Teori: Temel Düzey

Can
Could
Must
Should
Will
Şimdiki Zaman
Wh Soruları
Gramer Konuları
Bağlaçlar (but, or, because, and, so, maybe)
Have Has
There is there are
Emir Rica Yönerge cümleleri
Geniş Zaman
Basit geçmiş zaman
Devamlı geçmiş zaman

Teori Yapılması gereken çalışmalar
En çok kullanılan isimler
Kelime Ezberleme  
ve fiiller (300 kelime)
Ödev 
Quizlet A1-A2 Konu Çalışması linki 

Quizlet
Quizlet yönergesi 
Aktif Learn American English Podcast 

Dinleme  Uygulamalar
Pasif Learn English Podcast 
Günlük / Haftalık Örnek Program PROGRAM
KONULAR Saat GÜN Pzt Sa Çr Prş Cm Cmt
Gramer Konuları dinleme 1 2/6
Ödev Yapma 1 2/6
Quizlet Kelimeler 0,5 6/6 - Quizlet - Gramer - Quizlet - Quizlet - Gramer - Quizlet
- Aktif Pasif Dinleme - Ödev - Aktif Pasif Dinleme - Aktif Pasif Dinleme - Ödev - Aktif Pasif Dinleme
Quizlet A1-A2 Konu Çalışması 0,5 6/6 - Sesli Okuma - Aktif Pasif Dinleme - Sesli Okuma - Sesli Okuma - Aktif Pasif Dinleme - Sesli Okuma
- Sesli Okuma - Sesli Okuma
Aktif Pasif Dinleme 0,5 6/6
Sesli Okuma 0,5 6/6
Fono (Seviye 1 Hikaye Kitapları)

Okuma 
News In Levels (NiL) Level 1 (uygulama & site)
Quizlet Kelimeler / Kalıplar 
Okuma Pratiği Kitap & (NiL) Özetini Yazma 
Özetini sesli anlatma 
Kitap Okuma 1 3/6
News In Levels (NiL) 0,5 3/6

TEMEL DÜZEY DERS İZLEME ARDILLIĞI TEMEL SEVIYE - Kitap Okuma - News in Levels - Kitap Okuma - News in Levels
- Kitap Okuma - News in Levels
Quizlet Kelimeler/kalıplar 0,5 6/6 - Quizlet Kelimeler/kalıplar - Quizlet Kelimeler/kalıplar - Quizlet Kelimeler/kalıplar - Quizlet Kelimeler/kalıplar
- Quizlet Kelimeler/kalıplar - Quizlet Kelimeler/kalıplar
- Kitap / (NiL) Özetini Yazma - Özetini Sesli Anlatma - Kitap / (NiL) Özetini Yazma - Özetini Sesli Anlatma
Kitap / (NiL) Özetini Yazma 1 2/6
Özetini sesli anlatma 1 2/6
- Yazma becerinizi geliştirmek için derslerde verilen writing

çalışmalara ek olarak İngilizce günlük tutabilirsiniz
- Günlük yazarken 3 zamanı aynı anda kullanmaya çalışın.

Geçmiş - bugün neler yaptım / Şimdiki - şu an ne yapıyorum,
ne hissediyorum, ne düşünüyorum / Gelecek - yarın neler
Writing Çalışmaları Günlük Yazma yapacağım, planlarım nedir
- Günlük yazamıyorsanız, haftalık yazın, veya haftada 2-3

gün yazın. Örn. Pztesi, Çarş. Ctesi.
- Yazdığınız günlüğü daha sonra kendinize sesli bir şekilde

Yazma ve Konuşma Pratiği
anlatın
Speaking Çalışmaları Günlüğünüzü Anlatma
Günlük - Yazma 1 6/6
Günlük - Sözlü anlatma 1 6/6
Derste verilen Yazılı Çalışma 1 2/6 - Günlük - Yazma - Derste verilen Yazılı Çalışma - Günlük - Yazma - Günlük - Yazma - Derste verilen Yazılı Çalışma - Günlük - Yazma
- Günlük - Sözlü anlatma - Derste verilen Sözlü Çalışma - Günlük - Sözlü anlatma - Günlük - Sözlü anlatma - Derste verilen Sözlü Çalışma - Günlük - Sözlü anlatma
Bu iki eğitimi paralel götürebilirsiniz - Okuma çalışmaları - Dinleme çalışmaları - Okuma çalışmaları - Okuma çalışmaları - Dinleme çalışmaları - Okuma çalışmaları
Derste verilen Sözlü Çalışması 1 2/6
Okuma çalışmaları 1 6/6
Dinleme çalışmaları 1 3/6

Okuma 

Okuma Çalışmaları
Kitap & (NiL) Özetini Yazma 

Okuma ve Dinleme Pratiği
Dinleme Çalışmaları 
Can
Could
Must
Should
Will
Şimdiki Zaman
Wh Soruları
Gramer Konuları
Bağlaçlar (but, or, because, and, so, maybe)
Have Has
There is there are
Emir Rica Yönerge cümleleri
Geniş Zaman
Basit geçmiş zaman
Devamlı geçmiş zaman

Teori Yapılması gereken çalışmalar
En çok kullanılan isimler
Kelime Ezberleme  
ve fiiller (300 kelime)
Ödev 

Quizlet

Dinleme  Uygulamalar
Pasif Learn English Podcast 
Ödev Yapma 1 2/6
Quizlet Kelimeler 0,5 6/6 - Quizlet - Gramer - Quizlet - Quizlet - Gramer - Quizlet
- Aktif Pasif Dinleme - Ödev - Aktif Pasif Dinleme - Aktif Pasif Dinleme - Ödev - Aktif Pasif Dinleme
Quizlet A1-A2 Konu Çalışması 0,5 6/6 - Sesli Okuma - Aktif Pasif Dinleme - Sesli Okuma - Sesli Okuma - Aktif Pasif Dinleme - Sesli Okuma
Aktif Pasif Dinleme 0,5 6/6
Sesli Okuma 0,5 6/6

Okuma 
Okuma Pratiği Kitap & (NiL) Özetini Yazma 
Kitap Okuma 1 3/6
News In Levels (NiL) 0,5 3/6

- Kitap Okuma - News in Levels - Kitap Okuma - News in Levels
- Kitap Okuma - News in Levels
Quizlet Kelimeler/kalıplar 0,5 6/6 - Quizlet Kelimeler/kalıplar - Quizlet Kelimeler/kalıplar - Quizlet Kelimeler/kalıplar - Quizlet Kelimeler/kalıplar
- Quizlet Kelimeler/kalıplar - Quizlet Kelimeler/kalıplar
- Kitap / (NiL) Özetini Yazma - Özetini Sesli Anlatma - Kitap / (NiL) Özetini Yazma - Özetini Sesli Anlatma
Kitap / (NiL) Özetini Yazma 1 2/6
Özetini sesli anlatma 1 2/6




anlatın
- Okuma çalışmaları - Dinleme çalışmaları - Okuma çalışmaları - Okuma çalışmaları - Dinleme çalışmaları - Okuma çalışmaları

Okuma 

Okuma Çalışmaları

Have to vs. Must
Present Perfect
Past Perfect
Future Perfect
Present Perfect Cont.
Gramer Konuları May Might
May have to, might + present perfect
Relative Clauses
When, While
Conditional type 0,1,2
Passive Voices - hepsi
Kelime Ezberleme  En çok 1500 kelime listesi 
Teori Yapılması gereken çalışmalar Ödev 
Quizlet Quizlet B1-B2 Konu Çalışması linki 

Uygulamalar
Dinleme  Pasif Learn English Podcast 
Dictation Çalışması 
Ödev Yapma 1 2/6
- Quizlet - Quizlet - Quizlet - Quizlet

Quizlet Çalışması 1 6/6 - Gramer - Gramer
- Aktif Pasif Dinleme - Aktif Pasif Dinleme - Aktif Pasif Dinleme - Aktif Pasif Dinleme
- Ödev - Ödev
- Sesli Okuma - Sesli Okuma - Sesli Okuma - Sesli Okuma
Aktif Pasif Dinleme 0,5 6/6 - Aktif Pasif Dinleme - Aktif Pasif Dinleme
- Dictation - Dictation - Dictation - Dictation
Dictation Çalışması 0,5 4/6
Sesli Okuma 0,5 6/6


ÖN-ORTA DÜZEY DERS İZLEME ARDILLIĞI ÖN ORTA SEVIYE ne hissediyorum, ne düşünüyorum / Gelecek - yarın neler


anlatın
Bu iki eğitimi paralel götürebilirsiniz - Okuma çalışmaları - Dinleme çalışmaları - Okuma çalışmaları - Okuma çalışmaları - Dinleme çalışmaları - Okuma çalışmaları

Okuma 
News In Levels (NiL) Level 2 (uygulama &
site)
Okuma Çalışmaları Quizlet Kelimeler / Kalıplar 

Have to vs. Must
Present Perfect
Past Perfect
Future Perfect
Present Perfect Cont.
Gramer Konuları May Might
May have to, might + present perfect
Relative Clauses
When, While
Conditional type 0,1,2
Passive Voices - hepsi
Kelime Ezberleme  En çok 1500 kelime listesi 
Teori Yapılması gereken çalışmalar Ödev 
Quizlet Quizlet B1-B2 Konu Çalışması linki 

Uygulamalar
Dinleme  Pasif Learn English Podcast 
Ödev Yapma 1 2/6

Quizlet Çalışması 1 6/6 - Gramer - Gramer
- Ödev - Ödev
Sesli Okuma 0,5 6/6




anlatın

Okuma 
News In Levels (NiL) Level 2 (uygulama &
site)
Okuma Çalışmaları Quizlet Kelimeler / Kalıplar 

Code Switching & Agree Disagree
Context Clues
Writing Essay
Paraphrase
Ders Konuları
Dictation
Linking Words
Thesis Statement
Writing Analyze
En çok 2265 kelime listesi 

Kelime Ezberleme 
Quizlet Kelime Kartları  Yapılması gereken çalışmalar Teori
Ödev
Learn American English Podcast  Aktif

Uygulamalar
Learn English Podcast  Pasif Dinleme 
PROGRAM Günlük / Haftalık Örnek Program
Ders Konuları dinleme 1 2/6
Ödev Yapma 1 2/6
Quizlet Çalışması - Quizlet - Quizlet - Quizlet - Quizlet

0,5 6/6 - Ders Konuları - Ders Konuları
- Ödev - Ödev
Sesli Okuma 0,5 6/6

çalışmalara ek olarak İngilizce güncel konularla ilgili 1
paragraflık yorumlarınızı yazabilirsiniz.
Yorumunuzu Yazma Writing Çalışmaları
- Yazdığınız yorumunuzu daha sonra kendinize sesli bir ÖN ORTA SEVIYE DERS İZLEME ARDILLIĞI ORTA DÜZEY
şekilde anlatın
Yorumunuzu Anlatma Speaking Çalışmaları
Bu iki eğitimi paralel götürebilirsiniz

Fono (Seviye 3-4 Hikaye Kitapları)
News In Levels (NiL) Level 3-4 (uygulama &

Okuma 
site)
Ted Talks Çalışması 
Quizlet Kelimeler / Kalıplar  Okuma Çalışmaları

Code Switching & Agree Disagree
Context Clues
Writing Essay
Paraphrase
Ders Konuları
Dictation
Linking Words
Thesis Statement
Writing Analyze
En çok 2265 kelime listesi 

Kelime Ezberleme 
Quizlet Kelime Kartları  Yapılması gereken çalışmalar Teori
Ödev
Learn American English Podcast  Aktif

Uygulamalar
Learn English Podcast  Pasif Dinleme 
Ders Konuları dinleme 1 2/6
Ödev Yapma 1 2/6

Quizlet Çalışması 0,5 6/6 - Ders Konuları - Ders Konuları
- Ödev - Ödev
Sesli Okuma 0,5 6/6

çalışmalara ek olarak İngilizce güncel konularla ilgili 1
paragraflık yorumlarınızı yazabilirsiniz.
Yorumunuzu Yazma Writing Çalışmaları
- Yazdığınız yorumunuzu daha sonra kendinize sesli bir
şekilde anlatın
Yorumunuzu Anlatma Speaking Çalışmaları

Fono (Seviye 3-4 Hikaye Kitapları)
News In Levels (NiL) Level 3-4 (uygulama &

Okuma 
site)
Ted Talks Çalışması 
Quizlet Kelimeler / Kalıplar  Okuma Çalışmaları

Rüstem Temriyev - Qurio Academy
Cümleleri Çeviriniz
Gidebildim
Gideceğim
Gitmek zorundayız
Gitmemiz gerekiyor (bence)
Gidebilir misin?
Konuşacağım
Konuşmak zorundasın
Konuşabilirsin
Konuşmalısın (bence)
Konuşamadım
Yazacağız
Rüstem Temriyev
Yazabiliriz Qurio Academy
Yazmak zorundayız
Yazabilirdik
Yazmalı mıyız? (sence)
Okumak zorunda mıyım?

Okuyacak mıyım?
Okuyabilir miyim?
Okumalı mıyım? (sence)
Okuyamadım
Yiyemedim
Yiyemiyorum
Yememeliyim
Yemelisin (bence)
Yemeyeceğim
5 dakika sonra seni arayacağım
5 dakika sonra - after 5 minutes

aramak - call
Bakabilir miyim?
bakmak - look
(Bence) bu tişörtü denemelisin
try - denemek
bu tişört - this t-shirt
Bu kartı kullanamıyorum
bu kart - this card

kullanmak - use
Burada kalmak zorunda mısın?
burada - here
kalmak - stay
Burada sigara içmemelisin
burada - here
sigara içmek - smoke
Gelecek hafta buluşacak mıyız?
gelecek hafta - next week

buluşmak - meet
Bu sabah masayı temizleyemedim
bu sabah - this morning

masa - the table
temizlemek - clean
Bu telefonu satın alacak mısın?
bu telefon - this phone

satın almak - buy
Okula gidebildin mi?
okula - to school
gitmek - go
Hesabı Esra ödeyecek
hesap - the check

ödemek - pay
Seni duyamıyorum
duymak - hear
Dün Merveyle konuşabildin mi?
dün - yesterday
Merveyle - with Merve
konuşmak - speak
Kalmak zorunda mıyım?
kalmak - stay
Yarın okula gitmeyeceğim
okula - to school
gitmek - go
yarın - tomorrow
Bugün sizin o sinize gelmeyeceğim
Gelmek - come 
sizin o s - your o ce 
İsmini hatırlayamadım 
ismini - your name
hatırlamak - remember 
Rüstem Temriyev
Qurio Academy
Bu modeli gösterebilir misiniz? 

bu model - this model
göstermek - show 
O çizgiyi geçmemelisin 
o çizgi - that line
geçmek - pass 
Ana caddeye buradan gidebilir miyim?
ana cadde - main street

gitmek - go
buradan - from here 
O bu sınavı geçebildi 
bu sınav - this exam
geçmek - pass 
Hilton otelini bulabildin mi? 

bulmak - nd 
Şu an konuşamıyorum 
şu an - now 
konuşmak - speak 
fi
fi
ffi
fi
Yarın müsait olacak mısınız? 

yarın - tomorrow
müsait - free, available
olmak - be 
Cevaplar
Gidebildim I could go
Gideceğim Rüstem Temriyev
I will go
Gitmek zorundayız We must go
Qurio Academy
Gitmemiz gerekiyor (bence) We should go

Gidebilir misin? Can / Could you go?
Konuşacağım I will speak

Konuşmak zorundasın You must speak
Konuşabilirsin You can speak
Konuşmalısın (bence) You should speak
Konuşamadım I could not speak
Yazacağız We will write

Yazabiliriz We can write
Yazmak zorundayız We must write
Yazabilirdik We could write
Yazmalı mıyız? (sence) Should we write?
Okumak zorunda mıyım? Must I read?

Okuyacak mıyım? Will I read?
Okuyabilir miyim? Can I read?
Okumalı mıyım? (sence) Should I read?
Okuyamadım I could not read
Yiyemedim I could not eat

Yiyemiyorum I can not eat
Yememeliyim I must not eat
Yemelisin (bence) You should eat
Yemeyeceğim I will not eat
Rüstem Temriyev
5 dakika sonra seni arayacağım
5 dakika sonra - after 5 minutes

I will call you after 5 minutes
Qurio Academy
aramak - call
Bakabilir miyim?
bakmak - look Can I look?
(Bence) bu tişörtü denemelisin
try - denemek
You should try this t-shirt
bu tişört - this t-shirt
Bu kartı kullanamıyorum
bu kart - this card

I can not use this card
kullanmak - use
Burada kalmak zorunda mısın?
burada - here
Must you stay here?
kalmak - stay
Burada sigara içmemelisin
burada - here
You must not smoke here
sigara içmek - smoke
Gelecek hafta buluşacak mıyız?
gelecek hafta - next week

Will we meet next week?
buluşmak - meet
Bu sabah masayı temizleyemedim
bu sabah - this morning

masa - the table I couldn't clean the table this morning
temizlemek - clean
Bu telefonu satın alacak mısın?
bu telefon - this phone

Will you buy this phone?
satın almak - buy
Okula gidebildin mi?
okula - to school
Could you go to school?
gitmek - go
Hesabı Esra ödeyecek
hesap - the check

Esra will pay the check
ödemek - pay
Seni duyamıyorum
Rüstem Temriyev
I can not hear you

Qurio Academy
duymak - hear
Dün Merveyle konuşabildin mi?
dün - yesterday
Merveyle - with Merve Could you speak with Merve yesterday?
konuşmak - speak
Kalmak zorunda mıyım?
kalmak - stay Must I stay?
Yarın okula gitmeyeceğim
okula - to school
gitmek - go I will not go to school tomorrow
yarın - tomorrow
Bugün sizin o sinize gelmeyeceğim
Gelmek - come 
I will not come to your o ce today
sizin o s - your o ce 
İsmini hatırlayamadım 
ismini - your name
I could not remember your name
hatırlamak - remember 
fi
ffi
fi
ffi
Bu modeli gösterebilir misiniz? 

bu model - this model
Could you show this model?
göstermek - show 
O çizgiyi geçmemelisin 
o çizgi - that line
You mustn’t pass that line
geçmek - pass 
Ana caddeye buradan gidebilir miyim?
ana cadde - main street

gitmek - go Can I go to main street from here?
buradan - from here 
O bu sınavı geçebildi 
bu sınav - this exam
He/She could pass this exam
geçmek - pass 
Hilton otelini bulabildin mi? 

bulmak - nd  Could you nd Hilton hotel?
Şu an konuşamıyorum 
şu an - now 
konuşmak - speak  Rüstem Temriyev
I can not speak now
yarın - tomorrow
müsait - free, available
Qurio Academy
Yarın müsait olacak mısınız? 

Will you be free tomorrow?
olmak - be 
fi
fi
Bugün çalışabilirim I can work today
Bugün çalışacağım I will work today
Bugün çalışmak zorundayım I must work today
Bugün çalışabildik We could work today
Bugün çalışmalıyız (bence) We should work today
Gitmeyeceğim I will not go

Gidemiyorum I can not go
Gitmemelisin! You must not go
Gidebildin mi? Could you go?
Sence gitmeli miyim? Should I go?

Bu sabah seni bulamadım I could not find you this morning Konuşmak zorunda mıyım? Must I speak?
Bugün akşam ziyaretimize kızımız gelecek Kızımız g.z.a gelmek bugün akşam ziyaretimize Konuşabilir miyim? Can I speak?
Geçmiş Mümk. Bu konuyu anlayabildim I could understand this subject (Bence) konuşmalısın You should speak
Dün Merveyle konuşabildin mi? Could you speak with/to Merve yesterday?
Bu telefonu satın almamalısın (bence) You should not buy this phone Satın alacak mısın? Will you buy?
+ [S _ V] O gitmelisin Satın alabilir miyim? Can I buy?
[S _ V] O - [S _ not V] O Could you open this window? Tavsiye (bence) gitmen gerekiyor Bu fakülteyi seçmelisin (bence) You should choose this faculty Satın almak zorunda mıyım? Must I buy?
? [ _ S V] O Nazik Rica can + please = could Bu pencereyi açabilir misiniz? gitmen lazım Satın alabildin mi? Could you buy?
Can you open this window please? Merveyle konuşmalı mıyım (sence) Should I speak with/to Merve? Bence satın almamalısın You should not buy
Ders 1 Dil Haritası SVO [S _ V] O CAN COULD MUST SHOULD WILL Örnekler
Rica şimdiki Getirebilir misin? Can you bring? gitmem gerekiyor I must go Sen yarın gidecek misin? Will you go tomorrow?
Konu Çekirdek kelimesi gitmek zorundayım
gitmeliyim
geniş Zorunluluk dokunmamalısın You must not touch Gelecek Yarın gitmiyorum I will not go tomorrow
Mümküniyet Yetenek Yüzebiliyorum I can swim gitmem gerekiyor
S Subject Ben gitmem lazım
Sen Kim? / Ne? burada kalmak zorunda mıyız? Must we stay here? Ben bunu yarın yaparım I will do this tomorrow
Gelecek Yetenek gelecek
O Yarın işe gelemem I can not come to work tomorrow
Özne Gelecek İhtimal
Biz
Siz
Onlar
V Verb Fiil
Ahmet bugün okula gidecek

O Object Geriye kalan kısım oooOoooOooo
Benim kızım bugün öğleden sonra saat 3’te
okuldan sonra dershaneye gidecek
SVO
Konu Çekirdek kelimesi
S Subject Ben
Sen Kim? / Ne?
O
Özne
Biz
Siz
Onlar
V Verb Fiil
Ahmet bugün okula gidecek

O Object Geriye kalan kısım oooOoooOooo
Benim kızım bugün öğleden sonra saat 3’te
okuldan sonra dershaneye gidecek
Bugün akşam ziyaretimize kızımız gelecek Kızımız g.z.a gelmek bugün akşam ziyaretimize
+ [S _ V] O
[S _ V] O - [S _ not V] O
? [ _ S V] O
[S _ V] O
Rica şimdiki Getirebilir misin? Can you bring?
Mümküniyet Yetenek geniş Yüzebiliyorum I can swim
Gelecek Yetenek gelecek Yarın işe gelemem I can not come to work tomorrow
Gelecek İhtimal
Bu sabah seni bulamadım I could not find you this morning
Geçmiş Mümk. Bu konuyu anlayabildim I could understand this subject
Dün Merveyle konuşabildin mi? Could you speak with/to Merve yesterday?
Could you open this window?

Nazik Rica can + please = could Bu pencereyi açabilir misiniz?
Can you open this window please?
COULD
MUST
gitmem gerekiyor I must go

gitmek zorundayım
gitmeliyim
Zorunluluk dokunmamalısın You must not touch
gitmem gerekiyor
gitmem lazım
burada kalmak zorunda mıyız? Must we stay here?
Bu telefonu satın almamalısın (bence) You should not buy this phone
gitmelisin
Tavsiye (bence) gitmen gerekiyor Bu fakülteyi seçmelisin (bence) You should choose this faculty
gitmen lazım
Merveyle konuşmalı mıyım (sence) Should I speak with/to Merve?
SHOULD
WILL
Sen yarın gidecek misin? Will you go tomorrow?
Gelecek Yarın gitmiyorum I will not go tomorrow
Ben bunu yarın yaparım I will do this tomorrow

Bugün çalışabilirim I can work today
Bugün çalışacağım I will work today
Bugün çalışmak zorundayım I must work today
Bugün çalışabildik We could work today
Bugün çalışmalıyız (bence) We should work today
Gitmeyeceğim I will not go

Gitmemelisin! You must not go
Sence gitmeli miyim? Should I go?

Konuşmak zorunda mıyım? Must I speak?
Konuşabilir miyim? Can I speak?
(Bence) konuşmalısın You should speak
Satın alacak mısın? Will you buy?

Satın alabilir miyim? Can I buy?
Satın almak zorunda mıyım? Must I buy?
Satın alabildin mi? Could you buy?
Bence satın almamalısın You should not buy
Örnekler
Could you bring the chair?
Sandalye getirebilir misin? Can
Could you bring a chair?
Ben bir ofis kiralayacağım I will rent an office

Must
Örnekler Bugün ofise gitmeyeceğim I will not go to the office
Kırmızı çizgiyi geçmemelisiniz! You must not cross the red line!
Shoud
Could you find the hotel?
Otel(i) bulabildin mi?
Could you find a hotel?
Şimdiki Zaman
the boy
the table this - bu
the malum
the apple that - şu Ben gidemiyorum I can not go
the office
Ben gitmiyorum I am not going
Örnekler
a boy
a table any - herhangi Ben yazabiliyorum I can write
a / an herhangi bir
an apple one - bir
an office Ben yazıyorum I am writing
Ders 2 a/an vs. the Şimdiki Zaman Şimdiki Zaman aks. Komplike Cümleleri
Komplike Yapı SVO & SVO & SVO Can

I Could
You Must
He Should
am But ama, fakat
She Will
S am is are Ving O is Ving O And ve
It S am is are Ving O
are Or veya
We Bağlaçlar S am is are O
You Because çünkü
They Maybe belki
So dolayısıyla
I am
Trafikteyim o yüzden toplantıya katılamam I am in traffic jam so I can not join to the
He, She, It is belki 30 dk sonra geleceğim (after 30 minutes) meeting maybe I will come after 30 minutes
Hareket
You, We, They are Ben şu an toplantıya (meeting) gidiyorum dolayısıyla I am going to a/the meeting now so I can come
geç gelebilirim (late) belki saat 9’da geleceğim late maybe I will come at 9 o’clock
Örnekler
I am NOT going to the hotel
Ben eve gidiyorum o yüzden yemek yemeyeceğim (meal) I am going home so I will not eat meal
You are speaking

I am not listening to the lesson because I could
Dersi dinlemiyorum çünkü hocayı anlayamadım ama
not understand the teacher but I will watch
He is listening to the teacher yarın tekrar (again) kaydı (recording) izleyeceğim
again the recording tomorrow
Örnekler
It is working
We are writing
You are NOT watching
I
You
He
am
She
is O
It
are
We
You
They
Durum I am happy
We are in the office
He is not in Istanbul
Örnekler
Are you at home?
Is she here?
I am ill
Could you bring the chair?
Sandalye getirebilir misin?
Could you bring a chair?
Ben bir ofis kiralayacağım I will rent an office
Örnekler Bugün ofise gitmeyeceğim I will not go to the office
Kırmızı çizgiyi geçmemelisiniz! You must not cross the red line!
Could you find the hotel?

Otel(i) bulabildin mi?
Could you find a hotel?
the boy
the table this - bu
the malum
the apple that - şu
the office
a boy
a table any - herhangi
a / an herhangi bir
an apple one - bir
an office
a/an vs. the

Şimdiki Zaman
I
You
He
am
She
S am is are Ving O is Ving O
It
are
We
You
They
I am
He, She, It is
Hareket
You, We, They are
I am NOT going to the hotel
You are speaking
He is listening to the teacher

Örnekler
It is working
We are writing
You are NOT watching
I
You
He
am
She
is O
It
are
We
You
They
Durum I am happy
We are in the office
He is not in Istanbul
Örnekler
Are you at home?
Is she here?
I am ill
Can
Must
Shoud
Şimdiki Zaman
Ben gidemiyorum I can not go
Ben gitmiyorum I am not going

Örnekler
Ben yazabiliyorum I can write
Ben yazıyorum I am writing
Şimdiki Zaman aks.

Komplike Cümleleri
Komplike Yapı SVO & SVO & SVO
But ama, fakat

And ve
Or veya
Bağlaçlar
Because çünkü
Maybe belki
So dolayısıyla
Trafikteyim o yüzden toplantıya katılamam I am in traffic jam so I can not join to the
belki 30 dk sonra geleceğim (after 30 minutes) meeting maybe I will come after 30 minutes
Ben şu an toplantıya (meeting) gidiyorum dolayısıyla I am going to a/the meeting now so I can come
geç gelebilirim (late) belki saat 9’da geleceğim late maybe I will come at 9 o’clock
Örnekler
Ben eve gidiyorum o yüzden yemek yemeyeceğim (meal) I am going home so I will not eat meal
I am not listening to the lesson because I could

Dersi dinlemiyorum çünkü hocayı anlayamadım ama
not understand the teacher but I will watch
yarın tekrar (again) kaydı (recording) izleyeceğim
again the recording tomorrow
Sorular-1
Gidebilirim
Gidemedim
Gitmem gerekiyor
Konuşmamalısın!
Konuşmayacağım
Bence konuşmamalıyım
Konuşmak zorunda mıyım?
Gidemiyorum
Buluşacak mıyız?
Sinemaya gidebiliriz
Anlayabiliyor musun?
Okula gidiyorum
Gidiyor musun?
1
Gidebildin mi?
5 dk sonra çıkacağım çünkü otelde 5’te olmam gerekiyor

(çıkmak - leave)
Şu an derse gidiyorum ama 2 saat sonra geleceğim

(2 saat sonra - after two hours)
Dersi dinlemiyorsun. Uyuyorsun
Bugün derse gelemiyorum çünkü ofiste kalmak zorundayım

(kalmak - stay)
Ben bugün işe gelemiyorum belki yarın gelebilirim
Bugün buluşamayız çünkü ofiste kalmak zorundayım ama

yarın buluşabiliriz
Dersi anlayamadım çünkü odaklanamıyorum

(odaklanmak - focus)
Ders çalışıyorum o yüzden seninle gelemem

(ders çalışmak - study)
Uyumuyorum. Ödevimi yapıyorum. Yarın onu teslim etmem

gerekiyor (zorunluluk)
(teslim etmek - deliver)
Müziği kapatabilir misin çünkü ders çalışıyorum ve

odaklanamıyorum
Siz toplantıya başlayabilirsiniz çünkü geç kalacağım

(geç kalmak - be late)
Telefona cevap veremiyorum çünkü yemek pişiriyorum/

yapıyorum
(yemek yapmak - cook)
Okula hemen gitmem gerekiyor çünkü 5 dakika sonra

dersim başlayacak
(hemen - right now)
Telefonum çalışmıyor o yüzden bana diğer numaradan

ulaşabilirsin
(başka numaradan - from another number)
Yarın pikniğe gitmeyeceğiz çünkü hava soğuk olacak

(hava - the weather)
Ağlıyorum çünkü sınavımı geçemedim
Bu kitap çok iyi, bence onu mutlaka okumalısın çünkü yazarı

çok beğeneceksin
(yazar - the author)
Bu akşam sana mail adresimi gönderirim, benimle dosyaları

paylaşabilir misin?
(paylaşmak - share)
Zamanında gelemedim çünkü yolu bulamadım
Akşama kadar burada beklemek zorundayız çünkü yol kapalı

(kapalı - closed)
Bugün bütün gün çalışıyorum o yüzden dosyayı akşama

kadar bana gönderebilirsin
(akşama kadar - until the evening)
Seni anlayamıyorum çünkü çok hızlı konuşuyorsun
Yarın babamla beraber geleceğim çünkü tek başıma yolu

bulamıyorum
(tek başıma - alone)
Bugün hava çok güzel o yüzden dışarı çıkabiliriz

(dışarı - outside)
Mailinizi bulamadım, bir daha gönderebilir misiniz?

(bir daha - again)
Bugün toplantıya katılamam ama yarın ofiste bu konuyu

konuşabiliriz
(katılmak - attend)
Cevaplar
Gidebilirim I can go
Gidemedim I couldn’t go
Gitmem gerekiyor I must go
Konuşmamalısın! You mustn’t speak
Konuşmayacağım I will not speak
Bence konuşmamalıyım I shouldn’t speak
Konuşmak zorunda mıyım? Must I speak?
Buluşacak mıyız? Will we meet?
Sinemaya gidebiliriz We can go to the cinema
Anlayabiliyor musun? Can you understand?
Okula gidiyorum I am going to school
Gidiyor musun? Are you going?
5 dk sonra çıkacağım çünkü otelde 5’te olmam gerekiyor I will leave after 5 minutes because I must be in/at the
(çıkmak - leave) hotel at 5 o’clock
Şu an derse gidiyorum ama 2 saat sonra geleceğim I am going to the lesson now but I will come after two
(2 saat sonra - after two hours) hours
Dersi dinlemiyorsun. Uyuyorsun You are not listening (to) the lesson. You are sleeping
Bugün derse gelemiyorum çünkü ofiste kalmak zorundayım I can not come to the lesson today because I must stay
(kalmak - stay) in the office
I can not come to work today maybe I can come

Ben bugün işe gelemiyorum belki yarın gelebilirim
tomorrow
Bugün buluşamayız çünkü ofiste kalmak zorundayım ama We can not meet today because I must stay in/at the
yarın buluşabiliriz office but we can meet tomorrow
Dersi anlayamadım çünkü odaklanamıyorum I couldn’t understand the lesson because I can not
(odaklanmak - focus) focus
Ders çalışıyorum o yüzden seninle gelemem

I am studying so I can not come with you
(ders çalışmak - study)
Uyumuyorum. Ödevimi yapıyorum. Yarın onu teslim etmem

I am not sleeping. I am doing my homework. I must
gerekiyor (zorunluluk)
deliver it tomorrow
(teslim etmek - deliver)
Müziği kapatabilir misin çünkü ders çalışıyorum ve Can/Could you close the music because I am studying
odaklanamıyorum and I can not focus
Siz toplantıya başlayabilirsiniz çünkü geç kalacağım

You can start to the meeting because I will be late
(geç kalmak - be late)
Telefona cevap veremiyorum çünkü yemek pişiriyorum/

yapıyorum
I can not answer to the phone because I am cooking
(yemek yapmak - cook)
Okula hemen gitmem gerekiyor çünkü 5 dakika sonra

dersim başlayacak I must go to school right now because the lesson will
(hemen - right now) start after 5 minutes
Telefonum çalışmıyor o yüzden bana diğer numaradan

My phone is not working so you can reach me from
ulaşabilirsin
another number
(başka numaradan - from another number)
Yarın pikniğe gitmeyeceğiz çünkü hava soğuk olacak

We will not go to the picnic because the weather will
(hava - the weather)
be cold
Ağlıyorum çünkü sınavımı geçemedim I am crying because I could not pass my exam
Bu kitap çok iyi, bence onu mutlaka okumalısın çünkü yazarı

çok beğeneceksin This book is very good, you should read it because
(yazar - the author) you will like the author
Bu akşam sana mail adresimi gönderirim, benimle dosyaları

paylaşabilir misin? I will send (to) you my email address, could you share
(paylaşmak - share) the documents with me?
Zamanında gelemedim çünkü yolu bulamadım I could not come on time because I could find the way
Akşama kadar burada beklemek zorundayız çünkü yol kapalı

We must wait here until the evening because the road
(kapalı - closed)
is closed
Bugün bütün gün çalışıyorum o yüzden dosyayı akşama

kadar bana gönderebilirsin I am working all day today, so you can send (to) me the
(akşama kadar - until the evening) document until evening
I can't understand you because you are speaking very

Seni anlayamıyorum çünkü çok hızlı konuşuyorsun
fast
Yarın babamla beraber geleceğim çünkü tek başıma yolu

bulamıyorum I will come with my dad tomorrow because I can't find
(tek başıma - alone) the way alone
Bugün hava çok güzel o yüzden dışarı çıkabiliriz

(dışarı - outside) The weather is very nice today so we can go outside
Mailinizi bulamadım, bir daha gönderebilir misiniz?

(bir daha - again) I couldn't find your mail, can/could you send it again?
Bugün toplantıya katılamam ama yarın ofiste bu konuyu

konuşabiliriz I can't attend the meeting today, but we can talk about
(katılmak - attend) this subject tomorrow
FİİLLER
Türkçe İngilizce İngilizce Örnek Türkçe Anlamı
Ağlamak Cry She is crying O ağlıyor
Almak Take Can you take my coat? Montumu alabilir misin?
Anlamak Understand She does not understand you O seni anlamıyor
Anlatmak Tell I will tell you a story about one man Bir adam hakkında sana bir hikaye anlatacağım
Aramak (telefonla) Call Should I call Robert now? Roberti aramalı mıyım (sence)?
Ayrılmak, Havalanmak, Hareket Etmek Depart The train will depart at 7pm Tren saat 7’de hareket edecek
Ayrılmak, Terketmek, Çıkmak Leave We must leave now or we can be late Şimdi çıkmalıyız yoksa geç kalabiliriz
Bakmak Look Look! There is an accident Bak! Kaza var
Başlamak Begin, start You can begin to the meeting Toplantıya başlayabilirsiniz
Beklemek Wait The teacher is waiting you Hoca seni bekliyor
Bilgilendirmek Inform They will inform about your exam Sınavla ilgili seni bilgilendirecekler
Bilmek Know She will know everything o herşeyi bilecek
Binmek (at, bisiklet, motosiklet) Ride She can not ride a bike O bisiklete binemiyor/kullanamıyor
Bulmak Find I could not nd the hotel Oteli bulamadım
Buluşmak, Tanışmak Meet We can meet tomorrow in the morning Yarın sabah buluşabiliriz
Çalışmak (ders) Study He could not study the lesson yesterday O dün ders çalışamadı
Çalışmak (iş) Work I must work until late hours Geç saatlere kadar çalışmak zorundayım
Çalmak (zil) Ring The phone is ringing Telefon çalıyor
Çözmek Solve She couldn’t solve the problem Problemi çözemedi
Dalmak, Bakakalmak Stare Don’t stare to the people in the metro Metroda insanlara (böm böm) bakma
Değişrimek Change I will change my phone Telefonumu değiştireceğim
Dinlemek Listen Listen! It is very beatiful song Dinle! Bu güzel bir şarkı
Durmak Stand Don’t stand here! The metro is comming Burda durma! Metro geliyor
Düşmek Fall Hold the vase! It is falling Vazoyu tut! düşüyor
Düşünmek Think I will think about this project Bu proje hakkında düşünürüm
Duymak Hear She can not hear you O seni duyamıyor
Eklemek Add Can you add one table? Bir masa ekleyebilir misiniz?
Geçmek Pass Please, pass the ticket Lütfen bileti geçirin
Geçmek (karşıdan karşıya) Cross Don’t cross the red line! Kırmızı çizgiyi geçmeyiniz!
Gelmek Come We will come to the station at 5am Biz durağa saat 5’te geleceğiz
Getirmek Bring Can you bring my bag now? Çantamı şimdi getirebilir misin?
Gitmek Go She is going to the hospital O hastaneye gidiyor
Göndermek Send We can not send this document today Bu evrağı bugün gönderemeyiz
Görmek See Can you see that man? O adamı görüyor musun?
Hatırlamak Remember I can’t remember people’s name İnsanların isimlerini hatırlayamıyorum
Hazırlamak Prepare She will prepare a nice dinner today O bugün güzel bir akşam yemeği hazırlayacak
İçmek Drink I can't drink coffee Kahve içemiyorum
İmzalamak Sign You must sign here Burada imzalamalısınız
İnşa Etmek Build I will build a house alone Evi yalnız inşa edeceğim
İptal Etmek Cancel I will cancel my ight Uçuşumu iptal edeceğim
İstemek Want I want two coffees İki kahve istiyorum
İzlemek Watch We couldn’t watch the lm today Bugün lmi izleyemedik
Kalmak Stay I can not stay until late hours Geç saatlere kadar kalamıyorum
Katılmak join Will you join to the meeting this evening? Bu akşam toplantıya katılacak mısın?
Kaybetmek Lose You will lose the game Oyunu kaybedeceksin
Kazanmak Win I will win the game Oyunu kazanacağım
Kırmak Break How could you break the window? Pencereyi nasıl kırabilidin?
Konuşmak Speak Please, don’t speak Lütfen konuşma
Koymak Put Where must I put my bags? Çantalarımı nereye koymam gerekiyor?
Kullanmak Use Can I use your computer? Bilgisayarını kullanabilir miyim?
Odaklanmak Focus I can’t focus to my book Kitabıma odaklanamıyorum
Ödemek Pay We must pay here Buraya ödeme yapmalıyız
Okumak Read You should read this book Bu kitabı okumalısın (bence)
Olmak Be I will be in the of ce in the evening O ste akşam olacağım
Oturmak Sit Can I sit here? Burada oturabilir miyim?
Paylaşmak Share I will not share my secret Sırrımı paylaşmayacağım
Sahip Olmak Have I have four children 4 tane çocuğum var
Satın Almak Buy We can’t buy this coat now Bu montu şimdi alamayız
Satmak Sell She couldn’t sell the car O arabayı satamıyor
Sigara İçmek Smoke You shouldn’t smoke much Çok sigara içmemelisin (bence)
Sipariş Vermek Order We will cancel the order Siparişi iptal edeceğiz
Sormak Ask Can I ask you a question? Sana soru sorabilir miyim?
Söylemek Say Can you say the wi password? Wi şifreyi söyleyebilir misin?
Sürmek (araba) Drive We will drive to the beach this Sunday Bu pazar sahile gideceğiz (arabayla)
Tatmak Taste You should taste this cake Bu keki tatmalısın (bence)
Temizlemek Clean I couldn’t clean this table yesterday Bu masayı dün temizleyemedim
Teslim etmek Deliver We must deliver this document tomorrow Bu dökümanı yarın teslim etmek zorundayız
Uçmak Fly We will y next week to Ankara Haftaya Ankaraya uçacağız
Ummak Hope I hope she will come Umarım o gelir
Unutmak Forget I can’t forget your lie Yalanını unutamıyorum
Uyumak Sleep You should sleep 8 hours 8 saat uyumalısın (bence)
Varmak Arrive We will arrive to Moscow in the morning Moskovaya sabah varacağız
Vermek Give I will give you my computer Sana bilgisayarımı vereceğim
Yapmak Genel Do What must we do here? Burada ne yapmalıyız?
Yapmak Özel Make I will make a cake today Bugün kek yapacağım
Yardım etmek Help She will help you O sana yardım eder
Yazmak Write Write your name here, please Lütfen isimini buraya yaz
Yemek Eat I can’t eat a this salad Bu salatayı yiyemiyorum
Yetişmek Catch We must catch this bus Bu otobüse yetişmeliyiz

fi
fi
fi
fl
fi
fl
fi
fi
fi
İSİMLER
Aç Hungry I am very hungry Çok açım
Adres Address Is this address right? Bu adres doğru mu?
Akşam Yemeği Dinner I cound not make a dinner yesterday Dün akşam yemeğini yapamadım
Alan Space I have not free space in my phone Telefonumda boş alan yok
Anahtar Key Please, give me your key Lütfen anahtarını bana ver
Bahçe Garden You have a very nice garden Çok güzel bahçeniz var
Başka Other Can ou bring an other spoon? Başka kaşık getirebilir misiniz?
Beraber Together We will come together Beraber geleceğiz
Bilgi Information I need more information Daha fazla bilgiye ihtiyacım var
Boş Empty Your bag is empty Çantan boş
Bugün Today We must stay today at work Bugün işte kalmak zorundayız
Buzdolabı Fridge The fridge is empty Buzdolabı boş
Çizgi Line Don’t cross the red line! Kırmızı çizgiyi geçmeyin!
Çocuk Child I have one child Bir çocuğum var
Çocuklar Children We have 2 children 2 çocuğumuz var
Çorba Soup I want a soup Çorba istiyorum
Ders Lesson We have two lessons today Bugün iki dersimiz var
Dün Yesterday I could not nd the hotel yesterday Dün otel bulamadım
Etrafında Around Is there a market around? Etrafında bir market var mı?
Ev Home I want to go home Eve gitmek istiyorum
Fikir Mind You should change your mind Fikrini değiştirmelisin (bence)
Gecikme Delay There is a delay Bir gecikme var
Gün Day I will be here for two days İki gün burada olacağım
Güzel Beautiful She is very beautiful woman O çok güzel bir kadın
Hafta Week We will not work next week Önümüzdeki hafta çalışmayacağız
Haftasonu Weekend What will you do this weekend? Bu haftasonu ne yapacaksın?
Hâlâ Yet She is not in Istanbul yet Henüz İstanbul'da değil
Harita Map We will need a good map in France Fransa'da iyi bir haritaya ihtiyacımız olacak
Hasta (Geçici) Ill I am very ill today Bugün çok hastayım
Hasta (Kronik) Sick She is sick for 5 years 5 yıldır hasta
Hastane Hospital Is there a hospital around? Etrafında bir hastane var mı?
Hazır Ready Are you ready for the lesson? Ders için hazır mısınız?
Hoca Teacher The teacher is very good in mathematics Öğretmen matematikte çok iyi
Hoş Nice This is very nice hotel Bu çok hoş otel
İş Work I like my work Işimi severim
Kadar Until She will be here until evening O akşama kadar burada olacak
Kahvaltı Breakfast I never eat breakfast Ben asla kahvaltı yapmam
Kolay Easy This is very easy work Bu çok kolay bir iş
Kolleksiyon Collection I have money collection Para koleksiyonum var
Kontrol Etmek Check We must check your bag Çantanı kontrol etmeliyiz
Konu Subject What is the subject? Konu nedir?
Maalesef, Ne Yazık Ki Unfortunately Unfortunately, there is a delay Ne yazık ki, bir gecikme var
Manzara View Istanbul has very nice view İstanbul'un çok güzel bir manzarası var
Meşgul Busy I will be busy until 5pm 5'e kadar meşgul olacağım
Mola Break When will be a break? Mola ne zaman olacak?
Müsait Free, Available Is this computer free? Bu bilgisayar müsait mi?
Mutlu Happy I am very happy today Bugün çok mutluyum
Ödev Homework I have very dif cult homework Çok zor ödevim var
O s Of ce Where is your of ce? O sin nerede?
Öğle Yemeği Lunch What will we eat for the lunch? Öğle yemeğinde ne yiyeceğiz?
Öğrenci Student There are ve students in the class Sınıfta beş öğrenci var
Otobüs Servisi Shuttle Is there a shuttle from the airport to the hotel? Havaalanından otele servis var mı?
Özellik Feature This phone has many features Bu telefonun birçok özelliği var
Pahalı Expensive This car is not expensive Bu araba pahalı değil
Peynir Cheese We must buy a little cheese Biraz peynir satın almalıyız
Proje Project This is very good project Bu çok iyi bir projedir
Randevu Appointment I have an appointment today Bugün randevum var
Rezervasyon Reservation We have a reservation for two days İki gün için bir rezervasyonumuz var
Saat Hour I am waiting for you for two hours Iki saat boyunca seni bekliyorum
Sadece Only Can you bring only water? Sadece su getirebilir misin?
Sakin Silent Please, be silent Lütfen sessiz ol
Salata Salad You should eat much salad Bolca salata yemelisin (bence)
Sıcak Hot Antalya is very hot city Antalya çok sıcak şehir
Sınav Exam I could pass my English exam Ingilizce sınavımı geçebilirim
Soğuk Cold Here is very cold today Bugün çok soğuk
Tatil Holiday I have a holiday this week Bu hafta bir tatilim var
Telefon Phone I need a new phone Yeni bir telefona ihtiyacım var
Toplantı Meeting We have a meeting at 5 pm Saat 17: 00'de bir toplantımız var
Tra k Sıkışıklığı Traf c Jam There is a traf c jam in Mecidiyekoy Mecidiyeköy'de tra k sıkışıklığı var
Ucuz Cheap This is very cheap restaurant Bu çok ucuz bir restoran
Üzgün Sad She is very sad because she could not pass the exam Sınavı geçemediğinden çok üzgün
Yalnız Alone I am alone in the of ce today Bugün o ste yalnızım
Yarın Tomorrow We will meet tomorrow Yarın buluşacağız
Yaz Summer I like summer camps Yaz kamplarını seviyorum
Yemek Meal I want this meal Bu yemeği istiyorum
Zamanında On Time We will arrive on time Zamanında varacağız
Zor Hard, Dif cult This is a very hard work Bu çok zor bir iş
fi
fi
fi
fi
fi
fi
fi
fi
fi
fi
fi
fi
fi
fi
FİİLLER
Ağlamak Cry She is crying O ağlıyor
Almak Take Can you take my coat? Montumu alabilir misin?
Anlamak Understand She does not understand you O seni anlamıyor
Anlatmak Tell I will tell you a story about one man Bir adam hakkında sana bir hikaye anlatacağım
Aramak (telefonla) Call Should I call Robert now? Roberti aramalı mıyım (sence)?
Ayrılmak, Havalanmak, Hareket Etmek Depart The train will depart at 7pm Tren saat 7’de hareket edecek
Ayrılmak, Terketmek, Çıkmak Leave We must leave now or we can be late Şimdi çıkmalıyız yoksa geç kalabiliriz
Bakmak Look Look! There is an accident Bak! Kaza var
Başlamak Begin, start You can begin to the meeting Toplantıya başlayabilirsiniz
Beklemek Wait The teacher is waiting you Hoca seni bekliyor
Bilgilendirmek Inform They will inform about your exam Sınavla ilgili seni bilgilendirecekler
Bilmek Know She will know everything o herşeyi bilecek
Binmek (at, bisiklet, motosiklet) Ride She can not ride a bike O bisiklete binemiyor/kullanamıyor
Bulmak Find I could not nd the hotel Oteli bulamadım
Buluşmak, Tanışmak Meet We can meet tomorrow in the morning Yarın sabah buluşabiliriz
Çalışmak (ders) Study He could not study the lesson yesterday O dün ders çalışamadı
Çalışmak (iş) Work I must work until late hours Geç saatlere kadar çalışmak zorundayım
Çalmak (zil) Ring The phone is ringing Telefon çalıyor
Çözmek Solve She couldn’t solve the problem Problemi çözemedi
Dalmak, Bakakalmak Stare Don’t stare to the people in the metro Metroda insanlara (böm böm) bakma
Değişrimek Change I will change my phone Telefonumu değiştireceğim
Dinlemek Listen Listen! It is very beatiful song Dinle! Bu güzel bir şarkı
Durmak Stand Don’t stand here! The metro is comming Burda durma! Metro geliyor
Düşmek Fall Hold the vase! It is falling Vazoyu tut! düşüyor
Düşünmek Think I will think about this project Bu proje hakkında düşünürüm
Duymak Hear She can not hear you O seni duyamıyor
Eklemek Add Can you add one table? Bir masa ekleyebilir misiniz?
Geçmek Pass Please, pass the ticket Lütfen bileti geçirin
Geçmek (karşıdan karşıya) Cross Don’t cross the red line! Kırmızı çizgiyi geçmeyiniz!
Gelmek Come We will come to the station at 5am Biz durağa saat 5’te geleceğiz
Getirmek Bring Can you bring my bag now? Çantamı şimdi getirebilir misin?
Gitmek Go She is going to the hospital O hastaneye gidiyor
Göndermek Send We can not send this document today Bu evrağı bugün gönderemeyiz
Görmek See Can you see that man? O adamı görüyor musun?
Hatırlamak Remember I can’t remember people’s name İnsanların isimlerini hatırlayamıyorum
Hazırlamak Prepare She will prepare a nice dinner today O bugün güzel bir akşam yemeği hazırlayacak
İçmek Drink I can't drink coffee Kahve içemiyorum
İmzalamak Sign You must sign here Burada imzalamalısınız
İnşa Etmek Build I will build a house alone Evi yalnız inşa edeceğim
İptal Etmek Cancel I will cancel my ight Uçuşumu iptal edeceğim
İstemek Want I want two coffees İki kahve istiyorum
İzlemek Watch We couldn’t watch the lm today Bugün lmi izleyemedik
Kalmak Stay I can not stay until late hours Geç saatlere kadar kalamıyorum
Katılmak join Will you join to the meeting this evening? Bu akşam toplantıya katılacak mısın?
Kaybetmek Lose You will lose the game Oyunu kaybedeceksin
Kazanmak Win I will win the game Oyunu kazanacağım
Kırmak Break How could you break the window? Pencereyi nasıl kırabilidin?
Konuşmak Speak Please, don’t speak Lütfen konuşma
Koymak Put Where must I put my bags? Çantalarımı nereye koymam gerekiyor?
Kullanmak Use Can I use your computer? Bilgisayarını kullanabilir miyim?
Odaklanmak Focus I can’t focus to my book Kitabıma odaklanamıyorum
Ödemek Pay We must pay here Buraya ödeme yapmalıyız
Okumak Read You should read this book Bu kitabı okumalısın (bence)
Olmak Be I will be in the of ce in the evening O ste akşam olacağım
Oturmak Sit Can I sit here? Burada oturabilir miyim?
Paylaşmak Share I will not share my secret Sırrımı paylaşmayacağım
Sahip Olmak Have I have four children 4 tane çocuğum var
Satın Almak Buy We can’t buy this coat now Bu montu şimdi alamayız
Satmak Sell She couldn’t sell the car O arabayı satamıyor
Sigara İçmek Smoke You shouldn’t smoke much Çok sigara içmemelisin (bence)
Sipariş Vermek Order We will cancel the order Siparişi iptal edeceğiz
Sormak Ask Can I ask you a question? Sana soru sorabilir miyim?
Söylemek Say Can you say the wi password? Wi şifreyi söyleyebilir misin?
Sürmek (araba) Drive We will drive to the beach this Sunday Bu pazar sahile gideceğiz (arabayla)
Tatmak Taste You should taste this cake Bu keki tatmalısın (bence)
Temizlemek Clean I couldn’t clean this table yesterday Bu masayı dün temizleyemedim
Teslim etmek Deliver We must deliver this document tomorrow Bu dökümanı yarın teslim etmek zorundayız
Uçmak Fly We will y next week to Ankara Haftaya Ankaraya uçacağız
Ummak Hope I hope she will come Umarım o gelir
Unutmak Forget I can’t forget your lie Yalanını unutamıyorum
Uyumak Sleep You should sleep 8 hours 8 saat uyumalısın (bence)
Varmak Arrive We will arrive to Moscow in the morning Moskovaya sabah varacağız
Vermek Give I will give you my computer Sana bilgisayarımı vereceğim
Yapmak Genel Do What must we do here? Burada ne yapmalıyız?
Yapmak Özel Make I will make a cake today Bugün kek yapacağım
Yardım etmek Help She will help you O sana yardım eder
Yazmak Write Write your name here, please Lütfen isimini buraya yaz
Yemek Eat I can’t eat a this salad Bu salatayı yiyemiyorum
Yetişmek Catch We must catch this bus Bu otobüse yetişmeliyiz

fi
fi
fi
fl
fi
fl
fi
fi
fi
İSİMLER
Aç Hungry I am very hungry Çok açım
Adres Address Is this address right? Bu adres doğru mu?
Akşam Yemeği Dinner I cound not make a dinner yesterday Dün akşam yemeğini yapamadım
Alan Space I have not free space in my phone Telefonumda boş alan yok
Anahtar Key Please, give me your key Lütfen anahtarını bana ver
Bahçe Garden You have a very nice garden Çok güzel bahçeniz var
Başka Other Can ou bring an other spoon? Başka kaşık getirebilir misiniz?
Beraber Together We will come together Beraber geleceğiz
Bilgi Information I need more information Daha fazla bilgiye ihtiyacım var
Boş Empty Your bag is empty Çantan boş
Bugün Today We must stay today at work Bugün işte kalmak zorundayız
Buzdolabı Fridge The fridge is empty Buzdolabı boş
Çizgi Line Don’t cross the red line! Kırmızı çizgiyi geçmeyin!
Çocuk Child I have one child Bir çocuğum var
Çocuklar Children We have 2 children 2 çocuğumuz var
Çorba Soup I want a soup Çorba istiyorum
Ders Lesson We have two lessons today Bugün iki dersimiz var
Dün Yesterday I could not nd the hotel yesterday Dün otel bulamadım
Etrafında Around Is there a market around? Etrafında bir market var mı?
Ev Home I want to go home Eve gitmek istiyorum
Fikir Mind You should change your mind Fikrini değiştirmelisin (bence)
Gecikme Delay There is a delay Bir gecikme var
Gün Day I will be here for two days İki gün burada olacağım
Güzel Beautiful She is very beautiful woman O çok güzel bir kadın
Hafta Week We will not work next week Önümüzdeki hafta çalışmayacağız
Haftasonu Weekend What will you do this weekend? Bu haftasonu ne yapacaksın?
Hâlâ Yet She is not in Istanbul yet Henüz İstanbul'da değil
Harita Map We will need a good map in France Fransa'da iyi bir haritaya ihtiyacımız olacak
Hasta (Geçici) Ill I am very ill today Bugün çok hastayım
Hasta (Kronik) Sick She is sick for 5 years 5 yıldır hasta
Hastane Hospital Is there a hospital around? Etrafında bir hastane var mı?
Hazır Ready Are you ready for the lesson? Ders için hazır mısınız?
Hoca Teacher The teacher is very good in mathematics Öğretmen matematikte çok iyi
Hoş Nice This is very nice hotel Bu çok hoş otel
İş Work I like my work Işimi severim
Kadar Until She will be here until evening O akşama kadar burada olacak
Kahvaltı Breakfast I never eat breakfast Ben asla kahvaltı yapmam
Kolay Easy This is very easy work Bu çok kolay bir iş
Kolleksiyon Collection I have money collection Para koleksiyonum var
Kontrol Etmek Check We must check your bag Çantanı kontrol etmeliyiz
Konu Subject What is the subject? Konu nedir?
Maalesef, Ne Yazık Ki Unfortunately Unfortunately, there is a delay Ne yazık ki, bir gecikme var
Manzara View Istanbul has very nice view İstanbul'un çok güzel bir manzarası var
Meşgul Busy I will be busy until 5pm 5'e kadar meşgul olacağım
Mola Break When will be a break? Mola ne zaman olacak?
Müsait Free, Available Is this computer free? Bu bilgisayar müsait mi?
Mutlu Happy I am very happy today Bugün çok mutluyum
Ödev Homework I have very dif cult homework Çok zor ödevim var
O s Of ce Where is your of ce? O sin nerede?
Öğle Yemeği Lunch What will we eat for the lunch? Öğle yemeğinde ne yiyeceğiz?
Öğrenci Student There are ve students in the class Sınıfta beş öğrenci var
Otobüs Servisi Shuttle Is there a shuttle from the airport to the hotel? Havaalanından otele servis var mı?
Özellik Feature This phone has many features Bu telefonun birçok özelliği var
Pahalı Expensive This car is not expensive Bu araba pahalı değil
Peynir Cheese We must buy a little cheese Biraz peynir satın almalıyız
Proje Project This is very good project Bu çok iyi bir projedir
Randevu Appointment I have an appointment today Bugün randevum var
Rezervasyon Reservation We have a reservation for two days İki gün için bir rezervasyonumuz var
Saat Hour I am waiting for you for two hours Iki saat boyunca seni bekliyorum
Sadece Only Can you bring only water? Sadece su getirebilir misin?
Sakin Silent Please, be silent Lütfen sessiz ol
Salata Salad You should eat much salad Bolca salata yemelisin (bence)
Sıcak Hot Antalya is very hot city Antalya çok sıcak şehir
Sınav Exam I could pass my English exam Ingilizce sınavımı geçebilirim
Soğuk Cold Here is very cold today Bugün çok soğuk
Tatil Holiday I have a holiday this week Bu hafta bir tatilim var
Telefon Phone I need a new phone Yeni bir telefona ihtiyacım var
Toplantı Meeting We have a meeting at 5 pm Saat 17: 00'de bir toplantımız var
Tra k Sıkışıklığı Traf c Jam There is a traf c jam in Mecidiyekoy Mecidiyeköy'de tra k sıkışıklığı var
Ucuz Cheap This is very cheap restaurant Bu çok ucuz bir restoran
Üzgün Sad She is very sad because she could not pass the exam Sınavı geçemediğinden çok üzgün
Yalnız Alone I am alone in the of ce today Bugün o ste yalnızım
Yarın Tomorrow We will meet tomorrow Yarın buluşacağız
Yaz Summer I like summer camps Yaz kamplarını seviyorum
Yemek Meal I want this meal Bu yemeği istiyorum
Zamanında On Time We will arrive on time Zamanında varacağız
Zor Hard, Dif cult This is a very hard work Bu çok zor bir iş
fi
fi
fi
fi
fi
fi
fi
fi
fi
fi
fi
fi
fi
fi
S_VO
S _ not V O
_ S V O?
Sorular
What - Ne?
When - Ne zaman
Where - Nerede, Nereye?
Wh _ S V O? Which - Hangisi?
Why - Neden, Niçin?
Who - Kim?
How - Nasıl? Merhaba Kate. Bugün için özür diliyorum Hi Kate. I am sorry for today
Gidiyor musun? Are you going? Seninle (with you) tiyatroya (theatre) gelemiyorum çünkü çok
Nereye gidiyorsun? Where are you going? I can’t come with you to the theatre because I am very
yoğunum (very busy) ve ofiste akşama kadar (until the
busy and I must stay in the office until the evening
evening) kalmak (stay) zorundayım
Will you speak?
Konuşacak mısın?
When will you speak?
Ne zaman konuşacaksın?
Bugün (today) zor bir gün (difficult). Ofiste bir çok (a lot of) Today is a difficult day. I must solve in the office a lot
Örnekler işleri (work) çözmek (solve) zorundayım ve yalnızım (alone) of work and I am alone
Oteli bulabildin mi? Could you find the hotel?
Oteli nasıl bulabildin? How could you find the hotel?
Diğer çalışanlar (colleagues) toplantı için (for the meeting)
Other colleagues are for the meeting in Ankara but I
Ankaradalar ama yarın ben bütün gün (all day) müsait
Dinlemek zorunda mıyım? Must I listen? will be free all day tomorrow
olacağım (be free)
Neden dinlemek zorundayım? Why must I listen?
Dolayısıyla yarın beraber (together) tiyatroya gidebiliriz. So we can go together to the theatre tomorrow. Then
Nasılsın?
Sonra (then) Milone sokağında (street) kahve içeriz we will drink coffee in Milone street
Wh _ S?
Are you happy?
Wh am is are S O? Nasılım? O (that) sokak çok güzel ve çok sakin (silent). Umarım (I
Why are you happy? That street is very beautiful and very silent. I hope we
hope), güzel zaman geçiririz (pass good time). Senden (from
will pass good time. I am waiting an answer from you
O nasıl? you) cevap (answer) bekliyorum (wait)
Ders 3 Wh Soruları Practice Practice 2
Nereye gidiyorsun? Bugün ödevi teslim etmemiz Where are you going? We must deliver the homework
gerekiyor (deliver) today
Hocayı dinliyor musun? Are you listening to the teacher?
Çeviri Hayır dinlemiyorum çünkü konuyu anlayamadım No, I am not listening because I could not understand
dolayısıyla müzik dinliyorum the subject so I am listening to music
The phone is ringing. Can you answer (to) it?

Telefon çalıyor (ring) ona cevap verebilir misin?
Hayır cevap veremem, çünkü mutfaktayım ve ellerim
No, I can not answer because I am in the kitchen and
kirli (dirty)
my hands are dirty
S_VO
S _ not V O
_ S V O?
Sorular
What - Ne?
When - Ne zaman
Where - Nerede, Nereye?
Wh _ S V O? Which - Hangisi?
Why - Neden, Niçin?
Who - Kim?
How - Nasıl?
Gidiyor musun? Are you going?

Nereye gidiyorsun? Where are you going?
Will you speak?

Konuşacak mısın?
When will you speak?
Ne zaman konuşacaksın?
Örnekler
Oteli bulabildin mi? Could you find the hotel?
Oteli nasıl bulabildin? How could you find the hotel?
Dinlemek zorunda mıyım? Must I listen?

Neden dinlemek zorundayım? Why must I listen?
Nasılsın?
Wh _ S?
Are you happy?
Wh am is are S O? Nasılım?
Why are you happy?
O nasıl?
Wh Soruları
Practice
Nereye gidiyorsun? Bugün ödevi teslim etmemiz Where are you going? We must deliver the homework
gerekiyor (deliver) today
Hocayı dinliyor musun? Are you listening to the teacher?
Çeviri Hayır dinlemiyorum çünkü konuyu anlayamadım No, I am not listening because I could not understand
dolayısıyla müzik dinliyorum the subject so I am listening to music
The phone is ringing. Can you answer (to) it?

Telefon çalıyor (ring) ona cevap verebilir misin?
Hayır cevap veremem, çünkü mutfaktayım ve ellerim
No, I can not answer because I am in the kitchen and
kirli (dirty)
my hands are dirty
Merhaba Kate. Bugün için özür diliyorum Hi Kate. I am sorry for today
Seninle (with you) tiyatroya (theatre) gelemiyorum çünkü çok

I can’t come with you to the theatre because I am very
yoğunum (very busy) ve ofiste akşama kadar (until the
busy and I must stay in the office until the evening
evening) kalmak (stay) zorundayım
Bugün (today) zor bir gün (difficult). Ofiste bir çok (a lot of) Today is a difficult day. I must solve in the office a lot
işleri (work) çözmek (solve) zorundayım ve yalnızım (alone) of work and I am alone
Diğer çalışanlar (colleagues) toplantı için (for the meeting)

Other colleagues are for the meeting in Ankara but I
Ankaradalar ama yarın ben bütün gün (all day) müsait
will be free all day tomorrow
olacağım (be free)
Dolayısıyla yarın beraber (together) tiyatroya gidebiliriz. So we can go together to the theatre tomorrow. Then
Sonra (then) Milone sokağında (street) kahve içeriz we will drink coffee in Milone street
O (that) sokak çok güzel ve çok sakin (silent). Umarım (I

That street is very beautiful and very silent. I hope we
hope), güzel zaman geçiririz (pass good time). Senden (from
will pass good time. I am waiting an answer from you
you) cevap (answer) bekliyorum (wait)
Practice 2
Sorular

A: Merhaba, Murat beye bağlayabilir

misiniz lütfen?
B: Murat bey şu an o ste değil. İsminizi

alabilir miyim?
A: İsmim Hasan, peki ne zaman gelecek?
B: Akşam burda olması gerekiyor.

Mesajınızı bırakabilirsiniz
 
bağlamak - connect
Peki - well (giriş kelimesi)
Bırakmak - leave
Rüstem Temriyev
A: Çok açım. Bir eyler yiyecek miyiz?
Qurio Academy
B: Bence yemeyelim çünkü 1 saat sonra

yemek hazır olacak. Biraz bekleyelim
bence
A: Ben bekleyemem. Çok açım. Bir sandviç

hazırlayaca ım. Senin için de
hazırlayabilirim
B: Yok, teşekkür ederim. Ben yeme i

bekleyece im.  
 
aç - hungry
bir şey - something
hazır olmak - be ready
biraz - a little
hazırlamak - prepare
senin için - for you
ğ
ğ
ş
fi
ğ
A: Hilton Oteli. Size nasıl yardımcı

olabilirim?
B: Merhaba. 20 nisana 2 ki ilik rezervasyon

yapaca ım.
A: Bilgisayarıma bakıyorum imdi. 20 nisan

için sadece suit odayı verebilirim.
B: Peki, yatı nedir?
A: 200 dolar artı oda içi kahvaltı.
B: Hayır, çok pahalı.
A: Sigara içilmeyen odayı verebilirim. Fiyatı

80 dolar
B: Evet. Çok iyi. Bu odayı alıyorum. 

 
nisan - April
2 kişilik - for two people
Rüstem Temriyev
suit oda - suite room

pahalı - expensive
sigara içilmeyen oda - non-smoking room
Qurio Academy
almak - take
A: Bugün yo un olacağız. Geç saatlere

kadar maalesef burada kalmak zorundayız.
Şimdi iş payla aca ım. 10 dakika sonra
toplantı odasına gelebilir misiniz?
B: Neden bugün yo un olacağız? Niye geç

saate kadar burda kalmak zorundayız?
A: Projeyi yarın teslim etmemiz gerekiyor.

Bir çok döküman hala hazır de il. 
 
yoğun - busy
geç saatlere kadar - until late hours
maalesef - unfortunately
paylaşmak - share
teslim etmek - deliver
hazır - ready
ğ
fi
ğ
ş
ğ
ğ
ş
ş
ğ
Cevaplar

A: Hello, Could you connect to Mr. Murat,

A: Merhaba, Murat beye bağlayabilir please?
misiniz lütfen?
Mr. Murat is not in the o ce now. Can I

B: Murat bey şu an o ste değil. İsminizi take your name?
alabilir miyim?
My name is Hasan, well, when will he

A: İsmim Hasan, peki ne zaman gelecek?
come?
B: Akşam burda olması gerekiyor. He must be here in the evening. You can
Mesajınızı bırakabilirsiniz leave your message
Rüstem Temriyev
Qurio Academy
A: Çok açım. Bir eyler yiyecek miyiz?
I am very hungry. Will we eat something?

B: Bence yemeyelim çünkü 1 saat sonra
B: I think, we shouldn’t eat because the
yemek hazır olacak. Biraz bekleyelim
meal will be ready after one hour. We
bence
should wait a little

 
A: Ben bekleyemem. Çok açım. Bir sandviç
A: can not wait. I am very hungry. I will
hazırlayaca ım. Senin için de
prepare a sandwich. I can prepare for you,
hazırlayabilirim
too
B: Yok, teşekkür ederim. Ben yeme i
B: No, thanks. I will wait the meal
bekleyece im.
ğ
ğ
ş
fi
ffi
ğ
A: Hilton Oteli. Size nasıl yardımcı

A: Hilton Hotel. How can I help you?
olabilirim?
B: Hello. I will make a reservation for two

B: Merhaba. 20 nisana 2 ki ilik rezervasyon
people on 20th April
yapaca ım.
A: I am looking to my computer now. I can

A: Bilgisayarıma bakıyorum imdi. 20 nisan
give (to) you only suite room for 20th April
için sadece suit odayı verebilirim.
B: Well, what is the price?

B: Peki, yatı nedir?
A: 200 dollars plus in-room breakfast

A: 200 dolar artı oda içi kahvaltı.
B: No, very expensive.

B: Hayır, çok pahalı.
A: I can give you non-smoking room. The

A: Sigara içilmeyen odayı verebilirim. Fiyatı
price is 80 dollars 
80 dolar
 
Ok. Very good. I am taking this room
B: Evet. Çok iyi. Bu odayı alıyorum.
Rüstem Temriyev
Qurio Academy
A: Bugün yo un olacağız. Geç saatlere A: We will be busy today. Unfortunately we

kadar maalesef burada kalmak zorundayız. must stay until late hours here. I will share a
Şimdi iş payla aca ım. 10 dakika sonra work now. Could you Come to the meeting
toplantı odasına gelebilir misiniz?
room after 10 minutes?
B: Neden bugün yo un olacağız? Niye geç B: Why will we be busy today? Why must
saate kadar burda kalmak zorundayız?
we stay here until late hours?
A: Projeyi yarın teslim etmemiz gerekiyor. A: We must deliver the project tomorrow. A
Bir çok döküman hala hazır de il. lot of documents are not ready yet
ğ
fi
ğ
ş
ğ
ğ
ş
ş
ğ
I have the/a lesson
S have has O Dersim var
I have got the/a lesson
S have has not O have - I, you, we, they
Sahiplik S_O
have has S O? has - he, she, it I have not the/a lesson
WH have has S O? Dersim yok I haven’t got the/a/any lesson
I don’t have (got) the/a/any lesson
Masanın üzerinde bir telefon var There is a phone on the table

There is / are….
There is / are not
Bulunmuşluk S_O Burada iki hastane var There are two hospitals here
is / are there?
Wh is / are there?
Herhangi bir otel yok There isn't any hotel
Sınıfta birkaç (a few) öğrenci var. Sanırım (I There are a few students in the class. I think,
think) dersimizi iptal edeceğiz (cancel) we will cancel the/our lesson
Ders var There is a lesson
Dersim var I have a lesson We can not send this/the mail today because ÇOK
Bu maili bugün gönderemeyiz (send) çünkü bu
there is a mistake in this document / this
evrakta (document) bir hata var (mistake)
Bu bölgede 2 güzel otel var There are two nice hotels in this region document has a mistake SIFAT MİKTAR
Examples Bu bölgede 2 güzel otelimiz var We have two nice hotels in this region So many
Bu odada saat 10’da bir toplantı var. 12’de another another room
There is a meeting in this room at 10 o’clock. it
bitecek o yüzden diğer (another) odayı
Buralarda herhangi bir banka var mı? is there any bank around / near-here? will finish at 12 so you can use another room too much
kullanabilirsiniz other other rooms
Buralarda herhangi bir bankanız var mı? Have you any bank around? VERY A LOT OF
Bu filmde şiddet var (violence). Çocuklar bunu There is violence in this film / This film has
ne var (orada) What is there? Who is there? - kim var (orada) izlememeli violence. Children must/should not watch it
Ders 4 VAR Practice 1 Practice 2 Sayılan vs. Sayılamayan ÇOK
Bugün saat 5’te okulda bir toplatımız var We have a/the meeting at school today at 5 pm
Bugün saat 5’te okulda bir toplatı var There is a/the meeting at school today at 5 pm AZ vs. ÇOK
AZ ÇOK
Şu an bu binada bir konferans var There is a/the conference in this building now
Şu an bu binada bir konferansımız var We have a/the conference in this building now
Sayılan a few many
Buralarda herhangi bir otel yok There isn’t any hotel around Sayılamayan a little much
Buralarda herhangi bir otelimiz yok We haven't any hotel around
HER İKİSİ İÇİN SOME A LOT OF
0 never
vurgu (şu ana kadar) ever

tekil
Note
Sayılan
herhangi any
çoğul
hiiç nothing
TEKİLDİR, a/an ALMIYOR
para
toz
sıvı birim - sayılan

Sayılamayan
çok taneli
gıda
duygular
Çok süt var There is much milk
5 litre süt var There are 5 liters of milk

Examples
There is a little cheese
Az peynir var There are 100 grams of cheese
There are two slices of cheese

I have the/a lesson
S have has O Dersim var
I have got the/a lesson
S have has not O have - I, you, we, they
Sahiplik S_O
have has S O? has - he, she, it I have not the/a lesson
WH have has S O? Dersim yok I haven’t got the/a/any lesson
I don’t have (got) the/a/any lesson
Masanın üzerinde bir telefon var There is a phone on the table

There is / are….
There is / are not
Bulunmuşluk S_O Burada iki hastane var There are two hospitals here
is / are there?
Wh is / are there?
Herhangi bir otel yok There isn't any hotel
Ders var There is a lesson
Dersim var I have a lesson
Bu bölgede 2 güzel otel var There are two nice hotels in this region
Examples Bu bölgede 2 güzel otelimiz var We have two nice hotels in this region
Buralarda herhangi bir banka var mı? is there any bank around / near-here?
Buralarda herhangi bir bankanız var mı? Have you any bank around?
ne var (orada) What is there? Who is there? - kim var (orada)
VAR
Practice 1
Bugün saat 5’te okulda bir toplatımız var We have a/the meeting at school today at 5 pm
Bugün saat 5’te okulda bir toplatı var There is a/the meeting at school today at 5 pm
Şu an bu binada bir konferans var There is a/the conference in this building now
Şu an bu binada bir konferansımız var We have a/the conference in this building now
Buralarda herhangi bir otel yok There isn’t any hotel around
Buralarda herhangi bir otelimiz yok We haven't any hotel around
0 never
vurgu (şu ana kadar) ever

Note
herhangi any
hiiç nothing
Sınıfta birkaç (a few) öğrenci var. Sanırım (I There are a few students in the class. I think,
think) dersimizi iptal edeceğiz (cancel) we will cancel the/our lesson
We can not send this/the mail today because

Bu maili bugün gönderemeyiz (send) çünkü bu
there is a mistake in this document / this
evrakta (document) bir hata var (mistake)
document has a mistake
Bu odada saat 10’da bir toplantı var. 12’de another another room
There is a meeting in this room at 10 o’clock. it
bitecek o yüzden diğer (another) odayı
will finish at 12 so you can use another room
kullanabilirsiniz other other rooms
Bu filmde şiddet var (violence). Çocuklar bunu There is violence in this film / This film has
izlememeli violence. Children must/should not watch it
Practice 2
Sayılan vs. Sayılamayan
AZ vs. ÇOK
AZ ÇOK
Sayılan a few many
Sayılamayan a little much
HER İKİSİ İÇİN SOME A LOT OF
tekil
Sayılan
çoğul
TEKİLDİR, a/an ALMIYOR
para
toz
sıvı birim - sayılan

Sayılamayan
çok taneli
gıda
duygular
Çok süt var There is much milk
5 litre süt var There are 5 liters of milk

Examples
There is a little cheese
Az peynir var There are 100 grams of cheese
There are two slices of cheese

ÇOK
SIFAT MİKTAR
So many
too much
VERY A LOT OF
ÇOK
Sorular
1 Annanın bugün sınavı var
O ste bugün çok var

2
(“İş” kelimeyi tekilde kullanınız)
3 Herhangi bir problemin mi var?
4 Hava limana otobüs servisiniz var mı?
Bu konuyla alakalı birkaç güzel anılarım

5 (memory) var, seninle bugün paylaşabilirim
(share)
Baş ağrım (headache) var. İlaç verebilir

6
misiniz?
Bugün boş zamanım yok. Yarın

7
görüşebiliriz
Sadece 10 dolarım var. Bana biraz borç

8
verebilir (lend) misin?
9 Telefonumun boş alanı (space) yok
10 Onun güzel saat koleksiyonu var
11 Bu apartmanın 5 dairesi var
12 Bu bilgisayarın iyi özellikleri (feature) var
1
fi

13 Bu otelin hoş manzarası (view) var
14 Bugün toplantımız yok
Bugün herhangi bir toplantı yok dolayısıyla

15
herkes erken çıkabilir
Burada yer yok dolayısıyla arabamızı park

16 edemeyiz (mümkün değil). Başka sokağa
gitmemiz gerekiyor.
Benim bu hafta 4 görüşmem var dolayısıyla

17
çocuğu kampa götüremem (take).
Havalimanda çok uzun bir sıra var.

18
Uçağımıza geç kalabiliriz
19 Biletimde koltuk bilgisi (information) yok.
Bu alanda wi var mı? Şifreyi (password)

20
söyleyebilir misiniz?
Bizde self servis hizmeti var. Kendiniz

21
yemeği(nizi) alabilirsiniz
Otelden havalimana saat 5’te servis var.

22
Bekleyin (bence)
Bende sadece dolar var. Dolarla ödeyebilir

23
miyim? Veya kredi kartla da ödeyebilirim
Odamızda terlik (slippers) yok. Hemen

24
getirebilir misiniz?
Bekleme salonunda iki misa riniz (guest)

25 var. Sizi bekliyorlar. Onları ne zaman kabul
edebilirsiniz?
2
fi
fi
26 Bu şehirde her yerde 7/24 metro var.
Bugün şirkette çok önemli bir sunumum

27 var o yüzden çok heyecanlıyım (excited).
Umarım sunumum güzel geçer
Annemde cep telefonu yok çünkü onu

28
kullanamıyor. Beni arayabilirsin
Bu raporda farklı (different) bir şey var ve

29
farkını (difference) anlayamıyorum
30 Bu konuyla ilgili çok fazla örnek var
Saat 2’de biraz işim var ama sonra müsait

31 olacağım. Alt sokakta (down the street) çok
güzel bir lokanta var, orada buluşabiliriz.
Şu an bu bilgisayarda herhangi bir

32 problem yok. Tekrar giriş (login)
yapabilirsiniz
Şirketimizde pek çok yeni sorunumuz var

33
ve maalesef (unfortunately) çözemiyoruz
Çok fazla seçenek (option) var ama

34
seçemiyorum (choose)
35 Bu gece için birçok rezervasyonumuz var
3
Cevaplar
1 Annanın bugün sınavı var Anna has an/the exam today
2 O ste bugün çok iş var There is a lot of work in the of ce today
Have you (got) any problem? / Do you have any

3 Herhangi bir problemin mi var?
problem?
Have you (got) a shuttle (bus service) to (the)

4 Hava limana otobüs servisiniz var mı? airport ? / Do you have a shuttle (bus service) to (the)
airport?
I have a few good memories about this subject, I can

share with you today
Bu konuyla alakalı birkaç güzel anılarım
5
var, seninle bugün paylaşabilirim
memory - hafıza (sayılamıyor)
memory - an, hatıra (sayılıyor)
6 Baş ağrım var. İlaç verebilir misiniz? I have a headache. Could you give a medicine?
Bugün boş zamanım yok. Yarın I haven’t (got) / I don’t have / I have no free time
7
görüşebiliriz today. We can meet tomorrow
Sadece 10 dolarım var. Bana biraz borç I have only 10 dollars. Can you lend me some
8
verebilir misin? (money)?
My phone hasn’t / doesn’t have free space

9 Telefonumun boş alanı yok
There isn’t free space in my phone
10 Onun güzel saat koleksiyonu var He has a nice watch collection
This building has 5 ats / There are 5 ats in this

11 Bu apartmanın 5 dairesi var
building
12 Bu bilgisayarın iyi özellikleri var This computer has good features
4
 
fi
fl
 
 
fi
fl
 
13 Bu otelin hoş manzarası var This hotel has a nice view
14 Bugün toplantımız yok We haven’t (got) / we don’t have a meeting today
Bugün herhangi bir toplantı yok dolayısıyla There isn’t any meeting today so everyone can leave
15
herkes erken çıkabilir early
Burada yer yok dolayısıyla arabamızı park

There isn’t a/any place here so we can not park our
16 edemeyiz (mümkün değil). Başka sokağa
car. We must/should go to an other street
gitmemiz gerekiyor.
Benim bu hafta 4 görüşmem var dolayısıyla I have 4 meetings this week so I can not take my son
17
çocuğu kampa götüremem. to the camp
Havalimanda çok uzun bir sıra var. There is a long queue in the airport. We can be late
18
Uçağımıza geç kalabiliriz to/for our plane / ight
19 Biletimde koltuk bilgisi yok. There isn’t seat information on/in my ticket
Bu alanda wi var mı? Şifreyi söyleyebilir

20 Is there wi in this area? Could say the password?
misiniz?
Bizde self servis hizmeti var. Kendiniz We have a self service. You can take a/the/your meal
21
yemeği(nizi) alabilirsiniz (by) yourself
Otelden havalimana saat 5’te servis var. There is a service from the hotel to the airport at 5
22
Bekleyin (bence) o’clock. You should wait
Bende sadece dolar var. Dolarla ödeyebilir I have only dollars. Can I pay with dollars? Or I can
23
miyim? Veya kredi kartla da ödeyebilirim pay with credit card, too
Odamızda terlik(ler) yok. Hemen getirebilir There aren’t/ We haven’t slippers in our room. Could
24
misiniz? you bring right now/immediately?
Bekleme salonunda iki misa riniz var. Sizi

You have two guests in the waiting room. They are
25 bekliyorlar. Onları ne zaman kabul
waiting (for) you. When can you accept them?
edebilirsiniz?
5
fi
fi
fl
fi
There is 7/24 metro everywhere in this city / This city
26 Bu şehirde her yerde 7/24 metro var.
has 7/24 metro everywhere
Bugün şirkette çok önemli bir sunumum I have a very important presentation in/at the
27 var o yüzden çok heyecanlıyım. Umarım company today so I am very excited. I hope, the
sunumum güzel geçer presentation will pass well
Annemde cep telefonu yok çünkü onu My mother hasn’t /doesn’t have a mobile phone
28
kullanamıyor. Beni arayabilirsin because she can not use it. You can call me
Bu raporda farklı bir şey var ve farkını There is something different in this report and I can
29
anlayamıyorum not understand the difference
30 Bu konuyla ilgili çok fazla örnek var There are a lot of examples about this subject
Saat 2’de biraz işim var ama sonra müsait I have some work at 2 o’clock but then I will be free.
31 olacağım. Alt sokakta (down the street) çok There is a nice restaurant down the street, we can
güzel bir lokanta var, orada buluşabiliriz. meet there
Şu an bu bilgisayarda herhangi bir

There isn't any problem in this computer. You can
32 problem yok. Tekrar giriş (login)
login again
yapabilirsiniz
Şirketimizde pek çok yeni sorunumuz var We have a lot of problems in the company and we
33
ve maalesef (unfortunately) çözemiyoruz can not solve, unfortunately
Çok fazla seçenek (option) var ama

34 There are a lot of options but I can not choose
seçemiyorum (choose)
35 Bu gece için birçok rezervasyonumuz var We have many reservations for tonight
6
Benim için kahvaltı hazırlama. Hemen

çıkacağım. Toplantım var o yüzden
hemen çıkmam gerekiyor.
Sabah 9’da beni ara. Projeyle ilgili
seninle bir döküman paylaşacağım
Sabah okula gel, 2. Katta beni bul,
müdürün yanına beraber gideriz
Akşama kadar kitabı bitir çünkü 7’de
ben onu kütüphaneye geri vereceğim
Bekle beni, kahvemi alıp geliyorum.
Ofise beraber gideriz
Hoca seni bekliyor. Hemen gel. Derse
başlıyoruz
Şimdi çıkma çünkü trafik var. 1 saat
sonra beraber çıkarız
Bu bilgisayarı kullanma, faresi
çalışmıyor.
Lütfen bir daha bu şakayı yapma
Koşma! Bekle burda. Bak, arabamız
geliyor
Kırmızı çizgiyi geçmeyiniz! Lütfen,
sırada bekleyiniz
Gürültü yapma! Çocuğumuz uyuyor
Yarın erken gel. Çok iş var. Teklif
hazırlamamız gerekiyor akşama kadar
Hafta sonu sinemaya gideceğiz. Lütfen
sen de gel. Güzel zaman geçiririz
O mağazada alışveriş yapma. Ürünleri
çok kötü
Sadece bu kartı kullan çünkü diğer
kartta problem var
Lütfen akşam 5’te gel çünkü eşimin
doğum günü var, ofisten erken
çıkacağım.
Dikkat et! Tabağa dokunma. Çok sıcak
Saat 5’te havalimanda ol. 7’de uçağımız
var.
Pencereyi kapat çünkü çok soğuk.
Hasta olacağım
Siparişimi iptal edin lütfen. Acil çıkmam
gerekiyor
Odamı değiştirin lütfen çünkü çok sıcak
ve odamda internet yok
Ne zaman geleceksin? Lütfen cevap
ver, seni bekliyorum
Lütfen endişelenme. Yarın problemi
çözeriz
Baban geliyor. Kapıyı aç ve ona yardım
et
Cevaplar
Benim için kahvaltı hazırlama. Hemen Don’t prepare a breakfast for me. I will leave
çıkacağım. Toplantım var o yüzden now. I have a meeting so I must leave right
now.
hemen çıkmam gerekiyor.
Sabah 9’da beni ara. Projeyle ilgili Call me in the morning at 9 o’clock. I will
seninle bir döküman paylaşacağım share a document with you about the
project
Sabah okula gel, 2. Katta beni bul, Come to school in the morning, find me on
müdürün yanına beraber gideriz the second floor, we will go to the director
together
Akşama kadar kitabı bitir çünkü 7’de Finish the book until the evening because I
ben onu kütüphaneye geri vereceğim will give it back to the library at 7 o’clock
Bekle beni, kahvemi alıp geliyorum. Wait (for) me, I am taking my coffee and I
Ofise beraber gideriz am coming. We will go to the office together
Hoca seni bekliyor. Hemen gel. Derse The teacher is waiting (for) you. Come
başlıyoruz immediately. We are starting to the lesson
Şimdi çıkma çünkü trafik var. 1 saat Don’t leave now because there is a traffic
sonra beraber çıkarız jam. We will go together after 1 hour
Bu bilgisayarı kullanma, faresi Don’t use this computer, the mouse is not
çalışmıyor. working
Lütfen bir daha bu şakayı yapma Please don’t make this joke again
Koşma! Bekle burda. Bak, arabamız Don’t run! Wait here! Look, Our car is
geliyor coming
Kırmızı çizgiyi geçmeyiniz! Lütfen, Don’t cross the read line! Please, wait in/at
sırada bekleyiniz the queue
Gürültü yapma! Çocuğumuz uyuyor Don’t make noise! Our child is sleeping
Yarın erken gel. Çok iş var. Teklif Come early tomorrow. There is a lot of work.
hazırlamamız gerekiyor akşama kadar We must prepare the offer until the evening
Hafta sonu sinemaya gideceğiz. Lütfen We will go to the cinema at the weekend.
sen de gel. Güzel zaman geçiririz Please come, too. We will pass a nice time
O mağazada alışveriş yapma. Ürünleri Don’t make shopping in/at that store. Their
çok kötü products are very bad
Sadece bu kartı kullan çünkü diğer Use only this card because there is a
kartta problem var problem in other card / other card has a

problem
Lütfen akşam 5’te gel çünkü eşimin Please come at 5 o’clock in the evening
doğum günü var, ofisten erken because my wife has a birthday, I will leave
the office early
çıkacağım.
Dikkat et! Tabağa dokunma. Çok sıcak Be careful! Don’t touch the plate. It is very
hot
Saat 5’te havalimanda ol. 7’de uçağımız Be at/in the airport at % o’clock. We have a
var. plane at 7 o’clock
Pencereyi kapat çünkü çok soğuk. Close the window because it is very cold. I
Hasta olacağım will be ill
Siparişimi iptal edin lütfen. Acil çıkmam Please cancel my order. I must leave
gerekiyor urgently
Odamı değiştirin lütfen çünkü çok sıcak Please change my room because it is very
ve odamda internet yok hot and there isn’t internet in my room
Ne zaman geleceksin? Lütfen cevap When will you come? Please answer, I am
ver, seni bekliyorum waiting (for) you
Lütfen endişelenme. Yarın problemi Please don’t worry. We will solve the
çözeriz problem tomorrow
Baban geliyor. Kapıyı aç ve ona yardım Your dad is coming. Open the door and help
et him
Anahtarımla odamı açamadım. Bakabilir misiniz?
Key - anahtar
Open - Açmak
Look - Bakmak

Sigara içilmeyen odanız var mı? İki kişilik oda verebilir misiniz,
lütfe
Sigara içilmeyen oda - Non smoking room

n
Odamda terlik ve havlu yok. Onları hemen getirebilir misiniz
Slippers - terlikler
Towel - havlu
Right now - hemen

Bu otelde oda içi kahvaltı servisi var mı

İn room breakfast - Oda Kahvaltısı

Otelinizde oda içi kahvaltı servisiniz var mı
İn room breakfast - Oda Kahvaltısı

Mutfaklı suit oda verebilir misiniz? Çantalarımız takside. Onları

Suite room - Suit oda

Wi şifresiyle internete bağlanamıyorum. Şifreniz doğru mu? Bir de

resepsiyonda faks var mı? Varsa numarasını verebilir misiniz? 2
saat içinde 2 evrak gelecek
Password - Şifre
Right - Doğru
Connect - Bağlanmak
fi

Kahve makinem boş. Hemen doldurabilir misiniz?
Kahve makinesi - Coffee machine

Boş - Empty
Doldurmak - Fill
Hemen - Right now

Anahtar kartımla SPA'ya giremiyorum. Sanırım kartım bozuk
Key Card - Anahtar Kartı

Girmek - Enter
bozuk - Damaged

Spor salonu ne zaman kullanabilirim? Bir de, orada havuz var mı
Use - Kullanmak
Swimming pool - Havuz

Kuru temizleme hizmetiniz var mı? Ceketime yarın sabah ihtiyacım

olacak. Onu odama kahvaltından önce getirebilir misiniz
Dry Cleaning - Kuru Temizleme
Service - Hizmet
Need - İhtiyaç

Akşam havalimana otobüs servisi var mı? Bir de otobüs ne zaman

gelecek?
otobüs servisi - shuttle

Odanızdaki televizyon hasarlı dolayısıyla ekstra hasar ücretini

ödemek zorundasını
Damaged - Hasarlı
Payment - ücret
Extra - Ekstra
Pay - Ödemek

Yardımınıza ihtiyacım olacak. Takside birkaç ağır valizim var. Onları

odama getirin lütfe
Heavy - ağır
Suitcases - valizler
Need - İhtiyaç
Some - birkaç

Mutfaklı suit oda için bir haftalık rezervasyonum var. Onu iptal edin
lütfen. Uçuşumuzu ertelemek zorundayız. Acil bir işimiz va
postpone - ertelemek
Balkonumuzdan deniz manzarası var mı? Bir de odamızda sigara

içebiliyor muyuz
deniz manzarası - sea view

?
Gelecek hafta için 3 kişilik müsait odalarınız var mı? Bir haftalık
rezervasyon yapacağı
for three people - üç kişilik

z
Yarınki kanyon gezimi iptal edin lütfen. Kendimi iyi hissetmiyorum.

Eğer mümkünse gezimi haftaya erteleyin
Canyon - Kanyon
Trip - Gezi
Postpone - Ertelemek
Myself - Kendimi
Eğer mümkünse - If possible

Yarın saat 12'de çıkış yapacağım fakat size bir şey soracağım:
bavullarımı saat 7'ye kadar resepsiyonda bırakabilir miyim? Alışverişe
gideceğim. 7 civarında/gibi döneri
Something - Birşey
Suitcases - Bavullar
Leave - Bırakmak
Around - Civarında, gibi
Come back - Dönmek

Biletimi yarına değiştirebilir msiniz? Acil işim var bugün, uçamıyorum.

Can/Could you change my ticket to tomorrow? I have an urgent work today,
I can not y
fl

Ankaraya bugün başka uçak var mı? Biznes sınıfıtan 2 koltuk veriniz
lütfen
Is there another ight to Ankara today? Can/Could you give two seats
from/in business class

fl
Çocuk menünüz var mı? Bir de 2 tabak salata getirebilir misiniz
Have you a child menu? And could you bring two plates of salad?
Biletimi başka tarihe değiştiremedim. Uçak sadece haftaya var o

yüzden düğüne katılamam. Siz lütfen beni beklemeyi
I could not change my ticket to another date. There is a ight only in the
next week so I can not join to the wedding. Please don’t wait me
fl
n
Menüde ne var? Yağsız ne tavsiye edebilirsiniz

What is there in menu? What can you advice without fat?
Duty-Free nerede, yardımcı olabilir misiniz? Sağ tarafta olması lazım

ama 20 dakikadır bulamıyorum.Nereye gitmem gerekiyor
Where is Duty Free? Could you help? It must be on the right side but I
can not nd it for 20 minutes. Where must I go?
fi

2 saatlik bir gecikme var. Dışarıda yemek yiyebiliriz. Burada iyi bir
lokanta var. Oraya gidebiliri
There is a delay for two hours. We can eat outside. There is a nice
restaurant here. We can go there
Biletimde kapı numarası yok. Nereye gitmem gerekiyor

I haven’t / There isn’t a gate number on my ticket. Where must I go?
El bagajınız çok ağır. Extra ücret ödemek zorundasınız. Buradan düz

gidin, ücreti orda ödeyebilirsiniz
Your hand bag is very heavy. You must pay extra payment. Go straight
forward from here. You can pay the payment there
Fuarım devam ediyor o yüzden bu cuma uçamıyorum. Biletimi

haftaya erteleyebilir misiniz? Masrafı var mı
My exhibition is continuing so I cannot y this Friday. Could you change
my ticket to the next week? Is there any expense?
fl
?
Biznes sınıfında boş koltuk var mı? İki tane verebilir misiniz lütfe
Is there a free seat in business class? Could you give two seats, please
Otelden havalimana otobüs servisi var mı? Akşam 8’de İstanbula

uçağım var. Biraz erken orada olmam gerekiyor.
Is there a shuttle from the hotel to the airport? I have a plane to Ankara at
8pm. I must be there a little earlier
Kartla ödeyebilir miyim? Nakit param yok veya dolarla ödeme

yapabiliri
Can I pay with credit card? I haven’t cash money or I can pay with
dollars
m
Nerde kahve içebilirim? Bu katta kafeterya var mı? Bir de bu katın

şifresi doğru mu? Bağlanamıyoru
Where can I drink a coffee? Is there a cafe on this oor? And is the
password of this oor right? I cannot connect
fl
m
fl
Uçak ne zaman kalkacak? Zamanında kalkacak mı? Benim
İstanbuldan aktarmalı uçuşum var, geç kalabilirim
When will the plane depart? Will it depart on time? I have a connecting
ight from Istanbul, I can be late
fl

Fransaya ne zaman varırız? Orda havalimandan otelimize kadar

metro var mı? Veya otele kadar otobüs servisi var mı?
When will we arrive to France? Is there a metro from the airport to our
hotel? Or is there a shuttle to the hotel?
Koltuğumu değiştiriniz, lütfen. Buraya sığamıyorum. Eğer acil

çıkıştaki koltuk boşsa, oraya geçebiliri
Change my seat, please? I can not t here. If the emergency exit seat
free, I can pass there
fi
m
Bagajımı bulamıyorum. 1 saattir bekliyorum. Kim yardım edebilir?

I can not nd my baggage. I am waiting for 1 hour. Who can help me?
fi

Şu anda nerdeyim? Burası dış hatlar mı? 5. kapıya nasıl gidebilirim?

Where am I now? Is here International ight? How can I go to 5th gate?
fl

Kırmızı çizgiyi geçmeyiniz! Sıranızı beklemelisiniz

Don’t cross the red line! You must wait the queue/line!
Aktarmalı uçuşuma yetişemedim. İstanbuldan uçağımız zamanında

kalkamadı. Nasıl yardımcı olabilirsiniz? Ekstra ücreti ödemem
gerekiyor mu
I could not catch my connecting ight. Our plane could not depart on
time from Istanbul. How can you help? Must I pay the extra payment?
?
fl
Pencere koltuğumu koridor koltuğuna değiştirebilir misiniz? Burası
çok da
Could you change my window seat to aisle seat? Here is very narrow
r
Anahtarımla odamı açamadım. Bakabilir misiniz?

I could not open my room with my key. Can you look?
Key - anahtar
Open - Açmak
Look - Bakmak

Sigara içilmeyen odanız var mı? İki kişilik oda verebilir misiniz,
lütfe
Have you a non-smoking room? Could you please give a room for two/
double room
Sigara içilmeyen oda - Non smoking room

n
Odamda terlik ve havlu yok. Onları hemen getirebilir misiniz

There are not slippers and towel in my room. Can/Could you bring them
right now?
Slippers - terlikler
Towel - havlu
Right now - hemen

Bu otelde oda içi kahvaltı servisi var mı

Is there an in-room breakfast service in this hotel?
İn room breakfast - Oda içi Kahvaltı

Otelinizde oda içi kahvaltı servisiniz var mı

Have you an in-room breakfast servince in your hotel?
İn room breakfast - Oda içi Kahvaltı

Mutfaklı suit oda verebilir misiniz? Çantalarımız takside. Onları

Can/Could you give a suite room with a kitchen/kitchenette? Our
suitcases are in the taxi. Can/Could you bring them
Suite room - Suit oda

Wi şifresiyle internete bağlanamıyorum. Şifreniz doğru mu? Bir de

resepsiyonda faks var mı? Varsa numarasını verebilir misiniz? 2 saat
içinde 2 evrak gelecek
I can not connect to the internet with the wi password. Is your password
right? And is there a fax in reception? If yes, could you give the number?
Two documents will come in two hours
Password - Şifre
Right - Doğru
Connect - Bağlanmak
fi

fi
Kahve makinem boş. Hemen doldurabilir misiniz?
My coffee machine is empty. Could you ll right now/immediately?
Kahve makinesi - Coffee machine

Boş - Empty
Doldurmak - Fill
Hemen - Right now

fi

Anahtar kartımla SPA'ya giremiyorum. Sanırım kartım bozuk

I can not enter to the SPA with my key card. I think, my card is damaged
Key Card - Anahtar Kartı

Girmek - Enter
bozuk - Damaged

Spor salonu ne zaman kullanabilirim? Bir de, orada havuz var mı

When can I use the Fitness room? And, is there a swimming pool (there)?
Use - Kullanmak
Swimming pool - Havuz

Kuru temizleme hizmetiniz var mı? Ceketime yarın sabah ihtiyacım

olacak. Onu odama kahvaltından önce getirebilir misiniz
Have you a dry cleaning service? I will need my jacket tomorrow
morning. Could you bring it to my room before the breakfast?
Dry Cleaning - Kuru Temizleme
Service - Hizmet
Need - İhtiyaç

Akşam havalimana otobüs servisi var mı? Bir de otobüs ne zaman

gelecek?
Is there a shuttle to the airport in the evening? And when will the bus
come?
otobüs servisi - shuttle

Odanızdaki televizyon hasarlı dolayısıyla ekstra hasar ücretini

ödemek zorundasını
The Tv in your room is damaged so you must pay the extra payment
Damaged - Hasarlı
Payment - ücret
Extra - Ekstra
Pay - Ödemek

Yardımınıza ihtiyacım olacak. Takside birkaç ağır valizim var. Onları

odama getirin lütfe
I will need your help. I have a few heavy suitcases in the taxi. Please,
bring them to my room
Heavy - ağır
Suitcases - valizler
Need - İhtiyaç
Some - birkaç

Mutfaklı suit oda için bir haftalık rezervasyonum var. Onu iptal edin
lütfen. Uçuşumuzu ertelemek zorundayız. Acil bir işimiz va
I have a reservation for a suite room with a kitchennete for one week.
Please, cancel it. We must postpone our ight. We have an urgent work
postpone - ertelemek
fl
r
Balkonumuzdan deniz manzarası var mı? Bir de odamızda sigara

içebiliyor muyuz
Is there a sea view from our balcony? And can we smoke in our room?
deniz manzarası - sea view
?
Gelecek hafta için 3 kişilik müsait odalarınız var mı? Bir haftalık
rezervasyon yapacağı
Have you available rooms for three people in the next week? We will
make a reservation for one week
for three people - üç kişilik
z
Yarınki kanyon gezimi iptal edin lütfen. Kendimi iyi hissetmiyorum.

Eğer mümkünse gezimi haftaya erteleyin
Please, cancel my tomorrow’s Canyon trip. I am not feeling / I don’t feel
myself good. If possible, postpone my trip to the next week, please
Canyon - Kanyon
Trip - Gezi
Postpone - Ertelemek
Myself - Kendimi
Eğer mümkünse - If possible

Yarın saat 12'de çıkış yapacağım fakat size bir şey soracağım:
bavullarımı saat 7'ye kadar resepsiyonda bırakabilir miyim? Alışverişe
gideceğim. 7 civarında/gibi döneri
I will make a check-out tomorrow at 12 o’clock but I will ask you something:
Can I leave my suitcases in reception until 7 o’clock? I will go shopping. I will
come back around 7 o’clock
Something - Birşey
Suitcases - Bavullar
Leave - Bırakmak
Around - Civarında, gibi
Come back - Dönmek

Margaret speaks/learns/teaches five languages

ch
In Turkey, banks open at 9 am
sh + es
sesli
Practice Tina is a teacher. She teaches math at school
Kullanımı Günlük Rutin y + ies
Food is expensive. It costs a lot of money
Julia and I are good friends. I like her and she likes me
Formül S V(s) O
Örn 1 Örn 2 Örn 3 Örn 1 Örn 2
I play work go I My (benim) Me (beni, bana)
You play work go You Your (senin) You (seni, sana)
He playS workS goES He His (onun) Him (onu, ona)
She playS workS goES She Her (onun) Her (onu, ona)
It playS workS goES It Its (onun) It (onu, ona)
We play work go We Our (onun) Us (bizi, bize)
You play work go You Your (sizin) You (sizi, size) always / early / Sue / to work / arrive 1
They play work go They Their (onların) Them (onları, onlara) Examples work / Margaret / hard / usually / at work 1
dinner / we / at 7 pm / always / have / at home 1
Geniş Zaman Giriş Örnekler Pratik Sıklık Zarfları Pratik 2 Olumsuz ve Soru Cümleleri
I work in/at school and my brother works in/at a bank I like big cities I do not like big cities
S do does not V O
Linda lives in NY He likes big cities He does not like big cities
Kullanımı Olumsuz S _ not V(s) O
1
It rains much in autumn here yapmak I do not do my HW every day
do Örnekler
I like big cities yardımcı fiil S does not V O
Examples 1
She does not do her HW every day
The shops open at 9 am
Always - Daima %100
We do a lot of things in our free time Do you work in a bank?
Usually, Generally - Genelde %85 Once a week/month/year
S % V(s) O Often - Sık sık %75 Twice a week/month/year
its price is 5 dollars - it costs 5 dollars Sıklık Zarfları Does he like big cities?
Sometimes - Bazen %50 Three times a week/month/year
Seldom, Rarely - Nadiren %25 Every week/month/year
Never - Asla %0 Soru do does S V O? What do you like?
What do you do?

I always wake up at 7 am never - asla
She usually comes to work late nothing - hiçbir şey anything - hiçbir şey What does she do?
It often shuts down itself nobody - kimse anybody - kimse
Örnekler
We sometimes go to Belgrad forest on Sundays no one - kimse anyone - kimse
I seldom visit my friends nowhere - hiçbir yer(d)e anywhere - hiçbir yer(d)e A. hiçbir şeyi beğenmez A. likes nothing A. doesn't like anything
I never smoke neither - hiç biri
Örnekler 2 A. kimseyi sevmez A. likes nobody/no one A doesn't like anybody
A. tatillerde hiçbir yere gitmez A. goes nowhere on Holidays A doesn't go anywhere

A. hiçbir şeyi beğenmez A. likes nothing
A. kimseyi sevmez A. likes nobody/no one
A. tatillerde hiçbir yere gitmez A. goes nowhere on Holidays
Örnekler 2
We will go nowhere this winter
Bu kış hiçbir yere gitmeyeceğiz
We will not go anywhere this winter
I can do nothing
Hiçbir şey yapamıyorum
I can not do anything
Kullanımı Günlük Rutin
Formül S V(s) O
Örn 1 Örn 2 Örn 3
I play work go
You play work go
He playS workS goES
She playS workS goES
It playS workS goES
We play work go
You play work go
They play work go
Giriş
Örnekler
I work in/at school and my brother works in/at a bank
Linda lives in NY
It rains much in autumn here
I like big cities

Examples
The shops open at 9 am
We do a lot of things in our free time
its price is 5 dollars - it costs 5 dollars

Margaret speaks/learns/teaches five languages
ch
In Turkey, banks open at 9 am
sh + es
sesli
Practice Tina is a teacher. She teaches math at school
y + ies
Food is expensive. It costs a lot of money
Julia and I are good friends. I like her and she likes me
Örn 1 Örn 2
I My (benim) Me (beni, bana)
You Your (senin) You (seni, sana)
He His (onun) Him (onu, ona)
She Her (onun) Her (onu, ona)
It Its (onun) It (onu, ona)
We Our (onun) Us (bizi, bize)
You Your (sizin) You (sizi, size)
They Their (onların) Them (onları, onlara)
Pratik
Sıklık Zarfları
Kullanımı
Always - Daima %100

Usually, Generally - Genelde %85 Once a week/month/year
S % V(s) O Often - Sık sık %75 Twice a week/month/year
Sıklık Zarfları
Sometimes - Bazen %50 Three times a week/month/year
Seldom, Rarely - Nadiren %25 Every week/month/year
Never - Asla %0
I always wake up at 7 am never - asla

She usually comes to work late nothing - hiçbir şey anything - hiçbir şey
It often shuts down itself nobody - kimse anybody - kimse
Örnekler
We sometimes go to Belgrad forest on Sundays no one - kimse anyone - kimse
I seldom visit my friends nowhere - hiçbir yer(d)e anywhere - hiçbir yer(d)e
I never smoke neither - hiç biri
A. hiçbir şeyi beğenmez A. likes nothing
A. kimseyi sevmez A. likes nobody/no one
A. tatillerde hiçbir yere gitmez A. goes nowhere on Holidays
Örnekler 2
We will go nowhere this winter
Bu kış hiçbir yere gitmeyeceğiz
We will not go anywhere this winter
I can do nothing
Hiçbir şey yapamıyorum
I can not do anything
always / early / Sue / to work / arrive Sue always arrives early to work
Examples work / Margaret / hard / usually / at work Margaret usually works hard at work
dinner / we / at 7 pm / always / have / at home We always have dinner at 7 pm at home
Pratik 2
Olumsuz ve Soru Cümleleri
I like big cities I do not like big cities

S do does not V O
He likes big cities He does not like big cities
Olumsuz
yapmak I do my HW every day I do not do my HW every day
do Örnekler
yardımcı fiil She does her HW every day She does not do her HW every day
Do you work in a bank?
Does he like big cities?
Soru do does S V O? What do you like?
What do you do?
What does she do?
A. hiçbir şeyi beğenmez A. likes nothing A. doesn't like anything
Örnekler 2 A. kimseyi sevmez A. likes nobody/no one A doesn't like anybody
A. tatillerde hiçbir yere gitmez A. goes nowhere on Holidays A doesn't go anywhere

Sorular
1 Hergün okulda basketbol oynarım.
2 Arkadaşlarımla piyano öğreniyorum.
3 Çok iyi Fransızca konuşuyorsun.
Bazı insanlar evde vakit geçirmekten

4
hoşlanır. (like spending)
5 Her sabah saat 6’da treni yakalar/yetişir.
6 Jack her gün spor salonuna gider.
7 Piyano çalmaya bayılır.
8 İngilizler daima şemsiye taşırlar
9 Yağmur burada genelde her gün yağar
10 Mutfaktan her gün leziz kokular geliyor.
11 Şarkılarımı genelde hep beraber söyleriz
12 Her Pazar sergievine gideriz.
Çocuklarını her gün okula götürüyorlar

13
(arabayla)
14 Bir kimya şirketi için çalışıyorlar
15 Amcam New York’ta büyük bir evde yaşar
16 Akşam yemeğini saat 5’te yemeyiz.
Hava soğuk olduğunda John ve arkadaşları

17
dışarı çıkmazlar.
İyi komşular gece yüksek sesle müzik

18
dinlemezler
19 Akşamları televizyon izlemezler.
20 Sana inanmıyorum.
21 İnsanlara güvenmez.
22 O adamı tanımıyorsun, değil mi?
1
23 Ailem gece dışarı çıkmama izin vermiyor.
Arkadaşım Michael artık burada kalmak

24
istemiyor.
25 Şehrin bu bölümü iyi kokmaz.
26 Artık farketmez.
27 Havuzda yüzmekten hoşlanmıyor.
28 Beni asla aramaz
29 Hafta sonunda gece birden önce yatmaz.
Bugünlerde birçok insan kırsal kesimde

30
yaşamayı tercih ediyor.
31 Bana inanıyor musun?
Sen ve arkadaşların burayı seviyor

32
musunuz?
33 Baban hala aynı şirkette mi çalışıyor?
34 Yazın yüzer misin?
35 Sinemeya sık gider misin?
Türkiye’deki insanlar haftasonunda çalışır

36
mı?
37 John’un okulda çok arkadaşı var mı?
38 Ailen şu anda nerede olduğunu biliyor mu?
39 Son zamanlarda çok mu yiyor?
Baban akıcı bir şekilde İspanyolca

40
konuşuyor mu?
41 Her sabah odasını toplar mı?
42 Bu adamı tanıyor musun?
43 Jane dışarıda yemek yemeyi sever mi?
44 Pastanın tadı güzel mi?
2
3
Cevaplar
1 Hergün okulda basketbol oynarım. I play tennis basketball every day at school.
2 Arkadaşlarımla piyano öğreniyorum. I learn piano with my friends.
3 Çok iyi Fransızca konuşuyorsun. You speak French very well.
Bazı insanlar evde vakit geçirmekten

4 Some people like spending time at home.
hoşlanır. (like spending)
He catches the train at 6 AM every

5 Her sabah saat 6’da treni yakalar/yetişir.
morning.
6 Jack her gün spor salonuna gider. Jack goes to gym every day.
7 Piyano çalmaya bayılır. Susan loves to play piano.
8 İngilizler daima şemsiye taşırlar English people always carry umbrella.
9 Yağmur burada genelde her gün yağar It usually rains every day here.
It smells very delicious from the kitchen

every day. / Delicious smells comes from
10 Mutfaktan her gün leziz kokular geliyor.
the kitchen every day.
11 Şarkılarımı genelde hep beraber söyleriz We generally sing my songs all together.
12 Her Pazar sergievine gideriz. We go to a gallery every Sunday.
Çocuklarını her gün okula götürüyorlar They drive their kids to school every day.
13
(arabayla) Drive - arabayla götürmek
14 Bir kimya şirketi için çalışıyorlar They work for a chemical company.
15 Amcam New York’ta büyük bir evde yaşar My uncle lives in a big house in New York.
16 Akşam yemeğini saat 5’te yemeyiz. We don’t have dinner at ve o’clock
Hava soğuk olduğunda John ve arkadaşları John and his friends don’t go out when it is
17
dışarı çıkmazlar. cold.
İyi komşular gece yüksek sesle müzik Kind neighbours don’t listen music loudly at
18
dinlemezler night.
19 Akşamları televizyon izlemezler. They don’t watch TV in the evenings.
20 Sana inanmıyorum. I don’t believe you.
4
fi
21 İnsanlara güvenmez. She doesn’t trust people
22 O adamı tanımıyorsun, değil mi? You don’t know that guy, do you?
23 Ailem gece dışarı çıkmama izin vermiyor. My family don’t let me go out at night.
Arkadaşım Michael artık burada kalmak My friend Michael does not want to stay
24
istemiyor. here anymore.
It doesn’t smell good in this part of town.
25 Şehrin bu bölümü iyi kokmaz.

This part of the city does not smell good
26 Artık farketmez. It doesn’t matter anymore.
27 Havuzda yüzmekten hoşlanmıyor. He doesn’t like swimming in the pool.
28 Beni asla aramaz She never calls me
She does not go to bed before 1 AM at the

29 Hafta sonunda gece birden önce yatmaz.
weekend.
Bugünlerde birçok insan kırsal kesimde Many people prefer to live in countryside in
30
yaşamayı tercih ediyor. these days.
31 Bana inanıyor musun? Do you believe me?
Sen ve arkadaşların burayı seviyor

32 Do you and your friends like this place?
musunuz?
Does your father still work in the same

33 Baban hala aynı şirkette mi çalışıyor?
company?
34 Yazın yüzer misin? Do you swim in the summer?
35 Sinemeya sık gider misin? Do you often go to the cinema?
Türkiye’deki insanlar haftasonunda çalışır

36 Do people in Turkey work at weekends?
mı?
37 John’un okulda çok arkadaşı var mı? Does John have a lot of friends at school?
Does your parents know where you are

38 Ailen şu anda nerede olduğunu biliyor mu?
now?
39 Son zamanlarda çok mu yiyor? Does she eat a lot lately?
Baban akıcı bir şekilde İspanyolca

40 Does your father speak Spanish uently?
konuşuyor mu?
41 Her sabah odasını toplar mı? Does she tidy her room every morning?
42 Bu adamı tanıyor musun? Do you know that man?
5
fl
43 Jane dışarıda yemek yemeyi sever mi? Does Jane like eating out?
44 Pastanın tadı güzel mi? Does the cake taste good?
6
konuşmak
temizlemek
Mekanik gitmek
yazmak
giymek
yönlendirme I will go to the cinema
istemek -want iki fiili birleştirme I want to sleep

Bu durum (situation) hakkında düşünmek
tercih etmek - prefer I don’t want to think about this situation
I am studying TO pass my exam istemiyorum
TO
for (için)
anlamak - understand Şimdiki zaman anlamında kullanılıyor
inanmak - believe I am studying FOR passING my exam
AMA Eşim kırmızı rengi giymeyi (wear) tercih ediyor My wife/husband prefers to wear (the) red color
sevmek - love geniş zaman grameriyle yazılıyor
Durağan hoşlanmak - like I am going TO (2 fiil) speak TO (—>) school with
Kahve istiyorum I want coffee Example
nefret etmek - hate my teacher TO (for) solve my problem Ben bu şakayı (joke) bir daha (again) duymak
I don’t want to hear this joke again
bilmek - know (hear) istemiyorum
thinking düşünmek S V(s) to V O

S do does not V to V O Burada neden yemek yemeyi tercih ediyorsun? Why do you prefer to eat (meal) here?
think
think bence / zannetmek / sanmak do does S V to V O?
Wh do does S V to V O?
Ne demek istiyorsun? What do you want to say / tell
İki fiilli cümle
I run every day kapsamında O bu hafta burada kalmayı tercih ediyor She prefers to stay here this week
durağan fiiller Daha iyi bir hizmet (service) almak istiyoruz we want to take a good/better service
Running is good for your health O bu filmi izlemek istemiyor He does not want to watch this film
Ving = isim (S&O) Examples
Sometimes believing is all we have Seni bir daha görmek istemiyorum I don’t want to see you again
O bu hafta burada kalmayı tercih ediyor mu? Does she prefer to stay this week here?
Understanding is important
O neden bu lokantaya gelmeyi tercih ediyor? Why does he prefer to come to this restaurant? Benden (from me) ne duymak istiyorsun? What do you want to hear from me?
Geniş Zaman 2 Want S V to V O TO Graphic Practice
I want coffee I don’t want coffee

I understand I don’t understand
S V(s) O
S do does not V O She doesn’t want a horror
film, she wants an action film
SVO & SVO & SVO
Kahve istiyorum - I want coffee

S V to V O
Komplike Cümle Yapıları
Kahve içmek istiyorum - I want to drink coffee
I like hiking = I like to hike

S V Ving O
She prefers sleeping here = She prefers to sleep
here
I want to make a reservation for a week

1 haftalık (for a week) rezervasyon yapmak
Örnek
istiyorum
I would like to make a reservation for a week
can + please = could

want + please = would like
I want coffee please

Would like
I would like coffee please
He wantS coffee please

He would like coffee please
konuşmak
temizlemek
Mekanik gitmek
yazmak
giymek
istemek -want
tercih etmek - prefer
anlamak - understand Şimdiki zaman anlamında kullanılıyor

inanmak - believe AMA
sevmek - love geniş zaman grameriyle yazılıyor
Durağan hoşlanmak - like
Kahve istiyorum I want coffee
nefret etmek - hate
bilmek - know
thinking düşünmek
think
think bence / zannetmek / sanmak
I run every day
Running is good for your health

Ving = isim (S&O)
Sometimes believing is all we have
Understanding is important
Want
S V to V O
I want coffee I don’t want coffee

I understand I don’t understand
S V(s) O
S do does not V O
She doesn’t want a horror
film, she wants an action film
SVO & SVO & SVO
Kahve istiyorum - I want coffee

S V to V O
Komplike Cümle Yapıları
Kahve içmek istiyorum - I want to drink coffee
I like hiking = I like to hike

S V Ving O
She prefers sleeping here = She prefers to sleep
here
I want to make a reservation for a week

1 haftalık (for a week) rezervasyon yapmak
Örnek
istiyorum
I would like to make a reservation for a week
can + please = could

want + please = would like
I want coffee please

Would like
I would like coffee please
He wantS coffee please

He would like coffee please
yönlendirme I will go to the cinema
iki fiili birleştirme I want to sleep
TO I am studying TO pass my exam

for (için)
I am studying FOR passING my exam
I am going TO (2 fiil) speak TO (—>) school with

Example
my teacher TO (for) solve my problem
S V(s) to V O
S do does not V to V O
do does S V to V O?
Wh do does S V to V O?
İki fiilli cümle
kapsamında O bu hafta burada kalmayı tercih ediyor She prefers to stay here this week
durağan fiiller
O bu filmi izlemek istemiyor He does not want to watch this film
Examples
O bu hafta burada kalmayı tercih ediyor mu? Does she prefer to stay this week here?
O neden bu lokantaya gelmeyi tercih ediyor? Why does he prefer to come to this restaurant?
TO
Graphic
Bu durum (situation) hakkında düşünmek
I don’t want to think about this situation
istemiyorum
Eşim kırmızı rengi giymeyi (wear) tercih ediyor My wife/husband prefers to wear (the) red color
Ben bu şakayı (joke) bir daha (again) duymak

I don’t want to hear this joke again
(hear) istemiyorum
Burada neden yemek yemeyi tercih ediyorsun? Why do you prefer to eat (meal) here?
Ne demek istiyorsun? What do you want to say / tell
Daha iyi bir hizmet (service) almak istiyoruz we want to take a good/better service
Seni bir daha görmek istemiyorum I don’t want to see you again
Benden (from me) ne duymak istiyorsun? What do you want to hear from me?
Practice
appear görünmek cost mal olmak dislike sevmemek
care ilgilenmek expect beklemek feel hissetmek
exist var olmak have sahip olmak hate nefret etmek
forget unutmak hope umut etmek imagine hayal etmek
hear duymak know bilmek like beğenmek
include dahil etmek love sevmek mind düşünmek
need ihtiyaç duymak own sahip olmak prefer tercih etmek
realize gerçekleştirmek remember hatırlamak see anlamak/ görmek
seem görünmek smell koklamak suppose varsaymak
taste tatmak understand anlamak want istemek
believe inanmak belong ait olmak
Qurio Akademi
Aksesuar Tablosu
MÜMKÜNİYET CAN
+ I can speak BEN KONUŞABİLİRİM

KULLANILAN ZAMANLAR
ŞİMDİK - I can not speak BEN KONUŞAMAM/KONUŞAMIYORUM
GENİ ? Can I speak? KONUŞABLİRİMİYİM?
GELECEK
Wh? When can I speak? NE ZAMAN KONUŞABİLİRİM?
GEÇMİŞ MÜMKÜNİYET COULD
+ She could speak O KONUŞABİLDİ
KULLANILAN ZAMANLAR - She couldn't speak O KONUŞAMADI

GEÇMİŞ ? Could she speak? O KONUŞABİLDİ Mİ
Wh? When could she speak? NE ZAMAN KONUŞABİLDİ?
ZORUNLULUK MUST
+ You must wait BEKLEMELİSİN/ BEKLEMEK ZORUNDASIN

KULLANILAN ZAMANLAR
ŞİMDİK - You mustn't wait BEKLEMEMELİSİN
GENİ ? Must you wait? BEKLEMELİMİSİN?
GELECEK
Wh? What must you wait? NEYİ BEKLEMEK ZORUNDASIN?
TAVSİYE SHOULD
+ You should wait BEKLEMELİSİN (BENCE)

KULLANILAN ZAMANLAR
- You shouldn't wait BEKLEMEMELİSİN (BENCE)
ŞİMDİK
GENİ ? Should I wait? BEKLEMELİMİYİM? (SENCE)
GELECEK
Wh? Where should I wait? NEREDE BEKLEMEM GEREKİYOR (SENCE)
GELECEK WİLL
+ He will call O ARAYACAK
- He will not call O ARAMAYACAK
? Will he call? O ARAYACAK MI?
Wh? When will he call? O NE ZAMAN ARAYACAK?
ŞİMDİKİ ZAMAN FİİLLİ S am/is/are Ving O
+ She is cleaning O TEMİZLİYOR
- She is not cleaning O TEMİZLEMİYOR
? Is she cleaning? O TEMİZLİYOR MU?
Wh? What is she cleaning? O NE TEMİZLİYOR?
ŞİMDİKİ ZAMAN DURUM S am/is/are O
+ She is happy O MUTLU
- She is not happy O MUTLU DEĞİL
? İs she happy? O MUTLU MU?
Wh? Why is she happy? O NEDEN MUTLU?
(VAR) SAHİPLİK Have/Has (got)
+ You have (got) a problem PROBLEMİN VAR
- You haven’t (got) a problem PROBLEMİN YOK
? Have you (got) a problem? PROBLEMİN Mİ VAR?
Wh? What have you (got)? NEYİN VAR?
www.qurio.academy
Ş
Qurio Akademi
Aksesuar Tablosu
(VAR) BULUNMUŞLUK There is/are
+ There is a problem PROBLEM VAR
- There is not a problem PROBLEM YOK
? Is there a problem? PROBLEM Mİ VAR?
Wh? Who is there? (KAPIDA, TELEFONDA VS.) KİM VAR?
EMİR CÜMLELERİ VO
+ Come here! BURAYA GEL(İN)!
- Don't come here! BURAYA GELME(YİN)!
RİCA CÜMLELERİ Please, V O
+ Please, come here LÜTFEN BURAYA GEL(İN)
- Please don't come here LÜTFEN BURAYA GELME(YİN)
GENİŞ ZAMAN S V(s) O
d + They work everyday ONLAR HERGÜN ÇALIŞIR

doe
yardımcı illeri olumsuz ve - They don’t work everyday ONLAR HERGÜN ÇALIŞMAZ
soru cümlelerde ? Do they work everyday? ONLAR HERGÜN ÇALIŞIR MI?
kullanılıyor
Wh? Why do they work everyday? ONLAR NEDEN HERGÜN ÇALIŞIR?
İKİ FİİLLİ CÜMLELER S V(s) to V O
+ You want to stay here BURADA KALMAK İSTİYORSUN

Buradaki örnekler geniş
zaman kapsamında verildi. - You don’t want to stay here BURADA KALMAK İSTEMİYORSUN
Aynı şekilde farklı
zamanlarda da iki illi ? Do you want to stay here? BURADA KALMAK İSTİYOR MUSUN?
cümleler kurulabilir
Wh? Why do you want to stay here? BURADA NEDEN KALMAK İSTİYORSUN
DEVAMLI GEÇMİŞ ZAMAN S was/were Ving O
+ She was cleaning O TEMİZLİYORDU
- She was not cleaning O TEMİZLEMİYORDU
? Was she cleaning? O TEMİZLİYORMUYDU?
Wh? When was she cleaning? O NE ZAMAN TEMİZLİYORDU?
GEÇMİŞ ZAMAN DURUM S was/were O
+ She was happy O MUTLUYDU
- She was not happy O MUTLU DEĞİLDİ
? Was she happy? O MUTLUMUYDU?
Wh? Why was she happy? O NEDEN MUTLUYDU?
BASİT GEÇMİŞ S V2 O
di + She spoke with him O ONUNLA KONUŞTU

yardımcı ili kullanılır
olumsuz ve soru - She didn’t speak with him O ONUNLA KONUŞMADI
cümlelerde ve ili yalın ? Did she speak with him? O ONUNLA KONUŞTU MU?
hale bırakıyor
Wh? When did she speak with him? O ONUNLA NE ZAMAN KONUŞTU?
www.qurio.academy
o
fi
fi
fi
fi
Sorular
Sana inanmıyorum! Yalan söylüyorsun!
Çay istemiyorum. kahve getirebilir misiniz?
Bugün çok yorgunum o yüzden hiçbir yere

gitmek istemiyorum
Burada kalmayı tercih etmiyorum çünkü

burası çok sıcak
Gerçekleri duymak istemiyorum
Bu gömleği neden satın almak istiyorsun?
Hangi filmi izlemeyi tercih ediyorsun?
Eşim genelde bisikletle gitmeyi tercih ediyor
Nereye gitmek istiyorsun?
Neden sık sık buraya gelmeyi tercih

ediyorsun?
Ona bu konuyu anlatma çünkü anlamıyor veya

anlamak istemiyor
Bu konu hakkında ne zaman konuşmak

istiyorsun?
Senin bütün yalanlarını biliyorum
Yardımına ihtiyaç duymuyorum
Mail adresini hatırlamıyorum. Tekrar yazabilir

misin?
Daha başarılı olmak istiyorum
Bu konuyla ilgili hiçbir şey bilmiyorum
1
Sana güvenmek istiyorum ama maalesef
güvenemiyorum
Bugün hiçbir yere gitmek istemiyorum, evde

kalmak istiyorum
Neden gelende bu lokantayı tercih ediyorsun?
Neden genelde bu lokantada yemek yemeyi

tercih ediyorsun?
Ben odamı değiştirmek istiyorum. Bana

yardımcı olabilir misiniz?
Seninle bir daha bu konuyu konuşmak

istemiyorum
Annem bazen haftasonları yalnız olmayı tercih

ediyor
Lütfen gitme, seninle bu konu hakkında ciddi

bir şekilde konuşmak istiyorum
Buraya gelmek istiyorsan gelebilirsin
Sen ne demek istiyorsun? Seni anlayamadım
Yöneticimiz seni bir daha görmek istemiyor
Ben buraya gelmeyi ve yemek yemeyi tercih

ediyorum
Bu konuyla ilgili ne zaman buluşmak

istiyorsun?
Bu bölümü seçmek istiyorum ama emin

değilim. Peki, sen ne düşüyorsun? Tavsiye
ediyor musun?
Babam renkli kıyafetleri giymeyi tercih

etmiyor.
Biletimi iptal etmek istiyorum. Maalesef iş

dolayısıyla uçamıyorum. Herhangi masrafı var
mı?
Bu konuyu kimseyle paylaşmak istemiyorum
Benimle beraber kim gelmek istiyor?
2
Bu işi artık yapmak istemiyorum. Çok sıkıcı ve
yorucu
Yarın arkadaşımla kampa gideceğim. Sen de

bizimle gelmek istiyor musun?
Seninle bir şarkı paylaşmak istiyorum, eminim

beğeneceksin
3
Cevaplar
Sana inanmıyorum! Yalan söylüyorsun! I don’t believe you! You are lying!
Çay istemiyorum. kahve getirebilir misiniz? I don’t want tea. Could bring coffee?
Bugün çok yorgunum o yüzden hiçbir yere I am very tired today so I don’t want to go anywhere / I
gitmek istemiyorum want to go nowhere
Burada kalmayı tercih etmiyorum çünkü I don’t prefer to stay here because here is very hot / it is
burası çok sıcak very hot here
Gerçekleri duymak istemiyorum I don’t want to hear the realities
Bu gömleği neden satın almak istiyorsun? Why do you want to buy this shirt?
Hangi filmi izlemeyi tercih ediyorsun? Which film do you prefer to watch?
Eşim genelde bisikletle gitmeyi tercih ediyor My wife/husband usually prefers to go/ride by bicycle
Nereye gitmek istiyorsun? Where do you want to go?
Neden sık sık buraya gelmeyi tercih

Why do you often prefer to come here?
ediyorsun?
Don’t explain/tell him/her (about) this subject because

Ona bu konuyu anlatma çünkü anlamıyor veya
he doesn’t understand or he does not want to
anlamak istemiyor
understand
Bu konu hakkında ne zaman konuşmak

When do you want to talk about this subject?
istiyorsun?
Senin bütün yalanlarını biliyorum I know (about) all your lies / your all lies
Yardımına ihtiyaç duymuyorum I don’t need your help
Mail adresini hatırlamıyorum. Tekrar yazabilir I don’t remember your mail address. Can/Could you
misin? write again?
Daha başarılı olmak istiyorum I want to be more successful
4
I know nothing about this subject / I don’t know
Bu konuyla ilgili hiçbir şey bilmiyorum
anything about this subject
Sana güvenmek istiyorum ama maalesef

I want to trust (to) you but unfortunately I can not
güvenemiyorum
Bugün hiçbir yere gitmek istemiyorum, evde I don’t want to go anywhere/ I want to go nowhere
kalmak istiyorum today, I want to stay at home
Neden gelende bu lokantayı tercih ediyorsun? Why do you usually prefer this restaurant?
Neden genelde bu lokantada yemek yemeyi

Why do you usually prefer to eat in this restaurant?
tercih ediyorsun?
Ben odamı değiştirmek istiyorum. Bana

I want to change my room. Could you help me?
yardımcı olabilir misiniz?
Seninle bir daha bu konuyu konuşmak

I don’t want to speak with you this topic again
istemiyorum
Annem bazen haftasonları yalnız olmayı tercih My mom sometimes prefers to be alone on the
ediyor weekends
Lütfen gitme, seninle bu konu hakkında ciddi Please, don’t go, I want to speak with you about this
bir şekilde konuşmak istiyorum subject seriously
Buraya gelmek istiyorsan gelebilirsin If you want to come here, you can come
Sen ne demek istiyorsun? Seni anlayamadım What do you want to say? I couldn’t understand you
Yöneticimiz seni bir daha görmek istemiyor Our manager doesn’t want to see you again
Ben buraya gelmeyi ve yemek yemeyi tercih

I prefer to come here and to eat/have a meal
ediyorum
Bu konuyla ilgili ne zaman buluşmak

When do you want to meet about this topic?
istiyorsun?
Bu bölümü seçmek istiyorum ama emin I want to choose this faculty but I am not sure. Well,
değilim. Peki, sen ne düşüyorsun? Tavsiye What do you think? Do you suggest?
ediyor musun?
Babam renkli kıyafetleri giymeyi tercih

My dad doesn't prefer to wear colored clothes
etmiyor.
Biletimi iptal etmek istiyorum. Maalesef iş I want to cancel my ticket. Unfortunately I can not fly
dolayısıyla uçamıyorum. Herhangi masrafı var because of work. Is there any expense?
mı?
Bu konuyu kimseyle paylaşmak istemiyorum I want to share this topic with nobody
5
Who wants to come with me? (Fiile “S” takısı ekliyoruz
Benimle beraber kim gelmek istiyor?
çünkü “who” 3. tekil)
Bu işi artık yapmak istemiyorum. Çok sıkıcı ve I don’t want to do this work anymore. It is very boring
yorucu and hard
Yarın arkadaşımla kampa gideceğim. Sen de I will go with my friend to the camp tomorrow. Do you
bizimle gelmek istiyor musun? want to come with us, too?
Seninle bir şarkı paylaşmak istiyorum, eminim

I want to share with you a song, I am sure you will like it
beğeneceksin
6
S am is are Ving O Durum S am is are O
Şimdiki Zaman Hareket
Tüm Aksesuarlar
Geniş
I can always help you

S was were Ving O Durum S was were O Can
You must never come late

Must
Geçmiş Zaman Hareket
You should always develop yourself
Should
We are usually working here this week
S am is are Ving O
Merhaba. Kendimi (myself) çok kötü hissediyorum (feel). Yemekten Examples
Hello. I am feeling very bad myself. I have stomach ache after She is always happy
sonra (after the meal) mide ağrım var (stomach ache) ve nefes S am is are O
the meal and I can’t breath
alamıyorum (breath) There are always a lot of people in this
Filmlerden Sahneler There is / are restaurant
S was were Ving O S was were O
S was were not Ving O S was were not O Aslında (in fact) öğle yemeğinde (lunch) ilk defa (for the first time)
SVO was were S Ving O? was were S O? In fact, I ate sushi for the first time at/in the lunch. I was good Have / Has We always have a meeting on Friday
sushi yedim (ate). Öğlen (at the noon) iyidim ama şimdi mide ağrım
WH was were S Ving O? WH was were S O? at the noon, but I have stomach ache now
var
VO Always come on time
1. Could Peki, size bir ilaç vereceğim (medicine). Onu burada şimdi için. Bir Well, I will give you a medicine. Drink/take it here now. The/ S V(s) O
Geçmiş Zamanlar 2. S was were Ving O saat (hour) sonra ağrı (ache) geçer (pass). Ama yarın öğleye (noon) your ache will pass after one hour. Don’t eat anything/Eat
3. S was were O kadar (until) hiçbir şey yemeyin, sadece (just) su için nothing until tomorrow noon, drink just water
Geçmiş Zamanlar Geçmiş Zaman 1 Geçmiş Zaman 2 Examples Practice 1 Practice 2 Toparlama Examples
Dün ofisteydik. Bütün gün çalışıyorduk. We were in the office yesterday. We were working all day Tüm Aksesuarlar
Ben geçen hafta hastaydım, dolayısıyla işe gidemedim. Bütün gün I was ill last week, so I could not go to work. I was (at) home all Geçmiş Geniş Şimdiki Gelecek
evdeydim day
Can
How was the new subject? Could you understand? Will the Could
Yeni konu nasıldı? Anlayabildin mi? Hoca bir daha anlatacak mı?
teacher explain again?
1. Could Must
2. S was were Ving O Toplantıdaydım, o yüzden mesajına cevap veremedim. Telefonum I was in/at the/a meeting, so I could not answer to your/the
Geçmiş Zamanlar 3. S was were O bütün gün kapalıydı (closed) message. My phone was closed all day Should
4. Basit Geçmiş
Will
What were you doing at 7 pm yesterday? I could not reach you.
Dün saat 7’de ne yapıyordun? Sana ulaşamadım (reach). Neredeydin?
openED Where were you?
S am is are Ving O
Düzenli closED
cleanED
S am is are O
S V2 O
go - went
Düzensiz buy - bought There is / are
know - knew
Have / Has
Örnek 1
VO
S V(s) O S V2 O S V(s) O
Karşılaştırma S do does not V O S did not V O
Do does S V O? Did S V O? S was were Ving O
S was were O
S V2 O
S am is are Ving O Durum S am is are O
Şimdiki Zaman Hareket
S was were Ving O Durum S was were O
Geçmiş Zaman Hareket
S was were Ving O S was were O

S was were not Ving O S was were not O
SVO was were S Ving O? was were S O?
WH was were S Ving O? WH was were S O?
1. Could
Geçmiş Zamanlar 2. S was were Ving O
3. S was were O
Geçmiş Zaman 1
Geçmiş Zaman 2
1. Could
2. S was were Ving O
Geçmiş Zamanlar 3. S was were O
4. Basit Geçmiş
openED
Düzenli closED
cleanED
S V2 O
go - went
Düzensiz buy - bought
know - knew
You went home yesterday

You did not go home yesterday
Örnek
A: Did you go home yesterday?
B: Yes, I went home yesterday
S V(s) O S V2 O
Karşılaştırma S do does not V O S did not V O
Do does S V O? Did S V O?
Filmlerden Sahneler
Examples
Practice 1
Dün ofisteydik. Bütün gün çalışıyorduk. We were in the office yesterday. We were working all day
Ben geçen hafta hastaydım, dolayısıyla işe gidemedim. Bütün gün I was ill last week, so I could not go to work. I was (at) home all
evdeydim day
How was the new subject? Could you understand? Will the
Yeni konu nasıldı? Anlayabildin mi? Hoca bir daha anlatacak mı?
teacher explain again?
Toplantıdaydım, o yüzden mesajına cevap veremedim. Telefonum I was in/at the/a meeting, so I could not answer to your/the
bütün gün kapalıydı (closed) message. My phone was closed all day
What were you doing at 7 pm yesterday? I could not reach you.

Dün saat 7’de ne yapıyordun? Sana ulaşamadım (reach). Neredeydin?
Where were you?
Merhaba. Kendimi (myself) çok kötü hissediyorum (feel). Yemekten
Hello. I am feeling very bad myself. I have stomach ache after
sonra (after the meal) mide ağrım var (stomach ache) ve nefes
the meal and I can’t breath
alamıyorum (breath)
Aslında (in fact) öğle yemeğinde (lunch) ilk defa (for the first time)
In fact, I ate sushi for the first time at/in the lunch. I was good
sushi yedim (ate). Öğlen (at the noon) iyidim ama şimdi mide ağrım
at the noon, but I have stomach ache now
var
Peki, size bir ilaç vereceğim (medicine). Onu burada şimdi için. Bir Well, I will give you a medicine. Drink/take it here now. The/
saat (hour) sonra ağrı (ache) geçer (pass). Ama yarın öğleye (noon) your ache will pass after one hour. Don’t eat anything/Eat
kadar (until) hiçbir şey yemeyin, sadece (just) su için nothing until tomorrow noon, drink just water
Practice 2
Toparlama
Tüm Aksesuarlar
Geçmiş Geniş Şimdiki Gelecek
Can
Could
Must
Should
Will
S am is are Ving O
S am is are O
There is / are
Have / Has
VO
S V(s) O
S was were Ving O
S was were O
S V2 O
Tüm Aksesuarlar
Geniş
I can always help you

Can
You must never come late

Must
You should always develop yourself
Should
We are usually working here this week
S am is are Ving O
Examples
She is always happy
S am is are O
There are always a lot of people in this
There is / are restaurant
Have / Has We always have a meeting on Friday
VO Always come on time
S V(s) O
Examples
www.qurio.academy
En Çok Kullanılan Fiillerin 2. halleri
begin began başlamak leave left terk etmek

break broke kırmak lose lost kaybetmek
bring brought getirmek make made yapmak
build built inşa etmek meet met buluşmak
buy bought satın almak pay paid ödemek
catch caught yakalamak put put koymak
come came gelmek read read okumak
do did yapmak ring rang çalmak (zil)
drink drank içmek say said söylemek
eat ate yemek see saw görmek
fall fell düşmek sell sold satmak
find found bulmak sit sit oturmak
fly flew uçmak sleep slept uyumak
forget forgot unutmak speak spoke söylemek
get got almak stand stood durmak
give gave vermek take took almak
go went gitmek tell told anlatmak
have had sahip olmak think thought düşünmek
hear heard duymak win won kazanmak
know knew bilmek write wrote yazmak
Sorular
Dün genel toplantımız vardı. İki gün

İstanbuldaydım. Orada yöneticilerle konuştum.
Beni Almanya’ya gönderecekler gelecek hafta.

Araştırma yapmam gerekiyor
Mehmet bey de geldi. Onunla toplantıdan sonra

konuştuk. O da benimle beraber Almanya’ya
gelecek.
Affedersiniz, ben bu yemeği sipariş etmedim.

Tavuk, salata ve çorba istedim. Bunu hemen
değiştirebilir misiniz?
Çok özür dileriz. Hemen getiriyoruz
Bir şey rica etmek istiyorum. Buraya iki masa

ekleyebilir misiniz? 5 kişi daha gelecek 10 dk
sonra
A: Merhaba. Ben 2 gün önce otelinize giriş yaptım.

Bugün çıkmam gerekiyor ama 3 gün
daha kalmak istiyorum, bir de odamda dün
internete bağlanamadım. Bir kaç defa
denedim ama çalışmadı.
B: Eğer isterseniz sizi 5. odaya alabiliriz. Orada

internet bağlantısı daha güçlü.
A: Tamam, teşekkür ederim
A: Affedersiniz beyefendi. Sanırım kazayı

gördünüz
B: Evet. Yolun kenarındaydım ve her şeyi gördüm.
A: Peki kazayı anlatabilir misiniz?
B: Tabi ki. Yeşil araba Marson caddesinden

geliyordu. Bran Caddesine dönüyordu. O esnada
küçük bir kız yola koştu. Yeşil araba frene bastı.
kırmızı araba yeşil arabaya arkadan çarptı.
Cevaplar
Dün genel toplantımız vardı. İki gün We had a general meeting yesterday. I was in
İstanbuldaydım. Orada yöneticilerle konuştum. Istanbul for two days. I talked to the managers
there.
Beni Almanya’ya gönderecekler gelecek hafta. They will send me to Germany next week. I must do/
Araştırma yapmam gerekiyor make a research
Mehmet bey de geldi. Onunla toplantıdan sonra Mr. Mehmet came, too. We talked to him after the
konuştuk. O da benimle beraber Almanya’ya meeting. He will come with me to Germany
gelecek.
Affedersiniz, ben bu yemeği sipariş etmedim. Excuse me, I didn't order this meal. I wanted
Tavuk, salata ve çorba istedim. Bunu hemen chicken, salad, and soup. Could you change it right
değiştirebilir misiniz? now/ immediately / now?
Çok özür dileriz. Hemen getiriyoruz We are really sorry. We will bring it right now.
Bir şey rica etmek istiyorum. Buraya iki masa I want to ask you something. Could you add two
ekleyebilir misiniz? 5 kişi daha gelecek 10 dk tables here? 5 more people will come 10 minutes
sonra later
A: Merhaba. Ben 2 gün önce otelinize giriş yaptım. A: Hello. I checked-in to your hotel 2 days ago. I
Bugün çıkmam gerekiyor ama 3 gün must leave today, but I want to stay 3 days more, in
daha kalmak istiyorum, bir de odamda dün addition, I could not connect to the internet in my
internete bağlanamadım. Bir kaç defa room yesterday. I tried several times but it didn't
denedim ama çalışmadı. work.
B: Eğer isterseniz sizi 5. odaya alabiliriz. Orada B: If you want, we can take you to the 5th room.
internet bağlantısı daha güçlü. There is stronger internet connection.
A: Tamam, teşekkür ederim A: Ok, thank you
A: Affedersiniz beyefendi. Sanırım kazayı A: Excuse me, sir. I think you saw the accident.
gördünüz
B: Evet. Yolun kenarındaydım ve her şeyi gördüm. B: Yes. I was on the side of the road and saw
everything.
A: Peki kazayı anlatabilir misiniz? A: Can you tell us about the accident?
B: Tabi ki. Yeşil araba Marson caddesinden B: Of course. The green car was coming from
geliyordu. Bran Caddesine dönüyordu. O esnada Marson Street. It was turning to Bran Street.
küçük bir kız yola koştu. Yeşil araba frene bastı. Meanwhile a little girl ran to the road. Green car
kırmızı araba yeşil arabaya arkadan çarptı. braked. Red car crashed from behind to the green
car.
Unit
106 in at on (places 1)
in
in a ro o m in a garden
in a sho p in a t o w n
in a car in th e city cen tre
in th e w a t er in Brazil
'W here's David?' In t h e k i t ch e n . / In t h e g a r d e n. / In Lo n d o n.'

W hat's in t h a t b o x / in t h a t b a g / in t h a t c u p b o a r d ?
Rachel w o rks in a sh o p / in a b a n k / in a f a c t o r y .
I w e n t for a swim in t h e riv e r / in t h e p o o l / in t h e sea.
M ila n is in t h e n o r t h o f It aly. N a ples is in t h e so u t h .
I live in a big cit y, b ut I'd like to live in th e c o u n try.
at
a t th e bus sto p a t th e d o or a t th e traffic lights a t her d esk
O There's so m e b o d y a t t h e b us st o p / a t t h e d o o r. a t th e to p (o f th e page)
O Th e car is w aitin g a t t h e t r a f f ic lig h ts. n*=
0 V ic k y is w orkin g a t h e r d esk.
a t t h e t o p / a t t h e b o t t o m / a t t h e e n d ( o f ...):
O W rit e y o ur na m e a t t h e t o p o f t h e page.
O M y h o use is a t t h e e n d o f t h e str e e t. a t th e b o tt o m (o f th e page)
on
o n a sh elf o n a wall
o n a plate o n a d o or
o n a b alco ny o n th e ceiling
o n th e flo o r etc.
etc.
O Th ere are so m e b o o ks o n t h e sh e l f an d so m e pictures o n t h e w all

O Th ere are a lot o f ap ples o n t h ose tr ees.
O D o n't sit o n t h e grass. It's w e t. - st a m p
O Th ere is a sta m p o n t h e e n v e lo p e.
o n a h o rse / o n a b icy cl e / o n a m o t o r b i k e:
O W h o is th a t man o n t h e m o t o r b i k e? envelope
222 ( the to p / the botto m U n i t 70 a t / o n / in (tim e) U n i t 103 in / a t / o n (places) U n i t 107

Exercises
01m Lo o k a t t h e p ict u res a n d a nsw er t h e q u esti o ns. Use i n / a t / o n .
CD (t h e kitc h e n) (D (t h e b o x) (D (t h e b o x) © (t h e w all)
(t h e bus sto p) © (t h e fie ld) (Z) (t h e b alc o ny) GD (t h e p o o l)
© (t h e w in d o w ) © (t h e ta b le) 02) (t h e ta b le)
W h e re is he? I.H Tho k jTc h a n ................................... 7 W h e re are th e y standin g?

W h e re are th e shoes? ..................................................... 8 W h e re is sh e sw im m in g?
W h e re is th e pen? ............................................................ 9 W h e re is he standin g? ......
W h e re is th e clock? ......................................................... 10 W h e re is th e spider? ..........
W h e re is th e bus? ............................................................. 11 W h e re is he sitting? ...........
W h e re are th e horses? ................................................... 12 W h e re is sh e sitting? .........
W ri t e in / a t / o n .
D o n't s i t on th e grass. It's w e t.
W h a t d o yo u h a v e y o ur bag?
Lo ok! Th ere's a m a n th e roof. W h at's he d oing?
Th ere are a lo t o f f is h .................this river.
O u r h o use is n u m b e r 45 - th e n u m b er is th e do or.
'Is th e hospital ne ar here?' 'Yes, turn l e f t th e traffic lights.'
It's d ifficu lt to p a r k ................. th e cen tre o f t o w n. It's b etter to take th e bus.
M y sister liv e s................. Brussels.
There's a small p a r k th e to p o f th e hill.
I t h in k I heard th e d o orb ell. Th ere's s o m e b o d y th e do or.
M u n ic h is a large c i t y ................. th e so u th o f G erm a ny.
Th ere are a fe w s h o p s.................th e end o f th e stre et.
It's d ifficu lt to c arry a lot o f t h in g s a bike.
I lo o ke d at th e list o f na m es. M y na m e w a s .................th e b o tto m .
U nit
107 on (places 2)
in
in b ed O 'W here's Kate?' inbed.'
'She's
in h ospital O David's fa th er is ill. He's inhospital.
inth e sky O I like to lo o k at th e stars inthe sky at night.
inth e w o rld O W h at's th e largest city inthe world?
ina n e wsp a p er / ina b o o k O I read a b o u t th e accid e n t inthe newspaper.
ina p h o to (g ra p h) / ina picture O Yo u lo o k sad inthis picture.
ina car / ina taxi O D id yo u c o m e here inyour car?
inth e m id d le ( o f ...) O There's a big tre e inthe middle o f th e garden.
at
at h o m e O W ill yo u be at home this evenin g?
at w o rk / at sch o o l O 'W here's Kate?' 'She's at work.'
at u niversity / at colle g e O H elen is stu dyin g law at university.
at th e statio n / at th e airp ort O I'll m e e t yo u at the station, O K?
at Lisa's (h o use) / at m y sister's (h o use) / O a : W h e re w ere yo u yesterd ay?
at th e d o ctor's / at th e hairdresser's b: At my sister's.
etc.
O I saw To m at the doctor's.
at a c o n c e rt / at a p arty / at a fo otb all O Th ere w ere n't m a ny p e o ple at the party.
m a tch etc.
O ft e n it is p ossible to use inor at for b uildin gs (h otels, restaurants etc.):

O We staye d at a nice hotel, or W e staye d ina nice ho tel.
on
on a bus on th e first flo o r
on a bus / on a train / on a pla ne / O D id yo u c o m e here onthe bus?

on a ship
on th e gro un d flo o r / on th e first flo or O T h e o ffic e is on the first floor.
etc.
on th e w ay (t o ...) / on the w ay h o m e O I met A nna onthe way to w o rk / onthe way h o m e.
2 24 ( in / a t / o n (places) 4 U n i t 106 t o / in / a t U n i t 108 o n t h e le f t / ri g h t U n i t 109

Exercises
Lo o k a t t h e p ict u res a n d a nsw e r t h e q u esti o ns. Use in / a t / o n .
CD (h o s p it a l) CD (t h e a ir p o rt) (D (b e d ) © (a sh ip )
GD (t h e sk y) © (a p a rty) © (t h e d o c t o r's) GD (t h e se c o n d f l o o r)
@5 (a t a x i) (a w e d d in g )
1 W h e re is she? ....I.H .h osp ital. .................. ................. 7 W h e re is Steve? ................................................................

2 W h ere are they? ................................................................ 8 W h ere is th e restaurant? .............................................
3 W h e re is he? ........................................................................ 9 W h ere is she? .....................................................................
4 W h e re are they? ....................................... .............. 10 W h e re are they? ...............................................................
5 W h e re are th e stars? ............................... .............. 11 W h e re are they? ....................................................
6 W h e re are they? ............................................... ................. 12 W h e re are they? ...............................................................
W rit e in / a t / o n .
1 H elen is stu dyin g l a w at university.
2 Th ere w as a big t a b l e th e m id d le o f th e ro o m.
3 W h a t is th e long est riv e r................ th e w orld?
4 W ere th ere m any p e o p l e ............... th e c o n c e rt last night?
5 W ill yo u b e ................. h o m e t o m o rro w aftern o o n?
6 W h o is th e m a n this p h o to? D o yo u k n o w him?
7 W h e re are y o ur childre n? A re t h e y sch o ol?
8 G ary is c o m in g by train. I'm going to m e e t h i m th e statio n.
9 C h arlie is ................. hospital. H e had an o p eratio n yesterday.
10 H o w m a ny pages are t h e r e this b o ok?
11 A re yo u hun gry after y o ur jo urn ey?' 'N o, I had so m e thin g to e a t th e train.'
12 I'm so rry I'm late. M y car bro ke d o w n th e w ay here.
13 'Is To m here?' 'N o, h e 's his friend's house.'
14 D o n't b elieve everythin g yo u s e e th e newsp a p er!
15 I w alke d to w ork, b ut I ca m e h o m e th e bus.
225
Saying No
Hello and welcome back to the Skills 360 podcast! I’m your host Tim
Simmons.
Today I want to start with a situation. Imagine this: you are sitting in
your office trying to catch up on paperwork. A colleague walks in with
a panicked look on his face. He says, “This proposal has to go out by
4:00pm but the formatting is all messed up. Could you help me?”
Sound familiar? And I bet you’d like to reply, “I’m afraid I’m too busy at
the moment.” But what you really say is “well, okay.” Or “hmm, I’m
kinda in the middle of something but maybe during lunch...” Or “let me
think about it...”
 
Why is it so difficult to say no? Well, of course you want to be polite,
and kind, and agreeable, and a good person who helps out his co-
workers. If it’s a boss who is asking you for something, you may fear
losing favor or opportunities. And if it’s a client or customer asking for
something, you might not want to ruin the relationship.
But what I want to tell you is that in many cases you should say no. And
you should know how to say it. You and your time are important, and if
you’re too busy, well, you’re too busy! You need to avoid
overcommitting. If you try to do too much, you’ll do nothing well. Saying
yes to everything can lead to disaster, even though you feared the results
of not saying yes.
And remember that people can usually see when you want to say no but
can’t. That doesn’t make you appear very strong and confident. Those
people will keep asking you until you find a way to say “no,” clearly,
firmly, and honestly.
That’s the key: you need to be clear, firm, and honest. There are several
ways we can do this.
First of all, treat “no” as a normal thing. If you make a big deal of your
refusal, it will seem like a big deal. So avoid long explanations. And
don’t be too apologetic. Many people apologize automatically, saying
“I’m so sorry Dave, but I can’t.” But should you really be sorry for being
busy? Save your apologies for times when you really foul something up.
Second, learn to be firm. You may want to hesitate or hedge by saying

“well, I’m not sure...” or “that might be possible...” In many cases,
you’re just doing this because you’re trying to find a way to say no. So
just say no firmly. Don’t leave the door open to negotiation or
discussion. If it doesn’t work, say “that doesn’t work.”
This is not only firm, but clear. You see, we often want to give excuses
for not being able to do something without saying clearly that we can’t.
So your boss asks you to come in on Saturday, and you say “Gee,
that’s the weekend, and I was thinking of going golfing.” That’s not
clear. “I can’t come in on Saturday” is clear.
People appreciate honesty, so tell them the truth. If something is not

possible, say so. And be specific. So if a customer asks for a quick
turnaround when your company doesn’t have the resources to make it
happen, then say that. Like this: “There’s no way we can do it in that
timeframe.” You can even highlight your honesty by starting with
something like “I have to be frank here” or “to be perfectly honest with
you.” That emphasizes the fact that you’re being realistic.
One final tip for today: if you really want to be clear, then start your
response with our magic word itself. That’s right, just say “no.” Of
course, you might want to say a bit more than that. Just “no” is rude.
But consider something like this: “No, Dave, I can’t help you right now
because I’m behind on my own work.” That’s clear, firm and honest.
Now you might be thinking that sometimes you need more diplomacy.
You can’t just shut the door in someone’s face with a clear and firm
“no.” Well, that’s what we’ll talk about next time. We’ll learn some ways
to soften our “no”s, while keeping them firm and clear.
Kelimeler Anlamı Frekans Kelime Tipi

1 the belli bir obje/kişi/yeri nitelemek için kullanılır 9243 (definite article, adverb)
2 of ...nın/nin; bir şeye birine ilişkin/ait olmayı belirtir 5220 (preposition, auxiliary verb)
3 and ve anlamına gelen bağlaç 5196 (conjunction)
4 to ...a/e doğru; ...ya/ye 4951 (preposition, adverb)
5 a belirsiz tanım artıkeli,bir(herhangi) 4506 (indefinite article, noun, preposition)
6 in içinde ,içine 2822 (preposition, adverb)
7 is be,olmak' fiilinin tekil öznelerle kullanılan hâli 2699 (verb)
8 you sen,siz 2041 (pronoun, noun)
9 are be,olmak' fiilinin çoğul öznelerle kullanılan hâli, 1843 (verb)
10 for için 1752 (preposition, conjunction)
11 that şu,o,...ki; o kadar; bu kadar;...diğini/dığını 1743 (pronoun, adjective, adverb, conjunction)
12 or veya 1487 (conjunction)
13 it o, onu, ona: cinsiyetsiz adıl, 3'üncü tekil şahıs. 1386 (pronoun, noun)
14 as kadar/olarak,için,.. ile aynı, 1363 (adverb, conjunction, pronoun, preposition)
15 be olmak 1145 (verb, auxiliary verb)
16 on üstünde, 1087 (preposition, adverb, adjective)
17 your senin,sizin 1067 (pronoun)
18 with ile 1062 (preposition)
19 can -ebilmek,-abilmek 895 (auxiliary verb, noun)
20 have sahip olmak 891 (verb, auxiliary verb)
21 this bu 864 (pronoun, adjective, adverb)
22 an belirsiz tanım artıkeli,bir(herhangi) 754 (indefinite article)
23 by tarafından,geçerek, geçip giderek 706 (preposition, adverb)
yardımcı fiilleri olumsuz yapmak için kullanılır; ...ma/me
24 not 658 (adverb)
25 but ama 626 (conjunction, preposition, adverb, noun)
26 at de,-da 624 (preposition)
27 from -den 622 (preposition)
28 I ben 621 (pronoun)
29 they onlar 617 (pronoun)
30 more daha 597 (adjective, adverb)
31 will -ecek,-acak 577 (auxiliary verb, noun)
32 if eğer 546 (conjunction, noun)
33 some bazı,biraz 501 (adjective, pronoun, adverb)
34 there orada 470 (adverb, pronoun, noun, adjective)
35 what ne 461 (pronoun, adjective, adverb, interjection)
36 about hakkında,yaklaşık,hemem hemen 451 (preposition, adverb, adjective)
37 which hangi 449 (pronoun, adjective)
38 when ne zaman ,..dığı zaman 442 (adverb, conjunction)
39 one bir 441 (adjective, noun, pronoun)
40 their onların 439 (pronoun)
41 all hepsi,bütün 438 (adjective, pronoun, noun, adverb)
42 also ayrıca,hem de 419 (adverb)
43 how nasıl 412 (adverb, conjunction)
44 many çok 397 (adjective, noun, pronoun)
45 do yapmak 389 (auxiliary verb)
46 has sahip olmak 384 (verb)
47 most çoğu,en çok 378 (adjective, noun, adverb)
48 people insanlar 372 (noun)
49 other diğer,öbürü 369 (adjective, noun, pronoun, adverb)
50 time zaman,vakitli,saat tutmak 369 (noun, adjective, verb)
51 so bu yüzden,çok,o kadar.. 352 (adverb, conjunction, pronoun, adjective)
52 was be,olmak' fiilinin geçmiş zaman tekil şahıs hâli 352 (past, verb)
53 we biz 352 (pronoun)
54 these bunlar 344 (pronoun, adjective)
55 may olasılık bildiri,...-ebilir ...abilir 336 (auxiliary verb)
56 like sevmek,hoşlanmak,gibi 324 (preposition, verb, conjunction, adverb)
57 use kullanmak 319 (verb, noun)
58 into içine,içeriye 301 (preposition)
59 than -dan,-den 301 (conjunction)
60 up yukarı,yukarıya, 296 (adverb, preposition, adjective, noun)
61 out dışarı,dışarıya 294 (adverb, preposition, adjective, interjection)
62 who kim 281 (pronoun)
63 them onları 269 (pronoun)
64 make yapmak,yapılış 262 (verb, noun)
65 because çünkü 248 (conjunction)
66 such böyle,bunun gibine ... (güzel bir gün gibi) 236 (adjective, adverb)
...ın/in içinden; ...dan/den geçerek,arasından, içinden;
67 through ortasından, bir yandan öbür yana 235 (preposition, adverb, adjective)
68 get elde etmek, satın almak 233 (verb)
69 work iş,çalışmak 224 (noun, adjective, verb)
70 even bile 223 (adjective, verb, adverb)
71 different farklı 215 (adjective)
72 its onun 215 (pronoun)
73 no hayır 213 (adverb, adjective, noun)
74 our bizim 213 (pronoun)
75 new yeni 210 (adjective, adverb)
76 film film 209 (noun, verb)
77 just henüz,sadece 208 (adjective, adverb)
78 only sadece,tek 208 (adverb, adjective, conjunction)
79 see görmek 204 (verb)
80 used kullanılmış 204 (adjective)
81 good iyi 201 (adjective, noun, adverb, interjection)
82 water su 201 (noun, verb, adjective)
83 been be olmak fiilini 3.hali 200 (past, verb)
84 need ihtiyaç duymak 193 (verb)
85 should -meli,-malı 191 (auxiliary verb)
86 very çok 191 (adverb)
87 any hiç 190 (adjective, adverb)
88 history tarih 187 (noun)
89 often sık sık 187 (adverb)
90 way yol 185 (noun)
91 well iyi 184 (adverb, verb, noun, interjection)
92 art sanat 183 (noun)
93 know bilmek 181 (verb)
94 were be,olmak' fiilinin geçmiş zaman çoğul şahıs hâli 180 (past, verb)
95 then ayrıca,o zamanki 179 (adverb, adjective)
96 my benim 177 (pronoun)
97 first birinci,ilk 176 (adverb, adjective)
98 would istemek 176 (verb)
99 money para 174 (noun, adjective)
100 each her 173 (adjective, adverb)
101 over üzerine,üzerinde,üstünde 170 (preposition, adjective, noun)
102 world dünya 169 (noun)
103 information bilgi 168 (noun)
104 map harita 167 (noun)
105 find bulmak 166 (verb)
106 where nerede,..dığı yerde,yer 166 (adverb, pronoun, noun)
107 much çok,fazla 165 (adjective, adverb)
108 take almak,götürmek 164 (verb)
109 two iki 164 (noun)
110 want istemek 163 (verb)
111 important önemli 160 (adjective)
112 family aile 159 (noun)
113 those şunlar 156 (pronoun)
114 example örnek 147 (noun, verb)
115 while -iken,sırasında 147 (noun, conjunction, preposition, verb)
116 he o,3.tekil şahıs 144 (pronoun)
117 look bakmak 144 (verb, noun, interjection)
118 government hükümet 143 (noun)
119 before önce,...dan önce 141 (preposition, adverb, conjunction)
120 help yardım,yardım etmek,imdat 141 (verb, noun, interjection)
121 between arasında 137 (preposition, adverb)
122 go gitmek 131 (verb, noun, adjective, interjection)
123 own kendi,sahip olamk 130 (adjective, verb)
124 however bununla birlikte,ama 128 (adverb)
125 business iş 127 (noun, adjective)
126 us bizi,bize 127 (pronoun)
127 great harika 126 (adjective, noun, adverb, interjection)
128 his onun(erkek) 125 (pronoun, adjective)
129 being var olmaya başlamak,yaşayan canlı 124 (verb, noun)
130 another diğeri,bir diğeri 123 (adjective, pronoun)
131 health sağlık 122 (noun)
132 same aynı 120 (adjective, pronoun, adverb)
133 study çalışma,çalışmak 118 (noun, verb)
134 why neden,niçin 118 (adverb, conjunction, noun, interjection)
135 few birkaç 117 (adjective, noun, pronoun)
136 game oyun 117 (noun, adjective, verb)
137 might olasılık ihtimal bidiren yardımcı fiil,..-e/a bilir 116 (auxiliary verb, noun)
138 think düşünmek,sanmak 116 (verb, adjective, noun)
139 free serbest,özgür,bedava 115 (adjective, adverb, verb)
140 too çok fazla,greğinden fazla 114 (adverb)
141 had have sahip olmak fiilinin geçmiş hali 113 (auxiliary verb)
142 hi merhaba 113 (interjection)
143 right sağ,doğru,haklı çıkarmak 113 (adjective, adverb, noun, verb)
144 still hala 112 (adjective, noun, adverb, verb)
145 system sistem 111 (noun)
146 after sonra 110 (preposition, adjective, adverb)
147 computer bilgisayar 109 (noun)
148 best en iyi 108 (adjective, adverb, noun, verb)
149 must zorunluluk,-meli -malı 108 (auxiliary verb, verb, adjective, noun)
150 her onun(kız) 107 (pronoun)
151 life yaşam,hayat 107 (noun, adjective)
152 since -den beri,mademki,için 107 (preposition, adverb, conjunction)
153 could can e/abilmek geçmiş hali 105 (auxiliary verb)
154 does yapmak' fiilinin üçüncü tekil şahıslarla kullanılan hali 104 (verb)
155 now şimdi 104 (adverb, conjunction, adjective)
156 during süresince,boyunca 103 (preposition)
157 learn öğrenmek 102 (verb)
158 around çevresine,çevresinde 101 (adverb, preposition)
159 usually genellikle 101 (adverb)
160 form biçim,biçimlendirmek 99 (noun, verb)
161 meat et 99 (noun)
162 air hava 98 (noun, verb)
163 day gün 98 (noun, adjective)
164 place yer 98 (noun, verb)
165 become olmak 97 (verb)
166 number sayı 97 (noun, verb)
167 public halk,umumi 97 (adjective, noun)
168 read okumak okuma 97 (verb, noun)
169 keep tutmak,saklama 96 (verb, noun)
170 part bölüm 96 (noun, verb, adverb)
171 start başlama(k) 96 (verb, noun)
172 year yıl 96 (noun)
173 every her 95 (adjective)
174 field alan 95 (noun, verb, adjective)
175 large büyük 95 (adjective)
176 once bir kere,eskiden 95 (adverb, conjunction)
177 available mevcut,hazır 94 (adjective)
178 down aşağı,aşağıya 94 (adverb, preposition, adjective, verb)
179 give verme(k) 93 (verb, noun)
180 fish balık,balık tutmak 92 (noun, verb)
181 human insan 92 (adjective, noun)
182 both herikisi 91 (adjective, adverb)
183 local yerel 90 (adjective, noun)
184 sure elbette 90 (adjective, adverb)
185 something birşey 89 (pronoun)
186 without ..-sız,.-siz,..olmadan 89 (preposition, adverb, conjunction)
187 come gelmek 88 (verb)
188 me beni,bana 88 (pronoun)
189 back arka 86 (noun, adverb, verb, adjective)
190 better daha iyi 86 (adjective, adverb, noun, verb)
191 general genel 85 (adjective, noun)
192 process süreç,işlemden geçirmek 85 (noun, verb)
193 she o(kız)3.tekil şahıs 85 (pronoun, noun)
194 heat ısı,sıcaklık 84 (noun, verb)
195 thanks teşekkürler 84 (noun)
196 specific belli 83 (adjective, noun)
197 enough yeterli 82 (adjective, adverb, interjection)
198 long uzun, 82 (adjective, noun, adverb, verb)
199 lot çok miktarda,sayıda 82 (pronoun, adverb, noun, verb)
200 hand el,(elden)vermek 81 (noun,verb)
201 popular popüler 81 (adjective)
202 small küçük 81 (adjective, adverb)
203 though -e rağmen 81 (conjunction, adverb)
204 experience deneyim,tecrübe 80 (noun, verb)
205 include içermek 80 (verb)
206 job meslek,iş,iş yapmak 80 (noun, verb)
207 music müzik 80 (noun)
208 person kişi 80 (noun)
209 really gerçekten 79 (adverb)
210 although -e rağmen 78 (conjunction)
211 thank teşekkür etmek 78 (verb)
212 book kitap,yer ayırtmak 77 (noun, verb)
213 early erkenden 77 (adverb)
214 reading okuma 77 (noun)
215 end son,sonlandırmak 76 (noun, verb)
216 method metod,yöntem 76 (noun)
217 never asla 76 (adverb)
218 less daha az 75 (adjective, adverb, preposition)
219 play oynamak,çalmak(müzik aleti) 75 (verb, noun)
bir şeyi başarmak, yapma yeteneğine sahip olmak,
220 able yapabilmek 74 (adjective)
221 data bilgi,veri 74 (noun)
222 feel hissetmek,his 74 (verb, noun)
223 high yüksek 74 (adjective, noun, adverb)
224 off kapalı 74 (adverb, preposition, adjective, noun)
225 point nokta,işaret etmek 74 (noun, verb)
226 type tür,yazmak 74 (noun, verb)
227 whether -ip mediğini 74 (conjunction)
228 food yiyecek 73 (noun)
229 understanding anlayış 73 (noun)
230 here burada 72 (adverb, interjection)
231 home ev 72 (noun, adjective, adverb, verb)
232 certain belli,kesin 71 (adjective, pronoun)
233 economy ekonomi 71 (noun, adjective)
234 little az 71 (adjective, adverb)
235 theory teori 71 (noun)
236 tonight bu gece 71 (adverb, noun)
237 law yasa,kanun 70 (noun)
238 put koymak 70 (verb, noun)
239 under altında 70 (preposition, adverb, adjective)
240 value değer,değer vermek 70 (noun, verb)
241 always daima 69 (adverb)
242 body vücut 69 (noun, verb)
243 common genel 69 (adjective, noun)
244 market market 69 (noun, verb)
245 set kurmak,ayarlamak 69 (verb, noun, adjective)
246 bird kuş 68 (noun)
247 guide rehber,yol göstermek 68 (noun, verb)
248 provide sağlamak 68 (verb)
249 change değiştirmek 67 (verb, noun)
250 interest ilgi,alaka ,ilgi göstermek 67 (noun, verb)
251 literature edebiyat 67 (noun)
252 sometimes bazen 67 (adverb)
253 problem sorun,problem 66 (noun)
254 say söylemek 66 (verb, interjection, noun)
255 next gelecek,diğeri 64 (adjective, adverb, noun)
256 create yaratmak,oluşturmak 63 (verb)
257 simple basit 63 (adjective, noun)
258 software yazılım programı 63 (noun)
259 state durum,vaziyet,belirtmek 63 (noun, verb)
260 together birlikte 63 (adverb)
261 control kontrol 62 (noun)
262 knowledge bilgi 62 (noun)
263 power güç 62 (noun)
264 radio radyo 62 (noun, verb)
265 ability kabiliyet 61 (noun)
266 basic ana,temel 61 (adjective)
267 course kurs,ders 61 (noun, verb)
268 economics ekonomi,iktisat bilimi 61 (noun)
269 hard zor 61 (adjective, adverb)
270 add eklemek 60 (verb)
271 company şirket 60 (noun, verb)
272 known bilinen 60 (adjective)
273 love sevmek 60 (noun)
274 past geçmiş 60 (adjective, noun, preposition, adverb)
275 price ücret 60 (noun, verb)
276 size büyüklük,boyut 60 (noun, verb, adjective)
277 away uzakta,başka yerde 59 (adverb, adjective)
278 big büyük 59 (adjective, noun)
279 internet internet 59 (noun)
280 possible mümkün,olası 59 (adjective, noun)
281 television televizyon 59 (noun)
282 three 3 59 (number)
283 understand anlamak 59 (verb)
284 various çeşitli 59 (adjective)
285 yourself kendi kendine 59 (pronoun)
286 card kart 58 (noun, verb)
287 difficult zor 58 (adjective)
288 including içeren 58 (preposition)
289 list liste 58 (noun, verb)
290 mind akıl 58 (noun, verb)
291 particular özel,belirli 58 (adjective, noun)
292 real gerçek 58 (adjective, adverb, noun)
293 science bilim 58 (noun)
294 trade ticaret 58 (noun, verb)
295 consider enine boyuna düşünmek 57 (verb)
296 either birinden biri,ya şu ya bu 57 (conjunction, adjective)
297 library kütüphane 57 (noun)
298 likely büyük ihtimalle 57 (adverb)
299 nature doğa 57 (noun)
300 fact gerçek 56 (noun)
301 line çizgi 56 (noun, verb)
302 product ürün 56 (noun)
303 care dikkat 55 (noun, verb)
304 group grup 55 (noun, verb)
305 idea fikir 55 (noun)
306 risk risk 55 (noun, verb)
307 several bir kaç 55 (adjective)
308 someone biri 55 (pronoun)
309 temperature sıcaklık,ısı 55 (noun)
310 united birleşik,birleşmiş 55 (adjective)
311 word kelime 55 (noun, verb, interjection)
312 fat şişman,yağ 54 (noun, adjective, verb)
313 force kuvvet,zorlamak 54 (noun, verb)
314 key anahtar 54 (noun, adjective, verb)
315 light ışık,hafif 54 (noun, verb, adjective)
316 simply basitçe 54 (adverb)
317 today bugün 54 (adverb, noun)
318 training eğitim,idman 54 (noun, adjective)
319 until -e kadar 54 (preposition)
320 major ana,temel 53 (adjective, noun, verb)
321 name isim 53 (noun, verb, adjective)
322 personal kişisel 53 (adjective, noun)
323 school okul 53 (noun, verb)
324 top tepe,üst,zirve,üstünden geçmek 53 (noun, adjective, verb)
325 current şimdiki 52 (adjective, noun)
326 generally genellikle 52 (adverb)
327 historical tarihi 52 (adjective)
328 investment yatırım 52 (noun)
329 left sol,sol tarafta 52 (adjective, adverb)
330 national milli 52 (adjective, noun)
331 amount miktar,toplama ulaşmak 51 (noun, verb)
332 level seviye 51 (noun, adjective, verb)
333 order sipariş,sipariş etmek 51 (noun, verb)
334 practice alıştırma(yapmak),uygula(mak) 51 (noun, verb)
335 research araştırma(k) 51 (noun, verb)
336 sense his,hissetmek 51 (noun, verb)
337 service servis,hizmet,servis etmek 51 (noun, verb)
338 area alan 50 (noun)
339 cut kesmek 50 (verb, noun)
340 hot sıcak 50 (adjective)
341 instead ..yerine 50 (adverb)
342 least en az , 50 (adjective, adverb)
343 natural doğal 50 (adjective, noun, adverb)
344 physical fiziksel 50 (adjective, noun)
345 piece parça 50 (noun, verb)
346 show gösteri,göstermek 50 (verb, noun)
347 society toplum 50 (noun)
348 try denemek,deneme 50 (verb, noun)
349 check kontrol etmek,kontrol 49 (verb, noun, interjection)
350 choose seçmek 49 (verb)
351 develop geliştirmek,ilerletmek 49 (verb)
352 second ikinci 49 (number, noun)
353 useful yararlı,faydalı 49 (adjective)
354 web örümcek ağı,etrafına ağ çekmek 49 (noun, verb)
355 activity aktivite 48 (noun)
356 boss patron,patronluk yapmak 48 (noun, verb, adjective)
357 short kısa 48 (adjective, adverb, noun, verb)
358 story hikaye 48 (noun)
359 call arama(k),çağırma(k) 47 (verb, noun)
360 industry sanayi 47 (noun)
361 last son,devam etmek,geçen 47 (adjective, adverb, noun, verb)
362 media medya 47 (noun)
363 mental akli 47 (adjective)
364 move hareket etme(k),taşınma(k) 47 (verb, noun)
365 pay ödeme(k) 47 (verb, noun)
366 sport spor,spor yapma 47 (noun, verb)
367 thing şey,bir şey 47 (noun)
368 actually gerçekten 46 (adverb)
369 against karşı 46 (preposition)
370 far uzak 46 (adverb, adjective)
371 fun eğlence,eglenmek 46 (noun, adjective, verb)
372 house ev,ev sağlamak ,dar 46 (noun, adjective, verb)
373 let izin (vermek) 46 (verb, noun)
374 page sayfa,sayfaya numara vermek 46 (noun, verb)
375 remember hatırlamak 46 (verb)
376 term terim,dönem,isimlendirmek 46 (noun, verb)
377 test test (etmek) 46 (noun, verb)
378 within içinde,dahilinde 46 (preposition, adverb)
379 along boyunca 45 (preposition, adverb)
380 answer cevap(lamak) 45 (noun, verb)
381 increase artış,artmak 45 (verb, noun)
382 oven fırın 45 (noun)
383 quite oldukça 45 (adverb, interjection)
384 scared korkmuş 45 (adjective)
385 single tek,bekar 45 (adjective, noun, verb)
386 sound ses 45 (noun, verb, adjective)
387 again tekrar 44 (adverb)
388 community topluluk 44 (noun)
389 definition tanım 44 (noun)
390 focus odak,odaklanmak 44 (noun, verb)
391 individual bireysel 44 (adjective, noun)
392 matter konu,mesele,madde,önemli olmak 44 (noun, verb)
393 safety güvenlik 44 (noun)
394 turn dönüş,dönmek 44 (verb, noun)
395 everything herşey 43 (pronoun)
396 kind tür,çeşit,kibar 43 (noun, adjective)
397 quality kalite 43 (noun)
398 soil toprak,arazi,kirletmek 43 (noun, verb)
399 ask sormak,istemek 42 (verb, noun)
400 board tahta,levha,binmek 42 (noun, verb)
401 buy satın alma(k) 42 (verb, noun)
402 development gelişme 42 (noun)
403 guard koruma(k) 42 (verb, noun)
404 hold tutma(k) 42 (verb, noun)
405 language dil,lisan 42 (noun)
406 later sonra 42 (adverb, interjection)
407 main ana,temel 42 (adjective, noun)
408 offer teklif (etmek) 42 (verb, noun)
409 oil yağ,yağ çekmek 42 (noun, verb)
410 picture resim,resmetmek 42 (noun, verb)
411 potential potansiyel 42 (adjective, noun)
412 professional profesyonel 42 (adjective, noun)
413 rather tercihan,oldukça 42 (adverb)
414 access giriş,erişmek, 41 (noun, verb, adjective)
415 additional ilave 41 (adjective)
416 almost hemen hemen 41 (adverb)
417 especially özellikle 41 (adverb)
418 garden bahçe,bahçede çalışmak 41 (noun, verb)
419 international uluslararası 41 (adjective, noun)
420 lower alt,daha aşağıda 41 (adjective, adverb)
421 management yönetim 41 (noun)
422 open açık,açmak 41 (adjective, verb, noun)
423 player oyuncu 41 (noun)
424 range tür,çeşit,sıralanmak 41 (noun, verb)
425 rate oran,değer biçmek 41 (noun, verb)
426 reason sebep,ikna etmeye çalışmak 41 (noun, verb)
427 travel yolculuk (yapmak) 41 (verb, noun)
428 variety çeşitlilik 41 (noun)
429 video video 41 (noun)
430 week hafta 41 (noun)
431 above üstünde,yukarısında 40 (adverb, preposition, adjective, noun)
432 according uyarak,-e göre 40 (adjective, verb)
433 cook pişirmek,aşçı 40 (verb, noun)
434 determine karar vermek 40 (verb)
435 future gelecek 40 (noun, adjective)
436 site yerleşim yeri,yerleştirmek 40 (noun, verb)
437 alternative seçenek,şık 39 (adjective, noun)
438 demand talep (etmek),istemek 39 (noun, verb)
439 ever hiç 39 (adverb)
440 exercise egzersiz (yapmak) 39 (noun, verb)
441 following takip eden 39 (preposition, noun, adjective)
442 image şekil,görüntü,şekillendirmek 39 (noun, verb)
443 quickly hızlıca 39 (adverb)
444 special özel 39 (adjective, noun)
445 working çalışan 39 (adjective, noun)
446 case dava,durum,vaka 38 (noun, verb)
447 cause sebep,sebep olmak 38 (noun, verb)
448 coast sahil,deniz kıyısı 38 (noun, verb)
449 probably belki 38 (adverb)
450 security güvenlik 38 (noun)
451 right, true doğru 38 (adjective, adverb, verb)
452 whole tam ,bütün 38 (adjective, noun, adverb)
453 action aksiyon 37 (noun, adjective)
454 age yaş 37 (noun, verb)
455 among arasında,aralarında 37 (preposition)
456 bad kötü 37 (noun, adverb, adjective)
457 boat bot,tekne,sandalla gezmek 37 (noun, verb)
458 country ülke 37 (noun)
459 dance dans (etmek) 37 (verb, noun)
460 exam sınav 37 (noun)
461 excuse özür (dilemek) 37 (verb, noun)
462 grow büyümek 37 (verb)
463 movie sinema filmi 37 (noun)
464 organization organizasyon 37 (noun)
465 record kayıt,kaydetmek 37 (noun, verb)
466 result sonuç,sonuçlanmak 37 (noun, verb)
467 section bölüm 37 (noun, verb)
468 across karşıdan karşıya 36 (preposition, adverb, adjective)
469 already çoktan,zaten 36 (adverb)
470 below aşağı,aşağıdaki 36 (adverb)
471 building bina 36 (noun, verb)
472 mouse fare 36 (noun, verb)
473 allow izin vermek 35 (verb)
474 cash nakit para 35 (noun, verb)
475 class sınıf 35 (noun, verb, adjective)
476 clear açık,temiz,belirgin 35 (adjective, adverb, verb)
477 dry kuru 35 (adjective, verb, noun)
478 easy kolay 35 (adjective, adverb, interjection)
479 emotional duygusal 35 (adjective)
480 equipment malzeme,donanım 35 (noun)
481 live yaşamak 35 (verb, adjective, adverb)
482 nothing hiçbirşey 35 (noun, pronoun, adjective, adverb)
483 period süre,dönem 35 (noun, adjective)
484 physics fizik 35 (noun)
485 plan plan (yapmak) 35 (noun, verb)
486 store depo,depolamak 35 (noun, verb)
487 tax vergi 35 (noun, verb)
488 analysis analiz 34 (noun)
489 cold soğuk 34 (adjective, noun, adverb)
490 commercial ticari 34 (adjective, noun)
491 directly doğrudan 34 (adverb)
492 full dolu 34 (adjective, adverb, noun, verb)
493 involved müdahil,karışmış 34 (past, verb)
494 itself kendi ,kendisi 34 (pronoun)
495 low aşağı 34 (adjective, noun, adverb, verb)
496 old eski,yaşlı 34 (adjective)
497 policy politika 34 (noun)
498 political siyasi 34 (adjective)
499 purchase satın (alamak) 34 (verb, noun)
500 series dizi film 34 (noun)
501 side kenar,taraf,desteklemek 34 (noun, verb)
502 subject konu 34 (noun, adjective, adverb, verb)
503 supply sağlamak 34 (verb)
504 therefore bu yüzden 34 (adverb)
505 thought düşünce 34 (noun)
506 basis temel 33 (noun)
507 boyfriend erkek arkadaş 33 (noun)
508 deal ilgilenmek,anlaşma 33 (verb, noun)
509 direction yön 33 (noun)
510 mean kastetmek,anlamına gelmek,cimri 33 (verb, adjective, noun)
511 primary ana,temel,asıl 33 (adjective, noun)
512 space boşluk,yer,alan 33 (noun, verb)
513 strategy yöntem,strateji 33 (noun)
514 technology teknoloji 33 (noun)
515 worth değerli,değer 33 (adjective, noun)
516 army ordu 32 (noun)
517 camera kamera 32 (noun)
518 fall düşmek 32 (verb, noun)
519 freedom özgürlük 32 (noun)
520 paper kağıt 32 (noun)
521 rule kural,yönetmek 32 (noun, verb)
522 similar benzer 32 (adjective)
523 stock stok,stoklamak 32 (noun, adjective, verb)
524 weather hava 32 (noun, verb)
525 yet henüz 32 (adverb, conjunction)
526 bring getirmek 31 (verb)
527 chance şans 31 (noun, adjective, verb)
528 environment çevre 31 (noun)
529 everyone herkes 31 (pronoun)
530 figure biçim,şekil,biçimlendirmek 31 (noun, verb)
531 improve ilerletmek,geliştirmek 31 (verb)
532 man adam 31 (noun, verb, interjection)
533 model model 31 (noun, verb)
534 necessary gerekli 31 (adjective, noun)
535 positive artı,olumlu 31 (adjective, noun)
536 produce üretmek 31 (verb, noun)
537 search araştırma(k) 31 (verb, noun)
538 source kaynak 31 (noun, verb)
539 beginning başlangıç 30 (noun, adjective, verb)
540 child çocuk 30 (noun)
541 earth dünya 30 (noun, verb)
542 else başka,daha 30 (adverb)
543 healthy sağlıklı 30 (adjective)
544 instance örnek 30 (noun)
545 maintain devam ettirmek 30 (verb)
546 month ay 30 (noun)
547 present hediye (etmek),şimdiki zaman 30 (adjective, noun, verb)
548 program program 30 (noun, verb)
549 spend harcamak 30 (verb, noun)
550 talk konuşmak 30 (verb, noun)
551 truth doğruluk 30 (noun)
552 upset üzgün 30 (verb, adjective)
553 begin başlamak 29 (verb)
554 chicken tavuk 29 (noun, adjective)
555 close kapatmak,yakın 29 (adjective, adverb, verb, noun)
556 creative yaratıcı 29 (adjective, noun)
557 design tasarım,tasarlamak 29 (noun, verb)
558 feature özellik 29 (noun, verb)
559 financial finansal 29 (adjective)
560 head kafa,baş,başında olmak,yönlendirmek 29 (noun, adjective, verb)
561 marketing pazarlama 29 (noun)
562 material madde 29 (noun, adjective)
563 medical tıbbi 29 (adjective)
564 purpose amaç 29 (noun, verb)
565 question soru 29 (noun, verb)
566 rock taş 29 (noun, verb)
567 salt tuz 29 (noun, adjective, verb)
568 tell söylemek 29 (verb, noun)
569 themselves kendileri,kendilerine 29 (pronoun)
570 traditional geleneksel 29 (adjective)
571 university üniversite 29 (noun)
572 writing yazma 29 (noun)
573 act (rol) oynamak 28 (noun, verb)
574 article makale 28 (noun)
575 birth doğum,dünyaya getirme 28 (noun, verb)
576 car araba 28 (noun, adjective)
577 cost masraf,-e mal olmak 28 (verb, noun)
578 department bölüm 28 (noun)
579 difference fark 28 (noun)
580 dog köpek,bozulmak 28 (noun, verb)
581 drive araba sürmek 28 (verb, noun)
582 exist var olmak 28 (verb)
583 federal federal 28 (adjective)
584 goal gol 28 (noun)
585 green yeşil 28 (adjective, noun, verb)
586 late geç 28 (adjective, adverb, noun)
587 news haberler 28 (noun)
588 object nesne 28 (noun, verb)
589 scale ölçek,hesaplamak 28 (noun, verb)
590 sun güneş 28 (noun, verb)
591 support destek(lemek) 28 (verb, noun)
592 tend eğilimi olmak 28 (verb)
593 thus dolayısıyla 28 (adverb)
594 audience seyirci 27 (noun)
595 enjoy hoşlanmak 27 (verb)
596 entire tüm,bütün 27 (adjective)
597 fishing balık tutma 27 (noun)
598 fit uymak,uygunluk,sağlıklı 27 (adjective, verb, noun)
599 glad memnun,hoşnut 27 (adjective, noun)
600 growth büyüme 27 (noun)
601 income gelir 27 (noun)
602 marriage evlilik 27 (noun)
603 note not (etmek) 27 (noun, verb)
604 perform oynamak(rol),icra etmek 27 (verb)
605 profit yarar,fayda,yararı dokunmak 27 (noun, verb)
606 proper uygun,terbiyeli 27 (adjective, adverb, noun)
607 related ilgili,bağlantılı 27 (past, verb)
608 remove kaldırmak,taşımak 27 (verb, noun)
609 rent kira(lamak) 27 (noun, verb)
610 return geri dönmek,iade 27 (verb, noun)
611 run koşmak,koşu 27 (verb, noun)
612 speed hız,hız vermek 27 (noun, verb)
613 strong güçlü 27 (adjective)
614 style tarz,biçim 27 (noun, verb)
615 throughout boyunca,baştan başa 27 (preposition)
616 user kullanıcı 27 (noun)
617 war savaş 27 (noun, verb)
618 actual gerçek,asıl 26 (adjective)
619 appropriate uygun 26 (verb, adjective)
620 bank banka 26 (noun, verb)
621 combination birleştirme 26 (noun)
622 complex karışık 26 (adjective, noun, verb)
623 content içerik,memnut etmek,hoşnutluk 26 (adjective, verb, noun)
624 craft el sanatı,beceri 26 (noun, verb)
625 due planlanan,beklenen 26 (adjective, noun, adverb)
626 easily kolayca 26 (adverb)
627 effective etkili 26 (adjective, noun)
628 eventually sonunda 26 (adverb)
629 exactly oldukça 26 (adverb)
630 failure başarısızlık 26 (noun)
631 half yarım,yarı,buçuk 26 (noun, predeterminer, adverb)
632 inside içeri,içeride 26 (noun, adjective, preposition)
633 meaning anlam 26 (noun)
634 medicine tıp,ilaç 26 (noun)
635 middle orta 26 (adjective, noun)
636 outside dışarı,dışarısı 26 (noun, adjective, preposition)
637 philosophy felsefe 26 (noun)
638 regular düzenli 26 (adjective, noun)
639 reserve ayırmak,rezerve (yapmak) 26 (verb, noun)
640 standard standart 26 (noun, adjective)
641 bus otobüs,otobüsle gitmek 25 (noun, verb)
642 decide karar vermek 25 (verb)
643 exchange değiş tokuş etme(k) 25 (noun, verb)
644 eye göz,dikkatle bakmak 25 (noun, verb)
645 fast hızlı,sıkı,perhiz yapmak 25 (adjective, adverb, verb)
646 fire ateş (etmek) 25 (noun, verb)
647 identify teşhis etmek,tanımlamak 25 (verb)
648 independent bağımsız 25 (adjective, noun)
649 leave ayrılmak 25 (verb, noun)
650 original orjinal 25 (adjective, noun)
651 position duruş 25 (noun, verb)
652 pressure baskı 25 (noun, verb)
653 reach ulaşmak 25 (verb, noun)
654 rest dinlenme(k) 25 (verb, noun)
655 serve hizmet (etmek) 25 (verb, noun)
656 stress gerilim,baskı,vurgu yapmak 25 (noun, verb)
657 teacher öğretmen 25 (noun)
658 watch izlemek,saat 25 (verb, noun)
659 wide geniş 25 (adjective, adverb)
660 advantage avantaj 24 (noun, verb)
661 beautiful güzel 24 (adjective, noun, interjection)
662 benefit yarar(lanmak) 24 (noun, verb)
663 box kutu 24 (noun, verb)
664 charge ücret 24 (verb, noun)
665 communication iletişim 24 (noun)
666 complete tamamlamak 24 (adjective, verb)
667 continue devam etmek 24 (verb)
668 frame çerçeve(lemek) 24 (noun, verb)
669 issue konu,mevzu 24 (noun, verb)
670 limited sınırlı 24 (past, verb)
671 night gece 24 (noun)
672 protect korumak 24 (verb)
673 require gerektirmek 24 (verb)
674 significant önemli 24 (adjective)
675 step adım(atmak) 24 (noun, verb)
676 successful başarılı 24 (adjective)
677 unless ...-medikçe ...-madılça 24 (conjunction)
678 active aktif 23 (adjective, noun)
679 break kırmak,ara 23 (verb, noun)
680 chemistry kimya 23 (noun)
681 cycle bisiklet,bisikletle gitmek 23 (noun, verb)
682 disease hastalık 23 (noun)
683 disk disk 23 (noun)
684 electrical elektrikli 23 (adjective)
685 energy enerji 23 (noun)
686 expensive pahalı 23 (adjective)
687 face yüz,yüzyüze gelmek 23 (noun, verb)
688 interested ilgili 23 (past, verb)
689 item adet,parça 23 (noun, adverb)
690 metal metal 23 (noun, verb)
691 nation ulus 23 (noun)
692 negative negatif 23 (adjective, noun, interjection, verb)
693 occur olmak,meydana gelmek 23 (verb)
694 paint boya(mak) 23 (noun, verb)
695 pregnant hamile 23 (adjective)
696 review gözden geçirme(k) 23 (noun, verb)
697 road yol 23 (noun)
698 role rol 23 (noun)
699 room oda,oturmak 23 (noun, verb)
700 safe güvenli 23 (adjective, noun)
701 screen ekran 23 (noun, verb)
702 soup çorba 23 (noun)
703 stay kalmak 23 (verb, noun)
704 structure yapı 23 (noun, verb)
705 view görüş,fikir 23 (noun, verb)
706 visit ziyaret (etmek) 23 (verb, noun)
707 visual görsel 23 (adjective, noun)
708 write yazmak 23 (verb)
709 wrong yanlış 23 (adjective, adverb, noun, verb)
710 account hesap 22 (noun, verb)
711 advertising reklam 22 (noun)
712 affect etkilemek 22 (verb, noun)
713 ago önce 22 (adjective, adverb)
714 anyone herhangibir kimse 22 (pronoun)
715 approach yaklaşmak 22 (verb)
716 avoid kaçınmak 22 (verb)
717 ball top,top yapmak 22 (noun, verb)
718 behind arkasında 22 (preposition, adverb, adjective, noun)
719 certainly elbette 22 (adverb)
720 concerned ilgili 22 (past, verb)
721 cover örtmek,örtü 22 (verb, noun)
722 discipline disiplin, 22 (noun, verb)
723 location yer,konum 22 (noun)
724 medium orta 22 (noun, adjective)
725 normally normal olarak 22 (adverb)
726 prepare hazırlamak 22 (verb)
727 quick hızlı,çabuk 22 (adjective, adverb, noun)
728 ready hazır(lamak) 22 (adjective, verb)
729 report rapor,bildirmek,ihbar etmek 22 (verb, noun)
730 rise artmak,çoğalmak 22 (verb, noun)
731 share paylaşma(k) 22 (noun, verb)
732 success başarı 22 (noun)
733 addition ilave 21 (noun)
734 apartment apartman 21 (noun)
735 balance denge 21 (noun, verb)
736 bit küçük parça,parçacık 21 (noun, verb)
737 black siyah 21 (noun, verb, adjective, adverb)
738 bottom dip,aşağı taraf 21 (noun, verb, adjective)
739 build inşa etmek 21 (verb)
740 choice seçim,seçenek 21 (noun, adjective)
741 education eğitim 21 (noun)
742 gift hediye (etmek) 21 (noun, verb)
743 impact etki,tesir,pekiştirmek 21 (noun, verb)
744 machine makine 21 (noun, verb)
745 math matematik 21 (noun)
746 moment saniye 21 (noun)
747 painting boyama 21 (noun)
748 politics politika,siyaset 21 (noun)
749 shape şekil (vermek) 21 (noun, verb)
750 straight düz 21 (adjective, adverb, noun)
751 tool alet 21 (noun, verb)
752 walk yürüyüş,yürümek 21 (verb, noun)
753 white beyaz 21 (adjective, noun, verb)
754 wind rüzgar,sarmak 21 (noun, verb)
755 achieve başarmak 20 (verb)
756 address adres,hitap etmek 20 (noun, verb)
757 attention dikkat 20 (noun)
758 average sıradan,diğerleriyle aynı,ortalama 20 (noun, verb, adjective)
759 believe inanmak 20 (verb)
760 beyond ötesinde 20 (preposition, noun)
761 career meslek,iş 20 (noun, verb, adjective)
762 culture kültür 20 (noun, verb)
763 decision karar 20 (noun)
764 direct dümdüz,dosdoğru,yönlendirmek 20 (adjective, adverb, verb)
765 event olay 20 (noun)
766 excellent harika,muhteşem 20 (adjective, interjection)
767 extra fazla,ekstra 20 (adjective, adverb, noun)
768 intelligent zeki 20 (adjective)
769 interesting ilginç 20 (adjective)
770 junior küçük,yaşça küçük kimse 20 (adjective, noun)
771 morning sabah 20 (noun, adverb)
772 pick seçmek 20 (verb, noun)
773 poor fakir 20 (adjective)
774 pot çömlek,kap 20 (noun, verb)
775 pretty sevimli 20 (adjective, adverb, noun, verb)
776 property özellik,mal mülk 20 (noun)
777 receive almak 20 (verb)
778 seem görünmek 20 (verb)
779 shopping alışveriş 20 (noun)
780 sign işaret,işaretlemek 20 (noun, verb)
781 student öğrenci 20 (noun)
782 table masa 20 (noun, verb)
783 task görev,vazife 20 (noun, verb)
784 unique tek,biricik 20 (adjective, noun)
785 wood odun 20 (noun)
786 anything hiçbirşey 19 (pronoun, noun, adverb)
787 classic klasik 19 (adjective, noun)
788 competition yarışma 19 (noun)
789 condition durum 19 (noun, verb)
790 contact temas,ilişki 19 (noun, verb)
791 credit kredi,taksit 19 (noun, verb)
792 currently mevcut olan,halihazırda 19 (adverb)
793 discuss tartışmak,görüşmek 19 (verb)
794 distribution dağıtım,taksim 19 (noun)
795 egg yumurta 19 (noun, verb)
796 entertainment eğlence 19 (noun)
797 final final,son 19 (adjective, noun)
798 happy mutlu 19 (adjective)
799 hope umut,ummak 19 (noun, verb)
800 ice buz 19 (noun, verb)
801 lift kaldırmak,havaya kaldırmak 19 (verb, noun)
802 mix karıştırmak,karışım 19 (verb, noun)
803 network ağ 19 (noun, verb)
804 north kuzey 19 (noun, adjective, adverb)
805 office ofis 19 (noun)
806 overall tam,toplam 19 (adjective, adverb, noun)
807 population nüfus 19 (noun)
808 president başkan 19 (noun)
809 private özellik 19 (adjective, noun)
810 realize farkına varmak 19 (verb)
811 responsible sorumluluk 19 (adjective)
812 separate ayrı,ayrılmış 19 (adjective, verb, noun)
813 square kare 19 (noun, adjective, adverb)
814 stop durmak 19 (verb, noun)
815 teach öğretmek 19 (verb, noun)
816 unit birim 19 (noun)
817 western batı 19 (adjective, noun)
818 yes evet 19 (interjection)
819 alone yalnız 18 (adjective, adverb)
820 attempt teşebbüs,girişim,girişimde bulunmak 18 (noun, verb)
821 category kategori,sınıf, 18 (noun)
822 cigarette sigara 18 (noun)
823 concern ilgilendirmek,ilgi 18 (verb, noun)
824 contain kapsamak,içermek 18 (verb)
825 context içerik 18 (noun)
826 cute sevimli 18 (adjective)
827 date tarih,zaman,flört etmek 18 (noun, verb)
828 effect etki,sonuç vermek 18 (noun, verb)
829 extremely son derece,aşırı 18 (adverb)
830 familiar bildik,tanıdık 18 (adjective, noun)
831 finally sonunda 18 (adverb)
832 fly uçmak,sinek 18 (verb, noun)
833 follow takip etmek 18 (verb)
834 helpful yardımsever 18 (adjective)
835 introduction sunma,başlatma 18 (noun)
836 link bağlantı,hat 18 (noun, verb)
837 official resmi 18 (adjective, noun)
838 opportunity fırsat 18 (noun)
839 perfect mükemmel,ideal 18 (adjective, verb, noun)
840 performance performans 18 (noun)
841 post posta,postalamak 18 (noun, verb, adverb)
842 recent yeni,son 18 (adjective)
843 refer gözatmak,başvurmak,bakmak 18 (verb)
844 solve çözmek 18 (verb)
845 star yıldız 18 (noun, verb)
846 voice ses 18 (noun, verb)
847 willing istekli 18 (adjective)
848 born doğmak 17 (verb, adjective, past particple)
849 bright parlak 17 (adjective, adverb, noun)
850 broad geniş 17 (adjective, noun)
851 capital başkent 17 (noun, adjective)
852 challenge zorlu iş,meydan okuma 17 (noun, verb, adjective)
853 comfortable rahat 17 (adjective, noun)
854 constantly sürekli 17 (adverb)
855 describe tanımlamak 17 (verb)
856 despite rağmen 17 (preposition)
857 driver sürücü 17 (noun)
858 flat düz,apartman dairesi 17 (adjective, adverb, noun, verb)
859 flight uçuş 17 (noun)
arkadaş,bir sosyal paylaşım sitesinde birini arkadaş olarak
860 friend eklemek 17 (noun, verb)
861 gain kazanç,kazanmak 17 (verb, noun)
862 him onu(erkek) 17 (pronoun)
863 length uzunluk 17 (noun)
864 magazine dergi 17 (noun)
865 maybe belki 17 (adverb, noun)
866 newspaper gazete 17 (noun)
867 nice güzel,hoş 17 (adjective)
868 prefer tercih etmek 17 (verb)
869 prevent engellemek 17 (verb)
870 properly düzenli olarak 17 (adverb)
871 relationship ilişki 17 (noun)
872 rich zengin 17 (adjective, noun)
873 save kurtarmak,biriktirmek 17 (verb, noun, preposition)
874 self kendi,kendine 17 (noun, pronoun, adjective, verb)
875 shot atış 17 (noun, adjective)
876 soon birazdan,yakında 17 (adverb)
877 specifically özellikle 17 (adverb)
878 stand durmak,ayakta durmak,katlanmak 17 (verb, noun)
879 teaching öğretim 17 (noun)
880 warm ılık 17 (adjective, verb)
881 wonderful harika,muhteşem 17 (adjective)
882 young genç 17 (adjective, noun)
883 ahead önde 16 (adverb)
884 brush fırça(lamak) 16 (noun, verb)
885 cell hücre 16 (noun)
886 couple çift 16 (noun, verb)
887 daily günlük 16 (adverb)
888 dealer tüccar 16 (noun)
889 debate tartışma(k) 16 (noun, verb)
890 discover keşfetmek 16 (verb)
891 ensure sağlamak,temin etmek 16 (verb)
892 exit çıkış 16 (noun, verb)
893 expect ummak 16 (verb)
894 experienced tecrübeli 16 (past, verb)
895 fail başarısız olmak 16 (verb, noun)
896 finding buluş 16 (noun)
897 front ön 16 (noun, adjective, verb, interjection)
898 function işlev 16 (noun, verb)
899 heavy ağır 16 (adjective, noun, adverb)
900 hello merhaba 16 (interjection, noun)
901 highly önemli derecede,çok 16 (adverb)
902 immediately hemen 16 (adverb)
903 impossible imkansız 16 (adjective)
904 invest yatırım yapmak 16 (verb)
905 lack bir şeyin eksikliği yokluğu 16 (noun, verb)
906 lake göl 16 (noun)
907 lead öncülük etmek,götürmek 16 (verb, noun)
908 listen dinlemek 16 (verb, noun)
909 living yaşayan 16 (noun, adjective)
910 member üye,organ 16 (noun)
911 message mesaj 16 (noun)
912 phone telefon 16 (noun)
913 plant bitki,dikmek,ekmek 16 (noun, verb)
914 plastic plastik 16 (noun, adjective)
915 reduce azaltmak 16 (verb)
916 relatively nispeten,göreli olarak 16 (adverb)
917 scene ekran 16 (noun)
918 serious ciddi 16 (adjective)
919 slowly yavaşça 16 (adverb)
920 speak konuşmak 16 (verb)
921 spot benek,nokta 16 (noun, verb)
922 summer yaz 16 (noun, verb)
923 taste tat,tatmak 16 (noun, verb)
924 theme konu,tema 16 (noun, verb)
925 towards -e doğru 16 (preposition)
926 track iz,yol,takip etmek 16 (noun, verb)
927 valuable değerli 16 (adjective, noun)
928 whatever her ne,ne olursa olsun 16 (pronoun, adverb, interjection)
929 wing kanat 16 (noun, verb)
930 worry endişe(lenmek) 16 (verb, noun)
931 appear görünmek 15 (verb)
932 appearance görünüş 15 (noun)
933 association kuruluş,kurum 15 (noun)
934 brain beyin 15 (noun, verb)
935 button düğme 15 (noun, verb)
936 click tıklamak(fareyi) 15 (noun, verb)
937 concept anlayış,kavram 15 (noun)
938 correct doğru 15 (adjective, verb)
939 customer müşteri 15 (noun)
940 death ölüm 15 (noun)
941 desire istek,arzu,istemek 15 (noun, verb)
942 discussion tartışma,müzakere 15 (noun)
943 explain açıklamak 15 (verb)
944 explore keşfetmek 15 (verb)
945 express ifade (etmek) 15 (verb, adjective, adverb, noun)
946 fairly oldukça 15 (adverb)
947 fixed sabit,belirli,düzelmiş 15 (past, verb)
948 foot ayak,hesaplamak,ödemek 15 (noun, verb)
949 gas gaz,gaz vermek,benzin almak 15 (noun, verb)
950 handle başa çıkmak,üstesinden gelmek,sap 15 (verb, noun)
951 housing mesken,ikamet 15 (noun)
952 huge kocaman,çok büyük 15 (adjective)
953 inflation enflasyon 15 (noun)
954 influence etki(lemek) 15 (noun, verb)
955 insurance garanti,sigorta 15 (noun)
956 involve gerektirmek,içermek 15 (verb)
957 leading en önde gelen 15 (adjective, noun)
958 lose kaybetmek 15 (verb)
959 meet buluşmak 15 (verb, noun)
960 mood ruh hali 15 (noun)
961 notice farkına varma(k),farketme(k) 15 (noun, verb)
962 primarily başlıca 15 (adverb)
963 rain yağmur,yağmak 15 (noun, verb)
964 rare nadir 15 (adjective)
965 release serbest bırakma(k) 15 (verb, noun)
966 sell satmak 15 (verb, noun)
967 slow yavaş 15 (adjective, adverb, verb)
968 technical teknik 15 (adjective)
969 typical tipik,karakteristik 15 (adjective)
970 upon üzerine,üzerinde 15 (preposition)
971 wall duvar,duvarla çevirmek 15 (noun, verb)
972 woman kadın 15 (noun)
973 advice tavsiye 14 (noun)
974 afford gücü yetmek 14 (verb)
975 agree aynı fikirde olmak 14 (verb)
976 base ana,temel,esas,dayandırmak 14 (noun, verb, adjective)
977 blood kan 14 (noun)
978 clean temiz,temizlemek 14 (adjective, adverb, verb)
979 competitive yarışma ruhu taşıyan,hırslı 14 (adjective)
980 completely tamamen 14 (adverb)
981 critical eleştirel 14 (adjective)
982 damage zarar zarar vermek 14 (noun, verb)
983 distance mesafe,uzakta tutmak 14 (noun, verb)
984 effort güç 14 (noun)
985 electronic elektronik 14 (adjective)
986 expression ifade 14 (noun)
987 feeling his,duygu 14 (noun, adjective)
988 finish bitirmek,bitiş 14 (verb, noun)
989 fresh taze 14 (adjective, adverb)
990 hear duymak 14 (verb)
991 immediate hemen,ivedi,acil 14 (adjective)
992 importance önem 14 (noun)
993 normal normal 14 (adjective, noun)
994 opinion düşünce,fikir 14 (noun)
995 otherwise yoksa,...nın ..nin dışında 14 (adverb, adjective)
996 pair çift,eşlemek 14 (noun, verb)
997 payment ödeme 14 (noun)
998 plus artı 14 (preposition, adjective, noun, conjunction)
999 press baskı,baskı yapmak 14 (verb, noun)
1000 reality gerçek 14 (noun)
1001 remain artmak,geriye kalmak 14 (verb)
1002 represent temsil etmek 14 (verb)
1003 responsibility sorumluluk 14 (noun)
1004 ride binmek(bisiklet) 14 (verb, noun)
1005 savings birikimler 14 (noun, adjective, preposition)
1006 secret sır 14 (adjective, noun)
1007 situation durum 14 (noun)
1008 skill beceri 14 (noun)
1009 spread yaymak,yayılmak,yayılmış 14 (verb, noun)
1010 spring ilkbahar 14 (verb, noun)
1011 staff çalışanlar,personel 14 (noun, verb)
1012 statement ifade 14 (noun)
1013 sugar şeker,şeker katmak 14 (noun, verb)
1014 target hedef,hedef almak 14 (noun, verb)
1015 text metin, 14 (noun, verb)
1016 tough sert,zor 14 (adjective, noun)
1017 ultimately en sonunda 14 (adverb)
1018 wait beklemek,bekleyiş.bekleme 14 (verb, noun)
1019 wealth zenginlik 14 (noun)
1020 whenever hernezaman olursa 14 (conjunction, adverb)
1021 whose kimin,-ki onun 14 (pronoun)
1022 widely geniş ölçüde,çok 14 (adverb)
1023 animal hayvan 13 (noun, adjective)
1024 application başvuru 13 (noun)
1025 apply başvurmak 13 (verb)
1026 author yazar, 13 (noun, verb)
1027 aware farkında olmak 13 (adjective)
1028 brown kahverengi,karamak 13 (adjective, noun, verb)
1029 budget bütçe,bütçe yapmak 13 (noun, adjective, verb)
1030 cheap ucuz 13 (adjective, adverb)
1031 city şehir 13 (noun)
1032 complicated karışık, 13 (past, verb)
1033 county ülke 13 (noun)
1034 deep derin 13 (adjective, noun, adverb)
1035 depth derinlik 13 (noun)
1036 discount indirim,iskonta (yapmak) 13 (noun, verb, adjective)
1037 display sergi,sergilemek 13 (verb, noun)
1038 educational eğitimsel 13 (adjective)
1039 environmental çevresel 13 (adjective)
1040 estate malikane,mülk 13 (noun)
1041 file dosya 13 (noun, verb)
1042 flow akmak 13 (verb, noun)
1043 forget unutmak 13 (verb)
1044 foundation kuruluş,kurum,temel,esas 13 (noun)
1045 global küresel 13 (adjective)
1046 grandmother büyükanne 13 (noun)
zemin,topraklamak
1047 ground 13 (noun, verb, adjective)
1048 heart kalp 13 (noun)
1049 hit vurmak,vuruş 13 (verb, noun)
1050 legal yasal 13 (adjective)
1051 lesson ders, 13 (noun, verb)
1052 minute dakika,zabıt tutmak 13 (noun, adjective, verb)
1053 near yanına,yanında,yaklaşmak 13 (adverb, preposition, adjective, verb)
1054 objective nesnel 13 (adjective, noun)
1055 officer memur 13 (noun, verb)
1056 perspective bakış açısı 13 (noun)
evre,aşama,safha,
1057 phase aşamalı olarak yapmak 13 (noun, verb)
1058 photo fotoğraf 13 (noun)
1059 recently son zamanlarda,yakınlarda 13 (adverb)
1060 recipe yemek tarifi 13 (noun)
1061 recommend önermek 13 (verb)
1062 reference söz etme,değinme,atıfta bulunmak 13 (noun, verb, adjective)
1063 register kayıt,kaydetmek 13 (noun, verb)
1064 relevant ilgili 13 (adjective)
1065 rely güvenmek 13 (verb)
1066 secure güvenli 13 (adjective, verb)
1067 seriously ciddi bir şekilde 13 (adverb)
1068 shoot atış,atmak 13 (verb, noun, interjection)
gökyüzü,
yükseğe atmak
1069 sky 13 (noun, verb)
1070 stage sahne,aşama,sahnelemek 13 (noun, verb)
1071 stick yapıştırma(k) 13 (noun, verb)
1072 studio stüdyo 13 (noun)
1073 thin zayıf,ince,inceltmek 13 (adjective, adverb, verb)
1074 title başlık,isimlendirmek 13 (noun, verb)
1075 topic konu 13 (noun)
1076 touch dokunma(k) 13 (verb, noun)
1077 trouble sıkıntı,dert,üzmek,rahatsız etmek 13 (noun, verb)
1078 vary değişmek,değişiklik göstermek 13 (verb)
1079 accurate doğru 12 (adjective)
1080 advanced gelişmiş,ileri düzeyde 12 (past, verb, adjective, noun)
1081 bowl kase,yuvarlamak,çevirmek 12 (noun, verb)
köprü,köprü kurmak
1082 bridge 12 (noun, verb)
kampanya,kampanyaya katılmak
1083 campaign 12 (noun, verb)
1084 cancel iptal (etmek) 12 (verb, noun)
1085 capable yeterli,muktedir 12 (adjective)
1086 character karakter,kişilik 12 (noun, adjective, verb)
1087 chemical kimyasal 12 (adjective, noun)
1088 club klüp,katılmak 12 (noun, verb)
1089 collection kolleksiyon,toplama 12 (noun)
1090 cool serin,soğuk,modaya uygun,soğutmak 12 (adjective, adverb, noun, verb)
1091 cry ağlama(k) 12 (verb, noun, idiom)
1092 dangerous tehlikeli 12 (adjective)
1093 depression bunalım,depresyon 12 (noun)
1094 dump çöplük,dökmek,boşaltmak 12 (verb, noun, idiom)
1095 edge kenar 12 (noun, verb, idiom)
1096 evidence kanıt 12 (noun, verb, idiom)
1097 extreme aşırı 12 (adjective, noun)
1098 fan hayran,taraftar 12 (noun, verb, idiom)
1099 frequently sık sık 12 (adverb)
1100 fully tamamıyla, 12 (adverb)
1101 generate ortaya çıkarmak,meydana getirmek 12 (verb)
1102 imagination hayal 12 (noun)
1103 letter mektup,harf.basmak 12 (noun, verb, idiom)
1104 lock kilit,kilitlemek 12 (noun, verb, idiom)
1105 maximum en büyük,maksimum 12 (noun, adjective)
1106 mostly çoğunlukla 12 (adverb)
1107 myself kendi kendime 12 (pronoun)
1108 naturally doğal olarak 12 (adverb)
1109 nearly neredeyse,hemen hemen 12 (adverb)
1110 novel roman 12 (noun, adjective)
1111 obtain elde etmek,kazanmak 12 (verb)
1112 occasionally ara sıra 12 (adverb)
1113 option seçenek, 12 (noun, verb)
1114 organized düzenlenmiş,organize olmuş 12 (past, verb)
1115 pack paket,ambalaj,eşyalarını toplamak 12 (noun, verb, adjective, idiom)
1116 park park,park etmek 12 (noun, verb)
1117 passion tutku 12 (noun)
1118 percentage yüzde oranı 12 (noun)
1119 plenty bol,çok 12 (noun, adjective, adverb)
1120 push itmek,itme.zorlama 12 (verb, noun, idiom)
1121 quarter çeyrek 12 (noun, verb, adjective)
1122 resource kaynak 12 (noun)
1123 select seçmek 12 (verb, adjective)
1124 setting sahne,dekor 12 (noun)
1125 skin deri,derisini yüzmek 12 (noun, verb)
1126 sort tür,çeşit,sınıflandırmak 12 (noun, verb)
1127 weight ağırlık,tartmak 12 (noun, verb)
1128 accept kabul etmek 11 (verb)
1129 ad reklam 11 (noun)
1130 agency ajans,temsilci 11 (noun)
1131 baby bebek 11 (noun, verb, adjective)
1132 background arkaplan 11 (noun, adjective)
1133 carefully dikkatlice 11 (adverb)
1134 carry taşımak,menzil 11 (noun, verb)
1135 clearly açıkça 11 (adverb)
1136 college kolej 11 (noun)
1137 communicate iletişim kurmak 11 (verb)
1138 complain şikayet etmek 11 (verb)
1139 conflict anlaşmazlık,çekişme(k) 11 (verb, noun)
1140 connection ilişki,alaka 11 (noun)
1141 criticism eleştiri 11 (noun)
1142 debt borç 11 (noun)
1143 depend bağlı olmak 11 (verb)
1144 description tanım 11 (noun)
1145 die ölmek 11 (verb, idiom)
1146 dish tabak,yemek,sevis yapmak 11 (noun, verb, idiom)
1147 dramatic dramatik 11 (adjective)
1148 eat yemek, 11 (verb, noun, idiom)
1149 efficient etkili 11 (adjective)
1150 enter girmek 11 (verb)
1151 essentially esasında,aslında 11 (adverb)
1152 exact tam,kesin,zorla almak,dayatmak 11 (adjective, verb)
1153 factor faktör,etmen 11 (noun, verb)
1154 fair adil,adaletli 11 (adjective, adverb, noun, idiom)
1155 fill doldurmak 11 (verb, noun, idiom)
1156 fine iyi,ince,para cezası,berraklaştırmak 11 (adjective, adverb, verb, noun)
1157 formal resmi 11 (adjective, noun, adverb)
1158 forward ileri,,forvet,ilerletmek 11 (adverb, adjective, noun, verb)
1159 fruit meyve, 11 (noun, verb)
1160 glass cam,bardak,cam takmak 11 (noun, adjective, verb)
1161 happen olmak 11 (verb)
1162 indicate göstermek 11 (verb)
1163 joint ortak,müşterek 11 (noun, adjective, verb, idiom)
1164 jump zıplamak 11 (verb, noun, adjective, adverb)
1165 kick tekmelemek 11 (verb, noun, idiom)
1166 master efendi,usta,üstesinden gelmek 11 (noun, adjective, verb)
1167 memory hafıza 11 (noun)
1168 muscle kas 11 (noun, verb, adjective)
1169 opposite zıt 11 (adjective, noun, preposition, adverb)
1170 pass geçmek,geçiş 11 (verb, noun, idiom)
1171 patience sabır 11 (noun)
1172 pitch ayarlamak,düzenlemek 11 (verb, noun)
1173 possibly belki,heralde 11 (adverb)
1174 powerful güçlü 11 (adjective)
1175 red kırmızı 11 (noun, adjective, idiom)
1176 remote uzak 11 (adjective, noun)
1177 secretary sekreter 11 (noun)
1178 slightly birazcık,azıcık 11 (adverb)
1179 solution çözüm 11 (noun)
1180 somewhat oldukça,az buçuk 11 (adverb)
1181 strength güç 11 (noun, idiom)
1182 suggest önermek 11 (verb)
1183 survive hayattta kalmak,yaşamını sürdürmek 11 (verb)
1184 total toplam 11 (adjective, noun, verb)
1185 traffic trafik 11 (noun, verb)
1186 treat davranmak,muamele etmek 11 (verb, noun)
1187 trip gezi,yolculuk 11 (noun, verb, idiom)
1188 vast çok geniş,çok büyük 11 (adjective, noun)
1189 vegetable sebze 11 (noun, adjective)
1190 abuse kötüye kullanma(k) 10 (verb, noun)
1191 administration idare,yönetim 10 (noun)
1192 appeal başvuru,başvurmak 10 (noun, verb)
1193 appreciate takdir etmek 10 (verb)
1194 aspect görünüş,açı 10 (noun)
1195 attitude tavır,davranış 10 (noun)
1196 beat yenmek,mağlup etmek,dövmek,vuruş 10 (verb, noun, adjective)
1197 burn yanmak,yakmak 10 (verb, noun)
1198 chart çizelge,tablo 10 (noun, verb)
1199 compare kıyaslamak 10 (verb)
1200 deposit emanet, depozito 10 (verb, noun)
1201 director müdür yönetici 10 (noun)
1202 equally eşit olarak 10 (adverb)
1203 foreign yabanci 10 (adjective)
1204 gear vites,dişli,vitese takmak 10 (noun, verb, adjective, idiom)
1205 greatly çok, adamakıllı, fazlasıyla 10 (adverb)
1206 hungry aç 10 (adjective)
1207 ideal ülkü ideal mefkure 10 (noun, adjective)
1208 imagine hayal etmek 10 (verb)
1209 kitchen mutfak 10 (noun, adjective)
1210 land kara, toprak, karaya ayak basmak 10 (noun, verb, idiom)
1211 log kütük, tomruk, ağaç kesmek 10 (noun, verb)
1212 lost kayip,kaybolmuş 10 (adjective, verb, idiom)
1213 manage yönetmek 10 (verb)
1214 mother anne,annelik etmek 10 (noun, adjective, verb, idiom)
1215 necessarily muhakkak, şart, mutlaka 10 (adverb)
1216 net ağ, file,net,ağ yapmak 10 (noun, verb)
1217 party parti,taraf, iştirakçi 10 (noun, adjective, verb)
1218 personality kisilik 10 (noun)
1219 personally kisisel olarak 10 (adverb)
1220 practical kullanışlı, pratik 10 (adjective)
1221 principle prensip, ilke , kaynak 10 (noun, idiom)
1222 print yazici yazdirmak 10 (verb, noun, adjective, idiom)
1223 psychological psikolojik 10 (adjective)
1224 psychology psikoloji 10 (noun)
1225 raise yükseltmek, kaldırmak,zam,artış 10 (verb, noun, idiom)
1226 rarely nadiren 10 (adverb)
1227 recommendation tavsiye 10 (noun)
1228 regularly düzenli olarak 10 (adverb)
1229 relative akraba, ilişkili, bağlı 10 (noun, adjective)
1230 response cevap 10 (noun)
1231 sale satış, ucuzluk 10 (noun, idiom)
1232 season mevsim,sezon,kurutmak 10 (noun, verb, idiom)
1233 selection seçim 10 (noun)
1234 severe şiddetli sert 10 (adjective)
1235 signal işaret ,işaret/sinyal vermek 10 (noun, adjective, verb)
1236 similarly benzer sekilde 10 (adverb)
1237 sleep uyumak,uyku 10 (verb, noun, idiom)
1238 smooth düzgün, pürüssüz,düzeltmek 10 (adjective, adverb, verb, noun)
1239 somewhere herhangibiryer 10 (adverb, noun)
1240 spirit ruh,canlandırmak 10 (noun, verb, idiom)
1241 storage birikme, depolama 10 (noun)
1242 street cadde,sokak 10 (noun, adjective, idiom)
1243 suitable uygun 10 (adjective)
1244 tree ağaç,ağaca çıkarmak 10 (noun, verb, idiom)
1245 version sürüm, örnek 10 (noun)
1246 wave dalga,dalgalanmak,sallamak 10 (noun, verb, idiom)
1247 advance ilerlemek, avans vermek, 9 (verb, noun, adjective)
1248 alcohol alkol 9 (noun)
1249 anywhere herhangi bir yere, nerede olursa olsun 9 (adverb, noun)
1250 argument tartişma 9 (noun)
1251 basically temelde, kökünden 9 (adverb)
1252 belt kemer 9 (noun, verb)
1253 bench yedek klübesi, oturma sırası, 9 (noun, verb)
1254 closed kapali 9 (past, verb)
1255 closely yakından, sıkı sıkı, çok yakın 9 (adverb)
1256 commission komisyon, görevlendirmek 9 (noun, verb)
1257 complaint şikayet 9 (noun)
1258 connect bağlamak 9 (verb, adjective)
1259 consist -den meydana gelmek, teşekkül etmek 9 (verb, noun)
1260 contract ,sözleşme, kontrat,sözleşme 9 (noun)
1261 contribute katkı yapmak, katkıda bulunmak 9 (verb, idiom)
1262 copy kopyalama(k), kopya etmek 9 (noun, verb, idiom)
1263 dark koyu,karanlik 9 (adjective, noun, idiom)
1264 differ ters düşmek, anlaşamamak 9 (verb)
1265 double çift 9 (adjective, noun, verb, adverb)
1266 draw çizmek,çekmek,çekiliş 9 (verb, noun, idiom)
1267 drop düşmek,damla 9 (noun, verb)
1268 effectively etlili bir sekilde 9 (adverb)
1269 emphasis vurgu, üzerinde durma, vurgulama 9 (noun)
1270 encourage cesaretlendirmek 9 (verb)
1271 equal eşit,eş değerde olmak 9 (adjective, noun, verb)
1272 everybody herkes 9 (pronoun)
1273 expand genişlemek, genişletmek 9 (verb)
1274 firm firma,sağlam,pekiştirmek 9 (adjective, verb, adverb, noun)
1275 fix tamir etmek, onarmak,çıkmaz,güç durum 9 (verb, noun, idiom)
1276 frequent sık 9 (adjective, verb)
1277 highway otoban 9 (noun)
1278 hire kira, kiralamak , ücretle tutmak 9 (verb, noun, adjective, idiom)
1279 initially başlangıçta, öncelik olarak 9 (adverb)
1280 internal dahili, iç 9 (adjective, noun)
1281 join katılmak,birleşme noktası 9 (verb, noun)
1282 kill öldürmek 9 (verb, noun, idiom)
1283 literally kelime kelime, abartmasız 9 (adverb)
1284 loss kayıp, zarar, hasar 9 (noun)
1285 mainly başlıca, esasen 9 (adverb)
1286 membership üyelik 9 (noun)
1287 merely sadece 9 (adverb)
1288 minimum az en az 9 (noun, adjective)
1289 numerous sayısız, pek çok 9 (adjective)
1290 path yol 9 (noun, idiom)
1291 possession sahiplik 9 (noun)
1292 preparation hazirlik 9 (noun)
1293 progress ilerleme(k) 9 (noun, verb, idiom)
1294 project proje,tasarlamak,planlamak 9 (noun, verb)
1295 prove ispat etmek, kanıtlamak 9 (verb)
1296 react tepki vermek 9 (verb)
1297 recognize tanimak 9 (verb)
1298 relax rahat 9 (verb)
1299 replace yer değiştirmek, yenisiyle değiştirmek 9 (verb)
1300 sea deniz 9 (noun, adjective, idiom)
1301 sensitive hassas 9 (adjective, noun)
1302 sit oturmak 9 (verb, idiom)
1303 south güney 9 (noun, adjective, adverb, verb)
1304 status statü, hal, durum 9 (noun, adjective)
1305 steak et buftek 9 (noun)
1306 stuff personel 9 (noun, verb)
1307 sufficient yeterli 9 (adjective)
1308 tap musluk,hafifçe vurmak 9 (verb, noun)
1309 ticket bilet 9 (noun, verb, idiom)
1310 tour gezi,tur,gezmek 9 (noun, verb)
1311 union sendika birlik 9 (noun)
1312 unusual alisilmadik 9 (adjective)
1313 win kazanmak 9 (verb, noun)
1314 agreement anlasma 8 (noun)
1315 angle melek 8 (noun, verb)
1316 attack saldiri saldirmak 8 (verb, noun)
1317 blue mavi 8 (noun, verb, adjective)
1318 borrow ödünç almak 8 (verb)
1319 breakfast kahvalti 8 (noun, verb)
1320 cancer kanser 8 (noun)
1321 claim istemek idda etmek 8 (verb, noun)
1322 confidence güven 8 (noun, idiom)
1323 consistent tutarlı, istikrarlı 8 (adjective)
1324 constant değişmez, sabit 8 (adjective, noun)
1325 cultural kültürel 8 (adjective)
1326 currency döviz, para birimi 8 (noun)
1327 daughter kiz evlat 8 (noun, adjective)
1328 degree derece 8 (noun, idiom)
1329 doctor doktor 8 (noun, verb)
1330 dot nokta, nokta koymak 8 (noun, verb, idiom)
1331 drag sürüklemek, taramak, çekmek 8 (verb, noun, adjective, idiom)
1332 dream rüya (görmek) 8 (noun, verb, adjective)
1333 drink içmek,içki 8 (verb, noun)
1334 duty görev 8 (noun, idiom)
1335 earn kazanmak 8 (verb)
1336 emphasize vurgulamak 8 (verb)
1337 employment isdihtam, iş verme 8 (noun)
1338 enable olanak vermek, olanak tanımak 8 (verb)
1339 engineering mühendislik 8 (noun)
1340 entry giriş 8 (noun)
1341 essay yazi makale 8 (noun, verb)
1342 existing var olan 8 (adjective)
1343 famous ünlü 8 (adjective)
1344 father baba,babalık etmek 8 (noun, verb)
1345 fee ücret,ödemek 8 (noun, verb)
1346 finance finans,maliye,finanse etmek 8 (noun, verb)
1347 gently kibarca 8 (adverb)
1348 guess tahmin(etmek) 8 (verb, noun, idiom)
1349 hopefully umutluca 8 (adverb)
1350 hour saat 8 (noun, adjective, idiom)
1351 interaction etkileşim 8 (noun)
1352 juice meyve suyu 8 (noun, verb, idiom)
1353 limit sınır sınırlandırmak 8 (noun, verb)
1354 luck şans 8 (noun, verb, idiom)
1355 milk süt,sağmak 8 (noun, verb, idiom)
1356 minor ergin olmayan, reşit olmayan kimse 8 (adjective, noun, verb)
1357 mixed karişik karismis 8 (past, verb)
1358 mixture karisim 8 (noun)
1359 mouth ağız,dudak bükmek 8 (noun, verb, idiom)
1360 nor ne...ne; ne...ne de 8 (conjunction)
1361 operate ameliyat etmek 8 (verb)
1362 originally aslen, aslında 8 (adverb)
1363 peace bariş 8 (noun, interjection, verb, idiom)
1364 pipe boru, boru ile taşımak 8 (noun, verb)
1365 please lütfen 8 (adverb, verb, idiom)
1366 preference tercih 8 (noun)
1367 previous önceki 8 (adjective, idiom)
1368 pull çekmek 8 (verb, noun)
1369 pure temiz 8 (adjective)
1370 raw çiğ 8 (adjective, noun, idiom)
1371 reflect yansitmak 8 (verb)
1372 region bölge 8 (noun)
1373 republic cumhuriyet 8 (noun)
1374 roughly yaklaşık olarak, tahminen 8 (adverb)
1375 seat oturmak, koltuk 8 (noun, verb)
1376 send göndermek 8 (verb)
1377 significantly önemli ölçüde, anlamlı 8 (adverb)
1378 soft yumuşak 8 (adjective, noun, adverb, interjection)
1379 solid katı, sağlam 8 (adjective, noun)
1380 stable istikrarlı, kararlı, sabit,ahırda durmak 8 (noun, verb)
1381 storm firtina 8 (noun, verb, idiom)
1382 substance madde 8 (noun, idiom)
1383 team takim 8 (noun, verb, adjective)
1384 tradition gelenek 8 (noun)
1385 trick oyuna getirmek, kandırmak 8 (noun, adjective, verb, idiom)
1386 virus virüs 8 (noun)
1387 wear giymek 8 (verb, noun, idiom)
1388 weird acayip garip 8 (adjective, noun)
1389 wonder merak (etmek) 8 (verb, noun, idiom)
1390 actor aktör 7 (noun)
1391 afraid korkmuş 7 (adjective)
1392 afternoon ögleden sonra 7 (noun, adjective)
1393 amazing şaşirtici 7 (adjective, verb)
1394 annual yıllik 7 (adjective, noun)
1395 anticipate beklemek, ummak, sezmek 7 (verb)
1396 assume farzetmek 7 (verb)
1397 bat yarasa,kırpmak 7 (noun, verb)
1398 beach plaj,sahile çekmek 7 (noun, verb)
1399 blank boşluk,boş,silmek 7 (noun, verb, adjective)
1400 busy meşgul,meşgul olmak 7 (adjective, verb)
1401 catch yakalama(k) 7 (noun, verb)
1402 chain zincir,zincirlemek 7 (noun, verb)
1403 classroom sinif 7 (noun)
1404 consideration göz önünde tutma, değerlendirme 7 (noun, idiom)
1405 count saymak 7 (verb, noun, adjective, idiom)
1406 cream kaymak, krema, çırpmak 7 (noun, verb, adjective, idiom)
1407 crew mürettebat 7 (noun, verb)
1408 dead ölü 7 (adjective, noun, adverb, idiom)
1409 delivery teslimat 7 (noun)
1410 detail detay 7 (noun, verb, idiom)
1411 detailed detayli 7 (past, verb)
1412 device alet aygit 7 (noun)
1413 difficulty zorluk 7 (noun)
1414 doubt şüphe,kuşkulanmak 7 (verb, noun, idiom)
1415 drama piyes, tiyatro edebiyatı 7 (noun)
1416 election seçim 7 (noun)
1417 engage nişanlanmak 7 (verb)
1418 engine motor 7 (noun)
1419 enhance yükseltmek 7 (verb)
1420 examine incelemek, muayene etmek 7 (verb)
1421 FALSE yanlis 7 (adjective, adverb, idiom)
1422 feed beslemek 7 (verb, noun, idiom)
1423 football futbol 7 (noun)
1424 forever sonsuzadek 7 (adverb, noun, idiom)
1425 gold altin 7 (noun, adjective)
1426 guidance yönlendirme, yol gösterme, rehber 7 (noun)
1427 hotel otel 7 (noun)
1428 impress iz bırakmak, etkilemek,etki 7 (verb, noun)
1429 install kurmak 7 (verb)
1430 interview görüşmek, röpörtaj, mülakat 7 (noun, verb)
1431 kid çocuk,şaka yapmak 7 (noun, verb, adjective)
1432 mark işaretlemek, işaret 7 (noun, verb, idiom)
1433 match eşleştirmek, eşlemek,maç,bibrit 7 (noun, verb)
1434 mission görev 7 (noun, adjective)
1435 nobody hickimse 7 (pronoun, noun)
1436 obvious besbelli, aşikar 7 (adjective)
1437 ourselves kendi kendimize 7 (pronoun)
1438 owner sahip, mal sahibi 7 (noun)
1439 pain aci 7 (noun, verb, idiom)
1440 participate katilmak 7 (verb)
1441 pleasure memnuniyet 7 (noun, verb)
1442 priority öncelik, üstünlük 7 (noun)
1443 protection koruma 7 (noun)
1444 repeat tekrar(lamak) 7 (verb, noun)
1445 round yuvarlak, dönmek 7 (adjective, noun, adverb, verb)
1446 score skor, puan almak 7 (noun, verb, idiom)
1447 screw vidalamak, vida 7 (noun, verb, idiom)
1448 seek araştirmak 7 (verb, idiom)
1449 sex cinsiyet 7 (noun, verb, idiom)
1450 sharp keskn 7 (adjective, verb, adverb, noun)
1451 shop dükkan 7 (noun, verb, interjection, idiom)
1452 shower duş 7 (noun, verb, idiom)
1453 sing şarki söylemek 7 (verb, noun)
1454 slide kaymak,kayma,slayt 7 (verb, noun, idiom)
1455 strip soymak, şerit 7 (verb, noun)
1456 suggestion öneri 7 (noun)
1457 suit uygun olmak, uygun gelmek, takım elbise 7 (noun, verb, idiom)
1458 tension gerilim, tansiyon 7 (noun)
1459 thick kalın, kalınlık 7 (adjective, adverb, noun, idiom)
1460 tone ton, yumuşatmak 7 (noun, verb)
1461 totally toplam 7 (adverb)
1462 twice iki sefer, iki kez 7 (adverb)
1463 variation varyasyon, farklılık 7 (noun)
1464 whereas halbuki, madem ki 7 (conjunction, noun)
1465 window pencere 7 (noun, verb)
1466 wise bilge, akıllı 7 (adjective, verb, idiom)
1467 wish dilemek,dilek 7 (verb, noun)
1468 agent ajan, temsilci 6 (noun, adjective, verb)
1469 anxiety endişe, kaygı, tasa 6 (noun)
1470 atmosphere atmosfer 6 (noun)
1471 awareness farkindalik 6 (noun)
1472 band bant, şerit , şerit yapmak 6 (noun, verb)
1473 bath yıkanma, banyo 6 (noun)
1474 block engelleme(k), bloke etmek 6 (noun, verb)
1475 bone kemik,kemiklerini ayıklamak 6 (noun, verb, adverb)
1476 bread ekmek 6 (noun)
1477 calendar takvim,kaydetmek 6 (noun, verb)
1478 candidate aday 6 (noun)
1479 cap kep,başlık(geçirmek) 6 (noun, verb)
1480 careful dikkatli 6 (adjective)
1481 climate iklim 6 (noun)
1482 coat kaban,palto,sarmak 6 (noun, verb)
1483 collect toplamak 6 (verb, adverb, noun)
1484 combine birleştirme(k) 6 (verb, noun)
1485 command emir 6 (verb, noun)
1486 comparison kiyaslama 6 (noun)
1487 confusion karışıklık 6 (noun)
1488 construction yapı,inşaat 6 (noun)
1489 contest yarışma(k) 6 (noun, verb)
1490 corner köşe 6 (noun, adjective, verb, idiom)
1491 court mahkeme,kur yapmak,davet etmek 6 (noun, verb, idiom)
1492 cup fincan,kavramak 6 (noun, verb)
1493 dig kazmak,kazı 6 (verb, noun)
1494 district bölge,ilçe 6 (noun, verb)
1495 divide bölmek 6 (verb, noun)
1496 door kapı 6 (noun, idiom)
1497 east doğu 6 (noun, adjective, adverb)
1498 elevator asansör 6 (noun)
1499 elsewhere başka yer 6 (adverb)
1500 emotion duygu 6 (noun)
1501 employee isçi 6 (noun)
1502 employer isveren 6 (noun)
1503 equivalent eşit 6 (adjective, noun)
1504 everywhere heryer 6 (adverb)
1505 except hariç 6 (preposition, conjunction, idiom)
1506 finger parmak 6 (noun, verb, idiom)
1507 garage garaj,garaja çekmek 6 (noun, verb)
1508 guarantee garanti,garanti etmek 6 (noun, verb)
1509 guest misafir 6 (noun)
1510 hang asili durmak,asmak 6 (verb, noun, idiom)
1511 height yükseklik, boy, yükselti 6 (noun)
1512 himself kendi kendi kendine(erkek) 6 (pronoun)
1513 hole delik,delik açmak 6 (noun, verb, idiom)
1514 hook çengel, kanca, bükmek 6 (noun, verb, idiom)
1515 hunt avlamak,av 6 (verb, noun)
1516 implement yerine getirme(k), tamamlama(k) 6 (noun, verb)
1517 initial ilk harf, baş , baştaki 6 (adjective, noun, verb)
1518 intend niyet etmek, niyetlenmek 6 (verb)
1519 introduce tanıtmak, tanıştırmak 6 (verb)
1520 latter sonraki 6 (adjective)
1521 layer tabaka, katman 6 (noun, verb)
1522 leadership liderlik 6 (noun)
1523 lecture ders,ders vermek 6 (noun, verb)
1524 lie yalan soylemek,uzanmak 6 (noun, verb, idiom)
1525 mall alışveriş merkezi 6 (noun)
1526 manager müdür 6 (noun)
1527 manner hal,tavir 6 (noun, idiom)
1528 march topluca yürüyüş, marş 6 (verb, noun, idiom)
1529 married evli 6 (past, verb, adjective, noun)
1530 meeting görüşme 6 (noun, idiom)
1531 mention değinmek bahsetmek,anma 6 (verb, noun, idiom)
1532 narrow dar,daraltmak 6 (adjective, verb, noun)
1533 nearby yakında yakın civarı 6 (adjective, adverb)
1534 neither ne bu ne öteki 6 (conjunction, adjective, pronoun)
1535 nose burun,koklamak 6 (noun, verb, idiom)
1536 obviously açikça 6 (adverb)
1537 operation operasyon,ameliyat 6 (noun)
1538 parking parke etme, otopark 6 (noun, adjective)
1539 partner partner,eş,ortak olmak 6 (noun, verb)
1540 perfectly mükemmel, kusursuzca 6 (adverb)
1541 physically fiziksel olarak 6 (adverb)
1542 profile profil,profilini çizmek 6 (noun, verb)
1543 proud gurur,kibir 6 (adjective, idiom)
1544 recording kayıt 6 (noun)
1545 relate nakletmek, ilgili olmak 6 (verb)
1546 respect saygı(duymak) 6 (noun, verb)
1547 rice pirinç 6 (noun, verb)
1548 routine rutin 6 (noun, adjective)
1549 sample örnek 6 (noun)
1550 schedule plan,,program ,zamanlamak 6 (noun, verb)
1551 settle yerleşmek, konmak 6 (verb)
1552 smell koku,koklamak 6 (verb, noun)
1553 somehow birsekilde 6 (adverb, idiom)
1554 spiritual ruhsal 6 (adjective, noun)
1555 survey göz gezdirme, teftiş etme, araştırma, anket 6 (verb, noun)
1556 swimming yüzme 6 (noun, adjective)
1557 telephone telefon,telefon etmek 6 (noun, verb)
1558 tie bağlamak 6 (verb, noun, idiom)
1559 tip bahşiş, eğmek dökmek 6 (noun, verb)
1560 transportation ulaşım taşıma nakliye 6 (noun)
1561 unhappy mutsuz 6 (adjective)
1562 wild vahşi 6 (adjective, adverb, noun, idiom)
1563 winter kış 6 (noun, adjective, verb)
1564 absolutely kesinlikle 5 (adverb, interjection)
1565 acceptable kabul edilebilir 5 (adjective)
1566 adult yegişkin 5 (adjective, noun)
1567 aggressive saldirgan,hırçın 5 (adjective)
1568 airline havayolu 5 (noun, adjective)
1569 apart ayrı, birbirinden ayrı, başka 5 (adjective, adverb)
1570 assure garanti etmek, sağlama bağlamak 5 (verb)
1571 attract cezbetmek cazip gelmek 5 (verb)
1572 bag çanta,çantaya koymak 5 (noun, verb)
1573 battle savaş,savaşmak 5 (noun, verb)
1574 bed yatak,yatak yapmak 5 (noun, verb)
1575 bill fatura,fatura çıkarmak 5 (noun, verb)
1576 boring sıkıcı 5 (adjective)
1577 bother sıkıntı(vermek) 5 (noun, verb)
1578 brief kısa az 5 (adjective, noun, verb)
1579 cake kek,kalıplaşmak 5 (noun, verb)
1580 charity hayırseverlik, bağış 5 (noun)
1581 code kod 5 (noun, verb)
1582 cousin kuzen 5 (noun)
1583 crazy çılgın 5 (adjective, noun, idiom)
1584 curve bükülmek, kavis, eğri 5 (noun, verb, idiom)
1585 designer tasarimci 5 (noun, adjective)
1586 dimension boyut, boyutlarını ayarlamak 5 (noun, verb)
1587 disaster felekat 5 (noun)
1588 distinct belirgin, şüphesiz 5 (adjective)
1589 distribute dağıtmak 5 (verb)
1590 dress elbise 5 (noun, adjective, verb)
1591 ease kolaylaştirmak 5 (noun, verb)
1592 eastern doğu, doğuya ait, doğuya ilişkin 5 (adjective)
1593 editor editör 5 (noun)
1594 efficiency etki 5 (noun)
1595 emergency acil 5 (noun, adjective)
1596 escape kaçmak,kaçış 5 (verb, noun, adjective)
1597 evening akşam 5 (noun, adjective)
1598 excitement heyecan 5 (noun)
1599 expose maruz bırakmak 5 (verb, idiom)
1600 extension uzatma 5 (noun, adjective)
1601 extent uzatmak 5 (noun)
1602 farm çiftlik 5 (noun, verb, idiom)
1603 feedback geribildirim 5 (noun)
1604 fight savaş 5 (noun, verb)
1605 gap boşluk,fark 5 (noun, verb)
1606 gather toplamak 5 (verb, noun, idiom)
1607 grade derece,sinif,derecelendirmek 5 (noun, verb)
1608 guitar gitar 5 (noun)
1609 hate nefret etmek 5 (verb, noun)
1610 holiday tatil 5 (noun, adjective, verb)
1611 homework ev ödevi 5 (noun)
1612 horror korku,dehşet 5 (noun, adjective)
1613 horse at 5 (noun, verb, adjective, idiom)
1614 host ağırlamak, ev sahibi 5 (noun, verb)
1615 husband koca,eş 5 (noun, verb)
1616 leader lider 5 (noun)
1617 loan ödünç para, kredi 5 (noun, verb, idiom)
1618 logical mantikli 5 (adjective)
1619 mistake hata,karıştırmak,yanlış anlamak 5 (noun, verb, idiom)
1620 mom anne 5 (noun)
1621 mountain dağ 5 (noun, adjective, idiom)
1622 nail tırnak,çivilemek 5 (noun, verb, idiom)
1623 noise ses,ses çıkarmak 5 (noun, verb)
1624 none hiçbiri, hiç 5 (pronoun, adverb, adjective)
1625 occasion durum 5 (noun, verb, idiom)
1626 outcome netice, sonuç 5 (noun)
1627 overcome üstesinden gelmek 5 (verb)
1628 owe borçlu olmak 5 (verb)
1629 package paket 5 (noun, verb)
1630 patient hasta 5 (noun, adjective)
1631 pause durmak 5 (noun, verb, idiom)
1632 permission izin 5 (noun)
1633 phrase ifade etmek, uygun kelime ve cümlelerle ifade etmek 5 (noun, verb)
1634 presentation sunum 5 (noun)
1635 prior kıdemli, eski 5 (adjective, noun, idiom)
1636 promotion terfi 5 (noun)
1637 proof kanıt 5 (noun, adjective, verb)
1638 race yarış,yarışmak 5 (noun, verb)
1639 reasonable mantıklı 5 (adjective)
1640 reflection yansıma 5 (noun)
1641 refrigerator buzdolabı 5 (noun)
1642 relief rahatlama 5 (noun, idiom)
1643 repair tamir etmek,tamir 5 (verb, noun)
1644 resolution azim, kararlılık 5 (noun)
1645 revenue gelir, hasılat 5 (noun)
1646 rough pürüzlü, kaba,kabaca 5 (adjective, noun, adverb, verb)
1647 sad üzgün 5 (adjective, noun)
1648 sand kum,kum yapmak 5 (noun, verb, idiom)
1649 scratch kaşımak, tırmalamak,karalamak 5 (verb, noun, adjective, idiom)
1650 sentence cümle,hüküm vermek 5 (noun, verb)
1651 session celse, oturum, seans 5 (noun)
1652 shoulder omuz 5 (noun, verb, idiom)
1653 sick hasta 5 (adjective, noun, idiom)
1654 singer şarkıcı 5 (noun)
1655 smoke sigara(icmek) 5 (noun, verb, idiom)
1656 stomach mide 5 (noun, verb)
1657 strange yabancı 5 (adjective, adverb)
1658 strict katı, otoriter 5 (adjective)
1659 strike vurmak, çarpmak 5 (verb, noun, adjective, idiom)
1660 string dizmek, dize geçirmek 5 (noun, verb, idiom)
1661 succeed başarılı olmak 5 (verb)
1662 successfully başarılı bir şekilde 5 (adverb)
1663 suddenly aniden 5 (adverb)
1664 suffer acı çekmek 5 (verb)
1665 surprised şaşıŕmış 5 (past, verb)
1666 tennis tenis 5 (noun)
1667 throw atmak 5 (verb)
1668 tourist turist 5 (noun, adverb)
1669 towel havlu 5 (noun, verb)
1670 truly tamamen, cidden 5 (adverb)
1671 vacation tatil 5 (noun, verb)
1672 virtually fiilen,aslında 5 (adverb)
1673 west batı 5 (noun, adjective, adverb, idiom)
1674 wheel tekerlek,yuvarlanmak 5 (noun, verb, idiom)
1675 wine şarap 5 (noun, adjective, verb, idiom)
1676 acquire edinmek, elde etmek 4 (verb)
1677 adapt uymak, uyarlamak 4 (verb)
1678 adjust ayarlamak 4 (verb)
1679 administrative idari, yönetsel 4 (adjective)
1680 altogether hepbirlikte 4 (adverb)
1681 anyway herneyse 4 (adverb)
1682 argue tartışmak 4 (verb)
1683 arise meydana çıkmak,baş göstermek 4 (verb)
1684 arm kol,silahlanmak 4 (noun, verb)
1685 aside bir kenara ,bir tarafa 4 (noun, adverb)
1686 associate ilişkilendirmek,bağdaştırmak,ortak,birleşmiş 4 (noun, verb, adjective)
1687 automatic otomatik 4 (adjective)
1688 automatically otomatik olarak 4 (adverb)
1689 basket sepet 4 (noun)
1690 bet iddia,addiaya girmek 4 (noun, verb)
1691 blow esmek 4 (noun, verb)
1692 bonus ikramiye,kar payı 4 (noun)
1693 border sınır,sınırlamak 4 (noun, verb)
1694 branch dal 4 (noun, verb)
1695 breast göğüs 4 (noun, verb)
1696 brother erkek kardeş 4 (noun, interjection)
1697 buddy ahbap,birader 4 (noun, verb)
1698 bunch demet,demet yapmak 4 (noun, verb)
1699 cabinet kabine,bakanlar kurulu,dolap 4 (noun)
1700 childhood çocukluk 4 (noun)
1701 chip yontmak,budamak,yonga 4 (noun, verb)
1702 church kilise 4 (noun)
1703 civil sivil,kibar 4 (adjective)
1704 clothes kıyafetler 4 (noun)
1705 coach koçluk yapmak,özel ders vermek 4 (noun, verb, adverb)
1706 coffee kahve 4 (noun)
1707 confirm doğrulamak,onaylamak 4 (verb)
1708 cross çarpı,karşıya geçmek 4 (noun, verb, adjective)
1709 deeply derin bir şekilde,içten 4 (adverb)
1710 definitely kesinlikle 4 (adverb)
1711 deliberately kasten 4 (adverb)
1712 dinner akşam yemeği 4 (noun)
1713 document belge 4 (noun, verb)
1714 draft tasarı,taslak,tasarlamak 4 (noun, verb, adjective)
1715 drawing çizim 4 (noun)
1716 dust kir,toz 4 (noun, verb)
1717 employ iş vermek 4 (verb, noun)
1718 encouraging cesaret verici 4 (verb)
1719 expert uzman 4 (noun, adjective)
1720 external harici,dış 4 (adjective, noun)
1721 floor kat,zemi,döşemek 4 (noun, verb)
1722 former önceki 4 (adjective)
1723 god Allah 4 (noun, interjection)
1724 golf golf 4 (noun, verb)
1725 habit alışkanlik,huy 4 (noun, verb)
1726 hair saç 4 (noun)
1727 hardly ancak,güç bela 4 (adverb)
1728 hearing duyuş,duyma 4 (noun)
1729 hurt incitmek 4 (verb, noun)
1730 illegal yasal olmayan 4 (adjective, noun)
1731 incorporate birleştirmek,dahil etmek 4 (verb)
1732 initiative girişim ,teşebbüs 4 (noun)
1733 iron ütü(lemek),demir 4 (noun, verb)
1734 judge yargıç,hakim,yargılamak 4 (noun, verb)
1735 judgment yargı,kanı,fikir 4 (noun)
1736 justify haklı çıkarmak 4 (verb)
1737 knife bıçak,bıçaklamak 4 (noun, verb)
1738 lab labaratuvar 4 (noun)
1739 landscape manzara 4 (noun, verb)
1740 laugh gülmek,gülme 4 (verb, noun)
1741 lay uzanmak,yatırmak,yatma 4 (verb, noun, adjective)
1742 league spor ligi,birleştirmek 4 (noun, verb)
1743 loud yüksek ses 4 (adjective, adverb)
1744 mail posta 4 (noun, verb)
1745 massive büyük 4 (adjective)
1746 measurement ölçü 4 (noun)
1747 mess dağınıklık,karışıklık,kirletmek 4 (noun, verb)
1748 mobile hareketli,hareket ettirebilir 4 (adjective, noun)
1749 mode tarz,biçim 4 (noun)
1750 mud çamur 4 (noun)
1751 nasty pis,kirli 4 (adjective, noun)
1752 native doğal 4 (noun, adjective)
1753 opening açiliş 4 (noun, adjective)
1754 orange portakal,turuncu 4 (noun)
1755 ordinary sıradan 4 (adjective, noun)
1756 organize düzenlemek,organize etmek 4 (verb)
malı/meli; yapılması gereken doğru ve en iyi olanı
1757 ought söylemek/istemek için kullanılır 4 (verb)
1758 parent anne baba 4 (noun, verb)
1759 pattern model,modele göre yapmak 4 (noun, verb)
1760 pin iğne,iğne ile tutturmak 4 (noun, verb)
1761 poetry şiir 4 (noun)
1762 police polis 4 (noun)
1763 pool havuz,fon oluşturmak 4 (noun, verb)
1764 possess sahip olmak 4 (verb)
1765 possibility olasılık,ihtimal 4 (noun)
1766 pound sterlin 4 (noun, verb)
1767 procedure prosedür 4 (noun)
1768 queen kraliçe 4 (noun)
1769 ratio oran 4 (noun)
1770 readily kolayca,çabucak 4 (adverb)
1771 relation ilişki 4 (noun)
1772 relieve serbest bırakmak 4 (verb)
1773 request rica 4 (noun, verb)
1774 respond cevap(vermek) 4 (verb, noun)
1775 restaurant restoran 4 (noun)
1776 retain alı koymak,muhafaza etmek 4 (verb)
1777 royal kraliyet 4 (adjective, noun)
1778 salary maaş 4 (noun, verb)
1779 satisfaction tatmin olma 4 (noun)
1780 sector sektör 4 (noun)
1781 senior üst,kıdemli 4 (adjective, noun)
1782 shame utanmak 4 (noun, verb)
1783 shelter barınak,sığınak,sığınmak,barınmak 4 (noun, verb)
1784 shoe ayakkkabi 4 (noun, verb)
1785 shut kapamak,örtmek 4 (verb)
1786 signature imza 4 (noun)
1787 significance önem 4 (noun)
1788 silver gümüş 4 (noun, adjective, verb)
1789 somebody birisi 4 (pronoun)
1790 song şarkı 4 (noun)
1791 southern güney 4 (adjective)
1792 split böl(ün)mek,parçala(n)mak,bölme 4 (verb, noun)
1793 strain geilmek,gerginlik,stres 4 (verb, noun)
1794 struggle çaba(lamak) 4 (verb, noun)
1795 super süper 4 (adjective, adverb, noun)
1796 swim yüzme(k) 4 (verb, noun)
1797 tackle ele alma(k),çaresine bakma(k) 4 (noun, verb)
1798 tank tank,depo,depoya koymak 4 (noun, verb)
1799 terribly korkunc derecede 4 (adverb)
1800 tight dar,sıkı 4 (adjective, adverb)
1801 tooth diş 4 (noun)
1802 town kasaba 4 (noun)
1803 train tren 4 (verb, noun)
1804 trust güven(mek) 4 (noun, verb)
1805 unfair adil olmayan 4 (adjective)
1806 unfortunately malesaf 4 (adverb)
1807 upper üst,yukarı 4 (adjective, noun)
1808 vehicle araç 4 (noun)
1809 visible görülebilir 4 (adjective)
1810 volume ses 4 (noun)
1811 wash yıkamak 4 (verb, noun)
1812 waste israf etmek,harcamak,boşa harcanan,israf 4 (verb, adjective, noun)
1813 wife kadın 4 (noun)
1814 yellow sarı 4 (adjective, noun, verb)
1815 yours seninki 4 (pronoun)
1816 accident kaza 3 (noun)
1817 airport havaalanı 3 (noun)
1818 alive sağ,yaşayan 3 (adjective)
1819 angry kızgın 3 (adjective)
1820 appointment görüşme 3 (noun)
1821 arrival varış 3 (noun)
1822 assist yardım(etmek) 3 (noun, verb)
1823 assumption varsayım,zan 3 (noun)
1824 bake fırında pişirmek,yemekli toplantı 3 (noun, verb)
1825 bar parmaklık,parmaklık takmak 3 (noun, verb, preposition)
1826 baseball beyzbol 3 (noun)
1827 bell zil,çan,bağırmak 3 (noun, verb)
1828 bike bisiklet,bisiklete binmek 3 (noun, verb)
1829 blame suçlama(k) 3 (noun, verb)
1830 boy erkek 3 (noun, interjection)
1831 brick tuğla 3 (noun, verb)
1832 calculate hesaplamak 3 (verb)
1833 chair sandalye,başkanlık etmek 3 (noun, verb)
1834 chapter bölüm 3 (noun)
1835 closet gömme dolap,klozet,,odaya kapatmak,gizli 3 (noun, verb, adjective)
1836 clue ipucu,aydınlatmak 3 (noun, verb)
1837 collar yaka,yaka takmak 3 (noun, verb)
1838 comment yorum,yorum yapmak 3 (noun, verb)
1839 committee komite,heyet, 3 (noun)
1840 compete yarışmak 3 (verb)
1841 concerning ilgilendiren,ilgili 3 (preposition)
1842 conference konferans 3 (noun, verb)
1843 consult danışma(k) 3 (verb)
1844 conversation sohbet 3 (noun)
1845 convert dönüştüŕmek 3 (verb, noun)
1846 crash çarmak 3 (verb, noun, adjective, adverb)
1847 database veritabanı 3 (noun)
1848 deliver ulastırmak,teslim etmek 3 (verb)
1849 dependent bağlı 3 (adjective, noun)
1850 desperate çaresiz,umutsuz 3 (adjective)
1851 devil şeytan,rahatsız etmek,canını sıkmak 3 (noun, verb)
1852 diet diet,rejim yapmak 3 (noun, verb)
1853 enthusiasm arzu.istek 3 (noun)
1854 error hata 3 (noun)
1855 exciting heyecan verici 3 (adjective)
1856 explanation acıklama 3 (noun)
1857 extend uzatma(k) 3 (verb)
1858 farmer çiftçi 3 (noun)
1859 fear korku,korkmak 3 (noun, verb)
1860 fold katlamak,kat 3 (verb, noun)
1861 forth dördüncü 3 (adverb)
1862 friendly arkadaşça 3 (adjective)
1863 fuel benzin,yakıt,yakıt almak 3 (noun, verb)
1864 funny eğlenceli 3 (adjective, noun)
1865 gate kapı 3 (noun)
1866 girl kız 3 (noun)
1867 glove eldiven,eldiven giydirmek 3 (noun, verb)
1868 grab tutmak,yakalamak 3 (verb, noun)
1869 gross hasılat yapmak,brüt para toplamı 3 (adjective, adverb, verb, noun)
1870 hall salon 3 (noun)
1871 herself kendi kendine 3 (pronoun)
1872 hide saklama(k) 3 (verb, noun)
1873 historian tarihçi 3 (noun)
1874 hospital hastane 3 (noun)
1875 ill hasta 3 (adjective, adverb, noun)
1876 injury yaralı 3 (noun)
1877 instruction talimat,emir 3 (noun)
1878 investigate araştırmak 3 (verb)
1879 jacket ceket 3 (noun, verb)
1880 lucky şanslı 3 (adjective)
1881 lunch öğle yemeği (yemek) 3 (noun, verb)
1882 maintenance bakım 3 (noun)
1883 manufacturer imalatçı 3 (noun)
1884 meal yemek 3 (noun)
1885 miss özlemek,kaçirmak 3 (verb, noun)
1886 monitor ekran 3 (noun, verb)
1887 mortgage ipotek,ipotek koymak 3 (noun, verb)
1888 negotiate görüşme(k) 3 (verb)
1889 nurse hemşire 3 (noun, verb)
1890 pace adım,adımlamak 3 (noun, verb, preposition)
1891 panic panik 3 (noun, verb)
1892 peak zirve,doruğa ulaşmak 3 (noun, verb, adjective)
1893 perception algı 3 (noun)
1894 permit izin vermek,izin 3 (verb, noun)
1895 pie pasta 3 (noun)
1896 plane uçak 3 (noun, adjective, verb)
1897 poem şiir 3 (noun)
1898 presence hazır bulunma 3 (noun)
1899 proposal teklif 3 (noun)
1900 provided tedarik edilen,sağlanan 3 (past, verb)
1901 qualify nitelemek 3 (verb)
1902 quote alıntı yapmak,alıntı 3 (verb, noun)
1903 realistic gerçekci 3 (adjective)
1904 reception resepsiyon 3 (noun)
1905 recover iyilesmek 3 (verb, noun)
1906 replacement yerine koyma,yerini alma 3 (noun)
1907 resolve çözmek,karar vermek 3 (verb, noun)
1908 retire emekli olmak 3 (verb)
1909 revolution devrim 3 (noun)
1910 reward ödül,ödül vermek 3 (noun, verb)
1911 rid başından atmak,defetmek 3 (verb)
1912 river nehir 3 (noun)
1913 roll yuvarlanarak,döne döne gitmek 3 (verb, noun)
1914 row sıra,dizi,münakaşa etmek 3 (noun, verb)
1915 sandwich sandviç (yapmak) 3 (noun, verb)
1916 shock şok (olmak) 3 (noun, verb)
1917 sink batma(k) 3 (verb, noun)
1918 slip kayma(k) 3 (verb, noun)
1919 son erkek evlat 3 (noun)
1920 sorry üzgün (olmak) 3 (adjective)
1921 spare yedek,boş,tutumlu olmak 3 (adjective, noun, verb)
1922 speech konuşma 3 (noun)
1923 spite e,a rağmen 3 (noun, verb)
1924 spray sprey,püskürtmek 3 (noun, verb)
1925 surprise surpriz (yapmak) 3 (noun, verb)
1926 suspect süpheli 3 (verb, noun, adjective)
1927 sweet tatlı 3 (adjective, noun)
1928 swing sallanmak,salıncak 3 (verb, noun)
1929 tea çay 3 (noun)
1930 till -e kadar 3 (noun, verb)
1931 transition geçiş,bağlantı 3 (noun, verb)
1932 twist döndürmek,dönmek,bükme 3 (verb, noun)
1933 ugly çirkin 3 (adjective)
1934 unlikely muhtemel olmayan 3 (adjective)
1935 upstairs yukarı 3 (adjective, noun)
1936 usual alışılmış ,olağan 3 (adjective, noun)
1937 village köy 3 (noun)
1938 warning uyarı 3 (noun)
1939 weekend haftasonu 3 (noun, verb)
1940 weigh tartmak 3 (verb)
1941 welcome hoşgelginiz 3 (noun, interjection, verb, adjective)
1942 winner kazanan 3 (noun)
1943 worker işçi 3 (noun)
1944 writer yazar 3 (noun)
1945 yard bahçe,avlu, 3 (noun, verb)
1946 abroad yurtdısı 2 (adverb, noun)
1947 alarm alarm,telaşlandırmak 2 (noun, verb)
1948 anxious endişeli,sinirli 2 (adjective)
1949 arrive varmak 2 (verb)
1950 assistance yardim 2 (noun)
1951 attach tutturmak,ilştirmek 2 (verb)
1952 behave davranmak 2 (verb)
1953 bend eğme(k),bükme(k) 2 (noun, verb)
1954 bicycle bisiklet 2 (noun, verb)
1955 bite ısırma(k) 2 (noun, verb)
1956 blind kör 2 (noun, verb, adjective, adverb)
1957 bottle şişe 2 (noun, verb)
1958 brave cesur,cesaret göstermek 2 (adjective, noun, verb)
1959 breath nefes 2 (noun)
1960 briefly kısaca 2 (adverb)
1961 buyer alıcı 2 (noun)
1962 cable kablo,kablo döşemek, 2 (noun, verb)
1963 calm sakin 2 (adjective, noun, verb)
1964 candle mum 2 (noun, verb)
1965 celebrate kutlamak 2 (verb)
1966 chest göğüs kafesi 2 (noun)
1967 chocolate çikolata 2 (noun)
1968 clerk memur,katip,yazmanlık yapmak 2 (noun, verb)
1969 cloud bulut,bulutla kaplamak 2 (noun, verb)
1970 comprehensive anlayişli 2 (adjective)
1971 concentrate odaklanma(k),yoğunlaşma(k) 2 (verb, noun)
1972 concert konser,uyum,kararlaştırmak 2 (noun, verb)
1973 conclusion sonuç 2 (noun)
1974 contribution yardım,katılım 2 (noun)
1975 convince ikna(etmek) 2 (verb)
1976 cookie kurabiye 2 (noun)
1977 counter tezgah,sayaç,karşı çıkmak,aksine,ters 2 (noun, verb, adverb, adjective)
1978 courage cesaret 2 (noun)
1979 curious merakli 2 (adjective)
1980 dad baba 2 (noun)
1981 desk sıra 2 (noun)
1982 dirty kirli 2 (adjective, verb)
1983 disagree ayni fikirde olmamak 2 (verb)
1984 downtown şehir merkezi/merkezine 2 (adjective, adverb, noun)
1985 drawer çekmece 2 (noun)
1986 establish kurmak 2 (verb)
1987 establishment kuruluş 2 (noun)
1988 estimate tahmin etme(k) 2 (verb, noun)
1989 examination inceleme,tetkik 2 (noun)
1990 flower çiçek,çiçek açmak 2 (noun, verb)
1991 garbage çöp 2 (noun)
1992 grand görkemli,büyük 2 (adjective, noun)
1993 grandfather büyükbaba 2 (noun, verb)
1994 grocery manav 2 (noun)
1995 harm zarar,zarar vermek 2 (noun, verb)
1996 honest dürüst 2 (adjective, adverb)
1997 honey bal 2 (noun)
1998 ignore ihmal etmek 2 (verb)
1999 imply ima etmek,dolaylı anlatmak 2 (verb)
2000 impression izlenim,intiba,kanı 2 (noun)
2001 impressive etkileyici,müthiş 2 (adjective)
2002 improvement ilerleme 2 (noun)
2003 independence özgürlük 2 (noun)
2004 informal gayriresmi 2 (adjective)
2005 inner iç,içsel 2 (adjective)
2006 insect böcek 2 (noun)
2007 insist ısrar etmek 2 (verb)
2008 inspection teftiş 2 (noun)
2009 inspector müfettiş 2 (noun)
2010 king kral 2 (noun)
2011 knee diz,diz ile vurmak 2 (noun, verb)
2012 ladder nerdiven 2 (noun)
2013 lawyer avukat, 2 (noun, verb)
2014 leather deri 2 (noun, adjective, verb)
2015 load yük,yüklemek 2 (noun, verb)
2016 loose gevşek,gevşetmek 2 (adjective, verb)
2017 male erkek 2 (adjective, noun)
2018 menu menü 2 (noun)
2019 mine benimki 2 (pronoun, noun, verb)
2020 mirror ayna,yansıtmak 2 (noun, verb)
2021 moreover dahası 2 (adverb)
boyun,sarmaş dolaş olmak
2022 neck 2 (noun, verb)
2023 penalty ceza 2 (noun)
2024 pension emekli aylığı,emeklilik,emekli etmek 2 (noun, verb)
2025 piano piyano 2 (noun)
2026 plate tabak,plaka,kaplamak 2 (noun, verb)
2027 pleasant zevkli,hoş,çekici 2 (adjective)
2028 pleased memnun 2 (past, verb)
2029 potato patates 2 (noun)
2030 profession meslek,uğraş 2 (noun)
2031 professor profesör 2 (noun)
2032 prompt harekete geçirmek,harekete geçme, 2 (verb, noun, adjective)
2033 proposed önerilen 2 (past, verb)
2034 purple mor 2 (noun, adjective, verb)
2035 pursue izlemek 2 (verb)
2036 quantity miktar 2 (noun)
2037 quiet sessiz,sessizlik,susturmak 2 (adjective, noun, verb)
2038 reaction tepki 2 (noun)
2039 refuse reddetmek,çöp,atık 2 (verb, noun)
2040 regret pişmanlık,üzüntü,hayıflanmak 2 (verb, noun)
2041 remaining kalan 2 (verb)
2042 requirement gereklilik,şart 2 (noun)
2043 reveal açığa çıkarma(k) 2 (verb, noun)
2044 ruin enkaz,harabe,mahvetmek,bozmak 2 (noun, verb)
2045 rush koşturma(k),acele(etmek) 2 (verb, noun)
2046 salad salata 2 (noun)
2047 sexual cinsel 2 (adjective)
2048 shake sallama(k) 2 (verb, noun)
2049 shift değişim,vardiya,değiştirmek 2 (verb, noun)
2050 shine parlama(k) 2 (verb, noun)
2051 ship gemi,göndermek,gemiye bindirmek 2 (noun, verb)
2052 sister kız kardeş 2 (noun)
2053 skirt etek 2 (noun, verb)
2054 slice dilim(lemek) 2 (noun, verb)
2055 snow kar(yağması) 2 (noun, verb)
2056 specialist uzman 2 (noun, adjective)
2057 specify açıklamak,açıkça belirtmek 2 (verb)
2058 steal çalmak 2 (verb, noun)
2059 stroke vuruş,vurmak 2 (noun, verb)
2060 strongly güçlüce 2 (adverb)
2061 suck emmek 2 (verb, noun)
2062 sudden ani 2 (adjective)
2063 supermarket süpermarket 2 (noun)
2064 surround çevirme(k),kuşatma(k) 2 (verb, noun)
2065 switch şalter,değiştirmek 2 (noun, verb)
2066 terrible korkunç 2 (adjective)
2067 tired yorgun 2 (past, verb)
2068 tongue dil 2 (noun)
2069 trash çöp, 2 (noun, verb)
2070 tune frekans 2 (noun, verb)
2071 unable yapamamak,becerememek 2 (adjective)
2072 warn uyarmak 2 (verb)
2073 weak zayıf 2 (adjective)
2074 weakness zayiflik 2 (noun)
2075 wedding düğün 2 (noun)
2076 wooden tahtadan 2 (adjective)
2077 worried endiseli 2 (past, verb)
2078 yeah evet(ünlem) 2 (adverb, interjection)
2079 zone bölge,bölgelere ayırmak 2 (noun, verb)
2080 accuse suçlamak 1 (verb)
2081 admire hayran olmak 1 (verb)
2082 admit kabul etmek 1 (verb)
2083 adopt evlat edinmek 1 (verb)
2084 affair hadise,olay 1 (noun)
2085 ambition tutku,hırs 1 (noun)
2086 analyst analiz yapan,inceleyen 1 (noun)
2087 anger kızgınlik 1 (noun, verb)
2088 announce duyurmak,ilan etmek 1 (verb)
2089 anybody hickimse 1 (pronoun, noun)
2090 apologize özür dilemek 1 (verb)
2091 apple elma 1 (noun)
2092 approve onaylamak 1 (verb)
2093 asleep uykulu olmak 1 (adjective)
2094 assignment görev 1 (noun)
2095 assistant yardımcı 1 (noun)
2096 attend katılmak 1 (verb)
2097 award ödül 1 (noun, verb)
2098 bathroom banyo 1 (noun)
2099 bear ayı 1 (verb, noun)
2100 bedroom yatak odası 1 (noun)
2101 beer bira 1 (noun)
2102 belong ait olmak 1 (verb)
2103 bid teşebbüs,teklif etmek,fiyat vermek 1 (noun, verb)
2104 birthday doğum günü 1 (noun)
2105 bitter acı,kızgın,içerlemiş 1 (noun, adjective)
2106 boot çizme,bot 1 (noun, verb)
2107 brilliant zeki,parlak 1 (adjective, noun)
2108 bug bakteri,virus 1 (noun, verb)
2109 camp kamp 1 (noun, verb, adjective)
2110 candy şeker, 1 (noun, verb)
2111 carpet halı,halı döşemek 1 (noun, verb)
2112 cat kedi, 1 (noun, verb)
2113 celebration kutlama 1 (noun)
2114 champion şampiyon,savunmak,müdafaa etmek 1 (noun, verb)
2115 championship şampiyonluk 1 (noun)
2116 channel kanal,kanala dökmek 1 (noun, verb)
2117 cheek yanak 1 (noun)
2118 client müşteri 1 (noun)
2119 clock saat,ölçmek,saat tutmak 1 (noun, verb)
2120 comfort rahat,konfor,rahatlatmak 1 (noun, verb)
2121 commit işlemek,yapmak(suç) 1 (verb)
2122 confident kendinden emin 1 (adjective)
2123 conscious bilinçli 1 (adjective)
2124 consequence sonuç 1 (noun)
2125 cow inek,korkutmak,yıldırmak 1 (noun, verb)
2126 crack çatla(t)mak,yarılmak 1 (noun, verb, adjective)
2127 criticize eleştirmek 1 (verb)
2128 dare cesaret/cüret etmek 1 (verb, noun)
2129 dear sevgili,sevilen kimse,pahalıya 1 (adjective, noun, adverb, interjection)
2130 decent terbiyeli,iyi 1 (adjective)
2131 delay gecikme(k) 1 (verb, noun)
2132 departure kalkış 1 (noun)
2133 deserve hak etmek 1 (verb)
2134 destroy zarar vermek 1 (verb)
2135 diamond elmas 1 (noun)
2136 dirt kir 1 (noun)
2137 disappointed hayal kirikliğina uğramış 1 (past, verb)
2138 drunk sarhoş 1 (adjective, noun)
2139 ear kulak 1 (noun)
2140 embarrassed utanmış 1 (adjective)
2141 empty boş 1 (adjective, verb, noun)
2142 engineer mühendis,mühendislik yapmak 1 (noun, verb)
2143 entrance giriş,büyülemek,mest etmek 1 (noun, verb)
2144 fault hata,kınamak,kusur bulmak 1 (noun, verb)
2145 female kadın 1 (adjective, noun)
2146 fortune talih 1 (noun)
2147 friendship arkadaşlık 1 (noun)
2148 funeral cenaze töreni 1 (noun)
2149 gene gen 1 (noun)
2150 girlfriend kızarkadaş 1 (noun)
2151 grass çimen,ot,otlatmak,çimlere yaymak 1 (noun, verb)
2152 guilty suçlu 1 (adjective)
2153 guy erkek,alay etmek,halatla tutturmak 1 (noun, verb)
2154 hat şapka 1 (noun)
2155 hell cehennem 1 (noun, interjection)
2156 hesitate duraksamak 1 (verb)
2157 highlight vurgulama(k),dikkat çekme(k) 1 (noun, verb)
2158 honestly dürüstçe 1 (adverb)
2159 hurry acele(etmek) 1 (verb, noun)
2160 illustrate örneklerle anlatmak,betimlemek 1 (verb)
2161 incident olay 1 (noun, adjective)
2162 indication belirti ,işaret 1 (noun)
2163 inevitable kaçınılmaz 1 (adjective, noun)
2164 inform bilgilendirmek 1 (verb)
2165 intention niyet,kasıt 1 (noun)
2166 invite davet (etmek) 1 (verb, noun)
2167 island ada, 1 (noun, verb)
2168 joke şaka,şaka yapmak 1 (noun, verb)
2169 jury jüri,geçici 1 (noun, verb, adjective)
2170 kiss öpücüķ,öpmek 1 (verb, noun)
2171 lady bayan 1 (noun)
2172 leg bacak,koşmak,hızlı yürümek 1 (noun, verb)
2173 lip dudak,öpmek 1 (noun, verb)
2174 lonely yalnız 1 (adjective)
2175 mad çılgın 1 (adjective)
2176 manufacturing üretim,imalat 1 (verb)
2177 marry evlenmek 1 (verb, interjection)
2178 mate arkadaş,eş,eş olmak,eşleştirmek 1 (noun, verb)
2179 midnight gece yarısı 1 (noun)
2180 motor motor,otomobille gitmek 1 (noun, adjective, verb)
2181 neat dzenli,tertipli,temiz 1 (adjective, noun)
2182 negotiation görüşme 1 (noun)
2183 nerve sinir,cesaret vermek,güçlendirmek 1 (noun, verb)
2184 nervous sinirli,gergin 1 (adjective)
2185 nowhere hiçbiyer 1 (adverb, pronoun, adjective)
2186 obligation zorunluluk 1 (noun)
2187 odd acayip,garip 1 (adjective)
2188 ok tamam 1 (adjective, adverb, noun, verb)
2189 passage pasaj,geçiş, 1 (noun, verb)
2190 passenger yolcu 1 (noun)
2191 pen tükenmez kalem,kaleme almak 1 (noun, verb)
2192 persuade ikna etmek 1 (verb)
2193 pizza pizza 1 (noun)
2194 platform kürsü,sahne 1 (noun)
2195 poet şair 1 (noun)
2196 pollution kirlilik 1 (noun)
2197 pop patlamak,pop müzik,birden pat diye, 1 (verb, noun, adverb, adjective)
2198 pour dökmek,boşaltmak 1 (verb)
2199 pray dua etmek, 1 (verb, adverb)
2200 pretend ...mış gibi görünmek,sahte,yapay 1 (verb, adjective)
2201 previously önceki,geçmişe ait 1 (adverb)
2202 pride gurur(duymak) 1 (noun, verb)
2203 priest papaz,rahip 1 (noun, verb)
ödül,ödül kazanan,kaldıraçla kaldırmak
2204 prize 1 (noun, adjective, verb)
2205 promise söz vermek,vaat,söz 1 (noun, verb)
2206 propose önermek 1 (verb)
2207 punch yumruk(lamak) 1 (verb, noun)
2208 quit çıkmak,çıkış 1 (verb, noun)
2209 recognition tanıma 1 (noun)
2210 remarkable dikkate değer,olağanüstü 1 (adjective)
2211 remind hatırlatmak 1 (verb)
2212 reply cevap vermek,yanıt 1 (verb, noun)
2213 representative temsilci 1 (adjective, noun)
2214 reputation ün,nam 1 (noun)
2215 resident bir yerde oturan,yaşayan kişi 1 (noun, adjective)
2216 resist direnç gösterme(k),karşı koyma(k) 1 (verb, noun)
2217 resort tatil beldesi,çare,başvurmak 1 (noun, verb)
2218 ring yüzük,çalmak(telefon,zil) 1 (noun, verb)
2219 rip sökük,sökmek 1 (verb, noun)
2220 roof çatı,çatı yapmak 1 (noun, verb)
2221 rope ip,halatla bağlamak 1 (noun, verb)
2222 rub ovmak,ovma 1 (verb, noun)
2223 sail yelkenli,denize açılmak 1 (noun, verb)
2224 scheme plan(yapmak) 1 (noun, verb)
2225 script senaryo,senaryolaştırmak 1 (noun, verb)
2226 shall ecek,acak,meli 1 (verb)
2227 shirt gömlek 1 (noun)
2228 silly aptal 1 (adjective, noun)
2229 sir efendi,bey 1 (noun)
2230 slight az,hiçe saymak,hafife almak 1 (adjective, verb, noun)
2231 smart zeki,acımak,ağrı 1 (adjective, verb, noun)
2232 smile gülümseme(k) 1 (verb, noun)
2233 sock çorap,tokat,tokat atmak 1 (noun, verb)
2234 speaker konuşmacı 1 (noun)
2235 spell hecelemek,büyü 1 (verb, noun)
2236 station istasyon,tayin etmek,atamak 1 (noun, verb)
2237 stranger yabancı 1 (noun)
2238 stretch uzatmak,germe 1 (verb, noun)
2239 stupid aptal 1 (adjective, noun)
2240 submit sunmak,arz etmek 1 (verb)
2241 substantial azımsanmayacak (sayı/miktar),önemli 1 (adjective)

2242 suppose sanmak 1 (verb)
2243 surgery ameliyat 1 (noun)
2244 suspicious şüpheli 1 (adjective)
2245 sympathy sempati 1 (noun)
2246 tale masal 1 (noun)
2247 tall uzun 1 (adjective)
2248 tear gözyaşı,yırtmak 1 (verb, noun)
2249 temporary geçici 1 (adjective, noun)
2250 throat boğaz 1 (noun)
2251 tiny küçük 1 (adjective)
2252 toe ayak parmağı,ayak ucuyla vurmak 1 (noun, verb)
2253 tomorrow yarın 1 (adverb, noun)
2254 tower kule,kale gibi yükselmek 1 (noun, verb)
2255 trainer eğitmen 1 (noun)
2256 translate çevirmek 1 (verb)
2257 truck kamyon,kamyon ile yük taşımak,takas etmek 1 (noun, verb)
2258 uncle amca,dayı 1 (noun)
2259 wake uyanmak,uyanık 1 (verb, noun)
2260 weekly haftalık 1 (adjective, adverb, noun)
2261 whoever herkim 1 (pronoun)
2262 witness şahit, şahit olmak 1 (noun, verb)
2263 wrap paketlemek,paketleme 1 (verb, noun)
2264 yesterday dün 1 (adverb, noun)
2265 youth gençlik 1 (noun)
MOST COMMON PHRASAL VERBS
Phrasal SYNONYM TR Definition Example
conform,
act in riayet etmek, We have to abide by what the court says.
abide by accordance, uymak “Mahkeme kararına riayet etmeliyiz.”
comply with
My wife backed me up over my decision to quit my job.

back up support desteklemek
“Karım işi bıraklam konusunda kararımı destekledi.”
patlamak; The terrorists tried to blow up the railroad station.

blow up explode patlatmak, havaya “Teröristler demiryolu istasyonunu havaya uçurmaya
uçurmak çalıştılar.”
That old Jeep had a tendency to break down just when I

break down stop functioning bozulmak needed it the most.
“Eski cipim, ona en ihtiyacım olduğu zamanda bozuldu.”
enter a building bir yere zorla Somebody broke in last night and stole our TV.
break in illegally girmek “Dün gece biri evimize girip televizyonumuzu çaldı.”
patlat vermek, First World War broke out in 1914

start
break out unexpectedly
aniden başlamak “Birinci Dünya Savaşı 1914’te başladı.”
(savaş, hastalık)
My mother brought up that little matter of my prison record

bir konudan
mention, again.
bring up raise
bahsetmek,
“Annem, o kadar da önemli olmayan sabıka kaydımdan
gündeme getirmek
bahsetti.”
It isn't easy to bring up children nowadays.

bring up(2) raise çocuk yetiştirmek.
“Bu günlerde çocuk yetiştirmek kolay değil.”
They called off this afternoon's meeting

call off cancel iptal etmek
“Öğleden sonraki toplantıyı iptal ettiler.”
After our month-long trip, it was time to catch up with the

catch up get to the same yetişmek, yakın neighbors and the news around town.
point as someone
with olmak “Aylar süren yolculuğumuzdan sonra, komşulara ve kasaba
else çevresine yakın olup onlardan haber almanın vakti gelmişti.”
run into, I came across these old photos when I was tidying the
come
find by chance, rastlamak closet.
accross come up against “Dolabı düzenlerken bu eski fotoğraflara rastladım.”
think of,
bir fikir/çözüm
come up discover, They've tried to come up with a solution.
bulmak, aklına bir
with produce an idea,
fikir/çözüm gelmek
“Bir çözüm bulmaya çalıştılar.”
plan
I am counting on you to make dinner while I am out.

depend on, güvenmek, bel
count on rely on bağlamak
“Dışardayken, akşam yemeğini yapma konusunda sana
güveniyorum.”
reduce the We tried to cut down on the money we were spending on

cut down
amount, kesmek, azaltmak entertainment.
on cut back “Eğlenceye harcadığımız parayı azaltmaya çalıştık.”
My sister found out that her husband had been planning a

surprise party for her.
find out learn öğrenmek
“Kız kardeşim kocasının onun için sürpriz bir parti
düzenlediğini öğrendi.”
get on with, I found it very hard to get along with my brother when we
get along
have a good iyi anlaşmak were young.
with relationship “Erkek kardeşimle anlaşmak, küçükken daha zordu.”
i
Phrasal SYNONYM Definition Example
not to be Janik cheated on the exam and then tried to get away
get away
punished, bir işten sıyrılmak with it.
with escape “Janik sınavda kopya çektiği halde bu işten sıyrılmaya çalıştı.”
overcome a kötü bir şeyi

I got over the flu, but I don't know if I'll ever get over my
problem, atlatmak/üstesinden
broken heart.
get over recover from an gelmek;
“Nezleyi atlattım ama kırılan kalbimi onarabilecek miyim, hiç
illness/loss/ (hastalıktan)
bilmiyorum.”
difficulty iyileşmek
The citizens tried to get rid of their corrupt mayor in the

eliminate, recent election.
get rid of remove
kurtulmak
“Vatandaşlar son seçimlerde fırsatçı belediye başkanından
kurtulmaya çalıştı.”
give something
birisine bir şeyi The filling station was giving away free gas.
give away to someone for
bedava vermek “Benzin istasyonu bedava gaz veriyordu.”
free
My boyfriend didn't want to go to the ballet, but he

boyun eğmek, finally gave in.
give in yield
teslim olmak “Erkek arkadaşım bale gösterisine gitmen istemedi fakat
sonunda boyun eğdi.”
The students went over the material before the exam. They
look through, yeniden incelemek, should have gone over it twice.
go over go through gözden geçirmek “Öğrenciler sınavdan önce konuları tekrar gözden geçirdiler.
İki kez bakmalıydılar.”
Charles grew up to be a lot like his father.

grow up become an adult büyümek
“Charles tıpkı babası gibi olmak için büyüdü.”
vermek, The students handed in their papers and left the room.
hand in submit
teslim etmek “Öğrenciler, ödevlerini tamamladılar ve sınıftan çıktılar.”
She hung up the phone before she hung up her clothes.

hang up end a phone call telefonu kapatmak
“Kıyafetini asmadan önce telefonu kapadı.”
I hate to hold up the meeting, but I have to go to the

make someone
bathroom.
hold up /something late geciktirmek
“Toplantıyı geciktirmekten hiç hoşlanmıyorum ama lavaboya
or delayed
gitmem gerekiyor.”
He tried to keep on singing long after his voice was ruined.

keep on continue,
devam etmek “Sesini iyice kaybetmeye başladıktan sonra bile şarkı
(+gerund) keep to
söylemeye devam etmeye çalıştı.”
When he started to walk faster and the children had to run to

keep up move at the geri kalmamak, keep up with him.
with same speed as ayak uydurmak “Hızlı yürümeye başlayınca çocuklar kendisine yetişmek için
koşmak zorunda kaldı.”
atlamak, You left out the part about the police chase down.
leave out omit, cut out
çıkarmak, “Polisin kovalamasıyla ilgili bölümü atladın.”
take care, ilgilenmek, My mother promised to look after my dog while I was gone.
look after care for bakmak “Annem ben yokken köpeğime bakacağına söz verdi.”
It's typical of a jingoistic country that the citizens look down

look down disdain, hor görmek,
on their geographical neighbors.
on feel superior to küçümsemek
Komşularını, tipik ırkçı ülke vatandaşları küçümserler.
expect,
look wait for I always look forward to the beginning of a new semester.
dört gözle beklemek
forward to something “Yeni sömestrin başlamasını her zaman dört gözle beklerim.”
eagerly
ii
Phrasal SYNONYM TR Definition Example
investigate, araştırmak, The police will look into the possibilities of embezzlement.
look into examine incelemek “Polis zimmete para geçirme olasılıklarını araştıracak.”
The lawyers looked over the papers carefully before

look through,
incelemek, questioning the witness. (They looked them over carefully.)
look over go through,
kontrol etmek “Avukatlar tanıkları sorgulamadan önce evrakları dikkatlice
go over
incelediler.”
search and find You've misspelled this word again. You'd better look it up.
bir listede/ sözlükte
look up information in a
aramak
“Bu kelimeyi yine yanlış yazdın. Doğru yazılımına baksan iyi
list or dictionary olacak.”
have a lot of First-graders really look up to their teachers.

look up to respect for
saygı göstermek
“Eski nesil, öğretmenlerine gerçekten saygı gösterirler.”
She knew she was in trouble, so she made up a story about

invent a lie about bir hikaye/yalan going to the movies with her friends.
make up something uydurmak “Başının belada olduğunun farkındaydı bu yüzden
arkadaşlarıyla sinemaya gittiğini uydurdu.”
I bought her a present to make up for my appaling

make up
compensate for telafi etmef behaviour.
for “Kötü davranışımı telafi etmek için ona bir hediye aldım.”
Make sure of the student's identity before you let him into
make sure make certain, doğrulamak, the classroom.
of ensure emin olmak “Öğrencilerinizi sınıfa almadan önce, kimliklerinin doğru
olduğundan emin olun.”
He had drunk too much; he passed out on the sidewalk

pass out faint bayılmak outside the bar.
“Öyle çok içmişti ki barın önündeki kaldırıma düşüp bayıldı.”
There were three men in the line-up. She picked out the guy
she thought had stolen her purse.
pick out choose seçmek
“Sırada üç adam vardı.Cüzdanını çaldığını düşündüğü adamı
seçti.”
Relax. I will pick her up from school.

birini bir yerden
catch, collect; “Merak etme. Onu okuldan ben alırım.”
pick up learn
almak;
I picked up a little Turkish while I was in Istanbul.
kapmak,öğrenmek
“İstanbul’dayken biraz Türkçe öğrendim.”
As we drove through Paris, Francoise pointed out the major

dikkat çekmek, historical sites.
point out mention
belirtmek “Paris’ten arabayla geçerken, Francoise başlıca tarihi yerlere
dikkatimizi çekti.”
We asked the boss to put off the meeting until tomorrow.

put off postpone ertelemek (Please put it off for another day.)
“Patrondan toplantıyı yarına kadar ertelemesini rica ettik.”
I put on a sweater and a jacket. (I put them on quickly.)

put on wear giyinmek
“Bir süveter ve ceket giydim.”
The firefighters put out the house fire before it could spread.
put out extinguish söndürmek (They put it out quickly.)
“İtfaiyeciler yangını, bütün evi sarmadan söndürdüler.”
misafir etmek, It’s late and I can’t find a taxi. Can you put me up for the
ağırlamak, night?
put up accommodate
kalacak yer “Geç oldu bu saatte taksi bulamam. Bu gece beni ağırlayabilir
sağlamak misin?”
iii
Phrasal SYNONYM Definition Example
The teacher had to put up with a great deal of nonsense

hoşgörü göstermek,
tolerate, from the new students.
put up with bear
katlanmak,
“Öğretmen yeni öğrencilerin bütün saçmalıklarına tahammül
tahammül etmek
etmek zorunda kaldı.”
karşılaşmak, Carlos ran into his English professor in the hallway.

run into come across
rastlamak “Carlos İngilizce profesörüyle koridorda karşılaştı.”
finish, The runners ran out of energy before the end of the race.
run out of have none left
tükenmek, bitmek
“Koşucuların dirençleri, yarışın sonuna gelmeden tükenmişti.”
düzenlemek, My wife set up the living room exactly the way she wanted it.
arrange,
set up organize
kurmak, She set it up.
hazırlamak “Karım sofrayı tam istediği gibi hazırladı.”
set out, yola koyulmak, We set off for Ortaköy.

set off start a journey yola çıkmak “Ortaköy’e doğru yola çıktık.”
Whenever he sat down at the piano, we knew he was going

to show off.
show off boast gösteriş yapmak
“Piyanonun başına ne zaman otursa, gösteriş yapacağını
bilirdik.”
Day after day, Efrain showed up for class twenty minutes

turn up, varmak,
show up arrive ortaya çıkmak
late.
(Efrain ardı ardına derse yirmi dakika geç kalıyordu.)
My second son seems to take after his mother.

take after resemble benzemek
“Ortanca oğlum annesine benziyor.”
My oldest sister took care of us younger children after Mom

look after, ilgilenmek, died.
take care of care for sorumlu olmak “Ablam, annem öldükten sonra bize, daha küçük çocuklara
baktı.”
It was so hot that I had to take off my shirt.

take off undress üstünü çıkarmak
“Hava öyle sıcaktı ki tişörtümü çıkartmak zorunda kaldım.”
start to fly, My plane takes off in five minutes.

take off (2) leave ground
havalanmak (uçak)
“Uçağım 5 dakika sonra kalıyor.”
That's a lot of money! Don't just throw it away.

throw away dispose of (çöpe) atmak
“Pahalı bir şey o! Sakın atma.”
My little sister threw up after she went on the roller coaster.

vomit,
throw up puke
kusmak “Küçük kardeşim roller coaster’a bindikten sonta kustu.”
I tried out four cars before I could find one that pleased me.
try out test denemek
“İstediğim arabayı bulana kadar dört tane araba denedim.”
He applied for a promotion twice this year, but he was turned

reject, reddetmek, down both times.
turn down refuse geri çevirmek “Bu yıl iki kez terfi etmek için talepte bulundu ama her
defasında geri çevrildi.”
These are your instructions. Write them down before you

put into writing,
write down note
not etmek forget.
“Unutmadan bu bilgileri bir yere not et.”
iv
1 Şirkette saat 9’da olmak zorundasın
2 Kırmızı ışıkta durmalısın
3 Yarın toplantıya katılmak zorunda değilsin
İnsanlar bir kimlik belgesine sahip olmak

4
zorunda
Öğrenciler her dersten proje ödevi almak
5
zorunda değil
İnsanlar mutlu olmak için zengin olmak
6
zorunda değil
7 Bulaşıkları yıkamak zorunda değilsin
Eğer gelmek istemiyorsan bizimle gelmek

8
Rüstem Temriyev
zorunda değilsin
Dedem siyah okul formasını giymek
9
zorundaydı
10
Qurio Academy
O seni anlamak zorunda değil
Öğrenciler haftada en az on saat İngilizce

11
çalışmalılar
12 Bu alanda sigara içmemelisin
13 Çok salata yemeliyim
Yarına kadar dosyayı teslim etmek

14
zorundayız
15 Kravat takmak zorunda değilsin
16 Bu bilgisayarı kullanmamalısın
Maalesef bugün buluşamayız. Saat 9’a

17
kadar işte kalmak zorundayım.
18 Bu kadar erken mi ayrılman gerekiyor?
19 Bu doğru olmalı
Tüm güzel şeyler bile bir gün bitmek

20
zorundandır
O kadar büyük bir hayal kırıklığına uğramış
21
ki, bize katılmak zorunda kaldı

Müfettiş Valentine'nin sizi kurtarmak zorunda

22
kaldığını duydum
Keşke bu şekilde arka kapılardan gelmeye
23
devam etmek zorunda kalmasaydım
24 Leslie, Eagleton'a taşınmana gerek yok
Meslektaşlarım her olasılığı incelemek

25
zorunda kaldı
26 Hayır, bu şekilde olmasına gerek yok
27 Artık Clarkın yeni iş aramasına gerek yok
İnsanlar öğrenebilmek için dinlemek

28
zorundalar
Dolayısıyla büyük bir riski almak zorunda
29
kaldı
Özür dilerim, buna şahit olmak
30
zorunda kaldın
Anneme söyle benimle ilgili
Rüstem Temriyev
31
endişelemesine gerek yok
Bu yüzden, babam tek başına yaşamak
32
Qurio Academy
zorunda kaldı
Araştırma önce halka açık
33
alanlardan başlamak zorundaydı
34 Bu dava halka açık olmak zorunda değil
Tom dün geç saatlere kadar çalışmak

35
zorunda kaldı
Maalesef seninle iletişime geçmek
36
zorundaydım
O kapıdan geçmemiz gerekiyordu ve
37
birisinin açması lazımdı.
Beni görmek istediğinde bahane uydurmak
38
zorunda değilsin
Bu yükü tek başına taşımak zorunda
39
değildin
40 Çok sert oynamak zorunda değildin
Sadece benim için geç saatlere kadar

41
çalışmana gerek yoktu
Buraya gelmek zorunda değildin. Neden
42
geldin?
43 Böyle davranmana gerek yok
44 Her dönem beni kontrol etmene gerek yok
Beni herhangi bir konuda ikna etmene gerek

45
yok
46 Bugün karar vermek zorunda değilsiniz
47 Tüm fiyatı teklif etmene gerek yok
Sesinizi yükseltmenize gerek yok, Bayan

48
Talbert
Bu konuşmaya avukatımız ile devam etmek
49
zorundasın
50 Rahatsız olmana gerçekten hiç gerek yoktu
Rüstem Temriyev
Qurio Academy
Cevaplar
1 Şirkette saat 9’da olmak zorundasın You have to be in/at the company at 9 o'clock
2 Kırmızı ışıkta durmalısın You have to stop on/at the red light(s)
3 Yarın toplantıya katılmak zorunda değilsin You don't have to join to the meeting tomorrow
İnsanlar bir kimlik belgesine sahip olmak People have to have an id

4
zorunda
Öğrenciler her dersten proje ödevi almak Students don't have to take project homework from
5
zorunda değil every lesson
İnsanlar mutlu olmak için zengin olmak People don't have to be rich to be happy / for being
6
zorunda değil happy
7
Rüstem Temriyev
Bulaşıkları yıkamak zorunda değilsin
Eğer gelmek istemiyorsan bizimle gelmek

You don't have to wash the dishes
If you don't want to come you don't have to (come)
Qurio Academy
8
zorunda değilsin with us
Dedem siyah okul formasını giymek My grand father had to wear black suit
9
zorundaydı
10 O seni anlamak zorunda değil He doesn't have to understand you
Öğrenciler haftada en az on saat İngilizce Students must /have to study English at least 10
11
çalışmalılar hours in a week
12 Bu alanda sigara içmemelisin You mustn't smoke in this area
13 Çok salata yemeliyim I must eat much salad
Yarına kadar dosyayı teslim etmek We have to deliver the document until tomorrow
14
zorundayız
15 Kravat takmak zorunda değilsin You don't have to wear a tie
16 Bu bilgisayarı kullanmamalısın You mustn't use this computer
Maalesef bugün buluşamayız. Saat 9’a Unfortunately we can not meet today. I have to stay
17
kadar işte kalmak zorundayım. at work until 9 o'clock
18 Bu kadar erken mi ayrılman gerekiyor? Do you have to / Must you leave so early?
19 Bu doğru olmalı This/It must be right
Tüm güzel şeyler bile bir gün bitmek Even all good things have to / must end one day
20
zorundandır

O kadar büyük bir hayal kırıklığına uğramış He became so disillusioned that he had to join us.
21
ki, bize katılmak zorunda kaldı
Müfettiş Valentine'nin sizi kurtarmak I heard that Inspector Valentine had to save you
22
zorunda kaldığını duydum
Keşke bu şekilde arka kapılardan gelmeye I wish I didn't have to keep coming through back
23
devam etmek zorunda kalmasaydım doors like this
24 Leslie, Eagleton'a taşınmana gerek yok Leslie, you don't have to move to Eagleton
Meslektaşlarım her olasılığı incelemek My colleagues had to examine every possibility

25
zorunda kaldı
26 Hayır, bu şekilde olmasına gerek yok No. It doesn't have to be this way
27 Artık Clarkın yeni iş aramasına gerek yok Now Clark doesn't have to look for a new job
İnsanlar öğrenebilmek için dinlemek People have to listen, so they can learn
28
zorundalar
Dolayısıyla büyük bir riski almak zorunda So he had to take a big risk
29
kaldı
Özür dilerim, buna şahit olmak Sorry you had to witness that
Rüstem Temriyev
30
zorunda kaldın
Anneme söyle benimle ilgili Tell my mom she doesn't have to worry about me
31
Qurio Academy
endişelemesine gerek yok

Bu yüzden, babam tek başına yaşamak That is why my dad had to live alone
32
zorunda kaldı
Araştırma önce halka açık The research had to start from public areas first
33
alanlardan başlamak zorundaydı
34 Bu dava halka açık olmak zorunda değil This case doesn't have to be public
Tom dün geç saatlere kadar çalışmak Tom had to work late yesterday.
35
zorunda kaldı
Maalesef seninle iletişime geçmek Unfortunately, I had to get in touch with you
36
zorundaydım
O kapıdan geçmemiz gerekiyordu ve We had to get through that gate, and somebody had
37
birisinin açması lazımdı. to open it
Beni görmek istediğinde bahane uydurmak When you want to see me, you don’t have to
38
zorunda değilsin manufacture a reason
Bu yükü tek başına taşımak zorunda You didn't have to carry this burden alone
39
değildin
40 Çok sert oynamak zorunda değildin You didn't have to play so hard.
Sadece benim için geç saatlere kadar You didn't have to work so late just for me
41
çalışmana gerek yoktu
Buraya gelmek zorunda değildin. Neden You didn’t have to come here. Why did you come?
42
geldin?
43 Böyle davranmana gerek yok You don't have to act this way
44 Her dönem beni kontrol etmene gerek yok You don't have to check me every period.
Beni herhangi bir konuda ikna You don't have to convince me of any subject
45
etmene gerek yok
46 Bugün karar vermek zorunda değilsiniz You don't have to decide today
47 Tüm fiyatı teklif etmene gerek yok You don't have to offer the full price
Sesinizi yükseltmenize gerek yok, Bayan You don't have to raise your voice, Miss Talbert
48
Talbert
Bu konuşmaya avukatımız ile devam etmek You have to continue this conversation with our
49
zorundasın advocate
50 Rahatsız olmana gerçekten hiç gerek yoktu You really didn't have to bother
Rüstem Temriyev
Qurio Academy
Vocabulary Be supposed to ...mak/mek zorunda olmak; ...malı/meli
Audio Phone_Message.mp3 
Little Girl: Hello.
Caller: He, he.., hello? Uh, yeah. Is . . . uh . . . your dad home?
Little Girl: Just a minute please.
Older Sister: Hello.

not make heads or tails of not be able to understand something at all
Caller: Uh . . . yeah . . . uh hello? Yeah, um . . . is . . . uh . . . Nick home please?
the place next to the railroad tracks where you
Older Sister: Oh, he can't come to the phone right now. Vocabulary platform
wait for a train
Caller: Okay, well, um, yeah, I need to talk to your dad. Um, yeah, could you . . . um . . . take a message?
get something understand something
Older Sister: Yeah.

Audio Train Ticket.mp3 
Caller: Yeah. This is . . . my name's Nick Johnson. And if . . .
Older Sister: The phone number? Man: Uh, where am I? hum . . .
Caller: Yeah if you could tell him. Yeah, the phone number is 589 [Uh-**huh**] 7248. Woman: Excuse me. Do you need any help?
Comma - , Transcript
Older Sister: 589-7248? Man: No, I . . . I’m just looking . . . well . . . [Okay . . .] Uh, well, actually . . . yeah. Um . . . I want
Period - . to go to the science museum, but I’ve been lost for the past few hours, and I can’t make
Noktalama
İşaretleri Caller: Yeah, right and if you could tell him to call me tonight between 7:00 and 8:30? heads or tails of these ticket machines.
Question mark - ?
Older Sister: Okay. Woman: Ah, well, just press this button. [Oh, yeah] And from here, it’s a dollar fifty.
Colon - :
Audio
Caller: Alright, and uh. Now, I think . . . are you his daughter? Man: Okay.
Normal Speed Dictation 1 Normal.mp3 
Older Sister: Yeah. Transcript Woman: Then, get on the train at platform number 4.
Slow Speed Dictation 1 Slow.mp3 
Caller: Yeah, now what's your name? Man: Alright. Oh, and how often do the trains come around this time of day?
Hi Eric, it's Katie. I thought I'd probably get your machine at Older Sister: I . . . I'm not supposed to tell that. Woman: Usually, they come about every six minutes.
this time of day. I just wanted to leave you a message about
Auntie Allison. She's in room 18 on the fifth floor of Caller: Ah, that's really smart. Alright, well just tell him I called. Man: Okay. And where do I get off the train?
Memorial Hospital. Her hip is sore, but the doctors expect
Text her to have a full recovery. We had a nice visit today and Older Sister: (O)kay. Woman: Get off at State Street Station, three stops from here.
she was able to sit up and have a cup of coffee with me.
When I asked her if there was anything she needed she said Caller: Okay, bye. Man: Okay. I got it. Thanks for your help.
more visitors. If you do pop by don't bring flowers. Patients
aren't allowed flowers on the fifth floor. Older Sister: Bye. Woman: No problem. Good luck.
Dictation Dictation 1 Dictation 2 Listening - Phone Message Listening - Hotel Reservation Listening - Train Ticket Listening - Restaurant Order
Normal Speed Dictation 2 Normal.mp3  book reserve Let’s book a room at a cheap hotel in the city. I’d “I would,” also “we’d” or “they’d”
Audio
Slow Speed Dictation 2 Slow.mp3  I decided to reserve a suite room for our sound like seem, look, appear
Vocabulary suite a group of connected rooms at a hotel
honeymoon.
feed give food to someone
Thank you for calling Car Budget Insurance. Please listen My first apartment was very small and only had
carefully to the following menu options. When you make your kitchenette a very small kitchen
a kitchenette. Vocabulary whole large in size
selection, enter the three digit number followed by the number
sign. To file a claim press 345. To change your personal
actually used to stress that something is true
information, including your phone number or address, press Audio Hotel Reservation.mp3 
Text
578. To make an automated credit card payment, press 245.
For all other inquiries please stay on the line for the next wild very excited or enthusiastic
available customer service representative. Please note that Hotel Clerk: Hello. Sunnyside Inn. May I help you?
your call may be monitored. To repeat these options press the a bit (of) a small amount of something
star key. Man: Yes, I'd like to reserve a room for two on the 21st of March.
Hotel Clerk: Okay. Let me check our computer here for a moment. The 21st of May, right? Audio Restaurant Order.mp3 
Man: No. March, not May.

Cashier: Hi. Is this going to be for here or to go?
Hotel Clerk: Oh, sorry. Let me see here. Hmmm.

Customer: Uh, to go, and uh, yeah . . .I‘d like 80 cheeseburgers . . .
Man: Are you all booked that night?

Cashier: Oh, uh. Is that eighteen . . . one eight, or, uh, eight zero?
Hotel Clerk: Well, we have one suite available, complete with a kitchenette and a sauna

Customer: No, no, no . . . eighty, eighty.
bath. And the view of the city is great, too.
Cashier: Okay, uh, eighty cheeseburgers. It sounds like you’re feeding a whole football
Man: How much is that?
team.
Hotel Clerk: It's only $200 dollars, plus a 10% room tax.
Customer: Well, actually, the food’s for a girl’s soccer team, and the coaches, and
some wild fans.
Man: Oh, that's a little too expensive for me. Do you have a cheaper room available either
on the 20th or the 22nd?
Cashier: Okay. Uh, yeah. What else can I get for you today?
Hotel Clerk: Well, would you like a smoking or a non-smoking room?

Transcript Customer: Yeah. I’d like 50 large fries, uh, no 60. Make that 60.
Man: Non-smoking, please.

Cashier: Okay. Sixty like six zero.
Hotel Clerk: Okay, we do have a few rooms available on the 20th; we're full on the 22nd,
Customer: Right, right, right. [ Okay. ] And then thirteen baked potatoes . . .
unless (if not) you want a smoking room.
Cashier: Okay . . .
Man: Well, how much is the non-smoking room on the 20th?
Transcript Customer: For. . . Let’s see here. Forty chocolate shakes . . .
Hotel Clerk: $80 dollars, plus the 10% room tax.
Cashier: Four zero, right?
Man: Okay, that'll be fine.
Customer: Right. [ Okay. ] 15 large cokes, and uh, uh, let’s see . . . a glass of water with
Hotel Clerk: All right. Could I have your name, please?
no ice.
Man: Yes. Bob Maexner.

Cashier: No ice?
Hotel Clerk: How do you spell your last name, Mr. Maexner?
Customer: Right, right. It’s for our team cat.
Man: M-A-E-X-N-E-R.
Cashier: Oh, yeah. The ice would be confusing (to the cat).
Hotel Clerk: Okay, Mr. Maexner, we look forward to seeing you on March 20th.
Customer: Okay. And uh, yeah. Yeah. I think that’s all.
Man: Okay. Goodbye.

Cashier: Oh, okay. So, it looks like your total is two ninety, thirteen ($290.13).
Customer: Whew!
Cashier: And it’s probably going to take about thirty to forty minutes ’cause that is a
bit of food.
Customer: Oh, that’s fine. Alright, thanks.
Cashier: Alright.
Comma - ,
Period - .
Noktalama
İşaretleri
Question mark - ?
Colon - :
Audio
Hi Eric, it's Katie. I thought I'd probably get your machine at

this time of day. I just wanted to leave you a message about
Auntie Allison. She's in room 18 on the fifth floor of
Memorial Hospital. Her hip is sore, but the doctors expect
Text her to have a full recovery. We had a nice visit today and
she was able to sit up and have a cup of coffee with me.
When I asked her if there was anything she needed she said
more visitors. If you do pop by don't bring flowers. Patients
aren't allowed flowers on the fifth floor.
Dictation 1
Dictation 2

Audio
Thank you for calling Car Budget Insurance. Please listen

carefully to the following menu options. When you make your
selection, enter the three digit number followed by the number
sign. To file a claim press 345. To change your personal
information, including your phone number or address, press
Text
578. To make an automated credit card payment, press 245.
For all other inquiries please stay on the line for the next
available customer service representative. Please note that
your call may be monitored. To repeat these options press the
star key.
Vocabulary Be supposed to ...mak/mek zorunda olmak; ...malı/meli
Audio Phone_Message.mp3 
Little Girl: Hello.
Caller: He, he.., hello? Uh, yeah. Is . . . uh . . . your dad home?
Little Girl: Just a minute please.
Older Sister: Hello.
Caller: Uh . . . yeah . . . uh hello? Yeah, um . . . is . . . uh . . . Nick home please?
Older Sister: Oh, he can't come to the phone right now.
Caller: Okay, well, um, yeah, I need to talk to your dad. Um, yeah, could you . . . um . . . take a message?
Older Sister: Yeah.
Caller: Yeah. This is . . . my name's Nick Johnson. And if . . .
Older Sister: The phone number?
Caller: Yeah if you could tell him. Yeah, the phone number is 589 [Uh-**huh**] 7248.
Transcript
Older Sister: 589-7248?
Caller: Yeah, right and if you could tell him to call me tonight between 7:00 and 8:30?
Older Sister: Okay.
Caller: Alright, and uh. Now, I think . . . are you his daughter?
Older Sister: Yeah.
Caller: Yeah, now what's your name?
Older Sister: I . . . I'm not supposed to tell that.
Caller: Ah, that's really smart. Alright, well just tell him I called.
Older Sister: (O)kay.
Caller: Okay, bye.
Older Sister: Bye.
Listening - Phone Message

Listening - Hotel Reservation
book reserve Let’s book a room at a cheap hotel in the city.
I decided to reserve a suite room for our

Vocabulary suite a group of connected rooms at a hotel
honeymoon.
My first apartment was very small and only had

kitchenette a very small kitchen
a kitchenette.
Audio Hotel Reservation.mp3 
Hotel Clerk: Hello. Sunnyside Inn. May I help you?
Man: Yes, I'd like to reserve a room for two on the 21st of March.
Hotel Clerk: Okay. Let me check our computer here for a moment. The 21st of May, right?
Man: No. March, not May.
Hotel Clerk: Oh, sorry. Let me see here. Hmmm.
Man: Are you all booked that night?
Hotel Clerk: Well, we have one suite available, complete with a kitchenette and a sauna

bath. And the view of the city is great, too.
Man: How much is that?
Hotel Clerk: It's only $200 dollars, plus a 10% room tax.
Man: Oh, that's a little too expensive for me. Do you have a cheaper room available either
on the 20th or the 22nd?
Hotel Clerk: Well, would you like a smoking or a non-smoking room?

Transcript
Man: Non-smoking, please.
Hotel Clerk: Okay, we do have a few rooms available on the 20th; we're full on the 22nd,
unless (if not) you want a smoking room.
Man: Well, how much is the non-smoking room on the 20th?
Hotel Clerk: $80 dollars, plus the 10% room tax.
Man: Okay, that'll be fine.
Hotel Clerk: All right. Could I have your name, please?
Man: Yes. Bob Maexner.
Hotel Clerk: How do you spell your last name, Mr. Maexner?
Man: M-A-E-X-N-E-R.
Hotel Clerk: Okay, Mr. Maexner, we look forward to seeing you on March 20th.
Man: Okay. Goodbye.

not make heads or tails of not be able to understand something at all
the place next to the railroad tracks where you

Vocabulary platform
wait for a train
get something understand something
Audio Train Ticket.mp3 
Man: Uh, where am I? hum . . .
Woman: Excuse me. Do you need any help?
Man: No, I . . . I’m just looking . . . well . . . [Okay . . .] Uh, well, actually . . . yeah. Um . . . I want
to go to the science museum, but I’ve been lost for the past few hours, and I can’t make
heads or tails of these ticket machines.
Woman: Ah, well, just press this button. [Oh, yeah] And from here, it’s a dollar fifty.
Man: Okay.
Transcript Woman: Then, get on the train at platform number 4.
Man: Alright. Oh, and how often do the trains come around this time of day?
Woman: Usually, they come about every six minutes.
Man: Okay. And where do I get off the train?
Woman: Get off at State Street Station, three stops from here.
Man: Okay. I got it. Thanks for your help.
Woman: No problem. Good luck.
Listening - Train Ticket

Listening - Restaurant Order
I’d “I would,” also “we’d” or “they’d”
sound like seem, look, appear
feed give food to someone
Vocabulary whole large in size
actually used to stress that something is true
wild very excited or enthusiastic
a bit (of) a small amount of something
Audio Restaurant Order.mp3 
Cashier: Hi. Is this going to be for here or to go?
Customer: Uh, to go, and uh, yeah . . .I‘d like 80 cheeseburgers . . .
Cashier: Oh, uh. Is that eighteen . . . one eight, or, uh, eight zero?
Customer: No, no, no . . . eighty, eighty.
Cashier: Okay, uh, eighty cheeseburgers. It sounds like you’re feeding a whole football

team.
Customer: Well, actually, the food’s for a girl’s soccer team, and the coaches, and
some wild fans.
Cashier: Okay. Uh, yeah. What else can I get for you today?
Customer: Yeah. I’d like 50 large fries, uh, no 60. Make that 60.
Cashier: Okay. Sixty like six zero.
Customer: Right, right, right. [ Okay. ] And then thirteen baked potatoes . . .
Cashier: Okay . . .
Transcript Customer: For. . . Let’s see here. Forty chocolate shakes . . .
Cashier: Four zero, right?
Customer: Right. [ Okay. ] 15 large cokes, and uh, uh, let’s see . . . a glass of water with
no ice.
Cashier: No ice?
Customer: Right, right. It’s for our team cat.
Cashier: Oh, yeah. The ice would be confusing (to the cat).
Customer: Okay. And uh, yeah. Yeah. I think that’s all.
Cashier: Oh, okay. So, it looks like your total is two ninety, thirteen ($290.13).
Customer: Whew!
Cashier: And it’s probably going to take about thirty to forty minutes ’cause that is a
bit of food.
Customer: Oh, that’s fine. Alright, thanks.
Cashier: Alright.
Oldu Bitti
Gittim
Gördüm
Anladım
Boyadım be - (am is are) / was were / been — olmak,
Konuştum bulunmak
Göndermedim Be
Yemedim I am a teacher - olmak
Etkisi devam I am in Istanbul - bulunmak
I have been to Paris - şu an İstanbuldayım

I have gone to Paris - şu an Paristeyim
Examples
She has been to Paris
I have lost my passport She has gone to Paris
lose
I lost my passport when I was in Munich
been — bitmiş ve etkisi devam eden bir ziyaret
Tanım
gone — gittik, ve fiilin etkisi devam ediyor
She has gone
go
She went to school in the morning, then she 1. My parents are on holiday. They’ve ___ to Italy.
Examples went to the English course, and came home at 5
pm 2. Hello! I’ve just ___ to the shops. I’ve bought lots of
things.
It is Rachel’s birthday today but I haven’t bought
her a present (yet) Practice 3 Tom has just ___ out. He’ll be back in about an hour.
buy
It was Rachel’s birthday yesterday but I couldn’t 4 Alice isn’t here at the moment. I don’t know where
find her a present in the morning, but then, in she’s ___
the afternoon, I finally found her a present when
I was going home 5 You’re very late. Where have you ___?
Present Perfect P.Perfect vs. S.Past Practice been. vs gone Film quotes
1. Sorry, we’ve already solved it

Coffee / prepare I have prepared the coffee for you 2. Something has happened
3. We haven't actually discussed money
4. I have never met anyone from Australia
5. - Has something happened? - Nothing has
rain / recently It has rained recently happened.
6. I have been a divorce attorney for 23 years...
P.Perfect
7. We have reached an accord. Accords!
8. She has gone home for the evening.
plane / land The plane has landed
9. -I haven't agreed to that. -I'm not asking.
10. We have spoken with them a few times
11. I think there has been some mistake I think not
level / finish You have finished the level 12. I have fallen in love with you
13. I have decided what to do with my life. I wanna be
a cleaner
14. Have you seen a hat around here?
1. I ___ (see) him last night. 15. To create an artificial being has been a dream of
man since the birth of science
2. They ___ (go) to England in 1984. 16. Wait! There is something you haven't told me
17. I have had many different jobs during my life
3. I can't find my keys. I ___ (lose) them. 18. Their mother has not eaten for five months and
has lost half of her body weight
4. Annette ___ (write) many books and is writing another 19. Egypt has always been a paradise
one now. 20. I have never had a girlfried before
5. We don't know where he ___ (go). No-one can find him.

P.Perfect vs. S. Past
6. They ___ (visit) their friends in New Zealand
two years ago.
7. I ___ (visit) him in hospital three times this

month.
8. We ___ (have) bad weather last week.
9. We ___ (have) great weather this week.
10. I ___ (not/be) to Spain yet.

Oldu Bitti
Gittim
Gördüm
Anladım
Boyadım
Konuştum
Göndermedim
Yemedim
Etkisi devam
I have lost my passport

lose
I lost my passport when I was in Munich
She has gone
go
She went to school in the morning, then she
Examples went to the English course, and came home at 5
pm
It is Rachel’s birthday today but I haven’t bought

her a present (yet)
buy
It was Rachel’s birthday yesterday but I couldn’t
find her a present in the morning, but then, in
the afternoon, I finally found her a present when
I was going home
P.Perfect vs. S.Past

Practice
Coffee / prepare I have prepared the coffee for you
rain / recently It has rained recently
P.Perfect
plane / land The plane has landed
level / finish You have finished the level
1. I ___ (see) him last night.
2. They ___ (go) to England in 1984.
3. I can't find my keys. I ___ (lose) them.
4. Annette ___ (write) many books and is writing another

one now.
5. We don't know where he ___ (go). No-one can find him.

P.Perfect vs. S. Past
6. They ___ (visit) their friends in New Zealand
two years ago.
7. I ___ (visit) him in hospital three times this

month.
8. We ___ (have) bad weather last week.
9. We ___ (have) great weather this week.
10. I ___ (not/be) to Spain yet.

be - (am is are) / was were / been — olmak,
bulunmak
Be
I am a teacher - olmak
I am in Istanbul - bulunmak
I have been to Paris - şu an İstanbuldayım

I have gone to Paris - şu an Paristeyim
Examples
She has been to Paris
She has gone to Paris
been — bitmiş ve etkisi devam eden bir ziyaret

Tanım
gone — gittik, ve fiilin etkisi devam ediyor
1. My parents are on holiday. They’ve ___ to Italy.
2. Hello! I’ve just ___ to the shops. I’ve bought lots of

things.
Practice 3 Tom has just ___ out. He’ll be back in about an hour.
4 Alice isn’t here at the moment. I don’t know where

she’s ___
5 You’re very late. Where have you ___?
been. vs gone
Film quotes
1. Sorry, we’ve already solved it

2. Something has happened
3. We haven't actually discussed money
4. I have never met anyone from Australia
5. - Has something happened? - Nothing has
happened.
6. I have been a divorce attorney for 23 years...
7. We have reached an accord. Accords!
8. She has gone home for the evening.
9. -I haven't agreed to that. -I'm not asking.
10. We have spoken with them a few times
11. I think there has been some mistake I think not
12. I have fallen in love with you
13. I have decided what to do with my life. I wanna be
a cleaner
14. Have you seen a hat around here?
15. To create an artificial being has been a dream of
man since the birth of science
16. Wait! There is something you haven't told me
17. I have had many different jobs during my life
18. Their mother has not eaten for five months and
has lost half of her body weight
19. Egypt has always been a paradise
20. I have never had a girlfried before
V1 V2 V3 Anlamı V1 V2 V3 Anlamı V1 V2 V3 Anlamı V1 V2 V3 Anlamı
begin began begun başlamak fall fell fallen düşmek leave left left terk etmek sell sold sold satmak
break broke broken kırmak find found found bulmak lose lost lost kaybetmek sit sit sit oturmak
bring brought brought getirmek fly flew flown uçmak make made made yapmak sleep slept slept uyumak
build built built inşa etmek forget forgot forgotten/forgot unutmak meet met met buluşmak speak spoke spoken söylemek
buy bought bought satın almak get got gotten/got - pay paid paid ödemek stand stood stood durmak
catch caught caught yakalamak give gave given vermek put put put koymak take took taken almak
come came come gelmek go went gone gitmek read read read okumak tell told told anlatmak
do did done yapmak have had had sahip olmak ring rang rung çalmak (zil) think thought thought düşünmek
drink drank drunk içmek hear heard heard duymak say said said söylemek win won won kazanmak
eat ate eaten yemek know knew known bilmek see saw seen görmek write wrote written yazmak
Present Perfect Rüstem Temriyev
A: Aç mısın? B: Hayır, kahvaltıyı yeni yaptım

1
A: Anahtarların nerde? B: Bilmiyorum, onları

2
kaybettim
3 Annem gitti, birazdan gelecek
A: Ann nerde? B: Hala gelmedi, sanırım birazdan

4
gelecek
5 Arkadaşlarım hala gelmediler
Avusturalya'ya taşındığımdan beri İngilizem

6
gerçekten gelişti
7 Az önce banyo yaptım. Pencereyi kapat
8 Biliminsaları atomu parçaladılar
9 Bill hala gelmedi
10 Biri camı kırdı
11 Bu lmi yirmi kez seyrettim
12 Burada bir kaza oldu, lütfen başka yolu kullanınız
13 Çocuğunuz duvarları boyadı
14 Doktorlar birçok ölümcül hastalığı tedavi ettiler
15 Hala ödevimi yapmadım
16 Odamı hala temizlemedim
17 Onunla hiç karşılaşmadım
Hükümet sanat eğitimiyle daha fazla ilgilenmeye

18
başladı
19 İnsanlar aya seyahat etti
20 James henüz ödevini bitirmedi
Japonca üniversitede en popüler derslerden biri

21
haline geldi
22 Kaliforniya'da bir çok deprem oldu
1
fi

23 Bu kitabı birkaç defa okudum
24 O altı aydır İngiltere'de
25 Odamı temizledim
26 Odayı temizledin mi?
27 Oğlumuz okumayı öğrendi
28 Onunla hiç karşılaştın mı?
29 O trenle hiç seyahat etmedi
30 Ödevimi bitirdim. Gidebilir miyim?
31 Fİlimlerden replikler
Hastaneden daha yeni çıktı ve polisle bu konu
32
hakkında az önce konuştuk
Ona şu ana kadar her ne yaptıysan, bunu hak

etmiyor.
33
Her ne - whatever
Haketmek - deserve
O elinden geleni yapmış/yaptı ama bu yeterli değil

34 Elinden gelenini - the best
Yeterli - enough
Joseph Felton'ı iki yıl önceki duruşmadan

35 beri görmedim.
Duruşma - trial
Cidden. 200 yıldır işe yaramadı.

36
İşe yaramak - York out
Hiçbir şey söylemedi ama ne düşündüğünü

37
biliyorum
Bu benim için ızdırap kaynağı haline gelmiştir

Izdırap - pain
38
Kaynak - source
Haline gelmek - become
39 Denemediğimi mi sanıyorsun?
Dört günden beri ekmekten başka hiçbir

40
şey yemedim
41 Şu ana kadar hiçbiriniz için tek kötü söz söylemedi.
42 Sana az önce söylediğim hakları anladın mı?
Onunla birkaç defa konuştuk ama anlamak

43
istemiyor
Dr Jackson, daha önce bu sembollere benzer

44
semboller gördünüz mü?
Ve sen bozdun, verdiğin her sözünü

45
Bozmak - break
46 Seni burada yalnız mı bıraktı?
47 Ama benim ne demek istediğimi anladınız mı?
Beraber mücadele ettik ama kabul et ki işe

yaramadı.
48
Mücadele etmek - struggle
Birçok insan için büyük bir kaygı haline geldi.

49
Kitaptaki her kuralı çiğnedin ve beni hayal

kırıklığına uğrattın.
50
Çiğnemek - break
Hayal kırıklığına uğratmak - let down
Bu görüşleri halkın önünde belirttim, özel

hayatımda ihlal edemem.
51 Görüş - View
Belirtmek - state
İhlal etmek - violate
1 A: Aç mısın? B: Hayır, kahvaltıyı yeni yaptım Are you hungry? No, I have just had breakfast
A: Anahtarların nerde? B: Bilmiyorum, onları Where are your keys? I do not know, I have lost them
2
kaybettim
3 Annem gitti, birazdan gelecek My mother has gone, she will come soon
A: Ann nerde? B: Hala gelmedi, sanırım birazdan Where's Ann? She hasn't come yet, I think she will come soon
4
gelecek
5 Arkadaşlarım hala gelmediler My friends have not come yet
Avusturalya'ya taşındığımdan beri İngilizem Since I moved to Australia, my English has really improved
6
gerçekten gelişti
7 Az önce banyo yaptım. Pencereyi kapat I have just had a bath. Close the window
8 Biliminsaları atomu parçaladılar Scientists have splited the atom
9 Bill hala gelmedi Bill has not come yet
10 Biri camı kırdı Someone has broken the window
11 Bu lmi yirmi kez seyrettim I have watched this movie twenty times
12 Burada bir kaza oldu, lütfen başka yolu kullanınız The accident has happened here, please use the other way
13 Çocuğunuz duvarları boyadı Your child has painted the walls
14 Doktorlar birçok ölümcül hastalığı tedavi ettiler Doctors have treated many fatal diseases
15 Hala ödevimi yapmadım I have not done my homework yet
16 Odamı hala temizlemedim I haven't cleaned my room yet
17 Onunla hiç karşılaşmadım I have never met him/her
Hükümet sanat eğitimiyle daha fazla ilgilenmeye The government has began to pay more attention to art
18 başladı education (pay more attention bir kalıptır, ödeme ile ilgisi
yoktur)
19 İnsanlar aya seyahat etti People have traveled to the moon
20 James henüz ödevini bitirmedi James has not nished his homework yet
Japonca üniversitede en popüler derslerden biri The Japanese has become one of the most popular courses
21
haline geldi in the university
Kaliforniya'da bir çok deprem oldu There have been a lot of earthquakes in California.
22 A lot of earthquakes have been in California
23 Bu kitabı birkaç defa okudum I have red this book a few times
O altı aydır İngiltere'de He has been for six months in England

(in England dediğimiz zaman, “been” kullanımı daha
24
uygundur. Bulunuyor ve etkisi devam ediyor. To England
olsaydı o zaman “gone” uygun olurdu )
25 Odamı temizledim I have cleaned my room
26 Odayı temizledin mi? Have you cleaned the room?
27 Oğlumuz okumayı öğrendi Our son has learned to read
28 Onunla hiç karşılaştın mı? Have you ever met him?
29 O trenle hiç seyahat etmedi He has never traveled by that train
30 Ödevimi bitirdim. Gidebilir miyim? I've nished my homework. Can I go?
31 Fİlimlerden replikler
Hastaneden daha yeni çıktı ve polisle bu konu She's only just come out of the hospital and we have
32
hakkında az önce konuştuk spoken to the police about this recently
4
fi
fi
fi

Ona şu ana kadar her ne yaptıysan, bunu hak Whatever you have done to her, she doesn’t deserve this
etmiyor.
33
Her ne - whatever
Haketmek - deserve
O elinden geleni yapmış/yaptı ama bu yeterli değil She has done the best, but it isn’t enough
34 Elinden gelenini - the best
Yeterli - enough
Joseph Felton'ı iki yıl önceki duruşmadan I haven't seen Joseph Felton since the trial two years ago.
35 beri görmedim.
Duruşma - trial
Cidden. 200 yıldır işe yaramadı. Really. It hasn't worked out for 200 years.

36
Hiçbir şey söylemedi ama ne düşündüğünü She hasn't said anything, but I know what she's thinking
37
biliyorum
Bu benim için ızdırap kaynağı haline gelmiştir It has become a source of pain for me.
Izdırap - pain
38
Kaynak - source
39 Denemediğimi mi sanıyorsun? You think I haven't tried?
Dört günden beri ekmekten başka hiçbir For days, I have eaten nothing but bread
40
şey yemedim
41 Şu ana kadar hiçbiriniz için tek kötü söz söylemedi. She hasn't said one unkind word about any of you so far
42 Sana az önce söylediğim hakları anladın m? Have you understood the rights I have just stated.
Onunla birkaç defa konuştuk ama anlamak We have spoken to him a few times, but he doesn't want to
43
istemiyor understand
Dr Jackson, daha önce bu sembollere benzer Dr Jackson, have you seen symbols like this before?
44
semboller gördünüz mü?
Ve sen bozdun, verdiğin her sözünü And you have broken your every promise...
45
Bozmak - break
46 Seni burada yalnız mı bıraktı? Has she left you here alone?
47 Ama benim ne demek istediğimi anladınız mı? But have you understood what I want to say?
Beraber mücadele ettik ama kabul et ki işe We have struggled together... but you have to admit, it hasn't
yaramadı. worked out.
48
Mücadele etmek - struggle
Birçok insan için büyük bir kaygı haline geldi. It has become the biggest concern for most people.
49
Kitaptaki her kuralı çiğnedin ve beni hayal You have broken every rule in the book, and you have let me
kırıklığına uğrattın. down.
50
Çiğnemek - break
Hayal kırıklığına uğratmak - let down
Bu görüşleri halkın önünde belirttim, özel I have stated these views in public, and I will not violate them
hayatımda ihlal edemem. in private.
51 Görüş - View
Belirtmek - state
İhlal etmek - violate
CONCLUSION
Present Perfect Present Perfect Cont.
Geçmişte bir fiil başladı ve hala devam ediyor

Geçmişte bir fiil oldu, etkisi devam
Geçmişte bir fiil başladı ve hala devam ediyor Geçmişte bir fiil başladı, devam etti, bitti. Ama
%5 sürecin etkisi hala devam ediyor
I have lived in Berlin since 2015 = < I have been living in Berlin since 2015
Tom has been reading a book for two hours

1. Tom started to read a book two hour ago.
dün
He is still reading it and now he is on page 53
...... önce Examples Tom has read 53 pages so far
noktasal Basit Geçmiş Zaman
geçen.....
önceki.... Rachel has been traveling around Europe for
2. Rachel is from Australia. She is traveling three months
zamanlar around Europe. She began her trip three
today - bugün months ago Rachel has visited 6 countries so far
for - -dır, -dir
since - beri
aralıklı zaman Perfect Tenses
so far - bu zamana kadar 1. Where have you been? ________________ (you / play) tennis?
recently - yakın zamanda
just - yeni 2. Look! ________________ (somebody / break) that window.
3. You look tired. ________________ (you / work) hard?

Ben geçen seneden beri babamla görüş(e)medim I haven’t met/seen my dad since last year
4. '________________ (you / ever / work) in a factory?' 'No, never.'
Bir haftadır et yemedim I haven’t eaten meat for one/a week

5. 'Liz is away on holiday.' 'Is she? Where ________________ (she / go)?'
Examples
Son birkaç gündür / gün içinde bir çok insanla tanıştım I have met many/ a lot of people in/for the last few days 6. My brother is an actor. ________________ (he / appear) in several films.
Yakın zamanda Anna’dan herhangi bir haber aldın mı? Have you heard / taken anything news recently / so far from Ann? Practice
7. 'Sorry I’m late.' 'That’s all right. ________________ (I / not / wait) long.'
8. 'Is it still raining?' 'No ________________ . (it / stop).'

read / today / any book 1
9. ________________ (I / lose) my phone. ________________ (you / see) it anywhere?

message / receive / today
Practice 10. ________________ ( I / read) the book you lent me, but ________________ (I / not /
[liv] ikamet etmek finish) it yet. It’s very interesting.
live
[layv] canlı yayın Have you experienced/had/faced any problem at work so far? 11. ________________ ( I / read) the book you lent me, so you can have it back now.
problem / so far / at work yaşamak
experience tecrübe etmek 12. This is a very old book. ________________ ( I / have) it since I was a child.
Present Perfect Cont. P. Perfect P. Perfect Cont. Conclusion
P. Perfect Tenses
Formula S have has been Ving O
I have done my hw (bitti, etkisi devam)

Ex. 1
I have been doing my hw since 2 pm (fiil devam)
I have painted the walls (bitti, etkisi devam)

Ex. 2
Examples I have been painting the walls since yesterday (fiil devam)
A: What has happened? Why are you crying? (oturuyorum)

B: I have been chopping onions (5 dk öncesine kadar
kesiyordum, ve şu an etkisinden ağlıyorum)
Ex. 3
A: What has happened (gözlüklerimi çıkardım, dinleniyorum)
B: I have been reading books from the tablet for 3 hours (şu
an okumuyorum, sadece oturuyorum ama gözlerim yorgun)
dün
...... önce
noktasal Basit Geçmiş Zaman
geçen.....
önceki....
zamanlar
today - bugün
for - -dır, -dir
since - beri
aralıklı zaman Perfect Tenses
so far - bu zamana kadar
recently - yakın zamanda
just - yeni
Ben geçen seneden beri babamla görüş(e)medim I haven’t met/seen my dad since last year
Bir haftadır et yemedim I haven’t eaten meat for one/a week

Examples
Son birkaç gündür / gün içinde bir çok insanla tanıştım I have met many/ a lot of people in/for the last few days
Yakın zamanda Anna’dan herhangi bir haber aldın mı? Have you heard / taken anything news recently / so far from Ann?
read / today / any book 1
message / receive / today

Practice
[liv] ikamet etmek
live
[layv] canlı yayın Have you experienced/had/faced any problem at work so far?
problem / so far / at work yaşamak
experience tecrübe etmek
P. Perfect
P. Perfect Cont.
P. Perfect Tenses
Formula S have has been Ving O
I have done my hw (bitti, etkisi devam)

Ex. 1
I have been doing my hw since 2 pm (fiil devam)
I have painted the walls (bitti, etkisi devam)

Ex. 2
Examples I have been painting the walls since yesterday (fiil devam)
A: What has happened? Why are you crying? (oturuyorum)

B: I have been chopping onions (5 dk öncesine kadar
kesiyordum, ve şu an etkisinden ağlıyorum)
Ex. 3
A: What has happened (gözlüklerimi çıkardım, dinleniyorum)
B: I have been reading books from the tablet for 3 hours (şu
an okumuyorum, sadece oturuyorum ama gözlerim yorgun)
CONCLUSION
Present Perfect Present Perfect Cont.
Geçmişte bir fiil başladı ve hala devam ediyor

Geçmişte bir fiil oldu, etkisi devam
Geçmişte bir fiil başladı ve hala devam ediyor Geçmişte bir fiil başladı, devam etti, bitti. Ama
%5 sürecin etkisi hala devam ediyor
I have lived in Berlin since 2015 = < I have been living in Berlin since 2015
Tom has been reading a book for two hours

1. Tom started to read a book two hour ago.
He is still reading it and now he is on page 53
Examples Tom has read 53 pages so far
Rachel has been traveling around Europe for

2. Rachel is from Australia. She is traveling three months
around Europe. She began her trip three
months ago Rachel has visited 6 countries so far
1. Where have you been? ________________ (you / play) tennis?
2. Look! ________________ (somebody / break) that window.
3. You look tired. ________________ (you / work) hard?
4. '________________ (you / ever / work) in a factory?' 'No, never.'
5. 'Liz is away on holiday.' 'Is she? Where ________________ (she / go)?'
6. My brother is an actor. ________________ (he / appear) in several films.

Practice
7. 'Sorry I’m late.' 'That’s all right. ________________ (I / not / wait) long.'
8. 'Is it still raining?' 'No ________________ . (it / stop).'
9. ________________ (I / lose) my phone. ________________ (you / see) it anywhere?
10. ________________ ( I / read) the book you lent me, but ________________ (I / not /
finish) it yet. It’s very interesting.
11. ________________ ( I / read) the book you lent me, so you can have it back now.
12. This is a very old book. ________________ ( I / have) it since I was a child.
Conclusion
Sorular
Ahmet parmağını kesti. Çünkü soğan

1
soyuyor ve doğruyordu
2 Bebek saatlerdir ağlıyor
Kız kardeşi 1992 yılından beri burada

3
yaşıyor
4 Ne kadar süredir bu odada oynuyorlar?
Baban için ne kadar süredir

5
bekliyorsun?
6 O şirkette ne kadar süredir çalışıyorsun?
Gerçekten sıkıldım. Yaklaşık 1 saattir

7
otobüs bekliyorum
Geçen hazirandan beri İngilizce

8 öğreniyorum ama bir kelime
konuşamıyorum
20 yıldır İstanbul da yaşıyorum, ama

9
hala caddeleri öğrenemedim
Bulaşıkları yıkıyordum. Bu yüzden

10
ellerim ıslak
Jack 2005 yılından beri bu programı

11
kullanıyor. Gerçekten onda çok iyi
1
Annem sabah 8'den beri odayı
12
temizliyor
13 İki saattir bu kitabı okumakta
Kalktığından beri yürüyor. Yorulmuş

14
olabilir
3 yıldır bu romanı yazıyor ve hala

15
bitiremedi
Şu kuş üç gündür şu ağaca yuva

16
yapıyor
17 Kahvaltıdan beridir kavga ediyorlar
18 Bu adam saatlerdir durakta beklemekte
19 Konuyu son on saattir tartışmaktayız
20 Sabahtan beri sınıfta ne yapıyorsunuz?
21 Bu koku ne? Sigara mı içiyordun?
Kahvaltıdan beri odayı temizliyorsun.

22
Sanırım hemen hemen bitirmişsindir.
Bütün sabah o kalemi arıyorsun.

23
Bulamadın mı?
2
Uzun zamandır hastalığımla savaşmaya
24 çalışıyorum, ama ne yazık ki olumlu bir
sonuç yok
Yıllardır eşim ve ben çocuk sahibi

25
olmaya çalışıyorduk
26 O hala burada neler yapıyor?
Bu ilişki çok uzun zamandır iyi

27
gitmiyordu
Bunca zamandır, bu proje üzerinde tek

28
başına çalışıyormuş
29 Son bir iki gecedir iyi uyumuyorum.
Aslında, eskiden olduğu kadar

30
sık gelmiyordum.
Tüm hafta boyunca bu soruyu

31
kendimize soruyoruz
Hayatım boyunca senin gibi

32
birini aradım.
33 Eşi hastaneye iki aydır her gün geliyor.
Onunla son zamanlarda çok

34
sık konuşuyorsun.
Neredeydin? Sana ulaşamadım

35
sabahtan beri. Tenis mi oynuyordun?
3
Cevaplar
Ahmet parmağını kesti. Çünkü soğan Ahmet has cut his nger. Because he's been
1
soyuyor ve doğruyordu peeling onions and chopping them up.
2 Bebek saatlerdir ağlıyor The baby has been crying for hours
Kız kardeşi 1992 yılından beri burada

3 Her sister has been living here since 1992.
yaşıyor
4 Ne kadar süredir bu odada oynuyorlar? How long have they been playing in this room?
Baban için ne kadar süredir How long have you been waiting for your
5
bekliyorsun? father?
How long have you been working at that

6 O şirkette ne kadar süredir çalışıyorsun?
company?
Gerçekten sıkıldım. Yaklaşık 1 saattir I am really bored. I have been waiting for the
7
otobüs bekliyorum bus for about an hour.
Geçen hazirandan beri İngilizce I have been learning English since last June but
8 öğreniyorum ama bir kelime
still I can't speak even a word
konuşamıyorum
20 yıldır İstanbul da yaşıyorum, ama I have been living in Istanbul for 20 years, but I
9
hala caddeleri öğrenemedim still couldn't learn all the streets.
Bulaşıkları yıkıyordum. Bu yüzden I've been washing the dishes. That's why my
10
ellerim ıslak hands are wet.
Jack 2005 yılından beri bu programı Jack has been using this program since 2005.
11
kullanıyor. Gerçekten onda çok iyi He is really good at it.
4
fi
Annem sabah 8'den beri odayı My Mother has been cleaning the room since 8
12
temizliyor o'clock
13 İki saattir bu kitabı okumakta She has been reading this book for two hours.
Kalktığından beri yürüyor. Yorulmuş She has been walking since she got up. She
14
olabilir can/may/might be tired
3 yıldır bu romanı yazıyor ve hala She has been writing this novel for 3 three years
15
bitiremedi and she still couldn't nish it.
Şu kuş üç gündür şu ağaca yuva That bird has been making a nest in that tree for
16
yapıyor three days.
17 Kahvaltıdan beridir kavga ediyorlar They have been quarreling since breakfast.
This man has been waiting at the bus stop for

18 Bu adam saatlerdir durakta beklemekte
hours.
We've been discussing the topic for the last ten

19 Konuyu son on saattir tartışmaktayız
hours.
What have you been doing in the classroom

20 Sabahtan beri sınıfta ne yapıyorsunuz?
since morning?
21 Bu koku ne? Sigara mı içiyordun? What is that smell? Have you been smoking?
You have been cleaning the room since

Kahvaltıdan beri odayı temizliyorsun.
22 breakfast. I think you have nearly/almost
Sanırım hemen hemen bitirmişsindir.
nished.
Bütün sabah o kalemi arıyorsun. You have been looking for that pen all morning.
23
Bulamadın mı? Haven't you found it?
5
fi
fi
Uzun zamandır hastalığımla savaşmaya I have been trying to ght my disease for a long
24 çalışıyorum, ama ne yazık ki olumlu bir time, but there is not positive result,
sonuç yok unfortunately
Yıllardır eşim ve ben çocuk sahibi For years my wife and I have been trying to have
25
olmaya çalışıyorduk a child
26 O hala burada neler yapıyor? What has she still been doing here?
This relationship hasn't been working for a long

time.
Bu ilişki çok uzun zamandır iyi
27
gitmiyordu
(Work ili aynı zamanda iyi gitmek anlamında
kullanılıyor)
Bunca zamandır, bu proje üzerinde tek All this time, he's been working alone on this
28
başına çalışıyormuş project
I haven't been sleeping very well the last few

29 Son bir iki gecedir iyi uyumuyorum.
nights
Aslında, eskiden olduğu kadar Actually, I haven't been coming as much as in

30
sık gelmiyordum. the past
Tüm hafta boyunca bu soruyu We've been asking this question to ourselves all

31
kendimize soruyoruz week
Hayatım boyunca senin gibi I've been searching my whole life for someone
32
birini aradım. like you
His wife's been coming to the hospital every day

33 Eşi hastaneye iki aydır her gün geliyor.
for two months.
Onunla son zamanlarda çok

34 You've been talking to her a lot lately.
sık konuşuyorsun.
Neredeydin? Sana ulaşamadım Where have you been? I couldn’t reach you
35
sabahtan beri. Tenis mi oynuyordun? since morning. Have you been playing tennis?
fi
fi
The best things in life are free
Money is the root of all evil
Honesty is the best policy
Behind every successful man there’s a woman
The end justifies the means
Winning is everything
Agree & Disagree & Partly agree Topics Better to be a live dog than a dead lion
There is no good war and no bad peace
Your best friend is yourself
You can’t keep a good man down
A closed mouth catches no flies
The best defense is a good offense
Money makes the world go round
Free opinion
Is social media damaging to our personal relationships?

Social media lets us connect with more people, but some believe it detracts from our real life interactions.
Does travelling benefit young people?

Many people go straight from high school to university, but others think travelling provides a better education.
Should primary schools still teach handwriting?

Since most people now only write on smartphones or laptops, do we still need to know how to write?
Opinion
Are high school dress codes biased against female students?
Lately, students have been protesting school dress codes, claiming that they are sexist.
Should soft drinks like Coke or Pepsi be sold in school vending machines?
Because pop is bad for our health, some school boards want to keep it out of our schools.
Should public transportation be free for city residents?

Some believe that this would help decrease our carbon footprint.
Should college and university be free?

Many argue that education is a human right.
Should sexual education be taught in school?

Some families would prefer to teach sex ed. at home, others would prefer it not get taught at all.
Are professional sports players’ salaries too high?

Or are they not high enough, considering the lasting damage that contact sports can have on a body.
Topics
Should doping be allowed in competitive sports?
Is doping the next level in sports, or is it still just cheating?
Does buying essays online actually help university students?

Some claim it keeps students from suffering mental breakdowns, other claim it undermines the point of going
to university.
Are standardized tests actually a good measure of intelligence and ability?

Schools still love standardized tests, despite the arguments against them.
Should physical education be mandatory in high school?

Many students hate gym class, others love it. Is it really necessary to teach it?
Can graffiti be considered art?

Fans believe that graffiti is a form creative expression and worth a second look.
Does Hollywood “whitewash” its movies?

Lately, many people have protested Hollywood’s use of white actors to portray people of colour.
Do fraternities promote misogyny on campus?

Some claim that fraternities perpetuate the sexual violence found on university campuses.
Is mandatory sentencing for possession helping or hindering society?

Many people now get long jail sentences for non-violent crimes such as drug possession.
Should hormonal birth control be sold over the counter?

Would access to birth control help prevent teen pregnancies?
obesity
child depression
Solution to problems How can kids with divorced parents be helped

to do well in school, have strong relationships,
and build successful lives and marriages?
What is the best way to help someone who is

depressed?
genelden özele - şehir betimleme
geçmiş şimdiki gelecek

Resim betimleme B1-B2 Kelimeleri
belli kelimeleri kullanarak betimleme
kelime betimleme Zor Your own definiton
hotel
car
Süre dk'da 110 - 120 kelime employee

good
service
Sesli Okuma beelinguapp / EWA
Telaffuz conversation
Aktif
Dinleme Podcasts presentation
Pasif iyi, kötü sıfatları
song
Kelimeler
room
Kelimeler Kalıplar thesaurus.com
bad country
Aklıma gelen kelimeler / kalıplar
table
Code Switching customer
Speaking Topics Teknik Basit Orta
basit resim - şimdiki zaman
genelden özele - şehir betimleme
Resim betimleme geçmiş şimdiki gelecek

Well, So
Probably
Let’s see
I mean
I guess, I think
Hesitations You know
1. As far as I know… Just a moment
2. If I am not mistaken… I’m not really sure
3. As far as I can see… What else?
4. If my memory doesn’t fail me… Well, let me think
5. As a matter of fact… All right, that is all
6. It should be underlined that…
7. Frankly speaking…
8. To begin with…
9. Much has been said & written about…
10. You have a point there
11 . I mean it… - ciddiyim
12. Strange as it may seem…
13. Reputedly[ri’pju:tidly]… - ..sayılan, sözde, güya; ...olduğu

söylenmek/sanılmak (He is described as 5'5 , bald and reputedly a
very generous tipper —> 1,65 boyunda, kel ve söylenene göre cömert
bir bahşişçi olarak tanımlanıyor)
14. In my view…
belli kelimeleri kullanarak betimleme

15. As is know (as is know far & wide)…
16. It is important to say (to observed) that…
17. There’s no doubt that…
18. It seems essential to emphasize that…
19. It should be said that…
20. It is worth mentioning that…
21. I dare say that… Sanırım; Galiba
22. In my opinion…
23. To my regret…
24. To put it briefly…
25. As it is known…
26. To the best of my knowledge…
27. I suppose so…
28. I suppose not
29. I wouldn’t say that…
30. I quite agree that
a long, thin transportation that travels along

metro
metal tracks/rails and carries people or goods
a long, thin object that you use to write or draw

pen
in ink
kelime betimleme
a large, comfortable seat for more than one
sofa
person
phone
phone
computer
rutin
iş
boş zaman
hobby
About you
Free time
What is your (full) name?
What do you enjoy doing in your free time?
Can I have your name please?
How much time do you have each week for doing these things?
Could you tell me your full name please?
Why do you like doing these activities?
What shall I call you?
How did you start doing this activity at first?
How can I address you?
Is there some other hobby or sport you would like to try? Why?
Does your name have any special meaning?
How has the way people spend their free time changed over the years?
Is your name important to you?
Do Korean people like changing their name? Why?
Holidays
Anlatma ! Have you ever changed your name? Why or why not?
What do you do when you have a holiday?
Why do so many people change their name?
Who do you usually spend holiday with?
Do you work or study?
Where do you like to spend your holidays? Why?
Can you describe a typical day in your holidays?
Study
Why are holidays and important to you?
What are you studying?
If you could take a holiday anywhere in the world, where would you go? Why?
What’s your major?
What do people usually do during holidays and in your town?
Why did you choose that subject?
What do you find most interesting about your course?
Places to go in your free time
What is your favorite subject?
What do people do in your town in their free time?
What do you dislike about your study?
Where can they go out for entertainment, or to enjoy themselves?
What do you hope to do after your graduation?
Which do you prefer: eating in restaurants or eating at home?
What are your ambitions for the future?
Which are the best places to eat out?
Do you hope to gain any qualifications?
What are the advantages of studying instead of working?
Transport
How did you come here today?
Work
What is public transport like in your town?
Can you describe your job to me?
Topics How do you think it could be improved?
What do you do for a living?
Do you think people should use public transport more? Why (not)?
How long have you been doing it?
Can you describe one of your typical working days?
Shopping
What’s your daily routine on a working day?
How much time do you spend shopping every week?
Why did you choose to do that job?
Do you enjoy going shopping? Why (not)?
What things do you enjoy about your work? Why?
What is your favourite shop and why do you like it?
What do you think is the attraction of your work?
What problems are there with shopping in your area?
What is your ideal job?
Do you want to change your current job? Why or why not?
Your neighbourhood
Are you willing to keep your job permanently?
Can you describe the house where you live to me?
What are your plans for the future?
What is there to do in the area where you live?
What do you like about the area where you live?
Your town
How do you think it could be improved?
Can you describe your town or village to me?
Do you think it is better to live in the centre of town or outside in the country? Why?
Tell me something about your hometown.
Where are you from?
Reading
Where is your hometown?
Do you enjoy reading? Why?
Where do you come from?
What sort of things do you read?
What is the name of the street you live on?
Tell me something about your favourite book.
What kind of street do you live on?
What are the advantages of reading instead of watching television or going to the cinema?
What do you like about your town?
What is the weather like in your town?
Sports and games
What building is considered famous in your town?
What sports are most popular in your country?
What jobs do people in your town do?
What sports and games did you most enjoy playing when you were a child?
How has your town changed over the last twenty years?
Do people take as much exercise as in the past?
What changes have taken place in your city in recent years?
Why is exercise good for you?
Do you think it is better to live in the center of town or outside in the country? Why?
What would you like to do in the future?
What would you do if you were rich?
What would you do if you were poor?
What would you do if you were the principal of

your school?
What would you do if you could suddenly speak

English?
What would you....
What would you do if you won a lottery?
What would you do if you were told you had

one month to live?
What would you do if you lost your passport?
What would you do if you were kidnapped?
What would you choose to have written on your

gravestone when you die?
1. Describe a wedding you have been to or

heard about.
You should say ….
Who got married
What they wore
Durum Soruları
What they did on the day
And explain how you felt about this wedding.
1. Describe a wedding you have been to or heard about.

You should say ….
Who got married 14. Talk about a teacher you like very much
What they wore You should include ….
What they did on the day - Who he / she is
And explain how you felt about this wedding. - What is his / her nature like
- Why you like him / her
2. Describe a wild animal that can be found in your country. …. And what he / she has done to improve the standard of teaching
You should say ….
What it looks like 15. Talk about the area you now live in
Where it lives You should speak about ….
What you like / don’t like it about it - Where is located
And explain how people in your country generally feel about it. - What kind of people live in this area 27. Talk about your hobbies or interests
- What makes it special You should include ….
3. Describe a city or a town that you know well - A description of your hobby
You should include …. 16. Talk about your brothers and sisters - Reasons of liking them does it require more time and money
- The location of the city / town You should speak about …. - Why you like to do this particular thing
- The part of the city / town you are most familiar with - How many brothers and sisters you have
- Important landmark and places to visit - What are they doing presently 28. Talk about you English Study
Situational ! …. and what makes that city or town special to you and to others - How your relationship is with each of them You should include ….
- Whom you like the most and why - What is your level of English
4. Talk about a holiday you have taken recently or at some time in the past. - What you do to study English
You should include …. 17. Talk about your parents - Where you use English
- Where you went You should include …. - Why you want to learn English
- Why you went to this particular place - What your parents did for you
- What you did and with whom - Why you admire your parents 29. Talk about your educational background
- How your parents are different from parents of your friends You should say ….
5. Talk about a particular classmate that you admire in some way - What have you thought of doing for your parents in their old age - What is your educational background
You should speak about …. - Why you chose that particular field for your education
- Who that person is 18. Talk about your close friend - What are the job prospects after education
- Where he / she comes from You should include …. - What you would like to study further
- When you first met each other - Who that person is and where he comes from
- What you have done together - Why he is your close friend 30. Talk about a job you have now, or you once had
And why you admire this person - Whether you have ever quartered with your close friend You should include ….
- How is be different from your other friends - What is / was the job
6. Describe a place that you like to visit. - What are / were your duties
You should include …. 19. Talk about some states you have visited - What we your future plans
- Where it is located You should include …. - Say something about your colleagues
- When you first went there - Name of those states
- Why you like it there - People of those states 31. Describe one problem you face while speaking English
…. And what you have done there in the past - Why you like or dislike the people You should speak about ….
- How they are different from the people of you state - What the problem is
7. Describe school you attend now or attended in the past - Why you face that problem
You should include …. 20. Talk about what you do in you spare time - What are you doing to overcome this problem
- Where the school is You should include …. - Whether you need anybody’s help to overcome this problem
- What it looks like - Why do you do it
Topics - Other people in the school - With whom do you do it 32. Describe a health problem you once had
- The subjects you studied or are studying - Or do you find it difficult to find some activity to do in your spare time You should speak about ….
…. And how the school has affected your life. - The nature of the health problem
21. Describe a village you know well - Why the problem occurred
8. Describe an organized event that you have attend (a concert, a show, a sports match etc) You should say …. - What you could not do because of the problem
You should include …. - facilities provided in the village - What you had to do to get better
- When you attended the event - people of the village
- What you saw - important places to visit 33. Describe a famous person you admire
- Where the event was held - what makes it a typical village of your country You should include ….
- Why you close to see this event - Who this person is
…. And what you remember most about the event 22. Talk about your last weekend - What he / she is like
You should include …. - For how long have you admired him / her
9. Talk about a movie that you have seen recently. - What you did and with whom - For what is this person well known
You should include …. - Why you did that activity …. And why do you admire him / her
- Where and why you saw it - Did you enjoy it
- Who is acting in the movie - Whether you do the same thing every weekend 34. Talk about the most memorable event of your life
- What happens in the movie You should include ….
…. And why liked or disliked this movie 23. Talk about a TV program you have last seen - Give brief information about that event
You should speak about …. - Why is it the most memorable
10. Talk about a favourite book that you have read. - What that program was - How you felt that time
You should include …. - What type of program it was - How has it affected your life
- Where and when you read it - Describe the program
- Brief story and characters - What message did you get from the program 35. Talk about a historical place
- Why you read this book You should include ….
…. And how much you enjoyed reading it 24. Talk about something you like to read - name of the place
You should speak about …. - Where it is located
11. Talk about a product you buy regularly. - What you like to read - What it looks like
You should include …. - Why you like to read it - Why is it interesting
- A description of the product - When do you read
- When and why you buy is - What you get from that reading 36. Talk about a country you would like to visit
- What you do with it You should include ….
…. And why you buy that particular product 25. Talk about the music you enjoy to listening - name of the country
You should include …. - Whether you would go alone or with your family
12. Talk about a machine that you have bought recently or in the past - What kind of music you listen to - What will you do there
You should include …. - How it is different from other - Which places will you visit
- What the machine looks like - When do you listen to it
- What it can do - Why do you like it
- When you bought it
- Why you bought that particular machine 26. Talk about your favourite game
…. And how that machine has affected your life You should include ….
- What game is your favourite
13. Describe a recent news story that you heard or read about - Indoor or outdoor game
You should include …. - With whom do you play it
- How you heard about the story - Other games you like
- What people, places & event are involved
- How you felt about the news story
…. And why you found this news story particularly interesting
Sunum 3-5dk
Speaking Geliştirme Describe people’s age: They are in their twenties, they are
about twenty, He,she is around twenty
Describe people’s clothes: They are wearing…

TEKNİK
Describe people’s actions: They are reading the newspaper,
Süre cooking…
Describe people’s roles: He is probably a waiter, a student…

Yapacağınız tüm speaking çalışmalarınız en fazla 1 dk olsun.
Describe people’s feelings: He is happy, sad, stressed, angry,
Kendinizi hep bu 1 dk içinde geliştirmeye çalışın
frightened…
Betimleme esnasında ıııılamalar yerine kullanılacak kalıplar

Telaffuz
Well, So
Sesli Okuma Beelinguapp / EWA
Probably
Dinleme Aktif, Pasif)
Let’s see
Kelimeler
I mean
Kelimeler
I guess, I think
Kalıplar
You know
Aklıma gelen kelimeler listesi
Just a moment
I’m not really sure

A1 B1 SPEAKING ÇALIŞMALARI
What else?
Resim Betimleme
Well, let me think
Şimdiki Zamanı kullanarak betimleme
All right, that is all
Şimdiki, Geçmiş ve Gelecek zamanları kullanarak betimleme

Bu çalışmanızda sadece şimdiki zamanı kullanarak
betimleme yapmanız gerekiyor. Aşağıdaki maddeler
üzerinden sırayla gidebilirsiniz Fotoğrafı betimlerken, önce şimdiki zamanla
başlıyorsunuz, ardından geçmişi tahmin ederek devam
ediyorsunuz. Ve son olarak geleceği tahmin ederek
Introduction: In this photo I (can) see,
bitiriyorsunuz.
Talk about the place: They are sitting in a café, in the city, in
the mountains…
Genelden özele doğru betimleme
Describe position: On the right, on the left, in the middle of the
photo, in the background, next to, behind, in front of…
Speaking Geliştirme 1 Speaking Geliştirme 2

Burada daha karmaşık olan resimleri genelden Bu çalışmalarınızda yaptığınız resim veya kelime betimlerinizde
betimlemeye başlayarak, özele doğru inmeniz gerekiyor. ek olarak bir de aşağıdaki kalıpları kullanarak betimleme
Örneğin kalabalık bir kütüphane varsa, önce yapmanız gerekiyor
kütüphaneden başlamanız gerekiyor, ardından belli bir
kişiye/kişilere odaklanarak anlatmanız gerekiyor.
As far as I know…
Kişiyi veya kişileri anlattığınız zaman, önce şimdiki zamanı If I am not mistaken…
kullanarak anlatmanız gerekiyor, ardından geçmişi ve As far as I can see…
geleceği tahmin ederek devam edebilirsiniz
If my memory doesn’t fail me…
As a matter of fact…
Kelime Betimleme
It should be underlined that…
Kelime betimlemesini yaparken önce meta anlamıyla Frankly speaking…

başlamamız gerekiyor. Yani kelimenin üst anlamıyla. Örneğin To begin with…
metronun meta anlamı, metronun toplu taşıma olması.
Much has been said & written about…
Ardından bir alt kırılıma geçmemiz gerekiyor. Metronun nasıl Strange as it may seem…
bir toplu taşıma olduğunu anlatmamız gerekiyor - Ray
Reputedly[ri’pju:tidly]… - ..sayılan, sözde, güya; ...olduğu
üzerinde giden bir topluma taşıma. Ama ray üzerinde giden
söylenmek/sanılmak He is described as 5'5 , bald and reputedly a
başka toplu taşıma araçları da var. O zaman bir alt kırılıma
very generous tipper ⟶ 1,65 boyunda, kel ve söylenene göre
daha geçiyoruz - yer altında ve ray üzerinde giden bir toplu
cömert bir bahşişçi olarak tanımlanıyor)
taşıma
In my view…
Sonraki aşamada metroyla ilgili genel bir örnek vermemiz As is know (as is know far & wide)…
gerekiyor. Ve son cümlemizde de kendimizle ilgili bir örnek
It is important to say (to observed) that…
Ex: Metro is a public transportation which goes underground There’s no doubt that…
and on rails. In big cities, people generally use metro not to
It seems essential to emphasize that…
stack in traffic jam. I don't use metro because I live close to
my work, thus I use my bike or walk sometimes It should be said that…
It is worth mentioning that…

Belli kalıpları kullanarak betimleme I dare say that… Sanırım; Galiba
In my opinion…
To my regret…
To put it briefly…

As it is known… What’s your major?
To the best of my knowledge… Why did you choose that subject?
I suppose so… What do you find most interesting about your course?
I suppose not What is your favorite subject?
I wouldn’t say that… What do you dislike about your study?

What do you hope to do after your graduation?
I quite agree that
What are your ambitions for the future?
Anlatma
Do you hope to gain any qualifications?
Esasında 5 başlık üzerinden konuşmalarınızı yapabilirsiniz What are the advantages of studying instead of working?
- Hakkınızda Work
- Rutininiz
Can you describe your job to me?
- İşiniz
- Hobileriniz What do you do for a living?
- Boş Zamanlarınız How long have you been doing it?
Can you describe one of your typical working days?

Sorular What’s your daily routine on a working day?
About you Why did you choose to do that job?
What is your (full) name? What things do you enjoy about your work? Why?
Can I have your name please? What do you think is the attraction of your work?
Could you tell me your full name please? What is your ideal job?
What shall I call you? Do you want to change your current job? Why or why not?
How can I address you? Are you willing to keep your job permanently?
Does your name have any special meaning? What are your plans for the future?
Is your name important to you? Your town
Do Korean people like changing their name? Why? Can you describe your town or village to me?
Have you ever changed your name? Why or why not? Tell me something about your hometown.
Why do so many people change their name? Where are you from?
Do you work or study? Where is your hometown?
Study Where do you come from?
What are you studying? What is the name of the street you live on?

What kind of street do you live on? Which are the best places to eat out?
What do you like about your town? Transport
What is the weather like in your town? How did you come here today?
What building is considered famous in your town? What is public transport like in your town?
What jobs do people in your town do? How do you think it could be improved?
How has your town changed over the last twenty years? Do you think people should use public transport more? Why (not)?
What changes have taken place in your city in recent years? Shopping
Do you think it is better to live in the center of town or outside in How much time do you spend shopping every week?
the country? Why? Do you enjoy going shopping? Why (not)?
Free time What is your favourite shop and why do you like it?
What do you enjoy doing in your free time? What problems are there with shopping in your area?
How much time do you have each week for doing these things? Your neighbourhood
Why do you like doing these activities? Can you describe the house where you live to me?
How did you start doing this activity at first? What is there to do in the area where you live?
Is there some other hobby or sport you would like to try? Why? What do you like about the area where you live?
How has the way people spend their free time changed over the How do you think it could be improved?
years?
Do you think it is better to live in the centre of town or outside in
Holidays the country? Why?
What do you do when you have a holiday? Reading
Who do you usually spend holiday with? Do you enjoy reading? Why?
Where do you like to spend your holidays? Why? What sort of things do you read?
Can you describe a typical day in your holidays? Tell me something about your favourite book.
Why are holidays and important to you? What are the advantages of reading instead of watching television
If you could take a holiday anywhere in the world, where would you or going to the cinema?
go? Why? Sports and games
What do people usually do during holidays and in your town? What sports are most popular in your country?
Places to go in your free time What sports and games did you most enjoy playing
What do people do in your town in their free time? when you were a child?
Where can they go out for entertainment, or to enjoy themselves? Do people take as much exercise as in the past?
Which do you prefer: eating in restaurants or eating at home?

Why is exercise good for you? 5. Talk about a particular classmate that you admire in some way
You should speak about ….
B1 B2 SPEAKING ÇALIŞMALARI Who that person is
Durum Soruları Where he / she comes from
Sorular When you first met each other
1. Describe a wedding you have been to or heard about. What you have done together
You should say …. And why you admire this person

Who got married 6. Describe a place that you like to visit.
What they wore You should include ….
What they did on the day Where it is located
And explain how you felt about this wedding. When you first went there
2. Describe a wild animal that can be found in your country. Why you like it there
You should say …. …. And what you have done there in the past
What it looks like 7. Describe school you attend now or attended in the past
Where it lives You should include ….
What you like / don’t like it about it
Where the school is
And explain how people in your country generally feel about it.
What it looks like
3. Describe a city or a town that you know well
Other people in the school
You should include ….
The subjects you studied or are studying
The location of the city / town
…. And how the school has affected your life.
The part of the city / town you are most familiar with
8. Describe an organized event that you have attend (a concert, a
Important landmark and places to visit show, a sports match etc)
…. and what makes that city or town special to you and to others You should include ….
4. Talk about a holiday you have taken recently or at some time in When you attended the event
the past.
What you saw
Where the event was held
Where you went
Why you close to see this event
Why you went to this particular place
…. And what you remember most about the event
What you did and with whom

9. Talk about a movie that you have seen recently. How you heard about the story
You should include …. What people, places & event are involved
Where and why you saw it How you felt about the news story
Who is acting in the movie …. And why you found this news story particularly interesting
What happens in the movie 14. Talk about a teacher you like very much
…. And why liked or disliked this movie You should include ….
10. Talk about a favourite book that you have read. Who he / she is
You should include …. What is his / her nature like
Where and when you read it Why you like him / her
Brief story and characters …. And what he / she has done to improve the standard of teaching
Why you read this book 15. Talk about the area you now live in
…. And how much you enjoyed reading it You should speak about ….
11. Talk about a product you buy regularly. Where is located
You should include …. What kind of people live in this area
A description of the product What makes it special
When and why you buy is 16. Talk about your brothers and sisters
What you do with it You should speak about ….
…. And why you buy that particular product How many brothers and sisters you have
12. Talk about a machine that you have bought recently or in the What are they doing presently
past
How your relationship is with each of them
Whom you like the most and why
What the machine looks like
17. Talk about your parents
What it can do
When you bought it
What your parents did for you
Why you bought that particular machine
Why you admire your parents
…. And how that machine has affected your life
How your parents are different from parents of your friends
13. Describe a recent news story that you heard or read about
What have you thought of doing for your parents in their old age
18. Talk about your close friend

You should include …. Whether you do the same thing every weekend
Who that person is and where he comes from 23. Talk about a TV program you have last seen
Why he is your close friend You should speak about ….
Whether you have ever quartered with your close friend What that program was
How is be different from your other friends What type of program it was
19. Talk about some states you have visited Describe the program
You should include …. What message did you get from the program
Name of those states 24. Talk about something you like to read
People of those states You should speak about ….
Why you like or dislike the people What you like to read
How they are different from the people of you state Why you like to read it
20. Talk about what you do in you spare time When do you read
You should include …. What you get from that reading
Why do you do it 25. Talk about the music you enjoy to listening
With whom do you do it You should include ….
Or do you find it difficult to find some activity to do in your What kind of music you listen to
spare time How it is different from other
21. Describe a village you know well When do you listen to it
You should say ….
Why do you like it
facilities provided in the village
26. Talk about your favourite game
people of the village You should include ….
important places to visit What game is your favourite
what makes it a typical village of your country Indoor or outdoor game
22. Talk about your last weekend With whom do you play it
Other games you like
What you did and with whom
27. Talk about your hobbies or interests
Why you did that activity You should include ….
Did you enjoy it A description of your hobby

Reasons of liking them does it require more time and money The nature of the health problem
Why you like to do this particular thing Why the problem occurred
28. Talk about you English Study What you could not do because of the problem
You should include …. What you had to do to get better
What is your level of English 33. Describe a famous person you admire
What you do to study English You should include ….
Where you use English Who this person is
Why you want to learn English What he / she is like
29. Talk about your educational background For how long have you admired him / her
You should say …. For what is this person well known
What is your educational background …. And why do you admire him / her
Why you chose that particular field for your education 34. Talk about the most memorable event of your life
What are the job prospects after education You should include ….
What you would like to study further Give brief information about that event
30. Talk about a job you have now, or you once had Why is it the most memorable
You should include …. How you felt that time
What is / was the job How has it affected your life
What are / were your duties 35. Talk about a historical place
What we your future plans You should include ….
Say something about your colleagues name of the place
31. Describe one problem you face while speaking English Where it is located
You should speak about …. What it looks like
What the problem is Why is it interesting
Why you face that problem 36. Talk about a country you would like to visit
What are you doing to overcome this problem You should include ….
Whether you need anybody’s help to overcome this problem name of the country
32. Describe a health problem you once had Whether you would go alone or with your family
You should speak about …. What will you do there

Which places will you visit 11. Do you agree or disagree with the following statement? Universities
should give the same amount of money to their students‘ sports
Fikriniz
activities as they give to their university libraries. Use specific reasons
1. People attend college or university for many different reasons (for and examples to support your opinion.
example, new experiences, career preparation, increased knowledge).
12. Many people visit museums when they travel to new places. Why do
Why do you think people attend college or university? Use specific
you think people visit museums? Use specific reasons and examples to
reasons and examples to support your answer.
support your answer.
2. Do you agree or disagree with the following statement? Parents are
13. Some people prefer to eat at food stands or restaurants. Other
the best teachers. Use specific reasons and examples to support your
people prefer to prepare and eat food at home. Which do you prefer?
answer.
Use specific reasons and examples to support your answer.
3. Nowadays, food has become easier to prepare. Has this change
14. Some people believe that university students should be required to
improved the way people live? Use specific reasons and examples to
attend classes. Others believe that going to classes should be optional
for students. Which point of view do you agree with? Use specific
4. It has been said, „Not everything that is learned is contained in reasons and details to explain your answer.
books.“ Compare and contrast knowledge gained from experience with
15. Neighbors are the people who live near us. In your opinion, what are
knowledge gained from books. In your opinion, which source is more
the qualities of a good neighbor? Use specific details and examples in
important? Why?
your answer.
5. A company has announced that it wishes to build a large factory near
16. It has recently been announced that a new restaurant may be built
your community. Discuss the advantages and disadvantages of this
in your neighborhood. Do you support or oppose this plan? Why? Use
new influence on your community. Do you support or oppose the
specific reasons and details to support your answer.
factory? Explain your position.
17. Some people think that they can learn better by themselves than
6. If you could change one important thing about your hometown, what
with a teacher. Others think that it is always better to have a teacher.
would you change? Use reasons and specific examples to support your
Which do you prefer? Use specific reasons to develop your essay.
answer.
18. What are some important qualities of a good supervisor (boss)? Use
7. How do movies or television influence people’s behavior? Use
specific details and examples to explain why these qualities are
reasons and specific examples to support your answer.
important.
8. Do you agree or disagree with the following statement? Television
19. Should governments spend more money on improving roads and
has destroyed communication among friends and family. Use specific
highways, or should governments spend more money on improving
reasons and examples to support your opinion.
public transportation (buses, trains, subways)? Why? Use specific
9. Some people prefer to live in a small town. Others prefer to live in a reasons and details to develop your essay.
big city. Which place would you prefer to live in? Use specific reasons
20. It is better for children to grow up in the countryside than in a big
and details to support your answer.
city. Do you agree or disagree? Use specific reasons and examples to
10. „When people succeed, it is because of hard work. Luck has nothing develop your essay.
to do with success.“ Do you agree or disagree with the quotation
21. In general, people are living longer now. Discuss the causes of this
above? Use specific reasons and examples to explain your position.
phenomenon. Use specific reasons and details to develop your essay.

22. We all work or will work in our jobs with many different kinds of community, or even climate. Which do you prefer: staying in one place
people. In your opinion, what are some important characteristics of a or moving in search of another place? Use reasons and specific
co-worker (someone you work closely with)? Use reasons and specific examples to support your opinion.
examples to explain why these characteristics are important. 33. Is it better to enjoy your money when you earn it or is it better to
23. Do you agree or disagree with the following statement? Sometimes save your money for some time in the future? Use specific reasons and
it is better not to tell the truth. Use specific reasons and details to examples to support your opinion.
support your answer. 34. You have received a gift of money. The money is enough to buy
24. In some countries, teenagers have jobs while they are still students. either a piece of jewelry you like or tickets to a concert you want to
Do you think this is a good idea? Support your opinion by using specific attend. Which would you buy? Use specific reasons and details to
reasons and details. support your answer.
25. A person you know is planning to move to your town or city. What 35. You must select a person to teach others to do a job. Which one of
do you think this person would like and dislike about living in your town the following is the most important for you to consider in making your
or city? Why? Use specific reasons and details to develop your essay. selection? “ the person’s education “ the person’s work experience “ the
quality of the person’s previous work Use specific reasons and
26. It has recently been announced that a large shopping center may
examples to support your answer.
be built in your neighborhood. Do you support or oppose this plan?
Why? Use specific reasons and details to support your answer. 36. Businesses should hire employees for their entire lives. Do you
agree or disagree? Use specific reasons and examples to support your
27. It has recently been announced that a new movie theater may be
answer.
built in your neighborhood. Do you support or oppose this plan? Why?
Use specific reasons and details to support your answer. 37. Countries, businesses, and schools are three areas that need good
leaders. Choose one of these three areas and describe the most
28. Do you agree or disagree with the following statement? People
important qualities of a leader in that area. Explain why these qualities
should sometimes do things that they do not enjoy doing. Use specific
are important, using specific examples and details.
reasons and examples to support your answer.
38. Choose one of the following transportation vehicles and explain
29. Do you agree or disagree with the following statement? Television,
why you think it has changed people’s lives. “ Automobiles “ Bicycles “
newspapers, magazines, and other media pay too much attention to
Airplanes Use specific reasons and examples to support your answer.
the personal lives of famous people such as public figures and
celebrities. Use specific reasons and details to explain your opinion. 39. Do you agree or disagree that progress is always good? Use
specific reasons and examples to support your answer.
30. Some people believe that the Earth is being harmed (damaged) by
human activity. Others feel that human activity makes the Earth a 40. Learning about the past has no value for those of us living in the
better place to live. What is your opinion? Use specific reasons and present. Do you agree or disagree? Use specific reasons and examples
examples to support your answer. to support your answer.
31. It has recently been announced that a new high school may be built 41. The expression „Never, never give up“ means to keep trying and
in your community. Do you support or oppose this plan? Why? Use never stop working for your goals. Do you agree or disagree with this
specific reasons and details in your answer. statement? Use specific reasons and examples to support your answer.
32. Some people spend their entire lives in one place. Others move a 42. Do you agree or disagree with the following statement? With the
number of times throughout their lives, looking for a better job, house, help of technology, students nowadays can learn more information and

learn it more quickly. Use specific reasons and examples to support How can you help a friend or roommate who is making poor life
your answer. choices?
43. Do you agree or disagree with the following statement? Games are How can you get out of a bad relationship?
as important for adults as they are for children. Use specific reasons
How can you move out of the "friend zone"?
and examples to support your answer.
What is the best way for a woman to show a man she is
44. Awards and prizes are given for excellence in various fields. Do
interested? Should she ask him out?
these awards and prizes serve a useful purpose? Use specific reasons
and examples to support your opinion. How has texting affected face-to-face relationships?
45. Some people think that human needs for farmland, housing, and What can be done to make sure that people today actually know
industry are more important than saving land for endangered animals. how to have "real" relationships?
Do you agree or disagree with this point of view? Why or why not? Use
How can we get away from stereotypes and racism? What steps
specific reasons and examples to support your answer.
can we take as individuals and as a society?
46. What is a very important skill a person should learn in order to be
How can we learn to understand people who are different from
successful in the world today? Choose one skill and use specific
us culturally, racially, or socioeconomically?
reasons and examples to support your choice.
How can we break down barriers between groups?
47. Resolving problems between individuals or groups is important.
What should be considered or kept in mind in resolving problems Social Problems
between individuals or groups? Use specific reasons and examples to How can we help homeless people in our community?
How can we prevent people from dropping out of high school?
48. Do you agree or disagree with the following statement? Self-
confidence is the most important factor for success in school or at What is the best way to prevent teen pregnancy?
work. Use specific reasons and examples to support your opinion. How can kids be persuaded not to experiment with illegal
49. Why do you think some people are attracted to dangerous sports or drugs?
other dangerous activities? Use specific reasons and examples to What is the best way to prevent deaths from drunk driving?
How can teenagers be convinced to drive more safely?
50. Which is more important for success: the natural ability you are
born with or hard work? Explain your opinion, using specific reasons What can be done to prevent divorce?
and examples. How can kids with divorced parents be helped to do well in
Problemlere Çözüm school, have strong relationships, and build successful lives and
marriages?
Relationship
What can be done to eliminate or prevent racism?
How can social media bullying be prevented?
What is the best way to help people who are victims of family
What is the best way to help someone who is depressed? violence?
What's the best way to deal with manipulative and domineering
people?

How can we change the welfare system to help people escape
Yaptığınız speaking çalışmalarınızda asla good ve bad sıfatları
generational poverty?
kullanmamanız gerekiyor çünkü bu kelimeler konuyla ilgili
How can we deal with illegal immigration? yüzeysel bir bilgi aktarmış oluyorlar. Örn. iyi otel derken iyiden
What should we do about the increase in gun violence? kastımız ne? Manzarası güzel bir otel mi? Fiyatı uygun bir otel
mi? Yoksa personeli nazir olan bir otel mi? Dolayısıyla iyi ve
How can we best rehabilitate prisoners so that they can be
kötü yerine daha farklı ve spesifik sıfatları kullanmaya çalışın
productive members of society?
ki, mesajınız net algılansın
How can healthcare be ensured for everyone around the world?
How can we improve literacy?
What can be done to prevent human trafficking?
How can we prevent children from being negatively influenced

by violence and pornography in media such as video games,
movies, and the Internet?
How can we persuade people to make healthy lifestyle choices

like not smoking, exercising, and maintaining a healthy BMI?
How can we balance the right for free speech with the right to
not be insulted or abused?
Choose a city you know. How can that city be made more
bicycle and pedestrian-friendly?
How can we best reduce the problem of terrorism?
Should there be controls in the way the media portrays

celebrities?
How can we handle the problem of online data mining or the

fact that data brokers are selling our information to advertisers,
employers, health insurers, and credit rating agencies?
What should we do to help people get jobs?
A1 B1 SPEAKING ÇALIŞMALARI B2 Kelimeleri kullanarak)
A1 B1 Çalışmaları tekrar yapabilirsiniz ama bu sefer daha üst

kelimeleri ve kalıpları kullanarak.
Good and Bad

Toparlama
Geçmiş Şimdiki Geniş Gelecek

You may go
No, you may not leave early
No, you must not leave early ihtimal %30 I may come ihtimal %30 It may rain every moment ihtimal %30 It may rain tomorrow
İZİN VERMEK You may not touch this computer may / must / can / should
No, you can not leave early
May izin May I come? izin May I come at 8 every Friday? izin May I come at 8 tomorrow?
No, you should not leave early
You may not leave early
It might rain every moment It might rain tomorrow
ihtimal %10 I might come ihtimal %10 ihtimal %10
May we go a little earlier? Might ihtimal (etki) He might have been ill
izin Might I come? (nadir kullanım) izin
Might I come at 8 every Friday? (nadir
izin
Might I come at 8 tomorrow? (nadir
kullanım) kullanım)
May we leave now? Could you.... nazik rica
İZİN İSTEMEK could vs. may
May I come in? May I, We... izin
You may/might know that, you may/ Bunu belki biliyorsun belki de
MAY
May I pass? might not. bilmiyorsundur.
This may/might provoke something Bu ise bambaşka bir şeyi kışkırtmaya da

CAN vs. MAY
completely different. sebep olabilir.
Gelecek He may come tomorrow CAN vs. MAY
He may come vs. He can come Geç kalabilirim I may be late
He may give us money vs. he can give us money Something might happen within the hour. Bir saat içinde bir şey olabilir
Bize yardım edebilir He may help us
And sometimes you may/might not like Ve bazen aynada gördüğünüz şey
Maybe vs. May be Örnekler what you see in the mirror. hoşunuza gitmeyebilir.
Dışarı çıkarken yanına şemsiyeni al çünkü When you go out, take your umbrella
İHTİMAL
yağmur yağabilir because it may rain
Şimdiki He may be ill MAYBE vs.MAY BE He may be ill - He will/can/must be ill Master Winslow, might I borrow your Efendi Winslow, yıldız teleskopunu ödünç
Maybe he is ill - Maybe/because/and he is ill
Örnekler stargazer? alabilir miyim?
Don't make any noise, our child may
Gürültü yapma, çocuğumuz uyanabilir
wake up
Affedersiniz, ama telefonunuzu
Excuse me, but might I use the phone?
Geniş It may rain every moment kullanabilir miyim?
Çocuklar, bir eve dönüş yolu bulmuş

Gelecek Guys, I might have just found a way home.
olabilirim.
İhtimal
Actually, Lassie, you - you might have Aslına bakarsan, Lassie, sen birisini
Can Rica killed someone. öldürmüş olabilirsin.
Kapasite Alice might have been there yesterday, Alice dün orada olabilir, ama biz onu
Yetenek but we didn't see her. görmedik.
May Might May Might Toparlama
Geç kalabilirim I may / might be late
Gelecek He may/might come tomorrow Bize yardım edebilir He may / might help us
İHTİMAL Şimdiki He may/might be ill Örnekler Dışarı çıkarken yanına şemsiyeni al çünkü When you go out, take your umbrella
yağmur yağabilir because it may / might rain
Geniş It may/might rain every moment
Don't make any noise, our child may /
might wake up
She might have gone
İHTİMAL Might + Present Perfect He might not have slept well
He might have passed the exam
I will come
Direct
GEÇMİŞ
He said 'I will come' will - would
Topic can - could
I will come must/have to - had to
Indirect Modals may - might
He said that he would come am is are - was were
REPORTED SPEECH V1 - V2
V2 - V2
- You may use this computer

Might - Teacher said that I might use this
computer
Might I leave now?

İZİN ALMAK x2
Might I interrupt you, sir?
You may go
No, you may not leave early
No, you must not leave early
İZİN VERMEK You may not touch this computer may / must / can / should
No, you can not leave early
No, you should not leave early
You may not leave early
May we go a little earlier?
May we leave now? Could you.... nazik rica

İZİN İSTEMEK could vs. may
May I come in? May I, We... izin
MAY
May I pass?
CAN vs. MAY
Gelecek He may come tomorrow CAN vs. MAY

He may come vs. He can come Geç kalabilirim I may be late
He may give us money vs. he can give us money
Bize yardım edebilir He may help us
Maybe vs. May be Örnekler Dışarı çıkarken yanına şemsiyeni al çünkü When you go out, take your umbrella
İHTİMAL
yağmur yağabilir because it may rain
Şimdiki He may be ill MAYBE vs.MAY BE He may be ill - He will/can/must be ill
Maybe he is ill - Maybe/because/and he is ill
Don't make any noise, our child may
wake up
Geniş It may rain every moment
Gelecek
İhtimal
Can Rica
Kapasite
Yetenek
May
Might
Geç kalabilirim I may / might be late
Gelecek He may/might come tomorrow Bize yardım edebilir He may / might help us
İHTİMAL Şimdiki He may/might be ill Örnekler Dışarı çıkarken yanına şemsiyeni al çünkü When you go out, take your umbrella
yağmur yağabilir because it may / might rain
Geniş It may/might rain every moment
Don't make any noise, our child may /
might wake up
She might have gone
İHTİMAL Might + Present Perfect He might not have slept well
He might have passed the exam
I will come
Direct
GEÇMİŞ
He said 'I will come' will - would
Topic can - could
I will come must/have to - had to
Indirect Modals may - might
He said that he would come am is are - was were
REPORTED SPEECH V1 - V2
V2 - V2
- You may use this computer

Might - Teacher said that I might use this
computer
Might I leave now?

İZİN ALMAK x2
Might I interrupt you, sir?
Toparlama
Geçmiş Şimdiki Geniş Gelecek
ihtimal %30 I may come ihtimal %30 It may rain every moment ihtimal %30 It may rain tomorrow
May izin May I come? izin May I come at 8 every Friday? izin May I come at 8 tomorrow?
It might rain every moment It might rain tomorrow

ihtimal %10 I might come ihtimal %10 ihtimal %10
Might ihtimal (etki) He might have been ill
izin Might I come? (nadir kullanım) izin
Might I come at 8 every Friday? (nadir
izin
Might I come at 8 tomorrow? (nadir
kullanım) kullanım)
You may/might know that, you may/ Bunu belki biliyorsun belki de
might not. bilmiyorsundur.
This may/might provoke something Bu ise bambaşka bir şeyi kışkırtmaya da

completely different. sebep olabilir.
Something might happen within the hour. Bir saat içinde bir şey olabilir
And sometimes you may/might not like Ve bazen aynada gördüğünüz şey
what you see in the mirror. hoşunuza gitmeyebilir.
Master Winslow, might I borrow your Efendi Winslow, yıldız teleskopunu ödünç
Örnekler stargazer? alabilir miyim?
Affedersiniz, ama telefonunuzu

Excuse me, but might I use the phone?
kullanabilir miyim?
Çocuklar, bir eve dönüş yolu bulmuş

Guys, I might have just found a way home.
olabilirim.
Actually, Lassie, you - you might have Aslına bakarsan, Lassie, sen birisini
killed someone. öldürmüş olabilirsin.
Alice might have been there yesterday, Alice dün orada olabilir, ama biz onu
but we didn't see her. görmedik.
Toparlama
1 Emin değilim ama annem ve babam bu

akşam bizi ziyaret edebilirler
2 Eşim hala işten gelmedi. Mesaiye kalmış
olabilir.
3 Yarın kar yağabilir. Bu durumda 10 km
sonra kamp kurmak zorunda kalacağız
4 Buraya imzalayabilir mısın? Projeyi
bugün bitirdik dolayısıyla şirket sana
parayı bu hafta ödeyebilir
5 Ben de gelecek kış Endonezyada
olacağım. Belki orada karşılaşabiliriz
6 Unutmuş olabilirsin ama bugün
Mervenin doğum günü. Sen hariç herkes
onu aradı bugün
7 Kardeşin bize yardım etmek
istemeyebilir. O zaman ne yapacağız?
8 Bugün toplantıya girdiğin zaman
mutlaka not defter al. Yoksa önemli
noktaları kaçırabilirsin
9 “Dün gece arkadaşlarım nereye gitti?
Onlara ulaşamadım.” “Emin değilim ama
otele gitmiş olabilirler”
10 Projeyi teslim ettik dolayısıyla, eğer
istersen bugün erken çıkabilirsin ama
yarın erken toplantıda olmak zorundasın
11 Bugün saat 3’e kadar dosyayı
göndermek zorundayız çünkü diğer o s
tatilden dolayı dosyayı erken isteyebilir
dolayısıyla hızlı bitirmemiz gerekiyor
12 Müdürümüz beni az önce aradı. Yarın iki
önemli müşterimiz gelebilir dolayısıyla
sabah işe erken gelmeniz gerekecek.
13 Ben o ste olmadığım zaman bilgisayara
giriş yapmak için benim şifremi
kullanabilirsin (izin) ama kimseye
söyleme çünkü herkes kendi şifresini
kullanmak zorunda
14 Biz dışardayken önemli dosya gelmiş
olabilir çünkü şu ana kadar müdür beni
4 defa aradı
15 Uçak gecikmeli kalkabilir çünkü hala
anonsu duymadım. Umarım zamanında
kalkar yoksa aktarmalı uçuşumuza geç
kalabiliriz
fi
fi
16 Toplantı 20 dk önce başladı o yüzden
içeri giremezsiniz (izin yok). Networking
alanında beklemeniz gerekiyor.
17 Acele et! İsmin 2 defa anons edildi.
Uçağını kaçırabilirsin. Sonra yeni bilet
satın almak zorunda kalırsın
18 Ahmet çok yorgun gözüküyor. Küçük
çocuğu var. Tüm gece uyumamış olabilir.
Ayrıca bugün raporu teslim etmesi
gerekiyor, belki bizden yardım isteyebilir
19 Dikkat et, burası çok tehlikeli.
Düşebilirsin. Şu ana kadar bir çok insan
tam bu noktada düştü
20 Bu USB çok önemli dolayısıyla onu
şifresiz kullanamazsın (izin yok). Ayrıca,
her girişte yeni şifreyi oluşturmak
zorundasın
Cevaplar
1 Emin değilim ama annem ve babam bu akşam bizi I am not sure but my mom and dad may/might visit us this evening
ziyaret edebilirler
2 Eşim hala işten gelmedi. Mesaiye kalmış olabilir. My wife/husband hasn’t come yet from work. He/she might have
worked overtime/have been on overtime
3 Yarın kar yağabilir. Bu durumda 10 km sonra kamp It may/might snow tomorrow. In this situation, we will have to make/
kurmak zorunda kalacağız set a camp after 10 km
4 Buraya imzalayabilir mısın? Projeyi bugün bitirdik Could/Can you sign here? We have nished the project today so the
dolayısıyla şirket sana parayı bu hafta ödeyebilir company may/might pay you the money this week
5 Ben de gelecek kış Endonezyada olacağım. Belki I will be in Indonesia next winter, too. We may/might meet there /
orada karşılaşabiliriz maybe we will meet there
6 Unutmuş olabilirsin ama bugün Mervenin doğum You might have forgotten but today is Merve’s birthday. Everyone
günü. Sen hariç herkes onu aradı bugün has called her today except you
7 Kardeşin bize yardım etmek istemeyebilir. O zaman ne Your brother may/might not want to help us. What will we do, then?
yapacağız?
8 Bugün toplantıya girdiğin zaman mutlaka not defter al. Surely take your notebook when you join/enter to the meeting today
Yoksa önemli noktaları kaçırabilirsin . Otherwise, you may/might miss important points
9 “Dün gece arkadaşlarım nereye gitti? Onlara "Where did my friends go yesterday at night? I couldn’t reach/
ulaşamadım.” “Emin değilim ama otele gitmiş haven’t reached them” “I am not sure but they might have gone to
olabilirler” the hotel”
10 Projeyi teslim ettik dolayısıyla, eğer istersen bugün We have delivered the project so, if you want, you may leave early
erken çıkabilirsin ama yarın erken toplantıda olmak today, but tomorrow, you will have to be early at the meeting
zorundasın
11 Bugün saat 3’e kadar dosyayı göndermek zorundayız We have to send the le today until 3 o’clock because the other
çünkü diğer o s tatilden dolayı dosyayı erken o ce may/might want the le early because of the holiday so we
isteyebilir dolayısıyla hızlı bitirmemiz gerekiyor have to nish quickly
12 Müdürümüz beni az önce aradı. Yarın iki önemli Our director has called me just now. Tomorrow our two important
müşterimiz gelebilir dolayısıyla sabah işe erken clients may/might come so you will have to come early in the
gelmeniz gerekecek. morning
13 Ben o ste olmadığım zaman bilgisayara giriş yapmak When I am not in the o ce you may use my password to enter the
için benim şifremi kullanabilirsin (izin) ama kimseye computer, but tell no-one, because everyone has to use his/her own
söyleme çünkü herkes kendi şifresini kullanmak password
zorunda
14 Biz dışardayken önemli dosya gelmiş olabilir çünkü şu The Important le might have come when we were outside because
ana kadar müdür beni 4 defa aradı the director has called me 4 times so far
15 Uçak gecikmeli kalkabilir çünkü hala anonsu The plane may/might depart late/delayed because I haven’t heard
duymadım. Umarım zamanında kalkar yoksa aktarmalı an announcement yet. I hope it will depart/departs on time
uçuşumuza geç kalabiliriz otherwise we may/might be late to our connecting ight
16 Toplantı 20 dk önce başladı o yüzden içeri The meeting started 20 minutes ago so you may not enter. You have
giremezsiniz (izin yok). Networking alanında to wait in the networking area
beklemeniz gerekiyor.
17 Acele et! İsmin 2 defa anons edildi. Uçağını Hurry up! You name have been announced two times (konuyu
kaçırabilirsin. Sonra yeni bilet satın almak zorunda göreceğiz). You may/might miss your plane. You will have to buy
kalırsın new ticket then
18 Ahmet çok yorgun gözüküyor. Küçük çocuğu var. Tüm Ahmet seems very tired. He has a small baby. He might not have
gece uyumamış olabilir. Ayrıca bugün raporu teslim slept all night. Besides, he has to deliver the report, he may/might
etmesi gerekiyor, belki bizden yardım isteyebilir ask a help from us
19 Dikkat et, burası çok tehlikeli. Düşebilirsin. Şu ana Be careful, here is very dangerous. You may/might fall. A lot of
kadar bir çok insan tam bu noktada düştü people have fallen so far exactly at/in this point
20 Bu USB çok önemli dolayısıyla onu şifresiz This USB is very important so you may not use it without password.
kullanamazsın (izin yok). Ayrıca, her girişte yeni şifreyi Besides, you have to create a new password with each entrance
oluşturmak zorundasın
ffi
fi
fi
fi
fi
fi
ffi
fi
fi
fl
Saying No
Hello and welcome back to the Skills 360 podcast! I’m your host Tim
Simmons.
Today I want to start with a situation. Imagine this: you are sitting in
your office trying to catch up on paperwork. A colleague walks in with
a panicked look on his face. He says, “This proposal has to go out by
4:00pm but the formatting is all messed up. Could you help me?”
Sound familiar? And I bet you’d like to reply, “I’m afraid I’m too busy at
the moment.” But what you really say is “well, okay.” Or “hmm, I’m
kinda in the middle of something but maybe during lunch...” Or “let me
think about it...”
 
Why is it so difficult to say no? Well, of course you want to be polite,
and kind, and agreeable, and a good person who helps out his co-
workers. If it’s a boss who is asking you for something, you may fear
losing favor or opportunities. And if it’s a client or customer asking for
something, you might not want to ruin the relationship.
But what I want to tell you is that in many cases you should say no. And
you should know how to say it. You and your time are important, and if
you’re too busy, well, you’re too busy! You need to avoid
overcommitting. If you try to do too much, you’ll do nothing well. Saying
yes to everything can lead to disaster, even though you feared the results
of not saying yes.
And remember that people can usually see when you want to say no but
can’t. That doesn’t make you appear very strong and confident. Those
people will keep asking you until you find a way to say “no,” clearly,
firmly, and honestly.
That’s the key: you need to be clear, firm, and honest. There are several
ways we can do this.
First of all, treat “no” as a normal thing. If you make a big deal of your
refusal, it will seem like a big deal. So avoid long explanations. And
don’t be too apologetic. Many people apologize automatically, saying
“I’m so sorry Dave, but I can’t.” But should you really be sorry for being
busy? Save your apologies for times when you really foul something up.
Second, learn to be firm. You may want to hesitate or hedge by saying

“well, I’m not sure...” or “that might be possible...” In many cases,
you’re just doing this because you’re trying to find a way to say no. So
just say no firmly. Don’t leave the door open to negotiation or
discussion. If it doesn’t work, say “that doesn’t work.”
This is not only firm, but clear. You see, we often want to give excuses
for not being able to do something without saying clearly that we can’t.
So your boss asks you to come in on Saturday, and you say “Gee,
that’s the weekend, and I was thinking of going golfing.” That’s not
clear. “I can’t come in on Saturday” is clear.
People appreciate honesty, so tell them the truth. If something is not

possible, say so. And be specific. So if a customer asks for a quick
turnaround when your company doesn’t have the resources to make it
happen, then say that. Like this: “There’s no way we can do it in that
timeframe.” You can even highlight your honesty by starting with
something like “I have to be frank here” or “to be perfectly honest with
you.” That emphasizes the fact that you’re being realistic.
One final tip for today: if you really want to be clear, then start your
response with our magic word itself. That’s right, just say “no.” Of
course, you might want to say a bit more than that. Just “no” is rude.
But consider something like this: “No, Dave, I can’t help you right now
because I’m behind on my own work.” That’s clear, firm and honest.
Now you might be thinking that sometimes you need more diplomacy.
You can’t just shut the door in someone’s face with a clear and firm
“no.” Well, that’s what we’ll talk about next time. We’ll learn some ways
to soften our “no”s, while keeping them firm and clear.
She might not have delivered the documents on

time
Might + have V3 She might have done a mistake about files
She might have been late to work

Example 1
She may have to leave her work
May + have to She may have to work until night.
she may have to pay from her salary.
He must have lost all his money
Must + have V3 His father must have died
He must have learned his wife’s sickness

Example 2
He should have been honest
! Etkisi devam(Present Perfect) Should + have V3 He should have been more careful
He might not have slept well He should have talked with his wife about this
Might + have V3 ihtimal situation
They might have found the path
They could have asked someone the road

He could have come by car
Could + have V3 kapasite - yapılabilirdi
could + have V3 They could have downloaded the offline map
You could have talked with me
... + Have V3
They could have prepared their roadmap
SVO&SVO&SVO You shouldn't have left her
before going there
Should + have V3 doğrusu buydu Example 3
I should have told the truth
They will have to go by taxi
S V to V O
S V Ving O He must have gone
will + have to They will have to go back to the hotel
Must + have V3 güçlü şahsi kanaat
They must have left the country
S__VO They will have to open their cellular data
Double Modal Verbs Complex Structures ... + Have to ... + Have V3 Examples Practice ... + be able to
! dışarıdan gelen zorunluluk Somebody might have seen them on the street Rica
1
before they came in.
She may have to leave now Can Yetenek be able to I can speak English = I am able to speak English
May + have to
She may not have to come here We believe your husband might have seen what
1
happened. Kapasite
... + Have to
She will have to leave now
Will + have to She hasn't found the killer, but she might have Could was able to
1
She will not have to come here found a witness.
! yapabilirlik, kapasite
I think I may have found where our couple went
1
off roading. I will be able to speak English
Will + be able to
You won't be able to use this card next
You must have seen a lot of things like this month
1
here.
You have to be able to speak this
language in 3 months
Someone must have seen Christophe by now. 1
... + be able to Must/Have to + be able to
She don't have to be able to speak this
He must have gone out to get some air. 1 language fluently
You should be able to pronounce this

Yes, of course, I could have understood before. 1 language right
Should + be able to
I should be able to read and write fast
Man, you should have seen your face when you
1
started running.
Bu ayın sonunda Javada yazabiliyor olman

A complete psycho, you should have seen her. 1 gerekecek
S___VO gelecek / zorunluluk / kapasite

I should have said something more to convince
1
Piper.
By the end of this month, you will have to be
able to write in Java
... + Have to
! dışarıdan gelen zorunluluk
She may have to leave now

May + have to
She may not have to come here
... + Have to
She will have to leave now
Will + have to
She will not have to come here
! Etkisi devam(Present Perfect)
He might not have slept well

Might + have V3 ihtimal
They might have found the path
He could have come by car

Could + have V3 kapasite - yapılabilirdi
You could have talked with me
... + Have V3
You shouldn't have left her
Should + have V3 doğrusu buydu
I should have told the truth
He must have gone

Must + have V3 güçlü şahsi kanaat
They must have left the country
... + Have V3
Examples
Somebody might have seen them on the street İçeri girmeden önce birileri onları sokakta
before they came in. görmüş olabilir.
We believe your husband might have seen what Kocanızın ne yaşandığını görmüş olabileceğini
happened. düşünüyoruz.
She hasn't found the killer, but she might have

Katili bulamadı ama görgü tanığı bulmuş olabilir.
found a witness.
I think I may have found where our couple went

Çiftimizin nerede yoldan çıktığını buldum sanırım.
off roading.
You must have seen a lot of things like this

Burada böyle şeyleri çok görmüş olmalısın.
here.
Şimdiye kadar mutlaka birileri Christophe'u

Someone must have seen Christophe by now.
görmüş olmalı.
He must have gone out to get some air. Temiz hava almak için dışarı çıkmış olmalı.
Yes, of course, I could have understood before. Evet elbette, daha önce anlamalıydım.
Man, you should have seen your face when you Koşmaya başladığın anda yüz ifadeni
started running. görmeliydin.
A complete psycho, you should have seen her. Tam bir psikopat, onu görmeliydin.
I should have said something more to convince Piper'ı ikna etmek için daha fazla şey
Piper. söylemeliydim.
She might not have delivered the documents on
time
Might + have V3 She might have done a mistake about files
She might have been late to work

Example 1
She may have to leave her work
May + have to She may have to work until night.
she may have to pay from her salary.
He must have lost all his money
Must + have V3 His father must have died
He must have learned his wife’s sickness

Example 2
He should have been honest
Should + have V3 He should have been more careful
He should have talked with his wife about this

situation
They could have asked someone the road
could + have V3 They could have downloaded the offline map
They could have prepared their roadmap

before going there
Example 3
They will have to go by taxi
will + have to They will have to go back to the hotel
They will have to open their cellular data
Practice
... + be able to
Rica
Can Yetenek be able to I can speak English = I am able to speak English
Kapasite
Could was able to
! yapabilirlik, kapasite
I will be able to speak English

Will + be able to
You won't be able to use this card next
month
You have to be able to speak this

language in 3 months
... + be able to Must/Have to + be able to
She don't have to be able to speak this
language fluently
You should be able to pronounce this

language right
Should + be able to
I should be able to read and write fast
Bu ayın sonunda Javada yazabiliyor olman

gerekecek
S___VO gelecek / zorunluluk / kapasite
By the end of this month, you will have to be

able to write in Java
Sorular
Burada böyle şeyleri çok görmüş

1
olmalısın.
2 Uzun süre beklemeniz gerekmeyebilir
Kimli ini açı a çıkartmak (come out)

3 zorunda de ilsin, ama e itime ihtiyacın
var
4 Evet elbette, daha önce anlamalıydım.
5 Belki bu i e yaramamı olabilir
6 Birlikte çalı amayaca ız, bunu biliyorsun
En büyük soruya ait bir ipucu (clue)

7
bulmu olabiliriz.
Onlar beni dinlemek zorunda

8
olmayabilirler ama siz zorundasınız.
Cevap vermediler. Dı arı çıkmı olabilirler.

9
Veya yatmı olabilirler
Matematik sınavı dün çok zordu, ama

10
yüksek not alabildim
And I probably should have said I was a

11
doctor rst.
Şimdiye kadar mutlaka birileri

12
Christophe'u görmüş olmalı.
13 Burada bazı olaylar olmu olabilir
Koşmaya başladığın anda yüz ifadeni

14
görecektin.
15 Sanırım çözümü bulmu olabiliriz
Piper'ı ikna etmek için daha fazla şey

16
söylemeliydim.
Size kar ı tamamen dürüst davranmamı

17
olabilirim ama iyi bir nedenim vardı
1
ğ
ş
fi
ş
ş
ş
ş
ğ
ğ
ş
ğ
ş
ş
ğ
ş
ş
ş
18 Aynı eyi yapmı olabilirim
kinci perde (act) de metni (script) elimde

19
tutmam gerekebilir.
ngiltere'de biraz kaldı ı zaman ngilizce'yi

20
daha iyi konu abilecektir
21 Temiz hava almak için dışarı çıkmış olmalı.
22 Seni yanlı anlamı olabilir
23 Gary, you should have come to me rst.
Bunu kimin yapmı olabilece ini biliyor

24
musun?
25 Ama bu hediye senin için olmamı olabilir
Only my brother could have told you how

26
to prepare such a weapon!
He could have killed me, but instead he

27
showed me mercy.
Bütün bu açıklamalardan sonra konuyu

28
anlayabilmeliyim
29 Bana göre dedektif fazla gitmemi olmalı
Milyonları kurtarmak için birkaç ki inin

30
ölmesi gerekebilir
31 Tam bir psikopat, onu görmeliydin.
32 I should have done this a long time ago.
2
İ
İ
ş
ş
ş
ş
ş
ş
ğ
ğ
İ
ş
ş
ş
fi
Cevaplar
Burada böyle şeyleri çok görmüş
1 You must have seen a lot of things like this here.
olmalısın.
2 Uzun süre beklemeniz gerekmeyebilir You may not have to wait that long
Kimli ini açı a çıkartmak (come out) You may not have to come out, but you need an
3 zorunda de ilsin, ama e itime ihtiyacın education
var
4 Evet elbette, daha önce anlamalıydım. Yes, of course, I should have known sooner.
5 Belki bu i e yaramamı olabilir Well, that might not have worked
6 Birlikte çalı amayaca ız, bunu biliyorsun We won't be able to work together, you know that.
En büyük soruya ait bir ipucu (clue) We might have found a clue to the biggest question
7
bulmu olabiliriz. of all.
Onlar beni dinlemek zorunda

8 They may not have to listen to me, but you do.
olmayabilirler ama siz zorundasınız.
Cevap vermediler. Dı arı çıkmı olabilirler. They didn't answer / haven’t answered. They might
9
Veya yatmı olabilirler have gone out or they might have gone to bed
Matematik sınavı dün çok zordu, ama The maths exam was very di cult yesterday, but I
10
yüksek not alabildim was able to get a high grade
And I probably should have said I was a

11 Tabii önce doktor olduğumu söylemeliydim galiba.
doctor rst.
Şimdiye kadar mutlaka birileri

12 Someone must have seen Christophe by now.
Christophe'u görmüş olmalı.
13 Burada bazı olaylar olmu olabilir Some incidents might have happened here
Koşmaya başladığın anda yüz ifadeni Man, you should have seen your face when you
14
görecektin. started running.
15 Sanırım çözümü bulmu olabiliriz I think that we might have found a solution
Piper'ı ikna etmek için daha fazla şey I should have said something more to convince
16
söylemeliydim. Piper.
3
ğ
ş
fi
ş
ş
ş
ğ
ğ
ş
ğ
ş
ş
ğ
ş
ffi
ş
Size kar ı tamamen dürüst davranmamı I might not have been completely straight with you,
17
olabilirim ama iyi bir nedenim vardı but I had good reason.
18 Aynı eyi yapmı olabilirim I might have done the same thing.
kinci perde (act) de metni (script) elimde

19 I may have to hold a script in the second act.
tutmam gerekebilir.
ngiltere'de biraz kaldı ı zaman ngilizce'yi He will be able to speak English even better when he
20
daha iyi konu abilecektir stays in England for some time
21 Temiz hava almak için dışarı çıkmış olmalı. He must have gone out to get some air.
22 Seni yanlı anlamı olabilir He might have misunderstood you
23 Gary, you should have come to me rst. Gary, ilk önce bana gelmeliydin.
Bunu kimin yapmı olabilece ini biliyor

24 Do you know who might have done this?
musun?
But this present might not have been meant for you
25 Ama bu hediye senin için olmamı olabilir
Meant for you - senin için
Only my brother could have told you how Böyle bir silahı nasıl hazırlayacağını sana sadece
26
to prepare such a weapon! kardeşim söyleyebilirdi!
He could have killed me, but instead he Beni öldürebilirdi ama onun yerine merhamet
27
showed me mercy. gösterdi.
Bütün bu açıklamalardan sonra konuyu after all this explanation I must be able to understand
28
anlayabilmeliyim the subject
29 Bana göre dedektif fazla gitmemi olmalı According to me, inspector might not have gone far.
Milyonları kurtarmak için birkaç ki inin A few people may have to die to/for save/saving
30
ölmesi gerekebilir millions
31 Tam bir psikopat, onu görmeliydin. A complete psycho, you should have seen her.
32 I should have done this a long time ago. bunu çok daha önce yapmalıydım.
4
İ
İ
ş
ş
ş
ş
ş
ş
ş
ğ
ğ
İ
ş
ş
ş
fi
ş
If / When S V(s) O, S V(s) O
Conditional Type 0 - Geniş Zaman
If / when I don’t call my mom once a day, she If / When (Geniş Zaman), (Geniş Zaman)
worries about me
If / when I don’t sleep at least 6 hours at night, S V(s) O

I can focus to nothing Can
always
May / Might
Examples usually / generally once a day / week / month / year...
Must / Have to
If / when Ahmet comes to Istanbul, we always often twice a day / week / month / year...
Geniş Zaman Should
go to Çamlıca hill and drink coffee/tea sometimes three times a day / week / month / year... from
S am is are O
seldom / rarely Friday to Friday....
There is / are
never
If / when we don’t deliver our work on time, our Have Has
director calls us and asks the reason VO
Cond. Type 0 Geniş Zaman Practice Cond. Type 0 Practice 2
Paran olmadığı zaman, ne yaparsın? What do you do, when/if you don’t have money? Merve hanım ofisteyken, asla işime odaklanamıyorum ve işimi When Mrs. Merve is at/in the/our office, I can never focus on/to my job
yapamıyorum. Bu durumda dışarı çıkıyorum (in this situation) and I can not do my work. İn this situation I go outside
Paraya ihtiyacın olduğu zaman, kredi karttan When you need money, do you withdraw from
para çeker misin? (withdraw) credit card? Teknik problemlerimiz olduğu zaman, biz daima yöneticilerimizi When we have (got) technical problems, we always have to inform our
(managers) bilgilendirmek zorundayız (inform) managers
When you go to Germany, what do you usually
Examples do there? Ofisten geç çıktığın zaman (leave) mutlaka (certainly) kapıyı kilitle When you leave the office late, certainly lock the door
Almanyaya gittiğin zaman orada genelde ne
yapıyorsun?
What do you usually do in Germany, when you When there is a technical problem about/with the computer, what do
Bilgisayarla ilgili teknik bir problem olduğu zaman, ne yapmalıyız?
go there Examples 2 we have to do?
Where do you usually prefer to go, when your How are you able to / can you focus on/to your work, when your
İşin erken bittiği zaman genelde nereye Çocukların evdeyken, işlerine nasıl odaklanabiliyorsun?
work finishes early / when you finish your work children are (at) home
gitmeyi tercih ediyorsun
early
Projeleri zamanında teslim etmediğiniz zaman (deliver), en kötü (the When/If you don’t deliver (the) projects on time, What happens / what
worst) ne oluyor (happen) does happen the worst?
Ben ofiste olmadığım zaman, asistanım bazen evrakları When I am not in the office, My assistant may/might sometimes mix
karıştırabiliyor (mix) the documents
If / When S V(s) O, S V(s) O
If / when I don’t call my mom once a day, she

worries about me
If / when I don’t sleep at least 6 hours at night, I

can focus to nothing
Examples
If / when Ahmet comes to Istanbul, we always
go to Çamlıca hill and drink coffee/tea
If / when we don’t deliver our work on time, our

director calls us and asks the reason
Geniş Zaman
Practice
Paran olmadığı zaman, ne yaparsın? What do you do, when/if you don’t have money?
Paraya ihtiyacın olduğu zaman, kredi karttan When you need money, do you withdraw from
para çeker misin? (withdraw) credit card?
When you go to Germany, what do you usually

Examples do there?
Almanyaya gittiğin zaman orada genelde ne
yapıyorsun?
What do you usually do in Germany, when you
go there
Where do you usually prefer to go, when your

İşin erken bittiği zaman genelde nereye
work finishes early / when you finish your work
gitmeyi tercih ediyorsun
early
Conditional Type 0 - Geniş Zaman
If / When (Geniş Zaman), (Geniş Zaman)
S V(s) O
Can
always
May / Might
usually / generally once a day / week / month / year...
Must / Have to
often twice a day / week / month / year...
Geniş Zaman Should
sometimes three times a day / week / month / year... from
S am is are O
seldom / rarely Friday to Friday....
There is / are
never
Have Has
VO
Cond. Type 0
Practice 2
Merve hanım ofisteyken, asla işime odaklanamıyorum ve işimi When Mrs. Merve is at/in the/our office, I can never focus on/to my job
yapamıyorum. Bu durumda dışarı çıkıyorum (in this situation) and I can not do my work. İn this situation I go outside
Teknik problemlerimiz olduğu zaman, biz daima yöneticilerimizi When we have (got) technical problems, we always have to inform our
(managers) bilgilendirmek zorundayız (inform) managers
Ofisten geç çıktığın zaman (leave) mutlaka (certainly) kapıyı kilitle When you leave the office late, certainly lock the door
When there is a technical problem about/with the computer, what do

Bilgisayarla ilgili teknik bir problem olduğu zaman, ne yapmalıyız?
Examples 2 we have to do?
How are you able to / can you focus on/to your work, when your
Çocukların evdeyken, işlerine nasıl odaklanabiliyorsun?
children are (at) home
Projeleri zamanında teslim etmediğiniz zaman (deliver), en kötü (the When/If you don’t deliver (the) projects on time, What happens / what
worst) ne oluyor (happen) does happen the worst?
Ben ofiste olmadığım zaman, asistanım bazen evrakları When I am not in the office, My assistant may/might sometimes mix
karıştırabiliyor (mix) the documents
Sorular
1. Gürültülü müzik dinlersem her zaman başım

ağrır
2. Eğer suyu soğutursanız buza dönüşür
3. Mavi ve sarıyı karıştırırsan yeşil elde edersin
4. Geç kaldığım zaman babam kızar
5. Yağmur yağdığında yer ıslanır
6. Bu düğmeye bastığında zil çalar
7. Siyah kazak giyersen üşümezsin
8. Bu düğmeye basarsam ne olur?
9. Ateşe dokunursan elin yanar
10. Eğer suya tuz atarsanız/eklerseniz daha geç

kaynar.
11. Sigara içerseniz erken yaşlanırsınız
12. Uçaktayken uyuyamıyorum
13. Annemi her gün aramazsam beni merak

eder
14. Sınavda kelimeyi bilmediğin zaman sözlüğe

bakabiliyorsun
15. Mide ağrın olduğu zaman yemek

yememelisin
16. Geç yattığım zaman ertesi gün bütün gün

başım ağrır
1
17. Çok kitap okuduğun zaman algın/ufkun
genişler
18. İnterneti iyi kullandığın zaman bir çok şey

kendin öğrenebilirsin
19. Gürültü olduğu zaman kitap okuyamıyorum
20. Zor durumda kaldığın zaman ilk kimi

ararsın?
21. Paran olmadığı zaman genelde ne yaparsın?
22. Tatil olduğu zaman nereye gitmeyi tercih

ediyorsun?
23. Boş zamanın olduğu zaman arkadaşlarınla

buluşur musun?
24. Evrakları teslim etmek istediğin zaman önce

beni aramalısın
25. Bilgisayarımda problem olduğu zaman ne

yapmak gerekiyor?
26. İşe gelemediğin zaman asistanıma önceden

haber vermen gerekiyor
27. İnternetle ilgili teknik problem olduğu zaman

ilk kimi aramamız gerekiyor?
28. Toplantı odası uygun olmadığı zaman 2. katı

kullanabiliyorsun
29. Hesabımıza giriş yaparken yanlış şifreyi

girdiğimizde ne oluyor?
30. Ofiste olmadığım zaman bazen asistanım

telefona çıkabiliyor (cevap verebiliyor - ihtimal)
2
Cevaplar
1. Gürültülü müzik dinlersem her zaman başım

If I listen to loud music, I always have a headache
ağrır
2. Eğer suyu soğutursanız buza dönüşür If you cool water, it turns into ice
3. Mavi ve sarıyı karıştırırsan yeşil elde edersin If you mix blue and yellow you get green
4. Geç kaldığım zaman babam kızar My father gets angry when I'm late
5. Yağmur yağdığında yer ıslanır Place/ground gets wet when it rains
6. Bu düğmeye bastığında zil çalar When you press this button, the bell rings
7. Siyah kazak giyersen üşümezsin If you wear the black sweater, you don’t get cold
8. Bu düğmeye basarsam ne olur? What happens / what does happen if I press this button?
9. Ateşe dokunursan elin yanar If you touch the fire, your hand get burned
10. Eğer suya tuz atarsanız/eklerseniz daha geç

If you add salt into the water it boils later.
kaynar.
11. Sigara içerseniz erken yaşlanırsınız If you smoke, you age/get older early
12. Uçaktayken uyuyamıyorum I can't sleep while/when I am on the plane
13. Annemi her gün aramazsam beni merak

If I don’t call my mom every day, she worries about me
eder
14. Sınavda kelimeyi bilmediğin zaman sözlüğe You can look at the dictionary when you do not know the
bakabiliyorsun word at the exam
15. Mide ağrın olduğu zaman yemek

You should/must not eat when you have stomach - ache
yememelisin
3
16. Geç yattığım zaman ertesi gün bütün gün
When I sleep late, the next day , I have a headache all day
başım ağrır
17. Çok kitap okuduğun zaman algın/ufkun

When you read a lot of books, your perception expands
genişler
18. İnterneti iyi kullandığın zaman bir çok şey You can learn a lot things (by) yourself when you use the
kendin öğrenebilirsin Internet well
19. Gürültü olduğu zaman kitap okuyamıyorum I can't read books when there is noise
20. Zor durumda kaldığın zaman ilk kimi Who do you call first when you're in trouble / you’re in a
ararsın? difficult situation?
21. Paran olmadığı zaman genelde ne yaparsın? What do you usually do when you have no money?
22. Tatil olduğu zaman nereye gitmeyi tercih

Where do you prefer to go when there is a holiday?
ediyorsun?
23. Boş zamanın olduğu zaman arkadaşlarınla

Do you meet (with) your friends when you have a free time?
buluşur musun?
24. Evrakları teslim etmek istediğin zaman önce You have to/must call me first when you want to deliver the
beni aramalısın paperwork.
25. Bilgisayarımda problem olduğu zaman ne

What do I have to do when my computer has a problem?
yapmak gerekiyor?
26. İşe gelemediğin zaman asistanıma önceden You have to inform my assistant in advance when you can't
haber vermen gerekiyor come to work
27. İnternetle ilgili teknik problem olduğu zaman Who do we have to call first when there is a technical
ilk kimi aramamız gerekiyor? problem with the Internet?
28. Toplantı odası uygun olmadığı zaman 2. katı You can use the 2nd floor when the meeting room is not
kullanabiliyorsun available
29. Hesabımıza giriş yaparken yanlış şifreyi What happens when we enter the wrong password when
girdiğimizde ne oluyor? logging in to our account?
30. Ofiste olmadığım zaman bazen asistanım Sometimes, when I am not in the office, my assistant may
telefona çıkabiliyor (cevap verebiliyor - ihtimal) answer (to) the phone
4
if / when geniş zaman, gelecek zaman
Will
S V(s) O
Yapı Be going to
Can
S am is are Ving O
May
Can / be able to
Must / Have to Cond. type 1. If / When (geniş zaman), (will, can, may)
Geniş Gelecek May / Might
Should
Must / Have to
S am is are O
Should
There is/are
There will be Cond. type 2. If / When (geçmiş zaman), (would, could, might) Varsayım - geniş, şimdiki
Have Has
Will have (got)
VO
VO
S V2 O
Could
Bu ürünü satın alırsan, senin için ayırırım Might
If you buy this product, I will keep it for you
Bu ürünü satın alacaksan, senin için ayıracağım Would
Geçmiş Had to
Beklerseniz, gelirim If you wait, I will come S was were O
S was were Ving O
Sen gideceksen, ben de giderim If you go, I will go too There was / were
Had
Examples
Mağazalar kapalıysa (closed), ne yapacağız? If stores are closed, what will we do?
If I had money, I would buy a car
Eğer vizemizi alamazsak, bir daha ne zaman If we can not / do not / are not able to take our If I knew the answer, I would help you
başvurmamız gerekecek? (apply) visa, when will/do we have to apply again? If I were you, I wouldn’t act this way
Examples
If he were you, he wouldn’t act this way
Eğer yağmur yağarsa, nereye gideceğiz ve ne If it rains / if it is rainy / if it may rain, where will If I were Batman, I would help all people in the world
yapacağız? we go and what will we do? If I didn’t have work, I would join you
Cond. Type 1-2 Cond. Type 1 Sebep - Sonuç Cond. Type 2
Şart / Sebep 1 if we change the color, remove the top button, and make
Şart / Sebep 2 Sonuç Example sleeves a little shorter — we will / can / may / will be able to
Şart / Sebep 3 sell this shirt for a very good price
Sonuç 1 If it rains all day tomorrow — we will not be able to go for our
Şart / Sebep Sonuç 2 Example camping, so we will stay (at) home, and as a result, we may
Sonuç 3 have to help our mom and dad with housework
If you can not / do not / are not able to reach me, (probably) I
Eğer sen bana ulaşamazsan (reach), muhtemelen derste
will / may be at/in the lesson, so write me / you will write on /
olabilirim, o zaman bana Whatsapptan yaz / yazarsın
through / via / from WA
Practice
Bu akşam ofiste geç saatlere kadar kalmak zorunda kalırsan, If you (may) have to stay in the office until late hours this
kapıyı 3 defa kilitle (lock) ve anahtarları masada bırak (leave), evening, lock the door three times and leave the keys on the
çünkü erken (early) gelebilirim table, because I may / can / will be able to come early
if / when geniş zaman, gelecek zaman
Will
S V(s) O
Yapı Be going to
Can
S am is are Ving O
May
Can / be able to
Must / Have to
Geniş Gelecek May / Might
Should
Must / Have to
S am is are O
Should
There is/are
There will be
Have Has
Will have (got)
VO
VO
Bu ürünü satın alırsan, senin için ayırırım

If you buy this product, I will keep it for you
Bu ürünü satın alacaksan, senin için ayıracağım
Beklerseniz, gelirim If you wait, I will come
Sen gideceksen, ben de giderim If you go, I will go too
Examples
Mağazalar kapalıysa (closed), ne yapacağız? If stores are closed, what will we do?
Eğer vizemizi alamazsak, bir daha ne zaman If we can not / do not / are not able to take our
başvurmamız gerekecek? (apply) visa, when will/do we have to apply again?
Eğer yağmur yağarsa, nereye gideceğiz ve ne If it rains / if it is rainy / if it may rain, where will
yapacağız? we go and what will we do?
Cond. Type 1
Sebep - Sonuç
Şart / Sebep 1 if we change the color, remove the top button, and make
Şart / Sebep 2 Sonuç Example sleeves a little shorter — we will / can / may / will be able to
Şart / Sebep 3 sell this shirt for a very good price
Sonuç 1 If it rains all day tomorrow — we will not be able to go for our
Şart / Sebep Sonuç 2 Example camping, so we will stay (at) home, and as a result, we may
Sonuç 3 have to help our mom and dad with housework
If you can not / do not / are not able to reach me, (probably) I
Eğer sen bana ulaşamazsan (reach), muhtemelen derste
will / may be at/in the lesson, so write me / you will write on /
olabilirim, o zaman bana Whatsapptan yaz / yazarsın
through / via / from WA
Practice
Bu akşam ofiste geç saatlere kadar kalmak zorunda kalırsan, If you (may) have to stay in the office until late hours this
kapıyı 3 defa kilitle (lock) ve anahtarları masada bırak (leave), evening, lock the door three times and leave the keys on the
çünkü erken (early) gelebilirim table, because I may / can / will be able to come early
Cond. type 1. If / When (geniş zaman), (will, can, may)
Cond. type 2. If / When (geçmiş zaman), (would, could, might) Varsayım - geniş, şimdiki
S V2 O
Could
Might
Would
Geçmiş Had to
S was were O
S was were Ving O
There was / were
Had
If I had money, I would buy a car

If I knew the answer, I would help you
If I were you, I wouldn’t act this way
Examples
If he were you, he wouldn’t act this way
If I were Batman, I would help all people in the world
If I didn’t have work, I would join you
Cond. Type 2
Conditional Type 1
1 Eğer hala uyuyorsa onu kovacağım
Saat 9'dan beri çalışıyorsan dinlenmeye

2
ihtiyacın olacak
Eğer bana 500 dolar borç verebilirsen o

3
arabayı satın alabileceğim
Bir savaş çıkarsa, başka ülkeye göç

4
edebilirim
Eğer yağmur yağarsa, evde kalır ve öğleye

5
kadar uyuruz
Eğer sen de geleceksen sana bilet satın

6
alacağız
7 Uçağı kaçırırsak ne yapacağız?
8 Otele varınca sana haber vereceğim
Yağmur yağmazsa alışverişe gideriz sonra

9 beraber akşam yemeği yeriz ve ardından
sinemaya gideriz
Bu ürünü 15 gün içinde iade etmek isterseniz,

10 faturayı ve kredi kartınızı getirmeniz
gerekecek
Eğer bu eğitime katılırsanız (attend) ve tüm

11 ödevleri yaparsanız, iyi bir sonuç elde
edebilirsiniz (get a good result)
Cumaya kadar tüm evrakları teslim ederseniz,

12
haftaya vizenizi alabilirsiniz
1
Eğer yardımıma ihtiyacın olursa, hemen
13
gelirim
14 Eğer bugün bileti bulamazsak, ne yapacağız?
Eğer ana yol kapalıysa, başka yolu

15
kullanamayız, beklemek zorunda kalacağız
Conditional Type 2
1 Eğer cevabı bilseydi sana yardım edebilirdi.
2 Eğer köyde yaşasaydı, mutlu olmazdı.
3 Yerinde olsaydım onunla konuşmazdım.
4 Benim yerimde olsaydın ne yapardın?
5 Çok param olsaydı dünyayı gezerdim
Boş zamanım olsaydı mutlaka bir proje

6
geliştirirdim
Yakın arkadaşın yalan söyleseydi ne

7
yapardın?
8 5 günlük ömrün kalsaydı ne yapardın?
Senin yerinde olsam onu durdurmaya

9
çalışmazdım
Şu an İstanbulda olsaydım Çamlıca tepeye

10
giderdim
2
11 Paramız olmasaydı buraya gelmezdik
Bunu düşünmüş olsam bile, söylemezdim

12
(even if)
13 Bana söylemeseydin, bilemezdim
14 Onun yerinde olsaydım yurtdışında okurdum
Eğer insanlar gerçekleri bilselerdi tercihleri

15
aynı olmazdı
Conditional Type 1
1 Eğer hala uyuyorsa onu kovacağım If he's still asleep, I'il fire him.
Saat 9'dan beri çalışıyorsan dinlenmeye

2 You will need a rest if you work since 9:00.
ihtiyacın olacak
Eğer bana 500 dolar borç verebilirsen o If you can lend me 500 bucks, I can/will able to get
3
arabayı satın alabileceğim that car.
Bir savaş çıkarsa, başka ülkeye göç

4 If there's a war, I can/may move to America.
edebilirim
Eğer yağmur yağarsa, evde kalır ve öğleye

5 If it rains, we'll stay home and sleep till noon
kadar uyuruz
Eğer sen de geleceksen sana bilet satın

6 If you come, we'll buy you a ticket.
alacağız
7 Uçağı kaçırırsak ne yapacağız? What will we do if we miss the plane?
3
8 Otele varınca sana haber vereceğim I’ll let you know when I get to the hotel
Yağmur yağmazsa alışverişe gideriz sonra If it doesn't rain, we'll go shopping and (we will)
9 beraber akşam yemeği yeriz ve ardından have dinner together and then (we will) go to the
sinemaya gideriz cinema
Bu ürünü 15 gün içinde iade etmek isterseniz, If you wish to return this product within 15 days,
10 faturayı ve kredi kartınızı getirmeniz you will need to/have to bring the invoice and credit
gerekecek card.
Eğer bu eğitime katılırsanız (attend) ve tüm

You can get a good result if you attend this training
11 ödevleri yaparsanız, iyi bir sonuç elde
and do all the homework
edebilirsiniz (get a good result)
Cumaya kadar tüm evrakları teslim ederseniz, If you deliver all the documents until Friday, you can
12
haftaya vizenizi alabilirsiniz get your visa next week.
Eğer yardımıma ihtiyacın olursa, hemen

13 If you need my help, ı will come immediately
gelirim
14 Eğer bugün bileti bulamazsak, ne yapacağız? What will we do if we can not find a ticket today?
Eğer ana yol kapalıysa, başka yolu If the main road is closed, we can not use another
15
kullanamayız, beklemek zorunda kalacağız one, we will have to wait
Conditional Type 2
1 Eğer cevabı bilseydi sana yardım edebilirdi. If he knew the answer, he could help you.
2 Eğer köyde yaşasaydı, mutlu olmazdı. If he lived in the village, he wouldn't be happy.
3 Yerinde olsaydım onunla konuşmazdım. I wouldn't talk to him if I were you.
4 Benim yerimde olsaydın ne yapardın? What would you do if you were me?
4
5 Çok param olsaydı dünyayı gezerdim If I had a lot of money I would travel the world
Boş zamanım olsaydı mutlaka bir proje If I had free time, I would definitely develop a
6
geliştirirdim project
Yakın arkadaşın yalan söyleseydi ne

7 What would you do if your close friend lied?
yapardın?
What would you do if you had five days left in your

8 5 günlük ömrün kalsaydı ne yapardın? life?
Senin yerinde olsam onu durdurmaya

9 I wouldn't try to stop him if I were you.
çalışmazdım
Şu an İstanbulda olsaydım Çamlıca tepeye

10 If I was in Istanbul, I would go to Çamlıca
giderdim
Without money/ If we didin’t have money, we

11 Paramız olmasaydı buraya gelmezdik wouldn't be here
Bunu düşünmüş olsam bile, söylemezdim

12 Even if I thought it, I wouldn't say it.
(even if)
13 Bana söylemeseydin, bilemezdim I wouldn’t know if you didn’t say/tell me
14 Onun yerinde olsaydım yurtdışında okurdum If I were him/here, I would study abroad
Eğer insanlar gerçekleri bilselerdi tercihleri If people knew the realities, their preferences would
15
aynı olmazdı not be the same
5
Bu bilgisayarı kullanmıyoruz We do not use this computer
Bu bilgisayar kullanılmıyor This computer is not used
Bu odayı ne zaman temizliyorsunuz? When do you clean this room?
Bu oda ne zaman temizlenir? When is this room cleaned?
[S _ V] O Someone/Something does something Examples Bu arabayı Türkiye üretiyor (manufacture) Turkey manufactures this car
Cümle Türleri
S_O Someone/Something is someone/something Bu araba Türkiyede üretiliyor This car is manufactured in Turkey
Bu hastanede hastalar (patients) daima doktorlar tarafından

The patients are always informed by doctors in this hospital
[S _ V] O bilgilendirilir (inform)
Edilgen Yapı
[O _ V3] S Arabam düzenli olarak (regularly) her ay kontrol edilir My car is controlled regularly every month
Ders 11 - Passive 1 Edilgenler Geniş Zaman Practice Geçmiş Zaman
[O _ V3] S O am is are V3 S [O _ V3] S O was were V3 S
Bu şirkette bütün evrakları Sibel hanım imzalar Mrs. Sibel signs all docs. in this company Örnek 1987'de doğdum I was born in 1987
Bu şirkette bütün evraklar Sibel hanım tarafından imzalanır All docs are signed by Mrs. Sibel in this company
Bu masa dün temizlendi mi? Was this table cleaned yesterday?
Ayşe hanım bu odayı her gün temizler Mrs. Ayşe cleans this room every day
Para hesabıma (account) ne zaman gönderildi? When was the money sent to my account?
Bu oda her gün Ayşe hanım tarafından temizlenir This room is cleaned by Mrs. Ayşe every day
Examples Dün bir kaza gördüm (accident). İki kişi hastaneye götürüldü I saw the accident yesterday. Two people were taken to the hospital
Cam (glass) kumdan (sand) yapılır Glass is made from sand
Examples Two people were injured - O was were V3 S

Portakallar İngiltereden ithal edilir (import) Oranges are imported from England 2 kişi yaralandı(injure)
Two people injured - S V2 O
Bu evrak zamanında (on time) teslim edilmiyor (deliver) This document is not delivered on time Practice
Ben düğüne davet edilmedim
I was not invited to the wedding I didn’t invite to the wedding
Ben davet edilmiyorum (invite) I am not invited Ben düğüne davet etmedim
Bu evrak genelde ne zaman imzalanır? When is this doc usually signed? Ben hiçbir yere davet edilmedim I was not invited to anywhere I was invited to nowhere
Bu yemek (meal) nasıl servis edilir (serve/service) How is this meal served? Birkaç yer ziyaret edildi A few places were visited
[S _ V] O Someone/Something does something
Cümle Türleri
S_O Someone/Something is someone/something
[S _ V] O
Edilgen Yapı
[O _ V3] S
Edilgenler
Geniş Zaman
[O _ V3] S O am is are V3 S
Bu şirkette bütün evrakları Sibel hanım imzalar Mrs. Sibel signs all docs. in this company
Bu şirkette bütün evraklar Sibel hanım tarafından imzalanır All docs are signed by Mrs. Sibel in this company
Ayşe hanım bu odayı her gün temizler Mrs. Ayşe cleans this room every day
Bu oda her gün Ayşe hanım tarafından temizlenir This room is cleaned by Mrs. Ayşe every day
Cam (glass) kumdan (sand) yapılır Glass is made from sand
Examples
Portakallar İngiltereden ithal edilir (import) Oranges are imported from England
Bu evrak zamanında (on time) teslim edilmiyor (deliver) This document is not delivered on time
Ben davet edilmiyorum (invite) I am not invited
Bu evrak genelde ne zaman imzalanır? When is this doc usually signed?
Bu yemek (meal) nasıl servis edilir (serve/service) How is this meal served?
Bu bilgisayarı kullanmıyoruz We do not use this computer
Bu bilgisayar kullanılmıyor This computer is not used
Bu odayı ne zaman temizliyorsunuz? When do you clean this room?
Bu oda ne zaman temizlenir? When is this room cleaned?
Examples Bu arabayı Türkiye üretiyor (manufacture) Turkey manufactures this car
Bu araba Türkiyede üretiliyor This car is manufactured in Turkey
Bu hastanede hastalar (patients) daima doktorlar tarafından

The patients are always informed by doctors in this hospital
bilgilendirilir (inform)
Arabam düzenli olarak (regularly) her ay kontrol edilir My car is controlled regularly every month
Practice
Geçmiş Zaman
[O _ V3] S O was were V3 S
Örnek 1987'de doğdum I was born in 1987
Bu masa dün temizlendi mi? Was this table cleaned yesterday?
Para hesabıma (account) ne zaman gönderildi? When was the money sent to my account?
Examples Dün bir kaza gördüm (accident). İki kişi hastaneye götürüldü I saw the accident yesterday. Two people were taken to the hospital
Two people were injured - O was were V3 S

2 kişi yaralandı(injure)
Two people injured - S V2 O
Practice
Ben düğüne davet edilmedim
I was not invited to the wedding I didn’t invite to the wedding
Ben düğüne davet etmedim
Ben hiçbir yere davet edilmedim I was not invited to anywhere I was invited to nowhere
Birkaç yer ziyaret edildi A few places were visited

Sorular
Passive - Geniş Zaman
1. Tereyağ sütten yapılır
2. Bu ofis her gün temizlenir mi?
3. Evraklar ne zaman teslim edilir?
4. Bu kelime nasıl telaffuz edilir?
5. Bu bölgede alkol satılmaz
6. Ben hiçbir yere davet edilmiyorum
7. Bu çay şekersiz içilir
8. Bu bölgede çok lezzetli peynir yapılır
9. Bu iş bu şekilde yapılmıyor
10. Bu bilgisayar kullanılıyor mu?
11. Maalesef kitaplar doğru bir şekilde okunmuyor
12. Sizin okulunuzda iyi bir İngilizce eğitimi veriliyor mu?
13. Bu şehirde mağazalar genelde kaçta açılıyor?
14. Konsolosumuzda vize genelde 5 gün içinde verilir
15. Bu özel bir meyvedir. Bu bölgede çok yenilir
Passive - Geçmiş Zaman
1. Dün evraklar teslim edilmedi
2. Bilgisayarda 5 farklı virüs tespit edildi
3. Bana haber verilmedi
4. Bu kamp ne zaman organize edildi?
5. Bu ofis geçen sene kullanılmadı
6. Bu konu nasıl çözüldü?
7. Ödeme yapılmadı
8. Yanlış sipariş verildi
9. Bu konu ne zaman konuşuldu?
10. Geçen hafta toplantı düzenlenmedi
11. İnsanlara bu konu anlatılmadı
12. Bu kazada 10 kişi yaralandı ve hastaneye götürüldü
13. Bu konu geçen hafta 3 defa anlatıldı ama maalesef öğrenciler konuyu hala anlamadılar
14. Siz dün sabah kargoyu teslim ettik diyorsunuz ama bana dün herhangi bir kargo teslim
edilmedi
15. Biz cumartesi günü çalışacağımızla ilgili kimse tarafından bilgilendirilmedik
Cevaplar
Passive - Geniş Zaman
1. Butter is made from milk

2. Is this office cleaned every day?
3. When are the documents delivered?
4. How is this word pronounced?
5. Alcohol is not sold in this area
6. I'm not invited anywhere / I’m invited nowhere
7. This tea is drunk without sugar
8. A very tasty cheese is made in this region
9. This/It is not done in this way
10. Is this computer used?
11. Unfortunately books are not read in the right way
12. Is good English education given in/at your school?
13. When/What time are stores usually opened in this city?
14. The visa is generally given (with)in 5 days in our Consulate
15. This is a special fruit. It is eaten much in this region
Passive - Geçmiş Zaman
1. Documents were not delivered yesterday

2. 5 different viruses were detected in the computer
3. I was not informed
4. When was this camp organized?
5. This office was not used last year
6. How was this issue solved?
7. Payment wasn’t made
8. Wrong order was placed/made
9. When was this topic spoken?
10. Meeting was not held/arranged last week / No meeting was held/arranged last week
11. This topic was not told to people
12. 10 people were injured in this accident and were taken to the hospital
13. This subject was told/explained 3 times last week but students unfortunately have not understood yet
14. You say that you delivered the cargo yesterday in the morning but no cargo was delivered yesterday 14.
15. We were not informed by anyone that we will work on Saturday

Teori: Temel Düzey

Uploaded by

Document Information

Original Title

Copyright

Available Formats

Share this document

Share or Embed Document

Sharing Options

Did you find this document useful?

Is this content inappropriate?

Copyright:

Available Formats

Teori: Temel Düzey

Uploaded by

Copyright:

Available Formats

Can

There is there are

Emir Rica Yönerge cümleleri

Basit geçmiş zaman

Devamlı geçmiş zaman

Quizlet A1-A2 Konu Çalışması linki 

Aktif Learn American English Podcast 

Günlük / Haftalık Örnek Program PROGRAM

KONULAR Saat GÜN Pzt Sa Çr Prş Cm Cmt

Gramer Konuları dinleme 1 2/6

Ödev Yapma 1 2/6

Aktif Pasif Dinleme 0,5 6/6

Sesli Okuma 0,5 6/6

Fono (Seviye 1 Hikaye Kitapları)

Quizlet Kelimeler / Kalıplar 

Okuma Pratiği Kitap & (NiL) Özetini Yazma 

Özetini sesli anlatma 

Günlük / Haftalık Örnek Program PROGRAM

KONULAR Saat GÜN Pzt Sa Çr Prş Cm Cmt

Kitap Okuma 1 3/6

News In Levels (NiL) 0,5 3/6

Kitap / (NiL) Özetini Yazma 1 2/6

Özetini sesli anlatma 1 2/6

- Yazma becerinizi geliştirmek için derslerde verilen writing

- Günlük yazarken 3 zamanı aynı anda kullanmaya çalışın.

- Günlük yazamıyorsanız, haftalık yazın, veya haftada 2-3

- Yazdığınız günlüğü daha sonra kendinize sesli bir şekilde

Speaking Çalışmaları Günlüğünüzü Anlatma

Günlük / Haftalık Örnek Program PROGRAM

KONULAR Saat GÜN Pzt Sa Çr Prş Cm Cmt

Günlük - Yazma 1 6/6

Günlük - Sözlü anlatma 1 6/6

Okuma çalışmaları 1 6/6

Dinleme çalışmaları 1 3/6

Fono (Seviye 1 Hikaye Kitapları)

Quizlet Kelimeler / Kalıplar 

Kitap & (NiL) Özetini Yazma 

There is there are

Emir Rica Yönerge cümleleri

Basit geçmiş zaman

Devamlı geçmiş zaman

Quizlet A1-A2 Konu Çalışması linki 

Aktif Learn American English Podcast 

Günlük / Haftalık Örnek Program PROGRAM

KONULAR Saat GÜN Pzt Sa Çr Prş Cm Cmt

Gramer Konuları dinleme 1 2/6

Ödev Yapma 1 2/6

Aktif Pasif Dinleme 0,5 6/6

Sesli Okuma 0,5 6/6

Quizlet Kelimeler / Kalıplar 

Okuma Pratiği Kitap & (NiL) Özetini Yazma 

Özetini sesli anlatma 

Günlük / Haftalık Örnek Program PROGRAM

KONULAR Saat GÜN Pzt Sa Çr Prş Cm Cmt

Kitap Okuma 1 3/6

News In Levels (NiL) 0,5 3/6

Kitap / (NiL) Özetini Yazma 1 2/6

Özetini sesli anlatma 1 2/6

- Günlük yazarken 3 zamanı aynı anda kullanmaya çalışın.

- Günlük yazamıyorsanız, haftalık yazın, veya haftada 2-3

- Yazdığınız günlüğü daha sonra kendinize sesli bir şekilde

Speaking Çalışmaları Günlüğünüzü Anlatma

Günlük / Haftalık Örnek Program PROGRAM