You are on page 1of 62

)VeKonut FonufDahil)

— «

1979 YILI İCRA PL.467 TEDBİR UYARINCA SİGARA SAĞLIĞA ZARARLIDIR


|
GELDİK 1986'nın sonuna... İnanıyoruz ki, gelecekte, 1986,
PLAYBOY ve “muzır ayıbı” ile anılan bir yıl olacak... Ve o
zaman göreceğiz, muzır ilan edilen yayınlar mı, onları muzır
lan edenler mi tarihe “muzır” olarak geçecek...
1986'nın sonunda biz kıvançlıyız! Çünkü Türk okuruna
güvenmekte ne kadar haklı olduğumuzu gördük. Başından
beri, okurumuzun kaliteden yana olduğuna inandık ve bunda
yanılmadığımızı anladıkça daha kaliteli olana yönelmekte
tereddüt etmedik... Türkiye'nin en pahalı dergisi PLAYBOY,
son iki aydır “yok” satıyor... Tirajımız Türkiye ölçülerinde
rekor sayılabilecek bir oranda artıyor... Dergisini hem herkes-
ten önce, hem de daha ucuza almak isteyen PLAYBOY okur-
ları, o abone olmak için başvuruyor... Ürünlerini en iyi
medyada tanıtmak isteyen ilan sahipleri PLAYBOY'a başvuru-
yor... Ve PLAYBOY, Türk basınında gerçek bir olay oluyor...
VLAYBOY'un bu başarı grafiğine ulaşmasında en büyük pay
seçkin PLAYBOY okuruna aittir. PLAYBOY'u bugünlere ve
1987'ye ulaştıran okurlarıdır. Sizlerin bu artan ilgisi sürdükçe
bizim daha iyiye ulaşma şevkimiz de artacaktır elbette...
PLAYBOY, 1986'da edindiği deneyimle, her geçen gün
biraz daha artan okuruyla 1987'de daha güçlü, daha etkin ve
daha doyurucu olarak seçkin okuyucusunun “çağdaş yaşam
rehberi” olmaya devam edecektir...
Sizleri bu soğuk kış günlerinde “dünyanın ünlü 80
genelevi”ni kapsayan bir yolculuğa çıkaralım, dedik. Bu yol-
vulukta rehberlik görevini de Morgan Sportes üstlendi. Ardın-
dan Sportes'in gezdiği Latin ülkeleri sıcaklığında bir başka
bölgeye, “sol”a bir gezi düzenledik Altan Öymen, sol'da bir
klasik hastalık teşhisinde bulunuyor, “sol”daki incelemesi
sonucunda... Öymen'in bu yazısının illüstrasyonunu usta
sanatçı Gürbüz Doğan Ekşioğlu hazırladı.
Erkekler kadınlar hakkında konuşunca laf eninde
sonunda vajina'ya gelir mi? Siz karar verin. Ancak Hande Öz,
bir kadın yazarımız olarak, Kadınlar Erkekler Hakkında
Konuşumca lafın hangi adrese ulaştığını tespit etmiş. Merakla
okuyacağınız bu denemenin şirin illüstrasyonunu Yılmaz
Aysan gerçekleştirdi...
Yine arkadaşımız Ahmet Kahraman'ın gerçekleştirdiği bir
Playboy Röportajı: Mehmet Ali Birand. İlgiyle okuyacağınızı
umduğumuz bu röportajın yanı sıra böylesiyle ilk kez karşıla-
şacağımız. türde bir röportajımız var bu sayıda: 20 Soruda
Koko, Dünyanın en ünlü gorillerinden biri olan Koko ile Bob
Crane görüştü.
Hayatının bir buçuk yılını Haiti'de geçiren, o yörelerin
uzmanı Herbert Gold, Baby Doc'la içinizi ısıtacak. Yazının
ilüstrasyonu Robert Guisti'den.
Türkiye'nin başarılı genç kuşak gazetecilerinin başında
gelen Ufuk Güldemir soruyor: Atom bombası yapması için
Pakistan'a kim yardım eti? Makalesinde cevabı da veriyor.
Güldemir'in makalesini yine Yılmaz Aysan'ın illüstrasyonu
süslüyor,
Aralık'ın özel bir Türk güzeli var: Gizem. Yakup Ertunga”
wn görüntülediği güzelimizin yanı sıra 1986'da PLAYBOY'da
yeralan Türk güzelleri de bir toplu gösteri sunuyorlar sizlere.
Muhteşem “playmate”imiz. Zamie Carr'i, çalışmalarını
yalandan tanıdığınız Arny Freytag görüntüledi. Geçen sayı-
mızda yayınlayacağımızı ilan edip, /eane Manson'a feda ettiği-
2 Wey O, Wiltms'ın dahşetengiz fotoğraflarını da
breytag, çekti. Wendy için bir ay beklediğinize değecek
umudundayız

Yeni yılda buluşmak üzere...

dad GAL BALOĞLU İSTAN. ABONE KOŞULLARI V ALTI AYLIK 8000 TI POSTA UCRETİ YAYINEVİMİZE
META OYA MAYAN ME GÖNDER OŞ OĞLU ŞUBESİ NEZONDEKİ BO NOLU MESAMA DA YURTDIŞI ABONELER IÇİN UÇAK POSTA FARKI ALINIR
1970 yılı icra pi. 467. tedbir uyarınca sığara sağlığa Zararlıdır
EI:
UÇUN DER İL ER Cilt 1, Sayı 11, Aralık 1986

FAVBOY DAN 2 re vira darda leyin Era ek septal aa 3


İGNEER. 4 e e e e e Dale aa azda 5
BEY OİLNRLAYBOYA e a e ik sisi rma eğe 6
RLAYBÖWSOHBENLERİ LE. ae ame kA Ri 9
OUAS, ri er aş a alyş em isa si ATİLLÂ DORSAY 11
Aa ağa eker GÖKHAN AKÇURA 14
MİK ei le AE e ORHAN KAHYAOĞLU 16
BEAYBOYIRORLU ME e Rae e ll me 18
PLAYBOY RÖPORTAJI: MEHMET ALİ BİRAND — açıkyürekli bir sohbet 21
DÜNYANIN ÜNLÜ GENELEVLERİNDE—gezi ...... MORGAN SPORTES 30
GİZEM toloğral e e eye e yegen yök yayi sek 34
SOLUN KLASİK HASTALIĞI—makale ....................... ALTAN ÖYMEN 42 Glee set sm
DENİZLER ÜZERİNDE 1000 BEYGİR— makale ..... BERNARD GIROUX 46
LAURIE CARR — playboy'unbuaykiplaymate'i ..................................... 52

PLAYBOY FIKRALARI. — mizah... see em sara önay ies isme la 64


KADINLAR ERKEKLER HAKKINDA KONUŞUNCA— deneme &.................
HANDEÖZ 66
BARELER e de ener illa İL Es e 70
Anahtar deliğinden S.52
SORUDA KORO... e A ER SA al ala 72
TÜRK GÜZELLERİ TOPLU GÖSTERİSİ — fotoğraf ........ Ka Rİ eza
BABY DOC'TAN SONRA HAİTİ .................... e... HERBERT GOLD 82
SEN NEYMİŞSİNWENDYO!— fotoğraf ......................................... . 86
ATOM BOMBASI YAPMASI İÇİN PAKİSTAN'A KİM YARDIM ETTİ?
—makale ............ UFUK GÜLDEMİR 94

en
MERV ÖV emer isi ale ire e e, 7 Gündemde fallus S. 66

KAPAK: Diooke Shields bir süs bebeği sanılsa da, Stephen Wayda'nın bu ayki mea mmm
ıpağırmız içın görüntülediği gibi yapmacıktan uzak, ılık ve çarpıcı bir güzeldir
z Kapak çokiminın prodüktörlüğünü Tom Staebler, dizaynı Kerig Pope, stilistliği Lee
1 2 2 | on Pon ıçları ve makyajı ise Ruthie Savin yaptı

Cİ romdioxid exfra HI | emk ei Mei


hifistereo cassefte *2x45 -132 m
min ilan i
Türkiye Genel Dağıtıcısı m , Ağ AM GNB EN ME OLAĞAN GAMEGEK ÖZİL Vi ML EM LE MAR A SRLİKLER TAMAMEN, TEBADOM. OLM
il K d v ateli ' 07. İğaminm BELİMYİLMEYEN İMZALARI TAYYAM vi . 0 IKUP HATUNGA: 8, PATBA , ARNA ES an ERİ NA #ei 5
KAYSERİ TİCARET . i
Tel: 578 40 44 - 581 90 33 - 581 23 77
PLAYBOY
“Ayağınıza sağlık”
TÜRKİYE

mılıyaz sahibi:

PLAYBOY GÜN GAZETECİLİK LTD.

SEVGİLİ PLAYBOY OĞUZ DEMİRCİOĞLU genel koordinatör


Yolculukta
ADRES:
BASIN SARAYI, 34410
CAĞALOĞLU, İSTANBUL
YAYIN KURULU
yanınıza alacağınız
en gerekli giysi...
NURİ DİKEÇ, ATİLLÂ DORSAY ,SEVİLGÖKPINAR, DENİZ
GÖKÇE, NEVZAT ERKMEN, GÖKHAN AKÇURA, CEM
İLHAN, FERİHA BİNGÖL. ANKARA TEMSİLCİSİ I:
BİR BİÇEM SORUNU!
Kasım PLAYBOY'u biçem olarak
ren dergiler gibi pes etmeyeceksiniz,
çünkü yanınızda sizi destekleyen bizler,
AHMET KAHRAMAN; ALMANYA
YAŞAR ARSLAN: DÜZEL'Tİ ŞEFİ: SERRA TÜZÜN
TEMSİLCİSİ:
sağlıklı yürüyüşte
ilerlemiş: Devin, Donna ve de Jeane
bunu kanıtlıyor. Umarım bu ilerlemeler
devam eder. Bugün “Mons pubis” yarın
okuyucularınız var.
Kasım sayınız ekim sayısından da
SANAT
kalitenin sembolü...
güzeldi. Yerli playmate'imiz Ayla ve AYSULE TANDOĞAN
“Labia Major” öbürgün “Labia minör” ALP DOĞAN YILDIRAN
Donna, Türk basınına taş çıkartacak
... Gerçekte PLAYBOY da budur. röportajlarınız mükemmeldi! Unutma-
l direktörle

Ayla'yı pek tutmadım. Bir kere 1 Yİ


biçemi PLAYBOY'a aykırı. Playmate
yın yanınızdayız, başarılar dilerim.
Can Cansu,
FOTOĞRAF
TAYYAR YILDIZ servis şefi; SAVAŞ DİK İaboratuvar;
gyro
daha özgür olmalıydı. Ankara YAKUP ERTUNGA katkıda bulunan fotoğrafçı.
Donna için tespitiniz yanlış galiba.
Onun “36'lik top gülleleri —İkizleri—” TEKNİK ÜRETİM
menkul değil “Taşınmaz” yani yardım-
BAŞARILI SÖYLEŞİ RENGİN AKKEMİK öretim ve planlama
Son sayılardaki çalışmalarınız, özel- CENGİZ HASTÜRK Ofset hazırlık
cısız taşınmaz, haksız mıyım?..
likle Aziz Nesin ile söyleşiniz NURETT İN OZAKSEL renk ayrımı

Yılbaşında Burçin Orhon çıkacak- NİZAMETTİN BAĞCI baskı


mükemmeldi.
mış 1. kanal TW'ye. ALPAY ÖZDOĞANCI işletme
Başarılarınızın sürekli olması
Hem yıldönümünüz, hem de o daki- dileklerimle.
Bu dergi KARACAN OFSET tesislerinde
hazırlanmış ve Harris M-1000 çift kurutmalı
kalar bizleri şoke edecek sevgili “Bambi” rotatifte basılmıştır
Arif Aydın,
mizi bugünkü PLAYBOY biçeminiz ile Dağıtım: GAMEDA
Pazarcık/K.Maraş
yeniden sunarsanız çok çok hoşnut kala-
cağız. Sevgilerimi sunuyorum. SATIŞ
Tanay Bükenler, DÜNDAR İNCESU satış müdürü
Adapazarı BERRİN ÇETİN abone servisi Sorumlusu

İLAN VE DIŞ İLİŞKİLER


YANINIZDAYIZ! KOORDİNATÖRLERİ:
Tebrikler PLA YBOY, CAHİT CEYLAN, NİLGÜN ALEMDAR

Türkiye'de hiçbir derginin yapama- MÜESSESE


dığını, başaramadığını yaptınız, hem de ÖZHAN KÜÇÜKTOPUZLU mali koordinatör; HASAN
yeni yeni zorluklara rağmen. Bırakın ÇAĞLAYAN bütçe ve planlama müdürüNuCat
başarınızı çekemeyenler istedikleri söy- ERDEM idare amiri.
?e 100 LAMBSWOOL “Kuzu yünü”
lentileri çıkarsınlar. Siz içeriğini değişti- PLAYBOY
HUGH M. HEFNER
ABD
?o 100 koton “Pamuk”
yayıncı ve editör
BALTAYI TAŞA VURDUK ARTHUR KRETCHMER
Dergimizin Kasım 1986 sayısında murahhas üye ve
düzenlediğimiz “Playboy Müzik Ligi”n- genel yayın yönetmeni
de bir teknik hata sonucunda yirmi beş TOM STAFBLER Başlıca ayak rahatsızlıklarının (kaşıntı, mantar, vs.) Çorabınız & 100 pamuk (koton) veya hakiki saf yünden
yıldır kaliteli müzik yapmanın uğraşını art direktör asıl sebebi giyilen sentetik çoraplar ve ayakkabılardır. imal edilmiş ise, sentetik ayakkabı giyilse de
veren Güneri Munzur'un adı kadın GARY COLİ Korunmanın ve tedavinin çaresi sentetikten kaçınmaktır. ayağınızın sağlığını koruyacaktır.
sanatçılar listesinde yer almış. Çok fotoğraf yönetmeni

büyük bir talihsizlik. Başta Güneri G. BARRY GOLSON


(dönel dağıtım: Fabrika Tel: 581 90 33 - 581 23 77 - 578 40 44 İstanbul Toptan Pazarlama Tel: 520 90 18
yazı işleri müdürü
Munzur'dan olmak üzere tüm okuyucu- >
larımızdan özür dileriz. Zira kendisi bir PLAYBOY INTERNATIONAL PUBLISHING
erkek. MARESH SHAH

PLAYBOY genel müdür


MARLAN BUSSIE, JEAN CONNELL telif hakları,
AEKLAM YAYIN İLKELERİ REZERVASYON ANCAK ORDİNO
JUDIE FELDMAN iletişim
GÖNDERİLMESİ HALİNDE YAPIM FİLMLER SONRADAN GÖNDERİLEBİLİR DERGİNİN REKLAM
SAYFALARININ DOLMASI HALİNDE GELEN REKLAMLAR BEKLEMEYE ALINIR PLAYBOY FORMA İLAVESİNE KARAR VERİRSE YAYINLANIR REZERVASYON |p-
TALININ EN SON TARİHİ, İLAN FİLMİNİN TESLİM TARİHİNDEN BİR HAFTA ÖNCESİDİR VE BAŞVURU YAZILI YAPILMALIDIR. İLAN FİLMİNİN SON TESLİM TARIMI
AYIN İLK HAFTASI İÇİNDEDİR. ÖRNEĞİN, MART SAYISI İÇİN ŞUBAT AYININ İLK HAFTASI REKLAM ŞİRKETLERİNİN İLAN FİLMLERİYLE BİRLİKTE, PROVA BASKI PLAYBOY AVRUPA
VEYA KROMALIN PROVA GÖNDERMELERİ, RENKLERLE İLGİLİ BİLGİ VERMELERİ GEREK BASKIDA, GEREKSE REKLAMN YERLEŞTİRİLMESİNDE
OLUR REKLAMLARDA ÇOK İNCE YAZI VE ÇİZGİLERİN TRİKROME RENKLERDEN ANCAK BİRİNDE VERİLMESİ, NEGATİF METİNLERİN UZUN OLMAMASI TERCİH SEBEBİ
VE ÇOK
INCE HARFLERDEN DİZİLMEMİŞ OLMASI GEREKİR. SİLME SAYFA İÇİN HAZIRLANIN REKLAM FİLMLERİNİN ÇEVRESİNDE, KESİM ALANININ DIŞINDA AYRICA EN PAUL E. JACOUET
AZ 6 MMLİK BİR ALAN BIRAKILMASI, REKLAM FİLMLERİNİN Sa'LUK'TRAMLA, POZİTİF |OLARAK HAZIRLANMASI. FİLMİN ÜSTÜNDEKİ "İŞİN" BİTTİĞİ YERDEN
15 MM BOŞLUK BIRAKILMABI, BU BOŞ ALANLARIN ÜST VE ALT KENAR ORTALARINA “İŞTEN” EN AZ 5 MM UZAKLIKTA BİRER "KROS“ ATILMASI GEREKLİDİR uluslararası lisans başkan yardımcısı
PLAYBOY SOHBETLERİ

FEDAKÂR KOCA lardan... Bu durum bir yerde, Türk kadı- siskolular. Malumunuz bu şehir dünya
Avustralya'da bir aile planlama mer- nının artan bir dinamizmle toplumsal nonoşlarının başkenti olarak anılır, dola-
kezinde çalışan doktorlar şaşırıp kalmış- yaşamın içerisinde yerini alması ile bağ- yısıyla tosun edebiyatları da bu duruma
lardış hiçbir şey anlamıyorlardı artık bu lantılıdır denilebilir. Nitekim böylesi bir uygun. İşte size San Fransisko havali-
işten, Merkezlerine başvuran bir çifte savı doğrular mahiyette bir haber geçen- manı tuvaletlerinden son derece şiirsel
yaklaşık altı yıldır bir doğum kontrol lerde gazetelerin kısa haberler sütunla- bir örnek: “Eğer kabul edersen, ben
programı suyguluyorlardı. Ne var ki rına da yansıd: Enerji ve Tabii mütevazı insan, dünyanın mirasını (!)
sonuç Sıfır elde var sıfırdı. Geçen süre Kaynaklar Bakanlığı müsteşarlığına almak istiyorum.”
içerisinde, çift, ikisi ikiz tam üç çocuk müsteşar yardımcısı Şeyda Odyakmaz .Buraya işeyen şöyledir, çöp döken
salıl N olmuştu. Doktorlar son bir atanmışu. Görünürde basit bir atama eşektir türünden yazılar duvar edebiya-
umutla doğum kontrol programlarının ama gerçekte anlamı çok daha kapsamlı. umızın büyük gelişme gösterdiği bir
nerede aksadığı konusunda belki de Zira Şeyda Hanım böylelikle Türkiye” başka alandır. Bunlar daha çok bizi
onun daha farklı bir düşüncesi vardır nın ilk kadın müsteşarı unvanını da eğlendirmeye, güldürmeye yöneliktir. O
diyerek bu kez kadın yerine kocasıyla almış oluyordu aynı zamanda. Ne mutlu kadar severiz ki bu yazıları, gazetelere
görüşmek istediler ve vardıkları sonuç biz erkeklere! Böylece kadınlar şimdiye fotoğraflarını dahi basarız. Bir diğer tür
gerçekten de her bakımdan şaşırtıcıydı. kadar sadece erkeklerin sırtında olan ıse çokluk devlet dairelerinde karşımıza
Doktorların hayret nidaları arasında sorumlulukları yüklenirken belki onları çıkan uyarıcı ve de yasaklayıcı levhalar-
bu fedakâr koca, karısının çok unutkan birazcık daha fazla anlama olanağına dır. Genel kültürümüzü artırmak ama-
yaradılışlı bir insan olduğunu ve bu kavuşurlar. cıyla kaleme alındığı bilinen bu yazıların
nedenle aralarında anlaşıp hapları kendi- ne demek istediği genellikle anlaşılama-
inin almasının daha uygun olacağına “BUNU YAZAN TOSUN” yacak kadar çetrefillidir; o kadar kanık-
karar verdiklerini açıklıyordu. Genel tuvaletlerimiz pisliği yanında samışızdır ki,onlara bakmayız bile.
Zavallı doktorlar! Ne yapsınlar? bir de neyiyle meşhurdur? “Tosun Ancak siz şu işe bakın ki eloğlu bu
Soğukkanlılıklarını muhafaza ederek edebiyatıyla!” Biliyorsunuz bir zamanlar konuda da pek boş durmuyor. Mesela
oturdularsadama hapları niçin karısının Tosun'un ünü sınırlarımızdan öteye uyarıcı ve yasaklayıcı levhalar: Amerikan
las gerektiğini münasip bir dille aşmış, ta Almanya”lara kadar uzanmıştı: hastanelerinde rastlanan örnekleri hiç de
nlatlar. Ve böylece her şey olacağına “Tosun Almanya'da da hizmetinizde!” yabana atılır cinsten değil...
vardı, kocanın sonradan aktardığına Bugüne dek bu edebiyat türünün New York Hastanesi bekleme salo-
öte aruk yeni bir hamilelik durumu tümüyle bize özgü, Türk insanının yara- nunda şöyle bir ibare bulunuyor: “Has-
beklemiyorlarmış. ucı dehasının bir ürünü olduğunu sanır-
tane ücretinizi ödeyene kadar lütfen,
Ote yandan geçenlerde ABD'de bir dık. Ne ki yanılmışız... Amerikalılar bu ıslak elle elektrik prizlerine dokunma-
le planlaması kliniği personel yetersiz- işe de el atmışlar, özellikle de San Fran
yınız.”
liği nedeniyle kapanmak zorunda kal- Yine bir başka hastanenin bahçe-
ws, Anlaşıldığı kadarıyla sekiz kişiden sinde ise şöyle yazıyor: “Çimlere bas-
oluşan asistan personelin sekizi
de hami- mak yasaktır, cezası 10 dolardır, topluca
belik nedeniyle izinliymişler ve de klinik yürüyüşe çıkanlara özel grup indirimi
oüdiresi bayanın da üçüz doğum yaptığı yapılır.”
için daha bir süre hastanede kalması Bir yaşlılar bakım yurdunda ise,
erelkayormus, Demek ki, bazı durum idare, çalışan personeli şöyle ikaz ediyor:
barada ala planlamasının gerekli oldu “Mesai saatinin dışında çalışan perso
pan n ummak başka ŞEY, bunu filen nele zaman kazanmak için katlar ara
kendine uygulamak daha farklı bir şey sında asansöre binmeleri tavsiye edilir.
Bu tavsiye sadece asansörü olan hastane
ler için geçerlidir.”
KADIN MÜSTEŞAR Ne dersiniz, güreş ve futboldan
Kadın hakları, kadının zor yaşam sonra bu edebiyat türünde de birinciliği
kosulları, paz Vürkiye'sinde kaptırıp, son sıralardan nal mı
l we sil ünlemi p h n tartışmalı konu toplayacağız?
m e şe Mp MANN MAÇA MM MEM AM AŞAMA

SİNEMA
ATİLLÂDORSAY akla kalan da, Sam-Tropez plajlarının
“üstsüz” güzelleri ile Nina Hagen'in şar-
SİNEMA MEVSİMİ ilerliyor. Yıllarca unu- kısından başka bir şey değil, Ve herhalde
tulmayacak başyapıtar yok ortada... Frank'ın amaçladığı da bu değil. *
Ama belli bir kımıldanma olduğu, özel- e
likle gençliğe seslenen filmlerin sinema Francis Ford Coppola'nın 2 gençlik
salonlarını yeniden doldurmayı başar- filmi, mevsim başında oldukça ilgi
dağı gözden kaçacak gibi mi? Hele Trk gördü. Sokaktakiler - Outsiders , 1950'
Snemasi'nda açık bir canlanmanın lerin gençlik filmlerine, özellikle de Nc-
olduğu ve seyircisini aptal yerine koyma- bolus Ray'ın Asi Gençlik ine gönderme-
yan, ona saygı gösteren filmlerin hak ler yapan ve sanki o dönem filmlerinin
evukleri ilgiyi bulduğunu gözlemleme- anlatımını yinelemeye çalışan bir film...
mek imkânsız... Ve her “taklit” olayında olduğu gibi,
Wwvet, Antalya'nın Altın Portakallı yine pek başarılı olamıyor. ya
ve 5 ödüllü filmi Aaahh... Belinda , bizce e
en önemli özelliğini, seyircisini aptal Ama Siyam Balığı - Rumble Fish
yerine koymak şöyle dursun, onun zekâ- oldukça farklı... Coppola'nın sineması,
sina, kavrayışına sığınan bir film olma- yine 1950'lerden izler taşıyor: Oyuncu-
Müjde Ar: Aaahh Belinda... larıyla, temalarıyla, “asi gençlik”
ve “çete
«ndan buluyor. Yıllar yılı hep “Seyirci
böyle istiyor, işletmeci böyle istiyor” diye savaşları” motifleriyle, “Asi Gençlik”
diye geri zekâlılığı sinemanın kaderi ten Wes Side Storyye çeşitli filmler-
haline getiren Yeşilçam, şimdi pekâlâ Değişmeyen şeylerden biri de, den aldığı esinlerle... Ama Coppola,
kıllı, zeki, esprili, düzeyli, incelikli film- galiba, “iyi film”"in ancak “ciddi” oldukça cüretli bir sinema dili kurmaya,
lerle, düşle gerçeğin birbirine karıştığı, olması, “ciddi” hikâyeler anlatması gerçekçi dekorları fantastiğe dönüştür-
lantasuk çağrışımlı konularla da o seyir- gereğine inanan belli bir meye, düşsel bir hava yaratmaya, siyah-
ciyi çekebileceğini anlıyor. “Aaahh... aydın/eleştirmen kafası!.. beyazla da desteklenen bir mizansen
Belada “nn sanatçı Serap'ını “ortadirek denemesi yapmaya çalışıyor. Ve başarı-
Va ye” rolüne getirip atıveren hikâye- yor da... Filmin tümüne sinmiş olan
ayle Awf Yalmaz, kolay kolay izlene- yor) ve hep yüzeylerde dolaşıldığı “varoluşçuluk” da cabası... “Siyam
mez, anlaşılamaz korkusuna kapılma- izlenimine: kapılıyoruz? Belki cevap, bu Balığı”, Coppola'nın ne denli usta bir
dan, sanki Bunwe”den, olağanüstü dönemde ancak bu kadarı anlatılabiliyor sinemacı olduğunu bir kez daha anımsa-
öyküleri. kolaylıkla anlatan 1940'ların mazereti olacak. Belki bu mazeret tan önemli bir film... YYY
buonkan güldürülerinden ve Woody geçerli de... Ama kim ne derse desin, .
Werden esintiler taşıyan bir filmi ala- snemamız henüz “Siyasal sinema”
Gösterişli Ayxerikan filmlerinden
bildiğine rahatlıkla kotarmış. Ve seyirci yapma yönünde yeterli olgunluğa sahip birkaçını da seyrettik... Amazonda Fırtına
«ewiyor, bağrına basıyor bu sevimli filmi; değil. Yine de, bu iki yetersiz, ama
- Romancing the Stone , sinema meraklıla-
gereken tepkiyi gösteriyor. Tğrkiye'de yürekli çıkışı yeterince değerlendirmek
rının, belki de çoktan videoda izledikleri
her şey değişiyor çünkü... Seyirci de... gerekir.yy
bir filmdi... Ama bu dur-durak bilmeyen
Değişmeyen şeylerden biri de, galiba, e esprili serüveni, geniş perdede izlemenin
w filmin ancak “addi” olması, Güzeller güzeli Waldrie Kaprisky,
başka bir keyif olduğunu kim yadsıyabi-
odali” hikâyeler anlatması gereğine ina- mevsim başında üst üste 2 filmle karşı-
lir, bilmiyorum... Önemli bir film değil,
nan belli bir aydın / eleştirmen kafa- mıza gelerek gözlerimizi şenlendirdi.
ama özellikle Katbleen Turner'in hatırı
il VW Ama sanatsal zevkimizi o denli doyur- Için... YY.
o madı bu filmler... Yılların güldürü ustası
İşte o “addi” konuları anlatan iki Philippe de Broca, anlaşılan artık for-
bilim... Sef Gören'in Sen Türkülerini munu yitirmiş... Çingene Aşkı 'nda Fran-
Son haftaların oObir — sürpriz
sız sinemasının gözde bir temasına,
Göyle ve Zeki Ökten'in Ses filmleri, filmi, kuşkusuz Alan Parker'in Duvar-
benyer bir hikâyede buluşuyorlar: 72 farklı kuşaktan kişilerin duygusal / cinsel The Wall'u oldu. Pink Floyd topluluğu-
bwfden sonra içeride yatmış, işkence ilişkilerine dayalı bir güldürü yapma
nun müziğini oldukça canlı, cüretli,
çabası, pek başarıya ulaşamıyor ve alışıl-
yormuş penç ınsanlarımızın çıkıştan etkili görüntülere dönüştürmeyi bilen
onrala sorunları, topluma uyumsuz- mış şampanya kadar hafif” Fransız gül- 'arker, belki de Pop müziğin görselleşti-
hakları, geçmişin yaralarının bıraktığı dürülerinin yerini, açık bırakılmış bir rilmesi alanında tek kalacak bir yapıt
önemli yönetmenimizin şişe şarabın burukluğu alıyor. y
izler Mu yaratmıştı. Ve filmin genç seyirci için bir
.
böylerine güncel bir konuya sıcağı sıca-
Kaprisky'nin ikinci filmi — Plaj “başucu filmi” sayılması şaşırtıcı değildi.
gına eğilmesi ne iyi... Ama niye içimizde Biz de kendimizi biraz daha genç varsa-
Âşıkları da, benzer temalara bu kez daha
her 4 hden de belli bir doyumsuzluk
ciddi, hafif polisiye, hafif psikolojik ince- yalım, Beatles'in oynadığı ünlü Sarı
l Mwor? Niva hel ilmin de (birini
leme tarzında yaklaşan bir film... Ama Denizaltı - Yellow Submarine ve Ke.
Kadir an'ı diğerini ise Tarık Akan Russel'in Tommy filmlerini de unuta-
Mein wi oynadığı) başkişilerini gereğince tanı
yanmıyor, onlara yeterince yaklaşamıyor,
genç Christopher Frank'ın sinemasından
lim ve filme yıldızımızı verelim. Bu
arada, Alan Parkeri de Geceyarısı
en cok satilan sidarası. » & iykence pala bir insanlık suçunun dehşe YYYw Mükemmel YY Vasat Ekspresi kepazeliği için bağışlamaya hiç
um algılayamıyor (Gilmden alşılayamı YY İyi Y Yaramâz niyetimiz olmadığını da belirtelim. YY
SAF YENİ YUN RAHATLIK VE KALİTEDİR. Saf yeni yün size, yalnız
kaliteli giysilerin sağladığı
seçkin bir görünüm ve €şsiz
bir rahatlık verir.

Rahatlık, doğal elyafın


niteliklerine özgüdür...
Saf yeni yünden üretilen
kumaş ve giysiler tekstil
dünyasında tanınan YÜN
DAMGASI (Woolmark) ile
garanti altına alınmıştır.

Her zaman ve her yerde,


seçkin ve rahat yaşantı için
giysilerinizde YÜN
DAMGASI'nı arayınız. YÜN
DAMGASI, saf yeni yünden
mamul ürünlerin garanti
simgesidir,

yi

YÜN DAMGASI, Uluslararası Yün Birliği'nin dünyada 15.000'i aşkın yün tekstil üreticisine kullanma hakkı verdiği kita grani “nu Uluslararası Yün Birliği Türkiye Şubesi
GÖKHAN AKÇURA Metis ve Hil yayınları bir araya gelip
“Ahtapot Müzik Kitapları” adını ver-
“.. BİR GÜN GELDİ, insanlar hem konuş-
dikleri yeni bir dizi başlattılar. Genç
maya, hem okumaya başladı... Çocuklar yazar Mario Lewi'nin Jacgnes Brel hak-
bile güler oldu bir kitabın 3-4 bin satıldı- kındaki kitabı bu dizinin ilk ürünü.
gına... Kimse utanmıyordu okuduğu Kitabın içeriği kadar biçimi de dikkati
kitaptan. İyi bir yemek yenince, kitap çekiyor... Alışılmamış bir boyutta
(16,5x15,5 em) ve özenli bir düzenle-
gibi olmuş, ne güzel” deniyordu artık...
“Bugünlerde ne okuyorsun?” diye selam- meyle (mizanpajla) sunulan kitap, Brel'i
laşılıyordu... Buluşmak için kitapçılarda değişik yönleri, yaşamının ayrıntıları ve Since 1856 Switzerland
sanatıyla gündeme getiriyor. Özellikle
randevu veriliyor, kütüphaneler renga-
renk boyanıyordu... Artık kitap fuarları iki dilde yayınlanan şarkı sözlerini oku-
yunca, Fransızca bilmemekle neleri
daha geniş alanlarda yapılıyor, hiçbir
yayıncı nefes darlığından bayılmı- kaçırdığınızı anlıyorsunuz. Brel, kalbi-
yordu... Avrupa'nın en kalitesiz kâğıdını nizde güçlü bir yer mutlaka bulacak.
(Mario Levi, Jacgues Brel, Bir Yalnız
en pahalı fiyattan almak zorunda kalmı-
Adam, Ahtapot Müzik Kitapları, 168
yorlardı... Yangında ilk kurtarılan
sayfa.) YYY
kitaptı...”
Gelişim Sürecinde Türk Karikatürü o
Bu satırlar, “biryayıncı masalının
son sözleri olabilir elbette! Geçtiğimiz biyografi de Afa Yayınları'n-
ay İstanbul'da beşincisi açılan TÜYAP dan... Andrey Tarkovski, sanatını ve
Kitap Fuarı dolayısıyla dört yayınevinin düşüncederini anlatıyor. Kişisel yaşamın-
fuar için özel olarak çıkardıkları Yaşasın Yangında dan fazla söz etmediğinden anı diyeme-
Kitap adlı bültenden aktardık. Masalda ilk kurtarılan dim. Zarkowski'yi anlamak diye bir
anlatıldığı kadar ümitli bir manzara arz kitaptı... çabanız gündemdeyse, bu kitabın size
etmese de, bu tür fuarlara akın akın çok yararı olacak. (Andrey Tarkovski,
koşan insanları görünce, “Acaba bir şey- Mühürlenmiş Zaman, Afa Yayınları, 234
ler mi değişiyor?” diye heyecanla sor- sayfa.)
maktan alıkoyamıyorum kendimi. Ama e
dığını düşünürsek, yapılan çalışmanın
hemen sonra beşbinleri aşmayan tirajlar değeri daha kolay anlaşılır. Keşke kita- Deneme kitaplarını severim. Dergi
bir tokat gibi çarpıyor düşlerime. Neyse, bın sonunda yer alan Yusuf Franko
sayfalarında kaldıkları için çoğu unutul-
ağlaşmadan fuarların o erdemlerinden Paşa'nın karikatürleri aslında olduğu
maya mahküm yazılara hep üzülmü-
bahsedelim. Ne de olsa onlar sayesinde şümdür. Onları kesip dosyalamak
gibi renkli yayınlanabilseydi... (Turgut
kitapseverler yeni yayınlarla tanışıyor, Çeviker, Gelişim Sürecinde Türk Karika-
isterim, unuturum, yine dergilerde kalır-
yazarları görüp kitaplarını imzalatıyor- lar. Keşke kitaplaşsalar diye düşünürüm.
türü, Adam Yayınları, büyük boy 324
lar... Az şey mi? sayfa.) YY Ferit Edgü'nün denemelerini bir araya
Geçtiğimiz ay, fuarın da etkisiyle getiren kitabı bu yüzden sevinçle karşıla-
olsa gerek, birçok yeni kitap yayınlandı. dım. Edgü, çok geniş bir kültür yelpaze-
e
Size bu sayfada hepsini aktaramayacağı- sinin büyütecinde, ele aldığı konuyu
Karikatürün bugününe ilgi duyanlar
mız sayıda yeni kitap... Olabildiğince mutlaka “bir şeyler diyerek” irdeleyen
ıçın de bir haberimiz var. Behiç Ak,
söz edebilmek için kısa notlarla yetin- az sayıdaki yazarlarımızdandır. bence.
Cumhuriyet gazetesinde yayınlanan
mek yolunu seçtim. Derinlemesine ve titiz bir çalışmayla
çizgi-bantlarından bir seçmeyi (herhalde
Tarihler beni her zaman heyecanlan- kaleme aldığı denemeleri, bizleri edebi
çizerin en sevdiklerinden oluşan bir der-
dırmışur. Hele tarihi yazılan konu o yat ve plastik sanatlar dünyasında yeni
lemedir) güzel bir albüm halinde yayın-
güne kadar kıyıda köşede kalmış, pek boyutlar keşfetmeye çağırıyor. (Ferit
ladı. Hayranlarına müjde! (Behiç Ak,
icibar edilmemiş türden olursa bu heye- Edgü, Şimdi Saat Kaç, Ada Yayınları,
Kim Kime Dum Duma, Metis Yayınları.)
can daha da artar. İşte, Turgut Çeviker büyük boy 192 sayfa.)
in Türk karikatürünün tarihini . .
hazırladığını yıllar önce duyunca da aynı Geçen ay özellikle anılar ve biyogra- Denemelerini toplayan bir başka
duyguları yaşamıştım. Toplam on üç filer üstünde durmuştum. Bu konuda yazar da Emre Kongar. Kongar, Yaşa-
kitaptan oluşacağı açıklanan bu tarihin yeni yayınlar yapıldı, onlara da değine- mın Anlamı'nda kendine ilişkin yazıla-
*ilk cildi çıktı. Bu ciltte, 1867-1908 ara- yım. Taba Toros'un Fikret Mualla ince- rını ve konuşmaları bir araya getirmiş.
sında yayınlanan karikatürlerle “Tanzi- lemesi güzel bir sürpriz oldu. Yazarın “Bu kitapta topladığım yazılar, bir yan-
mat ve İstibdat dönemi” ele alınmış. zengin arşivinden mektuplar, fotoğraf- dan yetişmeme ilişkin ipuçlarını, öte
Turgut Çeviker, kütüphane ve özel lar ve tablolarla süslenmiş özenli bir yandan yaşamım boyunca karşılaştığım
kitaplıklarla uzun, özenli ve sabırlı bir çalışma... Fileret Misalla'nın özel yaşa- “garabetler? karşısındaki tepkilerimi
çalışma gerçekleştirmiş. Bugüne kadar mına ilişkin özgün bilgiler, sanırım kapsıyor: Tam bir “traji-komik”
genel antolojilerle ancak bir iki örneğini konuya önemli katkılar getiriyor. Baskı- bütünlük,” diye tanıtıyor kitabını. Tah-
bulabileceğimiz ilk karikatür örnekleri- nn da çok özenli olduğunu özellikle min edeceğiniz gibi YÖK'ün kestireme-
mizin yüzlercesini bir arada görebiliyo- belirtmek istiyorum. (Taha Toros, FiR- diği sakalı, kitabın önemli bir bölümünü
ruz. Karikatürün toplumsal yaşamımızı ret Mualla, Akbank Yayınları, büyük boy oluşturuyor! (Emre Kongar, Yaşamın
14 kitlelere yansıtan bir ayna görevini taşı- 62 sayfa.) YYYY Anlamı, Remzi Kitabevi, 126 sayfa.)yyy

Ğ vi Dü
ORHAN KÂHYAOĞLU de yeni dönemlerin getirdiği müzikal
açılımlardan kaçan, tam tersine üstüne
MYSL YA
İşte gençlik...
giden, denemeden yorulmayan © bir
“MÜZİĞİN DİYALEKTİĞİ açısından ilk sanatçıdır Pax Sion. Garfunkel'le bir-
çağlardan Caz'a, Pop'tan Elektronik likte ulaştığı zirveden sonra, 70'li yıl-
Müziğe uzanan deneysel bir dinleti” larda bir başına savaşımını sürdüren
başlığı altında toplanan konserler dizisi, Sönon, bu süreçte ilk aklıma gelen
1985-86 sezonunun belki de en ilginç ve “There Goes Rhymin”, “Stll Crazy
o kadar da önemli sanat olaylarından

şlemüzik...işte dans...
After All These Years” ya da “Heart an
biriydi. Çekirdek Sanat Evi'nde yapılan Bones”dan sonra, bu yıl içinde de
deneysel çalışmaların bir parçası niteli- "Graceland' adlı | solo albümüyle ilgileri
ğinde olan dizinin, sözünü edeceğimiz üstünde topluyor. Ne /o/k müziği, nede
birinci kaseti Yabancılaşma teması baş- rock'ın müzikal ana yapısından kopma-
lığı etrafında toplanıyor. yan sanatçı, bireysel tutku ve dünyevi
Tarih boyunca sanatta yabancılaş
sevgi arayışlarını şiirsel anlatımına yedi-
manın müzik açısından sorgulanmasına rerek yaptığı bestelerde “daha kolay | li

bir adım niteliği taşıyordu bu konserler. kolay silinmeyeceğini” tekrar kanıtlıyor.


Konserin ilk aşamasını içeren kuramsal li )
“Zerafet Ülkesi", “Mutluluk Ülkesi”
temelli “Mözik Tarihi'nin teorik ve pra- Yabancılaşma: Deneysel çalışmalar . çağrışımını veren “Graceland' albümü-
tk açıdan başını çeken, her yönüyle nün içindeki şarkılar da sanatçının
'anlatımcı” işlevini üstlenen Erkan Sim-
yabancılaşmaya”, “lişkisizliklere' göster-
şek, Türk müzikçileri arasında “Popüler diği tepkiyi açık duyuruyor.
olmaktan yıllardır kaçmış bir sanatçıdır.
Tek yapıt içinde üç İlk yüzdeki beş parça arasında '7/e
İşte Simsek, burada uzmanlık dalı olan
özgün müzikal Boy Mm The Bubble? ve “Gumboots'da
kemanı kullanarak, çağımızın tek kap-
yapının denenmesi... dikkati çeken ağız armonikası, /o/k-rock
samlı müzik kuramcısı diyebileceğimiz
temalarına değişik bir tat katıyor. Ama
Adorno'ya bağlı olarak famao'nu eleş
beste olarak çok “ayrıcalıklı” sayılmazlar.
ürmekten de kaçınmayıp, ilkel tunılar
7 Know What I Know' da bir başına
dan bugünün çoksesli müziğine uzanan Kasetin ikinci yüzünde çoğunlukla farklılık göstermiyor: Ancak plağın
tarihçeyi panaromik olarak sunmuştu. kemanın hakim olduğu deneylerden bütünlüğü içinde yerine oturtulabilir bir
Konserlerin ikinci bölümünde ise, bu aldığı lezzeti yadsıyamıyorum. Yaban beste. Bu yüzde en başarılı bulduğum iki
kuramsal yaklaşıma bağlı denemeleri alaşma' vemlerini belki de en belirgin şarkı ise 'Graceland” ve “Diamonds on
dinlemiştik. ortaya koyan yerler de buraları. Robert the Soles of Her Shoes”. Bilhassa söz etti-
Erkan Şimşek'le birlikte, denemeleri Johrson'dan da söz ederken hemen kase gim bestelerden ikincisi, Yabancılaşma!
gerçekleştiren sanatçılar ise #rkan Uğur, un son ürününe yönelmek istiyorum. toması olarak kullanılan Orta vokalle
Bülent Ortaçgil, Imer Demirer ve Robert Zaten Amerika'da da birçok albümü oldukça yetkin bir melodi rengini gün
Jobnson'du. Söz konusu çalışmaların çıkmış bir Bes” sanatçısı olan /obnson ışığına çıkartıyor
ilkiydi, 1986 yılında yayınlanan
Yabancılaşma, başlıklı ürün.
ın başlattığı yapıtta sanatçının OZYUN
İkinci yüzde ise “Yon Can Call Me
blues” temasıyla alıyoruz ilk. soluğu 11 “Crazy Love Vol. 11” ve “That
Bir eonser dinleyicisi” olmanın geti muzu, Bu özgün mouf sürerken devreye
diği rahatlıktan yararlanarak, kasetin Ws Your Mother”, Bu şarkıların üçün-
hemen Doğu Anadolu kökenli ezgile
içindeki ürünlerin hepsinin tek tek ayle #rban Uğur giriyor ve hemen
vüsünde orkestrasyonun mükemmeli

“özgün” deneylerin ürünü olduğunu ğini ve saksofondaki başarılı anlatımı


ardından da Şiyşek kemanıyla Avrupa istisna olarak düşünürsem, klasık $/#70n
açıkça söyleyebiliyorum. Hepsi ilginç Gazı grappelly kemanı çağrışımları yapısının. dışına çıkamamış şarkılar.
anlatımları içinde barındırıyor. Bilhassa veren Virtüizitesini katınca; tek yapıt Belki de plağın'en güzel iki şarkısı olarak
Gençsiniz... Müziği yaşayın, Vestel müzik setlerinin
Şimşek'in teorik birikiminden — öte, içinde üç özgün müzikal yapının içiçe dansı, coşkuyu, dostluğu yaşayın... Laser okumalı Compact Dis«
kemanını kullanmadaki ustalığını, kaseti da Under African Skies' ve “Homeless' Player'lısı var,
girip denendiğini görüyoruz. Ancak den söz etmek gerekiyor. Birincisinde
her dinleyişimde açıkça sezinliyorum. yine de bu deneyin ve diğer bir - iki
Vestel müzik setlerinin her biri Auto Reverse Sistem'lisi var,
Kasetin ilk iki yapıtında ise nefesli ile Afro ve Reggae temalarıyla Simon yürekleriniz kadar hızlı atan ritmlerden Egualizer'lisi var,
yapıttaki ürünlerin Yabancılaşma tema “Sound'unun üst düzeyde bileşiminden Çift Kaset/Dubbing Sistem'lisi var.
gitarın ilginç uyumunu ve birbirini sını sorgulayan bir yaklaşım içerdiğini yürekleriniz kadar yumuşak ezgilere
talamlanıciri mistik bir atmosfer içinde söz ederken, “Homeless'de iletişimsizlik
söylemem mümkün değil. Böylesi ürün- kaynağındaki tonları, kaynağındaki tınısı, Vestel müzik setlerinin
zevkle dinliyorum. İmer Demirer'in sorununa yaklaşımındaki radikalliğe ek hepsi “4 track 2 kanal"
lerin daha çok temaların birbirleriyle olarak, temalar arasındaki geçişleri sağla- kaynağındaki rengiyle müzik stereo, hepsinde
oldukça genç yaşına rağmen, cazın olan ilişkilerini sezinliyorum.
yanında diğer başka deneylere girmesi ması açısından hem deneysel, hem de demektir. “TweeterWoofer”
Bütün bunlara karşın yapıtın sorularla dolu bir şarkıyı doyumsuzca ve hoparlörler var, hepsinde
çok sevindirici. Çalışmaların bir başka doyumsuz bir çabanın ürünü olduğu Gençliğinizin değerini bilin...
değerli sanatçısı Erkan Uğur ise Doğu ürperülerle dinliyorum. Plağın son şar- Süperheterodin ve
ağırlıklı halk ezgilerini damıtıp, gitarın
açık. Kayıtın stüdyoda anında yapılması kısı “4/7 Aromud The World On The Müziği, dansı, sevinci Multiplex sistem var
ürünün özgünlüğünü kanıtlıyor. Ancak Myth of Fingerprimts” vock. temasının, Vestel müzik setleriyle yaşayın.
kullanım alanına başarıyla sokuyor. yine de kasetin özenli bir dizim içinde hatta '80 sonrası rock'n izlerini taşı-
Bülent Ortaçgil ise Türk Hafif Müzi- sıralanıp, oluştuğunu söyleyemeyece yor, Pek aymealıklı bir beste değil ama,
ğinde “özel”bir isim olmasının yanında, ğim. Çekirdek Sanat Evi'ne yeni ve plağın iç alaşım noktalaması açısından
bu tür deneylerin içinde yılmadan çaba yoğun uğraşlar dileyerek...YY da kötü bir seçim sayılmaz sanırım.Yyy
göstermesi açısından saygınlığını bir kez o “İleri teknolojiden üstün ürünler”
16
daha sunuyor bence. Ne folk müziğinden ödün veren, ne
PLAYBOY FORUM
playboy'la okurlar arasında güncel sorunlar üzerine diyalog

AZİZ NESİN ederim. Ancak bunların yanında illa hükü-


RÖPORTAJINA ALİ ERGİN Saygılarımla, metin bir tasarrufunun sonucu olarak
GÜRAN'IN AÇIKLAMASI Alı Ergin Güran Vekili görülmese dahi Türkiye gelişiyor, güçle-
Ekim 1986 sayınızda, Ahmet Av. Ali Tümer niyor.
Kahraman'ın Aziz Nesin ile yaptığı MENFİ OLMAK YA DA o Örnek mi istiyorsunuz? Alın size
röportajda, müvekkilim A/ Ergin İstanbul... Şu son birkaç yıl içerisinde bu
OLMAMAK
Güran'ın sahibi olduğu KATKI Dergisi Sabah gazetelerini her ele alışımda yüzyıllık şehrin âdeta çehresinin değiş-
ile ilgili olarak çıkan bölümünde (sayfa ıçım kararıyor. Kendi kendime düşünü- meye yüz tuttuğunu kim inkâr edebilir?
114) vahim yanılsatmalar biçiminde, yorum, bu toplumu oluşturan bizler Aydan aya İstanbul'da yeni işlere girişili-
okuyucuyu şartlandıracak maddi hatalar neden bu kadar menfi karakterliyiz diye; yor ve bir bakıyorsunuz karşınızda bir
vardır: basın da bir yerde bizim halet-i ruhiye- başka Istanbul şekillenmeye başlamış.
1. KATKI Dergisi'nin başlık altı ifa- mizin aynası... Bakıyorum gazetelere Mesela şu İstanbul çeşmeleri: Önce
desi aynen; “Türkiye Komünistlerinin hep muhalifler, hep eleştiriyorlar: Yok ufaktan ufağa başlayan restorasyon çalış-
Fikir Dergisi” biçimindeydi. Hiçbir Ozal şöyle yaptı, yok şu bakan bilmem maları sonradan hızlandı ve bugün artık
zaman ve Zeminde “TKP'nin Yayın İstanbul'da daha önceden fark etmediği-
nerede nasıl da yanlış şeyler konuştu,
Organı” olmamışur. yok şurada büyük bir yolsuzluk söz miz bir sürü çeşme tüm güzelliğiyle
2. “Kimse dokunmuyordu. Rahat- şimdi. yollarımızı süslüyor. oHaliç'i
lıkla yayınını sürdürüyordu” şeklindeki anmama bile gerek yok bu satırlarda;
beyanında verdiği “imaj” da, kesin bir “Bir GAP projesi var kı, hepimiz biliyoruz, hem nasılsa daha
yanlışlığı sürdürmekte veya maksatlı bir başka o kadar çok örnek var ki; işte size
“tahrifat”ı göstermektedir.
milyonların kaderini inşası başlayan yeni Galata Köprüsü ya
Zira, KATKI Dergisi defalarca topla- değiştireceği kesin dev bir da geçenlerde ilk telleri çekilen 2. Boğa-
ulmış, 1980 yılında, 12 Eylül'den önceki proje...” ziçi Köprüsü. Olmadı sahil yolu projesi
son yayını ile de kapatılmıştır. Aşağı var, olmadı yeniden düzenlenen, bu yağ-
yukarı her yayını hakkında bir dava murda çamurda bizi zora koşsa dahi,
açılmıştır. konusuymuş, vb. Tabii bir de onları bu yeni trotuarlarımız var, olmadı dar ve
1978 yılındaki 36. sayı ile yapılan yola iten haber dürtüsü var, her ne orta gelirli vatandaşların imdadına hızır
yayın nedeni ile isimleri geçen 6 kişi hak- olursa olsun kural dışı olanın ya da ken- gibi yetişen “Sabit Halk Pazarları” var.
kında TCK'nun 141. ve 142. madelerin- dilerince kabul edilemez olanın peşinde Ayrıca örnek sadece İstanbul'la sınırlı da
den dava açılmış ve 1983'te, Müvekkilim koşacaklar. Ama neden hep yaklaşım değil; bir GAP projesi var ki, milyonların
Ali Ergin Güran dahil 6 kişi TCK'nun menfi? Olumlu bir gelişme de haber kay kaderini değiştireceği kesin dev bir
141/1. maddesinden 8 yıla mahküm edil- nağı olamaz mı? Tamam yanlış işleı proje, sonra yeni altyapı yatırımları,
mişlerdir. (İstanbul SYNT. 2 No'lu Mah. yapılıyor, mesela şu “Muzir Yasası” gibi ll Savunma SAanaynızı kurmak

982/617 A). Müvekkilim Temmuz ya da yanlış bazı ekonomik karat lal


yönünde at ilan yeni adımlar, VSssi

1984'ten bu yana cezaevindedir. (Halen, gibi... Neden çok saygıdeğeı basınımız

Çanakkale Cezaevi, E/2 koğuşunda). haftalık ve aylık dergileri nispeten


3. Gülmececi Aziz Nesin'in yanlış ya bundan vareste (tutuyorum — bize her
da maksatlı iddialarını, daima, insanlar gün teme pilavı misali aynı eleştirileri,
“cevap veremeyecek” bir durumda iken aynı muhalif ve de menfi havayı solut-
ortaya atması, kendisinin kişiliği hak- makta bu kadar ısrarlı? Neden bir kere-
kında ipuçları vermektedir. cik olsun tersini denemek istemiyorlar?
Çünkü, derginizce soru konusu edi- Üstelik böylesi bir tutum genç
len KATKI Dergisi yayınının içeriğinden demokrasi filizimizin yeşerip boy atması

Pb PARKER
de anlaşılacağı gibi, Aziz Nesin'in bakımından daha yararı değil mi? Basını-
hayatta olmayan bir insan hakkında yap- hi A
mız ki, Türk demokrasisinin temel
uğı beyan üzerine söz konusu yazı direklerinden biridir ve biz de
kaleme alınmıştır. bununla övünüyoruz— demokrasinin
Bu kere yapılan imalı ve maksatlı sadece bir müsamaha rejimi olmakla kal-
beyanı da, insanlar cezaevinde iken mayıp aynı zamanda özel ve genel çıkar-
çıkmaktadır. ların sağlıklı bir dengelenmesi ve her
“Tek kişilik parti” gibi bilime karşı, şeyin başında da bir teşvik rejimi oldu-
garıp durumunu dahi kazanç sayan bu gunu unutmamalıdır. Tabu biz sade
şahsın, müvekkilim hakkındaki bu beya- vatandaşlar da...

nının yanlış veya maksatlı olduğunun Süha Atılgan,


kamuoyunda anlaşılması için, bir Suadiye-İstanbul
“düzeltme” veya “açıklama” şeklinde Ülkü Kırtasiye Ticaret ve Sanayi A.Ş.
yayınlanmasını, müvekkilim adına talep Meclisi Mebusan Caddesi 493, Ülkü Han, Fındıklı-İstanbul.
18
Telefon: 151 27 48 (7 hat) / Telex: 24242 Ulk tr.
PLAYBOY RÖPORTAJI: MEHMET ALİ BİRAND
İşte Türkiye'nin yeni kredi kartı: basınımızın ve televizyonun en çok dikkat çeken ismiyle özel yaşamı,
gazetecilik, dış politika, ordu ve 12 eylül öizerine açıkyürekli sohbet
Mehmet Ali Birand, 1940 tarihinde sma ilişkin bir araştırma ve incelemesini diyorlardı?
İstanbul'da doğdu. Galatasaray Lisesi! “Emret Komutanım” adıyla yayınladı. BİRAND: Genellikle, “Yazılması iyi
ni, daha sonra da İstanbul Üniversitesi Mehmet Ali Birand evli ve bir çocuk oldu,” dediler.
Edebiyat Fakültesi'ni bitirdi. babası. PLAYBOY: Kitabınızda, “ihulalin hazır-
Öğrenciliği sırasında, Milliyet Mehmet Ali Birand'la, PLAYBOY lık dönemi,” anlatılırken, perde arkasın-
Gazetesi'nde gazeteciliğe başlayan için yaptığınız söyleşide, bu kez değişik daki olaylar, daha sonra açıklanan
Birand, daha sonra Milliyet Gazetesi'nin bir yöntem kullandık. gerekçelerle, açıkça çelişiyor. “Hoşa
Brüksel muhabiri olarak çalıştı. Mehmet Ali Birand, dış konularda gitmeyen,” bu durumu algılayıp farkına
Türkiye'nin dış politikası ve özellikle uzman bir gazeteci. Ayrıca ordu ve 12 varmadılar mı?
NATO, Ortak Pazar konusunda uzman Eylül konusunda araştırma - incelemele BİRAND: I'arkına vardılar. Askerler satır
gazeteci olan Birand, Milliyet Gazetesi'n- riyle ünlü. O nedenle Mehmet Ali aralarını da çok iyi okuyup anlıyorlar.
deki yazarlık görevinin yanında, tele- Birand'la konuşurken, özel yaşamından Ama ben kitapta, onları kişisel olarak
vizyonda da dış olayları içeren “32, çok, ilgili olduğu alanlara ağırlık verdik. zedelememeye özen gösterdim. Olay-
Gün” programını yönetiyor. Bir noktada onun uzmanı olduğu konu- lara kişisel olarak değil, genelde baktım.
Birand, “32. Gün” adındaki aylık ları tartıştık. Kişileri irdeleseydim, daha önce yazıl-
televizyon programıyla, hâlâ gazeteden mış “müdahale” kitaplarından farkı kal-
yarı habersiz yaşayan köy evlerine de mazdı. “O bunu dedi, öteki böyle
girerek beğenilerini kazandı. PLAYBOY: “12 Eylül” adındaki kitabı- dedi”yle kalırdı 6 zaman.
Aynı zamanda araştırmacı gazeteci- nız, 12 Eylül ihtilalinin öncesiyle sonra- PLAYBOY: “1? Vylül”, ihülaleilerin
lik yapan Birand'ın “Diyet”, “Ortak sını irdeleyen ilk ciddi belgesel. Kitap henüz güçlerinin doruğunda oldukları
Pazar Macerası”, “30 Sıcak Gün”, “12 yayınlandıktan sonra ihtlaleilerden her- bir dönemde yayınlandı. Buna “itiraz”
Eylül? ve son olarak da “Emret hangi bir tepki geldi mi? etmediler mi?
Komutanım” adındaki kitapları yayın- BİRAND: Hem evet, hem de hayır... BİRAND: İtiraz edildi. Benim zorlandı-
landı. PLAYBOY: Neye tepki gösterdiler? gım nokta da, kitabın yayınlanma döne-
12 Eylül 1980 ihtilalinin öyküsü olan BİRAND: Askerlerin içinden bir bölüm, miydi. Henüz çok erkendi.. Fakay,
“(2 Eylül” Türkiyede en çok satan “Buna ne gerek vardı?” diye tepki gös- benim istediğim, kitabın sıcağı sıcağına
kitaplar listesinde, uzun süre birinci terdi. “Askerler şöyledir, böyledir diye yayınlanmasıydı.. İlerisi için birtakım
Pamukbank, itibarlı bir ödeme biçimi sırayı işgal etti. yazmakla ne kazandın?” dediler... hammaddeler vermek istedim. Nite-
arayanlara, Türkiye'nin yeni, Birand, son olarak Türkiye ordu- PLAYBOY: Olumlu karşılayanlar ne k#n, O hammaddeyle daha sOnNra birçok

itibarlı kredi kartını sunuyor...


Prestige Card!
Türkiye'nin en seçkin 3000 kuruluşunda*
Pamukbank itibarı ve güvencesiyle,
“özel” avantajları, “özel” kolaylıklarıyla
sunulan yeni kredi kartınız...
Prestige Card'a sahip olmak,
Prestige Card itibarından yararlanmak
için size en yakın Pamukbank şubesine
başvurun. “Prestijinizi” artırın.

CL
si
* Oteller, lokantalar, gece kulüpleri,
butikler, büyük mağazalar, kuyumcular,
“SAMUKBANK FOTOĞRAFLAR: ERCMEND KAVAKLI
havayolları, demiryolları, denizyolları,
hediyelik eşya satıcıları, galeriler. iyi bankadır. “Aslında Amerika'nın askeri kazançları
1960 ihtilalinden sonra oldu. Bu sefer o
“DİSK olayı Avrupa'da bütün sendika-
ları, İkonfederasyonları oayaklandırdı.
“Babamı hiç hatırlamıyorum.
iki yaşındayken ölmüş. Babam
Ben daha
öldü
kadar olmadı. 1960'ta elde ettiği pratik Sağcılar dahil... Uluslararası Hür İşçiler öünde cebinden 50 lira ve birkaç bono
avantajlar çok daha büyüktü...” Konfederasyonu mesela...” çıkmış...”
kitap yazıldı. Bir bakıma ben, “12 Eylül benim yorumum değil, Amerikalıların ele geçirecek başka bu grup Sovyetlere
üstünde tartışılmaz,” tabusunu yıktım. resmi belgelerinde, “özel dergilerinde”, karşı çok daha düşmanca davranabi-
PLAYBOY: Kitabı yazmadan önce konferans ve raporlarda bunlar açıkça lirdi. Tabii ki, taraftarlarının iktidara
Kenan Evren'le konuştunuz mu? belirtiliyor. Zaten onlar, böyle kamu gelmelerini isterlerdi. Ama gelemeye-
BİRAND: Konuştum... oyu oluştururlar. Bu belgelerden yola ceklerine göre, hiç değilse olaylar bitsin
PLAYBOY: Kitapta, Evren'in not defte- çıkarak bazı şeyleri yazdım. istiyordu. Ordunun iktidara gelmesin-
rinden alıntılar var. PLAYBOY: Daha sonra, Reagan'ın Dışiş- den Sovyetler fazla rahatsız olmadı.
PLAYBOY
BİRAND: Var... leri Bakanlığı'nı da yapan dönemin DİSK ve Barış Derneği davasına kadar
PLAYBOY: O, genelde bilgi ve belge ver- NATO'nun Müttefik Kuvvetleri Baş- da 12 Eylül'e karşı çıkmadılar. Batı
mez. Buna nasıl ikna oldu? komutanı General F faig, 12 Eylül'ü ner- Avrupa da DİSK ve Barış Derneği dava-
BİRAND: Not defterini bana vermedi. deyse sevinç çığlıklarıyla karşılamış ve larıyla birlikte karşı cephe aldı zaten.
Anlatu. Verseydi, çok daha enteresan “bizim çocuklar,” demişti. PLAYBOY: Kitabınızda Amerika'nın
olurdu tabii. Bazı arkadaşlar sonradan, tutum ve beklentilerini vurgulamanız
BİRAND: Aaa, tabii... Washington'da,
“Askerden geçirtti,” diye eleştirdiler, karşısında, ihtilalciler, “Bu da ne?” diye
yönetimde öyle bir kesim var ki, onlar
beni. Oysa benim için önemli olan sormadılar mı? “Neden yazdınız?”
için demokrasi fazla önemli değil.
görüşlerini almaktı. demediler mi?
PLAYBOY: Ama siz kitap son şeklini PLAYBOY: Dönemin Amerikan Başkanı BİRAND: “Aman kardeşim, bizim için
aldıktan sonra da Evren'e okuttunuz. Carter da, “rahatladık” demişti. Haig'in
böyle bir şey yok,” dediler gayet tabii.
BİRAND: Okuttum. Ama amacım, bana de, Carter'ın da bu sözleri kitabınızda “Biz Türkiye'yi düşünüyoruz. İran
“onay” versinler değildi. Amacım, yer alıyor.
veya Afganistan bizi ilgilendirmez,”
“Niçin, nasıl yaptınız?” diye sormaktı. BİRAND: Bu Amerikalılar açısından nor- dediler ama, bu olaya çok dar açıdan
Evren kitabı önceden okudu. Sonra, mal. Fakat, aynı şekilde Sovyetler Bir- bakmak olurdu. Haig'in telaşını,
Evren'le uzun bir konuşma yaptık. Bazı liği de rahatladı... Washington'un tutumunu anlatmak
düzeltmeler yaptı. PLAYBOY: 12 Eylül nedeniyle Amerika- ıçın, o perspektüften bakmak gerekir.
PLAYBOY: Satır aralarında, resmi açıkla- lıların rahatlamaları doğal, Sovyetler Amerika niçin bunu istiyor? Amerika,
malarla çelişen değerlendirmelere karşı “ister Demirel, ister Ecevit, ister asker
çıkmadı mı? gelsin,” demiyor. O olaya global bakı-
BİRAND: Karşı çıktı. Ama, “Sen şunun yor. Onun için önemli olan Türkiye'nin
ıçın şöyle diyorsun. Bunu çıkart,”
demedi. “Sen, şu gün, şöyle bir karar
“Sovyetler Birliği kadar sarsılmaması...
PLAYBOY: Amerika, çıkarı söz konusu
alındı diyorsun. Oysa o karar 6 gün kargaşadan hoşlanmayan olunca, müttefiklerinde demokrasi
değil, şu tarihte alındı. Bak, ben defte- bir başka ülke fazla önem taşımıyor galiba...
rime şöyle bir not düşmüşüm,” şeklinde
oldu. oGörüşmemiz sırasında “Ben yoktur...” BİRAND: Gayet tabii... Büyük güç çıkar-
sız konuşmaz zaten. Oradan hareket
değerlendirmelerle mutabık değilim,” ediyorum, kitabımda, “Benim çıkarıma | (ev)
dedi. “Doğru değerlendirmeler değil,” en uygun hangisidir?” diyor. Niçin | pa
dedi. bugün Özal destekliyor Amerika? |
©
b)»
PLAYBOY: Evren'in “doğru değil,” neden rahatladı? PLAYBOY: |? |ylül'den sonra Amerika” i W
dediği değerlendirmeler çıkardınız mı BİRAND: Süper güç açısından, bir nın yeni askeri kazanımları da olmadı
| gi
kitabınızdan? ülkede karışıklıklar varsa, onun taraf mı Türkiye'de? <
BİRAND: Hayır... tarları sonra duruma egemen olursa, BİRAND: Aslında Amerika'nın askeri
i © (0)
PLAYBOY: Amerika Birleşik Devletleri” üstüne varmaz. Ama, karşı güçlerin ele kazançları 1960 ihtilalinden sonra oldu.
nın, “biran önce olsa,” biçiminde, ihti- geçirme olasılığı varsa, rahatsız eder... Bu sefer o kadar olmadı. 1960'ta elde
lal beklentisi içine girdiği, ihtilali PLAYBOY: İşte bu nedenle, Sovyetle etuği prauk avantajlar çok daha
“kurtarıcı” gibi görüp, hatta özendir- neden rahatlasın? büyüktü. 12 Eylül'den sonra Türkiye” |
diği kitapta vurgulanıyor. BİRAND: Sovyetler Birliği kadar kargaşa nın yaptığı en önemli olay Yunanistan!
BİRAND: Özendirme değil de... Hatta, dan hoşlanmayan bir başka ülke yoktur. ın NATO'ya geri dönmesini sağlamak
bir ara “Artık yeter. Hadi bir an önce PLAYBOY: Bu sözleriniz bazı çevrelerce oldu. İkincisi de, Doğu Anadolu'da iki
yapın”a kadar gitti. Zaten, onlar bunu Sovyet propagandası diye nitelendiri üssün yapılmasına izin verilmesi... Muş
söylerken, asker kanadı da artık gecikil- lebilir... ve Batman'daki üsler henüz bitmedi.
meye başlandığını... Ama, dışarısı isti- BİRAND: Neden olsun? Onların böyle Yavaş yürüyor inşaat. Ama buna izin
yor diye yapmıyor bizimkiler. Zaten düşündüğünü kuşlar bile biliyor. Sov verilmesi bile, yeterince caydırıcıdır
ıhulal hazırlıkları içinde. Karşı taraf da, yerler netlikten hoşlanıyorlar. Onun Sovyetler açısından. Buralardan kalka
“Yapacaksan bir an önce yap. Elden ıçin en sevdikleri iki Amerikan Başkanı cak bir uçak iki dakika sonra Sovyetler
gidiyor...” Nixon ve Reagan'dır. Birliği 'ndedir.
PLAYBOY: “Hadi kardeşim,” yollu dış PLAYBOY: Kişisel zayıflıkları nedeniyle PLAYBOY: Bunları yazmanıza tepki gös-
çabalar açık açık anlatılıyor Kitapta... mi? termediler mi?
BİRAND: Tabii... BİRAND: Ne yapacaklarını bildikleri, BİRAND: Kitap 1984'te yayınlandı.
PLAYBOY: Kitabınızda, Amerika'nın kestirebildikleri için. Carterdan hiç General Haydar Saltık'ın bir sözünü
Türkiye'ye bu denli “önem” vermesi- memnun olmamışlardır. Çünkü bugün hatırlıyorum: “Mehmet Ali Bey,” dedi,

Te
nin gerekçesini anlatırken, İran ve yaptığını ertesi gün değiştirmiştir. “Siz, 12 Eylül'ü içinize sindirememişsi-
Afganistan'ın Amerika açısından Sürprizle karşılaşmak istemez Sovyet niz. Bu, satır aralarında o kadar iyi çıkı-
“elden gitmesini”, Ortadoğu'da denge- ler. O dönemde, İran ve Afganistan yor kı.” Ama bir gerçek var: İsteselerdi,
lerin bozulmasını örnek gösteriyor. olaylarından sonra Türkiye'de istikrar bu kitabı yayımlatmayabilirlerdi. 66
55
144
KLAM
sunuz... gerekiyordu, Amerika için. Sovyetler PLAYBOY: Neden izin verdiler sizce? KOZMETİK SANAYİİ
Li

22 BİRAND: Tabii... Çok nettir bu. Bu de netlik isüyordu. Çünkü, Türkiye'yi BİRAND: Bence, Cumhurbaşkanı'nın
RE
HAS
Halıda SAF YENİ YÜN
kalitesini arayanlar, |
aradıklarını Gümüşsuyu'nda
buluyorlar.
Gümüşsuyu'nun duvardan |
duvara döşemelik çeşitleri;
© TİTAN
© VERJLİ
© AKSMİNİSTER
ile
© GÜMÜŞMEKİK |
© SÜPER ÇİFT MEKİK
çeşitleri, SAF YENİ YUN'den
dokunmuştur.
Uluslararası Yün Birliği'nin |
28 TU 75 W lisans numara-
sıyla tescil ettiği Gümüşsuyu- |
nun SAF YENİ YÜN halıları, |
YÜN DAMGASI (Woolmark) |
garantisi taşır.
Siz de ayağınızın altına
Gümüşsuyu serin. |
Bastığınız yere özen gösterin... |

GÜMÜŞSUYU |
“Hangi halı değil,
hangi Gümüşsuyu”
demokrasiye geçiş isteği bu olayda rol nüstü toplantıya çağırırdı. Cumhurbaş 1964'tü. Ortalık karıştı. Tabi ortalık Savaş havaları yatışı. Ben de artık iş yok,” dediler. Bunun üzerine iyice telaş- PLAYBOY: Son kitabınız “Emret
oynadı. Kitabın durdurulması daha çok kanı da gelirdi. Genelkurmay Başkanı haberlerle dolmaya başladı. Ben de yeti- bitti diye dönmeye hazırlanıyordum. landım. Kalkıp uluslararası ajanslara git- Komutanım.” Türkiye ordusunu ince-
soru işareti doğuracaktı. ve kuvvet komutanları o gün emekliye şebildiğim kadarıyla haberler gönder- Akşam oteldeydim. O zaman Atina um. Orada çalışanları tanıyordum. liyorsunuz. Neden ordu?
PLAYBOY: Başlangıçta 12 Eylül'e ses sevk edilirdi. Yerlerine yenileri atanırdı. dim. Gazetecilikle aktif olarak Büyükelçisi rahmetli Turan Tulu'ydu. Onlara, “Anlaşma olmadı. Makarios BİRAND: Aslında benim bütün kitapla-
çıkarmayan Batı Avrupa, daha sonra Belki bu şekilde önlenirdi. Başka türlü tanışmam böyle oldu. Yurda dönünce, Beni aradı. Onunla konuşurken bazı varılan anlaşmaya uymuyor,” dedim. rmda ordu vardır. Bau ülkelerinde,
neden tepki gösterdi? önlenemezdi. gazetecilik isteğimi Abdi Abiye açtım. engeller çıktığını söyledi. Akşam geç Sonra otele döndüm. Gazetedeki arka- Amerika'da ordu üzerine sayısız kitap,
BİRAND: Avrupa ülkeleri, kendi ülkele- PLAYBOY: Ama planlar, stratejiler “Gel başla,” dedi. Milliyet'in magazın zamandı. Kalkıp elçiliğe gittim. Tulu, daşları tekrar aradığımda, “Tamam,” makale yazılmıştır. Bizdeyse tabu ola-
rinde var olan hak ve özgürlükleri isti-
PLAYBOY hazırdı. Yeni gelenlerin yapmayacakla- bölümünde işe başladım. Ama aksiliğe Makarios'un anlaşmaya yanaşmadığını dediler. “Yabancı ajanslardan haber rak görülmüş ve gösterilmiştir. Ordu-
yor. Başlangıçta 12 Eylül'ü geçici gördü. rını kim garanti edebilirdi, demokrası- bakın ki, başladığım gün, bölümün söyledi. Bilgi verdi. Otele döndüm.
Onun için ses çıkarmadı. nin altı oyulmuşken... akmaya başladı.” Bunun üzerine rahat nun tabu olmadığını, bizden bir parça
sorumlusu, rahmetli Adnan Tahir bir Gece yarısına doğru İstanbul'u arayıp
PLAYBOY: İşkence olayları yüzünden BİRAND: Komutanlarla iş bitmezdi
bir nefes aldım. Birkaç saat sonra da olduğunu söylemek istedim.
buçuk aylık izne ayrıldı. Her şeyi bana Abdi Abiye durumu anlattım. O sırada «« »
mi, karşı cephe aldılar? Makarios evet dedi. Anlaşmaya PLAYBOY: Kıtabınızda, sokaktaki ada-
tabii. Ecevivle Demirel'in hemen arka- teslim etti, gazetenin taşra baskıları bitmişti. Abdi uydu. İşte bu haber bana ödül kazan mın orduya . ilişkin görüşleri yok.
BİRAND: DİSK davasıyla birlikte tepki sından oturup sorunların üstesinden PLAYBOY: Bu konuda bir deneyiminiz Abi, bana “Taşra baskılarını iptal edece- dırdı. Sonra Brüksel olayı başladı. Brük Neden?
göstermeye başladı. DİSK olayı Avrupa” nasıl gelineceğini çözmeleri gerekirdi. var mıydı? gim. Bu haberi vereceğim. Ama haber
da bütün sendikaları, konfederasyonları PLAYBOY: Sizce neydi gereği? sel muhabirliğini çok ısüyordum BİRAND: Onu da yansıtmak istedim.
BİRAND: Hayır, hiçbir deneyimim yanlış olursa sakın İstanbul'a dönme,”
ayaklandırdı. Sağcılar dahil... Uluslara- BİRAND: Devlete sahip çıkmak lazımdı. aslında. Fakat çok zor. Anketçiler, sokaktaki
yoktu. Sayfa yapmasını bilmiyor, başlık dedi. Bu arada bana gidip haberi bir de
rası Hür İşçiler Konfederasyonu Polis, MİT işlemez haldeydi. Çünkü
PLAYBOY: Neden? adama sorular sorduklarında, mesela,
nasıl atılır anlamıyordum. Hemen bıra- Yunanistan Dışişleri | Bakanlığı'ndan BİRAND: Uluslararası düzeyde gazeteci
mesela, Amerikan uşağı diye yuhalanır. “Ordu müdahale etmeli mi, etmemeli
bürokrasi ilginçtir: ortada soru işaret kıp kaçmak istemiyorum. Kendimce bir tahkik etmemi istedi. Gittim. Gece lik için Brüksel ideal bir merkezdir. mı?” diye sorduklarında, ardından “Ne
En fazla karşı çıkan o oldu. leri dolaşmaya başladığı an tarafsızlaşı sayfa yaptım ertesi gün. Başlıkları yer- yarısıydı ve kapılar kapalıydı. NATO, Ortak Pazar nedeniyle... 1972 zaman müdahale etmelidir?” dedikle-
PLAYBOY: Türkiye'nin Ortak Pazar'a yor. Çark işlemez oluyor. Bu çarkı leştrdim. Fakat benim başlıklarım say- PLAYBOY: Büyükelçinin sözlerini yılında Brüksel bürosu açıldı. Bunun rinde, adam önce kuşkuyla etrafına
girme girişimleri sürüyor. Sendikalara harekete geçirmek gerekiyordu... fayı çok aşıyordu. Mürettiphaneden yeterli bulmuyor muydu Abdi İpekçi? başına geçtim. 1974 yılında Kıbrıs olay- bakıyor. Sonra aynı kuşkucu bakışını
karşı alınan önlemler, işçi haklarının PLAYBOY: İzninizle konuyu değiştiriyo- çağırdılar. “Bu gazete ne zaman 12 BİRAND: Büyükelçi demeç vermiyordu. larından sonra başlayan Cenevre sorana yönelüyor. “Git işine be
kısıtlanmasıyla olası mı bu? rum. Aileniz, İstanbul'un varlıklıların- sütun oldu,” dediler, Baktım olacak Bilgi verdi ama, “Sakın bana atfen Konferansı'nı izledim. Bu gazetecilik kardeşim,” diyor. “Bu adam bunları,
BİRAND: Bu mümkün değil, giremez. dan Birand'lardan mı? gibi değil. Bıraktım bu işi. Beni halkla yazma,” dedi. Güçlük buradan kaynak- çalışması bana, “30 Sıcak Gün”ü yaz- neden soruyor acaba? Ajan mıdır nedir?”
PLAYBOY: Neden? BİRAND: Hayır. Babamı hiç hatırlamı- ilişkiler servisine verdiler, Bir süre lanıyordu. zaten. Yunanistan Dışişleri mamı sağladı. diye düşünüyor. O kadar büyük bir
BİRAND: Öncelikle, Türkiye'nin karşı- burada çalışum. O arada liselerarası Bakanlığı'na girme olanağım olmayınca PLAYBOY: Yoğun çalışma ortamı ve duyarlılık ve çekingenlik var ki, sokak-
sına çıkarılacak ilk iş, “şu sendikalar folklor yarışmaları oluyordu. Onları durumu tekrar Abdi Abiye bildirdim. gazetecilik arasında kitap yazmaya nasıl taki adamın düşüncesini almak müm-
yasasını değiştirin,” olacak... düzenledim. Hatta takdımcilik. bile Fakat, “Ya haber yanlış çıkarsa?” korku- zaman ayırabiliyorsunuz? kün değildir. Biraz üstüne gittiğinde;
PLAYBOY: 12 Eylül kitabınızda, “içer- yaptım, yarışmalarda. Sonra, dış haber-
deki gerekli koşulların hazırlanması,” “Annem, babamdan kalan lerde bir kişilik yer açıldığını gördüm.
suyla o gece uyuyamadım. Sabah erken- BİRAND: Zaman ayırmak zorundayım. savunmaya geçiyör. Soruyla ilgisi ilintisi
den İstanbul'u aradım. Arkadaşlar, Çünkü, benim için asıl önemli olan olmayan şeyler söylüyor. “Kahraman
ve sokaktaki adamın “ne olacaksa biran üç aylık maaş ve dayımın Samı Kohen'e gittim. “Size çok mek- “Bizden başka hiçbir gazetede bu haber

Te
kitaptır... ordu,” diye nutuk atmaya başlıyor.
önce olsun,” dedirtme çabaları yansı-
yor. Bu konuda tepki gelmedi mi?
katkısıyla ağabeyimle beni tup geliyor,” dedim. “Olmadığınız
zaman mektuplarınıza bakayım,”
BİRAND: Süleyman Demirel sık sık şunu büyütüp okuttu.” dedim. Kabul etti. Bu serviste işe başla-
tekrar eder: “Benim istediğim gibi dım. Bir süre sonra yavaş yavaş dış

*
terörü durdurtma yerine, hafif göz haberleri derleme işine girdim. İstan-
yumuldu ki, daha artsın, sokaktaki bul'a gelip giden yabancıları izledim.
adam, “yeter aruk. Askerden başka çare yorum. Ben daha iki yaşımdayken Rauf Denktaş'la Kipriyanu görüşmele-
kalmadı? desin.” ölmüş. Babam öldüğünde cebinden 50 rini izledim. Bu benimilk ciddi gazeteci-
PLAYBOY: Kitabınızın satır aralarında lira ve birkaç bono çıkmış. Annem, lik serüvenimdi. 1967 yılında, Brüksel
yansıyan da bu... babamdan kalan üç aylık maaş ve dayı de NATO Bakanlar Konseyi'nin bir
IBM'e uyumlu BİLGİSAYAR
(|
BİRAND: Ama şu var: Asker güvenemi- mın katkısıyla ağabeyimle beni büyütüp toplantısı vardı. Ben de davetliydim.
yor. Benim algıladığım ve kitaba da yan- okuttu. Aileden kalma bir ev olduğu Hazarlıklarımı tamamladım. Gitmeden
sıtmaya çalıştığım o. Diyor ki, “Terörle için fazla sıkıntı çekmedik. O nedenle bir gün ÖNCC Abdi. Abiye “Yarın
mücadele etmem için kazımam lazım. “orta halli” olarak büyüdük. Ben ilko gidiyorum,” dedim. “Nereye?” diye 8088-2 Mikro İşleyici, 256KB ile 640KB'lık Ana Kart,
Girip adamı yakalayacağım. Adamı kuldan sonra Galatasaray Lisesi'ne sordu. “Brüksel'e,” dedim. “Oğlum sen 4,77 ve 8 MHz (Soft-Hard seçebilen) Turbo Hız,
içerde üç ay tutacağım. Avukatıyla yatılı olarak devam ettim. Sonra İstan deli misin?” dedi. “Dünya birbirine gir-
görüştürmeyeceğim.” Yani, onun bul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'ni Monochrome-Grafik-Printer Kartı, Ekran, Klavye,
mişken Brüksel'de ne işin var senin?
terörle mücadele için bir yöntemi var. bitirdim. Gideceksen Atina'ya git.” Bunun üze- 2 Adet 360 KB'lık (Dar Tip) Disket Sürücü,
“Ben bunu sivil kadrolarla yapamam. PLAYBOY: Gazeteciliğe nasıl başladınız? rine programımı değiştirip Atina'ya git- Stok-Cari-Fatura, Muhasebe Programları,
Kanunları değiştirmem lazım. Ayrıca BİRAND: Öğrenciyken bir dergi çıkarı- um. 1967 yılındaki Kıbrıs - Türkiye - Türkçe Karakter Seti ve Kullanım Kitabı,
bunu yaptığım takdirde bana Ecevit'in yorduk. Abdi Abi (İpekçi) Galatasa- Yunanistan krizi yaşanıyordu. Kıbrıs” 1 Yıl Süreli ARDA TİCARET Garantisi.
ordusu, Demirel'in ordusu diyecekler.” raylı en ünlü gazetecilerden biri olduğu taki olaylar nedeniyle Türkiye müdaha-
Asker şunun veya bunun ordusu, şu için danışmak amacıyla sıkça ona gidi- leye hazırlanıyordu. O zaman avukatlık
veya bu partiye yakın denilmesine karşı yorduk. Bir ara gazeteci olmak istedi- yapan, fakat Amerika Başkanı Johnson
çok duyarlı. İşte bu nedenler olmalı ki,
istenilen şekilde bir mücadeleye gir-
gımi söyledim. Bana, “Dene bakalım,”
dedi. Böylece 1962 yılında başladım. Bir
tarafından ara bulucu olarak atanan,
sonradan ABD Dışişleri Bakanlığı'na 1.100.000 TL,
medi, giremedi.
PLAYBOY: “Demirel'le Ecevit el sıkış-
yandan da üniversiteye devam ediyor-
dum. Sonra üniversite bitti. İngilizcemi
kadar yükselen Cyrus Vance, Ankara ile a AYETİ
Atina arasında mekik dokuyordu. Ben
saydı 12 Eylül olmazdı,” denildi ilerletmek için İngiltere'ye gidiyordum. ışın Atina yönünü izliyordum. Bu
duruldu. Fakat, kitabınız bir bütün ola- yeri
Abdi Abi'ye söylediğimde, “Halit çalışma bana aynı zamanda ilk ödülümü
rak ele alındığında, bunun hiçbir Kıvanç, BBC'de staj yapıyor,” dedi. kazandırdı.
koşulda “önlenemez” olduğu görülü- “Fakat şımdı Türkiye'ye dönecek. PLAYBOY: Ne ödülü?
yor. Siz ne dersiniz? İngiltere'deyken, onun yerine bize BİRAND: Gazetecilik başarı ödülü... DAHILI
ITHALAT İMRAÇAT
TICARET - MUMESSİLLIK
BİRAND: Önlemek için şöyle yapılabi- haberler gönder.” İngiltere'ye gittikten Şöyle oldu: Vance'ım çabaları sonucu
26
lirdi: Demirel'le Ecevit Meclis'i olağa- bir süre sonra Kıbrıs krizi başladı. Yıl taraflar arasında anlaşmaya varıldı. Yolcuzade İskender Caddesi, No: 58 Akın Han Kat: 2 80020 Şişhane - İSTANBUL Telefon: 155 11 17
PLAYBOY: Sizce, 12 Eylül'den sonrakı Bey,” diyor. “Bakın basın nasıl bakıyor lerle askerlerin kafası arasında bizde
işkence olayları, sokaktaki vatandaşın olaya? O zaman bu çocukların söyledik olduğu kadar fark yok... Sivillerle asker-
orduya bakışını değiştirdi mi? lerini neden yadırgıyorsunuz?” ler aynı okullarda okuyor, aynı evlerde
BİRAND: Şu bir gerçek, ordu müdahale- PLAYBOY: Hayır, basın “Pohtikacı çir- oturuyor, aynı yerlerde alışveriş yapı-
lerine karşı bir baskı var. “Artık yeter. kindir. Halkı kendi bireysel çıkarları yor, aynı yerlerde eğleniyorlar... Onlar
Sorunları biz kendimiz halledelim. için kandırıyor,” diye toplu, genelle- askerliğe bir meslek olarak bakıyorlar...
Asker müdahale etmesin,” yolunda bir meye giden bir değerlendirme yapmı- PLAYBOY: Askerlik, profesyonel bir
PLAYBOY
baskıdır bu. Ordu da kamuoyunun bu yor. Kişiler, partiler ya da hükümetleri meslek değil midir?
baskısını hissediyor. eleştiriyor. Basın, “halk cahildir,” diye BİRAND: Meslektir tabii... Ama bizim-
PLAYBOY: Siz, Türkiye'de ordu üzerine küçümseme yoluna giderek, “her şeyi kiler meslek olarak almıyor... â
ciddi çalışma yapmış, bu konuda kitap elit sınıf bilir,” de demiyor. PLAYBOY: Bir uzman olarak, ne olarak
yazmış bir kişisiniz. O nedenle sizinle, BİRAND: İşte orada işler biraz karışıyor. algıladıklarını söyleyebilir misiniz?
ordu, asker hakkında ayrınulı bir Bakın, Başbakan'ı herhangi bir yerde, BİRAND: Bir hayat tarzı olarak algılıyor.
konuşma yapmak istiyorum. Şöyle toplantıda, şenlikte eğlenirken gören Ailesine hiçbir yük getirmeden okuya-
sorabilir miyim? Askerler kendilerini asker, “Başbakan göbek atmış,” diyor. cak. Kendini vatanına adayacak. Sonra
“elit” bir sınıf, üstün bir tabaka olarak Onun için Başbakan'ın göbek atması rütbelerini aşıp paşa olacak...
mı görüyorlar, toplum içinde? kadar korkunç bir şey olamaz. PLAYBOY: Herkes işini gücünü bırakıp,
BİRAND: Elit sınıf demek doğru olmaz PLAYBOY: Ciddiyet, asık yüzlülük ya da para da almadan askerlik yapmıyor mu?
tam anlamıyla. Şöyle görüyor kendini: “kılıç yutmuş gibi,” yürümek değildir. Bir noktada herkes kendini vatanına
“Ben disiplinli ve çok iyi bir eğitim Başbakanlar da göbek atamaz mı, insan adamıyor mu? İşçisi, köylüsü, memuru
aldım.” Böyle bir duygu var. Ama ken- olduğuna göre? ve ÇÖpÇüSsü...
dini “elit” sayanlar da çıkabilir. O ayrı BİRAND: Daha o kadar değil. Onların BİRAND: Öyle ama asker kendini daha
bir mesele. Ama daha çok disiplinli eği- eğitimleri disiplin ve ciddiyet üzerinedir... farklı görüyor.
timin getirdiği bir üstünlük seziliyor... PLAYBOY: Toplum kışla değildir ama... PLAYBOY: Türkiye'de askerler ayrı bir
PLAYBOY: “Emret Komutanım” adın- BİRAND: Askerle sivil farklı bakıyor. kesim oluşturuyor. Mahalleleri ayrı...
daki kitabınız için orduyu incelerken, Eğlence yerleri orduevleri. Tatil yerleri,
askeri okullarda okutulan ders kitapla- alışveriş alanları ayrı. Bu durumda
rını gözden geçirmişsiniz. Harp Oku- askerler toplumdan soyutlanmıyor mu?
lw'nda okutulan ders kitaplarından Ne dersiniz?
yaptığınız alıntıya bakılırsa, hükümet “Avrupa'daki sivillerle BİRAND: Aslında büyük problemleri o...
ler bir yana Meclis'in bile “devleti askerlerin kafası arasında Bu sorunu kendileri de biliyorlar.
koruma ve kollama işlevi” yok sayılı-
yor. Koruma ve kollama adı altında
bizde olduğu kadar fark PLAYBOY: Ama bir yandan da “ayrı
dünya” politikası sürüyor...
ordu, müdahale için de hazırlanıyorgibi yok.” BİRAND: Yazık ki bu,bP iktidarına
bir izlenim uyanıyor. tepki olarak doğmuş. Sıkıntı çekenler,
BİRAND: Orada çok ince bir nuans var, 1960'ta iktidara gelir gelmez, “kendi-
yalnız. Okullarda ordunun siyasete mizi garantiye alalım,” demişler. Pazar-
karışmasının sakıncaları, müdahalelerin Önce bu farklılıkları gidermek larımız, konutlarımız olsun demişler,
olumsuzluğu anlatılıyor. Fakat koruma gerekiyor... OYAK. kurulmuş...
ve kollamaya geliyor iş. İç hizmet PLAYBOY: Kitabınızdan anlaşıldığı PLAYBOY: OYAK amacını çok aşmadı mı?
kanunlarının içinde olan bir şey bu. kadarıyla, Harp Okulu'nda sendikacı- BİRAND: Aslında uygulamada, gereğin-
Fakat bunu öğretirken, hangi koşul- lık da “yanlış” öğretiliyor. Sendikacılık, den fazla ileriye gidildiğini kendileri de
larda korunup kollanacağı da söylenmi- “anarko sendikalizm,” gibi gösterili- biliyorlar. Amerika'da, Fransa'da da loj-
yor. Ama “durumdan görev çıkartma” yor. Oysa, sosyalistler de anarko sendi- manlar var. Ama büyük yerleşim mer-
diye bir deyim vardır. Türkiye ve kacılığa karşıdırlar. Bu genelleme yanlış kezlerinde değil. Ew bulunamayan
Atatürk'ün ilkeleri korunup kollana- değil mi? yerlerde askerler için lojman yapılıyor
cak. Atatürk'ün ilkeleri nelerdir? Altı BİRAND: İşte problem bu. Çok genel oralarda...
ok... Diyor ki kendi kendine, “Bunlar eğitiliyorlar. Sendikacı için şurda PLAYBOY: Oysa Türkiye'de ihtiyaç faz-
mahvolma yoluna giderse, benim de “kötü” imajı çıkarıyorlar: Politik la askeri lojman var...
görev çıkartmam lazım.” Üstelik şim- eylemler, grevler... BİRAND: O kadar değil ama, sıkıntı da
diye kadar üç kere görev çıkartılmış, PLAYBOY: O zaman boş yere demokra- yok...
diyerek düşünüyor. Okul kitaplarında siden söz edilmiyor mu? Greve kuş- PLAYBOY: Türkiye'de ordu, OYAK ara-
“şu koşullarda müdahale edeceksiniz,” kuyla bakılan toplumda demokrasiden cılığıyla ikinci yatırımcı sektör duru-
denilmiyor. söz edilebilir mi? Grev, demokrasilerde munda. Kitabınızda, ordunun 28 süper
PLAYBOY: Kitabınızdaki alıntılardan işleyen bir araç değil midir? şirketin sahipliğini yaptığını yazıyorsu-
anlaşıldığı kadarıyla askeri öğrenciler BİRAND: Ama asker öyle eğitilmiş ki, nuz. Bu durum nasıl bir etki bırakıyor
politikacıyı “çirkin” olarak görüyor. onun için önce kişisel özveri geliyor. toplumda?
Politika ve politikacı “çirkin” olarak PLAYBOY: Salt çalışanın, işçinin özverisi BİRAND: Orduda çalışan subayın en
kafalara yerleştirildikten sonra, demok- mı? büyük sorunu OYAK.
rası nasıl yeşerip kök salacak? BİRAND: İşte dünyalarımız ayrı. PLAYBOY: Dünyada bakkallıktan tica- Bağ a İŞ
BİRAND: Askeri öğrencilerle yaptığım PLAYBOY: Siz ayrıca bir askeri uzman rete, otomotiv sanayiinden sigortacı-
ve kitabıma aldığım konuşmaları oku- sayılıyorsunuz. NATO ordularını, lığa, inşaata kadar her alanda iş yapan
yan bir general de bana gazete kupürle- dünya ordularını da incelediniz. Tüm bir başka benzeri yok galiba?
rini gönderdi. Kupürler, Özal Hükü- NATO ülkelerinin askerleri demokra- BİRAND: Onlar da şikâyetçi...
meti ve Meclis çalışmalarıyla ilgili. siye böyle mi bakıyor? PLAYBOY: Herhalde kârdan yeterince
28 Altına da not düşmüş: “Mehmet Ali BİRAND: Bambaşka... Avrupa'daki sivil- (devamı 102. sayfada)
OÜNYANIN ÜNLÜ
GENEİEVLERİND
bu ilk bölümde, morgan sportes, orta amerika
barlarında geçirdiği uzun, sıcak tropikal
geceleri anlatıyor
TAKSİLER, iskele üzerinde, şilebin bor- rusu bilmiyorum, ama lakabı /stakoz. Club, Cadenas de Amor, Margarita.
dasının hemen anı başına sıralanmış- Malum ıstakozlar kızıl olur ve o da İstasyonun hemen yanında, şehrin gece
lardı bile. Gecenin içinde, tüm ışıkları Kaptan'ın en kesin bir kanaatine göre mahalleleri. “Taksi bizi burada bırakıyor.
yanık, arka kapıları ardına kadar açık, bir komünist hem de su katılmamış cins- Kıyıda köşede yığılmış çöp torbaları, bir
avlarını kollayan camgöz köpekbalıkları ten. Garip Istakoz, son seçimlerden kısmı kaldırımlara saçılmış. Delik deşik
misali, pırıl pırıl bekleşiyorlardı. Ayakla- birinde Papandren'ya oy atmak gafle- kaldırımlar ve köşebaşlarından bar kapı-
rımızın altında dans eden eğreti iskele tünde bulunmuş. larına salınan rüya güzelleri: Mxchachas”
merdiveninden paldır küldür aşağı — Beceremem ha! Bahse var mısın, lar. Nane yeşili ya da şeker pembesi
indik: Önde kaptan, sonra telsizci, pis Bolşevik? naylon çorapların sardığı uzun, upuzun
ardından mürettebattan beş-altı kişi ve Wesi-Indies'lerin kara adamı, bu bacaklar... Bir büyük meydan muhare-
tabii bir de ben. arada, neredeyse gülmekten altına kaçı- besinin son savaşçılarıymışçasına safları-
— Alt atış, bu gece tam altı atış racak. Arabayı çalıştırıyor; artık yola mızı sıklaşurıyoruz. Bu güzellerden
yapıyorum! Kaptan bu, böyle bar bar koyulacağız. Allah kahretsin; bu araba korkulur!
bağıran. Adı Tarkas, Yunanlı. Sarışın tüm ihtişamına rağmen boş bir konserve Yol boyunca ilerliyoruz ve her
bir insan azmanı, kutusundan farksız; ölmekte çokça geç nasılsa kaşla göz arasında, pembe #lamin-
New York'tan Panama Kanalı'nın kalmış paslı amortisörleri üzerinde bir golardan biri kaptanı kapıveriyor. Biz de
Atlantik kapısı olan Kolon'a kadar zıplayışımızda ortalığı öyle canhıraş fer- peşinden La Flor'un girişine doğru seğir-
denizde tam altı gün geçirmiştik; bu da yatlar kaplıyor ki, dayanılır gibi değil tiyoruz. İçerisi, adına uygun, gerçekten
demektir ki, her ne olursa olsun, “alt Adelante! de her yer çiçek dolu: Abajurların porta-
atış” şart oluyordu. Nasıl mantıklı değil Ilık, esrarengiz ve kıvamlı bir Orta kal rengi ışığı altında ağır ağır solmaya
mi? Amerika gecesi önümüzden akıp gidi- durmuşlar. Ve tabii köşedeki barın tabu-
Cümbür cemaat karşımıza çıkan ilk yor. Uzun, kısa tüm farlarımız açık; yol relerine tünemiş sıra sıra #14chachas'lar.
taksiye kapağı attık: Pırıl pırıl kromajla- boyunca çıplak, bir o kadar da karamsar Ve sonra deniz piyadeleri, mavi, beyaz,
rıyla altun sarısı bir Chewrolet. Şoförü- hindistancevizi ağaçları; siyah siluetleri kaki Amerikan askerleri. Bir de “black”
müzse West-/ndies taraflarından bir birer hayalet gibi üzerimize üzerimize ler, kara adamlar. Birçoğu muchashas”
zenci. Karayipler'in has müziği, bir Reg- geliyorlar. larıyla hafiften halvet olmuş. Diğerleri
gac kasetini köküne kadar açmış, o kap- Avenide del Frente, Avenida Bal- bir Panama Cerveza şişesinin başına
kara suratında A//ah'ın hikmeti iki sıra boa... Taksinin ön camında sinsi, perişan çökmüş, boğulup boğulmamak arası
süt beyazı diş, soruyor: görüntüler; eski şehrin yıkık dökük, has- kararsız. (Tüm duvar ilanları, “Si 70 hay
— Where for? talıklı binaları, bir pencereden ötekine Panama no hay Cerveza” diyor.)
ç Kaptan bıraktığımız yerde hâlâ. Yarı serilmiş pembe, mavi, sarımtırak, uçuk
İngilizce, yarı İspanyolca bağırmaya renkli donlar, gömlekler, slipler; hepsi PANAMA KANALINDA
devam ediyor: sanki birer sefalet bayrağı ya da belki de, YİRMİ BİN YANKİ
— Muchachas, gucremos muchas kim bilir hangi unutulmuş bayramdan Panama'da kanal boyunca 20.000
muchachas! Altı atışım var bu gece! geride kalan bir garip zafer takları ki, Yanki var. Bir tür muhafızlık yapıyorlar.
Namluda altı atış! Adelante! ınsanın yüreğini daraltıyorlar... ABD'nin batı yakası ile doğu yakası ara-
— Alu atış olmaz, diyor telsizci, Az ileride, bu kez önümüzü, yerden sında transit taşımacılığın odak noktala-
beceremezsin! Senin saçların ağarmış be! pıtrak gibi fışkıran neonların mavi, sarı, rından birisi burası.
Kırk yaşında ne yapacaksın! İsmi, doğ- kırmızı ateşleri kesiyor: La Flor Nite Juke-box bangır bangır bir şeyler

gezi MORGAN SPORTES


31
İLLUSTRASYON: RICHARD RODRİGUEZ
çalıyor; anlaşılmaz bir melodi, derin bir birazdan, ha bire orama burama değen
bu garip şeylerin arasında, bu esrarengiz
ufuk çizgisine yakın Kıtupyıldızı. İki
NİÇİN PLAYBOY'U
TERCİH EDİYORUZ?
hüzün mü anlatıyor, başıboş bir sevinç yarımkürenin ayrımındayız. İki ayrı
mi, belirsiz. Kaptan ve birkaç gemici kızla aşk yapcaktık. dünyanın sınırında!
daha, pistin ortasında, dans mahiyetinde Estrella Luz'un kadınlığı da başında Kanalın havuzları sudan oluşan
anlaşılmaz figürler yapıyorlar; zihinleri taşıdığı topuzu kadar karanlık ve esrarlı: âdeta üç basamaklı dev bir merdiven.
içtikleri sayısız Cerveza kadehiyle han- Balta girmemiş bir orman, sanki Ama- Gemileri deniz seviyesinden yirmi beş
diyse delimsirek. Sonunda yoruldular, zon ormanları, kara, kapkara, içinde kay- metre yükseklikten alıp Gatwn gölünün
kaptan hemen yanımda oturan üç-dört
PLAYBOY bolmamak için yılların tecrübesini irtifasına kadar yükseltiyorlar. Gece
muchacbas'ın kollarına salıveriyor ken- omuzlamış kurt bir denizci olmalı, Zira manevralarına ben de katılıyorum;
dini. Bu kızların hepsi Kolombiyalı. gecemin Estrella Luz'u kendini tüm ben- aşkın, orgazmın mekanizmasını anımsa-
Marihuana ve kokainden sonra liğiyle fırtınalı sulara bırakmıştı bile. uyorlar bana; oldukça garip bir havuz-
Kolombiya'nın en son ihraç malları bun- Paris'te Saint-Denis sokağında iş bekle- lama oyunu boyunca sanki iki ayrı vücut
lar olsa gerek. Panama'ya geliyorlar, zira yen buz gibi soğuk profesyonellerden o aynı seviyede zevk elde etme girişiminde
burada dolar sokaklara dökülmüş vazi- kadar farklıydı ki o. bulunuyorlar. Karanlık gökyüzü yıldız-
yette âdeta. Çöplerin arasında da olsa Benimle çene çalmayı pek sevmişe larla delik deşik: 4/e/ 4/e/ Ae! Estrella
eğilip toplamak yeterli. Vizite 28 dolar benziyor: Şileplerin güvertesinden Luz!
(8 oda için, 20 kız için). Bir Kolombiyalı küçük odasına düşen bir yazar bozun- Gri bir şafakla birlikte, Panama-
kız için servet bu! tusu her gün rastladığı şey değil. Laf City'de Pasifik tarafından karşımıza
Kaptan şimdiden uzun boylu, beyaz arasında ona hastalık kapmaktan kor- çıktı. İki kıtayı birbirine bağlayan o
tenli bir mwchbacbas'ın işini bitirmek kup korkmadığını soruyorum. Bana her muhteşem “İki Amerika” köprüsünün
üzere. Onu yukardaki odalardan birine zaman iyice yıkandığını söylüyor. Yeşil altından geçiyoruz. Toplam uzunluğu
çıkarıyor. Malum, gece bitmek üzere, sabunun, mikropları bertaraf etmek için 77 km olan kanalı geçmemiz tam 8 saati-
eğer altı atışını tamamlamak istiyorsa, yeterli olacağına inanır gibi bir hali var. mizi almış. Tüm kıyı boyunca muz, hin-
elini biraz çabuk tutmalı! distancevizi ve türlü tropikal me yve
Istakoz telsizci, tek gözü bir şişenin KAPTAN AYNI ANDA İKİ KIZLA..? ağaçlarıyla çevrili; kırmızı-beyaz gemici
dibinde, giderek içine kapanıyor. Kim Ardından bana aşk mektuplarını fenerleriyle çizilmiş su ylnda sekiz
bilir belki de, Marks'ın Kapitakinden
sureler okuyordur. Bense önümden
okumaya başlıyor. Bizim iklimlerimizde
rastlanmayacak türden “corazon de mi
saat.
Panama-City: Muhteşem bir şehir,
GE
geçen harikulade dikenli bir siyaha takı- vidalarla”, “sangre de mi alma'larla” Kolonyal İspanyol stilin elde kalan son
PLAYBOY enternasyonal bir dergi. Her şeyden önce PLAYBOY'un kalitesi Kozmetik dünyası güzelliğe, bakıma,
lıyorum. Böylesine, ancak bu tropikal dolu ( tutkusal mektuplar. Kızcağız örneği, âdeta bir fosil, Yıkıldı yıkılacak
Bizim reklamını yaptığımız ürünler de mükemmel. modaya, renk uyumuna ve iyi sunuma dayalı
kuşaklarda rastlanır. Topuz yaptığı biraz daha uğraşsa handiyse “Kamelyalı duvarlarıyla, sefil bir kalabalık tarafın- enternasyonal. BMW, Nissan gibi... Kalitesi derken sadece baskı kalitesinden bir ahenk zinciridir. Bu sebeple de tüketi-
siyahi saçlarını parıltılı taraklarla başının kadın” operasındaki Traviata olacak... dan işgal edilmiş saraylarıyla, batmak söz etmiyorum. Yazıların inandırıcılığı, ciye takdim edilen mamullerin en uygun
üstüne toplamış. Bundan daha harika bir Geriye döndüğümüzde, merdiven- üzere bir dünya. Güneş altında çürüyen Müşterilerimizin reklamları yabancı röportajların çarpıcılığından söz ediyorum. medya kanalı ile sunulması gerekmektedir.
şey düşünemiyorum: O koyu, mat lerde kaptanla rastlaştık. Yanına ikinci bir sefalet! Eski zamanların bir sarayı, PLAYBOY'larda da yer alıyor. Müşterilerimi- Dergi her konuda inandırcı ve güven verici Bizce PLAYBOY, hitap ettiğimiz tüketici
teniyle Afrika'nın kalkık, zarif burnuyla bir kız katmış yukarı çıkıyor; demek ki bugünse üçüncü sınıf bir işletme olan zin hedef kitlesi ile PLAYBOY'un ulaştığı özelliğe sahip. kitleye ulaşabilmek için en ideal medyalar-
okuyucu kitlesi aynı.
kızılderili Ayzerika'nın, kalın kaşlarının sıra ikinci atışta! Bar bıraktığımız gibi Ceniral Hotel'e iniyorum. Uzun gece Bu nedenlePLAYBOY okuyucusu dergiye dan biridir.
kömür karası arabeskiyle /spanya'nın, karanlık içinde; telsizci /stakoz bitmek kıyafetleri içinde hanımefendilerin, Ayrıca içerik açısından doyurucu, oku- giren ilanlaraiinanıyor ve güveniyor. İçeriği, okunurluğu, fotoğrafları ve
Andaluzya'nın içiçe geçtiği bir deprem bilmez şişelerine dalmış; böyle giderse Panama şapkalı beyazlar giyinmiş beye- nacak çok şey var, en önemlisi uzun süre Biz de PLAYBOY'a verdiğimiz ilanlarla güzelleri ile 'Türk PLAYBOY'u diğer ülke-
sanki. Marlon Brando'nun korsan Mor- ona bir cankurtaran simidi sallamak fendilerin altında yemek yemeye ve dans elde kalabiliyor. doğru hedef kitleye ulaşıyor ve onlara doğru lerde çıkan PLAYBOY lardan farksız. Hatta
gerekecek, yoksa boğulacak. Kaptansa ımaj verme olanağını buluyoruz. daha iyi bile.
gan rolünde olduğu bir Metro Goldwyn etmeye geldiği duvar freskleri, lambriler
PLAYBOY'un, Türkiye'nin çağdaşlaşma- ALİ NUR VELİDEDEOĞLU, Bütün bu sayılanlardan sonra PLAYBOY
filminde Karayip'li bir korsan kadın bu arada tekrar aşağı indi, üç duble çoktan kaybolmuş. Otelin hemen karşı- sında sosyo-ekonomik açıdan önemli bir Güzel Sanatlar - Saatchi & Saatchi için mükemmel bir reklam aracı dedik... Bir
belki de o. Nitekim kendisine adımın Cervezas'ın ardından şimdi yine vuka- sında, eskiden Ferdinand ve Lesseps yeri var. Uluslararası Reklamcılık A.Ş. de dışındaki plastik poşeti olmasa...
Morgan olduğunu söyleyince baştan nda; bu kez iki kızla aynı anda... Ve Evrensel Kumpanyası'nın genel merke- Yönetim Kurulu Üyesi
inanmak istemedi. Gülüyor. Bu arada saatler ilerliyor, zamanın yelkovanı da, zinin bulunduğu bina bugün artık Mer- Dr. ATEŞ FIRAT MUSA YAHYA
Yordam Reklam Helena Rubinstein
adaşım, öteki Morgan'ın bundan birkaç akrebi de, iyice zıvanadan çıkmış kez Postane olmuş...
e çe
Yönetim Kurulu Başkanı Murahhas - Genel Müdür
asır önce bütün Panama'yı kan ve ateşe vaziyette.
boğduğunu belirtmeliyim. Soluk bir şafak sökerken kaptan AYNASIZ “AKLINDAN ZORUN MU Rothmans King Size için seçtiğimiz bir
Onunsa adı Estrella Luz. Güzel aruk iddiayı kazanmıştı. Uçuk pembe VAR, tüketici var. PLAYBOY bu kitleye ulaşan
olduğu kadar oldukça şaşırtıcı bir kadın. bir taksi bizi La Flor'un kapısından top- TEK BAŞINA DOLAŞMA” DİYOR dergi. Baskı kalitesinin çok iyi olması
Özellikle de müşterisini avlama yöntemi ladı. Bense gecemin Estrella Luz'undan Odama girdiğimde, cwcarachas'lar sonucu ilanlarımız çok güzel çıkıyor.
oldukça garip. Sayesinde bir düzine bir türlü ayrılamadım; bitmeyen veda (bir tür hamamböceği) bozguna uğramış PLAYBOY okurlarının zevk sahibi ve seç
Cervezas'ı devirdikten sonra, beni nere- sahneleri. 47e/ 4ie/ Aie! Corazon de mi bir ordu misali, dört bir yana kaçışıyor- kin insanlar olduğu gerçek.
IAN T. MORTON
deyse süngü zoruyla barın dibindeki vida! lar. Bitkindim, bütün geceyi kanalı geçiş Tobacco Exporters International
merdivenlerden çıkılan odasına attı... Elveda Kolon! Hayalet şilep gecenin manevralarını izlemekle geçirmiştim, bir Satış ve Pazarlama Müdürü
içinden Kanalın devasa havuzlarına taş gibi yatağa düşüyorum. Tavan vanti- 7 EE
TAVANDAN ŞİŞME BEBEKLER doğru ilerliyor: Projektörlerin aydınlat- latörü çalışmıyor: Zamanın bilinmeyen
SARKIYORDU! uğı çırılçıplak gri-yeşil dev çelik kapı- sınıflarında karaya oturmuş köhne bir
Tabii önce silahlı bir fedainin koru- lar... Bütün gün, tupkı bir dişçinin şilebin hareketsiz uskuru. Bir vakit PLAYBOY Türkiye'de çıkmadan önce
duğu demir parmaklıklı bir kasada otu- bekleme salonunda bekler gibi, kanala sonra çığlık çığlığa uyanıyorum. Şehri çok merak ediyordum. İlk çıkan “PLAYBOY
ran pörsümüş bir çaçaya bir avuç dolar giriş izni alabilmek için bekledik. Boş kızıla boyayan akşam güneşi altında bal- Türkiye”
y beni oldukçaça şaşırttı,
Şaş «çünkü nite-
kesildim. Estrella Luz'un odası da en az geçen saatler boyunca sıkıntıdan balık kon demirlerinde iki karga kanat çırpı- lik ve baskı kalitesi olarak umduğumdan çok
kendisi kadar ilginç. Tavandan aşağıya avlıyoruz. yor. Beni izlemekle meşguller: daha iyi idi ve yabancı edisyonlardan farkı
doğru, bir telin ucuna bağlanmış sürüyle Saat 21.00'e doğru demir aldık. İsti- Sineklerin keyifle tadına baktıkları iştah yoktu. Bugüne kadar çıkan diğer sayıları da
naylon şişme bebek sarkıyor: Kurbağa- kamet güney/güney-batı. Göney Haçı açıcı bir kadavra yığını. İyi ki, civarda gerek baskı, gerek içerik olarak aynı istikrarı
lar, pembe fıl yavruları, gümüş rengi takımyıldızları önümüzde, gecenin malaryanın önüne geçilmiş vaziyette. koruyor. ALTEMUR KILIÇ
Tobacco Exporters International
deniz yılanları, Miki fareler, vs... Ve biz içinde dört gümüş nokta, arkamızda (devamı 111. sayfada)
32 Türk Genel Müdürü
BİK BAKIŞ.BİK ÇİTİ SÖZ
VE RÜYALARIN GİZEMİ

ld


* e

Ni
td

»
Ul Ni

“ben bir hümanistim, biraz da feminist... insanları,


yaşamı, gülmeyi seviyorum...”

Bu gizem başka Gizem. Adı gibi gizemli bir kadın. Çevirin sayfaları,
çevirin ki, bir fikriniz olsun Gizem'in şaşırtıcı, şaşırtıcı olduğu kadar anlaşıl-
ması güç kadınlığından. Sonra... sonra yine en başa dönün, şöyle iki elinizi
şakaklarınıza doğru götürün, bir kere daha bakın Gizem'in gözlerinin ta içine. en
Neler, neler bulacaksınız o gözlerde...

Kr
FOTOĞRAFLAR: YAKUP ERTUNGA Nm
ei j | 4
7| e
EN
KİMİ İİİ İY
Daha fazla dayanamayacağız... Haydi söyleyelim: "Tipik bir Balık burcu
Gizem, binbir çehresi her daim bir başka rüyanın kapısını aralayan. Çevresini
saran erkek hayranlarının gözlerinde, güzelliği, tılsımlı bir gökkuşağı gibi ışıl
ışıl. Gün olur bir deniz sarmaş dolaş uçsuz bucaksız
ü çelik yansımalarıyla buz gibi
bir gecede, dumanı üstünde tüten vahşi bir ro iği ve yırtıcı bir kadındır
ark o, şehvetle vücudunu saran deri elbiseleriyle bir o kadar şuh.

Gerçek Gizem'se 22 yaşında, 1.72 boyunda, kendi ifadesine göre aşırı


duygusal ama aynı zamanda özgürlüğüne toz kondurmayan bir Çerkez kızı,
soyadı Cansür, Kim bilir belki de saraylı, ama şurası kesin, alnma kısar kayar
dökülen saçlarının balrengini oradan alıyor.

RAY EE ae
Yada bunların hepsi unutulur... Bekâr odanızda mütevazı bir sandalyenin
köşesine ilişmiş alabildiğine masum bir sevgili olur çıkar. Bakarsınız soğuk ve
| yalnız gecelerinizde bir parça tedirgin ama çokça arzulu bakışlarıyla aklınızı
başınızdan alır.

Peki ya bu güzel kız bir kenarda oturup size denize, doğaya âşık olduğunu,
ınsanları çok sevdiğini, özellikle de düşünen; akıllı insanlara karşı sonsuz
v A e LER :
saygısı olduğunu anlatırsa ne olur? Ancak âşık olunur mu, diyeceksiniz? Biz
orasını bilemeyiz, ama bildiğimiz, Gizem, pek yaman bir kız: Her yönüyle
alışılmadık, çarpıcı ve güzel...

İ 38
ei

ya gi
SOLUN
- KLASİK HASTALIĞI
ASIRI
KARAMSARLIK
solun yeniden toparlanması
dönemi, asıl bundan
sonra başlayacaktır...

GEÇENLERDE bir dost sohbetinde son


ara seçim sonuçları tartışılıyordu. SHP'li
bir arkadaş:
“Biz,” dedi, “sadece beceriksizliği-
mizden kaybettik. Çok ağır bir yenilgiye
uğradık.”
Bu kötümser değerlendirme, sadece
bizim arkadaşa has değil, Soldaki pek
çok politikacının, sempatizanın bakış
açısı, aynı çizgiyi yansıtıyor. Bunu gaze-
telere verilen demeçlerden de görüyoruz.

makale ALTAN ÖYMEN

İLLUSTRASYON: GÜRBÜZ DOĞAN EKŞİOĞLU


42
Oysa bence, SHP'nin uğradığı ları yerine kendi zaaflarını daha fazla unutturabilmiştir.
yenilgi: görmek... Özeleştiriyi çok abartmalı Hele son ara seçimlere bakalım:
“Çok ağır bir yenilgi” değildi. biçiminde yapmak... Bunu kamuoyuna Demirel'in desteklediği Doğru Yol Par-
2. Nedenleri sadece “beceriksiz” büyüterek yansıtmak... tisi, 11 seçim yerinden dördünde kazan-
likle açıklanacak kadar basit değildi. Bu, bir ölçüde başka ülkelerde de dığı seçimi “en büyük zafer” ilan ediyor.
Son ara seçimde sol siyasal partilerin böyle... Ama bizdeki dozu galiba biraz Yaydığı havayla —solu zaten hesaba
oyları, Özaın çok ustaca bir manevra- daha yüksek... katmıyor da— Anavatan Partisi'ni de
sıyla ikiye bölünmüştü. Seçim kanununa
PLAYBOY “Biz beceremedik.... Biz zaten yok olma sürecine girmiş ilan ediyor.
göre, seçime, ancak 45 ilde örgütlerini yapamayız” gibi sözleri, ben, Cumhuri- Oysa seçim sonucu sayıları pek öyle
tmm |aitaş olan partiler gidebilecek- yet Halk Partisi'nin sadece seçim yenilgi- değil.
ken, Özal bu şartı, baskın şeklindeki bir lerinde değil, büyük oy gelişmeleri Anavatan Partisi'nin aldığı oy oranı
kanun değişikliğiyle kaldırmış, seçime gösterip en büyük parti olduğu seçim- yüzde 23.5'tir ama, bu oranda asıl kırsal
son anda kurulanlar da dahil, ne kadar lerde de çok işittim... kesimlerden aldığı oyların payı' vardır.
paru varsa hepsinin katılmasını sağla- Örneğin 1977 seçimlerinde... Asıl oy depolarını oluşturan ve meclise
mışu. Bu, kendisinin de aklında yokken, Oy oranı, uzun yıllardan beri ilk defa fazla milletvekili gönderen büyük şehir-
DSP'yi de, SHP'nin karşısına rakip olarak bir önceki seçime göre büyük bir sıç- lerde bu oran, çok daha düşüktür. Örne-
çıkarmıştı. rama yaparak yüzde 41'in üstüne çıkmış ğin İstanbul'da yüzde 13'e kadar iniyor.
Oysa, seçime girme koşulları, böyle olan CHP, 450 üyeli meclise 213 miller Bunun anlamı şudur: Bugün nisbi
şimdiye kadar benzeri görülmemiş bir vekili sokmuştu. En büyük parti oydu. temsil sisteminin uygulandığı bir genel
yöntemle değiştirilmiş olmasa, seçime Gerçi sayısı iktidar olmaya yetmiyordu seçim yapılsa Anavatan Partisi gene
sadece kanundaki yükümlülüklerini ama, elde edilen sonuç önemli bir murdlak çoğunluğu kazanır. Doğru Yol
yerine getirmiş olan dört parti katıl- zaferdi. Partisi açık farkla muhalefette kalır.
saydı, durum çok değişik olacaktı. Ama onu kutlamak ve onun getir- Ama yaydığı havaya bakın: Daha
ANAP'ın aldığı yüzde 32. Vlik oy oranına diği imkânları soğukkanlılıkla değer- şimdiden iktidarı 1 gelmiş gibidir.

karşı, SHP de, yüzde 31'in üstünde oy lendirmek yerine, —o zaman benim de “İstanbul'da iyi çalışmadık. İzmir'de
alacaktı. Yarış, neredeyse başa baş aktıf olarak içinde bulunduğum— biz beceremedik”. tartışmasının ağırlığı
bitecekti. CHP kadroları, kendimizi bir iç yakın- altında değiller, Doğru Yolcular... Ya
Ara seçimde SHP'nin oyu yüzde manın tartışmalarına verdik. Kendi ara- da bu tartışmayı kendi aralarında yapı-
2.7'dir. DSP'ninki yüzde 8.5... İkisinin mızda bir kere bile içtenlikle: yorlar da, bu kamuoyuna yansımıyor.
ii yüzde 31.2 eder. “Kazandık,” diyemedik... Son ara seçimde Doğru Yol'un aldığı
İki parti de, CHP'den kalan aynı oy “Niçin 13 milletvekili daha çıkarıp aynı sonucu solun aldığı, 11 milletveki-
potansiyeline hitap ediyorlar. O potan- da tek başına iktidar sayısına linden dördünü kazanmakla birlikte
siyelin oya dönüşmesi, konjonktürün ulaşamadık?” dedik... büyük şehirlerde ağır bir yenilgiye uğra-
elverişli olmadığı zamanlarda zaten hep Sanırım, eğer 13 milletvekili daha dığını düşünün... O dört milletvekilliği-
yüzde 30 civarında olmuştur. Hatta çıkarsaydık: nin kazanılması kısa sürede unutulur,
1965 seçimlerinde yüzde 28.7'ye, 1969 “Niçin bir 10 daha çıkarıp da 236'ya İstanbul, |İzmir, Ankara örgütleri,
seçimlerinde yüzde 27.3'e kadar inmiş- ulaşamadık? İktidar sayımızı sağlamlaş- “Niçin kaybettik?” kavgasına girer, bu
ur. Adalet Partisi'nin yıpranma döne- uramadık” diye yakınacaktık... kavga kısa sürede bir genel merkez
minde bir turmanış göstermiş, 1973'te Oysa, o zamani parlamento koşul- sorunu haline gelip, gazete manşetlerini
yüzde 33'e, 1977'de yüzde 41'e çıkmış, ları içinde 213, büyük bir sayıydı. Tek o işgal ederdi.
fakar 11 bağımsızla kurulan CHP hükü- başına iktidar olmaya yetmiyordu ama, Bunu bir varsayım olarak söylemiyo-
metinin iki yıllık iktidarından hemen v 213'ün varlığını göz önünde tutmadan rum. Geçmişteki örnekleri hatırlayarak
sonra yeniden yüzde 28'lere inmiştir. başkaları da pek bir şey yapamazdı. söylüyorum.
6 Kasım 1983 ara seçimlerine tek AP, MSP ve MHP'nin bir önceki Solun bu zaafını düzeltmeye çalış-
başına katılan Halkçı Parti'nin yüzde seçimden kalan MC Hükümeti darma- ması, bence ilk gereksinmesi...
30 oyu da, sonraki yerel seçimlerde dağınık olmuştu. Parti içi çekişmeler de asıl bundan
SODEP ve HP oyları toplamının yine O zaman şöyle yapılabilirdi, böyle kaynaklanıyor... Parüde “işler iyi
yüzde 30'larda kalan oyu da göstermiştir yapılmalıydı tartışması ayrı... Ama siya- gitmiyor” kötümserliği, gereğinden
ki, sol oylarda daha yüksek bir sıçramaya sette ne yapılması gerektiğini soğukkan- fazla yaygınlaşınca:
neden olacak bir genel gelişme henüz lılıkla düşünmenin koşullarından biri de, “Öyle yse onu değiştirelim, yerine
ortada yoktur. moraldir, kendine güvendir... Bizde de bunu getirelim” “Elnar o olmaz,ötekini
Kaldı ki, SODEP'le HP'nin birleşmesi yeterli olmayan, oydu. getirelim” tartışması zamansız. olarak
daha yenidir. Ecewlerin DSP tecrübesi “Biz. 'beteremedik. Biz Zaten yoğunlaşıyor...
dere. beceriksiziz...” yaklaşımıyla iğneyi de SHP'nin kurultayı: daha yeni yapıl
Özal'ın olağan dışı seçim taktiği de, değil, çuvaldızı kendine batırma alışkan- mış. Başkanlık divanı değişikliğinden bu
bu ortamın üstüne gelmiş ve sol oyları lığı, o moralin ve kendine güvenin sağ- yana ise, henüz bir buçuk ay geçmiş.
yeniden dağıtmayı başarmıştır. lanmasını güçleştiriyor. Kimin ne derece başarılı olacağı daha
Solun yeniden toparlanması dönemi Sağ partilerde bu zaaf çok daha az. belli değil. Ama parti içi tartışmalar şim-
asıl bundan sonra başlayacaktır. CHP kadrolarının 1973 ve 1977 seçimle- diden yeni bir kurultay öncesi havası
Öyleyse, son ara seçim sonuçlarını rinde kazandığı zaferler bu karamsarlı- hazırlıyor.
bu kadar karamsarlıkla karşılayıp, “Biz ğın etkisiyle gölgelenir ve zamanla Parti kadroları bununla uğraşacakla-
zaten beceriksiziz,” diye, kendi kendine taktık yenilgiler haline dönüşürken, aynı rına ve kamuoyunun aklını büsbütün Al

haksızlık etmek niye? seçimlerde kesin yenilgiye uğrayan Ada- karıştıracaklarına, “Biz şu klasik karam-
Bence bu, solun, sol kadroların, sem- let Partisi, onların sarsıntısını iç dayanış- sarlığımızdan nasıl kurtulabiliriz?” soru-,
patizanların klasik bir özelliği. Kendi masını güçlendirerek kısa sürede suna yanıt arasalar, daha iyi olacak...
“Aklına kötü bir şey gelmesin, sarhoş olup, olmadığımı
kendisiyle fazla uğraşmak... Sağın zaaf- atlatabilmiş ve taktik başarılarla
44 kontrol ediyorum, karıcığım... 45
Gk

Me

m
a

makale BERNARD GIROUX

dızı Yİ EYEYAYUYZ ÜC DYAN.


YAY vünese doğru yükseliyor. su
Za YE MİNE ba beden 7 YY
UYAN
OYIYİ Zİ DU 7D
PLAYBOY

SONUNDA korkunç, bir gürültüyle tek- rine bunca para kazandıran sigaranın ettiğinde ise tam gazileri; böylece dalga- Panatta, Monako Prensesi Carolin'in
rar su yüzeyiyle buluşuyoruz. Biran tek- anısına bu sürat teknelerine “sigara” dan dalgaya teknenin hızını ayarlıyor. kocası Stefano Casighari ve kayınbira-
nenin binlerce küçük parçaya ayrılaca- adını verdiler. Üstelik zamanla bu terim Son adam ise, her şeyden önce seyirden deri Albert de şampiyona yarışlarında
ğını ve parçalanacağımızı düşünü yorum. o kadar yaygınlaştı ki tıpkı bir “frijider” sorumlu ve bir de “flap” denilen, tek- .boy gösteriyorlar.
Sadmenin tüm etkisini boynumuzda, kelimesi gibi bu tür teknelerin genel adı nenin dengesini sağlayan küçük kanatla- Yarışların düzenlendiği yerler de
omurgamızda, bacaklarımızda hissedi- olarak anılmaya başlandı. rın kontrolünden. prestij ve ünleriyle bu gösterişe daha bir
yoruz. Hatırlıyorum yine böyle bir Bugün artık İtalya kıyılarında sigara Bir de kendi ekibinin teknesinin katkıda bulunuyorlar: Monako, Saint-
düşüş esnasında bir gemi mimarı, Jim kaçakçılığı yok. Ama “sigaralar” artık üstünde uçan ve telsiz aracılığıyla izlene- TIropez, Venedik, Porto-Cervo, Sar-
Wyne, iki ayak bileğini de kırmış. karada düzenlenen Formula 1 Dünya cek yolu gösteren helikopter var. Abatte dinya adasında Ağa Han'ın malikânesi,
Fakat biz yarasız beresiz dimdik ayakta- Şampiyonası'na eş Grand Prix'lerde 4V'in üstünde uçan helikopterin pilotu Barselona. Ama tabii bunlar hep Akde-
yız; kemerlerle sıkıca bağlı, ellerimiz birincilik için kapışıyorlar. Sezon Didier Pironi ısrarla “dalgaya doğru niz yarışları. Şampiyona Akdeniz"i terk
önümüzdeki korkuluklara yapışmış. boyunca toplam 12 yarış düzenleniyor daha kuvvetle hiz almamız gerektiğini” edince gösteriş de mecburen bir kenara
Venedik'te ölmek bizim günümüz değil. ve bu yarışlara katılan tekneler iki ayrı söylüyordu. bırakılıyor; zira, yarışların koşulları bun-
Grand Prix parkurunun geri kalan üpte toplanıyorlar: “Monokoklar” ve Off-shore'in çekiciliği sadece yarışla dan sonra giderek güçleşiyor. İngiltere”
kısmı, Lido boyunca sakin sürüyor. “katamaranlar”, Birinci tipte tekneler, sınırlı değil tabii. Bunun yanında biraz de sürekli dalgalarla, gerçek dalgalarla
Sakin diyorsam da yanlış anlamayın, özellikle deniz kötü olduğu zaman çok da viski, kadın, vs. var. İşin gerçeği off- boğuşmak gerek; Florida'nın Miami
saatte 180 km hızla. daha başarılı, ikincilerse düzgün bir Viareggio'dan kalkış. shore gösteriş ve paranın krallığı. Tek- kentinde düzenlenen yarışsa çok daha
Off-shore bu işte: Açık denizlerde denizde tam anlamıyla su üstünde uçu- nelerin pilotları genellikle jet sosyetenin bir zorlu: Gidip gelen helikopterler,
müthiş ama bir o kadar da nazenin sürat yorlar. Nitekim iddialı ekiplerin her iki harcamaların 25 milyon civarında oldu- her birinin gücü 1000 beygir. tanınmış simaları ve bir de karada yarış kazalar, TV'de naklen yayın ve iki
tekneleriyle saf hız. üpte de tekneleri bulunuyor; değişen gunu düşünecek olursanız... Üstelik de Tekne üç kişi tarafından kullanılı- pistlerinin heyecanından sonra aynı şeyi tarafta bir set oluşturan izleyici gemiler
Flash-back (geriye dönüş). 50'li yıl- hava koşullarına göre birini ya da diğe- belirttiğimiz gibi çok da nazenin şeyler yor. Pilot direksiyonu tutuyor ve dal- denizde denemek isteyen Formula 1 arasında kalkış...
larda sigara kaçakçılığı tüm İtalya kıyıla- rini seçiyorlar. bunlar. Pilote ettiğim Abatte 41'ın 900 gaya mümkün olduğunca iyi yaklaşmaya pilotları; bu kişiler aynı zamanda tekne- Ancak her şeye rağmen mutlak hız
rını sarmışu. Kıyı muhafızlarını Bu spor her şeyden önce bir milyar- beygirlik iki Lamborghini motoru var ve çalışıyor. İkinci adam, “throttle-man”, lerin de sahibi. Nitekim otomobil yarış- rekoru yine de Akdeniz'de Monako-
atlatabilmek için kaçakçılar onların der eğlencesi: Tek bir tekne için sezon- tahmin edebileceğiniz gibi yakıt kulla- en önemli görev onunki, gaz kollarından çısı Jacky lekx, Michele Alboretto, Saint-Tropez arasında kırıldı: 42 dakika
motorlarından daha hızlı yol alan sürat luk masrafın 400 milyonun üstünde nımı korkunç: Saatte 320 litre. Bazı tek- sorumlu. Pervaneler sudan çıktığı an Nelson Piguet, Didier Pironi'nin sürat 30 saniyede 78 km. Amatörler iş başına;
tekneleri inşa ettirdiler, Ve de kendile- olduğunu, sadece motor için yapılan nelerde ise üç motor bulunuyor, hem de gazı kesiyor, tekne tekrar suyla temas tekneleri var. Ayrıca tenisçi Adriano işte size kırılacak bir rekor!!!
Bir katamaran: Çok hızlı ama monokoktan daha tehlikeli.
ile

Üç değisik sürücü
TENİM MEET
Rocky adl tekneye ait
be
TORY TOY ETT LL
LTE ETTU
KETUM TA TITA Rİ
KARE LE TAYTI
pilote edilen Sun
İnterma ionalin sürücü
mahalli. Son olarak
biadlı tekne, pilot
önde tek basına,

gr
ALM

e e
Me

Ke
İn AİAMİ — — . .d

FOTOĞRAFLAR:
ARNY FREYTAG

eavy-metalci bir
müzisyenle birlikte yaşa-
masına rağmen Laurie
Carr oldukça sakin bir
kadın. Texas'ta doğmuş,
Wisconsin'de büyümüş,
yaşamını kalbinin sesine
uyarak (dürüstlük, sada-

LAURLE CARR'IN BİNBİR


kat ve aile sevgisi) sürdü-
ren ve Ratt topluluğu-
nun konserlerinde yedi

GİZEMİNİ AÇAN
kat yabancı gibi duran
Laurie Carr. Ama bir de
dansına başlayınca gör-
melisiniz onu. Pırıl pırıl
bir yıldıza dönüşüverir o
anda. “Zaten yaşamım
hep tekdüze akıp gider,

ANAHTARLAR
ama sonra birden 180 e

derecelik bir dönüşe


geçerim. Texas'ta grafi-
kerlik eğitimi görüyor-
dum, bu işin ticari yanı
beni pek sarmadı. Bık-
mıştım muhasebeden.
Ben de ordan kaçıp çok
değişik bir şeyler yapa-
yım dedim. Bir arkada-
şım resimlerimi PLA YBOY'a
göndermiş, kalktım Cali-
fornia'ya geldim, şimdi
modellik yapıyorum.”
Laurie bir gün gene
okula dönmeyi tasarlı-
yor. Ama şimdilik grafi
amma
ERİ
kerlik okulunun kaybı,
bizim kazancımız.
Yİ ir

Klasik Carr ayartıcı


endamıyla solda; arka-
daşı, Ratt topluluğunun
gitaristi Robbin Crosby
sağda. Robbin dünya tur-
ları sırasında bep onun
gibi birini aramış; şimdi
ikisi Los Angeles'te müzik
yapıyorlar. 523
aurle'nin erkek
kadaşı, Ratt topluluğu-
nun bir üyesidir. Laurie
ile, hayranlarınca Dok-
ken'den daha hareketli
ve Crüe'den daha dan-
dini sayılan bu heavy
metalci orkestranın gita-
rsü oRobbin Crosb;
Forth Worth'daki bir
unda tanış-
İlişkileri, oRatt
üyelerinin sanabilecekleri
kadar fırtınalı değil. Lau-
re, “Onun sevgilisi
olmadan önce hayr
dim. Onların tüm
larını ezbere biliyor
dum,” diyor. “Ama
ilişkimiz, topluluğun son
dünya turundan sonra
başladı, yani artık onu bir
i olarak tanıyorum, bir
hard rockçu olarak değil.
Çalışma programlarımı
çok yüklü olduğundan,
ık ki, evde baş başa
labildiğimiz zamanlar
çok az” diyor. Ratt'ın
romantik gitaristi Rob-
bin de ekliyor: “Bütün
dünyayı dolaştım, ondan
tatlısını görmüş değilim.
Epey oyalandım ama
sonunda onu buldum.”
Dört dörtlük çağdaş bir
genç çift portresi.

Lanrie, haklı bir övünçle


“İnsan, vücudunun beğe-
nilmesinden büyük haz
duyuyor,” diyor “Ama
bedensel yapı bir Allah
vergisidir, önemli olan şey
sahip olduğun
yaptığındır.”
öylesi bir kadın
nasıl bir erkekten hoşla
nır? Heavy metal azmanı
biri olması şart değilse de
fena olmaz hani. “Dış
görünüşe pek önem ver
mem ben,” diyor Laurie.
“Bir kalıbın içinde sizi
tahrik eden ilginç bir k/s/
yoksa, bikiverirsiniz. o
kimseden.” Laurie'nin
ille de üzerinde durduğu
belli fiziksel bir tip yok;
adam sarsağın biri olma-
sın kâfi. “Uğraşı ne
olursa olsun sıkı çalışan,
bey gibi de yaşayan birini
yeğlerim ben. Birçok
insan eğlenceyi dışarıda
aramakta —yoksa eğlen-
cenin en âlâsını evinizde
bulabilirsiniz. Bakın,
beni tahrik eden şeyi söy-
leyeyim size. Bir erkek
bana baktığı zaman
—yani o biçim— ve hâlâ
beni kendi eşiti olarak
gördüğü zaman. Bakış-
larla pek çok şey anlatıla-
bilir. PLAYBOY'daki du-
ruşuma bir bakınız;
kelimelerle | anlatamadı-
gım bir yanımı gösteri-
yor bu tablo. Bazı şeyler
de ifade olmnamaz ki.”
Amın,

Dinleyin, sıkılgan baylar:


“Kendine güvenen bir
erkek rahattır, buzurlu-
dur, bu da onu daha seksi
yapar. Kadın güzelliğini
nasıl saklasın ki? Her
erkeğin muhakkak ilginç
bir yanı vardır. İstediğim
tek şey, bana bir hanıme-
fendi gibi davranılması-
dır.”
ntelektüel açıdan
da tahrik edilmeliyim
ben. Sırf bedensel güzel-
liğimden dolayı beğenil-
mek beni mutlu etmez,”
diyor Bayan Aralık.
Laurie'nin gizlerini aça-
cak olan anahtarlardan
biri de onun içgüdüleri-
nın onu dört bir yana
doğru çektiğinin bilin-
mesidir. “Aslında alçak-
gönüllü bir insanım. Bir
gün çıplak resimler çekti-
receğim aklımın ucundan
bile geçmezdi. Tutucu
bir ailenin kızıyım ben.
Bazı Playmate'lerle tanış-
üm, onları çok sevdim.
Böylece doğru ve yanlış
kavramları üzerindeki
düşüncelerim O değişti.
İşte bu resimler ortaya
çıktı. Benim için heyecan
verici bir şey. Zaten
insan, denemeden önce,
onu mutlu kılan şeyin ne
olduğunu nasıl bilebilir
ki?” Sanatçı, model, Ratt
hayranı ve evine düşkün
Orta Amerikalı Los
Angeles kadını Laurie,
ailesinden teşvik değilse
bile destek bekliyor.
“Benimle aynı fikirde
olmasalar dahi, kararla-
rımı desteklediklerini bil-
mem çok önemli.”

Laurie kendini şöyle


tanımlıyor: “Serüven
meraklısı, hatta biraz da
cüretkâr. Kendinin we
geleceğinin sorumlulu-
gunu kabul etmekten
çekinmez.” Laurie, bu
sayfalardaki fotoğrafla-
rın kendisini yeterince
58 açıkladığı kanısında.
hi
ümün
RE

10 A
eri
e e
PLAYBOY FIKRALARI
PLAYMATE KİMLİK KARTI
Yaşlı adam doktora gider: nin yarısını karısına yutturdu, hırsını alamadı,
“Doktor Bey, 85 yaşında bir arkadaşım geri kalanlarını da kendisi yuttu. Gece yarısı

Di. ANL Cla var, her gün karısını beş kez becerdiğini söylü-
yor, bence maalesef hiç...”
Doktor cevap verir:
kadın kocasını sarsarak uyandırdı, heyecan
içindeydi:
“Çabuk ol, bir erkek istiyorum ben...”
OĞUR
O en MA dA “Sen de söyle kardeşim, sen de söyle şsana “Ne garip,” diye bağırdı adam...
mâni olan mi var?” “Ben de, ben de...”
Ky
K üçük çocuk gece yarısı, anne ile babasının
DOĞUM MR m YERİ:Dallar | TEXES yatak odasından gelen sesler ile uyanır. Koşar
adımlarla odanın kapısına geldiğinde ise içer-
den mırıldanmalar, hafif çığlıklar geldiğini
duyar. Merakla gözünü anahtar deliğine
dayar. Loş odada babası annesinin üzerinde
bir ileri bir geri giderek;
“Çocuk isterim, oçocuk isterim,”
demektedir.
Kapıyı yavaşça aralar, odaya süzülür. Baba-
sının çıplak olduğunu anlayarak heyecan içeri-
sinde pijamalarını çıkarır, yavaşça babasının
arkasına geçer ve şöyle mırıldanır:
“Bisiklet isterim babacığım, bisiklet
isterim.”

W erner, şehrin en ünlü stripüz yıldızı ile


ev İesmişei. Arkadaşları ona gıpta ediyorlardı:
EN İDEAL GECE: #A£üd0S44 “Seninki yatakta şahane olmalı.”
“Evet, fena değil,” dedi Werner.
İDEAL ERKEK TİPİ: Hanan» konzmelar “Ama ellerim epeyce acıyor.
“Niye?” diye sorar ark adaşları he yretle,
“Havaya girmesi için durmadan çılgın gibi
alkışlamam gerekiyor da...”

Hu şey bitmiş sigaralar yakılmış. Kız


mırıldandı:

“Sevgilim artık evlenme zamanımız. g


medi mi?”
Delikanlı içini çekti:
“Haklısın, haklısın ama bizi kim alır?”

P arüide ıkı arkadaş konuşuyordu:


“Şu partideki tüm kızlarla yattım, iki isis
nası var; kız kardeşim ve nişanlım.”
DU AM
Öteki şöyle bir etrafına bakındı ve
konuştu:
“Ben de istisna da yok.” Yaşlıca kadın kaldığı otelin merdivenlerin-
den hışımla inerek resepsiyon memurunun
A dam doktora gitmişti; karşısına dikilir;
“Karım evlenmeden önce bir harikaydı,” “Bu ne rezalet!” diye bağırmaya başlar:
dedi. “Dün gece delikanlının biri geç saatlere
“Ama şimdi sekse karşı tüm ilgisini kay kadar kapımı yumrukladı durdu ve ben bütün
betti, böylesine güzel ve cazıp bir kadınla seks gayretime rağmen kapıyı bir türlü açamadım!”
yapmadan yaşamak bana ölüm gibi geliyor.”
Doktor bir kutu hap verdi. Adam ılk gün Son günlerde boşunuza giden bir fıkra duyduysa-
karısına bir hap yutturdu. Durumda değişiklik niz, lütfen “Playboy Fıkraları, Basın Sarayı, 34410
olmadı; ikinci gün iki hap verdi, durum Cağaloğlu, İstanbul” adresine gönderin. Fıkrası
(5 Yağma | 12 gopmda 49 yaşında aynıydı. Üçüncü gün tepesi atmıştı artık, şişe yayınlanan okurumuza 10.000 TL ödeyeceğiz.

pl ? Bo,? Gençkizlk Çağı Kolej gömer!


PLAYBOY FIKRALARI
Yaşlı adam doktora gider: nin yarısını karısına yutturdu, hırsını alamadı,
“Doktor Bey, 85 yaşında bir arkadaşım geri kalanlarını da kendisi yuttu. Gece yarısı
var, her gün karısını beş kez becerdiğini söylü- kadın kocasını sarsarak uyandırdı, heyecan
yor, bence maalesef hiç...” içindeydi:
Doktor cevap verir: “Çabuk ol, bir erkek istiyorum ben...”
“Sen de söyle kardeşim, sen de söyle ,sana “Ne garip,” diye bağırdı adam...
mânı olan mı var?” “Ben de, ben de...”

K üçük çocuk gece yarısı, anne ile babasının


yatak odasından gelen sesler ile uyanır. Koşar
adımlarla odanın kapısına geldiğinde ise içer-
den murıldanmalar, hafıf çığlıklar geldiğini
duyar. Merakla gözünü anahtar deliğine
dayar. Loş odada babası annesinin üzerinde
bir ileri bir geri giderek:
“Çocuk isterim, çocuk isterim,”
demektedir.
Kapıyı yavaşça aralar, odaya süzülür. Baba-
sının çıplak olduğunu anlayarak heyecan içeri-
sinde pijamalarını çıkarır, yavaşça babasının
arkasına geçer ve şöyle mırıldanır:
“Bisiklet isterim babacığım, bisiklet
isterim.”

W erner, şehrin en ünlü seriptiz yıldızı ile


evlenmişti. Arkadaşları ona gıpta ediyorlardı:
“Seninki yatakta şahane olmalı.”
“Evet, fena değil,” dedi Werner.
“Ama ellerim epeyce acıyor.”
“Niye?” diye sorar arkadaşları hayretle.
“Havaya girmesi için durmadan çılgın gibi
alkışlamam gerekiyor da...”

He şey bitmiş sigaralar yakılmıştı. Kız


mırıldandı:
Sevgilim artık evlenme Zamanımız gel-
medi mi?”
Delikanlı içini çekti:
“Haklısın, haklısın ama bizi kim alır?”

Partide iki arkadaş konuşuyordu:


Şu partideki tüm kızlarla yattım, iki istis-
nası var; kız kardeşim ve nişanlım.” #
j
:
Öteki şöyle bir etrafına bakındı ve İDAŞ SİLE SR ba
konuştu:
“Ben de istisna da yok.” Y aşlıca kadın kaldığı otelin merdivenlerin-
den hışımla inerek resepsiyon memurunun
A dam doktora gitmişti: karşısına dikilir;
“Karım evlenmeden önce bir harikaydı,” “Bu ne rezalet!” diye bağırmaya başlar:
dedi. “Dün gece delikanlının biri geç saatlere
“Ama şimdi sekse karşı tüm ilgisini kay- kadar kapımı yumrukladı durdu ve ben bütün
betti, böylesine güzel ve cazip bir kadınla seks gayretime rağmen kapıyı bir türlü açamadım!”
yapmadan yaşamak bana ölüm gibi geliyor.”
Doktor bir kutu hap verdi. Adam ilk gün Son günlerde hoşunuza giden bir fıkra duyduysa-
karısına bir hap yutturdu. Durumda değişiklik nız, lütfen “Playboy Fıkraları, Basın Sarayı, 34410
olmadı; ikinci gün iki hap verdi, durum Cağaloğlu, Istanbul” adresine gönderin. Fıkrası
aynıydı. Üçüncü gün tepesi atmıştı artık, şişe- yayınlanan okurumuza 10.000 TL ödeyeceğiz.

“Az sonra zevkten boğulacağız sevgilim...” 65


KADINLAR
erkekler
hakkında
KONUŞUNCA
elbette ki hiç kimse,
kadınların dünyasına yazar
samnuel butler'in,
gıyındikleri uzun kabank
eteklerinden dolayı,
bellerinden ayaklarına dek,
tek parça olduklarına
ınanan küçük oğlan
kahramanı kadar uzak
değil bugün...

BU “UZUN SAÇLIYLARIN bellerinin


altında, ortadan ikiye ayrılmış bir göv-
deyle iki uzun bacak görüntüsü karşı-
sında duyduğu şaşkınlıktan kimsenin
dünyasının yıkılmadığına da eminim.
Çünkü tüm dünyanın teyzeleri (anne-
leri, kızları) bu tür giysilerini çoktan
çıkarttılar.
Belki ama bu kadar uzak değil de ne
kadar yakınız? Hele konu bir de erkekler
üzerine neler konuştuklarını tahmin
etmeye gelince...
“Boy, bos”, “Para”, “Güç”,
“Mevki” mi, diyorsunuz?
Minik kadınlıklarında “oğlanlar”ı
“uzak dur!” komutunun bir nesnesi ola-
rak tanımlayan, ellerindeki uzaktan izle-
nimlerinin bölük pörçük çizgileriyle
“delikanlılığı” bir türlü biçimlendireme-
yen, ancak ve ancak evlilikte bir portre
taslağına (!) sahip olabilen kadınlar, bir

deneme HANDE ÖZ

İLLÜSTRASYON: YILMAZ AYSAN 67


araya gelince gerçekten de bunları mı ler yazarlar dememiş miydi? Hem erkeklerin penisinin boyuyla artık ger-
konuşuyorlar dersiniz? Belki de ilk yargı- bunun en son örneğine şu taşı toprağı çekten ilgilenmediklerini |söyleyerek,
lama ölçütleri olabilen bu konular acaba kiremitle otomobile dönüşen Bayra- onların giydiği iç çamaşırlarının tipini
aynı zamanda konuşma konuları mr? moğlu gezimde de tanık olmamış mıy- (boksör, bikini, jokey), yemek paralarını
PLAYBOY'dan çıkar çıkmaz Gösteri” dım? Sitelerin tuvaletinden çıkar çıkmaz kendilerine ödetip ödetmedikleri,
ye uğramıştım. Her defasında bir olayın Selahattin'in sorduğu “Sizin tuvalette çocuksulukları üzerinde duruyorlardı.
ya esprilerle anlatıldığı ya da tartışıldığı de verilen adres aynı mıydı?” sorusuyla... Ancak, daha sonra bunun, bilgisayar
Adnan Bey ile Sennur Hanım'ın yanına.
PLAYBOY — Ne adresi? şeklindeki karşı çağında hesap makinesine takılıp kalma
Şansım varsa konuyla ilgili bir iki fıkra soruma aldığım: anlamına geldiğini ayrımsamak o denli
bile dinleyebilirdim. — Erkeklerin tuvaletinde, fallusu zor olmadı. Çoğunlukla ancak evlendi-
— Sahi Adnan Bey, sizce ne konuşur kocaman çizilen bir erkek resminin ğinde cinsel ilişkide bulunan bir kültü-
kadınlar kendi aralarında, erkekler altındaki “Karışık seks yapmak isteyen- rün bireylerinin ağzında elbette ki,
üzerine? ler... Gece birden sonra Kastel Tatil fallus, donu sollayarak başrolü
— Valla pek de bizim düşündüğü- Köyü'nün yanındaki bilmem ne tarla- kapamazdı.
müz türden değil galiba, Hatta benim sında buluşalım” yanıtıyla... İşte, otuzunu geçmiş üniversite
bu konuda çok da güzel bir anım “Ne konuşuruz?” sorusunu, ken- mezunu Ü.'nün yaşamına ilk erkek ola-
olmuştu, dedikten sonra, ben “yazarım” dime ilk kez yönelttiğimizdeyse hafıza- rak giren sözlüsü için sarf ettiği masu-
deyip söyleyeceklerini bir dakikada mın bana verdiği yanıt ne Af Öyreş'i, ne mane bir söz, konuyu açtı bile...
yazarak elime tutuşturmuştu. “Üniver- de Beatrice Fans'u doğrulayacak — Bir hata yaptığında, hemen ardın-
sitelik çağı, çiçeği burnunda delikanlılık nitelikteydi. dan “afedersin!” dediği zaman, en çok
günlerimiz. Bab-ı Ali'de sanat kitapları, Anadolu'nun oküçük kentlerinde, hoşuma gittiği zaman oluyor.
dergileri dağıtan bir büro var. Fikir yine küçük kasabalar ve küçük kentlerin — Oooh, bizimse hoby'i (pembe
Sanat Yayınları Bürosu. Ali Avni Öneş en zengin ya da en güzel kızlarından renkli bir el losyonu) avuçlarıma döke-
yönetiyor. Kemal Özer, Konur Ertop ve oluşan çocukluğumun hâkim, öğretmen rek, penisiyle oynamam en çok hoşu-
ben her gün oradayız. Günün çoğu ve hükümet memurları karıları... muza giden anımız oluyor. Özellikle de
sanat, edebiyat dedikodularıyla geçiyor. Kocalarının huyundan suyundan onun, diyor, 22 yaşındaki A., belli belir-
Ara sıra da Orhan Kemal'in deyimiyle, başlayan, işin oraya geldiği noktada, siz bir şamatayla.
pencereden sokaktan geçen kadınlarla annemin kaşı gözüyle, çoğu zaman da — İyi mi bari? diyen bir başkası
kızları “kesiyoruz”. açık açık sözüyle “Sen dışarı çık” dediği konuşmaya kışkırtıyor A.'yı yine. Ses
Ali Bey durumumuzun farkında, sohbetler. Ve bu arada tüketilen o güze- tonunu bozmadan aynı rahatlıkla yanıt-
içten içe gülümsüyor bize. Bir gün içi- lim pastalar, börekler, içli ya da çiğ köf- liyor A.
mizden biri, dayanamayıp “üff şu göğüs- teler... İnanın ki daha çok ikinciler — 18'lik. Üstelik cetvel ölçüsüyle,
lere, şu kalçalara bak” diye bağırınca, A// ilgilendirmişti beni hep. On beş dakika- kendim ölçmüştüm.
Bey patladı: lık dayanmalardan sonraki içeri girişle- Aynı kışkırtıcı soru, bu kez bir baş-
— Siz şimdi aklınızda şu kadını bir rım, ancak yiyeceklerden birine elimi kasına yönelik:
ele geçirip becersek, diye düşünüyorsu- uzatmamla fark ediliyordu. — Seninki de iyi mi?
nuz değil mi? Çoğu zaman sonunu, çoğu zaman da Biraz mahcup ama ortaya çıkan
Üçümüz de. başını yakaladığım “odunlu” “fırınlı” neşeli ve umarsız havaya da ihanet
—Evecet! dedik. Sen olsan başka fıkraların yüzlerde alev alev yaydığı o etmek istemiyor M.
türlü mü düşünürsün? garip kırmızılığın anlamıysa, her genç — Biz o kadar hızlı değiliz. Zaten
— Kim bilir, belki de... kızın ilk öpüşmesinden sonra tanımlaya- sözlüm cinsel açıdan çok rahat olanlara
— Neden o bileceği cinstendi. Bu kırmızılıklar hiç da saygı duymuyor,
— O kadın size şu anda pas verdi, de Kinsey'in “Kadınların, müstehcen Karşısındaki grup tek kişiymişçesine
diyelim. Ne düşünür biliyor musunuz? öykülerden erkeklerden o 33 oranda ve Onunla sırlaşırmışçasına alçalttığı
— Ne düşünür? daha az hoşlandıkları ve bu öykülerden sesiyle sürdürüyor.
— Sizinle yatmak aklına bile gelmez! erkekler gibi uyarılmak yerine, mizahi Bir keresinde bir akrabasıyla bir
— Yok yahu? yönünden hoşlandıkları” saptamasını gece birlikte kalmıştık. Ben o olayı artık
— O daha çok diyelim ki, yağmurlu anlatmıyordu. yaşamak istiyordum. Sınırlı sevişiyor-
bir havada sizinle el ele sahilde yürümeyi Ayrıca, bir defasında bu sözlü, çaylı duk.
aklından geçirir. Sizin onu bir kahveye, toplantıların birinde, birkaç arkadaşla — Nasıl sınırlı? diye soruyor
bir lokantaya, bir parka çağırmanızı, birlikte içimize soktuğumuz iki küçük kışkırtıcı, j
orada baş başa kalabilmenizi düşler çubukla kazandığımız yapma göğüs ve — Sınırlı işte... Öpüşmeli falan.
yalnızca... ayağımıza oldukça bol gelen yüksek Kendisine istediğimi söyleyince “her
Ali Bey'e o zaman pek inanmamış, ökçeli anne ayakkabılarıyla içeri dalışı- şeyin bir sırası var” deyip kapattı
gülüp geçmiştik. Bugün de pek inandı- mız, bizim de işin hangi yanını beğendi- konuyu.
gımı söyleyemem. Ama kadın-erkek gımizi göstermişti herhalde... Tüm gruptan yarı eleştirel, yarı inan-
duygulanımlarında bu tür bir farklılık Demografımi genç kızlar-evliler ola- maz bir “00000!” sesi yükseldi.
olabilir. Kadın-erkek yapısından kay- rak taslaklaştırdıktan sonra katıldığım — Niye? diye savundu sözlüsünü M.
naklanan bir farklılık. sohbetlerse kadın-kız demeden, çoğu- Esasında bu, kabul etmesinden çok daha
“Kadınlar, Seks ve Pornografi” adlı nun derin bir pornografik söylem içinde etkiledi beni. Güvenimi ve saygımı
kitabına “Eğer kadınlar erkeklerle eşit olduğunu göstererek hafızamı doğrula- artırdı.
sayılıyorsa neden kadınlar için pornog- mıştı. Önceleri, bana bu, Amerikalı — Desene kızım, o sevimli yaratıkla
rafi yoktur?” sorusuyla başlayan Beatrice kadınları bile yaya bıraktığımızı düşün- tanışmadın daha...
Fanst, Ali Avni Öneş'i mi doğruluyor? dürmüştü. Çünkü bu konuyla ilgili 24 yaşında, üniversiteye girememiş,
Kinsey de, kadınlar erkeklerden üç orada, yine PLAYBOY'da yayınlanan geçici olarak tezgâhtarlık yapan ve
68 kez daha az oranda duvarlara erotik şey- buna benzer bir yazıda, kadınların (devamı 106. sayfada) “Ooo, korkarım, yanlış bir partiye geldim?!..”
69
HOŞ DUYGULARA Gİ EN YOL:PARFÜMLER
; .e0.

Kokular insanlığın varoluşundan oldukları da piyasaya her geçen gün müzik eşliğinde yapılan dansta, ya da derken, iç bayıltabilirsiniz! Gündüzleri laaa fh dülalei ella O ALEM eTSYAİ İd kokulardan birkaçı:
beri, kadın erkek ilişkilerinde, en az yeni bir ürünün çıkmasından belli olu- mehtaplı bir gecedeki otomobil gezin- hafif bir after shave ile yetinip, geceleri niz sırasında, sevgiliniz, yastığına birkaç Grey Flannel 26.500 TL, Pierre Car-
Havva'nın elması kadar etkili olmuşlar- yor zaten. Korkarız yakında hanımlar tisi sırasında omuza dayanan başlar, o daha kalıcı parfümler kullanmak en damla damlatıp, yanında siz varmış his- din Bleu Marine 23.900 TL, Trussardi
dır. Yüzyıllardır kadınların baştan çıka- tuvalet masalarının büyük bir kısmını güzel kokulu parfümlerin cazibesine iyisi. Bir diğer önemli nokta da sık sık sine kapılabi!sin. 33.000 TL, Armani 43.000 TL, Krizia
rıcı gizli silahı olan parfümleri eşleriyle paylaşmak zorunda kalacaklar. fazla dayanamayacaklardır. Siz siz olun koku değiştirmemek. Teninizin rengine Uomo 9.000 TL, Givenchy Gentelman
günümüzde erkekler onlara karşı kul- Her ne kadar en seksi koku insanın aman, kokunuzu seçerken dikkatli dav- gideni bulduktan sonra, uzunca bir süre İşte, kendinizi daha dinamik, genç ve 12000 TL, Monsieur de Givenchy
lanmaya başladılar. Son derece başarılı doğal kokusudur dense de, romantik bir ranın. Yoksa hoş duygular uyandırayım onu kullanın ki kokunuz ve siz birbiri- seksi hissetmenize yardımcı olacak 12.000 TL.

an
Ç)
çe

Ol ET ĞAN m
vii
©
ORADAD pen)
0)
PAN ASRA
ONEKOK)

TRUS
APRES RASAĞE
Pal
iyam
ZA 8 MU LL
PANIS

NANA

i li iin

PRODÜKSİYON: SEVİL GÖKPINAR


20 SORUDA: KOKO
sevgili koko'muz, işaret diliyle bize, ayaklardaki ellerin
avantajlarını ve erkeği michael'in
düşlerindeki goril olduğunu anlattı

oko, dünyanın en şöhretli gorilidir Di 12:


K —ama boş yere değil, Insanın kur- PLAYBOY: Muzdan iyi bir şey var mıdır? PLAYBOY: Bu kedinin yaramazlık yap-
duğu bir dili kullanabilen ilk gorildir o. KOKO: Mesir. uğı oluyor mu?
Koko'nun doğumundan bu yana, ona KOKO: Kedi kötü iyi. Öfke yemek
öğretmenlik yapan Dr. Penny Patterson, 6. orada. |Tabağındaki musırgevreğini gös-
Koko'nun şimdi yaşadığı yer olan PLAYBOY: Kızlarla oğlanların farkı teriyor — kedisinin arada bir onun taba-
Califorma'nın Woodside kentindeki The nedir? gından yediğini anlatmak istiyor.|
Gorilla Foundation'ın direktörüdür. KOKO: Mısır orada |yerini göstererek) iyi.
Robert Crane, Dr, Patterson'un ter- (Koko'ya, yerleri temiz tuttuğu için misir 15.
cümanlığıyla, Koko'yla bir görüşme veriliyor. Michael, yerleri kirlettiği için PLAYBOY: Ayaklarının el gibi olması
vaptı R.C. şöyle bildiriyor “On beş mısır verilmiyor ona. Görüşmeyi yaptığı- nasıl bir şey sence?
yaşında, 105 kilo ağırlığındaki Kokoaçık muz günden bir gün önce Michael yerlere KOKO: Orada | yerde orada |(4e/ örgü Jiyi.
havada kendisine ayrılan bölgede rahat işemiş, onun için ona musıy verilmemiş. (Yerde de, tel örgüde de işime yarıyorlar. |
bir şekilde oturmaktaydı.. Gözlerimin Goriller tuvalet adabı üzerine eğitiliyor-
içine baka baka ve Amerikan İşaret Dili” lar.) Kız insan. |Koko kendisini bir insan, 14.
ni kullanarak buyurdu: Dişlerini göster. ' Michael'i de bir hayvan olarak görü yor. | PLAYBOY: Göğsünü yumruklaman ne
Dediğini yaptım. Koko, ağzımda yer anlama geliyor?
alan küölliyetli miktardaki alın we Za KOKO: Goril iyi. İçmek çabuk iyi içmek
gümüşü görünce çok sevindi. Koko'nun, PLAYBOY: Kızlar mı daha iyi kokar, bana. (Koko, Penny'ye gözdağı verirce-
onmla aynı yeri paylaşan 158 kiloluk 13 erkekler mi? sne göğsünü yumrukluyor. Bir sağlık
yaşındaki eşi Michael hiç gözlerime KOKO: Kız, kız. testi nedeniyle kısıtlanan içeceğinin veril
bakıyordu. MESİNİ ISİIYOP.|
“Arada bir birbiriyle dalaşırlarsa da, 8.
Koko ile Michael genellikle hiç de saldır- PLAYBOY: Büyüyünce ne olmak 15.
yan değildirler. Bu kuruluşun araştırma istersin? PLAYBOY: Doğum gününde ne istersin?
ekibince sürekli olarak incelenmektedirler. KOKO: Nazık istemek iyi. Goril iyi. KOKO: Küpe. Bisküvi.
“Bu kuruluşa bağışlarınızı şu adrese
gönderebilirsiniz: The Gorilla Founda- 9. 16.
tion, PO. Box 620-530, Woodside, Cali- PLAYBOY: İnsanlar neleri anlamıyorlar? PLAYBOY: İnsanlara çok kızdığın zaman
fornla 94062, USA” KOKO; Üzgünüm ıyı, (Üzgünüm der- ne söylersin onlara?
sem iyi olurum.| Öfke bakmak dudak KOKO: Pis. Şeytan kata.
1. (kadın işaretini yapıyor) sivilce insan-
PLAYBOY: Kimler daha akıllı sence? lar| takma diş. (Ben kadınların takma 17.
Göriller mi, insanlar mr? dişlerine bakmak isteyince öfkeleniyor- PLAYBOY: Çok pasta yediğin zaman
KOKO: Koko Şeytan. Goril Koko iyi lar.) Goril bilmemek Koko iyi sevmek. kendini nasıl hissedersin?
sevmek. (Goriller ve salar, Koko'nun iyilikten KOKO: Üzgün, kötü mide,
hoşlandığını bilmiyorlar. |
7
18.
PLAYBOY: Sence en zevkli şey nedir? 10. PLAYBOY: Sırt zevk olsun diye yediğin
KOKO: Lütfen yemek. Lütfen yemek. PLAYBOY: Bizim dilimiz hakkındaki bir şey var mı?
düşüncelerin nedir? KOKO: Şampanya.
3 KOKO: Sahte yalan iyi.
PLAYBOY: Seni ne mutlu eder? 9.
KOKO: (Göğsünü yumruklayarak|Goril Lal PLAYBOY: İnsanların, senin hakkında
Koko iyi sevmek. Koko iyi takma diş PLAYBOY: Hiç kafana taktığın bir bilmesini istediğin başka bir şey var mı?
sevmek. (Zakmma diş, Koko'nun altın düşüncen var mr? KOKO: Ben goril, goril ben Koko iyi...
kaplanmış bir diş için kullandığı işaret- KOKO: Şu. (Oynadığı kumaş parçaların- bitti.
tir.) Hissetmek Şeytan bilmek. Goril dan birindeki altın rengindeki yaldızlı
nazik mutlu Koko, dokuyu gösteriyor. Koko altın bir dişi 20.
olmasını öylesine istiyor ki, bir gece önce PLAYBOY: Sana soru sorulmasından
4. sarı madenden bir saç tokasını ağzına bıktığın zaman ne dersin?
PLAYBOY: Sence Michael yakışıklı mı? sokmuş ve yutmuş. Koko, kumaşın yal- KOKO: Goril dişler. Bitti.
KOKO: Yakışıklı (Çok yakışıklı oldur dızlı bölümünü sağ üst azı dişinin üze-
ön, iki eliyle yaptığı işaretle onrgulu- rme, kaplama yaparcasına geçirmeye
vor. | vatlı iyi, çalışıyor. |
FOTOĞRAF: DR. RON COHN
TÜRK GÜZELLERİ
TOPLU GÖSTERİSİ
1986'da playboy'da arz-ı endam eden türk kızları
gözlerinizden kabul beklemekteler... al gözüm seyreyle...

BURÇİN
985 yılının sonlarına doğru, ABD”
nin Chicago kenti çok özel bir
konuğu ağırlıyordu. Kentin en gör-
kemli yapılarından biri olan PLAYBOY
binasının kapısından içeri ilk kez giren
bir Türk kızıydı bu özel konuk...
Derginin en popüler fotoğrafçısı
Pompeo Posar'ın yaptığı ve günlerce
süren çalışmadan sonra “erotik bir
masal” kahramanının en güzel görüntü-
leri elde edildi... Ve binbir gece masalla-
rının dekorları içinde Bwrçin Orhon'un Burçin'le başlayıp, bu sayıda Gizem
fotoğrafları Türkiye'de yayınlanmaya le noktalanan PLAYBOY 'un ilk yılında
başlayacak olan PLAYBOY'un ilk sayısı birbirinden güzel sekiz Türk kızı derginin
azırdı artık... sayfalarında ver almam başardı...
FOTOĞRAFLAR POMPEO POSAR

do

M.N AYARA
ASLIHAN
# ki ay piyasada kalan “özel sayı”
dan sonra, Mart ayında düzenli
olarak yayınlanmaya © başlayan
PLAYBOY, bu kez yine genç bir dansçı
Aslıhan Öncü'ye açıyordu sayfalarını...
Konservatuvarda ve özel derslerle dans
öğrenimini tamamlayan Aslıhan, önce
leri çeşitli dans gruplarında yer aldı.
Daha sonraları tek başına sanat yaşamını
sürdürmeye karar veren genç sanatçı
bugün birkaç lokalde birden sahneye
çıkıyor.
Danslarının yanı sıra, mankenlik ve
fotomodellik Aslıhan Öncü'nün yaşa-
mında önemli bir yer tutuyor. Her
üçünde de başarılı olabilmek konusunda
oldukça iddialı ve hırslı...

ŞAFAK
FOTOĞRAFLAR
inemanın isimsiz kahramanların
dan biriydi Şafak... Küçük rollerle
avunuyordu. beyazperdede... Fo
tomodellik konusunda yapılan pek çok
teklifte “hayır” demişti bugüne kadar,
Ama, PLAYBOY'un Mayıs sayısı bir
dönüm noktası oldu onun için. Dergide
yayımlanan fotoğrafları uluslararası
ablümde yer almak üzere Amerikan
PLAYBOY'una gönderildi... Çok genç
yaşına rağmen, Şafak şimdi Yeşilçam'da
daha dikkatlı ve emin adımlarla ilerliyor.
KUMSAL
on yıllarda kıyasıya bir savaş var
“oryantal” dünyasında. Yıllan-
mış, ünleri sınırları aşmış dansöz-
lerin yanında yepyeni yüzler de yer
alıyor bu rekabetin içinde. Gazino ve
gece kulübü sahnelerinden taşıp, gazete
ve dergi sayfalarına yansıyor bu yarış...
Yıldızı yeni yeni parlayan dansözle-
rin en genç ve kültürlülerinden biri hiç
kuşkusuz Kumsal Güneş... Lise
dikten sonra atıldığı oryanta nında,
kısa sürede önemli bir yer tuttu kendine,
Özellikle PLAYBOY 'da yayın
fotoğraflarından sonra birbirini izleyen
teklifleri ve ücret politikasını daha ciddi
olarak saptamaya çalışan Kumsal, yarın-
lara umutla bakıyor.

EETLA
ır gazetenin açtığı yarışmayı kaza-
narak “dans şampiyonu” olan
Leyla Adalı, Londra'da yapılan
uluslararası yarışmada ülkemizi temsil
etti. Yurda döndükten sonra profesyo-
nel olarak dans yaşamını sürdürmeye
başlayan Adalı, yaptığı modern danslarla
kısa sürede dikkatleri çekmeyi başardı.
Son zamanlarda oryantal dansı da zorla-
yan Leyla her iki alanda da oldukça iddi-
alı... Gecede iki, üç lokalde sahne alan
genç Sanatçı, çeşitli reklam çalışmala-
rında da fotomodel olarak sürdürüyor
çabalarını...
FOTOĞRAFLAR YAKUP ERTUNGA

AYLA
asım Sayısı gerçekten önemli bir
yer alacak PLAYBOY koleksiyonla
rında. Böylesine genç ve yeni bir
dergide, bir Türk kızının ilk kez
“playmate” olarak yayınlanması küçüm
senecek bir başarı sayılmasa gerek. Etki
leri ve yankıları da sanıldığından fazla
oldu. Ayla Tuncer'in... Ayla'yı fazla
anlatmaya gerek yok. Yaptıklarıyla, sev
dikleriyle ve başarılarıyla her gün gazete
sayfalarını süslü

UMER
ürk PLAYBOY'unun en şanslı kız
larından biri herhalde Sxyme
İlken... Dünya Kupası finalleri
nedeniyle Meksika'da yapılan PLAYBOY
çekimlerinde, derginin
o
yayınlandığı
diğer 13 ülkenin güzelleri ile birlikte
ülkemizi temsil eden Sumer, şimdi yeni
dünyada uluslararası şöhret olmanın
keyfini çıkartıyor.
AK
İ
:
i

gölec ei DE
. Karanlık EE
«kuzeyi lama

.yrılmâzdan “üç gün öncesine


abi e kia een
Arf'nin, «daha önce kız kâar-
KK MK
ee etmiş “olduğum bir yete
MA TEYP birlikte YE GK
“yordum. Şimdi babasının kılavuz:©
mir ri pimin it e
çatma bir cemiyetin ilan ettiği genel grev Haiti köylülerinin dediği gibi, “Dağ meye başlamayagörsün, hemen kendi
başlamış durumdaydı. Sözde hiçbir iş üstünde dağ yükselir” bu adada. Tarımı kiliselerimize koşup duaya başlama
yapılmayacaktı. Bütün işyerleri kapan- güçleştirir bu arazi yapısı —çiftçiler zamanı gelmiş demektir.
mış olacaktı. Halk —obüyük H harfiyle mısır tarlalarından aşağıya düşüp düşüp En ilginç şahsiyetlerden üçünü ziya-
başlayan ünlü Halk— öfkesini bildire- ölürler. Haiti'nin gizeminin —yani ret ettim - popüler bir Protestan papazı
cekti, Ama genel greve gidilir de hiç Fransa ve Afrika, vudu ve Hıristiyanlık, Reverand Sylvio Claude; Moskova ve
kimse buna xywazsa ne olur? Eh, elbet canlılık ve uyuşukluk— ötesinde pek Parıs'te sıkı bağlantıları bulunan komü-
PLAYBOY
Reverend Sylvio Claude gibi grevciler, çok sorun yatmaktadır. nist Rene Thedore ve ülke ekonomisini
bunun muazzam, ama çok çok muazzam Can çekişen bu ülke nasıl olmuş da düzlüğe çıkaramadığı için Baby Doc
bir başarı olduğunu söylüyorlar: “Böy- Duvalier ailesi denilen haramiler çetesi- yönetimindeki maliye bakanlığı görevini
lece, halkın iradesini bildirmiş olduk.” nin 28 yıllık saltanatı dahil o meşum kısa sürede bırakan seçkin bir iktisatçı ALAYA
Ne var ki, halkın gerçek sorunlarına tarihine tahammül edebilmiş? İmpara- olan Marc Bazin. Claude, halkı sokak-
eğilinmemişti, polisler Uzileriyle sokak- tor Birinci Fransuva olmak isteyen Papa lara döküyor. Thedore, uzun yıllardan
ları tutmuşlardı ve yönetim konseyi de Doc da vardı (bir zamanlar İsa'nın, bu sonra açıkça eylemci bir komünist ola-
cesaret kazanmıştı. kara giysili acımasız katili, “Ben onu rak ilk ortaya çıkmanın sağladığı müte-
Seçimlerin erkene alınması çok iyi seçtim” diyerek kucakladığını gösteren vazı başarıdan memnun durumda,
olurdu —şu anda seçim için 1987 yılı- bir poster görmüştüm), sonra onun Aralarında, mevkiine en çok yaraşan
nın Kasım'ı beklenecek. Halkının tayın ettiği ardılı, oğlu Baby Doc vardı. kimse belki de, içtenlikli bir grup
yüzde 85'i okuma yazma bilmeyen ve Ona Mobilya Suratlı adını takmıştım bir reformcu ve teknokraun desteklediği
şimdiye dek gerçek bir seçimin yapılma- zamanlar da, hiç hoşlanmamıştı. Nasıl Bazın'dır.
mış olduğu bir ülkede nasıl bir seçim yapabilmişti Haiti bunu? Bir aydın arkadaşım, Haitili Fransız
yapılacak acaba? Baby Doc, halkoylama- Barış yanlısı halk, zalimleri öldür- mantğıyla, cumhurbaşkanı adaylarını
sında oyların yüzde 99,9'unu tereyağın- düğü için şiddet olayları ortadan üç tipe ayırıyor. Yetenekli olup da hır-
dan kıl çeker gibi almıştı. Adayların kalkmakta. sızlık yapmayanlar. “Mösyö Namuslu,
işleri gerçekten iyiydi. Her Haitili'nin kalbinde bir reisicum- artı beyin.” Hırsızlık yapıp da yakalan-
Bir taksi şoförü, öfkeli sesiyle, bir hur yatar.” mak istemeyenler. “Beyin mevcut, ama
gece önce, Castel d”Haiti Oteli civarın- —KREOL ATASÖZÜ temiz değil.” Bir de çalıp da, yakalan-
daki bir tepede bir hırsızın iki kişiyi Her aday dışında da, onun uşağı maktan korkmayanlar var. “Ne temizlik
öldürdüğünü anlatıyordu. “Hürriyet, olmak ya da onu öldürmek isteyen biri var, ne de beyin.”
evet,” diyordu, “ama sadece demokrasi- vardır. Bazın'le görüşmek için aldığım ran-
dir bu.” O da, bütün öbür şoförleri gibi, Şair ve oyun yazarı, yönetmen ve devu sabah saat altıdaydı. Arabayla,
kuşkusuz, eski bir Tonton Macoute harika mizahçı dostum EF, Morisseau- Port-au-Prince'in ardındaki dağın yük-
—mafyacı— ya da Duvalier fedaisiydi. Leroy sürgünden geri dönüyor. Radyo sek bir yerindeki Belvedere'e gittim.
Duvalier'in zorbaları çekip gittikten ve televizyon ekipleri onu karşılıyorlar. Bazin, beni orada bir ciple karşıladı ve
sonra, gönüllü siviller sokakları temizle- O da havaalanında durup iftiharla ve büyük taş villasının terasına çıkardı.
mişler —yüze yakın, belki de daha çok yüksek sesle şunları söylüyor: “Önemli Bazın, Haiti'den sürüldüğü zaman gir-
Macoute yanlısını boğazlamışlardı. bir açıklama yapacağım!” Bir hale gibi diği Dünya Bankası'nın ağırbaşlı,
Liman yakınındaki ilk kolonicinin başını çevreleyen ak saçları rüzgârla uçu- kıdemli bir uzmanından beklenmeyecek
heykelinin sökülüp denize atıldığı müs- şurken kollarını kaldırıp, kendisine sevgi kadar uzun boylu, pehlivan yapılı, hayat
tahkem alana doğru gitmekteydik. Kris- gösterisinde bulunanları bir devlet dolu bir adam. Daha geçenlerde ilk evli-
tof Kolomb uzun yıllar önce bu adaya büyüğü gibi selamlıyor: “Ben resmen... liğini yapmış. Bir arkadaşın dediği gibi,
çıkmıştı. Şoför, “Deshokage, mösyö,” reisicumhur adayı değilim! En azından bir tek kadını mutlu kılmaktansa birçok
dedi —bura halkının dili olan Kreolcada bir kişi olsun bari aday olmayan!” kadını mutlu kılmayı yeğlemişti.
söküp atma, yağmalama anlamına geli- Ama sonra kitaplarını yazmak ve Bazin'le, Duvalier ailesince çalınan
yor bu sözcük. vaktini ailesiyle birlikte geçirmek için hazinenin bir kısmını geri getirmenin
“HAİTİ NEREDE? HAİTİ NEREDE?” Miami'ye döndü. Şimdi de böylece şart olduğundan söz ettik. Papa Doc,
Bir zamanlar amcamla halama, Kara- Haiti'de aday olmayan hiç kimse kalma- paraları güvenlik sistemi uğruna erit
yıb Denizi'ndeki bir turdan döndükle- mış oldu. mişti. Haiti'ye sahip olmak istiyor ve o
rinde en çok hangi adayı sevdiklerini Kimi yetkililer, her zamanki mikrop ruh öbür dünyayı boylayana dek
sormuştum. Amcam karısına dönerek, 6.000.000. adaydan başka, 200 istekli orada kalmayı tasarlıyordu. Baby Doc,
“Üç numaraydı galiba, değil mi?” adayın bulunduğunu tahmin etmekte- güvenlik şebekesini — Tonton Macou-
demişti. dir. İçlerinden biri Connecticut'ta trafik telar, işkence— kendisi yaşlandıktan
Daha farklı bir düzeyde, bir zaman- suçu işleyerek tutuklandıktan sonra, sonra ailesinin çıkarlarını garantilemek
lar ABD Dışişleri Bakanı William Jen- ben bu sayıyı 199'a indirdim. Ama amacıyla kullanmıştı. Duvalier ailesi,
nings Bryan, Haitili bir misafire dönerek şükürler olsun, yüküm azalıverdi Baby Doc'un yurtdışına kaçırdığı
sormuştu: “Haiti'yle çok ilgileniyoruz. —şimdi artık Zat-ı Şahaneleri, Zat-ı Bil- 700.000.000 ya da 800.000.000 dolarla
Söylesenize, nerededir Haiti?” memneleri diye hitap edilmek isteyen herhalde sıkıntısız yaşamaktaydı. Bazin,
Haitili konuk bir şeyler söylemiş, milli kurtarıcıların sayısı sadece 199, “Belki de diplomatik baskı yaptırabilir-
saygıdeğer politikacımız da onu yanıtla- Gerçi bazıları için Ekselans yeterli olu- sek paranın bir kısmını geri alabiliriz,”
mıştı: “Zenciler Fransızca konuşuyorlar yor. Örneğin, —Latin - Amerika ülke- dedi.
ha! Hayret bir şey!” lerindeki adıyla— iktidar cuntasının Yüzde 65 oranındaki işsizlik koşul-
Çağımızın bu ilk karaderili ulusu, üyelerinden Albay Williams Pegala şu ları altında inleyen bu çalışkan insanlara
1804'te bağımsızlığını güçlülüğünün demeci vermişti: “Benim, halka hizmet- yiyecek gerek, işgerek, yol, su ve hastane
doruğundaki Napolyon'dan söke söke ten başka bir şey istediğim yoktur. Beni gerek. Emeğin değerlendirildiği her-
alan bu köle halk, her zaman bir mucize, tarih yargılayacaktır.” hangi bir yatırım, ekonomiyi canladırı-
84 bir harika, bir muamma olagelmiştir. Amanın. Bir albay tarihten bahset- (devamı 114. sayfada)
deri giysileriyle göz
kamaştıran heavy metal
kraliçesi wendy o. willlams
nelere binmedi kı! ama bu
defa bindiği şey bir uçak
kanadıydı
asıl mi oldu bu iş? Anlatalım.
PLAYBOY'un . fotoğraf bölümü
yönetmeni Jeff Cohen, her zaman
olduğu gibi gene, elinde kamerası,
erotik, egzotik, çarpıcı görüntüler peşin
deyken, düşlediğinden kat kat âlâsını bul
muştu, “Neyi mi? Kimi mi?” diye sormak
daha doğru olacak. Elbet, Wendy O, ..

Williams'ı. “The Plasmatics” toplulu-


gunda şarkı söylerken şimdi de “metalei-
ler tanrıçası”, “shock rock mabudesi”
“Yeri göğü çınlatan, azgın bir kent gerillasıyım ben,” diyor Wendy (onu bir diye anılan ünlü şarkıcı Wendy,
de, canlı olarak, sahnedeyken düşünün)."Ama topluluğumla çalışma yapar- Cohen'in, PLAYBOY sayfalarında arzı
ken, diktatör kesilirim.” endam etmesi için yaptığı önerinin kol
tuklarını kabarttığını söylemiş ama
kabule yanaşmamış,
Cohen ne yapsın? O mübarek resimle-
rini ille de çekmesi lazım, Haydi... Bu
deta Cohen, Wendy'nin müzikçi hüviye Tü
tine müracaatta aramış çareyi. Eh, kadın
bir rock yıldızı, Grammy ödülüne aday
bile gösterilmiş. Cohen Wendy'den,
PLAYBOY'un Rock'n? Roll Kızlar
Albümü için birkaç poz vermesini iste-
miş. Wendy pek onurlanmış, ama gene de
“Cık!” demiş. Cohen de son kozunu
oynamış. “Bak kızım,” demiş, “Resimle
rini çekürirsen, biz'de senin özlemini çek;
üğin “rezalet sahnelerin odaniskasını
yaratırız. Söz!”
“Rezalet” sahne mi? O da nesi? Onu
da anlatalım. Bu Wendy O. Williams sah
nede şarkı söylerken, birden eline bir bal-
(devamı 100, sayfada)

FOTOĞRAFLAR: ARNY FREYTAG

R İİ
a

inle

“Sabahleyin kalkar kalkmaz, nasıl bir


hadise çıkarsam da günüme lezzetkat-
sam, diye düşünürüm hep," diyor
Wendy. Sıra, kanattan atlamaya gelince
Wendy, yükselmesi için pilota işaretini
veriyor (üstte).
Wendy ısrarla, “Vallahi o kadar
korkmamıştım,” demekte, “Ama itiraf
edeyim ki donmak üzereydim orada
Karların üzerinde mayo sergileyen
modellerin neler çektiğini şimdi
anlıyorum.”

5TT PRODUK

ii
MAĞ

Wi
ba


afganistan” m işgali ve iran'daki islam devrimi, sscb'nin
güneyini çeviren islam ülkelerini kuzeye karşı bir tampon
olarak gördüğü için 1980 başları washington da büyük
paniğe yol açmıştı...

ATOM BOMBASI YAPMASI İÇİN


PAKİSTAN'A KİM YARDIM ETTİ?AMERİKA 1980'de, Carter'ın Ulusal 1981'de Evren'in Pakistan seyahatini
Güvenlik İşleri, Danışmanı Brzezsinki” izleyen Cumhuriyet gazetesi Genel
nin İslam'ın Koruyucu Kuşağı ya da 3. Yayın Müdürü Hasan Cemal'in Ziya ül
Stratejik Bölge diye adlandırdığı Tür- Hak'ın ağzından yazdığı şu satırlardan
kiye, İran, Pakistan mihverinin aralarına da belli oluyordu:
Çin'i de alarak doğuya doğru genişleme- “Sanırım kendisi hayatta karşılaştı-
sini öngörüyor ve böylece Sovyetler'in ğım 'en heyecanlandırcı şahsiyettir.
muhtemel bir orak harekâtının karşısına Mübalağa etmiyorum. General Evren
ilk dalga askeri kuvvet çıkarabileceğini tam dört yıldızlı bir generaldir. Bu yüz-
umuyordu. den kısa bir dönemde bu kadar başarılı
O günlerde bu ülkelerin liderlerinin, olmuştur.
senede bir iki kez birbirlerine gidip gel- O bir ilham kaynağıdır. Ülkesi için
mesinin tek nedeni elbette sadece “Batı ve birçok ülkenin yöneticisi için ilham
tarafından tecrit edilmiş olmaları” değil, kaynağıdır.
liderlerin politik olarak kendilerini bir- Sevgisi ile samimiyeti ile kalbimi
birlerine yakın hissetmeleriydi de... fethetti.”
ABD Dışişleri eski Bakanı Alexander Ziya ül Hak sevgisini vurgulamak
Haig'in sonradan bize Washington'da için, Evren'e ayrıca “Sakıp” adında dört
söylediğine göre: Amerika, Doğu yaşında kahverengi bir atla çok iyi cins
Pasifik”ten Akdenize kadar genişletmek iki inek hediye etmişti.
istediği koruyucu güvenlik kuşağı stra- Devlet Başkanı Kenan Evren de ikili
tejisinin bir parçası içinde gördüğünden görüşmede “Pakistan'ın fiili bir müda-
bu ülkelerin*“suratejik consensus'e var- haleye maruz kalacağı kanaatinde deği-
masını teşvik etmişti. lim, ancak böyle bir gelişme olursa
1983'te ÇinDevlet Konseyi Üyesi ve yanınızda olduğumuzu bilmenizi iste-
Dışişleri Bakanı'nın Türkiye'yi ziyareti rim. En ön safta, maddi, manevi her
ve Dışişleri Bakanı İlter Türkmen ile türlü yardımı yaparım,” diyerek
görüşmesi sonrasında verdiği demeç Pakistan'a, Pakistanlılara ve liderlerine
Haigiii doğruluyordu. duyduğu muhabbeti dile getirmişti.
“Afganistan'ın işgali ve İran-Irak Bu muhabbet, Türkiye'de “Gandi”,
savaşının tehlikeli seyrinden duyduğu- Pakistan'da da “Geceyarısı Ekspresi”
muz endişeyi dile getirdim. Türkiye'nin filmlerinin yasaklanmasına kadar uzan-
Çin'le ilişkilerini geliştirmesini arzu edi- mış. Gandi'nin yasaklanmasının
yoruz, çünkü Türkiye'yi, Ortadoğu Türkiye'nin Pakistan'a bir jesti oldu-
nun müstakbel lideri ve nihayet dünya ğunu bilmeyenler “Türk Kurtuluş
petrolünün güvencesi olarak görüyoruz.” Savaşı'na destek vermiş Hintlilerin milli
Görüşmeden sonra Türkmen'e mücadelelerinin öyküsünün neden
sorulmuştu: yasaklandığını” merak edip durmuşlardı.
“Uzun süredir neden Türkiye'ye Bu arada askeri düzeyde karşılıklı
Ziya ül Hak dışında yabancı konuk ziyaretler gerçekleşmeye başlamış,
gelmiyor?” Pakistan Genel Kurmay Başkanı Orge-
Türkmen, yüzündeki donuk ifadeyi neral Mwhammed Ikbal Khan'ın Devlet
bozmadan cevaplamış: Başkanı ve Genelkurmay Başkanı Kenan
“Çok meşgulüz de ondan... Seçimler Evren'in konuğu olarak Ankara'ya geli-
falan var.” şinin ertesinde, teknik askeri heyetler
İki ülke lideri arasında gerçekten de askeri işbirliği için çalışmalara başla-
makale UFUK GÜLDEMİR bir “consensus” oluştuğu 24 Kasım mıştı. Bu çerçevede Türkiye ile
İLLÜSTRASYON: YILMAZ AYSAN
Pakistan'ın ortak mühimmat üretimi ile ce Papandren'dan şu yanıtı almışu: dan güçlü bir Pakistan, ABD'nin olduğu
Türkiye'de yapılacak savunma yatırım- “Türkiye'nin. Yunanistan için tehdit kadar Türkiye'nin de yararınadır.”
larına körfez ülkeleri ile birlikte olmadığı iddianız, ancak Türkiye Pakis- Hupe, ayrıca büyük bir özenle bu tür
Pakistan'ın da ortaklığı ve bunun doğal tan ile birlikte yürüttüğü atom bombası illegal angajmanların Türkiye'nin de
sonucu olarak üretilecek malzemenin çalışmalarını durdurduğu zaman bizim üyesi bulunduğu NATO'nun gelenekle-
ihracı söz konusu olmuştu. için inandırıcılık kazanır.” rine uygun Ye gi vurgulu-
Washington bu ilişkiyi iki sorun Aslında Haig bu sorun ile ilk kez in
haricinde kıvançla izliyordu:
PLAYBOY karşı karşıya gelmiyordu. Mart 1981'de ı olaydan önceki ei ise
Sorunlardan birisi uyuşturucu ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler bed Brüksel'deki NATO karargâ-
kaçakçılığı idi ki, Amerika'nın iç politi- Komitesi'ndeki bütçe beyanı sırasında hında Charles Von Doren ile konuştuğu-
kası açısından her zaman önem da bu konuda hayli sıkıştırılmıştı. muzda öğrenme olanaği bulmuştuk.
taşımıştı. Demokrat Parti'nin California Sena- Nükleer uzmanı Von Doren, bölge-
1983'te ABD Temsilciler Meclisi törü Alan Cranston, Pakistan'ın nükleer deki ülkelerin nükleer durumu hakkında
Narkotik Özel Komitesi Başkanı Char- programını durdurmak için ABD yöneti- aslında birer cümleden fazla bilgi ver-
les Rangel bu konuda Kongre için bir minin ne yaptığını sorunca, Haig şu mek niyetinde değildi.
rapor hazırlamak üzere Türkiye'ye yanıtı ver mişti: Türkiye: Nükleer silahların üretimi-
gelmişti. “Nükleer açığa neden olan güvensiz- nın sınırlandırılması anlaşmasına imza
1983 tarihini taşıyan not defterimize liği kışkırtmakla, bugünkünden daha koyan ülkeler arasında. Ancak, ülkenin
göre, Ankara Oteli'nde sohbet ettiğimiz fazla tehlikeye maruz kalabilirsiniz.” savunmasına ove güvenliğine önem
Rangel, şunları anlatmıştı: Haig'in bu toleranslı cevabı, elbette atfettiklerine” ilişkin, koydukları muha-
“Uyuşturucu o kaçakçılığını *önle- ABD yönetiminin Türkiye ile Pakistan lefet şerhi, tutumları hakkında bilgi

TEBRİKLER!
mekte önemli adımlar atan Türkiye, arasında bu konudaki yardımlaşmanın veriyor.
sadece müttefiki olarak değil, bölgede yakından izlenmesine ve durdurmak için Pakistan: Bu konuda çok ileri gidi-
liderliğini de desteklediğimiz bir ülke diplomatik girişimlerde bulunulmasına lir sc kendileri i için intihar olur.
dir. Washington, Türkiye'nin uyuştu- engel değildi. Ancak ABD bunu açıktan İsrail: “Nükleer silahları olduğunu
Trucu kaçakçılığını önlemekteki başarı-

TÜRKİYE ULUSAL RALLİSİNİN


yaparak da bölgedeki en güvenilir iki tahmin ediyoruz.
sını da takdirle takip etmektedir.” müttefiki Ziya 4 Hak veKenan Evren'i, İran: Şah döneminde gayet hırslı bir
“Şu anda Türkiye'de bulunuş nede- bir ABD. Dışişleri Bakanılığı mensubu- nükleer programları vardı. Ama savaş,
niniz kaçakçılığın devam ettiği anlamına
gelmiyor mu?”
nun deyimiyle “embarress” etmek (zor
duruma düşürmek) istemiyordu.
bu çabalarına sekte vurdu. Savaştan
sonra devam edecekleri kanısındayız. ŞAMPİYONLARI,
“Türk yetkililer eroinin sınırlarının
doğusundan Türkiye'ye geldiği kanaa-
Ancak 1981 Haziran'ında bu den-
gede bir bir çatlak meydana geldi.
Hindistan: Bu konuda hayli ilerde.
Buna karşılık Türkiye ve Pakistan'dan PİLOT ALİ KARACAN,
COPİLOT CAN ÜNLÜ
tindeler.” ABD Senatosu Dışişleri Komisyo- şikâyetçi.
“Türkiye'nin bu alanda ABD'den bir nu'nda, Pakistan'a askeri yardım tahsisi Bu cümlenin ağzından çıkması üze-

VE TÜM ROTHMANS EKİBİNİ


isteği oldu mu?” müzakereleri sürdüğü sırada, senatörle- rine Von Doren'i kıskaca almış, sıkıştır-
“Alman kurtköpekleri iklim farklı- rin sıkıştırması üzerine yönetim, “Stra- maya başlamıştık.
lığı yüzünden fazla başarılı olamamışlar. tejik mahiyet taşıyan bir grup kargonun “Şikâyet Türkiye ve Pakistan'ın

KUTLARIZ.
Şimdi kokuya hassas Amerikan köpek- Türk bandıralı gemilerle Pakistan'a sev- ortaklaşa .nükleer çalışmaları olduğu
leri istiyorlar.” kedildiğinden ohaberdar olduklarını” konusunda mı?”
“Peki, Türkiye'den geldiği ileri sürü- açıklamak zorunda kalmıştı. “Evet, buna benzer iddialar var.”
len eroin hangi bölgeden geliyor?” Amerika, Pakistan'ı stratejik con- “Elinize hiç somut delil ulaştı mı?”
“Sizin bu sorduğunuzu ben sensus çerçevesinde değerlendirip, ilişki- “1982'de iki ülke arasında teknik
Türkiye” ye geldiğimden beri soruyo- lerine önem atfettiğinden Pakistan'a işbirliği olduğuna ilişkin bazı ipuçları
rum. yapılacak olan 3 milyar dolarlık yardı- gelmişti. Ancak şimdi devam ettiği kanı-
“Cevap alamadınız mı?” Yeşil Bursa Rallisi Grup B 1.si
mın tehlikeye düşmemesi için Türkiye” sında değilim.”
“Hayır. ABD'de yakalanan eroinin yı böyle bir girişimden vazgeçirmek Kartepe Tırmanma Yarışı 1.si
“Türkiye Pakistan'a bu konuda tek-
yüzde 57'si İran, Afganistan, Pakistan, ihtiyacı |hissetmişti. Bu gerekliydi, nik yardım yapabilecek kadar ileri mi?” Hüseyinalan Tırmanma Yarışı 1.si
Türkiye kaynaklı. Türkiye'de yakalanan çünkü Amerikan kamuoyu, “gizlice “Sanmıyorum. Türkiye'nin araş- Kazan Otokrosu 1.si
eroin İran malı, Pakistan'da yakalanan nükleer silah peşinde koşan askeri dikta- urma reaktörleri var ama uranyum tesis- Yarımca Otokrosu 1.si
ise Türk. İçinden çıkmak mümkün törlük Pakistan'a yardım yapılmasına leri yok. Uzmanları olduğunu biliyoruz, Rothmans Bravo Rallisi 1.si
değil.” karşı çıkabilirdi.” ancak Türkiye'nin böyle bir silaha ihti-
Ancak Türkiye ile Pakistan arasın- ABD Dışişleri Bakanlığı, bunun üze- yacı olduğunu sanmıyorum.”
daki işbirliğinde ABD açısından asıl 1986 Türkiye Ralli Şampiyonu
) Ekip.
rine Türkiye'deki Büyükelçisi Robert “Türkiye Pakistan'a yardım etmi-
sorun “uranyum zenginleştirilmesi” 1986 Türkiye Grup B Şampiyonu
Siransz Hupe'ye durumu aktararak bir yorsa, o halde Pakistan, Türkiye'ye yar-
işleminden, bir başka deyişle atom bom- NATO üyesi olan Türkiye'nin devreden dım ediyordu.”
basıarayışlarından kaynaklanıyordu. çıkması için girişimlerde bulunmasını Won Daren, burada bir kahkaha ata-
Alexander Haig, 1982 Mayıs'ında, istedi. rak eklemişti:
ABD Dışişleri Bakanı iken yaptığı Sefir, o dönemde izlediği yöntemle, “Siz balığa çıktınız galiba.”
Ankara ziyaretinden hemen sonra sorunu önce Dışişleri Bakanı İfter Asılmaya devam etmiştik:
Atina'ya hareket etmiş, burada Papand- Türkmen'e götürmüş, daha sonra da “Türkiye'den bu konuda izahat iste-
rew tarafından kabulünde * “Türkiye'nin askeri kanatla temasa geçmişti. miş miydiniz?”
Yunanistan için tehdit olmasının söz Türk makamlarıyla görüşürken “Hatırlamıyorum ama, bazı İsviçre
konusu olamayacağını, çünkü ABD Siransz Hupe'nin argumanı şöyleydi: Alman firmalarının teknisyenlerin-
yönetiminin Ege'de bu izlenimi bıraka- “Türkiye, bu tutumunu devam den yardım istendiğini, bu arada
cak bir Türk emrivakisine izin vermesi- ettirdiği sürece Pakistan'a savunma yar- Almanya kaynaklı bazı hammaddelerin
96
nin mümkün olamayacağını” kaydedin- dımını tehlikeye düşürür, ki askeri açı- (devamı 100. sayfada)
iLEDA
iie tp
SEN NEYMİŞSİN WENDY 0! (86. sayfadan devam) ATOM BOMBASI
(96. sayfadan devam)
yoz alır, gitarları, piyanoları fılan un Plana göre, Wendy 100 metre yük- Pakistan'a gittiğini biliyoruz. Bazı kom-
ufak eder. Bir televizyon şovunun seklikte kanadın üzerine çıkacak, bir ponentleri de Hollanda'dan aldıklarını
çekimi sırasında, Wendy film setine sür- süre sonra da 3500 metreye yükselecek biliyoruz. Bunları öğrendiğimiz tarihte
düğü bir otobüsle girmiş, iki sahne duva- olan uçaktan yere paraşütle atlayacaktı. reaksiyon göstermeye başladık. Bu reak-
PLAYBOY
rını delip geçmiş. İşte böyle bir kadın! Uçak yükseldiği zaman, Swenson dahil, siyonun sonucunda Pakistan'ın Türki-
Bir iki şovunda da arabalara yerleştirdiği herkes bu işin bir intihar olduğunu anla- ye'ye yaklaşımda bulunmak zorunda
dinamitleri patlatmış. Arabalar yen- mıştı. Wendy böylesi bir cambazlık için kaldığını düşünüyorum.”
gen... İyi mi? Milwaukeeli bir polis, eğitilmiş değildi. “Yanı Avrupa'dan Pakistan adına
“Şeytanın ta kendisi bu karı!” demiş Derken, kanada ilk adımını atıyor. alım yapması için mi? Re-export için
onun için. Şimdi de Jeff Cohen kalkmış, Dehşetle esiyor rüzgâr. Sonraları, mi?”
rezaletlerden “rezalet” beğen demekte “Saatte 140 kilometre hızla giden bir “Evet, bu noktada alarm zillerini çal-
ona, arabanın tepesinde ayakta durmaya dık ve işi durdurduk. Ama burada mer-
Ertesi gün Wendy, telefonda çalışmak gibi bir şeydi bu. O ne sarsıntı, kezi dikkat, Türkiye'nin Pakistan'a
“Tamam,” demiş Cohen'e, “Kabul. ne vibrasyondu öyle!” diye anlatıyordu re-export ışıne değil, Pakistan'ın bu ola-
Zaten hep yapmak istediğim şeylerin lis- bize Wendy. “Ama kanadın üzerinde nağı ne pahasına olursa olsun elde etme-
tesini çıkarırdım, listemdeki bir numa- ayakta duramazdım. Çömelip kanada sine yönelülmişti.”
rayı söyleyeyim sana: bir uçağın yapışıverdim. Erkeğimi kucaklar gibi Amerikan kanadına verilen bilgilere
kanadında yürüyeceğim. Uçak 120 met- kenetlendim oraya.” göre Batu Pakistan'ın uranyum zengin-
rede uçarken. Çırılçıplak.” Fotoğrafçılar harıl harıl deklanşörle- leştirilmesi alanındaki çabalarına sekte
Şimdi de bu kadın ağsız, kemersiz, rine basadursunlar, Wendy can havliyle vurunca Pakistan kanadı sorunu en üst
sigortasız, bir uçak kanadında yürümek sarıldığı kanatta gerçekten ta derinlikle- düzeyde Türk tarafına açmış, uranyumu
isüyor. Seçtiği mıntıka da Mexico'nun rinde tatlı mı tatlı birtakım sarsıntılar zenginleştirme işleminde ilerlediklerini,
sivri kayalarla dolu Manzarillo yöresi. hissetmiş. Elinde olmaksızın poposuyla ancak bazı hayati malzemeleri sağla-
|
| /
(

Orası, bildiği en tehlikeli yer imiş de, hafıf bir dans hareketinin dairesel, inişli makta zorlandıklarını vurgulamışlardı. |

|
i

onun için seçmişmiş orayı Wendy O. çıkışlı ritmine geçivermiş. O arada, “Ya Türk kanadı bu aşamada Türkiye” | |
|l
İkinci Dünya Savaşı'ndan kalma iki sonunda zevkten gevşeyiverir de, uçağın nin NATO üyeliğinin . Pakistan'ın 0
motorlu bir Stearman'dı, bir şafak vakti var gücümle sarıldığım kanadından Avrupa'dan alamadığı malzemeyi daha 4
onlarla birlikte havalanan uçak. Pilot, çözülüverirse kollarım?” diye de kolay sağlamakta katkısı |olacağını
Hollywood'un en usta gösteri pilotu geçirmekteymiş. belirtmişti. Z
Chuck Wentworth idi. Wendy O. Wil- Ve biz de sormuştuk ona: “Yani Tabii bu görüş teatileri sırasında da, $

liams, kararlaştırıldığı gibi çırılçıplak uçak kanadı seni tahrik ediyor, öyle mi? hiçbir zaman resmen müzakere edilme- |
i
İ
i
i
değildi ama. Menajeri Rod Swenson, O halde şu anda yere indiğine göre Wa
mekle birlikte, Pakistan'ın Türkiye'nin |
| | ag
ısrarla bir paraşüt takmasını istiyordu hemen boy fnendine koşarsın herhalde?” yardımıyla elde edeceği nükleer geliş- Ki
/ i
ir
liz

(oysa 100-120 metre yükseklikte paraşü- Ve gülüyor Wendy: “Ben her zaman meyi “kardeş Türkiye ile paylaşmaktan
li
i
Jin
(e
tün önemli bir işlevi olmayacaktı). Buna tabrik olmuş durumdayım ağabey!” ağir
gurur duyacağı” ima edilmişti. j Ji 7
karşılık Wendy de, o meşhur deri şortla- diyor. Türk kanadı, bunu egemen bir dev- İl
rından birini giyeceğim diye tuttur- letin hükümranlık hakları çerçevesinde N j
muştu. değerlendirip bir sakınca görmediğin- ; j
ği)
den, bu işbirliği, tamamen Devlet Baş- j
jji 1
kanı ve Genelkurmay Başkanı Kenan
Evren'in bilgisi ve inisiyatifi dahilinde
yürümeye başlamıştı.
Batı reaksiyonunun iki ülke lideri
arasında daha sohbet babında konuşul-
duğu hafta, ilginç bir gelişme meydana
geliyor, haber Atina kaynaklı olarak
uluslararası platformlara sürükleni-
yordu.
Ve nihayet Papandren, ABD Dışişleri
Bakanı Hag'e Türkiye'nin atom bom-
bası çalışmalarından söz ederken Haig
in hayret dolu bakışları içinde Ziya Ü/ Vr
AA YAYAN ii
Hak ve Kenan Evren'in arasında geçen
konuşmaya, kullanılan sözcükleri de

ml
aynen zikretmek suretiyle atıfta
bulunuyordu.
Türkiye'nin işi çok zordu.
Bir yanda Washington vardı, diğer

“Bugün 15 Aralık. Bulaşıklar yığıldı, evin her tarafında örümcekler


kol geziyor, durumum berbat ve ben hâlâ evlenecek bir kadın
yanda da Cumhurbaşkanı
“kardeşim” dediği Ziya Ü! Hak.
Washington kazandı.
Ewren'in
KASAŞ
KALEM SAAT VE KIYMETLİ AKSESUAR
100 bulamadım...” TİCARET VE SANAYİ A.Ş.
Rumeli Cad. 11/1 80220 Osmanbey - İstanbul Tel: 146 56 82 - 140 53 53; Teleks: 27 132 cdatr.
MEHMET ALİ BİRAND (28. sayfadan devam)
siviller değiştirebilir.
PLAYBOY: NATO ülkelerinde iktidara
güreşen komünist partileri var. Kimse
“Orduyu belirli tutumundan dolayı eleştirmek kolay. çıkıp, © partililere “vatan haini”
Ama biz siviller ne yapıyoruz?” demiyor.
BİRAND: Demiyor. Çünkü sivil toplum
uzlaşmaya varıp, oturmuş. Bizde de
PLAYBOY siviller uzlaşmaya vardığı takdirde asker-
pay alamadıkları için... den çok daha düşük para almıyorlar m? den tepki gelmez. Askerler kesinlikle
BİRAND: Yeterince yararlanamama... Şu BİRAND: Türk subayıyla diğer askerleri demokrasiye inanıyor. Ama kendi inan-
mantıkla açıklıyorlar bunu: “Benden karşılaştırırken bir şeyi gözden uzaklaş- dığı demokrasi...
yüzde on kesiliyor. Emekli olduğum urmamak gerekir. Bir Fransız subayı PLAYBOY: Yani, solsuz demokrasi...
zaman bana ödenen toplu para, piyasa meyhaneye gidiyor. Yiyip içerek eğleni- BİRAND: Onun bir demokrasi anlayışı
koşullarıyla eşit değil. Benim paramla iş yor, şarkı söylüyor. Fransız toplum var, Demokrasi oyununun nasıl oyna-
yapılıyor.. Ama paramın değer birikimi yapısı farklı, bizimki farklıdır. Bizde nıp, nasıl oynanmaması gerektiği konu-
yeterli değildir. Ordu pazarlarında satı- yazılı olmayan kurallar, kısıtlamalar sunda bir anlayışı var. Oysa bizim
lan mallar da iyi kalite değil,” diyorlar. var. Sonra ekonomik ve kültürel yapılar anlayışımız o değil. O solsuz, kavgasız
PLAYBOY: Subay, sivil memurlara da farklıdır. Yalnız şu yargıda çok haklı- ve yapıcı olsun istiyor.
oranla müthiş avantajlar sağlamıyor sınız: Bir öğretmen, bir subaydan daha PLAYBOY: Demokrasinin mayası değil
mu? OYAK aracılığıyla ev, araba... mı az yararlıdır Türkiye için? Öğret- mi, “kavga” dediğimiz tartışma ve eleş-

Satışları
BİRAND: OYAK çok kısıtlı kredi veriyor. mene, subaya sağlanan olanağı uri özgürlüğü...
PLAYBOY: Sivil memurların bu olanağı sağlayamıyoruz. BİRAND: Orada farklılık çıkıyor ortaya.
da yok... PLAYBOY: Ordu çok kapalı bir toplum O da neden? Demokrasi tartışarak
BİRAND: Bu açıdan bakıldığı zaman değil mi? uzlaşmaya varmaktır. Ama biz. siviller
doğru... henüz kendi aramızda uzlaşmaya vara-

başladı...
BİRAND: Orduyu belirli tutumundan
PLAYBOY: Subayın sivil memurlara göre dolayı eleştirmek kolay. Ama biz sivil- madık ki...
sahip olduğu avantajlar kitabınızda da ler ne yapıyoruz? İşler biraz karışır PLAYBOY: Galiba istenilen demokrasi,
yer alıyor. 20 bin liraya iki haftalık tatıl karışmaz “ordu” demiyor muyuz? Her “otoriter” demokrasi... “Emir ve
yapabiliyor, ordu tesislerinde. Bir sivil şeye rağmen ordu kendi içinden çözüm- komuta zinciri içinde...”
bu parayla bir günlük tatil bile yapa- ler üzerinde çalışıyor. Mesela sivil lise- BİRAND: Önce vatan düşünülsün...
maz. Bu ayrıcalık toplumda tepki niteli- lerden de Harp Okulu'na öğrenci Önce vatan, sonra partiler...
ginde rahatsızlık odoğurmuyor mu, alınıyor. PLAYBOY: Partiler halka ve vatana birer
sızce? PLAYBOY: Harp Okulu'nda Prusya hizmet aracı değil mi? “Parti önceliksiz,”
BİRAND: Rahatsızlık doğurmaması askeri disipliniyle yetiştikten, kendini yapıya demokrasi denilebilinir mi?
imkânsız. Maliye ya da Ticaret ayrı bir dünyanın insanı gibi koşullan- BİRAND: Tartuşma olmasın istiyorlar. Aralık ayının adı YENİ KARAMURSEL'de HEDİYE AYIDIR.
Bakanlığı'nda çalışan bir memura bu dırdıktan sonra ne değişir? “Demirel kalkıp şu lafı etmesin. Çünkü YENİ KARAMÜRSEL MAĞAZALARI yıl içinde elde ettiği kârın
imkân sağlanmıyor da, başka bir BİRAND: Aslında katı disiplinden yavaş yarattığı kargaşayla ülkeyi sarsıyor.” bir kısmını en az 10.000 liralık alış veriş yapan müşterilerine
memura sağlanıyorsa rahatsızlık doğu- yavaş uzaklaşılıyor. Artık uygulamada
rur tabii... Ama başka bir çarpıklık daha değişiklikler var.
PLAYBOY: Tartışmasız,
demokrasi denilebilir mi?
suskun ortama
“ALIŞVERİŞLERİ NİSPETİNDE'' KUMAŞ HEDİYE OLARAK dağıtıyor.
var. Devlet maaş veremediği için böyle PLAYBOY: Sizce, kitabınıza da yansıyan, BİRAND: Dünyalarımız ayrı... Siz de YENI KARAMURSEL'den alış veriş yapın,
küçük rüşvetlere başvuruyor. Son bazı askerlerin politikacıya “çirkin”, PLAYBOY: İzninizle tekrar konuyu Konfeksiyondan parfümeriye, elektrikli ev araçlarından
zamanlarda bazı devlet kuruluşları, katılmadığı dünya görüşüne de “sapık” değiştiriyorum. Kaç yıllık evlisiniz? ayakkabıya, züccaciyeden perdeye kadar her şeyin en iyisini,
bakanlıklar da bu yola başvurmaya baş- dememesi için ne yapılmalı, demokrasi- BİRAND: 15 yıllık evliyim. Aslında, en elverişli fiatlarla ve HEDİYENİZLE BİRLİKTE alın.
ladı. Benim rüşvet dediğim bu. Onlar da nin geleceği açısından? bunca yükün altından kalkmamda
dinlenme tesisleri açmaya başladılar. BİRAND: Bence önce sivillerin değişmesi. birinci derecede eşim yardımcı. Sürekli YENİ KARAMÜRSEL'in sunduğu bu gerçek halk hizmetinden
PLAYBOY: “Vatanı görevimi yapıyo- gerekiyor. MC döneminde olduğu gibi, gezilerdeyim ya da çalışı yorum. Eve ayı- siz de yararlanın.
rum,” diye askere giden gençlerin yazın “Sol her görüldüğü yerde ezilmelidir,” rabileceğim zamanım yok. Bütün yük
dinlenme kamplarında ya da orduevle- görüşünden hareket ettiğimiz sürece, eşim Cemre'nin sırtında.
rinde, “hizmet” vermelerine ne “Subay niye böyle düşünüyor?” demeye PLAYBOY: Eşiniz, Milliyet Gazetesi'nin Kredili Müşterilerimiz de KUMAŞ HEDİYELİ
dersiniz? hakkımız yok. Öne siviller kendi arala- eski sahibi Ercüment Karacan'ın kızı, satışlarımızdan aynen yararlanırlar,
1985 yılı Aralık ayında dağıtılan KUMAŞ Hediye
BİRAND: Aslında o gibi yerlerde çalışa- rında görüşbirliğine varıp, demokrasiyi değil mi?
miktarı 60 Milyon. lirayı aşmıştır.
rak askerlik yapabilenler kendilerini çok içlerine sindirmelidirler. BİRAND: Hvet...
şanslı görüyorlar. Bu işler için aracı kul-
lananlar pek çok. Er böyle bir yerde
PLAYBOY: Peki, 12 Eylül'den sonra,
yasalarla demokratik işleyişe getirilen
PLAYBOY: Uyumlu
olduğu söyleniyor.
bir yaşantınız
“YENİ
çalışarak askerlik yapmak için can yasal sınırlamalara, yasaklara ne dersiniz? BİRAND: Öyledir. Cemre benim arkada-
atıyor. BİRAND: O yasalar değişecek. şım aynı zamanda, Onunla dedikodu
PLAYBOY: Türkiye'de, sivillerin gittik- PLAYBOY: “Demokrasi” deniliyor ama, yaparım. Konularımı tartışırım. Sora-
leri yerlerde askerlere rastlayamazsınız. bir yandan da sol denilince suç, solcu rım. Sağ duyusuna inanıyor, güveniyo-
Ama Batı'da kahvehaneler, bar, lokanta denilince de suçlu geliyor akıllarına. Sol- rum. Yazdığım her şeyi önce ona İSTANBUL: Şişli-Sultanhamam-Kadıköy-
ya da meyhaneler böyle ayrı değildir. Ne suz demokrasi olur mu? okuyorum. “Olmamış,” dediği yerleri- Üsküdar- Yeni Levent-Sıracevizler
dersiniz? BİRAND: O da bizlerden, sivillerden yeniden yazarım. Bütün kitaplarımı, ANKARA : Kızılay-Ulus
BİRAND: Doğru. Batı'da böyle ayrılık kaynaklandı. televizyon programlarının metinlerini, İZMİR - ADANA - MERSİN - BURSA -
yok. Bizde askerler belki maddi koşullar PLAYBOY: “Vatanseverliğin” tekele günlük yazılarımı ilkin o okur. ADAPAZARI - GAZİANTEP -
nedeniyle sivillerin devam ettiği yerlere alınması, sol “hain” olarak damgalan- PLAYBOY: Eşinizin gazeteci bir aileden K.DZ. EREĞLİSİ - AYVALIK - SAMSUN -
gidemiyorlar... ması... gelmesi sizin için bir avantaj mı? SİNOP - İSKENDERUN - MALATYA
102 - PLAYBOY: İşçiler, memurlar askerler- BİRAND: O ayrımı da siviller yaptı. Yine BİRAND: Gayet tabii. 24 saat gazete ve
gazeteciliğin okonuşulduğubir evde ması amacıyla büyük çabalar gözlem- PLAYBOY: Televizyondaki programdan
büyüdü. Onun için beni çok daha iyi lendi. Bu amaç için daha çok TRT sonra Nokta dergisinin bir anketine
anlıyor. kullanıldı. Siz programlarınızda Me göre siz “en çekici” erkeklerden biri
PLAYBOY: Siz sürekli geziyorsunuz. Kıs- Charty rüzgârlarına pek yer vermiyorsu- seçilmişsiniz.
kançlık sorunu çıkmıyor mu? nuz. Bu durum yadırganmadı mı? BİRAND: Bundan bir yıl önce Nokta'nın
BİRAND: Hayır. Her şeyden önce bu, bir BİRAND: TRT'nin ilkelerini bildiğim için anketine konu bile olamazdım. Ama
karşılıklı güven olayıdır. Onun için bu çizgi içinde kalıyorum. Avrupalı televizyonda sıkçagörünürseniz, insan-
bizim böyle bir sorunumuz olmadı.
PLAYBOY gazeteci gözüyle bakıyorum olaylara. lar sizi gündeme getirebiliyor. Bu kon-
PLAYBOY: Siz solcu olarak biliniyorsu- Kimse bana bir şey söylemedi. jonktürel bir şey. Gelecek yıl başka biri
nuz. Buna rağmen nasıl güvenip size PLAYBOY: TRT'nin dış haber anlayışı çıkacaktır.
televizyonda program yapma izni genellikle “kaza” haberleriyle Amerikalı PLAYBOY: Televizyondaki programdan
verildi? yöneticilerin demeçleri üzerine kurulu. sonra, sokaktaki yurttaşın tavrında bir
BİRAND: Aslında Türkiye'de bir kavram Siz ise, olayların derinliğine iniyor, değişiklik oldu mu?
kargaşası var. Solcu kim? Kim sosyal ayrıntılı bilgi ve görüntü veriyorsunuz. BİRAND: Sizi aileden biri saymaya başlı-
demokrat, kim komünist? Bu konular Yadırganmadınız mr? yorlar. Daha içten gülüyorlar. Yolda
birer karmaşa. Bana program yapma ola- BİRAND: Hayır... Ayrıca biz ateşi yeni giderken biri gelip teşekkür edip uzakla-
nağının verilmesi, sanıyorum ihtiyaçtan keşfetmiyoruz. Bu programların dün- şıyor. Çok duygulandıran bir olay tabii
kaynaklandı. Ben bir öneride bulundum. yada çok benzeri var. Aslında bir dene- klise
Projemi yapıp sundum. Görüşmeler tüm var. Ama ben bir duvarla, engelle PLAYBOY: 25 yılı aşkın süreden beri
yapıldı. Sonra bana “Çalışmaya başla,” karşılaşmadım. Denetimi hissetmedim. gazetecilik yapıyorsunuz. Türkiye gaze-
dediler. Bir yıllık bir hazırlık dönemin- PLAYBOY: Sizce Türkiye televizyoncu- teciliğini. değerlendirdiğinizde ne
den sonra, program yayınlanmaya luğu, dünya televizyonculuğunun dersiniz?
başladı. neresinde? BİRAND: Bir kere muhabir arkadaşlar,
PLAYBOY: O halde sizi “sakıncalı” BİRAND: Türkiye dünyanın neresin- yazdıkları haberlerin Türkiye'yi
nasıl
bulmamışlar... deyse televizyonculuğu da, basını da > etkilediğinin farkında değiller. Farkında
BİRAND: Sakıncalı bulsalardı, rahatlıkla orada... olsalardı, daha derinliğine iner, daha
geri çevirirlerdi. Ama şu da bir gerçek: PLAYBOY: Dünyada olup bitenleri algıla- özen gösterirlerdi. Daha bilinçli
Türkiye'de de bir şeyler değişiyor. mak için, Türkiye'deki yayınları yeterli davranırlardı.
PLAYBOY: Programınızın adını neden buluyor musunuz? PLAYBOY: Neden böyle, sizce?
“32. Gün” olarak belirlediniz? BİRAND: Türkiye'ye geldikten sonra BİRAND: Herhalde gazete yöneticileri
BİRAND: Ad olayını çok düşündük. dünyayla bağlarım kopuyor... bu kadarını istiyorlar. Babıâlı'de insan
Sonra Ali Kırca, “Öyle bir isim bulalım PLAYBOY: TRT gerçek anlamda dünyaya unsuruna daha yeni yeni önem verilmeye
ki, marka olsun,” dedi. Sonunda, aylık bir pencere açamaz mı? başlandı. Televizyon etkinleştikçe ilgi-
program olacağına göre, olmayan bir BİRAND: Basın için Zor ama, TRT bunu lenmek zorunda kalacaklardır. Aslında
gün olsun istedik. “32, Gün” oldu. yapabilir. Dünyanın her yerinde devlet basın 1980'den beri bir bunalım yaşıyor.
PLAYBOY: Programınız ayrıntılı biçimde öncülük ediyor bu konuda da... 1980'de, askerler “şu yazılmayacak,”
denetleniyor galiba... PLAYBOY: TRT Televizyonu'nun ikinci deyince, basın bocalamaya başladı.
BİRAND: Yayından önce denetleniyor kanalı için ne diyorsunuz? Çünkü araştırıcı kadrosu yoktu. Bazı
tabii. Ama bugüne kadar kimse bana, BİRAND: Bir canlılık getirdi televizyona. gazetelerin kadına ağırlık vermeleri bun-
“Neden şuna yer verdin, niçin şunu TRT kendi içinde bir rekabet başlattı. dan dolayıdır. Sonra lotaryaya ağırlık
gösterdin?” demedi.
PLAYBOY: 1980'den sonra Türkiye'de,
Onun için çok iyi oldu. Örneğin ben,
Can Okanar'dan daha iyi bir program
verdiler. Lotarya e basınında da var.
Ama bu kadar değildir.Gazete piyango
Görerek, duyarak, yaşayarak
yeni bir “Me Charty dalgası”nın yaratıl- sunmak için çırpınıp duruyorum. niteliğinde değildir. Ayrıca, Türkiye'de İngilizce'yi İngiltere'nin önde gelen lisan öğretim
basın dahil herkes kendini devleti kur-
kurumlarından Anglo World ile öğrenin
tarmakla görevli sanıyor.
PLAYBOY: Bu gariplik neden, acaba?
Miltur güvencesi ve Anglo World deneyimi
BİRAND: Bilemiyorum. Ama toplum sizlere lisan öğrenimi için ideal olanaklar sunuyor.
karar mekanizması olamıyor Türkiye Öğrencilere, çeşitli meslek sahiplerine,
de, Üniversite gibi küçük küçükgruplar işadamlarına
temsilci olarak ortaya çıkıyor herhalde. kısaca herkese,
PLAYBOY: 1980'den beri büyük sermaye yaz tatilinde ve yıl boyu,
çevreleri ayrıca... çeşitli yaş gruplarında,
BİRAND: O ayrı bir sorun... genel, özel, mesleki İngilizce kursları
PLAYBOY: Batı'da da, şirketlerin büyük
sermaye gruplarının yaptıkları “örtbas” Ayrıntılı bilgi için bizi aramanız yeter...
ediliyor mu? Sıradan adamın serüveni-
nin yanında, güçlülerin yaptıkları
görmezlikten geliniyor mu?

Müllfunır -5> Wet


BİRAND: Türkiye'deki çarpıklık şuradan
geliyor: Türkiye'deki kapital, çok
komik kapitaldir. Ona rağmen çok güç-

AZ
lüdür. Batı'da, bizdeki gibi kapital ayağa
Merkez: Cumhuriyet Cad. 193 Elmadağ:-İstanbul |Tek (1) 146 04 20 (4 hat) Tx 23502 MTUR TR.
düşmez. Gelenekleri vardır. Yazık ki,
Ankara bürosu: Tunus Cad. 6/4 Bakanlıklar-Ankara | Tek (41) 18 57 48 - 18 20 15 Tix: 45512 MİLT TR.
MG
son yıllarda basın da üstüne düşeni
İzmir bürosu: Kızılay Cad. 1/B İzmir Tek (51) 21 87 13 - 21 85 86 Tix: 53587 MMIT TR.
yapamadı.
104 “İş ortaklığının bu kadan da olmaz ki...” PLAYBOY: Türkiye'de kapitalin basını
da denetimi altına almasına ne dersiniz?
BİRAND: 1980'den sonra sermaye grupla-
rının etkinliği çok arttı. Bu basına da
bakıyor.
PLAYBOY: Batı'da, yöneticilerin yanında
işadamlarıyla, işçi temsilcileri olan sendi-
KADINLAR cak, yanıtını veren A'nın sesinin tonu bu
esprisine kendisinin de inanmadığını ele
leri bunun içinde bir iş var, diye
düşünebilir. Çok çirkin bir şey. İş dün-
Anne sevgisine yakın bir şey. Bu onu çok
etkiledi. Birlikteliğimizin diğerlerinden

erkekler hakkında
veriyordu. yasında da öyledir. Bir kâğıt oynar, baş- uzun sürmesi de bundan. Ben evlenerek
yansıdı. Batı'da olduğu gibi birtakım kacılar birlikte durmuyorlar mı? — Kolsuz tişört mü? Hani şu askılı m ne oynayacağına bakarsın. Bu bu birlikteliği sürdürmekten yanayım.
gruplar gelir; parayı yatırır ve gazete BİRAND: Tabii... Bizdeki dengesizlikler olanlar. Valla ben çok hoşlanıyorum ış böyle yapılacak, diyemezsin. İstedi- Yalnız onun ailesi tarafından sorun var.
satın alır. Buna kimsenin bir şey dediği
yok. Gazetecilik yapacaksa eğer, sonrası
taşıyor aslında.
PLAYBOY: İşadamlarının devlet ve hükü- konuşunca onlardan. Hele yanık bir sırtta taşınırsa,
hele bir de arkası ince bir şerit halinde
ğini yapacağına, hiç istemediğin bir şey
yapmakla, görevim budur, diye dişini
Anneler yattığını fark edinceye kadar
“oğlumun kız arkadaşı var” sempatı-
onunla okuyucunun bileceği iştir. Ama
PLAYBOY met yöneticileriyle birlikte yurtdışı gezi- (68. sayfadan devam) olan siyahlardan olursa. sıkıp eğilimlerine çok ters düşen şeyler siyle bakarlarken, olayın hissedilmesin-
bizde böyle olmadı. Bizde bütün gruplar lerine çıkma geleneği 1980'den sonra M'nin sözünü telaşla kesiyor 7. yapmakla kahraman olunur erkeklerin den sonraysa orospu gözüyle bakıyorlar.
kendi doğrultularında basını etkilemeye başlatıldı... nişanlı olan 7., “Hayatımda ondan daha — Ben tişörtsüz bir görüntüyü ter- dünyasında. Bu da o dünyanın nasıl bir — Daha önceki, yani benim bildiğim
çalıştılar. BİRAND: Etkinliklerinin arttığı dönem- sevimli bir yaratık görmedim,” diyor cih ederim. Hele geçenlerde Sultanah- dünya olduğunu anlatmaya (yeter. ne oldu?
PLAYBOY: Sermaye gruplarının etkinleş- de... Şimdi Başbakan'ın bir iddiası var: penis için. mette otururken, meydanda firizbee Ayrıca, erkek renkleri çok renksiz, çok — O mu? Köpek gibibiriydi. Ama
mesi sadece basın alanında değil... “Canım büyük bir paraya mal olan şey — Bir bakıyorum uysal, bir bakıyo- oynayan bir üstü çıplak zenci vardı ki tekdüze; boyanamazsın, hareketine iyi bir insandı. Hoşt, “desen yalanarak
BİRAND: Tabii genelde etkin oldular. değil. Gezsinler, görsünler,” diyor. rum canavarlaşmış, olağanüstü bir şey! adamdaki sırt değil bambaşka bir şeydi. incelik katamazsın, daha bir sürü şey gelen cinsten. Birisine ilgi gösterirsin. Bu
Basınla kalmadılar. İşi bakan atamalara Doğru, Türkiye'nin bütçesi | içinde — Ne biçim kızsınız? sorusuyla par- Derin bir çizgi, akşamın 7 güneşiyle par- işte...” içten olabilir, olmayabilir'de, Eğer içten
kadar vardırdılar. Bu da dengeleri çok büyük bir para değil. Kaldı ki gezilere liyor, 19 yaşında ortaokul mezunu, tez- layan siyah iki tepe... Makinem yanımda Gerçekten de “yeme de yanında yat” olmayanı içtenmiş gösterirsen, benim
bozdu. Aslında akıllı iş çevreleri bunun gidenler kenai paralarını ödüyorlar. Baş- gâhtar olan £: olmadığı için çok üzülmüştüm. cinsinden bir konuşma değil mi? Zaten, için köpeksiliktir. Para benimiiçin bir
farkındaydı. Onlar geri durdular. Her bakan da “gezmeleri bile benim için — Aklınız fikriniz hep Şey'de. Sizin — Ona bir şey diyeceğim yok. Ama esas dinleyici olan Suzzanne Broger de güven duygusudur. Hiç çalışmadığım
şeye karışmadılar. Hatta, “Bu tutum yeterli,” diyor. için erkek demek o demek. Şahsıma ben kesinlikle şu yeni mir İbrahim Tat- öyle yapıp, transvestite demeden yatmış zaman bile kenarda köşede bir param
doğru değil. Fazla öndeyiz,” diyenler PLAYBOY: Acaba işadamlarını gezdirme de arkadaşlık etmek isterim. Ama öyle ses üniformalarından (yani benzerlerin- Solvej'le... olur. O kenarda durdukça ben kendimi
bile çıktı. ışı başka türlü, Başbakan'ın dışında ger- şeyler isteyemem. İğrenç! Evlenirsem de den) çok çok iyidir. Tersine sözlüm de Ne kadar çok istemiştim bizim güven içinde hissederim. Ancak, yanım-
PLAYBOY: Etkinlikleri sürüyor... çekleştirilemez mi? birlikte gezeceğim bir insan istediğim klasikten hoşlanır. Benim de öyle giy- transvestitelerin böyle bir sohbetine daki çok para harcarsa, onun benimle
BİRAND: Alıştık artık. Fazla yadırga- BİRAND: Gayet tabii. Bunun başka yolu için evlenirim. Balayında Türkiye'yi, memi ister, hanım hanımcık (son iki katılmayı. Ne yazıkki beni onlara ulaştı- ilgili birtakım istemediğim şeyler besle-
mıyoruz. var. Ayrıca işadamlarının dışında sendi- sonrasında da tüm dünyayı... Kafama kelimeyi belden yukarısını bir sağa bir rabileceklerin yeme sanki ın cin olup meye başladığını duyarım. Zengindi ve
PLAYBOY: Başbakan'ın işadamlarını kacılar da var bu ülkede. Nihayet işa- uyacaklarını bilsem şu sırtında çanta, sola kırarak söyleyen M'nin baştaki “Bodrum”a gitmişlerdi. İsviçre Alpleri çok harcardı. Çok rahatsız olmuştum.
uçağa doldurup ülke ülke dolaştırması- damları da işçi çalıştırıyorlar. Bir tarafa ayağında şortla dolaşan turistlerden çekingenliğinden eser kalmamış oldu- nin, yaşamı avucunun içinde duyumsa- Şimdiki ise maddi olarak iyi değil. Ama
nın örneği var mı dünyada? ağırlık verilirse dengeler bozulur... birine takılıp gideceğim vallahi. gunu ayrımsadım birden). tan, dinçleştirici, taze alpin kokulu onun benim için yaptığı her harcama
BİRAND: Bu kadarının örneği yok. Dün- PLAYBOY: Siz, ayrıca dış politika yazarı- F'nin tepkisini umursamadığını gös- — Lacos ve kot. Hiçbir şeye değiş- serinliğini ensemden silmek istemedi- müthiş hoşuma gidiyor.
yada kapital etkinliğini böyle göster- sınız.. Diplomatların, bulundukları terircesine 7'ye soruyor A. mem. İkimizin de sloganı... Yalnız ona ğimden, Bordum ya da benzeri yerlerin Kızlar için “yatmanın” aruk yatağı
mez. Hissetmezsiniz bile. Bir birikimi, ülkelerin içişleri konusunda konuşma- — O sevimli yaratıkla oynarken belli göre, benimkinin strechsiz tarafından bunaltıcı, Mina Urgan'ın deyimiyle bir oğlanla paylaşmak anlamına geldiği
kültürü vardır çünkü. Başbakan'a, ları, demeç vermeleri diplomasi gelene- sınırların var mı olması şartmış, diyor Ü. “vıcık vıcık” yapışkanlığına girmekten günümüzde, Semnur'un (Sezer) geçen
“Gözünü seveyim şu genel müdürü gine uygun mu? — Oynarken mi? Bilmem! (Çap- — Dikkat edin, homoseksüel diye de ben kaçtım! gün 15-20 yıl öncesine ilişkin anlattıkla-
sıkıştır da bizim ihaleyi ertelesin,” ya da, BİRAND: Hayır... Olur mu öyle şey?.. kınca bir, bilirim ama söylemem, anla- takılmasınlar size. Almanya'dayken Sonuçta tranvestite bir A/ ya da rını anımsayınca, kızların, erkekleri
“Şu banka müdürüne söyle de bize PLAYBOY: Ama Amerikalı diplomatlar mına gelen). Birden karar değiştirerek homoseksüellerle ilgili izlediğim bir bel- Mehmet bulamadıysam da, farklı bir romantikliğin dışındaki çemberin içinde
kolaylık .sağlasın,” demez. Başbakan'a konuşuyorlar, demeçler veriyorlar... yanıtlıyor: gesel filmde New York'ta yaptıkları bir yaklaşımın egemen olduğu güzel bir didiklemede nasıl da yol almış oldukla-
kimse özel işlerini herkesin ortasında BİRAND: Talihsizlik... Herhalde yete- — Sözlenmeden önce işi tam yapmı- yürüyüşte hepsi leylak lakosla blucin sehbese” tanık olmayı da başardım. İki rını görmemezlikten gelemiyor insan.
yansıtmaz. rince tepki görmedikleri için.. yorduk. Sürtünerek falan yani. Ama giymişlerdi, esprisiyle giriyorum araya. kişilik. Ben ve o. Yurtdışı dönüşümden “Karma liseden sonra bir kız lisesi.
PLAYBOY: Dış gezilerde, işadamları daha PLAYBOY: Bir partiyi ya da parti içinde şimdi bir sorun yok. Bir de başta ağızda — Leylak rengi mi? Kesinlikle erkek sonra ilk kez görüşüyoruz. Yeni erkek Beni tüm kız. liselilerden iğrendiren
çok devletle olan özel işlerini bir grubu desteklediklerini bile açıkladı- güçlük çekiyordum. Sonra, madem ki gömleğinde ya da tişörtünde tahammül arkadaşını anlatıyor: tuvalet yazıları. Hâlâ, bu yazıları kızla-
çözümlüyorlar... lar. Anayasa konusunda bile görüş onu mutlu edecekse ne fark eder, diye edemediğim birkaç renkten biri... Berta- — Düşünce, incelik, zekâ. Bir şey, rın mı yoksa binayagiren erkeklerin mi
BİRAND: Tabii tabii... Birkaç geziye bildirdiler... düşündüm. raf etti, ima ettiğim tehlikeyi. bir uyuşma var aramizda. Ama ben tam yazdığını düşündüneri kaba bir iki
katıldım ben de. Gördüm. Ayrıca bazı BİRAND: Talihsizlik... Başka ne Az önceki şamatalı halinden uzak, Sohbetin burasında durup başından anlamıyla ne olduğunu tanımlayamıyo- cümle... İşin garibi yıllar sonra konuştur-
işadamları da saygınlık kazanma olarak diyeyim... ciddi ve sakin bir sesle giriyor araya A. şimdiye kadarki gelişimini toparlıyorum rum. Sevgisini itiraf etmekten çok kor- gum hiçbir devre arkadaşım hatırlamadı.
niteliyor bu gezileri. Başbakan'la geziye —Yatmaktan çok çekinmiyorum. kafamda ve kendi kendime So/wej/ Ahh kuyor. Sevgisi onun her şeyinden Ben mi uydurdum acaba?.. O dönemde
çıkmış adam olmanın fiyakasına Ama sonrası çok kötü benim için. Solvej! Niye Bizi Aşktan Koru'daki tanı- önemliymiş. Öyle her yerde harcanarak “erkek sineğin” bile girmediği, Milli
Yurda girdiğimde yüzüme bakan herke- mını bana değil de Szzanne Broger'e söylenmemeliymiş. Esasında birbirimize Güvenlik öğretmenimizin (elbet ordu-
sin sanki az önce yaptıklarımı anlayarak, kaptırdın? diye yakındım. Kızların hiç bağlılık konusunda sınırsız bir sevgi isti- dan) baş muavinimizce denetlenerek
ayıpladığı duygusuna kapılıyorum. Hele de bu konunun üzerinden ayrılmaya yoruz. İstenilen şeyler aynı düzeyde ve seçildiği okulda erkeklerden konuşu-
bir de yolda laf atan, çimdikleyen erkek- niyeti yoktu. Konuya daldığımdan bu duyarlılıkta... Ancak, bu konuda çıkan lurdu elbet. Ama bütün bu konuşmalar,
lerle de karşılaşırsam, kafam allak bullak yana aklımdan gitmeyen, senin şu dört herhangi bir pürüze karşı tepkimiz de ya erotik fıkralar ya da bir kızın bir
oluyor. Onların da anladıklarını bu yüz- dörtlük erkek tanımına benzer bir iki aynı büyüklükte... Yalnız bir farkla, o erkekle neden konuştuğu, neden flört
CEHENNEMDE den bana takıldıklarını düşünüyorum.
BIRA SATIŞI şey söylemeye ise niyetleri hiç mi hiç düşünerek koyuyor, ben yüksek sesle. ettiği ve ne bulduğuydu. Bizim ölçüleri-

Kl
YASAKLANDI DA Kendimi orospulaşmış hissediyorum o yoktu. Ben olayları yaşayarak sonuca varıyo- mize göre çirkin bir kızın çorap değişti-
zaman. “Erkeklerin dünyasında hiçbir rum, o yaşamadan önce. Benim ailemde rir gibi sevgili değiştirmesini anlamazdık
— Evlenmeyecek misiniz? diyen zaman rahat edemedim. Güzel olmak “düşünme” olayı fazla yoktur, konuş- sözgelimi. Cinsel olayların en basiti,
nin sesi telaşlı ve acınaklı. istyorum. Oysa erkeklerin dünyasında malar yüzeysel ve klasik. M'de ise bunun kendi gövdemizle ilgili olanlar bile
— Yani hiç konuşmadık ama, her “kadınsı?” diyebileceğim yanımın var tersi, yani düşünsel olması beni çok “rumuzlarla” anlatılırdı. Tek derdimiz
halde evleneceğiz. olması bile olanaksız. Asla sığamayaca- etkiledi. beğenilmekti. Aşkımızdan hasta olun-
— Hadi hadi özgür kadın numarala- ğım bir kovuğa sıkıştırmaya çalışıyorlar Benden tek şikâyetiyse, normal masıydı belki. Ben karma okul alışkanlı-
rına yatma. Bilmez miyim, bir kız bir beni... İnsan erkeklerin dünyasında iler- erkek arkadaşlarıma fazla iyi niyetli dav- ğıyla Gençlik Tiyatrosu'nun, Yeşilay'ın
erkekle çıktı mı, kız evlenmeyi, erkek de leyecekse, benim asla katlanamayacağım ranmam ve onların da bunu suiistimal üyesiydim. Okul idaresinin de haberi
yatmayı düşünür bizde... bir oyuna katılması gerekir. Hiçbir etmeleri. Esasında bu bir sahiplenme vardı. Erkek arkadaşlarım vardı. Kız
— Eğer evlenmezsek, o hâlâ balık zaman doğruyu söyleyemezsin bir kere, duygusu. Bence erkekte kadını koruma arkadaşlarımın en çapkınının bile bir
etinde bir kadın istediği ve ben de şu olsa olsa o doğrultuda bir şey söylersin. duygusu yoksa sevgi de yoktur. erkek resminin çıplaklığına öğrenmek-
kolsuz tişörtlerini giymekten ve dansöz Karşındaki gerçeğin ne olduğunu bul- Bende sınırsız bir sevgi olayı buldu. ten öte merakla baktığını, heyecanlan-
106
sevdasından vazgeçemediği için olmaya- maya çalışsın. Biri gerçeği söylerse, öbür- Bu erkekler için çok önemli sanıyorum. dıklarını sanıyorum. Cağaloğlu'ndaki 107
gi :
a
nal
lr

”. İl

i diiiin
Sağlık Müzesi'nden başka erotik resim aylık yargılarıma çok ters düşen biri gibi — Benim için sevişmeye başladıktan komünist militanlar...
davranırsa? Kabalaşırsa? Korktuğumu sonra herkes aynı (Lezbiyenlik de yaşa- ÜNLÜ GENELEVLER (32. sayfadan devam)
görme olanağı da yoktu. Los Antojitos'ta bir de Şöşü gibileri
© Kadınların erkeklerden hep kendile- yaşamamak için ben ona hâkim olmaya mış), her şey aynı. Yalnızca tavırların var. Bu adam bir çeşit serüvenci. Somoza
rini beğenen kişiler olarak söz etmeleri, karar verdim. Ancak, ilk okşamadan sert olmaması kaydıyla... “Özellikle bir tanesi, fevkalade; fildişi renginde dalga düşmeden önce, kaşla göz arasında,
bütün hayallerinin birkaç romantik söz sonra:- Öncesi ve sonrası önemlidir benim köhne gemisiyle Sandinistlere silah taşı-
olduğunu söylemek, sanırım erkekler — Bak N. dedi. İkimiz de çok yorgu- için. Örneğin biri, beni her yatışımızdan gibi bir vücut, bitmeyen upuzun bacaklar...” mış. Garip bir adam!
için hayal kırıcı... Ama ben yeni evli nuz. İlla bu gece olacak diye imzalama- önce tekrar tekrar kazanmak zorunda Birkaç gün sonra, yanımda iki gaze-
arkadaşlarımla konuştuğumda da, bir
PLAYBOY dık o defteri. Önce bir güzel dinlenelim. olmanın güçlüğünden kaçmamıştı. Her teci, askeri bir jiple (Şoförümüz yine bir
hastalık gibi söz edildi ilk geceden. Bu sözlerimden sonra yıllarca bir defasında, önce ilk kez flört ediyormuş- Sırtıma bir gömlek geçirip, oyma tahta rachas'lar odada bize de bir yer açtılar. kadın Sandinist; askeri üniformanın bu
Hangi ilaçların kullanılması gerektiğiyle aradaymışçasına sarılıp uyuduk. Sabahın çasına yaklaşırdı. Yatma anı geldiğin- merdivenlerden aşağı iniyorum. Sokağa Güney Haçı'nın dört ör da pence- kadar seksi olabileceğini daha önce hiç
falan. Onun ötesi yine romantizm. Sıra- altısında kudurup, işini tek raundda deyse uzatırdı. Ben tam işte yatma anı, çıkacağım; tam o sırada kapıcı yolumu reme asılmışlardı sanki. Zaman zaman düşünmemiştim.) San Ramon'dakı
dan kadınların tavırları da bundan farklı bitirmesine rağmen, hiçbir şey korkunç diye düşündüğümde o bir şey isteyip kesiyor: “Peligroso salir dla noche!” Bu yalnız, melankolik bir çığlık; uzaktan Kuzey Cephesi'ne doğru yola çıktık.
değildi... Olayın “zor mu” olduğu soru- gelmemişti bana. istemediğimi sorarak, mutfağa yönelirdi. sokaklarda, geceleri insanı keserler! kanalı aşan şileplerin sirenleri duyulu- Orada Silahlı Kuvvetler Bakanı Hum-
lur, doğum kontrol ilaçlarının evde yapı- — Benimki hemen çullanmıştı Bir diğeriyse yatma sonrasında çok — Gidip bir şeyler içmek niyetinde- yor. Nazenin, ufacık tefecik Ho da beni bertO Ortega” nın bir tabur askere
lanı tarif edilir.” üstüme... Boşanana kadar böyle sürdü. yel.İlk yattığımızın ertesinde ve daha yim, diye cevaplıyorum. bir başka uzun yolculuğa çağırıyor. Kim “özveri” ve “sosyalist vatan için kan
Kadınların vazgeçilmez konusu olan İşini görür görmez arkasını dönüp sonra defalarca, bir bardak portakal — Poligroso, diye tekrar ediyor, eğer bilir belki de Asya'ya doğru... Şafakta, akıtmanın şeref olduğuna” dair iki saat
“ilk gece” kızlar için “ilki” anlamına uyurdu. Ben de banyoya koşardım. Kus- suyu ya da sütle uyandırmıştı beni. verçekten dışarıda dolaşmak niyetindey- gariptir, güneş Pasifik üzerinde doğdu. sürmesi beklenen bunaltıcı bir söylevini
gelir. Çünkü, çoğu gece değil gündüz mak için. Hamileliğimden sonra bile Şimdi “kineisipleyim. İlk tanıştığımızda sen karşıya geçip Avenida Central'e Rüya mı bu? dinleyeceğiz ve tabii cephenin duru-
yaşamıştır. Her ne kadar “sürtünme” ancak 40 gün dayanmıştı. Kırkıncı yaşam felsefesiyle tavırlarını çok beğeni- doğru çıkmalısın. O taraflarda “7” diye Dünyanın zahiri dönüşümü mü, nes- munu göreceğiz. Askerler kendilerine
tekniklerin başı olmayı sürdürüyorsa da, gecede tekrar hamile kalmıştım. Değil yordum. Ancak birlikte yaşamaya başla- iyi bir bar olacak. nelerin imgelem aynalarınca darmadağın bol gelen üniformalarıyla ve boylarından
“Öyle bir noktaya geldim ki, gözüm hiç Şey'ine, eline bile dokunamıyordum. 7 dıktan sonra, maddı konulardaki Bir süre sonra /'nin önündeyim. edilişi mi? büyük kalaşnikovlarıyla 14-15 yaşında
bir şeyi görmedi ”, “Olsun artk olsun, yıldır ayrı olmama rağmen erkekleri hiç aldırışsızlığının bilgece değerlendirilişin- Yerli bir zenci çığırtkanın peşinden Panama-City'de birkaç gün daha genç çocuklar. Akşama doğru cepheye
diye haykırdığımı hatırlıyorum”la başlar düşünmedim. den değil, güçsüzlüğü ve beceriksizliğin- Amerikan GPler beşer onar içeri giri- kalacağım. yollanacaklarmış, kırılmaya... Burada
kızların “ilk”i anlatmaları... B'den sonra sırayı kapıyor G. den kaynaklandığını anlamam çok uzun yorlar. Tek başına dolaşan bir tek Allah” di ıh: ı fazla oyalanmak i istemiyorum.

Yatması, düğünüyle derneğiyle — İlk aylar hariç porno filmsiz ve sürmedi. Onunla sürekli birlikte olmayı ın kulu yok. Heyula bir zenci polis bana ŞAHANE SANDİNİST KADIN Bütün bu kötü hikâyeleri unutmak
onaylanan kadının gecesinin kahrama- içkisiz yatırmaz benimki. Ben de mem- bu yüzden düşünmüyorum. Orgazm işaret ediyor; aynalı bir dolap... Şaşkın, ASKERLER gerek; Kamino de Oriente tarafından,
nıysa erkeğidir. Her ne kadar, “ilk nunum bu işten. Bir zevki de iç çamaşır- sonrasında hemen banyoya koşanlar ve gözlerine inanamıyor gibi bir hali var: Managna'ya mer inmez, karargâ şehrin ayakta kalan son “yigbt-kulüp”
gecede bile öyleydi” yakınmasıyla konu lar. Dekolteden hoşlanıyor. oÖnce sert davrananlarla da bir kereden fazla “What are yon doing here?” (İngilizce, bim Zos Antojitos'a kurdum: Otel lerini kolaçan edeyim bir diyorum: 7he
açılsa da, bir raundda işi bitiriveren kah- yatağa uzanıyorum. Tek tek çıkartıyor birlikte olmam ya da dayanmam mümr- buralarda en az İspanyolca kadar yay Intercontnental'ın hemen karşısında, People, La Bambana, ve birkaç başkası
ramanlarının bu “becerikliliğinizden” ve sonra başlıyoruz. kün değil! gın!) Yo crazy? Deli misin? Bu sokakta geniş teraslı, baştan aşağı tropikal daha... Buraların ekâbirleri bu kulüp-
duyulan övünç de gizlenemez. Lafa yine karışan A: Arık bu okuduklarınıza dayanarak, yalnız dolaşılmaz. Hemen bir bara gir ya müzikle yıkanan ferah bir restoran. lerde eğleniyor. Bürokrat çocuklar mı,
— Şimdikiler ne anaya soruyor, ne — Bir de memnun değilim diyorsun! tabancayı eline aldığında beşten az atma- da sana bir taksi çağırayım.” İntercontinental, 1972 depreminin yıka- yeni yetme zenginler mi? Bilinmez, ama
de babaya. Üstelik karılarını ta dış kapı- — Derdim yatak değil ki. Evin girdi- yan (oysa erkekler ikincide dururmuş) Sırayla Casino'ya, Paris'e, El Ovalo" madığı nadir binalardan biri. Şehir hâlâ hepsi de bir güzel askerlikten sıyırmış-
dan yatağa kadar da taşıyorlar. Biz öyle sine çıktısına karışır. Her şeyi o alır. kadınların söz atışında da daha önde ya bir göz atıyorum. Huriler yönünden bu depremin yaptuğı tahribattan tam lar. (Hay gue cumplir! Başkentin dört
miydik? Soyunup yatağa girer, uslu uslu Bana da belli, az bir harçlık bırakır. olduğunu düşünmeye başladınız değil tam tamına, daha gecenin ilk saatlerin olarak kurtulabilmiş değil. Şu anki bir yanında afişler askere yazılmak
beklerdik, diyor 40 yaşındaki 4.. Arkadaşları da hep çocuk denecek yaşta. mi? Ancak bunu, kadınların yasak ilişki- den boğazına kadar Cerveza dolu bir haliyle toz toprağın içine boylu boyunca gerektiğini söylüyor. ) Herhalükârda
— Ben değil ama o çok usluydu Ben ağır, oturaklı insanlarla arkadaşlık lerinde |suskun, meşru | ilişkilerinde Veksas'ıya göre bir cennet: Kendi uzanmış büyücek bir gecekondu mahal- ağır makinelilerin ritminde yaşamaya
bizde... Sözleriyle konuyu kapan N. etsin istiyorum. O takılır delikanlıların geveze olduğunu, erkeklerin ise tersine türünde yeterince iğrenç olduğu söyle lesi. Los Antojitos'un müdavimlerinden çalışmaktansa, son Yanki parçasının rıt-
— 27 yaşında. Her şey 1 ay içinde peşine, gider, gezer, gelir, meşru ilişkilerinde mahrem, yasak ilişki- nebilir... Akropol Kulüp'te, hemen biri şöyle açıklıyor durumu: “Nikaragua minde dans etmek çok daha iyi! Öyle
olmuştu. Tanışma, düğün, dernek. Öyle — Eşinden ayrıldıktan sonraki yaşa- lerinde geveze olduğunu söyleyen Güzin hemen boş, kocaman bir salonda tek arka arkaya üç afeti birden yaşamıştır: mi?
ki fırsat bulup elele tutuşmadan gerdeğe mına art arda erkek girmiş. Bazen de iki Abla'nın sözleriyle birlikte düşünmeyi başıma oturuyorum. Panama şiışem kar Somoza, 1972 depremi, bugün de Çevrede blucinli (Bir tanesibir kadın
girmiştik. Çok heyecanlıydım. Ya bu bir kişi birden. de unutmayın! şımda. Dip tarafta, derme çatma bir sah Sandinistler...” işçinin bir aylık ücretine bedel) “Fryit of
Acaba tüm bunlar Kinsey'in de nede, altın rengi bikinileriyle iki dansöz Nikaragna'da şaşkınlık içinde artık tbe Loom” tişörtlü güzel e “Özgür
belirttiği gibi, görsel ve yazılı pornoya kız, mavi, yeşil spotların altında, ağır milyarder olduğunu keşfettim. Panama” Nika” (rom artı kola) içiliyor. 'Tüm
karşı duyarlı olan erkeklerin tersine, ağır dans ediyorlar. Özellikle bir tanesi, da devalüasyona uğramış franklarını bunlar harap olmuş bu ülkede, bir tabak
bunlardan çok, sözlü anlama karşı levkalade; fildişi renginde dal gibi bir dolara değiştirmek isteyen zavallı bir “frijoles” (fakir yemeği) dahi alamayacak
duyarlı olan, şu ya da bu biçimde, şu'ya vücut, bitmeyen upuzun bacaklar. adamdım. Nikaragua'da ise dolarıma kadar fakir bir halkın yaşadığı bu hayalet
da bu yerde yarım insan olarak bırakılan Karanlıkta gözlerim muhtemel neon karaborsa fiyatı üzerinden 700 kordobas şehirde, bu beş para etmez taşra atmos-
kadınların sizlerle kuramadığı iletişimi ışıkları misali çakıyor; anında oltaya veriyorlar. Resmi fiyat derseniz 1 dolar feri içinde insana belli belirsiz beyhude-
e > ve bütünlüğü kendi içlerinde aramaları-
nın bir sonucu mudur dersiniz?
Yoksa elektra kompleksinin kadınlık
takıldığımın farkına vardı. Az sonra bir
kadeh içki içmek için yanıma geliyor:
Çıplak baldırları bacaklarıma dayalı,
karşılığı 28 kordobas; para ceplerimden
taşıyor. Ve de 1 dolara yakın bir paraya
lik duygusu veriyor.

neler neler yapılmazdı ki... ÜÇ MUCHACHAS BİR NEONUN


dönemi mutasyonu olan penis kıskançlı- yüzümde ılık nefesini hissediyorum. Los Antojitos her cins insanın yan ALTINDAN SIR OLUVERİYOR
ğının, bir çekişme ortamında tatmin İlginç bir yüzü var, çıkık elmacık kemik- yana olduğu barok bir dünya. Çoğunluk Aynasızlar düzenli olarak gece
edilmesi midir? Anne olduktan sonraysa leri, küçük hafif çekik gözler... Adı /xa- bellerinde Colt tabancaları, zeytin yeşili kulüplerini basıyorlar. Asker kaçağı
a Kİ anlatımlarındaki “bizimki” sözcüğünü
kocanın yerine kapan çocuklardan da
ita Ho, ya da buna benzer bir şey. Çin
kökenliymiş. Çinli göçmenlerin buralara
üniformalarının altında çalkalanan dip-
diri göğüsleriyle bir tümen “Kontra "yı
gençleri toparlamak hikâyesi. Kazara
yanında, askerlik cüzdanı bulunmayan
daha sık söz etmeleri, #rexd'un dediği kadar geldiklerini bilmiyordum. Bin- anında telef edeceği kuşkusuz, harika yandı; hemen en yakın garnizonun
Null gibi onları “kendi yarattıkları penisler” lerce Çinli “#ooli” kanal harfiyatında Sandinist kadınlar; osafari ogömlekli yolunu tutuyor. Bazen, iki ay sonra, eğer

va
olarak görmelerinden midir? ölmüş, bu: topraklarda. Kübalı, Rus, Bulgar askeri danışmanlar, hâlâ ölmemişlerse ailelerinin yanına
Konuşmalarının çoğunun “cunt”lı Akropol'de kanalın bir gecede bir de Avrupa'lardan kalkıp buralara dönüyorlar ama bu kez bir tarafları
ve “fuck”lı geçmesi kadınların, fallus havuzladığı sudan daha fazla birayı gelmiş Nikaragna'nın çiş gibi birasının sakat vaziyette. Zaten ölüm durumunda
imgesinin toplumumuzdaki gücünden, mideye indirdim herhalde. Kulüp dünyada eşi benzeri bulunmadığına, çok kez gösterdikleri tabut, ki açıp
delili bir güç kazanma çabası içinde sabaha karşı 01.00'de kapandı. Ben de yerel yemeklerin nefis olduğuna ve hele evlatlarını görmeleri yasak, sadece taş
olduklarını mı gösteriyor yoksa? bulut gibi, kolumda Miss /uanita Ho, hele tropikal güneşin keyfine doyum dolu.
“Vibratörümü kim kullanıyorsa söylesin...” Contral Hotel'e geri döndüm. Cuca- olmadığına yemin billah eden gönüllü Doğrusu Sandinist aynasızların
110
i

— Hayır, bir gün kalıcı olarak yerle- Odada Maggy'nin fotoğraflarını madan gittiler. Ben de şafakta Latin
dalga geçer gibi bir halleri yok. mayınladığı oNikaragna'nın Pasifik rum. Komşularımızdan sadece bir tahta şeceğim oraya. Güzel bir arabam olacak, çekiyorum, bana komik bir striptiz Amerika'yı Kuzey Amerika'dan ayıran
Managua'ya indiğimde ilk çarpıldığım limanı Corinto'ya doğru yola çıkıyorum. perdeyle ayrılan bu odada tüm geceyi Las Vegas'a gidip para yiyeceğim. (Bun- numarası yapıyor: “Mira las putas de sembolik hattı aşıyorum. Buralarda
şey, İçişleri Bakanlığı binasının cephe-- Bir liman şehri, diyorum kendi ken- onların horultularını dinlemekle geçire- ları söylerken, gözleri Amerikan bayrağı Tijnana!” Dalga geçiyor benimle. Ceci- hayatını harcayan binlerce insanın rüyası
sine asılmış olan bir bez pankartı: /çış- dime, Managna'dan daha eğlenceli ceğiz muhtemel. £/ena, bana bir yıldır gibi yıldız yıldız parlıyor.) lia ise öylece bir köşede, o soyunmuyor. için sadece bir iki dakika... İçimde buruk
leriBakanlığı, halkın rahatının bekçisi!!! olmalı. Saat 14.00: Yolculuktan bitkin bu barda çalıştığını anlatıyor. Yakında Maggy'yı otele götürmek istedim. Hayret! Ben de bu işi üçlü yapacağız bir acı, suçluluk duygusu mu? Valizimde
(“Ministerio del İnterior, centinela de la bir vaziyette, Corinto'nun merkezinde Managna'ya dönecekmiş. Biriktirdiği Tamam diyor ama Cecilia ile birlikte. sanıyordum. Halbuki buraya gelişinin kaçak o kadar çok hatıra var ki! Border
alegria del pneblo”) dolanıyorum. Güneş kurgun gibi parayla bir avukat tutacak. Kardeşi Benim için fark etmez nasılsa. Disko esas nedeni emniyette olmakmış, dedik- Patrol'ün helikopteri hâlâ bir akbaba
PLAYBOY Buraların havası bozacak gibi. Bir tepemde. Kulübe duvarlarında tek tük asker kaçağı olarak yakalanmış, hak- Diamante'den çıkıyoruz. Gecenin için- lerine bakılırsa gece Tijmana'da bir kızın gibi tepemde dönmeye devam ediyor.
taksi. çağırıyorum. Niyetim, eğer kal- yazılar: “Este hijo de puta es un contra” kında 30 yıl hapis cezası isteniyormuş. den bir xke-box” haykırıyor: “Te hur- yalnız dolaşması intihar etmekten fark- Adios Latina Americana! Elveda Maggy,
mışsa, şöyle bir popüler bir yere gitmek. (Bu o... çocuğu bir kontra'dır). Çok Cephede kör bir kurşuna kurban gitme- las de mi.” “Helikopter gökyüzünde sızmış. Benden okunacak bir şeyler isti- Cecilia, elveda Angela, elveda Monita,
Yeşil Buick beni şehrin öteki ucunda sempatik bir teşhir tarzı değil mi? Mey- sindense, belki de böylesi daha iyi, diye dolaşmaya devam ediyor.” Kırık bir yor, başucumda £/ Mexicano diye bir Elena, elveda Estrella Luz de mi noche!
“Tipico Habana” adında bir yere götü- danda “Restanrante Melendez” adında de ekliyor. sesle yine aynı “uke-box': “Tilusion dergi var onu uzatıyorum. Fazla uzun Erkekler böyle mi yaşar (diyor şair)
rüyor: İçeride üç “halkın rahatının bir lokantaya oturuyorum. Bar kıs- Ertesi sabah, £/ena'ya üç dolar ver- perdida!” Köşebaşlarında karanlık sürmesin diyor ve gidip tuvalete kapanı- Ve uzaktan öpüşleri onları izler...
bekçisi”, kalaşnikovları oturdukları san- mında kızlar, harap kızlar, suratlarında dim. Havalara uçtu, ona göre bu bir adamlar, önden giden Maggry ve Cecilia yor. Maggy'se beni kollarına alıyor...
dalyelerin arkalığına asılı, üç mwchachas'ı yılların yorgunluğu. servet! adımlarını sıklaştırıyorlar. Bir saat sonra geldikleri gibi oyalan-
yanlarına almışlar hafiften demleniyor- Aynı lokantaya inip bir şeyler Böylelikle orada burada dolaşarak
lar. Üstlerinde sarımtırak hastalıklı bir atıştırıyorum. Ardından ilk durağım “£/ Nikaragua'da toplam bir ay geçirdim.
ışık. Zor bir yaşam onlarınki ve gördüğüm

PHILIPS Garantisiyle İthal


Pato” barı. Kayda değer pek bir şey yok.
Dip tarafta, küçük bir sahne; biryan- Kadın garsonla laflıyorum: “Somoza kadarıyla da ne Köba'dan, ne de Reagan
tnli saçlarıyla bir şarkıcı, tümden istek- zamanında ne para yapıyorduk ama! dan pek hoşlanmıyorlar. Yakında Hon-
siz, ağır aksak La Paloma'yı söylüyor. diyor. Eh, eski diktatörün en azından duras havayolları şirketi La Sahsa ile
Bense, birkaç kadeh Cerveza arasında, Tegucigalpa'ya geçeceğim. Bir haftada

!Ev Gerecleri !..


hayat kadınları arasında hâlâ partizanları
yanımda bitiveren ufacık bir kadınla var..? O arada, nasıl olduysa bir /apon burada kalmak istiyorum. Şehirde,
çene çalıyorum; alacakaranlıkta pek de yakında bulunan Palmerola Amerikan
denizci beni esir alıyor. Adam sarhoş,
fena değil... üssü nedeniyle Wietmam savaşı sırasında
tutturmuş illa ki en iyi telsizcilerin (1987 MODEL)
Devrimden sonra Nikaragua'da pek Bangkok veya Saygon'unkine benzer bir
Japon olduğuna, en modern şileplerin
fazla hayat kadını kalmamış. Çoğu atmosfer bulacağımı sanıyordum. Ama
Somoza'nın gidişini müteakip Miami'ye
Japon şilepleri olduğuna, Japon alet ede-
yanılmışım, gece kulüplerinde bir tek PHILIPS AWB-921 (7
ya da Kosta Rika'ya geçmiş. Geriye
vatın ne kadar bir farklı olduğuna beni
inandıracak. Paçamı zor kurtarıyorum
Amerikan askerinin izine dahi rastlaya- MODELLÜKS
kalanlarsa suyunun suyu... İşte, Monita ve oradan önce “İmperial” bara geçip madım. Üsten dışarı çıkmıyorlarmış, OTOMATİK
da bunlardan sayılır. Küçük maymun, güvenlik tedbirleri gereği. Bir hafta önce
ona bu ismi uygun gördüm. Bana bura-
ardından da “Nacional”e gidiyorum.
beş Amerikalı Salvador'da bir kahvenin ÇAMAŞIR
dan çok uzak olmayan Noctwrno adın-
Buranın kadın garsonu esmer ve hani şu
balık etinde dedikleri cinsten, oldukça terasında otururlarken gerillalar tarafın- MAKİNESİ |
daki bir otele gitmeyi teklif ediyor. da matrak: dan taranarak öldürülmüşler. 17 KOMBİNASYONA KADAR
Bense onu taksiyle kaldığım yere götü- PROGRAMLANABİLEN
rüyorum. Devrimin ardından iyice fakir- — Bu gece benimle gelecek misin, TIJUANA'DA İKİ GENÇ DETERJAN VE YUMUŞATICI |
OTOMATİKMAN KULLANAN,
leşen yaşlı ve sofu ahlaklı iki hanımın diyorum. KONSOMATRİSE RASTLIYORUM 5 KG. YIKAMA KAPASİTELİ
yanına. Muhteşem villalarındaki odaları — Otelin hangisi diye cevap veriyor. Margarita ya da kısaca Maggy ve PASLANMAZ ÇELİK GÖVDELİ
benim gibi yabancılara gecesi 1 dolara — Otel Plata! Cecilia ile burada tanıştık. Görevleri SESSİZ VE SÜRATLİ |
ÇALIŞAN, EN SON MODEL |
kiralıyorlar. Saat gece yarısını geçtiğine Fakat anlaşılan patronuyla bazı “pollos”ların (yerel gangsterler ABD'ye VE EŞSİZ BİR MAKİNEDİR... |
göre aruk uyumuş olmaları gerekir. sorunları var. Sonuç olarak bu akşam geçirmek için bunları tavuk gibi kamyo-
Duvarları süsleyen haçların ve ikonala- çıkamayacakmış. Şehirde bir tur atıyo- netlere yığdıkları için böyle adlandırılı-
rın arasından, Monita ile birlikte gürültü rum, canım sıkılıyor. Onu görmek için yorlar) cebinde kalan son pesosları
etmeden kaldığım odaya çıkıyoruz. tekrar bara dönüyorum. Bu defa beni bitirmek. Maggy, Kolombiyalı oldu-
Monita sabah erkenden gidecek... odasına çıkarıyor; bir kibrit kutusu. gunu söylüyor. (Afe, Aie, Ate, Estrella de

Nİ NN
İki gün sonra bir zamanlar Reagan'ın “Nasıl?” diye soruyor. “İş görür, ” diyo- Luz'un bir vatandaşı!) ABD'de yaşamayı
denemiş. Fakat çok zorlanmış; bura- PENNES ARG-277 |
daysa şimdilik keyfi yerindeymiş. Zaten MODEL PHILIPS ADG-824
.ABD'ye de istediği zaman gidiyormuş. BUZDOLABI
Çalılıklar arasında sadece kendisinin bil- 14.5 AYAK, ÇİFT KAPILI, PINARLI, SÜPER LÜKS
diği bir yerden geçerek beş dakika içinde
öteki tarafta, San Ysidro'da oluyormuş.
AYARLANABİLİR RAFLI, ÖZEL ET
KONTEYNERLİ, MANYETİK KİLİTLE. BULAŞIK
“İyi ama,” diye soruyorum, “madem ki
bu kadar kolay bu iş, pollos'lar neden
NEBİLEN KAPILI, PAŞLANMAZ ÇELİK
BÖLÜMÜ, OTOMATİK DEFROSTLU,
100 LİTRE DONDURUCULU, MÜKEM:
MAKİNESİ
dünyanın parasını ödüyorlar bu MEL MAKİNE. 6 PROGRAMLI, BÜYÜK HAZNELİ, İS-
TEĞE GÖRE SICAK VE SOĞUK SUYA
adamlara?” —rs EE AYARLANABİLİR, SESSİZ ÇALIŞIR,
SON MODEL HARİKA BİR MAKİNE...

m
— Aptallar da ondan, diye cevaplı-
yor. Zaten geçmeyi başarsalar dahi San
Ysidro'da hemen göze çarpıyorlar, polis-
ler de onları elleriyle koymuş gibi

ÜNAL ACARSOYa
topluyorlar.
— Burada neyle yaşıyorlar? Valikonağı Cad. 68
— Hırsızlık, esrar, çocuksuz gringo 1466902 -133 0696
lara bebek bile satıyorlar. Nişantaş-İstanbul
“Bende buz kırıcı bir alet var, demekte çok — Ya sen, ABD defterini tümden
haklıymışsın hayatım!” kapattın mı?
üniversiteliler bu işlerin kolay olmayaca-
BİBY DOCTİN SONRA HAİTİ (84. sayfadan devam) gını biliyorduk,” dedi.
Yolun kıyısında, /onp-garow'nun
“Ahlaki açıdan, Duvalier sülalesi maymunun kuy- küllerini gördük. Onları eşeleyip araştır-
dık. Jean-Bernard fotoğrafları çekti.
ruğu denli berbat kokuyor.” Üzerinde ROISENTENKOVSKY adı
yazılı mavi bir Amerikan denizci göm-
leği giymiş zeki bir delikanlıyla görüş-
PLAYBOY
verecek. Bazin gibi akıllı ve muktedir bir kanı Tuğgeneral Henri Namphy yor- tük. Bize, /oyp-garownun ölmeyi hak
PLAYBOY'A
adamın yönetimi ele almak istemesi gunluktan yataklara düşmüştü. Anlaş- ettiğini söyledi. Yakılan evi görmeye git- ABONE OLUN!
Haiti için umut verici bir işaret. Bazin, maları imza edecek biri bulunamadığın- tik. Öldürülen adamın hayvanları dağı-
Dünya Bankası'nda iyi bir mevki sahibi dan, yardım teklifleri kabul edilemiyor- ulmış, tarlasındaki mısır biçilmiş. Bir
olmuş. Eğer o Haiti'de Haiti için çalış- du. sürü karısı, tam 33 çocuğu varmış. Karı-
maya razı ise, ola ki öbür yetenekli Hai- Açlık, kıtlık, delice umutlar ve ıstıra- larından biriyle tanıştık; babasıyla da
üliler de ülkeleri için çalışmaya ve hatta, bın gerçekliği: Davullar, özgürlük şarkı- tanışuk; baş sağlığı diledik.
bütün o geleneksel Haiti dehasına rağ- larıyla her yeri inletirken, kutlamaların Yoldan ayrıldık; kırdaki tekerlek
men vergilerini ödemeyi bile öğrenmeye teri bedenlerde kuruyor. izlerini takip ederek etrafa faşır faşır
yanaşacaklardır KURT ADAMLARIN KATLİ, çamur saçan bir polis cipiyle karşılaştık.
GÜLE GÜLE, BABY DOC KURŞUNLANAN ÇOCUK VE Dört askerle bir subay bizi selamladılar,
1986 yılının başlangıcındaki ayaklan- GONAİVES'İN ULU HOUNGANI teyplerimizi ve fotoğraf makinelerimizi
maların ardı arkası kesilmiyordu. Ame-
rikalılar Baby Doc'a, “Artık İsviçre'deki
Jean-Bernard Diederich adlı genç bir hayran hayran incelediler, Sonra da ora- SAYI FİYATINA ALIN!
fotoğrafçı bana Gonaives yöresinde daki halkı ölümlerle ilgili sorguya çekti-
banka işlerini şahsen yürütme zamanın yakılan bir adamın —daha doğrusu par- ler. Caille -paillesten —kerpiç kulü-
geldi,” dediler. Otuz dört yaşındaki çalanmış bir adamın— fotoğraflarını beler— çıkarılan insanlar çeşitli şeyler
genç başkan hemen Porsche'sine atlayıp gösterdi. Diederich, adamın öldürülme- söylüyorlardı. Bunlardan altı adam bir
Port-au-Prince'in içinden geçip, milletin sinden hemen sonra oraya varmış. Neler yere toplanarak subay tarafından sor-
alkışları arasında televizyona çıktı; ince, olduğunu öğrenmeye çalışmış. Adamı guya çekildi, bir asker de zabıt tutu-
yumuşak, uz sesiyle bir yere gitmedi- öldürenler, onun bir insan değil de bir yordu. Gözlerinden içkili olduğu derhal
ğini, “bir maymun e gibi lonp-garon, bir kurtadam olduğunu anlaşılan birini ite kaka uzaklaştırdılar.
kuvvetli” olduğunu açıkladı. Ama bir- söylemişler. Kurt adamdan başka birkaç Jean-Bernard sesini alçaltarak bu adam-
kaç gün sonra, yanında kaygılı, sigaranın ölü daha varmış. Fotoğraflarda, yakılmış ların kendisine yabancı gelmediklerini
birini söndürüp ötekini yakan, ülkenin kol ve bacakların yanında birtakım tüy- söyledi. Adamın karısıyla yaşlı babası Ben de dünyada 28 milyon kişinin okuduğu
bir numaralı savurganı Michele, çocuk- PLAYBOY'a bir yıllık (12 sayı) abone olmak isti-
ler, kesilmiş bir keçinin organları ve bir hariç, köydekilerin çoğu dün buraday- yorum. Toplu Konut Fonu dahil bayi fiyatı olan
ları, birkaç akrabası ve uşağıyla birlikte de jaconte —içindeki muskaların, iksirle- mış. Ansızın bir kadın bağırdı: “İşte bu 24.000.- TL yerine 16.000.- TL'yi İş Bankası
bir ABD uçağıyla ülkeyi terk etti. Duva- rin, yaprak ve diğer tılsımlı şeylerin saçıl- adam! Cinayeti başlatan o!” diyerek Cağaloğlu Şubesi 20 No.lu hesabınıza yatırdım.
lier ailesinin apar topar kaçışını izleyen mış olduğu bir torba— vardı. Yaklaşık çopur suratlı, yalın ayak bir adamı Makbuz sureti ilişiktedir.
günlerde Haiti polisi Duvalier'in evinde 100 kişilik bir güruh coşkuyla oynuyor, gösterdi. Adım. soyadım:
birkaç kilo kokain bulmakla kalmamış, içtikleri dairinin —yerel beyaz rom— “Ben bir' şey bilmem,” dedi adam. Adresim:
Michele'in kurduğu bir doğum hastane- verdiği enerjiyle kurban ayini yapıyor- “Seni tutukluyoruz.”
sinin deposunda da 90 kilodan fazla lardı. Uzaklardan bir boru sesi geldi. Askerlerden ikisi coplarıyla düello
kokaini ele geçirmişti. Kimileri tam vudu kıyafetindeki toplu- yapıyormuşçasına dalga geçmekteydiler. PLAYBOY ABONE SERVİSİ
Ülkenin parasını İsviçre bankaların- lukta herkes başına kırmızı bantlar bağ- Amerikan yapısı MI tüfekleri de vardı. Basın Sarayı, 34410 Cağaloğlu İstanbul
daki aile hesaplarına yatırmakla görevli lamıştı. Diederich buram buram haşiş Sanık, cipe gireceği yerde, ellerinden
saray muhasebecisini her ay Haiti'yle kokuyordu. Haiti için çok yeni bir şey kurtulup mısır tarlasına doğru koşmaya
Avrupa arasında mekik dokurken bu haşiş. Bir önceki gün Kenscoff taki başladı. Subay, “Öldürün keratayı!”
görürdüm. Ama bu kez hazineyi tamta- Protestan misyonerlerinin restoranında diye bağırdı. Askerler ateş etmeye başla-
kır bırakıp öyle gitmişlerdi. Ahlaki açı- benim de bir nefes çekmemi istemiş- dılar. Adamı ihbar eden kadın, “Ateş
dan, Duvalier sülalesi maymunun lerdi; yoksa inanmazdım. etmeyin! Ateş etmeyin!” diye yırtını-
kuyruğu denli berbat kokuyor. E, sıcak Ertesi gün, ulusal üniversitede çalı- yordu. Ortalığı ggümbürdeten beş altı el
bir ülkede yoksulları soymak zor iş şan 23 yaşındaki etnolog Caleb Joseph atıştan Sonra da dünürü adam. İsa-
olmalı. ile Gonâives'e gittik. Caleb sürekli ola- bet almamıştı. Askerler adamın peşin-
Şimdi o kokuşmuş rejim maziye rak bunun vudu olmadığını, düpedüz den gittiler, Jean-Bernard da bana
karıştı; iyi. Tonton Macoutelar'ın çapulculuk olduğunu ve belki de bir kan doğru, “Arabaya göz kulak ol!” diye
kemiklerini kırdılar, birçoğunu öç almak davası yüzünden yapıldığını anlatmaya bağırıp onların ardından seğirtti.
için öldürdüler; bu da iyi. Aruk millet çalışıyordu. Port-au-Prince'e doğru ara- Yükselen mısırların arasında kimseyi
işkenceden de baskılardan da pek o bamızla ilerlerken duvarlardaki yazıları göremiyorduk, ama yeri göğü inleten
kadar korkmuyor. İyi. inceledim: DUVALIER DEFOLDU; ACI- yaylım ateşi devam ediyordu.
Ama, ansızın serbest bırakılan mah- LAR SON BULDU! Genç Haivili vudu Birden on yaşlarında bir çocuk avaz
puslar gibi, halk artık kural mural tanı- uzmanı arkadaşımız, “Sevinçten avaz bağırarak Otepinmeye başladı.
mıyor. Poliste disiplin pek az; ordu, uçuyorlar, “dedi. İşsizliğin sürdüğün- Çocuğa susmasını söylediler. Kaçan
Macoutelar'ın elindeydi; herkes gökten den, hiçbir malın bulunmadığından, adamı ihbar eden kadın hâlâ “Yapma-
hemen pasta yağmasını bekler olmuştu. yasa, nizam diye bir şey kalmadığından yın, ah, yapmayın!” diye hüngür hüngür
Anarşiye doğru bu kayma sırasında söz ettik. Hapishaneleri boşaltıyorlardı. ağlamaktaydı. Çocuk gömleğinin
fabrikalar iflas etti. Gümrükçülerin Eski Macoutelar öldürülüyordu. Kato- kolunu yırtıp açtı. Yarası derindi, ortaya
grevi yüzünden, bir ara, ülkeden hiçbir likler ve Protestanlar vudu rahiplerine çıkan damarlardan, parçalanan kaslar-
114 şey ihraç edilemedi. Geçici devlet baş- saldırıyorlardı. Caleb, “Oysa bizler, biz dan hızla kan boşalıyordu. Bağırarak
Jean-Bernard'ı çağırdım: “Cey-bii! Cey- Herard'a, Carrefour Poteau'daki Kaybolan çocuğu bulmuşlar, tencereyi
bii!” Serseri bir kurşun bu çocuğa isabet olay hakkında fikirlerini, sordum. bulmuşlar, kemikleri bulmuşlar.
etüğine göre kim bilir mısır tarlasında “Vuduyla ilişkisi yok,” dedi. “Deshoka- Polis bu olaya hiç müdahalede
neler olabilirdi. gedan başka bir şey değil, maksatları inti- bulunmadı. Tek başına yaşayan bir
Adamı yakalayamamışlar. Askerler- kam alıp ortalığı karıştırmak.” adammış. Herhalde bir /oxp-garonydu.
den biri, “Herif köstebek gibi, her deliği Caleb keyifli görünüyordu. Vudu Her ne hal ise, adam öldü gitti ve mille-
biliyor,” dedi —sonra birbirlerine işaret barışçıldı; vudu felsefeydi; bunun anla- un burnunu sızlatarak onlara limon
vermek için havaya ateş etmeye
PLAYBOY
başladılar.
şılması gerekti. tutturdu. nerede, neler oluyor, kimler ne yapıyor
Jean-Bernard, Herard'a adamın O akşam geç vakit, uyuyamamış,
Subay, biraz düşündükten sonra, yanık parçalarının fotoğrafını göster- arabamla liman yakınında, bir ressamın,
çocuğu ciple götürmeye karar verdi.
Çocuğun anasını bulmuşlardı; kızının
memi istedi. Herard, resme bakıp yük-
sek sesle “ Auv,” derken karısıyla oğlu da
sonunda özgürlüğe kavuşmanın kıvan-
cıyla Ruede Magasin de ”Etat'ın tüm iki
MODA
oda bu, bazen geleceğin kapılarını aralar, diyoruz, zira size gündelik yaşamınızda bu askıları
yanına getirilirken çığlıkları ayyuka çıkı- omuzundan eğilmiş bakıyorlardı. Bir bloğunun duvarlarını destansı resimlerle bazen de durur durur geçmiş günlerin sarar- kullanmanızı tavsiye edemeyeceğiz. Ama olur bir gün,
yordu. Askerlerden korkuyordu kadın. süre kimse konuşmadı. donatmış olduğu gecekondu mahalle- mış fotoğraflarını kurcalar... Bir vakit, biliyor- ilginç ve değişik bir şeyler giymek isterseniz, o tak-
Tutuklanacağını sanıyordu. Duvalier Annesi Hattli olan Jean-Bernard sine gitmişüm. Ressam, düşüncelerini sunuz çağdaş yaşamımızın vazgeçilmez bir parçası dirde, fantezi bir pantolon askısı neden olmasın?
zamanında, tutuklananlardan birçoğu sordu: “Bu horaz ne, tüyler yanı? Bora- benimle paylaşmaktan mutlu görünü- olan sliplerimizi atıp yerine büyükbabalarımızın uzun Aşağıda görüntülediğimiz askıların hepsi ilikli tür-
geri dönmemişti. zanı niçin çalmışlardı? Söyledikleri şarkı- yordu. Duygularını ifade etmeye çalışan, donlarına geri dönmüştük; hem de şöyle meyveli, den. “Uluslararası Askı Koleksiyoncuları Kulübü”nün
Sarsıla sarsıla ağlayan kadın kendini nın anlamı ne? Sonra o keçiyi niçin meteliksiz ama yetenekli bir adamdı, puantiyeli cinsinden uzun donlara! Şimdiyse geçmişin saygıdeğer bir askısever azasının belirttiğine göre,
yere attı ve başını bir kayaya vurmaya parçalamışlar? /acowteta neler vardı?” Port-aau-Prince'teki tek genel tuvalet pantolon askılarını yeniden keşfediyoruz!!! Söylenen- zaten gerçek askı ilikli olmalıymış. Diyor ki, klipsli olan
başladı. Kızıyla birlikte cipe tıktılar onu. Herard, “Şunu bilmelisiniz,” dedi. yeri, bu mahalle halkı tarafından, Baby
lere bakılırsa bugünlerde pantolon askısı takan erkek- pantolon askıları sadece kısa pantolonlu çocuklar
Subay, askerlerini çağırmak için “Eğer içlerinden birini yakmak ya da Doc'un sepetlenmesini kutlamak ama- ler gerçekten de pek şık ve zarif oluyorlarmış. “Mış” içindir. Ona göre..!
klaksonu uzun uzun çalmaya başladı. evini soymak ya da sadece öldürmek cıyla bu sokakta inşa edilmiş. Ressam
Sonra hep birlikte, kadınla çocuk da isterseniz, O Zaman bütün Haitliler da, duvardaki resimleri, otuvaletteki
dahil cipin içine tıkıştılar. kurt adamdır.” Kıs kıs gülerek dik dik duvar çinilerini ve pisuarları da kapsaya-
Caleb, “Bunların vuduyla alakası gözlerimin içine bakmaktaydı. En azın- cak biçimde uzatmış. Pırıl piril bir tuva-
yok,” diyordu. “Bu düpedüz bir soy- dan Amerikan hava sahasına girene dek, İlet, tertemiz; Allah razı olsun.
gunculuk olayı.” Ardından ne diyeceğini adamın söylediği her şeyi itirazsız dinle- Ayakyolunda izdihamı önlemek için res-
biliyordum: “Haiti yüzde 60 Katolik, meye karar verdim o an. “Örgütlenmiş sam duvarlara yazmış: PIPI ONE, PIPI
yüzde 40 Protestan ve yüzde 100 soygunculuk bu, başka bir şey değil. DEUX.
vududur.” Etnolog arkadaşım, “Bizim Rom içip adam öldüren bir örgüt işte. “Ben hep bu sokaktayım, bir yere
felsefemiz de umudumuz da budur,” Ziyaretiniz beni çok memnun etti. Sağ gitmem,” dedi ressam. “Buyurun gene
dedi. olun.” gelin, neşemizi paylaşın.”
Olayın yer aldığı Carrefour Potcau' Subay, nerede bulunabileceğimizi HAİTİ'DE DOĞUM KONTROLÜYLE
nun arka yollarından, Gonaives kazası- kestirmiş olmalı ki — burası Haiti— tam İLGİLİ BİR NOT
nın ünlü bilgesi ve Haiti'nin kutsal oradan ayrılacağımız sırada cipiyle yanı- Houngan dostum Simon Herard'ın
bounganlarından biri olan Simon mıza gelip haberleri verdi. Yaralı çocuk 56 çocuğu olduğu söylenen ülkedir
Herard'ın oturduğu Carrefour Lexis'e bakıma alınmış. Anasının başı ağrıyor- burası (onları şahsen saymış değilim).
gittik. Duvalier imparatorluğu günle- muş. Suçluyu 24 saat içinde mutlaka Ama aile planlamasına taraftardır ken-
rinde, Simon Herard, vuduyla ilişkisin- bulacaklarmış. Ya da 48 saat içinde. disi. Elli altı çocuk planlamış. “Sorumlu
den dolayı Papa Doc'u desteklerdi. Çakı gibi bir selam çaktı subay. bir kişiyim ben,” demişti göğsünü
Karaderililerin kendilerini beyazlardan o kabarta kabarta, “Çocuklarımın hepsine
üstün görme hareketinin Haiti'ye de Gonüives'e gittiğimiz gün, Port-au- de bakiyorum.
yansıması ve zencilerle melezler arasın- Prince'te Grand Hotel Oloffson'dan ©

daki çekişme de bunda rol oynamıştı. birkaç dakikalık bir mesafede bir adamı Haiti'ye son gelişiminde, bir gece
Doğru, Herard, Tonton Macoutelar'la sokakta, kurt adam olduğu için yakmış- balkona çıkmış sisli Port-au-Prince ken-
işbirliğinde bulunmuştu. Sonraları da lar. O adamın evindeki bir çukurda da, üne bakıyordum, Grand Hotel
Papa Doc'un, yaşam boyu başkan olan kayıp bir çocuk bulunmuş. Hemen ora- Oloffson'a çıkan işte şu ahşap geçitte,
oğluyla açgözlü melez gelininin adadan cıkta, içinde cochon planche olduğundan Amerikan sefaretindeki bir görevlinin
kovulmasını planlayanlarla anlaşmalar kuşkulanılan bir etin kaynatıldığı bir de bana söylediklerini anımsadım: “Bu ülke
yapmıştı. tencere bulmuşlar. Komşularından bir evliliğimin başını yedi, sağlığımı da haya-
Herard tıknaz, fıçı gibi, göbeği Afrı- kadın da tutmuş, /0xp-garonnun kafasını umu da duman etti, gene de dünyada en
kalı kabile reislerininkini andıran, kalın kesip gövdesinden ayırmış. Kendi hesa- sevdiğim yer burasıdır.”
ve boğuk sesli bir adamdı. Karılarından bına çalışan bir televizyon kameramanı, Bir zamanlar otelin loşluğunda bir
biri bir #zambo, yani bir rahibeydi; biz görüntülediği olayı videoda bana gös- arkadaşımın beni ziyarete gelişini düşün-
Herard'ın hounforunda, yani tapına- terdi. Kameranın önünde dans eden, düm. “Herb,” demişti, “Ne yazık ki
ğında geniş bir masada, tavana asılı bir zıplayan kalabalıktakiler, yakılan kurt- sana söylemem lazım, yarın burayı terk
şişe Piper-Heidsieck şampanyasının adamın kokusundan dolayı burunlarına etmelisin.”
altında otururken, oğullarından birkaçı limon tutuyorlardı. “Ne diye?”
da çevremizde dolanıyordu. Aslında, Onun /onp-garou olduğunu nasıl “Çünkü bu gece hiçbir vasıta yok da
fidanlıkta yer alan bu bina tam bir tapı- anlamışlar? Kulübesinin önünden geçen- ondan,” demişti. “Allah yardımcın
nak da sayılmazdı. Burası aynı zamanda ler, bir çocuğun cılız sesini işitmişler; olsun.”
bir bamboch yeriydi — dans edilen, içki adam muhakkak ki, çocuğun kanını Aruk Duvalier rejiminin o uzun
içilip törenler yapılan, bir bakıma ıçmış imiş. Zaten ora halkı çoktandır süren kâbusu atlatıldı. Ama bu sevimli ikili ipek dokuma; fiyatı 36.000 TL; sayılı
ETC Cİ İKM ter Eİliot'tarafından hazırlanmış, renkli, kız
Amerika'da pazar günleri kiliselerdeki kuşkulanırlarmış, ama Duvalier hükü- ülke, yeryüzündeki huzursuzluğun canlı desenli ipek baski.'ilik.uçları özel işlemden geçi Di e siyah şeytan baskılı, fiyatı 67.000 TL;
Cafi
danslı çaylara benzeyen etkinliklere meti adamı kollamaktaymış. Bu kez, bir timsali olarak önümüzde duruyor. bu da domuz süeti deriden ve pirinç aksamlı, aha çok zevkine düşkün kumarbazlara uygun
116 ayrılmış bir yer. kendisini koruyacak kimse çıkmamış. ula
e,
se Pa SR E ŞUAN
Pis. deyince ilk akla gelen temiz, yumuşak çizgilerle işçiliklerinde ilke edinilen yüksek standarttan taviz vermeksi- edilmiş. Velhasıl, uzun lafa ne hacet... Zamana karşı yarışta koruyucu kenarlı kül tablası, 105.000 TL; ona dayanmış vazi-
dört dörtlük bir işçiliğin harikulade güçlü bir motorla zin bugüne kadar geldiler. Son birkaç yıldır ise Dr. Porsche Porsche her zamanki gibi en önde! yette zarif bir pilli çakmak, 82.000 TL. Çevresini saran alümin-
birleştiği bir otomobildir; geleceği bugüne getiren bir yine aynı çizgilerle, âdeta bir zarafet timsali olan aksesuarlar Soldan sağa, üst sıra: Özel pasaport cepli para cüzdanı, yum soğutucu ızgaralı briarwood pipo, 105.000 TL. Soldan
rüya otomobil... Dr.Ferdinand Alexander Porschetara- dizayn ediyor. Aşağıda bir kısmını görüntülediğimiz bu akse- 240.000 TL. Cüzdanın kurşun ucunu otomatik olarak yürüten sağa altsıra: Titanyum bir dolmakalem, 180.000 TL; beş katlı
fından bizzat yapılıp montaj hattına sürülen ilk Porsche oto- suarların hepsi, seçkin bir beğeniye uygun olarak titanyum sensor sistemli mekanik titanyum kurşun kalem, 146.000 TL. alüminyum kül tablası ve silindir biçiminde sigaralık, 150.000
mobili bir 904GTS idi. Bunu daha sonra birçok başka model madeninden yapılmışlar. Deri aksamı, Almanya'da işlenmiş, Onun hemen yanında Carrera marka katlanabilir güneş göz- TL. Bu ürünlerin tümü bizzat Ferdinand Alexander Porsche
takip etti ve Porsche otomobilleri bir an için olsun tasarım ve anilin boya ile muhafaza edilen buzağı derisinden imal lüğü, 135.000 TL. Siyah alüminyumdan yapılmış kauçuk tarafından dizayn edilmiştir.
DAVE JORDANO
GELECEK AY Yazar Tim Severin, daktilosunun başına
geçtiğinde, kendisini açık denizlerde yelken
direğinin altında çalışan bir tayfanın yerine
koyar. Bu yüzden, son derece ilgisini çeken
denizcilik efsanelerini araştırma ve yazıya
dökme işinde hiçbir zaman yüzeysel bilgi ve
değerlendirmelerle yetinmez; ona göre bu
çalışmalar, efsaneleşmiş deniz seyahatlerinin
bir bütün olarak yeniden yaratılmasıdır.
Altıncı yüzyılda, başrahip St. Brendan'ın
deniz seyahatlerine ait eski belgelere olan
büyük ilgisi sonucu, Tim ve mürettebatı küçük
bir tekneyle, Atlantik'in azgın dalgalarına karşı '
koyarak denize açıldı.
St. Brendan, İrlanda'nın batı kıyılarından
“Yeni Dünya”ya,

Tim Severin Efsanesi


böylesine bir başarı
ile gerçekten seya-
hat edebildi mi?
Tim Severin, ortaçağa ait bu vesikaların pek insanüstü bir çabayla gece gündüz yaşama
azının gerçeği yansıttığını düşünüyordu. savaşı vermek demekti. Daha bir hafta önce, çelik
Denizciliğin kapsamına giren bu çalışmalarda bir buzkıranı parçalayıp batmasına neden olan
uzmanlar, efsanelerden çok somut gerçeklere dev buz kütlelerine /(g z
önem verdiklerinden, elde edilen bulgulara karşı her an tetikte
kuşku ile bakılıyordu. olmak demekti...
i Görünüşte inanılmaz Mucizevi bir
derecede büyük ve muh şekilde, B/endan,
i/ teşem bir yapıya sahip upkı yüzyıllarca önce
| “yüzen kristal sütunlar” prototipinin rahip St.
JANE SEYMOUR LUANN LEE denizcilik literatüründe Brendan'ı taşıdığı
MARILYN MONROE
| buzul olarak kaydedilir. gibi, Tim ve mürette
St. Brendan ve tayfaları- batını da bu tehlikeli
DÜNYANIN ÜNLÜ GENELEVLERİNE SEYAHATİMİZİ | nın, devlerin fırlattığı yolculuktan kurtar
SÜRDÜRÜYORUZ. YENİ YILDA, YENİ GENELEVLER | yanan kayalar” şeklinde mayı başardı. TIM, ÇATIYI BAĞLARKEN
ÇEVRESİNDE YEPYENİ UFUKLARA AÇILMAYA yorumladığı, gerçekte, “m,AR Sırılsıklam, ve dondurucu soğuk altında
HAZIRLANIN... | İzlanda'da meydana ge- PN TM hi
. ölümle yaşam arasında gidip gelen
ATİLLA AYTEK... ÜLKEMİZİN SÜPER POLİSİ... SERÜVEN BRENDAN'IN AHŞAP GÖVDESİ
len volkanik bir patlama &., o insanlar her zaman varolmuştur; fakat
DOLU YAŞAMI, İÇİNDE YAŞADIĞI ÇARPICI OLAYLAR olabilir. KEN
e bu insanları hayatta tutan, buzlu sularda
THOMASL. GOLTZ'UN USTA KALEMİNDEN... Tim, daha sonraları tüm bu m dayanıklılığı daha da artan B/ndan
yorumların gerçeği yansıtabileceğini oldu. Kuzey Atlantik'in acımasız doğa
PLAYBOY'U TABİİ Kİ YALNIZ YAZILARI İÇİN düşündü. Fakat bu, büyük bir özen şartlarına cesaretle göğüs geren,
ALMAYIN! ve çaba harcayarak tasarladığı, kendi soğukkanlılığını ve kararlılığını her
JANE SEYMOUR'I KİM SEVMEZ? YENİ BİR YILA JANE sini ve yol arkadaşlarını fırtınaların, zaman, her yerde muhafaza eden bir
SEYMOUR İLE GİRMEK HER ZEVKLİ ERKEĞİN RÜYASI azgın dalgaların ve buz kütlelerinin , (oÖge daha vardı: Tim Severin'in
OLABİLİR... ZEVKLİ BEYLER, ÖNDEN BUYRUN... arasından geçirecek Brendan 'ın il ROLEX Sualtı saati. oKusursuz
inşasından önce değildi. dizaynı ve dayanıklılığı ile
PEKİ, MARILYN MONROE'YA NE BUYRULUR? BÜTÜN Brendan ile denize açılmak, 8 üstünlüğünü tüm şartlarda ispatlamış,
DÜNYA ERKEKLERİNİN EZELİ VE EBEDİ GÜZELİ SARI- fvlik kiriş üzerinde, 36ft. uzunluğun: | sugeçirmez ROLEX Submariner..
ŞIN BOMBA GELECEK AY PLAYBOY SAYFALARINDA. daki bir teknenin içine sıkışıp kalmış “$$ 7 Tim severin'e göre saat seçimi,
İLK KEZ TANIŞACAĞINIZ BİR GÜZELİMİZ DAHA VAR bu beş kişi için yıkım demekti. Şid Pl Wİl bir kültür ve duyarlılık sorunudur.
YENİ YILDA; LUANN LEE. detli
tdi fırtınalar ve azgın
a dalgalar
algala .—.., “© ROLEX
in
arasında, acımasız doğaya karşı dd iy ml of Geneva
MÜTHİŞ BİR SÜRPRİZİMİZ DAHA VAR GELECEK AY... ip
GERÇEK BİR OLAY... LÜTFEN BEKLEYİNİZ...
Türkiye Genel Mümessili ve Yetki Servisi © T A > Saatçilik Ticaret ve Sanayi AŞ.
NE YAZILARIN, NE FOTOĞRAFLARIN HEPSİ BU... YENİ Halaskârgazi Cad. 34/2 Harbiye-İstanbul Tel: 133 04 18 - 133 04 19 - 146 88 S1 Moran
YILDA GÖRÜŞMEK ÜZERE...

120

You might also like