You are on page 1of 2

8.

Gün Metni: Aşağıdaki metni spreeder programına yapıştırıp, dakikada önce 350 sonra 400
kelime ve tek seferde 1 kelime gösterecek şekilde ayarlayınız.(settings => words per minute =>
400) Konsantrasyonunuzu sonuna kadar yüksek tutup anlamaya çalışınız lütfen. Bu arada
içinizden gelen kavramı telaffuz etme isteğini azaltmalıyız. Bu metin biraz daha akademik :)
Şimdiden kolay gelsin.
---------------------------------------------------------------------------------------------------------
Duyu organları
Canlılar, iç ve dış çevrelerindeki değişiklikleri algılayıp bu değişimlere uyum sağladıkları
sürece yaşamlarını devam ettirebilirler. Çevredeki uyarılar, duyu organlarındaki alıcı
(reseptör) adı verilen özelleşmiş epitel hücreleri veya sinir uçlarıyla alınır. Oluşan uyartılar
beyindeki belirli merkezlere iletilerek değerlendirilir ve algı oluşur. Dolayısıyla, duyu
organımızla değil, beynimizle görür, işitir veya dokunduklarımızı algılarız.

Bir uyarının düzgün algılanabilmesi için alıcılar ile çevresel ve merkezî sinir sisteminin tam
ve koordineli olarak görev yapması gerekir. Bu algılama işlemi uyarıların reseptörlerle
alınmasıyla başlar. Vücutta, kan basıncı ve vücut pozisyonu gibi içsel uyarılara duyarlı iç
alıcılar ve vücut dışındaki uyarılara duyarlı olan dış alıcılar vardır. Dış alıcılar duyu
organlarında bulunur.
Basınç, dokunma, gerilme, hareket ve ses gibi fiziksel değişiklikleri algılayan alıcılara
mekanoreseptör; burun ve dilde bulunan koku ve tat gibi kimyasal uyarıları algılayan alıcılara
ise kemoreseptör denir. Benzer şekilde ışığa duyarlı fotoreseptörler ile sıcaklığa duyarlı
termoreseptörler de bulunur.

Göz - Yazımızın devamında duyu organlarından ‘Göz’ ve görme olayından bahsedeceğiz.


Işığa duyarlı fotoreseptörlerin bulunduğu duyu organımız olan gözümüz, göz küresi ve
yardımcı yapılardan oluşur.
Göz küresi dıştan içe doğru sert, damar ve ağ tabaka olmak üzere üç tabaka hâlindedir.
Göze bakıldığında beyaz görünen ve göz akı olarak da bilinen kısım sert tabakadır. Bağ
dokudan oluşan sert tabaka, göz yuvarlağının bütünlüğünü sağlar ve içteki tabakaları dış
etkilere karşı korur. Bu tabaka gözün ön kısmında incelip saydamlaşarak korneayı (saydam
tabaka) oluşturur. Kornea göze gelen ışınların ilk olarak kırıldığı ve merceğe düşürüldüğü
bölümdür.

Sert tabakanın altında yer alan ve koyu renkli olan ikinci tabaka damar tabakadır. Çok
miktarda kan damarı içerdiğinden gözü besler ve içeriyi karanlık tutarak ışınların yansımasını
önler. Damar tabaka gözün ön kısmında farklılaşarak göze rengini veren irisi oluşturur. İrisin
orta kısmındaki açıklığa göz bebeği denir. İrisin dairesel ve ışınsal olan düz kasları, iris
büyüklüğünü değiştirir. Böylece göz bebeğinden göze giren ışık miktarı ayarlanır. İrisin arka
kısmında bulunan mercek, korneadan kırılarak gelen ışınları tekrar kırarak gözün ağ
tabakasına düşürür. Bakılan cisimlerin uzaklığına göre göz merceğinin kalınlığı kirpiksi cisim
tarafından ayarlanır. Bu şekilde görüntünün netleşmesi sağlanır. Buna göz uyumu denir.

Göz Kusurları
Göz küresi veya yardımcı bileşenlerinin yapısındaki bozulmalar, bazı işlevsel aksaklıklara
neden olabilmektedir. Bu durumda çeşitli göz kusurları ortaya çıkar.
Göz küresinin önden arkaya doğru uzaması veya göz merceğinin şişkinleşmesi sonucunda
oluşan göz kusuru miyoptur. Bu durumda görüntü retinanın önüne düştüğü için kişi uzağı net
göremez. Bu göz kusurunda görüntü netliği, kalın kenarlı mercek kullanılarak sağlanır.
Göz küresinin önden arkaya doğru kısalması veya göz merceğinin incelmesi durumunda
hipermetrop göz kusuru oluşur. Bu kişilerde görüntü retinanın arkasında oluştuğu için kişi
yakını net göremez. Bu görme kusuru, ince kenarlı mercek kullanılarak giderilir.

Astigmatizm adı verilen göz kusurunda ise göz merceği veya korneada oluşan düzensiz
kavisler, nesnelerden gelen ışınları farklı açılarla kırdığından, ışınlar retinanın her yerine aynı
şekilde ulaşmaz. Bu kişiler hem uzağı, hem de yakını bulanık görürler. Net görüş silindirik
mercek kullanılarak sağlanır.

Yaşlanma ile göz merceği esnekliğini kaybetmeye başlar ve uyum yeteneği azalır. Uzaktaki
nesneler net görüldüğü hâlde yakındakilerin net görülemediği bu göz kusuruna prespitlik
denir. Bu görme kusuru da ince kenarlı mercek kullanılarak giderilir.

Yaşlanma, enfeksiyon veya travma gibi durumlarda korneanın saydamlığını kaybetmesiyle


oluşan göz kusuruna ise katarakt denir. Katarakt, cisimlerin şekilsiz, bulanık veya zayıf
görünmesine neden olur.

Göz küresini hareket ettiren kasların kısa veya uzun olmasına bağlı olarak orantısız
kasılması durumunda gözler farklı yönlere bakar. Buna şaşılık denir ve ameliyatla
düzeltilebilir.

Günümüz teknolojisi ile göz kusurlarının giderilmesinde yeni tedavi yöntemleri geliştirilmiştir.
Bunlardan en yaygın olanı lazer ameliyatlarıdır. Bu yöntemle miyop, hipermetrop,
astigmatizm ve katarakt tedavi edilebilmekte; kornea herhangi bir nedenle zarar gördüğünde
ise uygun bir donörden kornea nakli yapılabilmektedir.
MEB 11.sınıf ders kitabı (Ömer Faruk Doğru tarafından düzenlenmiştir)

You might also like