You are on page 1of 7

Ahmet Filiz

2001003004

Halil İnalcık-Has-bağçede’ayşu u tarab: Nedîmler Şâîrler Mutrîbler

Kitap İncelemesi
Eser Türkiye İş Bankası Kültür Yayınlarından 5. Baskı olarak 2021 yılınca çıkmıştır. Karton
kapaklı bir tasarım tercih edilmiştir ve 496 sayfadır. Dokuz bölümden oluşmaktadır. Bu
bölümler ise şu şekilde sıralanmaktadır.

Birinci bölüm Klasik Edebiyatın Menşei İranî Gelenek başlığı altında; Kadim İran

Geleneği: Şahnâme, Kâbusnâme ve Siyasetnâme, İran Klasik Şairleri ve Meclis-i İşret,


İran’da

Safeviler Dönemi, Osmanlı Sarayında Azerbaycanlı Musikişinaslar olmak üzere dört


bölümden

oluşmaktadır.

İkinci bölüm Selçuklu Dönemi başlığı altında; Anadolu Selçuklularında İranî Kültür

Geleneği, Toylar, Sultani Düğün ve Şenlikler, Selçuklu Döneminde Türkçe Edebiyat olmak

üzere üç bölümden oluşmaktadır.

Üçüncü bölüm Beylikler Dönemi: Germiyanlı Şairler başlığı altında; Moğol İstilası, Uç

Türkmen Beyliklerinin Kuruluşu, Türkmen Beylikleri ve Türkçe Klasik Edebiyatın


Başlangıcı,

Germiyan Beyliği ve Kültürü, Zenginlik Kaynağı Bir Maden: Şap, Germiyanlı Musâhib
Şairler

ve Türkçe Klasik Şiir, Germiyanlı Şairlerin Üslubunu izleyenler: Türki-i Basit Şairleri olmak

üzere altı bölümden oluşmaktadır.

Dördüncü bölüm Osmanlı Dönemi: Timurlular ve Osmanlılar başlığı altında; Yıldırım

Bayezid, Timur ve Bir Arap Musahib: İbn ‘Arabşah, Timur Semerkand’de: Toy ve İşret (Bu
bölüm kendi içerisinde Clavijo’nun Semerkand’de Düğün ve Toy Tasvirleri olmak üzere bir
alt

bölüme ayrılmaktadır.), Ulug Bey: Yasa ve Şeriatçılar, Hüseyin Baykara Dönemi (1469-
1506):

Cami ve Nevayi, Türkçe Oğuzname ve Oğuzculuk (Bu bölüm kendi içinde Düstûrnâme’de

Soykütüğü Yazılışı, Şükrullah, Behcetü’t-Tevarih’e Göre (1459) Osman’ın Soykütüğü,


Bayatlı

Hasan, Cam-i Cem-Ayin’e (1481-82) Göre, Karamani Mehmed Paşa’ya (1480) Göre,

Aşıkpaşazâde’nin Birinci Babında II. Bayezid Dönemi Soykütüğü, Neşri (II. Bayezid
Dönemi)

Soykütüğü, Reşîdeddîn: Oğuzname’de (1300’ler) Soykütüğü, Timur’un Tarihçisi Şerefeddin

Yezdî’de (1405) Oğuz Şeceresi, Şecereler Üzerine Özet, Rum-ili’nde Osmanlı Gaza Destanı:

Saltukname olmak üzere on alt bölüme ayrılmaktadır.), İdris-i Bitlisî: İşret Hakkında Kanun-î

Şehinşâhî olmak üzere altı bölümden oluşmaktadır.

Beşinci bölüm Osmanlı Şairlerinde İşret Meclisi başlığı altında; Revani (1475? -1524)

ve İşretnâme’si (Bu bölüm kendi içerisinde Revânî İşretnâmesinde Mevsimler olmak üzere bir

alt bölüme ayrılmaktadır.), Esnaftan Bir Şair: Zâtî (1471-1546) ve Hamileri (Bu bölüm kendi

içerisinde Zâtî’nin Şiirleri olmak üzere bir alt bölüme ayrılmaktadır.), Mustafa Âli (1541-
1600):

Mevâd’idü’n-Nefâ’is ve Kavâ’idü’l-Mecâlis (Bu bölüm kendi içerisinde Âlî’de Meslis-i İşret

Âdâbı, Ziyafet Şarap, Sâkiler, Kaçınılacak Davranışlar, Keyif Veren Maddeler, Çalgılar,

Gılmân Hizmetkârlar, Sürek Avları, Meyhaneler, Kahvehaneler, Patronaj: Bağış Yapma

Hakkında olmak üzere on bir alt bölüme ayrılmaktadır.) olmak üzere üç bölümden

oluşmaktadır.

Altıncı bölüm Osmanlı Sarayında İşret Meclisi başlığı altında; Batı-Anadolu

Beyliklerinde İşret (Bu bölüm kendi içerisinde Saray: İşret Meclisleri Sâkînâmeler olmak
üzere

bir alt bölüme ayrılmaktadır.), İşret Meclislerinin Mekânları, İşret Meclisi Geleneğine Tepki,
Şarap Yasağı, Hükümdarın Emriyle Kitle Halinde “Tövbe” (Bu bölüm kendi içerisinde Sultan

Baburşâh olmak üzere bir alt bölüme ayrılmaktadır.) olmak üzere dört bölümden
oluşmaktadır.

Yedinci bölüm Lale Devri başlığı altında; Lale Devri (1718-1739) ve Nedim (Bu bölüm

kendi içerisinde Lale Devrini Ahmet Refikin Lale Devrinden İzleyelim olmak üzere bir alt

bölüme ayrılmaktadır.), Patrona Halil Ayaklanması Lale Devrinin Sonu, “Zorbalar” İdaresi,

XIX. Yüzyılda İşret Meclisi olmak üzere dört bölümden oluşmaktadır.

Sekizinci bölüm Klasik Edebiyatta Patronaj ve Fuzulî başlığı altında; Patrimonyal

Devlet ve Sanat, Şair Sultanlar (Bu bölüm kendi içerisinde II. Murad: Şair ve Şairlerin
Hamisi,

Fatih Sultan Mehmed (Avni) Divanında Meyhâne ve Mugbeçe olmak üzere iki alt bölüme

ayrılmaktadır.), Osmanlı Saray Kültürünün Gelişmesi ve Osmanlı Divan Şu’arâsı, Kaside

Sunma ve İşret Meclisleri Nedimler, Patron ve Klasik Şiirde Sanat Anlayışı, Şu’arâ

Tezkirelerinde Şair ve Patron (Bu bölüm kendi içerisinde Şehî, Latîfî, Âşık Çelebi, Kınalızâde

Hasan Çelebi, Fuzuli ve Patronaj, Fuzulinin Şikâyetnâmesi, Fuzuli ve Sultan Süleyman,


Fuzuli

ve Şehzâde Bayezid, Fuzuli ve Musul Sancak Beyi Ahmed, Fuzuli Hakkında Tezkireciler,

Fuzuli ve Münşilik olmak üzere on bir alt bölüme ayrılmaktadır.)

Dokuzuncu bölüm 1503-1526 İn’am Defterine Göre Şairler ve Aldıkları Bağışlar başlığı

altında; Sultandan İn’am Alan Şairler, Hangi Vesilelerle Kimlere İn’am ve Sadaka Verilirdi,

İdâne Bayramlık olmak üzere üç bölümden oluşmaktadır.

Bu bölümlerin dışında ise kısaltmalar, önsöz, notlar, kaynakça ve dizinden oluşmaktadır.

Klasik Edebiyatın Menşei İranî Gelenek adlı birinci bölümde Kâbusnâme, Siyasetname,
Şehnamelerden bahsediyor ve bunların derinliklerine iniyor. Nedimlerin neden gerekli
olduğundan, nedimlerinden nerelerde konuşması gerektiğine, nedimlerin hangi özelliklere
sahip olması gerektiğine, nedimlerin neden padişahın mahrem arkadaşı olduğuna değinilir.
Elbette nedimler hakkında bu kadar olumlu cümleler yazılmış olsa da nedimlerin devlet
işlerine karışmaması gerektiklerini ve XVI. Ve XVII yüzyılda Osmanlı Devleti’nin çöküş
nedenleri üzerlerinde duran layihalar ile desteklemektedir. Buna örnek olarak Koçi Bey
risalesini örnek gösterilmiştir. Nedimlerin sadece gerektiği zaman kullanılması gerektiğini ve
hadlerini aşmamalarının önemli olduğunu belirtilmiştir.

Padişahın meclislerinden ve meclislerde neler yapılmasına kadar detaylı bilgi vermektedir. Ne


kadar şarap içilmesi, kimlerle içilmesi, mecliste ne kadar konuşulması, musikinin dinlenirken
ne bakış açısı ile dinlenmesi gerektiğini, meclise gelirken bir şey getirilmesi, hangi gün
içilememesi, şarabın kalitesi, mecliste çalgısız şarabın neden içilmemesini gerektiğini, neden
sarhoş olunmaması gerektiğini ve sarhoşken cinsel ilişkiden kaçınılması gerektiğine kadar
detaylı bilgiler verilmiştir.

Eserin bu bölümünde İranî dönemden, İranî kültürden ve o kültürde bulunmuş önemli


isimlerden ve onların eserlerinden örnekler vererek bahseder. Halil İnalcık hem bu bölümde
hem de diğer bölümlerde sadece bir Osmanlı tarihçisi olmadığını İranî, Safevi, Abbasi ve
Azerbaycan kültürlerinden kapsamlı bilgiler vererek kanıtlar.

Selçuklu dönemi adlı ikinci bölüm kitabın en kısa bölümlerinden birisidir. Ağırlıklı olarak
Selçuklu edebiyatına, kültürüne ve bu konudaki diğer müelliflerin görüşlerine ve Selçuklu
tesirinin Osmanlılardaki karşılığına yer verilir.

Anadolu Selçuklularında İranî kültür tesirinden ve Şehnamedeki işaret meclislerinden,


ziyafetlerden, şiirlerden, sanat toplantılarından detaylı olarak bahsedilmektedir. Selçuklu
Devletinde bulunan ve Osmanlı Devletinde de görünen birkaç kuruma da yer verilmiştir.

Bölümün ilerleyen kısımlarında Toylardan ve açık saray düğünlerinden bahsedilmektedir.


Bölümün son kısmında Köprülü’nün fikirlerine de yer verilmiştir ancak Halil İnalcık bu
fikirlere ilişkin bir görüş bildirmeyip objektifliğini sürdürmüştür.

Moğol İstilası, Uç Türkmen Beyliklerin Kuruluşu adlı üçüncü bölümde Moğol istilasının
Anadolu Beylikleri ve Selçuklular üzerindeki siyasi ve edebi etkilerini, beyliklerin kendi
aralarında siyasi ve ekonomik çekişmelerine değinmiştir. Halil İnalcık tıpkı Osmanlı kuruluş
tartışmalarındaki kaynakların yetersizliği ile yakınan tarihçilere, kaynakların azlığı ile değil
nasıl okunacağına odaklanılmasının daha faydalı olacağını belirttiği gibi. Burada da Osmanlı
kaynaklarını güvenli bulmayıp, Sırp kaynaklarına yönelen bir tarihçinin, bunun bir hata
olduğunu Sırp kaynaklarının noksan ve olaydan uzun bir süre sonra yazıldığını ifade eder.
Bölümün ilerleyen kısımlarında Sultan Muradın vefatı üzerine yazılmış üç farklı kaynağın
mukayesesini yapar.
Osmanlı Dönemi: Timurlular ve Osmanlılar adlı dördüncü ve kitabın en uzun olan bölümünde
ise Yıldırım Bayezid ve Timur ilişkilerine ve mektuplarına, Timur’a gelen elçilerin gözlerine
ve o dönemlerde yazılmış nazım eser örnekleri vermiştir. Örneklerin verilmesi ve konuyla
bağdaşması güzel bir şekilde inşa edilmiştir eserde ancak, Halil İnalcık eserinde bu nazımların
sadece gönümüz alfabesine aktarmış, çevirisini eklememiştir bu bir tarihçi için normaldir
ancak gündelik okuyucuyu yoracak ve anlamasını zorlaştıracak bir şeydir ki kitabın nadir
eksikliklerinden biridir ve maalesef sık sık kitapta bulunmaktadır. Eserin devamında ise töre
ve şeriat kuralları çatışmasına da değinilmiştir. Halil İnalcık denilince ilk akla gelen konu olan
Osmanlı’nın soyu konusundaki görüşlerine bu bölümde yer vermiştir. Osmanlıların Kayı
boyundan gelme iddiasının da kaynağının Türkmen beyleri üzerinde otorite kurmaya
çalışmasıyla bağdaştırmıştır. Bu iddiaların çıkış noktası olarak ise “Tevarih-i Al-i Osman” ı
göstermiştir. Halil İnalcık bu soy iddialarının sadece bir Türkmen beyliği egemenliği çabası
olmadığını aynı zamanda ise Acem geleneğine karşı olarak Oğuz geleneği çatışmasının da
olduğunu belirtmiştir. Halil İnalcık bu bölümde Colin Imber’e, Paul Wittek’e, J Woods’a a da
yer vermiştir. Bölümün devamında ise farklı eserlerden farklı soy kütüklerine de yer
vermiştir. Halil İnalcık kendi zamanında ve günümüzde de etkileri süren milliyetçilik
akımından sıyrılarak gayet objektif bir şekilde Osmanlıların soyu konusunda iddialarını
belirtmiş ve diğer iddiaları aşağılamadan akademik bir dille eleştirmiş ve eksik oldukları
noktalara dikkat çekmiştir.

Osmanlı Şairlerinde İşaret Meclisi adlı beşinci bölümün girişinde birkaç şaire yer verilmiş. Bu
şairlerin eserlerini de alt başlıklar şeklinde incelemeye tabi tutmuştur. Bunun ardından ise
Gelibolulu Mustafa Ali’nin Mevâd’idü’n-Nefâ’is ve Kavâ’idü’l-Mecâlis eserini temel alarak
meclislerde adap kurallar üzerine ve birkaç ritüel şeklinde etkinliği tasvirine ve önemi
anlatılmaktadır.

Bölümde meclise bazı davranışların yapılmasının veya yapılmamasının kabalık ve hakaret


olabileceğini hatta şahısların idamına sebep olabilecek davranışları şöyle örneklendirmiştir.

“büyüklerin huzurundayken tükürmek, ötdürerek sümkürmek, yellenmek, geğirmek,


burnunu karıştırmak, kaşınmak, kalbe keder veren nesneleri anmak, başkalarını
küçümseyecek
sıfatlar kullanmak, yemek, bıçak ve mendili ile oynamak, izinsiz murabba oturmak” edebe
aykırı hareketlerdir; bu gibi işler, şehir oğlanlarına özgüdür. Mahrem yakınları bile olsa,
devlet büyüklerinin haremine, içoğlanlarının oturduğu yere izinsiz girmek doğru değildir. Bir
müellif veya şair eserini okurken, “şurası hoşça olmuş, aferin” demek nezaketsizliktir;
kalanını beğenmedim, övme yerine zemmetme anlamına gelir, edep dışıdır. Büyüklerin
meclislerinde gılman’a, meclisin “sade-rû hizmetkârlarına nazar-i şehvani ile göz dikmek”
meclisin sahibine karşı ayıptır ve haramdır. Şayet, sarhoşluk halinde bazen hizmet edenlerden
biri gülüp cevap verirse, her ikisinin katline sebep olabilir. Bu gibi küstahlıklar, “şehir
oğlanı” cinsinde yahut sazende ve gûyendelerde görülür. Mecliste bazı aşağılık şahısların,
"hadi esrar, kahve getir, içelim" diye laf etmeleri edepsizliktir. Bu gibileri hemen meclisten
kovmak yerindedir. Fakat meclislerde “ba’zi nâzenin Nigâr ve Cüvanlardan” saz çalan ve
şarkı okuyanlardan yahut ulema, şu’arâ ve ehl-i irfandan bu gibi istekler vaki olursa, yerine
getirilmek gerekir. Bazı meclislerde musahehet (dostça görüşme) elden gider, “münasebetsiz
sözler söyleyen”ler yüzünden mecliste “avam-i nas bulunmak, ulema, şu’arâ ve ukala ve
zurefa” için bir azaptır. Mecliste âkilin sözünü anlar kimse yoksa o da bir azaptır.
Bu detaylı bilgilerden sonra keyif veren maddelere, çalgılara, gılmanlara ait bilgiler vermiştir.
Daha sonrasında ise sürek avlarına, meyhanelere, kahvehanelere ve patronaj kültürü hakkında
bilgi vermiştir. Bu bölümde de kitabın diğer tüm bölümlerinde olduğu gibi konularla ilişkin
görseller verilmiştir bu da kitabın daha zengin ve canlı olmasını sağlamıştır.

Osmanlı Sarayında İşaret Meclisi adlı altıncı bölümde ise Batı-Anadolu Beyliklerinde İşret
meclislerine, sakinnamelere, meclis için kullanılan mekanlara, işaret meclislerine gelen
tepkilere ve şarap yasağına ve bir hükümdarın tövbesine değinilmiştir. Diğer bölümlerde de
olduğu gibi bu bölümde de şiirlere yer verilmiştir ve kitabın da isminin geldiği ayş-u
kelimesinin açıklaması ve önemi bu bölümde yapılmıştır. Bölümün devamında ise işaret
meclislerine gelen tepkilerden ve yasaklardan bahsedilmektedir. Bölümün son alt başlığında
ise Baburşâh’ın tövbesinden detaylı bir şekilde anlatılmaktadır.

Lale Devri adlı yedinci bölümde Lale Devri kapsamlı bir şekilde anlatılmıştır. Devrin
başlangıcı, gelişimi, neden ve nasıl bittiği anlatılmıştır. Devrin ana sorunları, halk çatışmaları,
yüksek elitin ve halkın arasında oluşan boşluğun giderek artması, bu boşluğun giderek
büyüyüp uçurum şekline gelmesi ve bir nevi devrin ileri gelenlerinin bu uçurumdan düşerek
sonlarının gelmesi anlatılır. Patrona Halil İsyanının nasıl bir ortamda geliştiğine ve nasıl
padişahın en yakında bulunanlarının canlarını isteyecek kadar büyüdüğüne de değinilir.
Bunlarında dışında eserde isyanının sadece bir askeri isyan olmadığını, halkın da
manipülasyonlar sonucunda yanlarına çekildiği ve bu çekilme sırasında dinin de kullanıldığı
anlatılmaktadır. Devamında ise zorbalar idaresinden ve padişahın bu duruma nasıl yaklaştığı
anlatılmaktadır.
Klasik Edebiyatta Patronaj ve Fuzûli adlı sekizinci bölümde ise patrimonyal devletler arasında
bulunan yarışın sadece fiziksel metalar üzerine kurulu olmadığını bu yarışın şairlere sanat
erbaplarına hamilik etme kısmında da gerçekleştiğinden bahseder. Bu yarış sayesinde saray
hattatların, mimarların, şairlerin ve diğer sanat erbaplarının gelişmesine destek olmuştur. Bu
yarış anlatılırken Medicilere, Timura, Osmanlılara değinilmiştir. Devamında ise Osmanlı
sultanlarının sanatsal yönüne ve ince ruhluluğuna değinilmiştir. Onların eserlerinden de
örnekler vermiştir. Devamı eden kısımda ise kaside sunmalar ve Sehi’ye, Latifiye, Aşık
Çelebiye, Hasan Çelebiye ve bence bu bölümde en önemli şair olan Fuzuliye değinilmektedir.
Fuzuliye ise ayrı bir parantez açılmıştır ve ona daha fazla alt başlıklar ayrılmıştır. Onun
Kanuni ve Bayezid dönemlerinde çektiği sıkıntılara yer verilmiştir.

1503-1526 İn’am Defterlerine Göre Şairler ve Aldıkları Belgeler adlı dokuzuncu ve son
bölümü ise kitabın en kısa bölümüdür ve kitabın en kısa bölümüdür. Bu bölümde in’am
deftlerine ve şairlere verilen akçelere kaynaklara dayandırılarak örnekler verilmiştir. Kimlere,
nasıl ve neden sadaka verildiğine dair ise de ek bir kısımda anlatılmıştır. Bu bölümde ağırlık
olarak sayısal verilere ve tablolara yer verilmiştir.

You might also like