü cılız ve seyrek bir doğal bitki örtüsü gözlenir.
Dağlık kesimlerdeki meşe ormanları insan eliyle seyreltilmiştir. Genelde zayıf
bitki örtüsü ve geniş alanları kaplayan killi Miyosen birimlerinin varlığı ne-
deniyle, yörede erozyon oldukça hızlı gelişme göstermektedir.
Sivas ilinin en önemli kaplıcası olan Sıcakçermik (Şekil : 2), Sivas-
Ankara karayolu üzerinde ve Sivas'a 30 km. uzalclıktadır. Sivas Belediyesihin
işlettiği kaplıca'dan Sivas ve yakın çevre halkı yararlanır. Yaz aylarında nü-

fusu 7-8 bin'e ulaşan Sıcakçermik kaplıcası kışın kapalıdır.


9
6~·~-
~ ... ~ ı.
~" •r • [ N İ l

l4in\ 1,,. • ._
••• Tı•"••

"

"o

....... ~

.
o

"
' ' ' ' "

BE.1- oAGLAR 1

ÖLÇEK' J/500000
iŞARETLER

52l DEMİRYOLU 1@ l il MERt\EZi ~KÖY


Ô lvi EVSAFLı YOL m iL.ÇE MERKEZİ ~KAPl..IC::A

1-----j iL SiNiRi G BUCAK MERKEZİ

Şek fi: 1_ Çalışma alanının konumu.


- 7-

Şekil 2. Sıcakçermik kaplıcası'na batıdan (Tepeçermik ' ten) bakış


1 . Termal kaynak çıkışları., 2 . Yıldız Irmağı vadi tabanı.,
3. Yıldız Irmağı yönünde eğimli glasi-Seki yüzeyleri.,
4. Merakom yaylası.

1.2. AraşLırmanın Ar.ıacı

Sivas Tersiyer havzasının birçok bölümü, kömür, petrol ve hammadde ara-


maları nedeniyle pek çok araştırmacı tarafından etüt edilmiştir. Araştırmaların
çokluğuna karşın bölgede yeterince aydınlatılmamış ya da tartışmalı olan konu-
lar çoktur. Bunlardan en önemlileri; Kızılırmak vadisinin oluşumunu ve gelişi­
mini denetleyen etmenlerin ne olduğu, ırmağın yerleştiği oluğun tektonik kont-
rollu olup olmadığı, termal kaynakların hangi tektonik yapı ve volkanizmaya bağ­
lı olduğu, Neojen evaporitleri ve daha genç karasal çökellerinin oluşum ortam-
ları , .... .... gibi konulardır.

için seçtiğimiz Sıcakçermik yöresi, bölgedeki aktif tektoni-


Araştırma

ğin çok önemli izlerinin görülebildiği ender alanlardan biridir . Yöre, bölgenin
en yüksek sıcaklıklı ve yüksek debi'li sıcak kaynaklarının bulunduğu önemli bir
"termal alan" üzerinde bulunmaktadır .

Yörede, sıcaksu kaynakları çevresinde ve genelde kuzey-güney uzanımlı


tektonik çatlak sistemleri üzerinde çökelmiş olan travertenler yer yer 50 met-
reyi geçen kalınlığa sahiptir . Kuvater ner içerisinde, çatlaklar boyunca yüzey-
2
lenen termal kaynakların yörede geniş al anlar kaplayarak (yaklaşık 8 km ) çö-
kel ttiği travertenler, bölgedeki önemli bir jeotermal potansiyelin varlığını
ortaya koymalüadır . Kaynakların çıkı ş ı nı sağlayan çatlaklar yalnızca traverten
alanlarında gözlenir .
-s-

Yörenin büyük bölümünü kaplayan karasal üst Miyosen (İncesu formasyo-


nu), 600 m. kalınlığa ulaşan bir örtü oluşturmaktadır. Çoğunluk kil, kum, çakıl

ardalanmalı, arada süreksiz kireçtaşı içeren katmanlardan oluşan birfoıımasyonda


yeterli kılavuz seviye bulunmadığından ve erozyon da hızlı gelişme göster.diğin­

den, tektonik yapı


yeterince gözlenememektedir. Bu nedenle yörede bugüne kadar
yapılan çalışmalarda tektonik özellikler belirlenememiş ve bir model ortaya ko-

namamıştır. Bu çalışmalarda karasal Neojen formasyonları için çelişkili y~şlar

verilmiş, travertenlerin oluşumunu başlatan olaylar ve başlangıç yaşı açıklık

kazanmamıştır.

İncesu
formasyonunun oluşturduğu kalın örtü, traverten 1 i yeryuzune ta-
şıyan termal suların kristalize kireçtaşları içerisinde oluşturduğunu düşündü­

ğümüz, büyük boyutlu yeraltı karst yapılarını da maskelemektedir. Bu nedenle,

özellikle alanın termal niteliğinin, yani rezervuar, ısıtıcı, örtü kaya ve bun-
ların tektonik ilişkisinin belirlenmesi zorlaşmaktadır.

Ak.dağ kireçtaşları,
havza kenarında üst Miyosen (İncesu fm.) çökelleri
altına dalmakta, Sıcakçermik kuzeyinde ve batısında yer yer adalar halinde, ör-
tüsünden sıyrılmış yassı tepeler şeklinde yüzeylenmektedir. İyi karst gelişimi
özelliğine sahip olan bu kristalize kireçtaşları, yöredeki traverten 1 lerin ana
kaynağını oluşturmaktadır. Bu nedenle traverten'i taşıyan termal sularla derin-
deki kireçtaşlarının ve tektonik yapının ilişkisinin araştırılması gereklidir.
Alandaki jeotermal enerjinin oluşunnı ve onunla doğrudan bağlantılı olan genç
tektoniğin yaşının jeomorfolojik veriler aracılığıyla saptanması büyük önem
taşımaktadır.

Alanda, bölğenin karasal yarıkurak iklim koşulları 1 na ve kil, kum, ça-


kıl gereçli İncesu formasyonunun özelliklerine ve bitki örtüsünün zayıflığına
bağlı olarak hızlı bir erozyon hüküm sürmektedir. Ayrıca vadi yamaçlarının ba-
zı bölümleri aktif ve potansiyel heyelan alanları içermektedir. Erozyon kontro-
lu ve yerleşim açısından en olumsuz faktör olan heyelanlarınJmekanizmalarının
ve gelişimlerinin belirlenerek, gerekli önlemlerin önceden alınması gerekmekte-
dir.

Travertenler çok geniş bir alanı kaplamakta, kolay çıkarılan ve iyi


işlenebilen bir yapı taşı olarak tercih edilmektedir. Yurtdışında da alıcı bu-
lan bu değerli yapıtaşinın işletilmesi, gelişigüzel açılan ocaklardan ve ilkel
usullerle yapılmaktadır. Plansız işletmecilik, doğal anıt niteliği taşıyan çok
sayıda jeolojik ve jeomorfolojik oluşumu kısa sürede yoketmeye yönelmiştir. Bu
tip kritik alanların koruma altına alınmak üzere belirlenmesi önemli bir konu-
dur.
1.3. Araştırma Yöntemi :

Yörenin jeomorfolojik gelişimini ortaya koymaya çalıştığımız bu etütte,·


jeomorfolojik araştırma yöntemleri esas alınmıştır. Bu amaçla öncelikle alanın
/
daha önce yapılmış 1/500 000, 1/100 000 ve 1/25 000 ölçekli jeolojik haritala-
rı incelenmiş, bizim çalışmamız için gerekli olan bazı bölümlerin jeolojik ha-
2
ritası, jeomorfolojik harita çalışması sırasında tamamlanmıştır. Yaklaşık 600 km

genişlikte olan etüt alanının büyük bölümü, 1/35 000 ölçekli hava fotoğrafların­
dan taranmış, bunun yanısıra bölgenin genel jeolojisini havza ölçeğinde tanımak
ve jeomorfolojik ana birimlerin yayılımını görmek amacıyla, etüt alanının 'dışın­
da oldukça geniş bir alanda prospeksiyon çalışmaları yapılmıştır. Jeomorfolojik
harita alımında, Erol (1979, 1986, 1989) 1 un geliştirdiği harita alma yöntemi
esas alınmıştır.

1.4. Önceki Araştırmalar :

içerisinde yeralan Sivas Bölgesinde, genel


Yukarı Kızılırmak IIavzası

jeoloji haritaları yanında petrol, metalik maden yatakları konularına yönelik


çok sayıda yerbilimsel etüd yapılmıştır. Bölgede son yıllarda yoğunluk kazanan
iki önemli konu ; jeoterınal enerji ve kömür aramalarıdır.

1852 yılında Anadoluya gezmeye başlayan TCHIHATCHEFF (1867 Sivas batı­


sındaki Ak.dağ ve çevresini ilk inceleyen araştırmacıdır. Akdağ 1 dan "~'luhteşem
Akdağ )lasifi 11 olarak sözeden yazar, Sivas kuzeyindeki kireçtaşı platosundaki
fosilli kalkerler ve travertenlere de değinmiştir.

CHAPUT (1936) Türkiye'de jeolojik ve jeomorfojenik tetkik seyahatleri


adlı kitabında Sivas bölgesinden de sözetmiş; Kızılırmak vadisinin 1500-1600 m.
ler arasında jipsleri ve kireçtaşlarını düzleyen yaylaları yararak bölgeye yer-
leştiğini, Sivas doğusunda tektonik bir havzanın mevcut olduğunu belirtmiştir.
En üstteki serpantinli konglomeralar ve gölsel kalkerlerin yatay yapıda ve fo-
silli olduklarını, Sivas kuzeyinde kalkerlerin dik kornişli olduğunu belirtmiş­
tir.

STCHEPINSKY (1938) Petrol emarelerini değerlendirmek amacıyla Sivas ve


çevresinde yeralan tuzldları incelemiş, kaynaklardan çıkan tuzun Oligosen 1 e ait
gre 1 li, arjil'li ve jipsli arazideki tuz konsantrasyonuna bağlı olduğunu, tuzlu
suların çatlaklar yoluyla yüzeye çıkıp çukur alanlarda birikip, buharlaşma yo-

luyla yoğunlaştığını belirlemiştir.


- ıo -
STCHEPINSKY (1939 a) Petrol amacıyla 1/100 000 ölçekli harita çalışma­
sında, bölgenin stratigrafik ve tektonik yapısı hakkında önemli bilgiler verir.

Elde ettiği sonuçlara göre : Bölgede Kretase'deki transgresyonla başlayan deniz


rejimi Eosende devam etmiş, Serpantin temeli örten Ntirnülitli fliş tortulanmış­
tır. Eosen sonunda deniz rejimi son bularak, Eosen-Oligosen geçişinde bölgenin
tUinünü suüstü yapan tektonik olaylar gelişmiştir. Oligosen teşekkülleri : Kara,
deniz gölü ve göl fasiyeslerine aittir. Oligosen sonunda yeni bir deniz istila-
sı başlamış fakat bölgenin tümünü kaplamamıştır. Oligosen sonunda kıvrımlanmaya
uğrayan arazide teşekkül eden senklinalleri Miyosen denizi kaplamıştır. Deniz
kolları ve lagünlerden oluşan bu sığ denizde sahil ve lagüner fasiyesler yer.al-
mıştır.

Tortoniyen devri ortasında son defa yeni bir regresyon vuku bulmuş ve
memleket nihai olarak sudan çıkmıştır. !vliyosen formasyonları Oligosen 1 e göre
çok açık bir açılı diskordansla belirgindir. Oligosen ve Miyosen arazisi şiddet­
le kıvrımlanmış, Oligosenin jipsli-tuzlu plastik tortulları, tektonik menşeli
kıvrımlara daha özel (dalgalanma, dikleşme, ters dönme gibi) bir görünüş vermiş­
tir.

STCHEPINSKY (1939 b) 1/100 000 ölçel<li jeolojik harita çalışmasında


Sivas batısındaki karasal Ponsiyen-Pliyosen 1 i denizel Oligosen olarak göstermiş,
Oligosen fasiyesinin bölgede değişik karekter gösterdiğini; lagün, kara ve göl
fasiyeslerinde olduğunu belirtir. Araştırmacı Oligosen ve ~Iiyosen safhalarında
teşekkül eden kıvrımlanma eksenlerinin KD-GB istikametinde olduğunu vurgulamış­
tır.

BAYKAL (1946) Sivas KB'sındaki Yıldızeli ve Akdağ ı da içine alan ça-


1

lışmasında; KD-GB uzanı,mlı dağ sıralarının Kuzeydeki Amasya antiklinalinden baş­


layarak güneye doğru Çamlıbel antiklinali, Akdağ antiklinali şeklinde birbirine
paralel olarak Alp orojenezi ile kıvrımlanma sonucu oluştuğunu, bu antiklinal-
ler arasında da Tokat, Artova ve Yıldızeli senklinallerinin oluştuğunu belirt-
miştir. Sıradağların to}X)ğrafik doğrultuları ile jeolojik doğrultuları uyumlu-
dur. Alpin sıkışma hareketlerinin devamında antiklinal yamaçları kırılarak ba-
zı yerlerde horstlara dönüşmüş, genelde güney yönde devrilmelere yolaçarak şar­

yaj ve sürüklenmeler gelişmiştir. Sıkışma KB-GD istikametlidir. Saryajlar Kreta-


se ve Eosen'i etkilemiş, orojenez Eosen sonrasında başlamış, önemli basınçlar
jipsli seriden önce gelişmiştir.

BAYKAL (1947) Tol<at-Sivas arasında geniş bir bölgeyi içine alan etüdün-
de, serpantin ve diyabaz kütleli Çamlıbel masifi ile çökelik metamorfik kütleli
Akdağ1Rsifi'ninantiklinal yapıları arasında Kretase, Eosen, Oligosen ve Neojen
- ıı ~

sedimentitlerinin doldurduğu senklinallerin yeraldığını belirtmiştir. Bölge tek-


toniğinde asıl paroksizmal hareketlerin Pirene fazına ait olduğunu belirleyen
araştırmacı, Paleozoyik, Kretase ve Eosen'in anormal durumlar meydana getiren
hareketlere maruz kaldığını, Çarnlıbel güney kanadında Paleozoyik 1 in Kretase ve
Eosen üzerine sürüklendiğini, güneydeki Oligosen jipsli serinin ise sadece geniş
dalgalı kıvrımlanrnaya uğradığını vurgulamıştır.

LAHN (1949) Orta Anadolunun jeolojisi hakkında 1 ki makalesinde; Kuzey


ve Güney Anadolu kıvrım dağları arasında yeralan Yk.. Sakarya, Kırşehir ve Akdağ
masiflerinin, kristalin ve pltitonik kayaçlardan oluşan rijid temel arazi olduğu­
nu, bu masifler arasında rijid olmayan sahalarda, Alpin ana kıvrımların devamı
olarak kol kıvrımların yeraldığını belirtmiştir. Genellikle tektonik sınırlarla
çevrili olan eski rnasiflerin kenarları komşu alpin kıvrımlara paraleldir. Kısa
bir üst Kretase transgresyonu dışında bölgeye Mesozoyik denizinin girmediğini
belirten araştırmacı, çukurlukların Eosenden sonraki tabakalarla kaplı olduğwıu,
jipsli Oligosen ve Neojen, Kuvaterner formasyonlarının eski masifleri örterek
havzaları doldurduğunu vurgulamıştır. Çalışmada; çöl ikliminde denize!, lagüner
fasiyeste oluşmuş jipsli formasyonların kuzey sınırında görülen Eosen fliş'in
dislokasyonlu olduğu ve jipsli formasyonlar üzerine itilmiş olduğu belirtilmiş­
tir.

İZBIRAK (1948) Akdağ 1 ın güneyinde Şarkışla, Gemerek, Kayseri bölgesini


içine alan etüdünde, elde ettiği sonuçlar şöyle özetlenebilir Akdağ Yontuk-
düzu··, Pliyosen sonu-Kuvaterner başında yükselmiş, Kızılırmak antesedans olarak
bu kütleye gömülmüştür. Kısa sükün devrelerinden sonraki tekrarlayan yükselme-
ler sekileri meydana getirmiştir. Bu genç yükselmeler KD-GB yönlü bir eksen bo-
yunca olmuş, böylece epijenik vadiler oluşmuştur. Şarkışla Ovası,yontukdüzleri
de etkileyen yeni devirlerdeki bir çöküntü teknesi özelliği gösterir. Burada
bulunan yontuk.düzler çökmüşlerdir. Şarkışla, Gemerek ve Sarıoğlan çöküntü ova-
larını daha sonra göl-akarsu birikintileri doldurmuştur. Akdağın güneyindeki bu
çökmeler, dağ eteği düzlüklerinin yarılmasına neden olmuştur.

OKAY 1953) Sivas kuzeyinde Tokat-Yıldızeli-Hafik arasındaki etüdünde,.


Paleozoyik arazinin yer yer üst Kretase üzerine kuzeyden gelen basınçla bindiği­
ni, serpantinlerin de aynı şekilde Eosen tabakaları üzerine itildiğini belirt-
miş, bu anormal durumu Eosen teressübatından sonraki Alp orojeneziyle açıkla­
mıştır.

YALÇINLAR (1955) 1/100 000 ölçekli bölgesel jeoloji çalışmasında bul-


duğu fosil verileriyle stratigrafi'ye büyük ölçüde açıklık getirmiş, bölgenin
~ 12 ••

paleocoğrafyasını belirleyerek yer yer jeomorfolojik birimlerin oluŞUffilUla da


yer vermiştir. Elde ettiği sonuçları şöyle sıralayabiliriz

Ak.dağ ve doğu uzantısındaki metamorfik temel, KD-GB doğrultulu sıkışık

kıvrımlı ve fazla aşınmış bir antiklinoryumdur. Kristalen kalkerlerin altındak~


kuvarslı şistler aşınma ile çıkmıştır. Metamorfik kütle Eosen sonunda yükselip
aşınmıştır. Bölgede geniş alanları kaplayan jipsli formasyonlar, Oligosen ve
alt-orta Miyosende, denize! ve karasal olarak çöl ortamında depalanmıştır. Si-
vas Miyosen denizinin bölgeyi son olarak terketmesine neden olan yeni orojenik
hareketler Vendobonien'i müteakip, üst Miyosen içerisinde vukua gelmiştir. Ya-
tay karasal Ponsiyen ve Pliyosen tabakalarının Vendoboniyen tabakalarını açılı
bir diskordansla örtmesi, bölgede asıl orojenik hareketlerin Üst Miyosende kati
olarak durduğunu gösterir. Kalınlığı 200 m. 'yi bulan karasal Ponsiyen-Pliyosen 1
in sonradan kazandığı yükseklik, bölgede son olarak vuku bulan bir epirojenik
hareketin neticesidir.

Tersiyer formasyonları stratigrafisi güneyden kuzeye gençleşir. Tersi-


yer içerisindeki her orojenik hareket, Tersiyer denizlerinin biraz daha kuzeye
kaymasına sebep olmuştur. Bugünkü yukarı Kızılırmak vadisi, güneydeki Oligosen
ve ~iiyosen denizel seri ile kuzeydel>:i Ponsiyen-Pliyosen karasal seri arasında
yeralmaktadır.

Araştırmacı,
daha önce Sivas-Yıldızeli arasında jipsli seri olarak gös-
terilmiş olan karasal Ponsiyen 1 i, Damlacık Sarıhasan ve Yukarı Balahor köylerin-
de bulduğu omurgalı fosillere dayanarak ilk kez ortaya koymuştur.

KETİN (1955) Yozgat çevresini içine alan çalışmasında, Kırşehir ya da


Kızılırmak ~ılasifi olarak adlandırılan Orta Anadolu )fa.sifinin kristalin kütlele-
rinin tektonik istikametlerinin (KB-GD,KD-GB) D-B doğrultulu Alpin istikametine
diagonal olduğunu, kuzeydeki serpantin ve radyolaritli üst Kretase'nin D-B tek-
tonik yönlü ve güneye devrik, alt Eosen'in kaide kısmının da buna uygun olduğu­
nu belirlemiştir. Şiddetli orojenez üst Kretase-Eosen arasındadır (Lara~iyen).
Kristalen kütlelerin yüksek kısımları Lütesyen'den beri su üstündedir. Bu
transgresyon, masifle üst Kretase temas sahalarını kapatmıştır. Denizin çekil-
mesi sırasında jipsli alacalı seri teşekkülü başlamıştır. Araştırmacı, elde et-
tiği bu verilerle, 1950 yılında E.B. Bailey ve W.J.Mc.Callien'in, Orta Anadolu
kristalin kütlesinin üst Kretase'de oluşan büyük bir şaryaj hareketiyle güneye
350 km. itildiği görüşünü reddetmekte, masifin Tersiyer başından beri otokton
bir kütle olduğunu ve Anadolu kıtasının çekirdeklerinden birini teşkil ettiğini
kabul etmektedir.
YtiCEL (1955) Siva.s KB sında Akdağ (Karababa Dağı) dan başlayarak gü-
neyde Tecer Dağı'nın üst Kretase-Eosen kalkerlerini ve çevresindeki Nojen for-
masyonları tektonik ilişkileriyle tanımlayan araştırmasında, Neojenrin bölgede
bir deniz rejimiyle başlayıp Tortoniyenden sonra alt Pliyosenrin belirsiz bir
evresine kadar göl rejimi ile devam ettiğini, bu sırada bazalt intrüzyonları­
nın tabakalar arasında yayılarak yeraldığını vurgulamıştır. Akdağ'ı tümüyle
kaplayan tatlı su göllerinde alt Pliyosen depaları tortulandıktan sonra bölge
epirojenik olarak yükselmiş, akarsu şebekesinin ilk unsurları bu sırada yer-
leşmeye başlamıştır. Kızılırmalç1 müteakipyükselme safhalarında barizleşen sen-
k"
ınaıcte Yeralmıştır. Akarsu boyunca yarma ve derine gömülme inkıtaa uğrayarak
devam etmiştir.

NEBERT ( 1955) Akdağ lçristalin şistlerini mezozonal ve epizonal kar ak-


terde
Parametamorfitler olarak adlandırmıştır. Granit intruzyonu neticesi
kontakt metamorfizmaya da uğrayarak mineral muhtevası değişmiş olan Paleozo-
Yik Yaşlı masif in bir bütün olarak devamlı ve sakin bir metamorf izmaya uğra­
dı"
gın1 belirtmiştir. Metamorfizmada Alpin orojenezin etkisi de büyüktür. Kris-
talin h:ütlede hakim tektonik istikamet KD-GB dır. Granit entrüzyonları muhte-
mel Pal .
eozoık tir.
1
Genç Tersiyer de masifi etkileyen hareketler blok halinde
1

kırıı
maıara yolaçmıştır.

AGALEDE (1955) Akdağ'ın metamorfik kristalofilien kayalarının metanıor­


fiznıa
sın:ıngranit yerleşmesiyle ilgili olduğunu, yerleşme yaşının Hersinyen yada
~ntehersinyen olabileceğini öne sürmüştür. Metamorfizma Alpin iltivalanma ile
ılgili değildir. Eosen-Oligosende andezit, bazalt gelişine yolaçan hareketler
vardır .
· Oligo-~Iiyosen şiddetli tektonik devri, Akdağ önülkesinde meyılli ve
ekayıı strüktürler oluşturmuştur. üst Miyosen-Pliyosen başlangıcında riyoli- '
,,Jj
t·1k i1
lavıarı getiren asit volkanizmaıyeni hareketlere bağlıdır. Bu oynamalar,
Pl ·
lYosen esnasında da olmuş ve Kuvaterner 1 e kadar devam etmiştir.
!"
i'
ı
NEBERT (1956) Zara-İmranlı arasında Kızılırmak Nehri boyunca geniş bir
alanı
. kaplayan etüdünde daha önce Oligosen yaşta gösterilmiş olan jips serisi-
'
lll.n ~'liyosen yaşlı fosiller ihtiva ettiğini belirlemiştir. Araştırmacıya göre;
böl .
genın bu kesiminde Kızılırmak) D-B uzanımlı bir dislokasyon hattını
katetmektedir. Bu tektonik hattın kuzeyi E-osen fliş ve andezit, bazaltlar-
dan teşekkül etmiştir. Güneyinde ise dolin manzaralı bir jips serisi bulunur.
Jips seris~yükselmiş antiklinal çekirdekleri halindedir ve karışık bir tekto-
llik Yapı gösterir. Jipsler içerişi.nde !ıiiyosen 1 in (alt-orta .Miyosen) tipik fo-
raııı ·
ınifer'leri bulunur. Jips serisinin bütün kompleksi, denizel Miyosenle bir-
likte M" l
ıyosen sonrası şiddetle ihtivalanmış, genç Pliyosen ve Kuvaterner yaş ı
)
- l•.i -

yükselme ve alçalmalar dolayısıyla kırılma tektoniği meydana geldiğinden primer


yataklanına durumları bozulmuştur. Jips serisi, denize! ~.tiyosen sedimantasyon
siklinin rcgresyon safhasına tekabül etmektedir. Jips sedimantasyonu Helvetien 1
de başlamış ve muhtemel üst Miyosen'e kadar devam etmiştir.

Ovası Kızılırmak a katılan


1
KURTMAN (1961) Sivas güneyinde Faldun Suyu
vadisi yakınındaki Faldun tuzlası dolayında hazırladığı ke3itlerde; jips tabaka-
larının alacalı kumtaşları ve denize! karakterli Miyosen kalker ve marn tabaka-
ları ile birarada (konkordan) bulunduğu ve komşu tabakaların i\Iiyosen yaşı için
gerekli fosilleri ihtiva ettiklerini belirleyerek jipsli serinin yaşının da 1Ii-
yosen olduğunu ortaya koymuştur. Ortam olara.~ arid bölge çökeli olan jips, açık

deniz ile zaman zaman bağlantı kuran geniş lagünlerde çökelmiş olmalıdır. Bölge-
de genel olarak jips çökelmesi Eosen sonundaki regresyonla başlamış, Oligosen
etmiştir.
1
ile }fiyoscn de devam

SAYJill, ve ERGUVANLI (1962) Yazdıkları kitapta Sivas yöresinde bol bulu-


nan travertenler hakkında genel bilgi vermişlerdir. Travertenler kalsiyum bikar-
bonatlı suların bıraktıkları çökeleklerdir. Kalsiyum bikarbonatı süspansiyon
ha1de taşıyan sular çok: kireçli sulardır. Traverten 1 ler kireçli suların yarnaç-
tan akarl<;:en çıkış anındaki basınca, sıcaklığına, içerisindeki maddelerin bile-
şim ve doygunluğuna göre amorf veya ufak kristalli tabakalar meydana getirmek
üzere çökelir.

'l'ravertenlerin kristalize, yoğun ve yarısaydam türleri olan muhtelif


renkli albatrı'ların (oniks) çoğu 4.zamanda teşekkül etmiştir. Neojen göl ki-
reçtaşlarının çoğu da travertenimsi bir yapı gösterir. Bunlar, kalsiyum bikar-
bonatlı suların eski göllere akmasıyla oluşmuştur.

hl..TRTliAN (1963) Sivas güneyindeki Tecer Dağları yöresini içine alan ça-
lışmasında, en alttaki Kretase kalkerlerinden başlayarak stratigrafik diziyi
açıklamış, birimlerin tektonik ilişkilerini ortaya koymuştur. Teıneldeki üst
Kretase kalkerleri, Eosen kalkerleri üzerine, Eosen kalkerleri de Oligosen
üzerine itilmiştir. Kretase kalkerleri KD-GB yönlü tektonik yapıya uygun uzan-
makta ve aynı yönlü iki paralel fayla kesilmektedir. Tecer Dağı çevresindeki
düzlükler, Oligosen ve ~..fiyosen yaşlı iki ayrı seviye halindelzi jipsli seriden
oluşur. Arada açısal diskordans vardır. Kalker ve marnlı denize! ~.Jiyosen,
jipsli~iyosen'lc girift yapıdadır. üstteki gevşek, kaba taneli, yatay yapılı
konglomeralar, fosil bulunamadığından Pliyosen yaşta varsayılmıştır. Bölgede-
ki bütün tabaka kıvrım ve kırık yönleri KD-GB uzanışlıdır. Bu yön genel alpin
istikametidir. Kıvrımlar genellikle güneye vergenslidir. Bölge Kretase sonun-
da Tetis Jeosenklinali içerisinden Laramiyen orojenik fazında kıvrılarak yük-
... lt'i -

selmiş, karalaşmanın ardından Eosende yeniden denizel ortama girmiş, önce sakin
ortamda kalkerler, sonra hareketli ortamda fliş 1 ler çökelmiştir. Eosen sonunda
Pireneen orojenezi ile yeniden karalaşan bölgede Oligosen_ ve W!iyosen boyunca
göllere yerveren çöl ortamı (kum ve jipsli çökeller) hakim olmuştur. Tetis'in
son transgresyonu Miyosen içendedir. Miyosen sonunda Rodanik orojenezi ile böl-
ge son olarak yükselmiştir.

NORMAı.~ (1964) Sivas Celalli yöresini içine alan çalışmada


doğusundaki

Tersiyer formasyonları en altta Eosen yaşlı türbiditlerle başlamaktadır. Fosil


bulgusu olmadığından, araştırmacı Oligosen yaşını olasılı olarak vermiştir.

PISONI (1965) Zara yakınını içine alan petrol araştırmalarına yönelik


etüdünde, yaklaşık 14.000 m. kalınlıkta olduğunu tahmin ettiği Tersiyer formas-
yonlarını incelemiştir. Eosen yaşlı Bozbel fm. 1000 m., Oligosen yaşlı Gündüz
fm. 7400 m., Miyosen yaşlı Celalli gurubu 5500 m. kalınlıktadır. Altta denizel,
üstte denizel ve lagüner evaporitik fasiyeslerin nöbetleşmesi şeklinde tortula-
nan ve petrol için örtü teşkil eden bu formasyonlar, çok sayıda transgresyon
evresi ihtiva eder. Denizin bölgeye son girişi, Celalli grubunu oluşturan ~ii­
yosen transgresyonu ile ilgilidir. Denizel fasiyesler evaporitik fasiyeslerle
geçişlidir. Arada ender karbonat mercekli Celalli ve Gündüz formasyonlarının
kalınlıkları, Oligosen ve f,Iiyosende olağanüstü alçalma ve çökelme }.;:oşullarının
?lduğunu belirlemektedir.

Celalli gurubunun tortulanmasından sonra deniz bölgeden çekilmiş, post


Miyosen oro-epirojenik olaylar sonunda bölge yükselmiş, en genç formasyonlar ka-
rasal fasiyeste tortulanmıştır.

BULUT (1965) Celalli dolayındaki çalışmasında, Petrol amacına yönelik


olarak, temeldeki Kretase kalkerlerinden başlayarak üstündeki Paleosen, Eosen,
Oligosen ve Miyosen formasyonlarını ayırtlamıştır. Alanda Paleosen 1 in varlığını
karakteristik fosilleriyle ilk kez ortaya koyan araştırmacı,· üst Kretase-Pale-
osen kalkerleri arasında kesin diskordans olmadığını belirtmiştir. üst Kretase
öncesi gelişen serpantin erüpsiyonunu üst Kretase, Paleosen, Eosen transgres-
yonlarıyla gelişen formasyonlar izlemiş, bunlar üzerinde çok hareketli ortamda

alacalı Oligosen karasal jipsli formasyonu yeralmıştır.

MTA (1966) 1/500.000 ölçekli jeoloji haritası (Sivas paftası) Harita


açıklamasında, Sivas Depresyonu olarak tanımlanan Tersiyer çukurunun1 Sivas ba-
tısında Ak.dağ metamorfik masifi nedeniyle KD ya yöneldiği, 2330 m. yükseklikte-
ki Akdağ 1 1n Sivas depresyonu içerisinde bir horst karakteri gösterdiği belir-
tilmiştir. Kuzeydeki Çamlıbel Dağları, Yıldızeli-Çengerli tektonik hattı ile
Sivas depresyonundan ayrılmakta, Çamlıbel ünitesi Yeşilırmak ve Kızılırmak
-w-
arasındaki subölümtine tekabül etmektedir. Sivas bölümünde Neojen,en
çok Miyosen ile temsil edilir. Miyosen1n alt kısmı genel olarak denize!, üst
kısmı ise lagüner veya karasal fasiyeslerde tezahür eder. Sivas kuzeyinde ise
göl kalkeri olarak ortaya çıkar.

ALAGöz (1967) Sivas çevresinde geniş bir bölgeyi içine alan etüdünde,
jipsli seri üzerinde gelişen jips karstını detaylı olarak incelemiş, karst şe­
killerinden mağara, dolin, ponor, uvala, karst tepeleri ve kanyonların tanımla­
rını yapmış, oluşwnlarını açıklamıştır. Sivasın K ve KB sındaki platoyu oluştu­

ran kireçtaşları ve üzerinde gelişmiş dolinlerden de sözeden yazar, Tavra Dere-


si traverten basamaklarını da incelemiştir. Araştırmacı Hafik ve Zara dolayın­
daki Kızılırmak kanyonu ve çevresindeki geniş dolinleri de etüd etmiş, bölgede
uvala'dan büyük karstik erime şekillerinin gelişmediğini belirtmiştir.

İLKER ve ÖZYEGİN (1971) Tecer Dağı ve çevresinde yaptıkları çalışma,


Sivas havzasının petrol imkanlarını araştırma amaçlıdır. Etütte formasyon ka-
lınlıkları ve tektonizma detay olarak inceleruniştir. Tecer Dağı üst Kretase-
Paleosen yaşlı dolomitik kireçtaşlarının kalınlığı 750 m. dir. BlU1tınla geçişli
olan Paleosen yaşlı konglomera, marn, kumtaşı, kireçtaşı serisinin kalınlığı
ise 200 m.dir. Üzerine gelen Eosen sediınanları 3000 m. kalınlıkta fliş'tir ve
andezitik magma-tüf arakatkılıdır. Çok kırıklı ve kıvrımlı yapıdadır. Tecer
Dağı kuzeyindeki olasılı Oligosen, KB'ya eğimli silttaşı, kumtaşı, kiltaşı ar-
dalanmaıı ve fosilsizdir. Miyosen, kırmızı taban konglomerasıyla başlar. üst
kısımlarında sedimantasyon sırasında gelişmiş bazalt bantları içeren kwntaşı,
kireçtaşı, marn katmanları lamellibranş ve gastopod fosillidir. Bölgede deni-
zel, lagliner ve karasal şartların etkisinde, farklı bölgelerde gelişmiş Miyo-
sen birimlerinin toplam kalınlığı 6200 m.yi bulur. En üstte yeralan, yumuşak
çimentolu, çapraz tabakalı kumtaşı-konglomera'dan oluşan yatay yapıdaki Pliyo-
sen 150 m. kalınlıktadır. Son epirojenik hareketlerin tesiriyle yer yer farklı­
dır. Bölgede fay ve kıvrım eksenleriyle şaryajlar D-B, KD-GB yönlüdür. Havzayı
baştanbaşa kateden Tecer şaryajı, Miyosen sonunda Rodaniyen fazında gelişmiş,
üst Kretase-Paleosen kalkerleri, Eosen-Oligosen-Miyosen serileri üzerine itil-
miştir. İtilme yaklaşık 4-5 km.dir. Bu şaryaj hattına paralel olarak Oligosen
ile Eosen, Paleosen ile Miyosen arasında atımı fazla olan faylar gelişmiştir.

GÜLAY (1972) Sıcakçermik kaplıcası ve çevresinde, alanın jeotermal


enerji yönünden değerlendirilmesi amacıyla yapılan jeofizik etütte, örtü kaya
ve rezervuarların derinlik ve kalınlıkları belirlenmeye çalışılmıştır. Genel
olarak sıcak.su anomalileri (10 ohrrnn.den küçük değerler) Paleozoyik-Neojen
- 17 ...

kontağında teşekkül etmektedir. Çıkarılan derinlik ve taban haritalarında ;


alanın kuzeyinde ve batısında yüzeyde olan yüksek rezistiviteli metamorfik te-
melin, güneye,ve doğuya gidildikçe derine daldığı belirlenmiştir.

GÖKALP (1972) Sıcakçermik kaplıcası sıcak sularının arttırılması ama-


cıyla yaptığı çalışmada; bölgede sıcaksu oluşumunu hazırlayan ısıtıcı kaya, haz-
ne kaya ve örtü kaya birimlerini belirlemiştir. Elde ettiği sonuçlara göre; Pa-
leozoyik yaşlı gnays ve şistler üzerine gelen kristaiize kireçtaşları ve mermer-
le~ doğu yönde eğimli ve 200 m. 1 ye ulaşan kalınlıktadır. Temel üzerine diskor-
dansla gelen Pliyosen yaşlı karasal sedimanlar iki seviyeye ayrılır. Alttaki se-
viye, 20 m. 'de bir tekrarlanan konglomera, kil, kumtaşı katmanlarından oluşur.
Konglomera ve kumtaşları çok gevşektir. GD da kalınlaşarak 600 m. kalınlığa
ulaşır. Üst seviye, doğuda görülen göl kalkerleridir. Alttaki seviye üzerine
normal ve yatay olarak gelen sert ve beyaz renkli kalkerler 100-150 m. kalın­
lıktadır. Araştırmacı, Neojen altındaki mermerlerin K ve KB dan beslenen iyi
bir rezervuar olduğu, ısıtıcı kayanın bölgedeki andezit ve bazalt çılı::ışlarıy-
la ilgili derinde bulunan kızgın mağma olduğunu, üstteki kalın ve geçirimsiz
2
Neojen'in iyi bir örtü kaya olduğunu belirtmiştir. Travertenler yaklaşık 8 krn
lik bir alan kaplar ve 40 m. kalınlığa erişir. Traverten yarık ve çatlakları
pembe beyaz onikslerle doludur. Tektonik olarak açılan çatlaklardan çıkan ve
kuvarsın kripto-kristalen varyetesince zengin sular bu oniksleri oluşturmuş ola-
bilir. Sıcaksu rezervuarının beslenmesi Bayat ve Kalın Irmakları tarafından sağ­
lanmaktadır.

KURTi\IAN. (1973) Sivas Havzasının doğu bölümünde, Hafik, Zara, İmranlı


güneyindeki geniş bir bölgeyi içine alan çalışmada, havzanın paleocoğrafyasını
ortaya l;;:oymaya çalışmıştır. Bölge, kuzeyde ve güneyde, yaşlı formasyonlarla
ofiyolitlerin (üst 11'1esozoyik-alt Tersiyer), ortada denizel-lagüner fasiyeste
gelişmiş Oligosen-Miyosen yaşlı genç formasyonların yeraldığı büyük bir depres-
yon Şeklindedir. Bu depresyon; kuzeyden İmranlı-Zara-Koşutdere arasındaki 500 kr:ı.
uzunlukta 500 m. düşey atımlı normal bir fayla, güneyden ise Tecer-Gürlevikdağ
uzanımında 70-80 km.uzunlukta büyük bir şaryaj battı ile sınırlanır. Kretase-

Paleosen yaşlı Tecer-Gürlevik kalkerleri bu şaryajla Eosen-Oligosen formasyon-


ları üzerine binmiştir. Sürüklenme en az 6 km.dir. Kıvrım ve kırık eksenleri
D-B uzanımlıdır. Metamorfiklerle üst Kretase kireçtaşları arasındaki diskor-
dans, temelin uzun süre kara halinde kalıp erozyona uğradığını gösterir. Üst
Kretase ve Paleosen süresinde bölge deniz altındadır. Birlikte yeralan ofiyo-
lit ve radyolaritler, inisiyal mağma faaliyetini içeren bir jeosenklinal özel-
liğini belirler. Jeosenklinalde kuzeyde daha derin deniz koşulları belirgindir.
- Hl -

Paleoserlcte karalaşır, diskordan olarak kuzeyde Eosen çökelleri gelir. Bu dönem-


de yaygın deniz içi volkanizması çökeller arasında yeralır. Oligosen geniş iç
denizinin sığ lagüner ortamında jips, alacalı kumtaşları, çökelmiştir. Oligosen
sonunda bölge yükselip erozyona uğramış, Miyosen başında doğudan sokulan bir
açık denizde türbiditik kumtaşı, lamellibranşlı kireçtaşı katmanları

çökelmiştir. Denizin sokulamadığı bölümlerde lagüner ortamda jipsli seri çökel-


miştir. Orta Miyosen sonunda deniz bölgeyi terketmiş, karasal fasiyes hakim ol-
muştur. Pliyosende sel ve akarsuların taşıdığı çakıllar çukurları doldurmuştur.
Araştırmacı, her tortulanma evresi sonunda gelişen tektonik fazlarda formasyon-
ların D-B eksenli olarak kıvrımlandığını ve faylannıaların KD-GB, KB-GD yönde
oluştuğunu, Pliyosen tabakalarındaki düşük dereceli eğimlerin tedricen geliş­
mekte olan bir epirojenik harekete bağlı olduğunu belirtmiştir.

TÜRKİYE MADEN SULARI (1976) kitabında,


Sivas Bölgesi kaplıca ve maden
suları bölUmtinde Sıcak Çermik, Soğuk Çermik ve Yılanlı Çermik kaplıcaları tanı­
tılmakta; suların kimyasal ve fiziko-kimyasal özellikleri ile hangi enfeksiyon-
lara iyi geldiği belirtilmektedir.

KETİN (1977) Anadolu'da Alpin öncesi ve Alpin dönemin ilk, orta ve geç
hareketlerinin etkilediği al~nların belirtildiği çalışmada, devirlere göre deği­
şen deniz ve kara alanları paleocoğrafya haritalarıyla gösterilmiştir. Alpin
orojenezin ilk etkili dönemi olan Laramiyen safhasında İç Anadolu ve Torosla-
rın Şiddetli deformasyonu sırasında Orta Anadolu kristalin masif inin intrüzyo-
nu da gerçekleşmiştir. Üst Kretase-Paleosen'de ınasifin çevresinde (kuzeydeki
Pontid, gilneydeki kenar kıvrımları arasında) ultramafikleri kapsayan ofiyoli-
tik seri yerleşmiştir.

Yazar, Anadolu'da ultramafik kütlelerin Mesozoyik esnasında yerkabuğu-


nun u··st seviyeleri içine yerleşmesi olayının kompresyon hareketleri (obduc t·ıon )
ile vuk.ua geldiğini vurgulamakta, R.Brinkmann 1 ın tansiyonel hareketleriyle yer-
leşme görüştine karşı çıkmaktadır.

TATAR (1977) Çamlıbel Dağları'nı konu alan çalışmalarda, ofiyolitik


seri ve Akdağ metamorfikleri'ne açıklık getirmiştir. Genelde orta.iri taneli
m~rmerler ve kuvarsit, mikaşist, amfibolit'lerden oluşan Ak.dağ metamorfitleri,

Hersinyen orojenezi veya daha öncesine ait bir rejyonal metamorfizma ürtinü ola-
bilir. Ofiyolitik seri; serpantinit, şistleşmiş diyabaz, radyolarit'ten olu-
şur. Bölgeye yerleşmesi üst Kretase 1 den öncedir. Metamorfitler arasına granit,
siyenit, gabro arasında değişen, damar şekilli plütonitlerin sokuluşu, olası­
lıkla Laramiyen orojenik fazına bağlıdır. Bölgede geniş yayılımı olan Tersiyer
10 -

volkanitleri (Riyolitik tüf, bazalt, andezit vs.) Neojen yaşlı gevşek karasal
sedimentitlerle örtülmüştür. Tatlısu gastropadları içeren bu genç çökeller ~la­
sılıkla Pliyosen yaşlıdır.

GöKTEN (1978) Şarkışla dolayında yaptığı etütte Ofiolitlerin olistost-


romal niteliğini saptamıştır. Şarkışla GD'sundaki ofiyolitler, alt Tersiyer yaş­
lı fliş çökelleri arasına olistostrom biçiminde yerleşmiş, bu yerleşme sırasın­
da olistostromun alt dokanağına yakın kesimde fliş katmanlarında kıvrımlanmala­
ra yolaçtığı belirlenmiştir. Büyük kireçtaşı bloklarıyla birlikte peridotit,
diyabaz ve tüflerin karışık olarak yeraldığı olistostrom'un çökeller arasına
yerleşme yaşı, kireçtaşlarının üst Kretas'e yaşlı fosillerine göre orta-üst Pa-
leosen olarak belirlenmiştir. KD-GB uzanımlı Paleosen çökel havzasının güney ya-
macına yakın oluşmuş olan olistostrom'un havza uzun eksenine dik olarak kayma

ile ve biçim bozulmalarına yolaçacak hızda yerleştiği vurgulanmıştır.

ERKAN (1980) Akdağmadeni yöresinde, KD-GB uzanımlı bir antiklinal yapı­


sı gösteren Orta anadolu ~fasifinin geçirdiği bölgesel metamorfizma koşullarını
incelemiş, antiklinalin orta kısmına yerleşen genç granit intrüzyonu'nun çevre-
sinde, 1-2 km. genişlikte gelişebilen kontakt metamorfizma zonunun ınineral gu-
ruplarını ayırtlamıştır. Sonuçta, kayaç gurupları ve mineral topluluklarına da-
yanarak, Akdağmadeni yöresi metamorfitleri ile Kırşehir yöresi metamorfitleri-
nin tek bir masife ait oldukları kesinlik kazanmıştır.

}fEŞHUR ve AZİZ (1980) Yıldızeli-Hafik-Zara-İmranlı hattı güneyindeki


Sivas Baseninde, karasal Oligosen-ıiiyosen biriınlerinin al tında yeralan Pal eo-
sen-Eosen yaşlı birimleri, petrol olanakları açısından ele aldıkları çalışmada;
alanın kuzeyindeki metamorfitleri (mermer, şist ve kuvarsitler) Kuzey Allokton-
lar olarak adlamışlardır. Mesozoyik ofiyolitleri olarak adlanan, üst Jura-alt
Kretase sedimanter bloklu ve peridotit, gabro, bazalt, spilitten oluşan karma-
şık, tipik bir okyanus kabuğunun tektonizma ile bozulmuş kalıntısıdır. Üstte
otokton olarak Paleosen, Eosen, Oligosen, Miyosen denize! ve karasal birimleri
Sivas basenine ait çökellerdir. Alttaki alloktonlar, Kampaniyen-Maestrihtiyen
aralığında bölgeye yerleşmiş, üzerine gelen birimler denize! ortamda (Paleosen-
Eosen) ve volkanit arakatlı olarak başlamış, Karasal, denizel ve gölsel ortam-
larda Oligosen-ıiiyosen birimleri çökelmiştir. 1Iiyosen'deki son transgresyon sa-
dece çuluır olukları doldurmuş, bir yanda denizel çökeller gelişirken arada eva-
ı.xıri tler karasal ortamda gelişmiştir. üst 1'1iyosen sonunda denizin olmadığı böl-
gede yerel göllerde tatlısu kireçtaşı çökelmiş, PliyosenOe tamamen tatlı su et-
kisinde konglomera, kunıtaşı 1 kireçtaşı oluşmuştur. Bölgedeki kırıklar Oligosen
ve ~!iyosen sonrasıdır. Kuzeydeki büyük bindirme, Eosen üzerine 8-10 km.
{kuzı:::yden
güneye) yürümüştür. Bahçecik-Zara-İmranlı normal fayında Eoserile Mi-
Yosen karşılaşmış, Sivas kuzeyindeki dik fay (ters) Miyoselli Pliyoseriin üstüne
çıkarmıştır.

ÖZER ve GöNCüc:GLU (1981) Orta Anadolu Masifinin doğu bölümünde bölge-


sel metamorfizma koşullarını irdelemeye yönelik olan çalışmalarında metamorfik-
lerdeki parajenezlerden örnekler vermişlerdir.

GöKÇEN (1981) Sivas doğusunda yaklaşık 2700 m. kalınlıkta olan Eosen-


Oligosen yaşlı denize! klastikleri konu olan sedimantolojik çalışma; türbidit-
lerde paleo akıntı ölçümleri, kil minerali, ağır ve hafif mineral analiz sonuç-
ları içermekte, çıkarılan sedimantolojik log 1 larla Paleojen istifi aydınlatılmak­
tadır. Bölgede Eosen önce.sinde ofiyolit yerleşmesi tamamlanmış, Eosen içerisinde
bazik volkanitler yeralmıştır. Eosen sonunda Alp orojenezinin Pireneen safhasın­
da Yükselme başlamış, alt Oligosende devam etmiştir. Alt Oligosen sonlarında sığ
denizeı neritik ortamda jipsli seriler ve kırıntılılar çökelmiştir. Deniz orta-
üst Oligosellde derinleşmiş, 900 m. kalınlıkta kwnlu karbonatlı türbiditlerle
dolmuştur. Evapori tik sığ denize! ve karasal geçiş ortamında !IIiyosen jipsli se-
ri Çökelmiştir.

YILMAZ (1981) Tokat-Sivas arasındaki ofiyolitik karışıkta çalışan ya-


zar; Çoğunlukla serpantinit, tüf ve aglomeradan oluşan hamur ve hamurun içinde-
ki mermer, fillit, kristallenmiş kireçtaşı, radyolarit, üst Jura-alt Kretase
yaşlı çeşitli tortullar, Senomaniyen yaşlı pelajik kireçtaşı, peridotit, gabro,
diyabaz bloklarından oluşan bu tektonik birimi Tekelidağ Karışığı olarak adlan-
dırmıştır. Bu ofiyolitli·karışıktan türemiş olan ve karışık üzerine açısal uyum-
suzluk.la gelen üst Senoniyen yaşlı pelajik kireçtaşları, ·karışığın yerleşme ya-
şını Senomaniyen-alt Senoniyen olarak belirlemektedir. Ofiyolitli karışık üze-
rine gelen Eosen-yaşlı Yıldızeli fm. (ç~ıltaşı, kireçtaşı, kumtaşı, kumlu ki-
reçtaşı ve kiltaşı)'nun üst düzeyleri, karışıktan türemiş olistostromlar içe-
rir. En üsttek:i İncesu fm., altta çakıl taşı, kwntaşı üstte kireçtaşı ve yer yer
kumtaşı arakatkılarından oluşmaktadır. Bu birim karasal-gölsel olup olasılıkla
Miyosen yaşlıdır. Ofiyolitli karışığın Karaçayır metamorfitleri (yeşil şist ara-
katkılı kalkşist ve mermer, kuvarsit) ile ilişkisi tektonik niteliklidir.

YILMAZ (1983) Kuzeydeki Tokat metamorfitleri, glineydeki Akdağmadeni me-


tamorfi tleri ve ikisi arasında kalan ofiyolitli karışık ile üzerindeki örtü ka-
yaları ayrı tektonik birimler olarak belirle-miş, bunların oluşumu ve birbirle-
riyle olan tektonik ilişkilerini incelemiştir. Yıldızeli-Hafik hattı kuzeyinde
yeralan ve güneydeki _daha genç birimler üzerine ilerleyen bindirme, ofiyolitli
... 21 ...

karı.şıkla birlikte metamorfi tler ve Paleosen-Eosen birimlerini de etkilemekte-


dir. Eosen başında gerilme tektoniği etkisinde olan alan, Eosen sonunda sıkış­
ma tektoniği etkisi altına girmiş, bu sıkışmadan en genç olarak Miyosen yaşlı
kayalar da etkilenmiş, Yıldızeli bindirmesinin doğu bölümünde üst Kretase kı­
rıntılı kayaları Miyosen çakıltaşlarına bindirmiştir. Araştırmacı, bu bindir-
menin Miyosen sonu hareketlerinin ürünü olabileceği görüşündedir. Miyosen yaş­
lı kayalar, bu sırada gelişen bindirmelerle sınırlanmıştır. Bölgenin kuzeyin-
deki Kuzey Anadolu Fayina yakın bindirmeler yanal bileşenlidir.

YALÇINLAR (1983) Türkiyede bulunan vertebre fosillerinin bölgelere gö-


re dağılımını, fosil ortamlarını ve arazilerin jeomorfolojik karakterlerini an-
latan yazar, Sivas bölgesi omurgalılarını da tanıtmıştır. Araştırmacının Sivas
çevresinde 1954-1955 yıllarında yaptığı 1/100 000 ölçekli etüd sırasında Sıcak­
çermik yöresi ve çevresinde (Sarıhasan, Yukarı Balahor, Damlacık köyleri) bul-
duğu fosil lokasyonları Ponsiyen Yaşını veren omurgalıları içerir. Bunlar
Hipparion gracile, Mastodon sp., Gazella sp., Rhinoceros sp., Cervus sp.,
Antilope, Carnivores ve kuş türlerine ait diş ve kemiklerdir. Fosillerin bulun-
duğu karasal ortamda ardışıklı konglomera, kumtaşı, kil taşları hakim durumdadır.
Serinin üzerinde marnlar ve ~lerakoın yaylasını teşkil eden göl kalkerleri bulu-
nur.

GÖKTEN (1983) Şarkışla yöresinin jeolojik evrimini ortaya koyduğu ça-


lışmasında sahayı levha tektoniği kuramına göre yorumlamıştır.: Maestrihtiyen 1 -
de denizle kaplı olan bölge, riftleşme ve izostatik alçalmaya uğramıştır. Hav-
za kenarlarının dikleşmesine ve pa.leo sismisiteye bağlı olarak depolanma alanı­
na türbiditik oluşuklar, olistolitler ve olistostromlar taşınırken hızlı çökme-
kabuk incelmesiyle ilgili olarak önce kalkalkalen sonra alkalen karakterde lav-
lar Çılmııştır. Ofiyoli tli melanj oluşul;:larının kayma ile tortullar arasına yer-
leşmesi, sahanın üst Kretase-Paleosen 1 de bir mağmatik yay gerisinde kıta içi
açılmayla geliştiğini destekler. Paleosen sonunda kıvrılma ve karalaşma Lütes-
yen döneminde yeniden denizin kaplaması, dönem sonunda yeniden karalaşma olayı
gerçekleşmiştir. Oligosende kapalı lagünlerde jips çökelimi, karada menderesli
nehir çökellerinde sürekli sübsidansa bağlı olarak kalın depolar oluşmuştur.
Oligosen sonu kıvrımlanma-yükselme ve aşınma daha sonra da Pliyosende gölsel
tortullaşma gerçekleşmiş, devre sonunda gelişen karasal volkanizma ürünü bazalt-
lar sahaları kaplamıştır. Bunlar Pliyosen sonunda hafifçe kıvrımlanmışlardır.
Bölgede, neotektonik dönemin geç :tıiiyosen'de, çekme gerilimi-sıkışma (KB-GD yönlü)
ile başladığı açıktır.
-~-

GÖKTEN (1984) Şarkışla güneyini kapsayan çalışmasında, üst Kretase-


Kuvaterner arasında yeralan litolojik birimlerin oluşum ortamlarını 1 tektonik
dönemlere yerleştirerek açıklamaya çalışmıştır. Alandaki eski tektonik döneme
ait en eski olay, üst Kretase-Paleosen arasında çekme gerilimi etkisinde yay
gerisi bir havza açılmasıdır. Bu dönemdeki transgresif istif ve aradaki lav-
lar, riftleşmenin kanıtıdır. KD-GB eksenli olarak açılan havzaya sokulan de-
nizde Paleosellde, yamaçtan inen olistostromal birimlerle (bu arada ofiyolitli
olistolit) birlikte fliş türü çökelim olmuştur. Paleosen sonunda havza KB-GD
yönlü basınç gerilimi etkisinde sıkışarak KD-GB doğrultusunda kıvrımlanmış,
yükselerek aşınmaya başlamıştır. Lütesyeilde yeniden çekme gerilimi ve sığ deni-
ze! havza oluşumtında,tortulanma sırasında ofiyolit dilimleri sedimanter olarak
platform çökelleri arasına yerleşmiştir. Oligoseilde çekme-gerilme, yükselme-
aşınma etkisinde karasal çökelme olmuş, Oligosen sontında KB-GD sıkışma evresi
ile genel tektonik karakter belirlenmiş, Miyosen çanakları yeni gerilmelerle
açılmıştır. Eski tektonik döneme ait kıvrım eksenleri ve kırıkların karakte-
ri genelde sıkışma tektoniğinin gtiney ve güneydoğudan daha güçlü basınçla, ters
fay, Yırtılma fayı, doğrultu atımlı faylar oluşturarak etkin olduğunu ortaya ko-
yar Yeni tektonik dönem deformasyon izleri Pliyosen birimlerde görülür. Pliyo-
sen başında saha yeniden çelmıe-gerilmesinin etkisine girmiştir. Önemli kıvrım­
lanmalar görülmez. Dönem sırasında ve sonrası deformasyonlar, ~ormal faylanma-
lar ve bunlara bağlı düzensiz eğimlenmelerle temsil edilir. tist Pliyosen plato
bazaltları, çekme etkisinin Pliyosen sonunda da sürdüğünü belgeler. Ovaların çö-
küntü karakterinde olmaları, çekme rejimi ile ilgili yükselme ve çökmelerin Ku-
vaterner başında da egemen olduğunu gösterir.

GÖKTEN (1987) Bölgede yeralan volkanitlerin jeokimyasal karakterlerini


belirleyerek bu karakteri oluşturacak tektonik modeli ortaya koymaya çalışmış­
tır. Ürettiği olası tektonik modele göre ; andezit-bazalt türü kalk-alkalin lav-
lar muhtemelen aktif kıta kenarında, yay gerisi havzada ortaya çıkmış, volkanik
aktivite,erken Tersiyerde (üst Kretase-Paleosen 1 de) gelişmiştir.

ATALAY (1987) Yayınında, jips karstı gelişmesi yönlinden Sivas-Zara ara-


sında yeralan Oligo-Miyosen yaşlı jipsli serinin önemini belirtmiştir. Eva:pJrit
havzalarında marnlı, kumlu çökeller arasında adese ve cepler şeklinde oluşan
jipsıer üzerinde, dolinler şeklinde mpor koyağı" adı verilen erime çukurları
yeralır. Jipslerde erimenin kireçtaşından daha hızlı oluşu, bu şekillerin muha-
fazasını güçleştirir. Kıza zamanda şekiller tahribe uğrar. Yazar, kitabının 11 Ya-
tay yapı üzerindeki topoğrafya şekillerin bölümlinde Sivas kuzeyindeki Merakom
yaylasından sözetmiştir. Yayla, 1600-1700 m. yükseklikte 25-30 km. uzunluk,
15-20 km. genişliktedir. Neojen tabakaları kalınlığı 250 m. olup, altta Ponsi-
yen kaba kumtaşı, konglomera üstte Pliyosen gölsel kireçtaşı tabakaları bulu-
nur. :tvleraktim yaylası, yataya yakın kireçtaşları üzerinde teşekkül etmiş, umu-
miyetle bir bünye düzlüğü halinde görülür. Sivas yönünde kilometrelerce UZW1-
lukta kornişler meydana gelmiştir. Yayla, Kızılırmak ve kolları (Sivas batısın­
da Yıldız Irmağı, Kalın Irmağı ve İncesu D.) tarafından parçalanmıştır.

SÜ1!ENGEN, TERLE;!EZ,BİLGİÇ,GÜRBÜZ,ÜNAY,OZANER TÜFEKÇİ (1987) Şarkışla­


Gemerek arasında Tersiyer havzasının stratigrafi, sedimentoloji v_e jeomorfo-
lojisini etüd eden araştırmacılar önemli sonuçlar elde etmiştir. : Kuzeyde Ak-
dağ: metamorfitleri ve granitik sokulumlar temeli oluşturur. Üzerine gelen Ter-
siyer yaşlı Çaldağ gurubu (Tanesiyen-Lütesiyen), denizel volkanizma ürünleri,
türbidi tler, blok:lar ve olistostromlar içerir. !Iavza kenarı yamaç önü fasiye-
sinde gelişmişlerdir. Denizin önce sığlaşıp (şelf ortamı)daha sonra çekilmesiy-
le (alt Oligosen sıkışma tektoniğine bağlı olan yükselme) yeni bir karasal dönem
başlamıştır. Alt-orta Miyosen çökelleri gölsel fasiyestedir. Orta Miyosen sonun-
da genç sıkışma tektoniği etkisinde birbirinden ayrı çöküntü havzaları gelişmiş,
bu havzalar üst Miyosen'den alt Pliyosen sonuna kadar karasal çökellerle dol-
muştur. Havzalar faylarla sınırlıdır. Ortada menderesli akarsu çökel toplulu-
ğu oluşurken (Burhan üyesi), Ak.dağ masifi güney eteği boyunca düşey faylara bağ­
lı karasal yelpazelerden oluşan fasiyes topluluğu (Sızır fm.) çökelmiştir. Bu
gurup, Orta Miyosen çökelleri üzerine açısal uyumsuzlukla gelir. Düşey tektonik 1
üst Pliyosen-Pleyistosen'cte daha etkin olmuş, bu arada Kızılırmak KD-GB çanaklaş­
malara bağlı olarak havzaya yerleşmiştir.

OZANER ve TÜFEKÇİ (1988) Şarkışla arasındaki alanı ıçıne alan etüd,


Sivas bölgesinde yapılmış ilk jeomorfolojik çalışmadır. Alan, kuzeyde .Akdağ,
güneyde Hınzırdağ masifleriyle sınırlanır. Arada kalan depresyon, Oligosen'den
günümüze değişik çökel ortamlarını yaşamış karasal bir havzadır. Oligosen ve
orta !viiyosenin bazalt arakatkılı, killi, jipsli depoları tektonizma geçirerek
kıvrımlamnıştır. Jipsli çökeller üzerine diskordansla gelen üst Miyosen-Pliyo-
sen depaları, playa koşullarının bulunmadığı, daha yağışlı akarsu ve göl ortam-
larında (Egerci fm.) çökelmişlerdir. KD-GB uzanımlı olan Kızılırmak,kuzeyde
yeralır. Üst seviyelerinde görsel kireçtaşları vardır. Daha üstte, Pliyosen yaş­
lı kalın, kaba yelpaze çökelleri (Sızır fm.) bulW1ur. KD daki JJardal bazaltı,
Kuvaterner yaşlı seki dolgularıyla yaşıttır. Kuzeydeki metamorfik kütle (Akdağ)
bir horst özelliğinde, derin vadilerle yarılmış dağlık alandır. Tersiyer boyun-
ca havza için kaynaklık etmiş, çok dönemli bir aşınım yüzeyi karakteri kazan-
mıştır. Dağ ve plato önlerinde gelişmiş glasiler (etek düzlükleri~yörenin tipik
aşınım ve birikim şekilleridir. SultanSekisi kircçtaşı platosu, kuzeye hafif
eğimli bir yapısal düzey durumundadır. Jipsli seri ve genç çökeller üzerine
akan bazaltlar (Pleyistosen), Kızılırmak vadisinin şekillenmesinden sonra ku-
zey yamaç önündeki seki yüzeylerinde ycralmıştır. Alanda yarılmış bazalt pla-
toları ile Ponsiyen-Pliyosen çakıllı seviyeleri üzerinde konglomera platoları
gelişmiştir.

Bölgede faylarla sınırlanmış üç çöküntü ovası (Şarkışla, Lisanlı-Geme­

rclı:: ve T·alas ovaları) yeralır. Bunlar) çökmeye bağlı olarak dolmuş en genç çökel
havzalarıdır. Faylar genellikle KD-GB yönlüdür. I3ircr grabcncik olarak Pliyoserı­
dcn buyana gelişen bu ovalar, Neotektonik döneme ait genç açılmalardır. Jipsli
formasyonda gelişen karst, daire biçimli dolinler ve :rıağaralar oluşturmuştur.
Karst başlangıcı, orta lı1iyoscn sonu kıvrım tektoniği ile yükselme olaylarıdır.
Karstın yeraldığı aşınım yüzeyi Eğerci fm. ile örtülünce,, karst geçici olarak
durmuş, daha sonra Kuvaternerdcki yarılmayla yeniden başlamıştır. Bölgeye Pli-
yosen sonu, Kuvaterner başında yerleşen Kızılırmak Vadisi epijeniktir. Vadide
iki seki sistemi çok belirgindir. Eğerci fm. 'nun dirençsiz killi seviyelerin-
deki heyelanlar, selı::ileri çok yerde bozmuştur. Kızılırmalı:: vadisinin uzanımında
Ecemiş-Erciyes fay zonunun etkili olduğu henüz tartışmalıdır. Bölgedeki KD-GB
uzanımlı l~ıvrım ve kırılmalarla aynı yöndeki havza uzanımlarJ.nın varlığı KB-GD
yönlü bir sıkışma tektoniğini ortaya koymaktadır. Çöküntü ovaları, çekme-geril-
me sonucu normal faylanma ile açılmış, faylar önünde glasi1 ler gelişmiş, yükse-
len faylar arası bloklar, lıorst biçimi almıştır.

ÖZGÜNEYLİcGLU ve DE~.JİR (1988) ~·fl'A Genel J\füdürJ.üğünün 1961 yılından bu-


yana Sıcakçermik salıasında sürdürmelı::te olduğu çalışmaların bir özetini veren ra-
rx:ırlarında; sıcaksuyun kökeni, mevcut sondaj kuyularıyla belirlen~iş potansiye-
li irdelenerek sıcaksuyun nerelerde kullanılabileceği belirlenmeye çalışılmış­
tır. Yapılan kullanım önerileri, öncelikle Sıcakçcrmikteki mevcut ve yeni yapı­
lacak kaplıca, sera gibi tesislerin ısıtılması, suyun sıcaklığı derin sond:ı.._ilar­
la daha da arttırılabilirse, Sivas lı::enti ve llunhuriyet Üniversitcsi'nin ısıtıl­
ması doğrultusundadır.

~. JTA (1988)1/100
000 ölçekli Si'ıas F24 paftası, 1973-74, ve 1984-86 yıl­
larında yapılan 1/25 000 ölçekli bari taların derlenmesiyle tarrıamlanmıştır. Ter-
siyer havzasının Sivas doğusundaki bir bölümünü lı::apsayan paftanın açıklamasında
birimlerin tanımlanması, birbirleriyle korelasyonu ve bölge için önerilen birim
adlamaları yeralrnaktadır. Sivas kuzeyindeki jeolojik birimlerden metamorfik şist
ve mermerler : Karaçayır fm. (üst Paleozoyilı::-alt ~Iesozoyik), jipsli seri : Hafik
fm. (orta-üst ~liyosen), en üstteki göl kireçtaşı içeren akarsu çökelleri ise
Zöhrep fm. (Pliyosen) olarak adlandırılmış, bu formasyona Hafik ile diskordans
olması ve fosil bulunamayışı nedeniyle Pliyosen yaşı verilmiştir.

NOIDı1AN (1990) Güneydeki Akdağ metamorfi tleri ile kuzeydeki Asmadağ me-
tamorfi tleri (Tokat Masifi) arasındaki ofiolitli melanj'ın.(Kampaniyen-erken
l'liestrihtiyen) orta Paleosen, erken Oligosen ve geç Pliyosen zamanlarında yer-
alan K-G doğrultulu kompesif tektonizmalar etkisinde hareket ederek, daha genç
birimler üzerine (genellikle güneye doğru) itilmiş ve daha eski birimlerden ko-
pan blokların melanj'a karışmasına neden olduğunu belirlemiştir.

AKT:İ.tlfUR,T., TEKİRLİ,E.,
YURDAKUL,E. (1990) Sivas-Erzincan arasındaki
Tersiyer havzasının jeolojisinin incelendiği bu çalışmada, havzanın temel jeo-
lojisi ve yapısal evrimi irdelenmiştir. Tersiyer havzası tabanında; kuzeybatıda
Paleozoyik-Mesozoyik yaşlı Karaçayır forınasyonu (Akdağ'ın uzantısı), güneyde
Mesozoyik yaşlı Munzur Kireçtaşı ve bunları tektonik dokanakla üzerleyen ve
bölgede alt Kampaniyen-alt Mestrihtiyen zaman aralığında yerleşmiş olan Refa-
hiye Ofiyolitli karışığı bulunmaktadır. Havza kuzeydoğudan Kuzey Anadolu Fay
zonu ile sınırlanmaktadır. Bölgede Refahiye ofiyolitli karışığı yatay hareket-
lerinin kesintili olarak alt Miyosen sonlarına kadar tekrarlandığı belirlenmiş­
tir. Oligosen ve &iiyosen yaşlı kırıntılarla karbonatlar, denizel, lagüner ve ka-
rasal ortamlarda birbirleriyle geçişli olarak çökelmiştir. Bölge üst Miyosen
sonlarında tamameı1 karalaşmış, Nntec'""...cnik dönemde güneyde Tecer, kuzeyde de Düz-
yayla doğrultu atımlı faylarının (sol yönlü) D-B uzanımda geliştiği belirlen-
miştir. Bölgedeki granit, siyenit, granodiyorit bileşenli plutonik kayaların
Eosen yaşlı volkanizma ürünü olduğu vurgulanmıştır.
2- JEOLOJİ

Çalışma alanımızın büyük bölümü, geç Neojen yaşlı karasal çökellerden


oluşur. Altta, Miyosen evresi lagüner-playa ortamı evaIXJritik havza koşulla­
rında çökelmiş olan jipsli karasal çökeller ve onun üstünde diskordans'lı ola-
rak Miyosen sonlarında (Messinian dönemi) akarsu-göl ortamı koşullarında çökel-
miş olan bu iki karasal birim, bölgede bin metrenin üzerinde kalınlığa ulaşır.
Bu kalın örtü üzerinde Pliyosen yaşlı andezitik volkanitler, travertenler ve
alüvyonlar yeralır.

Miyosen havzasının tabanında ise; en altta Akdağ metamorfitleri (gnays,


şist, mermer) ile metamorfitler içerisine sokulmuş granitik intrüzyonlar, onun
üzerine diskordansla gelen ofiyolitli Tekelidağ karışığı, en üstünde de andezi-
tik lav-tüf-aglornera'dan oluşan Eosen volkanitleri yeralır. (Şekil: 3)

2.1. Temel Birimler

Neojen havzasının temeli oluşturan ve havzaya malzeme veren bu birim-


lerden en yaşlıları, Akdağ metamorfitleridir.

2 ·1. ı. Akdağ Metamorfi tleri (Paleozoyik-!vlesozoyik)

Önceki çalışmalarda (İzbırak-1948, Agalede-1955, Yalçınlar-1955, Ketin-


1955, Nebert-1955, Norman-1964, 1990, Gökalp-1972 ,Kurtıı1aı1-1973, Sümengen ve diğ. -
1987), Kırşehir masifi, Akdağ masifi, Akdağ grubu, Ak.dağ formasyonu, Akdağ meta-
morfitleri olarak adlandırılan kayalar, bölgedeki en yaşlı temeli oluştururlar.

Akdağ metamorfitleri içerisinde; gnays, kalkşist, klorit-talkşist ku-


vars-muskovitşist, amfibolit, mermer'ler ayırtlanmıştır. Bu metamorfitler içe-
risinde genelde dayk ve batoli t türü sokulunılar şekliııde yerl_eşmiş olan magma-
ti tler; granit-siyenit kayalarıdır (Özcan ve diğ.-1980, Aktimur ve diğ.-1990)

Akdağmetamorfitleri, genelde Kızılırmak vadisinin KD-GB doğrultusuna


paralel uzanım gösterir ve aynı doğrultuda Sivas Tersiyer havzasını sınırlar.
En alttaki şist gnays ve kuvarsitler üzerinde yeralan mermerler, batıdaki
Dereköy-Nevruz-Çağlayan köyleri arasındaki sırt ve doruklarda oldukça kalın
kütleler oluştururlar. Çok kıvrımlı, iri kristalli ve çok yerde ezikli yapıda
olan mermerler, alttaki metamorfitlerden daha genç gözükürler. Şistlerle bir-
likte G, D ve KD yönde daha genç birimler altına dalan bu mermerler, yer yer
aşınmadan artakalmış bloklar (adalar) şeklinde yüzeylenirler (Delikkaya-Yılanlı­
kaya-Nevruz köyleri dolayı)
- 27 -

Kaya türü A ç K L A M A

Kuvaterner ı...
ı-ı.n
o ::
lllJJıı
il::; \ 1 Traverten
1 T r;ı
) I 1 1 \-,..,
1 1 \ UJ Beyaz, gri, gölsel kireçtaşr
ı r ı '(\b
-~ ... ı__ ı ıv
..- ~ ,, - \;

z ::-_--: --= ~: -~- Andezit (Bayat volkaniti)


w
- -- ~

- -- - - ~ ....
1../)

o ----~·- · 'il·.• - Sarı, yeşıt. boz renkli kiltaşı,


::'.)
silttası kumtaşı çakıltaşı
> (,/)
w .;!::;
-:;_;;. -.;;- ~
ardalan malı akarsu çökelleri.
cc: u - - - - ?
o z - -·· ··-· - !Y'ı Kiltasları arasında jips kri staL
w ı- ·- !eri ve kaliş çökelimleri
l/)
N :::'.)

-~-c:>- ., yı Beyaz renkli jips ve alacalı


1

o. r / T ! r renkli kiltaşıJkumtaşı,çakıltaşı
~ I f i T
LL - 1 - ·- __, •., , _, ardalanması
<ı: I
I g 717/T
N ,_,.._ """"'I - - - -

. .. .. -- - . ..

z Koyu yeşil siyah kırmızı


l/) w renkli andezitik lav1 tüf,
1../)
o aglomera/ bazalt
w

({ u· ~ ~-'--v--<'++ Beyaz renkli iri kristalli/


kıvrımı~ kırıklı,., orta ve kalın
katmanlı kireçtaşları
~ o
ın
+
l~ ~+
., h-~ +--Granit, siyenit g ranoci iyori t
o
../~/-;: + Kuvarsit kuvars-mika şist,
>-
o /. ?- klorit-talk şist, gnays
N
o ~- C' - ~t
w
-'
~
6a +
o.. ~+
~++
Sekil: 3_ Sıcakçermik yöresinin genel jeolojik istifi .(Atiker,Erişen 1991)
Alttaki şist, gnays ve kuvarsitler, genelde Palcozoyik (alt Palcozo-
yik) yaşta kabul edilmektedir. Yalçınlar (1955) 1 üstteki kalın kristalen kalker-
lerin muskovit pulları içerdiğini, fosilsiz olduğunu ve bir antiklinoryum ha-
linde kuvarslı şistleri örttüğünü belirtmiş, üzerinde lapya ve dolin şeklinde
karst geliştiğine dikkati çekmiştir.

Şistler üzerinde yeralan yer yer 200 m. yi aşan kalınlıklara ulaşan

Akdağ kireçtaşlarının şistlerle tektonik dokanaklı olduğu ve alt ~-lesozoyik yaş­


lı olabileceği (Kurtman-1973, Yılmaz 1981, Erişen-1989) düşünülmektedir.

Erişen (1989) 'a göre, kireçt,'lşlarının şistlerle dokanağında diskor-


dansla birlikte sürüklenme izleri görülmektedir. Aktimur ve diğ. (1990), aynı
formasyonun, Sivas kuzeyindeki uzantısını ICaraçayır formasyonu olarak adlan _
dırmış ve Tokat masifi ile karşılaştırarak üst Paleozoyik-al t l•!esozoyik yaşta
olabileceğini belirtmiş ve bu ınetamorfi tleri kesen granit-siyenit, granodiyo-
ri t türü plutorıik kayaların da Eosen yaşlı volkanizma ürünü oldub'U vurgula
mJ_ştır.

2.1.2. Tekelidağ Karmaşığı (Senomaniyen-alt Senoniyen)

Akdağ metamorfitleri üzerine diskordansla yerleşmiş olan karmaşık,

Yılmaz (1981) tarafından Tekelidağ karmaşığı olarak adlandırılmıştır. Çob'lln-


lukla serpantinit, tüf ve aglomera 1 dan oluşan hamur içerisinde mermer, fillit,
radyolarit, pcridodit, gabro, diyabaz bloklarının bullUlduğu birimin alttaki
lı..k:dağ ır.etamorfitleriyle ilişkisi tektonil<;: niteliklidir. (Yılmaz-1981, Aktimur
' 18 diğ.-1990

Ncotetis' in kuzey };:olunun ürünleri olarak tanımlanan (Şengör-1980,

Şengör ve diğ.-1980, Yılmaz-1981, Aktimur ve diğ.-1990) bu karışık seri; ça-


lışrrıa alanımızın kuzcyindel<;:i Çaınlıbel Dağları uzun ekseni boyunca doğu-batı
doğrultuda uzanım gösterir.

Yılmaz (1981), ofiyoli tli karışığın yerlcşrr.e yaşını; karışık üzerine


açısal uyurnsuzlukla gelen ve ofiyoli tli karışıktan türeme olistostroml11 üst
Senon:i.yen yaştaki pelajik kireçtaşlarıyla derıeştirerek Senomarıiyen-al t Seno-
maniyen olarak belirlemiştir.

Tekirdağ karmaşığının dob'U yöndeki uzantısı, Aktimur ve diğ.(1990)'ne


göre 11efahiye ofiyoli tli h:arışığı olarak adlandırılmış ve bölgede alt Kampani-
yen-al t ~'lestrilıtiyen aralığında yerleştiği belirtilmiştir.
- 2D -

2.1.3. Pazarcık Volkanitleri (Eosen)

Çalışma alanımızınkuzey bölümünde, Seren-Selamet-Karacaören-Töngel


köyleri arasında gözlenen Eosen yaşlı volkanitler, Yılmaz (1981,1983) tarafın­
dan Pazarcık volkanitleri olarak adlandırılmıştır.

Ofiyolitli Tekelidağ karmaşığı üzerine yayılmış olan andezitik-bazal-


tik lav, kristalli tüf ve aglomeralardan oluşan volkanik birim; olivin, ojit,
hornblend ve labrador içerir. Kalın lav akıntıları içerisinde Eosen'e ait nüm-
mülit'li kireçtaşı blokları da yeralır. Andezitik aglomeralar'la ardalanmalı
olan tüfler, genellikle katmanlı yapıda ve güney yönde eğimlidir. Yılmaz(l981)
a göre, Eosen yaşlı dizinin alt volkanitleri olan formasyon, yer yer dayk ve
baca şeklinde, daha genç andezitik lav çıkışlarıyla kesilmiştir.

2.2. Örtü Birimleri

Yörede Hafik formasyonu ve İncesu formasyonunun ~Iiyosen içerisinde


çökelerek oluşturduğu kalın örtünün büyük bölümü karasal fasiyes'e aittir ve
toplam kalınlığı bir metrenin üzerindedir. Bu birimler, aynı zamanda yöredeki
temel üzerinde gelişmiş olan aşınım yüzeylerinin korelan1 1 dırlar.

2.2·1. Hafik Formasyonu (Alt-Orta ~Iiyosen)

güneyindeki bölümünden başlayarak Sivas


Çalışma alanımızın Kızılırmak

bölgesinde geniş alanları kaplayan, yüzlerce metre kalınlıktaki formasyon, be-


yaz renkli jips ve alacalı renkli (kırmızı, mavi, yeşil) kireçtaşı, kumtaşı,
çakıltaşı ardalanmasından oluşur.

Eski çalışmalarda(Stchepinsky-1939, Lahn-1949, Yalçınlar-1955) Oligo-


sen yaşta gösterilmiş olan jipsli serinin ~Iiyosen yaşlı fosiller ihtiva ettiği­
ni ilk kez Nebert (1956) ortaya koymuştur. Kebert, tipik ~Iiyosen foraminifer'
leri olarak belirttiği; Uvigerina aculeata d'Orb. Uvigerina cf .macrocarinata,
Elphidiunı macellum fosillerini jipsli seri içerisinde bulmuştur. Aynı çalışma­
sında Nebert, jips'lerin bölgedeki denizel sedimantasyo_ı devresinin regresyon
döneminde oluştuğunu, olayın üst Miyosen 1 e kadar devam ettiğini, en alttaki
denizeı marn, kumtaşı ve kireçtaşlarının alt lıiiyosen yaşlı olduğlinu belirtmiş­
tir.
- :30 ...

Formasyon adlamasını Kurtman (1973) ın yaptığı Hafik formasyonunda ge-


nelde jips çoğunluktadır. Kurtman (1973), Miyosen başında bölgeye bir açık de-
niz kolunun sokulduğunu, bu denizde türbiditik kumtaşı, larnellibranşlı kireç-
taşı katmanları çökelirken, denizin sokulamadığı lagüner ortamda jipslerin çö-
keldiğini, orta 11iyosen sonunda denizin bölgeyi te.rkettiğini ve tümüyle karasal
fasiyesin hakim olduğunu belirtmiştir.

Aktimur ve diğ.(1988) ise, Hafik formasyonunda buldukları fosillere


(Amphistegina cf. hauerina, Globigerinoides trilobus, Globorotalia cf.menardii,
Amphistegina spp., Rotalia beccarii, Robulus Vortex, Aurilia sp., Krithe sp.,
Bairdia sp.) göre formasyonun yaşını orta-üst Miyosen (Serravaliyen-Tortoniyen)
olarak belirlemişlerdir. Sıcakçennik kuzeyinde Bayat köyü yakınında küçük bir
alanda yüzeylenen jipsli formasyon, Kızılırmak güneyinde çok geniş alan kaplar
ve yüzlerce metre kalınlıktadır.

Kızılınnal{vadisi güney yamaçlarında; Yaramış, Kahyalı, Hayırbey,


Akören, Çelebiler köyleri dolayında gözlenen kesitlerinde formasyonun; genel-
de Playa ortamını belirleyen akarsu yelpazesi çakılları, kırmızı killer ve
arada çökelmiş jips katmanları ardalanmasından oluştuğu görülür. Hafik for-
masyonunun kalın jips katmanlarına yer verdiği bölümlerde, jipsi oluşturan
sülfat tuzunun suda kolay erimesine bağlı olarak ilginç karst şekilleri ge-
lişmiştir. Jipsler, şişme özelliğine sahip olduğundan, şişme basınçlarıyla
gelişmiş aldatıcı tektonik şekillerine (kıvrımlanmalar) sıkça rastlanır.

2 ·2.2. İncesu Formasyonu (Üst Miyosen)

Çalışma alanındaen geniş alanı kapsayan ve tümüyle karasal ortamda


çökelmiş olan formasyon, akarsu ve gölsel çökellerin ardalanmasından oluşur.
Hafik formasyonu üzerine diskordansla gelir.

Sivas doğusundaki Hafik ilçesi kuzeyinden başlayarak qB yönde Kayseri


Yakınına kadar uzanan bu geç Neojen yaşlı karasal formasyon, kuzeyden Akdağ me-
tamorfi tleri ve Pazarcık volkanitleri, güneyden Hafik formasyonu ile sınırlanır.

Sivas havzası içerisinde değişik adlarla tanınan ve genelde kil taşı,


kumtaşı, çakıltaşı ile üste doğru gölsel kireçtaşları ardalanmasından oluşan
bu geniş yayılımlı genç çökeller:, Yılmaz (1988) tarafından İncesu formasyonu
olarak adlandırılmıştır. Aynı formasyonun· GB da Şarkışla-Gemerek dolayındaki
bölümü, Sümengen ve diğ.(1987) tarafından Eğerci formasyollu olarak, Sivas doğu­
sundaki uzantısı da Aktimur ve diğ.(1988) tarafından Zöhrep formasyonu olarak
adlandırılrnıştır.
- 31 -

Genelde Sivas evaporit havzasının kuzey sınırında; kuzeydeki Akdağ me-


tamorfitleri, Ofiyolitli karışık ve Eosen volkanitlerinin güneyinde KD--GB uza-
nımlı l<::arasal havzada çökelmiş olan İncesu formasyonu, doğuda genişliği 15 km'
ye, kalınlığı 50 m.ye ulaşan gölsel fasiyes'e ait ince katmanlı kireçtaşı dü-
zeyleri de içerir. (I3kz: Jeomorfoloji-ı1erakom yüzeyi)

IIavzada yanal ve düşey yönde geçişli olan akarsu ve göl fasiyesi çökel-
lerinin toplam kalınlığı 600 m. ye ulaşır. Güney ve güneybatı yönde kalınlığı

artan çökeller, GB da Kızılırmak vadisinin güneyinde, GD da ise vadinin kuze-


yinde alttaki jipsli Hafik formasyonu'na ani geçiş yaparlar. İki birimin sını­

rı, güneydoğuda hafif bindirmeli bir ters fay (Sivas-DUzyayla fayı), güneybatı­

da ise genellikle diskordans olarak görülür.

Kızılırmak vadisine güneyden ulaşan derelerin vadi yamaçlarında görü-


len diskordans yüzeyleri kuzey yönde eğimlidir ve bu bölümde İncesu formasyonu-
nun kalınlığında ani azalma olduğu gözlenir. Bu özellik, Sivas-Düzyayla fayı

ile ilgilidir. Sıcakçcrmik yöresinde en geniş yayılıma sahip olan İncesu for-
masyonu'nun Kızılırmak, Kalın Irmağı ve İncesu Dcresi'nin vadi yamaçlarında l(X)-
200 m.lik düşey istifleri gözlenir. Havza içerisindeki fasiyes değişimleri bu
kesitlerde net olarak saptanabilmektedir. (Şekil: 4-5-6-7)

Yaklaşık en alt düzey yakınının gözlendiği Kızılırmak vadisi güney ya-


maçlarında formasyon, silttaşı-kiltaşı ve yer yer çok düzenli olmayan, süreksiz
ince mcrcekscl yapıda yuvarlak çakıllı-kumlu kanal dolgusu çökelleri ve çok iyi
yuvarlanmış iri çakıllı kanal dolgusu çökelleri ile temsil edilir. Şist ve kil-
taşlarıyla birarada çökelmiş olan kumlu ve çakıllı kanal dolgusu çökelleri, dü-
şey ve yanal geçişli yapıda izlenir. (Şekil: 5-8-9)

!\:il taşı, sil ttaşı, kumtaşı' nın çoğunlukta olduğu ince taneli fasiyesi,
sık ardalanmalı ve birbirleriyle geçişlidir. Pembe, kurşuni, sarı ve yeşil renk-
lerin birbirinden ayırdığı katmanlar içerisinde.ıdemiroksit ve kireç yumruları

görülür.

Alanııı kuzeybatısında Sarı};:aya Köyü çevresi, dcmirol<si t yob,ıunlaşmasına

bir örnek olarak verilebilir. İnce çökeller arasında daha sık olarak gözlenen
l<alsiyum karbonat (Ca C0 ) yumruları, özellikle Kalın köyü çevresi ve Sıcakçer­
3
mil< güneyinde yoğı.ınlaşır. Burada yeşil rerık:li killer arasında tüp ve nodül ya-
pısında kaliş çökelimleri ve jips kristalleri görülür. (Şekil: 8). Bu yapılar,

genelde sıcak-kurak ve hızlı buharlaşma ortamını simgelemel<:tcdir.


-32-

Şekil: 4. İncesu formasyonu'na ait akarsu çökellerinde, taşkınovası


ve konglomeratik yapıda süreksiz merceklerden oluşan.men­
deresli yatak yükU çökeli ardalarunası.(İncesu Deresi Vadisi)

Şekil: 5. İncesu formasyonu'nda paralel ardalarunalı, yatay duruşhı


menderesli akarsu kanal dolguları (1) ve taşkınovası (2)
çökellerinin enlemesine kesiti. En alttaki burun seti'nde
sağ yöndeki ilerleme (yanal yer değiştirme) görülüyor .
- 33-

Şekil: 6. Sarıkaya Köyü çev-


resindeki traverten dokulu
gölsel kireçtaşlarının ya-
kından görünümü . Bu kireç-
taşları , demirli eriyikl er
• içerdiğinden sarı renktedir .

'

Şekil: 7. Direkli-Bedel Köyü


arasındaki gölsel kireçtaşı
seviyelerinde delikli lapya
gelişimi .
-34-

Şekil: 8. İncesu formasyonu'nda yukarı dogru incelme yapan menderesli


akarsu istifine bir örnek. (Kalın Köyü). İnce taneli (kil)
Laşkın ovası çökelleri (1), arada tüp ve nodül yapılı kaliş
katmanları (2), yuvarlak ince çakıl-kum gereçli sığ mende-
res kanalları (3) ve killer arasında jips kristalleri yer-
almakta.

Şekil: 9. Menderesli akarsu ortamında taşkın ovası çökeli (2) üzerinde


menderesli akarsu kumlu-çakıllı kanal dolgusu (1) .
-~-

Kiltaşı, marnlı kiltaşı


ve silttaşı katmanlarında bitki ve canlı izleri
sıklıkla görülür. Fosil olarak en çok Gastropoda gözlenir. GastrofDd 1 lar formas-
yonun orta ve üst düzeylerindeki gölsel kireçtaşı katmanlarında daha boldur.
(Şekil: 6-7) Genelde yapısız olan kiltaşı, silttaşı, kumtaşı katmanlarında ba-
zen akıntı ripple lajj)inalanma1ıarı görülür.

Alanın batısında
Bedel, Sarıkaya, Demircilik ve Emirler köyleri dola-
yında, İncesu formasyonunun orta düzeyinde gözlenen ince ve süreksiz, 1-10 m.
arası kalınlıklarda 1 açık sarı yer yer de limonit sarısı renkte kireçtaşları
yeralır. Genellikle çok gözenekli, bol gastropodlu ve bazı bölümleri bataklık
ortamında oluşmuş traverten'e benzeyen sürgersi boşluklu yapıda (Şekil: 6) olan
bu ince kireçtaşı düzeyleri farklı kalınlıktadır. Sarıkaya köyü çevresinde li-
monit sarısı renge sahip traverten dokulu kireçtaşları, çökelme sırasında de-
mirli eriyiklerin suda bol olduğunu ortaya koymaktadır. (Şekil: 10). Demirli
eriyikl€r, Akdağ güney yamacındaki (Bedel-Demircilik köyleri arası) granitik
intrüzyonlar ve şistler'den kaynaklanmış olmalıdır. Silttaşı, kiltaşı, kurntaşı
fasiyesiyle yanal ve düşey yönde geçişli olan kireçtaşları bazen birkaç kilo-
metre genişliğe ulaşan mercekler şeklindedir. Bedel köyü yakınındaki üst düzey-
leri, kirli beyaz renkte ve çok iyi karst erime boşlukludur. (Şekil: 7)

İncesu
formasyonunun hemen her düzeyinde gözlenen çakıltaşı-kurııtaşı
fasiyesi; 2-8 m. arasında değişen kalınlıklarda, genellikle alt sınırı kilta-
şı, silttaşı üzerinde açılmış aşındırmalı bir tabanla başlayan ve boyutları

kısa mesafelerde değişen ince mercekler şeklindedir. Yüzlerce metre uzunlukta


olan düzeyleri, Kızılırmak vadisi güney yamaçlarında görülür. Bazan daha uzun
ve sürekli katman görünümü veren çakıltaşı-kumtaşı çökelimlerinin; yanyana di-
zilmiş merceklerin,üste doğru kalınlaşıp-incelen ardalanmalı yapıda oldukları
görülür. (Şekil: 4-5-9)

Aşındırmalı bir taban üzerinde genelde çakıllı düzeyle başlayan mer-


ceksel yapı, üste doğru incelerek kumlu-siltli fasiyes 1 e geçer. Çakıllar genel-
de iyi yuvarlanmış ve yer yer de 20 cm.ye ulaşan boyutta, kötü boylanmalıdır.
Bazen derecelenmeli ve çapraz tabakalanrnalıdır. Genelde yapısız olan bu alt
çakıllı düzeyler üzerine, değişken kalınlıkta tekne şekilli yada düzlemsel çap-
raz katmanlı, kumlu, kumlu-çakıllı ve çakıllı bir düzey gelir. Çapraz katman-
larda normal derecelenme izlenir. Arada normal derecelenmeli kumlu düzeyler
görülür.
Alttaki iri çakıllı çapraz tabakalanma yapısı üste doğru orta-ince
taneli kumlu düzeylere (düzlemsel çapraz katmanlı ya da yatay katmanlı) geçe-
rek son bulur. Üstteki bu düzeYıkiltaşı, silttaşı, marnlı kiltaşı fasiyesiyle
- 36 -

örtülüdür. Yanal olarak farklı kalınlıklarda ve killi düzeylerle ardalanma.lı


merceksi yapıda diziler oluşturan bu fasiyes topluluğu; menderesli akarsuların,
akarsu havzası içerisindeki yanal büyümesini gösteren burun seti (point bar)
çökelleri karakterindedir. (Şekil: 5-8-9)

Genelde yapısız olan alt çakıllı düzeyler, kanal gecikme çökelleri,


üst düzeylerindeki ince kumlu paralel laminalarımalı ve üste doğru incelen ta-
ne boylu düzeyler ise, menderesli akarsu ortamının yatay yönde büyümesini tem-
sil eden çökellerdir. (Şekil: 5)

Bunların üzerine gelen gri, yeşil, sarı, pembe renkli silttaşı, kil ta-
şından oluşan fasiyes topluluğu1 genellikle sudaki süspansoid.haldeki (asılı yük)
tanelerin çökeliminin yoğun olarak yeraldığı "taşkın ovası 11 ortamını belirlemek-
tedir. Bu fasiyes, menderesli akarsuların yatak dışına çıkarak, genişleyen taş­
kın ovasında yayıldığı bol yağışlı dönemleri simgelemektedir.Bir başka tanımla,
taşkınların ardından 1 havzaya bol suyla taşınan suda asılı malzemenin kalın çö-
keliminin gerçekleştiği, düşey büyümeyi simgeleyen evrelerdir. (Şekil: 8)

İncesu formasyonunun genel karakterini belirleyen menderesli akarsu


çökelleri, daha önce belirttiğimiz gibi; arada birbirinden bağımsız gölsel or-
tamları simgeleyen kireçtaşı düzeyleriyle yanal ve düşey yönde geçişlidirler.
Batıda Sarıkaya-Bedel köyleri arasında 2-10 m. arasında değişken kalınlıkta ve
birkaç düzeyde gölsel kireçtaşı ardalanması gözlenir. (Şekil: 10). Bu özellik,
havzada zaman zaman akarsuların etki alanı dışında kalan çukur kesimlerde ge-
lişme olanağı bulan , irili ufaklı sığ göllerin oluştuğunu ortaya koymaktadır.
Bu göllerin en derin ve büyük olanı doğuda Merakom Yaylası kireçtaşlarının bu-
lunduğu düzeyde gelişmiştir.

Ust Miyosen havzasının doğu ucunda ve 50-100 m. arasında kalınlığa sa-


hip olan en kalın gölsel kireçtaşları, Sivas kenti kuzeyindeki fay zonunda,ge-
rilemesine aşınma ile gelişmiş, duvar şekilli dik korniş yapısıyla dikkati çeker.
Batı yönde giderek incelen ve kuzey yönde birkaç derece eğimli olan Merakom
yaylası kireçtaşları; batıdaki Bedel-Sarıkaya-Demircilik köyleri arasındaki
ince katmanlı daha dar alanlı gölsel kireçtaşı düzeylerinden biraz farklıdır.
Daha kalın ve kil oranı düşük olan Merakom kireçtaşı,daha iyi erime özelliğine
sahiptir. Yapı taşı ve kireç hamrrıaddesi olarak kullanılır. Büyük bölümü aşın­
mış olan Merak.om kireçtaşı, yaklaşık 25 kın. uzunlukta ve 8-10 km. genişlikte
bir plato oluşturur.
- 37-

Şekil: 10. İncesu fm . akarsu çökelleri içerisindeki iki göl seviyesini (1 ve 2)


gösteren gölsel kireçtaşları . (Sarıkaya köyü kuzeyi) Küçükçamlı Deresi
gtincel vadisi kireçtaşı katmanlarına bağlı olarak kanyon şeklinde­
dir. Akarsuyun yüksek sekileri (SY 1, SY 2) yer yer katman yüzeyine
uymuştur.

Şekil: 11. Bayat köyü yakınındaki Kalkankaya Tepesi kuzeyinde, İncesu formas-
yonu'nun gölsel kireçtaşlarında antiklinal biçimli kıvrım yapısı .
Kıvrım çekirdeğinde yeralan Bayat volkaniti, İncesu formasyonu'nu
keserek dom şeklinde sokulmuştur .

.,
., ..,

- 33 -

İncesu
formasyonunu oluşturan detritikler; havzayı kuzeyden çevreleyen
Akdağ-Karaçayır metamorfitleri, daha geride Çamlıbel Dağı ofiyolitli Tekelidağ

karmaşığı ve Eosen volkanitleri'nden oluşan yüksek alanlardan,akarsularla hav-

zaya taşınaraka=J.mi.ş olan gereçlerdir. Havza ortasında uzun mesafeli taşınmaya

bağlı olarak çok iyi yuvarlanmış olan akarsu malzemesi, havza kenarında (örne-
ğin Ak.dağ güney yamacı önünde) köşeli ve iri bloklar da içeren kaba gereçli
yelpazelerden oluşur. (Şekil: 20,25,59)

Akdağ .. etekleri çevresinde; Demircilik, Dereköy, Bedel, Nevruz, Bayat


köyleri yakınında gözlenen kaba gereçli yelpaze ve yamaç molozu gereçleri, sı­

cak ve kurak iklim koşullarını yansıtmaktadır. Ak.dağ çevresindeki çukur havza


tabanlarına doğru eğimli ve yer yer Ca C03 çimentosuyla sonradan tutturulmuş
olan, kaba malzeme yer yer katmanlar oluşturur ve arada ince detritiklere de
yer verir. Malzeme, Akdağ'ın kristalize kireçtaşları, şistleri ve çok az da
granit ve kuvarsitlerinden oluşur.

Temelden havza ortasına doğru uzunlamasına ve akıntı yönüne paralel


olarak gelişmiş olan bu birimin yanal sürekliliği yoktur. Düzensiz tane boyu
Ve düzensiz katmanlanma etkindir. Havza kenarından (dağ önü) uzaklaştıkça tane
boyu ufalarak akarsu ve taşkın ovası fasiyesine geçerler.

Demircilik-Dereköy arasında tipik özellikleri gözlenebilen bu dağ ete-


ği Yelpazeleri; kurak iklim ortamında, aradaki güçlü dönemsel yağışların sağla­
dığı ani sellenmeli akışlarla taşınan, kaba yamaç materyalinin havza kenarında
çökelmesiyle oluşmuştur.

Yalçınlar
(1955), eski çalışmalarda, alanın yanlışlıkla jipsli Oligo-
sen1e dahil edilen doğu bölümünü, bulduğu omurgalı faunasına dayanarak karasal
üst 11iyosen 1 e dahil etmiştir. Yalçınlar, İncesu Deresi vadisinde Sarıhasan köyü,
Yıldız Irmağı vadisinde Yukarı Balahor köyü ve .Kızılırmak güneyinde Damlaçık
köyünde akarsu çökelleri arasında bulduğu; Hipparion gracile, sus erymanthius,
1fastocton sp. , Rhinoceros sp, , Hyaena eximia, Giraffa sp. , Gazel la sp. , Cervus, ..
gibi omurgalı fosillere Ponsiyen yaşını vermiştir.

Araştırmacı,
birimin en üstündeki ~,:Er-al:ı::m' yaylası gölsel kireçtaşların

Ilisbi yaşının ise alt Pliyosen olabileceğini belirtmiştir.


Yalçınlar (1955) 1a ;;öre ; göl kireçtaşlarının altındaki omurgalı içeren
Ponsiye.n (üst Miyosen)e ait konglomera, kumtaşı, marn, kireçtaşı ardalanmasından
Oluşan birimin kal:ı.rfuğı 200 metreyi geçmektedir.
- 39 -

Yalçınlar,
bölgede denize! Miyosen'deki son transgresyonun alt Miyosen
(Vindobonian sonu) de olduğunu, üst Miyosen'de Ponsiyen karasal havzasının ge-
liştiğini, en üstteki Merakom yaylası kireçtaşlarının alt Pliyosen gölünde tor-

tulandığını vurgulamıştır •.

Gölsel kireçtaşları, üst Miyosen havzası'nın en çukur kesimlerinde . ik-


limdeki dönemsel yağış artışına bağlı olarak gelişmiş olan sığ göller içerisinde,
çevredeki dağlık alandan akarsularl a taşınan karbonat eriyiklerinin (Kalsiyum
bikarbonat &a. (HOJ ) ] çökelmesi sonucu oluşmuştur. Karbonat eriyiklerinin kay-
3 2
nağı KB da Akdağ , KD da Çeltekdağ-Sakardağ metamorfitlerinin üst düzeyindeki

kristalize kireçtaşlarıdır. (Akdağ kireçtaşı) .

Büyük böl ümü Tortoniyen oluklarıyla yarılmış olan Akdağ kireçtaşları

üzerinde, pal~karst şekilleri yaygın olarak görülür . Bu olukların (Jeomorfol oji-


Kalın Irmağı vadisi böl ümünde anlatılacak) en büyüğüne sonradan yerleşmiş ol an

Bayat Suyu, Diki li taş T. (Akdağ) doğusundaki Kırkpınar köyündeki karstik kaynak-
l ardan beslenmektedi r . (Şekil: 12)

Şekil: 12 . Akdağ kireçtaşlarındaki (Kçt) fosil karst ve akarsuları besleyen


karst kaynakları. (K)

Merakom yaylası kireçtaşları , İncesu formasyonunun üst seviyelerini


temsil etmektedir ve daha önce , al ttaki akarsu fasiyesl eriyl e yanal geçişli
olduğunu belirttiğimiz Bedel-Sarıkaya köylerindeki kireÇtaşı düzeylerinden
farkı; daha kalın katmanlı olması ve daha uzun süreli geniş bir göl ortamında
oluşmuş olmasıdır. Değişik düzeydeki bu gölsel kireçtaşlarının bir ortak özel-
liği de GastroJX)d fosili içermeleridir.

Si vas Neojen havzasının güneybatı yöndeki uzantıs ında (Şarkışla-Gemerek


dolayı) detaylı biyostrati grafi çalışması yapan Unay ve Gürbüz (Sümengen ve diğ .
1987). kar asal f asi yesin makro ve mikro memeli fosi l l erini i ncel eyerek yaş öner-
mişlerdir . Araştırmacı ların, bizim çalışma alanımızdaki İncesu formasyonu ile

aynı özellikl eri taşıyan Eğerci formasyonu ' nun değişik katlarında taşkın ovası
- 40 -

ve kumlu-çakıllı akarsu çökelleri arasında buldukları makro memeli fosiller;


(Hipparion ma.tthewi, Hipparion mediterranum, Hipparion sp., Gazella sp.,Bovidea
gen.et.sp.indet, Paloeoreas sp . , Saınotherium sp . , Cervus sp.) türlerini içermek-
tedir . Araştırmacılar, bu türlerin mutlak yaşını 6 milyon yıl olarak belirlemiş,
Avrupa kara memeli yaşlarından geç Turoliyen (geç Miyosen)'e ait olduğunu belirt-
mişlerdir. Bu mutlak yaşı, forınasyon içerisinde buldukları küçük memeli (kemiri-

ci) fosil tUrJer-i (Occitonomys, Byzantina, Pseudomeriones, Tamias ... . ... gibi)
de doğrulamıştır.

Araştırmacılar,(Sümengen ve diğ . -1987) Eğerci formasyonunun üst seviye-


lerini temsil eden Gastropod'lu gölsel kireçtaşları ile geçişli olan taşkın ovası
fasiyesinin killi, kumlu çökellerinde buldukları küçük memeli fosil toplulukları­
nın (Occitonomys sp., Castillomys sp . , Apodemus sp., Cricetus lophidens, Meso-

cricetus sp. , Kowalskia sp. , Pseudomeriones sp. , Prosomys insuliferus, Keramidomys


sp . , Tamias sp., Myomimus sp., Ochotona sp., Soricidae gen. et sp.indet,Blarinel-
la sp . , Chiroptera ... . . gibi) mutlak yaşını 5 milyon yıl dolayında belirlemiş
ve Pliyosen başlangıcı olarak değerlendirmişlerdir. Makro ve mikro memelilerin
bulunduğu ortamda farklılık gözlenmemektedir.

2.2.3. Bayat Volkaniti (Pliyosen ?)

Alanda ilk kez Erişen (1989) tarafından gözlenen bazaltik andezitler


yalnızca Bayat köyü ile Kalkankaya (Ilıca boğazı) arasında görülür.(Ek:l) Dar

alanlı çıkış merkezleri yada baca dolgusu şeklinde olan bu küçük alanlı bazalt
görünümlü andezit kütleleri, Bayatsuyu vadisinin şekillenmesinde etkili olan
genç faylar üzerinde yeralır . Metamorfik temeli, Hafik forma.syonuhu ve İncesu
formasyonu'nu kesen bu genç volkanitler, Kalkankaya'da yüzeylenen Akdağ meta-
morfitlerfnin üzerine diskordansla gelen gölsel kireçtaşlarında, yapı ve bile-
şim bozukluklarına yolaçmıştır . (Şekil: 11-13)

K .
Kal~nkay~ T.
.
,._:.3 llıe~ &o3ın.1 G
B ayat Sı.ı'f4

~ Şekil: 13. Ilıca Boğazı epijenik yarma vadisi ve kuzeyindeki Bayat volkaniti'nin
İncesu formasyonu'nda oluşturduğu deforma.syon.(Ölçeksiz kesit).
Burada sarı renkli traverten dokusundaki kireçtaşı katmanlarını pişirerek, koyu
kurşuni renge dönüştüren andezitik lav sokulumu, kireçtaşlarının antiklinal oluş­
turarak kıvrılıp parçalanması ve dom yapısı kazanmasına neden olmuştur.

Alan?aki en genç volkanit olarak belirlenen bu bazaltik andezitlerin


bağlı yaşının Pliyosen olma olasılığı çoktur.

Yöredeki termal suların varlığı, bu genç volkanik aktiviteyle doğrudan ilgilidir.


Büyük olasılıkla alandaki en genç volkanik çıkışı simgeleyen Bayat volkatinin
derindeki uzantısında yeralabilecek bir aktif mağma cebi, kırık ve çatlaklı yapı
boyunca derinlere inen suların kondilksiyonla ısınmasını sağlamaktadır. (Jeoter-
mal enerji bölümünde açıklanacak)

2.2.4. Sıcak.çermik Traverteni (Kuvaterner)

Sıcak.çermik yöresinde geniş alanları kaplayan travertenler, bölgede


''S ıcakçermik Traverteni 11 adıyla tanınır. Yöredeki travertenlerin genelde sarı-
kahverengi arasında değişen renklerde oluşu, traverteni oluşturan termal sula-
rın taşıdığı kolloidal haldeki demir mineralleriyle ilgilidir. Çalışma alanı

içerisinde üç lokasyonda (Sıcakçerınik, Sarıkaya, Delikkaya) ve K-G, KD-GB uza-


nımlı çatlak zanları üzerinde yeralırlar. (Şekil: 61, Ek: 1)

Gökalp (1972), yöresindeki travertenlerin, eski Ve yeni


Sıcakçermik

sıcak su çıkışlarının olduğu sahalarda bulunduğunu, 40 m. kalınlığa ulaşan tra-

vertenlerde, oluşumundan sonra tektonik sebepler neticesinde 3 cm.den-8 rn.ye


ulaşan genişlikte yarık ve çatlakların teşekkül ettiğini belirtmiştir. Gökalp e
1

göre bu çatlaklardan çıkan sıcak sular, çatlak dolgusu şeklinde, dik tabakalı
'
P€mbe-beyaz oniks'leri oluşturmuştur.

Sayar ve Erguvanlı (1962), Türkiye 1 deki travertenlerin genel özellikle-


rini inceledikleri çalışmalarında; travertenleri, kalsiyum bikarbonatlı suların
bıraktığı, sünger gibi gözenekli hafif taşlar olarak ·tanımlamışlardır. Kireçli

sular yamaçlardan vadiye veya göle akarken içerisindeki maddelerin bileşim ve


doygunluğuna, basınç ve sıcaklığa göre amorf veya ufak kristalli tabakalar mey-
dana getirmek üzere çökelir, zamanla yoğunlaşırlar. Neojen göl kireçtaşlarının
Çoğu da travertenimsi bir yapı gösterir. Bunlar kalsiyum bikarbonatlı suların
eski göllere akmasıyla oluşmuştur. Sayar ve Erguvanlı (1962) ya göre Türkiye de
1

Yeni zamanlarda teşekkül eden travertenler, genç tektonik hareketlerle oluşan


Çatlak ve faylar 1 dan çıkan kireçli suların bıraktığı genç çökellerdir.
Sıcakçermik
travertenlerinin en kalın ol~uğu kesim,Kalın Irmağı'nın
Sıcakçermik kaplıcası batısındaki kanyon şekilli yarma vadisi (Kalın Boğazı)
çevresindedir.

Şekil: 14. Tepeçermik 1 te, K-G yönlü ve birbirine paralel uzanan, çatlaklı,
genç traverten sırtları.

Buradaki yarma vadi ve Tepeçermik 1 teki K-G uzanımlı ve kilometrelerce uzunlukta


birbirine paralel traverten sırtlarını oluşturan genç çatlak sistemi, (Şekil:l4)
Yıldız Irmağı ile Kalın Irmağı arasında halen yüksek akarsu sekisi üzerinde ge-
lişmiştir.

Buradaki çatlak sistemi boyunca çıkarak çevreye yayılmış olan sıcak su-
ların; bir örtü şeklinde kapladıkları yüzeyin morfolojisine, yayılma hızı ile il-
gili olarak buharlaşma ve tortulanma hızına bağlı olarak farklı özellikte kat-
manlar oluşturduğu gözlenir.
Travertenlerde genelde alttaki yaşlı katmanlardan üstteki genç katmanlara doğru
gözeneklerde artma olduğu görülür. Alt seviyeler daha masif yapıda ve sağlamdır.
Genç çatlakların (açık çatlaklar) bulunduğu traverten sırtlarında, sırtın orta-
sındaki çatlak boyunca çıkarak iki yana doğru yayılan termal sular, basıncını

Yitirmesine bağlı olarak co nin uçmasıyla, suda eriyik haldeki kalsiyum bikar-
2
bonatı [ Ca(H ()) ) J çatlak çevresinde yüzeye çıkarken kalsiyum karbonat (Ca
3 2
C03) olarak çökeltmiş ve traverten katmanlarını oluşturmuştur.

Çatlakların içerisinde çatlak dolgusu olarak çökelen, dikey duruşlu

traverten katmanları, diğer travertenlerden farklıdır. Oniks dokusunda olan bu


Çatlak dolgusu travertenleri (Şekil: 15) çatlağın suyla dolu olduğu, yani su
çıkışının devam ettiği sürede, simetrik olarak çatlağın her iki duvarının yiize-
Yinde çökelmiş ince traverten kabuklarından oluşur. Çatlak açılması ile ilgili
Olarak: sık sık aralanan çökelmeye bağlı olarak iki duvara sıvanan simetrik kat-
manların kalınlığı giderek artmıştır. Bu tip çatlak dolgularının kalınlığı 4
metreye ulaşmaktadır. (Şekil: 15-16-17)
- 43 -

- -- -- -
İnc:cs<A
-
Ç-m •
.:--:. -:: - -:-- - .

Şekil: 15. Bir traverten sırtı kesitinde eski ve yeni çatlak yapısı ile yatay
(dışa eğimli) ve dikey (oniks dokulu) travertenlerin ilişkisi .

Tepeçermik'teki güncel çatlaklı traverten sırtları, dikey traverten


dolgulu eski çatlakların üzerinde yeralmaktadır .
Çatlak dışındaki yatay duruşlu yada düşük eğimli, gözenekli travertenlerin,
Kalın Irmağı vadisi çevresinde 50 m. kalınlığa ulaştığı görülür.

Sıcakçermik, Sarıtaş ve Delikkaya'daki travertenlerin oluşumu, yörede-


ki termal etkinliğe bağlıdır. Temeldeki iyi eriyebilen metamorf ik Akdağ kireç-
taşları, tektoniğe bağlı olarak kazandığı kırıklı-çatlaklı yapısıyla karst boş­
luklarının çok ideal olarak geliştiği bir jeotermal rezervuardır. (Jeotermal
enerji bölümünde anlatılacak . )

Yüzey çatlaklarından derinl ere inen co2 ce zengin karbonik asitli-


(H2 co3 ) sular, çok derindeki ısıtıcı'ya (sıcak magma) bağlı olarak kondüksi-
yonla ısınmakta ve mermerler içerisinde açtığı karst boşluklarında dolaşım ya-
parken kalsiyum karbonatı, kalsiyum bikarbonat'a dönüştürerek eriyik halde çat-
laklar boyunca yüzeye taşımaktadır . .

Sarıtaş
ve Delikkaya'daki travertenler de yine aynı termal etkinliğin
ürünleridir. Günümüzde bu iki alanda da traverten oluşumu sürmektedir . Her iki
alandaki kaynak sıcaklıkları 30°-35°C dolayındadır . Travertenler üzerindeki çat-
laklar, Sıcakçermik'teki kadar geniş olmayıp Sarıtaş'ta KB-GD, Delikkaya ' da K-G
ve KKB-GGD uzanımlıdır.

2 . 2 .5. Alüvyon (Holosen)

Yörede en geniş alüvyon alanları; Kızılırmak, Yıldız Irmağı ve Kalın


Irmağı vadi tabanlarında görülür . Çilözü Deresi, İncesu Deresi, Bayat Suyu va-
dilerinin tabanlarındaki alüvyonlar , daha dar alanlıdır ve kalınlığı da oldukça
azdır .
-44 -

Şekil: 16 . Sıcakçermik kuzeyinde eski bir açılma çatlağı üzerinde yeralan


traverten sırtı . 1- Dışa eğimli, 2- Dikey duruşlu çatlak dolgusu
travertenleri.

Şekil:l7 .Eski bir açılma çat-


lağında, dikey duruşlu oniks
tekstürlü travertenlerin (1)
işlendiği taşocağı . Çatlak
dışındaki sarı renkli tra-
vertenler (2) gözenekli ve
gevşek yapılı, oniksler ise
gözeneksiz ve ince katmanlı­
dır. (Sıcakçermik kuzeyi,
Karlıkkaya sırtı)
-·-
Vadi tabanı alüvyonları genellikle orta ve iri boyda, iyi yuvarlanmış
çakıl, kum ve kil boyu gereçlerden oluşur. Vadi kenarlarında, kol derelerin ta-

şıdığı alüvyon konisi gereçleri vadi tabanı alüvyonlarıyla yanal geçişli olarak

yeralırlar. Genellikle küçük boyutlar alüvyon konilerinin malzemesi, az yuvar-

lanmış yada köşeli gereçlerden oluşur.

Alüvyon kalınlığı diğerlerine oranla fazla olan Kızılırmak ve Yıldız


Irmağı'nın güncel alüvyon çökellerinde menderesli kanal modeli gözlenir. Mende-

resli kanallar, iyi gelişmiş yığınak (burun setleri) ve çarpaklara (menderes


yenikleri) ve küçük kum adalarına sahiptir. (Şekil: 36) Kanal ortasında yeralan
kum-çakıl adaları akış aşağı ucunda sürekli birikrneyle gelişmektedir. tizeri in-
ce taneli taşkın çökeli ile kaplı olan bu adaların genelde alt kısımlarında iri
çakıllı gecikme çökelleri bulunur. Kum adaları, yukarı kısımda aşınmaya uğramak­

ta, aşağı kısımda ise birikim sürmektedir. Bunların bitki örtüsüyle kaplı ve ka-
rarlı durumda olanları Kızılırmak'ta görülür. Kızılırmak ve Yıldızırmağı
gibi menderesli ırmakların vadi tabanları ve taşkın yatakları fazla geniş değil­
dir. Bu özellik, akarsuların Holosen içerisinde yataklarına birkaç metre derin-
likte görülmesine bağlı olmuştur.

Kuzeydeki Yıldızeli Irmağı, Yıldızeli ilçesi dolayında yaklaşık 1 km.


genişlikte olan alüvyal dolgulu vadi tabanında (akarsu ovası) çok yağışlı dönem-

lerde yatağından taşarak yayılma olanağı bulur. Kalın Irmağı 'nın


Bayat Suyu'nu aldığı kavşak çevresinde de,akarsu taşkın yatağı oldukça geniştir.

(Şekil: 39) Genelde akarsu taşkın ovasında biriken ince gereçli alüvyonlar, vadi
tabanı kenarı güncel glasilerinin köşeli birikim gereçleriyle de yer yer geçişli
olarak çökelmektedir.

Alanda bugün için vadi tabanlarında önemli bir alüvyon çökelirni olayı
1
gözlenmemektedir. Başta Kızılırmak vadisi olmak üzere biriknıe den çok taşınma­
nın daha etkin bir şekilde geliştiği gbzlenen alanda erozyon, dik yamaçlarda
olduğu gibi, akarsu kanalları kenarlarında da hızlı bir şekilde ilerlemektedir.
3. JEOMORFOLOJİ

3 .ı. Jeomorfolojik ana birimlerin genel görünUınü

Sıcakçermik
yöresinde, genelde yükselme sonucu akarsularla derince ya-
rılarak parçalanmış İç Anadolu platolarının sahip olduğu jeomorfolojik karek-
terlerin tipik örnekleri görülür.

Alanın
orta kesimi, batıdaki Ak.dağ ile doğudaki Çeltekdağ-Sakardağ me-
tamorfik kütleleri arasında yeralan Tersiyer havzasının genç çökelleriyle kap-
lıdır. Geniş çerçevede incelendiğinde; Sıcakçeiıllik yöresinde Sivas Tersiyer
havzasının, aynı metamorfik kütlenin devamı olan bu iki yüksek dağ arasında

açılmış olan K-G uzanımlı derin bir oluğa sokularak, kuzey yönde genişlediği

görülür. OluğW1 kuzeyinde yeralan Eosen volkanitleri güneye doğru alttaki ola-
sılı Oligosen ve üstündeki Miyosen denizel ve karasal çökelleri altına dalmak-
tadır.

Yörede dikkati çeken özelliklerden birisi; güneydeki Kızılırmağın önem-


li kollarından olan iki büyük akarsuyun (Kalın Irmağı ve Yıldız Irmağı) da yak-
laşık K-G uzanımlı oluşlarıdır. Sıcak.çermik termal kaynaklarıda bu iki ırmağın
arasında yeralan K-G yönlü kırık ve çatlaklar üzerindedir.

Sıcak.çermik yöresinde genelde dağların üstündeki yassı doruk düzlüklerin-


den başlay~rak, vadi tabanlarına kadar alçalan basamaklı bir yapı gözlenir(EK:2)
Alanın batı bölümünde yaralan Ak.dağ kütlesinin, yöredeki en yüksek doruğu Diki-
li taş tepesi (1930 m.) dir. Çevresindeki yassı tepelerle birlikte, ana subölü-
mü bölgesinde aşınmadan artakalmış Ak.dağ doruk düzlükleri, eski bir yontukdilz 1 ün
kalıntısı durumundadır. Bu yüksek düzlük kalıntılarını çevreleyen ve genelde te-
meli ışınsal drenaj modelinde yarmış olan Seren Irmağı, Bayat suyu, Küçük.çamlı
Deresi ... gibi akarsuların vadileri arasında kalan uzun sırt düzlükleri ise,
daha genç ve farklı bir aşınım-birikim evresinde gelişmiş başka bir yüzey sis-
temini (D II) simgelemektedir.

Ak.dağ tıtetamorfi tlerini


kesen bu sırt düzlükleri, üzerinde yer yer cep-
ler şeklinde korwınıuş üst Miyosen yaşlı İncesu formasyonu 1 na ait kaba detritik-
ler ve konglomera içermektedir. Yaklaşık 1700 m. düzeyinde yayılım gösteren bu
aşınım+dolgu yüzeyi, Miyosen'deki çökelimin en üst düzeyini belirlemektedir.
Bu çökeller, Çağlayan köyü batısında, metamorfitler üzerinde geniş yayılımlı
paleokanaı dolguları halindedir.
•• 47 -

Doğuda, Sivas kuzeyindeki Çeltekdağ-Sakardağ eteğinden başlayarak batı

yönde Sıcak.çermik yöresine uzanan Merak.om Yaylası dilzlliğü, alandaki en devamlı

ve geniş yayılımı olan plato yüzeyini oluşturur. Plato, kuzeyden İncesu D. va-
disi, güneyden Kızılırmak vadisi ile sınırlanır.

İncesu formasyonunun üst düzeyindeki gölsel kireçtaşı katmanları üzerin-


de gelişmiş olan plato, yer yer yapısal karakterlidir. Bu kireçtaşı platosu 1 nun
batı, kuzeybatı ve kuzey yöndeki uzantısı, Sıcak.çermik yöresini Kızılırmağa akaç-
layan İncesu D. 1 Yıldız Irmağı ve Kalın Irmağı gibi büyük akarsularla parçalan-
mış ve geniş yataklı ana vadiler çevresinde, Kuvaterner 1 de oluşan seki sistemle-
ri etkinliğinde çok basamaklı bir morfoloji kazanmıştır.

/ııferakom platosunun Ak.dağ çevresindeki uzantısı, dağı çevreleyen üst 11i-


yosen havzası çökelleri ve metamorfitler üzerinde yine büyük ölçüde derelerle
yarılmış dar yüzey parçaları durumundadır. En geniş yüzeyler 1 Demircilik Köyü
çevresindedir. Burada da İncesu formasyonu'nun gölsel kireçtaşları üzerinde
yeralan ve yapısal özellikler gösteren yüzeyler kuzeye eğimlidir.

Kızılırmağın güneyinde de bu plato yüzeyinin devamı durumundaki düzlük


parçaları, Miyosen havzasının alt seviyesine ait olan jipsli Hafik formasyonu
çökelleri üzerinde yeralır.

Yöre 1 deki çukur alanlar; başta Kızılırmak olmak üzere, Kalın Irmağı,

Yıldız Irmağı ve İncesu Deresi vadi oluklarıdır. Ana ırmak ve kol dereleri bo-
yunca araziyi derin bir şekilde yarmış ve bir anlamda ~1iyosen çökel havzasının

üst bölümünü büyük ölçüde erozyona uğratarak boşaltmış olan bu akarsular, genel-
de duraksamalı gömülmeyi belirleyen çok basamaklı bir morfoloji oluşturmuştur.

Vadiler çevresindeki seki düzlükleri, genelde eski vadi enine profillerinin


yayvan şekilli ve akarsu yatağı yönünde hafif eğimli olarak geliştiğini göster-
mektedir.

Kızılırmak vadisi enine profili asimetrik yapıdadır. Vadi boyunca 1 ge-


nelde akarsuyun Kuvaterner içerisinde güney yönde kaymasına bağlı olarak,eroz-
yonal süreçlerin güney yamaçta daha etkin olduğu; kuzeydeki geniş ve basamak-
lı seki yüzeylerine karşılıkıgüney yamacın daha dik profilli ve dar seki yüzey-
lerine sahip olduğu görülür. Sıcakçermik yöresi yakın çevresindeki akarsuların 1

Miyosen çökelleriyle birlikte metamorfik temeli de kestiği bölürnlerde,sekilerin


daralıp, vadi enine profillerinin U şekilli kanyon yapısı kazandığı dikkati çe-
ker. Çoğunluğu, Kalın Irmağı ve kolları üzerinde görülen bu tip yarma vadiler
çevresinde,yarılma sonrasında akarsu erozyonunun devrunında~örtü formasyonunun
süpürülmesiyle, alttaki temeli kesen olasılı alt-orta lvfiyosen yaşlı fosil aşınım

yüzeyleri ortaya çıkmış durumdadır.


3.2. Yerşekli sistemleri (Aşınım-birikim yüzeyleri ve oluşum evreleri.)

Türkiye'nin ana yerşekillerinin evrimini konu alan jeomorfolojik araş­


tınnalarda, Anadolu 1 nun genelde Oligosen'de başlayan, epirojenik karekterde ve

kubbeleşme şeklinde gelişen yükselmesinin, (deniz üstüne çıkarak karalaşması'


nın) denUdasyonal-erozyonal süreçlerin etkili olduğu bir dönemi, yani "Yontuk.-

düz gelişimi 11 (dış güçlerde yontulmaya uğrama) olayını başlattığı ve bu sıra­


da kuzeydeki ve güneydeki denizel çanaklarda sedimantasyonun devam ettiği vur-
gulanmıştır (Erinç-1970, 1973, Erol-1979, 1982, 1983, 1986, 1989, Yalçınlar-

1963, Atalay-1987).
Oligosen 1 de Trakya, Kuzey İç Anadolu üzerinden Doğu Anadolu 1 ya uzanan
detritik-evaporitik tortulların çökeldiği denizel-lagtiner havzalar gelişmiştir.
Bu havzalar, alt Miyosen'in sonlarına doğru karasal tortullarla dolarak ve da-
ha sonra tektonikle biraz yükselerek gölsel havzalara dönüşmüşlerdir.

Erol ( 1989) 'a göre, alt tı1iyosen başlarında; batı ve gtineybatı kesimi
yüksek aşınım alanları, kuzeydoğusu ve doğusu alçak denizel-lagtiner birikim alan-
ları halinde olan Anatolid kuşağı; alt Miyosen sonlarında kuzeydeki Pontid (bu-

günkü Kuzey Anadolu) dağları ile güneyde Tetis okyanusunun derinliklerine doğ­
ru dalan şaryaj kütlelerinin oluşturduğu alçak tepelik-dağlık bir kıyı şeridi

durumundadır. Bu kuşak, dönemli nemli-sıcak (tropikal) iklim koşulları altında


oluşan ve göller-volkanlarla kaplı olan geniş kıyı ovası manzarası kazanmıştır.

Kuzeydeki Pontid dağlarında oluşmakta olan D-I 1 a sistemleri, bu etek ovala-


rının gölsel-volkanik birikintileri altına doğru daldığı için çoğunlukla örtülü
durumdadır.

Neotektonik dönemin başladığı orta Miyosen sonunda; Arap plakasının Bit-


lis kenet kuşağı boyunca Anadolu plakasına çarpmasıyla·, doğu Anadolu' nun sıkışıp
kabuk kalınlaşmasına uğrayarak yükselmesi, Anadolu plakacıklarında KAF ve OAF
transform faylarının oluşmasına neden olan batı yöndeki kayma hareketinin baş­
laması ve günümüzde de sürmekte olan bu hareketin Ege' de Yunan makaslama zonu

ile karşılanması sonucu K-G yönlü gerilmeye (%50 oranında, genişlemeye) uğra­
ması ( graben 1 ler oluşturarak açılması) gibi jeolojik olaylar, yeryüzü şekille­
rinin oluşmasında en önemli rolü oynamıştır (Ketin-1966, Sengör-1980, Erinç-
1977, Erol-1989).

Neotektonik rejim içerisinde aralıklı tektonik fazlar şeklinde gelişen


ve genelde ülkenin topluca ytikselmesine yolaçan bu olaylar, Oligosen'de başla­
yan aşınım sürecinde de kesikliklere yolaçmış, değişen iklim süreçleri etkisin-
de yontukdüz 1 ler çevresinde aşınım ve birikim yüzeyleri gelişmiştir. Bu yüzey-
lerin k .
Çök oreıanı olan aşınım gereçleri, çevredeki havzalarda çökelmiştir.
_ eı ortamlarını denetleyen iklimsel faktörler, yontukdtiz 1 lerin oluşumu sıra­
sında da büyUk ölçüde etkili olmuş, belirli iklim karekterlerine göre, yüzeyin
oluşum
ortamını belirten şekil unsurları gelişmiştir.

Ttirkiye'deki yontukdüz ve aşınım-birikim yüzeylerini, korelanı olan jeo-


l o··
E Jık formasyonlarla deneştirerek, oluşturduğu bir sistem içerisinde inceleyen
roı (1986, 1989), yerşekli topluluklarının, belirli bir zaman birimini kapsayan
~Plar (jenerasyonlar) teşkil ettiğini belirlemiştir. Bu yerşekli gurupları,
geliştiği dönemin tipik iklimsel karekterlerini yansıtan yerşekillerinden oluş­
muştur

. Tu.rkiye'deki aşınım yüzeylerini dönem karşılığı olan (D) simgesiyle be-


lırten Erol (1983, 1986 1989),beş aşınım dönemi sistemi (D I, DII, D III, D IV
'ıre S- . ,
sekı-sistemleri) ayırd etmiştir (Şekil : 18). Araştırmacı, son çalışmaların-
da bu aşınım dönemlerini Anadolu'daki en tipik lokaliteleriyle adlandırmaktadır.

Orta Miyosen
Messiniyen Koni biçimli Tortoniyen (Dl) peneplen!
(Dil) , 11
(Dl/) adatep~ler
: , _- ....::... oluk/1 .i:ırı / Ad~dağJar 1
Pedipfenıeri
.. ' ' . , _ ...... ~,..... ,' 1'
v1
~.sı ı;'liyosen(Dııı)', D1 ,
, ,,,\,. -
.!-..V_ ==ı~
,,-- ,. or
= .'-
1
1
1
'4'~~='""
r--, ~
.;.

ırıkım yüzeyferi ı
K , ı - .,,=:: =ı - - ~= ~~·~;; Dil
s~? te~ner
1 \ ~ ..
l\J erı ... Dili ,,---ustPliyosen(Dll/)
1 -, aşınım yüzeyleri
.. ,. J,,~·~·,,;b·:~
V-biçim!i P!iyokuvaterner
Deniz düzeyi vadileri

18, Tilrkiye 1 de yerşekli sistemleri (Erol-1986 dan).


1

3 2
· ·1. ~dağ yontukdilz'ü kalıntı reliefi (D I dönemi, alt-orta Miyosen)

Kızılırmak: vadisinin kuzeyinde bir sıradağ şeklinde KD-GB doğrultuda


Uzanan Ak.dağ, genelde Paleozoyik-Mesozoyik yaşlı metamorfik kayaçlardan oluşur.
1800-2200 metreler arasında değişen yükseltide yassı doruk düzlüklerine sahip
Olan bu eski kütlenin Kızılırmağa ulaşan kol akarsularla büyilk ölçüde yarılmış
Olan gövctesi üzerine ;anıanmış ve üst Miyosen öncesi oluklar içerisinde çökelmiş
~
n Ust Miyosen .
depoları 1700-1750 m. yükseltısıne kadar ulaşırlar.
.. ~-
ag
- 50 -

kütlesi genelde, Tersiyer çökelleri ile çevrelenmiş ve yükselmelerle kubbeleş­

miş yassı doruklarıyla tipik bir yontukdüz görünümündedir.

Eski çalışmalarda (Tchihatcheff-1867, Chaput-1936) Akdağ Masifi olarak


tanımlanan bu sıradağ, bazı çalışmalarda Alp orojenezi sırasında gelişmiş bir

antiklinal olarak (Baykal-1946, 1947) değerlendirilmiştir. Lahn (1949), Akdağ


masifin:ID.kristalin ve plutonik kayaçlardan oluşan rijid temel arazi olduğunu,
Neojen formasyonlarının masifler çevresindeki havzaları doldurup, masifleri ört-
tüğünü belirtmiştir.

Bölgede ilk jeomorfolojik etüdleri yapan İzbırak (1948), Akdağ'ın çeşit­


li kristalin taşlardan oluşmuş bir kütle olduğunu, güneyindeki senklinalin Oligo-
sen sonu-Miyosen arasında Alp orojenezi'nin yeni kıvrımlanmalarıyla meydana ge-
lip, Neojen 1 de tortulanma alanı olduğunu, Akdağ kütlesinin KD-GB doğrultulu bir
eksen boyunca ylikselme-kubbeleşmeye uğradığını ve bu nedenle akarsularla derin
bir şekilde parçalandığını belirtmiştir.
Bölgede 1 denizel !lliyosen üzerine gelen göl rejiminin Tortoniyen-al t
Pliyosen arasında hakim olduğunu belirten Yücel (1955), Akdağ\ tümüyle kaplayan
tatlı su göllerinde alt Pliyosen depoları tortulandıktan sonra bölgenin epiroje-

nik olarak yükseldiğini, akarsu şebekesinin bu sırada yerleştiğini ve Kızılırma­


ğın,devam eden yUkselme safhalarında güneydeki barizleşen senklinale yerleştiği­
ni vurglilamıştır.

Akdağuzun ekseninin en doğu ucunu içerisine alan çalışma alanımızda,


büyük ölçüde akarsularla parçalanmış olmasına karşın, dağın Neojen çökel havza-
sının çevrelediği metamorfik kütlesi üzerinde gelişen eski yontuk.düze ait, bir-

kaç yüz metre genişlik ve birkaç km. uzunluktaki yüzey kalıntıları, günümüzde
belirgin olarak yapılarını korumaktadır. Bunların yakın mesafelerdeki diğer do-
1
ruk düzlUkleriyle bağlantısı kurulabilmektedir. Akdağ ın Sivas kuzeyindeki uzan-
tısı olan Sakardağ, üzerinde de, aynı yontukdüzün kalıntıları görülmektedir.

Akdağ ın
1
uzun ekseni boyuncaımerkezden çevreye doğru hafif bir eğimle
alçaldığı gözlenebilen bu yontukdüz (Şekil : 19), kuzeyinde ve ona paralel ola-
rak uzanan ofiyolitli Çamlıbel Dağları sırası nın (Tekelidağ karmaşığı) üzerinde
1

de yaklaşık aynı uzantı ve yükseltilerde gözlenmektedir. Bu iki dağ sırası ara-


sında kalan Yıldızeli çanağı, Eosen tortul ve volkanitleri ile, daha sonra geli-
şen İncesu formasyonu çökellerinin tortulanma alanıdır. Her iki dağdan,Akdağ
antiklinali ve Çamlıbel antiklinali olarak sözeden Baykal (1946, 1947),bu iki
masif arasında Kretase, Eosen, Oligosen ve Neojen sedimentitlerinin doldurduğu
bir senklinalin yeraldığını belirtmiştir. Araştırmacıya göre bu sıradağların
- 51 -

Şekil: 19. Akdağ kuzeyindeki Çarnlıbel Dağları eteklerinden,(2) Akdağ dorukları


(1) ve Yıldızeli Irmağı vadisine (3) bakış . Yıldızeli İlçesinin yer-
aldığı D-B uzanımlı vadi (3), ofiyolitli Tekelidağ karmaşığı ile
Akdağ formasyonu sınırına (Yıldızeli bindirmesi önüne) yerleşmiş ve
akarsu Kuvaterner'de güney yönde (Akdağ yönünde) kaymıştır .

1 1

Şekil: 20. Akdağ doruğuna (Yontukdüz-DI) ve çevresinde yeralan üst Miyosen


dönemi (D II) aşınım yüzeyi'nin kalıntısı olan eğimli sırt düzlük-
lerine (kalıntı reliefi) doğudan bakış . öndeki köşeli kırıntı ge-
reç, üst Miyosen yaşlı İncesu formasyonu'nun D II yüzeyi ile yaşıt
olan dağeteği yelpaze çökeli kalıntısıdır .
topoğrafik doğrultuları ile jeolojik doğrultuları uyumludur ve Alpin sıkışma
hareketlerinin devamında antiklinal yamaçları kırılarak bazı bölümlerde horst'-
lara dönüşmüş, genelde güney yönde devrilmelere yolaçan sıkışmalar, şaryaj ve
sürüklenmeleri oluşturmuştur.

Akdağ üzerindeki Dikilitaş T. (1930 m.) doruğu ve çevresindeki dalgalı

yüzey parçalarıüzerinde yeralan,yassı şekilli tepeler (kuzeyde Keşlik T. 1869 m,


batıda Üçtepeler-1909 m.), Akdağ yontukdüzüne ait kalıntı reliefini oluşturur .
Merkezinde Dikilitaş T. 'nin yeraldığı yüzey,Akdağ şistleri ve kireçtaşlarını ke-
ser . Çevreye doğru,yaklaşık 500 m. genişlikte ve birkaç km. uzunlukta dalgalı
sırt düzlüklerinden oluşan kollar şeklinde, hafif bir eğimle uzanır. Oluşumundan

çok sonra kazandığı bu şekil, bölgenin yükselmesine bağlı olarak, farklı aşınım
dönemlerinde Akdağ yontukdüz ' ünü parçalayan akarsuların, vadi yukarı gelişen ge-
rilemesine aşındırına.sı sonucudur.
Doruk çevresinde oldukça olan yüzey, genelde ışınsal drenaj
daralmış

ağının erozyonal etkisi altındadır. Kollar halindeki yüzeyin uzantısında yeralan,

konik şekilli tepelerin (Kozan T.-1842 m. Kurtdeliği T.-1831 m.),ışınsal drena-


ja ait yandereler aracılığıyla,sonradan yüzeyden koparılarak ayrıldığı belirgin-
dir (Şekil : 21,Ek: 2).
Erol (1979, 1989 a, 1989 b)'un Türkiye ölçeğinde, iklimsel etmenler, tek-
tonik ye denüdasyonal-fluviyal süreçler etkisinde gelişmiş olan aşınım ve biri-
kim yüzeylerini korelasyonlu olarak yaşlandırdığı yöntemine göre; D I simgesiyle
belirttiği bu yontukdüzler; Anadolu yontukdüzü'nün,günümüze kadarki aşınımdan ar-
takalan parçalarıdır. Anadolu ölçeğinde masifler ve dağlar üzerinde gözlenen bu
yontukdüzler, Anadolu'nun karalaşma sürecinde, özellikle su üstünde bulunan te-
mel kütlelerin alt-orta Miyosen evresinde, dönemli nemli sıcak karakterli iklim
koşulları etkisinde,denüdasyonal süreçlerle gelişmiş olan aşınım yüzeyleridir.

Bu yüzeylerin korelanı olan çökellerin alt Miyosen yaşta olan denizel


birimleri; Kurtman (1973)'ın, Miyosen başında bölgeye doğu'dan sokulan bir açık
denizde çökeldiğini belirttiği, türbiditik kumtaşı, kireçtaşı katmanları'dır.
Sivas güneyinde,Şarkışla karayolu çevresinde yüzeylenen bu türbiditik kumtaşla­
rının, üzerine gelen jipsli Hafik formasyonu (alt-orta Miyosen) ile ilişkisi be-

lirgin değildir. Denizin sokulamadığı bölümlerde; hızlı buharlaşmanın olduğu la-


güner ortamda, jipsli çökellerin depolandığını belirten Kurtman (1963, 1973),
denizin bölgeyi orta Miyosen sonunda terkettiğini, ardından karasal ortam çökel-
lerinin hakim olduğunu vurgulamıştır. Hafik forrnasyonu'na ait jipsli karasal
çökeller, genelde sıcak-kurak ve dönemsel nemli-yağışlı iklim tipini ortaya ko-
yar.
-~-

Şekil: 21. Dereköy ve gerisindeki Kozan Tepesi'ne (I) güneyden bakış . Kozan T.,
Akdağ yontukdüzü ' nden (D I) ayrılmış konik şekilli bir adatepe'dir
Burada Akdağ ve önündeki İncesu formasyonu üzerinde gelişmiş olan
O I, O II , O III ve D IV aşınım yüzeylerinin yamaç geçişleri belir-
gindir.

~ekil: 22 . Bayat Suyu vadisi yukarı kesiminde Akdağ yontukdüzU çevresindeki


üst Miyosen yaşlı (II), Pliyosen yaşlı (III) ve en alt Pleyistosen
yaşlı (IV) aşınım yüzeylerinin görünümü.
Miyosen'de,Ak.dağ-Sakardağ metamorfi~ kütlelerinin eteklerinden başlaya­
rak,güneydeki havza tabanının sürekli çökmesine bağlı olarak dolan Miyosen hav-
zası kenarları, nemli-sıcak iklim karakterinin sağladığı denildasyonal süreçler
etkisinde bir aşınım yüzeyi şeklinde yontul-
aşınmaya uğramış, dağlık alanların

ması, olasılıkla Tortoniyen başlangıcına kadar sürmüştür. Birbirini izleyen nem-

li ve sıcak dönemli iklim karakterleri ve buna bağlı aşınma süreçlerinin işlediği


ortam, Hafik formasyonu katmanlarında çok açık olarak gözlenmektedir.
olan çökel ortamı; genelde kırmızı hamurlu kalın yel-
Aşınımın korelanı

paze morfolojisindeki konglomeralar (nemli-sıcak yağışlı devreler) ve bu yüksek


enerjili yelpazelerin oturduğu çok buharlaşmalı (Sıcak-kurak devreler) lagün-
playa ortamlarını (evaporitik ortam) belirleyen jipslerin,yüzlerce metre kalın­
lığa ulaşan ardalanmasıyla simgelenmektedir.
Tortoniyen başlarında Anadolu 1 da Neotektonik dönemi başlatan tektonik
etkinlikler, D I döneminin de sona ermesini sağlamış; bölgesel ölçekte yüksel-
me ve bu arada dağların horstlar şeklinde çevrelerine göre yükseklik kazanmaya
başlamaları, D I dönemi yüzeylerinin~yeni taban düzeylerine göre enerjisi artan

akarsular tarafından yarılarak parçalanmasına yolaçmıştır.

3.2.2. Akdağ yontuk.düzü çevresindeki aşınım-birikim yüzeyi


kalıntı reliefi (D-II dönerni-Ust Miyosen)

yontuk.düzü (Dikilitaş T.) çevresindenbaşlayarak dağ, çevresinde-


Ak.dağ

ki çukur havzalar yönünde akaçlayan akarsular, K, G ve Doğu yönde, açılmış bir


elin parmakları şeklinde uzanarakıKalın Irmağı ve Kızılırmağa ulaşırlar.Temel
kütleyi ve üzerindeki Neojen örtüyü derin bir şekilde yarmış olan bu akarsula-
rın, genelde (V) şekilli profile sahip olan vadileri, akarsuların uzanımına ko-

şut olan eğimli sırt düzlükleriyle birbirinden ayrılır.

Yaklaşık 1750-1800 metreler arası yükseltide olan bu düzlükler, Neojen havzası

yönünde (genelde D, GD yönlerde) alçalan eğime sahiptir ve Dikilitaş T. 1 den


başlayarak dağın çevresindeki çukur alanlara inen ana subölümü çizgileri, bu

sırtlar üzerinden geçmektedir. Vadilerin en büyükleri, kuzeydeki Seren Irmağı


ve onun güneyindeki Bayat Suyu vadileridir.

Ak.dağ
metamorfik kütlesini kuzeyden sınırlayan Yıldızeli Irmağı ile
onun kolu olan Seren ırmağ~ arasındaki suböl.Umü, üzerinde Çalınbaşı T (1831 m.)
TUrnbül T.(1818 m.) ve Ziyaret T. (1738 rn.) adlı tek tepelerin dizildiği
- 55 ~

200-300 m. genişliği sahip 1 D-B uzanımlı 1 eğimli bir sırt düzlüğüdür (Şekil:22).
Bu sırt düzlüğü, aşınımdan artakalmış eski bir aşınım yüzeyi kalıntısı görünü-
mündedir. Akdağ kireçtaşları ve yer yer de şistleri kesen yüzey kalıntısı üze-
rindeki tipik yerşekilleri, basık konik şekilli kireçtaşı tepeleri ve sırt düz-
lüğünün güneydeki Serenboğazı Deresi vadisine bakan eğim kesikliğinde yeralan

ani diklik 1 ler şeklindeki karstik erime yamaçları dır. Bunlar olasılıkla iyi eri-
1

yebilen kireçtaşlarında gelişmiş eski dolin 1 lerin (fosil karst), daha sonraki
a}ı;:arsu erozyonundan artakalmış yrunaçları'dır.

SerenboğazıDeresinin yan kolları, bu eski karstik aşınımlı yüzeyi par-


çalayarak iyice daraltmıştır. Bu küçük vadilere açılmış olan dolin'lerin altta-
ki şist düzeyinde sonlandığı, vadi yamaçlarında açık bir şekilde gözlenmektedir
(Şekil : 12).

Bu uzun sırt düzlüğünün 2 km. güneyinde 1 aynı yükseltide ve ona koşut uzanan Sat
T.(1806 m.) düzlüğü de aynı özelliktedir. İki sırt arasındaki derin oluk, ola-
sılıkla eski bir kırık zonu üzerinde yeralır. Oluğun ortasında, oluk tabanının

kalıntısı olarak görülen düzlük, temel kütleye sokulmuş bir granit daykını kes-
mektedir. Bu eski oluk (olasılıkla Tortoniyen dönemi) doğu ve batı yönde (zıt
yönlü) iki dere tarafından akaçlanmakta, oluk içerisinde çökelmiş olan üst Mi-
yosen yaşlı karasal İncesu formasyonu 1 nun kalıntıları sürekli erozyona uğramak­
tadır.

Çağlayanköyü doğusundaki İt Dağı (1773 m.) çevresinden başlayarak batı­


ya doğru Yaylalık T. (1749 m) Vayvay T. (1724 m.)'nin yeraldığı D-B yönde 5 km
uzunluktaki geniş sırt düzlüğü, kuzeydeki sırtlarla yaşıt olup, Seren Irmağı nın1

aşındırmasıyla bu düzlükten ayrılmış durumdadır. Kireçtaşı ve şistler üzerinde

gelişmiş olan bu düzlük parçasıCadalgalı bir yüzeye sahiptir. Sırtın Navruz yay-

lası kuzeyinden geçen uzantısı GB yönde uzanır. Bu sırtın güney ve kuzey yarnaç-

larında11700 m.ler dolayında (Navruz yaylası-Kırkpınar köyü arasında) üst Miyo-

sen yaşlı İncesu formasyonu 1 na ait kaba konglomera 1 lar gözlenir. Sırt düzlüğünde;
kireçtaşlarının olduğu bölümlerde, yüzeyi parçalayan vadi köklerinden bazıları,

vadiye sonradan bağlanmış eski dolin morfolojisine sahiptir.


Bayat Suyu vadisinin kök bölünü.inli güneyden sınırlayan D-B uzanımlıı4 km
uzunluktaki sırt düzlüğü de metamorfik kireçtaşlarını keser. Üzerinde genellik-
le basık konik şekilli, Yıldız T. (1814), Kazan T.(1830 m.) Ziyaret T. (1805 m.)
Kurtdeliği T. (1831 m.) 1 nin yeraldığı bu düzlük kalıntısı, batıdaki Ak.dağ yon-
tukdüzU'ne dik bir yamaçla bağlanır (Şekil : 20).
Bayat Suyu'nun vadi kökü bölümünde bulunması nedeniyle, çok sayıdaki

koldere'nin vadi yukarı geri aşındırması sonucu, yüzeyi geriletmesine bağlı

olarak çok girintili-çıkıntılı yapı kazanmış olan bu sırt düzlüğünde çok sa-
yıda eski karstik erime şekilleri ne
1
rastlanır (Ek:2). Kazan T. ve Ziyaret T.
çevresindeki yaklaşık 200 m. genişliğe ulaşan 3 büyük dolin görülür. Bu .dolin-
ler sonradan vadiye bağlanarak açılmış, U şekli kazanmışlardır. Dolinlcrin bu-
lunduğu yamacın altındaki Kırkpınar köyü, adını buradaki karstik soğuksu kay-
naklarından almaktadır. Buradaki,iyi eriyebilen bol çatlaklı-kırıklı Akdağ

kireçtaşı'nın altındaki şistler, karst için taban düzeyi görevi yapmaktadır


Gelişimi çok eski olan ve yüzeyde çok sayıda irili ufaklı dolin 1 lerini gördü-
ğümüz paleokarst 1 a ait yeraltı boşluklarından derine inen sular, genellikle
karst taban seviyesi durumunda olan kireçtaşı-şist dokanağından gür kaynaklar
oluşturarak çıkmaktadır. Bunların birçoğu sürekli ve düzenli akışa sahiptir
(Şekil : 12).

Kırkpınar ve Navruz Yaylası 1 nda ve sırt düzlüklerinin kenarlarında,

yaklaşık 1750 m. düzeyine kadar küçük mostralar halinde gözlenebilen İncesu

forrnasyonu nun en üst birimleri, genelde kaba taneli etek döküntüsü ve sel yel-
1

pazesi çökeli görünümündedir (Şekil : 20-25).


Bayat Suyu vadisi toplak kesimindeki Kırkpınar köyü çevresinde, kireç-
taşında gelişmiş yamaçlar, çok yerde daha büyük boyutlu karstik erime çukuru
izlenimini veren sarp yamaç şekillerine sahiptir. Kırkpınar kuzeyinde, toplak
alanı içerisinde yer yer kaba çakıllı, olasılı üst ıiiyosen yaşlı gereçler, bu-
radaki sarp yamaçlı eski karst çukurları içerisini doldurmuş durumdadır.

Aynı durum Navruz yaylası yerleşmesi ve en kuzeydeki Çağlayan köyü


çevresinde de görülmektedir. Bunlar, İncesu formasyonu çökelimi öncesinden
karstik erime ile gelişmiş, daha sonra çökelle dolarak fosilleşmiş karst şekil­
leridir.

Günümüzde, genelde dalgalı bir yüzeyin kalıntısı görünümünde olan sırt

düzlükleri, çevrelerindeki çökellerle deneştirildiğinde; birbirinin korelanı

durumunda olduğu ve bir aşınım-birikim dönemini simgeledikleri görülmektedir.

Üst Miyosen yaşlı İncesu formasyonuna ait çökellerin 1 temel üzerine yer-
leştiği çukurluklar, genelde birkaç kilometreye ulaşan genişlikte fakat fazla
derin olmayan uzun oluklar şeklindeki depresyonlardır. Akdağ doruklarının batı

yöndeki uzantısını sık sık kesintiye uğratan bu kilometrelerce uzunluktaki oluk-


lar, olasılıkla üst Miyosen başlangıcında (Tortoniyen) gelişmiş paleo-oluk yapı­

larını ortaya koymak.tadır. Genelde yayvan şekilli olan bu olukların tabanları,


- 57 -

Çağlayan köyü'nUn yerleştiği Seren Irmağı vadisi ile Bayat Suyu vadisi içeri-
sinde görülebilmektedir.
Seren Irmağı vadisinin, alanımızın batısında kalan yukarı kesiminde
(Ak.dağüzerinde) yeralan ve kalın bir şekilde)geniş bir paleo-oluğu doldurmuş
olan İncesu formasyonu, henüz boşalmaya uğramamıştır. Bu çökeller, çevresindeki
temel ile aynı düzeyde olan tipik bir birikim yüzeyi (D II) durumundadır.
Aynı düzeyde aşınıma uğramış temel üstündeki aşınım yüzeyi (DII) ile yaşıt ol-

duğu çok belirgindir. Seren Irmağı orta ve aşağı çığırındaki çökellerle,Bayat


Suyu vadisi içerisindeki aynı yaştaki (İncesu fm.) paleo-oluk çökelleri, daha
sonraki aşınım dönemlerindeki fluviyal erozyona bağlı olarak daha genç havza
tabanlarına taşınmıştır.

Erol (1989 a, 1989 b) 1 a göre, orta 11iyosen sonlarındaki tektonik hare-


ketlerin etkisinde, yer yer parçalanarak yükselen Anadolu YontukdUzü'ne ait D I
sistemleri (alt-orta Miyosen dönemi yüzeyleri), Tortoniyen içerisinde bu aşınım
yüzeyini parçalamış olan fay zanlarına, yarı nemli iklim koşullarına bağlı ola-
rak yerleşen flüviyal sistemler etkisinde, geniş ve yayvan olukların (Tortoniyen
olukları) oluşması şeklinde dilimlenmiştir.

Ust ~!iyosen sonlarına doğru (11essiniyen 1 de) ise, giderek kuraklaşan sı­
cak bir iklimin etkisinde 1 eski dağ blokları kenarında,kurak-yarıkurak. bölgelere
özgü geniş aşınım-etek düzlüğü (pediment) sistemleri oluşmuştur. D I yüzeyleri-
ni çevreleyen bu yüzeyler, 11 pediplain 11 (etek ovası) tipi denüdasyon yüzeyleri
olarak da tanımlanabilir.

Orta !ı!iyosen sonlarında (Serravaliyen 1 de) 1 Anadolu yontuktüzü 1 nün yük-


selmesini ve kırılmasını sağlayan tektonik hareketler, çalışma alanımızdaki
Akdağ kütlesi ve çevresindeki fluviyal sistemin yenilenen taban düzeyine göre

enerji kazanıp canlanmasına


ve giderek Ak.dağ yontukdüzü 1 nü parçalara bölen, uzun
olukların gelişmesine yolaçmıştır. Bu olukların açılmaya başlaması, Anadoluda

Neotektonik dönemin başlangıcı olan Tortoniyen evresini karşılamaktadır . Ak.dağ


doruk düzlüğü sistemini (D-I) parçalayarak,birbiri nden ayrı doruk düzlüğü
parçaları (Dikili taş T. yontukdüzü gibi) haline getirmiş olan bu olukların de-
rin kesimleri, daha sonraki çökelme döneminde (üst 1Iiyosen), karasal çökel is-

tifiyle dolmuştur. Sırt düzlükleri çevresinde görülen çökeller, İncesu formas-
yonunun en üst düzey.ini temsil ederler. Genelde kaba gereçli, az yuvarlanmış ve
en yakındaki temelin ufalanmış malzemesinden oluşan bu çökeller, dönemsel yağış­
lı (ani sellenmeli) ve sıcak bir iklim ortamını yansıtırlar. Dağ eteği yelpazele-
ri olarak tanımlayabileceğimiz kaba gereçli çökeller arasındaki kumtaşı, çakıl­
taşı çapraz katmanları, yelpaze gelişimi sırasında, dönemsel olarak yelpaze
-oo-
üstünde yaygın akan (braided) sellenmeli,geçici akarsuların etkili olduğunu

ortaya koymaktadır.
Havza tabanı yönünde,Akdağ temelinden birkaç km. uzaklaşıldığında,

havza ortalarına doğru bu sel yelpazesi çökellerininıyanal olarak ufak tane


boylu killi, siltli ve kum-çakıl gereçli akarsu taşkın ovası fasiyesine geçiş
yaptığı görülür (Şekil : 69,70).

Bayat Suyu vadisi 1 ni güneyden sınırlayan Kırkpınar-Nevruz köyleri ara-


sında, doğu yönde giderek alçalan temelin metamorfik kireçtaşları,Sıcakçermik

travertenleri altına dalmaktadır (Şekil : 50). Kuzeydeki Seren Irmağı ile


Bayat Suyu arasındaki subölümü ise, Navruz yaylası, İt dağı, Menteşe köyü
arasında yine doğu yönde İncesu fm. altına dalmaktadır.

Temelin güneye, Kızılırmak yönüne bakan yamacındaki Kozan T. şırtı,


Dereköy kuzeyinde, İncesu formasyonu altına güney yönde ani dalım gösterir ve
tekrar yüzeylenmez (Şekil : 21). Bu bölilmde temel, havza kenarının faylı ola-
bileceğini düşündürecek ölçüde dik dalımlıdır.

İncesu formasyonu'nun, Bayat Suyu vadisi içerisinde temele birhayli


sokulduğu ve kalınlığının
alt kesimde birkaç yüz metreye ulaştığı görülür. Bu
haliyle vadi'nin,İncesu formasyonu çökeliminden önce,temeli derince yaran Tor-
toniyen yaşlı bir paleo-oluk üzerinde yeraldığı belirgindir. Bu oluk dolgusu'-
nun, Pliyosen ve Kuvaterner içerisindeki fluviyal erozyonla aşınması sonucu,
yer yer ortaya çıkmış olan oluk tabanında, (Bayat köyü yakını) oluğun alt-
orta Miyosen yaşlı Hafik formasyonu'nun jips'lerini de kestiği görülür.

Üst Miyosen'de, (Tortoniyen'de) başlayan yüksek alanlardaki aşındırma


süreçlerinin bu ölçekte derin ve geniş olukları oluşturması; Ak.dağ kütlesinin,
çevresindeki çukur alanlara göre çok önemli bir yükselmeye uğradığını ortaya
koymaktadır.

Bölgede sıkışma tektoniğinin


Eosen sonunda başladığını belirleyen Yılmaz (1983),
çalışma alanımızın kuzeyindeki Yıldızeli bindirmesinin doğu bölümünde, üst Kre-

tase yaşlı kırıntılı kayaların,Miyosen yaşlı çakıltaşlarına bindirdiğini vur-


gulamıştır.

Ak.dağ güney eteklerinde, Şarkışla-Gemerek arasında çalışan Sümengen ve


diğ. (1987) ne göre, bölgede orta Miyosen sonunda, genç sıkışma tektoniği etki-
sinde1birbirinden ayrı çöküntü havzaları gelişmiş, bu havzalar üst Miyosen'den
alt Pliyosen sonuna kadar karasal çökellerle dolmuştur.
- 59 -

Stchepinsky (1939 b) de bölgede Ak.denizin bir kolunun alt Tortoniyen'e kadar


etkili olduğunu o tarihte yükselen bölgenin tamamen su dışında kaldığını be-
lirtmiştir.

Erol (1989 a, 1989 b), Tortoniyen'de başlayan neotektonik dönemdeki yük-


selmelerinJfluviyal aşınımı hızlandırarak, oluk biçimli depresyonların açılma­
sını sağladığını belirtmiş, bu olukları "Tortoniyen olukları" olarak adlandır­

mıştır. Ak.dağ üzerinden başlayarak, çevresindeki geç Neojen havzalarına inen


paleo-oluk 1 lar ve bunları doldurmuş olan karasal çökeller, Erol (1989) un tanı­
mına uymaktadır. Tortoniyen'de başlayan aşınım, yükselen Akdağ çevresinin de-

rin oluklar halinde yarılmasına yolaçmış, Akdağ'ın KD-GB uzanımına koşut olan
güneydeki depresyon, kuzeydeki yükselmenin karşıtı olarak sürekli tortulanma
sağlayan bir çöken basen oluşturmuştur.

Ak.dağyontuk.düzü (Dikilitaş T.) çevresindeki Tortoniyen oluklarının yu-


karı kesimleri; yontukdüz çevresindeki uzun sırt düzlükleriyle yaklaşık aynı dü-

zeyde, dağ eteği kaba yelpaze çökelleriyle doludur. Eğimli sırt düzlükleri, üst
flliyosen havzasında çökelen İncesu formasyonu ile yaşıt (korelan) olan üst f\Iiyo-
sen dönemi (D II) aşınım yüzeyinin kalıntılarıdır. Bu yüzeyler ııetek düzlüğü 11

(pediment) morfolojisi'ni ortaya koymaktadır (Şekil : 69,70).


Günümüz ana subölümü sırtları üzerinde görülen konik şekilli, sertgen
benzeri tek tepe dizileri, etek düzlüğünün denüdasyonal süreçlere bağlı olarak
gelişimi sırasında, yarılma başlangıcında Tortoniyen oluklarıyla parçalanan
O I dönemi aşınım yüzeyinin, gerileyerek aşınmasından artakalmış. tanık tepeler

durumundadır (Şekil : 21).


İncesu
formasyonu çökellerinin ortaya koyduğu bir başka önemli özel-
lik; Anadoluda üst 1Iiyosen havzalarında görülen 1'1essiniyen dönemindeki ani ku-
raklaşmaya bağlı kriz' in (Karabıyıkoğlu-Barka-1984, Erol-1989 a, Saraç-Okan-
1990) etkilerinin Sivas havzasında daha düşük ölçüde yaşandığı'dır. İncesu for-
masyonu'nun ince taneli çökellerinde kil ve killi marn katmanları içerisinde
az da olsa rastlanan .iips'ler (jips kristalleri halinde), havzada kurak dönem-
lerin fazla uzun sürmediğini ve playa ortamı oluşturacak ölçüde olmadığını orta
koymaktadır. Bu durwn, o zamanlar bölgenin, doğudaki denize yakın olmasının

sonucudur.
Bölgedeki Ust !'ıliyosen havzası, Ak.dağ 1iasifinin güneyinde, masif le ay-
nı uzanımda (KD-GB) ve yaklaşık 500-600 m. kalınlıkta çökelle dolmuş uzun bir
basen yapısındadır. Bu havzada, karasal ortam koşullarında çökelen İncesu for-
masyonu; havza tabanının, tektonik gelişim süreci içinde sürekli çöktüğünü, bu
nedenle de, havzanın sürekli düşey yönde bUyüdüğünU (çökel kalınlaşmasına
- GO -

uğradığını) belirlemektedir. Akdağ güneyindeki havza kenarı yelpazelerinin hav-


za tabanı yönünde çok eğimli yapıda oluşu da; olasılıkla havza tabanı çökerken,
Akdağ Masifi'nin de yükselme gösterdiğini, dolayısıyla enerji artışına bağlı

olarak iklimin yağışlı dönemlerinde, sellenmeli akışlarla büyük oranda temel-


den malzeme taşındığını ortaya koymaktadır.Iiı.v:za'chörgülü yada menderesli akış­
ları simgeleyen akarsu yatakları, havzanın en çukur bölUmlerinde yeralmakta ve

uzun mesafelerden taşınmış 1 iyi yuvarlanmış ofiyolit çakılları içermektedir.


Yine bu çukur kesimlerde zaman zaman sığ göllerin de geliştiği gözlenmektedir
(Şekil : 69).

Bu durum, havzaya büyük ölçüde malzeme gönderen, kuzeydeki yüksek dağ­

lık alanların (Akdağ, Çamlıbel Dağları, Çeltekdağ-Sakardağ) genelde orta Anado-


luda kurak geçen lviessiniyen döneminde de yağışı tutarak, havza yönünde akış ve
taşınmaya yolaçtığı şeklinde yorumlanabilir. Havzada üst lviiyosen sedimantasyo-

nunun,orta Anadoluya kıyasla nisbeten daha yağışlı,yarıkurak subtropikal iklim


ortamında geliştiğini söyleyebiliriz.
Özetlemek gerekirse, Akdağ yontukdüzü 1 nün (D I), orta lviiyosen sonunda
uğradığı tektonik deformasyonu (topluca yükselme sağlayan) izleyen aşındırma

süreçleri, yontukdüz çevresinde yenilenen taban düzeyine (alçalan havza taban-


larına) göre, havza kenarında, eğimli etek düzlüğü karakterinde bir aşınım yü-

zeyi gelişimini başlatmıştır. Kurak ve yarıkurak, (step) karakterli iklim fak-


törleri etkisinde dağ eteğinde ayrışan meteryaller ani yağışlara bağlıı denü-
dasyonal aşınımsüreçleri etkisinde taşınmaya uğramıştır. Böylece, D I yüzeyi
parçalanıp gerileyerek daralırken, üst Miyosen süresince akarsu çökelleriyle

(yaklaşık 600 m. kalınlıkta) dolan karasal havza kenarında, havza merkezine

eğimli, aşınım pedimentleri gelişmiştir. Bu pedimentler, havza kenarı yelpazele-

riyle ve havza dolgularıyla birlikte, genelde ~1essiniyen dönemini (lviiyosen sonu)


belirleyen aşınım-birikim yüzeyi sistemini (D II) oluşturmuştur (Şekil : 69).

3.3. Merak.om yaylası yüzeyi (D III dönemi-Pliyosen)

Merakom yaylası, çalışma alanımızın kuzeydoğusundaki Çeltekdağ-Sakardağ

eteğinden başlayarak, Kızılırmak Nehri ile İncesu Deresi vadileri arasında, batı
yönde uzanan tipik bir 11
kireçtaşı platosu dur. Batı bölümü çalışma alanımız
11

içerisinde olan plato, yaklaşık 25 km. uztınluk, 10 km genişliktedir. Batı yön-


de daralan plato yüzeyi, Kızılırmak-İncesu Deresi vadileri kavşağında sonlanır.

Plato yüzeyi, İncesu formasyonu 1 nun üst düzeyinde çökelmiş gölsel


- 61 -

kireçtaşı katmanları üzerinde gelişmiştir. Doğu ve güney yönde kalınlaşan kireç-


taşı katmanları, K, KB yönde 1-2 derecelik eğime sahiptir.

Sivas kuzeyinde (çalışma alanımız dışında), yer yer 50-100 m. arasında

toplam kalınlığa
sahip olan gölsel kireçtaşları, Sivas Ovasına yönelik duvar
şeklindeki dik kornişleriyle dikkat çekerler. Bu korniş'ler Kızılırmak vadisi

kuzey yamacındaki kısa yandere'lerin erozyonla oluşturduğu,vadi yamacı gerile-


mesi sonucu oluşmuştur.

Hafif eğimli kireçtaşı katmanlarından oluşan Merak.om platosu yüzeyinin,


kuzey batıdaki İncesu
Deresi vadisine bakan kenarı daıaynı kireçtaşı katmanla-
rına bağlı olarak gelişen korniş 1 lerle sınırlanır. Bunların yilksekliği, kireç-
taşının kuzey ve batı yönde incelmesine bağlı olarak, güney yamaçtaki korniş­

lere göre daha azdır.

İncesu
formasyonunun, üst düzeyindeki gölsel ortamı karakterize eden
bir üyesi olan Merakom kireçtaşı, aynı formasyonun akarsu çökelleriyle yanal
ve düşey yönde geçişlidir. Bu ilişki, platonun batı yamacındaki vadi köklerin
de açık olarak görülür.
Kireçtaşı katmanlarınınıK-KB yöndeki hafif eğimli yapısının, plato yüzeyi eğimi­

ni,özellikle batı bölümde etkilediği görülür.


Merakom platosunun,çalışma alanımız
içerisindeki batı bölümünde, pla-
to gtiney sınırındaki önemli yükseltiler (Sarısarp T.-1660 nı, Uzunseki T.-1639 m
'
Merak.om T .-1652 m. )J kuzeybatı yönde 1-2 derece eğimli kireçtaşı katmanlarının,
katman başı üzerinde yeralır. Plato 1 nun batı ve kuzeybatı da, İncesu Deresi va-
1

disi ile sınırlanan kenarındaki yükseltilerin ise (Borazit T,-1583 m., Cindili-
ğinbaşı T-1609 m. 1 Saksağınbaşı T-1593 m., Hüyüklü T. 1597 m. Kulanı T.- 1582 m),
güney kenara göre daha az olduğu görülür.
Merakom kireçtaşlarının,K-KB
yönde eğim kazanmasını sağlayan tektonik
yapı, olasılıkla Pliyosen başlarında, karasal havzadaki çökelimi (İncesu fm.)

sona erdiren sıkışma tektoniğine bağlı olmuştur. Yükselme ve eğimlenmeye uğ­


rayan bu çökeller, Pliyosen 1 deki aşınım döneminde gelişen aşınım yüzeyi (D III)
ile kesilmiş, daha sonra da yüzey üzerinde etkin olan seçici (selective) eroz-
yon'la,kireçtaşı katmanlarının belirgin monoklinal eğimli (kuzeye) yapısal yü-

zeyleri ortaya çıkmıştır (Şekil : 23).

Merekom platosu yüzeyindeki karst şekilleri :

Merak.om platosu üzerinde,çeşitli karst şekilleri görülür. Bunlar, ta-


va şekilli yuvarlak dolinler, küçük düden çukurlukları ve delikli lapya
- 62 -

şekilleridir .Genellikle tabanı tava şeklinde dUz ve kızınızı topraklı (terra


rosa) kaplanmış olan küçUk dolinler, çoğunlukla belirgin yamaçlara sahip değil­
dir .
Kireçtaşlarının çok iyi erime özelliği gösteren kesimlerinde lapya'lar geliş­

miştir. Genelde~ irili-ufaklı dikey yuvarlak delikler şeklinde olan lapya boş­

lukları da,çoğunlukla erime kalıntısı olan kırmızı toprakla doludur.

®
Kızılırnıa).:

Şekil 23- Kızılırmak vadisi ile İncesu O.vadisi arasındaki Merakom


platosunun jeolojik-jeomorfolojik kesiti (Ölçeksiz kesit).

Merakom platosunun, çalışma alanımız dışındaki doğu


bölümünde (Sivas
kuzeyi), dolinlerin,olasılıkla Pliyosen-Kuvaterner arasında etkin olan kars-
tik süreçlerle genişlediği, içerisinde küçük hum tepelerinin yeraldığı bir
polye oluşturacak büyüklüğe ulaştığı görülmektedir. Sivas kuzeyindeki Handere
vadisine açılan bu eski polye, Handere'nin kolları tarafından yarılmış olan
eski (fosil) bir karst morfolojisi'ni ortaya koymaktadır.
Plato yüzeyindeki dolin, düden ve lapya'lar, genelde yağış sularını
tutmayan ve hemen daha derindeki karst boşluklarına ileten çukurluklardır.
Dipteki suyutan delik yada boşlukları, tabandaki dolgu malzemesi ile örtülü
olduğundan görülmemektedir.

Merakorn platosu, Kızılırmak ve İncesu Deresi'nin kol akarsuları tara-


fından,aktif bir şekilde yarılmaya uğramaktadır . Bu nedenle_. plato kenarları

çok girintili-çıkıntılı bir şekil göstermektedir (Ek: 2). Güneyden platoya


sokulan Kızılırmak drenajı, plato yüzeyinin büyük bölUmUnü akaçlamakta ve ana
suböltimü çizgisinin sürekli olarak platonun 8 1 KB kenarına doğru kaymasına ne-
den olmaktadır.
-~ -

Kızılırma.ğın kolu olan ve Sivas kuzeyi'nde,Merakom platosunu derin


bir şekilde yararak, platoya 5-6 kın . girmiş olan Handere (Tavra D.), plato yüze-
yinin büyük bölümünü akaçlamak.tadır. Plato'yu güneyden akaçlayan ikinci büyük
akarsuJçalışma. alanımızdaki Çelebiler Deresi'dir. Bu dere, batısındaki Borazit

Suyu ile birlikte plato yüzeyinin GB ucunu Kızılırma.ğa akaçlamaktadır.

Platoya sokulan vadilerin, İncesu formasyonunun,alttaki killi katman-


larıyla, üstteki gölsel kireçtaşı katmanlarında gelişen yamaçları, oldukça farklı

morfolojiye sahiptir . Killi zonlardaki eğimi , yaklaşık 40 derece'nin altında olan


yamaçlarda çoğunlukla kırgıbayır (badland) gelişimi görülür . Kil katmanları ara-
sındaki ardalanmalı dizilimli, süreksiz konglomera mercekleri, bu kırgıbayır yü-

zeylerini kesintiye uğratır . Üstteki gölsel kireçtaşı'nı kesen vadıilerin üst ya-
maç zonları (kaşlar) ise, ani bir eğim kesikliği ile dikleşen,sarp şekilleriyle
belirginleşirler.

Plato çevresinde gelişen kireçtaşı kornişlerinin, genelde yüzey suları­


nın aşındırmasına bağlı yamaç gerilemesi sırasında geliştiği, düşey çatlak sis-

temine sahip olan kireçtaşlarının, yamaç gerilemesi olayı içerisinde,bloklar


halinde koparak dik yamaç oluşturduğu gözlenmektedir . Aynı kireçtaşlarında,dik
yamaç gelişiminin bir başka şekli, fluviyo-karstik erozyona bağlı olanlardır .
Bu gelişim, platoyu parçalayan vadilerin, plato yüzeyinde , kireçtaşı içerisinde
henüz açılmakta olan vadi köklerinde açık olarak gözlenir.
Plato yüzeyinde,akarsuların geri aşındırma sürecinin hızla devam ettiği
vadi kökleri, genelde dallı-budaklı, bazen dikey kesişmeli dar kanalcıklar şek­
lindeki küçük vadiler'den oluşur . Vadi kökündeki çatallanma.larda, ani dirsek-
lenmeler, bazen de belirgin olarakJkireçtaşı'nın çatlak yapılarına yerleşmeler
gözlenir. Vadi köklerinde enine profil, genelde dar açılı V şeklindedir . Yamaç-
larda erime yüzeyleri belirgindir . Yer yer oluklu lapya şekilleri görülür. Vadi
köklerinin bazı bölümleri, küçük dolinlerin kapılması sonucu oluşan , açılmış do-
lin morfolojisi gösterir (Ek : 2) .
Bu vadiler yılın büyük bölümünde kuru'dur İlkbahar yağışlarıyla akışa geçebilen
dereler, plato yüzeyinin sularını toplayarak,kısa süreli, güçlü akış rejimine
sahip olurlar . Yağış ve akış süresinin kısalığına bağlı olarak, vadi yamaçla-
rındaki fluviyal ve karstik süreçlerin etkin olduğu dönem de oldukça kısadır.

Plato yüzeyini akaçlayan Handere, Çelebiler Deresi, Borazit Suyu ... .


gibi önemli kol akarsular, plato yamacında, kireçtaşı-kiltaşı dokanağında sı­
ral anan karstik kaynaklarla beslenmekte ve bu nedenle 7 zayıf da olsa yıl boyun-
ca akışlarını sürdürmektedir.
Il
- - !Il_-- -

Şekil: 24 . Merakom platosu KB kenarından Sıcakçerınik ve Akdağ'a bakış. Geri


planda; Akdağ yantukdüz'ü (II), Akdağ önündeki Pliyosen aşınım
yüzeyi (Ill), Demircilik yüzeyi (IV) ve Sıcakçermik traverten-
lerinin kapladığı yüksek seki (S Y1 ) profili görülüyor.

il

·şekil: 25 . Akdağ güneyinde Navruz-Bedel köyleri arasında Pliyosen yaşlı aşınım


yüzeyinin (III) görünüşü . Güneye eğimli olan yüzey,bu kesimde (alt
kesim), önde görtilen incesu formasyonu'nun havza kenarı yelpaze çö-
kellerini (kaba gereçli) kesmektedir. Geride Akdağ yontukdüzü (I)
görülüyor .
- 65 -

. ,
Platonun batı kenarını sınırlayan Incesu Deresinin, Kızılırmağınkilere göre
kısa olan kollarıda ,aynı şekilde çoğunlukla karstik kaynaklardan beslenmek-
tedir (Ek : 2).
Mera.kom platosundaki karst gelişimi, genelde plato yüzeyini kaplayan gölsel ki-
reçtaşı katmanlarının kalınlığı ile sınırlıdır. Karstik gelişimi kontrol eden
karst taban düzeyi, İncesu formasyonunun killi katmanlarıdır. Kireçtaşı kat-
manlarının altında, iyi bir geçirimsiz seviye olarak yeralan killi katman do-
kanağının, genelde karstik kaynakların çıkış zonu'nu oluşturduğu gözlenir. He-
men tüın plato yüzeyi çevresinde ve kireçtaşı korniş'lerinin tabanında, kaynak
ağızlarınınidiziler halinde sıralandığı görülür.

Plato yüzeyindeki kireçtaşı içerisinde açılmış vadilerinde, suyu di-


be çeken karst boşluklarının bulunuşu nedeniyleJgenelde kuru olan dere yatak-
larının,kireçtaşı-kiltaşı dokanağında yeralan kaynak zonunda akış kazandıkları

görülür. Bu dokanak zonundaki karst kaynaklarının sayısı,platonun batı-kuzey­

batı yamacında daha fazladır. Bu özellik,kireçtaşı katmanlarının ve alttaki kil-


li birimlerin}genelde K-KB yönde eğimli oluşu ile açıklanabilir. (Şekil :23).

!ıı'lerakom yüzeyini (D III) güneyden sınırlayan ters fay :

Üst ~Iiyosen sonunda~ bölgede sıkışma ve yükselmeye neden olan tektoniz-


ma1 Miyosen havzasının genç karasal çökelleriniıgenelde kuzey yönde eğim kazan-
dıracak şekilde etkilemiştir. Sivas kuzeyindeki (Merak.om platosu güney yamacı)

ters fay (Sivas fayı), yükselen güney bloktaki jipsli Hafik formasyonu 1 nu
(orta ~1iyosen) 1 kuzeydeki İncesu forınasyonuİıun (üst ~Iiyosen) en üst seviyesi
olan !ııferakom kireçtaşı düzeyine yUksel tmiş durwndadır (Şekil: 63, 64) .
Batı ucu çalışma alanımıza giren bu fayı Sivas doğusunda Hafik ·ilçesine (Düz-
yayla köyü) kadar uzanmakta ve fay boyunca, sıkışma ile ilgili kıvrım yapıları

gözlenmektedir.

Plato güney kenarının ve fayln,birbirine yaklaşık koşut olan,D-B yön-


lü uzanımını 1 plato yamacının şekillenmesinin, dolayısıyla da Kızılırmak ana
yatağının yerleşmesinin; güney bloku yUkselmiş olan bu ters fayın kontrolünde
geliştiğini belirlemektedir.
Fay zonunun güneyindeki Jipsli Hafik formasyonu, Kızılırmak ve kollarının sağ­

ladığı erozyonla kolaylıkla aşınmış, plato yüzeyinin gerilemesi, bağıl olarak


İncesu formasyonundan daha dirençsiz olan Hafik formasyonunda, çok hızlı ge-
lişmiştir. Kızılırmağın, platoyu yarıp, daha sonra yatağını güney yönde kayma
sonucu genişleterek oluşturduğu Sivas Ovası, bu formasyonda açılmıştır.
Kızılırmağın, halen plato yüzeyini yarmakta olan kolları 1 kuzeydeki
İncesu Deresine oranla, daha etkin bir şekilde platoyu kaplamıştır. Bu nedenle,
vadi kökleri çevresinde, kireçtaŞı katmanlarına bağlı yapısal eğimin (kuzey yön-

lü) aksine,güneye eğimli yerel yüzey eğimleri oluşmuş, böylece plato üzerindeki
ana subölUmti de,Kuvaterner içerisinde,Kızılırmak akaçlaması yararına kuzeye
kaymıştır.

Tanımlamaya çalıştığımızMerakom platosu; Kızılırmak ana akarsuyu ve


Kızılırmağa bağlanan İncesu Deresi, Yıldız Irmağı ve Kalın Irmağı gibi büyük

kol akarsu vadileriyle parçalanarak, dilimlere ayrılmış olan Pliyosen dönemi


(DIII) aşınım yüzeyinin .kalıntısıdır. Kızılırmak vadisinin güneyinde ve batı
uzantılarında da kalıntılar halinde izlenebilen bu yüzey, çalışma alanımız ve

yakın çevresinde, İncesu formasyonu'nu, Kızılırmak güneyinde Hafik formasyonu'nu,

Akdağ-Sakardağ çevresinde de 1 metamorfitleri ve eski volkanitleri kesmiştir.

Merak.om yüzeyinin bugünkü yapısal yüzey karakterini, olasılıkla Pliyo-


sen süresini kapsayan aşınım yüzeyi sisteminin gelişiminin sonlarında (Kuvater-
ner başlangıcında) kazanmaya başladığı oldukça belirgindir. Bunun en açık kanıtı;
Merak.om yüzeyinin, Akdağ-Sakardağ Paleozoyik temeli üzerindeki uzantılarıdır.

ka-
Çalışma alanının doğusunda,Çeltekdağ-Sakardağ eteğindeki Karaçayır

sabası yakınında başlayan Merakom yüzeyi (D III), bu kesimde İncesu formasyonu


ile birlikte,kristalize kireçtaşı ve şistlerden oluşan metamorfik kayaları da
kesmiştir. Bu yüzeyler, genellikle B ve GB yönde dışa eğimlidir.

Aşınım yüzeyi 1 nin güneybatı. yöndeki devamında,Merakom kireçtaşı platosu'na ge-


çildiğinde, yapısal özellik belirginleşmekte, yüzey KB yönde eğim göstermekte-
dir (Ek: 2). Çalışma alanımızın geniş çevresi içerisinde de gözlemlediğimiz bu
durum; olasılıkla Pliyosen başlarında İncesu formasyonu çökelimini sonlandıran
tektoniğin bu genç karasal çökelleri monoklinal yapıda eğimlendirdiğini ve böl-

geyi yUkselttiğini, bu yükselmeye bağlı olarak Pliyosen aşınım döneminin (D III)


başladığını, K-KB yönde eğimli İncesu fm. ile temelin,aynı düzeyde,fluviyal sü-

reçler etkisinde aşınıma uğradığını ortaya koymaktadır. Plato yüzeyinde (özel-


likle kuzey ve batı bölUmde) gözlenen yapısal eğimler (katman yüzeyi eğimi),
aşınım yüzeyi gelişiminden sonraki dönemde (Kuvaterner'de), yüzeyi etkileyen

secici (selective) erozyona! süreçlerle ortaya çıkmıştır.

Merak.om platosu kireçtaşları içerisinde gelişmiş olan karst sistemi; Merak.om


yüzeyinin, platoya dönüşmesini sağlayan akarsu vadileriyle yarılması sonucunda
(Pleyistosen'de) fosilleşerek,askıda kalmış olan Pliyosen dönemi karstlaşması 1 -

na aittir (Şekil:23 ).
- 67 -
1 1 Günümüzdeki erozyon · K 1
.ı.er Dere . ' ızı ırma
k k l
ol arının etkisinde' Handere' Çelebi
sı, Borazit S v
de eğim ka uyu adileri çevresinde, plato yüzeyininıbu vadiler yönün
zarunasına y ı kt
neaen Olmo»t d o açma a, plato tizerindeki subölümiliıün,KB yönde ka'~asın,·
'"'
··~ a ır.

ılkcı,ğ
Çevresindekı' '!
"erakom yaşıtı (DIII) yilzey kalıntıları :
o rrr d" .
lllü U
• ft ı·
onemıne ait olan aşınım yüzeyinin kalıntıları ' Akdagw ana subo"lu"-
mış 1 lYosen yaşlı (DII) sırt düzlükleri çevresinde ve bu yüzeyi sonradan ;ar
an Vadiler içerı·s· d
l indeo Akd 1 y·· . p1· d. . .
~, ın e yera ır. uzeyın, ıyosen önemı vadı tabanları şek·
Kozan Te ag a sokulduğunu gösteren en tipik örnek Kozan Deresi vadisidir (Ek : 2;
Miyosen Pe doğusıındaki vadide; metamorfitler, granit sokulumu ve üstündeki üst
YaıııacınctaYaşıı
d
detritikleri kesen Pliyosen (D III) yilzeyinin, vadinin her iki
lik ' aralan yüzeyler şeklinde Akdağ'a sokulduğu gözlenir. 1 km. geniş-'
te Olan bu
derın b· eski vadi tabanı, akarsuyun Pliyosen sonundaki gençleşmesiyle,
ır
Şekilde yarılmıştır (Ek : 2).
1
' ilst l!" Akdağ güneyindeki Pliyosen (D III) yilzeyi, ana subölümünün yeraldığı
1
Y1!JJıa lYosen (D II) yilzeyinci;n50-150 m. arasında değişen yükseklikteki dik bir
ç zonu 1"1
tir e ayrılır. Bu yamaçlar, Akdağ metamorfitleri üzerinde gelişmiş-
(Şekil : 21,25).
İki Yüze
GiJıı eydeY arasındaki yamaç zonu dağın doğu bölümünde bu öl çilde keskin değildir.
b '
lJl\k Yö .' u dik Yamaç önünde Akdağ metamorfitlerini (şist ve klreçtaşı) Kızılır-
Slst ~Unde eğimli
olarak dtizlemiş olan, yaklaşık 1500 m. yükseltideki D III
~·~ .. . .
Yon 1 n,Derekoy ve Bedel köylerine yakın olan alt kesımlerı, İncesu formas-
u nun b
tir. ' avza kenarı kolüvyal, kaba gereçli yelpaze çökelleri Uzerinde gelişmiş-

ard Genelde f ltivyal silreçler etkisinde gelişmiş olan bu aşınım yUzeyinin


~r:~cı~ın Çok dik oluşu;
flilvyal erozyona yüzey bağlı gelişmesi sırasındaki,
hı~~ı v erı a ındınnasına ba-ıı ' ama erilemesi ile il ilidir. Bu gerilemenin
~inde e boYUtu, İncesu formasyonunun çökeldiği havza üzerinde,Pliyosen döne-
kuruımuş olan akarsu ağının erozyona! gücüne bağlı olmuştur.
Ö<:! Pliyosen döneminin günümüze kadar kalabilen aşınım yiizeyi parçalarında
enen . '
de a llkseı 'ze e-imleri, yüzeyin oluşumunu sağlayan akarsu ağının, genel-
kaYrrıakna iz ileri le bu ünkü akarsu a-ına aklaşık olarak benzedi-ini ortaya
tadır
T. (D I) den başlayarak,doğu yönde Kurtdeliği T. Başyatağın
Dikilitaş

T, Navruz köyü üzerinden geçen ana subölUmü çizgisi, Bayat Suyu ile Kızılırmak
arasında önemli bir konuma sahiptir.

SubölUmühün kuzeyinde ve gilneyinde 1 Pliyosen dönemi yüzeylerinin (DIII) yükselti-


lerinin birbirini tutmadığı; kuzeydeki Bayat Suyu çevresindeki yüzey parçaları­
nın, güneydeki Kızılırmak vadisine dönük ve aynı yaştaki yüzeyden 50-100 metre

arasında daha yüksek konumda bullUlduğu gözlenir.

akaçlayan Bayat Suyu 1 nun vadi kökünde, Kırk­


Akdağ'ın doğu yamaçlarını

pınar köyü çevresinde, üst Miyosen dönemi (D II) yüzeyine,etkin bir yamaç ge-

rilemesi sonucu dik bir ard yamaç oluşturarak sokulmuş olan D III yüzeyi, bu-
günkü akarsu ve kollarıyla parçalanmış olarak, vadinin yamaçlarında talveg
yönünde eğimli olan sırtlar şeklinde kalmıştır.

1600-1700 m.ler arasında yükseltide olan bu yüzey kalıntıları, vadi


aşağı yönde alçalma gösterir. Genelde Akdağ metamorfitlerini kesmiş olan yüzey,

Kırkpınar köyü ve Navruz yaylası dolayında, İncesu forınasyonu nu da keser durum-


1

dadır. Kuzeyde Seren Irmağı vadisinin Çağlayan köyü dolayında yeralan aynı yaş­
taki yüzey kalıntıları daıBayat Suyu vadisindekilerle yaklaşık aynı yükselti-
lerde ve aynı özelliktedir.
Akdağ'ın Yıldızeli
ilçesine bakan kuzey yamacı, D II yüzeyinden itiba-
ren dik bir eğimle kuzeydeki Kuvaterner yüzeylerine iner. Pliyosen yüzey kalın­
tıları içermeyen bu yamaç, Pliyosen içerisinde ve Kuvaterner başlangıcında

aşınmaya uğramış olmalıdır.

Dikilitaş T.-Başyatağın
T. arasındaki ana subölUmü'nün güneyinde, Kı­
zılırmak vadisine eğimli olan Pliyosen yüzeyinin, suböltimü kuzeyindeki kol akar-

sular çevresinde yeralan,aynı yaştaki yüzey kalıntılarından daha aşağı kot'ta


oluşu; aşınım yüzeyinin gelişimini sağlayan flüvyal süreçlerin ana ve kol akar-
suların, subölümleri ile sınırlanan farklı bölümlerinde, farklı ölçüde enerjiye

sahip olduğlUlu ve yüzey eğimlerinin en aza indiği olgun yapıda a~Lnım yüzeyle-
rinin ancak ana akarsular çevresinde gelişebildiğini,yan dereler boyunda ise,
daha yüksekte ve daha eğimli yüzeyler halinde geliştiğini belirlemektedir.

Bölgede geniş yayılımı olan Pliyosen dönemi yüzey kalıntıları, yüzeyin


oluşumunu sağlayan drenaj ağının, ana çizgileriyle günümüzdekine benzediğini
ortaya koymaktadır.

Ak.dağ
güneyindeki Pliyosen aşınım yüzeyi, o dönemdeki ana drenaja bağlı olarak,
metamorfik ktitlenin;flüvyal erozyonla ve etkin yamaç gerilemesiyle olgun bir mor-
foloji oluşturacak şekilde aşınmasıyla gelişmiştir. Yamaç gerilemesinin hızlı
olduğu Demircilik, Dereköy, Bedel köyleri kuzeyinde, üst ~Iiyosen dönemi (D II)
yüzey sisteminin birhayli gerilediği ve Pliyosen aşınım yüzeyi ard yamacının,
diğer bölümlerden çok farklı olarak dikleştiği; 200-300 m. bağıl yükseklik ka-
zandığı görülür. Bayat Suyu ve Seren Irmağı vadilerindeki yaşıt yüzeylerin ard
yamaçlarının dikliği ve yüksekliği ise çok daha azdır.

Kızılırrnağın güneyinde, alanımız dışında kalan Pliyosen yüzeyleri,


güneyde daha çok yükselme sağlamış olan ve Kızılırmak boyunca uzanan ters fay'a
(Sivas fayı : Morfotektonik bölümünde açıklanacak) bağlı olarak, İncesu formas-
yonu altındaki jipsli Hafik formasyonu üzerinde gelişmiştir.

Erol (1989), Anadolu ı da ~Iiyosen/Pliyosen geçişinde canlanan tektonik


hareketlerle, yeni bir aşınım-birikim döneminin başladığını, Miyosen'de nemli-
sıcak olan iklimin Pliyosen'de subtropikal-ılık bir karakter kazanarak, serin
ve yağışlı evrelere sahip olduğunu, yağış artışına bağlı olarak, akarsu sistem-
lerinin güç kazanıp,fluviyal süreçlerin ön plana çıktığını vurgulamıştır.

Sivas bölgesinde, Pliyosen dönemi başlangıcını belirleyen tektonik


hareketler; İncesu formasyonunda, monoklinal eğim sağlayan çarpılma ve kırıklar
boyunca genç volkanik sok:ulumların oluşturduğu yerel deformasyonlar olarak gö-
rülmektedir (Şekil : 13). Kızılırmak vadisi boyunca uzanan ters fay (Sivas fayı)

en önemli tektonik yapıyı oluşturmaktadır (Şekil : 63, 64). (~Iorfotektonik bö-


lümünde açıklanacaktır)

Bölgesel ölçekte ve genelde K-G yönlü sıkışma kökenli tektonik rejim


içerisinde gelişen bu tektonik deformasyonlar 1 ~'1iyosen karasal havzalarında çö-
kelimin sonlanarak, genelde yükselmeye uğramış olan bölgenin, yenilenen (alçalah)
taban düzeyine göre yarılmasına ve boşalmaya başlamasına neden olmuştur. Bölge-
nin topluca yükselmeye uğradığının önemli bir kanıtı da, yakın çevrede Pliyosen
çökellerinin bulunmayışıdır.

Pliyosen döneminde iklimde serinleme ve yağış artışı ile canlanarak


' '
erozyon işlevini arttıran akarsular, İncesu formasyonu ve temel üzerinde, yakla-
şık 100-150 metreye ulaşan bir yarılma sağlamıştır. Daha sonra 1 akarsuların den-
ge profiline yaklaşmaları ile başlattıkları yanlamasına aşındırma (olgunlaşma)

sırasında, temel üzerindeki vadiler, taban genişlemesine uğramış, havza kenarı

ve yamaç önlerinde, yüzeysel akışlı selinti sularının ve taşıdığı kolüvyal mal-


zeme'nin sağladığı erozyonla, genelde aşınım karakterli, havza tabanı yönünde
eğimli etek düzlüklerinden oluşan Pliyosen yüzeyi (D III) gelişmiştir.
- 70 ~.

3.2.4. De
__ mircilik yüzeyi (D IV dönemi, en alt Pleyistosen)

Çalışma alanımızın batısında, Akdağ ile Kızılırmak arasında yeralan


Plato Yüze . . .. . . .
koı Yı, Incesu formasyonu uzerınde gelışmış ve Akdağdan,Kızılırmağa inen
akarsularla derin"bir şekilde yarılmaya uğramış.yüzey parçalarından oluşur.
1500-155
. O m. ler arası yükseltideki bu parçalanmış plato yüzeyi, Akdağ gtine-
Yındeki M .. . .
3 erakom yuzeyı yaşıtı (Plıyosen) olan DTII yüzeyi parçalarından 20-
~m~.l~k bir yamaçla ayrılır. Kozan T. güneyindeki Dereköy ve güneybatı'~aki
Y
ırcılik ko··Yil , b u yamacın gtineyın· d
e, P ı a t o üzerinde yeralırlar. Büyük bir
a:ırıa Yerıeşmesı· olması nedeniyle p ı atoyu Demircilik yüzeyi olarak adlandırdık.
Kızılırmak boyunca vadiye koşut uzanımı olan yüzeyin, Demircilik kö-
Yti-K
lZılırmak: vadisi arasındaki bölümünün genişliği 4-5 km. kadardır. Sıcak­
Çerınik r
1.. eresinde, Kalın Irmağı ve Yıldız Irmağı vadilerinin uzandığı orta bö-
Umcte' akarsularla aşındırılmış olan bu yüzeyin doğu yöndeki uzantıları, ~fe-
r~koın Platosu çevresinde yeralır. Yüzeyin Kızılırmak vadisi güneyindeki bölü-
ınu ise,jipsli Hafik formasyonu üzerinde gelişmiştir.
Demircilik platosu'nun kuzey bölümü, Akdağ önündeki üst Miyosen hav-
Zasın
ın kenarında çökelmiş olan iri bloklu kaba yelpaze detritikleri üzerin-
de gelişmiştir.
muş oı
Bu yüzey, kuzeyindeki Pliyosen dönemi (D III) yüzeyine sokul-
an kesimlerinde Akdağ kireçtaşlarını da keser.

y.. İncesu formasyonu'nun menderesli akarsu çökelleriyle yanal ve düşey


~ilde geçişli olan havza kenarı yelpaze çökelleri, çoğunluk Akdağ kireçtaşı ve
Şıstıe-·
~ıne ait kaba malzemeler'den oluşur. Az yuvarlanmış
yada köşeli gereçler,
::r Yer Ca C03 ç:imentosuyla tutturulmuş, havza tabanı yönünde (güneye) eğimli
tmanlar halindedir. Bunlar tipik dağ eteği yelpazeleridir ve dönemsel ani
seııe .
nmeıı yağışlı/kurak iklim karakterini yansıtırlar. Güney yönde ilerledik-
çe t
ane boyu küçülen detritikler plato ortalarında akarsu kanal dolgusu ve
taokı '
>nova sı fasıyeslerıne
. · ·
geçer ı er.

Plato 1.nun güney kesiminde akarsu fasiyesi arasında ,sık ardalanmalı


Sığ g·l
0
K ortamlarına ait kireçtaşı katmanları yeralır.
Uzey Yönde 1-3 derece eğimli olan bu katmanlar, plato'ya güney kesimde belirgin
~PıJ~~~- - ~ karakteri kazandırmıştır. Demircilik yüzeyinin kuzey bölümün-
de~·
ncesu forınasyonuhun dağ eteği yelj:ıaze 1 lerini kesen ve güney yönde olan
:
orı ·· .. .
ına1
··ze eğimleri daha aşag~ıda kil taşı ile ardalanmalı golsel kıreçta-
Şı '
~arının yüzeylendiği kesimde,monoklinal katman eğimine uyarak kuzey
~t
. ers .
eğim kazanmaktadır. Kireçtaşı ıle sınırlı kalan bu yapı 1aşım yuze-
..
Yın·
ın' Demircilik yüzeyinin gelişiminden sonra , seçici erozyonla oluştuğu
beı·
ırgind·ır.
- 71 -

40 cm.) ~mircilik yüzeyinin büyük bölümünde, kuru tarım yapılan ince (20-
r1ka bır taşlı toprak katı gelişmiştir. Plato, güneyde Emirler, doğuda Sa-
Ya, Becteı k .. 1 .
ve S oy erı yakınında dik yamaçlarla sınırlanır. özellikle Emirler
1arına arıkaya
ba-ı
köylerine dönük yamaçların üst bölümleri, gölsel kireçtaşı katman-
-
.Beci 1 Olarak gelişmiş kornişler 1 den oluşur (Ek : 2).
el-Sarıka . . . . _
dar . ya çızgısının dogusunda, plato'nun metamorfik temel yakınına ka-
gerııedi - · . . ·
ler· gı' yerını Incesu formasyonu üzerinde gelişmiş olan akarsu seki-
ıne bıraktıg-ı .. ··ı kt
A.k:cıa- goru me edir. Aynı yüzey, daha doğuda Nevruz köyü dolayında,
g kireçtaşlarını kesmektedir.

res· Demirçilik platosu,genel görünüşü ile, Kızılırmak ve kol akarsuları çev-


ınde ka
ze . ' a rsu süreçleri etkisinde gelişmiş, genelde aşınım karakterli bir yü-
Yln k 1
t b a ıntısıdır. Yüzey parçalarının gerisindeki ard yamaç ve önünde, vadi
a anıa
seıı rına doğru eğimli olarak geliştiği gözlenebilen glasiler, genelde yüzey
ennıeıerinin
ınındek· oluşturduğu aşınım glasi si
1
.. tipindedir. Platonun güney kesi-
.. ı goıseı kireçtaşlarına bağlı olarak daha sonraki dönemde ve orijinal,
. e e~imine ters yönde elişmiş olan yapısal yüzey eğimleri, Kuvaterner
ı etisinde ve
ünümüzde de sürmekte olan seçici (selective) erozyona bağlı ol-
~ (Şetu : 44).
fik f Kızııırmağın kuzeyindeki Demircilik platosuyla~gilneyindeki jipsli Ha-
l ormasyonu üzerinde aynı dönemde gelişmiş olan (yaşıt) plato yüzeyleri bir-
eŞtltild· - ·
re . ıgınde; eski Kızılırmak ana yatağının yeraldığı eski taşkın ovası çev-
~lilde,kilometrelerce genişlikte eğimli glasi yüzeylerinin gelişmiş olduğu gö-
ak lrıektedir. Geniş bir akarsu ovası şeklinde gelişmiş olan bu ytizey sistemi;
arsuYun
gomuı Kuvaterner içerisindeki negatif taban düzeyi değişmelerine bağlı olan
u ınesı ile büyük ölçüde aşınıma uğramış1 günümüze yalnızca,akarsu etkisinden
~•kt
o,,. a 0 lanJeski ova kenarı glasi yüzeyleri kalmıştır.
a tabanı
t Yönünde eğimli olarak gelişmiş olan bu yüzeyler, genelde aşınım karal{-
erıldi
Otın r. Akarsu çevresindeki taşkın ovası, Kuvaternerdeki etkin akarsu erozyo-
a bağlı
olarak aşınmaya uğramıştır.

ılkııağ'
n. tr
ln -
dogu ve kuzey eteklerindeki Demircilik yaşıtı (en alt Pleyistosen-
1
') '"'
Juzeyıeri :

~ad· Bayat Suyu vadisinde, vadinin yukarı kesiminde başlayan eğimli yüzeyler,
lar ı Yamaçlarında yandere erozyonuyla dilimlenmiş, talveg yönünde eğimli sırt­
Sekl ~eklindedir. üstteki Pliyosen dönemi yüzeylerinden1 yaklaşık 20-30 m. yük-
lkte bir yamaç zonu ile ayrılan Demircilik yüzeyi parçaları, vadinin kuzey
- 73 -

Yamaçıarlnda, özellikle B t
ser v aya -Menteşe köyleri arasında, İncesu çökellerini ke-
e geniş ı
t aşıarı ve a anları kaplar. !fenteşe-Yılarılıkaya kbyleri arasında,Akdagv kireç-
Olan ve N ~er yer de alttaki şistlerin, Demircilik yüzeyi ile aynı düzeyde
eo en ·ö t·· ün
.. Bu f
ruı ur. . .r un sıyrılmasıyla açığa çıkmış fosil e ler olduğu gö-
osıı yüzeyler çevresinde, genelde kaba detritikler yeralır.
zey Bayat vadisi güney yama~ında, daha dar sırtlar halinde kalmış olan yü-
leri ~rçaıarı, genelde şistler, kireçtaşları ve yer yer de İncesu fm. detritik-
Uzerindedir.

Yüzeyı Seren Irmağı vadisinin batı bölilmünde, Çağlayan köyü çevresindeki yaşıt
. er, 1550-1600
rlni de m. yükseltiye sahiptir. Çağlayan batısında 1 Eosen volkanitle-
Çök 1 . kesmiş olan ytizeyin diğer bölümleri; vadinin bu kesiminde üst ~fiyosen
e ınıi (İ '
tist fl.fiyosen ncesu fm · ) öncesi paleokanal 1 ı (Tortoniyen ol .uğunu) doldurmuş olan,
Yaşlı İncesu fm. çökellerini kesmiştir.

bur Ytizey, Çağlayan köyü-Yıldızeli ilçesi arasında ise, granit sokulu~u ve


•da.ki b. . . . .
dar ır Paleokanal dolgusu (İncesu fm. çökellerı) ıle)metamorfıtleri kesen,
Şağ alanlı
ında 1 Ak
Ylizey parçaları
olarak görülmektedir. Seren kav- Irmağı-Kalın Irmağı
~lş dağ kireçtaşı ve Eosen volkanitlerini kesen yüzeyin, büyük bölümü aşın-
durumdadır

ku 2eye e~.
Yıldızeli
. güneyinde, Akdağrı kuzeyden sınırlayan dik yamacın altındaki
dad
ır 'l
gımıı glasi yüzeyi kalıntıları, seki sistemlerinden ayrılamayacak durum-
d · aklaşık 1500 m. dtizeyinde başlayan ve kuzeydeki eski akarsu ovası yönün-
·~~·ı olan bu yüzeyler seki sistemlerıyle
seı. . - içinıyük-
. . olmadıgı
yamaçlı geçışlı
~ Sek· J

ı Yüzeyi ile aynı yaşta (Pleyistosen) kabul edilebilirler.

Yüzeyi 1 nin .~ferakom yaylası çevresindeki kalıntıları :

kenar Demircilik yaşıtı (D IV) yüzey kalıntıları, liferakom yaylasının batı


lar lnı sınırlayan incesu Deresi vadisininJiki yanında önemli bir alanı kap-
Uıan1ına
Ortalama 1500-1550 m. y(Jkseltilerde yeralan yüzey, KKD--GGB yönde çizgisel
da"b• sahip olan İncesu Deresi nin batısında, akarsuya koşut uzanımı olan,
1

S<rt ır SUböltiıııü Slrtl şeklindedir. Yaklaşık 15 km. uzunluktaki bu suböltiıııli


da~ l, akarsu akış yönünde (GGB) hafif bir eğime sahiptir. İncesu Deresinin
rl~ Yamacı, ana akarsuya çok bağlanan, sayıda
yandere ile dilimlenerek, çok sa-
a sırtı · k
:i . ara bölünmüş durumdadır. Bu nedenle)bferakom yaylasının bu cephesı,ço
rıntili .
a çıkıntılı bir morfoloji kazanmıştır. Bu yamaç zonunda 1 ~1erakom kıreç-
~ M ..
atosu ndan !ncesu Deresi vadisi yöntine uzanan dar sırtların ytizeyı, pla-
1
J
Ytizey· · · ı
'"ııl.r. ınden 20-40 metrelik , genellikle de düşük eğimli olan yamaç geçışıy e
- 7~ -

İncesu Deresi ve batısında ona koşut uzanımdaki subölümü 1


sırtı nın

oluşumu, vadiyi yönlendiren tektonik çizgisellik ile ilgilidir. Subölümü sırtı­


nın, Yıldız Irmağı ve onun koldere 1 lerinin erozyona! süreçleri etkisindeki batı
yamacı ve güney yöndeki uzantısı, Pleyistosen akarsu sekilerinin gelişimi sıra­

sında, aşındırılarak ortadan kaldırılmıştır.

Demircilik yüzeyinin, Merakom platosu güneyindeki Borazit Suyu ve Çe-


lebiler Deresi vadilerinin, platoya sokulmuş olan yukarı kesimlerinde kalmış olan
yüzey parçaları, kireçtaşı kornişleriyle sınırlanmış eski kanyon vadilerin, geniş­
lemiş tabanına benzemektedir. Bunların üzeri, genelde kalın olmayan (0,50-1 m.),
kolüvyal yamaç gereciyle kaplıdır.

Çalışma alanının orta kesimi, yani Kalın ve Yıldız Irmaklarının birbiri-


ne yaklaştıkları Sıcakçermik
yöresi ve güneyde bu akarsuların Kızılırmağa kavuş­
tukları kavşak böltimü, Demircilik yüzeyinin en çok aşınmaya uğradığı alandır.
Kızılırmak'la birlikte İncesu Deresi, Yıldız ve Kalın Irmaklar1 nın, Kuvater-
1

ner içerisinde çok basamaklı bir yapı oluşturarak Demircilik yüzeyine (eski
aşınım-birikim ovası) gömülmesi, ve durgunluk dönemlerinde akarsuların yanal yer-
değiştirmeleri, bu geniş alanda Demircilik yüzeyinin erozyona uğrayarak yokolma-

sına neden olmuştur.

Erol (1986, 1989)'a göre, Anadolu'da en alt Pleyistosend~ki şekillenme,


esas itibariyle Pliyosen'deki iklim koşullarının az çok benzer özellikteki deva-
mı halindedir. Anadoluda o dönemde egemen olan, genelde yarı nemli-sıcak, kara-
sal subtropikal iklim koşulları altında, en alt Pleyistosen de fluviyal aşınım
1

ve birikim sürmüş, nisbeten nemli ve serin olan bir evrede (Tuna pluviyali),
akarsular etkisinde ve Karadeniz yönündeki taban düzeyi denetiminde, Kuvaterner
başlangıcı olarak yaşlandırılabilecek aşanım-birikim yüzeyi sistemi (D-IV) ge-
lişmiştir. Bu yüzey sisteminin oluşumunu başlatan ve aynı zamanda Pliyosen dö-
nemi yüzeyi (O III) gelişiminin tamamlanmasını sağlayan olay, Pliyosen sonunda
Anadolu yu yeniden etkileyen neotektonik hareketlerin neden olduğu taban düzeyi
1

değişmeleri 1 dir.

Bölgede Kuvaterner başlangıcını karşılayan en önemli tektonik bulgula-


rımız, Sıcak.çermikyöresinde yoğunlaşan K-G uzanımlı açılma çatlakları'dır. Bun-
lar, K-G yönlü sıkışma kökenli en genç tektonik hareketlerin ürünüdür. Yöredeki
sıcaksuların çıkışı ve travertenlerin oluşumu da, bölgede genel bir yükselme
1

sağlamış olan bu genç hareketlerle ilgilidir. Pliyosen yüzeyini (D 111) oluştu­

ran akarsu sisteminin gömülmesi; subtropikal iklimde serinleme ve yağış artışı

şeklinde görülen değişme ile,bölgenin yükselmesini (taban düzeyinin negatif de-


- 74 -
ğişim;) _
saglayan h
artan aka . genç areketlere bağlı olmuştur. Kuvaterner başında enerjisi
l rsu SJ..stem · ·
ı Olarak ınırı,alüvyal Pliyosen ovaları üzerindeki ilk gömülmesine bağ
rak:,yanı~akarsuların önce derinlemesine, daha sonra da denge profiline ulaşa­
se," (t'· sına vadi genişlemesini sag"layan aşındırması ile, en alt Pleyisto-
'lll aniyen) .
' ıçerisinde bir yilzey gelişimi olmuştur.
1
Sakin akı ı
su gö .. ş ı orta kısımları, daha sonra Kuvaterrıer içerisinde yine akar·
muımeıeriyle
I rındaJ;:·
Oluştu
ı~~e · · .
-
erozyona ugramış oları bu aşınım-birikim yüzeyinin havza kena-
'
rı, genelde Incesu formasyonu çökellerinin,eğimli bir yüzey
1' l'Ularak a d
toprak h şın ırılmasıyla oluşan (yamaç sellenmelerine bağlı olan kolüvyal
areketi etkisinde) eski glasi yüzeylerinin kalıntılarıdır.
3.3 p
. _,_levistosen
~--~""-v~a~d~i~l~e~r1ic2v~e_S~e~k~ic.!s~i~s~te~m~l~e~r2i

ılna çi ·ı .
en aıt zgı erıyle Pliyosen içerisinde belirginleşmiş olan akarsu ağı,
Pley·
raklarnaıar ıstosen'de D IV yüzey sistemi gelişiminin ardından,kısa aralıklı du-
ve gömtilmeler sonucunda bugtinkü genç vadilerini oluşturmuştur.

Vadi sistemi :

buYUk YUkarı Kızılırmak havzası içerisinde yeralan çalışma alanımızdaki en


da.ki akarsu Kızılırmak'tır. Sıcakçermik yöresi güneyinde yaklaşık D-B uzanım­
leşıtıi :Yatağıyla Neojen çökelleri (İncesu ve Hafik formasyonları) içerisine yer-
Ya.kın ş Olan bu ana akarsu, kuzeyden aldığı büyük kol akarsularla Sıcakçermik
lUdab·ı.
alan bu . . ır eşır. Kavşak yakınlarında, Kalın Irmağı ve Yıldız Irmağı adını
llda~ lkı bUYük kol akarsu, en kuzeydeki Çamlıbel Dağları-Kör0ğlu Dağı-Duman-
sırası ü .
ırtlııey· zerinden e en havza subölü~U'nün (Tokat-Sıvas havzaları subölü~ü)
ındeJt·
nln ı,çok geniş bir alanı Kızılırmağa akaçlanıaktadır. Akaçlama alanları-
genişl ...
lar cı.· ıgı ve kuzeydeki dağların yeterli yağışı alması nedeniyle, bu akarsu-
tyice Uzenıi bir akış rejimine sahiptirler. Delikkaya Köyü güneyinde birbirine
k\'d Yakınlaşan (3 km. aralık) bu iki akarsu, tam güneye yöneldikleri bu mev-
en so
giin nra, K-G yönlü, birbirine paralel ve~yaklaşık 12 km. uzunluktaki düz-
Uzanış1 1
vadilerinde akarak Kızılırmağa ulaşırlar.
akq_l' Yıldız Irmağının 4 km. doğusunda ve ona paralel uzanışlı olan bir kol
su da 1
Ylr k: ' ncesu Deresi rdir. Bu akarsu, rırerakom platosu kuzey ucunda, Karaça-
seı asabası Yakınıdan doğarak KKD-GGB yönlti ve yaklaşık 15 km. boyunca çizgi-
Uzanım1
SUrdÜJ:'ür . 1 Vadisinde, plato kenarı karstik kaynaklarından beslener~k akış~nı
ne'e
~ rek
· Incesu Deresi ' Sıcak~ermik
y
doğusunda, hafif bir dirsekle güneye yö-
' Yıldız Irmağı paraleiinde Kızılırmağa kavuşur.
- 75 -

suıarı Kızılırmag-ın deb ısını


· · · yaklaşık iki katına çıkaran, bu önemli kol akar-
rın K aldığı kavşak bölümünde, Kızılırmak vadisi kuzey yamacı; kol akarsula-
Uvaterner ·
!anarak; ıçerisinde duraksamalı gömülme ve aşındırması etkisinde parça-
nectenı ' -seki kıra n1arın dan o1uşan çok basamaklı bir morfoloji kazanmıştır. Bu

tir(~' .kavşak bölümü çevresinde, Kızılırnıak vadisi asimetrik yapıda gelişmiş­


. 2, Şekil : 34).

dı . Yıldızeli batısında Han Irmağı olarak doğup, Yıldızeli dolayında Yıl-


zeıı ır -
linct magı adını alan Kalın Irınağı; Akdağ masifinin doğu ucunu bir yay şek-
e dol
layı d aşarak Kızılırınağa ulaşır. Bazı bölümlerinde özellikle Kalın köyti do-
na fa
da da Y zonuna yerleşmiş olan akarsu, kuzeyde Neojen - Paleozoyik sınırın-
Ak:ctay rNeojen örtüyle birlikte Akdağ metarrıorfitlerini de kesmiştir
g ın al
dan k ' anımızdaki doğu ucunun kuzey yarısı, Kalın Irmağı kolları tarafın-

gü.ne a· açıanır. Akdağ 1 ın, Dikilitaş T.-Navruz köyü arasındaki ana subölümünün
DrenajYınde
a~
kalan diğer yarısı ise, Kızılırmağın kolları tarafından akaçlanır.
Bunun b gının buradaki genel görünümü, yarı ışınsal drenaj tipini ortaya koyar.
r d . aşlıca nedeni; Akdağ metamorfik kütlesinin, güney, batı ve kuzey 1 den ya-
1
aırese1 .
Oluş şekılde, Neojen havzalarıyla (genç basen ler) çevrelenmiş bir dağ
1

Udur.

başı Ana çizgileriyle, olasılıkla Pliyosen dönemi içerisinde şekillenmeye


ayan K
Ye b ızılırmak drenaJ·ı Pliyosen sonundaki yükselmelerle araziye gömülme-
aşı '
1:ur amış, bugünkü vadilerin ilk şekilleri Kuvaterner başlangıcında oluşmuş­
""'-.

başı Alandaki Pliyosen dönemi yüzey sistemi (D III) üzerinde, Kuvaterner'de


na ayan Pluviyal dönemlerin sağladığı yağış etkinliği ve Pliyosen döneminin so-
errnesincte onemli
tiyı
·· rolü olan tektonik etmenlere bag-ı ı t aban ct··uzeyı· degışım
... · 1e-
e, bug.. ..
UUkü. vadilerin ana çizgileri ortaya çıkmaya başlamıştır.

l;:izg\
seı Vadiler

~r Yöredeki drenaj sistemi, bir bütün olarak incelendiğinde, vadilerin ve


dikk su~arın uzanışında belirgin önlenmelerin oldu- görülür. Bunlardan en çok
at ı
~lz 1 Çekenler; İncesu Deresi ile Çilözü Deresi'dir. İncesu Deresinin, alanı-
laş k:dışınd
. akı· Başsöğüt köyil nden başlayarak Si vas-·Ankara asfaltına kadar, yak-
1 1

U;,00 ıs km. uzunlUktaki böltimü, cetvel düzgtinlüğünde KKD-GGB yönlü doğrusal


lş g··
ostermektedir.
başı Yıldız Irmağının büyük bir kolu olan Çölözü Deresi, Danaveran köyünden
B aya~ak · t.
U Ciz . ıKKB-GGo yönlü ve yaklaşık 15 km. uzunlukta doğrusal uzanışa sahıp ır.
gıselliğin GD yöndeki uzantısında, Delikkaya traverten çatlakları ve ter-

- 16 -

nıaı kaynakları ile


ÇatlakJarı v ' Yıldız Innağı vadisi doğu yamacındaki Sarıkaya traverten
fı'ssure) .t e termal kaynakları yeralır. Bu çatlaklar ' açılma çatlag"ı (extension
nı eliğindedir. (Morfotektonik bölümü'nde anlatılacak).

Uz Menderesli Irmak tipindeki Yıldız Irmağı da, İncesu Deresihe paralel


anımııd
Yönıu İ ır ve vadisi .normal vadi 'den çok, büyük bölümünde aynı doğruyu (KD-GB
ncesu D.vadisine koşut) izleyen bir çizgisel vadi durumundadır.
Direkı.1
Ç
. kasabası kuzeyı· ndekı' K"orkavuz Deresı,
· yıne
· KD- GB uzanımlı doğrusal bir
ızgiseıı ·.. . . .
deki ıge sahıptır. Bu çızgisellik, Yıldız Irmağı çizgtselliğinin batı yön-
Uzantısını karşılamaktadır.
1
1 Kızııırma ..
1 layındak:· gın güneyden aldığı, Kahyalı Deresi'nin, Kahyalı-Damlacık köyleri do-
Çiz . 1
alt bölümü; yaklaşık K-G yönlü çizgisel uzanım göstermekte ve aynı
1 gısellik
(y Kızılırmağın kuzeyinde Kalın Irmağı vadisinde Kalığın Boğazı'na
arma Vadi) kadar uzanmaktadır.

ve Belirgin çizgisel uzanımı olan akarsular ve vadiler; genelde fayların


Aka Çatlakların oluşturduğu morfoloji'ye ilişkin şekiller'dir (Bingöl-1986).
~ rsuYun
~on Uz . Yerleştı'g"ı' zon, bir doğrultu
veya eğim atımlı fay ise; akarsuyun bu
Çok erıncte sürekli kalması için, atım hareketinin (düşey yada doğrultu atım)
de .genç veya devam ediyor olması gerekmektedir. Çizgisellik bir çatlak üzerin-
lse; aynı
şekilde çatlaktaki (extension fissure) açılma hareketinin genç ve-
Ya s·
Urekli
olması gereklidir (Bingöl-19S6).

4lanl Sıcakçermik yöresinde, çok sayıda çizgisel akarsu örneğinin bulunuşu;


la n tektonik yönden aktif olduğunu, olasılıkla Pliyosen sonu-Kuvaterner baş-
~ıc'""-
ni- ~ şekıllenmeye . .
başlayan akarsu-vadı sisteminin bu hareketli tektonik
z ı1e .
t rı se erek erleşti-ini ve drena ·ı önlendiren morfolojik modelin, enç
•ktoni.k 'le
denetlendi-ini ortaya koymaktadır.

PıeYist
osen akarsu sekileri :
YOrj. Pleyistosen r de Anadolu r da yağış artışı ile belirginleşmiş olan peri-
y lk
es:t .
Plüviyaı salınımlar akarsularda debi artışına, göllerde ise, göl sevi-
,
doı , YLlkseımeıerine neden olmuştur (Erol-1969, 1983). Araştırmacıya göre, Ana-
gl Uda Plüviyaı göl ve akarsu sekilerinin dolguları,pluviyal dönemlerin başlan­
Ya: evresinde birikmiş, bir sonraki plüviyal dönemin başlangıcında ise, artan
gışıa k' h
li r nedeniyle hacimleri büyUyen akarsular tarafından yarılarak, se ı a-
de:~ dönüştürülmüştür. Akarsu sekilerinin olu~undaki diğer önemli etkenler;
tel tz düzeyi değişimine bağlı olan (östatik) taban dilzeyi değişmeleri ile, ye-
tab
an düzeyi değişmelerine yolaçan tektonik olaylardır.
1
akarsu · Sıcakçerm ı·k yoresı
·· · ve çevresinde yeralan akarsu sekileri, genelde
Yatakları .... d ". .
tir. S . Yonun e egımlı etek düzleri (glasi'ler) morfolojisine sahip-
ekılerin ... . 1 . .. . .
den, d egım erı ve uzerlerındekı kolüvyal malzeme birbirine benzediğin-
aha J'Ukar 1 d k .
zeyıe:r. . a ı D IV yüzeyinden ayrılması oldukça zordur. Yine, D IV yU-
ının b .. Uk
Yesen uy bölümünde olduğu gibi, İncesu formasyonu 'nun içerdiği üst .Mi-
Yaş11 aka .
kesild·.... rsu bırimlerinin, Pleyistosen yaşlı akarsu seki yüzeyleri ile
ıgı bölUml .
kuııı~çakıı erdekı kum-çakıl depolarının;
seki üzerindeki Kuvaterner yaşlı
akars dep0larından ayrılması oldukça güçtür. Çünkü İncesu formasyonutnun
u gereçl ·
buJlUımaına erıyle Pleyistosen akarsu gereçleri arasında önemli farklılıklar
lerl) kta, Plüviyal dönemlerdeki akarsular da, aynı malzemeyi (İncesu birim-
aşınctırıp-t . . .
zeyıe . aşıyarak, sonuçta yatak ytikli olarak Pleyıstosen yaşlı seki yti-
rıncte
lllama.kt seki dolgusu olarak çökelttiğinden, ayrım yapmak çok yerde mümkün ol-
çB.kıı. adır. Bu nedenle, akarsu sekileri üzerinde seyrek de olsa rastlanan kwn-
kıııar~ı:x:ı:arınınçok detaylı gözlenmesi gerekmiş; bulunabilen yarmalarda ça-
toıanına ' ncesu formasyonu yapı özelliğinden az da olsa farklılıkları (çimen-
1 ' diskordans, pekişme gibi özellikleri), değerlendirilmiştir.
1

lllşık .. Yöredeki akarsu sekileri genelde 1450 m. düzeyinden başlayarak, yak-


1
1 goreli 50 metrelik basamaklar şeklınde
dtizeyler. . .
alçalan 4 düzey oluşturur. Bu seki
deği . 1
arasında, akarsuların enerji farkına bağlı olarak seki eğimlerinin
Şık Ol
lllorr masından kaynaklanan farklı ara düzeyler de bulunabilmektedir. Jeo-
Olar~Oji haritası üzerinde SY ı, SY 2 (yüksek seki) ve SA 1, SA 2 (alçak seki)
nın ayırdığımız bu 4 seki düzeyinin ortak özelliği, genelde seki yüzeyleri-
' aşın
oratıda ım karakterli e-imli etek düzleri (glasi) şeklinde olu , önemli
akarsu dolgu'larına er vermemesidir (Ek : 2).
Yist En Yüksekteki seki yüzeyi, izlenebilen geniş yayılımıyla, en alt Ple-
iki :;en dönemi (D IV) yüzeyine benzer özellikl~r göstermektedir. Çünkü her
doğ:t'ı.ı stem de, geniş ve tekne biçimli vadi tabanları şeklinde dağların içine
DiV Sokulmuş eğimli yüzeyler halindedir.
kızııl'liıeyi ile Yilksek seki yüzeyi (SY 1) arasındaki yamaç geçişi, en çok
(S~ lrmak ana vadisi kenarlarında belirgin olarak görülmektedir. Yüksek seki
llarcı .
detrit· Yamacı önünde, ayrışmış ve taşınmış yamaç gerecınden oluşan koltivyal
slnq lkler yeralır. Yaklaşık bugünkü akarsu yatakları yönünde 5-10 derece ara-
a eğ·
las·ı ıme sahip olan yüksek seki yüzeyleri, genelde eğimli etek düzlükleri
örtUs~ ler) Şeklindedir. Yüzeylerin üzeri, genelde ince bir kolüvyal toprak
U Ve k·· · ak k. ..
~eyı . oşeli kınıtılı kayaçlarla kaplıdır. Aynı özellıkler, alç se ı yu-
€!.l.'ıı:ı.ct
e (SA) de görülür.
~ 78 -

' Erol (1983 1989)' ·· k" ··


~ı değil d ' a gore, se ı yuzeylerinin yuvarlak akarsu çakılla-
pl e' kolüvyal to rak k.. 1" ak
Uvyaı P ve oşe ı ç ıllarla kaplı oluşu; Pleyistosen 'de
. evrelerde ct·· 1. - .
tı suıa onem ı yagışlı-kurak: ıklim etkisinde, yüzeysel akışlı selin-
rı Ve koı ··
~ uvyaı toprak hareketleriyle oluşan eğimli etek dtizleri'nin
Sectiı· de Payı olduğunu
ıı- bir eg-ı· m
belirlemektedir. Bu nedenle)sekilerin yüzeyinde his-
gözlenmektedir.
ı· Sıcakçermik .. .
ışmi~ yoresınde,
genelde akarsu yatağı yönünde eğimli olarak ge-
Y olan .
oı-ta k . Yayvan Şekılli eski vadi tabanlarında, akarsu çakılları, vadinin
esıınıerind
e, akarsu yatağı ve yakın çevresinde çökelmiştir.
Pı··
Ze i de-. . uvyaı evredeki akarsu ovası 1 nın oluşumunu izleyen, negatif taban dti-
le ışımine ba ~lı
e:roz:vona
kıs 1 ~ 1
arı

(eğimli etek düzü) gelişme ortamı :

Kızılırmak boyunda ve diğer kol akarsular çevresinde gözlediğimiz


€lasi 11
er·
tiPik ' genelde Kuvaterner başlangıcından buyana gelişimini stirdürmüş olan
lirgı aşınım Şekilleri'dir. Oluşumları, öncelikle Kuvaternerrin, giderek be-
~ v:~:miş olan dört mevsimli iklim karakteri'nin sağladığı erozyona! sUreç-
lJ. 01 Olgenin Kuvaterner'cEaktivitesini koruyan dönemsel ytikselmeleri 'ne bağ-
muştur · Ku va t erner dönemindeki stireçlerın
"4en (M· · · daha once
·· k.ı aşınım donemlerin-
..

"' d lYosen, Pliyosen aşınım-birikim dönemleri) çok farklı oluşu; glasi'le-


' •ha ·· .
bqgl 1 onceki (Kuvaterner öncesi) tekdüze 1 lik gösteren iklim karakterlerine
Olarak gelişmiş
olan pediment yi.izeyleri 1 nden ayırmaktadır.
tabanı Sıcakçermik
yöresinde ve çevresinde eski (Pleyistosen) akarsu vadi
ntşıe~~ı Yakınında gelişmiş olan glasi yüzeyleri, genelde fazla büyüme (ge-
1aba Olanağı bulamadan taban düzeyi alçalmasına bağlı olarak yarılmıştır.
~eyi alçalmaları arasındaki, kararlı aşınım evrelerinde glasi gelişen
de g . ' ~ılma sonucu seki morfolojisi kazanmış, sonuçta birbiri içerisin-
eıışenE!2_1isiklik vadi rnorfol~jisi
(Erinç-1971) ortaya çıkmıştır.
t& 01 Yöredeki son glasi yüzeyleri 1 nin (bugi.inkil vadi tabanlarında yarılmak-
h<lı~oedek·
aıı gJasiıer.-SH) Holosen içerisinde de gelişmiş olanağı bulmuş olması;
hanıar,_ ı step karakterli (yarıkurak) iklim özelliğine bağlı olarak vadi ta-
lel'de d Çevresinde, kurak mevsimlerde yeterli ayrışma-ufalanma, yağışlı mevsim-
-O~ e Yete.J:>li sellenme-taşınma-aşındırma silreçlerinin bulunduğunu ortaya
tadır (Şekil : 37).
- 79 -

Erol (1983, 1989)'a göre, İç Anadolu'da vadi ve ova çanaklarındaki se-


kiler, genel olarak Pleyistosen 1 in dört ana plüviyal-interpluviyal evresine
uyar. Plüviyal göl ve akarsu sekilerinin çakılları, bir plüviyal dönemin baş­

langıç evrelerinde birikmiş, plüviyal dönemin son evrelerinde, çakıl depoları

üzerinde toprak oluşumu başlamıştır. Bu sekilerin gelişiminde, interplüviyal


evrede dönemli yağışlı-kurak mevsimlerin etkisinde gelişen eğimli etek dlizleri-
nin (glasi 1erin) de
1
payı olmuştur. Bir önceki dönem depolarının, akarsularla
yarılarak seki haline dönüşmesi olayı, bir sonra.ki plüviyal dönemin başlangı­

cında, artan yağışlar nedeniyle, hacimleri artan akarsular tarafından ve kısa

bir sürede gerçekleştirilmiş olmalıdır.

Sıcakçermik yöresindeıen alt Pleyistosen dönemini (D IV) izleyen plüv-


yal-interplüvyal evrelerde (Pleyistosen'de) Kızılırmak boyunca toplam olarak
yaklaşık 250 m. derinlikte vadi yarılması olayının gerçekleştiği görülmektedir.
Bu boyuttaki yarılma; plüvyal evrelerdeki akarsu enerjisi artışı ile başlayan

seki oluşumu sırasında, yörede genç tektonik hareketlerin de, genelde önemli
yükselmelere, dolayısıyla da negatif taban düzeyi değişmelerine yolaçarak ya-
rılmaya katkıda bulunduğunu ortaya koymaktadır.

3.3.1. Kızılırmak Vadisi

Kızılırmak vadisi, Sivas güneyinde, akarsuyun genelde güneye ötelen-


mesine bağlı olarak genişlediği bölümde, Sivas Ovası'na yer verir. Yörede bu
akarsu ovası dışında vadide, ova boyutunda taban genişlemesi görülmez.
Kızılırmağın, çalışma alanımız içerisinde olan, yaklaşık kuşuçuşu 27 km. uzun-
luktaki vadisi, DKD- BGB doğrultuda uzanır. Doğuda, vadinin Serpincik-Kwnyurt
köyleri arasındaki bölünıü, İncesu formasyonu ile jipsli liafik formasyonu ara-
sındaki tektonik sınırı izler. Vadi tabanının, Sivas Ovasını geçtikten sonra
aniden boğaz şeklinde daralan bu bölümünde, kuzeydeki ~.terakom yaylası 'nın kireç-
taşı kornişleriyle başlayan vadi yamacı, dar vadi tabanı~a doğru hızla alçalan,
dik yamaçlı-basamaklı bir yapıdadır. Ortalama 1250 m. yükseltideki vadi taba-_
nJ.ndan bağıl yUksekliği yaklaşık; 50, 100, 150, 200 metreler dolayında olan
dört seki düzeyi; vadinin güney yamacındaki sekilerle deneştirilebilmektedir

(Şekil : 27,28). Kuzey yamaçta, Çelebiler köyü güneyinde geçerek vadi tabanına
inen ters fay (Sivas fayı), Hafik ve İncesu formasyonlarını karşılaştırır.

Kızılırınağın yerleşmesinde rol oynamış olan ve Sivas doğusunda Hafik'e


kadar (50 km.) uzanan bu büyük fayın (DKD-BGB, D-B uzanımlı) güney bloku'nun
yükselmiş olması; ~Ierakom platosunun (D III) Kızılırmak güneyindeki uzantısının,
""'80 -

Jipsli Hafik formasyonu üzerinde gelişmesi'ne neden olmuştur (Bkz: Merakoın yay-
lası yüzeyi) .

Kızılınna.kvadisi'nin batı yöndeki devamında; Kumyurt köyü dolayında,


vadinin giderek genişlediği ve akarsuyun genelde gUney yönde kaymaya uğradığı
görülür. Burada, vadinin güney yamacındaki sekiler, 50- 100-200 m. genişlikte,
dar ve uzun basamaklar şeklindedir. Adeta yamaçtaki merdiven basamaklarına an-
dıran seki yüzeylerinde, yer yer görülen uyumsuzluklar, vadi yamacında gelişen
eski ve yeni heyelan'larla ilgilidir (Şekil : 26, 27, 28, 29) .

.
K ııı l ıı-ma k
'
'

\
\
1 1 • ~4yal .. n b~s~rn&~ı
Ho lose.rı 9 asi '.sı

Şekil 26- Kızılırmak vadisi güney yamacındaki akarsu sekilerinde


heyelanların yolaçtığı deformasyon şekilleri.

Kızılırmak vadisindeki Heyelanlar :


Heyelanlar, vadinin bu kesiminde , yalnızca güney yamaçtaki sekiler üze-
rinde görülmektedir. Burada İncesu forınasyonu ' nun killi katmanlarını kesen vadi
yamacında heyelana yolaçan ana faktörleri şöyle sıralayabiliriz :

- Yamaç zonundaki kiltaşı,çakıltaşı, k:umtaşı ardalanmalı İncesu for-


masyonundaki geçirgen çakıllı, kumlu katmanların bol su tutması . ve bu suyun,
killi katmanlarda içsel sürtünme direncini azaltması.

Yamaç yüzeyi altında jipsl i Hafik formasyonu ile, İncesu formasyonu


dokanağında, · Jipslerin su alınca şişme özelliğinden kaynaklanan şişme basıncı'
nın yamacı etkileyerek kayma hareketini başlatması.
- 81-

Şekil: 27. Damlacık köyü kuzeyinden Kızılırmak vadisi ve Merakom yaylası (D III)
na bakış. önde vadinin iki yamacında alçak seki yüzeyleri (S~) ve bu
seki alanlarındaki güncel heyelanlar (2) görülüyor . Kuvaterner eroz-
yonunun başlangıcını simgeleyen (D IV) yüzeyi, Kızılırmak vadi taba-
nından 200 m. yüksektedir.

Şekil: 28. Kızılırmağın güney yamacındaki akarsu aşınım ve birikim sekileri .


Burası heyelanların en yaygın olduğu bölümdür . Bu nedenle seki yü-
zeyleri, çok basamaklı ve farklı eğimlenmelere, kesilmelere uğra­
mıştır .
- 82-

- Yamaçta eğim açılarının 30 dereceden yüksek olması.

- Bölgenin, yazları kurak geçen step karakterli karasal iklimine bağ­

lı olarak yamaçtaki bitki örtüsünün zayıf oluşu'dur.

Şekil 29- Kızılırmak vadisi güney yamacındaki heyelan (Ölçeksiz kesit)

Bu heyelan alanıyla yaklaşık aynı özelliklere sahip olan bir başka ör-
nek, Hayırbey köyü heyelanı'dır . Kızılırmağa güneyden kavuşan Çallı Deresi va-
dis1nin Kızılırmak kavşağına yakın olan bölümünde , vadinin batı yamacında yer-
alan Hayırbey köyü eski yerleşmesi, yaklaşık 10 yıldan beri süren bir heyelan
üzerindedir . Köyün yerleştiği yamaç, aynı zamanda K-G, KD-GB uzanımlı bir
normal fay zonu üzerindedir . Fay dikliği önUndeki yamaç zonunun, yaklaşık Çallı
Deresi vadi tabanına kadar ulaşan büyük bir bölümü (yaklaşık 1,5 km2 ),kayma ala-
nı içerisindedir (Şekil : 30,32 . Ek: 2).

ç. a Uı D.
o

Şekil 30- Hayırbey köyü heyelanı (Ölçeksiz kesit).

Heyelan alanının güney ucu,İncesu fm.-Hafik fm. dokanağı üzerindedir


(Ek : 1). Burada yandere vadilerinin eğimli yamaçlarında, basamaklı morfoloji
oluşturan ve yavaş ilerleyen kayma'larda, jipsli formasyondaki şişme olayının

etkileri görülür. Kumyurt köyü dolayındaki heyelanları oluşturan faktörler;


- 83 -

burası için de geçerlidir. Ek olarak, heyelan alanı üzerindeki fay'ın da, heye-
lanı başlatan faktörler'den birisi olduğunu belirtebiliriz . Burada fay dikliği
önünden çıkan üç soğuksu kaynağı ; fay zonunda su toplanabildiğini, dolayısıyla
bu suyun killi zonlarda şişme sağlayarak, kayına'ya yol açabileceğini ortaya koy-
maktadır . Heyelanı önleme olanağı bulunmadığından, köy yerleşmesi terkedilerek
vadi tabanında yeni bir köy kurulmuştur.

Kızılırmak batı
bölümünde Demircilik platosu'nun Sarıkaya
vadisinin
köyü'ne bakan yamacında, yaklaşık 1 km2lik alanı kaplayan, eski bir heyelan
olayı gözlenir. Plato yüzeyindeki gölsel kireçtaşı kornişinin altında, yüksek
seki (SY.) sınırında başlayan bu heyelan'ın eteğinde , çok sayıda kaynak çıkışı
vardır. Bu kaynaklar, platonun çok yerinde gözlendiği gibi, üstteki. karstik
bOşluklu gölsel kireçtaşı'ndan kaynaklanmakta, ve alttaki killi çökellerde kay-
maya yolaçma.ktadır (Şekil : 31, 33).

® Ocmi,.c.\lık
p l•t-o.I~ ... ~>'naklar
_, - :
1
:
1
Dc§l rM«I\ D .
1
l 1 '
1
1( ııc.
+ '
S arıkaya K.
:l
-
-
İnce•~ fM. ..
. . . -. .- . -, - - _.,.-.... -......
.-. -::-:-::- . .-.· -:---: ·.......
~----------···· ·

Şekil 31- Demircilik platosu ile Sarıkaya köyü arasındaki heyelan


(Ölçeksiz kesit).

Kızılırmak vadisindeki Kırgıbayır'lar (Badlands) :

Kızılırmak vadisinde ve ana vadiye inen kuru dere ve sel yataklarının


derince yardığı yamaç yüzeylerinde, etkin bir Kırgıbayır (badland) gelişimi
gözlenir. Kırgıbayır gelişiminde, İncesu formasyonu'nun killi birimleri en önem-
li rolü oynamakta; killerin geçirimsiz oluşu nedeniyle, bölgenin yarıkurak ik-
liminin, genelde sağnak tipte olan ani İlkbahar yağışlarıyla gelen su, ya.maç
yüzeyinden dibe sızma olanağı bulamadan sellenmeli yüzeysel akışa geçmekte ve
yamaçta ince sel olukları açılmaktadır. Yamaçta erozyonun ilerlemesiyle,oluk-
l ara kanal ize olan sular, oluğu derinleştirerek, zamanla yamacı keskin sırtla­

ra bölmektedir .
- 84-

Şeki 1 .
· 32. Hayırbey köyü çevresindeki heyelanlı alandan bir görtinüm. öndeki yol
sol yönde kayarak yer değiştirmektedir. Karşı yamaçtaki heyelan ba-
samakları 'nın hemen arkasında jipsli Hafik formasyonu yilzeylenmekte-
dir . Burada jipsler'in sağladığı şişme basınçları, heyelana neden
olan başlıca etkenlerden birisidir.

Şe~l:
33. Demircilik platosu ile Sarıkaya köyü arasındaki g~cel heyelanın
Yakından görUnUmü. İncesu forınasyonu'nun gölsel kıreçt~şlarından
kaynaklanan karstik kaynaklar, alttaki çakıl merceklerı aracılı­
ğıyla killi birimleri etkilemektedir .
-15 -

bitki ör .Bölgede
. kurakl ıga
- bag-1 ı olarak, genellikle otsu bitkilerden oluşan
tunabıı
tUsu (step fl ora ' sı ) , erozyonun aktıf
. olduğu bu yamaçlarda güçlükle tu-
IDekte ve .. 11 .
öneınıı .. oze ilde keven ve kökleri derine inen ot ttirleri, erozyonu
olçüde engellemektedir.

Yama t Kızılırmak
vadısının,
· . . Merakom platosu güneyindeki bölUmünde her iki
ç a da '
Ilafik sık olan sel yatakları çevresindeki yamaçlarda (hem İncesu bem de
kild formasyonu çökellerinde) gelişen kırgıbayır'larda,erozyon hızlı bir şe-
~.
kuzey Kızılırmağa kuzeyden karışan büyUk kol akarsuların, Kızılırmak vadisi
rının
Yamacın ı
erozyona uğratarak yatıklaştırdığı ve bu nedenle yamaç eğimle-
sıkÇa a~aldığı kavşak bölümUnde (Sıcakçermik güneyi), eski kırgıbayır şekilleri
ke~en)g~~lür. Genelde bu yamaçların sonradan bitki örttisü (otsu bitkiler ve
ııu.ş ~ e kaplanmış olan bölUmlerinde,erozyon aktivitesi büyük ölçüde azal-
e Kır b
gı ayır gelişimi durmuştur .

Yu de . Vadi kuzey yamacının Demircilik platosu güneyindeki bölUmünde, plato-


rınce
da ı..,, Yaran koldere yamaçlarında ve sekiler arasındaki eğimli yamaçlarda
'~ÇUk °'l
0 çekte kırgıbayır gelişimi görülür .

duğu K Kuru dereler ve sel yataklarıyla, günümüzde yarılmanın daha etkin ol-
Zeydek·ızı11'1"m . . ı. vadisinin gUney yamacında, aktif kırgıbayır yüzeylerinin, ku-
... IQ.l\.
ney llere g··ore çok daha geniş alanları kapa 1 dı ğ ı goz
·· ı enır.
· Bunun nedenı;
· gü-
Zey YB.nıa.çta Yarılmanın devam etmesi ve buna bağlı olarak, yamaç eğimlerinin ku-
YB.nıa.çta.kilerden daha fazla olmasıdır .
leızı lıl'rnak
Ka.ıın r Vadisi kuzey yamacında; İncesu Deresi, Yıldız Irmağı,
rınağı kavşağındaki sekiler

sabi . Bu alan, Kalın köyü çevresi dışında, genelde düşük eğimli yamaçlara
Ptır Ka _
Ka.ı · vşak alanı birbirine paralel olarak kuzeyden Kızılırmaga katılan
ın I ,
erozy l'lna.ğı, Yıldız Irmağı, İncesu Deresi gibi büyük kol akarsuların şiddetli
larınonaı Süreçleri etkisinde aşınmıştır . Buradaki sık drenaj ve güçlü akarsu-
diy enerJısıne
·· · bağlı olarak aşınıp aıçaımış olan Kı zı 1ıı111C:1A
-~ 1• vadı· yamacı, va -
e as·
&eneıd ımetrik görünüm kazandırmıştır (Şekil : 34) . Bu asimetri'de Kızılırmağın
e Kuvaterner içerisinde güney yönde kaymış olmasının da rolü vardır .
~e Bu bölUmdeki seki yüzeyleri, Kızılırmak ve kol akarsularının etkisin-
lan &elişmiştir . Çok sayıda ve farklı enerjiye sahip akarsuların etkisinde ka-
bu s k' . . ı
e ılerde, genelde Kızılırınağın güney yöndeki kaymasının da etkısıy e
- 86 -

kayma yamacı
türünde çok basamaklı seki gelişimi görülmektedir. Birbirine da-
ha yumuşak eğimlerle geçen seki yüzeyleri, Kızılırmağa dik açı ile kavuşan ve
birbirine paralel uzanan vadiler arasında gelişmiş dar ve uzun seki kıranları
halinde Kızılırmak yönünde uzanmaktadır (Şekil : 34) .

Şekil 34 . Kızılırmak vadisi'ne kuzey-


den ana kolların
bağlanan
birleştiği kavşak bölilmUn-
de, akarsu sekilerinin
ortaya koyduğu asimetri
(Şematik kroki)

Vadinin güney yamacındaki sekiler ise, birbirine daha dik yamaç ge-
çişli ve daha belirgin dar basamaklar şeklindedir. Bu asimetri; ana akarsuyun
Pleyistosen içerisinde güneye kaydığını göstermektedir. Bir başka asimetri, ana
vadiye kuzeyden katılan büyük ırmaklara (Kalın Irmağı, Yıldız Irmağı) karşılık,
güneyden başlanan zayıf akışlı derelerin gelişmiş olmasıdır . Bu özelliklerin
nedenlerine morfotektonik ve evrim konularında yeniden değinilecektir.

Kızılırmak vadi tabanı :


Kızılırma.ğın çalışma alanımız
içerisindeki akarsu uzunluğu (yaklaşık
55 km.), vadi uzunluğu'nun (yaklaşık 27 km.) iki katı'dır. Akarsu yatağı eğimi,
% Ol dolayındadır. Bu düşük eğime bağlı olarak, yaklaşık çapı 1-2 km. arasında
olan çok sayıda menderes büklümü görülür. Bu büyük menderes büklümleri, birden
genişleyen ve en batıdaki Emirler köyüne kadar uzanan geniş vadi tabanında
yeralır.

Kızılırmağın)menderesli yatağı çevresindeki vadi tabanı, en aşağıdaki alçak se-


ki (SA ) yamacı önünden başlayarak,akarsu yatağı yönünde eğimli olarak geliş­
2
miş glasi yüzeyleri şeklindedir (Şekil : 35, 36, 37).
Vadi tabanı
glasileri,genelde seki yamacı önünde belirgin bir eğim
kesikliğiyle başlar. Burada yamaçtan inen köşeli gereçler, ince bir örtü şek­

linde (0,50-1 m. arası kalınlıkta) aşınım glasi'si yüzeyini kaplar. Vadi taba-
- 87-

Şekil : 35. Sarıkaya köyü güneyinde Kızılırmak vadisi. Kızılırma.ğın iki yanında
akarsu yönünde eğimli, Holosen yaşlı aşınım glasileri (G), geri pla~­
da en alt Pleyistosen yüzeyi ve yanderelerle yarılmış yamaçta seki
kalıntıları görülüyor.

Şekil: 36. Kızılırmak yatağının genişlediği bölümde güncel burun seti (B) iler-
lemesi ve geçici set adaları (nehir adaları:A) görülüyor . Geri plan-
da en alt Pl eyistosen yüzeyleri (IV) ve akarsu yönünde eğimli olarak
gelişmiş eski glasilerden oluşan aşınım sekilerinin (SY ,sY ,sA ,
1 2 1
SA2) profilinde yamaçlı geçişler belirgindir. Sağdaki çakıl dolgulu
akarsu sekisi (SAZ) çarpak zonunda gerilemektedir . G: Glasi'ler .
.. 88 -

nı kenarında Kızılırınağa kavuşan dere ve sel yatakları yamaçlarındaki gereç-


lerin, vadi tabanına taşınmasıyla oluşan birikinti konileri, bazı bölümlerde
glasi yüzeylerini kaplamıştır. Glasilerin genel karakteri; Kızılırma.ğın oluş­
turduğu taban düzeyine .göre, yarıkurak iklim (step) etkisinde, yamaçlardan va-

di tabanına inen sellenmeli yüzey akışlarıyla ve çoğunlukla aşınım glasi'si


tipinde geliştiğini ortaya koymaktadır .
Vadi tabanının genişleme yaptığı batı bölümde 1-2 km . arasında geniş­
liğe ulaşan Holosen yaşlı, genellikle kök kısımlarında aşınım ~ipinde geliş­

miş glasi yüzeyleri; İncesu formasyonunun kiltaşı, kumtaşı, çakıltaşı birim-

lerini kesmektedir.
Güncel akarsu yatağı yönünde eğimli (5-10 derece) olan bu genç glasi'ler akar-
su yatağına yakın olan etek kısımlarında alüvyon dolgusu içermektedir (Şekil:37).

k Kı-zılırm~k s~ıc:
.ıeı_, ........
G
ICo!ı""°' Y~ "":ı" YaMec.ö,;~ :
ı.:ısan. .. kları f'ı\•to.:c>rNıU:
: .SA
.5A
ı

Şekil 37. Kızılırmak vadi tabanı çevresindeki, Holosen yaşlı,


eğimli aşınım glasi'leri.

Glasi'lerin alt böltimünde; akarsuyun eski menderesli yataklarına (Holosen'deki)


ait olan kayma yamacı basamakları (eski burun setleri) da gözlenir.
Gtintimüzde, Kızılırma.ğın menderesli yatağı içerisindeki yer değiştir­
mesine bağlı olarak, bu vadi tabanı glasileri, güncel menderes yenikleri'nde
(çarpaklar'da) akarsu tarafından aşındırılmıştır. Bu şekilde,akarsuyun yanal
aşındırması ile birhayli (1-2 km.) geriletilmiş olan bölümlerde (özellikle
Kızılırmağın güney kıyısında), çarpak yüksekliği 5-10 metreye ulaşmaktadır.
Kızılırmak vadi tabanı genel olarak incelendiğinde; akarsu güncel yatağının,
eski yatak içerisine ortalama 2-3 metre gömülmüş olduğu, vadi tabanı glasi'-
~eri üzerindeki kuru dere ve sel yatağı yarıntılarının da,
-·-
aka.rsuyun bu gömülmesine bağlı olarak derinleşmiş olduğu gözlenmektedir . Bu ne-
denle, vadi tabanı glasileri, Holosen içerisindeki bu küçük ölçekli yarılma so-
nucu, çok yerde seki morfolojisi kazanmıştır (Şekil : 37) . Bunlar, jeomorfoloji
haritasında Holosen sekisi (SH) olarak belirtilmiştir (Ek : 2). Bu en gençse-
ki oluşumu, akarsuyun güncel gömülmesini belirtmesi yönünden önemlidir.
Çalışma alanımızdaki Kızılırmak boyunda, büyük ölçüde birikinti koni/
yelpaze şekilleri görülmez. En önemlileri doğu bölümde Mera.kom platosu'ndan
2
inen derelerin ağzında yeralır . Bunlar 1-2 km genişlikte alanı kaplayabilen
büytiklükteki birikinti konileridir.

Kızılırmağın güncel yatağı :

Kızılırmağın bugünkü yatağı, vadi tabanı kenarı


glasileri ve yatak
çevresindeki kayma yamacı basamaklarını yarıp, daha sonra yanal genişleme sı­
rasında, bu eski vadi tabanını aşındırıp gerileterek kazandığı çukurluk içe-
risindedir . Akarsuyun, Holosen içerisinde gerçekleştirdiği bu son gömülmesi;
akarsu yatağı ve çevresinde oluşturduğu taşkın yatağının,eskisine göre daha dar
bir kuşağa hapsolmasına neden olmuştur.

Kızılırmağın, menderes büklümleri oluşturan düşük eğimli (%0.1 dola-


yında) güncel yatağında, eğimin en düşük olduğu batı bölümde, menderes büklüm-
lerinin çapı 2 km.ye ulaşır. Akarsu bu geniş büklümlü yatağı içerisinde, gün-
cel burun seti depolarını (yığınak) oluştururken, yanal olarak yer değiştir­
mekte, buna bağlı olarak da yığınak karşısındaki çarpak'larda falez şeklinde
dik ve yüksek (10-20 m. yüksekliğe ulaşan) yamaçlar oluşturmaktadır. Kalın köyü
güneyi ve Damlacık köyü batısındaki tipik örneklerinde, çarpa.k yamacı yüksek-
liği, yer yer 20 metreye ulaşmaktadır. Menderes büklümlü akarsu yatağında, çok
sayıda kum-çakıl adası gelişimi görülür . Uzunluğu bazen 750 metreye ulaşabilen
nehir adalarının çoğunluğu, akarsu akışı yönünde hareketlidir. Yukarı kısımda
aşındırılan kum-çakıl gereçleri, aşağı kısma eklenerek sürekli yenilenmektedir.
Uzeri ince taşkın gereci ile örtülerek, daha sonra bitki örtüsü ile kaplanmış
olan adalar ise, daha az taşınmaya uğramakta olan (kararlı) adalardır .
Güncel burun setleri üzerindeki set üstü kanalları, akarsuyun taşkın
yaptığı ilkbahar aylarında dolan geçici yataklardır. Kızılırmağın güncel yata-
ğının bir bölümü, kendi taşıdığı alüvyal dolgusu üzerindedir. Akarsu yatağına

yanal genişleme sağlayan çarpaklarda ise, yatak çevresinde Miyosen yaşlı çökel-
ler yüzeylenmektedir. Genel bir değerlendirme yaparsak, Kızılırmağın alüvyon
kalınlığının Sıcakçermik dolayında fazla olmadığını,bununda öncelikle, bölge-

nin aktif yükselmesi ile ilgili olduğunu söyleyebiliriz.


- 90 ....

3.3.2. Kalın (Yıldızeli Irmağı) Irmağı Vadisi

Yıldızeli batısında Han Irmağı olarak doğan akarsu, Yıldızeli kuzeyin-


deki Çarnlıbel Dağlarından inen çok sayıda koldere ile güçlenerek Yıldızeli Ir-
mağı adını alır. A.kdaği., doğudan bir dışbükey yay şeklinde çevreleyen akarsu
'
Akdağ doruklarını akaçlayan Seren Irmağı ve Bayat Suyu'nu aldıktan sonra, Kalın

Irmağı olarak Kalığın Boğazında Sıcakçermik travertenlerini keser ve Kalın köyü

güneyinde Kızılırmağa karışır.


Vadinin Yıldızeli Irmağı olarak bilinen kuzey bölümü, Akdağ metarnorfit-
leri ile Eosen yaşlı andezitik bazaltik volkanitleri kesmektedir. Vadi tabanı­
nın en geniş olduğu bölüm, Yıldızeli ilçesi dolayındadır. Burada yaklaşık 1450-

1500 m. yükseltide başlayan seki yüzeylerinin, vadinin kuzey kanadında geniş


düzlükler oluşturduğu, güneyde Akdağ yamacındaki sekilerin ise, dar basamaklar
halinde olduğu görülür (Şekil : 19, Ek : 2) . Kızılırmakta olduğu gibi, burada
da vadinin asimetrik olduğu ve akarsuyun Kuvaterner'de genellikle güneye kaydı­
ğı gözlenmektedir . Olasılıkla Kuvaterner başlangıcında da Akdağa sokularak ak-
mış olan akarsu, D III ve D IV aşınım yüzeylerini de aşındırmıştır.
Yıldızeli doğusunda Selamet köyü dolayında, Eosen volkanitleri geniş alan kap-
lar. Burada vadinin kuzey ve güney yamacındaki akarsu sekileri,. volkanitler üze-
rinde gelişmiştir.
Selamet köyü ile Yılanlıkaya köyü-Danaveran köyü arasında yaklaşık
5 km. uzunlukta ve ortalama 1450 m. yükseltideki KB-GD uzanımlı, hafif dalgalı
düzlük, Eosen volkanitleri ve üzerine yerleşmiş olan İncesu fm . (üst Miyosen)
akarsu çökellerini kesen yüksek seki (SY ) yüzeyine aittir. KB-GD uzanımlı bir
1
çatlak üzerine yerleşmiş olan Çilözü Deresi çizgisel vadisi ile Yıldızeli Irma-
ğı arasındaki subölUrnünde kalan bu seki yüzeyi, yanderelerle parçalanarak da-
ralmıştır. Seki yüzeyinde, Eosen volkanitlerine ait dayklar, sertgen tepeler
oluşturmuştur . Aynı seki yüzeyi, Yıldızeli Irmağı-Seren Irmağı kavşağının batı­

sındaki sırtta, Akdağ metamorfitleri önünde yeralan Eosen volkanit'leri üzerinde


de yaklaşık aynı yükseltilerde gözlenmektedir. Burada, doğu yönde,
yaklaşık 20-40 metre yükseklikte belirgin yamaç geçişleriyle,vadi tabanına doğ­
ru alçalan (ortalama : 1450 rn, 1430 m., 1410 m., 1370 m. yükseltilerde) 4 seki
yüzeyi ayırtlanabilmektedir. 1410 m. ve 1370 m. deki alçak sekiler (S~-SA )
2
üzerinde, akarsu çakılları görülmektedir . Yüksek sekiler (SY1-sY2), genelde aşı­
nım glasisi şeklinde gelişmiştir.
-m-

Yılanlıkaya yarına vadisi :

Yıldızeli Irmağı, Seren Irmağı'nı aldığı kavşaktan


sonra Yılanlıkaya
köyü batısında, Akdağ kireçtaşları ve şistlerini kesen, kanyon şekilli Yılanlı­
kaya boğazına girer. Yaklaşık 4 km . uzunluktaki Boğazın taban genişliği, 100-
300 m. arasında değişir . Sivas-Samsun demiryolu ve Sivas-Ankara karayolu bu
boğaz'dan geçer (Şekil : 38, 39). Vadinin her iki tarafında, Akdağ metarnorfit-
leri, yer yer İncesu formasyonu (üst Miyosen) çökelleri altından çıkarak yüzey-
lenmi ş durumdadır .

Vadinin batısında Gökkaya T. (1554 m.) ve Dede T. (1544 m.), doğusun­


da Bozbelen T. (1498 m.), Kürtkoca T. (1480 m.) Akdağ kireçtaşı ve şistlerinin
yüzeylendiği, deve sırtı şeklinde , çevresindeki üst Miyosen çökelleri altına da-
lan yassı sırtlardır . Genellikle en alt Pleyistosen (D IV) aşınım yüzeyleriyle
aynı düzeyde olan bu sırtlar, örtüsünden sıyrılarak yüzeylenmiş olan fosil yü-
zeylerdir (Şekil : 38). Bu yüzeylerin uzantıları doğuda Çilözü Deresi vadisinde
yeniden yüzeylenir. Boğazın her iki yanındaki bu sırtlar ve sırtlar arasında
(Yılanlıkaya ve Menteşe köyleri dolayı) üst Miyosen karasal çökellerinin birik-
tiği oluk şekilli D-B uzanımlı paleo-kanal yapıları; Akdağ'ı, çevresindeki üst
Miyosen havzası yönünde (D-B) yarmış olan Tortoniyen oluklarına ait olmalıdır.
Ust Miyosen çökelleri, Menteşe-Delikkaya köyleri'nin güneyinde, yani Bayat Su-
yu'nun yerleştiği kesimde (olasılı paleo-kanal) ani kalınlaşma gösterir .
Yılanlıkaya boğazı, Yıldızeli Irmağının, en alt Pleyistosen yüzeyi
(D IV) üzerindeki sakin akışlı, menderesli yatağı içerisine gömülmesiyle oluş­
muştur . Üstteki İncesu fm . çökelleri üzerinde başlayan gömülme, daha sonra te-
meldeki kireçtaşı ve şistlerin kesilmesi ile devam etmiş, genelde epijenik ka-
rakterdeki yarma vadi oluşmuştur. Akarsuyun, Pleyistosen-Holosen içerisindeki
toplam gömülme derinliği,150 metre dolayında olmuştur . Vadinin yamaçlarında
görülen seki yüzeyleri , çok dar ve fazla belirgin olmayan basamaklar şeklinde­
dir. Bu boğazdan sonra,Kalın Irmağı adını alan akarsu, yaklaşık 5 km. güneyde
Bayat Suyu kolunu alır . Bu kavşaktan 1 km. güneyde de,Sıcakçermik travertenle-
ri içerisinde açtığı Kalığın Boğazı'na girer .

Bayat Suyu vadisi :


Akdağ doruğundan kaynaklanan Bayat Suyu, Kalın Irmağının önemli bir
koludur. Akarsuyun, Akdağ metarnorfitleri, Miyosen çökelleri ve Pliyosen yaşlı
Bayat volkanitlerini kesen vadisinin büyük bölümü, !t Dağı (1773 m. ) ile Baş­
yatağın T. (1664 m.) arasında yeralan D-B uzanımlı bir paleo-oluk (İncesu fm .
çökelleriyle dolu bir Tortoniyen oluğu) üzerinde gelişmiştir.
- 92 -

Şekil: 38. Kalın Irmağı'nın oluşturduğu Yılanlıkaya boğazı, Kalın Iıınağı(I)


b.ırada epijenik yanna vadisini oluştururken İncesu
fm. ile birlikte
Akdağ kireçtaşı ve şistlerinden oluşan üstü açılmış fosil yüzeyleri
(F) de kesmiştir. ön planda örtü birimi (İncesu fm.) ve üzerinde
gelişen aşınım sekisi (SY ) görülüyor.
1

Şekil: 39 . . Kalın Irmağı vadisinin Yılanlıkaya boğazı (B) ile Kalın boğazı ara-
sındaki bölümü. Geride boğazın iki yanındaki üstü açılmış fosil yü-
zeyler (F) ortada geniş vadi taba?.ı çevresinde, Kalın Irmağı yönünde
eğimli olan güncel glasiler (G), .on.planda da, Tepeçermik açılma
çatlaklarından biri üzerinde gelışmış traverten sırtı (T) görülüyor.
- 93 -

Vadinin Bayat köyü çevresindeki bölümünde, temeli ve örtü birimlerini


kesen Pliyosen ve Kuvaterner yaşlı genç kırık ve kıvrım yapıları yeralır
(Şekil : 11,13,40,41). Kalkankaya T. (1483 m. ) kuzeyindeki KD-GB uzanımlı kırık­
lar arasında,İncesu forınasyonu'nun gölsel kireçtaşlarını kıvrımlandırarak defor-
me etmiş olan Bayat volkaniti (andezitik bazalt-pliyosen) yüzeylenir (Ek : 1).
Bayat köyü dolayında genişleyen (500 m. ) vadi tabanında akan Bayat suyu, Kal-
kankaya T. güneyinde Ilıca boğazı olarak bilinen dar vadisi'ne girer .

Ilıca Boğazı :
Kalkankaya tepesi, Akdağ metamorfitlerinin, üzerindeki üst .Miyosen çö-
kellerinin sıyrılmasıyla, ~1..kan şeklinde yüzeylendiği bir fosil yüzey'dir. Do-
ğudan ve batıdan bakıldığında, ortasından (Ilıca boğazı) kesilmiş bir kalkanı

andırır (Şekil : 41) .


Ilıca boğazı, yaklaşık 1 km . uzunlukta, tabanı dar ve yamaçları dik bir kanyon
vadidir. Akarsu, üst Miyosen çökelleri içerisinde epijenik olarak gömülürken
alttaki Akdağ metamorfitlerini de keserek (yaklaşık 130 m. derinlikte) epije-
nik yarma vadisini oluşturmuş, çevresine göre aşınıma dayanıklı olan temel, üze-
rindeki karasal çökellerin daha sonra (Kuvaternerde) erozyona uğramasıyla orta-
ya çıkmıştır (Şekil : 11-13).

Tepeçermik traverten sırtları, açılma çatlakları


ve termal kaynaklar :

Yılanlıkaya boğazı çıkışında, yani Delikkaya köyü güneyindeJKalın Ir-


mağı ve Yıldız Irmağı birbirine çok yaklaşır (arası 3 km.) ve tam güneye yöne-
lerek birbirine koşut uzanımda Kızılırmağa ulaşırlar . İki ırmak arasındaki su-
böltimü; İncesu formasyonu birimleriyle onun üzerini sonradan örtmüş olan Sıcak­
çermik travertenleri üzerinden geçer. Kalığın Boğazı çevresinde, yaklaşık 8 km2
genişlikte bir alanı kaplayan Sıcakçermik travertenleri, Kalın Irmağı vadisinin
doğu yamacında Karlıkkaya sırtı'ndan başlar . Güneye doğru Tepeçermik-Kaşın T.
(1452 m.)'nin bulunduğu yüksek seki (SY1 ) yüzeylerini kaplar ve daha güneydeki
Kalın köyü yakınına kadar uzanır (Ek : 1).
Oluşum şekli ve özelliklerini daha önce açıkladığımız (Bkz: Jeoloji-
- Traverten) Sıcakçermik travertenleri, Kalın Irmağı vadisinin uzanımına koşut
olan, K-G uzanımlı genç bir kırık ve çatlak sistemi üzerinde gelişmiştir
(Şekil : 48, 49). Bu kırık sistemine bağlı olarak batıdaki Kalın boğazı yönün-
de traverten yüzeylerinin basamaklı olarak alçaldığı görülür. Sıcakçermik
- 94 -

Şekil: 40. Bayat Suyu Vadisinin Bayat köyü-Kalkankaya boğazı arasındaki bölümü.
Vadi yamaçlarında yer yer genç fay yapıları (F) gözlenir. Bayat vol-
kaniti (önde görülen ande~it daykı-V), bu vadide'ki kırıklı yapıya
bağlı olarak yüzeylenmiştır.

ın

Şekil: 41. Ilıca Boğazı'na (B) batıdan bakış . Yarına vadi,Akdağ kireçtaşı ve
şistleri içerisinde açılmıştır . Örtü formasyonuhdan (İncesu fm.)
sıyrılmış olan kireçtaşı yüzeyi (Fosil yüzey-F.)Jortasından ke-
silmiş bir kalkan şeklinde çevreye dalımlıdır . Kalkankaya Tepesi-
nin (T) solunda,Bayat volkaniti yüzeylenıniştir .
- 95 -

Şekil: 42. Tepeçermik'te K-G


uzanımlı ve 1 km. uzunluktaki
güncel açılma çatlağı . Çatlak-
taki açıklık 1-1,5 m. arasın­
dadır .

Şekil: 43. Kalın Boğazı batı


yamacında, Kalın Irma.ğı'na
paralel (K-G yönde) uzanan
bir açılma çatlağı.
- 96-

..

Şekil: 44 . Tepeçermik'te bir açılma çatlağının güney uzantısında yeralan ter-


mal kaynak havuzu . Kaynak, Sıcakçermik sondajları açılınca kurumuş­
tur. Ortada Kalın Boğazı (B) ve yüksek sekiler (SY 1), en geride
Demircilik yüzeyi (O IV) görülüyor.

Şekil: 45. Tepeçermik'te bir


başka termal kaynak (K) havu-
zu . Bu kaynak ağızları güncel
çatlaklar (Ç) üzerinde sıra­
larunaktadır . Yaklaşık 5-6 yıl
önce kurumuş olan kaynağın
çökeltmiş olduğu son traver-
ten örtüsü de yarılmaya baş­
lamıştır.
- 97 -

Tepeçerınik ' ten başlayarak


kuzey yönde uzanan,4 km . uzunluktaki tra-
Şeki l : 46.
verten sırtı
(TS) , Sivas-Ankara karayolu yakınındas0n bulur. Öndeki
taşocağinda dışa eğimli gevşek traverten katmanları görülüyor. Ge-
ride Kalın ve Yıldız Irmakları arasındaki en alt Pleyistosen CD IV)
aşınım yüzeyi ve yüksek seki (SY 1) yüzeyi görülüyor.

Şekil : 47 . Kalın köyü yakınındaki traverten ocaklarında açığa çıkmış olan bir
karstik mağaranın duvar süsü travertenleri . Aynışekiller Sıcakçer­
mik-Cehenneml ik mağarasında da görülmektedi r . Bu tip karst (ikincil
karst), genelde açılma çatlakları içerisinde gelişmektedir.
- 98 -

kaplıcası batısındaki Kaşın T. (1452 m. )'nin, kuzeyindeki ve güneyindeki eğimli


traverten yüzeyleri, en yüksekteki (en eski) traverten örtüsüne aittir. En çok
300-400 m. genişlikteki bu traverten düzlüğü, alttaki karasal İncesu formasyo-
nu (üst Miyosen)'nun çakıllı birimleri üzerini (yüksek seki-SY1 yüzeyinin üze-
rini) kaplamıştır (Şekil : 48). Bu traverten yüzeyinin batı bölümü, 4 km. uzun-
lukta, K-G uzanımlı, eğim atımlı bir genç fay' la (Pleyistosen yaşlı) kesilmiş­
tir (Şekil : 61). Doğusu da yer yer faylıdır.
Burada Sıcakçerınik termal kaynakları, fay önünden çıkmaktadır. Batıdaki büyük
fay, en kuzeydeki Karlık.kaya Sırtı yönünde uzanmaktadır ve Tepeçermikte, bu fa-
ya koşut uzanan çok sayıdaki açılma çatlakları üzerinde , yakın zamana kadar ge-
lişmesi sürmüş olan traverten sırtlarının uzanımı ile uygunluk göstermektedir
(Şekil : 61) .
Kaşın
T. (1450 m. )'den geçen subölümü'nün batısındaki Tepeçermik'te
'
Kaşın T. traverten basamağını (SY) kesen eğim atımlı fay yakınında birbirine
paralel uzanımlı çok sayıda açılına çatlağı (extension fissure) yeralır (Şekil: 6 l).
Çatlaklar, 1-2 km. uzunluktaki K-G uzanımlı traverten sırtlarının üzerindedir.
Sırtlar arasında, genelde kuzeye eğimli traverten olukları yeralır .

Bu traverten sırtları üzerindeki çatlaklar günümüzde de aktiftir. Çat-


lakların kuzey ve güney ucunda birkaç yıl önce akışı kesilmiş olan birkaç sı­
cak kaynağın çökelttiği travertenlerde çatlak açılmasının devam ettiği gözlen-
mektedir (Şekil : 14,42,43,44,45,61). Traverten örtüsüinün kuzey bölümünde
Karlıkkaya ve Midillininboz Sırtlarında aktif çatlak görülmez. Daha eski olan
bu traverten sırtlarında yaklaşık 1-4 m. arasında genişliğe ulaşan çatlak ya-
pılarının, düşey duruşlu ve oniks tekstürlü ince katmanlı travertenle dolu ol-
duğu gözlenir . Çatlak içerisindeki bu gözeneksiz ve yarısaydam traverten dolgu
~. çatlağın her açılma evresinden sonra çıkışını sürdüren kalsiyum bikarbonat-
lı ( ca (HC0 ) ) termal suların, simetrik olarak çatlağın her iki duvarına
3 2
sıvanan ince kabuklar şeklinde traverten ( ca C03) çökeltmesiyle oluşmuştur .
Açılmanın her tekrarlanışında,çatlak duvarlarına simetrik olarak sıvanan traver-
ten bantlarının kalınlığı giderek artmış ve yer yer 4 metre kalınlığa ulaşan
çatlak dolgusu travertenleri oluşmuştur (Şekil : 15, 16, 17).
Tepeçermik açılma çatlakları'nın kuzeyinde ve güneyinde görülen bu es-
ki ve dolgu'lu çatlaklar, Tepeçermikte açılmayı sürdüren daha genç çatlakların
altında yeralmaktadır . Ustteki genç çatlaklar, alttaki çatlakların açılmayı
sürdüren merkezi böltimünde devam eden termal aktiviteye bağlı olarak daha genç
traverten sırtlarının oluşumunu sağlamıştır. Güntimüzde bu çatlaklarda da ter-
mal aktivite durduğundan, süregelen son açılmalarda,çatlak içerisinde dolgu tra-
verteni çökelimi olmamıştır.
-99 -

Şekil: 48.
Tepeçermik açılma çatlakları (2) üzerine yerleşmiş olan K-G uzanımlı
Kalın Irmağı Vadisi'nin, Ka.lığın Boğazı ile Kızılırmak (K) kavşağı
arasındaki aşağı bölümü. önde, yüksek seki yüzeyini kaplayan en yaş­
lı traverten örtüsü (3), bu örtüyü kesen K-G uzanımlı normal fay(F) ,
gerilemiş fay dikliği (1) ve fay önü çukuru (Ç) görülüyor . Geride
Kalın Köyü ve yüksek seki (SY 2) yüzeyi.

49 · Kalın Irmağı (1) ve Kahyalı Deresinin (2) aynı uzanımda <~:?) Kızıl­
ırma.ğa birleştiği kavşak bölümü. Kalın Irmağı'n~n yer~eştıgı çatl~­
kırık zonu olasılıkla Kahyalı Deresi boyunca gUney yonde de uzan
maktadır. '
- 100 -

Kalığın boğazı batı yamacındaki çatlaklar, yarma vadinin uzanımına pa-


raleldir ve güncel açılma çatlakları , eski dolgulu çatlaklar üzerinde yeralmak-
tadır (Şekil : 43, 61).

Yıldız ve Kalın Irmakları arasındaki K-G uzanımlı yüksek seki yüzeyinden başla­
yarak Pleyistosen içerisinde her iki vadinin yamaçlarını kaplamış olan traver-
tenler, akarsuların derinlemesine aşındırmasına koşut olarak, dönemler halinde
yer yer vadi tabanlarına kadar inmiştir.

Kalığın Boğazı

Kalın Irmağı, Kalığın boğazı'nın batı yamacı çatlak- Uzerindeki açılma


larına koşut olarak, bu traverten örtüsü içerisine gömtilmUş durumdadır . 30-40
metre derinlikte ve kanyon şeklinde gelişmiş olan boğazın açılması; akarsuYll!!.
açılma çatlakları üzerine yerleşmesi ve daha sonra yatağını derinleştirerek
traverten kütlesi içerisine saplanması şeklinde gelişmiştir. Şekil : 48, 50 ve
6l'de görüldüğU gibi, Kaşın T. batısındaki eğim atımlı fay ile başlayarak Kalı­
ğın boğazı batısında sonlanan çatlaklı zon (1 km genişlikte), açılma süreci içe-
risinde D-B yönde genişleyen bir grabencik oluşturmaktadır.

ıc::-.~."' 'T: (l+.~o"':)


T~pe.c,e r m;k !
~alı5'1'1 &§•-ı.ı
-lr0ve ri.e" ;

KOi(~" lrmoıjı
.s,,r;t.ı-re
.
:

- ... ··-·-
- -- .. --~
D

Şekil 50. Sıca.kçermik-Tepeçerınik-Kalığın Boğazı arasındaki tektonik


yapı (ölçeksiz kesit).

Kalığın Boğazı yarma vadisi'nin batısında,


Evliya T. (1520 m. ) ' sin-
deki Akdağ kireçtaşları'nın, Sıcak.çermik yönünde , İncesu çökelleri ve tra-
vertenlerin altına daldığı gözlenmektedir . İyi erime özelliğine sahip olan
bu kireçtaşları ; Sıcakçermik alanındaki kırık ve açılma çatlaklarını izle-
yerek basınçla ytikselen termal suların taşıdığı kalsiyum bikarbonat'ın kay-
nağını oluşturmaktadır . Görünür kalınlığı 50 metreye ulaşan (Kalığın boğa­
zı çevresi) ve yaklaşık 8 km~ lik bir alanı kaplayan traverten
- 101 -

kütlesinin varlığı; temel kireçtaşında sirkülasyon yapan termal suların eritme-


siyle oluşan, derindeki karstik boşlukların boyutu hakkında da bir ölçüde bilgi
sağlamaktadır .
Kalın Irmağı, Ka.lığın boğazından geçtikten sonra Kalın köyünün 2 km . güneyinde
Kızılırmağa karışır (Şekil : 48, 49) .

Kalın Irmağı vadi tabanı :


Akarsuyun vadi tabanını genişlettiği ve alüvyon biriktirdiği bölümler;
Yıldızeli-Yılanlıkaya köyü arası,
Bayat Suyu kavşağı çevresi ve Kalın köyü-Kı­
zılırmak arasında yeralır. Kalın Irmağının bu önemli kollarından olan Seren Ir-
mağı, Seren köyü doğusunda, Bayat Suyu da,Bayat köyü doğusunda alüvyal taban
oluşturabilmiştir. Akarsuyun oluşturduğu epijenik yarma vadi bölümlerinde Yı­
lanlıkaya, Kalığın, Ilıca boğazları) vadi tabanları genellikle dardır ve alüvyon
birikimi yoktur. Bu özellik, yarılmanın devam ettiği şeklinde yorumlanabilir .
ÇUnkü vadi, yöredeki en aktif tektonik alan üzerinde yeralmaktadır .
Kızılırmak kavşağında 1230 m. dolayında olan vadi tabanı
yükseltisi, Yıldızeli ilçesi dolayında 1360 metreye ulaşır. Vadi tabanının or-
talama eğimi 3 0 .4 dolayındadır. Akarsuyun, Yıldızeli ilçesi dolayında, kuzey-
den Çamlıbel Dağı'ndan aldığı kollarının bulunduğu kavşaklarda, vadi tabanı ge-
nişliği 1-2 km. arasındadır. Bu geniş alüvyal taban, biraz daralarak Yılanlıka­
ya köyü yakınına kadar uzanır. Akarsu, alüvyal tabana 2 m. dolayında gömülmüş
olan yatağında akmaktadır . Alüvyal tabanla vadi yamaçları arasında 200-300 m.
genişlikte küçük birikim glasileri gelmiştir.

Yılanlıkaya boğazında daralan vadi tabanı,


yarma vadiden sonra geniş­
ler. Bayat Suyu'nu aldığı kavşakta genişlik 2 km.ye ulaşır . Burada, alüvyal ta-
ban çevresinde gelişen güncel vadi tabanı glasi'leri, 1 km . 'ye ulaşan genişlik­
tedir (Şekil : 39) . Kalın Irmağı, Bayat Suyu kavşağında alüvyal tabana 1-2 met-
re gömülü olan yatağında akar . Vadinin en dar olduğu Kalığın boğazında alüvyon
birikimi yoktur. Akarsu, traverten üzerindeki eğimli vadi tabanında küçük çağ­
layanlar oluşturmakta ve derinlemesine aşındırmasını etkin bir şekilde sürdür-
mektedir. Boğazın bitiminde genişleyen ve eğimi azalan vadi tabanına, doğu ya-
maçtan inen bir kol dere ağzındaki birikinti konisi, Kalın köyü yakınında akar-
suyu batı yönde öteleme'yi sürdürmektedir . Kalın Irmağı'nın/Kızılırmak kavşağı
yakınında genişleyen tabanı, Kızılırmağın Holosen'deki gömülmesine bağlı ola-
rak yarılmış ve Holosen sekisi (SH) olarak belirginleşmiştir (Ek : 2) .
- 102 -

3.3.3. Yıldız Irmağı vadisi

Sivas kuzeyindeki Yıldız Dağı'ndan kaynaklanan akarsu, çalışma alanı­


mızın yaklaşık 10 km. dışından başlayarak Delikkaya köyü yakınına kadar (yakla-

şık 20 km.) KD-GB doğrultuda uzanan, alüvyal tabanlı vadisinde,menderesli akış


gösterir (Şekil : 54) . Kalın Irmağına en çok yaklaştığı (3 km . ) Delikkaya yakı­
nında, ani bir dirsekle güneye yönelir ve Kalın Irmağı'na koşut olan vadisinde
1

menderesli akışını sürdürerek Kızılırmağa ulaşır .

Yıldız Irmağıvadisinin, yukarı bölUmündeki, KD-GB doğrultudaki uzanı­


mı; doğudaki İncesu Deresi ve iki akarsu arasındaki subölUmü sırtının uzanımı

ile paralellik göstermektedir . Bu bölümde, Söğütpınar ve Yeniyapan köyleri ara-


sında akarsu, genellikle Eosen volkanitleri ile üst Miyosen yaşlı İncesu fm .
sınırını izlemektedir.

Yıldız Irmağıvadisinin doğu sınırını oluşturan subölUmü sırtı, (Eren-


leryokuşu T.-1539 m., Kızlar T.-1541 m. , Çayanlı T.-1526 m.), Yıldız Irmağı ile
İncesu Deresi arasında uzanan ve akarsu erozyonundan artakalmış olan, en alt
Pleyistosen dönemi (D IV) aşınım yüzeyinin bir parçasıdır.
Bu Yüzeye, 20-50 m. arasında yükseklikte bir yamaç geçişi olan en eski akarsu
sekisi (SY ), yaklaşık 1400-1450 m. arasında yükseltide yeralır.
1
Ana akarsuya ulaşan yan derelerle sıkça yarılmış olan seki yüzeyleri',
akarsu yatağı yönünde eğimli olan (5 derece'den fazla) aşınım glasi'lerinin ka-
lıntılarıdır.
Vadinin her iki yamacında; Karacaören-Sögütpınar-Yeniyapan köyleri dolayında,
karşılaştırmalı olarak saptadığımız 4 seki yüzeyinin ortalama yükseltileri;
1450, 1400, 1350, 1300 m. dolayındadır (Şekil : 55) .

Alçak sekilerde (SA), yamaç geçişleri daha az belirgin yada yumuşak


Yamaç geçişlidir . Bunun nedeni, menderesli yatağa sahip olan akarsuyun, yüksek
Sekileri oluşturduktan sonraki gömülme evrelerinde, yatağın salınımlar yaparak
Yana1 Yer değiştirmesi ve gömülmenin yavaş gelişmesidir. Çünkü, vadi tabanında­
ki. güncel burun setlerinin gerisinde, birkısım alçak sekilerin,akarsu kayması­
nı belirleyen burun setleri üzerinde gelişmiş olduğu ve yer yer akarsu çakıl­
ları içerdiği gözlenmektedir .
Yıldız Irmağı, Yeniyapan köyü'nün kuzeyinde kalan yukarı bölUmünde,
ana Yatak boyunca, genelde GD yönde kayarak, alçak seki (SA) yüzeylerine gömül-
llltiş durumdadır . Yeniyapan'dan sonra, vadide ani genişleme görülür . Akarsu bu-
rada, Delikkaya köyü yakınında, en güçlü kolu olan Çilözü Deresi'ni alır .
- 103 -

Çil özU Deresi vadisi :


Çalışma. alanımızdaki doğrusal uzanımlı çizgisel vadilerin en iyi örnek-
lerinden biri olan bu vadi, KB-GD yönde yaklaşık 20 km. uzunlukta doğrusal uza-
nıma. sahiptir. Genelde Eosen yaşlı Pazarcık volkanitleri ve üst Miyosen yaşlı

İncesu formasyonu üzerinde açılmış olan vadi, Danaveran-Delikkaya köyleri ara-


sında Akdağ kireçtaşı ve şistlerini de kesmiştir (Ek : 1) . Çilözü Deresi'nin

genç bir tektonik çizgi üzerine yerleştiğini gösteren doğrusal uzanımı, Danaveran
köyü güneyinde, akarsuyun Akdağ kireçtaşlarını kestiği yarma vadi bölümüne kadar
(Delikkaya kuzeyi) devam eder.
Akarsuyun çizgisel uzanımı, vadinin batı yamacı üstünde, Kalın Irmağı
ile arasındaki subölümü sırtı ile paralellik gösterir. Burada, Danaveran-Yılan­
lıkaya köyü arasında, Kalın Irmağı ile Çilözü Deresi arasındaki uzaklık, 1,5 km.

kadardır . Çilözü Deresi nin, Kalın Irmağına çok yakın mesafede aktığı halde, çok
1

daha uzaktaki (KD dan gelen) Yıldız Irmağı'nın bir kolu oluşu, vadinin ve ara-
daki subölümünün, tektoniğe bağlı olarak şekilendiğini ortaya koymaktadır.

Drenaj ile ilgili bir diğer önemli veri; Çilözti Deresini besleyen kol-
ların tamamının 1 kuzeydoğudaki volkanik platoyu akaçlayan küçük derelerden oluş­

masıdır. Kol vadilerin tek taraflı oluşundan kaynaklanan bu asimetrik vadi mor-

folojisi; bu akarsuyun çatlak boyunca kestiği yandere'lerin (doğudan vadiye


ulaşan) çatlağa kanalize olmasıyla (tektonik olarak) geliştiğini belirlemekte-

dir.
Vadiyi yönlendiren kırık ve çatlak yapıları, Danaveran köyü güneyindeki yarma
vadide (Kürtkoca T.-1489 m.- doğusunda) ve Delikkaya köyü yakınındaki yarma
vadide çökelmiş traverten sırtları üzerinde gözlenebilmektedir (Ek : 1,2) .
Yaklaşık 1-2 km . uzunluktaki bu iki yarma vadi, Kalın Irmağı'nın oluş­
turduğu Yılanlıkaya boğazı'nın paralelindedir ve Akdağın doğu yöndeki uzantısı
olan şist ve kireçtaşlarını kesmektedir (Şekil : 38) . Kalın Irmağı-Çilözü Dere-
si arasındaki subölümü'nün, Yılanlıkaya köyü çevresinde (Kurtkoca T.-1489 rn. ve
Bozbelen T.-1498 m. ) yüzeylenen, çevresi İncesu formasyonu çökelleriyle örtülü
olan bu temele ait uzantılar, Çilözü D. vadisinde de, örtüsünden sıyrılmış fo-
sil yüzeyler halinde yüzeylenir (Şekil : 51). Vadinin bu bölümünde akarsu, men-
deresli akışıyla üstteki daha genç birimler (Pazarcık volkaniti ve İncesu fm . )
içerisine gömülürken; alttaki sert temeli de , dar kanyonları oluşturarak kesmiş,
daha sonra yumuşak örtünün süpürülmesiyle, temel kayalar üzerindeki fosil yü-
zeyler yüzeye çıkmıştır.
-~-

Delikkaya doğal akarsu tüneli, travertenler ve terınaı kaynakları :

Yakınındaki
köye adını veren Delikkaya, Çilözü Deresi'nin, Akdağ ki-
reçtaşlarını kesen kanyon vadisinin bitiminde, iyi eriyebilen kireçtaşları içe-
risinde açtığı bir akarsu tüneli'dir.
Burada, Akdağ kireçtaşlarıve üzerindeki çökeller, vadiyi K-G yönde kateden
açılma çatlakları boyunca çıkan termal suların bıraktığı traverten'le örtülmüş

tür. Yaklaşık 1 kın. uzunlukta ve çatlak açıklığı 30 cm . 'ye ulaşabilen birbirine


koşut uzanımlı çatlakların bulunduğu traverten sırtlarında çökelmiş olan tra-
ver ten kalınlığı 10-20 m. arasında dır . Traverten örtüsü, alçak seki (SA sA )
1 2
yüzeylerini kaplamakta ve güncel vadi tabanına kadar 40-50 derece eğimli kat-
manlar şeklinde inmektedir.
Traverten'ler, akarsu'yun vadiyi gömük menderes tipinde oluşturduğu bö-
l Umde, iki menderes büklümü arasında yeralır. Delikkaya doğal akarsu tüneli'nin
hemen kuzeyinde, vadi tabanından 30-40 m. arası yükseklikteki alçak seki (SA )
1
yüzeyini kaplamış olan travertenler, tünel üzerindeki doğal köprü bölümünü de
örterek güney yöndeki çatlaklı sırtlar boyunca uzanırlar.
Çilözil Deresi'nin iki menderes büklümü arasında yeralan doğal tünel,
yaklaşık 10-15 m. yükseklik 15-30 m. genişlik ve 40 m. uzunluktadır (Şekil :52).

Traverten örtü altındaki kristalize Akdağ kireçtaşları içerisinde,kars-


tik erime süreçleri etkisinde açılmış olan eski bir mağara sistemine ait şekil­
ler (duvar süslemesi travertenleri, mağaraya ulaşan yeraltı sularının açtığı
sifon ve kovuklar) gözlenmektedir. Günümüze yaklaşık 40 m. uzunluktaki bölümü
ka labilmiş olan mağara sisteminin, duvarlarının ve tavanının, sonradan mağara­

ya yerleşen akarsu'yun erozyonuyla aşındırılıp, direncini yitirince de tavanın


çöktüğü belirgindir . Tavan çökmeleri güntimtizde de sürmektedir .
Vadinin yalnızca bu böltimünde görülen mağara gelişimi, öncelikle kars-
tik süreçleri olumlu yönde etkileyen çatlak sistemini oluşturan tektonik yapı
etkisinde olmuştur. Mağara tavanı ve duvarlarındaki erime boşluklarının, genel-
likle çatlak doğrultusunu izlediği gözlenmektedir. Traverten örtüsü, doğal tü-
nel çevresindeki akarsu sekisi (30-40 m. bağıl yükseklikte) yüzeyinden başla­
yarak güncel vadi tabanına kadar yamaçları kaplamaktadır.

Akarsu, tünelden çıktıktan sonra, ani bir dirsek yaparak, çatlak doğ­
rultusuna koşut olarak güneye yönelmekte, büyük olasılıkla K-G uzanımlı bir
çatlak üzerine yerleşmiş bulunmaktadır . Burada, derenin batısındaki vadi yama-
cında ve vadinin tabanında,çatlak sistemine koşut çizgisel uzanımı gösteren, ve
- 105 -

Şekil: . Çilözü Deresi (A) vadisinin Del~kkaya yakınındaki bölümünde akarsu


51 sekileri (SA) . Burada akarsu, Incesu formasyonu ile birlikte alt-
taki temel kayayı (Akdağ kireçtaşı-K) da kesmektedir. '

Şekil: 52 . Çilözü Deresi va-


disindeki Delikkaya akarsu
tünelinin giriş ağzı. Tüne-
lin üzerindeki K-G uzanımlı
traverten sırtı (TS) ve sırt
boyunca çatlaktan çıkan kay-
nakların, akarsu sekisi üze-
rine çökelttiği traverten-
ler görülüyor .
Travertenlerin altında,kars­
t~k tünelin açıldığı Akdağ
kıreçtaşı (K) yeralır .
- 106 -

"Uyuz Çermiği" olarak adlandırılan ·termal kaynak dizileri yeralmaktadır. Bu


kaynaklar çevresinde güncel traverten oluşumu sürmektedir (Şekil : 53).
Delikkaya doğal tüneli, Pleyistosen içerisinde olasılıkla çatlakların açılması
ile yaşıt olarak, çatlak zonu üzerinde gelişen karst sistemine ait bir mağara'­
dır.

Kireçtaşındaki çatlaklı zonu izleyerek,ytizeyden ve akarsu tabanından


dibe kolaylıkla sızan sular, kireçtaşında eritme-aşındırma yaparak oluşturdu­
ğu karstik boşlukları giderek genişletmiş ve karstik erozyonun ilerlemesiyle

birleşen boşluklar, sonunda Çilözü Deresi'nin , yi,izeydeki akışını ttimüyle yeral-


tına çekmiştir . Böylece mağara üst üne rastlayan eski vadi tabanı, akarsuyun

düden aracılığıyla dibe inmesiyle kurumuş, yeraltına dalan akarsu, mağarayı


geçtikten sonra, yine vadi tabanından kaynak şeklinde çıkarak akışını sürdür-
mtişttir. Düden ve kaynak özelliği taşıyan bu mağara sistemi, taban seviyesinin

alçalmasına bağlı olarak)akarsuyun menderesli yatağına gömülmesi sonucu, akar-

su erozyonu (Fluviyo-karstik erozyon) ile, mağara giriş ve çıkış ağızları (do-


layısıyla mağara tabanı) aynı düzeyde olan bir doğal tünel'e dönüşmüştür. Da-

ha sonra akarsuyun, yanal yerdeğiştirme ve vadi tabanını genişletmesine bağ­


lı olarak, mağara tabanı genişlemiş, böylece direnci azalan mağara tavanı,

bloklar halinde çökmüştür . Güntimüzde tünel çıkışı üzerinde tavan çökmeleri sür-
mekte, doğal köprü de sürekli daralmaktadır (Şekil : 52) .

Delikkaya traverten sırtları ve üzerindeki açılma çatlakları,


genelde
Sıcakçermik-Tepeçermik çatlaklarının uzantısı durumundadır. İki traverten ala-
Qı arasındaki çatlak uzantıları, genelde killi İncesu formasyonu'nu kestiğinden
çatlaklar arazide gözlenememekte yalnızca 1/35 000 ölçekli hava fotoğraflarında
görülebilmektedir. Bu çizgide Yellice T. (1419 m.) çevresindeki katmanlardaki
B-KB yönde, 20 dereceyi geçen eğimlenmeler de, çatlaklı zonda batı bloku yük-
selmiş bir normal fay'ın varlığını doğrulamaktadır (Ek : 1).

Delik.kaya tüneli çıkışında, eski ve yeni travertenlerle kaplı olan va-


dinin batı yamacında, Uyuz Çermiği kaynakları yeralır (Şekil : 53). Karşı ya-
maçtaki traverten sırtına paralel (K-G) bir dizilim gösteren bu kaynaklar,sı­
caklıkları (30-37°c. arasında) ve debi'leri düşUk (0,2-0,8 lt/sn arası) olan
termal kaynaklardır. Kaynaklar çevresinde güncel traverten çökelimi sürmekte
ve vadi yamacını kaplayan kahve, sarı renklerde, ilginç görüntimlü (Denizli-Kara-
hayı tbenzeri) travertenler oluşmaktadır . Bu bölünde Çilözü deresi, doğu yamaç-
taki eski traverten sırtı ile batı yamaçtaki güncel travertenler arasında, sü-
rekli daralmakta olan boğaz şeklindeki dar vadisinde akmaktadır (Şek il: 53)
- 107 -

Şekil: 53. Delikkaya ' da, terma~ kaynakların (K)_ sır~l~ndığı ~üncel açılma çat-
lağı (Ç) üzerinde güncel traverten çökelımı . Fotograf, Şekil: 39'daki
traverten sırtı üzerinden çekilmiştir . Tünelden çıkan Çilözü deresi
(A), iki traverten sırtı arasındaki dar bir kapız içinde akar .

Şekil: 54 . Sarıtaş T. batısından Yıldız Irmağı vadisine bakış . Geride, Yıldız


Irmağı'na eğimli yl!ksek (SY) ve alçak seki (SA) yüzeyleri ile vadi
tabanı aşınım glasfleri (G), önde ise bir termal kaynak ve seki (SA)
üzerine çökelttiği güncel traverten (T) örtüsü görülüyor.
-~-

Delikkaya alanı; traverten sırtları, ttinel mağarası, termal kaynaklar


çevresinde çökelen güncel traverten oluşumlarıyla, ilginç bir doğal yöre oluş­
turmaktadır. Uygun bakı koşulları ve termal aktiviteye bağlı olarak özel bir
mikroklima'ya sahip olan alanda, çeşitli kuş türleri ve diğer yaban hayvanla-
rının da,dikkati çekecek şekilde yerleştikleri görülmektedir.

Sarıkaya traverteni ve kaynakları :


Delikkaya'nın yaklaşık 3 km gtineybatı'sında Yıldız Irmağı vadisin
doğu yamacında , bir başka traverten alanı yeralır. 1350-1400 m. arasında yük-
seltideki yüksek seki yüzeyi (SY2) kalıntısının batı ucunu kaplamış olan tra-
verten örtüsü, Tepeçermik ve Delikkaya ile aynı yapıda ve eş oluşumludur.
(Şekil : 55). Sarıkaya adı , travertenin sulardaki demir mineralleri içeriğine
bağlı olarak kazandığı sarı renk'taıdolayı verilmiştir. Burada, K 70°B uzanım­
da ve yaklaşık 1 km. uzunluktaki çatlak boyunca gelişmiş olan traverten sırtın­
da, traverten kalınlığı 10 m. 'yi geçmektedir. Sırt ortasında, açıklığı 50 cm.
dolayında olan açılma çatlağı, oniks dokusunda düşey bantlı traverten ile do-
ludur . Traverten sırtının güneyinde 1300-1350 metreler arası yükseltideki se-
ki yüzeyi üzerinde, güncel traverten çökelten, bol C02 'li termal kaynaklar yer-
almaktadır. Düşük sıcaklıktaki (20°-30° C.) bu kaynaklar çevresinde küçük tra-
verten havuzları oluşmakta, seki yüzeyi ve yamacı travertenle kaplanmaktadır
(Şekil : 54 ) . Kaynaklar, Sarıkaya çatlağının güneyinde, olasılıkla bu çat-
lağa koşut uzanımlı (güncel travertenle örtülü) bir başka çatlaktan çıkmakta­
dır.

Sarıkaya
ile Delikkaya arasında Yıldız Irmağı, güney'e yönelen bir dir-
sek yapar. Burada vadi enine profili asimetriktir (Şekil : 55). Sarıkaya tra-
vertenlerinin örttüğü, yüksek seki'ye (SY1 ) ait eğimli glasi yüzeyi kalıntıla­
rı, düşük eğimli yamaçlarla basB.nıaklanan uzun sırtlar şeklinde akarsu yatağı
yönünde uzanır. Yıldız Irmağının seki yüzeylerini yaran gömülmesine bağlı ola-
rak, koldereler de seki yüzeylerini parçalayarak, ana akarsu yönünde eğimi
belirgin olan dar (200-300 m. genişlikte) sırt düzlüklerine dönüştürmüştür .
Şekil55'de görüldüğü gibi, burada Yıldız Irmağı, Pleyistosen'de
genelde batı yönde kayarak yatağına gömülmüştür. Kayma sonucu akarsuyun bugün-
kü yatağının oluşturduğu dirsek Delikkaya'daki açılma çatlakları doğrultusuna
da uymaktadır . Ancak açılma çatlakları,yalnızca traverten alanlarında görüle-
bildiğinden, vadinin bu bölümünde de izlemek mümkün olmamaktadır .
- 109 -

B ,s.,., ı..~~ T. t ..~v•rtcn


, • •r'tı.
1

'
1
DJY
5 V2.

SH
-- ----

Şekil 55 . Sarıkaya traverten sırtı ve Yıldız Irmağı vadisinin enine


profili (Ölçeksiz)

Sıcakçermik kaplıcası çevresindeki travertenler ve termal kaynaklar :

Sıcakçermik kaplıcası, Yıldız Irmağının aşağıbölümünde, vadinin batı


yamacındaki yüksek seki (SY ) üzerinde yeralır. Kalın Irmağı ile Yıldız Irmağı
2
arasındaki subölUrnü, daha önce açıkladığımız Tepeçermik ile Sıcakçermik arasın­

dan (Kaşın T.-1452 m.) geçer. Subölürnünün geçtiği bu yüksek seki (SY ) (1400-
1
1450 m. arası) yüzeyi ile Sıcakçermiğin yeraldığı ikinci yüksek seki (1350-1400
m. ) arasındaki dik yamacın kuzey bölümü, genç bir normal fayla kesilmiştir
(Şekil : 61) . Kaplıca kaynakları, bu fayın önünde ve seki yüzeyini kaplamış olan

traverten düzlüğünde yüzeylenirler (Şekil : 2). Termal kaynakların sıcaklıklar


25°-45°c . arasında değişir.
Kaynaklar, fay önündeki çukurlukta geniş bir bataklık oluşturmuştur . Kaplıca,
buradaki kaynaklardanve sondaj kuyularından üretilen termal suyu kullanmaktadır .
Sıcakçermik kaplıca alanı girişinde, adıy­
11
yolun solunda, Cehennemlik 11
la bilinen, düşey'e yakın dalımlı, küçük bir mağara yeralır. Mağara ağzı, en çok
2 m. genişliktedir (Şekil : 61) . Yaklaşık 60-70 derece eğimde dibe dalan mağara,
derine ve yanlara doğru daralan bir yarık şeklindedir. Çevresindeki kaynakların
ve kuzeyindeki bataklığın fazla suları , düden özelliği gösteren Cehennemlik ma-
ğarası 'na inmektedir.

Mağara, travertenler içerisinde , açılma çatlaklarına yaklaşık paralel uzanımda

(KKB-GGD) gelişmiştir . Küçük dikit-sarkıt'lar ve duvar süsü travertenleri, ma-


ğaranın geliştiği traverten kütlesinin,karstik süreçlerle yeniden erime ile ma-

ğara içerisinde bıraktığı ikincil traverten çökelimlerine aittir .


Cehennemlik mağarası, genç traverten örtüsü altında kalmış eski bir
açılma çatlağı boyunda, traverten içerisinde erimelerin de etkisiyle, çatlak bo-
şalması sonucu açılmış küçük bir düden (suyutan) ma.ğarası'dır.
- 110 -

Şekil: 56 . Yıldız Irınağı vadisi'nin Yeniyapan köyü yakınında, ana akarsu yö-
nünde eğimli ve genelde aşınım glasisi tipinde gelişmiş alçak se-
kiler (SA). Bu seki yüzeyleri, :Eosen volkanitleri ile üzerindeki
İncesu fm. çökellerini kesmektedir.

Şekil: 57. Yıldız Irınağı vadisi'nin genişlediği Sıcakçermik doğusundaki bölümü.


Geride ; Sıcakçermik kaplıcası (Ç), Tepeçermik (T) ve yüksek sekiler
(SY), ortada Yıldız Irmağı (Y) vadi tabanı ve çevresindeki vadi taba-
nı glasileri (G), önde bir alçak seki (SA l) yüzeyi görülüyor .
- 111 -

Sıcakçerınik kaplıcası doğusunda, yüksek seki (SY) yüzeyini kaplamış


olan traverten örtüsünün, seki yamacını da örterek, vadi tabanına kadar indiği
görülür (Ek : 1,2) . Yüksek sekinin (SY2) yamacında, bu traverten örtüsü üzerin-
de, çok sayıda eski termal kaynak çıkışına ait, 1-2 m. çaplı daire şekilli tra-
ver ten havuzları ve 1 m. yüksekliğe ulaşan küçük traverten konileri yeralır
(Şekil : 61) . Kuru olan bu kaynak ağızlarının, yakın zamanlara kadar termal su

çıkardığı ve suların çökelttiği t r avertenlerin,vadi tabanına kadar indiği göz-


l enmektedir .
Yı ldız Irmağı Sıcakçermik kaplıcasını n yaklaşık 5 kın. güneyinde Kızılırmağa
bağlanır .

Yıldız Irmağı vadi tabanı :

Vadinin, Yeniyapan köyü'nün kuzeyinde halen KD-GB uzanımdaki orta bö-


lümünde akarsu, 500 m. dolayında genişliği olan vadi tabanına sahiptir . Mende-
resli akışlı olan akarsu, alçak seki (SA) üzerinde genelde GD yönde kayarak, bu-
günkü vadi tabanını oluşturmuştur . Akarsu yatağının yanal kaymasını ortaya ko-
yan kayma yamacı (köşe döleği) basamakları ve karşı yamaçta akarsuyun alçak se-
kiyi yarıp-gerileterek oluşturduğu 10-20 m. yüksekliğe sahip dik yamaçlı çar-
pak'lar, Sögütpınar ile Yeniyapan köyleri arasında tipik şekilleriyle görülmek-
tedir . Yeniyapan köyü kuzeyindeki tipik örnekte, 1300 ve 1350 m. yükseltideki
iki alçak seki yüzeyi, basamaklı olarak kuzeyden-güneye alçalan üstü düz dar
sırtlar şeklindedir . Akarsuyun, seki yüzeyinde köşe döleği şeklinde basamaklar

yaparak güneye kaydığı ve bunu, bugtinkü vadi tabanında da aynı şekilde güncel
burun seti morfolojisinde sürdürdüğü görülmektedir (Ek : 2) .
A.karsuyun, Çilözü Deresini aldığı ve bir dirsek yaparak güneye yönel-
diği Yeniyapan-Delikkaya köyleri arasında, vadi tabanı 1000 m. dolayında geniş­
lik kazanır. Vadinin, buradan başlayarak Kızılırmak kavşağına kadar, K-G yönlü
uzanım gösterdiği bu alt bölümde, vadi tabanı kenarında akarsu yönünde eğimli,
Holosen yaşlı vadi tabanı glasileri yeralır. Ortalama 500-1000 m. arası geniş­
likte olan vadi tabanı glasileri, güncel menderesli akarsu yatağının, bu yüze-
ye 1-3 m. arasında olan son gömülmesiyle,genelde bir seki görünümü kazanmıştır.
Vadi tabanı gl asilerinin tipik örnekleri, Sıcakçermik kaplıcası doğu­
sunda, Ankara kar~yolunun geçtiği bölümde yeralır. Burada, genişliği 1 km . 'nin

üzerinde olan ve akarsu yatağı yönünde 3-4 derece eğimli olan glasi yüzeyler i-
nin büyük bölümü aşınım tipindedir . Üzerinde 25-50 cm. kalınlıkta toprak örtü-
sü bulunan yüzey, sel yarıntılarıyla kesil~ektedir. Glasi etekleri alüvyal ge-
r eç içermektedir . Akarsu, gl asi etekler inebirkaç metre derinlikte gömülmüş olan
güncel yatağında akmaktadı r .
- l.12 -

3.3.4 . İncesu Deresi Vadisi


İncesu
Deresi, yöredeki çizgisel akarsuların en tipik örneğidir . Yak-
laşık 15 km. uzunluktaki bölümünde cetvel düzgünlüğUnde doğrusal uzanım göste-

ren akarsu, yıl boyunca zayıf fakat düzenli bir akışa sahiptir. Bunun nedeni ,
yağışlı mevsimler dışında da, Merakom yaylası kenarındaki kireçtaşı kornişle-

rinin altında çıkan karstik kaynakların, akarsuyu sürekli olarak beslemesidir.


İncesu Deresi'nin, Merakom platosu batı çevresindeki en alt Pleyistosen (DIV)
yaşlı aşınım yüzeyi üzerinde açtığı vadi, üst Miyosen yaşlı İncesu formasyonu-
nun killi, kumlu, çakıllı, akarsu ortamı çökellerini kesmektedir.
Vadinin batı yamacı, akarsuyun uzanımına koşut ve Yıldız Irmağı ile,
İncesu Deresinin kısa kol dereleriyle parçalanmakta olan, 1500 m. dolayında yük-
seltiye sahip dar bir subölümü sırt düzlüğü ile sınırlanır. Bu dar subölümü
sırtları,akarsuyun ilk yerleştiği en alt Pleyistosen yüzeyinin (DIV) kalıntısı­

dır. Bu subölümü sırtının, vadinin orta bölümünden sonra, Kızılırmak yönündeki

uzantısı, Yıldız Irmağı ile İncesu Deresinin birlikte oluşturdukları akarsu se-
kilerinden oluşmaktadır .
Bu subölümünün akarsu erozyonu ile geriletilmesi ve giderek akarsu yan-
dereleriyle parçalanması, daha çok Yıldız Irmağı etkisinde olmuştur. Bu nedenle
subölUmü, erozyonal gücü çok daha az olan İncesu Deresi yakınıda yeralmakta ve
akarsuyun fazla geriletemediği bu yamaçtaki kol akarsuların uzunluğu, 1-2 km.yi
geçmemektedir . Vadinin doğu yamacı ise çok sayıda koldere ile kesilmekte, bu
koldereler, Merak.om platosu yüzeyini parçalayarak geriletmektedir . Buradaki kol-
derelerin uzunluğu 3-9 km. arasında değişir. Bunların çoğunluğu, karstik kaynak-·
lara bağlı olarak, sürekli akış gösterir.
Vadinin iki yamacının.drenaj özellikleri ve drenaj'a bağlı şekillenme
yönünden, çok farklı olduğu görülür. Batı yamaç, çizgisel akarsuyun 1-2 km. ya-
kınından geçen akarsuya koşut uzanımlı kesin (parçalanmamış) bir subölümü ile

sınırlamaktadır. Bu yamaçta,kısa (1-2 km) ve kuru derelerin oluşturduğu zayıf


drenaj, İncesu Deresinin akışına çok az katkı sağlamaktadır. Bu zayıf kuru dere-
le~ su bölümünün geriletilmesinde etkili olamamış, subölümünün diğer tarafında­

ki güçlü Yıldız Irmağı'nın kolları ise subölümuhün geriletilmesinde etkili ol-


muştur .

İncesu
Deresi vadisinin, Merak.om platosunu sınırlayan doğu yamacında­
ki uzun kolderelerin sağladığı, gerilemesine aşındırma etkinliğine bağlı olarak,
plato yüzeyinin parçalanarak gerilemeye uğradığı görülmektedir . Vadinin iki ya-
macındaki bu asimetrik gelişmenin nedenlerini ortaya koyan jeoınorfolojik veri-
ler oldukça belirgin olarak gözlenebilmektedir.
-w-
Bunlardan en önemlisi, Merakom platosu kenarında görülen en alt Ple-
yistosen yüzeyi (D IV) kalıntılarının B ve KB yöndeki yüzey eğimleridir . Bölge-
de, Pliyosen sonunda kurulma.ya başlayan drenaj ağı, Merakom platosunun KB yön-
de hafif eğimli katmanlarının (yapısal eğimin), sonradan belirginleşen (Bkz . Me-
rakom yüzeyi) yapısal eğiminden etkilenmiştir. KB yöndeki bu yapısal eğim; pla-
tonun batı kenarında DIII yüzeyinde ve İncesu Deresi kollarının, parçalayarak,
akarsu yönünde eğimli dar sırtlar şekline soktuğu D IV yüzeyi kalıntılarında
bel irgin olarak görülmektedir. Bu durum, plato yüzeyine yağışla inen suların,
yapısal eğimin etkili olduğu bu bölümde, yüzeysel akışın önemli bir bölümünün

de KB yönde (yapısal eğim yönünde) olduğunu belirlemektedir . Bu yamaçtaki dere-


lerin çoğunluğunun KB ve BKB yönde akması da bunu kanıtlamaktadır .

Vadi köklerindeki karstik kaynaklar :

Merakom platosu kenarına vadi yukarı geri aşındırma. ile kama şeklinde
daralarak sokulmakta olan vadi kökleri, gölsel kireçtaşı katmanlarının,blok
kopmaları şeklindeki gerilemesine bağlı olarak gelişen duvar şekilli korniş 1 -

ıerden oluşur.Bu korniş'lerin altında, İncesu forma.syonu'nun killi birimleriy-


le kireçtaşı dokanağından, çok sayıda soğuksu kaynağı çıkar . Kırkpınar, Kay-
narca, Başpınar, Kayalıpınar gibi adlarla anılan bu kaynaklar, yıl boyunca sü-
rekli akışlıdırlar .
Merakom yaylası kireçtaşlarında gelişmiş olan, lapya,düden-dolinler
aracılığıyla dibe dalan yağış suları, kireçtaşı altındaki killi katmanlara ulaş­

tığında; buradaki karst olayı için taban seviyesi oluşturan killi katmanların

eğimine uyarak,KB yönde yatay akışa geçmekte ve yamacın karst taban seviyesini

kestiği kaynak zonunda yüzeye çıkmaktadır .

Vadi kökleri içerisindeki kaynakların sıralandığı zonlar, kaynak çıkışında KB


yönde katman eğimininetkili olduğunu belirlemektedir . Karstik kaynaklar, sağ­
ladıkları akışla, akarsu akışı na büyük ölçüde katkıda bulunmaktadır. İncesu De-
1

resi vadisi'nin doğu yamacında,akarsu erozyonu ve yamaç geriletmesinin batı ya-


maça göre çok fazla oluşu, jeolojik ve jeomorfolojik eğimlerle doğrudan ilgili-
dir.
İncesu Deresinin en uzun kolu Alkaya Deresidir . Merakom yaylası batı

yamacındaki Kayalıpınar 1 dan


kaynaklanan dere, orta ve aşağı bölUmünde İncesu
Deresi ne koşut uzanmaktadır . Bu vadide de yamaçların, İncesu Deresi vadisinde
1

Ölduğu gibi, aynı şekilde asimetrik olduğu görülür . Vadiye, doğu yamaçtan ka-

tılan koldereler daha uzundur.


114

Şekil: 58. önde İncesu formasyonu'nun akarsu birimleri, geride çizgisel (doğru­
sal) uzanımlı İncesu Deresi (İ) vadisi ve Merakoın platosunun (M)
KB kenarı görülüyor.

Şekil: 59. İncesu Deresi (İ) vadisinin Kızılırmak kavşağına yakın alt bölümü.
önde, İncesu formasyonu'nu kesen aşınım sekisi yüzeyi (SA2) ve kır­
gıbayır morfolojisi görülüyor . Gerideki parçalanmış sırt (SY),
İncesu Deresi vadisi su bölümündeki yüksek seki yüzeylerinin ka-
lıntısıdır .
- ıw-

İncesu Deresi akarsu sekileri, genelde belirgin yamaçlı geçişleri ol-


ma.yan ve akarsu yönünde çok eğimli (10-20 derece) olarak gelişmiş aşınım gla-
silerinden oluşur. Vadinin orta bölümünde, Sarıhasan mahallesi dolayında, bu
eğimli glasi yüzeylerinin tipik örnekleri görülür. özellikle batı yamaçta, ge-
nellikle basamaksız geçişli olan glasiler,yan derelerle sıkça yarılmıştır
(Şekil : 58 , 59). Vadi tabanından itibaren 2 yada 3 basamak halinde görülebi-
len glasi yüzeyi kalıntılarının sayısı vadinin yukarı kesiminde azalarak, vadi
başlangıcında en al t Pl eyistosen yüzeyine (D IV) geçiş yaparlar.

İncesuDeresi vadisinin aşağı böltımünde, Hayranlı köyü dolayında olgun


akar su sekileri gelişmiştir. Bunlar da yine eğimli aşınım glasileri olarak geliş­
miş ve vadi tabanından ortal ama olarak 20-50-80 ve 110 m. yüksekte olan dört

düzey halinde gözlenebilmektedir (Şekil : 58,59) .

Hayranlı Köyü heyalanı :


İncesu
Deresinin en uzun kolu olan Alkaya Deresi vadisi içerisinde,
alçak seki (SA ) yamacında yeralan Hayranlı köyü, aktif bir heyelan tehdidi al-
1
tındadır (Şekil : 60).

Ha)'r.ın l ı K. SY.2.
'
________--:-_-:_ ;.·.-----
.SA i -·
:...: .:.:: ....:.:.:..:.:.
. .
.,_,._ _"7. -
:-.-- :- ::. -:-. - - -.
• ... .. • - • - • • - • • - ... • • ... ••••

Şekil : 60. Hayranlı köyü heyelanı (Ölçeksiz kesit)

Henüz başlangıç halinde olan heyelan; alçak seki yamaçlarında görülen İncesu
formasyonu içerisindeki akar su çakıl-kum merceklerinin, özellikle bahar yağışla­
rı sırasında fazla su tutmasından kaynaklanmaktadır. Suyla doygunlaşan kum-ça-
kı l depoları, alttaki killi seviyel erde içsel sürtünme direncinin azalmasına

neden olmakta; katman eğimleri i l e morfolojik eğimin de yaklaşık aynı yönde ol-
~. yerkayması hareketini başlatmaktadır . Köyün doğusundaki yamaçta, açılmaya

baş layan çatl akl ar , yamaç yüzeyi ne yağı şla i nen suyu, hızlı bir şeki lde alt t aki

kayma yüzeylerine ulaştırmakta, bu fazl a su, köy evlerinin tabanından çıkmakta­


dır . Birkaç yıl önce başlamış ol an bu heyelan için, henüz bir önlem alınmamıştır .
- 110 -

İncesu Deresi vadi tabanı :

İncesu
Deresi vadisi, yaklaşık 20 km. uzunlukta doğrusal uzanımı olan,
yayvan oluk şekilli bir vadi tabanına sahiptir. Genişliği 200-600 m. arasında
değişen bu taban; ortasında akan derenin her iki yanında, yaklaşık simetrik
bir şekilde, akarsu yönünde eğimli, Holosen yaşlı vadi tabanı glasi'lerinden
oluşur.

Çalışma alanımız içerisinde kalan bölümünde vadi tabanı eğimi % o.ıo


dur. Bu eğim değerinden de anlaşıldığı gibi vadi, alandaki henüz olgunlaşmamış

tabanı yatağı yakın


1
vadilerden birisidir. Vadi glasi lerinin akarsu çevresin-
deki bölümünde akarsuyun taşıdığı alüvyon örtüsü ile kaplı olduğu gözlenir.Gla-
si yüzeyinin daha eğimli olan ard bölümleri, alttaki İncesu formasyonu üzerinde
gelişmiştir ve yüzey, yaklaşık 25-50 cm. kalınlıkta kolüvyal toprak örtüsüyle
kaplıdır.

Vadi tabanında olağandışı bir çizgisel uzanım (15 km. uzunlukta) gös-
tererek, çok küçük büklümleri ile bu çizgiden çıkmayan akarsu, vadinin orta
bölümündeki Sarıhasan mahallesi yakınından başlayarak Kızllırmak kavşağına ka-
dar Holosen glasisine 1-3 m. arasında gömülmüş olan yatağında akışını sürdürür.
(Şekil : 58, 59). Bu kesimde vadi tabanı glasisi, akarsuyun son gömülmesine
bağlı olarak seki karakteri (SH) kazanmıştır.

İncesu Deresi vadisinin çizgisel uzanımı, yöredeki KKD-GGB yönlü tek-


tonik çizgiselliklere tam olarak uymaktadır (Ek : 1,2). Vadi'nin aynı jeolojik
birim içerisinde (İncesu fm.) açılmış olması ve bu nedenle, doğrultu yada dü-
şey atımı saptamamıza yardımcı olacak kılavuz seviyelerin bulunmaması, jeolo-
jik çözümü olanaksızlaştırmaktadır. Vadinin asimetrik şekilde gelişmiş olması,
en önemli jeomorfolojik veri'yi oluşturur. Bu asimetrik gelişim, Merakom yay-
lası yapısal yüzeyini, KB yönde akaçlayan akarsuların,plato kuzeyinde, olası­
lıkla Kuvaterner başlarında oluşillaya başlayan KKD-GGB uzanımlı bir tektonik
çizgi (Açılma çatlağı. Morfotektonik bölümünde anlatılacak) boyunca kesilerek,
bir dik açıyla GB'ya yönelmiş olduklarını ortaya koymaktadır. Bu çizgi üzerin-
de, plato yüzeyinden inen paralel drenajın toplanmasıyla oluşan ana akarsuyun,
günümüze kadar korunmuş olan çizgisel akışı da; tektonik olayın Kuvaterner bo
yunca süregeldiğini kanıtlamaktadır.
- 117 -

3.3.5. Yağlağan Deresi Vadisi

Ak.dağgüney yamacını, ana subölümü'nden başlayarak Kızılırmağa akaçla-


yan Yağlağan Deresi, Direkli Kasabası güneyinde Kızılırmağa karışır. Akarsu
'
kuzeyde Akdağ metamorfitleri, Bedel, Navruz köyleri güneyinde kalan aşağı bö-
lümde de , İncesu formasyonu çökellerini keser. KB dan aldığı Değirmen Deresi
'
kuzeyden aldığı Ören Deresi ve KD dan aldığı Körkavuz Deresi önemli kollarıdır.
Akarsuyun, Akdağ yamaçlarını yaran yukarı çığırı 1 üst Miyosen (D II),Pliyosen
(D III) ve en alt Pleyistosen (O IV) yüzeylerinin, uzun sırtlar şeklinde par-
çalandığı bölümdür.

Kızılırmak yakınındaki
(Direkli kasabası dolayı) aşağı bölümde, Kızıl­
ırmağın da etkili olduğu, Pleyistosen yaşlı akarsu sekileri, Akdağ yamacına

birhayli sokulmuş durumdadır. Vadinin batısındaki Demircilik yüzeyinin (O IV),


Bedel-Navruz-Direkli arasında, akarsu erozyonuyla aşırunış olduğu görülür.

Bedel köyünün yerleştiği düzlük (1420-1450 m. arası),ytiksek seki (SYl)


düzeyine ait bir aşınım glasisi kalıntısıdır. Bedel ile Direkli kasabas~ ara-
sında GD yönde eğimli olan ve belirgin yamaç geçişleriyle ayrılan diğer seki

düzeyleri; 1380-1400 m. (SY ), 1320-1350 m. (SA1 ), 1280-1300 m. (SA 2 )arasındadır.


2
Direkli-Bedel yolunun geçtiği Sarıcayer Sırtı ve çevresinde görülen birkaç met-
re kalınlıkta olan gölsel kireçtaşları iki seviye halinde vadi yamaçlarında ki-
reçtaşı kornişleri oluşturmuştur. Yatay yapıdaki bu kireçtaşı düzeyleri SY
2
(yüksek seki) yüzeyinde, sonradan gelişen seçici erozyona (selective erosion)
bağlı olarak yapı basamakları oluşturmuştur. Bu basamakları oluşturan gastropcd

fosilli iyi eriyebilen kireçtaşlarında delikli lapya gelişimi gözlenir (Şekil:?)

Direkli dolayındaki sekiler, daha öncede belirttiğemiz gibi (Bkz.Kızı _


!ırmak vadisi), Kızılırmak kavşağında bulunduklarından büyük ölçüde Kızılırmağın
kontrolünde gelişmiştir. Burada seki eğimleri doğrudan güneye, Kızılırmağa yö-
nelmekte, birbirine paralel ve K-G uzanımlı, uzun (2-3 km.)s::ki. kıranları ~ge­
lişmiş olan bu seki yüzeyleri (SY , SA ,sA ) Kızılırmak vadi tabanında son bul-
2 1 2
maktadır.

Vadi tabanı

Akarsuyun, Akdağ yamaçları ve aşınım yüzeyleri ile yüksek sekileri ya-


ran vadileri, genelde v şekilli genç vadilerden oluşur. Akarsu boyunda Direkli
kuzeyindeki Otlakçayırı, vadi tabanının genişlediği (200-700 m.arası) bölümdür.
Eğimi % 0.10 ile % 0.20 arasında değişen vadi tabanı kenarında, akarsu yönün-
de eğimli ve 200-300 m. genişlikte olan genç aşınım glasileri yeralır.
-118 -

Burada Yaylağan Deresi'ne bağlanan Körkavuz Deresi, KD-GB uzanımda bir


tektonik çizgi (açılma çatlağı) üzerine yerleşmiş doğrusal uzanımlı bir çizgi-
sel akarsu'dur (Ek : 2). Hava fotoğraflarında açık olarak görülen bu tektonik
çizgisellik, Direkli kasabası ve Sarıkaya köyü yal<ınuıdan geçerek Kızılırmağa

ulaşır.

3.4.6. Değirmen Deresi Vadisi

Alanın en batısında, Akdağ doruğu (Dikilita.Ş T.-1930) g~eyinden kay-


naklanan akarsu, iki büytik kol'a sahiptir. Bunlar, Dikilitaş T. den güneye (Ko-
zan T.-1842 m.) uzanan ana suböltimü'nün her iki yanında yeralan ve GD yönde
akan Kozan Deresi ve Aşılık Deresi (Evliya D.)dir. Bu iki büyük kol, Sarıkaya
köyü kuzeyinde birleşerek Değirmen Deresi adını alır ve Sarıkaya'nın 3 km gü-
neyinde Kızılırmağa bağlanır.

Kozan Deresi ve Evliya Deresinin Ak.dağ yamacını akaçlayan yukarı çığı­


rında, V şekilli kertik vadi profili hakimdir. Akarsu kollarının, alt-orta Mi-
yosen (Dl) ve üst Miyosen (DII) yaşlı aşınım yüzeylerini parçalamış olan bu bö-
lümde, akarsu eğimi %050-%070 dolayındadır. Akarsu kollarında, gerilemesine
aşındırma etkin bir şekilde sürmekte ve Ak.dağ yamaçlarında genç vadi profille-
rini ortaya koyan şiddetli bir yarılma gerçekleşmektedir.
Kozan Deresi vadisi, Ak.dağ metamorfitleriyle birlikte, Kozan T. doihı-
"
sunda yaklaşık ı km 2 genişlikteki bir alanda yüzeylenen, granitik sokulum ka-
yasını da kesmektedir (Ek : 1). Çok fazla alterasyona uğramış olan granitin
'
hızla ayrışmaya uğrayan yüzeyleri, vadi yamaçlarında Kırgıbayır şekillerinin
gelişmesine yolaçmaktadır. Buradaki granit sokulumunu da kesen Pliyosen dö-
1
nemi (D III) aşınım yüzeyinin, vadi içeriSinde (Ak.dağ a) daralarak Akdağ'a so-
kulduğu gözlenir. Günümüzde,yanderelerle de yarılarak parçalanmış olan bu yü-
zey kalıntıları, vadinin Pliyosen sonundaki eski vadi tabanına aittir. Kozan
Deresi bu yüzeye 50-100 m. derinlikte gömülmüş durumdadır.
Dereköy yerleşmesinin yeraldığı Aşılık Deresi (Evliya D.) vadisi de
'
Kozan Deresi vadisi ile aynı profil 1 e ve eğim özelliklerine sahiptir. Akarsu
'
kaynaklandığı Akdağ doruğu (Dikilitaş T.-1930 m.) yönünde (vadi yukarı), gerile-
mesine aşındırrnasını hızla sürdürmekte ve vadisini gençleştirrnektedir. Kozan ve
Aşılık derelerinin Sarıkaya köyü kuzeyinde birleşerek Değirmen Deresi adını al-
dıkları orta bölümde vadiler, İncesu formasyonu (üst 1'11iyosen) üzerinde aşınım­
la gelişmiş olan en alt Pleyistosen yaşlı Demircilik yüzeyini ve yüksek seki
- 119 -

yilzeylerini (SY1 , SY2 )keser. Yüksek sekilerin ortalama yükseltileri 1450 ve


1420 m.dir. Burada SY düzeyinde yüzeylenen gölsel kireçtaşları 1 vadi yamacının
2
oldukça dik kornişli yapıda gelişmesine neden olmuştur. Gölsel kireçtaşları,yük­
sek oranda demir oksit içerir ve çok gözenekli (süngerimsi) yapıdadır. İki sevi-
ye halinde görülen sarı-portakal renkli kireçtaşları,seki yüzeyinin (SY ) yapı
2
basamakları kazanmasını da sağlamıştır (Şekil : 10).

Deresi vadisi, vadi tabanının genişlemeye başladığı yerde ku-


Değirmen

rulmuş olan Sarıkaya köyü'nde, Kızılırmağın alçak sekilerini (SA -SA ) keserek
1 2
Kızılırmak vadisine bağlanır. Alçak sekilerin ortalama yükseltileri 1330 ve

1270 m.dir. SA2 yüzeyi birkaç metre kalınlıkta iyi yuvarlanmış ve yer yer çi-
mentolanrnış çakıllardan oluşan konglomera örtüsüne sahiptir (Şekil : 36).

Seki yüzeyi, Kızılırmağın güney yönde ötelendiği geniş menderes büklümü yönünde
(güneye doğru) uzamıştipik bir kayma yamacı (köşe döleği) basarnaklanrnası gös-
terınekte ve akarsu günUmüzde de Kızılırmağın güneye kaymasında rol oynamakta-
dır.

//9
- 120 -

4. MOBFOTEKTONİK

Yörenin jeomorfolojisini açıklarken de belirttiğimiz gibi, oldukça ak-


tif bir tektonizrna n1n etkisinde olan yörede, yaygın ve kalın bir örtü olarak
1

çökelmiş olan ,üst Miyosen yaşlı İncesu formasyonu,. tektonik yapıyı büyük ölçüde
_gizlemektedir. Bölgedeki şiddetli erozyonun etkisiyl~ çoğunlukla, ince taneli
ve kil içerikli olan bu birimde, yamaçlarda gelişen kargıbayır'lar (badland),
hızlı yamaç gerilemesine neden olmakta, genç kırık ve çatlak yapıları,kısa sü-
Eede erozyonla bozulmaktadır. Aynı formasyon içerisindeki kil, silt, kuıntaşı,

çakıltaşı ve gölsel kireçtaşı katmanlarının, sürekliliği olmadığından (Bkz:Jeo-


loji-İncesu fm.), klavuz seviye oluşturmazlar.

Alanın güneyinde yüzeylenen ve üzerindeki İncesu formasyonu ile diskor-


dan olan alt-orta Miyosen yaşlı Hafik formasyonu, jips içermesi nedeniyle kendi
bünyesinde oluşan şişme basınçlarına bağlı kıvrım yapılarına sahiptir. Özellikle

kırık zonlarında, bu tür kıvrımlanrnalarda artış gözlenmekte, gerçek ve yalancı


kıvrım yapıları ayırtlanamamaktadır.

Alanın
kuzeyinde yüzeylenen Eosen yaşlı andezitik-bazaltik lav, tüf ve
aglomera'lardan oluşan volkanitler (Bkz: jeoloji-Pazarcık volkanitleri) üzerin-
de, hava fotoğrafları yardımıyla gözlenebilen açılma çatlakları, volkanitlerin
ayrışması ve yüzeysel erozyon süreçlerine bağlı aşınma-taşınma sonucunda kısa

sürede dolup kapanmakta ve yüzeyde gözleme olanağı bulunmamaktadır.

Yaklaşık,ICUvaterner başlangıcından
buyana, termal kaynak çıkışlarına
bağlı olarak,çökelmeyi sürdüren travertenler, tektonik bulguları açık olarak
gözleme olanağı vermesi yönünden, en önemli jeolojik birimi oluşturmaktadır.
(Bkz: Sıcak.çermik, Kalığın Boğazı
travertenleri). Bu genç çökeller; aşınma ve
ayrışma olaylarına karşı diğer birimlerden daha dirençli oluşları nedeniyle
kırık ve çatlak yapılarının (eski ve yeni) bozulmadan korunmasını sağlamak.ta
'
halen açılma'nın sürdüğü güncel çatlakların da gözlenmesine' olanak tanımakta-
dır.

En yaşlı
temel birimlerin ·oluşturduğu Ak.dağ bölürnünde 1 derin vadilerin
yamaçları, sırt ve doruk düzlükleri üzerinde eski tektonik dönemlere ait tekto-
nik yapılar (kıvrım, kırık, sürüklenme ve eklemler) gözlenmektedir.

Temel üzerinde , neotektoni·k dönem öncesinde gelişmiş olan bu eski tek


tonik yapılar, bölgedeki dağ ve havzaların uzanımlarını belirlediğinden bölge
tektoniği açısından önemlidir. (Bölge tektoniği içerisinde yeniden değinilecek­
tir).
-w-

4. ı. Tektonik yapıya ilişkin jeomorfolojik veriler

Bu çalışmada,jeomorfolojik yöntemlerle belirlemeye çalıştığımız tekto-


nik bulgularımızın çoğunluğu, morfolojik birimleri etkilemiş olan neotektonik
dönem 1 e ilişkin genç tektonik yapılara aittir. Sıcak.çermik yöresinde, morfolo-
jik birimleri değişik şekillerde etkilemiş olan genç tektonik yapılar (kıvrım­
lar, kırıklar ve açılma çatlakları); alanda oldukça belirgin morfotektoni_k ve-
riler oluşturarak şekillenme üzerinde etkili olmuşlardır. Bu yapıların en önem-
lileri; vadileri ve vadi tabanındaki güncel akarsu yataklarını kontrol eden
doğrusal uzanımlı çatlak'lar dır. Açıkça gözlenemeyen bu çatlak yapılarının bü-

yük bölümü morfolojik ve morfotektonik verilerle ortaya konulabilmektedir.


Traverten alanlarında ise, bu çatlaklar açık olarak gözlenebilmektedir.

4.1.1. Çatlak ve çizgisellikler

Alanda, morfolojik b:lrimleri etkileyen ve en yaygın tektonik yapılardan

biri olan açılma çatlakları; K-G, KD-GB, KB-GD yönde uzanımlar gösterir. Yalnız­
ca traverten alanlarında açığa çıkan bu çatlakların, gevşek çökeller yada kolay
ayrışan volkanitler üzerindeki uzanımları, doğrusal uzanımlı çizgisel akarsu-

vadi morfolojisi olarak belirginleşmiştir.

Travertenlerdeki açılma çatlakları :

Traverten alanlarında gözlenen çatlak sayısı ve uzunluklarının, traver-


tenin yayıldığı alanın büyüklüğüyle doğru orantılı olduğu görülür. Bunun nedeni
'
aslında alanda görebildiğimizden çok fazla sayıda olan bu çatlakların yalnızca
traverten örtüsü ile kaplanan bölümlerde korunabilmiş olmasıdır.

Tepeçermik açılma çatlakları :

Traverten çatlaklarının en büyük boyutlu ve çok sık bir şekilde yeral-


aiğı bölüm, Sıcakçermik-Tepeçermik-Kalın Boğazı arasındaki alandır. Burada bir-
biri üzerinde birkaç evrede çökelmiş olan Kuvaterner yaşlı travertenlerin en
kalın olduğu bölüm, Kalığın boğazı çevresindedir. Buradaki görünür kalınlık 50

metreden fazladır. Kalığın boğazı, buradaki K-G uzanımlı çatlak zonu üzerine,
çatlak uzanımı kontrolünde (zorlanarak) gelişmiş bir yarma vadidir. (Şekil:48)
- 122 -
:t
''
''
'
''
"r--. ---- ·- ,.-
' ----,
...-·· '

''
'·--- ' '

------
+•
••

~. \' 1
' 1
'
'
:,e 19
1 ''
'
'
\ '
'' 1
1 '
''
'

\\
'' I
tJl '' I
'
'
' '· - ,,
'
'' o '
' / "'' '
'
''
'°''" .i 1 '
''
''
''
''
N
j 11 1
1 '
''
''
'
''
'
' ..,'
'
,'

~ ,:
-- \
' !c
' - '' '' ' '
'' '
'

'
'
-' '
'
''
,' "

'/
A__Ç' 1 K l A M A L A R

j Açılma çatiağı(güncel)
Açılma. çattaÇjı ( esk[)
... ,
·:.:~.: Fay önü bataklı§ı
'j:f Traverten havuzu ve konisi
o
1 •
250 50
L+e•2 J
m

/ Eğim atımlı fay .{)_ ooga\ (karstik) mağara


y
/ Olasılı fay .A.. Termal kaynak

® 9 Yükselen ve alçalan blok ~ Sıcakçermik kap!teası


_... ,ı'
--Akarsu agı

Şekil: 61 _ Sıcakçermik- Tepeçermik dolayındaki tektonik yapı.


... 123 ..

Morfolojilerini daha önce açıkladığımız (Bkz: Jeomorfoloji-Kalın Irmağı vadisi-


Tepeçermik) genç traverten sırtlarını,eksen uzanımında (boyuna) parçalamış olan
çatlaklarda gözlenen iki yana açılma,1,5 metre'ye ulaşmaktadır. Genelde K-G
yönde uzanan çatlaklar, 1-3 kın . dolayında uzunluğa sahiptir. Çatlak uzanımları
yaklaşık birbirine paraleldir. (Şekil : 14) Tepeçermik kuzeyinde ve Kalığın bo-

ğazı yamaçlarında, daha önceki (eski) traverten çökelim evresine ait traverten

sırtları açıktadır. Çatl ak dolgusu kalınlıkları yer yer 3-4 metreye ulaşır.

Alanda gözl enen genç çatlakların, sönilmlendiği uç kısımlarında , açık


çatlaklı sırt morfolojisinin, bu eski çatlaklara ait olan oniks dolgulu traver-

ten sırtlarına geçtiği görülmektedir . (Şekil: 62)

Ye.n\ ·b·a.vcr-t.&n
.sırtı

o n ıı...~ dok .... 11..1.


dika.::ı i-r<)vart411

- - - - ·~· -
. ~ . İnca.:s~ fr:n .. _..::_:--~.

Şekil : 62. Aynı açılma çatlağı üzerinde (üst üste) gelişmiş 1 eski ve yeni tra-
verten sırt ları (Şematik kesit)

Alttaki eski çatlaklar ile, üstteki yeni (güncel) çatlakların morfoloji'leri bir-
birinden farklıdır. Güncel çatlaklarda, çatlak dolgusu çökelimi (dikey oniks
bantları) oldukça azdır. Bu çatlaklardaki hareket mekanizması; çatlak uzanımına

dik yönde, iki yana (dışa) doğru açılma-genişleme şeklindedir. Çatlak boyunca
açılan kanatlarda yer yer gözlenen 0,50-1 metre dolayındaki düşey yönde atımlar
'
traverten içerisindeki karstik boşlukların oturması (ağırlıkla ilgili) sonucu
gelişmektedir. Genel de çatlaklarda, fay morfolojisine ait düşey, oblik yada ya-

nal atım izleri gözlenmez . Çatlak boyunca gözlenen maksimum çatlak açıkları,
genelde 1,5 metreye ulaşır.

Bu açık
çatlakl ar, termal aktivitenin durmasından sonraki,yani traver-
ten oluşturan termal suların, çatlak boyunca yüzeye çıkışının tamamlanmasından
sonraki açılmayı belirlemektedir . Bugün aynı çatlaklar boyunca ve genellikle
daha alçak kotlarda traverten çökelimini sürdüren termal kaynaklar vardır . Bu
- 124 -

kaynaklar çevresinde sürekli traverten çökelimi olduğundan, çatlak açılması göz-


lenememektedir. Buna karşın yakın zamanlarda kurumuş olan kaynak dizilerini bir-
leştiren çatlaklarda (Tepeçermik kaynakları), santimetre-milimetre boyutunda

açılmaların olduğu görülebilmektedir. (Şekil: 45).Bu veriler, çatlaklar boyunca


gelişen açılma olayının sürdüğünü ve yörede genelde 0-B yönde genişleme (açılma)

şeklinde bir tektonizma. sürecinin halen etkin olduğunu ortaya koymaktadır.

Açılma çatlağı: (Extension fissure) niteliğindeki tektonik yapılar;

Doğu Anadolu 1 nun tektoniğini ve vol~izınasını inceleyen Şaroğlu ve Güner(l981),


Şaroğlu ve diğ.(1983), Şengör (1984), Gliner (1984) tarafından tanımlanmıştır.

Araştırmacılar,genelde K-G, KKD-GGB ve KKB-GGD doğrultulu olduğu belirttikleri

açılma çatlaklarının; orta tıiiyosen sonrasında başlayan neotektonik dönemde,

Anadolu'nun K-G yönde sıkışması sonucu gelişen sıkışma kökenli tektonik yapı
içerisinde oluştuğunu ortaya koymuşlardır.

Doğu Anadolu 1 da kuzey-güney yönlü sıkışmaya bağlı olarak D-B yönde bir
genişleme-açılma'yı sağlayan, genelde K-G uzanımlı açılma çatlakları, Pliyosen-
Kuvaterner volkanizmalarının çıkışında da rol oynamıştır. (Örneğin; Nemrut vol-
kanı-Güner 1984) Açılma çatlaklarının bu özelliği, çatlakların normal faylara

göre çok daha derine indiğini ortaya koymaktadır. Bu çatlaklar, volkanizma çı­
kışında olduğu gibi derindeki termal aktivitenin de yeryüzüne çıkması için en

elverişli zayıf zonlardır.

Açılma çatlakları, doğrultu atımlı


fay zonlarında da, blokların yanal
hareketine bağlı, çekme-gerilmesi ile oluşan en eselonıı çatlakları şeklinde
11

gelişmektedir. Kuzey Anadolu fay zonu üzerinde gözlediğimiz bu çatlaklar, doğ­

rultu atımlı fay zonuna verev olarak bağlanmaktadır. Genelde Kuzey Anadolu fay
zonu üzerindeki termal kaynak çıkışları, sıkışma zonu (KAF) çevresinde açılma
sağlayan ve dolayısıyla derinlere inen bu çatlakları izlemektedir. (Atiker 1992)

Sıcakçermik
yöresindeki açılma çatlakları da,yaklaşık aynı nitelikte
bir açılma-genişleme zonunun varlığını ortaya koymaktadır. Sivas yöresindeki
K-G yönlü sıkışmaya ilişkin veriler ve bu sıkışma rejimi içerisinde yeralan
açılma çatlaklarının konumu, ileride morfotektonik bölümünde açıklanacaktır.

(Bkz: Morfotektonik-Yörenin bölge tektoniği içerisindeki yeri.-Şekil: 65)

Tepeçermik alanındaki güncel açılma çatlaklarının güney uzantısı,

Kaşın T. (1452 m.) batısındaki K-G uzanımlı, yaklaşık 2 km. uzunluktaki eğim

atımlı bir faya bağlanır.(Şekil: 61). Burası, Kalığın Boğazına doğru alçalan
bir çöküntü oluğu şeklindedir. Bu çöküntü çukurunu, açılma-genişleme olayına
-m-

bağlı tektonik süreçlerle gelişmekte olan,bir mini graben .(grabencik) olarak


değerlendirebiliriz.(Şekil: 48,49,50)
Tepeçermik açılma çatlakları nın kuzey yöndeki 1
uzanımı;
Ankara -- Sivas karayolu yakınına kadar, eski traverten sırtı

şeklinde uzanmakta, traverten sırtının bitiminde, İncesu fonnasyonu killi çökel-


leri içerisinde,Delikkaya köyü yönünde devam etmektedir.

Delikkaya açılma çatlakları :

Sıcakçermik tarvertenlerindeki açılma çatlaklarının,en iyi gözlenebil-


diği bir ikinci alan,Delikkaya dır. Burada, birbirine dar açılı olarak Delikkaya
1

akarsu tünelinde birleşen K-G yönlü üç ana çatlak gözlenir. ÇilözU Deresi vadisi
içerisinde yeraıan bu çatlaklardan çıkan düşük sıcaklıklı (30°-37°C) termal kay-
naklar, yaklaşık 20 m. kalınlığa ulaşan K-G uzanımlı traverten sırtını oluştur­
muştur. Traverten sırtının kuzey ucu, Akdağ kireçtaşı içerisinde, karstik (flu-
viyokarst) süreçlerle açılmış olan,Delikkaya akarsu tüneli'nin üzerinde köprü
şeklinde kalmıştır. (Bkz: Yıldız Irmağı vadisi-Delikkaya akarsu ttineli.-Şekil52)

Delikkaya traverten sırtlarıüzerindeki açılma çatlakları, yaklaşık


1 km. dolayında uzunluktadır. Çatlak açıklığı en çok 20-30 cm.ye ulaşır. Açık
çatlakların iç duvarlarında,oniks tekstürlü dikey traverten bantları yeralır.

Alandaki termal kaynak çıkışlarının dizildiği en yeni Çatlak, traverten sırtı­


na ve ÇilözU Deresi'ne paraleldir. Çilözü Deresi, doğusundaki traverten sırtı
ile~batısındaki kaynakların ve traverten havuzlarının dizildiği çatlak arasına

paralel bir şekilde yerleşmiş durumdadır. Burada,vadi tabanında da kaynak Çı-
kışları bulunmaktadır. Büyük olasılıkla,akarsu'yun bu bölümü bir açılma çatla-
ğı üzerindedir. (Şekil: 53)

Sarıkaya açılma çatlakları

Yıldız Irmağı'nın doğu yamacındaki seki üzerini kaplamış olan traverten


sırtı üzerindeki açılma çatlağı, yaklaşık 1 km uzunlukta ve K 70°B uzanımında­
dır. Delikkaya 1 dan 2-3 km. uzaklıkta yeralan bu çatiak, Delikkaya ile benzer
özelliklere sahiptir. Güncel tarverten çökelimi,bu çatlaklı sırtın güneyinde ve
ona paralel olan, olasılı bir çatlak üzerinde sürmektedir. Düşük sıcaklıklı
kaynaklar (25°-3o0 c), aynı doğrultuda diziler oluşturmakta ve bu kaynaklar
çevresinde sığ traverten havuzları gelişmektedir. (Şekil:54)
Doğrusal uzanımlı
-·-
(çizgisel) akarsu ve vadiler

Yöredeki akarsu ağı,


ana çizgileriyle incelendiğinde, genelde akarsu
uzanımlarının~kilometrelerce uzunluktaki doğrusal çizgisellikler tarafından

kontrol edildiği görülür. (Ek: 2)

Çizgisel vadilerin en tipik örnekleri; İncesu Deresi, Çilözü Deresi ve Körkavuz


Deresi vadilerinde görülür.

İncesu Deresi :

Merakom yaylasını KB dan sınırlayan akarsu, KKD-GGB yönde, yaklaşık 15


km. uzunlukta, çok dUzgün bir doğrusal uzanıma sahiptir. Jeomorfolojisi'ni açık­
la~ken belirttiğimiz morfotektonik veriler; Kuvaterner başında platoyu kesen bir

açılma çatlağının, platoyu KB yönde akaçlayan zayıf dereleri topladığını, açılan

çatlak üzerinde akışı yoğunlaştırdığını ortaya koymaktadır. (Bkz: İncesu Deresi


vadisi). Akarsuyun,doğrusal çizgisel akışını,günümlizde de korumakta oluşu~açıl­
ınanın sürekli olduğunu belirlemektedir.

Çilözil Deresi :

ÇilözU Deresi'nin, Delikkaya kuzeyinde kalan yukarı bölümü, KB-GD yönde,


yaklaşık 20 km. uzunlukta doğrusal uzanıma sahiptir. Akarsu, çalışma alanımızın

kuzeyindeki volkanik platoyu akaçlayan derelerin, platoyu kesen açılma çatlağına


kanalize olması sonucu, doğrusal uzanımlı vadisini oluşturmuştur. Çilözü Deresi-
nin yerleştiği açılma çatlağı'nın güney uzantısı, Delikkaya traverten alanında
görülmekte, burada da dere, traverten sırtına parelel uzanımlı bir çatlak üze-
rine yerleşmiş bulunmaktadır. (Bkz: Çilözü Deresi vadisi). Vadinin doğusunda,
Pazarcık volkanitleri üzerinde de vadiye paralel olan açılma çatlakları yeralır.

Körkavuz Deresi :

Demircilik platosu doğusundaki Yağlağan Der~sihin bir kolu olan Körka-


vuz Deresi, İncesu formasyonu içerisinde açılmış, 3 km uzunluktaki yayvan vadide
yeralan birlruıu deredir. KD-GB uzanımlı olan bu dere yatağı 1 hava fotoğrafların­
da görülen ve yaklaşık 10 km. uzunluktaki bir tektonik çizgisellik üzerinde yer-
almaktadır. (Bkz: Yağlağan Dere vadisi)
- 127 -

Körkavuz Deresi vadi kökünden başlayan bu çizgisellik 1 GB yönde Direkli


kasaba~ı kuzeyi ve Sarıkaya köyü güneyinden geçerek,Kızılırmak vadi tabanına ula-
şır. (Ek: 2) Çizgiselliğin KD uzantısı, Kalın Irmağı'nın,Kalığın boğazına girme-

den önce yaptığı dirseği karşılamakta ve Tepeçermik'ten - Delikkaya köyü yönüne


uzanan açılma çatlağı ve devamındaki eğim atımlı fay'a paralellik göstermekte-
dir. Olasılıkla bir açılma çatlağına ait olan bu çizgiselliğin yüzey verileri
saptanamamıştır.

4.1.2. Faylar ve kıvrım yapıları

Sıcak.çermik yöresinde, açıklamaya çalıştığımız açılma çatlaklarının y~­

nısıra; eğim atımlı normal ve ters faylar ile1 genç volkanik etkinlikle yaşıt 4 kıv­
rım yapıları da gözlenmektedir.

Bayat Suyu vadisindeki faylar ve kıvrım yapıları

Bayat Suyu vadisinin aşağı kesiminde, Bayat köyü-Kalkankaya T.(1483 m.)-


Navruz köyü arasında yeralan bölUm, tektonik yönden oldukça aktif bir alandır.
Burada KB-GD, D-B ve K-G uzanımlı süreksiz faylar, çapraz olarak kesişirler.
(Şekil: 40,41)

Navruz köyü kuzeyinde Akdağ kireçtaşları ve şistleriyle,İncesu formas-


yonu1nu kesen genç bir normal fay, Pliyo-Kuvaterner yüzeyini (D lV) basamaKıan­

dınnış, gölsel kireçtaşlarının çarpılmasına yolaçmıştır. (Şekil: 41)

Yöredeki en genç volkanitler Bayat Köyü ile Kalkankaya tepesi arasında


yeralır. (Bkz: Jeoloji-Bayat volkaniti)Bu alandaJjipsli Hafik formasyonu ile
İncesu formasyonu'nu kesen andezit kütleleri, İncesu formasyonu gölsel kireç-
taşlarını deformasyona uğratarak, Kalkankaya tepesi kuzeyinde görülen (Şekil:ll)
domsal kıvrım yapılarını oluşturmuştur. (Erişen-1989, Atiker ve Erişen-199l)Lav
sokulumu nedeniyle, kireçtaşları,doku ve bileşim değişimlerine uğramıştır. Bu
alanda kıvrımlarla birlikte, birbirini kesen süreksiz kırıklar da gözlenir. Koyu
kurşuni olasılıkla çıkış yapmıştır.
1
renkteki bazaltik andezitler, Pliyosen de

Tepeçermik-Sıcakçermik arasındaki faylar :

Tepeçermik 1 teki genç açılma çatlaklarının gliney yöndeki uzantıları,

Kaşın T.(1452 m.) nin bulunduğu,eski traverten örtüsüyle kaplı olan yüksek seki
(SY1 ) yüzeyini kesen, eğim atımlı bir faya paralel olarak, fay önündeki çukurluk-
ta sönlimlerunektedir. K-G doğrultudaki faylı yamaç, gerilemiş fay dikliği morfo-
- 12) ...

lojisi gösterir. Düşey atım yaklaşık 40-50 m. dolayında dır . Faya paralel uzanan,
elips şeklindeki fay önü çukurluğu, faya paralel uzanan açılma çatlaklarının da
katkısıyla açılma-genişleme süreci içerisinde gelişmekte olan bir grabencik ya-

pısı göstermektedir. (Şekil: 48)

.
Batısıfayla kesilen yüksek seki yüzeyinin, Sıcakçermik kaplıcasına ba-
kan kuzey bölümü de 1,5 km uzunlukta ve aynı yapıda genç bir fayla sınırlanmış­
tır. Sıcakçermik termal kaynakları, gerilemiş fay dikliği önünden çıkmakta ve

fay önündeki çukurlukta bataklık oluşturmaktadır . Her iki fay da Kuvaterner yaş­
lıdır_ (Şeki.l : 61).

Tepeçermik ve Kalın Irmağı vadisinin yerleştiği K-G doğrultulu açılma


çatlağı ve fayların oluşturduğu tektonik yapı, olasılıkla Kızılırmağa ulaşmakta

ve Kızılırmak vadisi güneyinde, aynı doğrultunun uzantısı sayılabilecek durum-


daki Kahyalı Deresi vadisinde devam etmektedir.(Şekil : 48, 49).

Mera.kom platosu güneyindeki ters fay . (Sivas fayı) :

Merakom platosunun,Kızılırmak vadisine ve Sivas ovası'na bakan bölü-


mündeki yamaçta yeralan dikey dalımlı bir ters fay,alttaki Hafik formasyonu
ile üstündeki !ncesu formasyonunu karşılaştırır (Şekil: 63,64)

Çalışma alanımızın doğu kenarında,Kızılırmak vadisi kuzey yamacında (Çelebiler


köyü güneyi) yeralan bu fay DKD-BGB doğrultuludur.

Şekil: 63. Sivas fayı (ters fay), sıkışma kıvrımlaruna. zonu ve Kızılırmak
Vadisi.

Çelebiler köyü güneyinde, Kızılırmak kuzey yamacından vadi tabanına


inen fay, İncesu formasyonu içerisinde kaybolur. Büyük olasılıkla fay, vadi
tabanı boyunca ve aynı birim (İncesu fm . ) içerisinde yeraldığından, batı yön-
deki uzanımı gözlenememektedir. Merakom platosu güney yarnacırda.yeralan vadi-
l erin,bu fayı kestikleri bölümlerde,fayın değişik açıda (40-70 derece) düşey
... w ...

yönlU ters atımları ve fay zonunda gelişmiş ilgin.ç _. ~kışma yapıları gözlenir.
Fay zonunda, 100-200 m. genişlikteki bir kuşak boyunca katmanlar, sıkışma etki-
siyl e kıvrımlanmış , fay düzleminin kuzeyindeki İncesu formasyonu'nun, kiltaşı,
kumtaşı, çakıltaşı ardalanmalı katmanları, basınç etkisiyle dikilen kıvrım yapı­

ları oluşturmuştur . (Şekil : 64)

®
İ"c:cz.su fm .

. . ... . . .
.. · -- - - - ·
·--· .... , _. - - - - _.

- - - - - ... ....... - - ~
- . - .. - ..... . .. _. . . .............. -
....

-
Şekil: 64. Sivas-DUzyayla ters fayında sıkışma yapısı.

Sivas-Hafik arasında, ters fayın daha düşük açılı olduğu (45 dereceden
az) bölümler görülmekte, sıkışma ile ilgili, doğrultu atım bileşenli hareket göz-
l enememektedir. Sivas dolayındaki böl ümüne "Sivas fayı" adını verebileceğimiz
bu fay, doğu ucundan başlayarak Kızılırmak vadisi kuzeyinde (çoğunlukla vadinin
kuzey yamacında) ve vadiye koşut uzanımdadır . Fayın kuzeyinde, Merakom platosu
kesiminde maksimum kalınlığa (600 m.) ulaşan İncesu formasyonu ' nun , fayın yükse-
len güney blokundaki olasılı 200-300 m. kalınlıktaki üst bölümü, Pliyosen döne-
minde aşırunış, dolayısıyla fayın güneyindeki Pliyosen (D III) yüzeyi,alttaki
jipsli Hafik forınasyonu'nu kesmiştir. (Şekil: 70)

tlst Miyosen çökellerini keserek,güney bloku yükselten bu ters fayın ;


Ust Miyosen sonunda kuzeyden-güneye akış gösteren ana drenajı (konsekan akarsu
ları) engelleyerek, D-B uzanımlı fay zonuna yerleşen akarsu boyunca (Kızılırmak)
batıya yönelttiği belirgindir. Sıcakçermik güneyinde Kızılırmak güney yamacın­
daki sekiler, İncesu formasyonu üzerindedir . Bu bölümdeki üst Miyosen yaşlı
akarsu birimleri,daha sık ardalanmalı bol çakıllı seviyeler içermektedir. Va-
dinin birkaç kilometre güneyinde, bu çakıllı seviyeler altında,jipsli Hafik
formasyonu'nun diskordans yüzeyi, Kızılırmağa ulaşan kol akarsu vadilerinde
·(Hayırbey , Kahyalı, Yaramış köyler i) açığa çıkmaktadır. (Ek: 1)

Sivas fayının , Merakom pl atosu güneyinde; İncesu formasyonu'ndaki ani


kesi lme (fayın güneyinde birimin yokolma.sı), alanın güneybatı ucunda da gözlen-
- 130 -

mektedir. Burada da; kuzeyde, Demircilik, Sarıkaya, Bedel köyleri arasında,


İncesu f orrnasyonu içerisinde 3 seviye halinde yeralan gölsel kireçtaşlarının
'
vadinin güneyinde devam etmediği görülür.

~eriler; fayı nın Kizılırmak batıya


1
Bu Sivas vadisi boyunca devam et-
tiğini, güney blokun yüzlerce metre yükselmeye uğradığını ve fayın güneyinde
kalan İncesu forrnasyonu'nun büyük bölümünün, aşınma nedeniyle genellikle alt
seviyelerinin açığa çıktığını, doğuda ise tümüyle aşınıp gittiğini ve böylece
jipsli Hafik formasyonu'nun yüzeylendiğini ortaya koymaktadır.

Fayın,Sivas-Hafik arasındaki bölümünü (Düzyayla fayı) inceleyen Aktimur


ve diğ.(1990), ters fay yapısını belirterek; Dlizyayla Yakınında sol yönlü doğ­

rultulu atım saptadıklarını vurgulamışlardır.

~Ieşhur ve Aziz (1980), bu fayın, Sivas kuzeyinde jipsli ~Iiyosen 1


i Pli-
yosen 1 in üstüne çıkartan dikey yapıda bir ters fay olduğunu belirtmiştir.

Fayın, Sivas-Hafik arasındaki bölümü 1 daha etkin sıkışma yapılarını ortaya koyma.~­

tadır. Hafik-Sivas ve Sıcakçermik güneyinde uzanan fayın doğu bölümü, Kızılır­

mağın kuzeyinde ve ona koşut uzanımdadır.

Yaklaşık 70 km.yi geçen uzunlU-~ta olduğunu tahmin ettiğimiz (50 km.lik


böllirnü gözlenebilen) ve bölgenin en büyük fayı olan Sivas-Düzyayla fay zan~ ve
çevresinde elde ettiğimiz jeolojik ve jeomorfolojik veriler; bölgede sıkışma

yükselme, kıvrımlanma ve kırılmaya yolaçan tektonizmanın,üst Miyosen-alt Pliyo


sen arasında geliştiğini, K-G yönlü sıkışma sürecinde, bölgesel yükselmenin,
Sivas doğusunda batıya göre daha fazla olduğunu, Sivas-Düzyayla fayının oluşma­
sıyla da kuzeyden-güneye akan konsekan drenajın engellenerek dirsek yapıp batı
ya yöneldiğini ve Kızılırmak ilksel yatağının bu fay zonunda kurulduğunu ortaya
koymaktadır. K-G yönlü sıkışma sonucu yükselen alanda, üst ı,Iiyosen havzası ta-
mamlanmış ve Pliyosen içerisinde yeni bir aşınım-birikim dönemi (D III) geliş­
miştir. (Şekil: 70)

Bayırbey Köyü fayı :

Kızılırmak vadisine güneyden kavuşan Çallı Deresi vadisinin batı Yama-


cında yeralan fay, yaklaşık 2 km. uzunluktadır. 20-50 m. arasında düşey atımı
olan normal fayın önünde vadi yamacını etkileyen önemli bir heyelan gelişmekte­
dir. (Bkz: Kızılırmak vadisi - Hayırbey köyü heyelanı) KD-GB uzanımlı olan fay,
İncesu formasyonu içerisindedir ve güneydeki Hafik f orınasyonu dokanağına olduk-
ça yakındır. Fayın 1 Hayırbey köyü yakınındaki bölümünde, fay önündeki yamaçta
yeralan 3 soğuk su kay nağı 1 fay zonunun su taşıdığını, dolayısıyla da önünde
gelişen heyelan olayını başlattığını ortaya koymak.tadır. (Şekil: 30) Böylece,

fazla derinde olmadığını. sandığımız Hafik forma.syonu 1 nun jipsli çökelleri de ,


şişme basınçlarıyla yamaçtaki kütle hareketini kolaylaştırmaktadır. Olasılıkla

alt Kuvaterner'de gelişmiş olan bu fay üzerinde daha genç deformasyon izleri
gözlenememektedir.

4.2. Yörenin, bölge tektoniği içerisindeki yeri ve plaka tektoniği yönündeg


irdelenmesi

Yöre, Akdağ (Kırşehir) Masifinin, doğu Anadolu 1 ya doğru daralarak so-


kulduğu ve genç Tersiyer yaşlı çökel havzası altına daldığı bölümde yeralmakta-
dır. Daha sonra, Kızılırmak drenajının Akdağ Masifi güney kenarını izleyerek
yerleştiği bu genç Tersiyer oluğu KD-GB yönlü ~zanımıyla Kayseri 1 ye kadar uza-
nır.

Yıldızeli Bindirmesı

Şekil: 65. Sivas-Sıcak.çermik yöresinin bölge tektoniği içerisindeki konumu.

Bu genç çökel oluğunda yoğunlaşan çalışmalarda; (İzbırak-1948,Yalçın­


lar-1955, Nebert-1956,Kiıttman-1963 1 1973, Gökten-1978,1983,1984, Sümengen ve
diğ.-1987, Ozaner-Tüfekçi-1988, Aktimur ve Diğ.-1990) havzanın güneybatı ucun-
daki Kayseri Ovası'ndan başlayarak KD yönde uzanan küçük ovalar(~alas,Sarıoğlan ,
Gemerek ve Şarkışla) zincirinin genelde eğim atımlı normal faylarla sınırlanan
genç çöküntü çukurları olduğu vurgulanmıştır. Bu ovalar zincirinin kuzeyinde ve
onlara koşut uzanımda olan Kızılırmak vadisinin bazı bölümleri de bu tip genç
faylar üzerine yerleşmiş durumdadır. Süreksiz olan bu faylardan Sivas'a en Yakın
olanı, Orta Kasabası(Şarkışla) güneyindedir. Burada,kanyon şeklindeki vadinin her
iki yamacında, vadiye koşut uzanan fay gurubu ~zerinde, termal kaynaklar ve
bunların çökelttiği traverten örtüsü yeralır. Çalışma alanımız çevresinde yaptı­

ğımız genel prospeksiyon sırasında incelediğimiz bu faylar, Kuvaterner yaşlı ve


halen aktiftir.

Ozaner ve Tüfekçi (1988), Şarkışla ve Gemerek ovalarını kuzeyden sınır­


layan Akdağ masifi'nin horst özelliğinde olduğunu, yükselen horst üzerinden, gü-
neydeki depresyona taşınan malzemenin, dönemsel olarak, Tersiyer boyunca havzayı
doldurduğunu, havza çökellerinde gelişen KD-GB uzanımlı uzun eksenli kıvrımlan­

ınaların ise KB-GD yönlü bir sıkışma tektoniğini ortaya koyduğunu belirtmiştir.

Akdağ ın kuzeyinde yeralan Yıldızeli ile Hafik arasında çizilebilecek


1

bir hattın kuzeyinde kalan ofiyolitli karışık (Tekelidağ karmaşığı), Tokat 'fi.la.-
sifi ile Akdağ Masifi arasında 1 D-B uzanımlı geniş bir kuşağı kaplamaktadır. Bu
kuşak, güney yönde ilerleyen bir bindirme zonu'dur. (Bkz: Önceki çalışmalar
Yılmaz-1981,1983, Aktimur ve diğ.-1990)

Yılmaz (1983), güneydeki daha genç birimler üzerine ilerleyen bindirme-


nin, ofiyolitli karışıkla birlikte, metamorfitler ve Paleosen, Eosen birimlerini
de etkilediğini, bu bindirmenin (Yıldızeli bindirmesi) doğu bölümünde, üst Kre-
tase kırıntılı kayalarının lıiiyosen çakıl taşlarına (İncesu fm.) bindirdiğini
belirtmiştir. Yılmaz, bu genç bindirmenin son hareketinin lf!iyosen yaşlı kayala-

rı sınırlaması nedeniyle, 11iyosen sonu hareketlerin ürünü olabileceğini, bölgede


Kuzey Anadolu fay zonuna yakın olan bindirmelerin yanal bileşenli olduğunu vur-
gulamak.tadır.

Aktimur ve diğ. ( 1990)nin DUzyayla fayı olarak adlandırdıkları; }ı!erakom


platosu-Sivas arasından geçen (İncesu fm. ve Hafik fm.nu karşılaştıran) ters fay
(doğuda sol yönlü doğrultu atımlı), kuzeydeki Yıldızeli bindirmesi'ne koşut ~za­
nımlıdır ve bölgedeki K-G yönlü, üst 1fiyosen sonu sıkışma hareketlerini simgele-
mektedir. (Şekil: 65). Merakom platosu kireçtaşlarını ~yönde eğimlendiren ha-
reket de, üst Miyosen yaşlı aşınım yüzeyinin (D II) oluşumunu sonlandıran (üst
Miyosen sonundaki yükselme ile) ve bölgesel yükselmeye yolaçan aynı dönem tekto-
nik hareketleri sonucudur. (Bkz: Jeomorfoloji-ı.fera.°l{.om yaylası yüzeyi, Morfotek-
tonik-lf!erakom platosu güneyindeki fay.)
~ 133 -

Sivas güneyindeki Tecer .fayı (Aktimur ve diğ.-1990) da, kuzeydeki Düz-


yayla ters fayı ile yaklaşık aynı doğnıltuda ve sol yönlü doğrultu atımlar içer-
mektedir. (Şekil: 65). Aktimur ve diğ.(1990) ne göre, havza ortasındaki Hafik
formasyonu, D-B uzanımlı uzun eksenler oluşturarak kıvrımlanmış, daha sonra Ku-
zey Anadolu dOnüşUm fayı (KAF) ile; Doğu Anadolu dönüşüm fayı (DAF) oluşarak,
Anadolu kıtasının batıya hareket etmesi (Şengör-1980) sağlanmıştıt.(Şekil:66,67)

Bölgenin, levha tektoniği.rxieki konumu :

Anadolu'da Neo-tetis 1 in kuzey kolunun güneyinde, bugünkü Anatolidleri


'
ve Toridleri kapsayan Anatolid/Torid platformu mevcuttu. (Şengör-1979,1980 ve
Şengör, Yılmaz-1983) Anatolid/Torid platformunun kuzey kesiminde yeralan Sivas

bölgesi, tektonik konum olarak; Orta Anadolu ile Doğu Anadolu arasında kalır.
Anatolid/Torid platformu'nun kuzey kesimleri, Senoniyen 1 de Neo-tetis 1 in kuzey
1
kolundan güneye devrilen ofiyolit nap ları ile örtülmüştür.

Orta ve Doğu Anadolu'da Priaboniyen (Geç Paleosen-erken Eosen) önce-


sinde incelip çatallanarak sona eren Anatolid/Torid platformu ile kuzeydeki
Pontid ada yayı çarpışmıştır. Bu çarpışma sonucunda Anatolid/Torid platformu
kendi içerisinde kuzeye eğimli, büyük ölçekli şaryaj larla dilimlenrneye başla­
1

mış; güneye doğru ilerleyen nap guruplarının önlerinde napla birlikte güne~

ilerleyen Eosen-Oligsen yaşlı fliş/molas havzaları oluşmuştur. Bu sırada 1 plat­


formun naplar altında gömülen kısımları metamorfizmaya uğramış, Anadolu krista-
lin masiflerini (Kırşehir masifi, Menderes masifi ... gibi) oluşturmuştur.(Şengör-
1980).

Türkiye orojenik kuşağı kuzey-güney yönde sıkıştırılmaya devam etmiş,


Anatolidler yükselmiş, platformu kaplamış olan örtü kayalarının aşındırılması
başlamıştır. (Şengör,Yılmaz-1983) Kuzey-güney yönlü kısalmaya bağlı olarak de-
vam eden yükselme, Anatolidlerde bazı retroşaryaj ların gelişmesine yolaçmış­
1

tır.

Şengör (1980) 1 e göre, geç-orta Miyosen süresinde, Bitlis kenet kuşağı

boyunca Arabistan-Avrasya çar?ışması başlamıştır. Doğu Anadolu yığışım karmaşı­


ğı, bu olayı önce kısalıp kalınlaşarak karşılayabilmiş, bölge hızla yükseldik-
ten sonra yana doğru itilip, Anatolid-Torid platformu'nun kenarları boyunca
batıya doğru Yanal hareket etmiş.KAF ve DAF dönüşüm fay zanları ve Anadolu lev-
hası, bunun sonucunda ortaya çıkmıştır.
- 134 -

Şengör
(1980)'e göre Doğu Anadolu'daki kabuk kalınlığı, Doğu Anadolu
birikim karmaşığının (melanj kaması) sıkışıp, kıvrım ve bindirme tektoniği va-
sıtasıyla kalınlaşmasının sonucudur. Bu bölgedeki orta ~1iyosen sonrası yapıla-

rı;

1- KB-GD doğrultulu sağ yanal atımlı faylar, KD-GB doğrultulu so:ı yanal
atımlı faylar.

2- K-G, KKD-GGB, DKD-BGB doğrultulu açılma çatlakları (bunlar volkan koni-


leri dizilimini de kontrol eder.)

3- D-B doğrultulu yüksek açılı bindirimler ve kıvrımlar 1 dır.

Doğu Anadolu 1 daki K-G daralmanın (%40-60 oranında) sonucu olarak Ana-
dolu levhası, Karlıova da birleşen (Şengör-1980,
1
Şaroğlu,Yılmaz-1984) KAF ve

DAF transforın fayları boyunca, batı yönde kaymaya başlamıştır. Doğu Anadolu'ctaki
daralma (K-G sıkışma), batıya doğru genişlemeye (K-G gerileme-açılma) dönüşmüş­
tür. (Ege Bölgesi grabenleri: % 50 genişleme)

Bu harekete bağlı olarak, neotektonik dönem'deki morfotektonik gelişme


(Erol-1989); volkanizınayla birlikte D::ığu ve İç Anadolu 1 da levha içi şekillenme­
lere; sıkışmaya bağlı olarak gelişen dar-uzun havzalarla, onların arasında pla-
to-dağ blokları nın yükselmesine ve çarpılmalarına neden olmuştur.
1

Çalışma alanımız, Doğu Anadolu sıkışma bölgesi ve Kuzey Anadolu fay zo-
nu na çok yakındır. Biraz önce açıklamaya çalıştığımız _te_k_t_o_n~i~k~ya~p~ı'-'ş"'e"'k"i"l"le"r'--"i,
1

bu nedenle devam etmekte olan K-G yöndeki sıkışma etkilerini oldukça açık bir
şekilde ortaya koymaktadır. Sıkışma etkilerini ortaya koyan tektonik yapı Şe­

killeri, yörenin kuzeyinde, doğusunda ve güneyinde, belirgin olarak gözlenmek-


tedir. (Şekil: 65).

Bölgede, güncel sıkışmayı yüzeye yansıtan en ilginç yapılar; Sıcak.çer­


mik travertenlerinde açığa çıkan ve yalnızca traverten alanlarında gözlem.
yapmaya olanak tanıyacak ölçüde iyi kortuımuş olan açılma çatlaklarıdır. Açılma
çatlaklarının, K-G, ıaaJ-GGB, DKD-BGB doğrultularda birbirini çapraz olarak ke-
ser durwndaki değişik yönlü uzanımları ve derindeki termal aktiviteyi yüzeye
taşıyacak şekilde çok derinlere ulaşan bir yapıda oluşları; Doğu Anadolu sı~ış­
ma bölgesindeki açılma çatlaklarıyla benzer olduklarını (Şaroğlu ve Güner-1981
'
GUner-1984) ortaya koymaktadır.
- 133 -

Kuzeyde 1 yaklaşık ~1iyosen sonuna kadar hareket ettiği belirlenmiş olan


D-B uzanımlı ve 100 km. uzunluktaki Yıldızeli bindirmesi (Yılmaz-198la, 198lb,
1983), Merak.om platosu güneyinde İncesu ve Hafik formasyonlarını yine sıkışma
tektoniğine bağlı olarak karşılaştıran 50 km. uzunluktaki, D-8 uzanımlı Sivas
Düzyayla ters fayı (kuzeye bindirmeli) arasında kalan Sıcakçerınik yöresi Kuva
terner içerisinde de K-G yönlü sıkışma etkisinde kalmıştır. Yöredeki açılma

çatlakları; büyük olasılıkla yine aynı yönde bölgeyi sıkıştırmakta olan tekto-
niğin etkisinde gelişmesini sürdüren en genç tektonik yapıları oluşturmaktadır.

Şekil: 66. Anadolu civarındaki levha sınırlarını ve Anadolu ovalarını sınırla­


yan fay ağının çok basitleştirilmiş haritası. AA 1 : Ege graben sis-
teminin genel gerileme yönü; Sağ alt köşedeki şekil: Orta Anadoluı­
ya uygulanan değiştirilmiş Prandtl hücresi tipi; Orta Anactoıu 1 yu
kesen noktalı hat: bu hücrenin olasılı batı sınırı (Şengör,1980).

Şekil: 67. Pliyosen - GünUmüz paleotektonik haritası (Şengör-Yılmaz,1983).


- ı:ııı -

5. JEOMORFOLOJİK EVRİM

Araştırma alanımız ve yakın çevresinde elde ettiğimiz jeomorfolojik ve-


riler; Miyosen'den gUnUmilze kadarki zaman içerisinde Sivas havzasının gelişimine

ışık tutacak bilgileri içerınektedir.

Bölgede önemli yükseltiler oluşturan Ak.dağ masifine ait dağ sırasının, yaklaşık
2000 m. dolayındaki doruk düzlUkleri, alt-orta Miyosen dönemine ait geniş aşınım
yilzeylerinin (O I) kalıntılarıdır.

(1948), Akdağ 1 1n Tersiyer çökelleri ile çevrelenmiş bir yontuk-


İzbırak
düZU morfolojisi gösterdiğini, yükselmelerle kubbeleşen dağın güneyinde,Oligo-
sen-Miyosen arasında gelişen senklinalin,Neojen'de tortulanma alanı olduğunu
belirtmiştir.

Alt-Orta Miyosen Dönemi

Akdağ'ın, çevresindeki çukur havzalar yönünde erozyona! süreçlerle


aşındırılmasıyla gelişmiş Akdağ
yontukdüzü (DI) ; Sivas kuzeyinde Akdağin
olan
uzantısı durumundaki Sakardağ üzerinde ve Yıldızeli kuzeyinde Akdağ'a paralel

uzanan Çamlıbel Dağları (ofiyolitli karmaşık) üzerinde (1700-1900 m. yükselti-


lerde) de görülür.

Liiyosen başında 1 bölgeye güneydoğu yönden bir açıkdeniz kolu sokulmuş

(Kutman-1961,1973, Şengör-1980, Atalay-1987, Aktimur ve diğ.1988,1990), bu deniz-


de türbiditik kumtaşı ve kireçtaşı katmanları çökelirken,denizin çevresinde , .
· ... · . sıcak iklim koşulları al tında,lagliner ortamlarda jipsler çökelmiştir .Or-
ta &fiyosen sonunda bu deniz bölgeyi terketmiş, bölgede tamamen karasal fasiyes
hakim olmuştur. Kurtman (1961,1973), Lfiyosen yaşlı lagUner jips tabakalarının,
denize! kalker ve marn' larla münavebeli olduğunu ve her ikisinde de,:tll:iyosen
fosilleri bulunduğunu belirtmiştir.

Ak.dağ yontukdüzuilun (D I) aşınım ürünleri, bu denizin kıyılarında ve


kıyı gerisindeki lagün-playa ortamlarında depolanmıştır. (Şekil: 68). Alt Miyo-
sen'i simgeleyen ttirbiditik kumtaşları, Sivas güneyinde Sivas-Şarkışla kara-
yolu çevresinde, kuzeye eğimli katmanlar halinde ylizeylenmektedir. Üzerine ge-
len jipsli Hafik formasyonu'nun denize! kumtaşlarıyla ilişkisi belirgin değil­
dir.
- 137 -

Sivas havzasının, Akdağ masifinden uzaklaştıkça (güneye gidildikçe)


derinleşen bölümlerinde, Alt-Orta Miyosen yaşlı Hafik forınasyonu çökellerinin

kalınlığı, bin metrenin üzerine çıkmaktadır. Anadolu'da genelde, dönemli nemli-

sıcak (tropikal) iklim koşullarının hakim olduğu alt-orta Miyosen döneminde,


Akdağ masifi ve Kuzeydeki Çamlıbel Dağları, bölgeye İran-Doğu Anadolu üzerin-
den sokulmuş olan deniz koltunın (Kurtman-1973, Şengör-1980, Atalay-1987) ku-
zeybatı çevresinde o zamanki az yüksek karasa.ı alanları oluştunnak.taydı. Bu

karasal alanlarda, dönemli şiddetli yağışlar la aralanan genelde sıcak ve


1

nemli iklim ortamında gelişme gösteren denüdasyonal süreçler etkin olmuştur.

Kıyı
gerisinde lagürı-playa ortamında, çok ince materyalli çamurlar ve
buharlaşmaya bağlı olarakJkimyasal tortullar (jipsler,tuzlar) çökelirken, kara-

sal yüksek alandan, dönemsel şiddetli yağlşlara bağlı olarak taşınan erozyon
malzemesi de, dağ önünde kalın yelpaze morfolojisi oluşturarak. dep:Jlanmıştır.
(Şekil: 68)

Kır""'l2.I h:ı.mu..-!u.
ka.\~it GİM4'r.lolu.
yelp;;.-ı..d. c;.;;.kı!l..,rı

Şekil: 68. Sivas havzasında alt-orta Miyosen ortamını (playa) gösteren


şematik
'
blokdiyagram.

Kuzeyde, başlangıçta mevcut olan az yüksek karasal alanı, zamanla gü-


neydeki lagüner havza yönünde eğimli olarak, yassı şekilliyontukdilz'ler halin-
de düzleyen, alt-orta tiiyosen dönemi (D I) aşınım yüzeylerinin korelanı olan
tortulanma (altta türbiditik kumtaşları, üstünde jipsli Hafik formasyonu) orta
Miyosen sonunda (Serravaliyen 1 de) 1 denizin bölgeden çekilmesine yolaçan yüksel-
meye bağlı olarak, sona ermiştir.

1]1
Anadolu'da neotektonik dönem başlangı.cıı.-nrastlayan bölgesel (topluca)
yükselmeler; havza dolgularıyla yaklaşık aynı düzeye ulaşacak şekilde,denUdas­
yonal süreçler etkisinde yontulması sonucu oluşmuş olan bu yontukdüz 1 ün (Akdağ
yontukdUzti-D I) , orta 1Iiyosen sonunda yeniden erozyonal süreçler etkisine gire-
rek yarılmaya başlamasına neden olmuştur.

Üst Miyosen Dönemi

Tortoniyen evresinde, yükselen yontukdliz üzerinde kurulu olan denüdas-


yonaı sistem, yenilenen taban düzeyine göre, enerji kazanıp canlanmış, Erol(l989)
un belirttiği gibi; bugünkü vadilerden çok farklı olan yayvan şekilli akarsu
olu.tuarı (Tortoniyen olukları) gelişerek,eski yontukdüz parçalara ayrılmıştır.
Yer yer fay çizgilerinden yararlanarak oluşan oluklar; temel kayalarla birlikte
'
alt-orta 'tlliyosen döneminde havzada çökelmiş olan örtü birimlerini de yarmıştır.

Bölgenin topluca yükselmesine bağlı olarak güçlenen yüzeysel erozyon


ile, orta 1liyosende havzayı doldurmuş olan Hafik formasyonu 1 nun yüzlerce metre
kalınlıktaki üst bölümü, açılan aşınım olukları boyunca, önemli oranda süpürül-
meye uğramıştır. Sıcak-tropikal iklim ortamında gelişmiş olan bu oluk vadiler
arasındaki su bölümlerinde, Ak.dağ masifinin şistleri ve kireçtaşları, sertgen-
ler şeklinde erozyondan artakalmıştır.

Günümüzde, Bayatsuyu vadisinin iki yanında, yeniden yüzeye çıkmış olan


bu !asil yüzeyler; Tortoniyende, bugünkü vadinin D-B uzanımına yaklaşık uyan,
derin bir Tortoniyen oluğu 1 nun çevresindeki uzun sırtlar durumundaydı. Bu fosil
sırtıar, dağlık alandan inen yayvan ve geniş olukların havza ortasına (Sıcakçer­
l!J.ik, ve Delikkaya yakınlarına kadar) ulaştığını da belirlemektedir. Alt-orta 1li-
Y0sen havzasında, tortulanan çökellerin bu şekilde Tortoniyen 1 deki denlidasyonal
etkilerle aşındırılması sonucunda, dağlık alanlar çevresinde giderek derinleşen
ve tabanı dalgalı bir morfoloji kazanan genç bir havza gelişmiştir.

~niyen evresindeki bu etkin yarılma, yaklaşık _~,iessiniyen geçişinde, akarsu


Ç(jk.eı1erinin,açılan genç havzayı doldurmaya başlamasıyla sona ermiştir.
(Şekil: 69)

Yalçınlar (1955)ın Kızılırmak güneyindeki Damlacık köyünde, bu akarsu


çokelleri (İncesu formasyonu) içerisinde bulduğu ve Ponsiyen yaşı verilmiş olan
~alı fosilleri, liste ?vliyosen sonları ve lY1essiniyen 1
i (Erol-1989 a) karşıla-
1

~-
Akdag yontukdüzü
Tortoniyen (Dl) Menderesli
ohJdarı
1
· akarsu Örgülü
® I ' Ta?kın akarsu
1 '
ovası

' '
\
1 1
1
'
' '1
Tortoniyen
Granit, " 1 olukları Hafik formasyonu. İncesu
siyenit Akdag
(jips, konglomera, kil formasyonu
metamorfitleri
ardalanmalı )
(şist mermer..)

.
Sekil; 69 . Sıcakçermik dolayı/ üst Miyosen (Miyosen sonu) havzası .
- 140 -

Genelde akarsu çökellerinden oluşan İncesu formasyonu, havzada yaklaşık 600 met-
r eye ulaşan kalınlıkta depolanmıştır . Akarsu çökelleri, havza kenarında kaba ge-
reçli dağ eteği yelpazeleri ile, orta kısımlara doğru ise birkaç seviyede arda-
lanan gölsel kireçtaşlarıyla yanal ve düşey yönde geçişlidir . İyi yuvarlanmış
serpantin çakıllı-kumlu kanal dolgusu çökelleri, kiltaşı-silttaşı'nın çoğunlukta
olduğu ince taneli taşkın ovası fasiyesleriyle sık sık ardalanır . Yeşil-pembe­

kurşuni-sarı renkli killi katmanlar içerisinde; buharlaşma kalıntısı olan jips

kristalleri ile tüp ve nodül yapılarında kaliş çökelimleri gözlenir. (Şekil: 8)

Ust Miyosen (kısmen Messiniyen) çökellerinde gözlenen sedimentolojik


istif içerisindeki taşkın ovası çökelleri, en kalın fasiyesi oluşturmaktadır.
Sık sık, yuvarlak çakıllı kanal dolgusu çökelleriyle ardalanan taşkın ovası fa-

siyesleri, genelde havza tabanının sUrekli ça.naklaşmaya uğradığını göstermekte-


dir . Bu taşkın ovaları içerisinde önemli çanaklaşma alanlarında, yağışlı dönem-
lerde gelişmiş olan, süreksiz göllerde tortulanan kireçtaşı ardalanmaları da
bunu doğrulamaktadır . (Şekil: 69,70) . Akarsu çökelleri üstünde uyumlu olarak
gelişmiş olan en büyük gölde, Merakom kireçtaşı çökelmiştir. Havzadaki menderes-

li akarsu fasiyeslerine ait kanal dolgularındaki kum ve çakılların çoğunluğu,


alanın kuzeyindeki ofiyolitli karmaşık'tan (Çamlıbel dağları) taşınmış olan

serpantinler ve Eosen volkanitlerinden taşınmış olan andezitbazaltlardır. Ge-


nelde serpantin çakılları çoğunluktadır. Taşkın ovası killerinde de yine

ofiyolit kökenli olabilecek yeşil renk tonl~rı çoğunluktadır . Akdağ yakın çev-
resindeki çökellerde (Bayatsuyu vadisi-Demircilik köyü gibi) ise kireçtaşı ve
şist çakılları egemendir . Bu özellikler, havzadaki genel taşınma yönünün, kuze-

den güneye doğru olduğunu belirlemektedir. Havzada.ki çökel kalınlığının,güney


yönde artması da bunun doğrulamaktadır. (Şekil: 69,70) ,

İncesu formasyonu'nun korelanı olan aşınım yüzeyi'nin (D II), Akdağ


üzerinde belirlenen kalıntıları, Akdağ doruklarını (Akdağ yontukdüzü) çevrele-
yen uzun sırt düzlükleri ve Akdağ üzerindeki Tortoniyen olukları içerisinde
korunmuş dolgu düzlükleri halindedir . Kurak, yarıkurak-dönemli nemli iklim
koşullarında denUdasyonal aşındırma süreci içerisinde; Tortoniyen oluklarıy­

l a parçalanmış olan Akdağ yontukdüz yüzeyleri gerilerken, çevresinde, dışa


eğimli pediplain (etek ovası) karakterinde etek düzlükleri (D II aşınım yüze-

yi) gelişmiştir . Bu aşınım pedimentleri, Tortoniyen oluklarını dolduran İncesu


formasyonu'nun en Ust seviyesindeki kaba gereçli dağ eteği yelpazeleri ile ya-
şıt ve onlarla yanal geçişlidir . (Şekil : 69,70)
- 141 -

SİVAS - SICAKÇERMİK YÖRES İ Nit


MİYOSEN SONU

PLİYOSEN SOMU

® GÜ~JÜ~Ü Z
Oikilit~ş T.
Yıldı zeli ~
Ol Koz.an '(
i)emirci:ik
~ --- -

~kil : 70- Sivas- Sı cakçrırmı'k yo.. resinln evrl mi .


~ EVRİMİNİ GÖSTEREN SEM ATİK KESİTLER

-
.··- D!I
J EO LOJ İK BİRİMLER

- ---~---
KUVATERNER{ ~ Aiuvyon

fT==rıTT
~Traverten

PLİYOSEN ~ An·1ezlt

ÜST MİYOSEN
~
G~1!j
-~s-
İncesu fm.
ALJ ORTA
MiYOSEN

ın Pazarcık voikanltl
M
tS0ZC-Vi:<.-{(l+::}J Granit-siyenit
nAl~OZ~iK
~ Mermer
r Şist. kuvarsit
JEOMORFOLOJiı< BİRİMLER

t..11 orta Miyo~'.l ?önemi.


EJ
- Akdağ yontukduzu

in-::-! Üst Miyosen dö~emi.


~aşınım birikim yuzeyı

lom
J Pliyosen ..dön~ml
L_ aşı n ım yuzeyı

ı;:::-ı En alt Pleyistosen dönemi


~:__J aşrnırn yüzeyi
r;:-1 A..:arsu sekisi
~ (yüıcsek)

r;:--ı Akarsu sekisi


L:::_j (alçak)

r;:-ı Akarsu sekisi


L:_j (Holosen)
- lll3 -

Havzadaki İncesu formasyonu çökellerinin tümü, geliştikleri ortam açı­


sından değerlendirildiğinde, yağışlı evreler arasında, buharlaşma sağlayan sıcak.­

kurak evrelerin bulunduğu fakat bu evrelerin playa ortamı geliştirecek ölçüde ku-
rak olmadığı anlaşılır. Bunun nedeni; genelde Orta Anadolu 1 da çok kurak geçe~
Messiniyen dönemin, kuzeydeki (Kuzey Anadolu dağları iç kesimlerindeki) Messi-
niyen yaşlı havzalarda (Pontid havzası - Saraç-1990) görüldüğü gibi Sivas hav-
zasında da nisbeten yumuşak (dönemsel yağışlı-yarıkurak-step benzeri ortam) geç-

mesidir. Bunda, Ak.dağ, Çamlıbel Dağları, Çeltekdağ-Sakardağ gibi yağışlı tuta-


bilme özelliği olan dağ sıralarının(yükselmiş yontuk.düz) ve doğu-güneydoğu yönde
bölgeden çekilmekte olan denizin sağladığı yağışların etkili olduğu düşünülebi­
lir.
Bölgede, üst Miyosen dönemi, yeni bir yükselme sağlayan tektonik hareketler' le
sona ermiştir.

Üst Miyosen sonu/Pliyosen başı tektonik hareketleri

Bu hareketlerin, genelde sıkışma kökenli olan tektonik yapıların ortaya


çıkmasını sağladığı gözlenir. Merakom platosu güneyinde Hafik formasyonu ile

İncesu formasyonllnu karşılaştıran ters fay (Sivas-Düzyayıa fayı), bu hareket-


lerin en önemli temsilcisidir. Yaklaşık 50 km. uzunluktaki böli.lmü izlenebilen
bu ters fayın kuzeyinde kalan İncesu f6rmasyonu, K-KB yönde monoklinal eğim ka-
zanmıştır.

Bayat suyu vadisinde, gölsel kireçtaşlarını deformasyona uğratan faylar


ve bu kırıklı zonda yükselerek, domsal kıvrımlı yapı oluşturan volkanizma, Ola-
§ılıkla Ust Miyosen sonu/Pliyosen başlarında gelişen K-G yönlü sıkışma tektoniği­
.!!_e bağlı olmuştur. (Şekil: 70). Pliyosen başlarında bölgesel ytikselme sağlayan
bu hareketler, Pliyosen dönemini kapsayan yeni bir aşındırma dönemini başlatmış­
tır.

Pliyosen Dönemi :

Kuzeyde Akdağ-Sakardağ metamorfitleri ve Sıcakçermik yöresi kuzeyindeki


Eosen volkanitleri ile Miyosen çakılları üzerine (kuzeyden güneye) ilerleyen
11
Yıldızeli Bindirmesin nin (Şekil: 65) son hareketleri (Yılmaz-1983) ile Akd ,
' ag-
Sa.kardağ güneyindeki D-B uzanımlı Sivas-Düzyayla ters fayının oluşumu, Yaklaşık
Miyosen sonu-Pliyosen başları'na rastlamaktadır.
- 143 -

tlst Miyosen havzasını sona erdirerek 1 yeni bir aşınım-birikim dönemini


başlatan bu bölgesel yükselme, günümüz drenajı nın da kaba çizgileriyle kurulmaya
1

başlamasına yolaçmıştır. Ust Miyosen havzası içerisinde 1 genelde kuzeyden-güneye


doğru olduğunu belirlediğimiz ana akış yönündeki en büyi.lk değişme; Sivas-DUzyayla
fay zonunda Kızılırmak ana yatağının,bir fay vadisi (faylı konsekan) şeklinde ku-
rulması ve gelişmesidir.

Sıcak.çermik
yöresi güneyindeki Kızılırmak ana vadisinin, alanımız dışın­
daki doğu ve batı yöndeki uzantılarında yaptığımız gözlemler; akarsuyun,farkıı
yaş ve özellikte birtakım fay gurupları üzerine yerleştiğini doğrulamaktadır.Ör­

neğin batıda, Şarkışla kuzeyinde (Orta kasabası - Ağcakışla arasında), vadinin

kanyon şeklinde yerleştiği fay zonu, termal kaynak çıkışlarını da içeren, genç
fay yapılarına sahip tir. Daha batıda daıKızılırmak vadisinin bazı bölümlerinin,
KD-GB doğrultulu fay zonlarına yerleştiği vurgulanmıştır. (İzbırak-1948,Sümengen
ve diğ.1987).

Sivas-Dlizyayla ters fayının, Sıcak.çermik güneyindeki böliimü, Kızılırmak


vadisi aşınma alanı içerisinde kaldığından ve Kuvaterner 1 de belirgin aktivitesi
görülmediğinden takip edilememekte, fakat vadinin kuzeyinde, güney yönde derin-
leşme gösteren üst Miyosen çökellerinin, vadinin güneyinde aniden kesilerek,
jipsli Hafik formasyonu 1 na geçilmesi yada Hafik formasyonu üzerinde üst bölümü
tamamen aşınmış, yaklaşık havza tabanı kesimi ortaya çıkmış durumda görülmesi;
bu fayın, ters fay yapısında BGB yönde de devam ettiğini ortaya koymaktadır.

Üst Miyosen yaşlı İncesu formasyonu 1 nun üst seviyelerini temsil eden
Merak.om yaylası kireçtaşı platosu'nun (D III - Pliyosen dönemi yüzeyi - 1600 m.
dolayı yUkselti) Kızılırmak. vadisi güneyindeki uzantılarının,tUmüyle jipsli
Hafik formasyonu üzerinde gelişmiş olması da; fayın güney blokunun kuzey bloka
göre yaklaşık 300-400 m. dolayında yükseldiğini belirlemektedir. (Şekil: 70)
Güney blokun bu ölçüde yükselmesi, genelde kuzeyden-güneye doğru olan akışla­
rın, fayın güney blokunun oluşturduğu engel önünde ani dirsek yaparak batıya

yönelmelerine neden olmuş, yükselen blok önünde 1 D-B yönde fay zonuna yerleşen
yeni akarsu (Kızılırmak), batı yönde akışa geçerek Pliyosen başlangıcından iti-
baren vadisini şekillendirmeye başlamıştır.
Sıcakçermik yöresinde, Kızılırmak
vadisinin, kuzeyden bağlanan çok güç-
lü akarsu kollarının oluşturduğu büyük vadilere karşın, güneyden bağlanan daha
kısa akarsu vadilerine sahip oluş; morfolojik olarak asimetrik gelişmeyi ortaya
koymaktadır. Kızılırmağa kuzeyden bağlanan Kalın Irmağı ve Yıldız Irmağı gibi
büyük kol akarsular; büyük olasılıkla üst Miyosen döneminden kalan geniş ve yay-
van şekilli akış oluklarına yerleşmiş ve Pliyosen 1 de fluviyal süreçlerle güçlen-
miş olan en eski akarsular'dır (Şekil : 69, 70).
- 144 -

Pliyosen başlarında, bölgede yükselme sağlayan sıkışma kökenli tektonik


hareketler; Sivas fayının oluşmasını, İncesu formasyonu 1 nllll kuzey yönde eğimlen­
mesini ve Bayat Suyu vadisinde görülen volkanik deformasyonların (Bkz: Bayat vol-
kaniti) oluşmasını sağlamıştır. Yükselmeye bağlı olarak akarsular giderek enerji
kazanmış, üst !'vliyosen dönemini (D II) simgeleyen aşınım ve birikim yüzeyleri,Pli;>-t:ea1
l::aşın_daki tektonik yapı denetiminde gelişmeye başlayan drenaj' la yarılmaya baş­

lamıştır. Akarsuların enerji artışında, bölgenin genel yükselmesinin yanında

~1iyosende, nemli-sıcak karakterde olan iklimin, Pliyosende subtropikal ve ılık

bir karakter kazanarak serin ve yağışlı evrelere sahip oluşuyla ilgili yağış

artışlarının rolü büyüktür.

Pliyosen döneminde, Akdağ metamorfitleri ve üst Miyosen havzası çökel-


leri üzerinde gelişen yarılma (akarsuların derine aşındırması), ortalama olarak
100 m. dolayında olmuştur. Denge profili'ne ulaşan akarsular, daha sonra yan-
lamasına aşındırmaya (yamaç gerilemesi) geçerek,üst ~iiyosen (D II) yüzeylerini

birhayli geriletip daraltmış, havza kenarındaki yamaçlardan inen yüzeysel akışlı


selinti sulıın..rıın· ııe taşıdığı kolüvyal malzemenin sağladığı yüzeysel erozyonla,
genelde fltiviyal aşınım karakterlij havza tabanı yada ana akarsular yönünde
eğimli etek düzlüklerinden oluşan Pliyosen (D III) aşınım yüzeyi gelişmiştir.

Sıcakçermik
yöresi ve çevresinde gözlediğimiz Pliyosen yaşlı yüzey ka-
lıntıları, yüzeyin oluşwnunu sağlayan drenaj ağının, ana çizgileriyle günümüz-
deki drenaja benzediğini ortaya koymaktadır.

Çalışma alanımızın
gliney bölUrnUnde yeralan Kızılırmak vadisi drenajı,
başlangıçta bir fay vadisi olarak Sivas-Düzyayla fay zonuna yerleşmiş, Akdağ­

Sakardağ arasında, kuzeyden iki büyük kol akarsu olan Kalın Irmağı ve Yıldız
Innağ1 nı alarak güçlenmiştir.
1

Kızılırmağın bölgeye yerleşmesi ile ilgili olarak saptadığımız jeolojik ve jeo-


morfolojik veriler; eski görüşlerde Kızılırmağın, Akdağ masifi güneyindeki bü-
11

11
yük: bir senklinal 'e yada depresyon 1 a yerleştiği şeklindeki genel görüşlerin,
çalışma alanımızın yeraldığı "Yukarı Kızılırmak. bölümü için yeterli olmadığını
11

ortaya koymaktadır.

Bölgede, Kızılırmak drenajının kuruluşuna bağlı olarak, Pliyosen döne-


mi içerisinde gelişmiş olan aşınım yüzeyleri, başta Kızılınııak olmak üzere, önem-
li kol akarsu yatakları yönünde eğimli olarak gelişmişlerdir. Bu nedenle, yüzey-
lerin yükseltileri de 1 akarsuların başlangıç (kaynak yönlerine doğru artış gös-
termektedir. Genelde yükselti düşüşü, Kızılırmak vadisinde doğudan-batıya,Kalın
Irmağı ve Yıldız Irmağı vadilerinde kuzeyden güneye doğru olmaktadır.
- 145 -

Pliyosen yüzeyinin (D III) en geniş alanlı kalıntısı olan ~1erakom yay-


lası yüzeyi; Pliyosen aşınım döneminde, hafif eğimli, gölsel kireçtaşı katmanla-
rını düşük açıyla kesen bir aşınım yüzeyi (etek düzlüğü) olarak gelişmiş, daha
sonra (Kuvaterner başı), yüzeyi etkileyen seçici (selective) erozyonla, KB yönde
yapısal (kireçtaşı katman yüz.eylerine uyan) eğim kazanmıştır.

Merak.om kireçtaşı platosu, Pliyosen yüzeyi gelişimi sırasında (olası­


lıkla Pliyosen sonlarına doğru) karstlaşmaya uğramış, özellikle de Kızılırmak
vadisine yakın olan güney bölümünde (Sivas kuzeyi) geniş karstik erime şekille­

ri (dolin, dilden, mağara) ve Kızılırmak kolları etkisinde fluviyokarst şekille­

ri (açılmış dolin, uvala,!X)lye) gelişmiştir. Kızılırrnağın,


Kuvaterner başlangı­
cında yatağını derinleştirmeye başlaması; karst ın 1 yenilenen (alçalan) taban
1

düzeyine göre derinleşmesine, daha sonra da,karst taban düzeyinin askıda kal-
masına bağlı olarak, karst'ın fosilleşmesine neden olmuştur. (Şekil: 23,70)

Kuva terner Dönemi :

yöresinde Pliyosen döneminin sona ermesi; öncelikle Pliyo-


Sıcak.çermik

sen-Kuvaterner geçişinde bölgeyi yeniden etkileyen ve taban düzeyinin negatif


değişimini sağlayan tektonik etmenlere bağlı olmuştur. YQrede Kuvaterner baş­

langıcını (Pliyosen-Kuvaterner geçişini) karşılayan en önemli tektonik bulgu-

larımız, Sıcakçermik-Kalın Irmağı vadisi arasında yoğunlaşan K-G uzanımlı açıl­

ma çatlaklarıdır. K-G yöndeki sıkışmaya paralel yada verev (KD-GB, KB-GD) ola-
rak gelişen ve genelde alanın D-B yönde açılma-genişleme sini sağlayan açılma
1

çatlakları, Kuvaterner içerisinde alanda küçük boyutlu grabencik yapılarının

gelişmesini başlatmıştır. Güni.lmüzde canlı olarak sürmekte olan bu hareketler

Tortoniyen'den buyana, bölgeyi sıkışma modelinde etkileyen Neotektonik olayla-


rın en son temsilcileridir.

Pleyistosen başlarında (en alt Pleyistosen) bölgede egemen olan yarı


nemli-sıcak, karasal subtropikal iklim koşulları altında, nisbeten nemli ve se-

rin olan en alt Pleyistosen döneminde; enerji kazanan akarsuların etkisinde ve


Karadeniz yönündeki taban düzeyi denetiminde, Kuvaterner başlangıcı olarak yaş­
landırılabilecek aşınım yüzeyi (D IV)g~lişmiştir.Kuvaterner başında enerjisi
artan akarsu sisteminin, Pliyosen yüzeyleri (D III) üzerindeki gö~ülmesi ve
daha sonra yanlamasına devam eden aşındırması ile gelişen yüzeyin (D IV) kalın­
tıları, genelde kök kısımları kolUvyal yamaç malzemesiyle kaplı ve geniş yayı­
lımı olan, aşınım tipinde gelişmiş ova kenarı glasi'leri sistemini ortaya koy-
maktadır.
- 146 -

Bu yüzeyin en geniş kalıntısı, Akdağ güney yamacı önündeki Demircilik


köyünün yeraldığı plato'dur. Akdağ kireçtaşları ile İncesu formasyonu'nu kesen
ve güney bölümünde gölsel kireçtaşı katmanları üzerinde gelişen bu yüzeyin
(Demircilik yüzeyi), Kızılırnıak vadisi güreyirrleki. uzantısı, jipsli Hafik for-
.' ,,
masyonu üzerindedir.

Kızılırmak vadisi ve kuzeydeki önemli kol akarsuların etkilediği alan-


larda gelişmiş olan Pliyo kuvaterner glasileri (O IV), Pliyosen yüzeyi (D III)
içerisine, yukarı doğru, giderek kama şeklinde daralan vadi tabanları olarak
soktüur. Bu dar yüzeyler, akarsuların kaynak kesimlerine doğru tamamen (V) bi-
çimli kertik vadilere döntiştir'. Akdağ çevresinde bu tip vadilerin daralarak üst
lfiyosen (D II) yüzeyini de kesip, doruklar (O I) çevresine kadar sokulduğu gö-
rülür.

Kuvaterner başlangıcında 1 D IV yüzeyleri oluşumu öncesindeki akarsu


gömtilmesi, gUnümUzdeki vadi ağının bugünkü sınırlarının kabaca ortaya çıkmasını
sağlamıştır. Örneğin Kızılırmak vadisi, Merakom yaylası yüzeyi üzerinde Sivas 1

fay zonunun yeraldığı İncesu formasyonu (Merak.om ~ireçtaşı) - Hafik formasyonu


(jipsli seri) sınırındaki sak.in akışını 1 fay zonu üzerine gömülerek sürdürmüş,
böylece Mekakom yüzeyi (D III) yarılarak., bugünkü platonun güney sınırı (Kızıl­
ırmak vadisi kuzey yamacı) belirlenmiştir. (Şekil: 23,70)

Kuvaterner'deki bu ilk yarılma ve ardından D IV yüzeyi gelişimini izle-


yen Pleyistosen evresinde, süregelen yükselme ve yağış artışı şeklinde belirgin-
leşen Plüvyal evrelerde, Kızılırmak drenajının güçlenmesine bağlı olarak, hızla­

nan fluvyatil erozyonal süreçler etkisinde, akarsu seki sistemleri (SY ve SA)
gelmişmiştir.

Çalışma alanının Kızılırmak vadisinin Sivas ovası bölümünde


dogu"sunda
' '
Merakorn platosu yamacı Uzerindeki akarsu sekileri Kızılırmağın Pleyistoscn içe-
1

risinde genellikle glineye kaydığını belirleyen, gilney yönde eğimli ve basamaklı


uzun sırtlar şeklindedir-. Burada akarsuı aralıklı olarak yatağını güney

yönde kaydırarak,jipsler içerisinde bir akarsu ovası (Sivas ovası) oluşturmuş­


tur. Sivas batısında, Sıcakçermik yöresinde de Kızılırmak sekileri, genelde gü-
ney yönde akarsuyun kaymaya uğradığını göstermektedir.
Mera.'k::orn platosu ile Akdağ arasındaki üst 1fiyosen (İncesu) havzası çökel-
leri, Kalın ve Yıldız Irmakları vadilerinin yerleştiği. bölümde, bu güçlü akarsu-
ların enerjisine bağlı olarak, büyük ölçüde erozyona uğramış, aşınım yüzeyleri
ortadan kalkmıştır.
- 147-

Yöredeki akarsu sekilerinin en önemli ortak özelliğii genelde çoğunıu­


ğıınun akarsu yatağı yönünde eğimli olarak gelişmiş aşınım glasileri oluşud
ur.
Anadolu'da plüviyal iklim salınımlarının başladığı alt Pleyistosen evresinde,
Pliyosen döneminin karasal subtropikal koşulları giderek ılımanlaşmaya başı:-_
mış, .E!_tiviyal evrelerde seki sistemleri gelişmiştir.

Dönemli yağışlı olan yarıkurak iklimlerin etkisinde, yüzeysel akışlı


selinti suları ve koltivyal toprak hareketlerine bağlı olarak, akarsu yatağı Yö-
nünde eğimli olarak gelişen glasiler (eğimli etek düzleri), bölgedeki sekı' .
sıs­
temleri 'nin çok önemli bir bölümUnti kaplar. Bu nedenle, seki sistemlerı· üz .
erın­
deki genç depolar, genellikle kolüvyal toprak yada köşeli detritiklerden oluş_
maktadır. Sıcak.çermikyöresinde, glasi yüzeylerinde, detritikler de önemli bir
alan kaplamamakta, genelde seki yüzeylerinin, İncesu formasyonu'nu eğimli ola-
rak kesen aşınımn glasilerinden oluştuğu gözlenmektedir.

Orta ve üst Pleyistosen evrelerinde; Akdeniz sularının Ege ve Marmara


Uzerinden Karadeniz e ulaşması nedeniyle, Anadolu ikliminde daha nemli-ılık ik-
1

lim koşullarının belirginlEŞreSi, alt Pleyistosen glasileri (D IV) boyutunda 01 _


masa da, oldukça geniş yayılımlı olan eğimli etek düzleri'nin gelişmesinde et-
kili olmuştur.

Günlimüz vadi tabanları çevresine Holosen evresinde gelişmiş olan en


&enç
oluşumu, olasılıkla yağışların arttığı
1
glasilerin(SH) Anadolu da 11
klimatik OPti-
mumııu (günümüzden önce 7000-5000 yıl arası) karşılayan güçlü erozyona! evre'ye
karşılık gelmektedir. Bu glasiler halen günümüz akarsularıyla yarılmakta ve ge-
riletilmektedir. (Şekil: , 70)

Yöredeı Pleyistosen'in farklı evrelerinde ve değişik boyutlarda geliş­

me gösteren seki-glasi sistemleri, genelde glasi oluşumunu izleyen kısa bir sa-
kin evrenin ardından (yeni bir pluviyal evre başlangıcında) yağış artışları
(akarsu enerjisindeki artış) ve negatif taban düzeyi değişimine yolaçan tekto-
nik yUk.selme etkisi altında yarılmaya başlamıştır. Yarılmanın ardından gelişen
yeni glasi-seki sistemi, bir önceki glasi sistemi içerisinde ve onu gerileterek
'
Yaklaşık 10-20 m. arasında, daha aşağı kotta, yeni bir etek düzlüğü sistemi ola-
rak gelişmiştir. Bu nedenle Pleyistosen sekileri çok basamaklı (genelde 4 seki)
bir yapı gösterirler. Bu basamaklar, ana akarsular çevresinde belirgin dik ya
~aç geçişli olduğu halde, akarsu etkisinin zayıf olduğu uzak bölümlerde yamaç
geçişleri belirsizdir.
- 148 -

Güncel vadi tabanları çevresinde gelişmiş olan en genç glasiler (Holosen glasi-
leri), son yarılma ve akarsu yanal hareketine bağlı olarak Holosen sekisi özel-
liğini kazanmıştır. Bu özellik, Sıcakçermik yöresinde büyük olasılıkla tektonik
aktivitenin, yavaş da olsa (Ekim 1991 depremi. 4,5 şiddetinde yaşandı) süregel-
diğini ortaya koymaktadır.

l
- 149 -

6- ı\Lı\NIN, YAPI MALZIDIESİ VE JEOTERMAL ENERJİ POTANSİYELİ YÖNÜNDEN


DEGERLENDİRİL!llESİ

Yöre, başta travertenler ve kireçtaşları olmak üzere önemli hammadde


kaynaklarına sahiptir. Günümüzde yalnızca Sıcak.çermik kaplıcasında ve şifa özel-
liğinden yararlanmak amacıyla kullanılan termal kaynakları oluşturan hidroterınal

sistem ise, bölgedeki en temiz enerji kaynağıdır. Görünür potansiyelinin çok üs-
tünde enerjiye sahip olan sistem, başta kent ve sera ısıtmacılığı olmak üzere
çok sayıda ekonomik kullanıma olanak tanımaktadır.

6.1. Yapı Malzemeleri


Yöre, yapı malzemesi yönünden önemli bir potansiyele sahiptir. Bunların

en önemlileri; travertenler, kireçtaşları ve kum-çakıl depolarıdır.

6.1.1. Travertenler

Yapısı ve oluşum özelliklerini daha önce açıkladığımız (Bkz. Jeolojik


yapı-Sıcak.çermik traverteni) travertenler, Sivas traverteni yada Sıcak.çermik tra-
verteni olarak tanınır. Çalışma alanımız içerisinde Sıcakçermik, Sarıkaya Mevkii
ve Delikkaya Köytiİıde yeralan ve yaklaşık aynı özelliğe sahip olan travertenlerin
en kalın olduğu bölüm, Sıcak.çermik batısındaki Tepeçermik-Kalın Irınağı vadisi ara-
sındadır. Burada travertenin görünür kalınlığı 50 metrenin üzerindedir. Yöredeki
taşacağı işletmelerinin çoğunluğu bu bölümde açılmıştır. Taşocaklarında, bir bö-
lUnıü dış satım 1 a yönelik olarak 3 tip taş üretilmektedir.

Genç Travertenler :
Güncel açılma olayının sürdüğü en genç traverten sırtları üzerindeki,
gevşek ve gözenekli katmanlar blok üretimine uygun olmadığı için duvar ve temel
taşı olarak kullanılmaktadır. Çok gözenekli oluşu nedeniyle yöredeki diğer taş­

lardan hafif ve sese, sıcaklığa karşı bir ölçüde yalıtkan olması, öncelikle ter-
cih edilmesini sağlrunaktadır. Katmanlar birbirinden kolaylıkla ayrılabildiğinden
'
manivela türü el aletleriyle sökülebilmekte ve parçalanarak satılmaktadır. Bu tip
taş üretimi plansız olarak, gelişigüzel yapıldığından, Tepeçennik 1 teki günce:ı,
açılma çatlakları sürekli yıkıma uğratılmaktadır. (Atiker-1991., Atiker ve Erişen-

1991) Oysaki bu çatlaklar, ülkemiz tektoniğinin açıklanmasında önemli veriler or-


taya koyan, bu nedenle sahip olduğu bilimsel değerleri ve doğal güzelliği nedeniy-
11
le doğal anıtıı niteliği taşıyan varlıklardır. Acil önlemler alınarak korunmazlar-
sa kısa sürede tümü ortadan kalkacaktır.
-~-

Tepeçerınik te olduğu
1
Delikkaya travertenleri de, gibi çatlaklı sırtlar

çevresinde gelişigüzel ocaklar açılarak işletilmektedir. Burada Delik.kaya akarsu


tüneli ve yakınındaki güncel travertenler ile termal kaynakların oluşturduğu il-
ginç doğal peyzaj hızlı bir şekilde yıkıma uğramaktadır.

Blok Uretimi yapılan travertenler :


Kalın Irmağı boyunca, Kalın Boğazı çevresinde traverten kalınlığının en
fazla olduğu bölUrnde, travertenin daha az gözenekli ve masif olduğu alt katman-
ları işleyen büyük ocaklarda, blok üretimi yapılmaktadır. Motorlu matkaplarla
açılan bloklar, 1-2 m3 dolayında 1 dır. Yabancı ülkelere, özellikle de italya'ya
dışsatımı yapılan, bu işlenmeye hazır travertenler, mermer gibi plakalar halinde
kesilerek yapı kaplamalarında kullanılmaktadır. Bu tip üretim, Sarıkaya mevkii
travertenlerinde de yapılmaktadır. Burada da üstteki genç travertenler duvar mal-
zemesi olarak alınmakta altındaki masif travertenlerden blok çıkarılmaktadır.
Blok üretimi için kullanılan dinamitleme yöntemi ilkel olduğundan, travertenin
büyük bir bölümü parçalanarak bU değerli hammaddenin bliyük ölçüde kayıplara uğ­

ramasına neden olunmaktadır.

Oniks dokulu travertenler :

Açılma çatlaklarında,
çatlak dolgusu olarak ve dikey traverten bantları
şeklinde çökelmiş olan travertenler, yapı ve doku yönünden diğer gözenekli tra-
vertenlerden farklıdır. Çok ince (cm ve mm. boyutunda) ve simetrik olarak çat-
lağın iki duvarı üzerinde çökelmiş olan traverten bantları, çatlağın taşıdığı

farklı bileşimdeki termal sulara bağlı olarak kırmızı-beyaz arasında değişik

renklerdedir. Gözeneksiz ve yarısaydam (ışığı geçiren) oluşu; ilginç renkli ya-·


pısı ve tornida kolaylıkla işlenip parlatılma özelliği nedeniyle 1 genellikle sus
eşyası yapımında kullanılır. Bunlar yöredeki en değerli travertenlerdir. Kuyu

ve açık ocak şeklinde işletilen bu tür travertenler,Tepeçermik kuzeyinde 3-4 m.


genişliğe ulaşan çatlaklar içerisinde yeralmaktadır. Bu ocaklarda da üretim>di-

namitleme yöntemiyle yapılmakta ve kafa boyutunda kaya çıkarılabilmektedir.

6.1.2. Ak.dağ Kireçtaşı

Kıvrımlı ve genellikle çatlaklı yapıda olan Ak.dağ kristalize kireçtaşı,

Navruz Köyü dolayında açılan taş ocaklarında işletilmektedir. ·Beyaz,


gri ve bej renkli olan bu mermerlerde, çatlaklı yapı nedeniyle mermer levha
- 151 -

kesimine uygun büyüklükte blok çıkarılamamaktadır. Genellikle dinamii ve mani-


vela kullanılarak çıkartılan kayalar, yapı taşı ya da kırma makinalarından ge-
çirilerek mozayik taşı üretiminde kullanılmak.tadır.

6.1.3. Merak.om Yaylası Kireçtaşı

Merak.om platosunu oluşturan gölsel kireçtaşlarının,Sivas Ovasına bakan


kornişlerinde (Bkz. Merak.om yüzeyi.) çok sayıda taşacağı açılmıştır. Bunların

en büyüğü, SivasÇimento Fabrikası kuzeyindedir. Bu ocaklar fabrikanın kireçtaşı


hanınıaddesi gereksinimini karşılamaktadır. Diğer küçük ocaklar yapıtaşı ve kireç
üretimi için kullanılmak.tadır.

6.1.4. Kum-Çakıl depoları

İncesu
formasyonu içerisinde, taşkın ovasının killi çökelleri içerisinde
menderesli akarsuların yanal büyümesi sırasında oluşturmuş olduğu burun seti çö-
kelleri ve kanal geçikrne çökelleri, vadi yamaçlarında ve yol yarınalarında açık
olarak görülmektedir. (Şek: 4,5,9). Çoğunluğu,çok iyi yuvarlanmış ve iyi boy-
lanmış kum-çakıl içeren bu depoların pekişmiş, çimentoıanmış olan (konglomeratik)
bölümleri genellikle yol dolgu malzemesi (stabilize) olarak kullanılmaktadır. İyi
pekişmemiş gevşek ve kilsiz depolar ise elekten geçirilerek inşaat çakılı ve ku-
mu olarak değerlendirilmektedir.

Yöredeki büyük akarsulardan Kızılırmak ve Yıldız ırmağının güncel yatak-


ları içerisinde çökelmekte olan, iyi tane boylanmalı güncel burı.ın setleri ve kum-
çakıl adaları da kum-çakıl üretimi yönünden önemli potansiyele sahiptir. Bu ocak-
lardan çıkarılan ve steril (iyi yıkanmış) olan kum ve ça.kıl 1 lar genellikle inşaat
malzemesi olarak kullanılmaktadır.

6.2- Jeotermal Enerji

Bilindiği gibi jeotermal enerji; yerkabuğunun derinli~lerinde olağandışı


birikmiş ısının oluşturduğu yenilenebilir enerji ttirUdUr. Bu enerji Yeryüzüne
doğal olarak (sıcaksu kaynağı veya buhar) yada sondajlar aracılığıyla ulaşmakta­
dır. Yerkabuğu içerisinde kondilksiyonla yükselen ısı, genelde rnağma enerjisin-
den kaynaklanmakta, derindeki aktif mağma ceplerine Yakın olan kırık zonları ise
ısı aktarımını daha da kolaylaştırmaktadır. '
- ].$2 _,

Yeraltına sızan meteorik sular, gözeneklilik ve geçirimlilik özellikle-


ri bulunan hazne kayalarda toplanır ve konveksiyon 1 la ısınırlar. Hazne kayalar
üzerinde yeralan kalın örtü kayaları, haznedeki enerjinin doğal olarak basınç
altında tutulmasını sağlar.Hazne kayaya ulaşan kırık
ve çatlaklar boyunca yUk-
selen sular, yeryüzüne ulaşarak hidroterınal sistemleri (sıcaksu yada buhar ege-
men) oluşturur. (Karamanderesi-1978, Şamilgil-1978, Şimşek ve diğ.-1981, Şahin­
ci-1991) Bu hidrotermal sistemlerin ürettiği jeotermal akışkanların enerjisinden
çeşitli şekillerde yararlanılır. Akışkanın enerjisi ya başka enerji türlerine

dönüştürülerek (Elektrik üretimi) yada doğrudan ısıtmada (Konut, sera, çiftlik,


ısıtması, kurutma gibi.) kullanılır. Akışkandan kimyasal madde üretimi de yapı­
lır.

1962 yılından buyana ~ITA Enstitüsünce yapılan jeoloji, jeokimya, jeomor-


foloji, uzaktan algılama, sondaj ve test çalışmaları sonunda Tiirkiy~nin jeoter-
mal enerji olanakları açısından çok zengin ülkeler arasında olduğu belirlenmiş­
tir. (Şimşek ve diğ.-1981)

6.2.1. Sıcak.çermik Jeotermal alanı

~ITA tarafından 1972 yılından buyana aralıklı olarak etüt ve sondajlı


çalışmaların. (Gökalp-1972, Gülay-1972, Erişen-1989, Atiker-1992) yapıldığı
Sıcak.çermik alanında 1 jeotermal alan olanakları, elde edilen veriler ışığında
değerlendirilmiştir. Sıcak.çermik kaplıcası yakınında 1976 ve 1986 yıllarında
yapılan iki adet sığ sondaj'dan (240 m. ve 150 m. derinlikte) 46°-55°c. sıcak­
lıkta yüksek debili (toplam 250 lt/sn.) sıcaksu elde edilmiştir. Alanın jeoter-
mal enerji potansiyelinin zenginliğini bir ölçüde ortaya koyan bu sondajlar, ye-
ni etütlerin yapılarak, daha elverişli derin sondaj lokasyonlarının belirlenme-
sini gündeme getirmiştir.

Son etütlerde (Erişen-1989, Atiker-Erişen-1991) yöredeki ısıtıcı volka-


nizma (Bkz. Bayat volkaniti) açıklık kazanmış, daha önce yapılmış olan sondajla-
rın rezervuar kayasına ulaşmadığı; yalnızca çatlak zanlarını kestiği belirlen-
miştir.

Rezervuar kaya :

2
Sıcak.çermik yöresinde yaklaşık 8 km genişlikte bir alanı, yer yer
50 metreyi aşan kalınlıkta kaplayan travertenin kaynağı, Neojen örtü altında­
ki Akdağ kireçtaşları 1 dır. Karbonatlı rezerVuar kaya niteliğinde olan krista-
lize kireçtaşları, çok kırıklı bir yapıdadır ve iyi eriyebilme özelliğine
- 153 -

sahiptir. Kireçtaşlarının çok iyi geçirgen olma (permeable) özelliği; derin-


deki ısıtıcı'nın kondüksiyon'la ilettiği yer ısısından etkilenen meteorik su-
ların konveksiyon yaparak sürekli ısınmasını sağlamaktadır.

Kireçtaşlarının altındaki Ak.dağ şistleri ve kuvarsitleri de, kırıklı­

çatlaklı yapısı nedeniyle daha derindeki bir rezervuarı oluşturabilir. Yörede,


ana rezervuar durumundaki Ak.dağ kireçtaşları içerisinde dolaşım yapan termal
suların oluşturduğu çok büyük boyutlu karst boşluklarının olduğu, Kuvaterner bo-
yunca çökelmiş olan traverten kütlesinin boyutlarından anlaşılmaktadır. Aynı
kireçtaşlarının Ak.dağ üzerindeki bölümlerinde 1 yüzeysel karst gelişimi ile oluş­
muş dolinler, düden ve kaynaklar' la alanın orta bölürnünde Neojen örtünün sıy­
rılmasıyla yUzeylenıniş olan Delikkaya köyü yakınındaki karstik akarsu tüneli gi-
bi örnekler, Akdağ kireçtaşının içerisinde karstik süreçler etkisinde gelişebile­
cek boşluklar hakkında bilgi vermektedir.

Alanda yapılan rezistivite etüdü (Gülay-1972) sonuçlarına göre çıkarıl­


mış olan derinlik ve taban haritalarında; kuzeyde ve batıda yüzeyde olan yüksek
rezistivite li (25 ohm.m.den yüksek) temelin (Ak.dağ kireçtaşı ve sistleri) güney
1

ve doğu yönde derine daldığı belirlenmiştir.

Kalığın Boğazı batısında, Navruz köyü Çevresinde yüzeyde olan temelin


kristalize kireçtaşları (rezervuar)ıBayat&ıyu vadisini güneyden sınırlayan su-
bölümti sırtı durumundadır. Üzerindeki İncesu formasyonu çökellerinin stipürUlme-
siyle sonradan yüzeye çıkmış olan bu sırt düzlüğü (fosil aşınım yüzeyi), İncesu
formasyonu nun çökeliminden önce (Tortoniyen de) yükselmiş olan Akdağ masifini,
1 1

havza yönünde uzanan derin oluklar şeklinde yarmış olan Tortoniyen olukları ara-
sındaki eski (fosil) suböllimü sırtına aittir. Kireçtaşı sırtının kuzeyindeki
Bayat vadisi de bir Tortoniyen oluğu üzerinde açılmıştır. (Bkz: Jeomorfoloji-
DII dönemi aşınım-birikim yüzeyi.)
Kireçtaşı temelin, bu suböllimü sırtı doğrultusunda doğu yönde Kalığın Boğazı
altına daldığı görülmektedir. Üzerindeki örtü (İncesu gm.) Kalığın boğazı dola-
yında oldukça incedir. Boğazın doğusunda ve güneyinde örtü formasyonu ani olarak
kalınlaşmak.tadır.

Bu nedenle kuzeyde Delikkaya dolayında ve Sıcakçermik batısında sığda


olan rezervuar kayanın (Ak.dağ kireçtaşı), üzerindeki örtünün sıyrılması
sonucu
yüzeye çıkmış olduğu görülür. (Navruz köyü dolayı) Örneğin, Tepeçermik
batısında
K-G uzanımlı çatlak zonuna Kalın Irmağının yerleşmesi sonucu traverten kütlesi-
nin yarılmasıyla gelişen Kalığın Boğazının her iki yamacında çatlaklar açık du-
rumdadır. Bu çatlaklar boyunca akarsu, alttaki termal rezervuarı beslemektedir.
- 1~4 -

Aynı şekilde Sıcak.çermik doğusundaki Yıldız Innağı da, örtü kayasının büyük bö-
lümünU erozyona uğratıp örtüyü inceltmiş olduğu için olasılıkla İncesu formasyo-
nurnın konglomeratik seviyelerini yada daha alttaki, iyi eriyebilen Hafik'formas-

yonu jipsli seviyelerini izleyerek rezervuarı etkileyebilecek durumdadır.

Yıldız Irmağı'nın
kolu olan Çilözü Deresi de, Akdağ kireçtaşı içerisinde
Delikkaya akarsu tüneline oluşturduğu, Uyuz çermiği termal kaynaklarının bulun-
duğu bölümde, akarsuyun yerleştiği çatlaklı zan boyunca termal rezervuarı etki-

lemektedir. Akarsuların neden olduğu bu olumsuz etkilemeler, hidrotermaı siste-


min ve dolayısıyla da kaynak ve sığ sondajlardan alınan termal akışkanın yüzey-
den sızan soğuk su karışımı nedeniyle sıcaklığının düşmesine yolaçmak.tadır.

Isıtıcı kaya :
Yörede bulunan en genç volkanizma, Bayat Suyu vadisi içerisinde yeralan
andezitler 1 dir. (Erişen-1989).

Örtü kaya :

Bölgede kalın bir örtü oluşturan Hafik foıınasyonu ile üzerine diskordans-
la gelen İncesu formasyonu, jeoteıınal enerji yönünden de iyi bir koruyucu örtü
'durutnundadır. Yaklaşık kalınlığı 500-600 m. dolayında olan İncesu f~nnasyonu,
genelde killi ve siltli seviyelerinin egemen olduğu, kalın taşkın ovası fasiyes-
lerine sahip olan iyi bir geçirimsiz örtüdür. Aradaki ince konglomera bantları,
geçirimsizliği etkileyecek boyutta değildir.

Yörede, örtü kayanın rezervuar sıcaklığını, koruma özelliğini olumsuz


etkileyen faktör; İncesu formasyonunu kesen genç tektonik hatlar ve bu tektonik
zonlara yerleşmiş olan akarsulardır.

Bölgenin tlst Miyosen sonrasında başlayan yükselmesine ve akarsuların gö-


mülmesini kontrol eden taban düzeyinin, dönemsel olarak sürekli alçalma (negatif)
göstermesine bağlı olarak, Pliyosen ve Kuvaterner içerisinde yörede yaklaşık
400 m. dolayında yarılma (akarsuların vadilerini derinleştiıınesi) gerçekleşmiş­
tir, Kalın Irmağı, Bayat Suyu, Yıldız Irmağı 1 Çilozü Deresi ve İncesu Deresi gibi
önemli kol akarsular ve ana akarsu Kızılırmağın b~rlikte sağladıkları erozyonla,
İncesu formasyonunun önemli bir bölümü (yaklaşık 400 m. kalınlık = yaklaşık -~-il)
aşındırılmıştır.

Ilıca Boğazı kuzeyinde yüzeylenen koyu renkli, bazalt görünümlü andezit


kütlesi, burada İncesu forrnasyonu'na ait gölsel kireçtaşlarını, bir boru yapısın­
da kıvrımlandırarak parçalamıştır (Şekil : 11,13). Andezitler, kireçtaşlarında
- 155 -

doku,renk ve bileşim değişimine yolaçmıştır (Bkz: Jeoloji Bayat volkaniti).


Vadinin bu bölümü KD-68 K-G ve D-8 uzanımlı süreksiz genç faylarla kesilmiştir.

Andezitler olasılıkla bu kırıklı zayıf zonu izleyerek yüzeylenmiştir. Erişen

(1989) ve Atiker, Erişen (1991) bu genç volkanizmanın Pliyosen yaşlı olduğunu,

jeotermal akışkan için iyi bir ısıtıcı kaya olduğunu belirtmişlerdir.

Sıcaksu çıkışını sağlayan zayıf zanlar

Ana rezervuarı oluşturan Ak.dağ kireçtaşları ile üstündeki ~1iyosen jips-


leri ve çakıllarının oluşturabileceği ikincil rezervuarlarda sirkülasyon yapan
termal akışkanın kaynaklar şeklinde yüzeylendiği K-G uzanımlı açılma çatlakları,

derindeki ısıtıcıdan kaynaklanan basıncın serbestlendiği, dolayısıyla termal akış­

kanın soğuduğu zonlardır.

Çatlaklarda.ki tektonik a.ktiviteye bağlı olarak kaynakların sürekli yer


değiştirmiş olduğu gözlenmektedir. Akışkan çatlak içerisinde de sirkülasyonunu
sürdürmekte ve yüzeye ulaşıncaya kadar sıcaklığının önemli bir bölümünü yitirmek-
tedir. Yüzeyde görülen açık çatlaklar aynı zamanda yağışla gelen meteorik suları
kolaylıkla dibe sızdırmakta ve akışkanı soğutarak olumsuz etki sağlamaktadır.

Yöredeki termal kaynak lokasyonları, genellikle rezervuar kayanın fazla


derinde olmadığı, yada açılma çatlaklarının derine inerek rezervuarı kestiği zan-
ları belirlemektedir. Örtü kayanın ısı ve basıncı koruma özelliğini bir ölçüde
azaltan bu çatlaklı zayıf zonda yüzeyden soğumaya bağlı olarak elde edilen ter-
mal akışkan sıcaklığı da düşük olmaktadır.

Bu çatlaklı zanda açılmış olan sığ sondajlardan üretilen termal akışka­


nın sıcaklığının düşük (50°-55°C.), buna karşılık debisinin çok yüksek (220 lt/
sn) oluşu; rezervuarın büyük ölçüde ve hızlı bir dolaşım süreci içinde yüzey su-
larıyla beslendiğini ortaya koymaktadır. Rezervuarın aşırı beslen~esini, dolayı­
sıyla termal suların sıcaklığını olumsuz etkileyen nedenleri;

_ İyi eriyebilen kristalize kireçtaşlarındaki ana rczcrvuarın Sıcak.çermik


batısı ve kuzeyinde, örtü 1 den sıyrılmış şekilde açıkta olması.

- Bu kireçtaşlarının yüzeyde görülen karstik boşluklarının derinde (yüzey-


deki traverten çökelinin karşılığı olarak) de devam ediyor olması.

- Kalın Irmağı, Yıldız Irmağı ve en güneyde de Kızılırmağın, örtü formas-


yonunu yaklaşık 400 m. derinlikte yararak inceltmiş olması.

- Kalın Irmağı (Kalığın Boğazı) ve Yıldız Irmağı (Çilözü Deresi-Delikkaya)


vadilerinin, açılma çatlaklarına yerleşmiş olan bölümlerinden rezervuarın beslen-
mesi .. , şeklinde sıralayabiliriz.
- J.5P, -

Termal suların kimyasal özellikleri :


Sıcak.çermik kaplıcası ve çevresindeki termal kaynak ve sondaj kuyuların­

alınan suların Sayın Nazım Yıldırım ın


1
dan kimyasal özelliklerini belirleyen
verdiği bilgiye (sözlü bilgi) göre; bu suların toplam mineralizasyonu : 1500 mg/lt.
civarındadır.
Bu toplam mineralizasyon içerisiilde HCO; iyonları (1000-1250 mg/lt arasında)
birinci sırada yeralmaktadır. Bunu anyon yönünden so4 (63-69 mg/lt) ve el
(215-237 mg/lt) iyonları takip etmektedir. Katyon sıralrunasına göre ise Na+
(210-240 mg/lt) birinci sırayı alırken onu sırasıyla Ca++(l25-128 mgLlt) ve
~fg++(76-83 mg/lt) takip etmektedir. Kısaca özetlemek gerekirse HCO SO~
3
Cl ve Na+ Ca++ ~fg dizilimindedir.

Kaplıca kullanımında 1000 mg/lt. toplam mineralizasyonlu suların uygun


olduğu gözönüne alınırsa, Sıcak.çermik suyunun da kaplıca için elverişli olduğu

söylenebilir. üstelik bu sularda, insan sağlığına zarar veren Arsenik (As) kon-
santrasyonunun çok düşük (0,01) oluşu, suyun klir şeklinde içilmesine de olanak
tanımaktadır.

Kaynak ağzında yada taşıma borularında çökelen bileşiklerin (Hcö3,ca++


ve Mg++) konsantrasyonları oldukça yüksektir. Bu nedenle termal suların ısıtma
amaçlı kullanımı ve taşınmasında bu olumsuz özelliği dikkate almak gerekmekte-

dir.

6.2.2. Jeotermal akışkanın kullanımı

Sıcakçermik'teki termal sular sağlık amaçlı olarak burada kurulmuş olan


kaplıca tesislerinde kullanılmaktadır. Kaplıca yakınına 4 yıl önce kurulmuş olan
ve toplam 2000 m2 alanı kaplayan plastik örtülü seralar, termal suyun ısıtma
amaçlı olarak kullanıldığı tek tesistir. Kaplıca tesislerinde jeotermal ısıtmacı­
lık düşünülmediğinden, ihtiyaç olduğu halde kışın kapatılmak.ta, sera ısıtması
dışındaki tilin akışkan Yıldız Irmağına akıtılmaktadır.

6.2.3. Kaplıca turizmi

Sıcak.çermik, Sivas halkının yalnızca yaz aylarında sağlık ve dinlenme


amaçlı kullandığı kaplıca alanıdır. yakın olduğu
1
Olarak bir Sivas a için hafta
sonu yada günübirlik piknik amacıyla yararlanma çoğunluktadır. Kaplıca için ge-
lenlerin bir bölUmü otellerde konaklar, özel banyolarda ve genel havuz 1 lardan
- 107 -

yararlanırlar. Tesis yetersiz olduğundan halkın çoğunluğu çadırlarda konaklar.


Kaplıcada içmesuyu yetersizdir. Kanalizasyon olmadığı için kaplıca atıkları,

açık kanallar aracılığıyla kaplıca çevresindeki tarlalarda sulama suyu olarak

kullanılmaktadır.

Sıcak.çermik,
daha önce belirttiğimiz gibi zengin termal kapasitesi,
Sivas il merkezine yakınlığı ve Sivas-Ankara karayolu üzerinde oluşu gibi olum-
lu özellikleri nedeniyle bir termal kent olmaya adaydır. Kaplıca tesisleri, ter-
mal akışkanın küçük bir bölümünün kullanılabildiği, altyap1 1 dan yoksun ve sağ­
lıksız yapılardır. Bugünkil kullanım ve yerleşme planı, kaplıca kaynaklarının

çökelttiği traverten basamağı'nın üzerini kaplamaktadır. Travertenlerin göze-


nekli dokusu ve çatlaklı zanlar, derindeki kireçtaşı rezervuarın kirlenmesi yö-
nünden çok risklidir. Bu nedenle tesislerin traverten alanı dışına çıkarılması
gerekmektedir. Kaplıca ile Yıldız Irmağı vadi tabanı arasındaki alçak seki 1 ler
(SA) ve vadi tabanı yakınındaki eğimli glasi yüzeyleri yerleşme yönünden en
elverişli alanlardır.

Sıcakçermikbugünkü tesisler dışında, bir kaplıca kenti olarak yeniden


planlanmalı, MTA, DSİ, TCDD, SSK gibi kamu kuruluşları öncfiltiğünde sağlık ve
dinlenme tesisleri kurulmalıdır.

6.2.4. Sera, çiftlik ve konut ısıtmacılığı

Kaplıca yakınında, deneme için yapılan sera tesisleri başarılı olmuş ve


sayıları hızla artmıştır. Sera ısıtmacılığı; bölgede sebze-meyva üretimi yapıl­
madığı için tümüyle çevre illere bağımlı olan Sivas kenti'ne çok önemli bir eko-
nümik katkı sağlayacaktır. Planlı sera işletmelerinin kurulması için en elveriş­
li alan, Yıldız Irmağı vadi tabanı ve çevresindeki glasi yüzeyleridir. Burada ye-
terli tarım toprağı ve DSİ'nin kanalet sulaması vardır.

Yörede henüz yeni başlatılmış olan termal ısıtmacılık, yakın bir gele-
cekte önemli boyutlara ulaşacaktır. Örneğin yörede yaygınlaşan tavuk çiftlikle-
ri, büyük ve küçükbaş hayvan besi çiftlikleri de, seralarda uygulanan yöntemle
ısıtılabilecektir.

Konut ısıtmacılığı, Sıcak.çermikte yapılması gereken modern kaplıca kenti


için öncelikli olarak düşünülebilir. Üretim yapılan kuyuların yakınlığı nedeniy-
le suyun taşınma soruruı olmııdığı için mevcut kuyulardan alınan termal akı.şkan,
burada kurulacak sera ve termal tesisleri için yeterli olabilecektir.

Son yıllarda, artan nüfusla birlikte Sivas kentinde de kış aylarında ha-
va kirliliği yaşanmaya başlamıştır. Özgtineylioğlu ve Demir (1988) Sıcakçermiğin
- 158 -

geliştirilmesi 1 ni konu alan ön raparlarında, Sivas havaalanı ve Cumhuriyet


Üniversitesinin ısıtılmasını önermişlerdir. Bu konuda det~y etütler henüz ya-
pılmamıştır.
- 159 -

7. SONUÇLAR

Bu çalışmada, Sıcak.çermik yöresi ve çevresinde ortaya koyduğumuz jeo-


lojik ve jeomorfolojik bulgular; Sivas Tersiyer havzasının, Ak.dağ masifi ve
önündeki baseni içine alan bu bölümde, ~iyosen başlangıcından buyana gelişen

en genç havza ortamlarının belirlenmesine yardımcı olmuş; genç volkanizma,


genç tektonik, termal aktivite, karstik gelişim gibi ana konularda önemli so-
nuçlara ulaşmamızı sağlamıştır. Bu önemli sonuçların yanında yörenin ekonomik
patansiyeli (jeotermal, travertenler ve diğer yapı malzemeleri) ve köy yerleş­

melerini etkileyen heyelan olayları, doğal çevrenin korunması gibi konularda


bilgi verilmeye çalışılmıştır. Elde ettiğimiz sonuçları şöyle sıralayabiliriz:

ı- Sivas havzasının en genç çökellerini oluşturan alt-orta Miyosen ve üst


~·liyosen birimlerinin korelanı olan Ak.dağ masifi üzerindeki aşınım yüzeyleri
bulunarak haritalanınış, incelenen çökel ortamları ve aşınım ortamları deneş­

tirilerek alt-orta Jıvliyosen ve üst Jıviiyosen havzaları 'nın ortam özellikleri(ik-


lim, tektonik, aşındırma-biriktirme süreçleri) çizilen blokdiyagram'larla or-
taya konmuştur. Buna göre:
_ Hafik formasyonu ve altındaki türbiditik kwntaşları, Akdağ yontuk-
düzü'nün (D I) korelanı olan çökellerdir. Bunlar bölgeye doğu'dan sokulan bir
deniz kolu 1 nun kıyısında ve kıyı yakını lagün-playa ortamlarında, sıcak ve dö-
nemsel yağışlı (tropikal) iklim koşullarında çökelmişlerdir.

_ İncesu formasyonu, Tortoniyen evresinde Hafik formasyonu üzerinde


yarılma-aşınma sürecini izleyen üst Jıvliyosen sonları-Jıvlessiniyen tortulanma ev-
resi ürünüdür. Dağ önünde kaba gereçli yelpazelerin, havza ortasında akarsu
(taşkın ovası-kanal dolgusu) çökelleri ve arada gölsel kireçtaşı çökellerinin
yanal ve düşey yönde geçişli ve ardalanrnalı olduğu bu formasyon, üst Miyosen-
al t Pliyosen arası yaştadır. }ıferakom kireçtaşları, formasyonun üst düzeyini
temsil etmektedir ve altındaki akarsu çökelleriyle yaşıttır.

- Üst Miyosen havzasındaki genel taşınma yönü kuzeyden-güneye doğru­

dur. Çökel kalınlığı da güney yönde artmaktadır.

2- Yörede, üst Miyosen dönemi (D II), bölgesel yükselme sağlayan ve


İncesu formasyonunda deformasyonlara yolaçan sıkışma kökenli tektonik hareket-
lerle sonlanmıştır. K-G yönlü sıkışma tektoniği ile gelişen önemli tektonik
yapılar; Sivas-Düzyayla ters fayı, Merak.om yaylası gölsel kireçtaşlarının mo-
eğimli) çarpılması Bayatsuyu
noklinal (kuzey formda 1 vadisi fayları ve kıvrımlı

kireçtaşı katmanları 1 dır.


1.

-m-

3- Bayat Suyu vadisi bazaltik andezitleri de, bu evredeki tektonikle eş


kökenli olarak faylı zayıf zon boyunca yükselmiş ve İncesu formasyonu içerisine
sokularak. 1 domsal yapı benzeri deformasyon oluşturmuştur. Yöredeki jeoterınal
enerji, bu volkanizma 1 dan kaynaklanmaktadır.

4- Bölgedeki Ust Miyosen sonu sıkışma tektoniği; kuzeyde Yıldızeli bindir-


mesi 'nin (güneye) hareketini yinelemesine, güneyde de aynı paralellikte Sivas-
Dilzyayla ters fayının (kuzeye dönük) oluşmasını sağlamıştır. Bu iki büyük tekto-
nik yapı, doğu yönde (Erzincan havzası-KAP zonu yönünde) uzarunaktadır.

5- Kızılırmak ana akarsuyu, yaklaşık üst Miyosen-Pliyosen geçişinde oluşan

Sivas-Dlizyayla fay zonuna yerleşmiş bir akarsu'dur. Sıcak.çermik yakınında, kuzey-


den aldığı Kalın Irmağı ve Yıldız Irınağı kolları, büyük olasılıkla üst Miyosen
havzası içerisinde K-G yönde oluşmuş bulunan denüdasyon oluklarına Pliyosen baş­

larında yerleşmiştir. Bu ırmaklar, Pliyosen başlarındaki yağış artışına bağlı


olarak güçlenmiştir. Sivas-Düzyayla ters fayı boyunca güneydeki blokun yüksele-
rek bir set oluşturması sonucu, Pliyosen başlarında fay zonuna yerleşen eski
Kızılırmak., Akdağ, Çamlıbel Dağları ve Sakardağ'dan inen (kuzeyden gelen) kon-
sekan drenajı toplayarakıbatı yönde akışa geçmiştir.

Kızılırınak kolları nın


1
6- ve fluviyal süreçleri etkisinde.Pliyosen dönemi
içerisinde gelişen aşınım yüzeyleri (D III) üzerindeki akarsu görülmesi; yörede-
ki açılma çatlaklarını da başlatan,Kuvaterner başı tektoniği nin sağladığı
1
yük-
selmelerle ilgilidir.

7- Mekarom platosu kireçtaşları üzerinde,Pliyosende gelişen karstlaşma;


Kızılırmağın plato yüzeyine görülmesine koşut olarak, fosil karst konumuna gir-

miştir. Kızılırmak, Sivas fayı zonu üzerinde (Sivas kuzeyindeki bölümde) Mera-

kom yüzeyini yararken, Kuvaterner içerisinde genelde güney yönde yatağını kay-
dırmıştır.

8- Sıcakçennik-Tepeçermik, Delikkaya ve Sarıkaya traverten alanlarında

gözlenen, kilometrelerce uzunluktaki K-G uzanımlı çok sayıdaki açık çatlak ya-
pıları, alttaki daha yaşlı ve oniks dolgulu ve daha büyük boyutlu çatlak yapı­

ları üzerinde gelişmektedir. Eski ve yeni çatlaklardaki hareket mekanizması,


çatlak uzanımına dik yönde, iki yana (dışa) doğru, açılma-genişleme şeklindedir.
Açılma çatlağı (extension fissure) niteliğindeki bu tektonik yapılar, bölgede
etkinliğini sürdüren K-G yönlü sıkışmaya karşılık,D-B yönlü açılma'yı sağla­
maktadır.
- 161 -

9- Kalığın Boğazı-Sıcakçermik arasındaki çatlaklı alan (Tepeçermik), K-G


yönlü ve birbirine koşut uzanımlı eski ve yeni çatlak yapılarının en yoğun ve
çatlak açıklıklarının en fazla olduğu bölümdür.

Tepeçermik çatlaklarının uzantısındaki Kaşın T. fay dikliği ve fay önü çukurlu-


ğu; bu f~yın,çatlak açılması'na bağlı genişleme süreci içerisinde geliştiğini,

K-G uzanımlı genişleme zonunun güney bölUrnünün açılmaya bağlı olarak, bir gra-
bencik şeklinde çökmekte olduğunu ortaya koymaktadır.

10- Traverten alanlarındaki açılma çatlaklarının hemen tamamı, derine inen


yapılar olduğundan ve açılma-genişleme sağlayarak zayıf zonlar oluşturduğunctan
1
derindeki termal aktiviteyi yüzeye taşıyabilmektedir.

11- Kızılırmak vadisinin yerleştiği Sivas-Dilzyayla ters fay1 1 nın,termaı ak-


tivite'yi yüzeye taşıma özelliği yoktur. Bunun nedeni, fay zonunun sık.ıŞma kökenli
yapısıdır. Bu tür faylar, sıkışma (kompresyon) nedeniyle zayıf bir zon geliştirme

mekte, dolayısıyla bu gözeneksiz fay zonları,termal aktivitenin yüzeylenmesi'ni


engellemektedir.

12- Başta Sıcak.çermik-Kalın Irmağı arasındaki travertenler olmak üzere,De-


likkaya ve Sarıkaya alanlarında çökelen kalın traverten örtusu, yöredeki jeoter-
mal sistemin de dolaşım yaptığı derindeki büyük boyutlu bir karst sistemini or-
taya koymaktadır. Akdağ kireçtaşlarının, doğu yönde havzanın altına daldığı bö-
ltimde gelişen
bu derindeki karst sistemi, Kalın Irmağı, Yıldız Irmağı ve Kızıl­
ırmak tabanlarından beslenmektedir. Örtü formasyonunu 1 aşındırarak inceltmiş olan
11
bu akarsular, jeotermal sistemin, açık sistem 11 haline gelmesine yolaçmış; termal
akışkanın debisinin yükselmesine karşılık 1 sıcaklığı düşmüştür.

13- Kalın Irmağı ve Yıldız Irmağı'nın bazı böltimleriyle,Çilözü Deresi,


İncesu Deresi gibi çizgisel (doğrusal) uzanım gösteren akarsular, Kuvaterner
başlangıcında gelişmeye başlayan açılma çatlaklarına yerleşmişlerdir. Çatlak-
ların kontrolünde olan bu tip vadilerde,akarsuların bugün de doğrusal uzanım­
larını korumakta oluşu, tektonik aktivitenin süregeldiğini göstermektedir.

14- Sıcak.çermik yöresi açılma çatlaklarının, yalnızca traverten alanla-


rında gözlenebilen güncel açılmaları, yöredeki diri tektoniğin en açık kan~
tıdır.
---
15- Kuvaterner'de gelişen seki sistemlerinin, aşınım tipinde eğimli glasi
yüzeylerinden oluşması, bu seki-glasi yilzeylerinde,geneıcte akarsu depolarının
bulunmayışı ve son glasi sistemini temsil eden Holosen glasilerinin (SH) de,

güncel yarılma ile sekileşme sürecine girmiş olması, yörede plüviyal dönemler-
de artan akarsu enerjisinin, kısa süreli duraksamalarla aralanan tektonik et-
menlerle (yükselme şeklinde) desteklendiğini ortaya koymaktadır.

16- Ortalama bir değerlendirme yapıldığında, Sıcak.çermik yöresinde üst Mi-


yosen sonundan güntirnüze kadar, havzadaki akarsuların sağladığı toplam yarılmanın·
'
ana vadiler boyunca 400-500 m.ye ulaşan bir derinleşmeye neden olduğu, genellik-
le de üst Miyosen havzası çökellerinin taşınmış olduğu görülür. Bu boyuttaki
toplam yarılma-kazılma'nın yaklaşık yarıya yakını (200 m. dolayındaki bölümü),
Kuvaterner dönemi içerisinde gerçekleşmiştir.

17- Sıcakçermik teki jeotermal sistemin örtü kayasının akarsularla yarılma­


1

sı sonucu incelmiş ve yer yer de kireçtaşı rezervuarın yüzeylenmiş olması, ter-


mal akışkanın kirlenme riski yönünden olumsuz faktördür. Bu nedenle, rezervuar1a
ilişkili olan travertenler üzerine yerleşmekten kesinlikle kaçınmak gerekmekte-
dir.

18- Travertenlerde kirlenme riski yönünden en kritik zonlar, açılma çatlak-


larıdır. Bu derin boşluklar, rezervuarla doğrudan bağlantılı olup, yüzeydeki

kirliliği kısa sürede rezervuar 1 a taşıyacak zonlardır. Örneğin Sıcak.çermik kap-


lıcası yakınındaki Cehennemlik mağarası, kaplıca atık sularını çekerek rezervu-
ar kirlenmesine ilk planda yolaçacak konumdadır.

- Tepeçermik'teki açılma çatlakları, Sıcak.çermik kaplıcasının evsel


atıkları ile doldurulmaktadır. Böyleceıçatlaklara dolan yağış sularıylaJkirli­

lik rezervuara taşı~Jnaktadır.

- Altyapı'dan yoksun olan Sicakçermik kaplıca yerleşmesindeJnüfus yo-


ğunluğu her geçen yıl artmakta ve plansız yerleşme sürekli büytirnektedir. Kaplı­
ca yerleşmesinin, traverten alanı dışına (Yıldız Irmağı vadi tabanı çevresine)
taşıması zorunludur.

19- Yöre, yapı malzemesi yönünden önemli bir potansiyele sahiptir. Traver-
tenler, iç tüketim ve dış satımı yapılan değerli bir hamrnaddedir. Traverten
alanlarında, dinamitleme yöntemiyle üretim yapıldığından, önemli ölçüde kayıp
olmaktadır.
- ıo;ı -

18- Doğal anıt niteliğine sahip olan, Delikkaya akarsu tüneli ile Tepeçermik
güncel açılma çatlakları, plansız işletmecilik ve bilgisizlik nedeniyle hızla
tahrip edilmektedir. Bu doğal anıtların, do~al güzellikleri ve
bilimsel değere sahip oıuŞları nedeniyle turizm ve yerbilimi eğitimi amacıyla ko-
runma altına alınması gerekmektedir.

19- Sıcakçermik jeotermal alanında termal akışkan üretilen kuyular ve kay-


naklar, enerji potansiyelinin büytiklüğünti ortaya koymaktadır. Alanda yapılması
düşünülen derin sondajlarda, debi ve sıcaklığın artması beklenmektedir. Alan,

bugünkü potansiyeliyle bile, Sivas ve çevresindeki birkaç ilin balneolojik açı­

dan gereksinimini karşılayacak durumdadır.

20- Sıcak.çermik doğusundaki Yıldız Irmağı vadi tabanı, jeotermal ısıtmalı


sera tesisleri için, toprak, su ve mikroklima yönünden en elverişli alandır.
Burada seracılık yaygınlaştırıldığında, Sivas ilinin turfanda sebze-meyva ge-
reksinimi karşılanabilecek ve ekonomiye önemli bir katkı sağlanacaktır.

21- Sivas kenti ve CUmhuriyet Üniversitesi karnpüsü 1 nUn ısıtılması konusun-


daki düşünceler, alanda yapılan jeolojik, jeomorfolojik ve jeofizik çalışmala­
rının sonucuna göre açılacak olan sondajların ve fizibilite etüdlerinin sonuç-

larına bağlı olacaktır.


- 1611 -

8- BİBLİY03RAFYA

AGALEDE, H. 1 1955, Ak.dağ Dağlarına ait ön ülkenin jeolojik tetkiki. ~ITA.

Derl.Rap. 2370 (yayınlanmamış).

AKKAN, E. 1970, Bafra burnu-Delice kavşağı arasında Kızılırmak vadisinin


jeomorfolojisi.AÜDTCF Yay. 191 Ankara

AKTİ1fUR, T. TEKİRLİ, E. YURDAKUL, E.,1990, Sivas-Erzincan Tersiyer havzası­

nın jeolojisi. 1ITA Dergisi 111, 25-36

AKYOL, H., 1948, Türkiye 1 de akarsu sistemleri ve rejimleri Türk Coğ.Derg.

S.9, 5. 1-36

ALAGÖZ, c.A., 1967,Sivas Çevresi ve doğusunda jips karstı olayları AÜ.


DTCF. Yay. Na : 175
Al.LEN, J.R.L., 1964, Studies in fluviatile sedimentation: six cyclotherms
from the lower old red sandstone, Anglowelsh Basin. Sedimentology.
Elsevier publishing Camp. Amsterdam V : 3, P. 163-198

ALLEN, J.R.L., 1966, On bed fonns and paleocurrents.Sedimentology. Elsevier


Publishing Comp., Arnsterdaın. V.6.p. 153-190

.ANIX)LFATO, U. 1 19691 Afyon ili mermer alanlarının ekonomik olanakları üstünde


genel ve ayrıntılı araştırma, değerlendirme, teknoloji, rezerv ve sanayi
durumu MTA Derl. Rap. 4281 (Yayınlanmamış)

ARDEL, A.,1964~Anadolu Havzalarının Teşekkülü ve Tekamülü T.Coğr. Derg. s.


22-23 s. 217

ARDEL, A.)1965,Anadolu havzalarının teşekkülü ve tekamülü hakkında düşünceler.

Coğ.Enst.Derg. 15. 60-73

ARIXJS, M. 1971 Aşınım satıhları ve peneplenlerle münasebetleri. Jeomorfoloji


Derg. S. 3, 44-53

ARI:Os, 1'1., 1972)~.forfolojik metodlarla fayların yaşlarının tesbiti Jeom. Der.


S. 4 S: 35-46

ARI:Os, lııf.) 1973.1 Afyonkarahisar bölgesinin kuzeyindeki genç epirojenik hare-


ketlerin jeomorfolojik yolla tesbiti. Jeomorfoloji Derg. S. 5 ·S:61-64

ARCOS, lııf.) 1979 J Türkiye jeomorfolojisinde Neotektonik. İ. Ü. Yay. No : 2621

ARIXJS, M. 19841 Türkiye ovalarının jeoınorfolojisi Cilt I. i.li. Ed. Fak.Yay.


3199
1
'
1
'

ARI.:os M.,1985,Jeomorfoloji açısından Tlirkiye ovalarının ol UŞU'!Jları ve


gelişimleri. İ.Ü. Coğ. Derg. S .. ı

ARIKAN, Y·, 1975, Tuz GölU Havzasının jeolojisi ve petrol imkanları ı\fl'A
Dergisi, 85., 17-37

AR.PAT, E., 1964,Gi.irlevik Dağı bölgesinin ve kuzeyinin genel jeolojisi ve


petrol imkanları MTA Derl. Rap. No. 4180 (yayınlanmamış).

AR.PAT, E. ve ŞARCÜLU, F., 1972,IXığu Anadolu fayı ile ilgili bazı gözlemler
ve düşünceler : MTA Enst. Derg., 78 1 844-:50

ARPAT, E. ve ŞARcGLU, F., 1975, Türkiyedeki bazı önemli genç tektonil.: olay-
lar. T.Jeol.Kur.Bült., 18. 91-101

ARTAN, Ü. ve SESSİN.İ, G. , 1971, Si '/as-Zara-Beypazarı bölge~;inin jeolojisi.


MTA Dergi'3i. 76. S. 80-98

ATAı:..AY, İ.,1973,Toros Dağlarında Karstlaşma ve toprak teşekkülü tizerine ba~ı


araştırmalar. Jeomorfoloji Derg.S. 5 S 135-152
'
ATALAY, İ., 1977,Sultandağları ile Akşehir ve Eber Gölleri havzalarının
1 StrüktUrn.1, jeomorfolojik ve toprak erozyonu etüdü .4.tatlirk Üniv.
Yay. No 500
ATALAY, İ.;1982,0ltu havzasındaki Oligosen çökellerinin fiziksel ve kimyasal
özelliklerinin aşınma üzerindeki etkileri. Orman Araştırma Enst. Derg.
28, 37-52
ATALAY, İ-ıl986,Türkiyede erozyon, taşınma ve birikme olaylarının genel duru-
mu.Tabiat ve İnsan Derg. 20/2 Ankara
ATALAY, İ.,1987_,Türkiye Jeomorfolojisine Giriş.Ege Üniv. Ed.Fak. Yay. No:9
İzmir.

ATİKER, M. 1989 1 Termal sular ve kaplıcalarımız.Tübitak;Bilirn ve Teknik


Dergisi. C. 22, S. 260, S. 20-22

ATİKER, M., ERİŞEN, B., 1991, Sivas-Sıcakçennik alanındaki genç volkanizrna


ve travertenlerdeki tektonik yapı şekilleri ile buna bağlı çevresel
sorunlar. Uluslararası birinci bölgesel jeomorfoloji konferansı. Bild.
öz. s. 12-13.
ATİKER, !II., 1991. Koruyamadığımız doğal anıtlar. Sivas travertenlerindeki
dev çatlaklar ve bir akarsu ttineli.Tübitak,Bilim ve Teknik Dergisi.
c. 24 s. 283, s. 32-35
ATİKER, M. 1992., Havza-Ladik (Samsun) arasının jeoınorfolojisi. MTA Der!.
Rap. (Hazırlamada).

ATİKER, l'ı1., 1992, Sivas-Sıcakçermik dolayının jeomorfolojisi ~rrA Derleme


Rap. (hazırlamada).
AYDIN, A., Af.103, N., 1982, Evolution of pull-apart basins and their scale
independence. Tectonics, Vol. 1, No. 1 p. 91-105. American Geophysical
Union.
BAILEY, E.B., Mc. CAl.LIEN, W.C.,1950,Ankara melanjı ve Anadolu sariyajı

MTA Derg., 40, 12-16.


BAYKAL, F. 1946 Zile, Tokat, Yıldızeli Bölgesinin Jeolojik Etüdü MTA Rap.
No.1709. (Yayınlanmamış).

BAYKAL, F. 1947 Zile-Tokat-Yıldızeli bölgesinin jeolojisi. İ.Ü.F.E. Mecm.


Seri B. C.12 No.3, 191-209
BAYKAL, F. ve ERENTÖZ, C.,1966,1/500 000 ölçekli Türkiye Jeoloji Haritası,

Sivas Paftası izahnamesi MTA. Yay.


BEEKMAN, p .H. J 19661 Hasandağı-l'ıfelendiz dağı .bölgesinde Pliyosen ve Kuvater-
ner volkanizma faaliyetleri. MTA Enst. Derg. 66, 88-103
BERING, D., 1971, The development of the Neogene and Quaternary intermontane
basins within the Pisidian Lake District in. S. Anatolia. Newsl.
Stratigraphy 1, 27-32.
BESANG, C., ECKHARID', F.J., HARRE, W., KREUZER, H. ve !IIDLLER, P.,1977J
Radiometrische alterbestimınungen an Neogenen eruptivgesteinen der
Turkei : Geol. Jb., B25, 3-36.
BIRMAN, J.H., 1968, Glacial reconnaisance in Turkey. Geol. Society of
America. Bull. Vole. N. 79/8: p. 1009-1026
BİLGEN, N.ıl936, Sivas vilayetinin Gemerek nahiyesi civarındaki linyit kömü-
rü zuhuratı hakkında rapor. MTA Derl. Rap. No. 146 (Yayınlanmamış).

BİLGİÇ, T., S!JMENGEN, M., TERLEMEZ, İ., lJNAY, E., GÜRBÜZ, M., ERKAN, E.,1987,
Akdağmadeni masifi ile Hınzırdağı arasındaki Tersiyer Havzasının stra-
tigrafisi. Melih Tekay Simp. Bild. Öz. Ankara.

BİNGÖL, E., 1986, Doğrultu atım sorunu ve jeolojisi MTA Gen.Md.Yay. Eğitim

Serisi No. 28
BRINKMANN, R. 1976 Geology of Turkey l.Aufl. Stuttgart : Enke.
BULUK, C. 1965 Sivas İ 38- c haritası detay jeoloji ve petrol imkanları
3
raporu. MTA Derleme Rap. 4449. (Yayınlanmamış).
CHAPUT,E. 1936 Voyages d'etudes geologiques et geomorphologivques en Turquie,
Paris (Türkçesi·: Türkiyede jeolojik ve jeomorfojenik tetkik seyahatle-
ri Çev: A.Tanoğlu) İ.Ü. Coğ.Enst. Yay. 11 İstanbul
())HEN, H.R. and. EROL. O., 1969 Aspects of the Paleogeography of Central
Anatolia.The Geographical Journal, Vol. 135 Part 3, September 1969
ÇAGLAR, K.Ö. 1961 Türkiye maden suları ve kaplıcaları MTA Yay. No:l07
DARKar, B. 1933 Coğrafi Araştırmalar. İstanbul Univ. Yay. No : 62
ERCAN, T. DİNÇilL, A,MEr1N , S., TÜRKECfu'!, A. ve GÜNAY, E.,1978,Uşak yöresin-
deki Neojen havzalarının jeolojisi. TJK. Bül. 21, 2, 97-106
ERENTÖZ c, TERNEK, Z. 1968 Türkiyedeki termomineral kaynaklar ve jeotermik
enerji etüdleri MTA Dergisi S. 70. S. 1-57
ERİNÇ, s. 1951 Glasiyal ve Postglasyal safhada Erciyes glasiyesi İ.Ü.Coğ.
Enst.Der. C. l S:2
ERİNÇ,S. 1953 Doğu Anadolu Coğrafyası İst. Üniv. Yay. No.572 124 p
ERİNÇ, S. ve BİLGİN, T. 1956 Türkiyede drenaj tipleri. Coğ.Enst.Derg. S.7
s. 124-155
ERİNÇ, S. 1960 Konya bölümlinde ve İç Toros sıralarında karst şekilleri.
T.Coğ.Der. No. 20 S: 101-105
ERİNÇ, s. 1970 Türkiye l(uaterneri ve jeoınorfolojinin katkısı. Jeomorfoloji
Derg. S. 12-35 Ankara
ERİNÇ, S. 1971 Jeomorfoloji 11 İ.Ü.Yay. No. 1628

ERİNÇ, s.
1973 Türkiyenin şekillenmesinde Neotektoniğin rolü ve Jeomorfoloji-
Jeodinamik ilişkileri Jeomorfoloji Derg. S. 5 S:ll-26.
ERİNÇ, S. 1984 Ortam Ekolojisi ve Degradasyonal Ekosistem değişiklikleri

İ.Ü. Deniz Bil. Coğ. Enst. Yay. 1.


ERİŞEN, B., 1989., Çermik (Sivas) Havzasının jeotermal enerji potansiyeli ve
yararlanma olanaklarına ilişkin ön değerlendirme raporu. MTA Orta And.
I.Bölge Md. Arşivi. (Yayınlanmamış).

ERKAN, E.N., ÖZER 1 S., StThfENGEN, ~1. 1 ve TERLDIBZ, İ.;1978,Sarız, Şarkışla,


Gemerek, Tomarza arasının temel jeolojisi ~ITA Rap. 5646.
ERKAN, Y. 1980 Orta Anadolu Masifinin Kuzeydoğusunda (Akdağmadeni-Yozgat)
etkili olan Bölgesel Metamorfizmanın incelenmesi. TJK Bül. 23/2,
213-218

EROL, O., 1968. Cihanbeyli güneyinde, Boluk Gölü çevresindeki traverten


konileri. T.Coğrafya Derg. 20-21 S. 64-98 Ankara
- 100 -

EROL, jeoloji ve jeomorfolojisi Genç tektonik


0.,1969)Tı.ızgölti havzasının

hareketler, pluviyal göl sekileri ve potas tuz teşekkill şartları


yönünden bir araştırma TB-TAK rapor. TBAG 26. 334 S. Ankara (Yayınlan­
mamış).

EROL, 0.)19691 TuzgölU çevresinin Jeolojisi ve Jeomorfolojisi. Tübitak


Arşt. Proj. TBAG 26. Ankara (Yayınlanmamış).

EROL.O., 1970,Leş hauts niveaux Pleistocenes du Tuzgölü (Lac Sale) en


Anatolie centrale (Turquie) Annales de Geographie, Librairie Armand
Calin Paris.
EROL, o., 1973, Ankara Şehri çevresinin jeomorfolojik ana birimleri A.Ü.
D.T.C.F. Yay. 240 Coğ. Araşt. Enst. Yay. 16

EROL, o., 1978, The Quaternary History of the Lake Basins of Central and
southarn Anatolia. The Envinonrnental history of the Near and Middle
East since the last Ice Age. 111-139. Academic Press. Landon.
EROL, O. 1979, Türkiye 1 de Neojen ve Kuvaterner aşınım dönemleri, bu dönemle-
rin aşınım yüzeyleri ile yaşıt (korelan) tortullara göre belirlenmesi.
Jeomorfoloji Derg. 8., 1-36
EROL, O., 1979, Dördüncü Çağ (Kuvaterner) jeoloji ve jeomorfolojisinin ana
çizgileri. A.U.D.T.C.F. Yay. No. 289.
EROL, o. 1980, Anadoluda Kuaterner Pluvial ve İnterpluvial koşullar ve
özellikle Güney-İç Anadoluda son Buzulçağından bugüne kadar olan çev-
resel değişmeler. Coğ. Araşt. Der. S. 9 S: 5-16
EROL, O. 1981., Quaternary Pluvial and Interpluvial Conditions in Anatolia
and Environmental Changes especially in South-Central Anatolia since tbe
last Glaciation. Beibefte zum Tubinger Atlas des vonderen orients.
Reihe A.Nr. 8
EROL, ô., 1982, Batı Anadolu genç tektoniğinin jeomorfolojik sonuçları. TJK.
Batı Anadolu Genç Tektoniği ve Volkanizması Paneli S: 15-21

'
EROL, ô.,1983 1 Türkiyenin genç tektonik ve jeomorfolojik gelişimi. Jeomor-
foloji Der. S. 11 S: 1-22
EROL, o.,1984, Geomorphology and neotectonics of the pluvial lake basins
in the Taurus belt and South Central Anatolia.Inter. Sym. on the
geology of Taurus Belt. Min. Res. and Exp. Inst. Pub. 119-124
- ıen -

EROL, 0.,1985,The relationship between the phases of the development of the


Konya-Karapınar obruks and the Pleistocene Tuzgölü and Konya Pluvial

lakes. Karst Water Resources (Proceeding of the Ankara-Antalya


simposiuın, July 1985. IASH Publ.161 Ankara 1986

EROL, 0.,1986,Main neotectonic-paloclimatic phases of landfonn evolution in


Turkey and their representation on a new type geomorphological map.
ı. International geomorphology Congress. Manchester.
EROL, o.,1989,TUrkiye Jeomorfolojisi: Türkiye 1 nin jeomorfolojik evrimi ve
bugünkü genel jeomorfolojik görünümü. İ.Ü. Deniz Bilimleri ve Coğ.
Enst. Jeomorfoloji Anabilim dalı Yay. İstanbti.l.
EROL, 0.,1989,Marmara Bölgesinde Jeomorfoloji Araştırmaları.
Türkiye 13. Jeomorfoloji Kurultayı Bildiri özleri. S.30-31
FİLİZ, ş., 1978, Jeotermal sistemlerin hidrojeolojikyapısının kararlı izotop-
lardan yararlanılarak incelenmesi. Jeotermal Enerji Haber Bülteni No:3
s. 24-27
GöKALP, E., 1972, Sıcak Çermik kaplıcası (Sivas) Hidrojeoloji etüd Raporu.
MTA Derl.Rap. 5814 (Yayınlanmamış).
GöKÇEN, S.L., 1981, Zara-Hafik güneyindeki paleojen istifinin sedimantolojisi
ve paleocoğrafik evrimi H.tl. Yerbilimleri Drg. S.8., 1-21
GöKTEN, E., 1978, Yassıpınar (Şarkışla) olistostromu TJK. Bül. c.21, 153-158
GöKTEN, E., 1983, Şarkışla (Sivas) Güney-Güneydoğusunun stratigrafisi ve jeo-
lojik evrimi. TJK Bült. S. 26 1 2. 167-176
GöKTEN, E., 1984, Şarkışla yöresinin tektoniği JMO Derg. S.20, 3-9
GöKTEN, E., 1986, Paleocene Carbonate turbidites of the Şarkışla Region,
Turkey-Their Significance in an orogenic basin. Sedimentary Geology,
47 (1986) 143-165 Elsevier Science Publishers BV, Aınsterdam.
GöK.TEN, E., 1987, Geochemistry and tectonic envirorıment of the Şarkışla area
volcanic raks in central Anatolia, Turkey. Mineralogical Magazine Vol.
51, pp. 553-559
GöNCtld.'iLU, M.C., 1977, Geologie des westlichen Niğde-Massivs: Diss, Rheinisch
Friedrich-Wilhelms-Univ., Bonn, 180 s.
GÜLAY, A., 1972, Afyon-öner-Gecek Afyon Ovası-Gazlıgöl-·Çobanlı-Heybeli-Çay
yöreleri jeotermik enerji araştırmaları rezistivite etildleri rap:::>ru.
MTA Derl. Rap: 4852 (Yayınlanmamış),
- 170 -

GÜLAY, A. 1972, Sivas-Sıcakçermik bölgesi jeotermik enerji araştırmaları


rezistivite etüdleri raporu MTA Derl. Rap. (Yayınlanmamış).
GÜNER, Y., EMRE, Ö. ve BAŞ, H.,1984,Erciyes yanardağının jeolojisi ve
jeomorfolojisi. MTA Rap. No.· 7570 (Yayınlanmamış).

GÜNER, Y.,1984,Nemrut yanardağının jeolojisi, jeomorfolojisi ve volkanizma-


sının evrimi. Jeomorfoloji Derg. S. 12, 23-65

HAMILTON. W.J.,1842,Researches Asia Minor Pontus Vol II. S. 173-180


London.

HAMILTON. \V.J. 1 1849,0bservation on the geology of Asia ~linor ete. Quart.


Jour. Geol. Soc. London.
HEMPTON, M.R., DEWEY, J.F., 1983,Earthquake-induced deformational structures
inyoung lacustrine sediments, East Anatolian Fault, southeast Turkey
Tectonophysics, 98 T7-T 14 Aınsterdarn.

HOBBS, S.L, 1 1987,Karst geomorphology and hidrology of the Dinar area,


Turkey : Univ. of Bristol, Spaleol. Soc. 1 Proc., 18 (1), 148-155

INNOCENTİ, F. , MAZZUOLI, R. , PASQUARE, G. , RADICATI, F. , ve YULARI, L., 1975,


The Neogene calc alcaline volcanism of Central Anatolia : Geochronologicaı
data on Kayseri-Niğde area : Geol. Mag. 112 (4) 349-360
İNANDIK, H.,1965)Türkiye gölleri (Morfolojik ve Hidrolojik özellikleri)
İ.Ü. Coğ.Enst Yay. 44

İLHAN, E.,1969,Türkiye tektoniğinin jeomorfolojisi ile ilişkisi.Jeomorfoloji


Derg. Say. l
İLKER, S ve ÖZYEGİN G.,1971,IV Bölge Sivas Havzası hakkında jeolojik rapor..
TPAO Rap. No. 537 (Yayınlanmamış).

İZBIRAK·; R., 1948,Akdağ ile güney çevresinde jeomorfoloji gözlemleri A. U.


D.T.C.F. Yay. No. 59. Coğ. Enst Yay. No.3
İZBIRAK, R.,1955,Sistematik jeomorfoloji Harita Gen. Md.lüğü Yay. 6

KARABIYIKOOLU, M., BARKA, A.,1984,Messiniyen (Geç ~liyosell) tuzluluk sorunu;


Ak.denizin kurwnası ve jeodinamik evrimi. Yeryuvarı ve insan Cilt 8. S.4
s. 3-11.
- 171 -

KARAMANDERESİ 1 İ.H., 1978, Jeotermal enerjinin elektrik üretimi dışında uy-


gulama örnekleri ve geleceği.Jeotermal Enerji Haber Bülteni No. 4
s. 18-28
KETİN, İ.,1955,Yozgat Bölgesinin jeolojisi ve Orta Anadolu Masifinin tekto-
nik duruınu.T.J.K. Bül. 6., 1., 1-40

KETİN, İ.,1959,TUrkiyenin Orojenik gelişmesi. MTA Enst. Derg. Sayı : 53


KETİN, İ,,1966,Anadolunun tektonik birlikleri. MTA Enst. Derg. Say. : 66

KEl'İN, İ. 1 1968,Türkiyenin genel tektonik durwnu ile başlıca deprem bölgeleri


arasında ilişkiler. MTA Enst. Derg. S. 71
KETİN, İ.,1977,Türkiy8nin başlıca orojenik olayları ve paleocoğrafik evrimi.
MTA Enst. Derg. Sayı 88 S, 1-4

KOÇ.Ş., KILIÇ, R. 1987 Karadağ (Karaman) volkanitlerinin jeolojisi ve base-


surge oluşukları. Gazi Üniv. Mtih. 1iim. Fak. Dergisi S. 2, 117-126
Ankara.
KOVENKO, V. 1 1945)Visite de la mine d'Akdağ. Maden Et. d'Akçakışla Maden
Oplomb, zinc) MTA Rap. no. 1644 (unpublished), Ankara.Ak.dağ ve Ağcakışla
madenlerine yapılan ziyaret hakkında rapor MTA Derl. Rap. No 1644
(Yayınlanmamış).

KURTER, A., 1983, Istranca (Yıldız) dağlarının temel yapısal ve jeomorfolojik


özellikleri (yeni görüşlerin ışığında II.) Güney-Doğu Avrupa Araşt.
Derg. 10/11, S. 1-19

KURTIJAN, F., 1961, Sivas ·Civarındaki jips serisinin stratigrafik durwnu.


MTA Dergisi Sayı 56, S. 26-31
KURTMAN,· F. 1961, Sivas-Divriği arasındaki sahanın jeolojisi ve jipsli seri
hakkında müşahedeleler. MTA Derg., 56., 14-25

KURTMAN, F.,1963, Tecer Dağlarının jeolojisi ve alacalı seri hakkında bazı


müşahedeler. TJK Bülteni C. VIII, S: 19-26

KURTMAN, F. 1 1973,Sivas-Hafik-Zara ve İmranlı bölgesinin jeolojik ve tektonik


yapısı MTA Derg. , 80, 1-32

LAHN, E.,1940,Kızılırmak ve Yeşilırmak arasındaki mıntıkaya dair rapor.


MTA Ilerl. Rap. 1026 (Yayınlanmamış).
LAHN, E. 1945. Anadoluda Neojen ve Dördüncü zaman volkanizması T.Coğ. Der.
No: 3 S.7-8
- li'Z ....

LAHN, E.,1949 1 On the geology of Central Anatolia. TJK. Bült. t.2 no. l Ank.
(Orta Anadolunun jeolojisi hakkında.TJK Bülteni C.2 No.l Ankara)
LEBKÜCHNER, R.F., 1957,Kayseri ve Avanos-Ürgüp havalisi ile Boğazlıyan hava-
lisinin Uzunyaylaya kadar olan kısmının jeolojisi hakkında rapor.
MTA Rap. No. 2656
LUTTING, G. ve STEFFENS, P.ıl976,Explanatory notes for the paleogeographic
atlas of Turkey from the Oligocene to the Pleistocene. PaleogeographiG
atlas of Turkey. 1/1 500 000 Honnover.
MANN, P., JIEMPTON, R.M., BRADLEY, C.D., BURKE, K., 1983,Development of pull-
apart basins.The Journal of geology. Vol. 91 N. 5 p. 529-554
MEŞHUR, M., AZİZ, A. 1980, IV.Bölge Sivas Havzası hakkında rapor. TPAO
Rap. No. 1530 (Yayınlanmamış).
M'!T .A. 1966. 1/500 000 Ölçekli Türkiye Jeoloji haritası. Explanatory text
of the geological maf of Turkey MTA Yayını. 116 Ankara
M.T.A., 1988, 1/100 000 Ölçekli Sivas F 24 paftası. MTA Jeoloji Etlidleri
Dairesi yayını.

MAUMANN, E., 1896, Die grund Lynien Anatolien und zentral Aasiens. Geog,
Z.Sch:2
NAZİK, L., 1989, Mağara morfolojisinin belirlediği jeolojik-jeomorfolojik ve
ekolojik özellikler. Jeomorfoloji Derg. S. 17. 8:53-62
NEBERT, K.,1955,Akdağ jeolojisi hakkında rapor.MTA Rap. No. 2512 (Yayınlan­

mamış).

NEBERT, K. 1 1956,Sivas vilayetinin Zara-İmranlı mıntıkasındaki jips serisinin


stratigrafik durumun hakkında MTA Derg. No. 48.
NEBERT, K. 1961. Undasyon nazariyesi bakımından Anadolu orojeni.MTA Derg.
56, 31-39
NORMAN, T., 1964, Celalli (Hafik) bölgesi genel jeolojisi. MTA Derl. Rap.
No. 4114 (Yayınlanmamış).
NORMAN, T.}1990, On the structural evolution of the Melange Belt north of
Hafik (Sivas), Central Turkey.Orta Anadolu 1 da Hafik (Sivas) kuzeyindeki
Melanj kuşağının yapısal gelişimi hakk.ında.8 th.Petroleum Congres of
Turkey.Geology Proceedings Ankara.
- 173 -

OKAY, A.C. 1952. Sivas 62/1 paftası lovesi raporu MTA Derl. Rap. No. 1955
(Yayınlanmamış).

OKAY ' A.C. 1953 Sivas ile Tokat arasındaki bölgenin (Reşadiye paftasinın.
..
~4/3) jeolojisi hakkında not. MTA Derl. Rapo. 2247 (Yayınlanmamış).

arKUN, G. 1943 Afyon civarının jeolojiki hakkında rapor ~ITA Derl. Rap.:
1430 (Yayınlanmamış).

OZANER, S ve TÜFEKCİ, K. 1988 Şarkışla-Gemerek dolaylarının jeomorfolojisi


ve genç tektoniği. Jeomorfoloji Derg. S. 16., 53-60

özcıın, A.' ERKAN, A.' KESKİN, A.' ORAL, A.' ÖZER, s.' SÜMENGEN, M.'
TEKELİ, O., 1980, Kuzey Anadolu Fayı-Kırşehir masifi arasının temeı
jeolojisi. MTA Rap. No. 6722 (Yayınlanmamış).

ÖZER, S. ve OÖNCÜcGLU, C. (1981) Orta Anadolu Masifi doğusunda (Akdağmadeni­


Yıldızeli) ilginç metamorfik parajenezler MTA Dergisi. 95-96, 173-174

ÖZGÜNEYLİcGLU, A., DEMİR, A. 1988, Sivas-Yıldızeli Sıcakçennik geliştirme


projesi ön raporu MTA Bölge Md. arşivi. SİVAS (Yayınlanmamış).
PASQUARE, G., 1968, Geology of the Cenozoic volcanic area of central
Anatolia Atti Della Accact. Die. Lincei, ~iemorie S. 8, Vol.9 Fas.3 Roma.

PHILIPPSON, A. 1913, Reisen und Forschungen im Westlichan Kleinasien (III)


Pett. Mitt. Erganzungshaft Nr.177

PISONI, C. 1965 : Sivas İ 38-C1 ve c4 Paftalarının jeolojisi ve Petrol


İmkanları. MTA Derl. Rap. 4342 (Yayınlanmamış).

REINECK, H.E.,SING, I.B. 1973, Dep::>sitional Sedimentary Environrnents.


Springer-Verlag Berlin, N.York.
SALOMON CALVI, w. 1941 Tilrkiyenin şifalı su kaynakları kataloğu. (Katıcıo~
den. J:ıiii,lgıl~llen der Turkei. MTA Derl. Rap. No: 742 (Yayınlanmamış).
SALTIK, O. ve SAKA, K., 1971, Şarkışla-Ağcakışla civarının jeoloji ince-
lemesi TPAO Rap. No. 531 (Yayınlanmamış).

SARAÇ, G., OKAN, Y. 1990 Messiniyen Krizi AÜ. Fen. Bil. EnstütU.sü Jeoloji
tıitih. Anabilimdalı D:Jktora Semineri. (Yayınlanmamış).

SAYAR, M., ERGUVANLI, K., 1962, Türkiye Merınerleri ve İnşaat Taşları. İTÜ.
Maden Fak. Yay. İstanbul .
- 1'7.4 -

SEEMANN, F. 1907, Ergebnisse einer naturwissenschaftlichen Reise zum


Erceyas-Dagh (Kleinasien) Petrogr-Teil (III), Anii. d. K.K. Naturhist.
Hofmuseums, Bb. 21 Wien 1907.
SELLEY, R.C. 1973 Ancient Sedimentary Environments Chapman and Hall Ltd.
II New Fetter La.ne, Landon EC 4
SOYTÜRK, N. ve BİRGÜL, A., 1972, Şarkışla-Kaynar-Kaleköy arasının jeolojik
incelemesi TPAO _Rap. No.703. (Yayınlanmamış).
STCHEPINSKY, V. 1938, Sivas Vilayeti merkezi kısmı tuzları hakkında rapor.
MTA Rap. No. 818. (Yayınlanmamış).
STCHEPINSKY, V. 1939 Sivas vilayetinin Miyosen devrine ait faunası. MTA Yay.
Ser. c. No. 1 Ank.. Faurıe miocene du vilayet de Sivas (Turquie) MTA
Publ. serie C, no, 1, Ankara
STCHEPINSKY, V. 1939, Sivas vilayeti idrokarbürleri lignitleri ve tuzlu mem-
baları MTA Derg. Sayı 4 S. 88.94

STCHEPINSKY, V. 1939, Sivas vilayeti merkezi kısmının umumi jeolojisi hakkın­

da rapor. MTA Rap. No. 868 (Yayınlanmamış).

SUNGURLU, O. ve SOYTÜRK, N. 1970, Sivas havzası ve civarının jeolojik etüdü


TPAO Rap. No. 482 (Yayınlanmamış).
SÜMENGEN, M.,TERLEMEZ, İ., BİLGİÇ, T., GÜRBÜZ, M., ÜNAY, E., OZANER, S. ve
TÜFEKÇİ, K. 1987. Şarkışla-Gemerek dolayı Tersiyer havzasının stratig-
rafisi, sedimentolojisi ve jeomorfolojisi MTA Rap. No. 8118. (Yayınlan­

mamış).

ŞAHİNCİ, A.ve ÖZGÜR, N.,1990 1 Doğal sularda elementlerin çözünürlüğünü denet-


leyen faktörler. Jeomorfoloji Dergisi. S.18, 55-61

ŞAHİNCİ, A.,1991, Jeotermal sistemler ve jeokimyasal özellikleri. Reform


Matbaası~ İzmir.

ŞARc:GLU. F., YILMAZ.Y.,1984,Doğu Anadolunun neotektoniği ile ilgili magmatiz-


ması TJK Ketin Simpozyumu S: 149-162
ŞARoGLU, F.,GÜNER, Y., KIDD, W.S.F, ŞENGÖR A.M.C., 1983, Doğu Türkiye'nin
neotektoniği : Bir çarpışma zonunda kabuk.sal kısalma ve kalınlaşma üze-
rine yeni veriler. Neotectonics of Eastern Turkey : New evidence for
crustal shortening and thickening in a collision zene.Jeomorfoloji
Dergisi S. 11, S.80
- 175 -

ŞENGöR, A.M.C., 1980,Türkiye'nin neotektoniğinin esasları. TJK Yayını.


Ankara.

ŞENGöR, A.M.C., YIUJAZ, Y., KETİN, İ.,1980, Remnants ofa pre-late Jurassic
ocean in northern Turkey: Fragmentaf Permian-Triassic Paleo-Tethys.
Geol.Soc. lıınerica Bull. 91, 599-609

ŞENGöR, A.M.C., YIUJAZ, Y., 1983, Türkiye'de tetis evrimi : Levha tektoniği
açısından bir yaklaşım. TJK Yerbilimleri Özel Dizisi No. 1

ŞENGöR. A.M.C.,1984,Türkiyenin tektonik tarihinin yapısal sınıflaması


TJK Ketin simpozyumu S: 37-62

ŞENGöR, A.M.C., GöRÜR, N., ŞARCÖLU, F., 1985, Strike-slip deformation, basin
formation, and sedimentation. Soc.of .Econ. Paleontologists. and
Mineralogists Spec. Publ. n. 37 Oklahoma, USA

TATAR, Y.,1977,0fiyolitli Çamlıbel (Yıldızeli) bölgesinin stratigrafisi ve


petrografisi. MTA Enst. Derg. 88, 56-72

TATAR, Y.,1981, Çamlıbel Geçiti (Yıldızeli) yöresindeki ofiyolitik seride


metarnorfizma. K.T.U. Yerbilimleri Derg. (Jeoloji) I., 1, 45-65
TATAR, Y. 1982, Yıldızeli (Sivas) kuzeyindeki Çamlıbel Dağlarının tektonik
yapısı. K.T.Ü. Yerbilimleri Dergisi (Jeoloji) 2, 1-2, 1-20

TCHIHATCHEFF, P.de 1867. Asie Mineure 4 me partie, Geologie, vol. I, Paris.


TOKEL, S., 1985, Doğu Anadolu 1 da kabuk deformasyonu mekanizması ve genç
volkanitlerin petrojenezi. Ketin Simpozyumu. TJK Yay. 121-131

TUNÇDİLEK, N. 1985, Türkiye'de Relief Şekilleri ve Arazi Kullanımı i.U. Deniz


Bil.Coğ. Enst. Yay. 3

TÜRKİYE MADEN SULARI 1976 Akdeniz, Karadeniz, Doğu ve Güneydoğu bölgeleri,


İ.Ü.İst. Tıp Fak. Tıbbi ekoloji ve Hidroklimatoloji Kürsüsü Yayını
İstanbul

TÜRKİYE JEOLOJİ KURUMU, 1981 İç Anadolu'nun Jeolojisi Simpozyumu. TJK. 35.


Bilimsel ve Tek. Kur. Mart 1981. Ankara.

UYGUN, A., 1981, Tuz Gölü Havzasının jeolojisi, Evaporit oluşumları ve


hidrokarbon olanakları. İç Ana.dolunun jeolojisi simpozyumu T.J.K.
Yayını. 65-71.

ÜLKER, İ.,1979, Kaplıca sularımızın değerlendirilmesine ilişkin genel yak-


laşımlar. Yeryuvarı ve İnsan Cilt 4, S. 1. S. 18-20
- llô -

VACHE, R.,1962, Die Kontaktlagerstaette von Akdağmadeni und ihr geologischer


Rahmen innerhalb des Zentralanatolischen Kristallins M.T.A. Enst.
Dergisi, 60, 22-36
YAGMURLU, F.,1987, Salihli güneyinde üste doğru kabalaşan Neojen yaşlı alüv-
yonel yelpaze çökelleri ve Gediz Grabeninin tektonosedimanter gelişimi

TJK Btilt. C. 30, 33-40


YALÇINLAR, İ.,1953, Sultandağları eteklerinde omurgalılar ihtiva eden Neojen
tabakaları. T.j.K. Btilt. No: 1
YALÇINLAR, İ.,1955, Sivas 61-1, 61-4 paftalarına ait jeolojik rapor. MTA Derl.
Rap. 2577 (Yayınlanmamış).

YALÇINLAR, 1.,1959, Türkiye~e yeni volkanik arazinin bazı morfolojik husu-


siyetleri. T.Coğ. Kur.Derg. No: 18-19, S: 118-136
YALÇINLAR, 1.,1963, Türkiye 1 de görülen bazı eski aşınım satıhları.

Coğ.Enst.Derg. 13. S.130-143


YALÇINLAR, 1.,1963, Orta Anadolu 1 da jeomorfolojik müşahedeler. Türk. Coğ.

Derg. 22-23 S.29-48


YALÇINLAR, İ.,1983, Tilrkiydde Neojen ve Kuvaterner omurgalı araziler ve
jeomorfolojik karakterleri İ.Ü.Ed.Fak.Yay. No.2741

YETİŞ, C.ıl984, New obsorvation on the age of Ecemiş Fault ınter. Sym. on
the geology of the Taurus belt s. 159-164 Min.Res.and Exp.Ins.Pub.
Ankara
YILMAZ, A.,1981, Tokat ile Sivas arasındaki bölgede ofiyolitli karışığın iç
yapısı ve yerleşme yaşı. TJK. Btilt, 24/1, 31-38

YILMAZ, A.,1981, Tokat ile Sivas arasındaki bölgede bazı volkanitlerin pet-
rokimyasal özellikleri. TJK Bült. 24/2, 51-58

YILMAZ, A.)1983, Tokat (Dumanlıdağı) ile Sivas (Çeltekdağı) dolaylarının te-


mel jeolojik özellikleri ve Ofiyolitli karışığın konumu MTA Derg.
S.99/100 S.1-19
YILMAZ, A. ve ÖZER, S.)1984) Kuzey Anadolu Bindirme Kuşağı'nın Akdağmadeni

(Yozgat) ile Karaçayır (Sivas) arasındaki bölilmünün temel jeoloji'


incelemesi ve Tersiyer havzasının yapısal evrimi. TJK Ketin Simpozyumu
S: 163-174
.... 171 ..

YILMAZ, R., 1975, Şarkışla-Gemerek-Tonus-Hanlı Ovaları jeofizik rezistivite


etlid raporu. DSİ Gen.Müd. Yeraltısuları Dai.Bşk. Rap. No. 1515/8-JF.
(Yayınlanmamış).

YILMAZ.Y. 1984 1 Türkiyehin Jeolojik tarihinde magmatik etkinlik ve tektonik


evrimle ilişkisi.TJK Ketin Simpozyumu S : 63-82
YILMAZ, Y., ŞARcX\LU- F., GÜNER, Y., 1987, Doğu Anadoluda Solhan (Muş) volka-
ni tlerinin petrojenetik incelenınesi.Yerbilimleri Dergisi S.14, 133-163
YÜCEL, T. 1955, Kangal-Gemerek arası jeolojisi hakkında rapor. MTA Rap.
2336 (Yayınlanmamış).
YÜCEL, T. 1956, Yukarı Kızılırmak bölgesindeki jipsli depolar üzerindeki
.bazı müşahedeler. Türk Coğ.Derg. S. 15, 16 1 S. 105-114

You might also like