You are on page 1of 41

Home » TÜRKİYE'DEN SESLER » Atatürk'e yazdığı af mektubuyla Sabahattin Ali'nin başı

öne eğildi mi?


:
Atatürk'e yazdığı af
mektubuyla Sabahattin
Ali'nin başı öne eğildi mi?
Naman Bakaç, Independent Türkçe için yazdı
Naman Bakaç | @namanbakac |
!
Pazartesi 1 Mart 2021 8:17

Atatürk’e Yazılan Af Mektubu


:
Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal EN ÇOK OKUNANLAR
Hazretlerine Uğur
Dündar:
Paramount
“Zât-ı âlinizi îmâen ve Otel
telmihen tahkiri mutazammın skandalında
(imâ ve kastederek hakaret eden) yeni sayfa

bir şiiri yazmış ve okumuş olmak


cürmü ile bir sene hapse mahkûm
edildim. Beni en çok üzen Güney Kore'de gizli
kamera pornosu
yediğim ceza değil, sizin büyük
salgını: Rıza dışı
isminizin şahsî intikam vasıtası fotoğraf ve
olarak kullanılmasıdır. Ben böyle görüntüler
kontrolsüzce
bir şey yapmadım ve buna yayılıyor
inanmanızı rica ediyorum.
Galatasaray’ın yeni
Sizden affımı rica ediyorum. Beni başkanı Elmas:
affedecek kadar büyük ve iyi Futbolumuz
kalpli olduğunuzdan eminim. Cumhurbaşkanı
Erdoğan’ın
Ellerinizden öperim efendim.” yatırımlarına yakışır
şekilde olmalı
Dokuz şiiri; Sezen Aksu, Ahmet
Sezgin Baran
Kaya, Nükhet Duru ve Edip Korkmaz'la
Akbayram tarafından fotoğrafı çıkan
Yargıtay üyesi
seslendirilerek bir hayli popüler Nemli'den
olan, Kürk Mantolu Madonna ve açıklama
Kuyucaklı Yusuf romanı ile de
geniş kitleler tarafından okur sayısı
Netflix'in tarih
milyonlara ulaşan şair, hikâyeci, danışmanı: Prens
romancı ve çevirmen Sabahattin William, kardeşi
Harry'yi Meghan
Ali’nin 14 Nisan 1933’te Konya Markle yüzünden
Hapishanesi’nde iken Atatürk’e kovdu
yazdığı mektubundan bir bölüm.
Sabahattin Ali’nin mektubunda
geçtiği ifadeyle Atatürk’e
Hazretlerine diye başlamasına,
affını rica etmesine, Atatürk’ün

Bebek
:
ellerinden öpmeyi dilemesine ve Bebek
ağlamasını
büyük isim olarak gördüğü Atatürk hemen
üzerinden şahsi intikam aracı durduran
kundaklama
olarak kullanıldığı demesine yol tekniği viral
açan olay neydi? oldu

Sabahattin Ali, Almanya dönüşü Bilim


sonrası Konya’da Almanca insanları:
öğretmenliği yaptığı zamanda Darwin
cinsel seçilim
katıldığı dost toplantılarının hakkında
birinde, bir şiir okur. Şiir Bektaşi yanıldı

taşlamasını andıran bir tarzda


kaleme alınmıştır. Şiirde Atatürk,
İsmet İnönü ve Kel Ali’ye (Ali Çinli
şirket 28
Çetinkaya) hakaret ettiği saatte 10
gerekçesiyle Sabahattin Ali, ihbar katlı bina
dikti
edilir ilgi mercilere. Bu ihbarı
yapanlardan birinin Cizîra-Botan
mirlerinden olan Bedirhanilerin
ileri gelen siması Türkçü-Kemalist
Cemal Kutay tarafından yapıldığı Harry Potter'ın
20.
ileri sürülür. Mezkûr ihbar yıldönümünde
soruşturmaya, soruşturma 22 Aralık hesaplandı:
1932’de tutukluluğa, tutukluluk Hogwarts'ta
okumanın
mahkeme safhasıyla 14 aylık maliyeti ne?
cezaya, cezada memuriyetten
Akit yazarı: Çok
kaydının silinmesine kadar ilerler. şey mi istedik,
Cumhuriyetin 10.yıl münasebetiyle Ekrem
çıkarılan afla da 1933 yılında İmamoğlu’ndan?

Hapishane Şarkısı-5 şiirinde geçtiği


gibi

SON HABERLER
:
Erdoğan: Türkiye üzerine düşeni
fazlasıyla yaptı, somut adım atma
sırası AB'de

Eski Ayasofya baş imamı


Boynukalın: Ezandan rahatsız olan
haydi Yunanistan'a, Ermenistan'a

Beyaz Saray: İran'ın yeni


Cumhurbaşkanı, işlediği insan
hakları ihlallerinden sorumlu
tutulacak

Kurşun ata ata biter, ceza yata yata Japonya’dan Avrupa'ya Çin çağrısı:
biter. Hint Pasifik'te daha güçlü askeri
varlık bulundurun
Bir ihbar sonucu, Sabahattin Ali’nin
Erdoğan’ın “müzik kısıtlaması”
Konya ve Sinop hapishanelerinde
açıklamasına muhalefet ve
yatmasına neden olan müzisyenlerden tepki: Ülke senden
Memleketten Haber şiirine rahatsız, ona ne yapacaksın?

bakıldığında İsmet İnönü ve Kel Ali


(Ali Çetinkaya) ismi zikredilirken,
Atatürk’ün ismi Sabahattin Ali’nin YAZARLAR
mektupta dile getirdiği ifadeyle
söyleyecek olursak; îmâen ve
telmihen:

Hâlâ taparlar mı koca terese?

ve

Koca teres kafayı bir çekince


şeklinde iki kere geçen “teres”
kelimesi yüzünden ceza alır.

Memleketten Haber isimli şiir ise


aşağıda olduğu gibidir:

Lauren Pinnington
:
Lauren Pinnington
Hey ana vatandan Bana 32 yaşında bipolar teşhisi kondu,
ayrılmayanlar 20'li yaşlarım çalınmış gibi
hissediyorum
Bulanık dereler durulmuş Bonnie Kristian
mudur? Biden, Rusya'ya karşı tutumunu
değiştirdiği için Putin'le görüşmesi
Dinmiş mi olukla akan o kanlar? başarılı oldu

Jeremy Corbyn
Büyük hedeflere varılmış mıdır?
Aşı milliyetçiliğinin suçlusu G7
Asarlar mı hâlâ hakka tapanı? liderleri: Bu utanç verici tutum
pandemiyi uzatacak
Mebus yaparlar mı her Anita Bhatia
şaklabanı? Kadınlara ve kız çocuklarına cesur
yatırımlar yapılmadan G7 hedeflerine
Köylünün elinde var mı sabanı? ulaşılamaz

Patrick Cockburn
Sıska öküzleri dirilmiş midir?
Britanya yoksul ülkelerin doktorlarını
ve hemşirelerini avlayan bir parazittir
Cümlesi beli Evet der enelhak
dese
TÜRKİYE'DEN SESLER
Hâlâ taparlar mı koca terese?

İsmet girmedi mi hâlâ kodese?

Kel Ali'nin boynu vurulmuş


mudur?

Koca teres kafayı bir çekince

……………………….

İskender’e bile dudak bükünce

Hicabından yerler yarılmış


mıdır?

Af mektubundan önce, ceza alarak


memuriyetten atılmasına yol açan
olayla ilgili şu tarihsel bilgileri
Ahmet Tarık Çelenk
:
Ahmet Tarık Çelenk
vermek yararlı olacaktır. Sabahattin
Kırılan kollar yen içinde kalabiliyor
Ali’nin Kuyucaklı Yusuf isimli mu?
romanı, 1937’de yayınlanmadan
önce Cemal Kutay’ın sahibi olduğu Prof. Dr. Mehmet Çelik
Yeni Anadolu gazetesinde tefrika Sen bir mültecisin II
edilir. Gazetelerde bu tür hikâye ve
romanların tefrikasını bugünün
diliyle söyleyecek olursak, TV
Celalettin Can
dizileri gibi hararetle takip
“Adınız neydi abicim?”… Güvenlik
edildiğinden, hatırı sayılır bir okur kuvvetlerinin tipik bir Ogün Samast
kitlesi olur mezkûr romanın muhabbeti neye işaret? … (1)

dolayısıyla da Cemal Kutay’ın Doç. Dr. Umut Hacıfevzioğlu

gazetesinin de. 1985’te Kuyucaklı Siyasette yalan ve tarih yazımı


Yusuf romanı, başrollerinde Bulut
Aras’ın oynadığı filme de çevrilir
bu arada. Cemal Kutay’ın gazetesi Dr. Gökhan Çınkara

bir hayli tiraj alırken, Sabahattin Ali Bennett-Lapid hükümetini anlamak:


romanı daha sonraları parası İdeoloji, aktörler ve kurumlar (1)

ödenmediği ve Cemal Kutay’ın


fikriyatıyla düştüğü anlaşmazlıktan DÜNYADAN SESLER
dolayı tefrika etmeyi bırakır.[1]
Gazetenin tirajı da doğal olarak
düşer. Cemal Kutay bu durum
karşısında büyük bir ihtimalle,
intikam duygusuyla hareket eder ve
yukarıda geçen Memleketten
Haber şiirinin okunduğu bir dost
ortamında muhbirlerin de etkisiyle
Sabahattin Ali’yi ihbar eder. Yeni
kurulan Cumhuriyet’in liderine
hakaret etmek, tek parti
döneminde ceza almaya kâfi bir
gerekçeydi. Nitekim böyle oldu ve
cezasını geçirdiği Sinop

İyad Ebu Şakra


:
İyad Ebu Şakra
Cezaevi’nde bundan dolayı
Komşularının demokrasisi karşısında
Atatürk’e hitaben bir mektup Arapların devri gerçekten sona mı erdi?
kaleme alır Sabahattin Ali.
Semir Ataullah

Mezkûr mektup, Ankara’da Lübnan: Kendisinden geriye bir şey


kalmayan ordu ve devlet
Cumhurbaşkanlığı Arşivi’nde
bulunmaktadır. 1933 tarihli bu Racih Huri

mektup, Reisi Cumhur Gazi Batı'nın İpek Yolu ile yüzleşme


projesi
Mustafa Kemal Hazretlerine
hitabıyla başlar, suçsuzluğunu dile
Nebil Amr
getiren argümanlarıyla devam eder
İsrail: Profesyonelin acemi ile yer
ve sonu da affını rica edip, el öpme değiştirmesi
isteğiyle de sonlandırır Sabahattin
Ali. Mustafa Fahs

Biden ve Putin fotoğraf çekinmekle


yetindi
:
“Reisicumhur Gazi Mustafa
Kemal Hazretlerine,

Zât-ı âlinizi îmâen ve telmihen


tahkiri mutazammın (imâ ve
kastederek hakaret eden) bir şiiri
yazmış ve okumuş olmak cürmü
ile bir sene hapse mahkûm
edildim. Mahkeme zabıtlarının
sathî bir tedkiki bile bu kararın
nasıl bir zihniyetin tesiri altında
verildiğini isbat edebilir. Fakat,
Temyiz Mahkemesi tarafından
tasdik edilmiş olması, hükmün
isabetsizliğine dair daha çok söz
söylemekten beni alıkoymaktadır.
Beni en çok üzen yediğim ceza
değil, sizin büyük isminizin şahsî
intikam vasıtası olarak
kullanılabilmesi ve buna
müsamaha edilmesi keyfiyetidir.
Kablî (önfikirli) hükümlerden,
sakat düşüncelerden ve
lüzumsuz korkulardan uzak bir
heyete her zaman
kabahatsizliğimi ispat edebilirim.
:
Fakat bütün bunlara lüzum
kalmadan işi sizin yüksek
kararınıza bırakmayı tercih
ettim: ‘Ben böyle bir şey
yapmadım’ diyor ve buna
inanmanızı rica ediyorum. Benim
şimdiye kadar yalan söylediğim
görülmemiştir. Ne karakterde bir
adam olduğum da Maarif
Vekâleti’nden sorulabilir.
Herhalde bana inanacağınızı
ümit ediyorum. Şimdilik kendi
sözlerim ve teminatımdan başka
müeyyidesi (yaptırımı) olmayan
bu iddiam inanılacak kuvvette
görülmediği takdirde yine size
müracaat ediyor ve affımı rica
ediyorum. Eninde sonunda
hakkımı ispat edeceğimi
bilmesem böyle bir ricada
bulunmazdım. Beni affedecek
kadar büyük ve iyi kalpli
olduğunuzdan eminim.
Ellerinizden öperim efendim. 14
Nisan 1933. Konya
Hapishanesi’nde mevkuf, Konya
Muhtelit Orta mektep Almanca
Muallimi Sabahattin Ali”
:
Sabahattin Ali tarafından Atatürk’e
Yazılmış 14 Nisan 1933 Tarihli Mektup.

Sabahattin Ali’den Savunma ve


Kaçınılmaz Olan Kimi Sorular

Sabahattin Ali’nin mektubu, Nazım


Hikmet’in Atatürk’e yazdığı Af
mektubu ile kıyaslanacak olunursa,
[2] mektuptaki üslup ve dil
açısından, daha az yalvarıcı, daha
az alttan alıcı olduğu rahatlıkla
görülecektir. İçerik olarak ise
Sabahattin Ali’nin Hayat isimli
şiirinde:
:
Yaşamak, mevzuatı
çiğnemek, talihi devirmektir

Dünyayı parmağının ucunda


çevirmektir

Yaşamak, yatağından seller gibi


taşmaktır.

şeklinde geçen; ne mevzuatı


çiğneyen ne talihi deviren ne de
seller gibi taşkın bir edayla
yazmadığı da rahatlıkla
görülebilecektir. Sinop Cezaevi’nde
iken yazdığı Hapishane Şarkısı-5
şiiri ki Edip Akbayram tarafından
Aldırma Gönül ismiyle
seslendirilmiş olup, oldukça
popüler bir şarkı olarak gönüllerde
de taht kurmuştur. Şarkıda geçen
Aldırma gönül, aldırma, Başın öne
eğilmesin…. mısralarının hem
öncesinde yaşadığı baskı,
tutuklama, kovuşturma ve yıldırma
politikalarına karşın bir tepkisi hem
de dilediği af mektubuyla gelmeyen
adalete karşı duyduğu bir nevi geç
kalınmış olmanın halet-i ruhisiyle
yazılan gönül aldırma sakın
bunlara, ağladığın da sakın
duyulmasın, yeter ki bundan sonra
başın öne eğilmesin dercesine
kendine çıkardığı bir ders şeklinde
okunabilir. Bu okumanın bir tür
edebiyat hermenötiği açısından
:
değerlendirilmesi yerinde
görülebileceği gibi, edebiyat
eleştirmenliğinin sınırları içinde
kalan bir okuma biçimi olarak da
görülmesi mümkündür.

Sabahattin Ali’nin mahpus


yatmamak, başına örülen komployu
ortaya çıkarmak için Atatürk’e
yazdığı af mektubu dışında,
yukarıda ismi geçen kitabın
tutanaklarında da görüleceği gibi,
kimi itiraz dilekçeleri de kaleme
alır. Bu dilekçelerin birinde, Cemal
:
Kutay’ın Atatürk’ün ismini
kullanarak başına çoraplar
ördüğünü, bunun nedenin de
tefrika ettiği romanının parasının
ödenmemesi olduğunu anlattıktan
sonra meseleyi ailesinin asker bir
aile olduğuna, bu vatan için
kanlarını akıttığına ve vatan haini
olmadığına dair cümleler
serdederek, konuyu her nasıl kabil
görülecekse şayet, Kürt
meselesinin şu kulpuna bağlar
Sabahattin Ali:

“Benim babam asker, babamın


babası asker, anamın babası yine
askerdir. Bu adamların hepsi, bu
memleket için kanlarını
dökmüşlerdir. Ve benim şimdi
damarlarımda dolaşan kan, bu
adamların kanıdır. Benim bu
memlekete, bu memleketi
kurtaranlara ihanet etmeme imkân
yoktur. Bu memlekete ve memleket
evladına silah atan asi Kürt
derebeylerinin ahfadı(torunu)
değilim.”[3]

Sabahattin Ali’nin Asi Kürt


derebeyleri dediği, Cizîra-Botan
mirlerinden Bedirhan Bey’in
torunları olduğu tarih kitaplarından
hemencecik fark edilecek bir husus
olduğunu hemen not edelim.
Cemal Kutay ise, Bedirhan Bey’in
:
torunlarından biri. Tıpkı senarist
Ayşe Şasa, Dışişleri eski bakanı
Emre Gönensay, Galatasaray Kulüp
başkanlığı yapmış Tevfik Ali Çınar,
Paris’te ilk Fransızca-Kürtçe
sözlüğü yazan Kamuran Bedirhan,
yine Latin Alfabesiyle yayıncılıkta
çığır açmış olan Celadet Bedirhan,
Atatürk döneminin ilk Milli Eğitim
Bakanı Vasıf Çınar’da Sabahattin
Ali’nin zikrettiği Asi Kürt
Derebeylerinin torunlarından
sadece birkaçı. Cemal Kutay’ın
babası Tahir Muhlis Bey ise,
Cumhuriyetin ilk dönemlerinde
bugünkü ismiyle Yargıtay
başkanlığı yapmış, olayın geçtiği
dönemde de Konya’da İstinaf Ceza
Mahkemeleri Reisi olduğu
düşünüldüğünde Sabahattin Ali’nin
kendisine örülmeye çalışılan çorabı
söküp atmaya çırpındığı
söylenebilir.
:
Sabahattin Ali’de mevcut düzen
tarafından bir tür asi, muhalif,
muarız görülen bir isim olarak
tebarüz etmiş bir isim. Peki, neden
bir asi ya da muhalif başka bir asi
ya da muhalifler üzerinden kendini
aklamaya çalışır sorusu hem
rasyonel hem de meşru bir soru
olacaktır ilkin. Şiirde hakaret olsa
bile, ihbar gibi negatif bir yöntemle
Sabahattin Ali’nin cezalandırılması
ve hapis yatması kabul
edilemeyeceği gibi, Sabahattin
Ali’nin kendisini savunması için
damarlarında dolaşan kana ya da
:
asker olan ailesinin soyuna-sopuna
giderek bir tür soy-sop
milliyetçiliğine dayandırması ve
ardından Cumhuriyet ideolojisine
muhalif kimi Bedirhanilere
meseleyi bağlaması ihbarın başka
bir şekli değil midir?
Argümantasyonunu milliyetçiliğe
dayandırması sosyalist kimlikle
bağdaşık bir tutum mudur?
Kürtlerin, öncesinde Osmanlı
sonrasında da Cumhuriyet
ideolojisine karşı kültürel ve kimlik
hakları için yaptığı mücadeleyi
karalaması ya da suçlaması
kendisinin aklanması için bir
dayanak konusu olabilir mi? Üstelik
Cumhuriyet elitleri tarafından
sürekli baskıya, cezaya, mahpusluğa
duçar kalmış ve katli de 1948’de
hazin bir şekilde faili meçhul olan
Sabahattin Ali’nin, resmi belge
niteliğindeki tutanak ve
dilekçelerinde geçen bu
argümanlar çelişki olarak
görülmeyecek midir? Yoksa ceza
almamak için bir başka mağdurun
üstüne basarak kendini temize
çıkarmak, psikolojik savunma
mekanizmasına mı bağlanmalıdır?
Ya da insanoğlu böyledir işte ne
yaparsın, bir başkasını kötüleyerek
kendini aklar şeklinde bir
normaliteye mi bağlanmalıdır
:
yaptığı? Sosyalist ve toplumcu bir
kimliği olsa da, sözkonusu olan
Kürtler ve Kürt sorunu olunca
Cumhuriyet ideolojisine
bağlılığının veya Anayasada geçen
ifadeyle söylenecek olursa Atatürk
milliyetçiliği kimliğine mi
düşmeliydi Sabahattin Ali? Kişinin
kendi düşüncesiyle barışık olmasını
engelleyen siyasal ve tarihsel
koşullara mı bağlanmalı bu
savunusu? Ya da sağcı veya solcu
fark etmez, sözkonusu olan
Kürtler/Ermeniler veya
Kürt/Ermeni sorunu olunca bir tür
turnusol kâğıdı işlevi görürcesine
kişiye dair gerçek kimlikler su
yüzeyine mi çıkıyor? Soruları biraz
daha ilerletecek olursak,
Kemalizm/Tek Parti ideolojisi
döneminde baskıya maruz kalmış
bir sosyalist muhalifin, ezilen
halklardan Kürtler olunca
milliyetçilik ve Kemalizm gibi
(Çünkü ailesinden asker elitlere ve
kan milliyetçiliğe bağlayan
ifadelerinden dolayı) Sosyalist
düşünceye mesafeli bir anlayışın
aslında “yok birbirinden farkı”
kestirmesiyle çıkarılacak bir sonuç
olarak mı okunmalıdır? Kemalizm
ve Sosyalizmin son kertede
aydınlanma ideolojisinin farklı
türevleri olarak görülmesi
:
gerektiğinden yola çıkılarak,
aslında işin “normalitesi de budur”
denilip işin içinden mi çıkılmalı?
Aydın’da öğretmen iken Komünist
faaliyetlerinden dolayı yargılanmış
ve üç ay mahpus yatmış, ardından
da sürekli takibata, baskıya maruz
kalmış bir muhalifin bir tür
takiyyesi olarak görülüp, bu durum
normal mi karşılanmalıdır?
Dönemin baskıcı karakterinden
dolayı insanların ceza almamak için
zamanın ruhuna uygun hareket
etmesini zorunlu kılmasından
dolayı mevcut dönemin iklimini
yaratanlardan mı kabahati aramak
gerekir? Bu ve buna benzer pek
çok soru sıralanabilir.

Hem af mektubu, hem tutanaklar


hem de itiraz dilekçeleri bu
soruların ima ettiği hallerin genel
bir bileşkesi de olabilir. Tüm bu
sorular Sabahattin Ali’nin
şairliğine, hikâyeciliğine ve
romancılığına halel getirmek için
sorulmuş sorular değil. Halk
edebiyatından tutun divan
edebiyatı tarzıyla yazdığı kimi
şiirlerine oradan da neo-epik
denilebilecek türden yazdığı hikâye
ve romanlara kadar (Kuyucaklı
Yusuf, İçimizdeki Şeytan,
Değirmen, Kürk Mantolu
Madonna, Sırça, Köşk) edebiyatta
:
hatırı sayılır bir yer edinmiş olan
Sabahattin Ali’nin insan olarak
hatalarının, çelişkilerinin,
zaaflarının hatta kimi edebiyat
eleştirmenleri tarafından
dillendirildiği gibi[4]
bocalayışlarının, arayışlarının,
zıtlıklarının[5] popüler edebiyat
kamusu ve kanonu tarafından
perdelenmesine bir tür itiraz olarak
okunmalıdır, tüm bunlar. Nazım
Hikmet, Necip Fazıl gibi
edebiyatçıları toplum olarak
kültleştirme zaafımıza veya insan
denilen varlığı ontolojik olarak bir
bütün şekilde algılamayıp, kimi $
edebi klikler tarafından göz ardı
edilen negatif yönlerinden,
KORONAVİRÜS HABER SİYASET
Sabahattin
DÜNYA
Ali’de BİLİM
YAŞAM
maalesef payını
KÜLTÜR
almış popüler ya da kült
YAZARLAR TÜRKİYE'DEN SESLER
edebiyatçılardan birisidir. Popüler #
ya da kült SESLER
DÜNYADAN kelimesiniEKONOMİ SPOR
vurgulamamıza yol açan ise 2019
SAĞLIK RÖPORTAJ DOSYA VİDEO
yılı verilerine göre Sabahattin
Ali’nin yaklaşık 9,6 Milyon
kitabının basılması ya da okunması
oluşudur. Ancak asıl olarak, askıda
bıraktığımız yukarıdaki soruları,
edebiyat tarihçileri ya da edebiyat
eleştirmenlerinin araştırmalarında
veya yazılarında dikkate almasının
ahlaki bir tutum olduğunu da
belirtmeden geçmemek gerekir.
"
:
Sabahattin Ali’nin Arayışları,
Bocalamaları ve Çelişkileri

Sabahattin Ali’nin arayışları,


bocalamaları, çelişkileri ve
açmazlarını şiirlerine bakıldığında
da rahatlıkla görülebilir. Hece
vezniyle yazdığı halk edebiyatı tarzı
söyleyişleri kadar Terkib-i Bend ve
Mesnevi isimli şiirlerinde hatta
Gazel Naziresi isimli şiirinde
olduğu gibi Divan Edebiyatı
tarzıyla yazdığı şiirleri belki de
yaşadığı dönemin geçiş dönemi
olması, ya da gelenek-modernlik
kıskacı altındaki tarihsel koşulların
varlığına pekâlâ bağlanabilir. Ya da
Beş Hececiler, Servet-i Fünuncular,
Milli Edebiyatçılar gibi isimlerle
birlikte olduğu dönem olduğu
kadar, toplumcu eğilimini yansıtan
Resimli Ay ve Marko Paşa
dergilerindeki yazıları da
Sabahattin Ali’deki arayışı,
bocalamayı, çelişkileri göstermesi
açısından somut örnekler olarak
ileri sürülebilir. Belki de tüm bunlar
yeteneğini ve yetkinliğini
:
göstermektedir. Çünkü edebiyat
ve/ya edebiyatçı içinde bulunduğu
tarihsel ve toplumsal koşulların bir
tür zamane çocuğudur, etkilenir,
etkileşir ve dönemin ruhu üzerine
adeta yapışabilir. Bulunduğu
dönemde arayışların, gel-gitlerin,
yatağını bulamamışlığın ya da
açmazların dönemidir denilse
abartı olmayacaktır. Daha on yedi
yaşında Balıkesir Öğretmen
Okulu’ndayken arkadaşlarıyla
birlikte çıkardıkları okul
gazetesindeki şiirlerinden tutun en
son 1946 yılında Ankara’da yazdığı
ileri sürülen Rüzgâr şiirine kadar
geçen süreçte; çelişkilerini,
açmazlarını, hatalarını, arayışlarını,
bocalayışlarını, yalnızlığını,
karamsarlığını, ümitsizliğini,
huzursuzluğunu, intihar etme
isteğini, deli doluluğunu,
umudunu, bedbinliğini rahatlıkla
görebiliriz. Kabaca söylemek
gerekirse Almanya’ya Milli Eğitim
Bakanlığı tarafından gönderildiği
1928 yılına kadar; milli, sufi,
milliyetçi, manevi hatta dini şiirler
yazdığını Almanya dönüşü olan
1930’den sonra ise toplumcu
denilen türden şiirler ve
hikâye/romanlar kaleme aldığını
görmekteyiz. Ziya Gökalp, Ali
Canip Yöntem, Nihal Atsız,
:
Abdülkadir Geylani’ye yazdığı
şiirleri olduğu kadar Atatürk ve
Pertev Naili Boratav’a yazdığı
şiirleri de mevcuttur.

Kimi zaman Dağlar ile Hapishane


Şarkısı-5 şiirlerinde geçtiği gibi;
kabına sığmaz, deli dolu bir kişilik,
ümitvar, hayat dolu ve de direngen
bir hal görülmektedir kendisinden.
Kimi zaman ise; Melânkoli,
Hapishane Şarkısı-1 ve Öyle
Günler Gördüm Ki şiirlerinde
geçtiği üzre; bedbin, huzursuz,
yalnız, ümitsiz ve intihar etme
eğilimi taşıyan halet-i ruhiyeler
içinde görülür. Bu durumu karşı
karşıya vererek somutlaştırmaya
çalışalım.

Dağlar
Şiirinden:
Hapishane Şarkısı-1:

Başım dağ, saçlarım


kar İhtiyar
çınarlar gibi

Deli rüzgârlarım
vardır Bir
gün içinde devrildim

Ovalar bana çok


dardır Böyle
kepaze bir hayatı
:
Benim meskenim
dağlardır.
Sürüklemekten yoruldum

Hapishane
Şarkısı-5:
Öyle Günler Gördüm Ki şiiri:

Başın öne eğilmesin,


Öyle günler
gördüm ki, dost bildiğim insanlar

Aldırma gönül,
aldırma Ben
yanına varınca, dudağını kıvırdı.

Dertler kalkınca
şaha Öyle
günler gördüm ki, tabanca
şakağımda,

Bir sitem yolla


Allah’a
Tasarladım aydınlık dünyayı
bırakmayı

Görecek günler var daha

Aldırma gönül, aldırma

Melankoli
şiiri:
Kızkaçıran şiirinden:

Ne bir dost ne bir


sevgili
Dağlar dik, çeşmeler kuru
:
Dünyadan uzak bir
deli Yârimin
benzi çok sarı,

Beni sarar
melankoli
Ölüm var, dönelmez geri

Kafamın içersi
ölür
Yürü yağız atım, yürü.

Bütün İnsanlara
Şiirinden: Nefes
isimli şiirden:

Korkutmaz beni
ölüm
Benliğim önünde ululuğunu

Bir şeytan gibi


hürüm
Daima anıyor ya Abdülkadir[6]

Süremez bende
hüküm
Başımız önünde geliyor yere

Ne Allah ne de
Nahit[7]
Işıklar dağıttın sen gönüllere

Çelişkiden Ziyade Dayatmayla


Yaz(dır)ılan Şiir

Sabahattin Ali, Sinop


cezaevinde yatarken, Cumhuriyetin
10.yılı münasebetiyle çıkarılan afla
serbest kalır. Ancak 1933 yılında
:
memuriyetten kaydı silindiği için
artık işsizdir. Baskı, haksızlık, ceza,
takibat, parasızlık ve işsizlik
yüzünden zorluklarla geçen bu
döneminde ayrıca dostlarının
ondan uzaklaşması, selamı sabahı
kesmesi ve kendisinin de yalnızlığa
çekilip adeta dağları mesken
tutmasıyla birlikte üzerine çöken
karamsarlık, ümitsizlik ve intihar
eğilimi 1933 sonrası yazdığı
şiirlerine de oldukça yansır. Bu
dönemde yazdığı üç şiir dikkat
çekicidir. 1934 yılında yazdığı Öyle
Günler Gördüm Ki isimli şiir, 1934
yılında mecburiyetten yazmak
zorunda kaldığı ve Atatürk’e övgü
dolu mısraların yer aldığı Benim
Aşkım şiiri ile 1935 yılında
Ruhumun Dalgaları adında Varlık
Dergisi’nde yer alan şiiri. Bu üç
şiirin arka planına dair edebiyat
eleştirmenleri ile edebiyat
tarihçileri çokça şeyler söylemiş
bulunmaktadır. En fazla üzerinde
durdukları ise Varlık Dergisi’nin
13.sayısında yer alan 15 Ocak 1934
tarihli Benim Aşkım isimli şiiri.
Çünkü memuriyete tekrar dönmek
isteyen Sabahattin Ali, tüm
uğraşılarına rağmen sonuç
alamayınca dönemin Milli Eğitim
Bakanı Hikmet Bayur’un aracılarla
ilettiği Atatürk’e bir kaside
:
yazılması isteğini kabul ederek
Benim Aşkım isimli şiiri kaleme
alır. Ayrıca Esirler isimli piyesini de
Halkevlerinde sahnelenmesini
sağlar. Kaba bir deyimle söylenecek
olunursa Atatürk’e kendini ispatla,
mesleğine dön denilebilecek bir
dayatma sonrası bu yazdıklarıyla
Milli Eğitim Bakanlığı emrine
memur olarak atanır.

Sabahattin ALİ’nin Atatürk’e yazdığı


BENİM AŞKIM adlı şiirinin, 15 Ocak 1934
yılında Varlık Dergisi’nin 13.sayısındaki
orijinal nüshası.

BENİM AŞKIM şiiri ise şöyledir:


:
Bir kalemin ucundan hislerimiz
akınca

Bir ince yol onları sıkıyor,


daraltıyor;

Beni anlayamazsan gözlerime


bakınca

Göğsümü parçala bak kalbim nasıl


atıyor.

Daha pek doymamışken yaşamın


tadına

Gönül bağlanmaz oldu ne kıza, ne


kadına

Gönlüm yüz sürmek ister yalnız


senin katına

Senden başka her şeyi bir mangıra


satıyor.

Sensin, kalbim değildir, böyle


göğsüme vuran,

Sensin Ülkü adıyla beynimde


dimdik duran

Sensin çeyrek asırlık günlerimi


dolduran;

Seni çıkarsam, ömrüm başlamadan


bitiyor.

Hem bunları ne çıkar anlatsam bir


dizeye?
:
Hisler kambur oluyor dökülünce
yazıya

Kısacası gönlümü verdim Ulu


Gazi'ye

Göğsümde şimdi yalnız onun aşkı


yatıyor.

Şiirde geçen şu mısraların,

Göğsümü parçala bak


kalbim nasıl atıyor.

Gönül bağlanmaz oldu ne kıza,


ne kadına

Gönlüm yüz sürmek ister yalnız


senin katına

Sensin, kalbim değildir, böyle


göğsüme vuran,

Sensin Ülkü adıyla beynimde


dimdik duran

Kısacası gönlümü verdim Ulu


Gazi'ye

Göğsümde şimdi yalnız onun


aşkı yatıyor.

ne kadar içten ve sahici olduğunu


kestirmek zor olsa da, buna dair
kimi çıkarsamalarda bulunmak zor
olmasa gerek.
:
Öncelikle Sabahattin Ali; işsiz,
parasız, pulsuz olduğundan doğal
olarak bir iş yapması gerekir ki, bir
şair, romancı ve hikâyeci olarak
yapabileceği şey yazmak veya
öğretmenliktir. Aydın, Konya,
Yozgat, Balıkesir ve İstanbul’da
öğretmenlik mesleğini daha
önceleri icra etmişti. Milli eğitime
dönerek bir iş-aş sahibi olma isteği
insani ve doğal karşılanmalıdır. Etik
olarak yaptığı doğru olmasa da ya
da Hapishane Şiiri-5 mısralarında
geçtiği gibi Başın Öne Eğilmesin,
Aldırma Gönül Aldırma çıkışını
yaparak baş eğmemek gibi bir
seçeneği tercih etmesi ideal olarak
beklense de bu tavra
bürünmediğini görebiliyoruz.
Nazım Hikmet’te de benzerini
gördüğümüz bu tavrı[8] Sabahattin
Ali’nin insani ve doğal refleksi
olarak görmek kadar, yaşadığı
bunalım, karamsarlık, açmazlık,
ümitsizlik, işsizlik ve yalnızlık
hallerine de pekâlâ bağlamak
mümkün. Ancak tarihin
sayfalarında; onuruna, özgürlüğüne
ve saygınlığına halel getirmeyen
edebiyatçı ve sanatçıların da
olduğunu belirtmek gerekecektir.
Sabahattin Ali’nin 1948 yılında
hunharca katledildiği döneme
kadar yaşadığı takibat, soruşturma,
:
hapis yatma, baskı ve haksızlıkları
göz önünde tutacak olursak, kişisel
hayat serüveninde af mektubu
dolayımından başını öne eğdiği
söylenebilir lakin insan denen
meçhul varlık; zikzaklarıyla
hayatını idame ettirir ya da güçlü
ve zaaflarıyla tarihteki yürüyüşünü
sürdürür. Kimbilir belki kendisi de
bu durumdan muzdaripti,
rahatsızdı…

Bir başka çıkarsama ise, ya


Atatürk’ün ya da dönemin kraldan
çok kralcı bürokrat ahalisinin
dayatmacı/baskıcı ya da
İslamcıların sıklıkla dile getirdiği
ifadeyle söylenecek olunursa
Jakoben zihniyetin bir yansıması
olan ve o dönem için Sabahattin
Ali’ye adeta söylenen böyle
olmadığını bizlere ispatla çıkışları.
Belki de Roland Barthes’ın, faşizm
konuşma yasağı değil söyleme
mecburiyetidir. sözünü haklı
çıkaran tipik bir örnek olarak da
okumak mümkün bu hadiseyi.
Çünkü Sabahattin Ali’nin muhalif
kimliğinden ötürü kolay kolay bunu
yazmak istemeyeceği aşikâr. Alex
Carel’in kitabına verdiği isimle
söyleyecek olursak İnsan Denen
Meçhul odur ki; açmazları,
çelişkileri, zaafları ve
handikaplarıyla insandır ve biz
:
insan denen varlığı tüm bu
yönlerini hesaba katarak ancak
insani kâmil mertebesine
ulaşabiliriz. Kültleştirmek, ikon
haline getirmek ya da kültürel
iktidar aygıtını sopa olarak
kullanarak değil. Sabahattin Ali’yi
ölüm ve doğum yıldönümlerinde
kutsamaktan çok onu öldüren
faillere dikkat çekmek, hesap
sormak, sorgulamak ya da maruz
kaldığı baskı, dayatma ve işsizlik
nedeniyle ülkeyi terk etmek
zorunda bırakmayı sorgulamak
hem logosa hem de ethosa daha
uygun değil mi? Doğumunun
114.yıldönümü vesilesiyle lirik ve
epik şiirlerinden spot cümleleri
sosyal medya mecralarında
paylaşmakla yetinmemeyi bilmek
hem ahlaki hem hukuki hem de
insani sorumluluk dairesine girer.

Dinmeyen Baskılar ve Katline


Dair Şüpheler

Sabahattin Ali af edilerek


bir tür tek parti düzeninin
çarklarına girmesine rağmen ya da
hayat gailesi karşısında maaşlı bir
memur olarak hayatını idame
etmesine rağmen, 1965’e kadar
kitapları yasaklanır, 1948 yılında
hunharca katledildiği döneme
kadar da takibatlara uğrar,
:
soruşturmalara maruz kalır,
hapislere düşer, baskı ve
sindirmelerle bir tür dâr-ı zindan
edilmeye çalışılır hayatı. Hapishane
çıkışı sonrası az da olsa yazdığı
kimi şiirlerinde bu halet-i
ruhiyesini anlatan mısralara şahit
olmaktayız. Şiirlerinde geçtiği gibi
artık; coşkun pınarlar, sarhoş
rüzgârlar, göklerde kartal gibi uçan
ya da dar gelen ovalarda hür
dolaşan[9] bir Sabahattin Ali’den
çok yine şiirlerinde geçtiği gibi; her
günü bir başka zehir ya da böyle
kepaze bir hayatı sürüklemekten
yoruldum diyecek kadar
kanatlarından vurulmuş, bahar
vaktinde kırılan mor çiçekli bir dal
gibi olduğunu hatta namlunun
ucunun sıcaklığını yanaklarında
hissedecek kadar da intihara
meyilli[10] bir Sabahattin Ali
gerçeği karşımıza çıkmaktadır. Tüm
bunları O’nun güçlü bir kişiliğe
sahip olmayışına ya da melânkoli
yapısına[11] bağlayanlar olacağı
gibi, tek parti faşizminin baskısının
ve zulmünün onu rahat
bırakmayışına da bağlamak ne
önyargı olur ne de abartı.
Sabahattin Ali’yi ölüm ve doğum
yıldönümlerinde an(la)mak epik ve
lirik kimi şiirlerinden spot mısralar
almakla yetinmek, eksiklik
:
addedilmelidir. Cumhuriyet
döneminin en önemli faili
meçhullerinden birini sorgulamayı
ve mümkünse gün yüzüne
çıkarmaya dönük hamleler yapmak
gerekir. Sabahattin Ali, Bulgaristan
sınırında iken, ordudan ihraç
edilmiş, istihbarat görevlisi olduğu
iddia edilen Ali Ertekin isimli bir
Yugoslav göçmeni tarafından mı
öldürüldü yoksa sınırdan geçerken
yakalanıp işkenceyle mi öldürüldü
sorusunun cevabı hala muamma
olsa da Aziz Nesin’in söylediği
O’nu MİT öldürmedi, kendi
kusurları yüzünden öldü sözüne
mesafeli yaklaşmak gerektiği kadar
Yapı Kredi Bankası’nın kurucusu
Kazım Taşkent’in Sabahattin
Ali’nin ailesine söylediği iddia
edilen Sabahattin’in öldürülmesini
engelleyemedim itirafı da
unutulmamalı. Kazım Taşkent ismi
zikredilmişken bilgiye dayalı
olmayan tamamıyla sezgisel bir
notu paylaşmak isteriz. Sabahattin
Ali’nin her ne kadar diğer
yayınevleri tarafından eserleri
basılmış olsa da tüm kitaplarını
derli-toplu olarak yayınlayan Yapı
Kredi Yayınlarının-ki takdiri hak
eden bir çabadır bu-arkasında mali
desteğiyle bilinen Yapı Kredi
Bankası’nın kurucusu Kazım
:
Taşkent’in bir tür özür borcu, vefa
borcu, mahcubiyeti ya da telafisi
artık hangi kelimeyi kullanmak
gerekirse bilemiyoruz, etkili
olduğunu düşünmekteyiz. İddialı
olmamakla birlikte, bunun bilgisel
değil sezgisel bir not olduğunu da
tekrar belirtmek isteriz.

Sabahattin Ali’nin müzikolog olan


kızı Prof.Dr. Filiz Ali’nin bir
söyleşisinde sorduğu kimi hâkli
sorulara binaen babasının ölmediği,
bilakis öldürüldüğü ya da Tek parti
iktidarı tarafından öldürüldüğü
imasını dikkate alacak olursak, bu
sözün gerçekliğini ya da
asılsızlığını ortaya çıkaracak
arşivlerin açılmasını istemek de
hem sezgisel hem bilgisel hem de
tarihsel bir vakıa olacağı ise
aşikârdır.[12] İma yoluyla olmayan
bir açıklama ise 2012 yılında Kanal
A’da yaptığı konuşma ile O dönem
çokça konuşulmamasına rağmen
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu
yapmıştır:

“Cumhuriyet dönemiyle ilgili pek


çok hatalar oldu, yanlışlar oldu.
Nazım Hikmet’i kim hapse attı
CHP. Sabahattin Ali’yi kim öldürttü
CHP.”[13]
:
Biz olmasak bile Habertürk yazarı
tarihçi Murat BARDAKÇI’nın
gazetedeki yazılarından
Cumhurbaşkanlığı Arşiv
yöneticilerine ulaşma imkânı
olduğunu[14] fark ettiğimizden,
buradan bir çağrı yapmak hem
Sabahattin Ali’ye olan borcumuzun
gereği, hem mezarı olmadığı için,
içi dağlı olan ailesinin en doğal
hakkı hem de diğer tüm faili
meçhul cinayetlerin
aydınlatılmasına ışık olabilir
ümidiyle ahlaki, insani, vicdani,
İslâmi sorumluluğumuzun bir
gereği olarak görmekteyiz.
Sabahattin Ali’nin “Dağlar” şiirinde
dile getirdiği (ki Sezen Aksu bunu
güçlü bir şekilde şarkı olarak
seslendirmiştir):

Bir gün kadrim bilinirse,

İsmim ağza alınırsa,

Yerim soran bulunursa

mısralarına binaen, hazır biz ismini


ağzımıza pardon yazımıza konu
etmişken, bilinmeyen cesedi ve
olmayan mezarının yerini de
sormuşken, kadri kıymetinin de
yaklaşık on milyon insanın
kitaplarını okuyarak idrak etmişken
şu talebi dillendirmek meşru olsa
gerektir: Türkiye’de tüm arşivlerin
:
yeniden düzenlenip
Cumhurbaşkanlığı Arşivi’ne
bağlanmasından dolayı Sabahattin
Ali’nin öldürülüşüne dair
Cumhurbaşkanlığı arşiv belgeleri
erişime açılsın diyoruz. Önce
gayret sonra Allah’a havale et ilkesi
gereğince, faili meçhul olmaktan
çıkarılması çağrımıza/gayretimize
binaen yazıyı Sabahattin Ali’nin
tevekküle parmak bastığı
dizeleriyle noktalayalım:

“Gel Ey günahkâr güzel,

Sen de sarıl Allah’a,

Dünyada yalnız o el,

Hitâm verir her âha”

[1] Sabahattin Ali, Tüm Eserleri-


Oyunlar Şiirler Mektuplar Yazılar
Tutanaklar, Epsilon Yayınevi,
1.Baskı, 2019.

[2] bkz. Naman BAKAÇ,


https://www.perspektif.online/nazim-
hikmet-af-mektubu-ve-kemalizm/

[3] bkz. Muhsin KIZILKAYA


https://www.superhaber.tv/sabahattin-
aliyi-hapishaneye-dusuren-kimdi-
haber-174195
:
[4] Sabahattin Ali Bütün Şiirleri,
Hazırlayan: Atilla Özkırımlı, s.25-
26, YKY, 11.Baskı, 2011

[5] Ramazan Korkmaz, Sabahattin


Ali-İnsan ve Eser, s.345, YKY,1997.

[6] 1926 tarihli bu şiiri, Sabahattin


Ali’nin ithafında geçtiği gibi
Abdülkadir Geylani Hazretlerine
yazmış.

[7] Nahit Hatun: Edebiyat


Öğretmeni, platonik aşkı olduğu
söylenen kadın. bkz. Sabahattin Ali,
Bütün Şiirleri, YKY, 11.Baskı, 2011.

[8] bkz. Naman BAKAÇ


https://www.perspektif.online/nazim-
hikmet-af-mektubu-ve-kemalizm/

[9] bkz. Hapishane Şarkısı-1 isimli


şiiri.

[10] bkz. Öyle Günler Gördüm Ki


isimli şiiri.

[11] bkz. Melânkoli isimli şiiri. Bu


şiire bakanlar, Nükhet Duru’nun
seslendirdiği “Melânkoli” şarkısını
da dinleyebilirler.

[12] bkz.
https://www.hurriyet.com.tr/kelebek/keyif/sabahattin-
alinin-kizi-ulusa-konustu-40084011
ile http://www.aylakkarga.com/45-
:
yil-babasinin-oldugune-inanmayan-
filiz-ali-anlatiyor-sabahattin-ali-
nasil-olduruldu/

[13] bkz.
https://www.demokrathaber.org/siyaset/kilicdaroglu-
sabahattin-aliyi-chp-oldurttu-
h30445.html

[14] bkz.
https://www.haberturk.com/gundem/haber/1626033-
murat-bardakci-cumhurbaskanligi-
arsivindeki-yayinlanmamis-nzim-
belgelerini-yazdi

*Bu makalede yer alan fikirler


yazara aittir ve Independent
Türkçe’nin editöryal politikasını
yansıtmayabilir.

The Independentturkish ©

HAKKINDA DAHA AYRINTILI:


MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

SABAHATTİN ALİ

KÜRK MANTOLU MADONNA

YUYUCAKLI YUSUF AHMET KAYA

EDİP AKBAYRAM ATATÜRK

DAHA FAZLA HABER


OKU
Celalettin
Ahmet Tarık
Can “Adınız
Çelenk
neydi
Kırılan kollar Prof. Dr.
:
neydi
Kırılan kollar Prof. Dr. SESLER
TÜRKİYE'DEN SESLER TÜRKİYE'DEN
abicim?”…
yen içinde Mehmet Çelik
Güvenlik
kalabiliyor Sen bir
kuvvetlerinin
mu? Doç. Dr. II
mültecisin
tipik bir Umut
Dr.
OgünGökhan
Samast Hacıfevzioğlu
TÜRKİYE'DEN SESLER TÜRKİYE'DEN SESLER
Çınkara
muhabbeti Faik Bulut
Siyasette
Bennett-
neye işaret? Muharrem
yalan ve tarih
Lapid
… (1) İnce'nin
yazımı
hükümetini pedagoji
anlamak:SESLER
TÜRKİYE'DEN anlayışı, SESLER
TÜRKİYE'DEN
İdeoloji, Türkçü
aktörler ve siyasetin
kurumlar (1) ürünüdür
Cevdet Acu Prof. Dr.
Oğul Tuna
TÜRKİYE'DEN SESLER TÜRKİYE'DEN SESLER
Mülteci Kemal Çiçek
Azerbaycan,
Abdulbaki
çocuklar ve Kör
NATO
Erdoğmuş
çocuk işçiliği hafızanın
yolunda mı?
Siyasal esareti: Türk-
Mayis
şiddet veSESLER Prof.
Ermeni Dr.
TÜRKİYE'DEN TÜRKİYE'DEN SESLER
Alizade
HDP'ye Halit Mustafa
ilişkilerini
Kakınç:
yönelik Öztürk
yeniden
Türkiye,
saldırı! İran Müsilaj,
düşünmek
konusunda Marmara'da
ciddi ve TÜRKİYE'DEN ÇEVRE
ÖZEL yüzmeTÜRKİYE'DEN
Dr. Baran
realist bir
RÖPORTAJ SESLER Canan
sularını
SESLER
Bozoğlu
politika Duman
tehlikeye
Özelleştirilmiş
yapmalı... İşverenler,
soktu mu?
Mehmed
kömürlü çalışanlarına
Mazlum
termikTÜRKİYE'DEN aşı
ÇEVRE TÜRKİYE'DEN SESLER
Çelik Sultan
santraller
SESLER zorunluluğu
Abdülhamid
kirletmeye getirebilir
ile Türk
devam ediyor Prof.
mi? Dr.
aydınları Bilal Sambur
arasında SESLER
TÜRKİYE'DEN Amerika SESLER
TÜRKİYE'DEN geri
Afrikalı döndü,
gerillalar ve NATO geri
bildiri krizi döndü!
:
BİZİ TAKİP EDİN:

% & '

Kullanıcı Politikaları

Gizlilik Bildirimi

Türkçe tüm hakları Media Arabia'ya aittir 2019 ©


:

You might also like