You are on page 1of 18

REPUBLIC OF TURKEY

YUZUNCU YIL UNIVERSITY

SCHOOL OF SOCIAL SCIENCES

ENGLISH LANGUAGE LITERATURE DEPARTMENT

CRITICAL RACE THEORY - ELEŞTİREL IRK TEORİSİ

LITERARY THEORIES

FINAL PAPER

SUPERVISOR

Doç. Dr. Aydın GÖRMEZ

FIRAT KAPLAN

22920016001

VAN-2022
ELEŞTİREL IRK TEORİSİ

Öz

Eleştirel Irk Teorisi (CRT), 1970'lerde hukuk alanında ortaya çıkmış ve edebiyat ile eğitim

gibi çeşitli alanlarda yaygın ilgi ve uygulamalar kazanmış bir entelektüel gelenektir. CRT,

Amerikan deneyiminin merkezinde ırk ve ırkçılığın bulunduğu ve geleneksel hukuki analizin

bu konuları yeterince ele almadığı anlayışı üzerine kuruludur. Bu makale, Eleştirel Irk

Teorisinin temel ilkelerini, edebiyat ve eğitimle ilişkisini, akademi dünyasındaki ve

toplumdaki karşılığını ve bu teoriye yöneltilen eleştirileri içeren detaylı bir bakış sunmayı

amaçlamaktadır.

Anahtar Kelimeler: CRT, ırkçılık, edebi eleştiri, eğitim

Abstract

Critical Race Theory (CRT) is an intellectual movement that emerged within the legal field in

the 1970s and has since gained widespread attention and application in various fields,

including literature and education. CRT is founded on the understanding that race and racism

are integral to the American experience and that traditional legal analysis often falls short in

addressing these issues. The purpose of this article is to offer a comprehensive overview of

CRT, including its fundamental principles, its connection to literature and education, and its

reception and controversies within and outside academia.

Keywords: CRT, racism, literary criticsm, education

2
Giriş

Edebiyat eleştirisi tıpkı edebiyatın kendisi gibi tarih sahnesine neredeyse insanla birlikte

çıkmıştır. Eleştiri bir edebiyat yapıtının farklı pencerelerden bakılarak değerlendirilmesidir.

Edebiyat eleştirisi yapılırken içinde bulunulan dönem ve topluluklara göre belirgin farklılıklar

ortaya çıkmıştır. Edebîyat eleştirisi, edebiyatı değerlendirme, yorumlama ve analiz etmeyi

kapsayan bir uygulamadır. Bir edebî eserin karakterleri, konusu, temaları, sembolleri ve stilini

inceleyerek, eserin anlaşılmasını sağlar. Edebî eleştiri, akademik araştırmalar, kitap

değerlendirmeleri ve kişisel düşünceleri içerebilir. Edebî eserleri analiz ederken

kullanılabilecek çeşitli yöntem ve teoriler vardır. Edebî eleştiri alanı, farklı eleştirmenler

belirli bir eser için farklı yorum ve değerlendirmeler yapabileceği için, öznel ve tartışmaya

açık olabilir. Ancak, edebî eleştiri yapmak, okuyucuya bir eserin derin anlam ve temalarına

dalma ve eserin önemini daha geniş bir kültürel bağlamda düşünme imkanı sağladığından

dolayı, doyurucu ve zenginleştirici bir deneyim olabilir (Johnson, 2011). Kökeni antik Yunan

ve Roma’ya dayanan edebî eleştiri, zaman içinde çeşitli yaklaşımlar ve perspektifleri

kapsayan bir alana evrimleşmiştir. İlk dönemlerinde belirli bir sistematiği yokken edebiyat

eleştirisi zamanla belli bir sistem çerçevesinde yapılmaya başlanmıştır. Edebiyat eleştirisi 20.

yy ile birlikte oldukça çeşitli alt dalları olan sistematik bir bilim dalı olmuştur. Edebiyat

eleştirisinin zaman içerisinde farklılaşması kendi içerisinde alt türlerinin oluşmasına yani yeni

eleştiri kuramlarının doğmasına yol açmıştır (Çil, ?). Bu çalışmada işte bu yeni eleştiri

kuramlarından “Eleştirel Irk Teorisi” (Critical Race Theory veya CRT) üzerinde durulacaktır.

Eleştirel Irk Teorisi

Eleştirel Irk Teorisi toplumda baskın olan ırksal eşitsizliği ortaya çıkartmayı ve onunla

mücadele etmeyi amaçlayan bilimsel bir radikal aktivizm hareketidir ve 1970'lerde ırk ve

ırkçılık konularını yeterince ele almayan geleneksel hukuki analizlere tepki olarak ortaya

3
çıkmıştır. Irk kavramı uzun ve karmaşık bir tarihe sahiptir ve Aydınlanma dönemindeki

bilimsel ve felsefi fikirlere dayanır. Bu dönemde, Avrupalı bilim adamları, sömürgecilik,

kölelik ve diğer ırkçı zulüm şekillerini haklı çıkarmayan ırk farklılıkları üzerine çeşitli teoriler

geliştirdi. Bu teoriler sıklıkla belli ırk gruplarının doğuştan üstünlüğüne dayanan sahte

bilimsel inançlara dayanırdı ve dünya çapında renkli insanların sömürüsünü ve kötü

muamelelerini meşrulaştırmak için kullanılırdı. ABD'de, kölelik ve ırk ayrımı ülkenin sosyal,

ekonomik ve politik yapısı üzerinde kalıcı bir iz bıraktı. İnsan Hakları Hareketinin sağladığı

önemli ilerlemelerine rağmen, ırk ve ırkçılık konuları hala ABD toplumunda önemli bir

sosyal, politik ve kültürel çatışma kaynağı olarak görülmektedir. Eleştirel Irk Teorisi ırk ve

ırkçılığın toplumsal düşüncelerin ve toplumsal güç unsurlarının ilişkilerinin bir sonucu olduğu

anlayışına dayanır. Eleştirel Irk Teorisi kuramcıları, ırksal eşitsizliğin normal ve kayda değer

değilmiş gibi görünen varsayım ve yapılarla sürdürülme şeklini açığa çıkarmaya çalışırlar

(Rollock ve Gilborn, 2011).

Akademi dünyasında oldukça yeni olmasına karşın Eleştirel Irk Teorisi, Amerika’da ırk ve

ırkçılığa vazgeçilmez bir bakış açısı getirmiştir. Eleştirel Irk Teorisi günümüzde ırk üzerine

çalışmalar yürüten birçok aydının artık “sağduyu” olarak gördüğü ırkın biyolojik temelli ve

doğal olmasından ziyade toplum tarafından oluşturulduğu görüşünü öne sürmüştür. Ancak ırk

ile ilgili durumların günlük konuşma dilinden, düşüncelerden ve akademi dünyasından

atılması gerektiğini savunan bazı görüşlerin aksine Eleştirel Irk Teorisi, toplum tarafından

inşa edilen bir kavram olarak ırkın onu yaratan Beyazların menfaatlerini kollayan bir araç

işlevi gördüğünü ve bu yeni yaklaşımın ırkçılık sorununu incelemek için eşsiz bir bakış açısı

getirdiğini savunur. Eleştirel Irk Teorisine göre ırksal eşitsizlik, Beyazların kendi elitlerinin iş

dünyasında ve politikada çıkarlarını korumak için ırklar arasında yarattığı ve buna bağlı

olarak da birçok azınlık topluluğunda yoksulluk ve suça yatkınlık durumlarında artışa sebep

olan toplumsal, ekonomik ve yasal farklılıklardan doğmuştur (Curry, 2009). Bu bağlamda

4
Eleştirel Irk Teorisi, Amerika Birleşik Devletleri’nde yasa ve politikaların her daim siyahî

insanların zararına olacak şekilde oluşturulacağına inanır ve bu yüzden CRT kuramcıları

akademik çalışmalarında siyahî insanların Beyaz devlet kurumları tarafından cezalandırılma

biçimlerine odaklanmışlardır. Eleştirel Irk Teorisi hem Beyaz kurumların eylemlerinin ırk

ayrımcılığını nasıl yarattığı ve sürdürdüğüyle hem de, daha önemlisi, Beyazların kurumlarının

ve hükümet organlarının ırksal suç oluşumlarını nasıl cezalandırdığı ve onlara nasıl eziyetler

çektirdiğiyle ilgilenir.

Eleştirel Irk Teorisinin Kökeni

Eleştirel Irk Teorisinin ortay çıktığı tarihteki şartlar onun entelektüel ve siyasi bir hareket

olarak gelişimini anlamada hayati öneme sahiptir. Eleştirel Irk Teorisi 1970’lerin ortasında bir

grup avukat, aktivist ve hukuk alanında çalışma yürüten aydının neredeyse eş zamanlı olarak

1960’lardak insan hakları alanında kaydedilen çarpıcı gelişmelerin artık durağanlaştığını ve

hatta birçok açıdan geriye dönüldüğünü fark etmesiyle ortaya çıkmıştır. Irkçılığın üstü kapalı

biçimleriyle savaşmak için yeni teori ve stratejilere ihtiyaç duyulduğunun farkına varan

Derrick Bell, Alan Freeman ve Richard Delgado gibi yazarlar bu konu üzerine kafa yoran ilk

yazarlardır. Onlara kısa sürede başkaları da katıldı ve bu grup ilk konferansını 1989 yazında

Wisconsin’de düzenledi. Daha sonraki süreçlerde bazıları kapalı oturum şeklinde geçen

konferans ve toplantılar gerçekleştirildi. Bu kapalı oturumlarda grup kendi içlerindeki

problemleri tartışarak çözmeye ve temel konulara açıklık getirmeye çalışıştı. Devamında

yapılan açık oturum ve toplantılar ise hazırlık çalışmaları, açılış konuşmaları, birkaç günlük

paneller ve öğrencilerin, aktivisterin ve çeşitli alt disiplinlerden farklı bilim insanlarının

kapsamlı sunumları ile geçti (Delgado ve Stefancic, 2001). Bu çalışmalar sonucunda bu teori

akademik dünyada ve toplum genelinde daha da bilinir hale geldi.

5
Eleştirel Irk Teorisinin Temel İlkeleri

Eleştirel Irk Teorisinin nihai, kesin bir metni yoktur ancak aktivizmden ve hukuk, kurumlar ve

ırksal güç arasındaki itilaflı ilişkileri anlamaya çalışan aydınların yazıları sayesinde

gelişmektedir. Akım üyeleri arasındaki kayda değer farklı inanışlara rağmen Eleştirel Irk

Teorisinin kurucularından biri olan Richard Delgado ve Jean Stefancic’e göre diğer birçok

Eleştirel Irk Teorisi kuramcısının da kabul ettiği, ırk ve ırkçılık ile ilgili birkaç genel görüş

vardır. Eleştirel Irk Teorisi kuramcılarının ortak paydada buluştuğu bu görüşleri Eleştirel Irk

Teorisinin temel ilkeleri ve temaları başlığı altında ayrı ayrı inceleyebiliriz.

1- Sosyal Bir İnşa/Yapı Olarak Irk Kavramı

Eleştirel Irk Teorisinin akademik dünyada oldukça ses getirmiş ve neredeyse tüm

kuramcıların hemfikir olduğu görüşlerinden biri ırkın biyolojik temelli değil toplum

tarafından inşa edilmiş bir olgu olduğu görüşüdür. Irk toplumsal bir yapıdır be değişken bir

anlamı olup sosyal güç yapıları ve içinde bulunulan tarihi dönemlere bağlıdır (Lopez, 1997).

İnsan türünün kalıtım yoluyla edinilen fiziksel ve davranışsal farklılıklarına göre farklı

gruplara ayrıldığını iddia eden biyogenetik ırk yaklaşımı 20. yüzyılın sonlarında genetik

üzerine yapılan çalışmalarla çürütülmüştür. Sosyal inşanın veya sosyal inşa sürecinin ne

olduğu üzerinde fikir birliği tam olarak sağlanmamış olsa da sosyal bilimciler, tarihçiler ve

konu üzerinde çalışmalar yürüten diğer akademisyenler ırk kavramının toplum tarafından inşa

edilmiş bir yapı olduğu konusunda hemfikirdirler.

Bazı Eleştirel Irk Teorisi kuramcılarına göre ırk, ten rengi, belirli yüz hatları ile saç şekilleri

gibi fiziksel özelliklerin ve iyi-kötü, olumlu-olumsuz şeklinde tasarlanmış fizyolojik ve

davranışsal eğilimlerin arasındaki yapay ilişki veya birlikteliktir. Bu ilişki veya birliktelikler

Amerika Birleşik Devletleri’ndeki baskın gruplar, yani Avrupa kökenli Beyazlar, tarafından

6
diğer grupların sözde aşağılık, ahlaksızlık ve kendi kendilerini yönetememe gibi niteliklerine

dayanarak onları sömürme ve baskılarını haklı çıkarmak için yaratılmış ve sürdürülmektedir.

2- Irkçılığın Normalliği/Sıradanlığı

Eleştirel Irk Teorisi kuramcıları için en az ırkçılığın toplum tarafından inşa edildiği savı kadar

önemli olan ve küresel anlamda bir farkındalık oluşturmak için olağanüstü bir çaba sarf

ettikleri bir diğer görüş de ABD’deki ırkçılığın anormal değil normal bir olgu olduğudur.

Beyaz olmayan insanların çoğunun deneyimlediği sıradan bir olaydır ırkçılık. Beyazlar

arasında aşırı ırkçı davranış ve inançların 20. yüzyılın ortalarından öncesi ile kıyaslandığında

daha az yaygın olmalarına ve Güney’de Afrika kökenli Amerikalıların temel insan

haklarından mahrum bırakıldığı ve ırk ayrımcılığının açıkça görünür olduğu kanun ve

politikaların ortadan kaldırılmış olmalarına rağmen Siyahi insanların çoğu rutin bir biçimde

ayrımcılığa veya hem kamuda hem özel sektörde adaletsizliğe maruz kalmaya devam

etmektedir.

Örnek verilecek olursa, Afrika veya Latin kökenli Amerikalıların bezer nitelikleri taşıyan

Beyaz Amerikalılara kıyasla kiralama, kredi veya iş taleplerinin reddedilmesi daha olasıdır.

Bir ürün veya hizmete beyazlara göre daha fazla ücret ödemek zorunda kalıyorlar veya polis

ya da diğer vatandaşlar tarafından, adaletsiz bir biçimde, Beyazlara kıyasla suça daha yatkın

oldukları düşünülüyor ve bu yüzden ölümcül güç kullanımı dahil polis şiddetine uğramaları

daha olasıdır. Yine mahkemelerce suçlu bulunduklarında Beyazlara oranla daha sık ve daha

uzun süreler boyunca hapse mahkum edilirler. Siyahi insanlara karşı yapılan ırkçı

davranışların çoğu sözlü hakaret şeklinde olup genellikle “gizli”, sıklıkla istemsiz veya

bilinçsizce yapılır. Bu tarz davranışlara mikrosaldırganlık denmekte ve Siyahi insanlara karşı

olumsuz tavır mesajı içerirler. Bu yüzden de CRT kuramcılarına göre bu tarz tutumların

tamamı üstü kapalı bir ırkçılık barındırırlar.

7
3- Çıkar Çakışması

Derrick Bell’in çıkar çakışmaları kuramına göre siyahî insanların yararına gelişmeler veya

mahkeme kararları sadece bu tür kararlar Beyazların kendi menfaatlerine yaradığında veya

onların ayrıcalıklarını sürdürmelerine olanak sağladığında ortaya çıkar (Bell, 1980). Eleştirel

Irk Teorisi kuramcılarının da hem fikir olduğu bu sava göre Siyahi insanların yararınaymış

gibi görünen yasal düzenlemeler aslında baskın durumdaki Beyazların çıkarlarına hizmet

etmektedir. Bu yüzden Amerikan toplumunu şekillendiren ırksal hiyerarşi yapılan

düzenlemelerden etkilenmez hatta baskıya uğrayan ve sömürülen insanların hukuki durumları

bu göstermelik düzenlemelerle daha da kötüye gidebilir.

Irksal eşitsizlik Birleşik Devletlerin sosyal, siyasi ve ekonomik koşullarıyla iç içe geçmiş

durumdadır. Resmi ve yasal düzenlemeler bu yüzden, tek başına, siyahî insanların her gün

karşılaştıkları ırkçılık ile mücadelede etkisiz olacaktır çünkü kasıtlı ırkçılığı ortadan

kaldırmak ırksal eşitsizliği ortadan kaldırmayacaktır (Carbado ve Roithmayr, 2014).

4- Kademeli Irkçılaştırma

Azınlık grupların üyeleri periyodik olarak kademeli ırkçılaştırmaya maruz kalmakta veya

Beyazların çıkar veya ihtiyaçlarına bağlı olarak kendilerine olumsuz stereotipler

atfedilmektedir. Bu tarz stereotipler medyanın yanı sıra edebiyatta veya film ya da televizyon

gibi popüler kültür unsurlarında karşımıza çıkmaktadır. Bu olumsuz tiplemeler devlet

okullarındaki tarih dersi müfredatının içeriğini bile etkilemektedir. Örneğin 1950’lerden önce

Siyahi insanlar basit düşünen, çocuksu ve Beyazların hegemonyası altında olmaktan mutlu

hizmetkarlar veya işçiler olarak görülürlerdi. Daha sonra Beyazların Amerikan toplumundaki

hegemonyalarına karşı 1950 ve 1960’larda gerçekleştirilen insan hakları protestolarıyla

Siyahlat, özellikle Siyahi erkekler, şiddete meyilli doğuştan suçlu bireyler veya çok çalışan

beyazların paralarıyla yapılan sosyal yardım programlarını sömüren tembel yaratıklar olarak

8
görülmeye başladılar. Bu tarihi gelişim süreci Amerikan toplumunda Beyazların diğer

insanlara karşı olan bakış açısının süreç içinde kademeli bir şekilde nasıl değiştiğini ortaya

koymaktadır. Eleştirel Irk Teorisi kuramcıları bu gelişimi ırkın sosyal bir inşa olduğu

görüşüyle ilişkilendirip bu alanda yapılacak çalışmalarda bu durumun açıkça ortaya konması

gerektiği görüşündeler.

5- Keşisimsellik

İlk olarak Kimberlé Crenshaw tarafından ortaya atılmış bir teori olan keşisimsellik ve anti-

özcülük kavramları da Eleştirel Irk Teorisine dâhildir. Bir birey için tek bir kimlik yoktur,

aksine herkes onların kim olduklarını belirten kültürel, sosyal, sınıfsal, cinsiyet ve birçok

başka kimliğin kesişim noktasındadır (Crenshaw, 1989). Keşisimsellik tezine göre hiçbir

birey tek bir gruba dahil edilerek tanımlanamaz. Bir Afrika kökenli Amerikalı birey aynı

zamanda bir kadın, bir lezbiyen, bir feminist veya bir Hıristiyan olabilir.

6- Rengin Sesi

Bu teze göre beyaz olmayan insanlar ırkçılığın farklı biçim ve etkileri ile ilgili diğer grup

üyeleri adına konuşacak yetkinliktedir. Bu ortak kanı, ırkçılık ve diğer türlü baskıların

kurbanlarının kendilerini ifade eden görüşleri sayesinde yasal sistemin doğasını anlamamızı

sağladığını iddia eden “hikaye anlatma” akımının büyümesine ve gelişmesine olanak

sağlamıştır.

Eleştirel Irk Teorisi aynı zamanda ırkçılığın sona erdiği bir döneme (post-racialisim) de

eleştiri getirir. Bu sadece yasal kurumlara ve Amerika Birleşik Devletleri’nde ırkın devam

eden rolünü gizlemeye çalışan mahkemelerin sözde stratejilerine değil aynı zamanda kamu ve

özel sektörde siyahîlerin şans ve olanaklarını sınırlayan egemen tutumlara da uygulanabilir.

Post-racialism kimin yasal olarak ABD’ye girebileceğine karar veren göç politikasından Hint,

9
Kore Japon ve Çin kökenli model azınlıklara bakış açısına kadar her şeyi etkiler (Chang,

1993).

Edebiyat ve Eğitimde Eleştirel Irk Teorisi

Irk ve ırkçılık Amerikan toplumuna hangi açıdan bakarsanız bakın tarih boyunca olduğu gibi

günümüzde de önemli bir sorun olmuştur. Irksal eşitsizlik eğitim alanında ele alındığında,

fırsat eşitliği, olanaklara erişim ve sonuç gibi faktörler üzerinde oldukça etkili bir kavramdır.

Bu sorunlar bağlamında Eleştirel Irk Teorisi araştırmacılara, eğitimcilere ve politikacılara

eğitimdeki eşitsizliği ve yapısal ırkçılığı anlamalarını sağlayacak ve adaleti tesis etmelerine

yarayacak çözümler üretmeleri için eşsiz bir çerçeve işlevi görmektedir. Irk kavramını

analizlerinin merkezine oturtarak Eleştirel Irk Teorisi kuramcıları, ırksal eşitsizliğe sebep olan

ve sürdürülmesine olanak sağlayan ırkçı ideoloji, yapı ve kurumların açık veya gizli politika

ve uygulamalarını sorgularlar.

Eleştirel Irk Teorisi eğitim alanında önemli bir etkiye sahip olmuştur, özellikle de müfredat

geliştirme, öğretim yöntemleri ve pedagoji alanlarında. Akademisyenler, eğitimde ırk ve

ırkçılığın eğitim kurumlarında nasıl sürdürüldüğünü daha iyi anlamak ve eğitimde daha adil

ve kapsayıcı yaklaşımlar geliştirmek için bu kuramı eğitim sistemini analiz etmek için

kullanmışlardır. Örneğin, "Eleştirel Irk Teorisi, Irkçı Mikroagresyonlar ve Kampüslerin Etnik

İklimi: Afrikalı-Amerikalı Üniversite Öğrencilerinin Deneyimleri" adlı makalelerinde,

Solorzano, Ceja ve Yosso (2000), Eleştirel Irk Teorisini, Afrikalı-Amerikalı üniversite

öğrencilerinin deneyimlerini incelemek için kullanmış ve ırkçı mikroagresyonların (ırkçılığın

gizli yönleri) olumsuz bir kampüs etnik iklimine nasıl katkıda bulunduğunu analiz etmişlerdir.

Bu makalede, Eleştirel IrkTeorisinin yükseköğretimde bu konuları anlama ve çözme için bir

çerçeve sağladığı savunulmuştur. Eleştirel IrkTeorisi, ayrıca daha kapsayıcı ve kültürel olarak

duyarlı müfredatların geliştirilmesine de uygulanmıştır. Bu müfredatlar, marjinalize edilmiş

10
(ötekileştirilmiş) toplulukların deneyimlerini ve hayata bakışlarını tanımlamayı ve onları da

dahil etmeyi amaçlar. Sleeter ve Grant (2011), Eleştirel Irk Teorisinin "geleneksel Avrupa-

merkezli müfredat ve pedagojiyi sorgulayarak, Siyahi öğrenciler için daha kapsayıcı, alakalı

ve yönlendirici bir müfredat geliştirmeyi amaçlayarak, eğitimde sosyal adalet ve eşitliği teşvik

etme" (s. 39) gibi konularda kullanılabileceğini savunmuşlardır. Bu yaklaşım, eğitimde

geleneksel evrensellik ve nesnellik kavramlarını sorgulamanın ve Siyahi öğrencilerin çeşitli

deneyimlerinin ve hayata bakış açılarının kabul görmesinin önemini vurgular.

Eğitim alanında Eleştirel Irk Teorisi okul bütçeleri, ayrımcılık, dil politikaları, disiplin

politikaları, ölçme-değerlendirme ve hesap verilebilirlik gibi konuları analiz etmede oldukça

faydalı bir araç işlevi görür. Eleştirel Irk Teorisi aynı zamanda müfredat ve eğitim

bilimlerinde ortaya konan epistemoloji ve bilgi üretme gibi daha geniş konuların

eleştirilmesinde de önemli bir rol oynar. Eğitim kurumları bilginin üretildiği ve/veya yayıldığı

önemli kurumlar oldukları için Eleştirel Irk Teorisi kuramcıları bu kurumlardaki baskı ve

sindirilmiş anlatı ve karşıt anlatıların eleştirel bir bakış açısıyla analiz edilmesine önem verir.

Eleştirel Irk Teorisi eğitim araştırmacılarının politika ve müfredat üreticilerinin ve

eğitimcilerin egemen ve baskıcı politikaları eleştirip yeniden yapılandırılmalarına ve ırk

eşitliği ve adalet için daha özgürlükçü sistemler geliştirmelerine olanak sağlayan eleştirel bir

çerçeve sunmaktadır.

Amerika’da Afrika, Latin (Hispanik) ve Hint kökenli dördüncü sınıf öğrencilerinin okuma

dersi notları, Beyaz ve Asya kökenli Amerikalıların oldukça gerisindedir. Amerika Birleşik

Devletleri Eğitim Departmanı’nın son verilerine göre 4. Sınıfa giden Afrikalı Amerikalıların

yüzde 54’ü, Latin kökenlilerin yüzde 50’si ve Hint kökenlilerin yüzde 51’i okuma dersinde

ortalamanın altında not alırken, bu oran Beyaz Amerikalılarda yüzde 22 ve Asya kökenli

Amerikalılarda yüzde 23 olmuştur (NAEP, 2007). Bu farkı kapatmak ulusal müfredatın

odaklandığı bir unsurdur (Hughes-Hessel, Berkley, Koethler, 2009).

11
Yürütülen çalışmalara göre okuma motivasyonu ve başarısı çocuklara kişisel hikâyeler, kendi

kültürel çevrelerinden kesitler ve kendilerine dair görüşleri sunan bir edebiyatın varlığından

doğrudan etkilenir (Heflin ve Barksdale-Ladd, 2001). Bu şekilde oluşturulmuş eserler siyahî

çocuklar için çok-kültürlü edebiyat anlamına gelir. Siyahî çocukların tanıyıp ilişki

kurabilecekleri karakter ve ortamları bulabilecekleri bir edebiyata sürekli maruz kalmalarıyla

okuma çok daha cezp edici ve başarılı bir etkinlik haline gelebilir (Bell ve Clark, 1998).

Eleştirel Irk Teorisi bu bağlamda oluşturulmuş edebiyat eserlerinin varlığını ve Beyaz

olmayan Amerikalıların bu tür bir edebiyata ne ölçüde ulaşabildiklerini sorgular.

Gangi (2008) edebiyat ders kitapları ve profesyonel kitapların yanı sıra kitap okuma

listelerini, ödülleri, okul kitap fuarlarını ve çocuk edebiyatı kitaplarını Eleştirel Irk Teorisini

kullanarak incelemiştir. Gangi analizlerinden Amerika Birleşik Devletleri’ndeki edebiyat

öğretiminde “tahammül edilemez bir Beyazlık” olduğu sonucunu çıkarmıştır. Bir başka

deyişle öğretmenlerin edebiyat öğretimi ve çocukların kitap okuma tercihlerini yönlendirecek

araçlarının çoğu Beyazlara fayda sağlarken siyahî çocukları marjinalize ediyor (Hughes-

Hessel, Berkley, Koethler, 2009).

Siyahî kültürü betimleyen kitaplar oldukça hayati bir öneme sahiptir çünkü bu kitaplar

çocuklara kitapla etkileşim kurmalarını sağlamakla kalmaz, aynı zamanda toplumda sağlıklı

bir hayat sürmeleri için gerekli olan gurur, beceri ve anlayışı da onlara kazandırır. Çocuk

edebiyatında Siyahî kültürü temsil eden kitaplarla ilgili araştırma ve bulguların sonuçlarını

anlayarak, araştırmacılar kendilerini siyahî insanların çocuk kitaplarında olumu bir şekilde

temsil edilmesini sağlayacak farklı seviyelerdeki (içsel, kişilerarası, kurumsal, yapısal)

değişimlerin nasıl meydana geldiğini anlamada daha iyi bir konumda göreceklerdir (Bostic,

2022). Çocuk edebiyatında siyahî insanların nasıl temsil edildiğini araştıran çalışmalar 21.

yüzyılda da devam ediyor.

12
Eleştirel Irk Teorisi, özellikle ırk ve etnik çalışmaları alanında, edebi eleştiri dünyasında da

önemli bir etkiye sahip olmuştur. Akademisyenler, edebi metinlerde ırk ve ırkçılığın nasıl

temsil edildiği ve sürdürüldüğünü daha iyi anlamak için edebiyat analizinde bu teoriyi

uygulamışlardır. "The Color of Water: A Black Man's Tribute to His White Mother" adlı

kitabında, James McBride, Eleştirel Irk Teorisini neredeyse tamamen ırkçı bir toplumda

büyüyen beyaz annesinin deneyimlerini ve etnik kimliğinin cinsiyet ve din gibi diğer baskı

formlarıyla nasıl çakıştığını incelemek için kullanır. McBride'in bu teoriyi kullanımı, ırk ve

kimlik konularının karmaşıklığına ayna tutar ve ırk ve ırkçılık konusundaki geleneksel

anlatıları sorgular. Edebiyatta ırk ve ırkçılığın temsillerine odaklanmasının yanı sıra, Eleştirel

Irk Teorisi, aynı zamanda marjinalleştirilmiş toplulukların seslerine ve deneyimlerine önem

vermeyi amaçlar. Bu, kanunların tarihte beyaz erkek yazarlar tarafından domine edildiği

edebiyat alanında ayrı bir öneme sahiptir. Eleştirel Irk Teorisi, edebi dünyaya çeşitli seslerin,

bakış açılarının ve yaşam stillerinin dahil edilmesini teşvik eder ve bu seslerin geçmişte nasıl

marjinalleştirildiği veya susturulduğunun incelenmesini önerir.

Franzak (2003) Eleştirel Irk Teorisi bakış açısıyla iki genç-yetişkin romanı Tears of a Tiger

(Draper, 1994) ve Whirligig’i (Fleischman, 1998) incelemiştir. Franzak romanların bu bakış

açısıyla okunmasının kitaplardaki ırkçı ifadeleri okuyucunun yorum ve anlayışının merkezine

yerleştirdiğini iddia eder. Franzak iki kitabın birlikte öğrencilerin ırksal kimliği ve adalet,

iyileşme ve umut kavramlarını anlamaları için güçlü bir fırsat sunduğu sonucuna varmıştır

(Hughes-Hessel, Berkley, Koethler, 2009).

Eleştirel Irk Teorisinde hikâye anlatıcılığı ve karşı-hikâye anlatıcılığı oldukça güçlüdür çünkü

bu siyahî insanların çoğunluk tarafından kabul görmüş evrensel inançlarla mücadele ederken

her gün yüzleştiği ırkçı hareketleri açığa çıkarır. Geleceği değiştirmek için, bu hikâyelerin ve

yaşanan deneyimlerin anlatılması, dinlenilmesi ve bu hikâyeleri Eleştirel Irk Teorisine

bağlayacak şekilde analiz edilmesi gerekmektedir (Bowman, Rocco, Peterson, Adler, 2009).

13
Yani hikâye anlatıldığında hikâyenin kilit unsurlarının incelenmesi, Eleştirel Irk Teorisi

edebiyatı tarafından geliştirilmiş tema, öneri ve yasal argümanlara dayalı olarak yapılmalıdır.

Bu analiz aynı zamanda açık bir şekilde Eleştirel Irk Teorisinin tanımlamaları ve

kavramlarına dayanmalıdır (Bowman, Rocco, Peterson, Adler, 2009).

Eleştirel Irk Teorisinin karşı hikâye anlatma argümanı Amerika Birleşik Devletlerindeki

eğitim müfredatındaki eşitsizlik göz önünde bulundurulduğunda oldukça gerekli bir eylemdir.

Eleştirel Irk Teorisinin karşı hikâye anlatma argümanı olmadan gerçek hikâyeler asla halk

tarafından bilinmeyecek ve belki de dünya her şeyin yolunda olduğuna inanacak ve bu

durumu bu şekilde kanıksayacaktır (Hartlep, 2009).

Eleştirel Irk Teorisine Dönük Eleştiriler

Eleştirel Irk Teorisi (CRT) hem akademik dünyada hem de toplum genelinde birçok eleştiri ve

tartışmaya konu olmuştur. Bazı eleştirmenler, Eleştirel Irk Teorisinin doğası gereği taraflı ve

nesnellikten yoksun olduğunu iddia etmişlerdir, çünkü teori toplumsal adalete adanmıştır ve

yalnızca ötekileştirilmiş toplulukların deneyimlerini ve perspektiflerini ön plana

çıkarmaktadır. Ancak Eleştirel Irk Teorisi savunucuları, bilgi üretimi ve değerlendirme

alanındaki geleneksel yaklaşımların güç dinamikleri tarafından derinden etkilendiğini ve

sıklıkla egemen anlatıları ve perspektifleri güçlendirmeyi hedeflediğini ileri sürmektedir.

Eleştirel Irk Teorisi, bu geleneksel yaklaşımlarla mücadele etmeye ve güç dinamikleri ile

öznelliğin bilgi üretimindeki rolünü kabul etmeye çalışmaktadır.

Yine bazı eleştirmenler, CRT'nin özellikle üniversite kampüslerinde sansürü teşvik ettiğini ve

konuşma özgürlüğünü bastırdığını ileri sürmüşlerdir. Ancak Eleştirel Irk Teorisi kuramcıları,

bu teorinin, özgür konuşma ve akademik özgürlük ilkelerine bağlı olduğunu ileri sürmekle

birlikte teorinin daha kapsayıcı ve adil bir ortam yaratmayı hedeflediğini, bu ortamda tüm

seslerin duyulup değerlendirilebileceğini savunmaktadır. Eleştirel Irk Teorisinin herhangi bir

14
görüşü bastırmak ya da sansür uygulamak gibi bir amacı yoktur, aksine baskın olan anlatıları

sorgulamaya ve marjinalize edilmiş sesler için bir platform sağlamaya çalışmaktadır.

Eleştirmenler, bu teorinin beyaz insanlar üzerinde ters ırkçılık ya da ayrımcılığı teşvik ettiğini

ileri sürmüşlerdir, fakat Eleştirel Irk Teorisi savunucuları, teorinin herhangi bir gruba

ayrımcılık yapmayı savunmadığını, bilakis ırkçılık dahil tüm zulüm araçlarını sorgulamaya ve

yıkmaya çalıştığını iddia etmektedir. Eleştirel Irk Teorisi, ırkçılığı sistemik bir yapı olarak

tanımlar ve güç dinamikleri ile iltimasların nasıl sürdürülüp güçlendirildiğine dikkat çekmeye

çalışır, belirli bir ırk grubunu hedef almaz.

Günümüzde Eleştirel Irk Teorisi

Eleştirel Irk Teorisi hızlı bir biçimde sosyal teorinin önemli bir dalı haline gelmiştir ve ilk

ortaya çıktığı ülke olan Amerika Birleşik Devletleri sınırlarını aşarak Avrupa, Güney

Amerika, Avustralya ve Afrika’da aydınların eserlerinde kendine yer edinmiştir. Eleştirel Irk

Teorisi, ırk ve ırkçılık üzerine araştırma yapmanın yanıltıcı ve hatta endişe verici olduğunu

savunan farklı görüşlerdeki insanlar tarafından sıklıkla kötülenir. Genellikle bu yaklaşımı

anlayamamaktan veya teorinin fazla basitleştirilmesinden güç alan bu tarz saldırılara karşın

Eleştirel Irk Teorisi, büyümeye ve dünyada ırksal eşitsizlik politika ve uygulamaları

konusunda en önemli yaklaşım haline gelmeye devam etmektedir (Rollock ve Gilborn, 2011).

Sonuç

Sonuç olarak, Eleştirel Irk Teorisi (CRT) 1970'lerde ortaya çıkan bir fikir akımıdır.

Geleneksel hukuki analizler, ırk ve ırkçılık konularını yeterince ele alamadığı için ortaya

çıkmıştır. Sosyal adaleti sağlama ve siyahî toplulukların deneyim ve yaşam tarzlarına

odaklanmaya çalışmıştır. Bu kuramın edebiyat eleştirisi ve eğitim alanlarında çarpıcı

yansımaları olmuştur ve, aynı zamanda birçok eleştiri ve tartışmanın da odak noktası haline

gelmiştir. Eleştirel Irk Teorisi akademi dünyasında ve toplumda halen tartışılmasına karşın,
15
Amerikan toplumunda ırk ve ırkçılık konularını anlama ve çözmeye yönelik önemli ve etkili

bir yaklaşımdır. Eleştirel Irk Teorisi, güç odakları ve ayrıcalıklı sınıfların sistemlerini karşı

koymaya çalışmakta ve ırklar-arası adaleti teşvik edecek sosyal ve hukuki değişiklikler talep

etmek için argümanlar üretmektedir.

Kaynakça

Bell, D. (1980). Brown v. Board of Education and the Interest Convergence

Dilemma. Harvard Law Review. 93: 518–533.

Bostic, Q. R. II. (2022). When They See Us in the Pages: The Representation of Black and

Brown Males in Children’s Literature. Dissertation, Georgia State University,

https://doi.org/10.57709/26850364

Bowman, L., Rocco, T. S., Peterson, E., and Adker, W. A. (2009). Utilizing the Lens of

Critical Race Theory to Analyze Stories of Race, Adult Education Research

Conference. Erişim adresi: https://newprairiepress.org/aerc/2009/papers/7

Carbado, D. ve Roithmayr, D. (2014). Critical Race Theory Meets Social Science. Annual

Review of Law and Social Science, 10(1):149-167. https:dx.doi.org/10.1146/annurev-

lawsocsci-110413-030928

Chang, R. S. (1993). Toward an Asian American Legal Scholarship: Critical Race Theory,

Post-Structuralism, and Narrative Space. California Law Review 81: 1241–1323.

Crenshaw, K. (1989). Demarginalizing the Intersection of Race and Sex: A Black Feminist

Critique of Antidiscrimination Doctrine, Feminist Theory and Antiracist

Politics. University of Chicago Legal Forum 139–167.

16
Curry, Tommy. (2009) Critical Race Theory. Encyclopedia of Race and Crime, 166-9

Çil, Volkan. “Edebiyat Eleştirisi ve Kuramları”.

Delgado, R. ve Stefancic, J. (2001). Critical Race Theory: An Introduction. New York: New

York University Press.

Franzak, J.K. (2003). Hopelessness and healing: Racial identity in young adult literature. The

New Advocate, 16(1): 43–56.

Gangi, J. M. (2008). The unbearable whiteness of literacy instruction: Realizing the

implications of the proficient reader research. Multicultural Review, 17(1): 30–35.

Hartlep, N. D. (2009). Critical Race Theory: An Examination of its Past, Present, and Future

Implications.

Heflin, B. R. ve Barksdale-Ladd, M. A. (2001). African American children’s literature that

helps students find themselves: Selection guidelines for grades K–3. The Reading

Teacher, 54(8): 810–19.

Hughes-Hassell, S., Barkley, H. A., ve Koehler, E. (2009). “Promoting Equity in Children’s

Literacy Instruction: Using a Critical Race Theory Framework to Examine

Transitional Books.” American Association of School Librarians.

Johnson, M. (2011). The value of literary criticism. The Journal of Literary Analysis, 2(1),

43-56.

Lopez, I. H. (1997). White by Law: The Legal Construction of Race. New York, NY: New

York University Press.

McBride, J. (1996). The color of water: A black man's tribute to his white mother. New York,

NY: Riverhead Books.

17
National Assessment of Education Progress (NAEP). (2007). Percentages at or above each

achievement level for reading, grade 4, by year, jurisdiction, and race or ethnicity

(from school records) [SDRACE]: 1992, 1994, 1998, 2000, 2002, 2003, 2005, and

2007. Washington, D.C.: U.S. Department of Education.

http://nces.ed.gov/pubsearch/pubsinfo.asp?pubid=2007496

Rollock, N. ve Gillborn, D. (2011). Critical Race Theory (CRT), British Educational

Research Association. Erişim Adresi: https://www.bera.ac.uk/publication/critical-race-

theory-crt

Sleeter, C., & Grant, C. A. (2011). Making choices for multicultural education: Five

approaches to race, class, and gender (5th ed.). Boston, MA: Pearson.

Solorzano, D., Ceja, M., & Yosso, T. (2000). Critical race theory, racial microaggressions,

and campus racial climate: The experiences of African American college students. The

Journal of Negro Education, 69(1/2), 60-73.

18

You might also like