You are on page 1of 292

abändern tadil etmek [Verb], biraz değiştirmek [Verb], değiştirmek, değiştirmek, tadil etmek, değiştirmek, değiştirmek,

abandonnieren bırakmak,

abarbeiten çalışarak ödemek [Verb], tamamlamak [Verb], kullanarak aşındırmak, çalışmakla yormak, kendini ölesiye yormak, çabalamak,

sich abarbeiten kendini ölesiye yormak, çabalamak,

abbauen işten çıkarmak [Verb], parçalarına ayırmak [Verb], işletmek [Verb], küçültmek [Verb], sökmek, demonte etmek, {maden} çıkarmak, işletmek, tasfiye
etmek, parçalamak, azaltmak, tasfiye etmek, {makine} sökmek, {maden} işletmek, sökmek, azaltmak, ayrıştırmak, indirgemek,
abbeissen ısırarak koparmak {bir parçasını},

abberufen azletmek [Verb], geri çağırmak, geri çağırmak, geriye çağırmak, azletmek, görevden alınmak, Allahın rahmetine kavuşmak, azletmek, almak,

abbestellen geri almak [Verb], {siparişi} iptal etmek, siparişi iptal etmek, aboneyi kesmek,

abbezahlen tamamiyle ödemek [Verb], taksitle ödemek, tamamiyle ödemek, taksitle ödemek,

abbiegen eğmek [Verb], korunmak [Verb], sözü değiştirmek [Verb], yoldan sapmak, eğmek, bükmek, korunmak, savuşturmak, bükmek, yolunu değiştirmek,
sapmak, Buradan sapılır, sola sapmak,
abbilden resmini çıkarmak [Verb], resmini çıkarmak, kopyasını çıkarmak, kopyasını çıkarmak, portresini yapmak, resmini çizmek, kopyalamak,

abbinden çözmek [Verb], sütten kesmek [Verb], sertleştirmek [Verb], sökmek, çözmek, donmak{çimento}, çile bağlamak,

abblättern yapraklarını dökmek [Verb], yaprak dökmek, pul pul olmak, kavlamak, kalkmak, sayfaları çevirmek,

abblenden ışığı körletmek [Verb], kısaları yakmak, oto. {far} kısaları yakmak, kısa farları yakmak, ışığı kesmek,

abblühen çiçekleri düşmek [Verb], çiçeği düşmek, solmak,

abbrechen ayırmak [Verb], bozmak [Verb], sökmek [Verb], yıkmak [Verb], dinmek [Verb], koparmak, {ev} yıkmak, {çadır} sökmek, {konuşmayı} kesmek, kırmak,
koparmak, yıkmak, {ilişki vs.} kesmek, {oyun vs.} yarıda bırakmak, kesmek, kırmak, koparmak, kopmak, bırakmak, kesmek, yıkmak,
abbrennen tamamıyla yakmak [Verb], ateşlemek [Verb], yakıp yok etmek, kül haline getirmek, yanıp kül olmak, tümüyle yanmak, kül olmak, yakmak, kül haline
getirmek, yakmak, yanmak,
abbringen uzaklaştırmak [Verb], satmak [Verb], modadan kaldırmak [Verb], vazgeçirmek, caydırmak, vazgeçirmek, alıkoymak, bildiğinden şaşmamak, birşey
üzerinde ısrarla durmak,
abbröckeln çözülmek [Verb], azalmak [Verb], ufalanmak, parçalanmak, çözülmek, çözülmek, parçalara ayrılmak, ufalanmak, azalmak, fiyatların yavaş yavaş
inmesi,
abbuchen hesaptan indirmek [Verb], {hesaptan} düşmek, indirmek, hesaptan indirmek, kaydetmek,

1
abbürsten fırçalamak [Verb], fırçalayarak temizlemek, fırçalamak,

abchecken

abdampfen hafifletmek [Verb], azaltmak [Verb], buharlaşma,

abdanken istifa etmek [Verb], feragat etmek [Verb], istifa etmek, ayrılmak, {tahttan} feragat etmek, tahttan çekilmek, istifa etmek, çekilmek, ayrılmak, istifa
etmek, ayrılmak, saltanatı terk etmek,
abdecken örtüyü kaldırmak [Verb], derisini yüzmek [Verb], örtüsünü kaldırmak, {sofrayı} kaldırmak, üstünü açmak, sofrayı kaldırrnak, kapağını açmak, örtüsünü
almak,
abdichten tıkamak [Verb], contalamak, salmastra salmak, kalafatlamak, sızdırmaz duruma getirmek, sızmasını önlemek, kalafat etmek,

abdrängen püskürtmek [Verb], ayırmak [Verb], uzaklaştırmak, püskürtmek, yana doğru çekilmeye mecbur etmek, püskürtmek, ayırmak,

abdrehen büküp çıkarmak [Verb], kapamak [Verb], çevirmek [Verb], {gaz, ışık} kapamak, {film} çekmek, çevirmek, rota değiştirmek jdm den Hals abdrehen
{buhar vb.} kısmak, stop ettirmek, durdurmak, kesmek, kısmak, azaltmak, {musluk} kapamak, {ışık} söndürmek, kapatmak, kesmek, torna etmek,
çevirmek,
abdrucken basmak [Verb], tetiğini çekmek [Adjektiv], kucaklamak [Verb], basmak, yayımlamak, tabetmek, ateş etmek, tetiği çekmek, kucaklamak sich abdrü iz
bırakmak, basmak, basmak, tabetmek, damgalamak, suretini almak,
abdrücken basmak [Verb], tetiğini çekmek [Adjektiv], kucaklamak [Verb], basmak, yayımlamak, tabetmek, ateş etmek, tetiği çekmek, kucaklamak sich abdrü iz
bırakmak, basmak, basmak, tabetmek, damgalamak, suretini almak,
sich abdrücken

abdunkeln rengini koyulaştırmak,

sich abduschen

abebben çekilmek [Verb], yatışmak [Verb], çekilmek, çekilmek, yatışmak, dinmek, hızı geçmek,

aberkennen hakkı tanımamak [Verb], inkar etmek [Verb], mahkeme kararıyla mahrum etmek, inkâr etmek, reddetmek, vatandaşlıktan çıkarmak, kaldırmak,

abfahren hareket etmek [Verb], inmek [Verb], ölmek [Verb], kalkmak, gitmek, hareket etmek, aşındırmak, eskitmek, ezmek, çiğnemek, {bilet} kullanmak, {taşıt}
kalkmak, hareket etmek, hareket etmek, kalkmak,
abfallen düşmek [Verb], ayrılmak [Verb], çözülmek [Verb], düşmek, dökülmek, ayrılmak, terk etmek, düşmek, dökülmek, düşmek, azalmak, inmek, dökülmek,

abfangen yakalamak [Verb], alıkoymak [Verb], yakalamak, payanda vurmak, kontrol altına almak, yakalamak, tevkif etmek, desteklemek, payanda vurmak,
yarmayı durdurmak,
abfassen yazmak [Verb], yakalamak [Verb], yazmak, kaleme almak, düzenlemek, tanzim etmek, tutuklamak, yazıya dökmek, kaleme almak, tanzim etmek,
formüle etmek, telif etmek,

2
abfertigen yollamak [Verb], muamele etmek [Verb], gönderme işlemini yapmak, müşteriye bakmak jdn kurz abfertigen başından savmak, ilgi göstermemek,
yollamak: hizmet etmek, göndermek, yollamak, sevk etmek, hizmet etmek,
abfinden tazminat vermek [Verb], uyuşmak [Verb], zararını ödemek, tazminat vermek sich mit jdm abfinden birisiyle uyuşmak, geçinmek, memnun etmek,
tatmin etmek, tazminat vermek, de. anlaşmak, uzlaşmak, tatmin etmek, gönlünü yapmak, hakkını ödemek, tazminat vermek, katlanmak, razı olmak,
yetinmek, alışmak, tazminat vermek, tazmin etmek,
sich abfinden katlanmak, razı olmak, yetinmek, alışmak,

abfliegen havalanmak [Verb], uçmak [Verb], {uçak} havalanmak, kalkmak, {yolcu} uçmak, {uçak} kalkmak, havalanmak, havalanmak, kalkmak,

abfliessen akmak, sızmak,

abfordern istemek [Verb], istemek, talep etmek,

abfragen sorguya çekmek [Verb], soruşturmak, sorarak bilgi edinmek, soruşturmak, {bir dersi} anlattırmak, soruşturmak, söyletmek, anlattırmak,

abführen hapse göndermek [Verb], ishal vermek [Verb], ödemek [Verb], götürmek, ödemek, müshil etkisi yapmak, götürmek, ödemek, götürmek, nakletmek,
ödemek, ishal vermek, uzaklaştırmak,
abfüllen boşaltmak [Verb], boşaltmak, şişelemek, şişelere doldurmak, boşaltmak, şişelere doldurmak,

abgeben vermek [Verb], teslim etmek [Verb], vazgeçmek [Verb], ilgilenmek [Verb], meşgul olmak [Verb], teslim etmek, vermek, pas vermek, {görev}
vazgeçmek, terk etmek, ateş etmek, {oy} vermek, {hüküm} vermek sich abgeben mit uğraşmak, meşgul olmak, vermek, teslim etmek, bırakmak, terk
etmek, vermek, teslim etmek,
sich abgeben ilgilenmek [Verb], meşgul olmak [Verb],

abgehen gitmek [Verb], gevşemek [Verb], sürümü olmak [Verb], indirilmek [Verb], geçmek [Verb], gitmek, ayrılmak, çıkmak, {mal} satılmak, gitmek, {bebek}
ölmek, {düğme vb} çıkmak, kopmak, {yol} kollara ayrılmak, eksik olmak, noksan olmak sich nichts abgehen lassen hiçbir eksiği olmamak, kalkmak,
hareket etmek, {mektup, vb.} gönderilmek, yollanmak, {yol} ayrılmak, {düğme, vb.} kopmak çıkmak, çıkmak,
abgewinnen elinden kazanmak [Verb], hoşlanmak [Verb], elinden kazanmak, elde etmek, hoşlanmak,

abgewöhnen huyundan vazgeçirmek [Verb], huyundan vazgeçirmek, huyundan, itiyadından vazgeçmek,

abgraben kazarak düzeltmek [Verb], sınır çekmek [Verb], kazmak,

abgrenzen sınırlandırmak [Verb], sınır çizmek, sınırlandırmak, tahdit etmek, belirlemek, tayin etmek, sınırlamak, sınırlandırmak,

abhaken çengelden çıkarmak [Verb], işaret koymak [Verb], çengelden çıkarmak, asılı şeyi indirmek, işaret koymak, çengelden çıkarmak, işaret koymak,
puvantaj yapmak,
abhalten alıkoymak [Verb], yapmak [Verb], yapmak, düzenlemek jdn von etw abhalten birini bir şeyden alıkoymak, engellemek, mâni olmak, yoklama yapmak,
uzak tutmak: engel olmak, düzenlemek, uzak tutmak, engel olmak, düzenlemek, mani olmak, yaptırmak, yapmak, ders vermek, karadan açık kalmak,

3
abhandeln görüşmek [Verb], pazarlık etmek [Verb], {konu} görüşmek, ele almak, pazarlık etmek abhanden kommen kaybolmak, yitmek, müzakere etmek,
pazarlıkla fiyatını indirmek, müsait bir fiyattan satın almak,
abhängen bağlı olmak [Verb], bağlantıyı kesmek [Verb], çengelden çıkarmak, yerinden indirmek, bağlantıyı kesmek, bağlı olmak, tabi olmak, {asılı bir şeyi}
yerinden indirmek, bağlı olmak {von, -e}, asılı bir şeyi indirmek, bir şeye bağlı olmak, telefonu elinealmak, bayatlamak, birşeye, birine bağlı olmak, tabi
olmak, birinin elinde olmak,
abhärten sağlamlaştırmak [Verb], alışmak [Verb], sağlamlaştırmak, dayanıklılığını artırmak sich abhärten alışmak, dayanıklılığı artmak, alıştırmak, dayanıklı
yapmak, sertleştirmek, alıştırmak,
abhauen cezim [Nomen], kesip indirmek [Verb], uzaklaşmak [Verb], cezmetmek [Verb], kesmek, budamak, sıvışmak, kirişi kırmak, tüymek, defolmak, kesmek,
kd. tüymek, sıvışmak, kesmek, biçmek, budamak, sıvışmak, balta ile kesmek, defolmak,
abheben kaldırmak [Verb], kağıt kesmek [Verb], kaldırmak, {kâğıt} kesmek, {para} çekmek, {uçak} havalanmak, kalkmak sich abheben iyice belirmek, kaldırmak,
bankadan para çekmek, kesmek, iyice belirmek, ayırt edilebilmek, kontrast teşkil etmek, kaldırmak, çekmek,
sich abhetzen koşarak yorulmak, aceleye gelmek,

abholen gidip almak [Verb], gidip almak, alıp getirmek, alıp götürmek, {istasyon vb.`de} karşılamak, gidip getirmek, almaya gelmek, gidip getirmek, almaya
gelmek, alıp götürmek, karşılamak, toplamak, evinde yakalamak, toplamak, teslim almak,
abholzen orman açmak [Verb], orman açmak, ormanın ağaçlarını kesmek, bütün ağaçlarıkesmek,

abhören dinleyerek öğrenmek [Verb], sorguya çekmek [Verb], bilgisini yoklamak, kulak misafiri olmak, gizlice dinlemek, {öğrenciye ders} anattırmak, hir
konuşmayı {giziice} dinlemek, gizlice dinlemek, söyletmek, anlattırmak, izinsiz dinlemek, gizli dinlemek, izinsiz dinleme, gizli dinleme,
abjagen koşturarak yormak [Verb], elinden almak [Verb], koşturarak yormak, elinden almak, elinden kapmak,

abkapseln içine kapanmak, inzivaya çekilmek, kabuğuna çekilmek jdm etw abkaufen birinden bir şey satın almak,

abkassieren

abkaufen satın almak [Verb], satın almak,

abkehren süpürmek [Verb], yüz çevirmek [Verb], süpürmek, yüz çevirmek sich abkehren yüz çevirmek, ilgilenmek, süpürmek, yüz çevirmek, başka tarafa
dönmek, vazgeçmek,
abklingen hafiflemek [Verb], azalmak [Verb], yavaş yavaş kaybolmak, giderek azalmak, uzanarak kaybolmak, gittikçe azalmak,

abknicken bükerek kırmak [Verb],

abknöpfen düğmeyi çözmek [Verb], düğmelerini çözmek jdm etw abknöpfen birinden bir şey koparmak, sızdırmak, düğmelerini çözmek, düğmelerini çözmek,
para sızdırmak, hile ile elde etmek,
abkommandieren ifraz etmek [Verb], ifraz etmek, bir işe, bir vazifeye tayin etmek,

4
abkommen anlaşma [Nomen], sözleşme [Nomen], ayrılmak [Verb], serbest kalmak [Verb], modadan düşmek [Verb], çavmak [Verb], uzaklaşmak, ayrılmak von
der Straße abkommen yoldan ayrılmak von einem Plan abkommen bir plandan vazgeçmek, anlaşma, uzlaşma, sözleşme, kontrat, uzaklaşmak,
ayrılmak, konudan ayrılmak, uzmanlaşma, anlaşma, anlaşma, uzlaşma, itilaf, anlaşma, kontrat, sözleşme, genel anlaşma, genel sözleşme,
abkratzen kazıyarak çıkarmak [Verb], kazımak, raspalamak, nalları dikmek, kuyruğu titretmek, mortoyu çekmek, tahtalı köyü boylamak, kazımak, kd. ölmek,
gebermek, kazımak, kazıyıp çıkarmak, cızlamı çekmek, gebermek,
abkühlen serinlendirmek [Verb], hafifletmek [Verb], soğumak [Verb], soğutmak, serinletmek sich abkühlen soğumak, serinlemek, soğutmak, serinletmek, de.
soğumak, serinleşmek, soğutmak, serinletmek, serinlendirmek, hafifletmek, gevşetmek, teskin etmek,
abkürzen kısaltmak [Verb], indirmek [Verb], kısaltmak den Weg abkürzen kestirmeden gitmek, kısaltmak,

abladen boşaltmak [Verb], ödemek [Verb], boşaltmak, tahliye etmek, yükünü boşaltmak, boşaltma, tahliye,

ablagern çökelti bırakmak [Verb], depo etmek [Verb], çökelmek [Verb], tortu bırakmak, depo etmek sich ablagern çökelmek, dibine çökelmek,

ablassen akıtmak [Verb], hareket ettirmek [Verb], satmak [Verb], dinmek [Verb], boşaltmak, akıtmak, salmak, {fiyat} indirim yapmak von etw ablassen bir
şeyden vazgeçmek, {su, vb.} akıtmak, çıkarmak, vazgeçmek, bırakmak, boşaltmak, aşağı indirmek, suyun akmasını indirmek, vazgeçmek, ısrar
etmemek, el çekmek, fiyattan indirmek, satmak, hareket işaretini vermek, yapılan hatayı artıktekrar etmemek,
ablaufen dolaşmak [Verb], geçmek [Verb], bitmek [Verb], akmak [Verb], akmak, geçmek, cereyan etmek, {süresi} bitmek, dolmak, aşındırmak, eskitmek,
dolaşmak, akmak, {olay} olmak geçmek, günü dolmak, bitmek, akmak, geçmek, günü dolmak, cereyan etmek, startyapmak {Spor}, bitmek, günü
dolmak, dolaşmak, aşındırmak,
ablegen çıkarmak [Verb], bırakmak [Verb], başarmak [Verb], dosyalamak [Verb], {yere} koymak, bırakmak, {giysi} çıkarmak, {alışkanlık} kurtulmak, tanıklık
etmek, ifade vermek, {sınava} girmek, çıkarmak, bırakmak, {sınav} vermek, çıkarmak, katlamak, sınav vermek, bırakmak, bir yerekoymak, terketmek,
yemin etmek, hesap vermek, dosyaya, klasöre geçirmek, adamak,
ablehnen reddetmek [Verb], katılmamak [Verb], reddetmek, refüze etmek, geri çevirmek, kabul etmemek, reddetmek, kabul etmemek, reddetmek, kabul
etmemek, mazeret beyan etmek, reddetmek, kabul etmemek,
ableiten yolunu değiştirmek [Verb], yönünü değiştirmek, sonuç çıkarmak, türetmek, çevirmek, döndürmek, sonuç çıkarmak, yolunu değiştirmek, çevirmek,
döndürmek, yolunu akıtmak, türevini almak, çıkarmak, çıkarmak,
ablenken yolundan çevirmek [Verb], oyalamak [Verb], avundurmak [Verb], yolundan çevirmek, yönünü değiştirmek, saptırmak, oyalamak, avutmak, konuyu
değiştirmek, yolundan çevirmek, saptırmak, dikkatini başka yöne çevirmek, yolundan çevirmek, yön değiştirmek, saptırmak, oyalamak, nazarı dikkatin
çevrilmesine neden olmak, kaldırmak{Verdacht},
ablesen ayıklamak [Verb], kağıttan okumak [Verb], okumak, okumak, toplamak, gizlice okuyarak kopya etmek, gözlerinden okumak, ifade edilmemiş bir
arzuyu derhal yerine getirmek,
ableugnen inkar etmek [Verb], kabul etmemek [Verb], yadsımak, inkâr etmek, inkar etmek, tekzip etmek, yalanlamak,

ablichten fotokopisini çekmek, resmini çekmek,

abliefern teslim etmek [Verb], teslim etmek, vermek, teslim etmek, vermek, teslim etmek, vermek, teslim etmek,

5
ablocken sır çalmak [Verb], yaltaklanarak elde etmek, sır çalmak,

ablösen nöbet değiştirmek [Verb], serbest bırakmak [Verb], ayırmak, {deri vb.} soymak, görevini devralmak, {nöbet} değiştirmek, ayırmak, çözmek.: ask.
nöbet değiştirmek, yerine geçmek, nöbet değiştirmek, ayırmak, çözmek, derisini yüzmek, geri vermek, itfa etmek, bedel vermek, çözülmek, pul pul
olmak, yerine geçmek, nöbet değiştirmek, ayırmak, yerine geçmek,
abmachen çıkarmak [Verb], anlaşmak [Verb], halletmek [Verb], çıkarmak, {yemiş} toplamak, koparmak, devşirmek, anlaşmak, sözbirliği etmek, çözmek,
koyuvermek, çıkarmak, kararlaştırmak, çözmek, çıkarmak, kararlaştırmak, almak, kaldırmak, toplamak, koparmak, devşirmek, halletmek, tesviye
etmek, dostça uyuşmak, anlaşmak,
abmagern zayıflamak [Verb], cılızlaşmak [Verb], zayıflamak, kilo vermek, cılızlaşmak, zayıflamak, sıskalaşmak, zayıflamak, kilo kaybetmek,

abmarschieren yürüyüşe geçmek [Verb], hareket etmek [Verb], yürüyerek uzaklaşmak, yürüyerek yola çıkmak, hareket etmek,

abmelden geri almak [Verb], ayrılacağını bildirme [Verb], {emir, sipariş, vb.} iptal etmek, bozmak, geri almak jdn bei der Polizei abmelden polise ayrılacağını
bildirmek sich abmelden ayrılacağını bildirmek, otelden ayrılmak, {okulu, işi vs.} bırakacağını bildirmek, daha önceki bir şeyi {emir, sipariş, haber vs.}
geri almak, poliste ikamet kaydını sildirmek, öğrencinin kaydını sildirmek,
abmontieren sokmak [Verb], demonte etmek, sökmek, sökmek, demonte etmek, sökmek, demonte etmek, demontaj etmek,

sich abmühen kendini yormak [Verb],

abnehmen almak [Verb], kaldırmak [Verb], satın almak [Verb], cılızlaşmak [Verb], kaldırmak, çıkarmak, {para} almak, satın almak, azaltmak, yemin ettirmek,
teslim almak, inanmak, yutmak, yemek, üzerine almak, azalmak, kilo kaybetmek, zayıflamak, almak, çıkarmak, kaldırmak, azalmak, zayıflamak, almak,
çıkarmak,
abnutzen kullanarak eskitmek [Verb], kullanarak eskitmek [Verb], eskitmek, yıprandırmak, aşındırmak, aşınmak, aşındırmak, yıpratmak, eskitmek, aşınmak,
yıpranmak, eskimek, aşınmak, eskimek, yıpranmak,
abonnieren abone olmak [Verb], abone olmak, abone olmak, abone olmak, abone olmak,

abpacken paketlemek, yük indirmek,

abpflücken koparmak [Verb],

sich abplagen nefsine eziyet etmek, kendini yorup durmak, pala çalmak,

abprallen sıçramak [Verb], fırlamak [Verb], çıvmak [Verb], geri sıçramak, sekmek, çavmak, çıvmak, sıçramak, fırlamak, tepmek,

sich abquälen

abraten yapmamasını tavsiye etmek, uyarmak, yapmamasını öğütlemek, vazgeçirmeye çalışmak, caydırmak, yapmamasını tavsiye etmek,

6
abräumen boşaltmak [Verb], çöküntü kaldırmak [Verb], kaldırmak, temizlemek sich abreagieren hırsı geçmek, kaldırmak, molozları kaldırmak, toplamak,
kaldırmak {Tisch},
abreagieren

abrechnen indirmek [Verb], denkleştirmek [Verb], hesaplaşmak [Verb], hesaptan düşmek, hesap görmek, hesaplaşmak, hesaptan düşmek, hesaplaşmak,
hesaptan düşmek, hesaplaşmak, hesaplaşmak, ödeşmek,
abreisen yola çıkmak [Verb], seyahate başlamak [Verb], koparmak [Verb], yıkmak [Verb], eskitmek [Verb], bitmek [Verb], gitmek, yola çıkmak, hareket etmek,
{ev} yıkmak, sökmek, koparmak, yolculuğa çıkmak, hareket etmek, hareket etmek, kalkmak, yola çıkmak, sökmek, kırmak, çıkarmak, ayırmak,
koparmak, yırtmak, kesilmek, bitmek,
abreissen yırtmak, koparmak, kopmak, yırtılmak,

abreiten yormak [Verb], atla geçmek [Verb], yormak {Pferd}, atla geçmek, atla dolaşmak, atma uzaklaşmak,

abrichten düzenlemek [Verb], eğitmek [Verb], yetiştirmek, terbiye etmek, düzeltmek, planya etmek, düzlemek, terbiye etmek,

abrollen açmak [Verb], nakletmek [Verb], yollamak [Verb], açmak, yaymak, sargı açmak, sermek, nakletmek {Fahrzeuge}, aşağı yuvarlanmak, hareketetmek,
geçmek, göz önünde cereyan etmek, birbirini takip etmek,
abrücken hareket etmek [Verb], uzaklaşmak [Verb], bulunduğu yerden ayırmak, uzaklaştırmak, geriye çekmek, ayrılmak, çekilmek, uzaklaşmak, hareket etmek,

abrufen geri çağırmak [Verb], geri çağırmak, gönderilmesini emretmek, çağırmak, gönderilmesini emretmek, hareketini yükseksesle bildirmek, bankadan
çekmek, bir işten geri çağırmak, istemek, talep etmek,
abrunden yuvarlaklaştırmak [Verb], tamamlamak [Verb], yuvarlaklaştırmak, yuvarlatmak, keskin köşeleri kırmak, yuvarlak hesap yapmak, yemeğe çeşni katmak,

abrüsten silahsızlandırmak [Verb], silahsızlanmak, silåhsızlanmak, bina iskelesini sökmek, silahsızlanmak, silahları azaltmak, teçhizatını kaldırmak,

abrutschen kaymak [Verb], ahlakça bozulmak [Verb], kaymak, yana kaymak, aşağı kaymak, hareket etmek, gitmek, eski seviyesine göre kötüye gitmek {Schüler},
yolunu sapıtmak,
absagen reddetmek [Verb], özür dilemek [Verb], kesmek [Verb], işinden çıkarmak [Verb], reddetmek, olmayacağını bildirmek, testere ile kesmek, reddetmek,
iptal etmek, reddetmek, iptal etmek, geri almak, vazgeçmek, tövbe etmek, iptal etmek,
absägen reddetmek [Verb], özür dilemek [Verb], kesmek [Verb], işinden çıkarmak [Verb], reddetmek, olmayacağını bildirmek, testere ile kesmek, reddetmek,
iptal etmek, reddetmek, iptal etmek, geri almak, vazgeçmek, tövbe etmek, iptal etmek,
abschaffen ortadan kaldırmak [Verb], yol vermek [Verb], kaldırmak, lağvetmek, feshetmek, kaldırmak, iptal etmek, feshetmek, kaldırmak, iptal etmek,
lağvetmek, feshetmek, bertaraf etmek, ıslah ve tensik etmek, işten çıkarmak, yol vermek, kaldırmak, feshetmek,
abschälen kabuğunu soymak [Verb], soyma, soyulmak,

abschalten kulak vermemek [Verb], elektrik akımını kesmek, kapamak, kulak asmamak, kesmek, kapamak, akımı kesmek, artık dikkat etmemek, kulak asmak,

abschätzen değer biçmek [Verb], tahmin etmek [Verb], kestirmek, tahmin etmek, takdir etmek, değer biçmek, tahmin etmek, tahmin etmek, takdir etmek,

7
abschauern

abschicken göndermek [Verb], yollamak [Verb], yollamak, göndermek, göndermek, yollamak, göndermek, yollamak, ifraz etmek {mil.},

abschieben uzaklaştırmak [Verb], iterek uzaklaştırmak, sınır dışı etmek, sürmek, uzaklaştırmak, ite ite yerinden sürmek, başkasının sırtına yüklemek, üstünden
atmak, yurt dışına sürmek, hareket etmek, gitmek, savuşmak, palamarı çözmek, sınırdışı etmek, ülkeden sürmek,
abschiessen

abschirmen maskelemek [Verb], korumak [Verb], korumak, {ışık} karartmak, maskelemek, örtmek {Licht}, emniyet altına almak,

abschlagen cezim [Nomen], kesip koparmak [Verb], reddetmek [Verb], püskürtmek [Verb], cezmetmek [Verb], başını uçurmak, reddetmek, kabul etmemek,
püskürtmek, defetmek, püskürtmek, geri atmak, reddetmek, püskürtmek, geri atmak, reddetmek, vurup kesmek {Baum,Kopf usw}, işemek, fiyatı
indirmek,
abschleppen sürükleyip götürmek [Verb], yedeğe almak, yedekte götürmek, başka bir vasıta ile yerinden alıp götürmek {Auto}, yedeğe almak, ağır bir yük taşıyarak
kendine eziyet etmek,
abschliessen kilitlemek, bitirmek, {biriyle} anlaşmak, sözleşmek,

abschmecken tadına bakmak [Verb], tadına bakmak,

sich abschminken

abschnallen çözmek [Verb], tokasını açmak,

abschneiden cezim [Nomen], kesmek [Verb], ayırmak [Verb], cezmetmek [Verb], kesmek gut abschneiden iyi sonuca ulaşmak schlecht abschneiden kötü sonuca
ulaşmak, kesip koparmak, kesmek, kesip koparmak, kesip çıkarmak, kırmak {Hoffnung}, bir neticeyi elde etmek,
abschöpfen yağını almak [Verb], yağını almak, hepsini kullanmak, hepsini çektirmek, massetmek, soğurmak, tehsil etmek,

abschrauben vidasını sökmek [Verb], çevirip kaldırmak [Verb], vidasını sökmek, vidaları sökmek, çıkarmak, vidasını çıkarmak, vidalarını sökmek, çevirip kaldırmak
{Deckel},
abschrecken korkutmak [Verb], yıldırmak, caydırmak, vazgeçirmek, soğuk suya sokmak, korkutmak, yıldırmak, ani soğutma, şok soğutma, çeliğe su verme,
korkutmak,
abschreiben bakarak yazmak [Verb], kopya etmek [Verb], yazarak tükenmek [Verb], kopya etmek, temize çekmek, hesaptan düşmek, hesaptan çıkarmak, suretini
çıkarmak: kopya çekmek, amorti etmek, suretini çıkarmak, kopyalamak, bakarakyazmak, yazarak pürüzlendirmek {Feder}, temizeçekmek, hesaptan
indirmek, itfa etmek, bir vaadinyerine getirilemeyeceğini bildirmek, kaybetmişnazarıyla bakmak, gözden çıkarmak, amorti etmek, çıkarmak, kopya
etmek,
abschütteln silkmek [Verb], sarsmak [Verb], sallamak [Verb], silkmek,

abschwächen hafifletmek [Verb], zayıflamak [Verb], azaltmak, hafifletmek, zayıflatmak, gevşetmek sich abschwächen azalmak, hafiflemek, zayıflamak, gevşemek,
kuvvetten düşürmek, zayıflatmak, zayıflamak, hafifleştirmek, gevşetmek,

8
abschweifen ayrılmak [Verb], uzaklaşmak [Verb], istitrat etmek [Verb], çavmak [Verb], çivmek [Verb], konu dışına çıkmak, kavis şeklini vermek, yoldan uzaklaşmak,

abschwören yemin etmek [Verb], tövbe etmek, yemin etmek, tövbe etmek, vazgeçmek, tövbe etmek, vazgeçmek, dininden dönmek, yeminle inkar etmek,

absehen bakarak anlamak [Verb], göz dikmek [Verb], kastetmek [Verb], göz koymak [Verb], hesaba katmamak [Verb], sonunu görmek, bakarak sanatını
öğrenmek, kapmak, hesaba katmamak, nazarı dikkate almamak, sonunu görmek, kestirmek, gözle görmek {Ende}, gözlerinden maksadını okumak,
sarfınazar etmek, hesaba katmamak, nazarı dikkate almamak, bir tarafa bırakmak,
absenden göndermek [Verb], yollamak [Verb], yollamak, göndermek, sevk etmek, göndermek yollamak, göndermek, yollamak, sevk etmek, göndermek,

absetzen indirmek [Verb], işten çıkarmak [Verb], satmak [Verb], satırbaşı yapmak [Verb], durmak [Verb], yere indirmek, satmak, işten çıkarmak, tahttan
indirmek, durmak, ara vermek, çökeltmek, durmak, ara vermek, satırbaşı yapmak sich absetzen uzaklaşmak, çökelmek, yere indirmek, {şapka}
çıkarmak, görevinden almak, àra vermek, durmak, tie. {piyasaya} sürmek, satmak, çökelmek, sıyrılmak {Mil.},
absichern korumak, emniyete almak, korumak,

absinken batmak, {ısı, hız} azalmak, düşmek,

absitzen inmek [Verb], {hayvandan, taşıttan} inmek, {cezasını} çekmek, doldurmak,

absondern ayırmak [Verb], çıkarmak [Verb], ayırmak, salgılamak, çıkarmak, ifraz etmek sich absondern inzivaya çekilmek, ayırmak, uzaklaştırmak, yalıtmak, hek.
salgılamak, ayırmak, ayırt etmek, yalıtmak, tecrit etmek, tecrit etmek, ayırmak,
abspalten ayırmak [Verb], ayırmak, ayırmak,

abspeisen

absperren kapamak [Verb], ayırmak [Verb], {yol vb.} kapamak, tıkamak, durdurmak, {kapı} kilitlemek, kapamak, tıkamak: kilittemek, {gaz, akım vs.} kesmek,
kapamak, kesmek, kapamak, kesmek,
abspielen dinletmek [Verb], çalmak, pas vermek sich abspielen olmak, vuku bulmak, cereyan etmek, sp. pas vermek, de. olmak, vuku bulmak,

absprechen tanımamak [Verb], küçümsemek [Verb], reddetmek, tanımamak, inkâr etmek,

abspreizen ayırmak [Verb], uzaklaştırmak [Verb],

abspringen atlamak sıçramak [Verb], çıvmak [Verb], aşağı sıçramak, kopmak, ayrılmak, çekilmek, atlamak, atlamak,

abspulen sağmak [Verb], elemek [Verb], yıkamak [Verb], çalkamak [Verb], durulamak, yıkamak, çalkamak, yıkamak, çalkalamak, sağmak, bobini boşaltmak,

abspülen sağmak [Verb], elemek [Verb], yıkamak [Verb], çalkamak [Verb], durulamak, yıkamak, çalkamak, yıkamak, çalkalamak, sağmak, bobini boşaltmak,

abstammen neşet etmek [Verb], soyundan gelmek, neslinden gelmek, türemek, soyundan gelmek, soyundan gelmek, soyundan çıkmak,

9
abstauben tozunu almak [Verb], çalmak [Verb], tozunu almak, aşırmak, araklamak, çalmak, tozunu almak, tozunu almak,

abstechen kesmek [Verb], hasmını yenmek [Verb], kesmek, boğazlamak, tezat oluşturmak einer Abstecher machen seyahat sırasında bir yerde kısa gezinti
yapmak, tutturmak, oymak, ocaktan erimiş madeni çekmek,
abstehen ayrı durmak [Verb], vazgeçmek [Verb], solmak [Verb], uzak durmak, vazgeçmek,

absteigen inmek [Verb], konaklamak [Verb], inmek, konaklamak, küme düşmek, inmek, inmek,

abstellen tarafa koymak [Verb], durdurmak [Verb], indirmek, yere koymak, park etmek, kapamak, durdurmak, stop etmek, söndürmek, indirmek, {motor vs.}
durdurmak, {radyo, lamba vs.} kapatmak, oto. park yapmak, durdurmak, kesmek, kapamak, park yapmak, bırakmak, durdurmak, kesmek, yere
koymak,
abstempeln marka koymak [Verb], damgalamak [Verb], damgalamak, damga vurmak,

absterben dumur [Nomen], yavaş yavaş ölmek [Verb], uyuşmak [Verb], ölmek, uyuşmak,

abstimmen oy vermek [Verb], oy vermek, rey vermek, akort etmek, uydurmak, ayarlamak, akort etmek, oya koymak, akort etmek, ayarlamak, renkleri
uyuşturmak, oy kullanmak, uyum sağlamak,
abstossen itmek, kötü etki bırakmak, tiksinti vermek,

abstreichen silmek [Verb], araştırmak [Verb], çıkarmak [Verb],

absteifen kolalamak [Verb], askıya almak [Verb], takviye etmek, desteklemek,

abstreiten inkar etmek [Verb], inkâr etmek, yadsımak, yadsımak, inkär etmek, inkar etmek, itiraz etmek,

abstürzen yere düşmek [Verb], düşmek, düşmek, düşerek parçalanmak {u, ak}, düşmek,

sich abstützen

absuchen arayıp taramak [Verb], ayıklamak [Verb], arayıp taramak, köşe bucak aramak,

abtasten yoklamak [Verb], gözden geçirmek [Verb], yoklamak, muayene etmek,

abtöten öldürmek [Verb], nefsini körletmek [Verb],

abtragen kaldırmak [Verb], yıkmak [Verb], eskitmek [Verb], borç ödemek [Verb], kazanç sağlamak [Verb], {toprak vb.} taşımak, kaldırmak, {ev} yıkmak, {giysi}
eskitmek, {borç} ödemek, {sofra} kaldırmak, sofra kaldırmak, eskitmek, {yavaş yavaş} ödemek,
abtreiben kovalamak [Verb], uzaklaştırmak [Verb], çocuk düşürmek [Verb], rotadan çıkarmak, çocuk düşürmek, rotadan çıkmak, sürükleyerek götürmek, kürtaj
yaptırmak, madenleri tasfiye etmek, defetmek, kovmak, aldırmak,

10
abtrennen ayırmak [Verb], ayırmak, söküp çıkarmak, ayırmak, söküp çıkarmak,

abtreten basmak [Verb], ayrılmak [Verb], çıkmak [Verb], aşındırmak, eskitmek, çamurunu silmek, devretmek, ayrılmak, çıkmak, aşındırmak, devir ve temlik
etmek, ayrılmak, istifa etmek, temlik etmek, istifa etmek, çekilmek,
abtrockenen

abtropfen damla damla akmak [Verb], damlamak,

abtun çıkarmak [Verb], öldürmek [Verb], bırakmak [Verb], çıkarmak, çıkartmak, bırakmak, başından savmak, önemsiz göstermek, çıkarmak, hayvanı
öldürmek veya elden çıkarmak, bitirmek, reddetmek, terk etmek,
abverlangen istemek [Verb], geri almak [Verb], talep etmek, istemek,

abwägen tartmak [Verb], iyice düşünmek [Verb], sözlerini tartmak,

abwälzen yuvarlamak,

abwandern yaya gitmek [Verb], uzaklaşmak [Verb], göç etmek,

abwarten sonu beklemek [Verb], beklemek, kollamak, gözetmek, sonunu beklemek, sabırla beklemek,

abwaschen yıkamak [Verb], yıkamak, yıkamak,

sich abwechseln

abwehren geri püskürtmek [Verb], kabul etmemek [Verb], önlemek, mâni olmak, çelmek, savuşturmak, püskürtmek, defetmek, defetmek, savuşturmak,
savuşturmak, savunmak, müdafaa etmak, korunmak,
abweichen ıslatarak ayırmak [Verb], yumuşayarak ayrılmak [Verb], uzaklaşmak [Verb], çavmak [Verb], çivmek [Verb], sapmak, uzaklaştırmak, ayrılmak,
püskürtmek, defetmek, ayrılmak, uzaklaşmak, sapmak, sapmak, uzaklaşmak, sapmak, farklı olmak,
abweisen reddetmek [Verb], püskürtmek [Verb], reddetmek, geri çevirmek, kabul etmemek, reddetmek, geri çevirmek, reddetmek, kabul etmemek,

abwenden çevirmek [Verb], ayırmak [Verb], çevirmek, önüne geçmek, mâni olmak sich abwenden vazgeçmek, caymak, çevirmek, engel olmak, çevirmek, engel
olmak,
abwerfen aşağı atmak [Verb], kar getirmek [Verb], atmak, fırlatmak, gelir getirmek, kâr bırakmak, yere atmak, yere atmak,

abwerten değerini düşürmek [Verb], devalüe etmek [Verb], değerini düşürmek, devalüe etmek, devalüe etmek, değerini düşürmek, devalüe etmek, değerini
düşürmek, devalüe etmek, değerini, düşürmek,
abwickeln çözmek [Verb], halletmek [Verb], {katını} çözmek, halletmek, yoluna koymak, çözmek, sarmak, tasfiye etmek, halletmek, çözmek,

abwischen silerek temizlemek [Verb], silmek, temizlemek, tozunu almak, silmek, tozunu almak, kurulamak, temizlemek,

11
abzahlen taksitle ödemek [Verb], saymak [Verb], çıkarmak [Verb], ödemek, tediye etmek, saymak, taksitle ödemek, borcunu ödemek, taksitle ödemek, taksitle
ödemek, vadeli ödemek, itfa etmek,
abzählen taksitle ödemek [Verb], saymak [Verb], çıkarmak [Verb], ödemek, tediye etmek, saymak, taksitle ödemek, borcunu ödemek, taksitle ödemek, taksitle
ödemek, vadeli ödemek, itfa etmek,
abzeichnen resmini yapmak, parafe etmek sich abzeichnen belirmek, görünmeye başlamak, vize etmek, belli olmak,

sich abzeichnen

abziehen çıkarmak [Verb], boşaltmak [Verb], ateşlemek [Verb], bilemek [Verb], çıkarmak, derisini yüzmek, ateşlemek, tetiği çekmek, bilemek, çekip gitmek,
çekilmek, çıkarmak, indirim yapmak, kopya çıkarmak, çıkarmak, fotokopi çekmek, rengi sökmek, rengi çıkarmak, iskonto etmek, çıkarmak, indirmek,
abzweigen ayırmak [Verb], dallandırmak [Verb], çatallanmak [Verb], çatallaştırmak [Verb], ayrılmak, ayırmak, ayırmak, ayırmak, ayrılmak,

achten saymak [Verb], dikkat etmek [Verb], aforozlamak [Verb], saymak [Verb], saymak, saygı göstermek, hürmet etmek, dikkat etmek ächten sürgün
etmek, sınır dışı etmek, yol verin!, saygı göstermek,
achtgeben dikkat etmek [Verb], dikkat etmek, dikkat etmek,

ächzen inlemek [Verb], sızlanmak [Verb], inlemek,

addieren toplamak [Verb], toplamak, toplamak,

adeln iğneye iplik geçirmek [Verb], zadegan sınıfına sokmak, asalet unvanı vermek,

adoptieren evlat edinmek [Verb], benimsemek [Verb], benimsemek, sahip çıkmak, evlat edinmek, evlåt edinmek, evlat edinmek,

ähneln benzemek [Verb], andırmak [Verb],

ahnen içine doğmak [Verb], tahmin etmek [Verb], kuşkulanmak, şüphelenmek, içine doğmak, sezmek ähnlich benzer Ähnlichkeit benzerlik, sezmek, içine
doğmak, sezmek, içine doğmak,
akkreditieren akredite etmek [Verb], kredi açmak [Verb], akreditif etmek,

aktivieren aktifleştirmek [Verb], aktifleştirmek,

alarmieren telaş vermek [Verb], alarm vermek [Verb], alarm vermek, tehlike işareti vermek, heyecanlandırmak, tehlikeyi bildirmek,

sich alliieren

altern yaşlanmak [Verb], ihtiyarlamak [Verb], yaşlanmak, ihtiyarlamak, kocamak, kartlaşmak, yaşlanmak,

amerinisieren

12
amnestieren affetmek [Verb], affetmek,

amputieren ampütasyon yapmak [Verb], {organ} kesmek, kesip almak, bir organı {ameliyatla} kesmek,

amtieren görev yapmak [Verb], memuriyette olmak [Verb], memurluk yapmak, görev yapmak, görevli olmak,

sich amüsieren

analysieren tahlil etmek [Verb], çözümlemek [Verb], analiz etmek, tahlil etmek, çözümlemek, analiz etmek, çözümlemek, analiz etmek, çözümlemek, tahlil etmek,

anbahnen yol açmak [Verb], hazırlamak [Verb], yol açmak,

anbauen ekip biçmek [Verb], yetiştirmek [Verb], ekip biçmek, yetiştirmek, yanına yeni bina eklemek, ekip biçmek, yetiştirmek, ziraat yapmak, ilave inşaat
yapmak,
anbeissen

anbetteln dilenmek [Verb],

anbieten sunmak [Verb], takdim etmek [Verb], uygun olmak [Verb], önermek, teklif etmek, sunmak, takdim etmek sich anbieten hizmete hazır olmak, sunmak,
önermek, sunmak, önermek, teklif etmek, arz etmek, satışa sunmak,
anbinden sıkıca bağlamak [Verb], bağlamak, sürtünmek, hır çıkarmak için neden aramak, bağlamak,

anblicken bakmak [Verb], göz atmak [Verb], bakmak, göz atmak, bakmak, bakmak,

anbrechen kırmak [Verb], başlamak [Verb], başlamak, {gün} ağarmak, {gece} olmak, karanlık basmak, açmak, gün doğmak, sabah olmak, karanlık basmak, gece
olmak, açmak, gün doğmak, sabah olmak, karanlık basmak, gece olmak,
anbringen yerleştirmek [Verb], para harcamak [Verb], getirmek, takmak, yerleştirmek,

anbrüllen kükremek [Verb], bağırmak [Verb],

ändern değiştirmek [Verb], düzeltmek [Verb], değişmek, değiştirmek, düzeltmek,

andeuten işaretle anlatmak [Verb], hissettirmek [Verb], çaktırmak [Verb], çıtlatmak [Verb], belirtmek, ifade etmek, ima etmek, sezdirmek, çıtlatmak, işaretle
anlatmak, göstermek, ima etmek, sezdirmek, ima etmek,
andichten

andrägen

13
andrehen harekete getirmek [Verb], yakmak, açmak, {bir şeyi, malı} yutturmak, okutmak jdm etw androhen birini bir şeyle tehdit etmek sich etw aneignen
edinmek, kazanmak, elde etmek, ele geçirmek, kendine mal etmek, üstüne oturmak, benimsemek, açmak, yakmak, çevirmek, döndürmek, açmak,
yakmak,
sich aneignen

aneinandergeraten kavgaya tutuşmak,

aneinanderreihen

aneinanderstossen

anekeln iğrendirmek [Verb], tiksindirmek [Verb], iğrendirmek, tiksindirmek, mide bulandırmak,

anerkennen beğenmek [Verb], tanımak [Verb], kabul etmek [Verb], tanımak, beğenmek, takdir etmek, tasvip etmek, tasdik etmek, tanımak, onaylamak, kabul
etmek, tanımak,
anfachen üflemek [Verb], kışkırtmak [Verb], {ateşi} üflemek, yelpazelemek, yellemek, kışkırtmak, tahrik etmek,

anfahren çarpmak [Verb], çıkışmak [Verb], taşıtla gelmek [Verb], çarpmak, çıkışmak, terslemek, azarlamak, {taşıtla} götürmek, {taşıtla} gelmek, varmak,
{gemiden} karaya çıkmak, harekete geçmek, çarpmak, yol vermek, çarpmak, işletmek, harekete geçirmek, ocağa girmek, ocağa inmek,
anfallen saldırmak [Verb], ortaya çıkmak [Verb], saldırmak, {hastalık} tutmak, yakalamak, ortaya çıkmak, saldırmak, tahakkuk etmek, çıkmak,

anfangen başlamak [Verb], girişmek [Verb], depreşmek [Verb], başlamak, girişmek, teşebbüs etmek, baştan başlamak, başlamak, başlamak,

anfassen tutmak [Verb], ellemek [Verb], ellemek, dokunmak, ele almak, tutmak, yardım etmek, el sürmek, dokunmak, ellemek, tutmak, dokunmak, ellemek,
tutmak, ters tarafından başlamak,
anfertigen yapmak [Verb], imal etmek [Verb], yapmak, yapmak, imal etmek, tamamlamak, ikmal etmek,

anflehen yalvarmak [Verb], niyaz etmek [Verb], yalvarmak, yakarmak, niyaz etmek, yalvarmak,

angeben vermek [Verb], açıkça bildirmek [Verb], ihbar etmek [Verb], övünmek [Verb], vermek, bildirmek, değer biçmek, yüksekten atmak, ağız satmak, servis
yapmak, söylemek, bildirmek, ihbar etmek, gammazlamak, böbürlenmek, hava atmak, bildirmek, ihbar etmek, gammazlamak, böbürlenmek, hava
atmak, söylemek, bildirmek, tarif etmek, beyan etmek,
angehen başlamak [Verb], fena olmamak [Verb], ilgili olmak [Verb], ilgilendirmek, ait olmak, ilişkin olmak, saldırmak, hücum etmek, başvurmak, müracaat
etmek, rica etmek, {ateş} yanmak, başlamak, başlamak, ilgisi olmak, ilişkili bulunmak, başlamak, ilgisi olmak, ilgilendirmek,
angehören ait olmak, ait olmak, ait olmak, ait olmak,

angeln ağına düşürmek [Verb], olta ile balık tutmak, olta ile balık avı, balık avlamak, balık avlamak,

14
angewöhnen alıştırmak [Verb], alıştırmak sich angewöhnen alışmak, alıştırmak, de. alışmak, alışmak, alıştırmak,

angreifen saldırmak [Verb], tecavüz etmek [Verb], tutmak [Verb], başlamak [Verb], dokunmak [Verb], saldırmak, hücum etmek, dokunmak, el sürmek,
başlamak, etkilemek, bozmak, sarsmak, saldırmak, dokunmak, tesir etmek, etki etmek, dokunmak, saldırmak, saldırmak, dokunmak,
angrezen

ängstigen korkuya düşürmek [Verb], korkuya kapılmak [Verb], korkutmak,

anhalten duraklama [Nomen], durdurmak [Verb], tutmak [Verb], sürmek [Verb], duruksamak [Verb], durdurmak, yakalamak, tutmak, durmak, sürmek, devam
etmek, durdurmak, durmak ara vermek, devam etmek, durdurmak, durmak, devam etmek, sürmek,
anhängen takmak [Verb], bağlamak [Verb], koymak [Verb], eklemek [Verb], asmak, takmak, bağlamak, raptetmek, katmak, eklemek, ilave etmek, asmak,
takmak, eklemek, katmak, asmak, takmak, eklemek, katmak, eklemek, bağlamak,
nahäufen

anheften bağlamak [Verb], yapıştırmak [Verb], teyellemek [Verb], tutturmak, raptetmek, teyellemek, yapıştırmak, çengellemek,

anhören dinlemek [Verb], kulak vermek [Verb], dinlemek, kulak vermek, dinlemek, dinlemek, dinlemek, ifade almak,

anklagen suçlandırmak [Verb], dava açmak [Verb], suçlamak, itham etmek, suçlamak, suçlamak, suçlamak, itham etmek,

ankleben yapıştırmak [Verb], tutmak [Verb], yapıştırmak, yapıştırmak,

sich ankleiden

anklopfen kapıyı çalmak [Verb], kapıyı vurmak, kapıyı çalmak, kapıyı çalmak,

anknüpfen bağ kurmak [Verb], bağlamak, başlamak, bağlamak, başlamak, bağlamak, başlamak,

ankommen varmak [Verb], yaklaşmak [Verb], derinden etkilemek [Verb], bağlı olmak [Verb], varmak, yaklaşmak, beğenilmek das kommt darauf an duruma göre
es darauf ankommen lassen işi oluruna bırakmak es kommt auf ihn an ona bağlı es kommt darauf an belli olmaz gegen jdn ankommen {birisi, bir şey
ile} başa çıkmak, varmak, ulaşmak, bağlı olmak, varmak, ulaşmak, bağlı olmak,
ankoppeln bağlamak [Verb], raptetmek [Verb],

ankreuzen işaretlemek [Verb],

ankündigen evvelden bildirmek [Verb], bildirmek, haber vermek, duyurmak, bildirmek, duyurmak, bildirmek, duyurmak, bildirmek, ihbar etmek,

anlächeln gülümsemek,

15
anlangen varmak [Verb], ilgili olmak [Verb], varmak, gelmek, varmak, ulaşmak, varmak, ulaşmak,

anlassen harekete getirmek [Verb], elbiseyi çıkarmak [Verb], kapatmamak [Verb], çalışmak [Verb], {giysi} üstünden çıkarmamak, kapamamak, söndürmemek,
açık bırakmak, {makine, motor} işletmek, çalıştırmak, {giysi} çıkarmak, {ışık, vb.} açık bırakmak, {motor} çalıştırmak, yol verme, başlatma,
menevişleme, yumuşatma, tavlama,
anlasten

anlaufen işlemeye başlamak [Verb], öfkeden kızarmak [Verb], artmak [Verb], donuklaşmak [Verb], başlamak, buğulanmak, rengi değişmek, limana uğramak,
hız almak, {motor vs.} çalışmak: buğulanmak, {limana} uğramak, hızlanmak, hareket etmek, çalışmaya başlamak, buğulanmak, limana uğramak,
limana yanaşmak,
anlegen koymak [Verb], kurmak [Verb], yapmak [Verb], giymek [Verb], yatırmak [Verb], kurmak, tesis etmek, {para} yatırmak, {giysi} giymek, iskeleye
yanaşmak, koymak, nişan almak, {silahını} çevirmek, doğrultmak, kültür yapmak, tesis etmek, kurmak, {para} yatırmak, {giysi} giymek: iskeleye
yanaşmak, tesis etmek, kurmak, para yatırmak, yatırım yapmak, giyinmek, iskeleye yanaşmak,
anlehnen dayamak [Verb], yaslamak [Verb], dayamak, yaslamak, aralık bırakmak sich anlehnen dayanmak, yaslanmak, dayamak, de. dayanmak,

anleiten yönetmek [Verb], yönetmek, sevk ve idare etmek, akıl öğretmek, yol göstermek,

anlernen öğretmek [Verb], ders vermek [Verb], öğretmek, ders vermek, öğretmek,

anliegen komşuluk [Nomen], rica [Nomen], dilek [Nomen], komşu olmak [Verb], bitişik olmak, {giysi} üste olmak, oturmak, rica, istek, dilek, arzu, rica [-], istek
[-],
anlocken kendine çekmek [Verb], dadamak [Verb],

anmachen bağlamak [Verb], yakmak [Verb], katmak [Verb], bağlamak, asmak, {salata} yapmak, açmak, yakmak sich anmaßen hak iddia etmek, bağlamak,
saptamak, {ışık, ateş vs.} yakmak, bağlamak, takmak, yakmak,
anmalen boyamak [Verb], makyaj yapmak [Verb],

anmelden haber vermek [Verb], bildirmek, haber vermek, yazdırmak, kaydettirmek sich anmelden randevu almak, yazılmak, kaydolmak, bildirmek, de. randevu
almak, yazılmak, kaydolmak, randevu almak, kaydolmak, yazılmak, müracaat etmek, beyan etmek, bildirmek,
sich annähern

annehmen almak [Verb], kabul etmek [Verb], sanmak [Verb], kabul etmek, evlat edinmek, varsaymak, farz etmek, şekil almak, kabul etmek, varsaymak, kabul
etmek, almak, varsaymak, kabul etmek, teslim almak,
anordnen sıralamak [Verb], düzenlemek [Verb], sıralamak, tasnif etmek, ayarlamak, düzenlemek, tertip etmek, sıralamak, düzenlemek, tertiplemek, tanzim
etmek, düzenlemek, emretmek, sıraya koymak, sıralamak, tayin etmek, talimat vermek,
anpacken tutmak [Verb], ele almak [Verb], tutmak, yakalamak, {işe} girişmek, başlamak,

sich anpassen

16
anpflanzen dikmek [Verb], yetiştirmek [Verb],

anprallen çarpmak [Verb],

anpreisen tavsiye etmek [Verb], övmek, göklere çıkarmak, tavsiye etmek,

anprobieren giyip bakmak [Verb], {giysi} prova etmek, üstüne olup olmadığına bakmak,

anrechnen hesaba geçirmek [Verb], değer biçmek [Verb], hesaba geçirmek, mahsup etmek, takdir etmek,

anreden hitap etmek [Verb], hitap etmek mit du anreden sen diye hitap etmek mit Sie anreden siz diye hitap etmek, hitap etmek, hitap etmek,

anregen teşvik etmek [Verb], canlandırmak [Verb], uyarmak, harekete geçirmek, özendirmek, teşvik etmek, uyarmak, harekete geçirmek, özendirmek, teşvik
etmek, teşvik etmek, tahrik etmek, uyandırmak, teşvik etmek,
anreichern artırmak [Verb], zenginleştirmek [Verb], zenginleştirmek, zenginleştirme, çoğaltma, biriktirme,

anreihen diziye eklemek [Verb], teyellemek [Verb],

anreisen ucunu koparmak [Verb], kullanmağa başlamak [Verb], yakmak [Verb], varmak, gelmek,

anreizen çekmek [Verb], cezbetmek [Verb], kızdırmak [Verb],

anrichten uydurmak [Verb], hazırlamak [Verb], sofraya koymak, servis yapmak, {yemek} hazırlamak, neden olmak,

anrücken iterek yanaştırmak [Verb], yaklaşmak, yanaşmak,

anrufen seslenmek [Verb], çağırmak [Verb], yardım istemek [Verb], telefon etmek [Verb], seslenmek, çağırmak, telefon etmek, seslenmek, telefon etmek,
seslenmek, çağırmak, telefon etmek,
anrühren dokunmak [Verb], çalkamak [Verb], dokunmak, ellemek, el sürmek, karıştırmak, karmak, dokunmak, ellemek, karıştırmak, dokunmak, ellemek,
karıştırmak,
ansagen önceden bildirmek [Verb], anons vermek [Verb], bildirmek, haber vermek, ilan etmek, tebliğ etmek, duyurmak, anons etmek sich ansagen geleceğini
bildirmek, kontr çekmek, bildirmek, duyurmak, anons etmek,
sich anschaffen

anschalten yakmak [Verb], harekete getirmek [Verb], {ışık} yakmak, açmak, yakmak, açmak, yakmak,

anschauen dikkatle bakmak [Verb], bakmak, bakmak, seyretmek, bakmak, seyretmek,

anschlagen tınlamak [Verb], havlamak [Verb], kök tutmak [Verb], çaktırmak [Verb], çivilemek, mıhlamak, tıngırdatmak, nişan almak, takdir etmek, kıymet biçmek,
tuşlamak, etki etmek, {köpek} havlamak, çarpmak, vurmak, afiş yapıştırmak, nişan almak, {köpek} havlaması, değer biçmek, vurmak, yapıştırmak,

17
anschliessen bağlamak, birleştirmek,

anschnallen tokalamak sich anschnallen emniyet kemerini bağlamak,

anschneiden parça kesmek [Verb], kemirmek [Verb], kesmek, söz açmak, bahis açmak, ortaya atmak,

anschreiben yazmak [Verb], hesaba geçirmek [Verb], yazmak, hesaba geçirmek,

anschreien kızarak bağırmak [Verb], yüzüne bağırmak, azarlamak,

anschwellen kabarmak [Verb], şişmek [Verb], şişmek, kabarmak, şişmek, travers döşemek,

ansehen itibar [Nomen], saygınlık [Nomen], dikkatle bakmak [Verb], seyretmek [Verb], anlamak [Verb], bakmak, görmek, hesaba katmak, anlamak, farkına
varmak, saygınlık, itibar, prestij, nüfuz, otorite, ad, san, yan bakmak, bakmak, incelemek, gözden geçirmek, sanmak, ..yerine koymak, ..olarak görmek,
nüfuz. itibar,
ansetzen koymak [Verb], hazırlamak [Verb], başlamak [Verb], çökelmek [Verb], eklemek, ilave etmek, kullanmaya başlamak, şişmanlamak, filizlenmek,
tomurcuklanmak, meyvelenmek, yapraklanmak, kararlaştırmak, tespit etmek, tayin etmek, başlamak, saptamak, kararlaştırmak, eklemek, kurmak,
oturtmak, saptamak, kararlaştırmak, eklemek, banyoyu hazırlamak,
sich ansiedeln

anspannen germek [Verb], toplamak [Verb], arabayı koşmak [Verb], atı arabaya koşmak, germek,

anspielen çalmağa başlamak [Verb], ima etmek [Verb], çaktırmak [Verb], çıtlatmak [Verb], oyuna başlamak, ima etmek, oyuna başlamak,

anspornen dürtmek [Verb], isteklendirmek [Verb], teşvik etmek, teşvik etmek, canlandırmak, kamçılamak,

ansprechen söz yöneltmek [Verb], nitelemek [Verb], hoşa gitmek [Verb], hitap etmek, hoşa gitmek, sarmak, saymak, tepkimek, söz söylemek, hitap etmek,

anspringen üstüne atılmak [Verb], {motor} işlemek, çalışmak,

anstacheln dürtmek [Verb], dürtmek, teşvik etmek, gayrete getirmek,

anstarren dik dik bakmak [Verb], dik dik bakmak, dik dik bakmak,

anstecken geçirmek [Verb], yakmak [Verb], iğnelemek, yakmak, tutuşturmak, bulaştırmak, geçirmek, sirayet ettirmek, bulaşmak, geçmek, sirayet etmek,
yakmak, tutuşturmak, {hastalık} bulaştırmak, takmak, geçirmek, iliştirmek, yakmak, tutuşturmak, hastalık bulaştırmak,
anstehen sırada durmak [Verb], uzun sürmek [Verb], yakışmak [Verb], kuyruk olmak, sıra beklemek, mostra vermek,

ansteigen yükseltmek [Verb], yükselmek, artmak, çoğalmak, yükselmek,

18
anstellen iş vermek [Verb], dayamak [Verb], hareket etmek [Verb], davranmak [Verb], {radyo} açmak, işe koymak, istihdam etmek, yapmak sich anstellen
kuyruğa girmek, sırasını beklemek sich dumm anstellen salaklık etmek stell dich nicht so an! nazlanma!, yapmak, işe almak, {motor} çalıştırmak,
{radyo} açmak, yöneltmek, yol vermek, yapmak, işe almak, motoru çalıştırmak, radyoyu açmak, istihdam etmek, işe almak,
sich anstellen

anstiften sebep olmak [Verb], neden olmak, yol açmak, sebep olmak, fitlemek, kışkırtmak, neden olmak, yol açmak, neden olmak, yol açmak, sebeb olmak, yol
açmak, kışkırtmak,
anstimmen şarkı tutturmak [Verb], şarkı tutturmak, kahkaha atmak,

anstossen çarpmak, iteklemek, kadeh tokuşturmak,

anstrahlen projektörlerle aydınlatmak [Verb],

anstreichlen

anstreichen sıvamak [Verb], boya vurmak [Verb], işaret koymak [Verb], boyamak, boyamak,

sich anstrengen çalışmak [Verb], çabalamak [Verb],

anströmen

antasten yoklamak [Verb], ellemek [Verb], dokunmak, ellemek, {hak} tecavüz etmek,

antreiben hızlandırmak [Verb], özendirmek [Verb], harekete getirmek [Verb], dehlemek [Verb], çapmak [Verb], özendirmek, teşvik etmek, {motor} işletmek,
harekete getirmek, sahile atmak, sahile atılmak, işletmek, çalıştırmak, işletmek, itmek, sürmek, harekete geçirmek,
antreten başlamak [Verb], göreve başlamak, geri çekilmek, ricat etmek, seyahate çıkmak, yolculuğa başlamak, sıralanmak, dizilmek, saldırıya geçmek, sıraya
girmek, dizilmek, {göreve} başlamak, seyahate çıkmak,
antworten cevap vermek [Verb], cevap vermek, yanıt vermek, karşılık vermek jdm etw anvertrauen birine bir şeyi emanet etmek sich jdm anvertrauen açılmak,
içini dökmek, cevap vermek, yanıtlamak, karşılık vermek, cevaplar, yanıtlar, cevap vermek, cevaplandırmak,
anvertrauen inanmak [Verb], güvenmek [Verb], emanet bırakmak, inanmak, güvenmek, teslim etmek, emanet etmek, teslim etmek,

anwärmen ısıtmak,

anweisen talimat vermek [Verb], bildirmek [Verb], işi öğretmek [Verb], direktif vermek, talimat vermek, {para} havale etmek, maaş bağlamak, yer göstermek,
göstermek, emir vermek, havale etmek, havale etmek, tahsis etmek, emir vermek, talimat vermek, havale etmek, emir vermek, tahsis etmek,
anwennden

anwerben iş vermek [Verb], askere almak [Verb], işe almak, iş vermek,

19
anwurzeln yerleşmek [Verb], kök salmak [Verb],

anzahlen avans vermek [Verb], pey vermek, kaparo vermek, avans vermek, ödemek, tediye etmek, pey vermek, ön ödeme yapmak,

anzapfen delmek [Verb], çentiklemek [Verb], {fıçıyı} delmek, para sızdırmak, delmek, delerek akıtmak,

anzeigen ihbar etmek [Verb], ilan etmek [Verb], göstermek, delalet etmek, ihbar etmek, ilan etmek, beyan etmek, ilån etmek, duyurmak, ihbar etmek,
bildirmek, {gazetede} ilan etmek, beyan etmek, duyurmak, bildirmek, ihbar etmek, göstermek, şikayet etmek, ihbar etmek, ilan etmek, reklam
yapmak,
anziehen giymek [Verb], çekmek [Verb], germek [Verb], çekmek, cezp etmek, giymek, giydirmek, sıkıştırmak sich anziehen giyinmek, giymek, çekmek, de.
giyinmek, giyinmek, sıkıştırmak, vira etmek, çekmek,
anzünden yakmak [Verb], yakmak, tutuşturmak, ateşe vermek, yakmak, tutuşturmak, ateşlemek, yakmak, tutuşturmak,

arbeiten çalışmak [Verb], işlemek [Verb], çalışmak, bir firmada çalışmak, çalışmak, çalışmak, işlemek, elektrik işleri, iş yapmak, çalışmak,

ärgern hiddetlendirmek [Verb], kızmak [Verb], öfkelenmek [Verb], çarpılmak [Verb],

atmen nefes almak [Verb], yaymak [Verb], solumak, nefes almak, teneffüs etmek, soluk almak, nefes almak,

aufarbeiten işleyip hazırlamak [Verb], yenilemek [Verb], tamamlamak [Verb],

aufatmen nefeslenmek [Verb], içi açılmak [Verb], derin bir nefes almak, rahatlamak, dertten kurtulmak, yeniden nefes almak, ferahlamak,

aurbauen

sich aufbäumen şaha kalkmak [Verb],

aufbewahren saklamak [Verb], saklamak, {bagaj} emanete bırakmak, saklamak korumak, saklamak, muhafaza etmek, saklamak, muhafaza etmek,

aufbinden çözülüş [Nomen], çözmek [Verb], yukarıya bağlamak [Verb], kandırmak [Verb], bağlamak, üstüne katlamak,

aufblasen üflemek [Verb], kabarmak [Verb], üflemek, şişirmek sich aufblasen kurumlanmak, böbürlenmek, şişirmek, üflemek, şişirmek,

aufbleiben yatmamak [Verb], açık kalmak [Verb], açık kalmak, yatmamak, uyanık kalmak,

aufblenden farları açmak,

aufblicken yukarıya bakmak, başını kaldırıp bakmak, saygı duymak, hayran olmak, başını kaldırıp, bakmak, saygı duymak,

aufblühen açılmak [Verb], gelişmek [Verb], {çiçek} açılmak, gelişmek, inkişaf etmek, çiçek açmak, çiçeklenmek,

20
aufbrausen hiddetlenmek [Verb], coşmak [Verb], delirmek [Verb], öfkelenmek, parlamak, küplere binmek, sinirlilik, taşma, parlama, öfkelenme, kaynama,
küplere binme,
aufbrechen kırarak açmak [Verb], tarlayı açmak [Verb], birdenbire açılmak [Verb], kırarak açmak, açılmak, çatlamak, yola koyulmak, yollanmak, yola koyulmak,
kırıp açmak, açılmak, kırıp açmak, açılmak, yola çıkmak,
aufbringen kızdırmak [Verb], hiddetlendirmek [Verb], açmayı başarmak [Verb], sağlamak [Verb], moda çıkarmak [Verb], açmak, moda çıkarmak, sağlamak,
bulmak, temin etmek, tedarik etmek, {asker} toplamak, kızdırmak, sinirlendirmek, azdırmak Verständnis für etw aufbringen bir şeyi anlayabilmek,
yetiştirmek, büyütmek, temin etmek, sağlamak, meydana getirmek,
aufdecken örtü sermek [Verb], meydana çıkarmak [Verb], masayı hazırlamak [Verb], örtüsünü kaldırmak, üstünü açmak, kapağını açmak, ortaya çıkarmak,
örtüsünü kaldırmak, kapağını kaldırmak, örtüsünü açmak, ortaya çıkarmak, örtüsünü kaldırmak, açığa vurmak,
aufdrängen zorla kabul ettirmek [Verb], zorla kabul ettirmek sich aufdrängen musallat olmak, sıkıştırmak, bastırmak,

aufdrehen açmak [Verb], vidalamak [Verb], neşelenmek [Verb], {musluk} açmak, {vida} gevşetmek, döndürmek, çevirmek, vira etmek,

auferstehen yeniden dirilmek [Verb], iyileşmek [Verb], canlanmak [Verb], dirilmek,

auffahren yükseğe çıkmak [Verb], sıçramak [Verb], delirmek [Verb], çarpmak, yerinden fırlamak, tepesi atmak, sinirlenmek, göğe çıkmak, sofraya koymak,
yükselmek: yerinden fırlamak, sıçramak, yükselmek, yerinden fırlamak, sıçramak, çarpmak, lağım sürmek,
auffallen dikkati çekmek [Verb], göze çarpmak [Verb], düşmek [Verb], dikkatini çekmek, gözüne çarpmak, göze batmak, göze çarpmak, dikkat çekmek,

auffangen yakalamak [Verb], yakalamak, tutmak, savuşturmak, çelmek,

auffassen anlamak [Verb], kavramak [Verb], anlamak, kavramak, kavramak, anlamak, anlamak, kavramak, ters anlamak,

auffordern davet etmek [Verb], istemek [Verb], davet etmek, istemek, talep etmek zum Tanz auffordern dansa kaldırmak, davet etmek, çağırmak, davet etmek,
çağırmak, talep etmek, davet etmek çağırmak, talep etmek,
auffressen yiyip bitirmek [Verb],

auffrischen yenilemek [Verb], serinletmek [Verb], yenilemek, tazelemek, serinletmek, canlandırmak, tazelemek, yenilemek, serinletmek, tazelemek, yenilemek,
serinletmek,
aufführen yapmak [Verb], oynamak [Verb], hareket etmek [Verb], oynamak, sahneye koymak, canlandırmak, yazmak, hesaba geçirmek sich aufführen
davranmak, hareket etmek, sahneye koymak, oynamak, göstermek, inşa etmek, sahneye koymak, oynamak, göstermek,
aufgeben vazgeçmek [Verb], vermek [Verb], yüklemek [Verb], koymak [Verb], vazgeçmek, bırakmak, yollamak, göndermek, postalamak, gazeteye ilan vermek,
sipariş etmek, umudu kalmamak die Hoffnung aufgeben ümidini kırmak, bırakmak, vazgeçmek, paket göndermek, yollamak, açılmak, yollamak,
göndermek, bırakmak, terketmek,
aufgehen açılmak [Verb], ufukta yükselmek [Verb], anlamak [Verb], çıkmak [Verb], kabarmak [Verb], {güneş} doğmak, {hamur} kabarmak, açılmak, {tohum}
fışkırmak, {buz} çözülmek, erimek, karışıp kaybolmak gut aufgehoben sein durumu iyi olmak, açılmak, {güneş} doğmak,
aufgliedern bölmek [Verb],

21
aufhaben başında olmak [Verb], açık bulunmak [Verb], {şapka} başında olmak, yapacak ödevi olmak,

aufhalten alıkoymak [Verb], açık tutmak [Verb], kalmak [Verb], alıkoymak, tutmak, durdurmak, açık tutmak sich aufhalten oturmak, ikamet etmek, {bir yerde}
kalmak, açık tutmak, durdurmak, de. kalmak, konaklamak, .., açık tutmak, durdurmak, geciktirmek, kalmak, konaklamak, oturmak, yaşamak, ikamet
etmek,
aufhängen asmak [Verb], asmak sich aufhängen kendini asmak, intihar etmek, asmak, çengele asılmak, asmak,

aufheben kaldırmak [Verb], saklamak [Verb], boşaltmak [Verb], kaldırmak, {oturumu} bitirmek, sona erdirmek, iptal etmek, feshetmek, saklamak viel Aufheben
machen mesele yapmak, tantana etmek, kaldırmak, saklamak, kaldırmak, saklamak, birbirini götürmek, iptal etmek, yürürlükten kaldırmak,
kaldırmak, iptal etmek, feshetmek,
aufheitern neşelendirmek [Verb], neşelendirmek, keyiflendirmek sich aufheitern {hava} açılmak, neşelendirmek, de. {hava} açılmak, neşelendirmek, açılmak
{hava},
aufhellen berraklaştırmak [Verb], aydınlatmak [Verb], çözmek [Verb], aydınlatmak, çözmek, {renk} açmak, boyayı kısmen sökmek, renk koyuluğunu açmak,

aufholen yelken açmak [Verb], rakibine yetişmek [Verb], telafi etmek, farkı kapatmak, rakibine yetişmek,

aufhören kesmek [Verb], son vermek [Verb], susmak [Verb], dinmek [Verb], bitmek, tükenmek, son bulmak, {yağmur} kesilmek, durmak, dinmek, sona ermek,
bitmek, bitmek, sona ermek, durmak,
aufklappen açmak [Verb], açmak,

aufklären açılmak [Verb], aydınlatmak [Verb], açıklamak [Verb], keşif yapmak [Verb], açılmak, aydınlatmak, açıklamak, bilgi vermek, keşif yapmak sich aufklären
{hava} açılmak, bilgi vermek, aydınlatmak, aydınlatmak, açıklamak, aydınlatmak, bilgi vermek,
aufkochen kaynatmak [Verb], tekrar ısıtmak [Verb], kaynama, pişirme,

aufkommen başlama [Nomen], iyileşme [Nomen], doğuş [Nomen], kalkmak [Verb], iyileşmek [Verb], karşı gelmek [Verb], doğmak [Verb], ortaya çıkmak, meydana
çıkmak, karşı gelmek, iyileşmek, şifa bulmak für jdn aufkommen birinin sorumluluğunu üstlenmek für etw aufkommen bir şeyin sorumluluğunu
üstlenmek, çıkmak, doğmak, çıkmak, doğmak,
aufkrempeln yukarı kaldırmak [Verb], çemremek [Verb], {kolu} sıvamak,

aufladen yüklemek [Verb], çatmak [Verb], yüklemek, yüklemek, doldurmak, yüklemek,

auflauern pusuda beklemek [Verb], gözlemek [Verb], pusu kurmak,

auf legen das Wännchen [Nomen], das Becken [Nomen], die Wanne [Nomen], die Waschschlüssel [Nomen], Becken (das), Waschbecken (das), das Becken, das
Waschbecken, koymak [Verb], yerleştirmek [Verb], yumurtlamak [Verb], yatmak [Verb], uzanmak [Verb], dosyalamak [Verb], kapatmak [Verb],
durdurmak [Verb], yangın çıkarmak, canına kıymak, intihar etmek, koymak, yatırmak, yerleştirmek, sermek, yaymak, döşemek, yumurtlamak sich
legen yatmak, uzanmak, {rüzgâr} yatışmak, kesilmek, yavaşlamak, azalmak, {saçı} şampuanlayıp biçimlendirmek, önem vermek,
auflesen tesadüfen bulmak [Verb], derlemek [Verb], derlemek, toplamak,

22
aufleuchten birdenbire parlamak [Verb], ışık vermek [Verb], birdenbire parlamak,

auflockern çözmek [Verb], gevşetmek [Verb], çözmek, gevşetmek, gevşemek, didiklemek,

auflösen çözmek [Verb], eritmek [Verb], feshetmek [Verb], çözünmek [Verb], çözmek, açmak, ayırmak, eritmek, {anlaşma} bozmak, feshetmek sich auflösen
çözülmek, açılmak, erimek, dağılmak, çöımek, açmak, ayırmak, de. çözümlemek, eritme, bozmak, sona erdirmek, feshetmek,
aufmachen açmak [Verb], asmak [Verb], düzeltmek [Verb], yola koymak [Verb], açmak, çözmek, hazırlamak sich aufmachen yola çıkmak, açmak, açmak,

aufmuntern cesaret vermek [Verb], canlandırmak [Verb], cesaret vermek, yüreklendirmek, neşelendirmek, canlandırmak, şenlendirmek, teşvik etmek,
özendirmek, teşvik etmek, cesaretlendirmek,
aufnehmen kabul etmek [Verb], kaydetmek [Verb], yeniden başlamak [Verb], ödünç almak [Verb], kaleme almak [Verb], kabul etmek, yerden almak, başlamak,
girişmek, listeye geçirmek, fotoğrafını çekmek, filme almak, kaleme almak, düzenlemek, irtibat kurmak, {bir yere} kabul etmek, almak, resim çekmek,
{ses}kaydetmek, bir yere almak, kabul etmek, resim çekmek, kaydetmek, birşeyi ipotek etmek,
aufpassen dikkat etmek [Verb], gözetmek [Verb], dikkat etmek, dikkat etmek, dikkat etmek,

aufpeitschen kamçılamak [Verb], uyandırmak [Verb],

aufpumpen şişirmek [Verb], hava doldurmak [Verb], pompalamak,

aufquellen şişirmek [Verb], fışkırmak [Verb],

sich aufraffen

aufragen yükselmek [Verb],

aufräumen düzeltmek [Verb], alıp götürmek [Verb], düzeltmek, toplamak, çekidüzen vermek, {oda} toparlamak, düzeltmek, boşaltmak, tahliye etmek,
temizlemek, toplamak, kaldırmak,
aufrechterhalten sürdürmek, korumak,

aufregen heyecanlandırmak [Verb], telaşa vermek [Verb], kaldırmak [Verb], heyecanlandırmak sich aufregen heyecanlanmak, heyecanlandırmak, de.
heyecanlanmak,
aufreissen çatlamak,

aufreizen kızdırmak [Verb], heyecanlandırmak [Verb], kışkırtmak, tahrik etmek,

aufrichten kaldırmak [Verb], teselli etmek [Verb], kaldırmak, doğrultmak, teselli etmek sich aufrichten ayağa kalkmak, doğrulmak, teselli bulmak, dikmek, inşa
etmek, de. kalkmak, doğrulmak, kalkmak, doğrulmak,
aufrollen yuvarlamak [Verb], kangallamak [Verb], sarmak, yuvarlamak,

23
aufrufen çağırmak [Verb], tedavülden kaldırmak [Verb], davet etmek, çağırmak, {öğrenciyi} derse kaldırmak, çağırmak, davet etmek, adını söylemek, çağırmak,
davet etmek, davet etmek, çağırmak,
aufrühren yeniden oynatmak [Verb], ayaklandırmak [Verb], anıları uyandırmak [Verb],

aufrüsten silahlanmayı artırmak [Verb], yeniden silahlanmak, yeniden silahlandırmak, silahlanmak, donanmak,

aufsagen yol vermek [Verb], ezberden okumak, {dostluğa} son vermek,

aufsaugen emmek [Verb], çekmek [Verb], emmek, içine çekmek, emmek, emmek, absorbe etmek,

aufschieben ertelemek [Verb], itmek [Verb], iterek açmak, ertelemek, iterek açmak, geciktirmek, ertelemek, itmek, iterek açmak, geciktirmek, ertelemek, talik
etmek, ertelemek, geciktirmek,
aufschiessen

aufschlagen kaldırmak [Verb], vurmak [Verb], açmak [Verb], açmak, vurmak, çarpmak, zam yapmak, {çadır} kurmak, {tenis} servis yapmak, açmak, kurmak,
vurmak, çarpmak, pahalılaşmak, açmak, vurmak, çarpmak, pahalılaşmak,
aufschiessen

aufschnallen

aufschrauben vidalamak [Verb], yukarıya çekmek [Verb], vidalamak, vidalarını çıkarmak, sökmek, çıkarmak, laçka yapmak,

aufschreiben kaydetmek [Verb], not tutmak [Verb], not etmek, not almak, kaydetmek, yazmak, not etmek, not almak, kaydetmek,

aufschütten doldurmak [Verb], üzerine dökmek,

aufschwellen şişmek [Verb], kabartmak [Verb],

aufsehen heyecan [Nomen], yukarı bakmak [Verb], yukarıya bakmak, saygı duymak, heyecan, sansasyon, heyecan uyandırmak, yukarı bakmak, saygı duymak,
yukarı bakmak, saygı duymak,
aufsetzen koymak [Verb], kaleme almak [Verb], hesap çıkarmak [Verb], boya geçmek [Verb], {şapka} başına koymak, kaleme almak, tanzim etmek, ateşe, ocağa
koymak, {uçak} yere indirmek, {uçak} yere inmek sich aufsetzen doğrulmak, üzerine koymak,
aufsitzen binmek [Verb], karaya oturmak [Verb], aldanmak [Verb], dik oturmak, {ata, arabaya} binmek, {gemi} karaya oturmak jdm aufsitzen lassen {birini}
aldatmak, faka bastırmak,
aufspannen gererek açmak [Verb], germek, sermek, açmak,

aufspeichern ambara koymak [Verb], istif etmek [Verb], biriktirmek, toplamak,

24
aufspringen sıçramak [Verb], birdenbire açılmak [Verb], sıçramak, yerinden sıçramak, yerinden fırlamak, ansızın açılmak, {cilt} çatlamak, sıçramak, fırlamak,
çatlamak, sıçramak, fırlamak, çatlamak,
aufstapeln yığmak [Verb], üst üste yerleştirmek [Verb],

aufstehen ayağa kalkmak [Verb], açık durmak [Verb], kalkmak, {kapı} açık durmak, erken kalkmak, kalkmak, {kapı} açık olmak, kalkmak, açık olmak,

aufsteigen binmek [Verb], yükselmek [Verb], binmek, yükselmek, çıkmak, artmak, yükselmek, tırmanmak, binmek, su üstüne çıkmak, yükselmek, doğmak,
çıkmak, tırmanmak,
aufstellen kaldırıp dikmek [Verb], düzenlemek [Verb], ortaya kaymak [Verb], koymak, dikmek, sıralamak, adaylığını koymak, takmak, monte etmek, kurmak,
koymak, yerleştirmek, sıralamak, adaylığını koymak, kurmak, dikmek, çatmak, koymak, yerleştirmek, ileri sürmek, düzenlenmek, koymak, dikmek,
aufstossen

aufstreichen üzerine sürmek,

auftanken benzin doldurmak [Verb], benzin deposunu doldurmak,

auftauchen yüze çıkmak [Verb], ortalıkta gözükmek [Verb], suyun üstüne çıkmak, ortaya çıkmak, peyda olmak, sökün etmek, ortaya çıkmak, suyun yüzüne
çıkmak, suyun üstüne çıkmak, ortaya çıkmak, sökün etmek,
auftauen eritmek [Verb], açılmak [Verb], erimek, eritmek,

aufteilen bölerek dağıtmak [Verb], bölmek, bölüştürmek, teslim etmek, bölmek, bölüştürmek, parçalamak, bölmek, paylaşmak, taksim etmek,

auftischen sofra kurmak [Verb], anlatmak [Verb], servis yapmak, sofra kurmak, söylemek, anlatmak,

auftragen giyerek eskimek [Verb], sürmek [Verb], abartmak [Verb], sofraya getirmek, {boya} sürmek, vurmak, {giysi} giyerek eskitmek, emretmek, havale etmek
dick auftragen abartmak, mübalağa etmek, sofraya koymak, servis yapmak, {boya} sürmek,
auftreiben bulmak [Verb], şişirmek [Verb], kaldırmak [Verb], çıkıştırmak [Verb], şişirmek, kabartmak, {toz} kaldırmak, havalandırmak, arayıp bulmak, {toz}
kaldırmak,
auftreten çıkma [Nomen], gidiş [Nomen], zuhur [Nomen], basarak açmak [Verb], çıkmak [Verb], tavır takınmak [Verb], tekme ile açmak, ortaya çıkmak,
meydana çıkmak, ayağını yere basmak, davranmak, hareket etmek, ortaya çıkma, meydana çıkma, zuhur, davranış, tavır, basmak, çiğnemek, ortaya
çıkmak, görünmek,
auffürmen

aufwachen uyanmak [Verb], {uykudan} uyanmak, uyanmak,

aufwachsen büyümek [Verb], zuhur etmek [Verb], büyümek, yetişmek, büyümek, yetişmek, gelişmek,

aufwärmen yeniden ısıtmak [Verb], tekrar açmak [Verb], ısıtmak, tekrar açmak, temcit pilavı gibi sunmak, kurcalamak, sp. ısınmak, yeniden açmak, eşelemek,
kurcalamak,

25
aufwecken uyandırmak [Verb], uyandırmak, uyandırmak,

aufweisen sahip olmak [Verb], göstermek, arz etmek,

aufwenden harcamak [Verb], sarf etmek [Verb], harcamak, sarf etmek, harcamak, harcamak, masraf etmek,

aufwerfen ortaya atmak [Verb], yığmak [Verb], şiddetle açmak [Verb], şiddetle açmak, ortaya atmak, yığmak, biriktirmek sich zu etw aufwerfen kendine paye
vermek, kesilmek, ortaya atmak,
aufwiegen denge yaratmak [Verb], telafi etmek, karşılamak, denge sağlamak,

aufwühlen karıştırmak [Verb], heyecana düşürmek [Verb], deşelemek [Verb],

aufzählen tadat etmek [Verb], birer birer saymak, {birer birer} saymak,

aufziehen çabucak açmak [Verb], eğitmek [Verb], alay etmek [Verb], düzenlemek [Verb], yaklaşmak [Verb], yetiştirmek, terbiye etmek, yukarı çekme, çekerek
açmak, {saat} kurmak, takılmak, dalga geçmek, makaraya sarmak, yukarı çekmek, yetiştirmek, açmak, kaldırmak, takılmak, gırgır geçmek,
aufzwingen dikte etmek [Verb], zorla kabul ettirmek,

ausarbeiten bitirmek [Verb], tamamlamak [Verb], düzeltmek [Verb], kaleme almak, tanzim etmek, hazırlamak, tamamlamak, hazırlanmak, geliştirmek,

ausbauen inşa etmek [Verb], indirmek [Verb], genişletmek, büyütmek, sökmek, indirmek, genişletmek, büyütmek, işletmek, genişletmek, büyütmek, tahkim
etmek,
ausbessern çiteme [Nomen], düzeltmek [Verb], onarmak [Verb], düzmek [Verb], çitemek [Verb], onarmak, tamir etmek, restore etmek, onarmak, onarmak, tamir
etmek, düzeltmek,
ausbeuten işletmek [Verb], faydalanmak [Verb], sömürmek [Verb], sömürmek, istismar etmek, işletmek, işlemek {maden} işletmek, sömürmek, maden işletmek,
sömürmek,
ausbilden biçim vermek [Verb], şekillendirmek [Verb], mükemmelleştirmek [Verb], öğretmek [Verb], eğitmek, yetiştirmek, öğretmek, geliştirmek, yetiştirmek,
eğitmek, geliştirmek, yetiştirmek, eğitmek, geliştirmek, eğitmek, geliştirmek,
ausbleiben gelmemek [Verb], gözükmemek [Verb], gelmemek, olmamak, husule gelmemek, gelmemek, görünmemek, gelmemek, görünmemek, gelmemek,
olmamak, gelmeme, olmama,
ausblenden

ausbrechen kırmak [Verb], koparmak [Verb], söküp çıkmak [Verb], baş göstermek, patlak vermek, ortaya çıkmak, kırmak, koparmak, {diş} söküp çıkarmak in
Tränen ausbrechen hüngür hüngür ağlamak, gözyaşlarına boğulmak in Gelächter ausbrechen kahkahayı basmak, kahkahalarla gülmek, koparmak,
kaçmak, çıkmak, fışkırmak, patlamak, yayılmak, çıkmak, kaçmak, kaçmak, çıkmak,
ausbreiten açmak [Verb], yaymak [Verb], genişletmek [Verb], açmak, yaymak, sermek, genişletmek, büyütmek sich ausbreiten açılmak, yayılmak, serilmek,
genişlemek, büyümek, yaymak, sermek, genişletmek büyütmek, açmak, yayılmak, yaymak, genişletmek, büyütmek,

26
ausbrennen dağlamak [Verb], yanıp bitmek [Verb], sönmek [Verb], dağlamak, koterize etmek, yanıp kül olmak ein Hoch ausbringen yaşasın diye bağırmak,
yakmak, dağlamak, koterize etmek,
ausbrüten kuluçkaya yatmak [Verb], adamakıllı düşünmek [Verb], kuluçka çıkarmak, hile kurmak, kuluçka çıkarmak, hile ve desise kurmak,

ausbügeln ütülemek [Verb], düzeltmek [Verb],

ausdehnen genişletmek [Verb], uzatmak [Verb], genişletmek, germek, uzatmak sich ausdehnen genişlemek, gerilmek, uzanmak, uzatmak, genişletmek,
genişletmek, germek, uzatmak, genişlemek, uzamak,
sich ausdenken

ausdrehen söndürmek [Verb], çevirerek çıkarmak [Verb], kapamak, kesmek, söndürmek, söndürmek, kapamak, söndürmek, kapamak, kesmek, içini torna
etmek,
ausdrücken basmayı bitirmek [Verb], ifade etmek [Verb], söndürmek [Verb], ifade etmek, sıkmak, {sigara} söndürmek sich ausdrücken meramını anlatmak, ifade
etmek, dile getirmek, {sigara} söndürmek, {limon} sıkmak, ifade etmek, dile getirmek, sigara söndürmek, sıkmak, suyunu çıkarmak,
auseinandersetzen açıklamak [Verb], açıklamak, izah etmek sich auseinandersetzen anlaşmak, uzlaşmak, tartışmak, münakaşaya başlamak, tartışmak, tartışmak,
münakaşa etmek,
ausfahren gezmeye çıkarmak [Verb], ayrılmak [Verb], teslim etmek [Verb], gezmeye götürmek, {malı} arabayla dağıtmak, gezmeye gitmek, ayrılmak, kalkmak,
{arabayla} gezmeye gitmek, gezmeye götürmek, ocaktan asansörle çıkarmak, yolu eskitmek, yolu aşındırmak, cıvadralamak,
ausfallen sonuç vermek [Verb], hücum etmek [Verb], yapılmamak [Verb], {saç} düşmek, dökülmek, yapılmamak, {makine} işlememek, sonuç vermek, olmak,
{saç vs.} dökülmek, {toplantı vs.} yapılmamak, olmamak, kesilmek {elektrik}, sonuç vermek, arıza yapmak,
ausfragen soruşturmak [Verb], soruşturmak, sorguya çekmek, sorguya çekmek,

ausführen gezdirmek [Verb], tamamlamak [Verb], ihraç etmek [Verb], anlatmak [Verb], yerine getirmek, ifa etmek, icra etmek, gezdirmek, ihraç etmek, ayrıntılı
olarak anlatmak, yapmak, gerçekleştirmek, yerine getirmek, ihraç etmek, dışsatım yapmak, ayrıntılarıyla açıklamak, yapmak, gerçekleştirmek, yerine
getirmek, ihraç etmek, ayrıntılarıyla açıklamak, ihraç etmek, yapmak,
ausfüllen tamamen doldurmak [Verb], doldurmak, {form vs.} doldurmak, doldurmak, doldurmak,

ausgeben para harcamak [Verb], dağıtmak [Verb], vermek [Verb], harcamak, sarf etmek, dağıtmak, tevzi etmek, tedavüle çıkarmak sich für etw ausgeben
kendine ... süsü vermek sich für jdn ausgeben kendini ... olarak tanıtmak, harcamak, dağıtmak, harcamak, dağıtmak, dağıtmak, baskı yapmak,
harcamak,
ausgehen çıkmak [Verb], bitmek [Verb], başlamak [Verb], kaybolmak [Verb], sönmek [Verb], sona ermek [Verb], dışarı çıkmak, sokağa çıkmak, sonlanmak,
bitmek, {benzin} tükenmek, {saç} düşmek, dökülmek, {diş} çıkmak, düşmek, sönmek, solmak, sonuçlanmak, neticelenmek, hedef edinmek,
amaçlamak leer ausgehen eli boş çıkmak, {sokağa} çıkmak, tükenmek, bitmek, macera peşinden koşmak,
ausgiessen yatak dökmek, yatağın içini metalle doldurmak,

ausgleichen dengeleme [Nomen], denkleştirmek [Verb], halletmek [Verb], tamamen ödemek [Verb], denklemek [Verb], denkleştirmek, dengelemek, telafi etmek,
tazmin etmek, borcunu kapatmak, eşitlemek, dengelemek, eşitlemek, dengelemek, açığı kapatmak, düzlemek, denkleştirmek,

27
ausgraben topraktan çıkarmak [Verb], kazı yapmak [Verb], kazmak, topraktan çıkarmak, eşelemek, kurcalamak, kazarak çıkarmak,

ausgrenzen

aushalten dayanmak [Verb], katlanmak [Verb], beslemek [Verb], kalmak [Verb], dayanmak, tahammül etmek, kapatmak, metres tutmak, dayanmak, tahammül
etmek, dayanmak, direnmek,
aushängen duyurmak [Verb], menteşelerden çıkarmak [Verb], bildirilmek [Verb], askıya çıkarmak, rezelerinden çıkarmak, ilan edilmek, teşhir edilmek sich
aushängen asılı durarak buruşuklukları gitmek, askıya çıkarmak, asmak, sergilemek,
aushelfen yardım etmek [Verb], yardım etmek, imdadına koşmak, yardım etmek, yardım etmek,

sich auskennen

auskommen anlaşma [Nomen], geçim [Nomen], yetmek [Verb], geçim, geçinmek, geçinmek,

auskratzen kazıyarak çıkarmak [Verb], temizlemek [Verb], içini kazımak,

auskugeln yerinden oynatmak [Verb], yerinden oynatmak,

auslachen alay etmek [Verb], gülmek, alay etmek, alay etmek, alaya almak,

ausladen debarkman [Nomen], boşaltmak [Verb], çıkıntı yapmak [Verb], boşaltmak, tahliye etmek, bir daveti iptal etmek, çıkıntı oluşturmak, boşaltmak, tahliye
etmek, kd. bir daveti iptal etmek, boşaltma, tahliye, boşaltmak,
auslassen atlamak [Verb], şiddetli göstermek [Verb], suyu akıtmak [Verb], atlamak, geçmek, yapmamak, unutmak, eritmek, {giysi} genişletmek, uzatmak,
göstermek, belli etmek, unutmak. atlamak, görmemek, dışarı çıkarmak, salıvermek, atlamak, geçmek, yağ eritmek,
auslaufen bitmek [Verb], sızmak [Verb], akmak, sızmak, denize açılmak, sefere çıkmak, bitmek, sona ermek, akmak, sızmak, {gemi} denize açılmak, akmak,
sızmak, denize açılmak {gemi},
auslegen açmak [Verb], açıklamak [Verb], şişmanlamak [Verb], tamamen toplamak [Verb], yaymak, sermek, sergilemek, teşhir etmek, döşemek, yorumlamak,
tefsir etmek, sermek, döşemek, {para} ödünç vermek, açıklamak, yorumlamak, sermek, döşemek, ödünç para vermek, açıklamak, yorumlamak,
sermek, döşemek, kaplamak,
ausleihen borç vermek [Verb], ödünç vermek [Verb], ödünç vermek, borç vermek sich etw ausleihen ödünç almak, borç almak, ödünç vermek, ödünç vermek,
ödünç almak,
ausliefern teslim etmek [Verb], göndermek [Verb], teslim etmek, iade etmek jdm ausgeliefert sein elinde kalmak etw ausgeliefert sein elinde olmak, teslim
etmek, teslim etmek, geri vermek, iade etmek, teslim etmek,
auslöschen söndürmek [Verb], mürekkebi kurulamak [Verb], kaybolmak [Verb], söndürmek, yok etmek, imha etmek, silmek, söndürmek, silmek, söndürmek,
silmek,
auslösen kura çekmek [Verb], paylaştırmak [Verb], ayırmak [Verb], işletmek [Verb], sebep olmak [Verb], kura çekmek, ayırmak, neden olmak, yol açmak,
kurtarmak, kura çekmek, kurtarmak, neden olmak, doğurmak, kura çekmek, çağrışım yapmak, kur a çekmek,

28
ausmachen söndürmek [Verb], kararlaştırmak [Verb], önemi olmak [Verb], halletmek [Verb], keşfetmek [Verb], kapamak, söndürmek, sözleşmek, kararlaştırmak,
önemi olmak, {ışık} söndürmek, anlaşmak, sözleşmek, tutmak, etmek, söndürmek, tutmak, etmek, kararlaştırmak,
auspacken açmak [Verb], çözmek [Verb], ortaya dökmek [Verb], {paketi} açmak, açmak, boşaltmak, çıkarmak, açmak, boşaltmak, çıkarmak,

auspressen sıkarak çıkarmak [Verb], sızdırmak [Verb], sıkmak, sıkıştırmak, sıkmak, şantajla para sızdırmak, sıkıştırmak, birşeyin posasını çıkarmak, sıkma portakal,

ausprobieren denemek [Verb], tecrübe etmek [Verb], denemek, tecrübe etmek, denemek, denemek, tatbik etmek,

ausradieren kazımak [Verb], silmek, kazımak, silmek, kazımak, lastikle silmek, kazımak, kökünü kazımak,

ausräumen boşaltmak [Verb], ortadan kaldırmak [Verb], boşaltmak, gidermek, ortadan kaldırmak, boşaltmak, çıkarmak, boşaltmak, tahliye etmek, soymak,
kaldırmak, bertaraf etmek, gidermek, düzeltmek, temizlemek,
ausrechnen hesaplamak [Verb], saymak [Verb], hesaplamak, hesap etmek, hesaplamak, tutarını tespit etmek, tamamını hesaplamak, saymak, tasavvur etmek,
göz önünde bulundurmak, tahmin etmek,
ausreden sözünü bitirmek [Verb], sözünü bitirmek, caydırmak, vazgeçirmek, bahaneler, mazeretler, en olmadık bahaneler uydurmak, öküz altında buzağı
aramak, kırk dereden su getirmek,
ausreichen yetişmek [Verb], yetmek, yetişmek, kâfi gelmek, yeterli olmak, yetmek, yeterli olmak, yetmek, kafi gelmek,

ausreisen çıkmak [Verb], sökmek [Verb], kaçmak [Verb], didinmek [Idiom], yurtdışına çıkmak, ülkeden ayrılmak, yolmak, sökmek, sökülmek, yırtılmak, kaçmak,
tabanları yağlamak, yurtdışına çıkmak, yurtdışına çıkmak,
ausreissen söküp koparmak, sökmek,

ausrichten doğrultmak [Verb], yapmak [Verb], bildirmek [Verb], doğrultmak, düzeltmek, hizaya getirmek, selam söylemek, düzenlemek, yapmak, tertip etmek,
başarmak, doğrultmak, düzeltmek, yapmak, yerine getirmek, doğrultmak, düzeltmek, yerine getirmek,
ausrotten söküp atmak [Verb], yok etmek [Verb], kökünü kurutmak, imha etmek, mahvetmek, kökünü kazımak, yok etmek, kökünü kazımak, yok etmek, neslini
kurutmak,
ausrücken çıkmak [Verb], kaçmak [Verb], sıvışmak, boşaltmak, avaraya almak, kayışı atmak,

ausrufen haykırmak [Verb], bağırmak [Verb], duyurmak [Verb], nida etmek [Verb], haykırmak, bağırmak, resmen ilan etmek, bağırmak, haykırmak,

sich ausruhen dinlenmek,

ausrutschen kaymak [Verb], koymak, ayağı kayıp düşmek,

aussagen bilgi vermek [Verb], ifade etmek [Verb], tanıklık etmek [Verb], ifade etmek, tanıklık etmek, ifade vermek, ifade etmek, belirtmek, ifade vermek,
belirtmek, ifade etmek, ifade vermek,
ausschalten dikkate almamak [Verb], uzaklaştırmak [Verb], cereyanı kesmek [Verb], kapamak, kesmek, akımı kesmek, hariç tutmak, dahil etmemek, dikkate
almamak, katmamak, ayırmak, {ışık, radyo} kapamak, söndürmek, kapamak, cereyan kesme, akım kesme, boşa alma,

29
ausschauen bakmak [Verb], gözükmek [Verb], gözleriyle araştırmak, bakınmak,

ausscheiden ayırmak [Verb], çekilmek [Verb], ayırmak, salgılamak, ifraz etmek, ayrılmak, çıkmak, elenmek, ayırmak, ayrılmak, çekilmek, hek. salgılamak, ayrılmak,
çekilmek, ayırmak, çıkarmak, salgılamak,
ausschenken içki vermek [Verb], dökmek, satmak,

sich ausschlafen

ausschlagen vurarak kovmak [Verb], kabul etmemek [Verb], sonuç vermek [Verb], meydana gelmek [Verb], çifte almak [Verb], çifteleşmek [Verb], zorla vurup
çıkarmak, reddetmek, çekiçle vurarak şekil vermek, kaplamak, örtmek, süslemek, tepmek, çifte atmak, filizlenmek, oluşmak, meydana gelmek,
reddetmek, kabul etmemek,
ausschliessen içeri almamak, kapıyı üstüne kapamak, dışlamak,

ausschmücken süslemek [Verb], bezemek [Verb], süslemek, bezemek, dekore etmek, güzelleştirmek, allayıp pullamak,

ausschöpfen tüketmek [Verb], su çıkarmak [Verb], suyunu boşaltmak, tüketmek,

ausschrieben

ausschütten dökmek [Verb], boşaltmak [Verb], doldurmak [Verb], kazanç dağıtmak [Verb], dökmek, boşaltmak, temettü dağıtmak jdm sein Herz ausschütten
birine içini dökmek sich ausschütten gülmekten katılmak, boşaltmak, dökmek,
ausschweifen baştan çıkmak [Verb], yuvarlaklaştırmak [Verb], oyma yapmak [Verb],

ausschwenken

aussehen görünüm [Nomen], görünmek [Verb], farklı görünmek irgendwo anders başka bir yerde jd anders başka biri niemand anders başka hiç kimse wer
anders? başka kim?, görünmek, görünüş, görünüm, benzemek, ...gibi görünmek, gibi görünmek, benzemek,
äussern

aussetzen azarlamak [Verb], kararlaştırmak [Verb], terketmek [Verb], bırakmak [Verb], durmak [Verb], dinmek [Verb], terk etmek, saptamak, tayin etmek,
maruz bırakmak, durmak, kesilmek, ara vermek, mola vermek, kusur bulmak, kusur bulmak sich einer Sache aussetzen kendini bir şeye maruz
bırakmak, bırakmak, terk etmek, ertelemek, bırakmak, terk etmek, ara vermek,
aussperren evden çıkarmak [Verb], lokavt yapmak, lokavt etmek,

ausspielen çala çala bozulmak [Verb], oyuna başlamak [Verb], bitmek [Verb], {kâğıt} atmak, oynamak, piyangoya koymak, çekilmek, atmak, düşürmek,

aussprechen söylemek [Verb], telaffuz etmek [Verb], düşüncesini bildirmek [Verb], telaffuz etmek, bildirmek, söylemek, beyan etmek, sözünü bitirmek sich
aussprechen fikir beyan etmek, müzakere etmek, telaffuz etmek, okumak, ifade etmek, sözünü bitirmek, telaffuz etmek, okumak, ifade etmek,
telaffuz etmek, söylemek,

30
ausstatten döşemek [Verb], donatmak [Verb], çeyiz vermek [Verb], cihazlandırmak [Verb], döşemek, tefriş etmek, donatmak, teçhiz etmek, donatmak, döşemek,
donatmak, döşetmek, donatmak, döşemek,
ausstehen dayanmak [Verb], çekmek [Verb], ödenmemiş olmak [Verb], dayanmak, çekmek, katlanmak, sabretmek, ödenmemiş olmak, alacağı olmak, {haber}
henüz gelmemiş olmak, katlanmak, dayanmak, ödenmemiş olmak, katlanmak, dayanmak, çekmek, ödenmemiş olmak,
aussteigen inmek [Verb], çıkmak [Verb], inmek, inmek, inmek,

ausstellen sergiye çıkarmak [Verb], yazıp hazırlamak [Verb], sergilemek, teşhir etmek, akımı kesmek, düzenlemek, tanzim etmek, sergilemek, tanzim etmek,
düzenlemek, sergilemek, teşhir etmek, tanzim etmek, düzenlemek, keşide etmek,
aussterben kökü kurmak [Verb], ıssız kalmak [Verb], soyu tükenmek, nesli tükenmek, ortadan kalkmak, soyu tükenmek, soyu tükenmek, ortadan kalkmak,

ausstossen {duman, vb.} çıkarmak, atmak, kovmak, çıkarmak, atmak,

ausstrahlen ışık yaymak [Verb], ışın salmak, yaymak, neşretmek, yayınlamak, ışın salmak, ışımak, ışın yaymak, ışıldamak,

ausstrecken uzatmak [Verb], dik tutmak [Verb], uzatmak, dik tutmak, germek sich ausstrecken uzanmak, uzatmak, germek, uzatmak,

ausströmen dökülmek [Verb], yaymak [Verb], {gaz} kaçmak, uçmak, çıkarmak, saçmak, dökmek, akıtmak, akmak, fiş kırmak, kaçmak, uçmak, dışarı akmak, çıkmak,
fışkırmak, kaçmak, uçmak, sızmak, akıtmak, fışkırtmak, çıkarmak, yaymak, saçmak,
sich aussuchen

austauschen değiştirmek [Verb], değiş tokuş etmek, takas etmek, trampa etmek, sevişmek, değiştirmek, değiş tokuş atmek, değiştirmek, değiş tokuş etmek,
değiştirmek, mübadele etmek,
austeilen dağıtmak [Verb], vermek [Verb], dağıtmak, tevzi etmek, bölüştürmek, taksim etmek, dağıtmak, bölüştürmek, dağıtmak, bölüştürmek, bölmek,

austilgen silmek [Verb], yok etmek [Verb],

austragen dağıtmak [Verb], hesaptan düşmek [Verb], karara bağlamak [Verb], dağıtmak, karara bağlamak, maç yapmak, {mektup} dağıtmak, {yarışma}
düzenlemek, yapmak, mektup dağıtmak, yarışma düzenlemek,
austreten istifa etmek [Verb], apteshaneye gitmek [Verb], aptesi gelmek, istifa etmek, {ayakkabı} giyerek bollaştırmak, {ateş} ayağıyla basarak söndürmek,
{merdiven} aşındırmak, eskitmek, eskitmek, ayrılmak, çıkmak, ayrılmak, çekilmek,
ausüben yapmak [Verb], işlemek [Verb], uygulamak [Verb], faydalanmak [Verb], yapmak, icra etmek, uygulamak, kullanmak, pratik yapmak, alıştırma yapmak,
uygulamak, yapmak, yapmak, uygulamak, kullanmak, yapmak, icra etmek,
ausverkaufen hepsini satmak [Verb], hepsini satmak,

auswählen seçmek [Verb], seçmek, ayırmak, beğenmek, seçmek, seçmek, seçmek, tercih etmek,

auswandern göçmek [Verb], göçmek, göç etmek, göç etmek, göçmek, göç etmek, göçmek,

31
ausweichen yol vermek [Verb], sakınmak [Verb], yol vermek, savulmak, kaçılmak, sakınmak, bahane aramak, yol açmak, yol vermek, kaçınmak, kaçamaklı sözler
söylemek, yol açmak, yol vermek, sapmak, yumuşatmak, yol vermek, çekinmek,
auswerten değerlendirmek [Verb], faydalanmak [Verb], değerlendirmek, yararlanmak, istifade etmek,

sich auswirken etkisini göstermek [Verb],

auszahlen ödemek [Verb], değmek [Verb], saymak [Verb], ödemek, parasını vermek sich auszahlen zahmete değmek, saymak, {boks} nakavt saymak, saymak,
ödemek, ödemek, ödemek, tediye etmek,
auszeichnen önem vermek [Verb], ödüllendirmek [Verb], kendini göstermek [Verb], nişan vermek, rütbe vermek, taltif etmek, ödüllendirmek, mükâfatlandırmak,
etiketlemek sich auszeichnen kendini göstermek, sivrilmek, etiketlemek, taltif etmek, nişan vermek,
ausziehen çıkarmak [Verb], kopya etmek [Verb], uzatmak [Verb], soyunmak [Verb], {giysi vb.} çıkarmak, soymak, {diş} çekmek, çıkarmak, {masa} kanatlarını
açmak, haddeden çekmek, evden çıkmak, taşınmak, {giysi} çıkarmak, taşınmak, de. soyunmak, çıkarmak, soymak, taşınmak, çıkarmak, çekmek,
çektirmek,
backen yanak [Nomen], pişmek [Verb], pişirmek [Verb], pişirmek, kızartmak, pişmek, kızarmak, pişirmek, kızartmak, pişmek, kızarmak, fırında pişirmek,
fırında pişirmek, pişmek,
baden suya girme [Nomen], yıkama [Nomen], deniz banyosu [Nomen], banyo yapmak [Verb], yıkanmak [Verb], denize girmek [Verb], banyo yapmak,
yıkanmak, denize girmek, suya girmek, hamama girmek, banyo ettirmek, yıkamak, suya sokmak, denize sokmak, banyo yapmak, denize girmek,
banyo yapmak, yıkanmak, denize girmek,
baggern taramak [Verb], temizlemek [Verb], taramak, tarak makinesiyle temizlemek, ekskavatörle temizleme, tarama,

bahnen yol açmak, yolu düzleştirmek, yolu tesviye etmek,

balancieren denge kurmak [Verb], denkleştirmek [Verb], dengelemek, denkleştirmek,

ballen denk [Nomen], balya [Nomen], taban [Nomen], sıkmak [Verb], büzülmek [Verb], balya, denk, pastav, top, top yapmak, yumak yapmak, avucu
yummak sich ballen yumak olmak, topaklanmak, denk [-], balya [-], denk, balya,
bändigen terbiye etmek [Verb], alıştırmak [Verb], {hayvan} terbiye etmek, dizginlemek, zapt etmek, zaptetmek, gemvurmak, {hayvan} terbiye etmek, hayvan
terbiye etmek, gem vurmak, zapt etmek,
bangen

bannen büyülemek [Verb], bağlamak [Verb], çekmek [Verb], aforoz etmek [Verb], uzaklaştırmak [Verb], sürmek, sürgüne göndermek, aforoz etmek,
büyülemek,
basieren dayanmak [Verb], dayanmak, istinat etmek,

basteln imal etmek [Verb], yapmağa çalışmak [Verb], yapıp çatmak [Verb], el işleri yapmak, {amatörce} el işleri yapmak,

bauen inşa etmek [Verb], yapmak [Verb], ekmek [Verb], ekip yetiştirmek [Verb], imal etmek [Verb], üretmek [Verb], güvenmek [Verb], yapmak, inşa etmek,
bina etmek auf jdn bauen güvenmek, itimat etmek auf etw bauen güvenmek, itimat etmek, yapmak, kurmak, inşa etmek, yapmak, kurmak,

32
baumeln sallanmak [Verb], sallanmak sich bäumen şahlanmak,

bauschen geniş katlamak [Verb], buruşmak [Verb], kabarmak [Verb], şişirmek, kabartmak, şişmek, kabarmak, sich bauschen şişmek, kabarmak,

beabsichtigen niyet etmek, tasarlamak, amaçlamak, niyetinde olmak, amaçlamak,

beachten dikkate almak [Verb], dikkat etmek [Verb], dikkat göstermek [Verb], hesaba katmak [Verb], uymak [Verb], hesaba katmak, göz önünde bulundurmak,
uymak, riayet etmek, dikkat etmek, uymak, riayet etmek, dikkat etmek,
beanspruchen istemek [Verb], zorlamak [Verb], fazla çalıştırmak [Verb], gerektirmek [Verb], istemek, talep etmek, iddia etmek, meşgul etmek, hak talep etmek,
iddia etmek, öne sürmek, hak talep etmek, iddia etmek, işletmek, zorlamak,
beanstanden kuşkusunu bildirmek [Verb], karar vermemek [Verb], kusurlu bulmak [Verb], kusurlu bulmak, itiraz etmek, kusurlu bulmak, kuşkuyla karşılamak,

beantragen önermek [Verb], istemek [Verb], önermek, dilekçe ile istemek, istemek, başvurmak, istemek, başvurmak,

beantworten cevap vermek [Verb], cevaplandırmak [Verb], yanıtlamak [Verb], yanıt vermek, cevap vermek, Yanıtlamak, cevaplandırmak, yanıtlamak, cevap
vermek,
bearbeiten işlemek [Verb], şekil vermek [Verb], kazanmak [Verb], razı etmek [Verb], kendine çekmek [Verb], gözden geçirmek [Verb], düzeltmek [Verb],
düzenlemek [Verb], işlemek, üzerinde çalışmak, incelemek, etüt etmek, gözden geçirmek, üzerinde çalışmak, işlemek, biçim vermek, gözden
geçirmek, uyarlamak, düzenlemek, işlemek, üzerinde çalışmak, geçirmek, uyarlamak, düzenlemek, işleme koymak,
beaufsichtigen bakmak [Verb], gözetlemek [Verb], kontrol etmek [Verb], gözetlemek, nezaret etmek, kontrol etmek, gözetmek, bakmak, denetlemek, denetlemek,
kontrol etmek, nezaret etmek,
beauftragen ısmarlamak [Verb], havale etmek [Verb], görevlendirmek [Verb], yetkili kılmak [Verb], görevlendirmek, memur etmek, görevlendirmek,
görevlendirmek, havale etmek, vazifelendirmek,
bebauen işlemek [Verb], imar etmek [Verb], çift sürmek [Verb], ekip biçmek [Verb], bina yapmak [Verb], inşaat yapmak [Verb], bina yapmak, ekip biçmek,
toprağı sürmek, işlemek, toprağı sürmek, işlemek, üzerine bina yapmak, toprağı işlemek,
besich bedanken

bedauern üzülme [Nomen], üzüntü [Nomen], acınma [Nomen], esef duyma [Nomen], üzülmek [Verb], esef etmek [Verb], acınmak [Verb], acımak [Verb],
yerinmek [Verb], teessüf etmek [Verb], üzülerek [Adverb], esefle [Adverb], acımak, merhamet etmek, üzülmek, müteessif olmak, teessüf etmek,
merhamet, üzüntü, esef, teessüf, maalesef, üzülmek, acımak,
bedenken kuşku [Nomen], şüphe [Nomen], tereddüt [Nomen], iyice düşünme [Nomen], düşünüp taşınma [Nomen], hesaba katmak [Verb], düşünmek [Verb],
dikkate almak [Verb], üzerinde durmak [Verb], gözetmek durmak [Verb], iyice düşünmek [Verb], bağışlamak [Verb], düşünmek, hesaba katmak,
düşünüp taşınma, mülahaza, kararsızlık, tereddüt, şüphe, kuşku, kuruntu, vesvese, {bir şeyi} düşünmek, göz önüne almak, kuşku [-],
bedaeuten

bedienen kullanmak [Verb], hizmet etmek [Verb], bakmak [Verb], yoluna koymak [Verb], düzenlemek [Verb], hizmet etmek, {makine} çalıştırmak, kullanmak,
servis yapmak, buyurun!, lütfen alın! sich bedienen yemekten almak, yararlanmak, faydalanmak, kullanmak, hizmet etmek, servis yapmak, hizmet
etmek, servis yapmak, kullanmak, işletmek,

33
bedingen bağlı olmak [Verb], sebep olmak [Verb], şart olmak [Verb], gerektirmek [Verb], yol açmak [Verb], gerektirmek, yol açmak, neden olmak,

bedrängen sıkıştırmak [Verb], baskı yapmak [Verb], sıkıştırmak, rahatsız etmek, taciz etmek, sıkıştırmak, sıkıntı vermek, rahatsız etmek, sıkıntı vermek, canını
sıkmak,
bedrohen tehdit etmek [Verb], göz: gözünü korkutmak [Verb], tehdit etmek, gözünü korkutmak, gözdağı vermek, yıldırmak, korkutmak, tehdit etmek,

bedrücken sıkıştırmak [Verb], baskı yapmak [Verb], işkence etmek [Verb], ezmek [Verb], sıkmak [Verb], üzmek [Verb], kederlendirmek [Verb], basmak,
tabetmek, sıkıştırmak, işkence etmek, sıkmak, üzmek, basmak,
sich beeilen acele etmek [Verb], çabuk olmak [Verb],

beeindrucken etkilemek [Verb], izlenim bırakmak [Verb], üzerinde etki bırakmak, izlenim bırakmak, etkilemek, izlenim bırakmak, etkilemek, izlenim bırakmak,

beeinflussen etkilemek [Verb], etkilemek, etkisi altında bulundurmak, etkilemek,

beeinträchtigen zarar vermek [Verb], sekteye vurmak [Verb], zedelemek [Verb], küçültmek [Verb], zedelemek, halel getirmek, zarar vermek, dokunmak, etkilemek,
zarar vermek, dokunmak, etkilemek,
beenden bitirmek [Verb], son vermek [Verb], sona erdirmek [Verb], bitirmek, tamamlamak, son vermek, bitirmek,

beengen daraltmak [Verb], darlaştırmak [Verb], sıkmak [Verb], sıkıştırmak [Verb], sıkmak, daraltmak,

beerdigen gömmek [Verb], defnetmek [Verb], gömmek, defnetmek, toprağa vermek, gömmek, gömmek,

befähigen yapmaya erkli kılmak [Verb], muktedir kılmak, yetkili kılmak,

befahren üzerinden geçmek [Verb], taşıtla üzerinden geçmek, sefer yapmak, {taşıtla} üzerinden geçmek, taşıtla üzerinden geçmek, ocak gezisi yapmak,

befallen başına gelmek [Adjektiv], tutmak [Adjektiv], tutulmak [Adjektiv], yakalanmak [Adjektiv], tutulmak, yakalanmak,

sich befassen meşgul olmak [Verb], uğraşmak [Verb],

befehlen emretmek [Verb], buyurmak [Verb], komuta etmek [Verb], emanet etmek [Verb], emretmek, kumanda etmek, buyurmak, emir vermek, emretmek,

befestigen bağlamak [Verb], mıhlamak [Verb], raptetmek [Verb], tahkim etmek [Verb], sağlamlaştırmak [Verb], bağlamak, sağlamlaştırmak, tahkim etmek,
tutturmak, saptamak, bağlamak, raptetmek, bağlamak, tespit etmek, sağlamlaştırmak,
sich befinden bulunmak [Verb], bulunmak, savunmada bulunmak, bunlar nerede olurlarsa olsunlar,

beflecken kirletmek [Verb], leke yapmak [Verb], leke sürmek [Verb], namusunu zarar vermek [Verb], lekelemek [Verb],

befliegen uçup üstüne konmak,

34
befördern yollamak [Verb], göndermek [Verb], sevketmek [Verb], yükseltmek [Verb], terfi ettirmek [Verb], geliştirmek [Verb], korumak [Verb], himaye etmek
[Verb], göndermek, yollamak, sevk etmek, terfi ettirmek, yükseltmek, göndermek, yollamak, terfi ettirmek, göndermek, yollamak, sevk etmek,
befrachten yük yüklemek [Verb], eşya yükletmek,

befragen sormak [Verb], fikrini almak [Verb], sormak, sual etmek, soruşturmak, sorguya çekmek, sormak, sormak,

befreien kurtarmak [Verb], kurtulmak [Verb], azat etmek, kurtarmak, muaf tutmak sich befreien kurtulmak, kurtarmak, serbest bırakmak, kurtarmak, serbest
bırakmak,
befremden şaşırtmak [Verb], hayrette bırakmak [Verb], hoşnutsuzluk uyandırmak [Verb], şaşırtmak, rahatsız etmek, şaşkınlık, hayret sich befreunden dost
olmak, alışmak, ısınmak,
sich befreunden dost olmak [Verb],

befriedigen memnun etmek [Verb], doyurmak [Verb], tatmin etmek [Verb], mastürbasyon yapmak [Verb], memnun etmek, hoşnut kılmak, tatmin etmek,
doyurmak, tatmin etmek, memnun etmek, tatmin etmek,
befruchten döllemek [Verb], verimli hale getirmek [Verb], canlandırmak [Verb], esin vermek [Verb], döllemek, tohumlamak, verimlileştirmek, canlandırmak,
teşvik etmek, döllemek, verimlileştirmek,
befugen

befürchten korkmak [Verb], endişe etmek [Verb], korkmak, endişe etmek, korkmak, tasalanmak, korkmak,

befürworten lehinde bulunmak [Verb], uygun bulmak [Verb], tavsiye etmek [Verb], tavsiye etmek, desteklemek, lehinde konuşmak, desteklemek, lehinde olmak,
desteklemek, lehinde olmak,
begatten döllemek [Verb], çiftleşmek [Verb], çiftleştirmek sich begatten çiftleşmek sich begeben gitmek, yollanmak, olmak, vuku bulmak, meydana gelmek
sich in Gefahr begeben kendini tehlikeye atmak,
sich begeben bir yere gitmek [Verb],

begegnen rastlamak [Verb], tesadüf etmek [Verb], karşılamak [Verb], karşılaşmak [Verb], bulunmak [Verb], mevcut olmak [Verb], davranmak [Verb], çatmak
[Verb], rastlamak, tesadüf etmek, karşılaşmak, başına gelmek, başından geçmek, uğramak, muamele etmek, göz göze gelmek sich begegnen
rastlaşmak, karşılaşmak, karşılaşmak, karşılaşmak,
begehen işlemek [Verb], kutlamak [Verb], yapmak [Verb], işlemek, yapmak, {yol} kullanmak, üzerinde yürümek, {tören} kutlamak, intihar etmek, yapmak,
kutlamak, yapmak, etmek, işlemek,
begehren istek [Nomen], dilek [Nomen], arzu [Nomen], arzulamak [Verb], direnerek istemek [Verb], istemde bulunmak [Verb], canı çekmek [Verb], özlemle
istemek [Verb], talep etmek [Verb], istemek, dilemek, arzu etmek, canı çekmek, gönlü olmak, gözü olmak, arzulamak, şiddetle istemek,
begeistern heyecanlandırmak [Verb], coşturmak [Verb], heyecanlandırmak, coşturmak, aşka getirmek sich begeistern heyecana gelmek, coşmak, aşka gelmek,
heyecanlandırmak, coşturmak,
begiessen sulamak,

35
beginnen başlamak [Verb], başlamak, başlamak, başlamak,

beglaubigen onaylamak [Verb], belgelemek [Verb], belgeye bağlamak [Verb], onaylamak, tasdik etmek, onaylamak tasdik etmek, onaylamak, tasdik etmek,

begleiten refakat etmek [Verb], eşlik etmek [Verb], birlikte gitmek [Verb], götürmek [Verb], izlemek [Verb], eşlik etmek, refakat etmek, eşlik etmek, eşlik
etmek,
beglückwünschen kutlamak [Verb], tebrik etmek [Verb], kutlamak, tebrik etmek, kutlamak,

begnadigen suçunu bağışlamak [Verb], suçunu affetmek [Verb], cezasını bağışlamak [Verb], cezasını affetmek [Verb], {suçunu/cezasını} affetmek, kusurunu
bağışlamak, affetmek,
sich begnügen yetinmek [Verb], iktifa etmek [Verb],

begraben gömmek [Verb], defnetmek [Verb], vazgeçmek [Verb], terk etmek [Verb], kaybetmek [Verb], gömmek, defnetmek, gömmek,

begreifen derk [Nomen], anlamak [Verb], kavramak [Verb], elle tutmak [Verb], içine almak [Verb], anlamak, kavramak, aklı almak, kavramak, anlamak,

begrenzen sınırlandırmak [Verb], daraltmak [Verb], sınırlamak [Verb], sınırlamak, sınırlandırmak, sınırlamak, sınırlandırmak,

begründen kurmak [Verb], sebeplerini göstermek [Verb], kanıt göstermek [Verb], sebep göstermek, kanıt göstermek, neden göstermek, tesis etmek, kurmak,
kurmak, gerekçelerini göstermek,
begrüssen selåmlamak,

begutachten düşüncelerini bildirmek [Verb], rapor vermek [Verb], rapor vermek,

behalten alıkoymak [Verb], saklamak [Verb], hatırında tutmak [Verb], bulundurmak [Verb], almak [Verb], alıkoymak, saklamak, muhafaza etmek, hatırda
tutmak, hatırdan çıkarmamak im Auge behalten gözden kaçırmamak, akılda tutmak, korumak, saklamak, alıkoymak, korumak, saklamak, alıkoymak,
akılda tutmak,
behandeln davranmak [Verb], işlemek [Verb], yapmak [Verb], incelemek [Verb], muamele etmek [Verb], tedavi etmek [Verb], iyi davranmak, davranmak,
muamele etmek, işlemek, incelemek, ele almak, tedavi etmek, ele almak, işlemek, tedavi etmek, ele almak, işlemek, tedavi etmek,
beharren ısrar etmek [Verb], sebat etmek [Verb], dayatmak [Verb], diretmek [Verb], ısrar etmek, tutturmak, sebat etmek, üstelemek,

behaupten iddia etmek [Verb], başarı ile savunmak [Verb], kendini kabul ettirmek [Verb], dayanmak [Verb], yerini korumak [Verb], tutunmak [Verb], iddia
etmek, ileri sürmek, savunmak, iddia etmek, ileri sürmek, ileri sürmek, söylemek,
sich behaupten kendini kabul ettirmek [Verb], dayanmak [Verb], yerini korumak [Verb], tutunmak [Verb],

sich behelfen yakayı kurtarmak [Verb], başının çaresine bakmak [Verb], çare aramak [Verb], başvurmak [Verb],

behelligen rahatsız etmek [Verb], canını sıkmak [Verb], rahatsız etmek, taciz etmek,

36
beherbergen barındırmak [Verb], konaklatmak [Verb], misafir etmek [Verb], yer vermek [Verb], barındırmak, ağırlamak, misafir etmek, misafir etmek, barındırmak,

beherrschen hakim olmak [Verb], hükmetmek [Verb], iyi anlamak [Verb], iyi bilmek [Verb], vakıf olmak [Verb], yüksekte olmak [Verb], kendine hakim olmak
[Verb], hükmetmek, hâkim olmak sich beherrschen kendine hâkim olmak, egemen olmak: hükmetmek, de. kendini tutmak, duygularına kapılmamak,
behexen büyülemek [Verb],

behindern engellemek [Verb], mani olmak [Verb], engel olmak [Verb], zorluk çıkarmak [Verb], alıkoymak [Verb], durdurmak [Verb], engel olmak, mâni olmak,
güçleştirmek, zorlaştırmak, engel olmak, engellemek, engel olmak,
behüten korumak [Verb], esirgemek [Verb], esirgemek, korumak, korumak, korumak,

beibehalten saklamak [Verb], sürdürmek [Verb], değiştirmemek [Verb], bırakmamak [Verb], alıkoymak, saklamak, sürdürmek, muhafaza etmek, alıkoymak
korumak, muhafaza etmek, alıkoymak,
beibringen getirmek [Verb], öğretmek [Verb], açıklamak [Verb], {kanıt} göstermek, {neden} ileri sürmek, kafasına sokmak, öğretmek, öğretmek,

beichten günah çıkartmak [Verb], günah çıkarmak, günah çıkarmak,

beifügen eklemek [Verb], iliştirmek [Verb], iliştirmek, eklemek, eklemek, iliştirmek, eklemek, iliştirmek,

beigeben eklemek [Verb], inat bırakmak [Verb], katmak [Verb], aşağıdan almak [Verb], yanına vermek [Verb], eklemek, ilave etmek, yanına vermek, pes etmek,
yelkenleri suya indirmek klein beigeben pes demek, yelkenleri suya indirmek,
beikommen zayıf tarafını bilmek [Verb], yaklaşmak,

beilegen iliştirmek [Verb], eklemek [Verb], katmak [Verb], yatıştırmak [Verb], barıştırmak [Verb], yüklemek [Verb], isnat etmek [Verb], atmak [Verb], eklemek,
ilave etmek, iliştirmek, yüklemek, isnat etmek, atfetmek, halletmek, yoluna koymak, yatıştırmak, barıştırmak, eklemek. iliştirmek,
beiliegen ilişik olmak [Verb], ekli olmak [Verb], ilişik olmak, ilişik olmak, ekli olmak,

bespringen çiftleşmek [Verb], aşmak [Verb],

beissen ısırmak,

beistehen yardım etmek [Verb], tarafını tutmak [Verb], hakkını savunmak [Verb], yardım etmek, desteklemek, savunmak, yardım etmek, yardımcı olmak,

beitragen katkıda bulunmak [Verb], yardım etmek, katkıda bulunmak, katıimak, yardım etmek, katılmak, yardım etmek,

beitreten katılmak [Verb], girmek [Verb], üye olmak [Verb], girmek, katılmak, dahil olmak, katılmak, katılmak,

bejahen evet demek [Verb], kabul etmek [Verb], onaylamak [Verb], doğru bulmak [Verb], iyi karşılamak [Verb], evet demek, olumlu yanıt vermek, razı olmak,
muvafakat etmek, onaylamak, "evet" demek, onaylamak,
bejammern acımak [Verb], üzüntü duymak [Verb], esef etmek [Verb], inleyip sızlamak [Verb], acımak, üzülmek, esef etmek, inleyip sızlamak,

37
bejubeln

bekämpfen yenmeye çalışmak [Verb], savaşmak [Verb], savaşmak, muharebe etmek, mücadele etmek, savaşmak, savaşmak,

bekanntgeben duyurmak, bildirmek, tebliğ etmek,

bekanntmachen değirmek [Verb], duyurmak, bildirmek, duyurmak, bildirmek, bildirmek, duyurmak,

bekehren döndürmek [Verb], dininden döndürmek, inançlarını değiştirmek sich bekehren dininden dönmek,

bekennen itiraf etmek [Verb], kabul etmek [Verb], açıklamak [Verb], tanık göstermek [Verb], ispat etmek [Verb], inancını açığa vurmak [Verb], itiraf etmek
Farbe bekennen rengini belli etmek, fikrini açıktan açığa söylemek, rengini belli etmek, itiraf etmek kabul etmek,
sich beklagen şikayet etmek [Verb],

bekleckern lekelemek [Verb], kirletmek [Verb],

beklemmen sıkmak [Verb], sıkıştırmak [Verb], daralmak [Verb], sıkıştırmak, eziyet etmek, zulmetmek,

bekommen almak [Verb], elde etmek [Verb], yaramak [Verb], gelmek [Verb], sahip olmak [Verb], edinmek [Verb], başarmak [Verb], bitirmek [Verb], almak, elde
etmek, edinmek, {çocuğu} olmak, {tren} yakalamak, {korkuya} tutulmak, {tokat} yemek gut bekommen iyi gelmek schlecht bekommen dokunmak was
bekommen Sie? ne arzu etmiştiniz wohl bekomm`s afiyet olsun, başı dönmek, dayak yemek, acıkmak, üstün olmak, laf işitmek, almak, elde etmek,
bulmak, öğrenmek, almak,
bekräftigen doğrulamak [Verb], desteklemek [Verb], güçlendirmek [Verb], doğrulamak, teyit etmek, kuvvetlendirmek, pekitmek, güçlendirmek, kuvvetlendirmek,
doğrulamak, kuvvetlendirmek, güçlendirmek, sağlamlaştırmak, doğrulamak,
sich bekreuzigen haç çıkarmak [Verb],

beladen yüklemek [Verb], fazla iş vermek [Verb], yüklemek, yüklemek, yüklemek,

belagern kuşatmak [Verb], etrafını çevirmek [Verb], kuşatmak, muhasara etmek, kuşatmak, kuşatmak,

belasten yüklemek [Verb], ağırlık vermek [Verb], sıkıntı yapmak [Verb], sıkıntıda bırakmak [Verb], borçlandırmak [Verb], borç yüklemek [Verb], suçlamak
[Verb], yüklemek, sıkıntı vermek, endişeye boğmak, borçlandırmak, suçlamak sich belasten borca girmek, kendini suçlu çıkarmak, yüklemek, sıkıntı
vermek, zimmetine geçirmek, yüklemek, zan altında bırakmak, suçlamak, birşeyi ipotek etmek,
belästigen rahatsız etmek [Verb], sıkmak [Verb], taciz etmek [Verb], çullanmak [Verb], sataşmak, musallat olmak, tebelleş olmak, huzurunu kaçırmak, başını
ağrıtmak, rahatsız etmek, canını sıkmak, rahatsız etmek, canını sıkmak,
beleben hayat vermek [Verb], canlandırmak [Verb], canlandırmak,

38
belegen örtmek [Verb], tutmak [Verb], işgal etmek [Verb], ispat etmek [Verb], yazılmak [Verb], kapamak [Verb], kaplamak [Verb], kullanmak [Verb],
kaydolmak [Verb], çiftleşmek [Verb], aşmak [Verb], kanıtlamak [Verb], örtmek, kaplamak, rezerve etmek, ayırtmak, {derse} kaydolmak, kanıtlamak,
belgelemek, bombalamak, örtmek, kanıtlamak, işgal etmek, örtmek, kanıtlamak,
belehren öğretmek [Verb], öğretmek, aydınlatmak, bilgi vermek jdn eines Besseren belehren gözünü açmak, aklını başına getirmek, öğretmek, anlatmak,
öğretmek, anlatmak, bilgi vermek,
beleidigen kırmak [Verb], incitmek [Verb], aşağılamak [Verb], hakaret etmek [Verb], sövmek [Verb], hakaret etmek, sövmek, kırmak, incitmek, gücendirmek,
hakaret etmek, aşağılamak, kırmak, gücendirmek, hakaret etmek,
beleuchten aydınlatmak [Verb], ışık vermek [Verb], açıklamak [Verb], aydınlatmak, ışıklandırmak, açıklamak, ışık tutmak, ışıklandırmak, aydınlatmak,
aydınlatmak, ışıklandırmak, ışıklamak,
belichten ışık vermek [Verb], ışıtmak [Verb], ışığa tutmak [Verb], pozlamak [Verb], ışıklamak, ışık vermek, aydınlatmak, ışıklandırmak, ışığa tutmak,

belieben keyif [Nomen], istemek [Verb], isteğe göre [Adverb], keyif nach Belieben istenildiği gibi, istenildiği kadar,

beliefern göndermek [Verb], {mal} göndermek, teslim etmek,

bellen havlamak [Verb], havlamak, ürümek, havlamak,

belohnen ödüllendirmek [Verb], ödüllendirmek, mükâfatlandırmak, ödüllendirmek,

belüften havalandırmak [Verb], cereyanlandırmak [Verb], havalandırmak,

belustigen eğlendirmek [Verb], neşelendirmek [Verb], şaka yapmak [Verb], eğlendirmek, neşelendirmek, eğlendirmek,

sich belustigen

sich bemächtigen ele geçirmek [Verb], kapıp almak [Verb], zaptetmek [Verb],

bemalen boyamak [Verb], boyamak,

bemängeln kusurlu bulmak [Verb], eleştirmek [Verb], yermek, kusurlu bulmak,

bemerken görmek [Verb], duymak [Verb], seçmek [Verb], fark etmek [Verb], söylemek [Verb], görmek, fark etmek, farkına varmak, gözlemek, söylemek,
buyurmak, ifade etmek, farkına varmak, belirtmek söylemek,
bemessen ölçmek [Verb], paylaştırmak [Verb],

bemitleiden acımak [Verb], merhamet etmek [Verb], acımak, merhamet etmeksich bemühen zahmet etmek, zahmete girmek,

sich bemühen uğraşmak [Verb], zahmet etmek [Verb], zahmet çekmek [Verb], kendini yormak [Verb], çabalamak [Verb], zahmet etmeyin!,

39
benachrichtigen haberdar etmek [Adjektiv], haber vermek [Verb], değirmek [Verb], duydurmak [Verb], haber vermek, haberdar etmek, bilgi vermek, haberdar etmek,
haber vermek,
benachteiligen zarar vermek [Verb], hakkını yemek [Verb], darbelemek [Verb], zarar ve ziyana sokmak, haksızlık etmek, halel getirmek,

benebeln sislemek [Verb], sisle örtmek [Verb], kaplamak [Verb], bulandırmak [Verb], karıştırmak [Verb],

sich benehmen hareket etmek [Verb], davranmak [Verb], davranmak,

beneiden kıskanmak [Verb], imrenmek [Verb], gıpta etmek [Verb], çoksamak [Verb], kıskanmak, çekememek, imrenmek, gıpta etmek, kıskanmak, çekememek,
gıpta etmek,
benennen isim vermek [Verb], ad takmak [Verb], adlandırmak [Verb], adlandırmak, isimlendirmek, söylemek, zikretmek, adlandırmak, ad vermek, adlandırmak,
ad vermek,
benötigen ihtiyacı olmak [Verb], gereksinim duymak, ihtiyacı olmak, muhtaç olmak, gerektirmek, icap ettirmek, ihtiyacı olmak, gereksinmek, ihtiyacı olmak,
gereksinmek,
benutzen kullanmak [Verb], yararlanmak [Verb], kullanmak, yararlanmak, yararlanmak, faydalanmak, kullanmak, kullanmak,

beobachten gözetmek [Verb], gözetlemek [Verb], bakmak [Verb], gözlemde bulunmak [Verb], farkına vurmak [Verb], fark etmek [Verb], yerine getirmek [Verb],
uymak [Verb], dikkat etmek [Verb], dikizlemek [Verb], gözlemek, gözetlemek, fark etmek, farkına varmak, gözlemek, gözetlemek, gözlemek,
gözetlemek, takip etmek,
bepflanzen ekmek [Verb], dikmek [Verb], {bitki} dikmek,

beraten öğüt vermek [Verb], görüşmek [Verb], konuşmak [Verb], danışmak [Verb], öğüt vermek, nasihat vermek, müzakere etmek, istişare etmek sich
beraten görüşmek, tavsiysde bulunmak, öğüt vermek,
berauben yoksun bırakmak [Verb], soymak [Verb], elinden almak [Verb], mahrum etmek [Verb], soymak, yağma etmek, soymak, çalmak, soymak, çalmak,

sich berauschen heyecan duymak [Verb], kendinden geçmek [Verb],

berechnen hesap etmek [Verb], tahmin etmek [Verb], borç kaydetmek [Verb], hesap etmek, hesabına kaydetmek, hesaplamak, hesap etmek,

berechtigen yetki vermek [Verb], hakkını vermek [Verb], yetki vermek, yetki vermek, yetki vermek,

bereden görüşmek [Verb], tartışmak [Verb], yapmaya yöneltmek [Verb], razı etmek [Verb], kandırmak [Verb], ikna etmek [Verb], görüşmek, istişare etmek,
müzakere etmek, kandırmak, ikna etmek,
sich bereichern

bereiten hazırlamak [Verb], hazırlamak, sebebiyet vermek, neden olmak, hazırlanmak, {sevinç, vb.} vermek, hazırlamak,

bereuen pişman olmak [Verb], üzüntü duymak [Verb], pişman olmak, yerinmek, pişman olmak, pişman olmak,

40
bergen kurtarmak [Verb], kurtarmak, kurtarmak,

berichten bilgi vermek [Verb], haber vermek [Verb], bildirmek [Verb], bildirmek, haber vermek, anlatmak, nakletmek, haber vermek, anlatmak, rapor vermek,
bildirmek,
bersten patlamak [Verb], çatlamak [Verb], kırılmak [Verb], patlamak, çatlamak, yarılmak, patlamak,

berücksichtigen dikkate almak [Verb], hesaba katmak [Verb], göz önünde tutmak [Verb], önem vermek [Verb], nazarı dikkate almak, hesaba katmak, göz önünde
bulundurmak, göz önüne almak, hesaba katmak,
berufen yetkili [Adjektiv], yetenekli [Adjektiv], göreve atamak [Verb], tayin etmek [Verb], çağırmak [Verb], davet etmek [Verb], dayanmak [Verb], tanık
göstermek [Verb], göreve getirmek, atamak sich berufen auf dayanmak, ehil, yetkili, istidatlı zu etw berufen sein doğuştan yetenekli olmak, atamak,
tayin etmek, atamak, tayin etmek,
beruhen dayanmak [Verb], dayanmak, {-den} ileri gelmek,

beruhigen yatıştırmak [Verb], rahatlandırmak [Verb], teselli etmek [Verb], yatışmak [Verb], yatıştırmak, sakinleştirmek, teskin etmek, teselli etmek sich
beruhigen yatışmak, sakinleşmek, teskin olmak, yatıştırmak, sakileştirmek, yatıştırmak,
berühren dokunmak [Verb], değinmek [Verb], yanından geçmek [Verb], dokunup geçmek [Verb], ilgilendirmek [Verb], dokunmak, ellemek, değmek, ilişmek,
etki etmek, değinmek, zikretmek sich berühren bitişmek, birleşmek, değmek, dokunmak değinmek, dokunmak, değmek,
besagen anlamında olmak [Verb], demeye gelmek [Verb], bildirmek [Verb], ifade etmek [Verb], açıklamak [Verb], anlamına gelmek, demeye gelmek,

besänftigen yatıştırmak [Verb], yumuşatmak [Verb], yatıştırmak, yumuşatmak, teskin etmek,

beschädigen zarara sokmak [Verb], bozmak [Verb], hazara uğratmak [Verb], tahrip etmek [Verb], zarar vermek [Verb], bozmak, zarar vermek,

beschaffen nitelikli [Adjektiv], sağlamak [Verb], sağlayıp getirmek [Verb], tedarik etmek [Verb], sağlamak, elde etmek, bulmak, tedarik etmek, sağlamak, bulmak,
tedarik etmek, temin etmek,
beschäftigen meşgul etmek [Verb], çalıştırmak [Verb], uğraştırmak [Verb], yormak [Verb], meşgul etmek, işgal etmek, çalıştırmak, iş vermek sich beschäftigen
meşgul olmak, uğraşmak, meşgul etmek uğraştırmak, çalıştırmak, de. uğramak, meşgul olmak, çalıştırmak, meşgul etmek,
sich beschäftigen

beschämen utandırmak [Verb], şaşırtmak [Verb], mahcup etmek [Verb], utandırmak, mahcup etmek, utandırma bozmak,

beschatten gölgeye getirmek [Verb], güneşten korumak [Verb], gizlice gözetlemek [Verb], gölge etmek, gözetlemek, takip etmek,

bescheinigen onaylamak [Verb], belgelemek [Verb], onaylamak, belgelemek, tasdik etmek, onaylamak, belgelemek,

beschenken hediye vermek [Verb], hediye vermek jdm etw bescheren birine bir şeyi hediye olarak vermek jdn bescheren birine hediye vermek, hediye vermek,
hediye vermek,
bescheren hediye dağıtmak [Verb], hediye olarak vermek,

41
beschildern levha takmak,

beschimpfen sövmek [Verb], aşağılamak [Verb], hakaret etmek [Verb], sövmek, sövüp saymak, kalaylamak, hakaret etmek, aşağılamak, sövmek, hakaret etmek,

beschlagen nallamak [Verb], süslemek [Verb], donatmak [Verb], buğulanmak [Verb], yontmak [Verb], rendelemek [Verb], çok iyi bilmek [Verb], çiftleşmek [Verb],
donatmak, geçirmek, nallamak, buğulanmak, puslanmak, nallamak, buğulanmak, kaplamak, nallamak,
beschlagnahmen müsadere etmek [Verb], el koymak, haczetmek, müsadere etmek, el koymak,

beschleunigen çabuklaştırmak [Verb], hızlandırmak [Verb], hızlandırmak, çabuklaştırmak, süratlendirmek, çabuklaştırmak, hızlandırmak, hızlandırmak, adımlarını
sıklaştırmak,
beschliessen karar vermek, bitirmek, son vermek,

beschmieren kirletmek [Verb], pisletmek [Verb], karalamak [Verb], üzerine sürmek [Verb], çamurlamak [Verb], kirletmek, pisletmek, yağlamak, sürmek, yağlamak,
greslemek,
beschmutzen kirletmek [Verb], pislemek [Verb], çamurlamak [Verb], çepellemek [Verb], kirletmek, pislemek, kirletmek, kirletmek,

beschneiden kesmek [Verb], yontmak [Verb], sünnet etmek [Verb], azaltmak [Verb], kısmak [Verb], kesmek, budamak, sünnet etmek, kesmek, keserek düzeltmek,
sünnet etmek, kesmek, yontmak, budamak,
beschränken sınırlamak [Verb], sınırlandırmak [Verb], yetinmek [Verb], sınırlandırmak, tahdit etmek sich beschränken yetinmek, kanaat etmek, sınırlandırmak,

beschreiben betimlemek [Verb], tasvir etmek [Verb], yapmak [Verb], çizmek [Verb], betimlemek, tasvir etmek, tanımlamak, tarif etmek, {kâğıt} üzerine yazmak,
betimlemek tasvir etmek, tasvir etmek,
beschuldigen suçlamak [Verb], suçlandırmak [Verb], suçlamak, suçlamak,

beschützen korumak [Verb], korumak, himaye etmek, korumak,

sich beschweren şikayet etmek [Verb],

beschwichtigen yatıştırmak [Verb], susturmak [Verb], sakinleştirmek [Verb], yatıştırmak, sakinleştirmek, teskin etmek, susturmak, uyutmak, yatıştırmak, avutmak,
yatıştırmak, susturmak,
beschwören yalvarıp yakarmak [Verb], yeminle tasdik etmek [Verb], yalvarmak [Verb], yeminle doğrulamak, yalvarıp yakarmak, {ruh} çağırmak,

beseitigen gidermek [Verb], yok etmek [Verb], ortadan kaldırmak [Verb], öldürmek [Verb], ortadan kaldırmak, yok etmek, gidermek, engel olmak önüne
geçmek, bertaraf etmek ortadan kaldırmak, gidermek,
besetzen işgal etmek [Verb], almak [Verb], zaptetmek [Verb], tutmak [Verb], kapatmak [Verb], rol dağıtmak [Verb], süslemek [Verb], zapt etmek, istila etmek,
işgal etmek, tutmak, {rol} dağıtmak, süslemek, donatmak, işgal etmek,
besichtigen bakmak [Verb], gezmek [Verb], incelemek [Verb], dolaşmak [Verb], denetlemek [Verb], yoklamak [Verb], bakmak, dolaşmak, seyretmek, ziyaret
etmek, ziyaret etmek, gezmek, bakmak,

42
besiedeln insan yerleştirmek [Verb], iskan etmek [Verb], yerleştirmek dicht besiedelt kalabalık yerleşimli dünn besiedelt tenha yerleşimli,

besiegen yenmek [Verb], atlamak [Verb], yenmek, alt etmek, pes dedirmek, yenmek,

sich besinnen düşünmek [Verb], hatırlamak [Verb],

besitzen sahip olmak [Verb], haiz olmak [Verb], sahip olmak, elde tutmak, zilyet bulunmak, sahip olmak, sahip olmak,

besorgen satın almak [Verb], sağlamak [Verb], yapmak [Verb], yerine getirmek [Verb], korkmak [Verb], endişe etmek [Verb], bakmak [Verb], dikkat etmek
[Verb], özen göstermek [Verb], temin etmek [Verb], sağlamak, temin etmek, tedarik etmek, satın almak, bakmak, özen göstermek, dikkat etmek,
sağlamak, temin etmek, endişe etmek, dikkat etmek, bakmak, sağlamak, elde etmek, sağlamak,
bespielen plağa almak, banda almak,

besprechen danışmak [Verb], görüşmek [Verb], konuşmak [Verb], görüşmek, tartışmak, müzakere etmek, {plağa, banda} almak, kaydetmek, {kitap} eleştirmek
sich besprechen görüşmek, tartışmak, akıl danışmak, görüşmek, tartışmak, üzerinde konuşmak, görüşmek, tartışmak,
sich besprechen

bespritzen su serpmek [Verb], sulamak [Verb], su fışkırtmak [Verb], serpmek, sıçratmak,

bessergehen

sich bessern iyileşmek [Verb], açılmak [Verb],

bestärken desteklemek [Verb], kuvvetlendirmek [Verb], cesaretlendirmek [Verb], desteklemek, arka çıkmak, moral vermek, güçlendirmek, doğrulamak,
metanet vermek, desteklemek, sağlamlaştırmak, takviye etmek,
bestätigen tasdik etmek [Verb], onaylamak [Verb], onaylamak, tasdik etmek, doğrulamak, teyit etmek, alındığını bildirmek, onaylamak, doğrulamak, teyit etmek,
onaylamak, tasdik etmek,
bestäuben tozlamak [Verb], tozla kaplamak [Verb], tozlamak, çiçektozu ile döllemek, çiçektozu ile döllemek, serpiştirmek,

bestaunen hayretle bakmak [Verb],

bestechen rüşvet vermek [Verb], iyi izlenim bırakmak [Verb], rüşvet vermek, para yedirmek, rüşvet vermek,

bestecken işlemek [Verb],

bestehen mevcut olmak [Verb], geçirmek [Verb], kazanmak [Verb], devam etmek [Verb], sürmek [Verb], başarmak [Verb], bulunmak [Verb], yenmek [Verb],
dayatmak [Verb], direşmek [Verb], diretmek [Verb], ısrar etmek [Verb], oluşmak [Verb], oluşmak [Verb], var olmak, mevcut olmak, bulunmak,
sürmek, devam etmek, kalmak, başarmak, geçmek, ısrar etmek, üstelemek, -den oluşmak,
bestehenbleiben

43
besteigen çıkmak [Verb], tırmanmak [Verb], binmek [Verb], {dağa} çıkmak, tırmanmak, {ata} binmek, {tahta} çıkmak, tırmanmak, Gıkmak, {at} binmek,
tırmanmak, çıkmak,
bestellen ısmarlamak [Verb], sipariş etmek [Verb], işlemek [Verb], söylemek [Verb], ayırtmak [Verb], yerine getirmek [Verb], randevu vermek [Verb],
düzeltmek [Verb], ısmarlamak, sipariş etmek, emretmek, {selam} söylemek, iletmek, {tarla} ekip biçmek, işlemek, {masa, yer} ayırtmak, tutmak,
ısmarlamak, sipariş etmek, {oda} ayırtmak, ekip biçmek, işlemek, ısmarlamak, sipariş etmek, ekip biçmek,
besticken nakışlarla süslemek [Verb], nakış işlemek, işlemelerle süslemek,

bestimmen belirlemek [Verb], belirtmek [Verb], tanımlamak [Verb], kararlaştırmak [Verb], ayırmak [Verb], saptamak, belirlemek, tespit etmek, tayin etmek,
tanımlamak, tarif etmek, emretmek, kandırmak, razı etmek, belirlemek, kararlaştırmak, belirlemek, kararlaştırmak, saptamak, tayin etmek, tespit
etmek,
bestrafen cezalandırmak [Verb], cezalandırmak, uslandırmak, cezalandırmak, cezalandırmak,

bestrahlen ışıldakla aydınlatmak [Verb], ışınlamak [Verb], ışık saçmak, ışık yaymak, ışınla tedavi etmek,

bestreichen üzerine sürmek [Verb], boya sürmek [Verb], kamçılamak [Verb], {ekmeğin} üzerine sürmek, üzerine sürmek, vurmak, çalmak,

bestreiten inkar etmek [Verb], ödemek [Verb], reddetmek [Verb], parasını vermek [Verb], mücadele etmek [Verb], inkâr etmek, itiraz etmek, parasını vermek,
karşılamak, ödemek, finanse etmek, itiraz etmek, aksini iddia etmek,
bestreuen serpmek [Verb], üzerine ekmek [Verb], üzerine saçmak, serpmek, serpmek, serpmek,

bestürzen telaşa düşürmek, telâşa düşürmek, şaşırtmak,

besuchen ziyaret etmek [Verb], gidip görmek [Verb], görmeye gitmek [Verb], devam etmek [Verb], okumak [Verb], ziyaret etmek, {okul, kurs, vb.} gitmek,
devam etmek, ziyaret etmek, ziyaret etmek,
sich betätigen çalışmak [Verb],

betäuben bayıltmak [Verb], uyuşturmak [Verb], sersemletmek, uyuşturmak, uyutmak, narkoz vermek, uyuşturmak, hissiz hale getirmek, uyuşturmak,

sich beteiligen katılmak [Verb], dahletmek [Verb],

beten dua etmek [Verb], dua etmek, ibadet etmek, dua etmek,

beteuern güvence vermek [Verb], temin etmek [Verb], yemin etmek [Verb], iddia etmek, yemin etmek,

betonen vurgulamak [Verb], üzerinde durmak [Verb], ileriye sürmek [Verb], belirtmek [Verb], vurgulamak, vurgulamak, vurgulamak,

betrachten bakmak [Verb], incelemek [Verb], saymak [Verb], kabul etmek [Verb], bakmak, seyretmek, saymak, gözü ile bakmak, olarak görmek, bakmak, gözüyle
bakmak, olarak görmek,

44
betragen tavır [Nomen], hal ve gidiş [Nomen], tutmak [Verb], varmak [Verb], bulmak [Verb], davranmak [Verb], tutmak, etmek, bulmak, varmak sich betragen
davranmak, muamele etmek, davranış, tavır, muamele, tutmak, etmek, varmak, de. davranmak, davranış,
sich betragen davranmak [Verb],

betreffen ilgilendirmek [Verb], ilgilendirmek, ait olmak was mich betrifft bana gelince, ilgilendirmek, ilgilendirmek,

betreiben işletmek [Verb], uğraşmak [Verb], meşgul olmak [Verb], yapmak [Verb], yapmak, gütmek, izlemek, işletmek,

betreten yürüme [Nomen], basma [Nomen], çiğneme [Nomen], duhul [Nomen], sıkılmış [Adjektiv], mahcup [Adjektiv], şaşkın [Adjektiv], afallamış [Adjektiv],
zor durumda [Adjektiv], yürümek [Verb], ayak basmak [Verb], çiğnemek [Verb], girmek [Verb], girmek, ayak basmak, mahcup, süklüm püklüm,
üzerine basma, çiğneme, uzak durunuz, girilmez, girmek yasaktır, ayak basmak, girmek, girmek,
betreuen bakmak [Verb], özen göstermek [Verb], özenle bakmak, ilgilenmek,

sich betrinken sarhoş olmak [Verb], kafayı tütsülemek [Verb],

betrügen aldatmak [Verb], kandırmak [Verb], iğfal etmek [Verb], dolandırmak [Verb], aldatmak, kandırmak, dolandırmak, hile yapmak, ihanet etmek,
sadakatsizlik etmek sich betrügen kendini kandırmak, hayallere kapılmak, aldatmak, hile yapmak,
betteln dilenmek [Verb], dilenmek, avuç açmak, dilenmek, dilenmek,

beugen eğmek [Verb], bükmek [Verb], utandırmak [Verb], boyun eğmek [Verb], teslim olmak [Verb], eğmek, bükmek, çekmek sich beugen eğilmek,
bükülmek, boyun eğmek, eğmek, bükmek, bükmek, eğmek,
beunruhigen endişeye düşürmek [Verb], telaşa düşürmek [Verb], rahatsız etmek, huzurunu kaçırmak, tedirgin etmek, endişe uyandırmak sich beunruhigen rahatsız
olmak, telaşa düşmek, rahatsız etmek, huzurunu kaçırmak, korku uyandırmak,
beurlauben görevinden ayırmak [Verb], yol vermek [Verb], izinli saymak [Verb], izin vermek [Verb], izin vermek, terhis etmek, izin vermek, izin vermek,

beurteilen hüküm vermek [Verb], karar vermek [Verb], fikir yürütmek [Verb], hüküm vermek, {kitap} eleştirmek, yargı vermek, menfi bir hükümde bulunmak,

bevölkern iskan etmek [Verb], halkla doldurmak [Verb], şeneltmek, iskân etmek, mesken kılmak,

bevollmächtigen yetkili kılmak [Verb], yetki vermek [Verb], yetki vermek, vekâlet vermek, yetki vermek,

bevorstehen yakında ortaya çıkmak [Verb], meydana gelmek [Verb], üzere olmak [Verb], olması yakın olmak, kapıya dayanmak, gelip çatmak, gerçekleşmesi yakın
olmak, eli kulağında olmak,
bevorzugen yeğlemek [Verb], tercih etmek [Verb], tercih etmek, yeğ tutmak, tercih etmek, seçmek, tercih etmek,

bewachen gözetmek [Verb], göz altında bulundurmak [Verb], bekçilik etmek, gardiyanlık etmek, gözaltında bulundurmak, gözetmek, bekçilik yapmak,

bewaffnen silahlandırmak [Verb], donatmak [Verb], silahlandırmak, silåhlandırmak, silahlandırmak,

45
bewahren korumak [Verb], saklamak [Verb], muhafaza etmek [Verb], değerini göstermek [Verb], korumak, saklamak, muhafaza etmek sich bewähren kendini
göstermek, yeteneğini göstermek, değerli olduğunu kanıtlamak, korumak, saklamak, muhafaza etmek, korumak, saklamak, sır saklamak,
sich bewähren değerini göstermek [Verb],

bewältigen becermek [Verb], yenmek, başarmak, becermek, üstesinden gelmek, başarmak, üstesinden gelmek, başarmak,

bewässern sulamak [Verb], su vermek [Verb], sulamak, sulamak,

bewegen kımıldatmak [Verb], teşvik etmek [Verb], hareket ettirmek [Verb], dokunmak [Verb], etki yapmak [Verb], ilgi uyandırmak [Verb], heyecana getirmek
[Verb], hareket etmek [Verb], devinmek [Verb], çarpınmak [Verb], kımıldatmak, oynatmak, hareket ettirmek, duygulandırmak sich bewegen
kımıldanmak, oynamak, hareket etmek, devindirmek, hareket ettirmek, kımıldatmak, etkilemek, duygulandırmak, neden olmak, de. devinmek,
hareket etmek, kımıldamak,
beweinen ağlamak [Verb],

beweisen kanıtlamak [Verb], ispat etmek [Verb], göstermek [Verb], kanıtlamak, ispatlamak, göstermek, ortaya koymak, kanıtlamak, ispat etmek, kanıtlamak,
göstermek, ispat etmek,
sich bewerben başvurmak [Verb], adaylığını koymak [Verb],

bewerfen örtmek [Verb],

bewerten değerlendirmek [Verb], değerini belirmek [Verb], değer biçmek, kıymet takdir etmek, kote etmek, fiyatlandırmak, not vermek, değerlendirmek,
değerlendirmek, değer biçmek,
bewilligen tahsis etmek [Verb], kabul etmek [Verb], müsaade etmek [Verb], uygun görmek [Verb], vermek, bahşetmek, ihsan etmek,

bewirken meydana getirmek [Verb], sebep olmak [Verb], neden olmak, sebebiyet vermek, yol açmak, neden olmak, ortaya çıkarmak, neden olmak, yol açmak,

bewirten yedirip içirmek [Verb], ağırlamak, yedirip içirmek, ağırlamak, yedirip içirmek,

bewohnen oturmak [Verb], oturmak, ikamet etmek, oturmak,

sich bewölken bulutlanmak [Verb],

bewundern beğenmek [Verb], hayran olmak [Verb], hayran olmak, hayran olmak,

bezahlen ödemek [Verb], ödemek, ödemek,

bezähmen

bezaubern büyülemek [Verb], hayran etmek [Verb], büyülemek,

46
bezeichnen göstermek [Verb], tanımlamak [Verb], adlandırmak [Verb], işaretlemek, nişan koymak, markalamak, damgalamak, adlandırmak, isimlendirmek,
nitelendirmek, belirtmek, delalet etmek, işaretlemek, göstermek, adlandırmak, göstermek, belirtmek, işaretlemek, tanımlamak,
bezeugen tanıklık etmek [Verb], tanıklık etmek, şahadet etmek, belgelemek, tevsik etmek,

beziehen örtmek [Verb], kaplamak [Verb], atfetmek [Verb], yapmak [Verb], almak [Verb], satın almak [Verb], yerleşmek [Verb], ilgili olmak [Verb], bulutlanmak
[Verb], örtmek, kaplamak, üzerine geçirmek, çarşaf örtmek, taşınmak, {para} almak, abone olmak, bağlamak, ilişkili görmek sich beziehen ilgili olmak,
ilişkili olmak, bulutlanmak, örtmek, {ev} taşınmak, abone olmak, almak, örtmek,
sich beziehen ilgili olmak [Verb], bulutlanmak [Verb],

beziffern

bezwecken amaçlamak [Verb], amaçlamak,

bezweifeln şüphelenmek [Verb], kuşkulanmak, şüphelenmek, kuşkulanmak, şüphe etmek, şüphe etmek, kuşkulanmak,

bezwingen aşmak [Verb],

biegen bükmek [Verb], eğmek [Verb], eğrilmek [Verb], çarpılmak [Verb], bükmek, eğmek sich biegen bükülmek, eğilmek um die Ecke biegen köşeyi dönmek,
eğmek, bükmek, bükülmek, eğilmek,
bieten sunmak [Verb], vermek [Verb], önermek [Verb], satışa katılmak [Verb], izin vermek [Verb], önermek, teklif etmek, sunmak, arz etmek, takdim etmek,
{artırmada} pey sürmek, deklare etmek sich bieten {fırsat} sırası düşmek, ayağına gelmek sich etw bieten lassen göz yummak, sunmak, sunmak,
bilden yapmak [Verb], oluşturmak [Verb], eğitmek [Verb], oluşmak [Verb], şekillendirmek, biçim vermek, bilgi vermek, eğitmek, oluşturmak sich bilden
oluşmak, bilgi edinmek, aydınlanmak, kültür sahibi olmak, oluşturmak, oluşturmak, biçim vermek, teşkil etmek, meydana getirmek, kurmak,
billigen doğru bulmak [Verb], uygun görmek [Verb], doğru bulmak, uygun görmek, kabul etmek, onaylamak, razı olmak, razı olmak, onaylamak,

binden bağlamak [Verb], ciltlemek [Verb], destelemek [Verb], çelmek [Verb], bağlamak, sarmak, ciltlemek, kelepçelemek, bağlamak, sarmak, ciltlemek,
bağlamak, tutturmak, ciltlemek,
bitten razı etme [Nomen], rica etmek [Verb], dilemek [Verb], rica etmek, dilemek, yalvarmak, niyaz etmek, istirham etmek, rica etmek,

blähen şişirmek [Verb], gaz yapmak [Verb], kabartmak [Verb], böbürlenmek [Verb], şişirmek, kabartmak sich blähen şişmek, kabarmak,

blamieren rezil etmek [Verb], kepaze olmak [Verb], rezil etmek, kepaze etmek, küçük düşürmek, utandırmak, bozum etmek sich blamieren rezil olmak, kepaze
olmak, küçük düşmek, rezil etmek, maskara etmek, de. rezil olmak,
blasen üflemek [Verb], esmek [Verb], üflemek, üfürmek, {rüzgâr} esmek, {üfleyerek} çalmak, üflemek, esmek, üflemek, esnemek, körüklemek, hiçbirşeyden
bilgisi olmamak,
blättern çiçek hastalığı [Nomen], çiçek [Nomen], sayfalarını çevirmek [Verb], sayfalarını karıştırmak, sayfa çevirmek,

47
bleiben kalmak [Verb], durmak [Verb], devam etmek [Verb], yapışıp kalmak [Verb], takılıp kalmak [Verb], sınıfta kalmak [Verb], kalmak [Verb], sakın olmak
[Verb], yatıp kalmak [Verb], satılmamak [Verb], sınıfta kalmak [Verb], takılıp kalmak [Verb], durup kalmak [Verb], hareket etmemek [Verb], hattan
ayrılmamak, kalmak, yapmamak, bırakmak, el sürmemek, serinkanlılığını korumak, ayakta kalmak, etkisiz kalmak, kalmak, durmak, kalmak,
bleichen kastarlamak [Verb], beyazlatmak, ağartmak, ağartmak, beyazlatmak, ağartma, beyazlatma,

blenden körletmek [Verb], kamaştırmak [Verb], göz almak, göz kamaştırmak, göz bağlamak, göz boyamak, aldatmak, kör etmek. gözlerini kamaştırmak,
kamaştırmak, körletmek,
blicken bakmak [Verb], bakmak, göz atmak, bakmak, bakmak,

blinken parıldamak [Verb], yanıp sönmek [Verb], sinyal vermek [Verb], parlamak, parıldamak, {oto} sinyal vermek, parıldamak, parıldamak,

blinzeln göz kıpıştırmak [Verb], yanıp sönmek [Verb], göz kırpmak,

blitzen çakma [Nomen], şimşek çakmak [Verb], parıldamak [Verb], parlamak, parıldamak es blitzt şimşek çakıyor,

blockieren ablukaya almak [Verb], engellemek [Verb], bloke etmek [Verb], abluka etmek, bloke etmek, kuşatmak,

blödeln bilerek saçmalamak,

blöken böğürmek [Verb],

blühen çiçeklenmek [Verb], gelişmek [Verb], çiçek açmak, gelişmek, ilerlemek, {çiçek} açmak, çiçek açmak,

bluten kanamak [Verb], kan kaybetmek [Verb], kanamak, kanamak, kanamak, boya kusmak,

bocken şaha kalkmak [Verb], şahlanmak [Verb],

bohren sondaj [Nomen], delmek [Verb], burgulamak [Verb], araştırmak [Verb], sıkıştırmak [Verb], delmek, delik açmak, sondaj yapmak, delmek, oymak,

bombardieren bombalamak [Verb], bombardıman etmek, bombardıman etmek, bombalamak,

borgen ödünç vermek [Verb], ödünç almak [Verb], ödünç almak jdm etw borgen ödünç vermek, ödünç almak, ödünç vermek,

bowlen

boxen boks [Nomen], boks yapmak [Verb], boks yapmak, boks, boks yapmak, 1.boks yapmak 2.itmek, kalkmak, dürtmek 3.savaşmak, mücadele vermek,

braten kızartma [Nomen], tava [Nomen], kebap [Nomen], lezzetli [Nomen], çekici [Nomen], zengin [Nomen], tavada kızartmak [Verb], ızgarada kızartmak
[Verb], kavurmak [Verb], kızarmak [Verb], kızartmak, kavurmak, kebap yapmak, kızartma, kebap, rosto, kızarmak, kızartma [-],

48
brauchen ihtiyacı olmak [Verb], istemek [Verb], gereksemek, ihtiyacı olmak, muhtaç olmak, zorunda olmak, kullanmak, yararlanmak, faydalanmak, kullanmak,
yararlanmak: ihtiyacı olmak, gereksinmek, ihtiyacı olmak, gereksinmek, kullanmak,
brauen bira yapmak [Verb], hazırlamak [Verb], bira yapmak, bira yapmak, bira yapmak,

bräunen kızartmak [Verb], esmerletmek [Verb], karartmak [Verb], yakmak [Verb], esmerleştirmek, kızartmak, kavurmak,

brausen köpürmeye başlamak [Verb], gümlemek [Verb], gürlemek [Verb], uğuldamak [Verb], {rüzgâr} uğuldamak, {su} çağlamak, köpürmek, kaynamak, duş
yapmak, gürlemek, duş almak, duş almak, gürlemek,
brechen kırma [Nomen], kırmak [Verb], parçalamak [Verb], bölmek [Verb], bozmak [Verb], kırılmak [Verb], kusmak [Verb], yenmek [Verb], üstesinden gelmek
[Verb], ditmek [Verb], kırılmak [Verb], çarpıp dönmek [Verb], kırmak, parçalamak, bozmak, çiğnemek, ihlal etmek, {meyve, çiçek} toplamak, sözünü
tutmamak, kusmak die Ehe brechen zina yapmak, kırmak, bozmak, ihlal etmek, kırılmak, kırmak,
bremsen frenlemek [Verb], fren yapmak [Verb], fren yapmak, frenlemek, yavaşlatmak, azaltmak, fren yapmak, frenlemek,

brennen yanmak [Verb], tutuşmak [Verb], özlemek [Verb], acımak [Verb], sızlamak [Verb], ışık saçmak [Verb], dalamak [Verb], yanmak, tutuşmak, sızlamak,
ağrımak, acımak, yakmak, tutuşturmak, damıtmak, imbikten çekmek, kavurmak, dağlamak darauf brennen etw zu tun bir şeyi yapmak için yanıp
yakılmak, bir şeyi yapmaya can atmak, cayır cayır yanmak, yanmak, yakmak,
bringen getirmek [Verb], götürmek [Verb], dercetmek [Verb], başarmak [Verb], becermek [Verb], cesaret etmek [Verb], sonuçlandırmak [Verb], ilerletmek
[Verb], getirmek, götürmek, yayımlamak, neşretmek, {tiyatro, sinema} göstermek, {radyo, TV} yayınlamak, başarmak jdn auf eine Idee bringen birine
bir fikir vermek jdn auf etw bringen birine fikir vermek jdn dazu bringen etw zu tun birine bir şey yaptırmak mit sich bringen neden olmak, kâr
getirmek, şans getirmek, uğur getirmek, çocuk doğurmak von Kind auf çocukluktan beri, meydana getirmek, gerçekleştirmek, ortaya çıkarmak,
meydana çıkarmak, getirmek, götürmek,
brühen haşlanmak [Verb], haşlamak, kaynatmak,

brüllen bağırmak [Verb], böğürmek [Verb], bağırıp çağırmak, haykırmak, böğürmek, bağırıp çağırmak, köpürmek, kükremek, böğürmek,

brummen homurdanmak [Verb], mırıldanmak [Verb], paylamak [Verb], azarlamak [Verb], hapis yatmak [Verb], dırıldamak [Verb], homurdanmak, mırıldanmak,
vızıldamak, hapis yatmak jdm brummt der Kopf kafası kazan gibi, homurdanmak, vızıldamak, homurdanmak, mırıldanmak, vızıldamak,
brüskieren dürüst olmak [Verb], kaba davranmak [Verb], şiddet göstermek [Verb], incitmek, kalbini kırmak,

brutalisieren

brüten kuluçkaya yatmak [Verb], dalmak [Verb], kuluçkaya yatmak, kuluçkaya yatmak, kuluçkaya yatmak,

buchen yer ayırtmak [Verb], rezerve ettirmek [Verb], deftere yazmak [Verb], hesaba geçirmek, deftere yazmak, kaydetmek, yer ayırtmak, rezervasyon
yaptırmak, hesaba geçirmek, kaydetmek, {yer} ayırtmak, kaydetmek, kaydını yaptırmak, rezervasyon yaptırmak,
buchstabieren {sözcük} harf harf söylemek, bir sözcüğü harf harf söylemek, harf harf kodlamak,

sich bücken eğilmek [Verb], eğilmek,

49
bügeln ütü yapmak [Verb], ütülemek [Verb], ütülemek, ütü yapmak, ütülemek,

buhlen ısrarla istemek [Verb],

bummeln boş gezmek [Verb], oyalanmak [Verb], gezinmek, sallana sallana dolaşmak, haylazlık etmek, tembellik etmek, yavaş yavaş yapmak, dalga geçmek,
gezinmek,
bumsen gümbedek düşmek [Verb], yeri öpmek [Verb],

bündeln demetlemek [Verb], odaklaştırmak [Verb], demet yapmak, deste yapmak, bohçalamak, paketlemek, denk yapmak,

bürgen kefil olmak [Verb], kefil olmak, garanti etmek, teminat vermek, kefil olmak,

bürsten fırçalamak [Verb], fırçalamak, fırçalamak,

büssen cezasını çekmek,

campen kamp yapmak, kamp yapmak, kamp yapmak,

changieren

charakterisieren nitelemek [Verb], karakterize etmek, karakterize etmek,

checken

chiffrieren şifre yazmak [Verb],

chloren

choreographieren

christianisieren

computerisieren

cutten

dabeibleiben

dabeihaben

50
dableiben ayrılmamak, kalmak, kalmak {bir yerde},

dagegensetzen

dagegensprechen

daherkommen

daherreden

sich dahinbewegen

dahinsagen

dahinterstehen

dehinziehen

dämmen set çekmek, önüne almak, engellemek, durdurmak,

dämmern karanlık olmak [Verb], şafak sökmek, gün ağarmak, ortalık kararmak, akşam olmak, şafak sökmek, gün ağarmak, ortalık kararmak,

dampfen buhar çıkarmak [Verb], islim salıvermek [Verb], duman çıkarmak [Verb], buğulandırarak pişirmek [Verb], kısmak [Verb], buhar işletmek [Verb], buhar
çıkarmak, buğuda pişirmek, ıslak bezle ütülemek, azaltmak, bastırmak, kısmak, hafifletmek, zayıflatmak, azaltmak, kısmak, buğulamak, buhar çıkmak,
dämpfen buhar çıkarmak [Verb], islim salıvermek [Verb], duman çıkarmak [Verb], buğulandırarak pişirmek [Verb], kısmak [Verb], buhar işletmek [Verb], buhar
çıkarmak, buğuda pişirmek, ıslak bezle ütülemek, azaltmak, bastırmak, kısmak, hafifletmek, zayıflatmak, azaltmak, kısmak, buğulamak, buhar çıkmak,
danebengehen hedefi şaşırmak [Verb], isabet etmemek, başarısız olmak, ters gitmek, suya düşmek, başarılı olmamak, isabet etmemek,

danken teşekkür etmek [Verb], teşekkür etmek nichts zu danken bir şey değil, bir şey değil!, estağfurullah!, teşekkür etmek,

darangehen başlamak,

darbieten sunmak [Verb], göstermek [Verb], sunmak, göstermek,

dareinreden söze karışmak [Verb],

darlegen ortaya koymak [Verb], açıklamak, izah etmek, ortaya koymak, sergilemek, sunmak, açıklamak, anlatmak,

darstellen göstermek [Verb], canlandırmak [Verb], oluşturmak [Verb], göstermek, oynamak, canlandırmak, temsil etmek, tasvir etmek sich darstellen kendini
göstermek, göstermek, betimlemek, oluşturmak, canlandırmak, oynamak,

51
darüberliegen

darüberstehen

darunterliegen

sich daruntermischen

dastehen orada durmak [Verb], orada durmak, ayakta durmak,

datieren tarih atmak [Verb], tarihten başlamak [Verb], tarihten olmak [Verb], tarih atmak, tarih koymak,

dauern sürmek [Verb], devam etmek [Verb], devamlı kalmak [Verb], geçici olmamak [Verb], dayanmak [Verb], üzmek [Verb], sürmek, devam etmek,
dayanmak, sürmek devam etmek, sürmek, devam etmek,
davonfahren

davonkommen kurtulmak [Verb], yakayı kurtarmak [Verb], kurtulmak, paçayı kurtarmak, ucuz kurtulmak, paçayı sıyırmak, yakasını kurtarmak,

davonlaufen kaçmak, firar etmek,

sich davonmachen

dazugeben eklemek [Verb],

dazugehören ait olmak [Verb], ona dahil olmak, oraya mensup olmak, ait olmak dahil olmak,

dazukommen katılmak [Verb], katılmak, üstelemek, yaklaşmak, gelmek,

dazurechnen

dazutun

dazuverdienen

dazwischenkommen araya girmek, karışmak, müdahale etmek, ansızın çıkmak wenn nichts dazwischenkommt bir aksilik olmazsa,

dazwischenreden söze karışmak,

dazwischentreten karışmak, müdahale etmek,

52
debattieren konuşmak [Verb], görüşmek [Verb], tartışmak, görüşmek, tartışmak, görüşmek,

dechiffrieren deşifre [Nomen], çözmek [Verb], şifresini çözmek,

decken örtmek [Verb], sağlamak [Verb], korumak [Verb], gizlemek [Verb], aşmak [Verb], emniyete almak [Verb], örtmek, kaplamak, damı aktarmak, kamufle
etmek, örtbas etmek, marke etmek, sofrayı kurmak, örtmek, {masa} kurmak, {ihtiyaç} karşılamak,
sich decken emniyete almak [Verb],

defilieren geçit töreni yapmak [Verb], defile yapmak, boğaz yolundan geçmek, geçit resmi yapmak,

definieren tanımlamak [Verb], belirlemek [Verb], tanımlamak, tarif etmek, tanımlamak, tarif etmek, tayin etmek, belirlemek, tanımlamak, sınırlamak, belirtmek,

degradieren terkibi bozmak [Verb], rütbesini almak, rütbesini indirmek, küçültmek, alçaltmak,

dehnen çekerek uzatmak [Verb], genişletmek [Verb], genişlemek [Verb], genişletmek, uzatmak, germek sich dehnen genişlemek, uzamak, gerinmek, uzatmak,
germek, genişletmek, de. genişlemek, uzamak, uzatmak, genişletmek, çekmek, yaymak, germek, uzamak, genişlemek, yayılmak, gerinmek,
deklarieren beyan etmek [Verb],

dekorieren süslemek [Verb], madalya takmak [Verb], süslemek, dekore etmek, tezyin etmek, nişan vermek, taltif etmek, süslemek, dekore etmek,

delegieren delegede yollamak [Verb], yetki aktarmak [Verb],

demaskieren maskesi çıkarmak [Verb], indirmek [Verb],

demokratisieren demokratlaştırmak [Verb], demokratikleştirmek,

demolieren yıkmak [Verb], tahrip etmek [Verb], yıkmak, harap etmek, tahrip etmek,

demonstrieren göstermek, kanıtlamak, gösteri yapmak, gösteri yapmak, gösteri yapmak, göstermek, anlatmak,

demontieren sökmek [Verb], parçalamak [Verb], sökmek,

demütigen tahkir etmek [Verb], aşağılamak [Verb], aşağılamak, kibrini kırmak, burnunu yere sürtmek, aşağılamak, alçaltmak. utandırmak,

denken düşünme [Nomen], sanma [Nomen], düşünmek [Verb], sanmak [Verb], düşünmek, sanmak, zannetmek, düşünme, tefekkür, muhakeme, zihniyet,
mantalite, düşünmek, sanmak,
sich denken

denunzieren ihbar etmek [Verb], kara çalmak [Verb], gammazlamak, ihbar etmek,

53
deponieren saklamak üzere vermek [Verb], bankaya para yatırmak,

deprimieren cesaret: cesaretini kırılmış [Verb], umutsuzluğa düşürmek, cesaretini kırmak, canını sıkmak, umutsuzluğa düşürmek,

desinfizieren dezenfekte etmek, dezenfekte etmek, dezenfekte etmek,

destillieren imbikten çekmek [Verb], damıtmak [Verb], damıtmak, imbikten çekmek,

detaillieren sıralamak [Verb], detaylamak [Verb], ayrıntılarını vermek,

deuteln

deuten açıklamak [Verb], işaret etmek [Verb], açıklamak, yorumlamak, tabir etmek, işaret etmek, göstermek, göstermek, ışaret etmek, ima etmek.
açıklamak, anlam çıkarmak, yorumda bulunmak,
dezimieren kayıp verdirmek [Verb],

dichten sıklaştırmak [Verb], düzmek [Verb], sızdırmaz yapmak, kalafatlamak, yazmak, bestelemek, yakmak, sıklaştırmak, sıkıştırmak, şiir yazmak,

dichtmachen

dienen tahta kaplamak [Verb], hizmet etmek, olarak kullanılmak, görevini görmek, yaramak, faydası dokunmak womit kann ich dienen? ne arzu etmiştiniz?,
hizmet etmek, yaramak, yararı dokunmak, kullanılmak,
diffamieren iftira etmek, çamur atmak, yermek,

differenzieren ayırt etmek, değişiklik yapmak,

diktieren söyleyip yazdırmak [Verb], yazdırmak, dikte etmek, dikte etmek, yazdırmak,

dirigieren yönetmek [Verb], sevk ve idare etmek, {orkestra} yönetmek, idare etmek, orkestrayı yönetmek, {bir yere} sevketmek, orkestra idare etmek, yön
göstermek, yönlendirmek,
diskontieren kırmak [Verb], ıskonto etmek, kırmak,

diskutieren tartışmak [Verb], cedelleşmek [Verb], görüşmek, tartışmak, müzakere etmek, tartışmak, görüşmek,

disponieren sıralamak [Verb], tertip etmek, sıralamak, birşeyden tasarruf etmek,

disqualifizieren diskalifiye etmek,

sich distanzieren bir şeye karışmamak, mesafe bırakmak,

54
dividieren bölmek [Verb], bölmek, taksim etmek, mat. bölmek, bölmek, taksim etmek,

dokumentieren belgelerle kanıtlamak, belgelemek,

dolmetschen tercümanlık yapmak [Verb], çevirmek [Verb], tercümanlık etmek,

dominieren hakim olmak [Verb], önde gelmek [Verb], hüküm sürmek, hâkim olmak,

donnern gök gürlemesi [Nomen], gürlemek [Verb], gümbürdemek, gürlemek es donnert gök gürlüyor, {gök} gürlemek,

dosieren dozu ayarlamak [Verb], dozunu tayin etmek,

dozieren okutmak [Verb],

dramatisieren dramatize etmek,

drängeln şiddetle istemek [Verb], itişip kakışmak, ite kaka ilerlemek,

drängen arada sıkmak [Verb], eziyet etmek [Verb], sıkıştırmak [Verb], ardı ardına gelmek [Verb], sıkıştırmak, sıkboğaz etmek, ensesine yapışmak, ısrar etmek,
sıkıştırmak, itip kakmak, üstelemek, sıkmak, sıkıştırmak, basınç yapmak, itmek,
sich drängen ardı ardına gelmek [Verb],

drehen cevelan [Nomen], deveran [Nomen], çevrinti [Nomen], döndürmek [Verb], çevirmek [Verb], etrafa dolaşmak [Verb], örmek [Verb], dönmek [Verb],
caymak [Verb], yön değiştirmek [Verb], döndürmek, çevirmek, {sigara} sarmak, torna etmek sich drehen dönmek, devretmek, döndürmek, de.
dönmek, dönmek, döndürmek, bükmek, burmak, çevirmek, torna etmek,
dreschen harman dövmek [Verb], harman dövmek, dövmek, dayak atmak, harman dövmek, harman,

dressieren hayvan terbiye etmek [Verb], {hayvan} terbiye etmek, eğitmek, terbiye etmek {hayvan},

driften

drillen sıkmak [Verb], delmek, {askerlere} talim yaptırmak, sırayla ekmek,

dringen girmek [Verb], ısrar etmek [Verb], girmek, işlemek, nüfuz etmek, ısrar etmek, üstelemek, sıkıştırmak, arasından geçmek, {birini} sıkıştırmak, ısrar
etmek, üstelemek,
drohen tehdit etmek [Verb], korkutmak [Verb], tehdit etmek, gözdağı vermek, tehdit etmek, korkutmak,

dröhnen gürüldemek [Verb], sarsılmak [Verb], gürlemek, tangırdamak, çınlamak, gürlemek, çınlamak, gürlemek, çınlamak,

drosseln boğmak [Verb], akımı azaltmak [Verb], ithalatı kısmak [Verb], kısmak, ayar etmek, sıkıştırmak, boğacak gibi sıkmak, kısmak, ayar etmek, ayarlamak,

55
drucken basmak [Verb], sıkmak [Verb], basmak [Verb], koparmak [Verb], ortalıktan kaybolmak [Verb], {kitap} basmak, sıkıştırmak, basmak, {fiyatları}
düşürmek, indirmek, sıkıntı vermek, şans dilemek jdm etw in die Hand drücken birinin eline bir şey sıkıştırmak sich vor etw drücken kaçmak, yan
çizmek, basmak {kitap vs.}, bastırmak, sıkıştırmak, sıkmak, basmak,
drücken basmak [Verb], sıkmak [Verb], basmak [Verb], koparmak [Verb], ortalıktan kaybolmak [Verb], {kitap} basmak, sıkıştırmak, basmak, {fiyatları}
düşürmek, indirmek, sıkıntı vermek, şans dilemek jdm etw in die Hand drücken birinin eline bir şey sıkıştırmak sich vor etw drücken kaçmak, yan
çizmek, basmak {kitap vs.}, bastırmak, sıkıştırmak, sıkmak, basmak,
sich ducken eğilmek [Verb],

sich duellieren

duften ıtır yaymak [Verb], güzel kokmak, hoş kokmak, güzel kokmak,

dulden acı çekmek [Verb], çıdamak [Verb], ıstırap çekmek, acı çekmek, katlanmak, dayanmak, hoş görmek, göz yummak, müsamaha etmek, katlanmak,
dayanmak, çekmek, göz yummak,
düngen gübrelemek [Verb], gübrelemek, gübrelemek, gübrelemek,

dunkeln {ortalık} kararmak, kararmak, kararmak,

dünsten buharı çıkmak [Verb], yemeği pişirmek [Verb], buğuda pişirmek, buğulamak, buharlaşmak, suyunu uçurmak, buğulamak,

durcharbeiten iyice çalışmak [Verb], durmadan çalışmak, aralıksız çalışmak sich durcharbeiten kalabalıktan ite kaka geçmek, baştan başa incelemek, gözden
geçirmek, aralıksız çalışmak, işi bitirmek,
durchblättern sayfalarını karıştırmak [Verb], {kitabın} sayfalarını karıştırmak, sayfaları teker teker çevirmek,

durchblicken arasından bakmak, anlamak, bakıp incelemek,

durchboxen

sich durchboxen

durchbrechen yarıp geçmek [Verb], kırmak, kırılmak, yarmak, delmek, uymamak, çiğnemek, yarmak, ikiye ayırmak, yarmak, ikiye ayırmak,

durchbrennen kaçmak [Verb], yanarak bozulmak [Verb], {sigorta, ampul} yanmak, kaçmak, {sigorta, ampul} yanmak, yanmak {sigorta, ampul},

durchbringen bitirmek [Verb], geçirmek, {para} çarçur etmek, yiyip bitirmek sich durchbringen geçinmek, hayatını kazanmak,

durchdenken düşünmek [Verb], düşünüp taşınmak [Verb], iyice düşünüp taşınmak, her yanıyla düşünmek,

sich durchdrängen

56
durchdringen duhul [Nomen], girmek [Verb], arasından geçmek [Verb], sızmak, iliğine işlemek, kulağına çalınmak, gedik açmak, yarmak, delmek, arasından geçmek,
sızmak, nüfuz etmek {sıvı}, fikrini kabul ettirmek, sözünü geçirmek,
durcheinanderbringen birbirine karıştırmak, karıştırmak, aklını karıştırmak,

durcheinandergeraten

durchfahren durmadan geçmek [Verb], transit geçmek,

durchfallen açıktan düşmek [Verb], başarısızlığa uğramak, {sınavda} kalmak, çakmak sich durchfinden yolunu bulmak, başaramamak başarısızlığa uğramak, sınavı
verememek, kalmak,
sich durchfinden

durchfliegen uçup geçmek [Verb],

durchfliessen

durchforschen dikkatle araştırmak [Verb], açınsamak, araştırmak, incelemek, araştırmak, incelemek,

durchfressen kemirmek, aşındırmak sich durchfragen sora sora yolunu bulmak,

durchführen yapıp bitirmek [Verb], yapmak, yürütmek, icra etmek, uygulamak, icra etmek, yapmak, uygulamak,

durchgeben

durchgehen öbür gelmek [Verb], onaylanmak [Verb], ürküp kaçmak [Verb], gizilce kaçmak [Verb], incelemek [Verb], gözden geçirmek, incelemek, bir yandan girip
öte yandan çıkmak, {at} gemi azıya almak, kaçmak, sıvışmak jdm etw durchgehen lassen göz yummak, ses çıkarmamak, bir yandan girip öte yandan
çıkmak, kaçmak, sıvışmak, bir yandan girip öte yandan çıkmak, sızmak, delmek,
durchgreifen sert önlemler almak,

durchhalten sonuna dayanmak [Verb], sonuna kadar dayanmak,

durchhelfen

sich durchkämpfen

durchkommen arasından geçmek [Verb], geçmek, başarılı olmak, iyileşmek, üstesinden gelmek,

durchkreuzen gezip dolaşmak [Verb], baltalamak, bozmak, akamete uğratmak,

durchlassen geçmesine izin vermek, hoş görmek, ses çıkarmamak, yol vermek, geçirmek,

57
durchlaufen geçmek [Verb], süzülmek,

durchleben yaşamak, görüp geçirmek,

durchlesen yazıyı okumak [Verb], baştan aşağı okumak, göz gezdirmek, baştan başa okumak,

durchleuchten röntgenini çekmek,

durchlöchern delik değiş etmek [Verb], iğnelemek, zımbalamak, delmek, delik deşik etmek, delmek, zımbalamak, delmek, zımbalamak,

durchnässen ıslatmak, sırılsıklam etmek, ıslatmak, ıslatmak,

durchpausen kopyasını çıkarmak,

durchqueren üzerinden geçmek [Verb], üzerinden {içinden/ortasından} geçmek, arasından geçmek,

durchregnen

durchreichen

durchreisen gezmek [Verb], transit geçmek,

durchreissen

durchschalten

durchschauen anlamak [Verb], gizli maksadını anlamak, içyüzünü anlamak, gizli amacını sezmek,

durchschlafen deliksiz uyumak,

durchschlagen vurarak parçalamak, süzgeçten geçirmek, içine işlemek, altına geçmek, etkili olmak, öbür yüze geçmek,

sich durchscleichen

durchsehen denetlemek [Verb], anlamak [Verb], arasından/içinden bakmak, incelemek, kontrol etmek,

durchsetzen karıştırmak [Verb], zorla yaptırmak [Verb], direşmek [Verb], istediğini yaptırmak, diş geçirmek, sözünü dinletmek, içine karıştırmak sich durchsetzen
başarılı olmak, tuttuğunu koparmak, sözü geçmek, diş geçirmek, istediğini yaptırmak, de. sözünü geçirmek,
sich durchsetzen

58
durchsickern sızma [Nomen], arasından geçmek [Verb], arasından sızmak, sızmak, sızmak,

durchstreichen çizmek, silmek, karalamak, kalem çekmek, çizmek, karalamak, silmek,

durchströmen akıp gitmek [Verb],

durchsuchen dikkatle araştırmak [Verb], araştırmak, arama yapmak, aramak, araştırmak,

durchwählen telefonla otomatik aramak,

durchwühlen içini kemirmek [Verb],

durchziehen dolaşmak [Verb], taraktan geçirmek [Verb], çekerek ortasından geçirmek, geçmek,

dürfen mezun olmak [Verb], mümkün olmak [Verb], izinli olmakebilmekabilmek, bana inanabilirsiniz es darf geraucht werden sigara içebilirsiniz was darf es
sein? sizin için ne yapabilirim?, izinli olmak, -ebilmek, -abilmek,
dürsten susamak [Verb], iştiyakı olmak [Verb],

sich duschen

duzen das Gelege [Nomen], die Gesetzmäßigkeit [Nomen], die Gleichmäßigkeit [Nomen], die Intrige [Nomen], die Ordnung [Nomen], der Plan [Nomen], die
Stellung [Nomen], der Stützenwechsel [Nomen], ordnungswidrig [Adjektiv], die Ordnungswidrigkeit [Nomen], stimmen [Verb], die Neuordnung
[Nomen], Ordnung (die), Anordnung (die), Betrug (der), Regelung (die), Stimmung (die), Trick (der), stimmen, Gesellschaftsordnung (die), die
Ordnung, die Regelung, die Gliederung, die Anordnung, die Inneneinrichtung, sen diye hitap etmek, "sen" diye hitap etmek, senli-benli konuşmak,
ebnen delalet [Nomen], düzeltmek [Verb], düzleştirmek [Verb], düzlemek [Verb], yardım etmek [Verb], yolunu açmak [Verb], düzeçlemek [Verb], düzlemek,
tesviye etmek jdm den Weg ebnen işini kolaylaştırmak, yolunu açmak, düzleştirmek, düzlemek,
ehren saygı göstermek [Verb], şereflendirmek [Verb], saymak [Verb], saygı göstermek, hürmet etmek, şeref vermek, saygı göstermek,

eifern gayret etmek [Verb], çalışıp çabalamak [Verb],

sich eignen yaramak [Verb], elverişli olmak [Verb], uygun olmak [Verb],

eilen acele etmek [Verb], çabuk olmak [Verb], koşmak [Verb], eğelemek [Verb], cilalamak [Verb], üslubu düzeltmek [Verb], acele etmek, acelesi olmak,
acele etmek, ivmek,
einarbeiten katmak [Verb], işlemek [Verb], sokmak [Verb],

sich einarbeiten

einäschern yakmak [Verb], kül haline getirmek, yakmak,

59
einatmen nefes almak [Verb], havayı içine çekmek [Verb], soluk almak, havayı içine çekmek, soluk almak,

einbauen yerleştirmek [Verb], gömme olarak yapmak [Verb], eklemek [Verb], içine yerleştirmek, {motor} monte etmek, takmak,

einberufen çağırmak [Verb], davet etmek [Verb], silah altına almak [Verb], toplantıya çağırmak, silah altına çağırmak,

einbetten yatırmak [Verb], yerleştirmek [Verb], yatırmak, yerleştirmek,

einbeulen

einbeziehen almak [Verb], katmak [Verb], eklemek [Verb], içine almak, dahil etmek,

einbiegen doğru bükmek [Verb], sapmak [Verb], kıvrılmak [Verb], sapmak, kıvrılmak sich einbilden tahayyül etmek, düşlemek, imgelemek,

sich einbilden sanmak [Verb], hayalinde canlandırmak [Verb], kuruntuya kapılmak [Verb], tasavvur etmek [Verb],

einbinden ciltleme [Nomen], kitap ciltlemek [Verb], bağlamak [Verb], ciltlemek, kaplamak, ciltlemek,

einblenden katmak [Verb], eklemek [Verb],

einbrechen yarılmak [Verb], zorla girmek [Verb], içine düşmek [Verb], yenilgiye uğramak [Verb], zorla girmek, hırsızlık için girmek, istila etmek, {gece, kış} olmak,
bastırmak, çatmak, çökmek, zorla girmek istila etmek, basmak, ansızın çökmek, hırsızlık için girmek,
einbringen sokmak [Verb], dahil etmek [Verb], katmak [Verb], getirmek [Verb], içeri getirmek, sokmak, kâr getirmek, beraberinde getirmek,

einbürgern vatandaşlığa kabul etmek [Verb], genelleşmek [Verb], yerleşmek [Verb], vatandaşlığa almak sich einbürgern yerleşmek, genelleşmek,

einbüssen yitirmek,

eindämmern

eindeutschen almanlaştırmak [Verb], almancalaştırmak [Verb],

eindrängen

eindringen duhul [Nomen], zorla girmek [Verb], derinleşmek [Verb], çakılmak [Verb], zorla girmek, istila etmek, nüfuz etmek, saldırmak, hücum etmek, zorla
girmek, ask. istila etmek,
eindrücken basarak çökertmek [Verb], girinti yapmak [Verb], iz bırakmak [Verb], içine sokmak, tıkmak, kırmak,

einengen daraltmak [Verb], kısmak [Verb], sınırlamak [Verb], daraltmak, sıkmak, sıkıştırmak,

60
einfädeln ustalıkta kurmak [Verb], iğneye iplik geçirmek, {plan, entrika} kurmak, tertiplemek, düzenlemek,

einfahren girmek [Verb], {taşıt} içeri girmek, çarpmak, vurmak, {ürünü} ambara taşımak, motoru alıştırmak, rodaj yapmak, {taşıt} içeri girmek, arabayla içeri
girme, rodaj, alıştırma,
einfallen çökmek [Verb], yıkılmak [Verb], harap olmak [Verb], zorla girmek [Verb], düşmek [Verb], {ışık} düşmek, istila etmek, çökmek, aklına gelmek, hatırına
gelmek, iyi bir fikri olmak, çökmek, yıkılmak, baskın yapmak, aklına gelmek, yatım, meyil,
einfärben

sich einfinden

einflechten arasına karıştırmak [Verb], içine katmak [Verb],

einfliegen uçarak girmek [Verb], taşımak [Verb], götürmek [Verb], uçarak gelmek, deneme uçuşu yapmak,

einfrieren buzla çevrilmek [Verb], buz tutmak [Verb], donmak, buz tutmak, dondurmak, donmak, dondurmak, donmak, dondurmak,

einfügen katmak [Verb], sokmak [Verb], eklemek [Verb], katmak, eklemek, ilave etmek, eklemek, katmak, eklemek, katmak,

sich einfühlen

einführen ithal etmek [Verb], sokmak [Verb], yerleştirmek [Verb], yaymak [Verb], sokmak, tanıştırmak, takdim etmek, ithal etmek, ithal etmek, sokmak, ithal
etmek, sokmak, beslemek,
eingeben vermek [Verb], içirmek [Verb], bilgisayara vermek [Verb], sunmak [Verb], {ilaç} vermek, içirmek, ilham etmek, telkin etmek, girmek,

eingehen girmek [Verb], gelmek [Verb], küçülmek [Verb], ölmek [Verb], çekmek [Verb], razı olmak [Verb], zarar görmek [Verb], girmek, {posta} gelmek, {bitki}
solmak, kurumak, {hayvan} ölmek, telef olmak, {firma} kapanmak, anlamak, aklına girmek, {kumaş} daralmak, çekmek, {bahse} girmek auf
Einzelheiten eingehen incelemek, gelmek, girmek, ölmek, solmak, çekmek, daralmak,
eingestehen itiraf etmek [Verb], doğruluğunu kabul etmek [Verb], itiraf etmek, kabul etmek, ikrar etmek, itiraf etmek,

sich eingewöhnen

eingiessen dökmek, boşaltmak,

eingliedern düzlenmek [Verb], dahil etmek [Verb], birleştirmek, katmak,

eingraben toprağa gömmek [Verb], yer altında saklamak [Verb], oymak [Verb], hakketmek [Verb], toprağa gömmek, kazmak, oymak, hakketmek sich eingraben
toprağa gömülmek,
eingreifen dahil [Nomen], dahl [Nomen], karışmak [Verb], el atmak [Verb], birbirine geçmek [Verb], karışmak, el atmak, müdahale etmek, {hakkına} tecavüz
etmek, araya girmek, {çark dişleri} birbirine geçmek, karışmak, müdahale etmek, birbirine geçmek, birbirini tutmak,

61
sich einhaken

einhalten durmak [Verb], son vermek [Verb], kesmek [Verb], riayet etmek [Verb], riayet etmek, uymak, durmak, {kural} uymak, durmak, uymak, durmak,

einhandeln değiştirmek [Verb],

einholen almak [Verb], elde etmek [Verb], yetişmek [Verb], çekmek [Verb], farkı kapatmak [Verb], telafi etmek [Verb], {halat} çekmek, lava etmek, {bayrak,
yelken} indirmek, arkasından yetişmek, kapamak, gidermek, telafi etmek, {emir, bilgi, nasihat} almak, alışveriş etmek, yetişmek, telâfi etmek,
yetişmek, satın almak,
einhüllen sarmak [Verb], bürümek [Verb], sarmak, bürümek, sarmak, örtü içine almak,

sich einigen birleşmek [Verb], anlaşmak [Verb], uzlaşmak [Verb],

einkalkulieren hesaba katmak [Verb], hesaba katmak, göz önünde bulundurmak, göz önünde bulundurmak. hesaba katmak,

einkassieren para tahsil etmek [Verb],

einkaufen alışveriş yapmak [Verb], satın almak [Verb], satın almak, alışveriş etmek, satın almak, de. alışveriş yapmak, satın almak, alışveriş yapmak,

einklammern ayraç içine almak [Verb], parantez içine almak, parantez {ayraç} içine almak, parantez içine almak,

einkleiden elbise giydirmek [Verb], giydirmek,

einknicken kırmak [Verb], sendelemek [Verb], tökezlemek [Verb], kırmak, bükmek, boyun eğmek,

einkochen konserve yapmak [Verb], kaynatarak azaltmak, reçel yapmak,

einkreisen çember içine almak [Verb], ayırmak [Verb], etrafını çevirmek, çember içine almak,

einladen davet etmek [Verb], çağırmak [Verb], yüklemek [Verb], çağırmak, davet etmek, yüklemek jdn ins Kino einladen birini sinemaya götürmek, çağırmak,
davet etmek, yükleme,
einlassen doldurmak [Verb], yapıştırmak [Verb], yerleştirmek [Verb], içeri almak, içeri bırakmak, yerleştirmek, oturtmak, içine geçirmek sich mit jdm etw
einlassen karışmak, girişmek sich mit auf etw einlassen karışmak, girişmek, içeri bırakmak, oturtmak, yerleştirmek, kakmak, yapıştırmak, duvara
gömmek, ıskaçaya oturtmak,
einlaufen girmek [Verb], varmak [Verb], akmak [Verb], daralmak [Verb], varmak, gelmek, limana girmek, {su} içine akmak, {kumaş} çekmek, daralmak,
{ayakkabıyı} giye giye ayağa alıştırmak, ayağa uydurmak sich einlaufen ısınmak, {makine} açılmak, düzenli çalışır hale gelmek sich einleben alışmak,
gelmek, varmak: limana girmek, çekmek, daralmak {kumaş}, rodaj, alıştırma, gelme, varmak, daralma, çekme,
sich einleben

62
einlegen koymak [Verb], geçirmek [Verb], salamura yapmak [Verb], temyiz etmek, yargıtaya iletmekauf etw beruhen dayanmak, istinat etmek etw auf sich
beruhen lassen vazgeçmek, kapatmak, bırakmak, içine koymak, salamura yapmak, turşu kurmak, kakmak, kakma yapmak, {para} yatırmak, mola
vermek, protesto etmek, veto etmek, davayı istinaf etmek Berufung einlegen davayı istinaf etmek, takmak, yerleştirmek, turşusunu kurmak, takmak,
yerleştirmek, turşusunu kurmak,
einleiten hazırlamak [Verb], girişmek [Verb], başlamak [Verb], açmak [Verb], başlamak, açmak, hazırlamak, başlamak, açmak, başlamak, açmak,

einlenken sapmak [Verb], kıvrılmak [Verb], düşüncesinden düşmek [Verb], razı olmak [Verb], yola gelmek [Verb], sapmak, razı olmak, yola gelmek, kılavuzluk
etmek, yol göstermek,
einleuchten aşikar olmak [Verb], aklına sığmak, aşikâr olmak,

einlösen bozdurmak [Verb], paraya çevirmek, bozdurmak, rehinden kurtarmak, sözünü yerine getirmek, rehinden kurtarmak, rehinden kurtarmak,

einmachen konserve etmek [Verb], turşu kurmak [Verb], reçel yapmak [Verb], konserve yapmak, turşu yapmak, reçel yapmak, konserve yapmak, konserve
kurmak,
einmarschieren girmek, işgal etmek sich einmengen karışmak, müdahale etmek sich einmischen karışmak, burnunu sokmak,

einmauern duvarın içine gömmek [Verb], duvarla örtmek,

sich einmischen karışmak [Verb], burnunu sokmak [Verb], dahletmek [Verb],

einmünden dökülmek [Verb], akmak [Verb], çıkmak [Verb], son bulmak [Verb], {ırmak} dökülmek, akmak, {cadde} çıkmak,

einnehmen kazanmak [Verb], tahsil etmek [Verb], almak [Verb], yemek [Verb], içmek [Verb], yutmak [Verb], almak, içine almak, zapt etmek, işgal etmek, tutmak,
işgal etmek, lehine teşvik etmek, aleyhine teşvik etmek, tutmak, doldurmak, kaplamak, yemek, almak, para kazanmak,
einordnen dizmek [Verb], sıralamak [Verb], sıraya girmek [Verb], sıralamak, dizmek, tasnif etmek, dosyalamak sich einordnen uymak, düzenlemek, dizmek,
sıralamak, düzenlemek, dizmek, sıralamak,
sich einordnen sıraya girmek [Verb],

einpacken paketlemek [Verb], sarmak [Verb], bavula koymak [Verb], paketlemek, ambalajlamak, bohçalamak, çıkınlamak, sarmak, paket yapmak, ambalaj
yapmak, sarmak, paket yapmak, ambalajlamak, denk yapmak,
einpflanzen dikmek [Verb], yaymak [Verb], dikmek, nakletmek, transplantasyon yapmak, dikmek,

einprägen hakketmek [Verb], darbetmek [Verb], aklına yerleştirmek [Verb], bellemek [Verb], iz bırakmak, aşılamak, kafasına sokmak sich etw einprägen
ezberlemek, iz bırakmak, önemle belirtmek, telkin etmek, ezberletmek, kafasına sokmak,
einquartieren yerleştirmek [Verb], {erleri/konukları} yerleştirmek,

einrahmen çerçevelemek [Verb], çerçevelemek,

63
einräumen yerleştirmek [Verb], itiraf etmek [Verb], tanımak [Verb], yerine koymak, yoluna koymak, {yer} vermek, tanımak, kabul etmek, teslim etmek,
kaldırmak, yerine koymak, yerli yerine koymak, düzeltmek, yoluna koymak, koymak, devir ve temlik etmek, tanımak, vermek, bahşetmek, toplamak,
einrechnen hesaba katmak,

einreden inandırmak [Verb], inandırmak, kandırmak, inandırmak, kandırmak,

einregulieren

einreiben ovuşturmak [Verb], delketmek [Verb], ovmak, ovmak, ovmak, yedirerek sürmek,

einreichen sunmak [Verb], vermek [Verb], sunmak, arz etmek, dava açmak, sunmak, dilekçe vermek,

sich einreihen

einrichten kurmak [Verb], düzeltmek [Verb], döşemek [Verb], cihazlandırmak [Verb], düzmek [Verb], yerleşmek [Verb], idareli olmak [Verb], döşemek, kurmak,
tesis etmek, düzenlemek, yapmak, mümkün kılmak sich einrichten evini döşeyip yerleşmek, hazırlanmak, uymak, intibak etmek, döşemek donatmak,
kurmak, tesis etmek, düzenlemek, düzeltmek, ayar etmek, düzenlemek, tanzim etmek, döşemek,
sich einrichten yerleşmek [Verb], idareli olmak [Verb],

einrollen dürmek [Verb], kıvırmak,

einrosten paslanmak [Verb], paslanmak,

einrücken koymak [Verb], askere gitmek, yerine geçmek, satırbaşı yapmak, ilan vermek, makineyi harekete geçirme, bir yere girmek, askere gitmek, birinin
yerine geçmek, ilan vermek, satırbaşı yapmak,
einsacken çuvala doldurma,

einsalzen tuzlamak [Verb], tuzlamak, salamuraya yatırmak, tuzlamak, tuzlamak, salamura yapmak,

einsammeln devşirim [Nomen], devşirme [Nomen], toplamak [Verb], toplamak, devşirmek, toparlamak, toplamak,

einschalten açmak [Verb], yakmak [Verb], çalıştırmak [Verb], katmak, eklemek, {ışık} yakmak, açmak, vitese takmak sich einschalten karışmak, araya girmek,
müdahale etmek, eklemek: gerilim vefmek, {radyo vs.} açmak, {vites} geçirmek, açma, cereyan verme, akım verme, harekete geçirme,
einschärfen sıkı sıkı tembih etmek, sıkıca tavsiye etmek, iyice kafasına sokmak,

einschätzen takdir etmek [Verb], tahmin etmek [Verb], tahmin etmek, değer biçmek, takdir etmek, tahmin efmek kestirmek,

einschenken bardağını doldurmak [Verb], içki koymak [Verb], boşaltmak, doldurmak, {bardağa} boşaltmak, koymak,

64
einschieben sokmak, arasına koymak, {ekmek} fırına vermek, içine sokmak, içine sokmak, sürmek,

einschiessen

sich einschiffen

einschlafen uykuya dalmak [Verb], uyuşmak [Verb], gevşemek [Verb], tavsamak [Verb], ölmek [Verb], uykuya dalmak, uyuşmak, karıncalanmak, uykuya dalmak,

einschläfern uyutmak [Verb], uykuya yatırmak [Verb], şüphesini dağıtmaya çalışmak [Verb], uyutmak,

einschlagen çakma [Nomen], kırmak [Verb], sarmak [Verb], bürümek [Verb], dikmek [Verb], çaktırmak [Verb], {çivi} çakmak, mıhlamak, parçalamak, {yol} tutmak,
katlamak, bükmek, kısaltmak, daraltmak, {kitap} kaplamak, isabet etmek, başarı kazanmak, el sıkarak uyuşmak, {çivi} çakmak, {yol} tutmak, izlemek,
kırmak, vurmak, gömüye alma,
sich einschleichen gizlice sokulmak [Verb],

einschliessen kilitlemek, kapatmak, içermek, kapsamak,

sich einschmeicheln

einschneiden kesmek [Verb], çentiklemek [Verb], kertmek [Verb], çakılmak [Verb],

einschränken kayıtlamak [Verb], kısıtlamak [Verb], azıtmak [Verb], kısmak [Verb], kısıtlamak, sınırlamak, kısmak, azaltmak sich einschränken masrafı kısmak,
kısıtlamak, sınırlamak,
einschreiben kaydetmek [Verb], listeye almak [Verb], ismini yazmak [Verb], yazmak, kaydetmek, geçirmek, taahhütlü göndermek sich einschreiben kayıt olmak,
yazılmak, taahhütlü mektup, kaydetmek, geçirmek {defter vs.}, taahhütlü mektup [-],
einschreiten dahil [Nomen], dahl [Nomen], önemler almak [Verb], karışmak, müdahale etmek, önlemler almak, karışmak,

einschüchtern ürkütmek [Verb], korkutmak [Verb], cesaretini kırmak [Verb], gözünü korkutmak, yıldırmak, gözünü korkutmak, yıldırmak,

einschwenken yönünü değiştirmek [Verb], yana sapmak [Verb], sıraya katılmak [Verb],

einsehen anlayış [Nomen], görmek [Verb], anlamak [Verb], anlamak, kavramak, idrak etmek, göz gezdirmek, gözetlemek, anlayış, anlayış göstermek, kavramak,
anlamak, gözden geçirmek,
einsenden göndermek [Verb], yollamak [Verb], göndermek, yollamak, göndermek,

einsetzen koymak [Verb], takmak [Verb], dikmek [Verb], çaba harcamak [Verb], kayırmak [Verb], takmak, geçirmek, içine koymak, atamak, tayin etmek,
{kumarda} para koymak, miza etmek, kullanmak, sarf etmek, muharebeye sokmak, dikmek, başlamak sich einsetzen taraftar olmak, savunmak,
desteklemek, kayırmak, iltimas etmek, takmak, yerleştirmek, kurmak,
sich einsetzen çaba harcamak [Verb], kayırmak [Verb],

65
einsinken batmak [Verb], saplanmak [Verb], çökmek [Verb], batmak, saplanmak, çökmek,

einsortieren düzenlemek [Verb], sıraya koymak [Verb], sınıflamak, bölümlemek,

einspannen atı arabaya koşmak [Verb], {kâğıdı} yazı makinesine geçirmek, {atı} arabaya koşmak, işe koşmak,

einsparen harcamayıp biriktirmek [Verb], artırmak [Verb], tasarruf etmek [Verb], boş bırakmak [Verb], biriktirmek, tasarruf etmek,

einsperren kapatmak [Verb], kilitlemek [Verb], hapsetmek [Verb], kilitlemek, kapamak, hapse atmak, deliğe tıkmak, kapamak, kilitlemek: hapse atmak,

einspringen iş görmek [Verb], yerine geçmek, yerine iş görmek,

einspritzen şırınga yapmak [Verb], su serpmek [Verb], iğne yapmak,

einstecken sokmak [Verb], cebine atmak [Verb], batırmak [Verb], içine sokmak, postalamak, prize sokmak, {para} cebine atmak, hapse tıkmak, sokmak,

sich einstecken

einstefen

einsteigen binmek [Verb], binmek, {hırsız} eve girmek, binmek,

einstellen yerleştirmek [Verb], ambarlamak [Verb], durdurmak [Verb], ayarlamak [Verb], durdurmak, son vermek, bitirmek, ayarlamak, işe koymak, tutmak,
istihdam etmek, içine koymak, yerleştirmek sich einstellen baş göstermek, meydana çıkmak, hâsıl olmak, gelmek, hazırlanmak, işe almak, ayarlamak,
durdurmak, bırakmak, bitirmek, bir noktaya yöneltmek,
sich einstellen

einstimmen uyumu sağlamak [Verb], katılmak, iştirak etmek,

einstossen

einstreichen sürmek [Verb], parayı cebe atmak [Verb],

einströmen

einstudieren çalışma yapa yapa öğrenmek [Verb], {rol} ezberlemek,

einstufen sınıflandırmak [Verb], derecelendirmek [Verb], kıymetlendirmek [Verb], derecelendirmek,

einstürzen yıkılmak [Verb], çökmek [Verb], yıkıntıya harabeye dönmek [Verb], yıkılmak, çökmek, göçmek, yıkılmak, çökmek,

66
eintauchen dalış [Nomen], dalma [Nomen], daldırmak [Verb], batırmak [Verb], batırmak, daldırmak, batmak, dalmak, daldırma,

einteilen bölmek [Verb], kısımlara ayırmak [Verb], sınıflandırmak [Verb], dağıtmak [Verb], bölmek, taksim etmek, sınıflandırmak, dağıtmak, bölmek,
bölüştürmek, dağıtmak, kısımlara ayırmak,
eintragen deftere geçirmek [Verb], getirmek [Verb], {deftere, listeye} geçirmek, kaydetmek, {kâr} getirmek sich eintragen ismini yazmak, kaydetmek, geçirmek
{deftere},
eintreffen varmak [Verb], gelmek [Verb], gerçekleşmek [Verb], meydana gelmek [Verb], olmak, gerçekleşmek, varmak, gelmek, varmak, olmak, gerçekleşmek,

eintreiben cibayet [Nomen], toplamak [Verb], almak [Verb], tahsil etmek [Verb], ağıla götürmek [Verb],

eintreten içeriye girmek [Verb], işe başlamak [Verb], olmak, vuku bulmak, meydana gelmek, girmek, katılmak, işe başlamak, {kapı} tekmeleyerek açmak,
girmek,
einüben üzerinde çalışmak [Verb], öğretmek, çalıştırmak,

sich einverleiben içmek [Verb],

einwandern göçmek [Verb], {bir ülkeye} göçmek,

einweichen suda yumuşatmak [Verb], ıslatmak, suya batırmak, suya bastırmak, ıslatmak, yumuşatmak,

einweihen törenle açmak [Verb], kullanmaya açmak [Verb], {kilise} törenle kutsamak, törenle açmak, açılış töreni yapmak, ilk defa kullanmak, törenle açmak,
{kilise} törenle kutsamak,
einwenden karşı çıkmak [Verb], itiraz etmek [Verb], itiraz etmek, karşı çıkmak, itiraz etmek,

einwerfen atmak [Verb], kırmak [Verb], itiraz etmek [Verb], içine atmak, {pencere} taş atarak kırmak, {topu} ortaya atmak, oyuna sokmak, atmak, {pencere}
kırmak, atmak, içeri atmak, kırmak,
einwickeln sarmak [Verb], aldatmak [Verb], kafeslemek [Verb], içine sarmak, aldatmak, kafese koymak, sarmak, sarmak,

einwilligen rıza göstermek [Verb], uygun görmek [Verb], onamak [Verb], razı olmak, razı olmak, razı olmak,

einwirken etki yapmak [Verb], etkilemek, etki etmek,

sich einwurzeln

einzahlen para ödemek [Verb], para yatırmak [Verb], ödemek, yatırmak, ödemek, ödemek, yatırmak,

einzäunen çitle çevirmek [Verb], etrafını çitle çevirmek,

67
einziehen çekmek [Verb], toplamak [Verb], müsadere etmek [Verb], taşınmak [Verb], geçmek [Verb], içeriye çekmek, {vergi, haber, bilgi} toplamak, el koymak,
müsadere etmek, {bayrak} indirmek, tedavülden kaldırmak, silah altına almak, askere almak, {bir eve} taşınmak, gelmek, içine geçmek, nüfuz etmek,
içeri çekmek, toplamak: el koymak, müsadere etmek, askere almak, taşınmak,
eislaufen buz pateni, buz pateni,

eitern cerahatlanmak [Verb], irinlenmek [Verb], irinlenmek, cerahatlenmek,

ekeln tiksinmek [Verb], nefret etmek [Verb], iğrenmek, tiksinmek, iğrenmek, tiksinmek,

sich ekeln tiksinmek [Verb], nefret etmek [Verb],

elelktrifizieren

sich emanzipieren özgürleşmek [Verb], bağımlılıktan kurtulmak [Verb],

empfangen karşılamak [Verb], kabul etmek [Verb], dinlemek [Verb], teslim almak [Verb], almak, kabul etmek, teslim almak, gebe kalmak, almak, karşılamak,
kabul etmek,
empfehlen tavsiye etmek [Verb], sıvışmak [Verb], tavsiye etmek, salık vermek sich empfehlen ayrılmak, vedalaşmak, tavsiye etmek, öğütlemek, salık vermek, de.
veda etmek, ayrılıp gitmek,
empfinden duyma [Nomen], duymak [Verb], hissetmek [Verb], kabul etmek [Verb], hissetmek, duymak, duymak, hissetmek, hissetmek, duymak,

empören kızdırmak [Verb], canını sıkmak [Verb], isyan etmek [Verb], kızmak [Verb], öfkelenmek [Verb], kızdırmak, darıltmak sich empören kızmak, darılmak,
kızdırmak, darıltmak, de. kızmak, darılmak,
sich empören kızmak [Verb], öfkelenmek [Verb],

emporkommen yükselmek [Verb], zengin olmak [Verb], yükselmek, sivrilmek, zengin olmak, yükselmek sivrilmek,

enden her tarafta [Adverb], sona ermek [Verb], bitmek [Verb], son bulmak [Verb], ölmek [Verb], bitmek, sona ermek, sonuçlanmak, neticelenmek, ölmek,
berabere bitmek, bitmek, sona ermek, bitmek, sona ermek,
sich engagieren bağlanmak [Verb],

entarten soysuzlaşmak [Verb], bozulmak [Verb], çökmek [Verb], yozlaşmak [Verb], yozlaşmak, soysuzlaşmak, bozulmak, soysuzlaşmak, yozlaşmak,

entbehren sahip olmamak [Verb], yoksun olmak [Verb], yoksun olmak, mahrum olmak, aramak, yokluğunu hissetmek, yokluğunu çekmek,

entbinden doğurmak [Verb], muaf tutmak, doğurtmak, {çocuk} doğurmak, serbest bırakmak, {çocuk} doğurmak,

entblössen çıplak hale getirmek,

68
entdecken keşfetmek [Verb], meydana çıkarmak [Verb], keşfetmek, ortaya çıkarmak, meydana çıkarmak, keşfetmek, keşfetmek, bulmak, ortaya çıkarmak,

entehren namusu lekelemek [Verb], çepellemek [Verb], namusunu lekelemek, çamur atmak, ırzına geçmek, namusunu lekelemek, çamur atmak,

enteisen buzlarını temizlemek [Verb], buzlarını temizlemek,

enterben mirastan mahrum etmek,

entfallen elinden düşmek [Verb], unutmak [Verb], elinden düşmek, unutmak, aklından çıkmak, hissesine düşmek, payına isabet etmek, elinden düşmek,
hatırından çıkmak,
entfalten dürülü açmak [Verb], geliştirmek [Verb], açılmak [Verb], {dürülü şeyi} açmak, yaymak, {yetenek} geliştirmek sich entfalten açılmak, gelişmek,

sich entfärben

entfernen uzaklaştırmak [Verb], ortadan kaldırmak [Verb], defolmak [Verb], uzaklaştırma, gidermek, çıkarmak, ortadan kaldırmak sich entfernen uzaklaşmak,
uzaklaştırmak, çıkarmak, de. uzaklaşmak, çekiimek,
sich entfernen defolmak [Verb],

entfesseln zincirlerinden kurtarmak [Verb], sebep olmak, husule getirmek, çıkarmak,

entflammen ateş almak [Verb], heyecanlanmak [Verb], uyandırmak [Verb],

entfliegen uçup gitmek [Verb],

entfliehen kaçmak [Verb], geçip gitmek [Verb], kaçmak,

entfremden yabancılaştırmak [Verb], yadırgatmak [Verb], yabancılaştırmak, birbirinden soğutmak, yabancılaştırmak,

entführen kaçırmak [Verb], zorla almak [Verb], {adam} kaçırmak, dağa kaldırmak, kaçırmak,

entgegenarbeiten

entgegenbringen göstermek,

entgegengehen karşılamaya gitmek, karşılamak, karşılamaya gitmek,

entgegenkommen kolaylık gösterme [Nomen], karşılamak [Verb], kolaylık göstermek [Verb], karşılamaya gitmek, karşılamak, kolaylık göstermek, kolaylık gösterme,
ilgilenme, karşılamak, karşılamağa gelmek,
entgegensehen yoluna bakmak [Verb], beklemek [Verb], beklemek,

69
entgegensetzen karşı koymak, mukavemet etmek,

entgegenstehen

entgegentreten karşı durmak, önlemler almak, önlemeye çalışmak,

entgegenwirken karşı koymak, önlemeye çalışmak,

entgegnen cevap vermek [Verb], karşılık vermek [Verb], cevap vermek, karşılık vermek, karşılık vermek, karşılıkta bulunmak,

entgehen kaçmak [Verb], farkına varmamak [Verb], kaçmak, kurtulmak, gözünden kaçmak, kaçmak, kurtulmak,

enthalten kapsatmak [Verb], içine almak [Verb], kapsamak, içermek, içine almak, ihtiva etmek sich enthalten çekinmek, kaçınmak, içermek, kapsamak, de.
kaçınmak, sakınmak,
sich enthalten

enthüllen açmak [Verb], örtüsünü kaldırmak [Verb], açmak, örtüsünü kaldırmak, açığa çıkarmak, açmak, örtüsünü kaldırmak, açığa çıkarmak,

entkommen kaçmak [Verb], kaçıp kurtulmak [Verb], kaçmak, kurtulmak, paçayı yırtmak, kaçmak, kurtulmak, atlatmak {tehlikeyi}, kaçmak, sızmak,

entkorken mantarını çıkarmak [Verb], {şişenin} mantarını çıkarmak,

entkräften zayıflatmak [Verb], çürütmek [Verb], kuvvetten düşürmek [Verb], kuvvetten düşürmek, zayıflatmak, {iddia} çürütmek,

entkriminalisieren

entladen debarkman [Nomen], boşaltmak [Verb], indirmek [Verb], oraya çıkmak [Verb], boşalmak [Verb], boşaltmak, deşarj etmek sich entladen boşalmak,
deşarj olmak, boşaltmak,
entlarven maskesini çıkarmak [Verb], foyasını ortaya çıkarmak [Verb], maskesini çıkarmak, foyasını çıkarmak, maskesini düşürmek, foyasını meydana çıkarmak,

entlassen serbest bırakmak [Verb], yol vermek [Verb], okuldan kovmak [Verb], terhis etmek, taburcu etmek, okuldan çıkarmak, işinden çıkarmak, salıvermek,
yolvermek, işten çıkarmak, taburcu etmek,
entlasten yükünü hafifletmek [Verb], temize çıkarmak [Verb], yükünü hafifletmek, zahmetten kurtarmak, matlubuna kaydetmek, aklamak, temize çıkarmak,
yükünü hafifletmek, yardım etmek,
entlaufen kaçmak [Verb], {birinden} kaçmak sich jds Sache entledigen birinden/bir şeyden kurtulmak sich einer Sache entledigen birinden/bir şeyden
kurtulmak,
entleihen ödünç almak [Verb], ödünç almak,

entlohnen ücretini ödemek [Verb],

70
entlüften havalandırmak [Verb], havalandırmak,

entmannen hadım etmek [Verb], iğdiş etmek [Verb], sterilize etmek [Verb],

entmenschen

entmilitarisieren askerden arındırmak,

entmutigen cesaretini kırmak [Verb], gözünü yıldırmak [Verb], cesaretini kırmak, cesaretini kırmak,

entnehmen almak [Verb], çıkarmak [Verb], anlamak [Verb], almak, çıkarmak, sonuç çıkarmak sich entpuppen ortaya çıkmak, meydana çıkmak, almak, çıkarmak,
anlamak, öğrenmek,
entnerven sinirlerini bozmak [Verb],

sich entpuppen

enträtseln bilmeceyi çözmek [Verb], esasını anlamak [Verb],

entreissen elinden zorla almak,

entrümpeln

entrüsten kızdırmak [Verb], hiddetlendirmek [Verb], öfkelendirmek, çileden çıkarmak, sich entrüsten öfkelenmek, çileden çıkmak, zıvanadan çıkmak,
öfkelendirmek, çileden çıkarmak,
entschädigen zararını ödemek [Verb], tazminat vermek, zararı ödemek, telafi etmek, zararı ödemek, tazmin etmek,

entschärfen etkisiz hale getirmek [Verb], {bomba, vb.ini} etkisiz hale getirmek, sertliğini gidermek, yumuşatmak,

entscheiden karar vermek [Verb], hüküm vermek [Verb], sonuca etki yapmak [Verb], karar vermek, hüküm vermek, kararlaştırmak, karara bağlamak, karara
bağlamak, kararlaştırmak,
sich entscheiden

entschlafen

sich entschliessen

entschlüpfen kaçmak [Verb],

entschuldigen bağışlamak [Verb], affetmek [Verb], affetmek, mazur görmek, affedersiniz, özür dilerim sich entschuldigen özür dilemek, affını rica etmek, affetmek,
bağışlamak, de özür dilemek,

71
sich entschuldigen

entsenden göndermek [Verb], yollamak [Verb],

entsetzen korku [Nomen], yılgı [Nomen], dehşet [Nomen], çekin [Nomen], korkutmak [Verb], yıldırmak [Verb], korkutmak, ürkütmek sich entsetzen korkmak,
ürkmek, korku, dehşet, korkutmak, ürkütmek, de. korkmak, ürkmek, korku, dehşet,
sich entsetzen

sich entsinnen

entsorgen

entspannen gevşetmek [Verb], tehlikeyi azaltmak [Verb], gevşetmek, gerginliğini gidermek, gevşetmek, de. gevşemek, dinlenmek,

entsprechen uymak [Verb], karşılamak [Verb], benzelemek [Verb], uymak, uygun olmak, karşılamak, benzemek, uymak, karşılaşmak, denk gelmek,

entspringen çıkmak [Verb], kaçmak [Verb], firar etmek [Verb], çıkmak, çıkmak, kaçmak,

entstauben

entstehen meydana gelmek [Verb], oluşmak [Verb], ortaya çıkmak [Verb], kaynaklanmak, doğmak, oluşmak, oluşmak, meydana gelmek, doğmak,

entstellen şeklini değiştirmek [Verb], bozmak [Verb], çirkinleştirmek [Verb], değşirmek [Verb], şeklini değiştirmek, bozmak, değiştirmek, tahrif etmek,
çirkinleştirmek,
enttarnen

enttäuschen hayal kırıklığına uğratmak [Verb], umutlarını kırmak, düş kırıklığına uğratmak, düş kırıklıgına uğratmak, umutlarını kırmak,

entwachsen

entwaffnen silahsızlandırmak [Verb], silahlarını elinden almak [Verb], silahsızlandırmak,

entwässern drenaj yapmak [Verb], kurutmak [Verb], drene etmek, drenaj yapmak, akaçlamak,

entweichen kaçmak [Verb], firar etmek [Verb], kaçmak, sıvışmak, sızmak, kaçmak, kaçmak, sızmak,

entweihen ibadeti ihlal etmek [Verb], çepellemek [Verb], kutsallığını bozmak,

entwerfen taslağını yapmak [Verb], resmetmek [Verb], planlamak [Verb], taslağını yapmak, krokisini çizmek, tasarlamak, planlamak, resmetmek, çizmek,
tasarlamak, planlamak, taslağını yapmak, krokisini çizmek, çizmek, resmetmek,

72
entwerten değerini düşürmek [Verb], damgalamak [Verb], değerini düşürmek, iptal etmek, değerini düşürmek, filmi banyo etmek,

entwickeln geliştirmek [Verb], basmak [Verb], açıklamak [Verb], geliştirmek, {fotoğraf} tabetmek, filmi banyo etmek, açıklamak, izah etmek, açmak, yaymak sich
entwickeln gelişmek, açılmak, yayılmak, geliştirmek {film} banyo etmek, de. gelişmek,
sich entwickeln

entwirren çözüp ayırmak [Verb], yoluna koymak [Verb], çözüp ayırmak,

entwöhnen alışkanlığından vazgeçmek [Verb], çocuğu memeden kesmek [Verb], memeden kesmek, alışkanlığından vazgeçirmek,

entwürdigen alçaltmak [Verb], küçültmek [Verb],

entwurzeln kökünden çıkarmak [Verb], yurdundan uzaklaştırmak [Verb], kökünden sökmek,

entziehen elinden almak [Verb], elinden almak, yoksun bırakmak sich entziehen kaçmak, elinden almak, yoksun bırakmak, de. çekilmek, uzaklaşmak,

entziffern deşifre [Nomen], şifreyi çözmek [Verb], deşifre temek, okuyabilmek sökmek, çıkarmak, deşifre etmek, çözmek, şifreyi çözmek, anlamak,

entzücken haz [Nomen], hayran bırakma [Nomen], büyüleme [Nomen], büyülemek [Verb], hayran bırakmak [Verb], heyecanlandırmak [Verb], büyülemek,
hayran bırakmak, çok sevindirmek, büyüleme, hayran bırakma, büyük sevinç, hayran bırakmak, büyülemek, büyük sevinç,
entzünden tutuşturmak [Verb], uyandırmak [Verb], tutuşmak [Verb], alev almak [Verb], yakmak, tutuşturmak, uyandırmak, tahrik etmek sich entzünden
yanmak, tutuşmak, iltihaplanmak, yangılanmak, tutuşturmak,
sich entzünden tutuşmak [Verb], alev almak [Verb],

sich entzweien didişmek [Verb],

erahnen

erarbeiten çalışarak elde etmek [Verb], çalışarak elde etmek sich erbarmen acımak, merhamet etmek,

erbarmen acındırmak [Verb], acımak [Verb], merhamet etmek [Verb], acıma, merhamet, acımak, acıma,

sich erbarmen acımak [Verb], merhamet etmek [Verb],

erbauen yapı yapmak [Verb], kurmak [Verb], bina etmek, inşa etmek, yüksek duygular vermek, kurmak, yapmak, inşa etmek,

erbeben korkuyla titremek [Verb], sarsılmak [Verb],

erben miras olarak almak [Verb], miras olarak almak, mirasa konmak,

73
erbetteln dilenerek elde etmek [Verb],

erbeuten ganimet olarak almak [Verb], ganimet olarak almak,

erbittern kızdırmak [Verb], öfkelendirmek [Verb], kızdırmak, öfkelendirmek, kızdırmak, öfkelendirmek,

erblicken bakıp görmek [Verb], kabul etmek [Verb], görmek, görmek,

erblinden kör olmak [Verb], kör olmak, kör olmak,

sich erbrechen kusmak [Verb], istifra etmek [Verb],

erbringen göstermek [Verb],

erdenken tasarlamak [Verb], tasavvur etmek [Verb], bulmak [Verb],

erdichten uydurmak [Verb],

sich erdreisten

erdrosseln boğazını sıkarak öldürmek [Verb], boğmak, boğazını sıkarak öldürmek, boğmak,

erdrücken ezip çiğnemek [Verb], bunaltmak [Verb], nefes aldırmamak [Verb], ezip çiğnemek, bunaltmak, nefes aldırmamak, ezmek, ezmek,

erdulden çekmek [Verb], katlanmak [Verb], tahammül etmek [Verb], çekmek, dayanmak, katlanmak sich ereifern heyecanlanmak, galeyan etmek sich ereignen
olmak, vuku bulmak, hâsıl olmak,
sich ereifern

sich ereignen

erfahren tecrübeli [Adjektiv], uzman [Adjektiv], cihandide [Adjektiv], işitmek [Verb], haber almak [Verb], yaşamak [Verb], işitmek, duymak, haber almak,
öğrenmek, yaşamak, geçirmek, görmek, mazhar olmak, deneyimli, tecrübeli, görmüş geçirmiş, becerikli, mahir, görmek, geçirmek, uğramak, duymak,
işitmek, öğrenmek,
erfassen derk [Nomen], tutmak [Verb], kavramak [Verb], anlamak [Verb], etkilemek [Verb], tutmak, yakalamak, anlamak, kavramak, kafası basmak,
kaydetmek, tescil etmek, yakalamak, tutmak, kapsamak,
erfinden bulmak [Verb], uydurmak [Verb], hayal etmek [Verb], icat etmek, uydurmak, atmak, icat etmek, icat etmek, uydurmak,

erfolgen olmak [Verb], sonuç vermek [Verb], olmak, çıkmak, vuku bulmak, {yanıt} verilmek, gelmek, olmak, çıkmak,

erfordern istemek [Verb], gerektirmek [Verb], istemek, gerektirmek, istemek, gerektirmek,

74
erforschen araştırmak [Verb], incelemek [Verb], meydana çıkarmak [Verb], açınsamak, istikşaf etmek, araştırmak, incelemek, araştırmak,

erfragen sora sora bulmak [Verb], sorarak öğrenmek,

erfreuen sevindirmek [Verb], mutlu etmek [Verb], hoşlanmak [Verb], sevindirmek, memnun etmek, gönlünü hoş etmek sich einer Sache erfreuen {bir şeyden}
hoşlanmak, zevk duymak, faydalanmak, sahip olmak sich erfreuen an {bir şeyden} hoşlanmak, haz duymak, sevindirmek,
sich erfreuen hoşlanmak [Verb],

erfrieren soğuktan donmak [Verb], donarak ölmek [Verb], soğuktan donmak, soğuktan ölmek, donmak, soğuktan ölmek,

erfrischen serinletmek [Verb], canlandırmak [Verb], serinletmek, canlandırmak, serinletmek, canlandırmak,

erfüllen doldurmak [Verb], yapmak [Verb], yerine getirmek [Verb], doldurmak, {rica, vb.} yapmak, yerine getirmek sich erfüllen yerine gelmek, gerçekleşmek,
amacına uymak, gerçekleştirmek, yerine getirmek, de. gerçekleşmek,
ergänzen tamamlamak [Verb], bütünlemek [Verb], doldurmak [Verb], tamamlamak, bütünlemek, ikmal etmek, tamamlamak, bütünlemek,

ergeben sadık [Adjektiv], düşkün [Adjektiv], getirmek [Verb], vermek [Verb], göstermek [Verb], teslim olmak [Verb], {kâr} getirmek, vermek, kanıtlamak,
göstermek, ortaya çıkarmak sich ergeben teslim olmak, boyun eğmek, vakfetmek, hasretmek, tevekkül etmek, sadık, vefalı, itaatli, düşkün, müptela,
vermek, getirmek, göstermek, kanıtlamak: de. teslim olmak, boyun eğmek,
sich ergeben teslim olmak [Verb],

ergehen gezmek [Verb], dolaşmak [Verb], çıkmak, yayımlanmak, bir şeye katlanmak, dayanmak,

sich ergiessen

ergreifen tutmak [Verb], yakalamak [Verb], kapmak [Verb], gözetmek [Verb], kaçmak [Verb], tutmak, kapmak, yakalamak, ele geçirmek, {meslek} seçmek,
{önlem} almak, duygulandırmak, etkilemek, etkilemek, dokunmak, tutmak, yakalamak,
ergründen

erhalten korunmuş [Adjektiv], bakılmış [Adjektiv], almak [Verb], kabul etmek [Verb], teslim almak [Verb], elde etmek [Verb], sürmek [Verb], almak, teslim
almak, tesellüm etmek, elde etmek, kazanmak, nail olmak, korumak, saklamak, bakmak, korunmuş, bakılmış gut erhalten iyi durumda, elde etmek,
almak, korumak, saklamak, kendine el çektirilmek,
erhärten kuvvetlendirmek [Verb], pekiştirmek [Verb], ispatlamak [Verb], sertleştirmek, pekiştirmek, kuvvetlendirmek,

erheben kaldırmak [Verb], yükseltmek [Verb], övmek [Verb], ayağa kalkmak [Verb], üzerinde hak iddia etmek, itiraz etmek, yükseltmek, kaldırmak, sesini
yükseltmek, övmek sich erheben yükselmek, ayağa kalkmak, doğrulmak, {uçak} havalanmak, çıkmak, sökün etmek, ayaklanmak, başkaldırmak, fırtına
kopmak, protesto etmek, kaldırmak, {sesini vs.} yükseltmek,
sich erheben ayağa kalkmak [Verb],

75
erheitern keyiflendirmek [Verb], eğlendirmek, keyiflendirmek, neşelendirmek, neşelendirmek,

erhellen aydınlatmak [Verb], açmak [Verb], açıklamak [Verb], ışıklandırmak, tenvir etmek, aydınlatmak, açığa kavuşturmak, açıklamak, izah etmek sich
erhellen aydınlanmak, aydınlatmak, açıklamak,
erhitzen ısıtmak [Verb], kızıştırmak [Verb], coşmak [Verb], ısıtmak, coşturmak, galeyana getirmek sich erhitzen ısınmak, coşmak, galeyana gelmek, ısıtmak, de
ısınmak,
sich erhoffen

erhöhen yükseltmek [Verb], fazlalaştırmak [Verb], yükselmek [Verb], yarım ton alçaklamak [Verb], yükseltmek, artırmak, çoğaltmak, fazlalaştırmak, zam
yapmak, terfi ettirmek sich erhöhen yükselmek, artmak, yükseltmek,
sich erholen yorgunluğu çıkarmak [Verb], dinlemek [Verb],

erinnern hatırlatmak [Verb], anımsatmak, hatırlatmak, aklına getirmek sich erinnern an jdnanımsamak, hatırlamak, aklına gelmek, anımsatmak, hatırlatmak,
de. anımsamak, hatırlamak,
sich erinnern

sich erkälten

erkämpfen uğraşa uğraşa elde etmek [Verb], savaşarak elde etmek [Verb],

erkaufen

erkennen tanımak [Verb], görmek [Verb], anlamak [Verb], tanımak, seçmek, görmek, farkına varmak, ayırt etmek sich zu erkennen geben kendini tanıtmak sich
erkenntlich zeigen minnetini göstermek, iyilikle karşılık vermek, tanımak, anlamak,
erklären açıklamak [Verb], anlatmak [Verb], aydınlatmak [Verb], yorumlamak [Verb], açıklamak, anlatmak, izah etmek, yorumlamak, savaş ilan etmek,
birinden yana olduğunu bildirmek, açıklamak, açıklamak,
erklingen çalışmaya başlamak [Verb], sesi işitilmek [Verb], tınlamak, çınlamak,

erkranken hastalanmak [Verb], hasta düşmek [Verb], hastalanmak, rahatsızlanmak, hastalanmak, hastalanmak,

sich erkundigen

erlangen elde etmek [Verb], kazanmak [Verb], elde etmek, ele geçirmek, edinmek, kazanmak, eıde etmek, edinmek, kazanmak, elde etmek, edinmek,
kazanmak, ulaşmak,
erlassen çıkarmak [Verb], çıkarmak, yayımlamak, ibra etmek, borcunu silmek, cezasını bağışlamak, çıkarmak, yayımlamak, cezasını bağışlamak, çıkarmak,
yayımlamak,
erlauben izin vermek [Verb], müsaade etmek [Verb], izin vermek, müsaade etmek sich erlauben cüret etmek, cesaret etmek, göze almak, izin vermek, izin
vermek,

76
erläutern açıklamak [Verb], incelemek [Verb], analizini yapmak [Verb], açıklamak, izah etmek, açıklamak, aydınlatmak, açıklamak, aydınlatmak,

erleben duyarak yaşamak [Verb], görmek [Verb], yetişmek [Verb], dertlenmek [Verb], düş kırıklığına uğramak, hayal kırıklığına uğramak, görmek, yaşamak,
ugramak, geçirmek, maruz kalmak, görmek, yaşamak, geçirmek,
erledigen tamamlamak [Verb], bitirmek [Verb], yerine getirmek [Verb], çözmek [Verb], tamamlamak, bitirmek, sonuçlandırmak, yerine getirmek, yapmak, ifa
etmek, {sorun} çözmek, halletmek, ortadan kaldırmak, öldürmek, tamamlamak sonuçlandırmak yerine getirmek, bitirmek, halletmek, yerine
getirmek,
erleichtern hafifletmek [Verb], kolaylaştırmak [Verb], yatıştırmak [Verb], hafifletmek, yeğniltmek, kolaylaştırmak, ferahlandırmak, kolaylaştırmak, hafifletmek,
kolaylaştırmak, hafifletmek,
erleiden kötü uğramak [Verb], acı çekmek [Verb], dayanmak, katlanmak, uğramak, başına gelmek, uğramak, başından geçmek, zarar ve ziyan görmek, baştan
savulmak, atlatılmak, reddedilmek,
erleuchten aydınlatmak [Verb], aydınlatmak,

erliegen yenilmek [Verb], ölmek [Verb], ölmek, nefsine yenilmek, ölmek,

erlöschen dingin [Adjektiv], sönmek [Verb], kapanmak [Verb], solmak [Verb], sona ermek [Verb], donuklaşmak [Verb], sönmek, dinmek, bitmek, sona ermek,
hükümden düşmek, sönmek, kökü kurumak, sona ermek, sönmek, bitmek, sona ermek,
erlösen kurtarmak [Verb], satıştan para sağlamak [Verb], kurtarmak, kurtarmak, elde etmek {bir satıştan},

ermächtigen yetkili kılmak [Verb], yetkilendirmek, yetki vermek, yetki vermek, yetki vermek,

ermahnen uyarmak [Verb], teşvik etmek [Verb], isteklendirmek [Verb], tembih etmek, uyarmak, ikaz etmek, ihtar etmek, uyarmak, uyarmak, öğüt vermek,

ermässigen indirmek,

ermessen değerlendirme [Nomen], takdir [Nomen], takdir etmek, takdir nach meinem Ermessen benim fikrime göre, ölçmek,

ermitteln bulmak [Verb], soruşturma yapmak [Verb], bulmak, meydana çıkarmak gegen jdn ermitteln soruşturmak, bulmak, ortaya çıkarmak, bulmak, ortaya
çıkarmak, soruşturmak,
ermöglichen mümkün kılmak [Verb], mümkün kılmak, olanak sağlamak, mümkün kılmak olanak vermek, mümkün kılmak,

ermordern

ermüden yormak [Verb], yorgun düşmek [Verb], yormak, yorulmak, yormak, yorulmak, yormak, yorulmak,

ermuntern uykudan uyandırmak [Verb], canlandırmak [Verb], hareketlendirmek [Verb], coşturmak [Verb], uyandırmak, isteklendirmek, teşvik etmek, coşturmak,
keyiflendirmek, canlandırmak, teşvik etmek, özendirmek,
ermutigen cesaretlendirmek [Verb], teşvik etmek [Verb], yüreklendirmek, cesaretlendirmek, cesaretlendirmek, yüreklendirmek, özendirmek, teşvik etmek,

77
ernähren beslemek [Verb], geçindirmek [Verb], beslemek, geçindirmek, bakmak sich ernähren geçimini sağlamak, geçinmek, beslenmek, beslemek, beslemek,

sich ernähren

ernennen atamak [Verb], atamak, tayin etmek, atamak, atamak,

erneuern yenilemek [Verb], yenilemek, tazelemek, restore etmek, yenilemek, onarmak, yenilemek, onarmak,

erniedrigen alçaltmak [Verb], bemollemek [Verb], alçaltmak, küçük düşürmek, bemollemek, alçaltmak,

ernten ürün almak [Verb], elde etmek [Verb], hasat etmek, oramak, ürün almak, semeresini görmek, ürün toplamak, biçmek, hasat etmek,

erobern zapt etmek [Verb], fethetmek [Verb], fethetmek, zapt etmek, fethetmek,

eröffnen açmak [Verb], başlamak [Verb], özel olarak bitirmek [Verb], açmak, bildirmek, tebliğ etmek, açmak, açılış yapmak, açmak,

erörtern görüşmek [Verb], görüşmek, müzakere etmek, görüşmek, ele almak, görüşmek, ele almak,

erpressen şantaj yapmak [Verb], para koparmak [Verb], zorla yaptırmak [Verb], şantaj yapmak, şantajla almak, şantaj yapmak,

erproben denemek [Verb], denemek, test etmek, denemek, denemek,

erraten bulmak [Verb], çözmek [Verb], tahmin etmek, tahmin etmek, tahmin etmek, bilmek,

errechnen hesaplayıp bulmak [Verb], hesap ederek bulmak,

erregen heyecanlandırmak [Verb], uyandırmak [Verb], harekete geçirmek [Verb], canlandırmak [Verb], dargınlığa sebep olmak, heyecan uyandırmak,
heyecanlandırmak, tahrik etmek, dürtmek, kızıştırmak, azdırmak sich erregen heyecanlanmak, heyecanlandırmak, tahrik etmek: neden olmak, yol
açmak, kızdırmak, neden olmak, yol açmak,
sich erregen

erreichen yetişmek [Verb], ulaşmak [Verb], erişmek, yetişmek, ulaşmak, uzanmak, erişmek, ulaşmak, elde etmek, yetişmek, erişmek, ulaşmak, yetişmek,

errichten yapmak [Verb], inşa etmek [Verb], dikmek [Verb], kurmak [Verb], yapmak, inşa etmek, kurmak, tesis etmek, {duvar} örmek, dikmek, inşa etmek,
yapmak: kurmak, kurmak, inşa etmek,
erringen uğraşarak kazanmak [Verb], kazanmak,

erröten dolayı utanıp kızarmak [Verb], yüzü kızarmak, kıpkırmızı olmak, pancar kesilmek, {yüzü} kızarmak,

ersäufen suda boğulmak [Verb], suda boğmak [Verb], {suda} boğulmak, {suda} boğmak, suya boğmak,

78
erschaffen yaratmak [Verb], meydana getirmek [Verb], yaratmak, yaratmak, yaratmak,

erschallen çınlamak [Verb], tınlamak [Verb], yansımak [Verb],

erscheinen görünmek [Verb], yayımlanmak [Verb], görünmek, gözükmek, belirmek, çıkmak, yayımlanmak, mahkeme huzuruna çıkmak, görünmek, görünmek,

erschlaffen gevşemek [Verb], yorgun düşmek [Verb], gevşemek, sölpümek, yorgun düşmek, dizlerinin bağı çözülmek,

erschlagen vura vura öldürmek [Verb], vurarak öldürmek, {vurarak} öldürmek,

sich erschleichen

erschliessen açmak,

erschöpfen tüketmek [Verb], bitirmek [Verb], tüketmek, bitirmek, yormak, halsiz bırakmak, inceden inceye ele almak, tüketmek, bitirmek, yormak, tüketmek,
bitirmek,
erschrecken korkutmak [Verb], ürkütmek [Verb], korkmak [Verb], ödü kopmak [Verb], korkutmak, ürkütmek, yıldırmak, korkmak, ürkmek, korkutmak, ürkütmek,
korkmak, ürkmek,
sich erschrecken

erschüttern sarsmak [Verb], titremek [Verb], sarsmak, sarsmak, sarsılmak,

erschweren ağırlaştırmak [Verb], güçleştirmek [Verb], ciddileşmek [Verb], dallandırmak [Verb], çatallaştırmak [Verb], çetinleştirmek [Verb], ağırlaştırmak,
zorlaştırmak, güçleştirmek, zorlaştırmak, güçleştirmek, ağırlaştırmak, zorlaştırmak,
sich erschwindeln

ersetzen değiş [Nomen], ödemek [Verb], telafi etmek [Verb], yerini almak, yerine geçmek, yerine koymak, değiştirmek, zarar ve ziyanı ödemek, yerine
başkasını koymak, değiştirmek, {zarar} ödemek, telafi etmek, yerine başkasını koymak, değiştirmek,
ersparen para biriktirmek [Verb], kurtarmak [Verb], esirgemek, biriktirmek, tasarruf etmek, biriktirmek, esirgemek, kendine saklamak, biriktirmek, artırmak,

erstarren donmak [Verb], katılaşmak [Verb], hissizleşmek [Verb], hareketsiz kalmak [Verb], donakalmak [Verb], doncumak [Verb], donmak, katılaşmak,
uyuşmak, hissizleşmek, donakalmak, duygusuzlaşmak, donmak, katılaşmak,
erstatten rapor vermek [Verb], birini {polise} ihbar etmek, geri vermek, iade etmek, tazminat vermek Anzeige erstatten ihbarda bulunmak Bericht erstatten
rapor düzenlemek, geri vermek, tazminat ödemek, karşılamak,
erstaunen hayret [Nomen], şaşkınlık [Nomen], hayrete düşmek [Verb], şaşırmak [Verb], hayrete düşürmek, hayret etmek, hayret, şaşırmak, hayret etmek,
şaşırtmak, hayrete düşürmek, şaşkınlık, hayret,
erstechen bıçaklayarak öldürmek [Verb], bıçaklamak, hançerlemek, bıçaklamak, hançerlemek,

79
erstehen satın almak [Verb], ortaya çıkmak [Verb], yeniden yapılmak [Verb], satın almak, ucuza düşürmek, çıkmak, meydana gelmek, satın almak, satın almak,

ersteigen üstüne çıkmak [Verb], üstüne çıkmak, tırmanmak, tırmanmak, tırmanmak,

ersticken soluk almamak [Verb], boğmak [Verb], önüne geçmek [Verb], boğmak, söndürmek, boğulmak, sönmek, boğmak, boğulmak,

erstrahlen

erstreben elde etmeye çalışmak [Verb],

sich erstrecken

erstürmen ele geçirmek [Verb],

ertappen suçüstü: suçüstünde yaklamak [Verb], yakalamak, yakalamak,

erteilen vermek [Verb], vermek, muaf tutmak, baştan savmak, atlatmak, reddetmek, ret cevabı vermek,

ertönen işitilmek [Verb], tınlamak [Verb], işitilmek, tınlamak, çınlamak,

ertragen dayanmak [Verb], katlanmak [Verb], tahammül etmek [Verb], çıdamak [Verb], katlanmak, dayanmak, tahammül etmek nicht zu ertragen dayanılacak
gibi değil, dayanmak, katlanmak, çekmek,
ertränken suda boğmak [Verb], {suda} boğmak sich etw erträumen hayal etmek, {suda} boğmak,

sich erträumen

ertrinken suda boğulmak [Verb], {suda} boğulmak, {suda} boğulma, {suda} boğulmak,

sich ertüchtigen

erübrigen para biriktirmek [Verb], zamanı olmak [Verb], {para} biriktirmek, {zaman} bulmak sich erübrigen gereksiz olmak, ihtiyaç kalmamak,

erwachen uyanış [Nomen], uyanmak, uyanmak,

erwachsen büyük [Adjektiv], yetişkin [Adjektiv], meydana gelmek [Verb], büyümek [Verb], yetişkin, erişkin, büyük, yetişkin, büyük,

erwägen düşünüp taşınmak [Verb], incelemek [Verb], düşünüp taşınmak, muhakeme etmek, düşünüp taşınmak, duraksamak, karar verememek,

erwähnen söz etmek [Verb], demek [Verb], anmak, söz etmek, zikretmek, yâd etmek, değinmek, anmak,

80
erwärmen ısıtmak [Verb], ilgi duymak [Verb], ısıtmak sich erwärmen ısınmak sich erwärmen für merak sarmak, ilgi duymak, ısıtmak, de. ısınmak,

erwarten beklemek [Verb], beklemek, ummak, beklemek,

erwecken uyandırmak [Verb], canlandırmak [Verb], diriltmek [Verb], sebep oluşturmak [Verb], uyandırmak, diriltmek sich erwehren uzak tutmak, uyandırmak,

erweichen yumuşatmak [Verb], merhamete getirmek [Verb], yumuşatmak,

erweisen göstermek [Verb], kanıtlamak, ispat etmek sich erweisen ortaya çıkmak, anlaşılmak, göstermek, kanıtlamak, de. ortaya çıkmak, belli olmak {als,
olduğu},
erweitern genişletmek [Verb], büyütmek [Verb], genişletmek, büyütmek, genişletmek, büyütmek,

erwerben kazanmak [Verb], satın almak [Verb], edinmek, kazanmak, bilgi edinmek, kazanmak, edinmek,

erwidern cevap vermek [Verb], karşılık göstermek [Verb], cevap vermek, yanıt vermek, karşılık vermek, laf yetiştirmek, cevap vermek, karşılık vermek,

erwischen yakalamak [Verb], yakalamak, tutmak, kapmak, kd. yakalamak,

erwürgen boğarak öldürmek [Verb], boğazlamak [Verb], boğmak, boğazlamak, boğmak, boğmak,

erzählen anlatmak [Verb], söylemek [Verb], uydurmak [Verb], anlatmak, söylemek, aktarmak, nakletmek, hikâye etmek, anlatmak, anlatmak,

erzeugen üretmek [Verb], yaratmak [Verb], üretmek, istihsal etmek, imal etmek, üretmek, yetiştirmek, imal etmek, yaratmak, meydana getirmek, üretmek,
istihsal etmek,
erziehen eğitmek [Verb], yetiştirmek [Verb], büyütmek [Verb], yetiştirmek, büyütmek, eğitmek, terbiye etmek, eğitmek, yetiştirmek, yetiştirmek, eğitmek,

erzielen elde etmek [Verb], isabet ettirmek [Verb], gol atmak [Verb], elde etmek, temin etmek, gol atmak, elde etmek, sağlamak, elde etmek, sağlamak,

sich erzwingen

essen yemek [Nomen], yemek yemek [Verb], içmek [Verb], dışarıda yemek, yemekte, yemek yemek, yemek, öğle yemeği yemek, doyuncaya kadar yemek,
yemek, yemek,
etablieren kurmak [Verb], yerleşmek [Verb],

evakuieren boşaltmak [Verb], tahliye etmek [Verb], boşaltmak, tahliye etmek, boşaltmak,

sich exaltieren

exerzieren askerleri eğitmek [Verb], çalışma yapmak [Verb], talim yapmak,

81
existieren var olmak [Verb], hayatını sürdürmek [Verb], geçinmek [Verb], var olmak, mevcut olmak, geçinmek, var olmak,

expedieren

experimentieren deney yapmak, deney yapmak,

explodieren patlamak [Verb], patlamak, havaya uçmak, infilak etmek, patlamak,

exportieren ihraç etmek [Verb], ihracat yapmak [Verb], ihraç etmek, ihraç etmek,

fabrizieren {fabrikada} yapmak, üretmek, imal etmek,

fabulieren

fächeln

sich fächern

fachsimpeln sürekli kendi işinden söz etmek,

fädeln ipliği iğneye geçirmek,

fahnden aramak, araştırmak, aramak,

fahren bisikletle gitmek [Verb], araba kullanmak, araba sürerken, {taşıtla} gitmek, {taşıt} kullanmak, sürmek, {taşıtla} götürmek, {taşıt} gitmek, {gemi}
seyretmek mit dem Auto fahren arabayla gitmek mit dem Zug fahren trenle gitmek mit der Bahn fahren trenle gitmek mit der Hand fahren über
eliyle okşamak, sıvazlamak rechts fahren! sağdan gidin, kayak yapmak, {bir taşıtla} gitmek, {bir taşıtı} sürmek, {taşıt} gitmek, araba kullanmak, araba
sürmek,
sich fahren

fahrenlassen

fallen çökeltme [Nomen], düşmanın eline düşmek [Verb], kolay gelmek [Verb], zor gelmek [Verb], düşmek, şehit düşmek, tesadüf etmek aus allen Wolken
fallen şaşakalmak, afallamak, kesmek, hüküm vermek, {ağaç} kesmek, {yargı} vermek, düşmek, şehit düşmek, elinden düşürmek, indirmek, sarfetmek,
kendi haline bırakmak, söz söylemek, vazgeçmek, sözünü kesmek, bazı durumlarda,
fällen çökeltme [Nomen], düşmanın eline düşmek [Verb], kolay gelmek [Verb], zor gelmek [Verb], düşmek, şehit düşmek, tesadüf etmek aus allen Wolken
fallen şaşakalmak, afallamak, kesmek, hüküm vermek, {ağaç} kesmek, {yargı} vermek, düşmek, şehit düşmek, elinden düşürmek, indirmek, sarfetmek,
kendi haline bırakmak, söz söylemek, vazgeçmek, sözünü kesmek, bazı durumlarda,
fallenlassen vazgeçmek,

82
fälschen sahtekârlık etmek, hile katmak, tahrif etmek, kalpazanlık etmek, sahtekårlık yapmak, aldatmak amacıyla taklit etmek, kalpazanlık yapmak, taklit
etmek, kalpazanlık etmek, kalp para basmak, hile yapmak, sahtekarlık yapmak,
falten katlamak, bükmek, katlamak, katlamak, bükmek, elleri kavuşturmak,

fangen aşık olmak [Verb], heyecanla sevmek [Verb], yakalamak, tutmak sich fangen yakalanmak, tutulmak, yakalamak, tutmak, de. yakalanmak, yakalamak,
tutmak, avlamak, tutuşmak, yakalanmak, tutulmak, kendini toplamak, şaşırdıktan sonra tekrar yolunu bulmak,
färben renk değiştirmek [Verb], renk vermek, boyamak, renk vermek, boyamak, renk vermek, boyamak,

sich färben renk değiştirmek [Verb],

farcieren

fasern tiftik tiftik olmak, lifler, teller, sinirler, sentetik lifler,

fassen dikkate almak [Idiom], kendini toparlamak [Verb], kendini hazırlamak [Verb], ifade etmek [Verb], tutmak, yakalamak, kapmak, çerçevelemek, içine
almak, anlamak, kavramak, formüle etmek, ifade etmek, oturtmak, kaşlamak nicht zu fassen inanılmaz sich fassen kendini toparlamak sich kurz
fassen kısa kesmek, tutmak, yakalamak, kavramak, anlamak, bir karar vermek, birşeyi yapmaya karar vermek, sözle ifade etmek, kendini toplamak,
müsterih olmak, kısa kesmek,
fasten aç durma [Nomen], perhiz günleri [Nomen], oruç tutmak, perhiz etmek, oruç, perhiz, oruç tutmak, perhiz etmek, oruç, perhiz,

faszinieren büyülemek, hayran bırakmak,

fauchen tıslamak, ateş püskürmek,

faulen çürüyüş [Nomen], çürümek, çürümek,

faulenzen tembellik etmek, avarelik etmek, haylazlık etmek, haylazlık etmek, tembel tembel oturmak,

fausten

favorisieren

faxen şaka: şakalar [Nomen], Kaçamağı bırak! [Interjektion],

fechten eskrim yapmak, eskrim, eskrim yapmak,

federn yatak [Nomen], esnemek, yaylanmak,

fegen süpürmek, süpürmek,

83
fehlen eksiklik [Nomen], noksanlık [Nomen], bulunmama [Nomen], eksik olmak, noksan olmak, hazır bulunmamak, mevcut olmamak was fehlt ihm? nesi
var?, eksik olmak, bulunmamak, olmamak,
feiern kutlamak, bayram yapmak, kutlamak,

feilen eğelemek, törpülemek, eğelemek, törpülemek, eğelemek, törpülemek,

feilschen pazarlık etmek, pazarlık etmek,

fernhalten uzak tutmak, yanaşmasına izin vermemek, engellemek, önünü almak,

fernsehen televizyon [Nomen], televizyon izlemek, televizyon durch Fernsehen übertragen televizyonda im Fernsehen televizyonda, televizyon,

fertigen

fertigmachen bitirmek, tamamlamak, yormak, halsiz bırakmak, azarlamak, paylamak sich fertigmachen hazırlanmak, bitirmek, de, hazırlanmak,

fertigstellen bitirmek, tamamlamak, ikmal etmek, tamamlamak, bitirmek,

fesseln bağlamak, zincire vurmak, büyülemek, cezbetmek, zincire vurmak, büyülemek, cezbetmek,

festbinden sıkıca bağlamak, bağlamak,

festbleiben ısrar etmek,

sich festfahren çıkmaza girmek [Verb],

festfrieren

sich festhaken

festhalten sıkı tutmak, alıkoymak, lafa tutmak, yazıya dökmek sich festhalten tutunmak, sıkı tutmak: de tutunmak,

festigen sağlamlaşmak [Adjektiv], güçlendirmek, kuvvetlendirmek, tahkim etmek, sıkılaştırmak, kuvvetlendirmek, güçlendirmek,

festklammern kenetlemek sich festklammern sıkı sarılmak,

sich festklammern

festkleben

84
sich festlaufen

festlegen söz verip üstenmek [Verb], kararlaştırmak, saptamak sich festlegen taahhüt altına girmek,

festliegen

festmachen tespit etmek, palamarlamak, iliştirmek, tutturmak, sıkıca bağlamak,

festnageln

festsetzen belirlemek, kararlaştırmak, tespit etmek, tayin etmek, saptamak, belirlemek,

festsitzen

feststehen emin olmak, iğnelemek,

feststellen sıkıştırmak, beyan etmek, saptamak,

festziehen

fetten yağlamak, yağlamak,

feuern ateş yakmak, ateş etmek, işinden atmak, ateş etmek,

fiebern

filmen filme almak, film çevirmek, filme almak, filmde oynamak,

filtern süzmek, filtre etmek,

filtrieren süzmek,

finanzieren finanse etmek, finanse etmek,

finden çatmak [Verb], yolu bulmak [Verb], kendini toplamak [Verb], dostluk kurmak den Anschluß verpassen kaçırmak, bulmak sich finden bulunmak,
dinlemesini sağlamak jdm Gehör schenken sözlerine kulak asmak musikalisches Gehör müzik kulağı, {bir şeyden} hoşlanmak, tat almak nach jds
Geschmack zevkine göre, bulmak, bulunmak, bir bahane bulmak, kolaylıkla satılmak, erişmek,
sich finden yolu bulmak [Verb], kendini toplamak [Verb],

fingern kolaylıkla anlamak,

85
fingieren uydurmak, yalandan göstermek, vortäuschen,

fischen balık tutmak, balık tutmak,

fixieren tespit banyosu yapmak, gözünü dikmek, saptamak, tespit etmek, fiksaj,

flachlegen

flackern titreyerek yanmak, parıldamak, titreyerek yanmak,

flaggen

flambieren

flammen alevler, yalazlar,

flanieren

flankieren

flattern uçuşmak, dalgalanmak, uçuşmak, dalgalanmak,

flechten örmek, örmek, Pflanzen, Hautausschläge,

flecken leke [Nomen], benek [Nomen], 1.mavi lekeler 2.bere, morluk, çürük, morartı, yerler, noktalar, benekler, lekeler, inatçı lekeler,

fleddern

flehen yalvarma [Nomen], yakarış [Nomen], niyaz [Nomen], yalvarmak, aman dilemek, yalvarmak,

fletschen {dişlerini} göstermek, Zähne zeigen,

flicken yama parçası [Nomen], çiteme [Nomen], yama, yamamak, onarmak, yamamak, yama [-],

fliegen uçmak auf jdn fliegen deli olmak, bayılmak auf etw fliegen deli olmak, bayılmak, uçmak,

fliehen kaçmak, firar etmek, kaçmak,

fliessen akmak,

flimmern parıldamak, pırıldamak, parıldamak,

86
flirten flört etmek, flört etmek,

florieren gelişmek, bayındır olmak,

flöten

flottmachen

fluchen lanetlemek, beddua etmek, ilenmek, küfretmek, sövmek, küfretmek, sövmek,

flüchten kaçmak, firar etmek, kaçmak,

flüstern fısıldamak, fısıldamak,

folgen izlemek, takip etmek, peşi sıra gitmek, yerine geçmek, uymak, itaat etmek aus etw folgen anlaşılmak, izlemek, uymak, itaat etmek, adım adım takip
etmek, dersi dinlemeye, dersi takip etmekte, bu hareket büyük tehlikelere yol açar,
folgern sonuç çıkarmak, sonuç çıkarmak,

foltern işkence etmek, işkence etmek,

fönen fönlemek, saçı makineyle kurutmak,

forcieren

fordern istemek, talep etmek, {mahkemeye, düelloya} davet etmek, ilerletmek, teşvik etmek, faydalı olmak, iyi gelmek, {kömür} çıkarmak, istemek, talep
etmek, gerektirmek, ilerletmek: teşvik etmek, kaydırmak,
fördern istemek, talep etmek, {mahkemeye, düelloya} davet etmek, ilerletmek, teşvik etmek, faydalı olmak, iyi gelmek, {kömür} çıkarmak, istemek, talep
etmek, gerektirmek, ilerletmek: teşvik etmek, kaydırmak,
formalisieren

formen biçim vermek, biçim vermek,

formieren biçimlendirmek, oluşturmak, teşkil etmek,

formulieren formüle etmek, formüle etmek,

forschen araştırmak, soruşturmak, araştırmak, soruşturmak,

fortbestehen yaşamaya devam etmek, sürüp gitmek, baki kalmak,

87
fortbewegen yerinden oynatmak sich fortbewegen yerinden oynamaksich fortbilden eğitimine devam etmek,

fortbilden

fortbleiben gelmemek,

sich forterben

fortfahren ayrılmak, gitmek, devam etmek, devam etmek, ayrılmak, gitmek,

fortfallen

fortführen devam ettirmek,

fortgehen ayrılıp gitmek, uzaklaşmak, ayrılıp gitmek, uzaklaşmak,

fortgkommen

fortlaufen

fortlegen

fortnehmen

sich fortpflanzen üremek [Verb], çoğalmak [Verb],

fortreissen

fortschreiben

fortschreiten ilerlemek, gelişmek, {zaman} geçmek, ilerlemek,

fortsetzen devam etmek, sürmek, devam etmek,

forttreiben

fortwollen

fotografieren

fragen sormak, sormak,

88
sich fragen

frankieren mektubun parasını vermek [Verb], pul yapıştırmak, pul yapıştırmak,

freien

freigeben

freihalten masrafını ödemek, ayırtmak, rezerve etmek Ausfahrt freihalten! çıkışı serbest bırakın,

freikämpfen

freikaufen

freikommen

freilassen serbest bırakmak, azat etmek, serbest bırakmak, salıvermek,

freilegen {kazı ile} ortaya çıkarmak,

freimachen soyunmak [Verb], işten izin almak [Verb], pul yapıştırmak sich frei machen soyunmak, işten izin almak, pullamak, pul yapıştırmak,

freisetzen

freisprechen aklamak, beraat ettirmek, aklamak, beraat ettirmek,

freistehen

frequentieren

fressen hayvan yemi [Nomen], kötü yemek [Nomen], yem yemek, otlamak, tıkınmak, zıkkımlanmak, yemek {hayvan için}, {insan} tıkınmak, yemek,

freuen sevinmek [Verb], memnunluk duymak [Verb], sevindirmek, mutlu etmek, memnun etmek sich auf etw freuen dört gözle beklemek sich freuen
sevinmek, mutlu olmak, memnun olmak, sevindirmek, de. sevinmek,
sich freuen sevinmek [Verb], memnunluk duymak [Verb],

frieren donmak, üşümek es friert mich üşüyorum ich friere üşüyorum, üşümek, donmak,

frisieren saçını düzeltmek, olduğundan iyi göstermek, saçını tarayıp düzeltmek,

89
fritieren kızgın yağda kızartmak,

frohlecken

frömmeln

fronen düşkün olmak, müptela olmak,

frönen düşkün olmak, müptela olmak,

frösteln soğuktan titremek,

sich frottieren

frotzeln

frühstücken kahvaltı yapmak, kahvaltı yapmak,

fuchsen kızdırmak, gıcık etmek sich fuchsen kızmak,

sich fuchsen

fügen uymak [Verb], birbirine bağlamak, monte temek sich fügen boyun eğmek, söz dinlemek, itaat etmek, uymak, intibak etmek, olmak, vuku bulmak, de.
boyun eğmek, uymak,
fühlen hissetmek [Verb], olarak görmek [Verb], duymak, hissetmek, duyumsamak, sezmek, duymak, hissetmek,

führen davranmak [Verb], hareket etmek [Verb], kötü yola düşürmek, defter tutmak, muhasebe yapmak, yol göstermek, rehberlik etmek, önde gitmek,
yönetmek, liderlik etmek, kumanda etmek, komuta etmek, götürmek, {defter} tutmak, satmak, {dil} kullanmak, başta olmak, birinci gelmek, önde
olmak, gezdirmek, dolaştırmak, yürütmek, {yaşam} sürdürmek, yaşamak sich führen davranmak, hareket etmek,
sich führen davranmak [Verb], hareket etmek [Verb],

füllen at yavrusu [Nomen], dolma içi [Nomen], dolmak [Verb], tamamen doldurmak [Verb], doldurmak, dolma yapmak sich füllen dolmak, tay, güre, kulun,
doldurmak,
fummeln kurcalamak,

fundieren temelini atmak, sağlama bağlamak,

fungieren olarak vazife görmek,

funkeln parıldamak, pırıldamak, parıldamak,

90
funken kıvılcım [Nomen], çakım [Nomen], şerare [Nomen], olağanüstü fikir [Nomen], küçücük bir şey [Nomen], telsizle bildirmek, telsizle bildirmek,

funktionieren işlemek, çalışmak,

fürchten korkmak sich fürchten korkmak, korkutmak, de korkmak,

sich fürchten

furnieren

fussen dayanmak,

füttern yem vermek, beslemek, astarlamak, kaplamak, {hayvanlara} yiyecek vermeyin!, beslemek {hayvan}, yem vermek,

gabeln çatala takmak [Verb], çatallaştırmak [Verb], çatallaşmak [Verb], çatallanmak [Verb],

gackern gıdaklamak [Verb], gıdaklamak, gıdaklamak,

gaffen şaşkın şaşkın bakmak [Verb], ağzı açık baka kalmak [Verb], alık alık bakmak, aptal aptal bakmak,

gähnen esnemek [Verb], esnemek,

galoppieren dört nala koşturmak [Verb], galop dansı etmek [Verb], dörtnal gitmek, dörtnal gitmek,

gammeln tembellik etmek [Verb], serserilik etmek [Verb],

garantieren kefalet etmek [Verb], garanti vermek [Verb], garanti etmek, güvence vermek, garanti etmek, teminat vermek,

garen mayalanmak [Verb], ekşitmek [Verb], heyecanlanmak [Verb], mayalanmak,

gären mayalanmak [Verb], ekşitmek [Verb], heyecanlanmak [Verb], mayalanmak,

garnieren süslemek [Verb], süslemek, garnitür katmak, donatmak, süslemek,

gastieren misafirlik vaktinde oynamak [Verb], misafir oyuncu olarak oynamak,

sich gaunern

sich gebärden

gebären davranış [Nomen], tutum [Nomen], doğurmak [Verb], doğurmak, dünyaya getirmek, doğurmak,

91
geben vermek [Verb], armağan etmek [Verb], düzlenmek [Verb], göstermek [Verb], ifade etmek [Verb], vurgulamak [Verb], başkalarına vermek [Verb],
göçermek [Verb], neden olmak, sebep olmak, sebebiyet vermek, gaz vermek, gaza basmak, vermek, bağışlamak, bahşetmek, ihsan etmek, hediye
etmek, ifade etmek, anlatmak, sahneye koymak es gibt vardır sich geben davranmak, hareket etmek, yatışmak, hafiflemek, {kart} dağıtmak was
gibt`s? ne var? was gibt`s Neues? ne var ne yok?,
gebieten emretmek [Verb], buyurmak [Verb], hükmetmek [Verb], durdurmak, önünü almak, emretmek, buyurmak, gerektirmek,

gebrauchen kullanmak [Verb], kullanmak, kullanmak, kullanmak,

gedeihen gelişmek [Verb], büyümek [Verb], ilerlemek [Verb], gelişmek, ilerlemek, büyümek, büyümek, gelişmek, ilerlemek, başarılı olmak, gelişmek, büyümek,
yetişmek,
gedenken hatırlama [Nomen], düşünmek [Verb], anmak [Verb], tasarlamak [Verb], anmak, hatırlamak, tasarlamak, niyetinde olmak, niyetinde olmak,
düşünmek, anmak,
sich gedulden

gefährden tehlikeye sokmak [Verb], tehlikeye sokmak, tehlikeye sokmak, tehlikeye sokmak,

gefallen iyilik [Nomen], hizmet [Nomen], şehit düşmüş [Adjektiv], hoşa gitmek [Verb], iyilik, lütuf jdm etw zu Gefallen tun iyilik yapmak, lütufta bulunmak,
zevk, haz an etw Gefallen finden zevk almak, hoşlanmak, hoşuna gitmek es gefällt mir hoşuma gidiyor, beğeniyorum sich etw gefallen lassen nazını
çekmek, hatır [-], zevk [-], haz [-], hoşuna gitmek,
gefangenhalten esir tutmak, mahpus tutmak, tutuklu bulundurmak,

gefangennehmen esir almak, tutuklamak, esir almak,

gefrieren donmak [Verb], donmak, donmak, donma,

gegeneinanderhalten

gegeneinanderprallen

gegeneinanderschlagen

gegeneinanderstellen

gegensteuern

sich
einandergegenüberliegen
gegenüberstehen karşısında bulunmak [Verb], karşısında bulunmak, karşı karşıya durmak, karşısında bulunmak,

92
gegenüberstellen karşısına koymak [Verb], yüzleştirmek [Verb], karşısına koymak, karşılaştırmak, mukayese etmek, yüzleştirmek, yüzleştirmek, karşılaştırmak,

gegenübertreten karşısına çıkmak,

gegenzeichnen mukabil imza atmak,

geheimhalten gizli tutmak, saklamak,

gehen kaybolmak [Verb], parçalanmak [Verb], yaya olarak gitmek [Verb], gitmek [Verb], yürümek [Verb], ayrılmak [Verb], işlemek [Verb], üstün olmamak
[Verb], terk etmek [Verb], erişmek [Verb], çalışmak [Verb], salıvermek [Verb], rahat bırakmak [Verb], pürüzsüz olmak [Verb], aksamadan gitmek
[Verb], iyi gitmek [Verb], yükselmek [Verb], yüreğine işlemek [Verb], ters gitmek [Verb], gezinti yapmak [Verb], gizlice kaçmak [Verb], kaybolmak
[Verb], kaybolmak [Verb], ilerlemek [Verb], gelişmek [Verb],
sich gehenlassen

gehorchen söz dinlemek [Verb], itaat etmek [Verb], uymak, itaat etmek, söz dinlemek, itaat etmek uymak,

gehören ait olmak [Verb], dahil olmak [Verb], yeri olmak [Verb], gerektirmek [Verb], yakışık almak [Verb], ait olmak, birinin olmak, malı olmak sich gehören
yakışık almak, yaraşmak, ait olmak,
sich gehören yakışık almak [Verb],

geifern salya akıtmak [Verb], salyası akmak, speicheln, schimpfen,

geigen keman çalmak [Verb],

geisseln

geistern hortlak çıkmak [Verb],

geizen cimri olmak [Verb], cimri olmak,

gelangen varmak [Verb], ulaşmak [Verb], yetişmek, erişmek, ermek, varmak, ulaşmak, varmak, ulaşmak,

gelingen başarmak [Verb], başarmak, başarmak, başarmak,

gellen keskin bir ses çıkmak, keskin bir ses çıkarmak, kulakları tırmalamak,

gelten geçerli olmak [Verb], değeri olmak [Verb], geçerli olmak, geçmek, değeri olmak etw gelten lassen kabul etmek für etw gelten sayılmakals etw gelten
sayılmak, geçerli olmak, geçmek, sayılmak {als. olarak},
gelüsten canı çekmek [Verb], istemek [Verb],

93
genehmigen beğenmek [Verb], hoşlanmak [Verb], kabul etmek [Verb], onaylamak, tasvip etmek, kabul etmek, izin vermek, izin vermek, onaylamak,

genesen iyileşmek [Verb], çocuk doğurmak [Verb], iyileşmek, atlatmak, kurtulmak, şifa bulmak, iyileşmek, atlatmak, kurtulmak,

genieren rahatsız etmek [Verb], sıkılmak [Verb], utanmak [Verb], sıkmak, rahatsız etmek, taciz etmek sich genieren sıkılmak, utanmak, sıkmak, rahatsız etmek,
de. utanmak, sıkılmak,
geniessen zevkini çıkarmak, hoşlanmak yemek, içmek,

genügen yetmek [Verb], yetmek, elvermek, kâfi gelmek, yetmek,

geradehalten

geradestehen dik durmak [Verb], dik durmak, sorumluluk altında kalmak,

geraten rastlamak [Verb], maruz kalmak [Verb], çekmek [Verb], kötü yola düşmek, gelmek, düşmek, çekmek, benzemek, maruz kalmak, uğramak, rastlamak,
kapılmak, düşmek außer sich geraten kendinden geçmek, başarıyla sonuçlanmak schlecht geraten başarısızlıkla sonuçlanmak aufs Geratewohl
gelişigüzel, rasgele, uğramak, maruz kalmak, iyi olmak, istemeyerek {bir yere} gelmek, ateş almak, ateşlenmek, parlamak, tutuşmak, alevlenmek,
gerben debagat [Nomen], tabaklamak [Verb], iyice pataklamak [Verb], sepilemek, tabaklamak, tabaklamak, tabaklamak, sepilemek, çelik dövmek, maden
cilalamak,
geringschätzen küçük görmek [Verb], hor görmek, küçük görmek,

gerinnen pıhtılaşmak [Verb], donmak [Verb], pıhtılaşmak, koyulaşmak, {süt} kesilmek, pıhtılaşmak, koyulaşmak, pıhtılaşmak, koyulaşmak,

geschehen olmak [Verb], meydana gelmek [Verb], bu olmamalı, bir şey değil!, bir şey değil!, olmak, vuku bulmak es war um ihn geschehen bu onun sonu oldu,
olmak, vuku bulmak,
sich gesellen katılmak [Verb], uymak [Verb],

gestalten şekil vermek [Verb], çeşitlemek [Verb], biçim vermek, şekil vermek, düzenlemek, organize etmek sich gestalten şekillenmek, biçim almak, halini
almak, biçim vermek, düzenlemek,
sich gestalten

gestatten müsaade etmek [Verb], izin vermek [Verb], izin vermek, müsaade etmek, müsaadenizle, izin vermek,

gestehen itiraf etmek [Verb], itiraf etmek offen gestehen doğrusu, doğrusunu söylemek gerekirse, itiraf etmek,

gestikulieren jestler yapmak, el kol hareketi yapmak,

gesunden şifa bulmak [Verb], hastalıktan kurtulmak [Verb], iyileşmek,

94
sich getrauen

gewähren farkına varmak [Verb], bırakmak [Verb], engellemek [Verb], vermek [Verb], vermek, bağışlamak, bahşetmek, yerine getirmek, vermek, bahşetmek,

gewährleisten garanti etmek [Verb], garanti etmek, garanti etmek, teminat vermek,

gewichten

gewinnen kazanmak [Verb], yetiştirmek [Verb], erişmek [Verb], varmak [Verb], çıkarmak [Verb], inandırmak [Verb], dadandırmak [Verb], hoşlanmak [Verb],
kazanmak, {maden} çıkarmak, kazanmak,
gewittern {fırtına} çıkmak,

gewöhnen alıştırmak [Verb], alıştırmak, de. alışmak,

giessen dökmek, sulamak,

gipfeln sonuna varmak [Verb], en yüksek dereceye ulaşmak,

gipsen alçılamak [Verb], alçılamak, alçılamak,

girren cilveli konuşmak [Verb], kuğurmak [Verb], kuğurmak,

glänzen parlamak [Verb], kendini göstermek [Verb], parlamak, parıldamak, cilalamak, perdahlamak, parlamak, parlamak, parıldamak,

glätten düzeltmek [Verb], sakinleştirmek [Verb], düzleşmek [Verb], düzeltmek, düzleştirmek, cilalamak, perdahlamak, pürüzünü gidermek, mührelemek,
düzleştirmek, krablama, yaş fiksaj,
glattgehen

glattmachen

glauben inanmak [Verb], güvenmek [Verb], iman etmek [Verb], bana inanabilirsiniz es darf geraucht werden sigara içebilirsiniz was darf es sein? sizin için ne
yapabilirim?, inanmak, güvenmek im guten Glauben iyi niyetle, inanmak, güvenmek, itimat etmek, iman etmek, sanmak, zannetmek ich glaube ja
öyle sanıyorum, inanmak, sanmak, dininden dönmek,
gleichbleiben

gleichen benzemek [Verb], andırmak [Verb], denkleşmek [Verb], benzemek, andırmak, benzemek, andırmak, benzemek, uymak,

gleichkommen eşit olmak [Verb], başa baş gelmek [Verb], eşit olmak, başa baş gelmek,

gleichmachen düzeçleme [Nomen], dengelemek [Verb], eşitlemek [Verb], düzeçlemek [Verb],

95
gleichschalten

gleichsetzen eşit haklar vermek, eşit haklar vermek,

gleichstehen

gleichstellen aynı düzeye getirmek [Verb],

gleichtun

gleichziehen

gleiten kaymak [Verb], kaymak, {araba} patinaj yapmak, kaymak,

gliedern parçalara ayırmak [Verb], düzenlemek [Verb], düzenlemek, örgütlemek, organize etmek, düzenlemek, bölümlemek, sınıflamak,

glimmen için için alevsiz yanmak [Verb], için için yanmak, alevsiz yanmak, alevsiz yanmak,

glimmern

glitzern parıldamak [Verb], pırıldamak, ışıldamak, parıldamak,

glossieren alayla yorumlamak [Verb],

glotzen aptalca bakmak [Verb], dik dik bakmak, kd. dik dik bakmak,

glucken cumbuldama [Nomen], tembel tembel olmak [Verb], başarmak [Verb], başarmak, başarmak,

glücken cumbuldama [Nomen], tembel tembel olmak [Verb], başarmak [Verb], başarmak, başarmak,

gluckern gluk gluk etmek [Verb], çalkanmak [Verb], gluk gluk etmek,

glucksen cumbuldama [Nomen], kih kih gülmek [Verb],

glühen kızarmak [Verb], ışıldamak [Verb], yanıp tutuşmak [Verb], kızarmak, kor halinde yanmak, kızmak, yanmak, kızdırmak, tavlamak, akkor haline gelmek,

gongen

gönnen gözü olmamak [Verb], kıskanmamak, gözü olmamak, vermek, izin vermek, esirgememek, kıskanmamak, gözü olmamak: vermek, izin vermek.
esirgememek,

96
sich gönnen

graben su yolu [Nomen], hendek açmak [Verb], saplanmak [Verb], yer altında aramak [Verb], kazmak, eşmek, hakketmek, hendek, siper, kazmak, hendek [-],
siper [-],
grabschen

graduieren derecelere ayırmak [Verb], akademik unvan vermek [Verb],

sich grämen kederlenmek [Verb], dertlenmek [Verb], dövünmek [Verb],

grasen otlamak [Verb], otlamak, otlamak,

grassieren hüküm sürmek [Verb], kırıp geçirmek, kasıp kavurmak, ortalığı kasıp kavurmak, {ortalığı} kırıp geçirmek, kasıp kavurmak,

grätschen bacakları açmak [Verb],

gratulieren dolayı kutlamak [Verb], kutlamak, tebrik etmek, kutlamak,

grauen korku [Nomen], dehşet [Nomen], gün ağarmak [Verb], korkmak [Verb], nefret etmek [Verb], {gün} ağarmak es graut jdm vor etw {biri bir şeyden}
korkmak sich grauen vor -den korkmak, korku, dehşet, ağarmak, dehşet [-],
graulen

graupeln ebebulguru,

grausen korkmak [Verb], dehşet sich grausen korkmak, tüyleri ürpermek,

gravieren oymak [Verb], kazımak [Verb], hakketmek [Verb], oymak, kazmak, hakketmek, oymak,

greifen tutmak [Verb], yakalamak [Verb], tahmin etmek [Verb], yer almak [Verb], kök salmak [Verb], yakalamak, tutmak, kavramak jdm unter die Arme
greifen destek olmak, el uzatmak nach etw greifen {bir şeye} el uzatmak, uzanmak um sich greifen yayılmak zu etw greifen başvurmak, tutmak,
yakalamak, dokunmak,
grenzen sınırı olmak [Verb], yaklaşmak [Verb],

grillen ızgara yapmak [Verb], ızgara yapmak, ızgara yapmak,

grinsen sırıtmak [Verb], sırıtmak, sırıtmak,

grollen ateş püskürmek [Verb], kin beslemek, {gök} gürlemek, gümbürdemek, garaz beslemek,

grosstun

97
grübeln düşünceye dalmak, kara kara düşünmek, zihnini kurcalamak,

grummeln

gründen kurmak [Verb], dayanmak [Verb], kurmak, tesis etmek, dayandırmak sich gründen dayanmak, kurmak, sağlık nedenlerinden dolayı,

grünen yeşillenmek [Verb],

grunzen homurdanmak [Verb], böğürmek [Verb], {ayı, domuz} hırıldamak, {ayı, domuz} hırıldamak,

gruppieren gruplandırmak [Verb], gruplandırmak sich gruppieren gruplanmak jdm gruselt korkusundan titremek jdn gruselt korkusundan titremek sich gruseln
korkusundan titremek,
gruseln

grüssen selamlamak,

gucken bakmak [Verb], bakmak, bakmak,

gurgeln gargara yapmak [Verb], gargara yapmak, guruldamak, gargara yapmak,

gurren kuğurmak [Verb],

gutgehen iyi gitmek, sonu iyi olmak es geht mir gut iyiyim,

gutmachen tarziye vermek [Verb],

gutsagen kefil olmak [Verb],

gutschreiben matlubuna kaydetmek, hesabını alacaklandırmak,

guttun iyi gelmek, yaramak,

haaren tüylerini kaybetmek [Verb], tüylerini değiştirmek [Verb], tüyü dökülmek,

haben korkmak [Verb], nöbet beklemek [Verb], başarmak [Verb], sevmek [Verb], alacak [Nomen], sahip olmak [Verb], almak [Verb], çok hoşlanmak [Verb],
muhtaç olmak [Verb], haklı olmak [Verb], korkmak, merak etmek, endişe etmek, kaygılanmak, merak etmek, endişe etmek, kaygılanmak nur keine
Angst! korkma! jdm ist angst korkmak jdm angst machen korkutmak, -e bağlantısı olmak, üzerinde hakkı olmak hohe Ansprüche stellen aşırı titiz
olmak, izinli olmak, korkmak, kıçı üç buçuk atmak, korkmak, kıçı üç buçuk atmak, ihtiyacı olmak,
hacken ökçeler [Nomen], topuklar [Nomen], balta ile kesmek [Verb], çapalamak [Verb], et kıymak [Verb], yakından izlemek [Idiom], peşini bırakmamak
[Idiom], tabanları yağlamak [Idiom], {odun, vb.} kesmek, yarmak, kırmak, {et} kıymak, {toprak} çapalamak, gagalamak, kıymak {et}, kesmek {tahta},

98
haften kefil olmak [Verb], yapışıp kalmak [Verb], yapışmak, sorumlu olmak, mesul olmak, yapışmak, sorumlu olmak {für, -den}, yapışmak, mesul olmak,

haftenbleiben yapışıp kalmak,

hageln dolu yağmak [Verb], çok miktarda düşmek [Verb], dolu yağmak, dolu yağmak, dolu yağmak,

häkeln tığ iğnesiyle işlemek [Verb], tığla örmek, kroşe yapmak,

haken çaparı [Nomen], kanca [Nomen], güçlük [Nomen], domuztırnağı [Nomen], kancalamak [Verb], asılmak [Verb], takılmak [Verb], askı, çengel, kanca,
kanca [-], çengel [-], askı [-], çengel, kanca, elbise askısı, askı,
halbieren ikiye ayırmak [Verb], ikiye bölmek, ikiye bölmek,

hallen yükselip kaybolmak [Verb], tınlamak, çınlamak, yansımak, aksetmek, çınlamak, tınlamak,

halten uzak tutmak [Verb], engellemek [Verb], gizli tutmak [Verb], tutmak [Verb], muhafaza etmek [Verb], dayanmak [Verb], saymak [Verb], değer vermek
[Verb], önem vermek [Verb], beslemek [Verb], durmak [Verb], tutunmak [Verb], ders vermek [Verb], değer vermek [Verb], değer vermek [Verb],
idare etmek [Verb], iyi durumda tutmak [Verb], özgülüğünü kısmak [Verb], haddini bilmek [Verb], ölçüyü aşmamak [Verb], temiz tutmak [Verb],
hatırda tutmak [Verb], canlı tutmak [Verb], mesafe bırakmak, uzaktan gelmek davon Abstand nehmen bir şey yapmaktan kaçınmak mit Abstand der
beste açık farkla en iyi,
sich halten tutunmak [Verb], -den zararını çıkarmak,

haltmachen duraklama [Nomen], duruksamak [Verb], durmak,

hämmern çekiçle vurmak [Verb], şiddetle vurmak [Verb], çekiçlemek, çekiçle vurmak,

hamstern para istif etmek [Verb], istif etmek, stok etmek, istifçilik yapmak,

handeln davranmak [Verb], hareket etmek [Verb], söz etmek [Verb], ticaret yapmak, tivaretle uğraşmak, alıp satmak, davranışta bulunmak, harekete geçmek,
ile ilgili olmak, hakkında olmak sich handeln um söz konusu olmak, davranışta bulunmak, ticaret yapmak, pazarlık etmek,
sich handeln

handhaben kullanmak [Verb], yararlanmak [Verb], kullanmak, işletmek, uygulamak, kullanmak, elle yönetmek, kullanmak,

hangeln

hängen asılı olmak [Verb], bağlı olmak [Verb], sarkık durmak [Verb], ilerlememek [Verb], asmak [Verb], takmak [Verb], eklemek [Verb], asılmak [Verb], takılıp
kalmak [Verb], sınıfta kalmak [Verb], eğmek [Verb], düşürmek [Verb], asılı olmak, asılı durmak, asmak an den Galgen hängen ipe çekmek, asmak den
Kopf hängen lassen boynunu bükmek, bağlı olmak, asmak, asılı durmak, asmak, takmak, asılı durmak, sarkmak, sarkıtmak,
hängenbleiben çakışmak [Verb], asılı kalmak, sınıfta kalmak, hatırda kalmak, asılı kalmak, takılı kalmak,

99
hängenlassen

sich hängenlassen

hänseln alay etmek [Verb], takılmak [Verb], takılmak, makaraya almak, takılmak, alaya almak,

hantieren uğraşma [Nomen], oyalanma [Nomen], elleriyle iş görmek [Verb], işiyle uğraşmak [Verb], meşgul olmak mit etw hantieren kullanmak, idare etmek,
elle çalışmak, uğraşmak, kullanmak,
hapern aksamak [Verb], aksamak, eksik olmak,

harken tırmıklamak [Verb], tırmıklamak,

harmonisieren armonize etmek [Verb],

harren sabırla beklemek [Verb], özlemle beklemek [Verb], beklemek,

härten sertleştirmek [Verb], katılaştırmak [Verb], sertleştirmek, katılaştırmak, {çeliğe} su vermek, sertleştirmek, sertleştirmek, katılaştırmak, çeliğe su
vermek,
haspeln yukarı çekmek [Verb], acele acele konuşmak [Verb],

hassen beslemek [Verb], nefret etmek [Verb], nefret etmek, kin beslemek, nefret etmek,

hasten acele etmek [Verb], hızlı olmak [Verb], çarpınmak [Verb], acele etmek, elini çabuk tutmak, acele etmek,

hätscheln okşamak [Verb], şımartmak [Verb], şımartmak, yüz vermek, okşamak, okşamak,

hauchen solumak [Verb], fısıldamak [Verb], solumak, hohlamak, üflemek, hohlamak,

hauen dövmek [Verb], ot biçmek [Verb], yontmak [Verb], delik açmak [Verb], sertçe vurmak [Verb], koparıp çıkarmak [Verb], döğmek [Verb], kesmek,
yarmak, dayak atmak, dövmek, vurmak, kesmek, yarmak: kd. dayak atmak,
häufeln

häufen yığın [Nomen], küme [Nomen], insan topluluğu [Nomen], derinti [Nomen], dokurcun [Nomen], toplamak [Verb], biriktirmek [Verb], yığılmak [Verb],
artmak [Verb], yığın, küme, kalabalık, yığmak, istif etmek sich häufen birikmek, toplanmak, yığılmak, yığmak, de. birikmek, toplanmak, yığın [-], küme
[-],
haushalten idare etmek [Verb], idareli kullanmak, idareli kullanmak,

hausieren eşya pazarlamak [Verb], her yerde anlatmak [Verb], seyyar satıcılık yapmak, kapı kapı dolaşarak satıcılıkık yapmak,

100
häuten deri yüzmek [Verb], gömlek değiştirmek [Verb], deri değiştirmek [Verb], derisini yüzmek sich häuten derisi soyulmak, gömlek değiştirmek, deri
değiştirmek,
havarieren

heben kaldırmak [Verb], meydana çıkarmak [Verb], ilerletmek [Verb], geliştirmek [Verb], yükselmek [Verb], kaldırmak [Verb], kaldırmak, yükseltmek,
ilerletmek, geliştirmek, kaldırmak, yükseltmek, kaldırmak, yükseltmek,
hecheln taraktan geçirmek [Verb], alay etmek [Verb], ditmek [Verb], {köpek} solumak, taramak, taraklamak,

hechten balıklama atlamak [Verb],

heften bağlamak [Verb], kopçalamak [Verb], çatmak [Verb], dosyalamak [Verb], bağlamak, raptetmek, teyellemek, bağlamak, yapıştırmak, teyellemek,
bağlamak, teyellemek, iğnelemek, iliştirmek,
sich heften

hegen korumak [Verb], muhafaza etmek [Verb], bakmak, beslemek, korumak, muhafaza etmek kein Hehl aus etw machen {bir şeyi} gizlememek, korumak,
beslemek,
heiligen kutlu kılmak [Verb], kutsamak, takdis etmek, kutsamak,

heilighalten kutsamak [Verb], mübarek saymak [Verb],

heimbegleiten evine kadar eşlik etmek,

heimbringen evine kadar götürmek, eve getirmek,

heimfahren {taşıtla} eve gitmek, eve dönmek,

heimführen eve götürmek [Verb], bir kızla evlenmek [Verb],

heimgehen eve gitmek [Verb], eve dönmek, vefat etmek,

heimkehren yuvaya dönmek [Verb], ölmek [Verb], evine dönmek, yuvaya dönmek, eve dönmek,

heimkommen eve dönmek,

heimschicken

heimsuchen rahatsız etmek [Verb], mahvetmek [Verb], başa gelmek, tutulmak, yakalanmak, duçar olmak,

heimzahlen öç almak [Verb], hıncını almak, öcünü almak, acısını çıkarmak,

101
heiraten evlenmek [Verb], kız almak [Verb], kocaya varmak [Verb], evlenmek, dünya evine girmek, {erkek} kız almak, {kadın} kocaya varmak, evlenmek,

heissen denilmek, ismi olmak, anlamına gelmek, emretmek,

heisslaufen

heizen ısıtmak [Verb], yakmak [Verb], ısıtmak, ısıtmak,

helfen yardım etmek [Verb], çare bulmak [Verb], yardım etmek, yardımcı olmak, yardımda bulunmak, arka çıkmak, koltuk çıkmak, yararı olmak, faydası
olmak, kâr etmek, kolaylaştırmak, iyi gelmek, şifa vermek sich zu helfen wissen işini bilmek sich nicht helfen wissen çaresiz kalmak, yardım etmek,
hemmen durdurmak [Verb], bırakmamak [Verb], frenlemek [Verb], durdurmak, engellemek, önünü almak, kösteklemek, güçleştirmek, yavaşlatmak,
engellemek, kösteklemek, {bir şeyden} alıkoymak,
herabhängen sarkmak,

herablassen indirmek [Verb], tenezzül etmek [Verb], lütfedip yapmak [Verb], indirmek, sarkıtmak sich herablassen tenezzül etmek, indirmek, de. tenezzül etmek,

sich herablassen tenezzül etmek [Verb], lütfedip yapmak [Verb],

herabmindern

herabsehen aşağıya bakmak [Verb], hor görmek [Verb], tepeden bakmak, hor görmek,

herabsetzen indirmek [Verb], azaltmak [Verb], aşağılamak [Verb], küçük düşürmek [Verb], indirmek, azaltmak, ucuzlatmak, küçük düşürmek, kepaze etmek,
bozmak, azaltmak, küçük düşürmek, fiyatını indirmek,
herabsinken

herabstürzen

sich herabstürzen

herabwürdigen aşağılamak [Verb], küçük düşürmek [Verb], küçük düşürmek, aşağılamak, alçaltmak,

sich heranarberiten

heranbringen getirmek,

heranfahren

heranführen

102
herangehen

herankommen yaklaşmak [Verb], yaklaşmak sich heranmachen yaklaşmak, sokulmak, {bir işe} koyulmak, başlamak, yaklaşmak,

heranreichen erişmek [Verb], ulaşmak [Verb], denk olmak [Verb],

heranreifen olgunlaşmak [Verb],

heranrücken

sich herantasten

herantragen taşıyıp getirmek [Verb], bildirmek [Verb], bilgisine sunmak [Verb],

herantreten yaklaşmak [Verb], önermek [Verb], yaklaşmak, yaklaşmak,

heranwachsen büyümek [Verb], yetişkin olmak [Verb], büyümek, serpilmek, yetişmek, büyümek, serpilmek,

heranwagen

heranziehen yanına çekmek [Verb], dikkate almak [Verb], yetiştirmek [Verb], eğitmek [Verb], yanına çekmek, büyütmek, yetiştirmek, eğitmek jdn zu etw heran
ziehen yardıma çağırmak,
sich heraufarbeiten

heraufbeschwören {ruh} çağırmak, meydan vermek, yol açmak,

heraufbringen

heraufdringen

heraufkommen yukarı çıkmak,

heraufsetzen yükseltmek, artırmak,

heraufsteigen

heraufziehen yukarı çekmek, yaklaşmak, yukarı çekmek, kaldırmak,

herausarbeiten belirtmek [Verb], açığa çıkarmak [Verb], göstermek [Verb], belirtmek, açığa çıkarmak,

103
herausbekommen uzaklaştırmak [Verb], çözmek [Verb], çıkarmak, bulmak, çözmek, halletmek,

sich herausbilden

herausbitten

herausbrechen

herausbringen dışarıya çıkarmak [Verb], yayımlamak [Verb], araştırmak [Verb], dışarıya çıkarmak, yayımlamak, yayımlamak, çıkarmak, bulmak, ortaya çıkarmak,

herausdrücken

herausfahren dışarıya araçla çıkmak [Verb],

herausfinden bulmak [Verb], bulup çıkarmak, bulup çıkarmak, keşfetmek,

sich herausfinden

herausfliegen

herausfordern meydan okumak [Verb], meydan okumak, davet etmek, meydan okumak,

herausführen

herausgeben dışarıya vermek [Verb], geri vermek [Verb], yayımlamak [Verb], teslim etmek, iade etmek, geri vermek, paranın üstünü vermek, yayımlamak,
çıkarmak, yayımlamak, çıkarmak, teslim etmek, iade etmek,
herausgehen dışarıya gelmek [Verb], çekingenliğini yenmek [Idiom],

herausgreifen

sich heraushalten karışmamak [Verb],

herausheben

heraushelfen

herausholen çıkarmak,

herauskommen dışarı çıkmak [Verb], sızmak [Verb], keşfedilmek [Verb], dışarı çıkmak, sızmak, duyulmak, ortaya çıkmak, yayımlanmak, piyasaya çıkmak, çiçek açmak,
dışarı çıkmak, ortaya çıkmak,

104
herauslesen

herauslocken

sich herauslügen

herausnehmen kurumdan almak [Verb], çıkarmak,

herauspressen

sich herausputzen

herausragen dışarı çıkmak, çıkıntılı olmak, sivrilmek, kendini göstermek,

herausreissen koparmak,

herausrücken dışarıya sürmek [Verb], vermek [Verb], {para} uçlanmak, bayılmak, sökülmek,

heraus rufen

herausrutschen dışarı çıkmak [Verb], ağızdan kaçmak [Verb], ağzından kaçmak,

herausschauen dışarıya bakmak [Verb], avantaj sağlamak [Verb],

herausschiessen

herausschlagen vura vura çıkarmak [Verb], vura vura çıkarmak, kazanç sağlamak sich herausstellen ortaya çıkmak, anlaşılmak,

herausschleichen

herausschleudern

herausschlüpfen

herausschrauben

herausschreiben

herausschreien

herausspringen

105
heraussprudeln

herausstellen dışarıya koymak [Verb], belirtmek [Verb], ortaya çıkmak, anlaşılmak,

sich herausstellen

herausstrecken dil çıkarmak,

herausstreichen silmek [Verb], çıkarmak [Verb],

herausströmen

herausstürzen

heraussuchen

heraustragen

heraustreten çıkmak, sivrilmek, kendini göstermek, dışarı çıkmak, tuvalete gitmek,

herauswirtschaften

herausziehen {çekip} çıkarmak, sökmek, çıkarmak,

herbeieilen acele koşup gelmek,

herbeiführen getirmek [Verb], sonuç vermek [Verb], sebep olmak [Verb], sebep olmak sich herbeilassen zu tenezzül etmek,

herbeiholen

herbeikommen

sich herbeilassen

herbeilaufen

herbeirufen

herbeischaffen sağlamak, tedarik etmek sich herbemühen zahmet edip gelmek,

herbeiströmen

106
herbeiwinken

herbeiwünschen

herbeiziehen

herbekommen

herbestellen

herbringen getirmek,

hereinbringen getirmek, {ürünü} kaldırmak,

hereindrängen

hereinfallen içeri dalmak [Verb], aldatılmak [Verb], kandırılmak [Verb], aldanmak, faka basmak, faka basmak, tuzağa düşmek,

hereinführen

hereinholen

hereinkommen içeri girmek [Verb], içeri girmek,

hereinlassen içeri sokmak,

hereinnehmen

hereinreichen

hereinrufen

hereinscheichen

hereinsehen

hereinströmen

hereinstürmen

hereinstüzen

107
hereintragen

sich hereinwagen

herfahren

herfallen saldırmak [Verb], karalamak [Verb], kötü konuşmak [Verb], çapmak [Verb], çullanmak [Verb], üzerine atılmak, {yemeğe} saldırmak, hapır hupur
yemek,
herfinden

herführen

hergeben vermek [Verb], hediye etmek [Verb], eline vermek, teslim etmek sich zu etw hergeben yanaşmak, istekli olmak, vermek, vazgeçmek,

sich hergeben

hergehen gitmek [Verb], karalamak [Verb], ardından gitmek, peşine düşmek,

herhalten alaya alınmak [Verb], uzatmak, alaya alınmak,

herholen gidip getirmek [Verb],

herjagen

herlaufen peşine düşmek,

herleiten çıkarmak, türetmek sich herleiten gelmek, türemek sich hermachen über üzerine atılmak, kaşık çalmak,

hernehmen

herreichen vermek, uzatmak,

herrichten hazırlamak, tertip etmek, hazırlamak,

herrschen hükümet etmek [Verb], hakim olmak [Verb], hüküm sürmek, saltanat sürmek, hâkim olmak, egemenlik sürmek, hüküm sürmek,

herrufen

herrühren kaynaklanmak [Verb], gelmek [Verb], ileri gelmek, kaynaklanmak, çıkmak, ileri gelmek, kaynaklanmak, çıkmak,

108
herschaffen

herschicken

sich herschleichen

hersehen

hersein

herstellen üretmek [Verb], imal etmek [Verb], kurmak [Verb], yapmak, üretmek, imal etmek, yapmak, oluşturmak, vücuda getirmek,

herstürzen

hertragen

hertreiben

herüberbringen

herüberfahren

herüberfliegen

herübergeben

herüberholen

herüberkommen bu tarafa gelmek [Verb], ziyaret etmek [Verb],

herüberlaufen

herüberreichen

herübershicken

herüberschwimmen

herübersehen

herüberwehen

109
herüberziehen

sich herumdrehen dönmek [Verb],

herumfahren

herumführen gezdirmek, dolaştırmak, dolaştırmak, gezdirmek,

herumgehen gezmek [Verb], dolaşmak [Verb], geçmek [Verb], gezmek, dolaşmak,

herumkommen geziler yapmak [Verb], dünyayı dolaşmak [Verb], kaçınmak [Verb],

herumlaufen gezmek, dolaşmak, birşeyin etrafında dolaşmak, gezmek, dolaşmak, kuşatmak, sarmak,

herumreisen sarsmak [Verb], dolaşmak sich herumsprechen yayılmak, ağızdan ağza dolaşmak sich herumtreiben başıboş dolaşmak, avare avare dolaşmak,

herumsitzen

sich herumsprechen

herumstreichen

herumtrampeln

herumwickeln

herumwirbeln

herumwühlen

herunterbrennen

herunterbringen aşağı götürmek,

herunterdrücken

herunterfahren

herunterfallen aşağıya düşmek, dökülmek, aşağı düşmek,

herunterfliegen

110
heruntergehen aşağıya inmek, {fiyat} inmek, düşmek,

herunterheben

herunterklappen

herunterkommen aşağıya inmek, sefalete düşmek, aşağı inmek, aşağıya inmek,

herunterlassen

herunternehmen indirmek,

herunterschiessen

herunterschlagen

herunterschlucken

herunterschrauben

heruntersehen

heruntersteigen çömelmek [Verb],

herunterstürzen

heruntertragen

herunterwerfen aşağıya atmak,

herunterziehen

hervorbringen ortaya çıkarmak [Verb], güçlükle söyleyebilmek [Verb], yaratmak, üretmek, meydana getirmek, güçlükle söylemek, yaratmak, meydana getírmek,
ortaya çıkarmak, öne sürmek, yaratmak, meydana getirmek,
hervorgehen sonucu olmak [Verb], çıkmak, ileri gelmek, sonucu olmak, ileri gelmek, doğmak: anlaşılmak,

hervorheben belirtmek [Verb], vurgulamak [Verb], altını çizerek belirtmek [Verb], vurgulamak, belirtmek, vurgulamak, vurgulamak, belirtmek,

hervorholen

111
hervorkommen

hervorlocken

hervorquellen

hervorragen

hervorrufen sebep olmak [Verb], yol açmak [Verb], sebep olmak, yol açmak, doğurmak, uyandırmak, nedeni olmak, ileri gelmek, yol açmak, yol açmak, neden
olmak,
hervorspringen

hervorstechen

hervorstehen

hervorstürzen

hervortreten görünmek, gözükmek, çıkıntı oluşturmak,

sich hervortun

sich hervorwagen

hervorzaubern

hervorziehen

herziehen beriye çekmek [Verb],

hetzen kovalamak [Verb], acele ettirmek [Verb], çapmak [Verb], {köpekleri} saldırtmak, üşürmek, kovalamak, acele ettirmek, kışkırtmak, acele etmek, ara
bozmak, fesat çıkarmak, kovalamak, aceleye getirmek, acele ettirmek,
heucheln riyakarlık etmek [Verb], yalandan yapmak, taslamak, ikiyüzlülük etmek, ikiyüzlülük etmek, yalandan yapmak, taslamak,

heulen ulumak [Verb], ağlamak [Verb], feryat etmek [Verb], çenilemek [Verb], ulumak, ağlamak, ulumak, ağlamak,

hexen büyü yapmak [Verb], büyü yapmak,

hierbehalten

112
hierbleiben burada kalmak,

hierherbitten

hierherbringen

hierhergehören

hierherkommen

hierherschicken

hieven

hinabblicken

hinabsenken

hinabsteigen

hinabziehen

hinarbeiten

hinaufblicken

hinauffahren yukarı çıkmak,

hinaufgehen yukarı çıkmak, yukarı çıkmak, {fiyat vs.} yükselmek,

hinaufhelfen

hinaufklettern

hinaufkommen

hinauflaufen

hinaufreichen

hinaufschicken

113
hinaufschnellen

hinaufsehen

hinaufsetzen

hinaufsteigen yukarı çıkmak, yukarı çıkmak,

hinauftragen yukarı taşımak,

hinaufwerfen

sich hinaufwinden

hinaufziehen

hinausbefördern kapı dışarı etmek,

sich hinausbegen

sich hinausbeugen

hinausblicken

hinausbringen

hinausdrängen

hinauseilen

hinausfahren

hinausfallen

hinausfinden

hinausfliegen

hinausführen

hinausgehen dışarı gitmek [Verb], aşmak [Verb], dışarı gitmek, çıkmak, {pencere, vb.} açılmak, bakmak, aşmak, dışarı çıkmak,

114
hinausgelangen

hinausgreifen

hinaushalten

hinaushängen

hinausheben

hinausjagen

hinauskommen

hinauslassen

hinauslaufen dışarı koşmak [Verb], sonuçlanmak [Verb], amaçlamak [Verb], dışarı koşmak, {ile} sonuçlanmak,

hinauslehnen

hinausnehmen

hinausragen

hinausreichen

hinausrennen

hinausrücken

hinaufschaffen

hinausscheuchen

hinausschicken

hinausschieben dışarıya uzatmak [Verb], ertelemek [Verb], ertelemek, tehir etmek, ertelemek,

hinausschiessen

hinausschleichen

115
hinausschmuggeln

hinausschwimmen

hinaussehen

hinaussetzen

sich hinausstehlen

hinaussteigen

hinausstellen

hinausstrecken

hinausströmen

hinausstürzen dışarı fırlamak [Verb], dışarı atmak [Verb],

hinaustragen

sich hinaustrauen

hinaustreiben

hinaustreten

hinauswachsen daha büyük olmak [Verb], aşmak [Verb],

sich hinauswagen

hinausweisen

hinauswerfen dışarı atmak [Verb], dışarı atmak, kapı dışarı etmek, dışarı atmak, kapı dışarı etmek,

hinausziehen dışarı çekmek [Verb], uzatmak [Verb], geciktirmek [Verb], ertelemek [Verb], dışarı çekmek in Hinblick auf yüzünden, bakımından, göre im Hinblick auf
yüzünden, bakımından, göre,
sich hinausziehen

116
hinauszögern geciktirmek [Verb], ileriye atmak [Verb],

hindern yasaklamak [Verb], engellemek [Verb], rahatsız etmek [Verb], engellemek, engel olmak, mâni olmak, engellemek,

hindeuten işaret emek [Verb], göstermek [Verb], çaktırmak [Verb], çıtlatmak [Verb], işaret etmek, göstermek, sezdirmek, göstermek, işaret etmek, ima etmek,

hindrängen

sich hindurchfinden

hindurchgehen

hindurchsehen

hindurchziehen

hineilen

sich hineinbegeben

hineinblicken

hineinbohren

hineinbringen

sich hineindenken

hineindrängen

hieinfahren

hineinfallen

sich hineinfinden

hineinfliegen

hineingehen içeri girmek [Verb], içine sığmak [Verb], içeri girmek, içeri girmek,

hineingeraten istemeden bulaşmak, farkında olmadan karışmak,

117
hineingiessen

hineinhelfen

hineinjagen

hineinkommen

hineinkriechen

hineinlassen

hineinlaufen

hineinlegen içine koymak, yerleştirmek,

hineinleuchten

hineinmanövrieren

hineinpassen uymak, yakışmak,

hineinpfuschen

hineinpressen

hineinpumpen

hineinreden etkilemeye çalışmak [Verb], işlerine burun sokmak [Verb], işine karışmak, burnunu sokmak,

hineinregnen

hineinreichen

hineinreissen

hineinrufen

hineinschaffen

hineinschiessen

118
hineinschlagen

hineinschleichen

hineinschlingen

hineinschlüpfen

hineinscmuggeln

hineinschreiben

hineinschütten

hineinsehen

hineinsetzen

hineinspielen

hineinsprechen

hineinstecken içine sokmak, batırmak, daldırmak sich hineinsteigern kapılmak,

hineinstossen

hineinstürzen dalmak: içeriye dalmak [Verb], koşarak girmek [Verb],

hineintragen

hineintreiben

sich hineinversetzen

hineinwachsen içine uymak [Verb], alışmak [Verb], sevmek [Verb],

sich hineinwagen

hineinwerfen

hineinziehen içeri çekmek [Verb], karıştırmak [Verb], bulaştırmak [Verb], içine çekmek, {birini bir şeye} karıştırmak,

119
hineinzwingen

hinfahren araçla gitmek [Verb], {taşıtla} gitmek, {taşıtla} götürmek, gitmek, götürmek,

hinfallen yere düşmek [Verb], sendeleyip düşmek [Verb], yere düşmek, düşmek,

hinfinden

hinfliegen düşmek [Verb], yuvarlanmak [Verb],

hinführen götürmek, sevk etmek, {yol} çıkmak, götürmek,

sich hingeben

hingehen gitmek, {zaman} geçmek,

hingelangen

hingeraten

hingleiten

hinhalten uzatmak [Verb], sunmak [Verb], bekletmek [Verb], uzatmak, bekletmek,

hinhauen vazgeçmek [Verb], uzanmak [Verb],

hinken topallamak [Verb], aksamak [Verb], topallamak, aksamak, topallamak, aksamak,

sich hinknien

hinkommen

hinlaufen

hinlegen {bir yere} yatırmak, koymak sich hinlegen yere yatmak, uzanmak, koymak, yatırmak, de. yatmak, uzanmak,

hinleiten

hinlenken

120
hinnehmen katlanmak [Verb], tahammül etmek [Verb], katlanmak, tahammül etmek, hazmetmek, {yalan vs.} yutmak, sineye çekmek, göz yummak, aldırış
etmemek,
hinneigen

hinreichen yetmek, elini uzatmak,

hinreisen hayran bırakmak [Verb], heyecanlandırmak [Verb], heyecanlandırmak, coşturmak sich hinreißen lassen kapılmak,

hinreissen

hinrichten infaz etmek [Verb], hazırlamak [Verb], idam etmek, idam etmek,

hinrücken

hinsagen

hinschaffen

hinschicken

hinschieben

hinschielen

hinschlagen düşmek [Verb],

sich hinscleichen

sich hinschleppen

hinschreiben

hinsehen {bir yere} bakmak in dieser Hinsicht bu bakımdan in Hinsicht auf bakımından,

hinsetzen koymak [Verb], oturmak [Verb], de. oturmak,

sich hinsetzen oturmak [Verb],

hinstarren

121
hinstellen koymak [Verb], dikilmek [Verb], koymak, dikmek sich hinstellen dikilmek, {dik olarak} koymak, dikmek,

sich hinstellen dikilmek [Verb],

hinsteuern

hinstrecken

sich hinstrecken

hinstörmen

hinstürzen yere düşmek [Verb], koşmak [Verb],

hintansetzen ihmal etmek [Verb], dikkate almamak [Verb],

hintenüberfallen

hüntenüberkippen

hinterbringen gammazlamak [Verb],

hintereinanderfahren

hintereinandergehen

hinterfragen

hintergehen aldatmak, aldatmak, ihanet etmek,

hinterherblicken

hinterherfahren

hinterhergehen

hinterherhinken

hinterherkommen

hinterherlaufen

122
hinterherschicken

hinterlassen geride bırakmak [Verb], geri bırakmak, geride {arkada} bırakmak: miras bırakmak, bırakmak,

hinterlegen depo etmek, yatırmak, depo etmek, yatırmak, bırakmak,

hintertreiben suya düşürmek, boşa çıkarmak,

hinterziehen zimmetine geçirmek [Verb], zimmetine geçirmek, {vergi} kaçırmak,

hintragen

hintreiben

hintreten

hinüberblicken

hinüberbringen

hinüberfahren

hinüberführen

hinübergehen öteye geçmek,

hinüberhelfen

hinüberkommen

hinüberlassen

hinüberreichen

hinüberrufen

hinüberschicken

hinüberschwimmen

hinübersehen

123
hinüberspringen

hinübersteigen

hinüberwechseln

hinüberwerfen

hinüberziehen

hinundherbewegen

hinunderfahren

hinundhergehen

hinundherpendeln

sich hinunterbegeben

hinunterblicken

hinunterbringen aşağı indirmek,

hinunterfahren

hinunterfallen

hinunterführen

hinuntergehen aşağı inmek, aşağı inmek, {fiyat vs.} düşmek,

hinunterjagen

hinunterkippen

hinunterklettern

hinunterkommen

hinunterlassen

124
hinunterlaufen aşağı koşmak,

hinunterreichen

hinunterrutschen

hinunterschlingen

hinunterschlucken yutmak, yutmak,

hinuntersehen

hinunterspringen

hinunterspülen

hinunterstürzen

hinuntertragen

hinunterwerfen

hinunterziehen

sich hinunterziehen

sich hinwagen

hinwegbrausen

hinweggehen görmezlikten gelmek [Verb],

hinweghelfen {üstünden} atlatmak,

hinwegkommen aşmak [Verb], yenmek [Verb],

hinweglesen

hinwegsehen göz yummak [Verb], görmezlikten gelmek, göz yummak sich hinwegsetzen über aldırış etmemek, dikkate almamak, riayet etmemek,

sich hinwegsetzen

125
hinwegtäuschen

hinwegtrösten

hinweisen göstermek [Verb], işaret etmek [Verb], göstermek, işaret etmek, işaret etmek, dikkatini çekmek,

sich hinwenden

hinwerfen düşürmek [Verb], sermek [Verb], {yere} düşürmek, fırlatmak, sermek sich hinziehen uzamak, sürmek, sürüncemede kalmak,

hinwirken

hinzählen

hinzeigen

hinziehen uzatmak [Verb], savsaklamak [Verb], de. uzamak, gecikmek,

sich hinziehen

hinzielen amaçlamak,

hinzubekommen

sich hinzudenken

hinzudichten

hinzufügen eklemek [Verb], katmak [Verb], ilave etmek [Verb], eklemek, katmak, ilave etmek, eklemek, katmak, eklemek, katmak, ilave etmek,

hinzugeben

sich hinzugesellen

hinzukommen

hinzunehmen

hinzusetzen

hinzuverdienen

126
hinzuzählen

hinzuziehen danışmak [Verb], görüşünü almak [Verb],

hissen yelken açmak [Verb], bayrak çekmek [Verb], {bayrak} çekmek, {yelken} açmak,

hobeln rendelemek [Verb], planya etmek [Verb], yontmak [Verb], çentmek [Verb], rendelemek, planya etmek, rendelemek, rendeleme,

hochachten saygı göstermek, hürmet etmek, saymak, saygı göstermek,

sich hocharbeiten

hochbiegen

hochblicken

hochbringen ilerletmek, kalkındırmak,

hochdrehen

hochfahren yukarıya çıkmak [Verb], korkuyla sıçramak [Verb],

hochfliegen

hochgehen yukarı gelmek [Verb], öfkelenmek [Verb],

hochhalten yukarı kaldırmak,

hochheben yukarı kaldırmak,

hochklappen

hochkrempeln

hochnehmen

hochragen

hochreissen

hochschiessen

127
hochschlagen

hochschnellen

hochschrauben

hochspielen

hochspringen

hochstapeln

hochstellen

hochstemmen

hochtragen

hochtreiben

hochwerfen

hochwinden

hochziehen

sich hochziehen

hocken sırtına çıkmak [Verb], büzülerek oturmak [Verb], çömelmek,

hoffen ummak [Verb], beklemek [Verb], ummak, umut etmek, ümit etmek, ummak,

höherschrauben

höhlen

höhnlächeln

höhnlachen

höhnsprechen

128
hökern

holen nefes almak [Verb], almak [Verb], getirmek [Verb], çağırmak [Verb], nezle olmak [Verb], nefes almak, bulup getirmek, alıp getirmek, gidip getirmek,
{soluk} almak, {doktor, vb.} çağırmak, alıp gitmek, {doktor} çağırmak,
sich holen nezle olmak [Verb],

holpern sarsılarak gitmek [Verb], sarsılarak gitmek,

honorieren ücretini vermek [Verb], ödemek, ücretini vermek, ücret vermek, ödeme yapmak,

hoppeln

horchen kulak vermek [Verb], dinlemek [Verb], dinlemek, kulak asmak, dinlemek, kulak vermek,

hören işitmek [Verb], duymak [Verb], dikkatle dinlemek [Verb], işitmek, duymak auf jdn hören sözünü dinlemek vom Hörensagen kulaktan dolma, işitmek,
duymak,
horsten yuvalamak [Verb],

horten saklamak [Verb], istiflemek [Verb], istif etmek,

huldigen biat etmek, bağlılığını bildirmek,

humpeln aksamak [Verb], topallamak [Verb], aksamak, topallamak,

hungern aç kalmak [Verb], acıkmak, acıkmak,

hupen korna çalmak [Verb], korna çalmak, klakson çalmak, korna çalmak,

hüpfen sekmek [Verb], sıçramak [Verb], hoplamak [Verb], hoplamak, zıplamak, sıçramak, hoplamak, sıçramak,

huren fahişelik yapmak [Verb],

huschen koşup gitmek [Verb], sessizce gitmek,

hüsteln hafif hafif öksürmek [Verb],

husten göğüs nezlesi [Nomen], öksürmek [Verb], küçümsemek [Verb], öksürük, öksürmek, öksürük, öksürmek,

hüten bakmak [Verb], gözetmek [Verb], sakınmak [Verb], korumak, saklamak, bakmak, nezaret etmek sich hüten vor -den sakınmak, korumak, saklamak,
de, sakınmak,

129
sich hüten sakınmak [Verb],

hypnotisieren hipnotize etmek [Verb], hipnotize etmek, ipnotize etmek, hipnotize etmek,

idealisieren idealize etmek [Verb], ülküleştirmek [Verb],

identifizieren kimliğini belirlemek [Verb], teşhis etmek [Verb], kimliğini saptamak, tanımak, teşhis etmek, aynı saymak, bir tutmak, fark gözetmek, özdeşleştirmek,
kimliğini saptamak tanımak, özdeleştirmek,
ignorieren görmezliğe gelmek [Verb], bilmezlikten gelmek, görmezlikten gelmek, bilmemezlikten gelmek, görmemezlikten gelmek,

illuminieren ışıklarla donatmak [Verb], aydınlatmak [Verb], ışıklandırmak [Verb],

illustrieren resimlendirmek [Verb], açıklamak [Verb], resimlemek, resimlerle süslemek, açıklamak,

imitieren taklit etmek [Verb], benzetmek [Verb], taklit etmek, taklit etmek,

immigrieren göç etmek [Verb], iltica etmek [Verb],

immunisieren

impfen aşı yapmak [Verb], aşılamak [Verb], aşılamak, aşı yapmak,

imponieren etkilemek [Verb], {birini} etkilemek,

imprägnieren sugeçirmez yapmak,

improvisieren doğaçtan söylemek [Verb], doğaçtan söylemek, hemen yapıvermek, hazırlayıvermek, irticalen söylemek, doğaçtan söylemek,

indoktrinieren ideolojik açıdan etkilemek,

industrilisieren

infiltrieren aklına koymak [Verb], parçalamak [Verb],

informieren bilgi vermek [Verb], haber vermek [Verb], haber almak [Verb], bilgi almak [Verb], haber vermek, bilgi vermek, haberdar etmek sich informieren bilgi
edinmek, malumat almak, haber almak, bilgi vermek, haberdar etmek, de. bilgi edinmek, haber vermek, bilgi vermek, bilgilendirmek,
inhaftieren tutuklamak [Verb], tutuklamak, tutuklamak,

inhalieren içine çekmek, {dumanı} içine çekmek,

130
injizieren

inkriminieren suçlamak [Verb],

inserieren ilan vermek [Verb], {gazeteye} ilan vermek, gazeteye ilan vermek,

inspirieren ilham vermek [Verb], canlandırmak [Verb],

inspizieren teftiş etmek [Verb], denetlemek [Verb],

installieren yerleştirmek [Verb], kurmak [Verb], cihazlandırmak [Verb], tesis etmek, döşemek,

instrumentieren

inszenieren sahnelemek [Verb], düzenlemek [Verb], sahneye koymak, sahnelemek, sahneye koymak, oyunlamak,

integrieren birleştirmek [Verb],

intensivieren

interessieren ilgilendirmek [Verb], ilgilendirmek sich interessieren ilgilenmek, ilgilendirmek, de. ilgilenmek,

sich interessieren

internieren enterne etmek [Verb], gözaltına almak,

interpolieren

interpretieren açıklamak [Verb], anlam vermek [Verb], yorumlamak, tefsir etmek, yorumlamak,

interpunktieren Satzzeichen setzen,

interviewen görüşme yapmak [Verb], görüşme yapmak, mülakat etmek,

intonieren çalmaya başlamak [Verb],

intrigieren entrika çevirmek [Verb], iş karıştırmak [Verb],

investieren para yatırmak [Verb], {para} yatırmak, {para} yatırmak, yatırım yapmak,

irisieren renkten renge girmek [Verb],

131
ironisieren alay etmek [Verb],

irreführen yolunu şaşırtmak [Verb], yolunu şaşırtmak, aldatmak, yanıltmak, yolunu şaşırtmak, aldatmak, yanıltmak,

irreleiten

irremachen aklını karıştırmak [Verb], şaşırtmak, kafasını karıştırmak, şaşırtmak,

irren yoldan ayrılmak [Verb], sapkın olmak [Verb], çavmak [Verb], yanılmak [Verb], yanılmak, aldanmak, yolunu şaşırmak, de. yanılmak, aldanmak,

sich irren yanılmak [Verb],

irritieren rahatsız etmek [Verb], şaşırtmak [Verb], kızdırmak [Verb], şaşırtmak, aklını karıştırmak,

isolieren ayırmak [Verb], yalıtmak [Verb], izole etmek [Verb], ayırmak, tecrit etmek, yalıtmak, izole etmek, yalıtmak, izole etmek,

jagen izlemek [Verb], ava çıkmak [Verb], avlanmak, acele etmek, koşmak, avlamak, kovmak, kovalamak, peşine düşmek, avlanmak, avlamak,

sich jähren yılını doldurmak [Verb],

jammern feryat etmek [Verb], inlemek [Verb], yakınmak [Verb], dırıldamak [Verb], feryat etmek, figan etmek, sızlanmak, yakınmak es jammert jdn birini
acındırmak, feryat etmek,
jäten kötü otları ayıklamak [Verb], yolma,

jauchzen sevinçle bağırmak [Verb], gösteri yapmak [Verb], sevinçle bağırmak,

jaulen ulumak [Verb], ağlamak [Verb], ulumak, ulumak,

jetten

jodeln tiz sesle şarkı söylemek,

joggen

johlen bağırıp çağırmak,

jonglieren hokkabazlık yapmak [Verb], hokkabazlık etmek,

jubeln gösteri yapmak [Verb], sevinçle bağırmak [Verb], sevinçten uçmak, sevinçten çığlık atmak, tezahürat yapmak, sevinçten çığlık atmak,

132
jucken kaşınmak [Verb], rahatsız etmek [Verb], üzmek [Verb], kaşınmak, kaşındırmak, kaşıntı, kaşınmak,

jungen doğurmak [Verb], yavrulamak [Verb],

justieren düzeltmek [Verb], ayarlamak [Verb], değerini ölçmek [Verb],

kacheln çinilerle kaplamak [Verb], çini kaplamak,

kahlfressen

kahlscheren

kalauern

kalben doğurmak [Verb], parçalar kopmak [Verb], buzağılamak,

kalken kireç sürmek [Verb], kireçle badanalamak [Verb],

kalkulieren hesap etmek [Verb], düşünmek [Verb], hesaplamak,

kaltbleiben sakin olmak, soğukkanlılığını yitirmemek,

kämmen taramak [Verb], taraklamak [Verb], ditmek [Verb], taranmak [Verb], taramak, ditmek, taraklamak, taramak, de. taranmak, saçını taramak, taramak,

kämpfen savaş yapmak [Verb], çırpınmak [Verb], savaşmak, çarpışmak, muharebe etmek, mücadele etmek, savaşmak, çarpışmak,

sich kämpfen

kampieren geceyi açıkta geçirmek [Verb],

kanalisieren kanalizasyon yapmak [Verb], kanalizasyon yapmak, kanalize etmek, kanalizasyon yapmak,

kandidieren adaylığını koymak [Verb], adaylığını koymak, namzetliğini koymak, adaylığını koymak,

kononisieren

kanten ekmek dilimi [Nomen], façetalı olarak yontmek [Verb],

kapern el koymak [Verb], ele geçirmek [Verb], zapt etmek, ele geçirmek,

kapieren anlamak [Verb], kavramak [Verb], anlamak, kavramak, kavramak, anlamak,

133
kapitalisieren

kapitulieren teslim olmak [Verb], vazgeçmek [Verb], teslim olmak, silahları bırakmak, teslim olmak,

sich kaprizieren

kaputtmachen bozmak [Verb], parçalamak [Verb], bozmak, kırmak, parçalamak, hırpalamak, canına okumak, kırmak, bozmak,

karambolieren çarpışmak [Verb], karambol yapmak [Verb],

kargen çok cimri olmak [Verb],

karikieren karikatürünü yapmak [Verb], karikatürize etmek [Verb], karikatürize etmek, karikatürünü yapmak, karikatürize etmek,

karren yük arabası [Nomen], yük arabasıyla taşımak, el arabaları, yük arabaları,

kartographieren

kassieren almak [Verb], tahsil etmek [Verb], {para} almak, tahsil etmek, {para} tahsil etmek,

kastrieren hadımlaştırmak [Verb], iğdiş etmek [Verb], enemek, iğdiş etmek, hadım etmek,

katapultieren

kategorisieren kategorilere ayırmak [Verb], sınıflandırmak [Verb], kategorize etmek, sınıflamak,

katzbuckeln yaltaklanmak [Verb],

kauen çiğnemek [Verb], çiğnemek, çiğnemek,

kauern çömelmek [Verb], çöküp oturmak [Verb], çömelmek, büzülmek, çömelmek,

sich kauern çöküp oturmak [Verb],

kaufen satın almak [Verb], rüşvet yedirmek [Verb], hesap sormak [Verb], taksitle satın almak, satın almak, satın almak, taksitle almak,

kegeln bowling oynamak [Verb], kiy oynamak [Verb], kiy oynamak,

kehren çevirmek [Verb], yöneltmek [Verb], çevirmek, döndürmek, süpürmek sich an etw nicht kehren {bir şeye} kulak asmamak, aldırış etmemek, önem
vermemek, iplememek, süpürmek, çevirmek,

134
sich kehren

kehrtmachen geri dönmek [Verb], dönmek, yüz geri etmek, yarım çark yapmak, geri dönmek, dönmek,

keifen bağırıp çağırmak [Verb], hırlamak [Verb], azarlamak, bağırıp çağırmak, azarlama,

keilen kamalamak [Verb], dövüşmek [Verb], kamalamak sich keilen dövüşmek, kamalamak, takoz koymak,

keimen filizlenmek [Verb], gelişmek [Verb], çimlenmek, çimlenmek, filizlenmek, çimlenmek, filizlenmek, bitmek, sürmek,

keltern cendereden sıkmak,

kennen bilmek [Verb], tanımak [Verb], tanımak, bilmek, tanımak, bilmek, tanımak, bilmek,

kennenlernen tanışmak [Verb], tanımak, tanışmak sich kennenlernen tanışmak, tanımak, öğrenmek,

kennzeichnen işaret etmek [Verb], karakterize etmek [Verb], işaret etmek, karakterize etmek, vasıflandırmak, işaretlemek, mimlemek, karakterize etmek,
işaretlemek, markalamak,
kentern devrilmek [Verb], alabora olmak [Verb], alabora olmak, devrilmek, alabora etmek, alabora olmak, ters dönmek,

kerben çentik açmak [Verb], çentmek, kertmek etw auf dem Kerbholz haben bir suç işlemiş olmak,

ketten zincirlemek [Verb], bağlamak [Verb], zincirlemek, zincirlemek,

keuchen solumak [Verb], {ıkıl ıkıl} solumak, solumak,

kichern kıkır kıkır gülmek [Verb], kıkır kıkır gülmek, kıs kıs gülmek, kıkır kıkır gülmek,

kidnappen kaçırmak [Verb], adam kaçırmak,

kippen devrilir gibi olmak [Verb], devrilmek, devirmek, devrilmek: devirmek, devirmek, devrilmek, tumba etmek,

kitten yapıştırmak [Verb], macunlamak [Verb], macunlamak,

kitzeln kaşımak [Verb], gıdıklamak [Verb], gıdıklamak, gıdıklamak,

klaffen aralık kalmak [Verb], havlamak [Verb], aralık kalmak, havlamak, bağırıp çağırmak, havlamak, gürlemek, kısık seslerle havlamak, aralık kalmak,

kläffen aralık kalmak [Verb], havlamak [Verb], aralık kalmak, havlamak, bağırıp çağırmak, havlamak, gürlemek, kısık seslerle havlamak, aralık kalmak,

135
klagen yakınmak [Verb], inlemek [Verb], dava açmak [Verb], dırıldamak [Verb], şikâyet etmek, yakınmak, sızlanmak, inlemek, haykırmak, dava açmak,
şikayet etmek, yakınmak, huk. dava açmak,
klammern kenetlemek [Verb], mandallamak [Verb], sarılmak [Verb], kenetlemek, mandallamak sich klammern sarılmak, yapışmak,

sich klammern sarılmak [Verb],

klappen takırdamak, işi yolunda olmak, vurmak, {işi} yolunda gitmek,

klappern takırdamak [Verb], reklam yapmak [Verb], çangırdamak [Verb], takırdamak, şangırdamak, çıngırdamak, takırdamak, tıkırdamak, şakırdamak,

klären açmak [Verb], aydınlanmak [Verb], aydınlatmak, temizlemek, tasfiye etmek, berraklaştırmak sich klären aydınlanmak, berraklaşmak, durulmak,
aydınlatmak, açıklamak, de. aydınlanmak, durultmak, temizlemek, arıtmak, tasfiye etmek,
klarmachen berraklaştırmak [Verb], anlatmak [Verb], açıklamak [Verb], {gemi} denize hazırlanmak jdm etw klarmachen anlatmak, açıklamak,

klarsehen iyice anlamış olmak,

klarspülen son durulama,

klarstellen açıklamak, izah etmek,

klatschen dedikodu yapmak [Verb], şamar atmak [Verb], çırpmak [Verb], şakırdamak, şaklamak, el çırpmak, alkışlamak, dedikodu yapmak, çekiştirmek,
ardından konuşmak, dedikodu etmek, alkışlamak,
kleben yapıştırmak [Verb], tutturmak [Verb], yapıştırmak, yapıştırmak, yapıştırmak, yapışmak,

klebenbleiben yapışıp kalmak [Verb], sınıfta kalmak [Verb],

kleckern leke yapmak [Verb], leke bırakmak, üstünü kirletmek,

klecksen lekelenmek [Verb], lekelenmek, kötü resim yapmak,

kleiden giydirmek [Verb], şekil vermek [Verb], donanmak [Verb], giyinmek [Verb], giydirmek, yakışmak, gitmek sich kleiden giyinmek, giydirmek, yakışmak, iyi
gitmek, de. giyinmek,
kleinhacken doğramak, kıymak,

kleinmachen

kleinschneiden küçük küçük kesmek, doğramak,

kleinstellen

136
klemmen sıkıştırmak [Verb], çalmak [Verb], sıkıştırmak, sıkışmak, çalmak, aşırmak, sıkmak, sıkıştırmak, sıkışmak,

klettern tırmanmak [Verb], yükselmek [Verb], tırmanmak, tırmanmak,

klicken çat etmek,

klimatisieren iklimlemek [Verb], havalandırmak, iklimlemek,

klimpern çınlamak [Verb], tınlamak [Verb], tıngırdamak, tıngırdatmak, tıngırdamak, piyanoda kötü sesler çıkarma, piyanoyu kötü çalma,

klingeln çıngırağı çekmek [Verb], zil çalmak [Verb], çıngırağı çekmek, zili çalmak, {zili} çalmak,

klingen çangırdama [Nomen], çıngırtı [Nomen], tınlamak [Verb], çınlamak [Verb], çalmak [Verb], yayılmak [Verb], çangırdamak [Verb], tınlamak, çınlamak,
çınlamak, tınlamak,
klirren çangırdama [Nomen], çıngırtı [Nomen], takırdamak [Verb], zangırdamak [Verb], çangırdamak [Verb], takırdamak, şakırdamak, zangırdamak,
takırdamak, şakırdamak,
klopfen dak [Nomen], çalış [Nomen], çarpmak [Verb], dövmek [Verb], döğmek [Verb], çekirdemek [Verb], dövmek, vurmak, {kalp} çarpmak, zonklamak es
klopft kapı çalıyor jdm auf die Schulter klopfen birinin omuzuna hafifçe vurmak, vurmak,
klügeln düşünüp taşınmak [Verb], enginlere dalmak [Verb],

klumpen topak [Nomen], yığın [Nomen], pıhtı [Nomen], toplaşmak [Verb], pıhtılaşmak [Verb], topak, pıhtı, külçe, yığın, topaklaşmak, pıhtılaşmak, topak [-],
külçe [-], topak, külçe,
knabbern çenetleme [Nomen], kemirmek [Verb], yemek [Verb], çenetlemek [Verb], kemirmek, kemirmek, kemirmek,

knacken çenetleme [Nomen], çıtırtı [Nomen], çatırdamak [Verb], çözmek [Verb], çekirdemek [Verb], çenetlemek [Verb], çıtlatmak [Verb], çatırdamak,
çıtırdamak, {ceviz, vb.} kırmak, {kasa, vb.} zorla açmak, çatırdamak, kırmak, çatırdamak,
knallen patlamak [Verb], fırlatmak [Verb], çırpmak [Verb], patlamak, çatlamak, patlamak, çatlamak,

knarren gıcırdamak [Verb], gıcırdamak, gıcırdamak, gıcırdamak,

knattern çıtırtı [Nomen], takırdamak [Verb], çıtırdamak [Verb], {ateş} çıtırdamak, çatırdamak, takırdamak, takırdamak, çatırdamak,

knebeln zorla engellemek [Verb], ağzını tıkamak, zorla engellemek, ağzını tıkamak,

kneifen cimcik [Nomen], çimdiklemek [Verb], sıvışmak [Verb], çimdiklemek, kesme almak, kaçmak, çimdiklemek, çimdiklemek,

kneten delk [Nomen], yoğurmak [Verb], şekil vermek [Verb], cıvıklamak [Verb], delketmek [Verb], yoğurmak, yoğurmak, hamur yapmak,

knicken çatlamak [Verb], kırmak [Verb], kırmak, bükmek, kırılmak geknickt sein morali bozuk olmak, kırmak, kırılmak, kırılmak, kıvrılmak,

137
knicksen reverans yapmak [Verb], selamlamak [Verb], reverans yapmak, reverans yapmak,

knien diz çökmek [Verb], yalvarmak [Verb], dizleri üzerine çökmek [Verb], diz çökmek, diz çökmek, diz çökmek,

knipsen fotoğraf çekmek [Verb], {bilet} delmek, zımbalamak, fotoğraf çekmek, fotoğraf çekmek, delmek, zımbalamak, delmek, zımbalamak, fotoğrafını
çekmek,
knirschen çıtırtı [Nomen], gıcırdatmak [Verb], gıcırdamak mit den Zähnen knirschen dişlerini gıcırdatmak, gıcırdamak, çatırdamak, gıcırdamak, çatırdamak,

knistern cazırtı [Nomen], cızıltı [Nomen], cızırtı [Nomen], çatırdamak [Verb], kıtırdamak [Verb], hışırdamak [Verb], çekirdemek [Verb], çıtırdamak, kıtırdamak,
çıtır çıtır yanmak, hışırdamak, çıtırdamak,
knittern buruşturmak [Verb], buruşmak, buruşmak, buruşmak,

knobeln çıkarmağa çalışmak [Verb],

knöpfen düğmelemek [Verb], iliklemek [Verb], iliklemek, düğmelemek, iliklemek, iliklemek,

knospen tomurcuklanmak [Verb], tomurcuklanmak, tomurcuklar,

knoten düğüm [Nomen], saç topuzu [Nomen], ur [Nomen], deniz mili [Nomen], deren [Nomen], düğümlemek [Verb], düğüm, boğum, ur, şişkinlik, saç
topuzu, düğümlemek, düğüm [-], düğümlemek, düğüm, boğum,
knuffen yumruklamak [Verb], yumruklamak,

knüllen buruşturmak [Verb],

knüpfen bağlamak [Verb], bağlamak, düğmelemek, ilmek, bağlamak, düğümlemek, bağlamak, düğümlemek,

knüppeln

knurren hırlamak [Verb], mırıldanmak [Verb], guruldamak [Verb], dırıldamak [Verb], hırlamak, hırıldamak, mırıldanmak, guruldamak, gur gur etmek, hırlamak,
homurdanmak, guruldamak,
knuspern gevrek gevrek yemek [Verb],

kochen yemek pişirmek [Verb], kaynamak [Verb], pişirmek, kaynatmak, pişmek, kaynamak, pişirmek, kaynatmak, pişirme, kaynatma,

ködern yemlemek,

kodieren kodlama,

kohlen atıp tutmak [Verb], maval okumak [Verb],

138
kokettieren şuhluk etmek [Verb], cilvelenmek [Verb], flört etmek,

kollaborieren birlikte çalışmak [Verb],

kollern gurklamak [Verb], guruldamak [Verb], kızmak [Verb], öfkelenmek [Verb],

kollidieren çarpmak [Verb], çarpışmak, çatışmak, çakışmak, aynı zamana rastlamak,

kolonisieren sömürge kurmak [Verb], sömürge kurmak, sömürgesi altına almak,

kolorieren renk vermek [Verb],

kombinieren birleştirmek [Verb], çakmak [Verb], birleştirmek, birleştirmek,

kommandieren yönetmek [Verb], komut vermek [Verb], komuta etmek, kumanda etmek, emir vermek, komuta etmek, emretmek,

kommen yaşlanmak [Verb], gitmek [Verb], gelmek [Verb], kazanmak [Verb], yaramak [Verb], yakınlaşmak [Verb], yaklaşmak [Verb], düzelmek [Verb], ilerlemek
[Verb], başarı kaydetmek [Verb], farkına varmak, gelmek, yaklaşmak, varmak, ulaşmak, olmak, vukua gelmek, çıkmak, gitmek jdm frech kommen
arsızlaşmak, ukalalık etmek, gelme, geliş, çağırmak, getirtmek nichts auf jdn kommen lassen üzerine toz kondurmamak nichts auf etw kommen lassen
üzerine toz kondurmamak um etw kommen bir şeyinden olmak, kaybetmek unter ein Auto kommen araba altında kalmak,
kommentieren açıklamak [Verb], yorumlamak [Verb], yorumlamak, yorum yapmak, yorumlamak,

kommerzialisieren

kompensieren denkleştirmek [Verb], dengelemek, telafi etmek,

komplizieren karıştırmak [Verb], ağırlaştırmak [Verb], ciddileşmek [Verb], dallandırmak [Verb], çatallaştırmak [Verb], çetinleştirmek [Verb], karıştırmak,
güçleştirmek, zorlaştırmak, karıştırmak, güçleştirmek,
komponieren bestelemek [Verb], şekillendirmek [Verb], bestelemek, bestelemek,

komprimieren sıkıştırmak [Verb], özetlemek [Verb],

kompromittieren küçük düşürmek [Verb], rezil etmek [Verb], rezil etmek, küçük düşürmek,

kondolieren taziyede bulunmak [Verb], başsağlığı dilemek, taziyede bulunmak, başsağlığı dilemek,

konferieren görüşmek [Verb], konferans vermek [Verb], görüşmek, müzakere etmek,

konfirmieren doğrulamak [Verb], Protestan cemaatine kabul etmek,

139
konfrontieren yüzleştirmek [Verb], karşılaştırmak [Verb], yüzleştirmek, yüzleştirmek, karşı karşıya getirmek,

konjugieren çekmek [Verb], fiil çekmek, {fiil} çekmek,

konkretisieren somutlaştırmak [Verb], canlandırmak [Verb],

konkurrieren rekabet etmek [Verb], rekabet etmek, yarışmak, rekabet etmek, yarışmak,

können yetenek [Nomen], beceri [Nomen], bilmek [Verb], anlamak [Verb], -ebilmek, -abilmek, bilmek, anlamak, başarmak, becermek das kann sein bu
mümkün ich kann nicht mehr devam edemem, yetenek, kabiliyet, Almanca biliyor musunuz?, bakmaya doyamamak, oyunculuk yeteneği, -ebilmek, -
abilmek, yetenek [-],
konservieren konserve yapmak [Verb], korumak [Verb], konserve yapmak, korumak, saklamak, muhafaza etmek, konserve yapmak, korumak, saklamak,

konspirieren komplo düzenlemek [Verb],

konstatieren saptamak [Verb], belirtmek [Verb],

konsternieren

kontituieren

konstruieren resmetmek [Verb], düzenlemek [Verb], inşa etmek [Verb], uydurmak [Verb], inşa etmek, yapmak, kurmak, çizmek, resmetmek, {cümle} kurmak,
düzenlemek, tertip etmek, kurmak, oluşturmak, yapmak,
konsultieren danışmak [Verb], konsültasyon yapmak [Verb], danışmak, istişare etmek,

kontern tersine çevirmek [Verb], karşı akın düzenlemek, kontra yumruk atmak,

kontrastieren karşıtlık göstermek [Verb],

konvertieren din değiştirmek [Verb], çevirmek [Verb],

sich konzentrieren konsantre olmak,

konzipieren tasarlamak [Verb], tasarlamak, kaleme almak,

kooperieren ortak çalışmak [Verb],

koordinieren düzenlemek [Verb], bağlamak [Verb],

köpfen kafasını kesmek [Verb], kafasını kesmek, kellesini uçurmak, boynunu vurmak, {topa} kafa atmak,

140
kopieren kopya çekmek [Verb], kopya etmek [Verb], suretini çıkarmak, kopya etmek, kopya çekmek, kopya etmek, taklit etmek, kopya etmek,

koppeln bağlamak [Verb], bir araya bağlamak, bir araya bağlamak, bağlamak,

korrelieren

korrespondieren mektuplaşmak [Verb], bağdaşmak [Verb], yazışmak, mektuplaşmak, uymak, uyuşmak, mektuplaşmak, yazışmak,

korrigieren düzeltmek [Verb], düzeltmek, tashih etmek, düzeltmek, düzeltmek,

korrumpieren bozulmak [Verb], rüşvet vermek [Verb], yoldan çıkarmak [Verb], ahlakını bozmak, rüşvet vermek,

kosten masraflar [Nomen], fiyatlar [Nomen], fiyatında olmak [Verb], harcamada bulunmak [Verb], harcamalar, mal olmak, değerinde olmak, etmek, tadına
bakmak, mal olmak, para etmek, tatmak, {ç.} harcamalar, masraflar, masraflar,
sich kostümieren

krabbeln gıdıklamak [Verb], sürünmek [Verb], sürünmek, tırmanmak, sürünmek, sürünmek,

krachen cızıltı [Nomen], cızırtı [Nomen], çıtırtı [Nomen], çekişmek [Verb], patlamak [Verb], çekirdemek [Verb], çatlamak, patlamak, çatırdamak sich krachen
kavga etmek, çekişmek, çatırdamak, gümbürdemek,
krächzen kısık sesle konuşmak [Verb], gaklamak [Verb], gaklamak, gaklamak {karga},

kräftigen güçlendirmek [Verb], kuvvetlendirmek [Verb], güçlendirmek, kuvvetlendirmek, kuvvetlendirmek,

krähen ötmek [Verb], {horoz} ötmek, ötmek {horoz},

krallen sıkı sıkı yapışmak [Verb],

sich krallen

krampfen kuvvetlice kavramak [Verb],

sich krampfen

kränkeln biraz hasta olmak [Verb], hastalıklı olmak,

kranken hasta olmak [Verb], üzmek [Verb], mustarip olmak, gücendirmek, incitmek, rencide etmek, incitmek, kalbini kırmak, gücendirmek,

kränken hasta olmak [Verb], üzmek [Verb], mustarip olmak, gücendirmek, incitmek, rencide etmek, incitmek, kalbini kırmak, gücendirmek,

141
kratzen kazımak [Verb], tırmalamak [Verb], cızırdamak [Verb], rahatsız olmak [Verb], kaşımak, kazımak, tırmalamak, kaşımak, {kedi} tırmalamak, dalamak, de.
kaşınmak,
kraulen okşamak [Verb], krol yüzmek,

kräuseln çırpıntı [Nomen], kıvırmak [Verb], kıvırmak, kıvırcık yapmak sich kräuseln kıvrılmak, kıvırcık olmak, harelenmek, kıvırcıklaşmak,

krausen kıvırmak [Verb],

kreieren yaratmak [Verb], meydana getirmek [Verb],

kreischen gıcırdamak [Verb], cırlamak [Verb], cıyaklamak, gıcırdamak, yaygara koparmak, avaz avaz bağırmak,

kreiseln topaç çevirmek [Verb],

kreisen cevelan [Nomen], çevrinti [Nomen], daire çizmek [Verb], doğum sancıları çekmek [Verb], dönmek, dolaşmak, deveran etmek, dönmek, dolaşmak,
dönmek, dolaşmak,
krempeln taraklamak [Verb],

krepieren ölmek [Verb], patlamak [Verb], ölmek, gebermek, nalları dikmek, kuyruğu titretmek, ölmek, gebermek,

kreuzen çaprazlamak [Verb], karşılaşmak [Verb], kesişmek [Verb], melezlemek [Verb], çaprazlanmak [Verb], çaprazlamak, çapraz kavuşturmak, melezlemek,
rüzgâra karşı volta vurmak, {kol} çaprazlamak, kavuşturmak, {yol} kesmek, melezlemek, de. kesişmek,
sich kreuzen çaprazlanmak [Verb],

kreuzigen haçlamak [Verb], çarmıha germek, çarmıha germek,

kribbeln gidişmek [Verb], kaynaşmak [Verb],

kriechen dalkavukluk etmek [Verb], sürünmek [Verb], görünmek, dalkavukluk etmek, el etek öpmek, sürünmek, yüzey sızıntısı,

kriegen başarmak [Verb], bitirmek [Verb], almak [Verb], almak, elde etmek, dayak yemek, sopa yemek, elde etmek, almak,

kriminalisieren

kringeln çok gülmek [Verb], pürçeklenmek [Verb],

kriseln

sich kristallisieren

142
kritisieren eleştirmek [Verb], kusur aramak [Verb], eleştirmek, tenkit etmek, kusur bulmak, eleştirmek,

kritteln ukalaca davranmak [Verb], kusur bulmak,

kritzeln karalamak [Verb], kargacık burgacık yazmak, kargacık burgacık yazmak, çiziktirmek,

krönen giydirmek [Verb], taç giydirmek, taç giydirmek,

krümeln ufalamak [Verb], ufalamak, ufalanmak, ufalamak,

krümmen çarpılma [Nomen], eğmek [Verb], kıvranmak [Verb], çarpılmak [Verb], eğmek, bükmek sich krümmen eğilmek, bükülmek, kıvranmak, iki büklüm
olmak, eğmek, bükmek, de. eğilmek, bükülmek,
sich krümmen çarpılmak [Verb],

kugeln yuvarlamak [Verb], döndürmek [Verb], yuvarlamak, yuvarlanmak,

kühlen soğutmak [Verb], serinletmek [Verb], serinletmek, soğutmak, serinletmek, soğutmak,

kulminieren

kultivieren toprağı işletmek [Verb], kültürünü artırmak [Verb], ekip biçmek, işlemek, bayındırmak, imar etmek, uygarlaştırmak, medenileştirmek, {toprağı}
işlemek, uygarlaştırmak,
kümmern gelişememek [Verb], ilgilendirmek [Verb], ilgilendirmek das kümmert mich nicht bu beni ilgilendirmez, umurunda bile değil sich um jdn kümmern
ilgilenmek, bakmak sich um etw kümmern ilgilenmek, bakmak,
sich kümmern ilgilendirmek [Verb],

kundgeben bildirmek [Verb], haber vermek [Verb], bildirmek, ilan etmek, tebliğ etmek, haber vermek, beyan etmek, bildirmek, haber vermek, tebliğ etmek,

kündigen feshini bildirmek [Verb], işten çıkmak [Verb], işten çıkacağını bildirmek, işten çıkarılacağını bildirmek, iptal ettiğini bildirmek, işten çıkacağını,
çıkarılacağını bildirmek,
kundmachen bildirmek [Verb], haber vermek [Verb],

kungeln dalavere çevirmek [Verb],

kupieren kesmek [Verb], kısaltmak [Verb],

kuppeln pezevenklik yapmak [Verb], pezevenklik etmek, muhabbet tellallığı yapmak, debriyaj pedalına basmak, debriyaj yapmak,

kurbeln krank yapmak [Verb], çekim yapmak [Verb],

143
küren kür uygulamak [Verb], seçmek [Verb], kürler, tedaviler, rejimler,

kurieren hastalıktan kurtarmak [Verb], iyileştirmek [Verb], iyileştirmek, tedavi etmek, hastalıktan kurtarmak, tedavi etmek,

kursieren geçerli olmak [Verb], geçerli olmak, tedavülde bulunmak,

kurven döne döne gitmek [Verb],

kurzarbeiten

kürzen kısaltmak [Verb], azaltmak [Verb], kısaltmak, azaltmak, küçültmek, indirgemek, kısaltmak, azaltmak, küçültmek,

kurzhalten özgürlüğünü kısıtlamak, daha az para/yemek vermek,

kurzschliessen

kurztreten

sich kuscheln

kuschen yatmak [Verb], susmak [Verb],

küssen öpmek [Verb], öpmek, öpücük vermek sich küssen öpüşmek, öpmek,

kutschieren at arabasını sürmek [Verb],

lächeln gülümsemek [Verb], tebessüm etmek [Verb], gülümsemek, tebessüm etmek, gülümseme, tebessüm, gülümsemek,

lachen gülmek [Verb], alay etmek [Verb], haince gülüş [Nomen], gülmek, gülmek,

lackieren verniklemek [Verb], cilalamak [Verb], aldatmak [Verb], verniklemek, laklamak, cilalamak, arabayı boyamak, verniklemek, cilalamak, laklamak,
cilalamak,
laden dükkan [Nomen], pencere kanadı [Nomen], davet etmek [Verb], doldurmak [Verb], yüklemek [Verb], yüklemek, doldurmak, şarj etmek, davet etmek,
çağırmak, celp etmek, dükkân, mağaza, pencere kanadı, panjur, kepenk, yüklemek, davet etmek, çağırmak, dükkan [..], kepenk [..], panjur [..],
lädieren yaralamak [Verb], zedelemek [Verb],

lagern mevcut olmak [Verb], yere yatırmak [Verb], uzanmak [Verb], {mal} stokta bulunmak, mevcut olmak, ordugâh kurmak, yere uzanmak, boylu boyunca
yatmak, depo etmek, ambara koymak sich lagern uzanmak, yatmak, depo etmek, depolamak, depo etmek, yatmak, uzanmak,
lahmen topallamak [Verb], topallatmak [Verb], topallamak, aksamak, kötürüm etmek, felce uğratmak, kötürüm etmek, felce uğratmak, topallamak,

144
lähmen topallamak [Verb], topallatmak [Verb], topallamak, aksamak, kötürüm etmek, felce uğratmak, kötürüm etmek, felce uğratmak, topallamak,

lahmlegen aksatmak [Verb], durdurmak [Verb], aksatmak, durdurmak, felce uğratmak,

laichen yumurtlamak [Verb], {balık/kurbağa} yumurtlamak,

lallen kekelemek [Verb], budalaca konuşmak [Verb], kekelemek, peltek konuşmak, kekelemek, anlaşılmaz konuşmak {sarhoş için},

lammen alevlenmek [Verb], parıltılar çıkarak yanmak [Verb], ışık saçmak [Verb], kuzulamak [Verb],

lancieren atmak [Verb], salmak [Verb], çıkarmak [Verb],

landen karaya yanaşmak [Verb], yere inmek [Verb], çıkarmak [Verb], karaya yanaşmak, yere inmek, karaya çıkarmak, yere indirmek, karaya çıkmak, karaya
çıkarmak, inmek{uçak},
länden karaya yanaşmak [Verb], yere inmek [Verb], çıkarmak [Verb], karaya yanaşmak, yere inmek, karaya çıkarmak, yere indirmek, karaya çıkmak, karaya
çıkarmak, inmek{uçak},
langen uzanmak [Verb], yetişmek [Verb], uzatmak [Verb], su katmak [Verb], yetmek, kâfi gelmek, uzanmak, elini uzatmak, yetmek, yetişmek, uzanmak,

längen uzanmak [Verb], yetişmek [Verb], uzatmak [Verb], su katmak [Verb], yetmek, kâfi gelmek, uzanmak, elini uzatmak, yetmek, yetişmek, uzanmak,

lärmen gürültü yapmak [Verb], gürültü yapmak, şamata etmek, tantana etmek, yaygara koparmak, gürültü yapmak,

lassen vazgeçmek [Verb], bırakmak [Verb], vazgeçmek [Verb], söz arasında eklemek [Verb], salıvermek [Verb], rahat bırakmak [Verb], eğmek [Verb],
düşürmek [Verb], kaydolmak [Verb], kayıtsız kalmak [Verb], bırakmak [Verb], razı olmak [Verb], yaptırmak [Verb], unutmak [Verb], bırakmak [Verb],
önemsememek [Verb], açık tutmak [Verb], açıklığa kavuşturmamak [Verb], vazgeçmek [Verb], göstermek [Verb], bırakmak [Verb], çaldırmak [Verb],
yerde bırakmak [Verb], unutmak [Verb], yerde bırakmak [Verb],
lasten ağır gelmek [Verb], sıkmak [Verb], ağır gelmek, ağırlık vermek,

lästern küfür etmek [Verb], kötülemek [Verb], kötülemek, karalamak, iftira etmek, küfür etmek, {kutsal şeye} küfretmek, sövüp saymak, çekiştirmek,
dedikodu yapmak,
lauern pusuda beklemek [Verb], dikizlemek [Verb], pusu kurmak, pusuda beklemek, pusu kurmak, pusuda beklemek, pusuya yatmak,

laufen koşmak [Verb], yürümek [Verb], sürümek [Verb], çarpınmak [Verb], boşa işlemek [Verb], kayak kaymak [Verb], tamamen dolmak [Verb], tehlikesine
uğramak in Gefahr tehlikede, koşmak, yürümek, {makine} çalışmak, işlemek, akmak, sızmak, geçerli olmak, kayak yapmak, koşmak, akmak, işlemek,
yürüyerek gitmek, koşmak, akmak, işlemek,
lauschen gizlice dinlemek [Verb], dikkatle dinlemek [Verb], dinlemek, kulak kesilmek, kulak vermek, dinlemek,

lausen bitlemek, bitlerini ayıklamak,

145
lauten çangırdama [Nomen], çıngırtı [Nomen], görünmek [Verb], çalmak [Verb], yazılı olmak, şöyle olmak, çalmak, çalınmak, {zil vb.} çalmak, ifade etmek,
yazılı olmak, şöyle demek, zil çalmak, çan çalmak,
läuten çangırdama [Nomen], çıngırtı [Nomen], görünmek [Verb], çalmak [Verb], yazılı olmak, şöyle olmak, çalmak, çalınmak, {zil vb.} çalmak, ifade etmek,
yazılı olmak, şöyle demek, zil çalmak, çan çalmak,
leasen

leben yaşama [Nomen], hayat [Nomen], canlılık [Nomen], gerçeklik [Nomen], hayatta olmak [Verb], yaşamak [Verb], oturmak [Verb], beslenmek [Verb],
hayatta [Adjektiv], natürmort [Nomen], yaşamak, hayatta olmak, oturmak, ikamet etmek, beslenmek, yaşam, hayat, ömür, yaşantı, yaşamak, yaşam,
hayat,
lecken yamalamak [Verb], lekelenmek [Verb], akmak [Verb], yalamak [Verb], yalamak, sızmak, akmak, su almak,

leeren boşaltmak [Verb], boşalmak [Verb], boşaltmak sich leeren boşalmak, boşaltmak,

leerlaufen boşa dönmek,

legalisieren yasallaştırmak [Verb], yasallaştırmak, resmen onaylamak, resmen onaylamak, yasallaştırmak,

legen das Wännchen [Nomen], das Becken [Nomen], die Wanne [Nomen], die Waschschlüssel [Nomen], Becken (das), Waschbecken (das), das Becken, das
Waschbecken, koymak [Verb], yerleştirmek [Verb], yumurtlamak [Verb], yatmak [Verb], uzanmak [Verb], dosyalamak [Verb], kapatmak [Verb],
durdurmak [Verb], yangın çıkarmak, canına kıymak, intihar etmek, koymak, yatırmak, yerleştirmek, sermek, yaymak, döşemek, yumurtlamak sich
legen yatmak, uzanmak, {rüzgâr} yatışmak, kesilmek, yavaşlamak, azalmak, {saçı} şampuanlayıp biçimlendirmek, önem vermek,
sich legen yatmak [Verb], uzanmak [Verb], canına kıymak, intihar etmek,

legitimieren resmen onaylamak [Verb], kanıtlamak [Verb], meşruluğunu sağlamak, resmen onaylamak sich legitimieren kimliğini kanıtlamak,

lehnen dayamak [Verb], dayamak, yaslamak sich lehnen dayanmak, yaslanmak, dayamak, yaslamak, de dayanmak, yaslanmak, dayamak, yaslamak,
dayanmak, yaslanmak,
lehren ders vermek [Verb], öğretmek [Verb], göstermek [Verb], öğretmek, ders vermek, öğretmek,

leichtfallen kolay gelmek, kolay gelmek,

leichtmachen

leichtnehmen hafife almamak, ciddiye almamak, önemsememek,

leiden acı [Nomen], hastalık [Nomen], acı çekmek [Verb], dayanmak [Verb], hoşlanmak [Verb], çıdamak [Verb], açlık çekmek, acı çekmek, dert çekmek,
mustarip olmak, göz yummak, izin vermek, aç kalmak, cezasını çekmek, dert, ıstırap, acı, hastalık, rahatsızlık, acı çekmek, göz yummak, izin vermek,
dert [-], rahatsıılık [-],

146
leihen ödünç vermek [Verb], ödünç vermek sich etw leihen ödünç almak,

leimen tutkallamak [Verb], kandırmak [Verb], tutkallamak, tutkallamak,

leisten ayakkabı kalıbı [Nomen], yapmak [Verb], kıymak [Verb], almak [Verb], özür dilemek, af dilemek, arkadaşlık etmek, yapmak, yerine getirmek,
üstesinden gelmek sich etw leisten können maddi gücü elvermek, çıkışmak,
leiten yönetmek [Verb], başkanlık etmek [Verb], yönetmek, idare etmek, sevk etmek, yol göstermek, kılavuzluk etmek, iletmek, nakletmek, başkanlık
etmek,
lenken yönetmek [Verb], idare etmek [Verb], dümen kullanmak, {taşıt} kullanmak, sürmek, yönetmek, idare etmek, yöneltmek, tevcih etmek,

lernen öğrenmek [Verb], dadandırmak [Verb], değerini anlamak [Verb], ezberlemek, öğrenmek, okumak, çalışmak, ezberlemek,

lesen okumak [Verb], ders vermek [Verb], tanımak [Verb], değşirmek [Verb], okumak, {ekin/ürün} toplamak, devşirmek, ders vermek, okumak, {kin, ürün}
toplamak, okumak, ekin toplamak, ürün toplamak,
leuchten ışık yaymak [Verb], parlamak [Verb], ışık saçmak, ışımak, parıldamak, yakamoz oluşturmak, parıldamak, ışık saçmak, ışıldamak, parıldamak,

leugnen inkar etmek [Verb], inkâr etmek, yadsımak, inkår etmek, yadsımak,

liberalisieren serbest bırakmak [Verb],

lichten aydınlatmak [Verb], çekmek [Verb], seyrekleşmek [Verb], {ormanı} açmak, kellendirmek, demir almak sich lichten aydınlanmak, seyrekleşmek,
seyreltmek, budamak, demir almak,
sich lichten seyrekleşmek [Verb],

liebäugeln çok istemek [Verb], cilveleşmek [Verb], cilvelenmek [Verb], göz süzmek, kesişmek,

liebbehalten

lieben sevmek [Verb], dadandırmak [Verb], sevmek, hoşlanmak, beğenmek, âşık olmak, sevmek, çıldırasıya sevmek,

liebenlernen

liebgewinnen hoşlanmak, kanı kaynamak,

liebhaben hoşlanmak, sevmek, hoşlanmak, sevmek,

liefern göndermek [Verb], teslim etmek [Verb], değirmek [Verb], teslim etmek, göndermek, tedarik etmek, {kanıt} göstermek, teslim etmek, yollamak, teslim
etmek, göndermek, tedarik etmek, sağlamak, temin etmek,
liegen uzak olmak [Verb], hiç düşünmemek [Verb], uçakla yolculuk yapmak [Verb], uzanmak [Verb], yatmak [Verb], yatıp kalmak [Verb], satılmamak [Verb],
unutmak [Verb], bırakmak [Verb], önemsememek [Verb], yakın olmak [Verb], faaliyette olmamak [Verb], yatmak, uzanmak, bulunmak, {yatay

147
durumda} durmak es liegt bei Ihnen ob sana kalmış mir liegt nichts daran bana vız gelir mir liegt viel daran benim için çok önemli woran liegt es?
nedeni ne?, yatmak, bulunmak, {yatay durumda} durmak, yatmak, bulunmak, yatay durumda durmak,
liegenbleiben yataktan kalkmamak, yatar durumda kalmak, {iş} sürüncemede kalmak, yatar durumda kalmak, yataktan kalkmamak, {iş} sürüncemede kalmak,

liegenlassen {bir yerde} bırakmak, unutmak, sürüncemede bırakmak, {bir yerde} bırakmak, unutmak, el sürmemek, dokunmamak, {bir işi} sermek,

sich liieren birleşmek [Verb],

lindern hafifletmek [Verb], yumuşatmak [Verb], yatıştırmak, dindirmek, bastırmak, hafifletmek, hafifletmek, yumuşatmak, azaltmak,

liquidieren hesabı görmek [Verb], tasfiye etmek [Verb], tasfiye etmek, hesabını görmek, ortadan kaldırmak, tasfiye etmek, tasfiye etmek,

lispeln fısıldamak [Verb], şırıldamak [Verb], peltek konuşmak, peltek konuşmak,

lizenzieren izin vermek [Verb],

loben övmek [Verb], beğenmek [Verb], övmek, methetmek, övmek,

lochen delmek [Verb], zımbalamak [Verb], delmek, zımbalamak, delmek, zımbalamak,

locken tutam haline gelmek [Verb], saçları kıvırmak [Verb], çekmek, cezbetmek, tuzağa düşürmek, {saçı} kıvırmak, bukleli yapmak, büyülemek, cezbetmek,

lockern gevşetmek [Verb], laçka etmek [Verb], gevşetmek, laçka etmek, gevşetmek,

löffeln kaşıklamak [Verb], kavramak [Verb], kaşıklamak, kaşıklamak,

lohnen borçlu olmak [Verb], karşılığını vermek sich lohnen {zahmete} değmek, ödüllendirmek, de. {zahmete} değmek,

sich lohnen

lokalisieren sınırlandırmak [Verb], yerini belirlemek, yayılmasını önlemek,

losbekommen

losbinden çözmek [Verb], bağını çözmek, çözmek, ayırmak,

losbrechen

löschen debarkman [Nomen], ateşi söndürmek [Verb], hesabını kapatmak [Verb], susuzluğunu gidermek, {yangın/ateş} söndürmek, {ışık} kapatmak,
{susuzluk} gidermek, silmek, {yük} boşaltmak, söndürmek, silmek, {susuzluk} gidermek, yangını söndürmek, hararetini söndürmek,

148
losen sal yüzdürmek [Verb], salla gitmek [Verb], çözülüş [Nomen], kura çekmek [Verb], gevşetmek [Verb], uzaklaştırmak [Verb], açıklamak [Verb], analiz
etmek [Verb], çözündürmek [Verb], giriş bileti almak, kura çekmek, gevşetmek, çözmek, halletmek, feshetmek, çözündürmek, eritmek, {bilet} satın
almak sich lösen çözünmek, {sorun} kendiliğinden çözülmek, söküp çıkarmak, ayırmak sich lösen sökülmek, çözülmek, kura çekmek, ad çekmek,
çözmek,
lösen sal yüzdürmek [Verb], salla gitmek [Verb], çözülüş [Nomen], kura çekmek [Verb], gevşetmek [Verb], uzaklaştırmak [Verb], açıklamak [Verb], analiz
etmek [Verb], çözündürmek [Verb], giriş bileti almak, kura çekmek, gevşetmek, çözmek, halletmek, feshetmek, çözündürmek, eritmek, {bilet} satın
almak sich lösen çözünmek, {sorun} kendiliğinden çözülmek, söküp çıkarmak, ayırmak sich lösen sökülmek, çözülmek, kura çekmek, ad çekmek,
çözmek,
sich lösen

losfahren arabayla hareket etmek [Verb], hareket etmek, ayrılmak, yola çıkmak, hareket etmek, ayrılmak,

losgehen kalkmak [Verb], başlamak [Verb], yollanmak [Verb], ayrılıp gitmek, başlamak, patlamak, ateş almak auf jdn losgehen birine saldırmak, üstüne
yürümek, gevşemek, gitmek, ateş almak, başlamak,
loskaufen bedel ödemek [Verb], fidye vererek kurtarmak,

loslachen

loslassen koyuvermek [Verb], bırakmak [Verb], serbest bırakmak, salmak, koyvermek, salıvermek, serbest bırakmak,

loslaufen koşmaya başlamak,

loslösen söküp çıkarmak, ayırmak, söküp çıkarmak, ayırmak,

losrasen

losreissen

sich lossagen

losschlagen

losschnallen

lossprechen günahlarını bağışlamak, suçunu bağışlamak, affetmek, {birini bir yükümlülükten} kurtarmak,

lossteuern

lostrennen

149
loswerden kurtulmak [Verb], kurtulmak, başından savmak, başından savmak, kurtulmak,

lotsen birlikte götürmek [Verb], kılavuzluk etmek,

lüften havalandırmak [Verb], havaya kaldırmak [Verb], cereyanlandırmak [Verb], havalandırmak, {şapka} kaldırmak, çıkarmak, havalandırmak,

lügen dikkatli bakmak [Verb], gözetlemek [Verb], yalan söylemek [Verb], uydurmak [Verb], yalan söylemek, maval okumak, yalan söylemek,

lullen

lutschen ağızda eritmek [Verb], emmek [Verb], emmek, sorumak am Daumen lutschen başparmağını emmek, emmek,

lynchen linç etmek [Verb], linç etmek, linç etmek,

machen denklemek [Verb], başlamak [Verb], bulmak [Verb], duyurmak [Verb], bildirmek [Verb], tanıştırmak [Verb], yaymak [Verb], bitirmek [Verb],
tamamlamak [Verb], fena halde azarlamak [Verb], kendini belli etmek [Verb], kendisini göstermek [Verb], düzleştirmek [Verb], ödemek [Verb],
tabanları yağlamak [Idiom], durmak [Verb], bağışık kılmak [Verb], avlamak [Verb], çatlatmak [Verb], yapmak [Verb], etmek [Verb], hazırlamak [Verb],
tamamlamak [Verb], ıslatmak [Verb], sinirlendirmek [Verb],
magnetisieren mıknatıslandırmak [Verb], mıknatıslamak, manyetize etmek, mıknatıslamak,

mähen biçmek [Verb], oraklamak [Verb], ot biçmek, oraklamak, tırpanlamak, ekin biçmek, tırpanlamak, oraklamak,

mahlen öğütmek [Verb], dövmek [Verb], çekmek [Verb], öğütmek, {kahve} çekmek, öğütmek,

mahnen bildirmek [Verb], hatırlamak [Verb], uyarmak [Verb], anımsatmak, hatırlatmak, uyarmak, ihtar etmek, ikaz etmek, borcunu ödemesini talep etmek,
uyarmak, ihtar etmek, anımsatmak, hatırlatmak,
mäkeln simsarlık etmek [Verb], kusur bulmak, kusur bulmak,

malen resim yapmak [Verb], badana etmek [Verb], terfi etmek [Verb], resim yapmak, resmini yapmak, badana etmek, boyamak, boyamak, resim yapmak,

malnehmen çarpmak [Verb], çarpmak, çarpmak, çoğaltmak,

malträtieren kötü muamele etmek,

managen yönetmek [Verb], idare etmek [Verb],

mangeln eksik olmak [Verb], çamaşırı ütülemek [Verb], cendereden geçirmek, çamaşırı ütülemek, eksik olmak, kusurlu olmak, eksik olmak,

manipulieren kullanmak [Verb], manevra yapmak [Verb], beceriyle kullanmak, hünerle kullanmak,

150
manövrieren manevra yapmak [Verb], dönmek [Verb], manevra yapmak, manevra yapmak,

markieren nişan koymak [Verb], belirtmek [Verb], ima etmek [Verb], işaretlemek, nişan koymak, ima etmek, yalandan yapmak, numara yapmak, ayak yapmak,
işaretlemek,
marschieren yürümek [Verb], yürümek, yürümek,

martern işkence yapmak [Verb], azap vermek [Verb], azap çekmek [Verb], işkence etmek, işkence etmek,

maskieren maskelemek [Verb], gizlemek [Verb], maskelemek, maskelemek,

massakrieren katliam etmek [Verb], vahşice öldürmek [Verb], soykırım yapmak,

masshalten haddini bilmek,

massieren masaj yapmak [Verb], delketmek [Verb], masaj yapmak, {askeri birlikleri} bir yere toplamak, masaj yapmak,

mässigen azaltmak, kısmak, yatıştırmak,

sich mässigen

massregeln

mästen semirtmek [Verb], semirtmek, besiye çekmek, semirtmek,

mauern duvar yapmak [Verb], rizikosuz oynamak [Verb], duvar örmek, {futbolda} toplu savunma yapmak, duvar örmek,

sich mausern tüy atmak [Verb], gömlek değiştirmek [Verb],

maximieren

mechanisieren makineleştirmek [Verb], makineleştirmek, mekanize etmek, makineleştirmek, mekanize etmek,

meckern melemek [Verb], mızmızlanmak [Verb], dırıldamak [Verb], melemek, mızmızlanmak, mırın kırın etmek, lafa karışmak, sersemce gülmek,
mıımızlanmak: melemek {keçi},
meditieren murakabe etmek [Verb], derin düşüncelere dalmak,

sich mehren çoğalmak [Verb], artmak [Verb],

meiden uzak durmak [Verb], kaçınmak, çekinmek, sakınmak, uzak durmak, {bir yere} gitmemek, adım atmamak, sakınmak, kaçınmak,

151
meinen düşünmek [Verb], zannetmek [Verb], söylemek [Verb], ciddi söylemek, sanmak, zannetmek, düşünmek, demek, söylemek, demek istemek,
kastetmek, sanmak, demek iste mek, fikrinde olmak, düşünmek, amacında olmak,
meiseln kalemle oymak [Verb], keski ile kesmek, kalemle oymak,

meistern zaptetmek [Verb], yenmek [Verb], hâkim olmak, yenmek, alt etmek, altından kalkmak, üstesinden gelmek, becermek,

melden bildirmek [Verb], haber vermek [Verb], ihbar etmek [Verb], duydurmak [Verb], söz istemek [Verb], bildirmek, haber vermek, ihbar etmek, rapor
vermek sich melden geldiğini bildirmek, {okulda} parmak kaldırmak, adını yazdırmak, yazılmak, kaydolmak, {telefona} bakmak, bildirmek, de. geldiğini
bildirmek, {telefona} bakmak, yazılmak, başvurmak,
sich melden söz istemek [Verb],

melken sağmak [Verb], sağmak, sağmak,

menstruieren adet görmek [Verb],

merken görmek [Verb], anlamak [Verb], farkına varmak [Verb], aklında tutmak [Verb], farkına varmak sich etw merken aklında tutmak, farkına varmak,
anlamak, duymak, dikkat etmek,
sich merken aklında tutmak [Verb],

messen ölçmek [Verb], karşılaştırmak [Verb], ölçüşmek [Verb], ölçmek, karşılaştırmak, mukayese etmek sich messen boş ölçüşmek, ölçmek, ölçmek,

meutern isyan etmek [Verb], ayaklanmak [Verb], ayaklanmak, isyan etmek, kazan kaldırmak, ayaklanmak, başkaldırmak,

miauen miyavlamak [Verb], mırnavlamak [Verb], miyavlamak, miyavlamak,

mieten kiralamak [Verb], isticar etmek [Verb], kiralamak, {kirayla} tutmak, kiralamak,

mildern yumuşatmak [Verb], hafifletmek [Verb], yumuşatmak, hafifletmek, azaltmak, dindirmek, azaltmak, yumuşatmak, hafifletmek, yatıştırmak, azaltmak,
yumuşatmak, yatıştırmak, dindirmek,
militarisieren askerileştirmek [Verb],

mimen temsil etmek [Verb], oynamak [Verb], rol etmek [Verb],

mindern azaltmak [Verb], indirmek [Verb], düşürmek [Verb], azaltmak, indirmek sich mindern azalmak, azatmak, de azalmak, azaltmak, azalmak,

mischen karıştırmak [Verb], katmak [Verb], karıştırmak, katıştırmak, karıştırmak, karıştırma,

sich mischen

152
missachten aşağılamak [Verb], hiçe saymak [Verb], hiçe saymak, savsaklamak,

missbilligen tasvip etmemek [Verb], reddetmek [Verb],

missbrauchen kötüye kullanmak [Verb], kötüye kullanmak,

missdeuten yanlış anlamak [Verb], yanlış anlam çıkarmak, kötüye yormak,

missfallen beğenmeyiş [Nomen], hoşnutsuzluk [Nomen], hoşa gitmemek [Verb], hoş{un}a gitmemek, beğenmemek, hoşnutsuzluk,

missglücken başarıya ulaşamamak [Verb], akamete uğramak [Verb],

missgönnen çok görmek [Verb], yüzünden kıskanmak [Verb], çoksamak [Verb],

misshandeln kötü davranmak [Verb], kötü davranmak, kötü muamele etmek,

missionieren Hıristiyanlaştırmak [Verb], misyonerlik etmek [Verb],

misslingen başaramamak [Verb], başarılı olamamak, başarısızlığa uğramak, başarısızlık,

missraten başaramamak [Adjektiv], becerememek [Adjektiv],

misstrauen güvenmeme [Nomen], şüphe [Nomen], güvenmemek [Verb], şüphelenmek [Verb], güvenmemek, güvensizlik,

missverstehen yanlış anlamak [Verb], yanlış anlamak,

misten temizlemek [Verb], gübrelemek [Verb],

mitarbeiten iş birliği etmek [Verb], işbirliği yapmak, birlikte {ortakIaşa} çalışmak, işbirliği yapmak,

mitbekommen

mitbenutzen birlikte kullanmak [Verb],

mitbestimmen birlikte belirlemek [Verb],

mitbringen yanında getirmek [Verb], peşine takmak [Verb], yanında getirmek, birlikte {yanında} getirmek, yanında getirmek,

mitdenken

mitempfinden yakınlık göstermek [Verb],

153
miterleben birlikte yaşamak [Verb], birlikte yaşamak, birlikte görüp geçirmek,

mitessen

mitfahren birlikte gitmek [Verb], birlikte gitmek,

mitfühlen sempatize etmek [Verb], yakınlık göstermek [Verb],

mitführen beraberinde götürmek [Verb], yanında bulundurmak [Verb],

mitgeben {götürmek üzere birine bir şey} vermek,

mitgehen birlikte gitmek [Verb], heyecanlandırmak [Verb], birlikte gitmek, birlikte gelmek, eşlik etmek, refakat etmek, birlikte gitmek, eşlik etmek,

mithalten katılmak [Verb], katılmak, iştirak etmek, havasına uymak,

mithelfen emeği geçmek [Verb], yardımcı olmak [Verb],

mithören birlikte dinlemek [Verb], kulak misafiri olmak, gizlice dinlemek,

mitkämpfen birlikte savaşmak [Verb],

mitkommen birlikte gitmek [Verb], takip edebilmek [Verb], beraber gitmek, beraber gelmek, eşlik etmek, refakat etmek, yetişmek, takip edebilmek, birlikte
gelmek, izlemek,
mitlaufen birlikte koşmak [Verb],

mitlesen

mitmachen katılmak [Verb], görüp geçirmek [Verb], dahletmek [Verb], katılmak, iştirak etmek, katılmak,

mitmüssen

mitnehmen beraberinde götürmek [Verb], bitirmek [Verb], yanına almak, alıp götürmek, perişan etmek, hırpalamak, yormak, pestilini çıkarmak, birlikte
götürmek, yanına almak {giderken},
mitrechnen

mitreden görüşmelere katılmak [Verb], konuşmaya katılmak,

mitreisen sürüklemek [Verb], büyülemek [Verb], birlikte yolculuk yapmak,

154
mitreissen

mitschicken

mitschneiden banda kaydetmek [Verb],

mitschreiben not tutmak [Verb],

mitsingen koroya katılmak [Verb],

mitspielen oyuna katılmak [Verb], oyuna katılmak, kötü davranmak, hırpalamak, birlikte oynamak, oyuna katılmak,

mitteilen bildirmek [Verb], haber vermek [Verb], duydurmak [Verb], bildirmek, haber vermek, haber iletmek, bildirmek haber vermek,

mittragen

mittrinken

mitverdienen

mitwirken yardımcı olmak [Verb], katkıda bulunmak [Verb], dahletmek [Verb], katkıda bulunmak, yardımcı olmak, rol oynamak, rolü bulunmak, payı olmak,
katkısı olmak,
mitzählen hesaba katmak [Verb], dikkate almak [Verb],

mitziehen sürüklemek [Verb], birlikte gitmek [Verb],

mixen karıştırmak [Verb],

mobilisieren seferber etmek [Verb], harekete geçirmek [Verb],

möblieren döşeyip dayamak [Verb], döşemek, tefriş etmek, döşemek,

modellieren modele etmek [Verb], modele göre yapmak, kalıbını çıkarmak,

moderieren yatıştırmak [Verb],

modern elegant [Adjektiv], modern [Adjektiv], neuzeitlich [Adjektiv], in [Adverb], unmodern [Adjektiv], modern, neu, neuzeitlich, zeitgemäß, modern,
modern [Adjektiv], yeni [Adjektiv], çağcıl [Adjektiv], çürümek [Verb], kokutmak [Verb], çağcıllaşmak [Verb], modern, çağdaş, çağcıl, modaya uygun,
moda, çağdaş, modern,
modernisieren modernleştirmek [Verb], modernleştirmek, çağdaşlaştırmak, yenileştirmek, modernize etmek, çağdaşlaştırmak,

155
mögen istemek [Verb], sevmek [Verb], dilemek [Verb], sevmek, hoşlanmak jdn gern haben sevmek, beğenmek sehr gern! baş üstüne, sevmek, hoşlanmak,
beğenmek, istemek, arzu etmek es mag sein olabilir ich möchte istiyorum wie dem auch sein mag ne de olsa, nasılsa, sevmek, beğenmek hoşlanmak,
monieren kusur bulmak [Verb],

monopolisieren tekele almak [Verb], tekelinde tutmak, tekeline almak, tekelleştirmek, tekeli altına almak,

montieren kurmak [Verb], monte etmek [Verb], kurmak, takmak, monte etmek, monte etmek, monte etmek, kurmak, takmak,

moppen

morden öldürmek [Verb], katletmek [Verb],

motorisieren motor takmak, motorize etmek,

moussieren

muhen böğürmek [Verb], çalışıp çabalamak [Verb], böğürmek,

multiplizieren çarpmak [Verb], darbetmek [Verb], çarpmak, mat. çarpmak,

mumifizieren mumyalamak [Verb],

münden hoşa gitmek [Verb], beğenmek [Verb], dökülmek [Verb], {ırmak} dökülmek, karışmak, {cadde} bir yere çıkmak, gitmek, {ırmak} dökülmek, karışmak,

münzen para basmak [Verb], kastetmek [Verb], madeni para basmak auf jdn gemünzt sein birini hedef almak,

murmeln çağıltı [Nomen], mırıldanmak [Verb], şırıldamak [Verb], mırıldanmak, mırıldanmak,

murren mırıldanmak [Verb], homurdanmak [Verb], dırıldamak [Verb], homurdanmak, söylenmek, homurdanmak,

musizieren çalgı çalmak [Verb], müzik yapmak [Verb], müzik yapmak, müzik yapmak,

müssen mecbur olmak [Verb], gerekmek [Verb], alaya alınmak, zorunda olmak, mecbur olmak er hat gehen müssen gitmek zorunda kaldı, -mek zorunda
olmak, -meli, -malı,
mustern desenlemek [Verb], dikkatle süzmek [Verb], desenlemek, {birini} süzmek, teftiş etmek, incelemek, yoklamak, gözden geçirmek, süzmek,

mutieren mutasyon geliştirmek [Verb],

mutmassen tahmin etmek,

156
mystifizieren aldatmak [Verb], kandırmak [Verb],

nachäffen taklit etmek [Verb], taklit etmek, öykünmek,

nachahmen aynını yapmak [Verb], taklit etmek [Verb], taklit etmek, benzetmek, taklit etmek, öykünmek,

nacharbeiten taklit etmek [Verb],

nachbekommen

nachbessern

nachbestellen tekrar ısmarlamak, yeniden {sonradan} ısmarlamak,

nachbilden kopya etmek [Verb], taklit etmek [Verb], kopya etmek, taklit etmek, kopya etmek, taklit etmek,

nachdatieren eski bir tarih atmak,

nachdenken düşünmek [Verb], mülahaza etmek [Verb], düşünmek, düşünüp taşınmak, düşünüp taşınma, üzerinde düşünmek,

nachdrängen arkadan iterek kakmak [Verb],

nachdrucken tekrar basmak [Verb],

nacheifern peyver olmak [Verb], imtisal etmek [Verb], izinden gitmek, örnek almak, benzemeye çalışmak,

nacheilen peşinden koşmak [Verb], takip etmek [Verb],

nachempfinden duygularına ortak olmak,

nacherzählen okuduğunu anlatmak [Verb], yeniden kendi sözleriyle anlatma,

nachfahren gelecek nesiller [Nomen], arkasından gitmek [Verb],

nachfassen

nachfeiern sonradan kutlamak [Verb],

nachfolgen izlemek [Verb], taklit etmek [Verb], yerine geçmek, halef olmak, peşinden gitmek, yerine geçmek, takip etmek,

nachfordern sonradan istemek [Verb],

157
nachforschen araştırmak [Verb], araştırmak, soruşturmak, tahkik etmek, inceleme yapmak,

nachfragen bilgi almak [Verb], sormak [Verb], soruşturmak, bilgi edinmek, bilgi almak, bilgi edinmek,

nachfühlen duygularını anlamak [Verb], duygularına ortak olmak,

nachfüllen yeniden doldurmak [Verb], tamamlamak [Verb], yeniden doldurmak, yenisini takmak, yeniden doldurmak,

nachgeben sonra vermek [Verb], eğilmek [Verb], dayanamamak [Verb], direnmekten vazgeçmek [Verb], boyun eğmek, pes etmek, imana gelmek, esnemek, bel
vermek, dayanamamak, ipin ucunu bırakmak,
nachgehen arkasına düşmek [Verb], geri kalmak [Verb], peşinden gitmek, araştırmak, {saat} geri olmak, arkasından gitmek, peşinde dolaşmak,

nachgeraten çekmek [Verb],

nachgiessen

nachgrübeln endişelenmek [Verb], zihin yormak [Verb],

nachhallen aksetmek [Verb], {ses} yankılanmak, aksetmek,

nachhängen dalmak [Verb], dadanmak [Verb],

nachhelfen yardım etmek [Verb], yardım etmek, yardım etmek,

nachholen telafi etmek [Verb], telafi etmek, telafi etmek, karşılamak,

nachjagen hızla izlemek [Verb],

nachklingen yankılar yapmak [Verb],

nachkommen arkadan gelmek [Verb], izlemek [Verb], yetişmek [Verb], arkadan gelmek, sonradan gelmek, yetişmek, yerine getirmek, sonradan gelmek,

nachladen

nachlassen vasiyetle bırakmak [Verb], gevşetmek [Verb], indirim yapmak [Verb], affetmek, bağışlamak, indirim yapmak, tenzilat yapmak, gevşetmek, dinmek,
azalmak, hafiflemek, kötüleşmek, gevşemek, gevşetmek, indirim yapmak, azalmak, hafiflemek,
nachlaufen peşine düşmek [Verb], arkasından koşmak [Verb], peşinden koşmak, peşinden koşmak,

nachlesen

158
nachliefern

nachlösen zammını vermek [Verb],

nachmachen sonradan yapmak [Verb], taklit etmek [Verb], taklit etmek, sahtesini yapmak, kalpazanlık etmek, taklit etmek,

nachmessen tekrar ölçmek [Verb],

nachplappern tekrar etmek [Verb],

nachprägen sonradan damgalamak [Verb],

nachprüfen tekrar yoklamak [Verb], kontrol etmek [Verb], gözden geçirmek, denetlemek, kontrol etmek, kontrol etmek, yoklamak, gözden geçirmek,

nachrechnen yeniden hesaplamak [Verb], yeniden hesap etmek, yeniden hesaplamak, gözden geçirmek,

nachreden tekrar etmek [Verb],

nachreisen

nachrennen

nachrücken arkasından ilerlemek [Verb], {birinin} yerine geçmek,

nachrufen

nachrühmen arkasından övmek [Verb],

nachrüsten

nachsagen sözlerini tekrarlamak [Verb], atfetmek [Verb], {sözlerini} yinelemek, tekrarlamak, sözlerini yinelemek, tekrarlamak,

nachsalzen

nachschenken

nachschicken peşinden göndermek [Verb], peşinden göndermek, yeni adresine yollamak,

nachschlagen baş vurmak [Verb], kelimeye bakmak [Verb], çekmek [Verb], {bir kitaptan} bakmak, arayıp bulmak, {birine} çekmek, benzemek, {bir kitaptan} bakmak,
arayıp bulmak,

159
nachschleichen gizlice izlemek [Verb],

nachsehen arkasından bakmak [Verb], gözden geçirmek [Verb], yoklamak [Verb], denetlemek [Verb], {birini gözleriyle} izlemek, arkasından bakmak, göz
yummak, mazur görmek, gözden geçirmek, kontrol etmek, {kitaba} bakmak, başvurmak das Nachsehen haben avucunu yalamak, kontrol etmek,
gözden geçirmek, {gözleriyle} izlemek, {kitaba} bakmak, başvurmak, izlemek, gözden geçirmek, kontrol etmek, kitaba bakmak,
nachsenden peşinden göndermek [Verb], peşinden göndermek,

nachsitzen izinsiz kalmak [Verb], {öğrenci} cezaya kalmak,

nachspielen

nachspionieren

nachsprechen söylediklerini tekrarlamak [Verb], {söylediklerini} yinelemek, tekrarlamak,

nachspülen durulamak [Verb],

nachspüren izini araştırmak [Verb], incelemek [Verb],

nachstehen geride olmak [Verb],

nachstellen arkasına koymak [Verb], geriye almak [Verb], ayarlamak,

nachtanken

nachtragen arkasından taşımak [Verb], ek yapmak [Verb], arkasından taşımak, eklemek, kin beslemek, garez beslemek, {sonradan} eklemek,

nachtrauern keder etmek [Verb], aramak [Verb], aramak, yokluğuna üzülmek,

nactwandeln

nachvollziehen

nachwachsen yeniden bitmek [Verb], yeniden bitmek,

nachweinen ağlamak [Verb],

nachweisen kanıtlamak [Verb], ispat etmek [Verb], kanıtlamak, ispat etmek, kanıtlamak, ispat etmek, göstermek,

nachwerfen arkasından atmak [Verb],

160
nachwinken

nachwirken etkisini sürdürmek, etkisini sonradan göstermek, etkisini sürdürmek,

nachzahlen sonradan ödemek [Verb], tekrar saymak [Verb], sonradan ödemek, farkını ödemek, ek olarak ödemek, yeniden saymak, ek olarak ödemek, yeniden
saymak,
nachzählen sonradan ödemek [Verb], tekrar saymak [Verb], sonradan ödemek, farkını ödemek, ek olarak ödemek, yeniden saymak, ek olarak ödemek, yeniden
saymak,
nachziechnen

nachziehen arkasından sürüklemek [Verb], hafifçe topallamak [Verb], arkasından gitmek, arkasından sürüklemek, topallamak, sıkıştırmak,

nageln çivilemek [Verb], çivilemek, çivilemek, mıhlamak,

nagen kemirmek [Verb], üzmek [Verb], kemirmek, kemirmek, kemirmek,

nahekommen yaklaşmak,

nahelegen tavsiye etmek,

naheliegen akla yakın olmak, akla yakın olmak,

sich nahen

nähen dikim [Nomen], dikiş [Nomen], yaklaşmak [Verb], yanaşmak [Verb], dikiş dikmek [Verb], yaklaşmak sich nahen yaklaşmak, {dikiş} dikmek, {dikiş}
dikmek, yaklaşmak,
näherbringen

näherkommen yaklaşmak, yakınlaşmak, yaklaşmak, yakınlaşmak, yaklaşmak, yakınlaşmak,

näherliegen

nähern yaklaştırmak [Verb], yaklaşmak [Verb], sokulmak [Verb], yaklaştırmak sich nähern yaklaşmak, yaklaştırmak, de. yaklaşmak, yaklaştırmak,

sich nähern yaklaşmak [Verb], sokulmak [Verb],

näherstehen

nahestehen yakın olmak,

161
nähren beslemek [Verb], meme vermek [Verb], beslemek sich nähren beslenmek, beslemek, de. beslenmek,

sich nähren

narkotisieren uyuşturmak [Verb], narkoz vermek [Verb], uyuşturmak, narkoz vermek,

naschen küçük burun [Nomen], çimlenmek [Verb], tadına bakmak [Verb], deve yapmak [Verb], tadına bakmak, tıkınmak, çimlenmek, tatmak, tadına bakmak,
tatlı yemek,
näseln genizden konuşmak [Verb],

nasführen elinde oynatmak [Verb], aldatmak [Verb],

nationalisieren millileştirmek [Verb], kamulaştırmak [Verb], kamulaştırmak, millileştirmek, ulusallaştırmak,

naturalisieren telsik etmek [Verb], yurttaşlığa almak [Verb], vatandaşlığa kabul etmek,

navigieren navigasyon etmek [Verb],

nebeln sislenmek [Verb],

nebeneinanderlegen yan yana koymak,

nebeneinandersetzen

nebeneinandersitzen

nebeneinanderstellen

nebenherfahren

nebenhergehen

nebenherlaufen

necken sataşmak [Verb], takılmak [Verb], takılmak, sataşmak, kafaya almak, birine takılmak,

negieren reddetmek [Verb], olumsuzlamak [Verb], yadsımak, reddetmek,

nehmen banyo yapmak [Verb], yıkanmak [Verb], banyo etmek [Verb], dayanmak [Verb], bitmemek [Verb], esir almak [Verb], yakalamak [Verb], dikkatini
çekmek [Verb], alınmak [Verb], almak [Verb], çıkarmak [Verb], çalmak [Verb], yemek [Verb], başlamak [Verb], oturmak [Verb], aşırı önemsemek

162
[Verb], titiz olmak [Verb], kötüye yormak [Verb], darılmak [Verb], yetinmek [Verb], veda etmek, vedalaşmak, alınmak, darılmak, gücenmek den
Anstoß geben sebep olmak,
neigen eğmek [Verb], eğilmek [Verb], eğmek, meyletmek, eğilmek sich neigen eğrilmek, eğilmek,

sich neigen eğilmek [Verb],

nennen ad koymak [Verb], isim vermek [Verb], demek [Verb], söylemek [Verb], adı olmak [Verb], ad koymak, isim vermek, adlandırmak, demek, tabir etmek,
anmak, zikretmek, adlandırmak, demek,
nesteln bağlamak [Verb], kurcalamak [Verb], kurcalamak, oynamak, bağlamak,

neutralisieren tarafsızlaştırmak [Verb], nötrleştirmek, etkisizleştirmek, tarafsızlaştırmak,

nicken başı eğmek [Verb], şekerleme yapmak [Verb], başını sallamak, şekerleme yapmak, "evet" anlamında başını sallamak,

niederbrennen yakıp yok etmek [Verb],

niederdonnern

niederdrücken aşağıya basmak [Verb],

niedergehen inmek [Verb], yere inmek, fırtına kopmak, sağanak boşanmak, {boksör} yere yıkılmak, yere inmek, fırtına çıkmak,

niederhalten baş kaldırtmamak [Verb],

niederholen indirmek [Verb], mayna etmek [Verb],

niederkämpfen

sich niederknien

niederlassen yere indirmek [Verb], oturmak [Verb], çömelmek [Verb], yere indirmek sich niederlassen oturmak, yerleşmek, de. oturmak, yerleşmek,

sich niederlassen çömelmek [Verb],

niederlegen koymak [Verb], yere koymak, {işten} ayrılmak, çekilmek, istifa etmek, grev yapmak, yere koymak, {iş} ayrılmak, çekilmek, yere koymak, işten ayrılmak,
çekilmek,
niederprasseln yağmak [Verb],

niederreissen

163
niederschiessen

niederschlagen baş aşağı etmek [Verb], bastırmak [Verb], çökeltmek [Verb], yere sermek, önüne bakmak, yere bakmak, davayı durdurmak, {ağaç} devirmek, kesmek
sich niederschlagen çökelmek, nakavt etmek, yere sermek, önüne bakmak, yere bakmak, çöktürmek,
sich niederschlagen

niederschmettern

niederschreiben kaleme almak [Verb], kaydetmek [Verb],

niedersetzen yere koymak [Verb], oturmak [Verb],

niedersinken

niederstimmen

niederstossen

sich niederstrecken

niedertreten

niederwalzen

sich niederwerfen

nieseln çise [Nomen], çisenti [Nomen], çiselemek [Verb], serpiştirmek [Verb], çisemek [Verb], çiysemek [Verb], çiselemek, atıştırmak, serpiştirmek,
çiselemek, çiselemek,
niesen aksırmak [Verb], hapşırmak [Verb], tıksırmak [Verb], aksırmak, hapşırmak, aksırmak,

nieten perçinlemek [Verb], perçinlemek, perçinlemek, perçinler, perçinleme,

nippen bir yudum almak [Verb], az içmek [Verb], azıcık içmek, yudumlamak,

nisten yuva yapmak [Verb], yuva yapmak, yuvalamak, yuva yapmak, yuvalamak,

nivellieren düzeçleme [Nomen], düzlemek [Verb], düzeçlemek [Verb], düzleştirmek, tesviye etmek,

nominieren adlandırmak [Verb],

164
nörgeln beğenmemek [Verb], mızmızlanmak, mızmızlanmak,

normalisieren normalleştirmek sich normalisieren normalleşmek, normalleştirmek,

normen standartlaştırmak [Verb], tipleştirmek [Verb], standartlaştırmak, standartlaştırmak,

notieren not etmek [Verb], not etmek, kaydetmek, kote etmek, not etmek, yazmak,

nötigen zorlamak [Verb], sıkıştırmak [Verb], zorlamak, mecbur etmek, sıkıştırmak, zorunlu kılmak, sıkıştırmak, baskı yapmak,

notlanden zorunlu iniş yapmak, zorunlu iniş yapmak,

notwassern

nuancieren farklılaştırmak [Verb],

numerieren numaralandırmak [Verb], numaralamak, numaralamak,

nutzen yarar [Nomen], fayda [Nomen], avantaj [Nomen], yardım etmek [Verb], yararlanmak [Verb], yardım etmek [Verb], yararlanmak [Verb], kullanmak,
yararlanmak, faydalanmak, yaramak was nützt es? ne işe yarar, yarar, fayda, istifade, kazanç, kâr von Nutzen yararlı, faydalı, yarar, fayda, kazanç,
çıkar, avantaj, yararlanmak,
nützen yarar [Nomen], fayda [Nomen], avantaj [Nomen], yardım etmek [Verb], yararlanmak [Verb], yardım etmek [Verb], yararlanmak [Verb], kullanmak,
yararlanmak, faydalanmak, yaramak was nützt es? ne işe yarar, yarar, fayda, istifade, kazanç, kâr von Nutzen yararlı, faydalı, yarar, fayda, kazanç,
çıkar, avantaj, yararlanmak,
objektivieren nesnelleştirmek [Verb], somutlaştırmak [Verb],

observieren

sich offenbaren

offenbleiben açık kalmak [Verb], cevaplanmamak [Verb], açık kalmak, çözümlenmemek, askıda olmak,

offenhalten açık tutmak [Verb], açık tutmak,

offenlassen açık bırakmak,

offenlegen

offestehen

165
offerieren sunmak [Verb], önermek [Verb], sunmak, arz etmek, takdim etmek, önermek, teklif etmek,

öffnen açmak [Verb], açılmak [Verb], aralamak, açmak, de. açılmak,

sich öffnen açılmak [Verb],

ohrfeigen tokatlamak [Verb], tokatlamak,

okkupieren işgal etmek [Verb], işgal etmek ökonomisch ekonomik, iktisadi, idareli, tutumlu,

operieren ameliyat etmek [Verb], kullanmak [Verb], hareket etmek [Verb], ameliyat etmek, {askeri} harekâtta bulunmak, ameliyat etmek,

opfern kurban etmek [Verb], fedakarlık etmek [Verb], feda etmek, kıymak, kurban etmek, feda etmek, kurban etmek,

opponieren muhalefet etmek [Verb], muhalefet etmek, karşı çıkmak, karşı çıkmak, muhalefet etmek,

optimieren optimal etmek [Verb],

orchestrieren

ordnen düzenlemek [Verb], tertip etmek [Verb], düzmek [Verb], düzenlemek, tertip etmek, düzeltmek, düzenlemek. düzene sokmak, yoluna koymak,

organisieren düzenlemek [Verb], organize etmek [Verb], örgütlenmek [Verb], düzenlemek, tertiplemek, kurmak, örgütlemek, teşkilatlandırmak sich organisieren
örgütlenmek, organize olmak, düzenlemek, tertip etmek,
orientieren yolu göstermek [Verb], bilgi vermek [Verb], yöneltmek, yol göstermek, bilgilendirmek, bilgi vermek sich orientieren yönünü saptamak, yolunu
bulmak, bilgilenmek, bilgi edinmek, bilgi vermek, yol göstermek, de. bilgi almak, yönünü belirlemek,
sich orientieren

sich orientieren

oszillieren sallanmak [Verb], titremek [Verb], sallanmak, salınmak, titremek,

paaren çiftleştirmek [Verb], çiftleşmek [Verb], birleşmek [Verb], çiftleştirmek sich paaren çiftleşmek, de. çiftleşmek,

sich paaren çiftleşmek [Verb], birleşmek [Verb],

pachten kiralayarak işletmek [Verb], kiralamak, kirayla tutmak, kiralamak,

packen paket [Nomen], demet [Nomen], balya [Nomen], yakalamak [Verb], tutmak [Verb], kapmak [Verb], başarmak [Verb], paketlemek, ambalajlamak,
yakalamak, tutmak, kapmak, başarmak, becermek, etkilemek, duygulandırmak, paket, bohça, çıkın, paketlemek, tutmak, yakalamak,

166
paddeln kürek çekmek [Verb], kürek çekmek,

paffen tellendirmek [Verb], püfürdetmek [Verb], püfletmek, tellendirmek, fosurdatmak, sigara içmek,

paginieren

paktieren

pappen yapıştırmak [Adjektiv], yapıştırmak, yapışmak keinen Pappenstiel wert sein beş para etmemek für einen Pappenstiel bekommen yok pahasına almak,
yapışmak, yapıştırmak,
paradieren resmi geçit yapmak [Verb], gösteriş yapmak [Verb],

paralysieren felce uğratmak [Verb], uyuşturmak [Verb], etkisizleştirmek [Verb],

paraphieren parafe etmek [Verb], parafe etmek,

paraphrasieren açmak [Verb],

parfümieren kokulandırmak [Verb], koku sürünmek [Verb], güzel koku sürmek, lavanta sürmek sich parfümieren koku sürünmek, parfüm sürmek,

parieren savuşturmak [Verb], durdurmak [Verb], itaat etmek [Verb], {saldırıyı} savuşturmak, savmak, {atı} durdurmak, uymak, itaat etmek, yola gelmek,
çelmek, önüne geçmek, itaat etmek,
parken araçla durmak [Verb], beklemek [Verb], park etmek [Verb], park etmek, park yapılmaz, park yapmak,

parodieren parodi yapmak [Verb], gülünç bir biçimde taklit etmek,

partizipieren ortak olmak [Verb],

passen uygun olmak [Verb], uymak [Verb], pas vermek [Verb], uymak, yakışmak, işine gelmek, pas geçmek, pas vermek das paßt mir nicht bu bana gelmez,
bu işime gelmez, uymak, uygun olmak, işine gelmek, yakışmak,
passieren geçmek [Verb], olmak [Verb], başa gelmek [Verb], geçmek, aşmak, süzmek, olmak, vuku bulmak, başa gelmek, uğramak, geçirmek, geçip gitmek,
olmak, vuku bulmak,
pasteurisieren pastörize etmek [Verb], pastörize etmek,

patentieren patentini almak [Verb], patent vermek sich patentieren patentini almak,

patrouillieren devriye gezmek [Verb],

pausen {saydam kâğıtla} kopyasını çıkarmak, teksir etmek,

167
pausieren ara vermek [Verb], ara vermek, mola vermek,

peilen yön saptamak [Verb], tahmin etmek [Verb], iskandil etmek, kerteriz etmek, derinliği ölçmek,

peinigen acı çektirmek [Verb], işkence etmek, acı çektirmek, eziyet etmek, eza etmek, -e eziyet etmek, ızdırap vermek,

peitschen kırbaçlamak [Verb], şiddetle dövmek [Verb], kamçılamak, kırbaçlamak, kırbaçlamak,

pellen kabuğunu soymak [Verb], {kabuğunu} soymak, kabuğunu soymak,

pendeln sarkaçlamak [Verb], salınmak,

pensionieren emekliye ayırmak [Verb], emekliye ayırmak, emekliye ayırmak,

perfektionieren yetkinleştirmek [Verb], mükemmelleştirmek [Verb],

perlen parıldamak [Verb], ışıldamak [Verb], köpürmek [Verb], köpürmek, damlamak,

persiflieren

personalisieren insana dayandırmak [Verb], kişiselleştirmek [Verb],

personifizieren canlılaştırmak [Verb], kişileştirmek, canlandırmak,

pervertieren soysuzlaşmak [Verb], baştan çıkarmak [Verb],

pfänden haciz koymak [Verb], haczetmek, haczetmek,

pfeffern biberlemek [Verb], atmak [Verb], biberlemek, biber katmak, atmak, fırlatmak gepfefferte Preise tuzlu fiyat gepfefferte Witze kaba şaka,

pfeifen ıslıkla çağırmak [Verb], düdük öttürmek [Verb], ıslık çalmak, düdük öttürmek, ıslık çalmak, düdük çalmak,

pflanzen dikmek [Verb], yerleşmek [Verb], dikmek, {toprağa} dikmek, fidan sökme,

pflastern döşemek [Verb], kaldırım döşemek, kaldırım döşemek,

pflegen bakmak [Verb], bakmak, özen göstermek, bakmak, korumak, özen göstermek,

pflücken kopararak toplamak [Verb], değşirmek [Verb], toplamak, devşirmek, koparmak, devşirmek, toplamak, koparmak,

pflügen sabanla işlemek [Verb], çift sürmek, çift sürmek,

168
pfropfen mantar [Nomen], kan pıhtısı [Nomen], aşılamak [Verb], tıka basa doldurmak, tıkıştırmak, {ağacı} aşılamak, tapa, tıkaç, mantar, kan pıhtısı, tıkaç, tapa,
tıpa, tıkamak, tıkaç geçirmek aşılamak,
phantasieren hayallere kapılmak [Verb], saçmalamak [Verb], hayallere kapılmak, sayıklamak, abuk subuk konuşmak, imgelemek, düş kurmak, hayallere kapılmak,
saçmalamak, uydurmak,
philosophieren felsefe yapmak [Verb],

phrasieren

picken gagalamak [Verb], gagalamak, gagalamak,

picknicken piknik yapmak [Verb],

piepen cıvıldamak, cik cik ötmek, cıvıldamak,

pilgern hacca gitmek [Verb], hacca gitmek,

pinseln

plädieren lehinde konuşmak, savunmak,

plagen taciz etmek [Verb], zahmet çekmek [Verb], üzüntü vermek, rahatsız etmek, taciz etmek, eziyet etmek sich plagen zahmet çekmek, yorulmak, üzüntü
vermek, rahatsız etmek, de. yorulmak, üzülmek,
sich plagen

plakatieren ilan yapıştırmak [Verb],

planen tasarlamak [Verb], düşünmek [Verb], planlamak [Verb], tasarlamak, planlamak, niyet etmek, planlamak, tasarlamak, amaçlamak,

planieren düzlemek [Verb], düzlemek, tesviye etmek, düzlemek, tesviye etmek,

planschen su sıçratmak [Verb], suyun içinde oynamak, suyun içinde tepinmek, su sıçratmak,

plärren ağlamak [Verb], dırıldamak [Verb], hüngür hüngür ağlamak, yaygarayı basmak, bağırıp çağırmak, hüngür hüngür ağlamak,

platschen suyun üstüne vurmak,

plätschern şırıldamak [Verb], çağıldamak [Verb], çalkanmak [Verb], şırıldamak, şarıldamak, çağıldamak, suda oynamak, çağıldamak, şarıldamak,

plätten çamaşır ütülemek [Verb], düzlemek [Verb], ütülemek, ütülemek, plakalar,

169
platzen açılmak [Verb], çatırdamak [Verb], patlamak [Verb], çatlamak, yarılmak, patlamak, infilak etmek vor Wut platzen öfkeden kudurmak, patlamak,

plaudern gevezelik etmek [Verb], sohbet etmek, muhabbet etmek, hoşbeş etmek, konuşmak, söyleşmek, konuşmak, sohbet etmek,

plazieren yerleştirmek, sınıflandırmak,

sich plazieren

plissieren katlamak [Verb], plise yapmak [Verb], plise yapmak,

plumpsen cumbuldamak [Verb], cumbadak düşmek,

plündern yağmalamak [Verb], talan etmek [Verb], yağmalamak, talan etmek, yağma etmek,

plustern tüylerini kabartmak [Verb],

pöbeln

pochen dak [Nomen], çalış [Nomen], çalmak [Verb], atmak [Verb], çekirdemek [Verb], dayanmak [Verb], vurmak, çalmak, {kalp} atmak, çarpmak auf etw
pochen ısrar etmek, vurmak, hızlı çarpmak {Yürek}, dayanmak, güvenmek,
pökeln salamura yapmak [Verb], tuzlamak, salamura yapmak, salamura yapmak, tuzlamak,

pokern poker oynamak [Verb],

sich polarisieren

polieren cilalamak [Verb], perdahlamak [Verb], parlatmak [Verb], cilalamak, perdahlamak, cilalamak, parlatmak,

politisieren politize etmek [Verb], politika hakkında konuşmak, politize etmek, siyasetle ilgilendirmek, politika hakkında konuşmak,

polstern kıtıkla doldurmak [Verb], kıtıkla doldurmak, kapitone etmek, {kumaş} kaplamak, geçirmek,

poltern gümbürdemek [Verb], döğmek [Verb], gümbürdemek, bağırıp çağırmak, gürültü yapmak, şaka yollu bağırıp bağırmak,

popularisieren halka yaymak [Verb],

porträtieren portresini yapmak [Verb], portresini yapmak,

posaunen trombon çalmak [Verb], trombonlar,

170
posieren poz vermek [Verb], model durmak [Verb], poz vermek, modellik yapmak, yapmacık tavır takınmak, poz vermek,

postieren dikmek [Verb], koymak [Verb],

postulieren istemek [Verb], talep etmek [Verb],

potenzieren yükseltmek [Verb], güçlendirmek [Verb],

prädestinieren

prägen basmak [Verb], etkilemek [Verb], darbetmek [Verb], para basmak, şekil vermek, iz bırakmak, biçim vermek, basmak kafasına sokmak, madeni para
basmak,
prahlen övünmek [Verb], gösteriş yapmak [Verb], övünmek, çalım satmak, övünmek, böbürlenmek, koltukları kabarmak,

praktizieren uygulamak [Verb], hekimlik yapmak [Verb], uygulamak, tatbik etmek, hekimlik yapmak, pratik yapmak, staj görmek,

prallen şiddetle çarpmak [Verb], çarpıp geri fırlamak, {güneş} yakmak, kavurmak, çarpmak,

prämieren ödüllendirmek [Verb], ödüllendirmek, mükâfatlandırmak,

prangen parlamak [Verb],

präparieren diseksiyon [Nomen], kurutmak [Verb], hazırlamak [Verb], derse hazırlanmak [Verb],

präsentieren sunmak [Verb], uzatmak [Verb], sunmak, takdim etmek, takdim etmek, tanıştırmak,

präsidieren başkanlık etmek [Verb],

prasseln cızıltı [Nomen], cızırtı [Nomen], çıtırtı [Nomen], çatırdayarak vurmak [Verb], çekirdemek [Verb], {ateş} çatırdamak, şakır şakır yağmak,

prassen yiyip içmek [Verb], gününü gün etmek, hızlı yaşamak,

präzisieren tasrih etmek [Verb], belirtmek [Verb],

predigen vaaz etmek [Verb], vaaz vermek, nasihat vermek, vazetmek öğüt vermek, diskur çekmek,

preisen övmek [Verb], methetmek [Verb], övme, methetmek, övmek,

preisgeben teslim etmek [Verb], ifşa etmek [Verb], bırakmak, terk etmek, feragat etmek, {sırrı} ifşa etmek, dile vermek, maruz bırakmak, vazgeçmek, bırakmak,
açığa vurmak, dile vermek,

171
prellen dolandırmak [Verb], kafeslemek [Verb], çarpmak, aldatmak, dolandırmak, şiddetle çarpmak, dolandırmak,

preschen hızla koşmak [Verb],

pressen sıkmak [Verb], basmak [Verb], yapmaya zorlamak [Verb], sıkmak, bastırmak, sıkıştırmak, sıkmak, bastırmak, sıkıştırmak, kalıba vurmak, presler,

prickeln gıcıklamak [Verb], heyecanlandırmak [Verb], gıcıklamak, gıdıklamak, {şampanya} köpürmek, gıdıklamak, kaşındırmak,

privatisieren

privilegieren ayrıcalık tanımak,

probieren denemek [Verb], prova yapmak [Verb], denemek, tecrübe etmek, prova yapmak, {yemek/şarap} tadına bakmak, denemek, tadına bakmak,

produzieren üretmek [Verb], üretmek, istihsal etmek, ibraz etmek, üretmek, yetiştirmek,

sich profilieren

profitieren yararlanmak, istifade etmek, kazanç sağlamak, yararlanmak,

programmieren programlamak [Verb], programlamak, programlamak,

projektieren proje yapmak [Verb],

proklamieren ilan etmek [Verb], ilan etmek, beyan etmek, bildirmek, ilan etmek, duyurmak,

promovieren doktor unvanını almak,

propagieren propaganda yapmak,

prophezeien kehanette bulunmak [Verb], peygamberlik etmek, kehanette bulunmak, kehanette bulunmak, önceden bildirmek,

sich prostituieren

protestieren protesto etmek [Verb], protesto etmek, protesto etmek, itiraz etmek,

protokollieren tutanağa geçirmek [Verb], tutanak düzenlemek, tutanağa geçirmek, zapta geçirmek,

provozieren kışkırtmak [Verb], tahrik etmek [Verb], kışkırtmak, tahrik etmek, provoke etmek,

prozessieren dava açmak [Verb], dava açmak, davacı olmak, mahkemeye başvurmak,

172
prüfen sınamak [Verb], imtihan etmek [Verb], kontrol etmek [Verb], sınav yapmak, imtihan etmek, yoklamak, kontrol etmek, incelemek, tetkik etmek,
denemek, sınamak,
prügeln dövmek [Verb], döğmek [Verb], dövüşmek [Verb], dövmek, dayak atmak, sopa çekmek sich prügeln dövüşmek, kavga etmek, dövmek,

sich prügeln dövüşmek [Verb],

prunken böbürlenmek [Verb],

publizieren yayımlamak [Verb], yayımlamak, çıkarmak, neşretmek, yayımlamak,

pudern pudralamak [Verb], pudralamak, pudra sürmek, pudra sürmek,

pulsieren çarpıntı [Nomen], daraban [Nomen], çarpmak [Verb], çarpmak, çarpmak, atmak {yaşam belirtisi göstermek},

pulverisieren tozlaştırmak [Verb], tozlaştırmak, toz haline getirmek, toz haline getirmek,

pumpen pompalamak [Verb], borç vermek [Verb], pompalamak, tulumba çekmek, ödünç almak, ödünç vermek, pompalamak, tulumba ile su çekmek, ödünç
vermek, ödünç almak,
punktieren ponksiyon yapmak [Verb], noktalar koymak [Verb], noktalamak, ponksiyon yapmak, noktalamak,

purzeln düşmek [Verb], yuvarlanmak [Verb], tepetaklak düşmek, gülünç bir biçimde yuvarlanmak, tepetaklak düşmek,

putzen silmek [Verb], temizlemek [Verb], temizlemek, silmek, süslemek, takıp takıştırmak, sümkürmek sich putzen temizlenmek, süslenmek, takıp
takıştırmak, temizlemek, {diş} fırçaIamak, {pabuç} boyamak, {cam vs.} silmek, {burun} sümkürmek, parlatmak,
quadrieren karesini almak, karesini almak,

quaken vak vak etmek [Verb], cırıldamak [Verb], viyaklamak [Verb], vakvak etmek, vrak vrak etmek, viyaklamak, cıyak cıyak bağırmak, vakvaklamak,

quäken vak vak etmek [Verb], cırıldamak [Verb], viyaklamak [Verb], vakvak etmek, vrak vrak etmek, viyaklamak, cıyak cıyak bağırmak, vakvaklamak,

quälen acı çekmek [Verb], ıstırap vermek [Verb], kendini üzmek [Verb], eziyet etmek, acı çektirmek, ıstırap vermek, canından bezdirmek, taciz etmek sich
quälen ıstırap çekmek, acı çekmek, işkence etmek, rahatsız etmek, de. kendini çok yormak,
qualifizieren eğitip yetiştirmek [Verb], değerlendirmek [Verb], nitelemek, vasıflandırmak, sicil vermek sich qualifizieren ehliyetini göstermek, nitelendirmek,
nitelemek,
qualmen koyu duman çıkarmak [Verb], duman çıkarmak, fosur fosur sigara içmek, duman çıkarmak, tütmek,

quantifizieren

quellen fışkırmak [Verb], kaynamak [Verb], fışkırmak, çıkmak, şişmek, kabarmak, fışkırmak, çıkmak,

173
quetschen ezmek [Verb], sıkıştırmak [Verb], ezmek, sıkıştırmak, kıstırmak, berelemek, ezmek, kıstırmak, sıkıştırmak, hek. berelemek, zedelemek,

quieken bağırmak [Verb], çıyaklamak [Verb], cırlamak [Verb], {domuz} bağırmak, cıyaklamak,

quietschen gıcırdamak [Verb], kıkırdamak [Verb], gıcırdamak, tıngırdamak, {kapı} gıcırdamak, acı acı bağırmak,

quirlen çalkalamak [Verb],

quittieren makbuz vermek [Verb], vazgeçmek [Verb], makbuz vermek, {görevi} bırakmak, istifa etmek, makbuz vermek, istifa etmek,

rabattieren

rächen gırtlak [Nomen], ağız [Nomen], öcünü almak [Verb], acı çıkmak [Verb], boğaz, gırtlak, öcünü almak, intikamını almak das wird sich rächen bunun
hesabını vereceksin sich rächen öcünü almak, intikamını almak, acısını çıkarmak, misilleme yapmak, de. öcünü almak, acısını çıkarmak,
radebrechen {bir dili} başını gözünü yararak konuşmak, başını gözünü yararak konuşmak,

radfahren bisiklete binmek, bisiklete binmek,

radieren silmek [Verb], kazımak [Verb], oymak [Verb], {kazıyarak} silmek, asitle yakmak, silmek,

radikalisieren

radschlagen

raffen kapmak [Verb], yukarı çekmek [Verb], katlamak [Verb], kapmak, {kumaş} katlamak, {giysi} yukarı çekmek, kaldırmak, toplamak, kapmak, kaldırmak,

raffinieren arıtmak [Verb], arıtmak, rafine etmek, tasfiye etmek,

ragen sormak [Verb], üstüne çıkarmak [Verb], yükselmek, çıkmak, çıkıntı yapmak, yükselmek,

rahmen çerçeve [Nomen], şasi [Nomen], çerçeveler [Nomen], çerçevelemek [Verb], çerçeve, gergef, şasi, ortam, çevre im Rahmen des Möglichen imkân
nispetinde, çerçevelemek, çerçeve [-],
randalieren gürültü çıkarmak, yaygara koparmak, gürültüye boğmak, şamata etmek,

rangieren sıralamak [Verb], manevra yapmak [Verb], derecelenmek [Verb], {tren} manevra yapmak, belirli bir derecede/rütbede olmak,

sich ranken tırmanmak [Verb],

rascheln hışırdamak [Verb], çatırdamak [Verb], hışırdamak,

174
rasen freze etmek [Verb], çim [Nomen], kudurmak [Verb], küplere binmek [Verb], çapmak [Verb], çıldırmak [Verb], çim, çimen, küplere binmek, çıldırmak,
hızla sürmek, çılgın gibi gitmek, çim [-], çimen [-], küplere binmek, hızla geçip gitmek,
sich rasieren

raspeln törpülemek [Verb], rendelemek [Verb],

rasseln çangırdama [Nomen], şakırdatmak [Verb], çangırdamak [Verb], takırdamak, şakırdamak, sınavda kalmak, takırdamak,

rasten dinlemek [Verb], mola vermek [Verb], dinlenmek, istirahat etmek, ara vermek, mola vermek, mola vermek, dinlenmek,

raten öğüt vermek [Verb], tahmin etmek, öğüt vermek, nasihat etmek, salık vermek, tavsiyede bulunmak, öğüt vermek, öğütlemek, tahmin etmek,

ratifizieren onaylamak [Verb], uygun bulmak [Verb], onaylamak, tasdik etmek, onamak, onaylamak,

rationalisieren rasyonalize etmek [Verb], ussallaştırmak [Verb], {işletmeyi} verimli hale getirmek, modernleştirmek, rasyonelleştirmek, rasyonalize etmek,

rationieren tayına bağlamak, vesikaya bağlamak, tayına bağlamak,

rätseln tahmin etmek [Verb], kestirmek [Verb],

rattern çalış [Nomen], gürültü yapmak [Verb], patırdamak [Verb], takırdamak, patırdamak, takırdamak,

rauben kapmak [Verb], çalmak [Verb], kaçırmak [Verb], çalmak, aşırmak, gasp etmek, {adam} kaçırmak, zorla elinden almak, çalmak, yağma etmek,

rauchen içmek [Verb], kullanmak [Verb], duman çıkarmak [Verb], duman çıkarmak, tütmek, {sigara} içmek, sigara kullanmak, sigara içmek, duman çıkarmak,
tütmek, {sigara, vb.} içmek,
räuchern tütsülemek [Verb], tütsülemek, dezenfekte etmek, tütsülemek,

sich raufen dövüşmek [Verb],

räumen kaldırmak [Verb], boşaltmak [Verb], bırakmak [Verb], ortadan kaldırmak, boşaltmak, tahliye etmek, çekidüzen vermek, boşaltmak, terk etmek,
çekidüzen vermek, toplamak,
rauschen hışırtı [Nomen], çağlamak [Verb], inlemek [Verb], {su} şırıldamak, çağıldamak, {ağaç} hışırdamak, {rüzgâr} uğuldamak, fışırdamak, şarıldamak,
çınlamak, uğuldamak,
reagieren cevap vermek [Verb], tepkimek, reaksiyona girmek, tepki göstermek, cevap vermek, tepki göstermek, tepkimek,

reactivieren

realisieren gerçekleştirmek [Verb], anlamak [Verb], gerçekleştirmek,

175
reanimieren

rebellieren baş kaldırmak [Verb], isyan etmek [Verb], ayaklanmak, başkaldırmak, isyan etmek,

rechnen hesap etmek [Verb], tahmin etmek [Verb], beklemek [Verb], istinat etmek [Verb], arasında saymak [Verb], hesaplamak, saymak,

rechtfertigen haklı göstermek [Verb], haklı çıkarmak [Verb], haklı çıkarmak, haklı çıkarmak, de. kendini haklı çıkarmak,

recken germek [Verb], gerinmek [Verb], uzanmak [Verb], germek sich recken gerilmek, germek, uzatmak, de. gerinmek,

reden ukalalık etmek [Verb], konuşmak [Verb], söylemek [Verb], zırvalamak [Verb], saçmalamak [Verb], konuşmak, söylemek, konuşma, konuşmak,
söylemek,
redigieren kaleme almak [Verb], redaksiyon yapmak [Verb],

reduzieren indirmek [Verb], eksiltmek [Verb], azaltmak [Verb], indirmek, azaltmak, kısmak, küçültmek, indirgemek, sadeleştirmek, azaltmak, eksiltmek,

referieren rapor vermek [Verb], konuşma yapmak [Verb], rapor vermek, konuşma yapmak, rapor vermek, bir şeyi açıklamalı anlatmak,

reflektieren ilgi duymak [Verb], düşünmek [Verb], yansıtmak, ilgi duymak, talip olmak, yansıtmak,

reformieren düzeltmek [Verb], iyileştirmek [Verb], ıslah etmek, düzeltmek, reform yapmak, ıslah etmek,

regeln düzenlemek [Verb], kurala bağlamak [Verb], düzmek [Verb], düzenlemek, tertip etmek, düzeltmek, yoluna koymak, kontrol etmek, ayarlamak,
düzenlemek, düzene koymak, yoluna koymak,
sich regen uyanmak [Verb],

regenerieren yenilemek [Verb], canlandırmak [Verb],

regieren hükümdarlık yapmak [Verb], hüküm sürmek, hükümdarlık yapmak, saltanat sürmek, almak, yönetmek, idare etmek, hızlı sağanak tez geçer {Seneca},

registrieren kaydetmek [Verb], bilgi edinmek [Verb], kaydetmek, deftere geçirmek, kaydetmek, deftere geçirmek, tescil etmek,

reglementieren yönetmelikle düzenlemek [Verb],

regnen yağmak [Verb], {yağmur} yağmak, {yağmur} yağmak,

regulieren düzeltmek [Verb], düzeltmek, ayar etmek, ayarlamak, düzeltmek,

rehabilitieren

176
reiben sürtmek [Verb], ovmak [Verb], ovmak, ovuşturmak, sürtmek, sürtüştürmek, rendelemek, ovmak, rendelemek,

sich reiben

reichen uzatmak [Verb], sunmak [Verb], yeterli olmak [Verb], ulaşmak, erişmek, yetişmek, yetmek, yeterli olmak, kâfi gelmek, uzatmak, vermek, yetmek,
uzatmak, sunmak, uzanmak, yetişmek,
reifen çember [Nomen], lastik [Nomen], olgunlaşmak [Verb], kırağı yağmak [Verb], olgunlaşmak, olmak, çember, halka, lastik tekerlek, bilezik, yüzük,
olgunlaşmak, tekerlek lastiği [-], çember [-], çember, lastik {tekerlek},
reihen sıraya koymak [Verb], dizmek [Verb], teyellemek [Verb], sıralamak, sıraya koymak, dizmek, sıralamak,

sich reimen

reinigen temizlemek [Verb], temizlemek, ayıklamak, fırçalamak, {dil} özleştirmek, temizlemek, temizlemek, tasfiye etmek,

reisen geziye çıkmak [Verb], sancı [Nomen], şiddetle çekmek [Verb], bölmek [Verb], parçalamak [Verb], yolculuk etmek, seyahat etmek, gitmek, yırtmak,
şiddetle çekmek, koparmak, zorla almak, gasp etmek, kopmak, yarılmak, yolculuk yapmak, seyahat etmek,
reissen yırtmak, parçalamak, yolmak, çekip koparmak,

reiten ata binmek [Verb], çiftleşmek [Verb], aşmak [Verb], ata binmek, atla gitmek, ata binmek, atla gitmek,

reizen tahrik etmek [Verb], kızdırmak [Verb], çekmek [Verb], dalamak [Verb], kışkırtmak, tahrik etmek, teşvik etmek, kızdırmak, hırçınlaştırmak, çekmek,
büyülemek, cezbetmek, tahriş etmek, kızdırmak, sinirlendirmek, kışkırtmak, çekmek, cezbetmek, hek. tahriş etmek,
rekaputilieren

reklamieren talep etmek [Verb], şikayet etmek [Verb], şikâyet etmek, {ısmarlanan malın gönderilmesini} talep etmek, şikayet etmek,

rekontruieren

sich rekrutieren

rennen koşma [Nomen], yarış [Nomen], koşmak [Verb], vurup devirmek [Verb], çapmak [Verb], koşmak, yarışmak, koşma, koşu, yarış, koşmak, yarışmak,
yarış [-], koşu [-],
renommieren

renovieren yenileştirmek [Verb], yenileştirmek, onarmak, tamir etmek, yenileştirmek,

sich rentieren

reorganisieren

177
reparieren onarmak [Verb], tamir etmek [Verb], düzmek [Verb], onarmak, tamir etmek, onarmak,

repräsentieren temsil etmek [Verb], oluşturmak [Verb], temsil etmek, temsil etmek,

reproduzieren kopyasını çıkarmak [Verb], çoğaltmak [Verb], çoğaltmak, kopyasını çıkarmak,

reservieren ayırmak [Verb], saklı tutmak [Verb], {bir yeri} ayırmak sich reservieren lassen ayırtmak, saklamak, korumak, yer ayırtmak,

residieren oturmak [Verb],

resignieren vazgeçmek, boyun eğmek, tevekkül etmek,

respektieren saygı göstermek [Verb], uymak [Verb], saygı göstermek, hürmet etmek, uymak, riayet etmek, saygı göstermek,

restaurieren merametlemek [Verb], restore etmek [Verb], restore etmek, restore etmek, yenilemek, restore etmek,

resultieren sonucu olmak [Verb],

resümieren özetlemek [Verb],

retten kurtarmak [Verb], korumak [Verb], kurtulmak [Verb], kurtarmak, kurtarmak, kurtarmak,

sich retten kurtulmak [Verb],

retuschieren rötuş yapmak [Verb], rötuş yapmak, rötuş yapmak, rötuş yapmak,

reuen sevindirmek [Verb], mutlu etmek [Verb], pişman olmak [Verb],

sich revanchieren

revidieren kontrol etmek [Verb], denetlemek [Verb], tekrar gözden geçirmek, gözden geçirmek,

revoltieren baş kaldırmak [Verb], ayaklanmak [Verb],

revolutionieren devrim yapmak, kökünden değiştirmek,

rezipieren almak [Verb], kabul etmek [Verb],

rezitieren ezberden okumak,

178
richten yöneltmek [Verb], düzenlemek [Verb], doğrulmak [Verb], yöneltmek, tevcih etmek, nişan almak, ayarlamak, düzeltmek, hazırlamak, hüküm vermek,
hitap etmek sich richten nach uymak, doğrultmak, düzeltmek, yöneltmek, hazırlamak, de. uymak, bağlı olmak,
sich richten

riechen koklamak [Verb], kokusunu almak, tehlike sezmek, koklamak, kokmak, koklamak, kokmak,

riseln

riffeln taramak [Verb], yiv açmak [Verb], rendelemek [Verb], keten taramak,

ringeln kıvırmak [Verb], kıvrılmak [Verb], çöreklenmek [Verb],

ringen güreş [Nomen], çatışma [Nomen], cidal [Nomen], güreşmek [Verb], uğraşmak [Verb], bükmek [Verb], görüşmek, uğraşmak, pençeleşmek, mücadele
etmek, güreşmek, güreş,
rinnen akmak [Verb], delik olmak [Verb], damlamak, akmak, sızmak, akmak: damlamak, sızmak, akmak,

riskieren cesaret etmek [Verb], riske etmek, tehlikeye atmak, riske girmek,

ritzen çizmek [Verb], sıyırmak, çizmek, tırmalamak, Gizmek, tırmalamak, çizmek, tırmalamak,

rivalisieren yarışmak [Verb], rekabet etmek [Verb], rekabet etmek,

röcheln hırıldamak [Verb], can çekişmek [Verb], hırıldamak, hırıldamak,

rodeln kızakla kaymak [Verb], kızakla kaymak, kızakla kaymak,

roden tarla açmak [Verb], ormanı açmak, tarla açmak, ağaçlarını keserek ormanı açmak,

rollen yuvarlanmak [Verb], tekerlenmek [Verb], kaynamak [Verb], gürlemek [Verb], çevirmek [Verb], dönmek [Verb], çevrilmek [Verb], çöreklenmek [Verb],
yuvarlanmak, tekerlenmek, {kan} dolaşmak, {gözyaşı} akmak, {gemi} yalpa vurmak, dönmek, çevrilmek, yuvarlanmak, tekerlenmek, döndürmek,
çevirmek, cendereden geçirmek, yuvarlamak, yuvarlanmak, gümbürdemek, gürlemek,
romantisieren

röntgen der Röntgenapparat [Nomen], die Röntgenaufnahme [Nomen], die (pl) Röntgenstrahlen [Nomen], die (pl) X-Strahlen [Nomen], Röntgenaufnahme
(die), Röntgenbild (das), Schirmbildaufnahme (die), Röntgenstrahlen, das Röntgenbild, die Röntgenaufnahme, das Röntgenbild, der
Röntgenspektrum, Röntgenröhre, röntgenini çıkarmak [Verb], röntgenini çekmek, röntgenini çekmek,
rosten dondurarak saklamak [Verb], paslanmak [Verb], kızartmak [Verb], paslanmak, pas tutmak, kızartmak, kavurmak, paslanmak, kızartmak, kavurmak,

rösten dondurarak saklamak [Verb], paslanmak [Verb], kızartmak [Verb], paslanmak, pas tutmak, kızartmak, kavurmak, paslanmak, kızartmak, kavurmak,

179
röten kırmızı: kırmızıya boyamak [Verb], kızarmak [Verb], kızartmak, kırmızılaştırmak sich röten kızarmak, kırmızılaşmak, kızartmak,

rotieren dönmek [Verb], dönmek, devretmek, dönmek,

rucken sırt [Nomen], arka [Nomen], üst kısım [Nomen], sarsıla sarsıla gitmek [Verb], yer vermek [Verb], itmek [Verb], yerinden oynatmak, {yana} kaymak,
yerinden oynamak, hareket etmek, sırt, yerinden oynatmak, hareket ettirmek, yaklaştırmak, hareket etmek, ilerlemek, yaklaşmak, sırt, arka,
rücken sırt [Nomen], arka [Nomen], üst kısım [Nomen], sarsıla sarsıla gitmek [Verb], yer vermek [Verb], itmek [Verb], yerinden oynatmak, {yana} kaymak,
yerinden oynamak, hareket etmek, sırt, yerinden oynatmak, hareket ettirmek, yaklaştırmak, hareket etmek, ilerlemek, yaklaşmak, sırt, arka,
rückwärtsgehen kötüleşmek [Verb],

rudern kürek çekmek [Verb], sandala binmek [Verb], kürek çekmek,

rufen çağırmak [Verb], bağırmak [Verb], seslenmek [Verb], seslenmek, çağırmak, bağırmak, {kuş} ötmek, yanına çağırmak, çağırmak, seslenmek, bağırmak,

rügen kınamak [Verb], azarlamak [Verb], azarlamak, çıkışmak, ayıplamak, tekdir etmek, azarlamak,

ruhen gebrochen [Adjektiv], schizoid [Adjektiv], dinlemek [Verb], uyumak [Verb], dinlenmek, istirahat etmek, yatmak, uyumak, susmak, sükût etmek,
dinlenmek,
ruhenlassen sürdürmek [Verb],

ruhigstellen

rühmen övmek [Verb], yüceltmek [Verb], gurur duymak [Verb], övmek, methetmek sich rühmen övünmek, kıvanmak, övmek, de övünmek,

sich rühmen gurur duymak [Verb],

rühren hareket ettirmek [Verb], duygulandırmak [Verb], çarpmak [Verb], kımıldamak [Verb], çalışmak [Verb], kımıldatmak, oynatmak, hareket ettirmek,
karıştırmak, duygulandırmak, dokunmak, dokunmak, el sürmek, -den kaynaklanmak, ileri gelmek, kımıldatmak, hareket ettirmek, dokunmak,
çalkalamak, etkilemek,
ruinieren mahvetmek [Verb], yıkmak [Verb], iflas etmek [Verb], yıkmak, mahvetmek, harap etmek, hırpalamak, örselemek, bozmak, yıkmak, mahvetmek, harap
etmek,
rümpfen yüz buruşturmak [Verb],

runden yuvarlaklaştırmak [Verb], tamamlamak [Verb], mükemmelleştirmek [Verb], yuvarlaklaşmak [Verb], bütünleşmek [Verb], yuvarlaklaştırmak sich
runden yuvarlaklaşmak, yuvarlatmak,
rungehen

runzeln kaşlarını çatmak [Verb], buruşmak [Verb], buruşturmak die Stirn runzeln kaşlarını çatmak, buruşturmak,

180
rupfen yolmak [Verb], yolmak, koparmak, kaba jüt dokuma, yolmak, koparmak,

russen

rüsten hazırlamak [Verb], silahlanmak [Verb], hazırlamak, silahlanmak sich rüsten hazırlanmak, silahlanmak, de. hazırlanmak {zu, e},

rutschen kaymak [Verb], kaymak, patinaj yapmak, kaymak,

rütteln sarsmak [Verb], silkelemek [Verb], sarsmak, sallamak, silkelemek, ırgalamak, sarsmak, sallamak,

sabotieren sabote etmek [Verb], baltalamak [Verb], baltalamak, sabote etmek, baltalamak,

sacken çökmek [Verb], batmak [Verb], çökmek, batmak, çuvala koymak, çuvallamak, çuvala doldurmak,

säen tohum ekmek [Verb], tohum ekmek, {tohum} ekmek,

sagen söylemek [Verb], demek [Verb], anlatmak [Verb], açıklamak [Verb], bildirmek [Verb], konuşmak [Verb], ifade etmek [Verb], bıçkılamak [Verb],
horlamak [Verb], testere ile kesmek, biçmek, horlamak, söylemek, demek, testereyle kesmek, biçmek, demek, söylemek, anlatmak, Gülü seven
dikenine katlanır,
sägen söylemek [Verb], demek [Verb], anlatmak [Verb], açıklamak [Verb], bildirmek [Verb], konuşmak [Verb], ifade etmek [Verb], bıçkılamak [Verb],
horlamak [Verb], testere ile kesmek, biçmek, horlamak, söylemek, demek, testereyle kesmek, biçmek, demek, söylemek, anlatmak, Gülü seven
dikenine katlanır,
salben merhem sürmek [Verb], merhem sürmek, kutsal yağ sürmek,

saldieren hesabı kapatmak [Verb],

salutieren selamlamak [Verb], selamlamak, selamlamak,

salzen tuz koymak [Verb], tuzlamak, tuzlamak,

sammeln cem [Nomen], cemi [Nomen], derme [Nomen], devşirim [Nomen], devşirme [Nomen], toplamak [Verb], biriktirmek [Verb], akümüle etmek [Verb],
cemetmek [Verb], değşirmek [Verb], dermek [Verb], konsantre olmak [Verb], toplamak, biriktirmek, bir araya getirmek, koleksiyon yapmak,
toplanmak, birikmek, bir araya gelmek, toplamak, biriktirmek, bir araya getirmek: de toplanmak, leşin olduğu yere kargalar üşüşür,
sanieren yenilemek [Verb], sağlığına kavuşturmak [Verb], sağlığına kavuşturmak, {işletmeyi} verimli hale getirmek, parasal açıdan güçlenmek, {bir hastalıktan}
kurtarmak,
sanktionieren tanımak [Verb], onaylamak [Verb], kabul etmek [Verb], uygun görmek, onaylamak,

satteln eyerlemek [Verb], hazırlanmak [Verb], eyerlemek, semer vurmak, eyerlemek,

181
sättigen doyurmak [Verb], içirmek [Verb], derişmek [Verb], doyurmak, doyurmak,

sauberhalten temiz tutmak,

saubermachen

säubern temizlemek [Verb], temizlemek, istenmeyen kişilerden temizlemek, tasfiye etmek, temizlemek,

säuern ekşitmek [Verb],

saufen ölçüsüz içmek [Verb], içmek, kafayı çekmek, içmek, kafayı çekmek,

saugen emmek [Verb], emzirmek [Verb], emmek, emzirmek, meme vermek, emzirmek, emmek,

säugen emmek [Verb], emzirmek [Verb], emmek, emzirmek, meme vermek, emzirmek, emmek,

säumen kenar geçirmek [Verb], duraksamak [Verb], karar vermek [Verb], kenar dikmek, kenarını bastırmak, gecikmek, geç kalmak, duraksamak, duralamak,
tereddüt etmek, teyellemek, çevrelemek, duraksamak,
säuseln hafifçe esmek [Verb], fısıldamak [Verb], hışırdamak,

sausen dızdız [Nomen], vızıldamak [Verb], sınavda kalmak [Verb], uğuldamak [Verb], dızıldamak [Verb], vazgeçmek [Verb], uğuldamak, vınlamak, hızla geçip
gitmek, yıldırım gibi geçip gitmek, vınlamak, uğuldamak,
schaben kazımak [Verb], rendelemek [Verb], kazımak, rendelemek, törpülemek, kazımak, rendelemek, tırmalamak, törpülemek,

schachern bezirganlık etmek [Verb],

schaden zarar [Nomen], hasar [Nomen], zarar vermek [Verb], darbelemek [Verb], zarar, ziyan, hasar, kayıp, zayiat, yara, bere, dezavantaj, zarar vermek, zarar
vermek, zarar, kayıp, yitik, sadece ufak maddi hasar meydana geldi, genel hasar, genel zarar,
schädigen zarar vermek [Verb], darbelemek [Verb], zarar vermek, zarara uğratmak, zarar vermek,

schaffen çeşitlemek [Verb], eser [Nomen], çalışma [Nomen], götürmek [Verb], çalışmak [Verb], başarmak [Verb], yaratmak [Verb], çare bulmak, yoluna
koymak, yaratmak, meydana getirmek, çalışmak, becermek, başarmak, getirmek, götürmek, nakletmek, eser, çalışma, becermek, yaratmak, yapmak,
sağlamak,
schälen kabuğunu soymak [Verb], kavlamak [Verb], kabuğunu soymak, kavlamak, derisi dökülmek, {kabuğunu} soymak,

schallen çınlamak [Verb], ses çıkarmak [Verb], ses çıkarmak, tınlamak, çınlamak, çınlamak,

schalten cereyana bağlamak [Verb], anlamak [Verb], devreyi açmak, cereyana bağlamak, {vites} değiştirmek, anlamak, kavramak, istediği gibi davranmak,
kafasın göre hareket etmek, devreyi açmak, cereyana bağlamak, vites değiştirmek,

182
sich schämen utanmak,

schamponieren

schänden parça parça [Verb], ırzına geçmek [Verb], lekelemek [Verb], çepellemek [Verb],

sich scharen toplanmak [Verb], toplanmak, toplanmak,

schärfen keskinleştirmek [Verb], yontmak [Verb], bilemek, sivriltmek, keskinleştirmek, bilemek, bileme, keskinleştirme,

scharren kazımak [Verb], eşelemek [Verb], kazımak, tırmalamak, eşelemek, kazımak, eşelemek, kazırmak, eşelemek,

schattieren gölgelemek [Verb], taramak [Verb], {resmi} gölgelemek, nüanslamak, gölge vermek, gölgelendirmek, gölge vermek, nüanslamak,

schätzen saygı beslemek [Verb], çok saymak [Verb], saygı duymak [Verb], zannetmek [Verb], değerini anlamak [Verb], değer biçmek, değerini kestirmek, saygı
duymak, hürmet etmek, sanmak, zannetmek, değer biçmek, tahmin etmek, saygı göstermek, tahmin etmek,
schätzenlernen değerini anlamak,

schaudern dehşet duymak [Verb], ürpermek, titremek, tüyleri ürpermek, tiksinmek, nefret etmek,

schauen bakmak [Verb], görmek [Verb], bakmak, bakmak, görmek,

schaufeln küreklemek [Verb], küremek, kürekle atmak, küreklemek,

schaukeln sallamak [Verb], çöğünmek [Verb], sallanmak, sallanmak, sallanmak,

schäumen köpüklenmek [Verb], kaynamak [Verb], köpürmek, köpüklenmek, köpürmek,

scheiden boşanmak [Verb], ayırmak [Verb], bölmek [Verb], ayırmak, ayrıştırmak, boşandırmak, ayrılmak, boşanmak, ayırmak, ayrılmak, sich -lassen boşanmak,

scheinen görünmek [Verb], ışık vermek [Verb], parlamak, parıldamak, ışık vermek, gibi görünmek, görünmek, parıldamak, parlamak,

scheissen sıçmak,

scheiteln saçı ayırmak [Verb], {saçı} ayırmak, {saçı} ayırmak,

scheitern karaya oturmak [Verb], akim kalmak [Verb], boşa çıkmak, başarısızlıkla sonuçlanmak, karaya oturmak, başarısızlıkla sonuçlanmak,

schellen çıngırdamak [Verb], çalmak [Verb], {kapıyı} çalmak,

183
schelten azarlamak [Verb], azarlamak, ayıplamak, azarlamak,

schematisieren şemaya sokmak [Verb],

schenken bağışlamak [Verb], affetmek [Verb], inanmak, güvenmek im guten Glauben iyi niyetle, armağan etmek, hediye etmek, bağışlamak, affetmek, atlamak,
ihmal etmek, armağan etmek, bağışlamak,
scheren kırkmak [Verb], makaslamak [Verb], kırkmak, makaslamak, ilgilenmek, kırpmak, makaslamak,

scherzen alay etmek [Verb], gülmek [Verb], şaka yapmak,

scheuchen korkutmak [Verb], ürkütmek [Verb], korkutmak, ürkütmek, ürkütmek, korkutmak sich -vor -den korkmak, çekinmek,

scheuen ürkmek [Verb], korkmak [Verb], -den korkmak, çekinmek,

scheuern temizlemek [Verb], sürtmek [Verb], temizlemek, silmek, ovmak, temizlemek, silmek, ovmak,

schichten düzene koymak [Verb], yığmak [Verb], {tabakalar halinde} üst üste koymak, kat kat yerleştirmek, istif etmek,

schicken göndermek [Verb], yollamak [Verb], aratmak [Verb], çağırtmak [Verb], göndermek, yollamak, aratmak, çağırtmak, getirtmek, yakışmak, yaraşmak,
uymak, göndermek, yollamak,
sich schicken yakışmak, yaraşmak, uymak,

schieben bowling oyunu [Nomen], kiy oyunu [Nomen], cer [Nomen], sürmek [Verb], itmek [Verb], itmek, sürmek, {suçu} başkasının üzerine atmak, vurgun
vurmak, itmek, sürmek,
schiefgehen ters gitmek, ters gitmek, işi rast gitmemek,

schieftreten

schielen şaşılık [Nomen], şaşı bakmak [Verb], şaşı bakmak nach etw schielen gözü olmak,

schiessen ateş etmek, atış yapmak, ateş ederek öldürmek, {gol} atmak, fırlamak, fışkırmak,

schikanieren eziyet etmek [Verb], kasten güçlük çıkarmak,

schildern tasvir etmek [Verb], anlatmak, tasvir etmek, bildirmek, anlatmak, betimlemek,

schillern pırıldamak [Verb], harelenmek, parıldamak,

schimmeln küflenmek [Verb], küflenmek, küflenmek,

184
schimmern ışık saçmak [Verb], pırıldamak [Verb], hafif bir ışık saçmak, pırıldamak,

schimpfen sövüp saymak [Verb], azarlamak [Verb], azarlamak, paylamak, sövüp saymak, küfretmek,

schinden yüzmek [Verb], eziyet vermek [Verb], durmadan çalıştırmak [Verb], eziyet etmek, tepe tepe kullanmak, zahmet çekmek, yorulmak, {deri} yüzmek,
eziyet etmek, durmadan çalıştırmak, sömürmek,
schlabbern şapırdata şapırdata içmek [Verb], gevezelik etmek [Verb],

schlachten hayvan kesmek [Verb], hayvan kesmek, katliam yapmak, hayvan kesmek,

schlafen uyumak [Verb], dikkatsiz olmak [Verb], yatmak [Verb], iyi uyumak, uyumak, uyumak,

schlafwandeln uykuda gezmek [Verb], uykuda gezmek,

schlagen çırpıntı [Nomen], dövmek [Verb], vurmak [Verb], çakmak [Verb], çalmak [Verb], yenmek [Verb], ötmek [Verb], döğmek [Verb], çırpmak [Verb], silah
başı borusu çalmak, vurmak, dövmek, yenmek, mağlup etmek, {para} basmak, {ağaç} kesmek, {kuş} ötmek, dem çekmek, {kalp/nabız} atmak,
çarpmak, zincire vurmak, çarmıha germek, {saat} çalmak, {çivi} çakmak, {at} çifte atmak,
sich schlagen

sich schlängeln kıvrılmak [Verb], yılankavi gitmek, kıvrılmak,

schlappen ev terliği [Nomen], şapır şupur içmek [Verb],

schlechtgehen

schlechtmachen çekiştirmek, kötülemek, karalamak,

schleichen sessizce yaklaşmak [Verb], yavaş ilerlemek [Verb], sürünmek, yavaşça sokulmak, sürünmek, gizlice sokulmak,

schleifen bilemek [Verb], tıraş etmek [Verb], sürüklemek [Verb],

schleissen

schlemmen zevk ve sefa içinde yaşamak, bolluk ve refah içinde yaşamak,

schlendern yavaş yavaş dolaşmak [Verb], sallana sallana yürümek, yavaş yavaş dolaşmak, gezinmek,

schlenkern sallamak [Verb], sallamak, sallamak,

schleppen cer [Nomen], sürüklemek [Verb], çekmek [Verb], güçlükle ilerlemek [Verb], sürüklemek, çekmek, yedmek, yedeğinde götürmek, sürüklemek, çekmek,
zorla taşımak,

185
schleudern fırlatmak [Verb], sapanla atmak [Verb], kaymak [Verb], atmak, fırlatmak, çamaşır makinesiyle kurutmak, patinaj yapmak, fırlatmak, atmak, savurmak,
üstünkörü çalışmak, {arka tekerlekler} kaymak,
schleusen

schlichten uzlaştırmak [Verb], düzeltmek [Verb], düzeltmek, tesviye etmek, aralarını düzeltmek, arabulmak, düzleştirmek, tesviye etmek,

schliessen

schlingen sarmak [Verb], düğümlemek [Verb], oburca yutmak [Verb], sarmak, dolamak, bükmek, düğümlemek, oburca yutmak, burmak, bükmek, sarmak,
düğümlemek, de. sarıimak, birbirine geçmek,
schlindern

schlittern kaymak [Verb], kaymak, kaymak,

schlitzen yırtmak [Verb], çentik açmak [Verb], yarmak, çatlatmak, yırtmak, çatlamak, yarmak, uzunluğuna yarık açmak,

schlottern titremek [Verb], titremek, sarkmak, pörsümek, sallanmak, titremek,

schluchzen hüngür hüngür ağlamak [Verb], hüngür hüngür ağlamak, hıçkıra hıçkıra ağlamak,

schlucken hıçkırık tutması [Nomen], yutmak [Verb], yutmak, yutkunmak, yutmak,

schlucksen hıçkırık tutmak [Verb],

schlummern uyumak [Verb], dinlemek [Verb], uyumak, uyumak,

schlüpfen kayarak çıkmak [Verb], sessizce içeri girmek, {civciv} yumurtadan çıkmak, sessizce içeri girmek, sıyrılmak, atlatmak,

schlurfen höpürdeterek içmek [Verb], ayakları sürüyerek yürümek, höpürdeterek içmek, höpürdeterek içmek,

schlürfen höpürdeterek içmek [Verb], ayakları sürüyerek yürümek, höpürdeterek içmek, höpürdeterek içmek,

schlussfolgern sonuç çıkarmak [Verb],

schmachten açlık çekmek [Verb], zayıf düşmek, sararıp solmak, özlemek, hasretini çekmek, zayıf düşmek, sararıp solmak, özlemek, hasretini çekmek,

schmälern küçültmek [Verb], azaltmak, küçültmek, azaltmak, küçültmek, indirmek,

scmarotzen

186
schmatzen ağzını şapırdatmak [Verb], ağzını şapırdatmak, şapur şupur yemek, ağzını şapırdatmak, şapır şupur yemek,

schmecken tadına bakmak [Verb], görünmek [Verb], tadına bakmak, tadında olmak es schmeckt ihm onu beğeniyor, tadına bakmak, lezzetli olmak,

scmeicheln

schmeissen fırlatmak, atmak, savurmak,

schmelzen erimek [Verb], azalmak [Verb], erimek, ergimek, eritmek, ergitmek, erimek, eritmek, erime,

schmerzen acı vermek [Verb], üzmek [Verb], ağrımak, sancımak, sızlamak, kırmak, gücendirmek, acımak, ağrımak, sızlamak, sancımak, kırmak, gücendirmek,

schmettern fırlatmak [Verb], smaç yapmak [Verb], şiddetle yere fırlatmak, {şarkı} bağıra bağıra söylemek, {kuş} şakımak, ötmek, hırsla yere atmak, şakımak,
ötmek,
schmieden çekiçle dövmek [Verb], kurmak [Verb], {çekiçle} dövmek, {plan} kurmak, tertip etmek, çekiçle dövmek, {plan} kurmak,

sich schmiegen sokulmak [Verb], sokulmak, sarılmak, kucaklaşmak, {giysi} tıpatıp gelmek,

schmieren sürmek [Verb], yağlamak [Verb], karalamak [Verb], yağlamak, sürmek, rüşvet vermek, tokat patlatmak, yağlamak, sürmek, karalamak,

schminken makyaj yapmak [Verb], düzgünlemek [Verb], makyaj yapmak, makyaj yapmak, makyaj yapmak, süslenmek,

schmirgeln zımparalamak [Verb], zımparalamak, zımparalamak,

schmollen küsmek [Verb], küsmek, gücenmek, surat asmak, gücenmek, küsmek, darılmak, somurtmak,

schmorren

schmücken süslemek [Verb], donanmak [Verb], süslemek, tezyin etmek, dekore etmek, süslemek,

schmuggeln kaçakçılık yapmak [Verb], kaçakçılık yapmak, {mal} kaçırmak, kaçakçılık yapmak, {mal} kaçırmak,

schmunzeln gülümsemek [Verb], bıyık altından gülmek, bıyık altından gülmek, sırıtmak,

schmutzen kirlenmek [Verb], kirlenmek, pis olmak, kirlenmek,

schnallen tokalamak [Verb], tokalamak, tokalamak,

schnalzen şapırdatmak [Verb], {ağzını} şapırdatmak, {kamçı} şaklatmak, {dil, dudak vs.} şaplatmak, şapırdatmak,

187
schnappen yakalamak [Verb], yakalamak, kapmak, ağzıyla kapmaya çalışmak, yakalamak, enselemek, elegeçirmek, yakalamak, kapmak,

schnarchen horlamak [Verb], horlamak,

schnarren gıcırdamak [Verb],

schnattern bağırmak [Verb], boşboğazlık etmek [Verb], cırlamak [Verb], gevezelik etmek, tiril tiril titremek, vakvaklamak, boşboğazlık etmek,

schnauben solumak [Verb], öfkesinden köpürmek [Verb], {hızlı hızlı} burnundan solumak, sümkürmek, burnunu atmak vor Wut schnauben öfkesinden
köpürmek, ateş püskürmek, burnundan solumak, soluk soluğa kalmak, ateş püskürmek,
schnaufen solumak [Verb], solumak, solumak,

schneiden küçük küçük kesmek [Verb], kesmek [Verb], budamak [Verb], oyarak yapmak [Verb], ameliyat etmek [Verb], dilimlemek [Verb], çentmek [Verb],
çaprazlanmak [Verb], yüzünü gözünü oynatmak, kesmek, biçmek, kesişmek, {bir yerini} kesmek, yanılmak, kesmek,
schneidern terzilik etmek [Verb], elbise biçip dikmek, terzilik yapmak, terzilík yapmak, {giysi} kesip biçmek,

schneien kar yağmak [Verb], kar yağmak, {kar} yağmak,

schnellen fırlatıp atmak [Verb], yükselmek [Verb], fırlatmak, atmak, fırlamak, havaya sıçramak,

sich schneuzen burnunu silmek, sümkürmek,

schniefen

schnippen fırlatıp atmak [Verb],

schnitzeln ufak ufak doğramak [Verb],

schnitzen oymak [Verb], oymak, oymacılık etmek, oymak,

schnüffeln koklamak [Verb], burnunu sokmak [Verb], koklamak, burnunu çekmek, koklamak, burnunu çekmek, burnunu sokmak,

schnupfen nezle olmak [Verb], nezle [Nomen], enfiye çekmek [Verb], nezle den Schnupfen bekommen nezle olmak, nezle,

schnuppern koklamak [Verb], koklamak, koklamak,

schnüren iple bağlamak [Verb], iple bağlamak, bağlamak,

schnurren dilenmek [Verb], gıcırdamak [Verb], mırıldamak [Verb], {kedi} mırıldamak, gıcırdamak, vızıldamak, vızıldamak,

188
schockieren şoke etmek [Verb], şoke etmek, şoke etmek,

schonen sakınmak [Verb], dikkat göstermek [Verb], çoğumsamak [Verb], şarabı berraklaştırmak [Verb], çok teşekkürler, esirgemek, korumak, bakmak, özen
göstermek, sakınmak, korumak, uymak, özen göstermek,
schönen sakınmak [Verb], dikkat göstermek [Verb], çoğumsamak [Verb], şarabı berraklaştırmak [Verb], çok teşekkürler, esirgemek, korumak, bakmak, özen
göstermek, sakınmak, korumak, uymak, özen göstermek,
schönmachen süslenmek [Verb], süslenmek,

schönreden

schönschreiben

schöpfen sağlamak [Verb], çekmek [Verb], su çekmek, kaşıklamak, cesaretlenmek, umutlanmak, su çekmek, {soluk} almak, {kuşku, niyet vs.} beslemek, içmek
{hayvan},
schrammen sıyırmak [Verb], sıyırmak, çizmek, tırmıklamak, hafifçe yaralamak, sıyırmak,

schrauben vidalamak [Verb], vidalamak, vidalamak,

schrecken korku [Nomen], telaş [Nomen], korkutmak [Verb], korku, dehşet, korkutmak, dehşete düşürmek, korkutmak, ürkütmek,

schreiben önemsememek [Verb], küçük harfle yazmak [Verb], yazı [Nomen], yazmak [Verb], yazmak, imzasını atmak, yazı, mektup, yazmak, mektup,

sich schreiben

schreien çok istemek [Verb], ağlamak [Verb], bağırmak, haykırmak, {eşek} anırmak, bağırmak, haykırmak,

schreiten geçmek [Verb], adım atmak [Verb], adım atmak, başlamak, adım atmak,

schrillen tiz/keskin bir ses çıkarmak,

schrubben fırçalayıp yıkamak [Verb], {fırçalayarak/ovarak} temizlemek, ovarak temizlemek, ovalamak, fırçalayarak temizlemek, planya etmek, düzeltmek,

schrumpfen buruşmak [Verb], küçülmek [Verb], küçülmek, daralmak, büzülmek, büzülmek, buruşmak, küçülmek, daralmak, küçülmek, daralmak, büzülmek,
çekmek,
schubsen itmek [Verb], kakmak [Verb],

schulden borçlu olmak [Verb], borçlu olmak, borçlu olmak,

schulen ders vermek [Verb], öğretmek, eğitmek, eğitmek ve öğretmek, eğitim ve öğretim vermek,

189
schulmeistern

schultern omuza almak [Verb], omuza almak, omuzlamak, omuzlamak,

sich schuppen {saç} kepeklenmek,

schüren ateşi canlandırmak [Verb], ateşi karıştırmak, {ateşi} karıştırmak, alevlendirmek,

schürfen aramak [Verb], sondaj yapmak [Verb], {deriyi} sıyırmak, {maden} araştırmak, {maden vs.} araştırmak, {deriyi} sıyırmak, elektro tarama,

schürzen kaldırmak [Verb],

schütteln sarsmak [Verb], silkelemek [Verb], sallamak, sarsmak, silkelemek, sallanmak, silkinmek, sallamak, sarsmak, çalkalamak, titretmek,

schütten dökmek [Verb], dökmek, akıtmak, {yağmur} bardaktan boşanırcasına yağmak, dökmek, akıtmak, {yağmur} bardaktan boşanırcasına yağmak,

schützen mekik [Nomen], korumak [Verb], savunmak [Verb], korumak, saklamak, savunmak,

schwächen zayıflatmak [Verb], yormak [Verb], zayıflatmak, zayıflatmak,

schwadronieren farfaralık etmek [Verb],

schwängern gebe etmek [Verb], gebe bırakmak, gebe {hamile} bırakmak,

schwanken sallanmak [Verb], kararsız olmak [Verb], duruksamak [Verb], durumsamak [Verb], sallanmak, sendelemek, inip çıkmak, dalgalanmak, bocalamak,
kararsız olmak, sallanmak, sendelemek, inip çıkmak, dalgalanmak, bocalamak, kararsız olmak,
schwänzeln kurula kurula yürümek [Verb],

schwappen hareket etmek [Verb],

schwärmen {oğul arıları} kovanı terk etmek, hayran olmak, bayılmak, hastası olmak, : -für -e bayılmak, hayran olmak,

schwarzarbeiten

schwärzen siyahlatmak [Verb], siyahlatmak, karartmak, karartmak,

schwarzfahren ücret vermeden yolculuk etmek, ruhsatsız araba kullanmak, kaçak yolculuk yapmak,

schwarzsehen kötümser olmak [Verb], ruhsatsız televizyon izlemek, karamsar olmak, karamsar olmak,

190
schwarzweissmalen

schwatzen cafcaf [Nomen], cafcaflılık [Nomen], sohbet etmek [Verb], cırlamak [Verb], sohbet etmek, yarenlik etmek, çene çalmak, gevezelık etmek, sohbet
etmek,
schweben süzülmek [Verb], süzülmek, muallakta kalmak, tehlikede olmak, süzülmek,

schweigen susmak [Verb], susmak, ses çıkarmamak, susma, sessizlik, susmak, ses çıkarmamak, konuşmamak, sessizlik, susma,

schweissen kaynak yapmak,

schwelen yakmak [Verb], için için yanmak, {ateş} için için yanmak,

schwellen şişirmek [Verb], kabarmak [Verb], şişirmek, kabartmak, şişmek, kabarmak, şişmek, çoğalmak, büyümek,

schwemmen atı yıkamak [Verb],

schwenken sallamak [Verb], yıkamak [Verb], döndürmek [Verb], sallamak, çalkamak, dönmek, çark etmek, sallamak, çalkalamak, yön değiştirmek,

schwerfallen zor gelmek, güç gelmek,

schwermachen güçleştirmek, ağırlaştırmak,

schwernehmen içine işlemek, ciğerine işlemek, üzülmek,

schwimmen yüzmek [Verb], yüzmek, yüzmek,

schwindeln aldatmak [Verb], yalan söylemek, aldatmak, dolandırıcılık yapmak jdm schwindelt es başı dönmek, aldatmak, dolandırıcılık yapmak, yalan söylemek,

schwinden kaybolmak [Verb], kaybolmak, azalmak, bayılmak, kendinden geçmek, azalmak, eksilmek, zayıflamak, kurumak, sararıp solmak, kaybolmak,

schwingen çalkalama [Nomen], çalkama [Nomen], sallamak [Verb], temizlemek [Verb], dingildemek [Verb], ditmek [Verb], çırpmak [Verb], sallamak, salınmak,
titremek, sallamak, sallanmak,
schwirren vızlayarak uçmak [Verb], dızıldamak [Verb], vızıldamak, vızıldamak,

schwitzen terlemek [Verb], terlemek, terlemek,

schwören ant içmek [Verb], yemin etmek [Verb], yalan yere yemin etmek, ant içmek, yemin etmek, yemin etmek,

segeln yelkenle gitmek [Verb], yelkenliyle gitmek, havada süzülmek, yelkenliyle gitmek,

191
segmentieren

segnen kutsamak [Verb], kutsamak, takdis etmek, hayır dua etmek, bereket vermek, kutsamak,

sehen görmek [Verb], bakmak [Verb], anlamak [Verb], göstermek [Verb], kuşkuya düşmek, bakmaya doyamamak, görmek, bakmak, farkına varmak,
görmek, bakmak,
sich sehnen çok istemek [Verb], özlemek, yanıp tutuşmak, hasretini çekmek,

sein benzemek [Verb], büyülenmek [Adjektiv], duygulanmak [Adjektiv], direşmek [Verb], donakalmak [Verb], doncumak [Verb], dikkat etmek [Verb], çaba
sarfetmek [Verb], yardımda bulunmak [Verb], yardım etmek [Verb], yardımcı olmak [Verb], donakalmak [Verb], doncumak [Verb], çarpılmak [Verb],
var olmak [Verb], hazır olmak [Verb], çok iyi anlamak [Verb], çok iyi bilmek [Verb], diretmek [Verb], son derece yorulmak [Verb], bitmiş olmak [Verb],
amade olmak [Verb], memnun olmak [Verb], modası olmak [Verb], rağbet görmek [Verb],
senden von dir, göndermek [Verb], yayınlamak [Verb], selam göndermek herzliche Grüße içten selamlar ohne Gruß selamsız kelamsız viele Grüße von mir
benden çok selamlar, göndermek, yollamak, yayınlamak, yayın yapmak, göndermek, yollamak, yayımlamak,
sengen ütüyle alazlamak [Verb], alazlamak, yakmak, yanmak, yakmak, alazlamak,

senken içine daldırmak [Verb], çökmek [Verb], indirmek, alçaltmak, inmek, alçalmak, indirmek, alçaltmak, yavaşlatmak, de. çökmek, inmek, alçalmak,

sich senken çökmek [Verb], inmek, alçalmak,

sensibilizieren

separieren ayırmak [Verb],

servieren sofrayı kurmak [Verb], hizmet etmek [Verb], sofraya getirmek, servis yapmak, iş görmek, hizmet etmek, {tenis} servis yapmak, {futbol} pas vermek,
hizmet etmek, servis yapmak,
setzen işe koyulmak [Idiom], düzeltmek [Verb], onarmak [Verb], koymak [Verb], yerleştirmek [Verb], dizmek [Verb], dikmek [Verb], oturmak [Verb],
çömelmek [Verb], harekete geçirmek sich Bewegung setzen harekete geçmek, onarmak, tamir etmek, restore etmek, koymak, oturtmak, {toprağa}
dikmek, yerleştirmek, takmak, {basımcılıkta} dizmek, bestelemek, mühlet vermek, varsaymak, farz etmek, tutmak, {yarışta bir ata} oynamak,
sich setzen işe koyulmak [Idiom], oturmak [Verb], çömelmek [Verb], yerleşmek, oturmak, tünemek, sinmek, nüfuz etmek, durulmak,

seufzen inlemek [Verb], içini çekmek, göğüs geçirmek, ahlamak, inlemek, inlemek, içini çekmek, sızlanmak, mızmızlanmak,

sezieren otopsi yapmak [Verb], teşrih etmek,

shampoonieren

sichergehen rizikolu bir işe girişmemek,

192
sichern sağlamlaştırmak [Verb], korumak [Verb], emniyete almak, emniyet altına almak, korumak, himaye etmek, sağlamak, temin etmek, sağlamlaştırmak,
sağlamak, temin etmek,
sicherstellen haczetmek, el koymak, sağlamak, temin etmek,

sichten görmek [Verb], görmek, fark etmek, gözden geçirmek, ayıklamak, elemek, görmek, farketmek, ayırmak, elekten geçirmek,

sickern sızmak [Verb], sızmak, damla damla akmak, sızmak, sızıntı yapmak, damlamak,

sieben yedi sayısı [Nomen], yedi [Nummer], süzmek [Verb], süzmek, filtre etmek, elemek, kalburdan geçirmek, yedi, elemek, süımek, yedi,

siedeln yerleşmek [Verb], yerleşmek, yerleşmek,

sieden kaynamak [Verb], sabun yapmak [Verb], kaynatmak, haşlamak, kaynamak, haşlanmak, kaynatmak, kaynamak,

siegen zafer kazanmak [Verb], yenmek [Verb], zafer kazanmak, yenmek, galip gelmek, zafer kazanmak, sp. kazanmak, yenmek,

siezen siz diye hitap etmek, "siz" diye hitap etmek,

signalisieren işaretlerle bildirmek [Verb], işaret {sinyal} vermek,

signieren işaret koymak [Verb],

simplifizieren basitleştirmek [Verb],

simulieren caliyet [Nomen], yalandan göstermek [Verb], sayrımsamak, temaruz etmek, hasta numarası yapmak,

singen şarkı söylemek [Verb], ötmek [Verb], şarkı söylemek, türkü söylemek, ötmek, şarkı söylemek, yanlış söylemek,

sinken düşmek [Verb], batmak [Verb], batmak, düşmek, alçalmak, inmek, alçalmak, düşmek, batmak, azalmak, eksilmek,

sinnen tasarlamak [Verb], düşünüp taşınmak, düşünceye dalmak,

sinnieren

sirren

sitzen oturmak [Verb], konmak [Verb], sınıfta kalmak [Verb], sakin sakin oturmak [Verb], oturmak, konmak, tünemek, {giysi} hokka gibi oturmak, hapis
yatmak, {ressama} modellik etmek, oturmak, oturmak,
skalpieren vurgulayarak konuşmak [Verb],

193
skandieren

skizzieren krokisini almak [Verb], taslak yapmak, krokisini yapmak, taslak yapmak, karalamak, taslak çizme,

sohlen pençe takmak [Verb], uydurmak [Verb], atmak [Verb],

sollen yapması istenilmek [Verb], söylenmek [Verb], gerekli olmak [Verb], -mesi gerek, -meli, -malı, -dığı söylenmek, -mesi gerek, -me -malı,

sondieren sondalamak [Verb], sondalamak, sondaj yapmak, sondaj yapmak,

sich sonnen güneşlenmek,

sorgen bakmak [Verb], endişelenmek [Verb], bakmak, ilgilenmek, endişelenmek, : -für bakmak, sağlamak, çözmek, de. merak etmek, kaygılanmak,

sortieren cinslere ayırmak [Verb], seçmek [Verb], ayıklamak, seçmek, tasnif etmek, çeşitlerine ayırmak, sınıflandırmak, çeşitlerine ayırmak, sınıflandırmak,
ayıklamak, seçmek,
soufflieren sufle etmek [Verb], sufle etmek, suflörlük yapmak,

sozialisieren sosyalleştirmek, kamulaştırmak, sosyalize etmek, sosyalleştirmek,

spachteln

spähen gözetlemek [Verb], incelemek [Verb], gözetlemek, göz{et}lemek,

spalten yarmak [Verb], bölmek [Verb], çatlatmak [Verb], ayrılmak [Verb], yarmak, çatlatmak, yarılmak, çatlamak, yarmak, çatlatmak, ikiye bölmek, de.
yarılmak, çatlamak, bölünmek,
spannen germek [Verb], çekmek [Verb], germek, {zemberek} kurmak, kirişlemek, dar gelmek, gerilmek, germek,

sparen tasarruf etmek [Verb], biriktirmek [Verb], idareli harcamak [Verb], çoğumsamak [Verb], tasarruf etmek, idareli harcamak, {para} biriktirmek,

spassen şaka yapmak,

spazieren gezinmek [Verb], gezinti yapmak [Verb], gezmek, gezinmek, dolaşmak, gez{in}mek,

spazierenfahren taşıtla gezinti yapmak, taşıtla gezinti yapmak,

spazierengehen dolaşmak, gezmek, gezmek, dolaşmak,

speicheln tükürmek [Verb],

194
speichern ambara koymak [Verb], depo etmek [Verb], depo etmek, ambara koymak,

speien tükürmek [Verb], püskürtmek [Verb], akıtmak [Verb], tükürmek, kusmak, {yanardağ} püskürmek, tükürmek, kusmak,

spekulieren spekülasyon yapmak [Verb], spekülasyon yapmak, borsada oynamak, tahminde bulunmak, spekülasyon yapmak,

spenden bağışta bulunmak [Verb], bağışta bulunmak, hibe etmek, teberru etmek, dağıtmak, bağışlamak, bağışta bulunmak,

spendieren ikramda bulunmak [Verb], ısmarlamak [Verb], ikram etmek, ısmarlamak, ikram etmek, armağan etmek,

sperren kapatmak [Verb], engellemek [Verb], kapamak, kesmek, tıkamak, bloke etmek, ambargo koymak, yasaklamak, menetmek, diretmek, karşı koymak,
tıkamak, kapamak, engellemek, dondurmak,
sich sperren diretmek, karşı koymak,

sich spezialisieren uzmanlaşmak, özelleşmek,

spezifieren

spicken doldurmak [Verb], rüşvet vermek [Verb], {kızartılacak etin içine} domuz yağı parçaları sokmak, rüşvet vermek, {sınavda} kopya çekmek, doldurmak,
rüşvet vermek, {okulda} kopya çekmek, okulda kopya çekmek, yağ parçalarını etin içine sindirmek,
spiegeln parlamak [Verb], yansımak [Verb], yansıtmak, aksettirmek, yansımak, aksetmek, yansıtmak, de yansımak,

spielen birinci rolü oynamak [Idiom], birinci keman çalmak [Idiom], oynamak [Verb], çalmak [Verb], çaldırmak [Verb], top oynamak, dama oynamak junge
Dame genç hanım, genç bayan meine Damen und Herren! hanımlar beyler!, bayanlar baylar!, futbol oynamak, büyük oynamak, oynamak,
canlandırmak, rol oynamak, kumar oynamak, {çalgı} çalmak, {renk} çalmak, kaçmak, taslamak, süsü vermek, geçmek, cereyan etmek, numara
yapmak, rol kesmek, oynamak,
spiessen

spinnen ip eğirmek [Verb], kurmak [Verb], saçmalamak [Verb], bükmek, eğirmek, örmek, entrika çevirmek, saçmalamak, kaçık olmak, üşütük olmak, maval
okumak, örmek, bükmek, kd. saçmalamak,
spionieren casusluk yapmak [Verb], casuslamak [Verb], casusluk yapmak, casusluk yapmak,

spitzeln curnalcılık yapmak [Verb],

spitzen en iyi [Adjektiv], dantelli [Adjektiv], sivriltmek [Verb], dikkatle bakmak [Verb], sivriltmek, {kurşunkalem} açmak, sivriltmek, yontmak,

spleissen

splittern parçalamak [Verb],

195
sponsern

spornen mahmuzlamak [Verb],

spötteln iğnelemek [Verb],

spotten alay etmek [Verb], alay etmek, eğlenmek, alay etmek,

sprayen sprey yapmak [Verb],

sprechen konuşmak [Verb], söylemek [Verb], görüşmek [Verb], ifade etmek [Verb], anlatmak [Verb], desteklemek [Verb], hitap etmek [Verb], Almanca
konuşmak, hâkimlik etmek von Rechts wegen kanunen, konuşmak, söylemek, görüşmek, hitap etmek, konuşmak, kesik kesik konuşmak,
spreizen açmak [Verb], kurulmak [Verb], {parmakları/bacakları} açmak, ayırmak, kurumlanmak, koltukları kabarmak, aralarını açmak, birbirinden ayırmak,

sprengen uçurmak [Verb], serpmek [Verb], parçalamak [Verb], serpmek, sulamak, patlatmak, havaya uçurmak, berhava etmek, {toplantı/kalabalık} dağıtmak,
{su} serpmek, sulamak, havaya uçurmak,
sprenkeln beneklemek [Verb],

spriessen

springen atlama [Nomen], sıçramak [Verb], atlamak [Verb], fışkırmak [Verb], çatlamak [Verb], sıçramak, atlamak, çatlamak, yarılmak, koşmak, fışkırmak,
atlamak, sıçramak, çatlamak,
spritzen püskürtmek [Verb], fışkırmak [Verb], püskürtmek, fışkırtmak, enjekte etmek, sıçramak, fışkırmak, su serpmek, {su, vb.} sıçratmak, ìğne yapmak,

sprudeln fışkırmak [Verb], kaynamak [Verb], fışkırmak, köpürmek, kaynamak, kaynamak, fışkırmak, köpürmek,

sprühen püskürtmek [Verb], serpiştirmek [Verb], saçmak, püskürmek, serpiştirmek, kıvılcım sıçramak es sprüht yağmur çiseliyor, sıçramak, sıçratmak,

spucken tükürmek [Verb], tükürmek, kusmak, tükürmek,

spuken hayalet dolaşmak [Verb], hayalet dolaşmak hier spukt es burası tekin değil,

spulen makaraya sarmak [Verb], yıkamak [Verb], sahile atmak [Verb], çalkalamak, {bulaşık} yıkamak, {tuvalet} sifonu çekmek, {dalga} sahile atmak, lavaj
yapmak, çalkalamak, yıkamak, {tuvalet} sifonu, çekmek,
spülen makaraya sarmak [Verb], yıkamak [Verb], sahile atmak [Verb], çalkalamak, {bulaşık} yıkamak, {tuvalet} sifonu çekmek, {dalga} sahile atmak, lavaj
yapmak, çalkalamak, yıkamak, {tuvalet} sifonu, çekmek,
spüren iz bırakmak [Verb], hissetmek [Verb], iz sürmek [Verb], duymak, hissetmek, iz sürmek, duymak, hissetmek,

spurten finişe kalkmak [Verb],

196
stabilisieren sağlamlaştırmak [Verb], stabilize etmek, kararlılaştırmak, stabilize etmek,

stacheln

stagnieren durmak [Verb], durgunlaşmak [Verb], durmak, durgunlaşmak,

stählen çeliklemek [Verb], vücudu güçlendirmek [Verb], çeliklemek,

staken

stammeln kekelemek [Verb], kekelemek, dili dolaşmak, kekelemek,

stammen soyundan gelmek [Verb], çıkmak [Verb], soyundan gelmek, çıkmak, gelmek, ...soyundan gelmek, kökü ...olmak,

stampfen tokmaklamak [Verb], ayağıyla yere vurmak, tepinmek, ezmek, tokmaklamak, {gemi} baş kıç yapmak, tepinmek, ezmek,

standardisieren standartlaştırmak [Verb], standardize etmek,

standhalten dayanmak [Verb], dayanmak, karşı koymak, göğüs germek, dayanmak, direnmek, karşı koymak,

stanzen zımbalamak, zımbalamak,

stapeln yığmak [Verb], kümelemek [Verb], yığmak, istif etmek, yığmak, istif etmek, yığmak, istif etmek,

stapfen ayak izi [Nomen],

stärken güçlendirmek [Verb], kuvvetlendirmek [Verb], güçlendirmek, kuvvetlendirmek, kolalamak, güçlendirmek, kuvvetlendirmek, canlandırmak, kolalamak,
güçlendirmek, kuvvetlendirmek, kolalamak,
starren dik dik bakmak [Verb], dik dik bakmak, tepeden tırnağa silahlı olmak vor Schmutz starren pislik götürmek, kirli olmak, dik dik bakmak, donmak,
katılaşmak,
starten çıkış yapmak [Verb], havalandırmak [Verb], başlatmak [Verb], başlamak, start yapmak, {uçak} havalanmak, kalkmak, kalkmak, havalanmak, başlamak,
başlamak, kalkmak,
stationieren yerleştirmek [Verb], yerleştirmek, konuşlandırmak,

stattfinden olmak [Verb], vuku bulmak, olup bitmek, yer almak, olmak, vuku bulmak,

stauben toz yapmak [Verb], serpmek [Verb], toza boğmak [Verb], tozamak, toz yapmak, toz kalkmak, tozumak, toz kalkmak, serpiştirmek, püskürtmek,

stauchen vurmak, dövmek,

197
stauen su biriktirmek [Verb], birikmek [Verb], suyun yolunu kesmek, büğemek, {kan} akışını durdurmak, {su} birikmek, {hekimlik/trafik} tıkanmak, {su}
biriktirmek, de. {trafik} tıkanmak, biriktirmek, birikmek, istif etmek,
sich stauen birikmek [Verb], {su} birikmek, {hekimlik/trafik} tıkanmak,

staunen şaşmak [Verb], şaşmak, hayret etmek, şaşkınlık, hayret, hayret etmek, şaşmak {über, -e}, şaşkınlık,

stechen sokmak [Verb], delmek [Verb], kesmek [Verb], {iğne} batırmak, {bıçak} saplamak, {böcek} sokmak, ısırmak, {güneş} yakmak, kozla kırmak, hakketmek,
kazımak, {çimen} kesmek in See stechen denize açılmak, pleyof, kazananı belirleyen maç, sokmak, batırmak, {güneş} yakmak, dalamak, sokmak,
batırmak, yakmak,
sich stechen

stecken bulunmak [Verb], olmak [Verb], sokmak [Verb], eklemek [Verb], dikmek [Verb], takılıp kalmak [Verb], yerde bırakmak [Verb], unutmak [Verb],
sokmak, iğnelemek, {bitki} dikmek, {bir yerde} bulunmak, olmak, sokmak, batırmak, {toprağa} dikmek, bulunmak, olmak, saplanıp kalmak,
kundaklamak, ateşlemek, tutuşturmak,
steckenbleiben saplanıp kalmak, ilerleyememek, bir yerde saplanıp kalmak, yolda kalmak,

stehen hiçbir ilgisi olmamak [Verb], amuda kalkmak [Verb], yakın olmak [Verb], açık durmak [Verb], yardım etmek [Verb], ayakta durmak [Verb],
ilerlememek [Verb], bulunmak [Verb], olmak [Verb], yakışmak [Verb], durup kalmak [Verb], hareket etmemek [Verb], yerde bırakmak [Verb],
unutmak [Verb], tarafını tutmak [Verb], kuyrukta beklemek, ayakta durmak, bulunmak, olmak, {gazete} yazmak, yazılı olmak, {saat} durmak, {giysi}
yakışmak wie steht`s? ne var ne yok?, kaç kaç?, skor ne?,
stehenbleiben duruksamak [Verb], {saat} durmak, durup kalmak, hareket etmemek, ayakta kalmak,

stehenlassen olduğu yerde bırakmak, el sürmemek, {sakal} büyütmek, bırakmak, olduğu {bulunduğu} yerde bırakmak, unutmak, el sürmemek, dokunmamak,

stehlen çalmak [Verb], çalmak, aşırmak, çalmak, aşırmak,

sich stehlen

steigen yukarı çıkmak [Verb], tırmanmak [Verb], yükselmek [Verb], binmek [Verb], olmak [Verb], yükselmek, tırmanmak, artmak, çoğalmak, binmek, binmek,
yukarı çıkmak, tırmanmak, yükselmek, artmak, tırmanmak, binmek,
steigern yükseltmek [Verb], artırmak, yükseltmek, {sıfatları} derecelendirmek, {açık artırmada} fiyat artırmak, artmak, yükselmek, yükseltmek, çoğaltmak,
arttırmak, dilb. sıfat çekimi yapmak,
steinigen taşlayarak öldürmek [Verb], taşlamak, taşlayarak öldürmek,

stellen bitirmek [Verb], tamamlamak [Verb], koymak [Verb], yerleştirmek [Verb], düzenlemek [Verb], toplanmak [Verb], buluşmak [Verb], {dikey} koymak,
yerleştirmek, {saati} ayarlamak, getirmek, sağlamak, {soru} sormak, {tanık/kefil} göstermek, tuzak kurmak, dikilmek, gidip durmak, {polise} teslim
olmak, numara yapmak, yalandan yapmak, {dik olarak} koymak, yerleştirmek, {ödev} vermek, {soru} sormak, {koşul} koşmak,
sich stellen toplanmak [Verb], buluşmak [Verb], dikilmek, gidip durmak, {polise} teslim olmak, numara yapmak, yalandan yapmak,

198
stelzen ayaklıkla yürümek [Verb],

stemmen dayamak [Verb], kaldırmak [Verb], kaldırmak, dayamak, karşı koymak, kaldırmak, de. dayanmak, yaslanmak, karşı koymak,

stempeln mühürlemek [Verb], damgalamak [Verb], mühürlemek, damgalamak, işsizlik parası almak, damgalamak, mühürlemek,

stenographieren stenografiyle yazmak [Verb], steno yazmak, steno yazmak,

sterben ölmek [Verb], ölümün eşiğinde, ölmek, vefat etmek, ölmek,

sterilisieren kısırlaştırmak [Verb], sterilize etmek [Verb], kısırlaştırmak, sterilize etmek, sterilize etmek, kısırlaştırmak,

steuern yönetmek [Verb], sürmek [Verb], {taşıt} yönetmek, kullanmak, sürmek, dümen kullanmak, pilotluk etmek, çare bulmak, yönetmek {gemiyi}, taşıt
kullanmak,
sticheln iğnelemek [Verb], taş atmak, iğnelemek,

sticken nakışlamak [Verb], nakış yapmak, {nakış} işlemek,

stieben dağılmak [Verb],

stiften hediye etmek [Verb], kurmak [Verb], gizlice kaçmak [Verb], kurmak, tesis etmek, sebebiyet vermek, hediye etmek, bağışlamak, kurmak,

stigmatisieren

stilisieren biçimlendirmek [Verb], stilize etmek [Verb],

stillegen kapatmak, tatil etmek, durdurmak, tatil etmek, durdurmak, söndürmek, kapatmak, durdurmak,

stillen gidermek [Verb], durdurmak [Verb], {kanı} durdurmak, {açlık/susuzluk} gidermek, bastırmak, emzirmek, meme vermek, dindirmek, durdurmak, {açlık,
susuzluk} gidermek, bastırmak, emıirmek, meme vermek, durdurmak, gidermek, bastırmak,
stillhalten hareket etmemek [Verb], hareket etmemek, kıpırdamamak, kımıldamamak, hareket etmemek,

stillsitzen

stillstehen durmak [Verb], duruksamak [Verb], yerinde durmak, hareket etmemek, kımıldamamak yerinden oynamamak, durmak, işlememek, çalışmamak,

stimmen düzen vermek [Verb], uymak [Verb], kabul ettirmek [Verb], akort etmek [Verb], düzmek [Verb], uymak [Verb], akort etmek, düzen vermek, oy
vermek, rey vermek, doğru olmak, akort etmek, doğru olmak, doğru çıkmak, oy vermek,
stimulieren uyarmak [Verb], tahrik etmek, teşvik etmek,

199
stinken pis kokmak [Verb], pis kokmak, pis kokmak,

stipulieren kararlaştırmak [Verb],

stochern karıştırmak [Verb], karıştırmak, kurcalamak, karıştırmak, kurcalamak,

stocken durmak [Verb], dili tutulmak [Verb], duruksamak [Verb], durmak, duralamak, pıhtılaşmak, durmak, duraklamak, durgunlaşmak, yavaşlamak, dili
tutulmak,
stöhnen inlemek [Verb], içini çekmek [Verb], inlemek, içini çekmek, inlemek,

stolpern tökezlemek [Verb], tökezlemek, sendelemek, ayağı dolaşmak, sendelemek, tökezlemek,

stolzieren azametle yürümek [Verb], kasıla kasıla yürümek, kurula kurula {çalım ata ata} yürümek,

stopfen çiteme [Nomen], doldurmak [Verb], tıkamak [Verb], çitemek [Verb], çitmek [Verb], tıka basa doldurmak [Verb], doldurmak, tıkmak, gözemek, örerek
onarmak, peklik vermek jdm den Mund stopfen ağzını tıkamak, tıkmak, doldurmak, gözemek, örerek onarmak,
stoppen duraklama [Nomen], durdurmak [Verb], durdurmak, {topu} stop etmek, kronometre ile ölçmek, durmak, stop etmek, durdurmak, durmak,

stören rahatsız etmek [Verb], rahatsız etmek [Verb], rahatsız etmek, taciz etmek, sataşmak, musallat olmak, bozmak, ihlal etmek, rahatsız olmayın!, rahatsız
etmek, rahat vermemek, karıştırmak,
sich stören rahatsız olmayın!,

stornieren iptal etmek [Verb],

stossen itmek, tekmelemek, çarpmak, defetmek, geri tepmek, ansızın rastlamak,

sich stossen

stottern kekelemek [Verb], kem küm etmek [Verb], kekelemek, pepelemek, kekelemek,

strafen cezalandırmak [Verb], cezalandırmak, cezalandırmak,

straffen germek [Verb], germek, gerilmek,

strammstehen dik durmak [Verb], hazır ol vaziyetinde durmak,

strampeln tepinmek [Verb], tepinmek, tepinmek,

stranden karaya oturmak [Verb], karaya oturmak, başarısızlığa uğramak,

200
strangulieren

strapazieren meşakkat çektirmek [Verb], zorlamak, yıpratmak, yormak, yormak zorlamak, yapabileceğinden fazlasını yaptırmağa çalışmak,

sich sträuben ürpermek, dimdik olmak,

streben çaba harcamak [Verb], çabalamak, uğraşmak, gayret etmek, -e doğru gitmek, yollanmak, -e doğru gitmek, yollanmak, çaba{lama}, çabalamak,
uğraşmak,
strecken çekmek [Verb], uzatmak [Verb], germek [Verb], germek, uzatmak, silahları bırakmak, teslim olmak, gerinmek, uzanmak, germek, uzatmak de
gerinmek uzanmak,
streicheln okşamak [Verb], okşamak, sevmek, okşamak,

streichen boyamak [Verb], çizmek [Verb], sürmek [Verb], indirmek [Verb], boyamak, badanalamak, sürmek, ovmak, {yazı} silmek, çizmek, iptal etmek,
dolaşmak, gezinmek, ovmak, sürtmek, sürmek, gezinmek,
streifen şerit [Nomen], film [Nomen], sıyırıp geçmek [Verb], amaçsızca dolaşmak [Verb], sıyırıp geçmek, yalamak, {konu/sorun} dokunmak, değinmek,
çıkarmak, dolaşmak, gezinmek, {kumaş} çubuk, yol, çizgi, şerit, bant, film, sıyırıp geçmek, dolaşmak, yol, çizgi, bant, şerit,
streiken grev yapmak [Verb], çalışmamak [Verb], grev yapmak, grev yapmak,

streiten savaşmak [Verb], kavga etmek [Verb], cedelleşmek [Verb], didişmek [Verb], kavga etmek, tartışmak, münakaşa etmek, mücadele etmek, savaşmak,
kavga etmek,
sich streiten cedelleşmek [Verb], didişmek [Verb],

stressen çok zorlamak [Verb],

streuen serpmek [Verb], saçmak [Verb], serpmek, saçmak, dağıtmak, serpmek, ekmek, saçmak,

streunen dolaşmak [Verb],

stricheln

stricken şişle işlemek [Verb], örgü örmek [Verb], örmek, şişle işlemek, {örgü} örmek,

striegeln kaşağılamak [Verb],

strolchen dolaşmak [Verb], serserilik etmek,

strömen şakır şakır akmak [Verb], gürül gürül akmak, bardaktan boşanırcasına yağmak, akın etmek, akmak, akın etmek, sağanak halinde yağmak,

strotzen dolu dolu olmak [Verb], dolup taşmak, bol olmak, kaynamak,

201
strudeln burgaç oluşturmak [Verb], burgaç oluşturmak, anafor etmek,

strukturieren yapısını belirlemek [Verb],

stückeln parçalara ayırmak [Verb], yamalamak [Verb],

studieren okumak [Verb], öğrenmek [Verb], çalışmak [Verb], iyice incelemek [Verb], okumak, öğrenim görmek, tahsil etmek, incelemek, araştırmak, etüt
etmek, okumak, öğrenim görmek, incelemek, araştırmak,
stufen basamaklandırmak [Verb], derecelendirmek [Verb], kademeli olarak,

stülpen kıvırmak [Verb], {üzerine} koymak, geçirmek, kıvırmak, sıvamak, devirmek, üst üste koymak,

stümpern acemice çalışmak [Verb], yüzüne gözüne bulaştırmak, yüzüne gözüne bulaştırmak,

stürmen fırtına çıkmak [Verb], sert esmek, fırtına çıkmak, koşmak, seğirtmek, hücum etmek es stürmt fırtına var, saldırmak, şiddetle esmek,

stürzen düşmek [Verb], devirmek [Verb], aşağı atmak [Verb], kapışmak [Verb], çapmak [Verb], çullanmak [Verb], düşürmek, yıkmak, devirmek, düşmek,
devrilmek, yıkılmak, atılmak, fırlamak, düşmek: yıkılmak, devrilmek, atılmak, düşürmek, devirmek, maceraya katılmak,
sich stürzen aşağı atmak [Verb], kapışmak [Verb], çapmak [Verb], çullanmak [Verb], maceraya katılmak,

stutzen karabina [Nomen], spor çorabı [Nomen], kısaltmak [Verb], budamak [Verb], desteklemek [Verb], yardımcı olmak [Verb], dayanmak [Verb],
desteklemek, payandalamak, beslemek, yardımcı olmak, arka çıkmak, dayamak, dayanmak, yaslanmak, budamak, kısaltmak, kırpmak, birdenbire
durmak, duraklamak, içine kurt düşmek, gönlü bulanmak, kısaltmak, kırpmak, ansızın durmak,
stützen karabina [Nomen], spor çorabı [Nomen], kısaltmak [Verb], budamak [Verb], desteklemek [Verb], yardımcı olmak [Verb], dayanmak [Verb],
desteklemek, payandalamak, beslemek, yardımcı olmak, arka çıkmak, dayamak, dayanmak, yaslanmak, budamak, kısaltmak, kırpmak, birdenbire
durmak, duraklamak, içine kurt düşmek, gönlü bulanmak, kısaltmak, kırpmak, ansızın durmak,
sublimieren yüceltmek [Verb], süblimleştirmek [Verb],

subtrahieren çıkarmak [Verb], çıkarmak, mat çıkarmak,

subventionieren sübvanse etmek, desteklemek,

suchen dönüşmek [Verb], aramak [Verb], araştırmak [Verb], aramak, araştırmak, çalışmak, uğraşmak, aramak, ikili arama,

sich suhlen çamurda yuvarlanmak [Verb],

sühnen cezasını çekmek [Verb], kefaret etmek, tarziye vermek, cezasını çekmek,

summen dızdız [Nomen], toplanmak [Verb], büyümek [Verb], dızıldamak [Verb], vızlamak, vızıldamak, {şarkı} mırıldanmak, vızıldamak,

202
sich summieren büyümek [Verb], artmak, çoğalmak,

sündigen günah işlemek [Verb], günaha girmek,

surfen sörf yapmak [Verb],

surren dızdız [Nomen], vırıldamak [Verb], dızıldamak [Verb], vınlamak, vızıldamak, vızıldamak,

süssen tatlılaştırmak,

swingen

symbolisieren sembolleştirmek [Verb], simgelemek, sembolize etmek,

sympathisieren sempati duymak [Verb], sempati duymak, sempati duymak,

syncronisieren

synkopieren

systematisieren sistemleştirmek [Verb], düzmek [Verb], dizgeleştirmek, sistemleştirmek, sistemleştirmek, düzenlemek, düzene koymak,

tadeln azarlamak [Verb], kusur bulmak [Verb], azarlamak, çıkışmak, paylamak, kınamak, ayıplamak, kusur bulmak, azarlamak, paylamak,

täfeln sofrada bulunmak [Verb], tahtayla kaplamak [Verb], tahta kaplamak, parke döşemek,

tagen gün doğmak [Verb], sabah olmak [Verb], görüşmek [Verb], toplanmak, toplantı düzenlemek, gün doğmak es tagt gün doğuyor, toplantı düzenlemek,
gün doğmak,
tändeln şaka etmek [Verb], kararsız davranmak [Verb],

tanken benzin almak [Verb], sarhoş olmak [Verb], benzin almak, yakıt almak, benzin almak,

tänzeln salına salına yürümek [Verb], oynaklık etmek [Verb], kırıtmak, salına salına yürümek, kırıta kırıta yürümek,

tanzen dans etmek [Verb], oynamak [Verb], sallanmak [Verb], dans etmek, oynamak, dans etmek,

tapezieren {duvarları} kâğıtla kaplamak, {duvarı} kåğıtla kaplamak,

tappen ağır ağır yürümek [Verb], el yordamıyla yürümek im Dunkeln tappen emin olmamak, ağır ağır yürümek,

203
tarnen örtmek [Verb], gizlemek [Verb], kamuflaj yapmak [Verb], gizlemek, kamufle etmek, kamufle etmek, gizlemek, maskelemek,

tasten tuşlara dokunmak [Verb], eliyle yoklamak [Verb], parmakla dokunmak, el yordamıyla aramak sich tasten el yordamıyla yolunu bulmak, parmakla
dokunmak, de el yordamıyla bulmak,
tätigen yapmak [Verb],

tätowieren tevsim etmek [Verb], dövme yapmak, dövme yapmak,

tätscheln okşamak [Verb], sevmek [Verb],

tauchen suya dalma [Nomen], dalmak [Verb], batmak [Verb], daldırmak, batırmak, dalmak, batmak, daldırmak, batırmak, dalmak, batmak,

tauen çözülüş [Nomen], erimek [Verb], çözülmek [Verb], {kar} erimek, {don} çözülmek, erimek, çözülmek,

taufen vaftiz etmek [Verb], ad vermek [Verb], vaftiz etmek, vaftiz etmek,

taugen değerli olmak [Verb], uygun olmak [Verb], {işe} yaramak, iş görmek nicht taugen işe yaramamak, {işe} yaramak, uygun olmak, elverişli olmak,

taumeln sallanmak [Verb], başı dönmek [Verb], sallanmak, sendelemek, başı dönmek, sersem sersem yürümek, sallanmak, sendelemek,

tauschen değişmek [Verb], takas etmek [Verb], aldatmak [Verb], yanılmak [Verb], değişmek, değiş tokuş yapmak, trampa etmek, takas etmek, aldatmak,
dolandırmak sich täuschen yanılmak, aldanmak, aldatmak, yanıltmak, de aldanmak, yanılmak, değiştirmek, değiş tokuş etmek,
täuschen değişmek [Verb], takas etmek [Verb], aldatmak [Verb], yanılmak [Verb], değişmek, değiş tokuş yapmak, trampa etmek, takas etmek, aldatmak,
dolandırmak sich täuschen yanılmak, aldanmak, aldatmak, yanıltmak, de aldanmak, yanılmak, değiştirmek, değiş tokuş etmek,
sich täuschen

taxieren tahmin etmek [Verb], değer biçmek [Verb], fiyat biçmek,

teilen ayırmak [Verb], bölmek [Verb], paylaşmak [Verb], kısımlara ayrılmak [Verb], bölmek, taksim etmek, bölüşmek, paylaşmak, bölmek, ayırmak,
paylaşmak,
teilhaben katılmak [Verb], katılmak, iştirak etmek,

teilnehmen katılmak [Verb], iştirak etmek [Verb], katılmak, iştirak etmek, katılmak,

telefonieren telefonda görüşmek [Verb], telefon etmek, telefon etmek,

telegrafieren telgraf çekmek [Verb], telgraf çekmek, tel çekmek, tel çekmek,

telexen

204
temperieren azaltmak [Verb], akort etmek [Verb], yumuşatmak [Verb],

tendieren eğilim göstermek [Verb], eğilim göstermek,

terminieren gün belirlemek [Verb],

terrorisieren yıldırmak [Verb], korkutmak [Verb], yıldırmak, korkutmak, tedhiş etmek, yıldırmak, terör uygulamak,

testen test etmek [Verb], test etmek, sınamak, denemek, test uygulamak,

texten güfte yazmak,

thronen tahtında oturmak [Verb], azametle oturmak [Verb],

ticken tıkırdamak [Verb], tik tak etmek, tik-tak etmek,

tiefstapeln yeteneklerini küçük göstermek,

tilgen yok etmek [Verb], silmek [Verb], silmek, çizmek, yok etmek, mahvetmek, itfa etmek, sönümlemek, amorti etmek, silmek, çıkarmak, ödemek,
sönümlemek,
timen ayarlamak [Verb],

tippen hafifçe dokunmak [Verb], olası görmek [Verb], kuponu doldurmak [Verb], daktilo etmek [Verb], hafifçe dokunmak, daktilo etmek, {toto vb.} oynamak,
hafifçe dokunmak, makineyle yazı yazmak, daktilo etmek,
tirilieren cıvıldamak [Verb], ötmek [Verb],

tischlern marangozluk etmek [Verb], marangozluk yapmak,

titulieren adlandırmak [Verb], başlık koymak [Verb], unvanı/sıfatı ile hitap etmek,

toasten ekmek kızartmak [Verb], tost yapmak [Verb], kızartmak,

toben azmak [Verb], kudurmak [Verb], bağırıp çağırmak [Verb], azmak, kudurmak, kıyameti koparmak, azmak, kudurmak,

tolerieren hoş görmek [Verb], göz yummak [Verb], hoş görmek, göz yummak,

tollen

tönen tınlamak [Verb], ses vermek [Verb], renk vermek [Verb], çangırdamak [Verb], ses vermek, çınlamak, hafifçe boyamak, nüans vermek, çınlamak,
hafifçe boyamak, ton vermek,

205
töpfern topraktan yapılmış [Adjektiv],

torpedieren torpillemek [Verb], engellemeye çalışmak [Verb], torpillemek, torpillemek,

tosen çağlamak [Verb], uğuldamak [Verb], uğuldamak, gürlemek, inlemek, gümbürdemek, coşmak,

töten öldürmek [Verb], yok etmek [Verb], öldürmek, öldürmek,

totfahren ezmek [Verb], çiğnemek [Verb], ezerek öldürmek,

totsagen

totschiessen

totschlagen vurarak öldürmek [Verb], vurarak öldürmek, {vakit} öldürmek, öldürmek,

totschweigen sessizce geçiştirmek [Verb], sessizce geçiştirmek, örtbas etmek sich totstellen ölmüş numarası yapmak,

sich totstellen

tottreten ezerek öldürmek [Verb], ayakla ezerek öldürmek,

traben tırıs gitmek [Verb], tırıs gitmek, tırısa kalkmak, acele etmek, hızlı yürümek,

trachten çalışma [Nomen], elde etmeye çalışmak jdm nach dem Leben trachten birinin hayatına kastetmek,

tragen taşımak [Verb], giymek [Verb], vermek [Verb], temin etmek [Verb], gebe olmak [Verb], götürmek [Verb], sırtlanmak [Verb], taşımak, götürmek, {giysi}
giymek, {gözlük vb.} takmak, çekmek, tahammül etmek, {hayvan} gebe olmak, yüklü olmak sich mit einem Gedanken tragen kafasına koymak,
tasarlamak, taşımak, giymek, desteklemek,
trainieren antrenman yapmak [Verb], sporcuyu çalışmak [Verb], çalıştırmak, antrenman yaptırmak, antrenman yapmak Fußball trainieren futbol antrenmanı
yapmak, antrenman yapmak, çalışmak, çalışma yapmak,
traktieren kötü davranmak [Verb], acı vermek [Verb],

trällern makara çekmek [Verb], {şarkı} söylemek, {kuş} makara çekmek,

trampeln tepinmek [Verb], hora tepmek [Verb], hantal yürümek [Verb], tepinmek, çiğnemek, tepinmek, ağır ağır yürümek,

trampen otostop yapmak,

tranchieren {kızartmayı} kesip ayırmak,

206
tränen gözleri yaşarmak [Verb], gözleri yaşarmak, {göz} yaşarmak, damla akıtmak,

tränken su vermek [Verb], doyurmak [Verb], su vermek, suvarmak, doyurmak, işba etmek, su içirmek,

transferieren aktarmak [Verb], devretmek [Verb],

transformieren dönüştürmek [Verb], aktarmak [Verb], denşirmek [Verb],

trankribieren

transpirieren terlemek [Verb], terlemek, terlemek,

transplantieren

transportieren götürmek [Verb], iletmek [Verb], nakletmek [Verb], taşımak, götürmek, nakletmek, iletmek, nakletmek, taşımak,

trappeln patır patır yürümek [Verb],

trauen güvenmek [Verb], inanmak [Verb], evlendirmek [Verb], cesaret etmek [Verb], güvenmek, inanmak, evlendirmek, nikâhını kıymak sich trauen cesaret
etmek, nikäh kıymak: güven beslemek,
sich trauen evlendirmek [Verb], cesaret etmek [Verb],

trauern üzülmek [Verb], ağlamak [Verb], dertlenmek [Verb], yasını tutmak, matemini tutmak, yas tutmak,

träumen rüya görmek [Verb], hayallere dalmak [Verb], istemek [Verb], rüya görmek, rüyasında görmek, hayallere dalmak, düş görmek,

treffen görüşme [Nomen], buluşma [Nomen], karşılaşma [Nomen], rastlamak [Verb], buluşmak [Verb], hedefe oturmak [Verb], başına gelmek [Verb],
incitmek [Verb], karşılaşmak [Verb], görüşmek [Verb], uymak [Verb], karar vermek, rastlamak, tesadüf etmek, karşılaşmak, isabet ettirmek, vurmak,
isabet etmek, başına gelmek, incitmek, kırmak, üzmek, {önlem} almak sich treffen buluşmak, toplantı, karşılaşma,
treiben iş [Nomen], hareket [Nomen], çalışma [Nomen], sürüklenmek [Verb], kovmak [Verb], neden olmak [Verb], yapmak [Verb], sokmak [Verb], kılı kırk
yarmak, ticaret yapmak, alıp satmak im Handel piyasada, alay etmek, matrak geçmek, sürmek, kovmak, öğrenmek, tahsil etmek, {spor} yapmak,
teşvik etmek, işletmek, harekete geçirmek, mayalanmak, çimlenmek, yeşermek, sürüklenmek,
trennen ayırmak [Verb], bölmek [Verb], ayırmak, ayırt etmek, bölmek sich trennen {birbirinden} ayrılmak, {yol} ikiye ayrılmak, ayırmak, de ayrılmak,

sich trennen

treten kırmak [Idiom], yaralamak [Idiom], ölçülü davranmak [Verb], yaklaşmak [Verb], yanaşmak [Verb], doğru yaklaşmak [Verb], tekmelemek [Verb],
incitmek [Verb], ayak basmak [Verb], gelmek [Verb], adım atmak, tekme atmak, tepmek, {ayakla} çiğnemek, ezmek in Verbindung treten temasa
geçmek in Kraft treten yürürlüğe girmek in den Stand der Ehe treten evlenmek, ortaya çıkmak, meydana çıkmak, ayak basmak, tekmelemek, tepmek,
ezmek, grev yapmak, greve başlamak, yürürlüğe girmek,

207
triefen damlamak [Verb], cerahatlanmak [Verb], akmak, damlamak, damlamak,

trillern triy yapmak [Verb], titrek sesle söylemek, şakımak, şakımak,

trimmen tüylerini kırkmak [Verb],

trinken içmek [Verb], içine çekmek [Verb], alkolik olmak [Verb], birbirine ", sen", diye hitap etmek, içmek, içmek, sabırla beklemek,

trippeln pıtır pıtır yürümek [Verb], tıpış tıpış yürümek, tıpış tıpış yürümek,

triumphieren çok sevinmek [Verb], galip gelmek [Verb], muvaffak olmak [Verb], yenmek, çok sevinmek, bayram etmek, yenmek, galip gelmek, çok sevinmek,
bayram etmek,
trockenlegen kurutmak [Verb], kurutmak, akaçlamak, drene etmek, {bebeğin} altını değiştirmek, kurutmak, akaçlamak, bebeğin altını değiştirmek,

trockenreiben silerek kurulamak [Verb],

trockenschleudern çevirerek kurutmak [Verb],

trocknen kurutmak [Verb], kurutmak, kurulanmak, kurumak, kurutmak, kurumak,

trommeln davul çalmak [Verb], davul çalmak, trampet çalmak, trampet çalmak,

trompeten trompet çalmak [Verb],

tröpfeln damla damla akmak [Verb], hafifçe yağmak [Verb], damla damla akmak, hafifçe yağmak, atıştırmak, damlamak,

tropfen damla [Nomen], şarap [Nomen], damla damla akıtmak [Verb], damla, damla damla akıtmak, damla damla akmak, damlamak, damla,

trösten teselli etmek [Verb], teselli etmek, avutmak, teselli etmek,

trotten yavaş yavaş yürümek [Verb], yorga gitmek, tırıs gitmek, ağır yürümek,

trotzen karşı koymak [Verb], somurtmak [Verb], inat etmek, direnmek,

trüben bulandırmak [Verb], bozmak [Verb], donuklaşmak [Verb], bulandırmak, karartmak, {keyfini} kaçırmak, bozmak sich trüben bulanmak, bulandırmak,
de bulanmak, kapanmak, bulutlanmak,
trudeln yuvarlanmak [Verb], yuvarlanmak, {uçak} viril yapmak,

trügen yanıltmak [Verb], aldatmak [Verb], aldatmak, yanıltmak, yanıltmak, aldatmak,

208
trumpfen koz oynamak [Verb], koz ile almak, koz oynamak,

tuckern takırdamak [Verb], çatırdamak [Verb],

sich tummeln koşuşmak [Verb], acele etmek [Verb], çabuk olmak [Verb],

tun

tünchen badanalamak [Verb], badana yapmak, badanalamak,

tüpfeln beneklemek [Verb], noktalamak [Verb], beneklemek, noktalamak, lekelemek, beneklemek,

tupfen benek [Nomen], nokta [Nomen], beneklemek [Verb], hafifçe dokunmak [Verb], hafifçe dokunmak, beneklemek, noktalamak, benek, nokta, hafifçe
dokunmak, beneklemek, lekelemek, leke, benek, nokta, yuvarlak leke,
türmen üst üste yığmak [Verb], kaçmak [Verb], tüymek [Verb], üst üste yığmak, kaçmak, sıvışmak, tüymek, üstüste yığmak, sıvışmak, tüymek,

turnen cimnastik [Nomen], jimnastik yapmak [Verb], jimnastik yapmak, jimnastik, beden eğitimi, jimnastik yapmak, jimnastik, beden eğitimi,

turteln arkadaşlık etmek [Verb],

tuscheln fısıldamak [Verb], fısıldaşmak, fısılda{ş}mak,

tuschen çizgi çizmek [Verb],

tuten blakig [Adjektiv], boru çalmak [Verb], korna çalmak, oto korna çalmak, poşetler, hiçbirşeyden bilgisi olmamak,

tyrannisieren baskı yapmak [Verb], zulmetmek [Verb], kan kusturmak [Verb], baskı yapmak, zulmetmek, kasıp kavurmak, zulmetmek, ezmek,

übelnehmen alınmak, darılmak, gücenmek, darılmak, gücenmek,

übelwollen

üben alıştırma yapmak [Verb], antrenman yapmak [Verb], alıştırma yapmak, egzersiz yapmak, çalışmak, alıştırmak, çalıştırmak, alıştırma yapmak,
uygulamak,
überanstrengen aşırı yorulmak [Verb], fazla yormak, ezmek sich überanstrengen çok yorulmak, fazla yormak, de. çok yorulmak,

sich überarbeiten çok çalışmak [Verb], yorulmak [Verb],

überbeanspruchen

209
überbelasten aşırı yüklenmek [Verb], fazla {yük} yüklemek,

überbelichten aşırı ışıklandırmak [Verb], {filme} fazla poz vermek,

überbetonen çok vurgulamak [Verb],

überbewerten fazla önemsemek [Verb],

überbezahlen

überbieten üstün gelmek [Verb], {açık artırmada} daha fazla vermek, üstün gelmek, geçmek, {rekor} kırmak, daha yüksek bir fiyat önermek, üstün gelmek,
geçmek,
überbringen getirmek [Verb], götürmek [Verb], değirmek [Verb], getirmek, götürmek, iletmek, teslim etmek, getirmek, götürmek, iletmek, teslim etmek,

überbrücken aşmak [Verb], yenmek [Verb], {ırmak üzerine} köprü kurmak, {güçlükleri} yenmek, aşmak, atlatmak,

überdachen çatıyla kapatmak [Verb],

überdauern fazla sürmek [Verb], daha uzun ömürlü olmak, daha uzun ömürlü olmak,

überdecken üstünü örtmek [Verb],

überdehnen fazla germek [Verb],

überdenken etraflıca düşünmek [Verb], hesap etmek [Verb], gönlünden geçirmek, iyice düşünmek, kantara vurmak, üzerinde derin derin düşünmek, ince hesaplar
yapmak,
überdrehen

überdrucken

übereignen devretmek [Verb], temlik etmek [Verb],

übereilen aceleye getirmek [Verb], zorlamak [Verb], aceleye getirmek,

übereinanderlegen

übereinanderliegen

übereinanderstehen

210
übereinanderstellen

übereinkommen anlaşma [Nomen], sözleşme [Nomen], anlaşmak [Verb], uzlaşmak [Verb], uzlaşmak, anlaşmak, uyuşmak,

übereinstimmen uyuşmak [Verb], anlaşmaya varmak [Verb], hemfikir olmak, mutabık olmak, katılmak, birbirini tutmak, hem fikir olmak, katılmak, birbirini tutmak,

sich überessen

überfahren ezmek [Verb], birini aldatmak [Verb], karşıya geçmek, karşıya geçirmek, {araba} çiğnemek, ezmek, dur işaretine rağmen devam etmek, aldatmak,
kandırmak, karşıya geçmek, {araba} ezmek, çiğnemek, eine Stelle bir yeri geçmek,
überfallen üzerine saldırmak [Verb], baskın yapmak [Verb], işgal etmek [Verb], çapmak [Verb], baskın yapmak, basmak, saldırmak, üzerine atılmak, {bir ülkeyi}
istila etmek, baskın yapmak, basmak, saldırmak,
überfliegen uçarak geçmek [Verb], göz gezdirmek [Verb], üzerinden uçmak, {kitap} göz gezdirmek, üzerinden uçmak, {kitap} göz gezdirmek,

überfluten üstünden akmak [Verb], taşmak [Verb], sularla kaplanmak [Verb], su basmak [Verb], su basmak,

überfordern fazla yüklenmek [Verb], fazla yüklenmek, kapasitesini aşan yük yüklemek, {birinden} yapabileceğinden fazlasını istemek,

überfrachten fazla yüklemek [Verb], çok koymak [Verb],

sich überfressen

überfrieren

überführen nakletmek [Verb], sevketmek [Verb], başka yere nakletmek, suçunu kanıtlamak, suçunu kanıtlamak, taşımak, nakletmek,

überfüttern çok yem vermek [Verb],

übergeben eline vermek [Verb], hizmete açmak [Verb], kusmak [Verb], eline vermek, tevdi etmek, teslim etmek dem Verkehr übergeben trafiğe açmak sich
übergeben kusmak, eline vermek, teslim etmek, de. kusmak,
sich übergeben kusmak [Verb],

übergehen geçmek [Verb], din değişmek [Verb], çürümeğe başlamak [Verb], dikkate almak [Verb], ihmal etmek [Verb], geçmek, din değiştirmek, parti
değiştirmek, el değiştirmek in Fäulnis übergehen çürümeye başlamak, elden {gözden} geçirmek, atlamak, unutmak, geçmek, dönüşmek,
übergiessen

übergolden

übergreifen sıçramak [Verb], yayılmak [Verb],

211
überhandnehmen gittikçe artmak, fazlalaşmak, gittikçe artmak,

überhängen üstünden sarkmak [Verb], üstünden sarkmak, çıkıntı oluşturmak,

sich überhängen

überhäufen iltifata boğmak [Verb], yağdırmak [Verb],

sich überheben burnu büyümek [Verb],

überheizen fazla ısıtmak [Verb],

überholen yelkenleri çevirmek [Verb], birini geçmek [Verb], geride bırakmak [Verb], sollamak [Verb], düzmek [Verb], geçmek, sollamak, elden geçirmek,
rektifiye etmek, geride bırakmak, geçmek, elden geçirmek, rektifiye etmek,
überhören işitmemek [Verb], duymamak [Verb], işitmemek, duymamak, işitmezlikten gelmek, duymazlıktan gelmek, işitmemek, işitmezlikten gelmek,

überkippen dengesini kaybetmek [Verb], düşmek [Verb], devrilmek [Verb],

überkleben yapıştırmak [Verb],

überklettern

überkochen kaynarken taşmak [Verb],

überkommen duyguya kapılmak [Verb], anlaşmak, uzlaşmak,

überkompensieren fazlasıyla karşılamak,

sich überkreuzen

überkrusten kabuklandırmak [Verb],

überladen fazla yüklemek [Verb], çok koymak [Verb], fazla yüklemek, fazla doldurmak sich den Magen überladen midesini tıka basa doldurmak, süslü püslü,
cicili bicili,
überlagern üstünde durmak [Verb], örtmek [Verb],

überlappen üst üste koymak [Verb], bindirmek [Verb],

überlassen birine devretmek [Verb], bırakmak [Verb], devretmek, temlik etmek, {birinin kararına/keyfine} bırakmak jdn sich selbst überlassen kendi haline
bırakmak, bırakmak, terk etmek,

212
sich überlassen

überlasten fazla yüklenmek [Verb], fazla yüklenmek, fazla çalıştırmak, fazla yüklemek, çok yormak,

überlaufen taşmak [Verb], düşman tarafına geçmek [Verb], taşmak, düşman tarafına geçmek, taşmak,

überleben artamak [Verb], sağ kalmak [Verb], felaketten kurtulmak [Verb], köhneleşmek [Verb], eskimek [Verb], {sağ} kurtulmak, daha uzun yaşamak, {sağ}
kurtulmak, daha uzun yaşamak,
überlegen üstün [Adjektiv], daha iyi [Adjektiv], üstüne koymak [Verb], dayak atmak [Verb], düşünüp taşınmak [Verb], düşünmek, düşünüp taşınmak, üstün,
düşünmek, daha üstün, daha kuwetli,
sich überlegen

überleiten nakletmek [Verb], kan aktarmak [Verb],

überlesen yüzeysel okumak [Verb],

überliefern vermek [Verb], teslim etmek [Verb], aktarmak [Verb], teslim etmek, tevdi etmek, {gelecek kuşaklara} bırakmak, vermek, iletmek, teslim etmek,

überlisten aldatmak [Verb], kurnazlıkta üstün gelmek, aldatmak,

übermalen üstüne boyamak [Verb], retuş yapmak [Verb],

übermannen yenmek [Verb], bastırmak, zapt etmek,

übermitteln göndermek [Verb], yollamak [Verb], göndermek, yollamak, iletmek, yollamak, ulaştırmak, iletmek, götürmek, bildirmek,

übermüden fazla yormak [Verb],

übernachten gecelemek [Verb], konaklamak [Verb], geceyi geçirmek, gecelemek, gecelemek, geceyi geçirmek,

übernehmen üzerine almak [Verb], teslim almak [Verb], kabul etmek [Verb], üzerine almak, kabul etmek, aktarmak, iktibas etmek sich übernehmen kendine fazla
yüklenmek, üzerine almak, kabul etmek,
sich übernehmen

überordnen

überprüfen kontrol etmek [Verb], denetlemek [Verb], yoklamak [Verb], soruşturmak [Verb], gözden geçirmek, yoklamak, denetlemek, kontrol etmek, muayene
etmek, yoklamak, kontrol etmek, denetlemek,
überquellen dolup taşmak [Verb],

213
überqueren geçmek [Verb], {ırmak/yol} karşı tarafına geçmek, geçmek,

überragen taşmak [Verb], daha yüksek olmak [Verb], daha yüksek olmak, daha üstün olmak, daha yüksek olmak, daha üstün olmak,

überraschen sürpriz yapmak [Verb], hayrete düşürmek [Verb], gafil avlamak [Verb], hayrete düşürmek, gafil avlamak, suçüstü yakalamak, sürpriz yapmak,
şaşırtmak,
überreden kandırmak [Verb], aklını çekmek [Verb], kandırmak, ikna etmek, aklını çelmek sich überreden lassen kanmak, aldanmak, kandırmak, inandırmak, ikna
etmek,
überreichen takdim etmek [Verb], vermek, sunmak, takdim etmek, sunmak, vermek, uzatmak,

überreizen

überrennen çiğnemek [Verb],

überrollen ezip geçmek [Verb],

überrumpeln gafil avlamak [Verb], tuzağa düşürmek [Verb], gafil avlamak, gafil avlamak,

übersättigen fazlasıyle doyurmak [Verb], fazla doyurmak, aşırıdoyurmak,

überschatten gölge etmek [Verb], huzurunu kaçırmak [Verb],

überschätzen büyüksemek [Verb], çok görmek [Verb], fazla değer biçmek, gözünde büyütmek, fazla değer biçmek, gözünde büyütmek,

überschlagen ılık [Adjektiv], üstüne örtmek [Verb], sesi çatallanmak [Verb], okumadan geçmek [Verb], kapaklanmak [Verb], tahmini hesaplamak, okumayıp
geçmek, atlamak sich überschlagen takla atmak, perende atmak, {sesi} çatallaşmak, ayak ayak üstüne atmak, {kıvılcım} sıçramak, ılık, tahmini
hesaplamak, okumayıp geçmek, de. takla atmak, ılık,
sich überschneiden

überschreiben başlık koymak [Verb], devretmek [Verb], başlık atmak, temlik etmek, devretmek, başlık koymak, huk. devretmek,

überschreiten geçmek [Verb], aşmak [Verb], geçmek, aşmak, tecavüz etmek, aşmak, geçmek,

überschütten sevgiye boğmak [Verb], üstünden aşağı dökmek, bol bol vermek, yağmuruna tutmak, boğmak,

überschwappen taşmak [Verb], üstünden akmak [Verb],

überschwemmen su basmak [Verb], sel basmak [Verb], su basmak, sel basmak, su basmak,

214
übersehen usanç duymak [Verb], görmemek [Verb], bir bakışta görmek, gözden kaçırmak, atlamak, görmemek, göz yummak, gözden kaçırmak, görmemezlikten
gelmek, göz yummak,
übersenden yollamak [Verb], göndermek [Verb], yollamak, göndermek, yollamak, göndermek,

übersetzen çevirmek [Verb], tercüme etmek [Verb], nakletmek [Verb], karşı kıyıya geçirmek, çevirmek, tercüme etmek, çevirmek, tercüme etmek,

übersiedeln göç etmek [Verb], {bir yere} yerleşmek, göçmek, taşınmak, {bir yere gidip} yerleşmek,

überspannen fazla germek [Verb], haddini aşmak [Verb], fazla germek, üzerini örtmek,

überspielen geçirmek [Verb], ekarte etmek, aşmak, atlatmak, birine üstün gelmek, maharetle gizlemek, birşeyi sezdirmemek,

überspitzen aşırıya kaçmak [Verb], abartmak [Verb],

übersprechen

überspringen etrafa sıçramak [Verb], üstünden atlamak [Verb], konuyu değiştirmek [Verb], atlamak, geçmek, atlamak,

übersprudeln kaynarken taşmak [Verb], sevinç saçmak [Verb], kaynarken taşmak vor Witz übersprudeln nükteler saçmak,

überspülen

überstehen çıkıntı oluşturmak [Verb], dayanmak [Verb], atlatmak [Verb], {hastalık vb.} atlatmak, geçirmek, kurtulmak, çıkıntı oluşturmak, {tehlike, vb.} atlatmak,
hayatta kalmak,
übersteigen tırmanmak [Verb], aşmak [Verb], tırmanmak, aşmak, aşmak, tırmanmak,

übersteigern fazla arttırmak [Verb],

überstellen

überstimmen oy çoğunluğuyla yenmek,

überstrahlen gölede bırakmak [Verb],

überstrapazieren çok zorlamak [Verb], zahmet vermek [Verb], çok yormak [Verb],

sich überstreifen

überströmen taşmak [Verb], sel basmak [Verb],

215
überstürzen çok acele yapmak [Verb], çok telaşlanmak [Verb], aceleye getirmek sich überstürzen acele etmek, birbirini izlemek, aceleye getirmek, de. {arka
arkaya} birbirini izlemek,
übertönen sesiyle bastırmak [Verb], sesiyle bastırmak, sesiyle bastırmak,

übertragen geçirmek [Verb], çevirmek [Verb], yayınlamak [Verb], başkasına geçmek [Verb], geçirmek, aktarmak, nakletmek, yayınlamak, çevirmek, tercüme
etmek, devretmek, temlik etmek, bulaştırmak, sirayet ettirmek sich übertragen yayılmak, geçmek, devretmek, yayınlamak, geçirmek, bulaştırmak,
übertreffen daha üstün olmak [Verb], geçmek, aşmak, geçmek, aşmak,

übertreiben abartmak [Verb], ölçü tanımamak [Verb], abartmak, büyütmek, mübalağa etmek, abartmak, büyütmek,

übertreten taşmak [Verb], tarafa geçmek [Verb], ayağını incitmek [Verb], çizgiyi geçmek, başka partiye geçmek, başka dine geçmek, din değiştirmek, {nehir}
taşmak, kanunu ihlal etmek, ayağını incitmek, karşıya geçmek, uymamak, çiğnemek,
übertrumpfen üstün gelmek [Verb], üstün gelmek, gölgede bırakmak, daha yüksek koz oynamak,

übertünchen badanalamak [Verb], ayıbını örtmek [Verb],

überwachen kontrol etmek [Verb], gözetmek [Verb], denetlemek, murakabe etmek, gözetim altında tutmak, beklemek, gözetmek, denetim altında bulundurmak,
göıetim altında tutmak,
überwältigen yenmek [Verb], yenmek, uyku bastırmak, yenmek, bastırmak,

überwälzen üstünden atmak [Verb],

überwechseln tarafa geçmek [Verb],

überweisen göndermek [Verb], havale etmek, havale etmek {para vs.}, naktetmek,

sich überwerfen araları bozulmak [Verb],

überwiegen üstün olmak [Verb], galip gelmek [Verb], üstün olmak, ağır basmak, üstün olmak,

überwinden üstün gelmek [Verb], engelleri aşmak [Verb], yenmek, üstün gelmek, {engel} aşmak, geçmek sich überwinden nefsini yenmek, kendine hâkim olmak,
yenmek, üstün gelmek, aşmak, de. nefsini yenmek,
sich überwinden

überwintern kışı geçirmek [Verb], kışı geçirmek,

überwölben

überzeugen inandırmak [Verb], ikna etmek [Verb], inandırmak, kandırmak, inandırmak, kandırmak,

216
überziehen üzerine geçirmek [Verb], dayak atmak [Verb], giymek, üstüne geçirmek, örtmek, {yatağa} çarşaf sermek, {bankadaki hesabından} fazla para çekmek,
örtmek, kaplamak, {bankadaki hesabından} fazla para çekmek,
übrigbehalten artakalmış olmak [Verb],

übrigbleigen

übriglassen artık bırakmak [Verb], artık bırakmak, hepsini harcamamak,

ulken şaka yapmak [Verb],

umadressieren adresi değiştirmek [Verb], adres değiştirmek,

umändern değiştirmek [Verb], değiştirmek, deiştirmek,

umarbeiten değiştirmek [Verb], başka şekle sokmak, yeniden elden geçirmek,

umarmen kucaklamak [Verb], sarılmak [Verb], kucaklamak, sarılmak, kucaklamak, sarılmak,

umbauen değişiklik yapmak [Verb], çevirmek [Verb], binada tadilat yapmak, sahneyi değiştirmek, binada değişiklik yapmak, sahneyi değiştirmek,

umbenennen isim değiştirmek [Verb], ismini değiştirmek, başka isim vermek, yeniden adlandırmak,

umbesetzen

umbestellen

umbiegen bükmek [Verb], eğmek [Verb], bükmek, eğmek, kıvırmak, bükmek, eğmek,

umbilden değişiklik yapmak [Verb], reorganize etmek, {kabinede} değişiklik yapmak,

umbinden etrafına bağlamak [Verb], etrafını sarmalamak [Verb], {kravat vb.} bağlamak, takmak, etrafına bağlamak, {kravat, önlük} bağlamak,

umblättern sayfayı çevirmek [Verb], sayfasını çevirmek sich umblicken etrafına bakınmak, dönüp arkasına bakmak, sayfayı çevirmek,

sich umblicken etrafına bakmak [Verb],

umbrechen devirmek [Verb], sürmek [Verb], sayfa bağlamak [Verb],

umbringen öldürmek [Verb], öldürmek, katletmek, canına kıymak, öldürmek,

217
umbuchen tarihini ertelemek [Verb], {rezervasyon vb.nin} vaktini değiştirmek,

umdenken fikirlerini değiştirmek,

umdeuten

umdisponieren planlarını değiştirmek [Verb],

umdrängen etrafında toplaşmak,

umdrehen çevirmek [Verb], dönmek [Verb], döndürmek, çevirmek, kolunu bükmek sich umdrehen {arkasını} dönmek, döndürmek, çevirmek de. dönmek,
arkasına bakmak,
sich umdrehen dönmek [Verb],

umerziehen

umfahren arabayla devirmek [Verb], çiğnemek [Verb], etrafına dolaşmak [Verb], taşıtla çiğnemek, taşıtla devirmek, {taşıtla} etrafında dolaşmak, etrafında tur
atmak, {taşıt ile} devirmek, çiğnemek, ezmek, ,
umfallen yere düşmek [Verb], fikrini değiştirmek [Verb], yere düşmek, yere yuvarlanmak, yere düşmek,

umfangen kucaklamak [Verb], etrafını çevirmek [Verb],

umfassen çevrelemek [Verb], kucaklamak [Verb], elle tutmak [Verb], elle tutmak, sarılmak, kucaklamak, içermek, kapsamak, ihtiva etmek, kuşatmak, kuşatmak,
kapsamak, kapsamı içine almak,
umfliegen yere düşmek [Verb], etrafına uçmak [Verb],

umfliessen

umformen biçimini değiştirmek [Verb], biçimini değiştirmek, dönüştürmek, {biçimini} değiştirmek,

umfüllen aktarmak [Verb], kaptan kaba boşaltmak, başka kaba aktarmak,

umfunktionieren işlevini değiştirmek [Verb], işlevini değiştirmek,

umgarnen teshir etmek [Verb],

umgeben kuşatmak [Verb], etrafını çevirmek [Verb], kuşatmak, çevirmek, sarmak, kuşatmak, çevirmek,

218
umgehen dolaşmak [Verb], görünmek [Verb], çevirmek [Verb], dolaşmak, kullanmak, arkadaşlık etmek, düşüp kalkmak, niyetinde olmak mit Geld sparsam
umgehen parasına dikkat etmek mit jdm grob umgehen birine kaba davranmak, {dedikodu} dolaşmak, kullanmak, arkadaşlık etmek, düşüp kalkmak,
çevresinde dolaşmak, çekinmek sakınmak,
umgestalten şeklini değiştirmek [Verb], biçimini değiştirmek,

umgiessen

umgraben bel bellemek [Verb], deşelemek [Verb], toprağı bellemek, kirizma etmek,

umgrenzen sınırlandırmak [Verb],

umgruppieren değişikliler yapmak [Verb], yeniden gruplandırmak [Verb], yeniden gruplandırmak,

umhaben giymiş olmak [Verb],

umhalsen boynuna sarılmak [Verb],

sich umhängen

umhauen baltayla kesmek [Verb], balta ile kesmek, kesip devirmek,

umhinkönnen

sich umhören

umhüllen sarmak [Verb], örtmek [Verb],

umjubeln

umkämpfen

umkehren dönmek [Verb], çevirmek [Verb], dönmek, döndürmek, tersyüz etmek, altını üstüne getirmek, geri dönmek, döndürmek, ters çevirmek,

umkippen yere düşmek [Verb], devirmek [Verb], devirmek, devrilmek, yere düşmek, bayılmak, fikrini değiştirmek, devïrmek, devrilmek, yere düşmek, içkiyi
devirmek, mideye indirmek,
umklammern sıkıca tutmak [Verb],

umklappen devirmek [Verb],

sich umkleiden kıyafet değiştirmek [Verb],

219
umkleiden elbiseleri değiştirmek [Verb], kaplamak [Verb], kıyafet değiştirmek [Verb], de. üstünü değişmek, giysilerini dejiştìrmek,

umknicken ayağını burkmak [Verb], kırmak [Verb],

umkommen ölmek [Verb], candan olmak [Verb], ölmek, telef olmak, {yiyecek} bozulmak, ölmek,

umkränzen

umkreisen etrafında dönmek [Verb], etrafında dönmek, çevresinde dönmek,

umkrempeln kıvırmak [Verb],

umladen aktarmak [Verb], başka taşıta yüklemek,

umlagern ambar değiştirmek [Verb], etrafına yığılmak [Verb],

umlaufen etrafında dolaşmak [Verb], devretmek, dönmek,

umlegen durumunu değiştirmek [Verb], giymek [Verb], devirmek [Verb], giymek, takmak, yerini değiştirmek, masrafı paylaştırmak, devirmek, yıkmak,
öldürmek, giymek, yerini değiştirmek, ilgìliler arasında bölüşmek, devirmek, öldürmek, ağaç kesmek, devirmek, alabanda iskele etmek, öldürmek,
umleiten başka yola vermek [Verb], başka yöne çevirmek, başka yöne çevirmek, başka yöne çevirmek,

umlernen meslek değiştirmek [Verb], fikirlerini değiştirmek [Verb], yeni yöntem öğrenmek, fikirlerini değiştirmek, yeni bir şey öğrenmek,

ummauern

sich ummelden

ummünzen

umnebeln dumanlandırmak [Verb],

umorganisieren yapıyı değiştirmek [Verb],

umpacken ambalajını değiştirmek [Verb],

umpflanzen ağaçlara çevirmek [Verb], bir yerden çıkarıp başka yere dikme,

umpflügen nadas etmek [Verb], pullukla toprağı aktarmak, altını üstüne getirmek,

220
umquartieren

umrahmen çerçevelemek, çerçevelemek,

umranden pervazlamak [Verb], kenarlamak [Verb], pervazlamak, kenar geçirmek,

umräumen yerlerini değiştirmek [Verb],

umrechnen tahvil etmek [Verb], {parayı} başka paraya çevirmek, tahvil etmek, dönüştürmek, değiştirmek, çevirmek, dönüştürmek,

umreissen

umrennen koşarken devirmek [Verb],

umringen çevrilme [Nomen], etrafını almak [Verb], kuşatmak, etrafını almak, ortaya almak, çevresini sarmak, kuşatmak, ortasına almak, sarmak, kuşatmak,

umrühren karıştırmak [Verb], karıştırmak, çalkalamak, karıştırmak, çalkalamak, karıştırmak, çalkalamak,

umrunden

umrüsten

umsäumen kenar bastırmak [Verb], etrafını çevirmek [Verb],

umschalten cereyanı çevirmek [Verb], vitesi değiştirmek [Verb], cereyanı çevirmek, vites değiştirmek, elek. cereyanı, çevirmek, değiştirmek, cereyanı çevirmek,

umschichten

umschlagen yere düşürmek [Verb], kıvırmak [Verb], döndürmek [Verb], aktarmak [Verb], değişmek, devrilmek, alabora olmak, devirmek, yıkmak, {elbise kolu}
kıvırmak, sıvamak, {sayfa} çevirmek, {eşya} aktarmak, birdenbíre değişmek, devirmek, yıkmak, {sayfa} çevirmek,
umschliessen

umschlingen sarmak [Verb], kucaklamak [Verb],

umschnallen beline bağlamak [Verb],

umschreiben yeniden yazmak [Verb], açımlamak [Verb], sınırları belirlemek [Verb], {düzelterek} yeniden yazmak, devretmek, temlik etmek, yeniden yazmak,
devretmek, temlik etmek, açımlamak, başka sözcüklerle açıklamak,
umschulden borcu tahvil etmek [Verb],

221
umschulen okul değiştirmek [Verb], başka bir meslek için eğitmek, başka bir okula göndermek,

umschütten devirmek [Verb], kaptan kaba nakletmek [Verb],

umschwärmen etrafında uçuşmak [Verb], etrafında uçuşmak, etrafında pervane olmak,

umschwenken fikrini değiştirmek [Verb], çark etmek [Verb],

umschwirren etrafında vızıldamak [Verb],

umsegeln burnu dolaşmak [Verb], yelkenle dolaşmak [Verb],

sich umsehen arkasına bakmak [Verb],

umsetzen değiştirmek [Verb], satmak [Verb], denşirmek [Verb], başka bir yere koymak, satmak in die Tat umsetzen gerçekleştirmek,

sich umsetzen

umsiedeln taşınmak [Verb], muhaceret etmek [Verb], göçmek [Verb],

umsinken

umsorgen pervane olmak [Verb], severek bakmak [Verb],

umspannen voltajını değiştirmek [Verb], içine almak [Verb],

umspielen çalım atmak [Verb],

umspringen saygısızca davranmak [Verb], etrafında sıçramak [Verb], {rüzgâr} dönmek mit jdm umspringen birine kötü davranmak,

umspulen kayaya çarpmak [Verb], geri sarmak, bobin aktarmak,

umspülen kayaya çarpmak [Verb], geri sarmak, bobin aktarmak,

umstehen etrafını çevirmek [Verb],

umsteigen aktarma yapmak [Verb], aktarma yapmak, {otobüste vs.} aktarma yapmak, aktarma yapmak,

umstellen yerini değiştirmek [Verb], kuşatmak [Verb], yerini değiştirmek, yeniden düzenlemek, başka işler için ayarlamak sich umstellen alışmak, ayak
uydurmak, etrafını sarmak, yerini dejiştirmek, yeniden düzenlemek, de. alışmak. {auf, -e}, yerini değiştirmek, yeniden düzenlemek,

222
umstimmen akort etmek [Verb], düşüncelerini değiştirmek [Verb], sesini değiştirmek, fikrini değiştirmek, caydırmak, caydırmak, fikrini değiştirmek,

umstossen devirmek, bozmak, suya düşürmek,

umstrukturieren yapısını değiştirmek [Verb],

umstülpen döndürmek [Verb],

umstürzen devirmek [Verb], kökten değiştirmek [Verb], devirmek, yıkmak, devrilmek, yıkılmak, devirmek, devrilmek,

umtaufen ad: adını değiştirmek [Verb], din değiştirmek [Verb],

umtauschen değiştirmek [Verb], değiş tokuş etmek, mübadele etmek, değiştirmek, değiştirmek,

umtopfen saksısını değiştirmek [Verb],

umverteilen

umwälzen yuvarlamak [Verb], devirmek [Verb],

umwandeln değiştirmek [Verb], çevirmek [Verb], denşirmek [Verb], değiştirmek, dönüştürmek, değiştirmek, dönüştürmek, dönüştürmek, değiştirmek,

umwechseln para bozdurmak [Verb], {para} bozmak, başka paraya çevirmek, {para} bozmak, değiştirmek,

umwenden çevirmek [Verb], döndürmek [Verb], döndürmek sich umwenden dönmek,

umwerben kur yapmak [Verb], kur yapmak, asılmak,

umwerfen devirmek [Verb], omuz: omuzuna almak [Verb], bozmak, altüst etmek, {manto} omuzuna almak, devirmek, yıkmak, devirmek, düşürmek,

umwickeln etrafını sarmak [Verb],

umwidmen

umwölken bulutlarla örtülmek [Verb],

umwühlen karmakarışık etmek [Verb],

umzäunen çitle çevirme [Verb],

223
umziehen taşınmak [Verb], kıyafet değiştirmek [Verb], taşınmak sich umziehen üstünü değiştirmek, taşınmak, de. üstünü değişmek, giysilerini değiştirmek,
taşınmak,
sich umziehen kıyafet değiştirmek [Verb],

umzingeln etrafını almak [Verb], kuşatmak [Verb], etrafını sarmak, çember içine almak, sarmak, kuşatmak,

uniformieren üniforma giydirmek [Verb], eşitlemek [Verb],

unterbelichten az poz vermek,

unterbewerten küçümsemek [Verb],

unterbezahlen

unterbieten kırmak [Verb], daha ucuza satmak, fiyat kırmak, {rekor} kırmak, daha aşağı fiyat teklif etmek,

unterbinden engel olmak [Verb], önlemek [Verb], durdurmak, önlemek, meydan vermemek, durdurmak, önlemek,

unterbleiben vuku bulmamak [Verb], meydana gelmemek [Verb],

unterbrechnen

unterbringen yerleştirmek [Verb], yerleştirmek, koymak, sığdırmak, misafir etmek, yerleştirmek, barındırmak, sığdırmak,

unterdrücken bastırmak [Verb], gizlemek [Verb], bastırmak, gizlemek, baskı yapmak, ezmek, zulmetmek, bastırmak, ezmek, baskı yapmak,

untereinanderliegen

unterfahren altından geçmek [Verb],

unterfordern

unterführen

unterfüttern

untergehen batmak [Verb], yok olmak [Verb], batmak, çökmek, mahvolmak, batmak, çökmek,

untergliedern alt gruplara ayırmak, bölümlemek, sınıflamak,

224
untergraben kazarak gömmek [Verb], sarsmak [Verb], zarar vermek [Verb],

unterhalten bakımı sağlamak [Verb], işletmek [Verb], sürdürmek [Verb], bakmak, geçimini sağlamak, eğlendirmek, güldürmek, sürdürmek, işletmek, yönetmek
sich unterhalten konuşmak, sohbet etmek, eğlenmek, bakmak, geçimini sağlamak, eğlendirmek, de. konuşmak, sohbet etmek,
sich unterhalten

unterhandeln görüşmek [Verb],

unterhöhlen zarar vermek [Verb],

unterjochen tabi kılmak [Verb], köle etmek [Verb],

unterkommen barınak [Nomen], sığınak [Nomen], barınmak [Verb], barınmak, kalacak yer bulmak, iş bulmak, kapılanmak, barınmak, yatacak yer bulmak,

unterlassen sürüncemede bırakmak [Adjektiv], ihmal etmek [Verb], yapmamak, savsaklamak, ihmal etmek, kaçınmak, yapmamak, savsaklamak, unutmak,

unterlaufen yapılmak [Verb], alttan saldırmak [Verb], olmak, vuku bulmak mit Blut unterlaufen kan oturmuş,

unterlegen yenik [Adjektiv], sayıca az [Adjektiv], altına koymak [Verb], altına koymak, beslemek, kuvvetçe aşağı, yenik, mağlup, altına koymak,

unterliegen yenilmek [Verb], altında bulunmak [Verb], yenilmek, mağlup olmak, tabi olmak, bağlı olmak, yenilmek, bağlı {yükümlü} olmak,

untermalen refakat etmek [Verb], eşlik etmek [Verb],

untermauern esaslandırmak [Verb], desteklemek [Verb],

untermengen karıştırmak [Verb], katmak [Verb],

unterminieren dinamitlemek [Verb], alttan yıkmak [Verb],

untermischen karıştırmak [Verb],

unternehmen planlı hareket [Nomen], kuruluş [Nomen], firma [Nomen], el atmak [Verb], denemek [Verb], girişmek, el atmak, teşebbüs etmek, girişim, teşebbüs,
kuruluş, müessese, firma, girişmek, el atmak, girişim, kuruluş,
unterordnen tabi kılmak [Verb],

unterpflügen

unterqueren

225
unterrichten ders vermek [Verb], duydurmak [Verb], öğretmek, ders vermek, haberdar etmek sich unterrichten bilgi edinmek, ders vermek, öğretmek, yanlış bilgi
vermek,
unterrühren

untersagen yasaklamak [Verb], menetmek [Verb], yasaklamak, menetmek, yasaklamak,

unterschätzen küçümsemek [Verb], gereğinden az değer vermek, küçümsemek, küçük görmek, küçümsemek, küçük görmek, olduğundan daha az değer vermek,

unterscheiden görmek [Verb], seçmek [Verb], ayırmak [Verb], fark etmek [Verb], ayırmak, ayırt etmek, seçmek, fark etmek sich unterscheiden farklı olmak,
ayrılmak, ayırmak, ayırt etmek, seçmek, de. farklı olmak, ayrılmak,
sich unterscheiden

unterschieben altına sürmek [Verb], isnat etmek [Verb],

unterschlagen bağdaş kurmak [Verb], para yemek [Verb], zimmetine geçirmek, para yemek einen Brief unterschlagen bir mektubu sahibine vermemek, zimmetine
geçirmek,
unterschlüpfen sığınmak [Verb], iltica etmek [Verb],

unterschreiben imza etmek [Verb], imza atmak, imzalamak, imzalamak,

unterschreiten

untersetzen altına koymak [Verb],

untersinken batmak [Verb], dalmak [Verb],

unterstehen sığınmak [Verb], altında olmak [Verb], yapmağa kalkışmak [Verb], emrinde bulunmak sich unterstehen kalkışmak, girişmek, {bir yere} sığınmak,
emrinde bulunmak, de. kalkışmak, girişmek,
sich unterstehen yapmağa kalkışmak [Verb],

unterstellen altına koymak [Verb], emrine verme [Verb], kabul etmek [Verb], emrine vermek, maiyetine vermek, {haksız yere} atfetmek, üstüne atmak sich
unterstellen emrine girmek, garaja çekmek, emin bir yere koymak sich unterstellen sığınmak, {birinin} emrine vermek, suçlamak, üstüne atmak,
varsaymak, garaja çekmek, park etmek,
untersteuern

unterstreichen altını çizmek [Verb], üzerinde durmak [Verb], vurgulamak [Verb], altını çizmek, vurgulamak, altını çizmek, vurgulamak,

untersuchen incelemek [Verb], araştırmak [Verb], soruşturmak [Verb], muayene etmek, {polis} araştırmak, soruşturmak, tahkikat yapmak, hek. muayene etmek,
incelemek, araştırmak,

226
untertauchen dalış [Nomen], dalma [Nomen], suya dalmak [Verb], ortadan kaybolmak [Verb], dalmak, ortadan kaybolmak, dalmak, ortadan kaybolmak,

unterteilen parçalara ayırmak [Verb], bölümlemek [Verb], sınıflandırmak [Verb], bölmek, sınıflandırmak, gruplara ayırmak, bölümlere ayırmak,

untertreiben küçültmek [Verb],

untertunneln

untervermieten

unterversichern

unterwandern sızmak [Verb],

unterwerfen bağımlı kılmak [Verb], boyun eğmek [Verb], boyunduruk altına almak, tabi kılmak, yenmek, mağlup etmek sich unterwerfen boyunduruk altına
girmek, boyun eğmek, boyunduruk altına almak, tabi kılmak, de. boyun eğmek,
sich unterwerfen boyun eğmek [Verb],

unterzeichnen imzalamak [Verb], imza atmak, imzalamak, imzalamak,

unterziehen altına çekmek [Verb], istinat etmek [Verb], tabi tutmak sich einer Operation unterziehen ameliyat olmak sich unterziehen geçirmek, uğramak,
katlanmak, de. üzerine almak, katlanmak,
sich unterziehen

urbanisieren şehirleştirmek [Verb], kibarlaştırmak [Verb],

urinieren idrar yapmak [Verb], su dökmek [Verb], işemek,

urteilen karar vermek [Verb], yargılamak, hüküm vermek, yargılamak, hüküm vermek,

usurpieren hak yemek [Verb], gasbetmek [Verb],

variieren farklılık göstermek [Verb], değiştirmek [Verb], değiştirmek, değişmek, değişiklik arz etmek, değiştirmek,

vegetieren

verarbreden

sich verabreden sözleşmek [Verb],

227
verabreichen vermek [Verb],

verabscheuen tiksinmek [Verb], iğrenmek [Verb], tiksinmek, iğrenmek, nefret etmek, tiksinmek,

verabschieden uğurlamak [Verb], veda etmek, yol vermek, işinden çıkarmak, {yasa tasarısı} çıkarmak, emekliye ayırmak sich verabschieden vedalaşmak, vedalaşmak,
veda etmek,
sich verabschieden

verabsolutieren

vaerachten

veralbern alay etmek [Verb],

verallgemeinern genelleştirmek [Verb], genelleştirmek, genelleştirmek,

veralten geçerliliğini yitirmek [Verb], modası geçmek, kullanımdan kalkmak, eskimek, eskimek,

verändern değişmek [Verb], başkalaşmak [Verb], dönüşmek [Verb], değiştirmek, başkalaştırmak sich verändern değişmek, başkalaşmak, değiştirmek, de.
değişmek,
verängstigen korkutmak [Verb],

verankern demir atmak [Verb], sağlamlaştırmak [Verb], demirlemek, demir atmak,

veranlassen yönlendirmek [Verb], sebep olmak [Verb], neden olmak, yol açmak Maßnahmen veranlassen önlem almak, tedbir almak, neden olmak, yol açmak,

veranschaulichen anlatmak [Verb], anlatmak, açıklamak, göz önüne sermek, açıklamak,

veranschlagen tahmin etmek [Verb], değer biçmek, paha biçmek, keşif yapmak,

veranstalten düzenlemek [Verb], düzenlemek, organize etmek, düzenlemek, organize etmek,

verantworten sorumluluk almak [Verb], kendini savunmak [Verb], sorumluluğunu üstlenmek sich verantworten hesap vermek, hesabını vermek, kendini savunmak,
sorumluluğunu üstlenmek, de. kendini haklı göstermek,
sich verantworten

verarbeiten işlemek [Verb], işlemek, sindirmek, benimsemek, işlemek, hazmetmek,

verärgern kızdırmak [Verb], canını sıkmak [Verb], kızdırmak, darıltmak, canını sıkmak, . kızdırmak, gücendirmek,

228
verarmen yoksullaşmak [Verb],

sich verästeln

verätzen

sich verausgeben

verbannen sürmek [Verb], uzaklaştırmak [Verb], sürgüne göndermek, sürmek, sürgüne göndermek,

verbarrikadieren barikat kurmak [Verb],

verbauen kötü inşa etmek [Verb],

verbeissen

sich verbeissen

verbergen gizlemek [Verb], saklamak [Verb], gizlemek, saklamak sich verbergen gizlenmek, saklanmak, gizlemek, saklamak,

verbessern düzeltmek [Verb], iyileştirmek [Verb], düzeltmek, iyileştirmek, geliştirmek, ıslah etmek, rötuş yapmak sich verbessern iyileşmek, düzelmek, hatasını
düzeltmek, düzeltmek,
sich verbeugen

verbeulen zedelemek [Verb],

verbiegen eğriltmek [Verb], eğriltmek, çarpıtmak, yamultmak, bükmek, eğmek,

verbieten yasaklamak [Verb], gerçekleşmemek [Verb], yasaklamak, haram etmek, yasaklamak,

verbilden yanlış biçimlendirmek [Verb],

verbilligen fiyatını indirmek [Verb],

verbinden bağlamak [Verb], çitmek [Verb], nikahlanmak [Verb], bağlamak, birleştirmek, pansuman yapmak jdm die Augen verbinden gözlerini bağlamak sich
verbinden birleşmek, evlenmek, nikâhlanmak, birleştirmek, bağlamak, de. birleşmek,
sich verbitten

verbittern acı çekmek [Verb], hayata küstürmek [Verb], hayata küstürmek, hayata küsmek,

229
verblassen rengi atmak [Verb], donuklaşmak [Verb], solmak, rengi atmak, sararmak, solmak, rengi atmak,

verbleiben kalmak [Verb], kalmak ich verbleibe Ihr sehr ergebener {mektup sonunda} derin saygılarımla, kalmak,

verbleichen solmak [Verb], ölmek [Verb],

verbleien

verblenden üstünü kaplamak [Verb],

verblüffen şaşırmak [Verb], afallatmak, şaşkına çevirmek, şaşırtmak, hayrete bırakmak,

verblühen çiçeğini dökmek [Verb], tazeliğini kaybetmek [Verb], çiçeğini dökmek, solmak, geçkinleşmek, kartlaşmak, solmak,

verbluten erimek [Verb], kan kaybından ölmek,

verbrämen süslemek [Verb],

verbrauchen aşındırmak [Verb], tüketmek [Verb], tüketmek, harcamak, tüketmek,

verbreiten yaymak [Verb], yaymak, saçmak sich über etw verbreiten uzun uzadıya söz etmek sich verbreiten yayılmak, yaymak, de. yayılmak,

sich verbreiten

verbreitern genişletmek [Verb], genişletmek sich verbreitern genişlemek, genişletmek,

verbrennen yanmak [Verb], yakmak [Verb], yakmak, yanmak,

verbriefen

verbringen geçirmek [Verb], {zaman} geçirmek, {zaman} geçirmek,

sich verbrüdern

verbrühen haşlamak [Verb], haşlamak, haşlamak,

verbuchen hesaba kaydetmek [Verb], deftere geçirmek,

sich verbünden birleşmek [Verb],

verbürgen teminat vermek [Verb], teminat vermek, garanti etmek sich verbürgen für kefil olmakeine Strafe verbüßen cezasını çekmek, :sich - für -e kefil olmak,

230
sich verbürgen

verbüssen eine Strafe - cezasını çekmek,

verdächtigen şüphelenmek [Verb], suçlandırmak, itham etmek,

verdammen mahkum etmek [Verb], lanetlemek [Verb], lanetlemek, ilenmek, beddua etmek, mahkûm etmek, hüküm giydirmek, mahküm etmek, lanetlemek,

verdämmern

verdampfen buharlaştırmak [Verb], buharlaştırmak, buharlaşmak, buharlaşmak,

verdanken borçlu olmak [Verb], borçlu olmak, borçlu olmak,

verdauen sindirmek [Verb], sindirmek, hazmetmek, sindirmek, hazmetmek,

verdecken örtmek [Verb], örtmek, gizlemek, saklamak, örtmek, gizlemek, saklamak, örtmek, gizlemek,

verdenken yaptığına gücenmek [Verb], ayıplamak, kusurlu bulmak,

verberden

verdeutschen Almancalaştırmak [Verb], Almancalaştırmak,

verdichten sıkıştırmak [Verb], çoğalmak [Verb], yoğunlaşmak [Verb], yoğunlaştırmak sich verdichten yoğunlaşmak, sıklaştırmak, yoğunlaştırmak, yoğunlaştırmak,

sich verdichten yoğunlaşmak [Verb],

sich verdicken

verdienen kazanmak [Verb], layık olmak [Verb], kazanmak, hak etmek gut verdienen para kesmek, kazanmak, hak etmek, lâyık olmak, çanak tutmak,

verdoppeln ikilemek [Verb], iki katına çıkarmak sich verdoppeln iki katına çıkmak, iki katına çıkarmak, iki katına çıkarmak,

verdorren kurumak [Verb],

verdrängen uzaklaştırma [Verb], su taşımak [Verb], ayağını kaydırıp yerine geçmek, bastırmak, {gemi} deplasman yapmak, su taşırmak, kovmak, atmak,

verdrehen yanlış çevirmek [Verb], çılgına döndürmek [Verb], {kolunu} burkmak, {gözlerini} döndürmek, ters anlam vermek, yanlış yorumlamak jdm den Kopf
verdrehen başını döndürmek, aklını başından almak, burkmak,

231
verdreifachen üç katına çıkarmak, üç katına çıkarmak, üç katına çıkarmak,

verdriessen

verdummen ahmaklaştırmak [Verb], budalalaşmak [Verb], aptallaştırmak, aptallaşmak,

verdunkeln karartmak [Verb], gizlemek [Verb], karartmak, örtbas etmek sich verdunkeln kararmak, karartmak, karartmak,

verdünnen inceltmek [Verb], sulandırmak [Verb], cıvıklamak [Verb], seyreltmek, sulandırmak, inceltmek, kim. seyreltmek, sulandırmak, seyreltme, inceltme,
sulandırma,
verdunsten buharlaşmak [Verb], buharlaşmak, buharlaştırmak, buharlaşmak, buharlaşmak,

verdursten susuzluktan ölmek, susuzluktan ölmek,

verdüstern susuzluktan ölmek [Verb], kararmak [Verb],

veredeln asilleştirmek [Verb],

verehren saygı göstermek [Verb], perestiş etmek [Verb], saygı göstermek, hürmet etmek, tapmak, takdim etmek, hediye etmek, saygı göstermek, tapmak,

vereidigen ant içirmek [Verb], ant içirmek, yemin ettirmek, yemin ettirmek,

vereinbaren anlaşmak [Verb], kararlaştırmak [Verb], kararlaştırmak, konusunda anlaşmak, kararlaştırmak, anlaşmak,

vereinen birleştirmek [Verb], çitmek [Verb],

vereinfachen sadeleştirmek [Verb], basitleştirmek, sadeleştirmek, basitleştirmek, sadeleştirmek,

vereinigen cemi [Nomen], birleştirmek [Verb], cemetmek [Verb], birleştirmek, uzlaştırmak, terkip etmek sich vereinigen birleşmek, uzlaşmak, birleştirmek, de.
birleşmek, birleşmek,
sich vereinigen birleşmek,

vereisen donmak [Verb], donmak, buz bağlamak,

vereiteln boşa çıkarmak [Verb], boşa çıkarmak, sonuçsuz kılmak, önlemek, engel olmak,

vereitern iltihaplanmak [Verb], irinlenmek, cerahatlanmak,

verekeln iğrendirmek [Verb],

232
verenden telef olmak [Verb], gebermek [Verb], gebermek,

verengen daraltmak [Verb], daraltmak, daraltmak, daraltmak,

vererben miras bakmak [Verb], kalıtımla geçmek [Verb], miras olarak bırakmak, geçirmek, bulaştırmak sich vererben kalıtsal olmak, {miras olarak} bırakmak,

sich vererben

verewigen sonsuzlaştırmak [Verb], ölümsüzleştirmek, edebileştirmek sich verewigen ismini bir yere kaydetmek, sonsuzlaştırmak,

verfahren davranış [Nomen], yöntem [Nomen], davranmak [Verb], yolu şaşırmak [Verb], harcamak [Verb], davranmak, muamele etmek sich verfahren yolunu
şaşırmak, çıkmaza sapmış, süreç, işlem, usul, yol, yordam, dava, davranmak, hareket etmek, de. yolunu şaşırmak, yöntem [-], yordam [-], işlem [-],
yöntem, metot, işlem,
sich verfahren

verfallen çökmek [Adjektiv], yürürlükten kalmak [Adjektiv], yıkılmak, çökmek, gerilemek, bozulmak, sukut etmek, düşmek, vadesi gelmek, geçerliliğini yitirmek
einem Laster verfallen sein kötü bir şeye tiryakiliği olmak, yozlaşmak, süresi dolmak, çökmek, süresi dolmak,
verfälschen sahtesini yapmak [Verb], bozmak [Verb], sahtesini yapmak,

verfangen yakalanmak [Verb], çakışmak [Verb],

sich verfangen çakışmak [Verb],

sich verfärben renk atmak [Verb],

verfassen yazmak [Verb], düzmek [Verb], kaleme almak, yazmak,

verfaulen çürüyüş [Nomen], çürümek [Verb], çürümek, çürümek, çürümek,

verfechten savunmak [Verb], savunmak, müdafaa etmek,

verfehlen ulaşamamak [Verb], kaçırmak, ıskalamak, yolunu şaşırmak, kaçırmak, isabet ettirememek,

sich verfeinden didişmek [Verb],

verfeinern iyileştirmek [Verb], inceltmek, kibarlaştırmak sich verfeinern incelmek, kibarlaşmak, inceltmek, düzeltmek,

verfertigen yapmak [Verb], imal etmek [Verb],

verfestigen sıkıştırmak [Verb],

233
sich verfestigen

verfetten yağ bağlamak [Verb],

verfeuern yakmak [Verb], sarf etmek [Verb],

verfilmen filme almak [Verb],

verfinstern kararmak [Verb],

verflachen düzlemek [Verb], sığlaşmak [Verb],

verflechten karıştırmak [Verb], birleştirmek [Verb],

verfliegen uçup gitmek [Verb], rotayı şaşırmak [Verb], uçmak, geçip gitmek,

sich verfliegen rotayı şaşırmak [Verb],

verfliessen

verfluchen lanet etmek [Verb], çok kızmak [Verb], ilenmek, lanet okumak, beddua etmek sich verflüchtigen buharlaşmak, uçmak, lânet etmek, belâ okumak,

sich verflüchtigen buharlaşmak [Verb], sıvışmak [Verb],

verfolgen izlemek [Verb], sıkıştırmak [Verb], kovuşturmak [Verb], izlemek, takip etmek, kovuşturmak, zulmetmek, izlemek, peşine düşmek, sürdürmek,

verformen biçimini değiştirmek [Verb],

verfrachten yüklemek [Verb], nakletmek [Verb],

verfremden yabancılaştırmak [Verb], yabancılaştırmak,

sich verfrühen vakitsiz gelmek [Adjektiv],

verfügen belirlemek [Verb], kararlaştırmak [Verb], sahip olmak [Verb], emretmek, buyurmak, elinde bulundurmak, sahip olmak, sahip olmak, elinde var olmak,
emretmek,
verführen ayartmak [Verb], yapmaya özendirmek [Verb], özendirmek, teşvik etmek, ayartmak, baştan çıkarmak, baştan çıkarmak, ayartmak,

vergällen zehretmek [Verb], bozmak [Verb], denşirmek [Verb], denşirmek,

234
vergären mayalanmak,

vergasen gazlaştırmak [Verb], gazla zehirlemek [Verb], gazlaştırmak, gazla zehirlemek, gazla öldürmek, gazlaştırmak,

vergattern parmaklık geçirmek [Verb],

vergeben vermek [Verb], armağan etmek [Verb], kullanmadan bırakmak [Verb], affetmek [Verb], affetmek, vermek, hediye etmek, vermek, elden çıkarmak,
affetmek,
sich vergegenwärtigen

vergehen yok olma [Nomen], suç [Nomen], cünha [Nomen], geçmek [Verb], yok olmak [Verb], suç işlemek [Verb], geçmek, geçip gitmek, yok olmak, gitmek,
kaybolmak sich an jdm vergehen ırzına geçmek sich vergehen suç işlemek, suç, kabahat, geçip gitmek, suç [-],
sich vergehen suç işlemek [Verb],

vergelten karşılık vermek [Verb], misillemede bulunmak, karşılık vermek, karşılıkta bulunmak, misilleme yapmak,

vergesellschaften devletleştirmek [Verb],

vergessen unutma [Nomen], unutmak [Verb], kendini kaybetmek [Verb], unutmak, unutmak,

vergeuden savurganlık yapmak [Verb], {para} harcamak, savurmak, har vurup harman savurmak, harcamak, harvurup harman savurmak, boş yere harcamak,

vergewaltigen ırza geçmek [Verb], ırzına geçmek, tecavüz etmek, zor kullanmak, şiddete başvurmak, ırzına geçmek, zorla tecavüz etmek,

sich vergewissern

vergiessen akıtmak, dökmek,

vergiften zehirlemek [Verb], zehirlemek, zehirlemek, zehirlemek,

vergittern parmaklık takmak [Verb],

verglasen camlama [Nomen], cam geçirmek [Verb], camlamak [Verb], cam takmak,

verglimmen yavaş yavaş sönmek [Verb],

verglühen sönmek [Verb],

vergnügen sevinç [Nomen], memnuniyet [Nomen], eğlenti [Nomen], eğlendirmek [Verb], eğlendirmek sich vergnügen eğlenmek, sevinç, zevk, memnuniyet,
eğlence, cümbüş, iyi eğlenceler!, de. eğlenmek, eğlence [-], zevk [-], sevinç [-], memnuniyet [-],

235
sich vergnügen

vergolden dore [Adjektiv], yaldızlamak [Verb], yaldızlamak, altın kaplamak, yaldızlamak,

vergönnen izin vermek [Verb], izin vermek, müsaade etmek,

vergöttern taparcasına sevmek [Verb], taparcasına sevmek, tanrılaştırmak,

vergöttlichen

vergraben toprağa gömmek [Verb], saklamak [Verb], toprağa gömmek sich an jdm vergreifen {birine} el kaldırmak sich an etw vergreifen el sürmek, çalmak sich
im Ton vergreifen yanlış konuşmak, yanlış şey söylemek, gömmek, gömmek,
vergrämen gücendirmek [Verb], üzmek [Verb],

sich vergreifen

vergreisen erken yaşlanmak [Verb],

vergröbern kabalaştırmak [Verb],

vergrössern büyütmek, genişletmek, {foto} büyültmek,

vergüten ödemek [Verb], {zararını} karşılamak, tazmin etmek, {çeliğe} su vermek, ödemek,

verhaften tutuklamak [Verb], tutuklamak, tevkif etmek, tutuklamak,

verhaken çakışmak [Verb],

verhallen kaybolmak [Verb], sönmek [Verb], yavaş yavaş azalmak, giderek kaybolmak,

sich verhalten davranmak [Verb],

verhandeln görüşmek [Verb], görüşmek, tartışmak, {davaya} bakmak, görüşmek, pazarlık etmek,

verharmlosen tehlikesiz göstermek [Verb], tehlikesiz göstermeye çalışmak,

verhärten katılaştırmak [Verb], çetinleşmek [Verb], sertleştirmek, katılaştırmak sich verhärten sertleşmek, katılaşmak, de. katılaşmak, sertleşmek,

verheeren yakıp yıkmak [Verb],

236
verheilen iyileşmek [Verb], {yara} iyileşmek, kapanmak, {yara} iyileşmek, kapanmak,

verheimlichen gizlemek [Verb], belli etmek [Verb], gizlemek, saklamak, belli etmemek, gizlemek, saklamak,

sich verheiraten

verheissen söz vermek,

verheizen

verhelfen temin etmek [Verb], yardımcı olmak, yardım etmek,

verherrlichen ululamak [Verb], yüceltmek, ululamak, göklere çıkarmak,

verhetzen kışkırtmak [Verb],

verhexen büyülemek [Verb], büyülemek, afsunlamak, büyülemek,

verhindern engel olmak [Verb], önlemek [Verb], önlemek, engel olmak, mâni olmak, engellemek, önlemek, önüne geçmek,

verhöhnen alay etmek [Verb], alay etmek, dalga geçmek, matrağa almak, alay etmek,

verhören sorguya çekmek [Verb], yanlış anlamak [Verb], sorguya çekmek sich verhören yanlış işitmek, yanlış anlamak, sorguya çekmek, de. yanlış işitmek,

sich verhören

verhüllen perdelemek [Verb], örtmek [Verb],

verhungern açlıktan ölmek [Verb], açlıktan ölmek, açlıktan ölmek,

verhüten önünü almak [Verb], engel olmak, önünü almak, önlemek, engel olmak, önlemek, engel olmak,

verhütten işlemek [Verb],

verifizieren onaylamak [Verb],

sich verirren yanılmak [Verb],

verjagen kovmak [Verb], kovmak, defetmek, kovmak, kovalamak,

verjazzen

237
verjüngen gençleştirmek [Verb], gençleştirmek sich verjüngen gençleşmek, {giderek} incelmek, gençleştirmek,

verkabeln kablo döşemek [Verb],

verkalken yaşlanmak [Verb], kireçleşmek [Verb], kireçleşmek, bunamak sich verkalkulieren yanlış hesaplamak,

sich verkalkulieren

verkaufen satmak [Verb], satmak, satmak, satmak,

verkehren tersine çevirmek [Verb], işlemek [Verb], {taşıt} işlemek, gidip gelmek, {birine} sık sık uğramak, tersine çevirmek, ile arkadaşlık etmek, görüşmek,
{taşıt} işlemek,
verkeilen kama çakmak [Verb], elden çıkarmak [Verb],

verkennen yanlış değerlendirmek [Verb], yanlış anlamak, yanlış yorumlamak, değerini anlamamak, yanlış anlamak, değerini anlamamak,

sich verketten

verklagen dava etmek [Verb], dava etmek, dava açmak,

verklären yüceltmek [Verb], aydınlatmak [Verb], nurlandırmak sich verklären nurlanmak,

verklausulieren

verkleben yapıştırmak [Verb], yapıştırarak örtmek, birbirine yapışmak,

verkleiden örtmek [Verb], tanınmamak [Verb], donanmak [Verb], başka bir kılığa sokmak, tahta kaplamak sich verkleiden kılık değiştirmek, tebdili kıyafet etmek,

verkleinern küçültmek [Verb], aşağılamak [Verb], küçültmek, azaltmak, küçültmek,

sich verklemmen

verklingen yavaş yavaş kaybolmak [Verb], {ses} yavaş yavaş kaybolmak sich etw verkneifen bastırmak, zapt etmek, belli etmemek sich das Lachen nicht
verkneifen können kendini gülmekten alamamak, yavaş yavaş sönmek,
verklumpen

verknappen azaltmak [Verb],

verknittern

238
verknoten düğümlemek [Verb],

verknüpfen bağlamak [Verb], bağlamak, birleştirmek, birleştirmek, bağlamak,

verkochen buharlaşmak [Verb], pişe pişe kötüleşmek [Verb],

verkohlen alaya almak [Verb], kömürleşmek [Verb], kömürleşmek, karbonlaşmak, kömürleştirmek, karbonlaştırmak, kömürleştirmek,

verkommen düşmek [Adjektiv], bozulmak [Adjektiv], kokmak [Adjektiv], bozulmak, mahvolmak, ahlakı bozulmak, ahlaksız, sefil, mahvolmak, âhlakı bozulmak,
ahlaksız,
verkomplizieren

verkoppeln birleştirmek [Verb],

verkorken mantarlamak [Verb],

verköpern

sich verkörpern

verkosten tadına bakmak [Verb],

verköstigen yedirip içirmek [Verb], yedirip içirmek sich verkrachen bozuşmak, araları açılmak,

verkraften sonuçlandırmak [Verb], üstesinden gelmek sich verkriechen büzülüp saklanmak, bir köşeye sinmek,

sich verkrallen

sich verkrampfen

verkratzen hırpalamak [Verb],

sich verkriechen

verkrümmen eğritmek [Verb],

verkrüppeln gelişmemek [Verb],

sich verkühlen

239
verkümmern körelmek [Verb], sararıp solmak [Verb], körelmek, {bitki} yanmak, sararıp solmak,

verkünden bildirmek [Verb], ilan etmek [Verb], müjdelemek [Verb], bildirmek, haber vermek, duyurmak, ilan etmek, bildirmek, duyurmak,

verkuppeln birleştirmek [Verb], pezevenklik etmek [Verb],

verkürzen kısaltmak [Verb], oyalanmak [Verb], kısaltmak, azaltmak, eksiltmek sich verkürzen kısalmak, kısaltmak,

verlachen gülmek [Verb],

verladen yüklemek [Verb], yüklemek,

verlagern yerini değiştirmek [Verb],

verlanden topraklaşmak [Verb],

verlangen arzu [Nomen], istek [Nomen], özlem [Nomen], istemek [Verb], istemek, talep etmek, istek, arzu, talep auf jds Verlangen isteği üzerine, istemek, istek
[-],
verlängern uzatmak [Verb], uzatmak, uzatmak,

verlangsamen yavaşlatmak [Verb], yavaşlatmak, ağırlaştırmak sich verlangsamen yavaşlamak, ağırlaşmak, yavaşlatmak, ağırlaştırmak,

verlassen bırakmak [Verb], güvenmek [Verb], bırakmak, ayrılmak, terk etmek, evden çıkmak, yarıda bırakmak sich verlassen güvenmek, bel bağlamak,
bırakmak, terk etmek, evden çıkmak, de. güvenmek {auf, e},
sich verlassen güvenmek [Verb],

verlästern iftira etmek [Verb], gammazlamak [Verb],

verlaufen kaybolmak [Verb], uzaklaşmak [Verb], gelişmek [Verb], geçmek [Verb], {zaman} geçip gitmek, gelişmek, cereyan etmek sich verlaufen kaybolmak,
yolunu yitirmek, {kalabalık} dağılmak, geçmek, geçip gitmek, de. kaybolmak, yolunu yitirmek,
sich verlaufen

verlautbaren bildirmek [Verb],

verlauten yayılmak [Verb], yayılmak, duyulmak etw verlauten lassen duyurmak, sızdırmak wie verlautet söylendiğine göre,

verleben geçirmek [Verb], geçirmek, görmek,

verlebendigen canlandırmak [Verb],

240
verlegen sıkılgan [Adjektiv], çeşmpiş [Adjektiv], ertelmek [Verb], döşemek [Verb], yayımlamak [Verb], kapatmak [Verb], yerine koymamak, yerini değiştirmek,
döşemek, ertelemek, yayımlamak, yolunu kesmek sich auf etw verlegen girişmek, kendini vermek, sıkılgan, utangaç, mahcup um eine Antwort nicht
verlegen sein laf altında kalmamak, yerine koymamak, yerini değiştirmek, döşemek, ertelemek, yayımlamak, sıkılgan, utangaç,
sich verlegen

verleiden tiksindirmek [Verb],

verleihen ödünç vermek [Verb], ödünç vermek, {rütbe/madalya vb.} vermek, tevcih etmek, bahşetmek, vermek, ödünç vermek,

verleiten kötülüğe yöneltmek [Verb], yoldan çıkarmak, baştan çıkarmak, ayartmak,

verlernen öğrendiğini unutmak [Verb], {öğrendiğini} unutmak, {öğrendiğini} unutmak,

sich verlesen

verletzen yaralamak [Verb], kalp kırmak [Verb], bozmak [Verb], yaralamak, incitmek, gücendirmek, ihlal etmek, tecavüz etmek, bozmak, yaralamak, incitmek,
gücenmek,
verleugnen inkar etmek [Verb], yadsımak [Verb], gizlemek [Verb], yadsımak, inkâr etmek, yadsımak, inkâr etmek,

verleumden iftira etmek [Verb], iftira etmek, kara çalmak, iftira etmek,

sich verlieben

verlieren kaybetmek [Verb], güzelliği azalmak [Verb], kaybolmak [Verb], dalmak [Verb], gözden kaybetmek große Augen machen gözlerini fal taşı gibi açmak
gute Augen haben gözleri iyi görmek ins Auge fallen göze çarpmak ins Auge fassen göz önüne almak, derpiş etmek kein Auge zutun gözünü
kırpmamak mit bloßem Auge gözlüksüz schlechte Augen haben gözleri iyi görmemek unter vier Augen baş başa, kaybetmek, yitirmek sich verlieren
kaybolmak, yitmek sich verloben nişanlanmak, kaybetmek, yitirmek,
sich verlieren kaybolmak [Verb], dalmak [Verb],

sich verloben

verlorengehen kaybolmak, yitmek, kaybolmak, yitmek,

verlöschen sönmek [Verb],

verlosen piyangoya koymak [Verb], kura çekmek, kura çekmek,

verlottern tamamen gevşemek [Verb], sefalete düşmek, hayatı kaymak, bakımsız durumda olmak,

241
vermachen vasiyet etmek [Verb], bırakmak [Verb], vasiyetle bırakmak, miras bırakmak,

sich vermählen

vermarkten satmak [Verb], pazarlamak [Verb],

vermauern duvarla kapamak [Verb],

vermehren çoğaltmak [Verb], fazlalaştırmak [Verb], çoğaltmak, artırmak, üretmek sich vermehren çoğalmak, artmak, üremek, çoğaltmak, artırmak, de.
çoğalmak, artmak,
vermeiden kaçınmak [Verb], kaçınmak, çekinmek, sakınmak, kaçınmak, sakınmak,

vermelden bildirmek [Verb],

vermengen karıştırmak [Verb], karıştırmak sich vermengen karışmak,

vermerken kaydetmek [Verb], not etmek [Verb], kaydetmek, not etmek,

vermessen atak [Adjektiv], burnu büyük [Adjektiv], ölçmek [Verb], düzeçlemek [Verb], ölçmek, mesaha etmek, kibirli, burnu büyük, pervasızsich vermessen
yanlış ölçmek, ölçmek, kibirli, küstah,
vermieten kiraya vermek [Verb], kiraya vermek zu vermieten kiralık, kiraya vermek,

vermindern azaltmak [Verb], kısmak [Verb], dindirmek [Verb], azaltmak, eksiltmek, kısmak sich vermindern azalmak, eksilmek, kısılmak,

vermischen karıştırmak [Verb], karıştırmak sich vermischen karışmak, karıştırmak,

vermissen yokluğunu hissetmek [Verb], yokluğunu hissetmek, yoksun olmak, mahrum olmak,

vermitteln yapılmasını sağlamak [Verb], yardım etmek [Verb], aracılık etmek [Verb], aracı olmak, arabuluculuk etmek jdm etw vermitteln bir şey edinmesine
yardımcı olmak zu vermitteln suchen araya girmek, aracı olmak, aracılık yapmak, sağlamak,
vermodern çürümek [Verb],

vermögen güç [Nomen], kuvvet [Nomen], servet [Nomen], değim [Nomen], dirayet [Nomen], dünyalık [Nomen], yapabilmek [Verb], yapabilmek, gücü yetmek,
muktedir olmak, varlık, servet, mal mülk, yetenek, güç ein Vermögen kosten servete mal olmak, -ebilmek, -abilmek, yapabilmek, sözünü geçirmek,
servet [-], varlık [-], yetenek [-], güç [-],
vermummen örtmek [Verb], kılık değiştirmek [Verb],

vermuten beklemek [Verb], tahmin etmek [Verb], sanmak, zannetmek, ihtimal vermek, tahmin etmek, şüphe etmek, sanmak, tahmin etmek, kuşkulanmak,

242
vernageln çivilemek [Verb],

vernähen dikerek kapatmak [Verb],

vernarben kabuk bağlamak [Verb], iyileşmek [Verb], derilenmek [Verb], {yara} iyileşmek, kapanmak,

sich vernarren

vernebeln sislendirmek [Verb], dumanlamak [Verb],

vernehmen işitmek [Verb], duyurmak [Verb], duymak, işitmek, öğrenmek, haber almak, sorguya çekmek dem Vernehmen nach söylendiğine göre, işitmek,
duymak, sorguya çekmek,
verneinen hayır demek [Verb], kabul etmemek [Verb], hayır demek, yadsımak, inkâr etmek, reddetmek, yadsımak, reddetmek, hayır demek,

vernichten imha etmek [Verb], yok etmek, ortadan kaldırmak, imha etmek, tahrip etmek, yok etmek, ortadan kaldırmak,

verniedlichen küçük göstermek [Verb], küçük göstermek, önemsiz göstermek,

veröden tenhalaşmak [Verb], ıssızlaştırmak, tenhalaştırmak, ıssızlaşmak, tenhalaşmak, ıssızlaşmak,

veröffentlichen yayımlamak [Verb], dercetmek [Verb], yayımlamak, yayımlamak, çıkarmak,

verordnen talimat vermek [Verb], reçete yazmak [Verb], emretmek, ilaç yazmak, emretmek, hek. ilâç yazmak,

verpachten kiraya vermek [Verb], kiraya vermek, kiraya vermek,

verpacken paketlemek [Verb], sarmak [Verb], sarmak, paketlemek, ambalajlamak, paketlemek, ambalaj yapmak,

verpassen kaçırmak [Verb], kaçırmak, {tokat} atmak, indirmek, sefahatte israf etmek, kaçırmak,

verpesten havayı bozmak [Verb], {havayı} kirletmek, bozmak, berbat etmek,

verpfänden rehin koymak [Verb],

verpflanzen şaşırtmak [Verb], başka bir yere dikmek, {organ} nakletmek,

verpflegen beslemek [Verb], bakmak [Verb], yedirip içirmek, beslemek, bakmak, beslemek,

verpflichten bağımlı kılmak [Verb], minnettar bırakmak [Verb], mecbur etmek, yükümlendirmek, taahhüt altına sokmak, görevlendirmek, ant içirmek sich
verpflichten üstlenmek, taahhüt etmek jdm zu Dank verpflichtet sein {birine} minnettar olmak, mecbur etmek, yükümlendirmek, de. üstlenmek,

243
sich verpflichten

verplanen yanlış planlamak [Verb],

verprassen

verprellen ürkütmek [Verb],

verprügeln sopa çekmek [Verb], dayak atmak [Verb], dayak atmak, sopa çekmek, kd. dayak atmak,

verpuffen patlayarak uçmak [Verb], etkisiz kalmak [Verb],

verputzen sıvamak [Verb], sıvamak, silip süpürmek, mideye indirmek, sıvamak,

verrammeln kapamak [Verb], barikat kurmak,

verraten ihanet etmek [Verb], ihanet etmek, ele vermek, {sırrı} açığa vurmak, ifşa etmek sich verraten kendini ele vermek, foyası ortaya çıkmak,
gammazlamak, ihanet etmek,
verrauchen tütüne harcamak [Verb], dağılmak [Verb], geçip gitmek [Verb],

verräuchern dumana boğmak [Verb],

verrechnen hesaba geçirmek [Verb], de. yanlış hesaplamak, hata yapmak,

sich verrechnen

verreiben ovarak yaymak [Verb],

verreisen geziye çıkmak [Verb], aşırı yermek [Verb], seyahate çıkmak, aşırı yermek, yerden yere vurmak, yolculuğa çıkmak,

verrenken burkmak [Verb], burkmak, yerinden oynatmak sich den Knöchel verrenken ayak bileğini burkmak, burkmak, yerinden oynatmak,

sich verrennen

verrichten yapmak [Verb], yapmak, yerine getirmek, ifa etmek, yapmak, yerine getirmek,

verriegeln sürgülemek [Verb], demirlemek [Verb], sürgülemek, demirlemek, sürgülemek,

verringern azaltmak [Verb], azaltmak, eksiltmek sich verringern azalmak, eksilmek, azaltmak, indirmek, de. azalmak, inmek,

244
verrinnen akıp gitmek [Verb], {su} akıp gitmek, {zaman} geçip gitmek, akıp gitmek,

verrohen kabalaşmak [Verb],

verrosten pas tutmak [Verb], paslanmak, paslanmak,

verrotten çürümek [Verb], çürümek, çürümek,

verrücken yerini oynatmak [Verb], yerinden oynatmak, yerini değiştirmek, yerinden oynatmak, yerini değiştirmek,

verrühren

verrutschen yerinden oynamak [Verb],

versagen esirgemek [Verb], yoksun bırakmak [Verb], esirgemek, yoksun bırakmak, nasip etmemek, reddetmek, başaramamak, {silah} ateş almamak, sesi
çıkmamak, {motor} çalışmamak, başarısızlık, {motor} bozukluk, çalışmama, işlememek, çalışmamak, reddetmek, başaramamak, başarısızlık,
versalzen fazla tuzlamak [Verb], sevincini bozmak [Verb], fazla tuzlamak, bozmak, içine etmek, fazla tuzlamak,

versammeln toplamak [Verb], toplamak, çağırmak, davet etmek sich versammeln toplanmak, toplamak, birleştirmek, de. toplanmak,

versanden kumla örtülmek [Verb],

versäumen savsaklamak [Verb], ihmal etmek [Verb], {treni/fırsatı} kaçırmak, savsaklamak, ihmal etmek, yerine getirememek, savsaklamak, {fırsatı} kaçırmak,

verschachern pazarlıkla satmak [Verb],

verschaffen sağlamak [Verb], kazanmak [Verb], çıkıştırmak [Verb], sağlamak, donatmak,

sich verschaffen

sich verschanzen

verschärfen şiddetlendirmek [Verb], kötüleşmek [Verb], şiddetlendirmek, fazlalaştırmak, nazikleştirmek, vahimleştirmek sich verschärfen şiddetlenmek,
fazlalaşmak, ciddileşmek, vahimleşmek sich verschätzen yanlış tahminde bulunmak, şiddetlendirmek, yoğunlaştırmak, de. şiddetlenmek,
yoğunlaşmak, kötüleşmek,
verscharren sathice gömmek [Verb],

verschätzen yanılmak [Verb],

sich verschätzen

245
verschenken armağan etmek [Verb], karşılıksız vermek [Verb], hediye etmek, armağan etmek, bağışlamak sich etw verscherzen kaybetmek, elinden kaçırmak,
bağışlamak, armağan etmek,
sich verscherzen

verscheuchen ürkütmek [Verb], gidermek [Verb], bertaraf etmek [Verb], ürkütmek, kaçırmak,

verschicken yollamak [Verb], göndermek [Verb], göndermek, yollamak, göndermek, yollamak,

verschieben yerinden oynatmak [Verb], manevra yaptırmak [Verb], kaydırmak [Verb], karaborsacılık etmek [Verb], yerinden oynatmak, {demiryolunda} manevra
yaptırmak, ertelemek, sonraya bırakmak, el altından satmak, karaborsacılık yapmak, ertelemek, mantıksal kaydırma,
verschiessen

verschiffen gemiyle taşımak [Verb],

verschimmeln küflenmek [Verb],

verschlafen uykusu gelen [Adjektiv], uyuyarak kaçırmak, uykuda geçirmek, uykulu sich verschlafen uyuyakalmak, geç uyanmak, uyuyarak kaçırmak, de.
uyuyakalmak, geç uyanmak,
verschlagen kurnaz [Adjektiv], düzenbaz [Adjektiv], tahtalarla kaplamak [Verb], yanlış vurmak [Verb], tahtalarla kaplamak, {tenis} topu oyuna hatalı sokmak,
kitabın belli bir sayfasını bulamamak jdm den Atem verschlagen nefesini kesmek jdm die Sprache verschlagen dili tutulmak, kurnaz, açıkgöz,
verschlammen çamurlanmak [Verb],

verschlechtern kötüleştirmek [Verb], değerden düşürmek [Verb], fenalaşmak [Verb], kötüleştirmek, fenalaştırmak sich verschlechtern kötüleşmek, fenalaşmak,
kötüleştirmek, bozmak, de. kötüleşmek,
verschleiern örtmek [Verb], saklamak [Verb],

verscheifen

verschleissen aşındırmak, eskitmek,

verschleppen sürüncemede bırakmak [Verb], kaçırmak [Verb], {kız/çocuk} kaçırmak, sürüncemede bırakmak, uzatmak, sürükleyerek götürmek, sürüncemede
bırakmak, uzatmak, {adam} kaçırmak,
verschleudern israf etmek [Verb], çarçur etmek, israf etmek, çok ucuza satmak, damping yapmak,

verschliessen kapamak, kilitlemek,

verschlimmern kötüleştirmek [Verb], ağırlaşmak [Verb], zorlaştırmak [Verb], kötüleştirmek, fenalaştırmak, ağırlaştırmak, vahimleştirmek sich verschlimmern
kötüleşmek, fenalaşmak, ağırlaşmak, vahimleşmek, kötüleştirmek, de. kötüleşmek,

246
verschlingen yutmak [Verb], tıkıştırmak [Verb], birbirine geçirmek [Verb], oburca yemek, silip süpürmek, yalayıp yutmak, tıkınmak, birbirine geçirmek, kördüğüm
etmek, yutmak,
verschlucken yutmak [Verb], yutmak sich verschlucken genzine kaçırmak, yutmak, de. genzine kaçırmak,

sich verschlucken

verschlüsseln şifrelemek [Verb], kodlamak [Verb], şifrelemek, kodlamak,

verschmälern daraltmak [Verb],

verschmelzen kaynaştırmak [Verb], kaynaştırmak, birleştirmek, kaynaşmak, birleşmek, kaynaştırmak, birleştirmek,

verschmieren yaymak [Verb],

verschmutzen kirletmek [Verb], kirletmek, pisletmek, kirletmek,

verschneiden

verschnüren bağlamak [Verb], sicimle bağlamak,

verschonen kıymamak [Verb], korumak [Verb], canını bağışlamak, kıymamak,

verschönen kıymamak [Verb], korumak [Verb], canını bağışlamak, kıymamak,

verschränken çaprazlamak [Verb], çaprazlamak die Arme verschränken kolları kavuşturmak,

verschrecken korkutmak [Verb],

verschreiben tüketmek [Verb], reçete yazmak [Verb], {yazarken kâğıt} tüketmek, harcamak, reçete yazmak sich einer Sache verschreiben kendini bir şeye adamak
sich verschreiben yanlış yazmak, yazım yanlışı yapmak, reçete yazmak, de. yanlış yazmak,
sich verschreiben

verschrotten hurdaya çevirmek [Verb], hurdaya çevirmek, hurda olarak kullanmak,

verschüchtern ürkütmek [Verb], yıldırmak [Verb],

verschulden cünha [Nomen], sebep olmak [Verb], çok borçlanmak [Verb], suçlu olmak, sorumlu olmak, suç, kabahat, suçlu olmak, nedeni olmak,

sich verschulden

247
verschütten dökmek [Verb], boşaltmak [Verb], örtmek [Verb], dökmek, gömmek, gözünden düşmek, dökmek,

verschweigen söylememek [Verb], sessizlikle geçiştirmek [Verb], gizlemek [Verb], gizlemek, söylememek, belli etmemek, gizlemek, hakkında konuşmamak, hiç söz
etmemek, hile ile gizleme, desise gizleme,
verschweissen

verschwenden israf etmek [Verb], {para} saçıp savurmak, israf etmek, boş yere harcamak, saçıp savurmak,

verschwimmen belirsiz olmak [Verb], belirsizleşmek, bulanıklaşmak,

verschwinden kaybolmak [Verb], sıvışmak [Verb], uzaklaşmak [Verb], defolmak [Verb], ortadan kaybolmak, yok olmak, kaçmak, ipi kırmak, ortadan kaybolma, yok
olma, yok olmak, ortadan kaybolmak, sıvışmak,
sich verschwören komplo hazırlamak [Verb],

versehen yanlışlık [Nomen], hata [Nomen], dikkatsizlik [Nomen], vazife görmek [Verb], yanlış yapmak [Verb], sağlamak [Verb], çıkıştırmak [Verb], sağlamak,
temin etmek, yerine getirmek, ifa etmek, {vazife} görmek, damgalamak sich versehen hata yapmak, hata, dikkatsizlik aus Versehen yanlışlıkla,
donatmak, yerine getirmek, de. yanılmak, hata yapmak, hata, dikkatsizlik,
sich versehen

sich verselbständigen

versenden göndermek [Verb], göndermek, yollamak, sevk etmek, göndermek, yollamak,

vergen

versenken dalış [Nomen], dalma [Nomen], batırmak [Verb], dalmak [Verb], batırmak, daldırmak sich versenken dalmak, kendini kaptırmak, batırmak, daldırmak,

versetzen yerini değiştirmek [Verb], rehin vermek [Verb], yerini değiştirmek, başka yere koymak, başka yere dikmek, şaşırtmak, {memur} başka yere tayin
etmek, rehin vermek jdm einen Schlag versetzen tokat atmak jdm einen Tritt versetzen tekme atmak nicht versetzt werden sınıfta kalmak sich in jdn
jds Lage versetzen kendini birinin yerine koymak, yerini değiştirmek, sınıf geçirmek, rehin vermek, tokat atmak,
verseuchen bulaştırmak [Verb], bulaştırmak, sirayet ettirmek, hek. bulaştırmak,

versichern doğrulamak [Verb], sigortalamak [Verb], emin olmak [Verb], teyit etmek, doğrulamak, temin etmek, sigortalamak sich versichern emin olmak, sigorta
etmek, garanti etmek, temin etmek, temin etmek, sigorta etmek, teyit etmek, tasdik etmek,
versickern sızarak akmak [Verb],

versiegeln mühürlemek [Verb], korumak [Verb], mühürlemek, mühürlemek,

versiegen kurumak [Verb], kurumak, suyu çekilmek,

248
versilbern gümüş kaplamak [Verb], paraya çevirmek [Verb],

versinken batmak [Verb], dalmak [Verb], batmak, batmak,

versinnbildlichen sembolize etmek [Verb],

versklaven köleleştirmek [Verb],

versöhnen uzlaştırmak [Verb], barıştırmak [Verb], razı olmak [Verb], barıştırmak, uzlaştırmak sich versöhnen barışmak, uzlaşmak, barıştırmak, uzlaştırmak, de.
barışmak, uzlaşmak,
versorgen sağlamak [Verb], tedarik etmek [Verb], çıkıştırmak [Verb], sağlamak, temin etmek, tedarik etmek, bakmak, geçimini sağlamak sich selbst versorgen
kendine bakmak, sağlamak, temin etmek, bakmak, geçindirmek,
sich verspannen

sich verspäten

sich verspekulieren

versperren kapatmak [Verb], kilitlemek [Verb], tıkamak [Verb], kapamak, tıkamak, engel olmak den Weg versperren yolu kesmek, kapamak, tıkamak,

verspielen oyunda kaybetmek [Verb], {oyunda/kumarda} kaybetmek,

sich verspielen

verspinnen iplik yapmak [Verb], eğirmede tüketmek [Verb],

verspotten alay etmek [Verb], alay etmek, gırgır geçmek, alay etmek,

versprechen söz verme [Nomen], vaat [Nomen], söz vermek [Verb], vaat etmek [Verb], umdurmak [Verb], yanlış söylemek [Verb], büyük yeminler etmek wenn es
hoch kommt olsa olsa zu hoch hinaus wollen gözü yükseklerde olmak, söz vermek, vaat etmek sich etw von etw versprechen {bir şeyden bir şey}
beklemek, söz, vaat, söz vermek, de. konuşurken hata yapmak, söz [-], vaat [-],
sich versprechen yanlış söylemek [Verb],

versprengen dağıtmak [Verb],

verspritzen fışkırtmak [Verb], akıtmak [Verb],

versprühen püskürtmek [Verb],

verspüren duymak [Verb], anlamak [Verb],

249
verstaatlichen devletleştirmek [Verb], devletleştirmek, kamulaştırmak, devletleştirmek,

verständigen aydınlatmak [Verb], açıklamak [Verb], anlaşmak [Verb], uzlaşmak [Verb], haberdar etmek, bilgi vermek sich verständigen anlaşmak, haberleşmek,
bilgi vermek, haberdar etmek de. anlaşmak, uyuşmak,
sich verständigen anlaşmak [Verb], uzlaşmak [Verb],

verstärken sağlamlaştırmak [Verb], güçlendirmek [Verb], çoğaltmak [Verb], artmak [Verb], güçlendirmek, kuvvetlendirmek, {ses} artırmak, şiddetlendirmek sich
verstärken şiddetlenmek, kuwetlendirmek,
verstauben tozlanmak [Verb],

verstäuben tozlanmak [Verb],

verstauchen burkmak [Verb], burkmak sich den Fuß verstauchen ayağını burkmak, :sich den fuss - ayağını burkmak,

verstauen istif etmek [Verb], istif etmek,

verstecken saklamak [Verb], gizlemek [Verb], saklamak, gizlemek sich verstecken saklanmak, gizlenmek, saklamak, gizlemek, de. saklanmak,

verstehen derk [Nomen], duyup anlamak [Verb], bilmek [Verb], anlamak, kavramak sich verstehen geçinmek, anlamak, kavramak,

sich verstehen

versteifen sertleştirmek [Verb], payanda vurmak [Verb], katılaştırmak, sertleştirmek, payanda vurmak sich versteifen katılaşmak, sertleşmek, direnmek, ısrar
etmek,
versteigern müzayedeye çıkarmak [Verb], artırmaya çıkarmak, müzayedeye çıkarmak, açık arttırmaya çıkarmak,

versteinern taşlaşmak [Verb],

verstellen ayarını bozmak [Verb], yerini değiştirmek [Verb], rol yapmak [Verb], yerini değiştirmek, ayarlamak, {yolu} kapatmak sich verstellen numara yapmak,
sahte tavır takınmak, yerini değiştirmek, de. numara yapmak, sahte tavır takınmak,
sich verstellen

versterben ölmek [Verb],

versteuern vergilendirmek [Verb],

verstimmen gücendirmek [Verb], akort: akordunu bozmak [Verb],

verstopfen tıkamak [Verb], kapamak [Verb], kabız olmak [Verb], çepellemek [Verb], kapamak, tıkamak, kabız etmek, kapamak, tıkamak, kapamak, tıkamak,

250
verstören şaşkına çevirmek [Verb], şoke olmak [Verb],

verstossen kovmak, atmak, {evlatlıktan} reddetmek,

verstrahlen

verstreichen geçip gitmek [Verb], sürmek [Verb], {merhem vb.} sürmek, {zaman} geçip gitmek, {zaman} geçmek, süresi dolmak, zaman geçmek, süresi dolmak,

verstreuen dağıtmak [Verb], saçmak [Verb], dağıtmak, saçmak, dağıtmak, saçmak, dağıtmak, saçmak,

verstricken örerek tüketmek [Verb], karıştırmak [Verb], karıştırmak, bulaştırmak sich verstricken karışmak, bulaşmak,

verströmen çıkarmak [Verb], yaymak [Verb],

verstümmeln yaralamak [Verb], sakatlamak [Verb], tahrif etmek [Verb], sakatlamak, sakat etmek, bozmak, tahrif etmek, sakatlamak,

verstummen susmak [Verb], kesilmek [Verb], susmak, sükût etmek, {gürültü} kesilmek, susmak, dili tutulmak, {gürültü} kesilmek,

versuchen denemek [Verb], tecrübe etmek [Verb], tadına bakmak [Verb], iğva etmek [Verb], denemek, tecrübe etmek, tadına bakmak, teşebbüs etmek,
denemek, tadına bakmak, denemek,
sich versuchen

sersumpfen

sich versündigen

versüssen tatlılaştırmak,

vertagen ertelemek [Verb], sonraya bırakmak, ertelemek, ertelemek, geciktirmek,

vertauschen karşılık değiştirmek [Verb], değiştirmek, değiş tokuş etmek, değiştirmek, değiş tokuş etmek, değiştirmek, değiş tokuş etmek,

verteidigen savunmak [Verb], savunmak, müdafaa etmek, korumak, himaye etmek, savunmak,

verteilen dağıtmak [Verb], bölmek [Verb], dağıtmak, paylaştırmak sich verteilen dağılmak, bölmek, dağıtmak, paylaştırmak, dağıtmak, paylaştırmak,
bölüştürmek,
sich verteuern

verteufeln

251
vertiefen derinleştirme [Nomen], derinletme [Nomen], derinleştirmek [Verb], pekiştirmek [Verb], derinletmek [Verb], dalmak [Verb], derinleşmek [Verb],
derinleştirmek sich vertiefen derinleşmek sich in etw vertiefen dalmak, kapılmak, derinleştirmek, sich -in -e dalmak, derinleştirmek,
sich vertiefen dalmak [Verb], derinleşmek [Verb],

vertilgen yok etmek [Verb], silip süpürme [Verb], yok etmek, imha etmek, kökünü kurutmak, yiyip bitirmek, silip süpürmek, yok etmek, kd. yiyip bitirmek, silip
süpürmek,
vertippen yanlış yazmak [Verb], daktiloyla yazarken yanlış yapmak,

vertragen dayanmak [Verb], aşındırmak [Verb], çıdamak [Verb], iyi geçinmek [Verb], dayanmak, katlanmak, tahammül etmek sich vertragen iyi geçinmek,
barışmak, dayanmak, katlanmak de. geçinmek, araları iyi olmak, ertelemek, geciktirmek,
sich vertragen iyi geçinmek [Verb],

vertrauen güven [Nomen], inanç [Nomen], güvenmek [Verb], inanmak [Verb], güvenmek, inanmak, itimat etmek, güven, inanç, itimat, güvenmek,

vertäumen

vertreiben kovmak [Verb], püskürtmek [Verb], satmak [Verb], gidermek [Verb], kovmak, atmak, püskürtmek, satmak, sürmek, {zaman} geçirmek, kovmak,
atmak, ask. püskürtmek, tic. satmak, sürmek,
vertreten temsil etmek [Verb], çıkarlarını savunmak [Verb], bulunmak [Verb], temsil etmek, savunmak, avukatlığını yapmak sich die Beine vertreten uyuşan
bacaklarını yürüyerek açmak, temsil etmek, savunmak,
vertrocknen kurumak [Verb], kurumak, kurumak, kurumak,

vertrösten oyalamak [Verb], umut vermek [Verb], oyalamak, atlatmak, umut vermek, oyalamak, atlatmak,

vertun israf etmek [Verb], yanılmak [Verb], boşa harcamak, israf etmek sich vertun yanılmak, boş yere harcamak, saçıp savurmak,

vertuschen örtbas etmek [Verb], örtbas etmek, örtbas etmek, örtmek,

verübeln {birine bir şeyden dolayı} gücenmek,

verüben yapmak [Verb], gerçekleştirmek [Verb], {kötü bir şey} yapmak, işlemek,

verunglücken kazaya uğramak [Verb], kaza geçirmek tödlich verunglücken kazada ölmek, kaza geçirmek,

verunreinigen kirletmek [Verb], çepellemek [Verb], kirletmek, pisletmek, kirletmek, kirletmek,

verunstalten çirkinleştirmek [Verb], biçimini bozmak, deforme etmek,

veruntreuen ihtilas etmek [Verb], para aşırmak [Verb], zimmetine para geçirmek, emanete hıyanet etmek, zimmetine geçirmek,

252
verunzieren biçimini bozmak [Verb],

verursachen sebep olmak [Verb], neden olmak, sebebiyet vermek, meydan vermek, neden olmak, yol açmak,

verurteilen mahkum etmek [Verb], mahkûm etmek, hüküm giydirmek, mahkum etmek, hüküm giydirmek,

vervielfachen çoğaltmak [Verb], çarpmak,

vervielfältigen çoğaltmak [Verb], teksir etmek, kopya çıkarmak, çoğaltmak, kopyalarını çıkarmak, çoğaltmak, kopyalarını çıkartmak,

vervollkommnen yetkinleştirmek [Verb], mükemmelleştirmek [Verb], yetkinleştirmek, mükemmelleştirmek,

vervollständigen tamamlamak [Verb], mükemmelleştirmek [Verb], tamamlamak, bütünlemek, tamamlamak, bütünlemek, tamamlamak, bütünlemek,

verwachsen çarpık [Adjektiv], sakat [Adjektiv], bodur [Adjektiv], birleşmek [Verb], örtülmek [Verb],

sich verwählen

verwahren saklamak [Verb], emanete almak [Verb], kilitlemek, emanet olarak almak sich verwahren itiraz etmek, protesto etmek, saklamak, de. karşı çıkmak,
itiraz etmek, emaneten almak, muhafaza etmek, saklamak, kilitlemek,
verwahrlosen bakımsız kalmak [Verb], bakımsız kalmak,

verwaisen öksüz kalmak [Verb], terk edilmek [Verb],

verwalten yönetmek [Verb], idare etmek [Verb], yönetmek, idare etmek, yönetmek,

verwandeln görünümünü değiştirmek [Verb], değiştirmek, dönüştürmek sich verwandeln değişmek, dönüşmek, değiştirmek, dönüştürmek: de. değişmek,
dönüşmek, değişmek, dönüşmek,
verwarnen uyarmak [Verb], uyarmak, ihtarda bulunmak, uyarmak, ikaz etmek,

verwässern çok sulandırmak [Verb], etkisizleştirmek [Verb], cıvıklamak [Verb], fazla su katmak,

verweben birbirine geçirmek [Verb], bağlamak [Verb],

verwechseln yanlışlıkla değiştirmek [Verb], karıştırmak [Verb], çalmak [Verb], karıştırmak, benzetmek zum Verwechseln ähnlich birbirine tıpatıp benzer,
karıştırmak, benzetmek {mit, -e},
verwehen eserek götürmek [Verb], kaybolmak [Verb],

verwehren yaptırmak [Verb], yasaklamak [Verb],

253
verweichlichen gevşetmek [Verb], yumuşamak [Verb], hanım evladı etmek,

verweigern reddetmek [Verb], kabul etmemek [Verb], reddetmek, kabul etmemek, kabul etmemek, reddetmek,

sich verweigern

verweisen göstermek [Verb], sürmek [Verb], atıfta bulunmak, gönderme yapmak, havale etmek jdm etw verweisen {birini bir şeyden dolayı} azarlamak jdn des
Landes verweisen sınır dışı etmek jdn von der Schule verweisen okuldan atmak, sürgüne yollamak, uyarmak, kovmak,
verwelken solmak [Verb], solmak, sararmak, sararmak, solmak, solmak, sararmak,

verwenden kullanmak [Verb], değerlendirmek [Verb], kullanmak, harcamak, sarf etmek sich verwenden aracılık etmek, kullanmak, {zaman, çaba} harcamak,
kullanmak, zaman ve çaba harcamak,
verwerfen reddetmek [Verb], bozmak [Verb], reddetmek, geri çevirmek, kabul etmemek, tanımamak, reddetmek,

verwerten değerlendirmek [Verb], yararlanmak, değerlendirmek, yararlanmak, değerlendirmek, yararlanmak, değerlendirmek,

verwesen bozulmak [Verb], çürümek, bozulmak, çürümek, bozulmak,

verwickeln dolaştırmak [Verb], karıştırmak [Verb], çatallaştırmak [Verb], {iplik vb.} dolaştırmak, karıştırmak, bulaştırmak, karıştırmak sich verwickeln dolanmak
sich verwickeln in bulaşmak, karışmak, dolaştırmak, karıştırmak, de. karışmak, dolaşmak,
sich verwickeln

verwildern yabanileşmek [Verb], kötü görünmek [Verb], yabanileşmek,

verwirklichen gerçekleştirmek [Verb], cisimlenmek [Verb], gerçekleştirmek sich verwirklichen gerçekleşmek, gerçekleştirmek, de. gerçekleşmek, gerçekleştirmek,

verwirren birbirine karıştırmak [Verb], şaşkına çevirmek [Verb], karıştırmak, şaşırtmak,

verwischen silmek [Verb], belirginsizleşmek [Verb], kaybolmak [Verb],

verwittern ufalanmak [Verb], hava etkisiyle bozulmak,

verwohnen şımartmak [Verb], şımartmak, yüz vermek, nazlı büyütmek, şımartmak, yüz vermek,

verwöhnen şımartmak [Verb], şımartmak, yüz vermek, nazlı büyütmek, şımartmak, yüz vermek,

verwunden yaralamak [Verb], incitmek [Verb], yaralamak, yaralamak,

verwundern şaşırtmak [Verb], hayret etmek [Verb], de. şaşırmak, hayret etmek,

254
sich verwundern hayret etmek [Verb],

verwinschen

verwüsten yakıp yıkmak [Verb], yakıp yıkmak, kırıp geçirmek, tahrip etmek, yakıp yıkmak, kırıp geçirmek, tahrip etmek,

verzagen cesaretini kaybetmek [Verb], yılmak [Verb], ümitsizliğe kapılmak, gözü korkmak sich verzählen yanlış saymak,

sich verzählen

verzahnen çarkı dişlemek [Verb], bağıntı kurmak [Verb],

verzärteln nazlı alıştırmak [Verb],

verzaubern büyülemek [Verb],

verzehren yiyip içmek [Verb], yiyip bitirmek, tüketmek, yiyip bitirmek,

verzeichnen yanlış yazmak [Verb], yanlış tanıtmak [Verb], not etmek [Verb], kaydetmek, not etmek, tescil etmek, not etmek, kaydetmek, yazmak,

verzeihen bağışlamak [Verb], affetmek [Verb], affetmek, bağışlamak, mazur görmek, affedersiniz!, kusura bakmayın!, affetmek, hoş görmek, bağışlamak,

verzerren fazla germek [Verb], biçimini bozmak [Verb], çarpıtmak [Verb], biçimini bozmak, çarpıtmak, biçimini bozmak,

verzetteln fişlemek [Verb],

verzichten vazgeçmek [Verb], vazgeçmek, feragat etmek, vazgeçmek,

verziehen çarpıtmak [Verb], şımartmak [Verb], uzaklaşmak [Verb], taşınmak [Verb], taşınmak, biçimini bozmak, şımartmak, nazlamak, {tahta} çarpıtmak sich
verziehen biçimi bozulmak, {tahta} çarpılmak, kaybolmak, uzaklaşmak, seyreltmek, teklemek,
sich verziehen

verzieren süslemek [Verb], dekore etmek [Verb], süslemek, donatmak, dekore etmek, süslemek,

verzinsen faizini ödemek [Verb], faiz ödemek, faizini ödemek,

verzögern yavaşlatmak [Verb], geciktirmek [Verb], geciktirmek, sürüncemede bırakmak sich verzögern gecikmek, sürüncemede kalmak, geciktirmek, uzatmak,

verzollen gümrüklemek [Verb], gümrük ödemek, gümrük ödemek, haben Sie etwas zu-? gümrüğe tabi eşyanız var mı?,

255
verzeifeln

sich verzweigen çatallanmak [Verb],

vibrieren titreşmek [Verb], titreşmek, titreşmek,

vierteln

visieren amaçlamak [Verb], ayarlamak [Verb], vize etmek [Verb],

vivisezieren

volladen

vollaufen

vollbringen yerine getirmek, başarmak, ifa etmek, yerine getirmek,

vollenden sonuçlandırmak [Verb], tamamlamak [Verb], bitirmek, tamamlamak, bitirmek, tamamlamak,

vollführen sahnelemek [Verb], gerçekleştirmek [Verb],

vollfüllen

vollgiessen

vollmachen doldurmak, donuna etmek, altına etmek,

vollpacken

vollpfropfen

vollpumpen

vollschreiben

vollspritzen

vollstrecken infaz etmek [Verb], icra etmek [Verb], icra etmek, infaz etmek, yerine getirmek,

volltanken {benzin} depoyu doldurmak, ful yapmak, {benzin} depoyu doldurmak, ful yapmak,

256
vollziehen yerine getirmek [Verb], gerçekleşmek [Verb], yerine getirmek, icra etmek sich vollziehen olmak, vuku bulmak, yürütmek, yerine getirmek, de. vuku
bulmak, cereyan etmek, olmak,
sich vollziehen gerçekleşmek [Verb],

volontieren

voranbringen ilerletmek [Verb],

vorangehen önce gitmek [Verb], önce gitmek, iyi gitmek, tıkırında gitmek, önce gitmek, önce davranmak, önüne geçmek,

vorankommen ilerlemek [Verb], gelişmek [Verb], ilerleme kaydetmek, yol almak, ilerlemek,

voranstellen başa koymak [Verb],

sich vorarbeiten

vorausahnen önceden sezmek [Verb],

vorausberechnen

vorausbestimmen önceden saptamak [Verb],

vorausbeeilen

vorausgehen önden girmek [Verb], önden gitmek, önce gelmek, önce olmak jdm etw voraushaben {bir şeyde birinden} üstün olmak, önden gitmek, önce gelmek,

voraushaben üstün olmak [Verb], avantajlı olmak [Verb],

vorauslaufen önden koşmak [Verb],

vorausplanen

voraussagen kestirmek [Verb], tahmin etmek [Verb], tahmin etmek, kehanette bulunmak, önceden tahminde bulunmak,

vorausschauen

vorausschicken önden yollamak [Verb], önceden bildirmek [Verb],

voraussehen önceden kestirmek [Verb], önceden tahmin etmek, kestirmek, kestirmek, tahmin etmek,

257
voraussetzen var saymak [Verb], varsaymak, farz etmek, varsaymak, farzetmek, şart koşmak,

vorbauen çıkıntılı/öne doğru inşa etmek, önünü almak, önceden tedbir almak,

vorbehalten

vorbeifahren önünden geçmek [Verb], önünden {taşıtla} geçmek,

vorbeiführen

vorbeigehen geçip gitmek [Verb], uğramak [Verb], önünden geçmek, önünden geçmek, geçip gitmek,

vorbeikommen yanından geçebilmek [Verb], uğrayıp gitmek [Verb], geçerken uğramak,

vorbeikönnen

vorbeimarschieren

vorbeireden

vorbeischiessen

vorbeiziehen

vorbereiten önceden hazırlamak [Verb], hazırlamak, hazırlamak, de. hazırlanmak,

vorbestellen ayırtmak [Verb], rezerve etmek [Verb], önceden ayırtmak,

vorbeugen önlem almak [Verb], başını eğmek [Verb], öne eğilmek, önlemek, mâni olmak, önlemek,

vorbringen ileri sürmek [Verb], teklif etmek [Verb], ileri sürmek, ortaya koymak, söylemek, öne getirmek, ileri sürmek, ortaya atmak,

sich vordrМоята
поръчкаngen
vordringen ilerlemek [Verb], ilerlemek, sızmak, nüfuz etmek,

vorenthalten hakkını yemek [Verb], yoksun bırakmak [Verb], gizlemek [Verb], {hakkı olduğu halde} vermemek, yoksun bırakmak, mahrum bırakmak, yoksun
bırakmak {birinden} saklamak, gizlemek, hakkı olduğu halde vermemek,
vorfahren daha ileri gitmek [Verb], {taşıtla} önden gitmek, {taşıtla} önüne geçmek, {taşıtla} evin önüne gelmek, {taşıtla} önden gitmek, arabayı evin önüne
çekmek,

258
vorfallen olmak [Verb], meydana gelmek [Verb], öne düşmek [Verb], olmak, meydana gelmek, zuhur etmek, vuku bulmak, olmak, cereyan etmek,

vorfinden bulmak [Verb], bulmak, bulmak,

vorfühlen yoklamak [Verb],

vorführen sunmak [Verb], göstermek [Verb], karşısına çıkarmak [Verb], sergilemek, {film} göstermek dem Gericht vorführen mahkemeye çıkarmak, yargıcın
huzuruna çıkarmak, sunmak, ortaya koymak,
vorgaukeln aldatmak [Verb],

vorgeben önceden belirlemek [Verb], avantaj tanımak [Verb], mazeret olarak ileri sürmek, avans vermek, sp. avans vermek, mazeret olarak ileri sürmek,

vorgehen ilerlemek [Verb], önden gitmek [Verb], ileri gitmek [Verb], olup bitmek [Verb], önden gitmek, ilerlemek, {saat} ileri gitmek, tedbir almak, daha önemli
olmak, olup bitmek, vuku bulmak, ilerleyiş, tutum, hareket tarzı, ilerlemek, önden gitmek, olmak,
vorgreifen evvel davranmak [Verb], {birinden} önce davranmak, önce davranmak,

vorhaben düşünce [Nomen], plan [Nomen], niyet etmek [Verb], düşünmek [Verb], niyetinde olmak, tasarlamak, aklından geçirmek, niyet, meram, niyetinde
olmak, niyet [-],
vorhalten önde tutmak [Verb], kınamak [Verb], önünde tutmak, paylamak, ayıplamak, sürmek, devam etmek, sitem etmek, başına kakmak, sürmek, devam
etmek,
vorheizen

vorherbestimmen önceden belirlemek [Verb], {kader} önceden belirlemek,

vorherrschen egemen olmak [Verb], hâkim olmak, baskın olmak, egemen olmak, üstün gelmek,

vorhersagen tahmin etmek [Verb], kestirmek [Verb], tahmin etmek, kestirmek, önceden bildirmek, kestirmek,

verheucheln

vorkommen var olma [Nomen], var olmak [Verb], sanmak [Verb], öne çıkmak [Verb], öne çıkmak, olmak, cereyan etmek, görünmek, öyle gelmek, varlık,
mevcudiyet, bulunmak, olmak, cereyan etmek,
vorliebnehmen ile yetinmek, kanaat etmek,

vorliegen var olmak [Verb], mevcut olmak [Verb], var olmak, bulunmak, mevcut olmak, var olmak, bulunmak,

vormerken not etmek [Verb], işaret etmek [Verb], not etmek, kaydetmek, randevu vermek, yer ayırtmak,

vornehmen önüne almak [Verb], takmak [Verb], yapmak, icra etmek sich etw vornehmen aklına koymak, yapmaya karar vermek sich jdn vornehmen azarlamak,
girişmek, ele almak, yapmak, icra etmek, de. niyetinde olmak,

259
sich vornehmen

sich vorneigen

vornüberfallen

vorpreschen öne fırlamak [Verb],

vorprogrammieren

vorragen

vorrechnen önünde hesaplamak [Verb],

vorreiten

vorrücken öne almak [Verb], ileri sürmek [Verb], ilerlemek, {sandalye vb.} öne almak, öne almak, öne çekmek, ilerlemek,

vorsagen önden söylemek [Verb], kulağına fısıldamak [Verb], sufle etmek [Verb], kulağına fısıldamak, sufle etmek, sufle etmek,

vorschieben ileri sürmek [Verb], kaydırmak [Verb], ileri itmek, öne sürmek, bahane etmek,

vorschlagen önermek [Verb], teklif etmek [Verb], önermek, teklif etmek, önermek,

vorschreiben taslak hazırlamak [Verb], emretmek [Verb], emretmek, tavsiye etmek,

vorschützen

vorsehen ön görmek [Verb], dikkat etmek [Verb], öngörmek, tasarlamak, göz önünde tutmak sich vorsehen dikkat etmek, öngörmek, tasarlamak, de. dikkat
etmek,
sich vorsehen dikkat etmek [Verb],

vorsetzen öne koymak [Verb], sunmak [Verb], öne koymak, sunmak, ikram etmek,

vorsingen

vorsitzen başkanlık etmek [Verb],

vorsorgen için tedbir almak,

260
vorspiegeln gözünü boyamak [Verb], yalandan yapmak [Verb],

vorspielen önünde çalmak [Verb], rol yapmak [Verb],

vorsprechen önceden söylemek [Verb], göstermek [Verb], {birinin önünde bir şey} söylemek bei jdm vorsprechen uğramak, ziyaret etmek,

vorstehen çıkıntı oluşturmak [Verb], başkanlık etmek [Verb], çıkıntı oluşturmak etw vorstehen başkanlık etmek, çıkıntı oluşturmak, başkanlık etmek, yönetmek,

vorstellen önüne koymak [Verb], ifade etmek [Verb], tanıtmak [Verb], öne koymak, tanıştırmak, takdim etmek, temsil etmek, tasvir etmek sich etw vorstellen
hayal etmek, tasavvur etmek, öne koymak, tanıştırmak, de. kendini tanıtmak,
sich vorstellen

vorstossen

vorstrecken ileri uzatmak [Verb], avans vermek [Verb], ileri uzatmak, {para} avans vermek, ileri uzatmak,

vorstürmen ileri atılmak [Verb], saldırmak [Verb],

sich vortasten

vortäuschen gerçekleri çarpıtmak [Verb], yalandan yapmak, taslamak, yalandan yapmak, taslamak,

vortragen önüne götürmek [Verb], bilgi vermek [Verb], konferans vermek [Verb], konferans vermek, brifing vermek, çalmak, icra etmek, yeni hesaba geçirmek,

vortreten ileri çıkmak [Verb], dışarı sarkmak [Verb], öne çıkmak, öne adım atmak, {göz vb.} dışarı çıkmak, fırlamak, öne çıkmak, çıkıntı oluşturmak,

vorübergehen geçip gitmek [Verb], önünden geçmek, önünden geçmek,

vorverlegen öne almak [Verb], ileri kaydırmak [Verb],

sich vorwagen

vorwärmen önden ısıtmak [Verb],

vorwarnen

vorwärtsbringen

vorwärtsgehen ilerlemek, gelişmek, ilerlemek,

261
vorwärtskommen ilerlemek, gelişme göstermek, ilerlemek, gelişme göstermek,

vorwegnehmen öne almak [Verb], vaktinden önce yapmak, zamanından önce yapmak,

vorweisen göstermek [Verb], göstermek, ibraz etmek jdm etw vorwerfen {birini bir şeyden dolayı} azarlamak, kınamak, suçlamak sich nichts vorzuwerfen haben
aptesinden şüphesi olmamak, göstermek,
vorwerfen önüne atmak [Verb], ayıplamak [Verb], suçlamak, kınamak,

vorwiegen

sich vorwölben

vorzeichnen model çizmek [Verb],

vorzeigen göstermek [Verb], göstermek, ibraz etmek, göstermek,

vorziehen öne almak [Verb], yeğlemek [Verb], tercih etmek [Verb], ileri çekmek, yeğlemek, tercih etmek, tercih etmek, yeğlemek, üstün tutmak,

wachen uyanık durmak [Verb], nöbet tutmak [Verb], uyanık olmak, nöbet tutmak, uyanık olmak, nöbet tutmak,

wachrufen anılarda canlandırmak [Verb],

wachrütteln ayıltmak [Verb],

wachsen büyümek [Verb], büyümek [Verb], yetişmek [Verb], mumlamak [Verb], büyümek, yetişmek, balmumu sürmek, büyümek, yetişmek, gelişmek,

wackeln sallanmak [Verb], sarkmak [Verb], dingildemek [Verb], sallanmak, oynamak, dingildemek, sendelemek, sallanmak, sarsılmak, oynamak, gevşek olmak,

wagen araba [Nomen], vagon [Nomen], otomobil [Nomen], cesaret etmek [Verb], tehlikeye atmak [Verb], riske sokmak [Verb], tartmak [Verb], ölçüp biçmek
[Verb], ayı [Nomen], cesaret etmek, tehlikeye atmak, araba, vagon, otomobil, fayton, cesaret etmek, riske girmek, yeltenmek, araba [-], vagon [-],
sich wagen

wägen araba [Nomen], vagon [Nomen], otomobil [Nomen], cesaret etmek [Verb], tehlikeye atmak [Verb], riske sokmak [Verb], tartmak [Verb], ölçüp biçmek
[Verb], ayı [Nomen], cesaret etmek, tehlikeye atmak, araba, vagon, otomobil, fayton, cesaret etmek, riske girmek, yeltenmek, araba [-], vagon [-],
wählen tercih etmek [Verb], seçmek [Verb], numarayı çevirmek [Verb], seçmek, oy vermek, {telefon} numarayı çevirmek, seçmek, {telefon} numarayı
çevirmek,
wahrnehmen algılamak [Verb], fırsatı kaçırmamak [Verb], gözetmek [Verb], dikkat etmek [Verb], algılamak, farkına varmak, {fırsatı} değerlendirmek, gözetmek,
dikkat etmek, algılamak, duymak, farkına varmak,
wahrsagen fal bakmak [Verb], fala bakmak, fal açmak, fal bakmak, kehanette bulunmak,

262
wallen dalgalanmak [Verb], kaynamak [Verb], coşmak [Verb], çalkanmak [Verb], kaynatmak [Verb],

walten yönetmek [Verb], idare etmek [Verb], istediği gibi davranmak, kafasın göre hareket etmek,

walzen demiri çekmek [Verb], merdanelemek [Verb], hamuru açmak [Verb], gezmek [Verb], yuvarlamak [Verb], yuvarlanmak [Verb], haddeden geçirmek,
üzerinden silindir geçirmek, yuvarlamak, kitaplarda aramak, kitap devirmek, {sorun} düşünüp taşınmak sich wälzen yuvarlanmak, yuvarlamak, ağır
ağır döndürmek, merdanelemek, silìndir geçirmek,
wälzen demiri çekmek [Verb], merdanelemek [Verb], hamuru açmak [Verb], gezmek [Verb], yuvarlamak [Verb], yuvarlanmak [Verb], haddeden geçirmek,
üzerinden silindir geçirmek, yuvarlamak, kitaplarda aramak, kitap devirmek, {sorun} düşünüp taşınmak sich wälzen yuvarlanmak, yuvarlamak, ağır
ağır döndürmek, merdanelemek, silìndir geçirmek,
wandeln değiştirmek [Verb], ağır ağır gitmek [Verb], değiştirmek, gezinmek sich wandeln değişmek, ağır ağır yürümek, değiştirmek, de değişmek,

sich wandeln

wandern yaya dolaşmak [Verb], gezintiye çıkmak [Verb], göçmek [Verb], yaya gezmek, yürümek, dolaşmak, yaya gezmek,

wanken sallanmak [Verb], bocalamak [Verb], çelişmek [Verb], dingildemek [Verb], sallanmak, sendelemek, sallanmak, sendelemek, bocalamak,

wärmen ısıtmak [Verb], ısıtmak sich wärmen ısınmak, ısıtmak,

warmlaufen ısınmak [Verb], {oto} ısınmak,

warnen uyarmak [Verb], ikaz etmek [Verb], uyarmak, ikaz etmek, ihtar etmek, uyarmak,

warten beklemek [Verb], bakmak [Verb], özen göstermek [Verb], beklemek auf sich warten lassen gecikmek, beklemek,

waschen yıkamak [Verb], yıkanmak [Verb], hamam yapmak [Verb], yıkamak sich die Hände waschen ellerini yıkamak sich waschen yıkanmak, {saçı}
şampuanlayıp biçimlendirmek, yıkamak, de yıkanmak,
wassern suya inmek [Verb], sulamak [Verb], ıslatmak [Verb], {uçak} denize inmek, sulamak, sulandırmak, lavaj yapmak, sulamak, sulandırmak, ıslatmak,

wässern suya inmek [Verb], sulamak [Verb], ıslatmak [Verb], {uçak} denize inmek, sulamak, sulandırmak, lavaj yapmak, sulamak, sulandırmak, ıslatmak,

waten {su vb. içinde} bata çıka yürümek, su, kar, vb. içinde yürümek,

watscheln sallana sallana yürümek [Verb], paytak paytak yürümek, paytak paytak yürümek,

weben dokumak [Verb], örmek [Verb], ortaya koymak [Verb], yaratmak [Verb], hareket etmek [Verb], dokumak, örmek, dokumak, örmek,

wechseln değiştirmek [Verb], döviz bozdurmak [Verb], değiştirmek, trampa etmek, mübadele etmek, değişmek, döviz bozdurmak, değiştirmek, değişmek,
{para} bozmak,

263
wecken uyandırmak [Verb], anıları canlandırmak [Verb], uyandırmak, uyandırmak,

wedeln yelpazelemek [Verb], kuyruğunu sallamak, yelpazelemek, {kayak} yelpazeleyerek kaymak, yelpazelenmek, kuyruğunu sallamak,

wegblasen üfleyerek çıkarmak [Verb], üfleyerek çıkarmak,

wegbleiben uzak kalmak [Verb], geri dönmemek [Verb], birdenbire susmak [Verb], gelmemek, uzak kalmak, uzak kalmak, unutulmuş {atlanmış vb} olmak,

wegbringen alıp götürmek [Verb], çıkarmak [Verb], alıp götürmek,

sich wegdenken

wegdürfen

wegessen

wegfahren uzaklaşmak [Verb], {taşıtla} gitmek, ayrılmak, {taşıtla} gitmek, ayrılmak,

wegfallen ortadan kalkmak [Verb], gereksizleşmek [Verb], ortadan kalkmak, kaldırılmak, çıkarılmak, yapılmamak, {yürürlükten} kaldırmak,

wegfegen ortadan kaldırmak [Verb], uzaklaştırmak [Verb],

wegfliegen uçup gitmek [Verb],

wegführen götürmek [Verb], posta etmek [Verb],

weggeben vermek [Verb], satmak [Verb],

weggehen ayrılmak [Verb], çıkmak [Verb], gitmek [Verb], uzaklaşmak [Verb], hızla satılmak [Verb], ayrılmak, gitmek, uzaklaşmak, ayrılmak, çekip gitmek,

weggiessen

weghören

wegjagen kovalamak [Verb], defetmek [Verb], sürmek [Verb], kovalamak, kovalamak, kovmak,

wegkommen kaybolmak [Verb], uzaklaşmak [Verb], teselli bulmak [Verb],

wegkönnen

wegkriegen

264
weglassen kullanmamak [Verb], atlamak, unutmak, salmak, gitmesine izin vermek, atlamak. {yapmadan vb.} geçmek, unutmak,

weglaufen koşarak uzaklaşmak [Verb], sıvışmak [Verb], akıp gitmek [Verb], koşarak uzaklaşmak, kaçmak, koşarak uzaklaşmak, kaçmak,

weglegen yana koymak [Verb], bir yana koymak,

wegmüssen gitmesi gerekmek, gitmesi gerekmek, gitmek zorunda olmak,

wegnehmen alıp götürmek [Verb], kaldırmak [Verb], zorla almak [Verb], gazı kesmek, alıp götürmek, kaldırmak, alıp götürmek, elinden kapmak,

wegpacken

wegputzen silerek temizlemek [Verb], yiyip bitirmek [Verb],

wegräumen toparlayıp kaldırmak [Verb], temizlemek [Verb], {toparlayıp} kaldırmak, toplayıp kaldırmak,

wegschaffen ortadan kaldırmak [Verb], çıkarmak [Verb], elimine etmek [Verb], {ortadan} kaldırmak, alıp götürmek, ortadan kaldırmak,

wegschicken göndermek [Verb], yollamak [Verb], baştan savmak [Verb], göndermek, yollamak,

wegschieben

wegschleichen

wegschleppen

wegschliessen

wegschütten dökerek akıtmak [Verb],

wegsehen görmezlikten gelmek [Verb], göz yummak [Verb], izin vermek [Verb],

wegsollen

wegspülen yıkayıp temizlemek [Verb], alıp götürmek [Verb],

wegstecken

wegstellen

wegstossen

265
wegtragen

wegtreten çekilmek [Verb], dağılın! [Interjektion],

wegwerfen çöpe atmak [Verb], israf etmek [Verb], kendini alçaltmak [Verb], {işe yaramaz diye} atmak, fırlatıp atmak,

wegwischen silmek [Verb],

wegwollen

wegzaubern

wegzerren

wegziehen çekerek götürmek [Verb], taşınmak [Verb], göçmek [Verb], taşınmak, göçmek,

wehen doğum sancıları [Nomen], esmek [Verb], rüzgarla yayılmak [Verb], uçurmak [Verb], {rüzgâr} esmek, {bayrak} dalgalanmak, {rüzgâr} uçurmak, eserek
götürmek, doğum sancıları, esmek, dalgalanmak,
sich wehren korunmak [Verb], karşı koymak [Verb],

weichen geri çekilmek [Verb], uzaklaşmak [Verb], razı olmak [Verb], kabullenmek [Verb], yumuşamak [Verb], geri çekilmek, razı olmak, baş eğmek, geri
çekilmek, boyun eğmek,
weiden otlamak [Verb], sevinmek [Verb], zevk almak [Verb], otlatmak, otlamak sich an etw weiden haz duymak, zevk almak, otlamak,

sich weiden sevinmek [Verb], zevk almak [Verb],

sich weigern karşı durmak [Verb],

weihen takdis etmek [Verb], vakfetmek [Verb], {törenle} kutsamak, adamak, vakfetmek, hasretmek, {törenle} kutsamak,

weinen ağlamak [Verb], ağlamak, gözyaşı dökmek, ağlamak,

weisen yöneltmek [Verb], göndermek [Verb], öğretmek [Verb], göstermek [Verb], beyazlatmak [Verb], badanalamak [Verb], göstermek, işaret etmek,
badanalamak, göstermek, beyaz,
weissagen fala bakmak [Verb], kehanette bulunmak [Verb],

weissen beyazlatmak, ağartmak: badanalamak,

weiten genişletmek [Verb], genişlemek [Verb], açılmak [Verb], genişletmek sich weiten genişlemek,

266
weiterarbeiten çalışmayı sürdürmek [Verb], çalışmaya devam etmek,

weiterbestehen varlığını sürdürmek [Verb],

weiterbringen ilerletmek [Verb], ivme kazandırmak [Verb],

weiterdrehen

weiterempfehlen

sich weiterentwickeln gelişme göstermek [Verb],

weitererzählen anlatmayı sürdürmek [Verb], başkalarına aktarmak [Verb],

weiterfahren

weiterführen ileri götürmek [Verb], devam ettirmek [Verb],

weitergeben başkalarına vermek, elden ele vermek,

weitergehen ilerlemek, sürmek, devam etmek, devam etmek, sürmek, ilerlemek,

weiterhelfen desteklemek [Verb],

weiterkämpfen

weiterklingen

weiterkommen ilerlemek [Verb], aşama göstermek [Verb], ilerlemek, gelişme göstermek,

weiterlaufen devam etmek [Verb],

weiterleben

weiterleiten aktarmak [Verb], göndermek [Verb], göndermek, havale etmek, iletmek,

weitermachen yapmaya devam etmek [Verb], devam etmek, devam etmek, sürdürmek,

weiterreden

weiterreichen

267
weiterreisen geziye devam etmek [Verb], yolculuğa devam etmek,

weiterrücken

weitersagen başkalarına söylemek [Verb], başkalarına söylemek,

weiterschicken ileri göndermek [Verb],

sich weiterschleppen

weitersenden

weiterspielen

weitersprechen

weiterverarbeiten

weiterverbreiten yaymak [Verb], başkalarına bulaştırmak [Verb],

weiterverfolgen

weiterverkaufen

weitervermieten

weiterzahlen

weiterziehen

welken solmak [Verb], kurumak [Verb], sararmak [Verb], solmak, sararmak, pörsümek, sararmak, solmak,

sich wellen dalgalanmak [Verb],

wenden döndürmek [Verb], çevirmek [Verb], dönmek [Verb], başvurmak [Verb], terk etmek [Verb], döndürmek, çevirmek, {giysi} tersyüz etmek sich wenden
dönmek, {birine} başvurmak, müracaat etmek, hitap etmek, döndürmek, çevirmek, dönmek, tersyüz etmek, {birine} başvurmak,
sich wenden dönmek [Verb], başvurmak [Verb], terk etmek [Verb],

werben reklam yapmak [Verb], propaganda yapmak [Verb], kazanmaya çalışmak [Verb], istemek [Verb], kazanmaya çalışmak, üye kaydetmek, reklam
yapmak, propaganda yapmak, reklâm yapmak, kur yapmak, üye kaydetmek,

268
werden denkleşmek [Verb], çakılmak [Verb], soluklaşmak [Verb], çakılmak [Verb], sararmak [Verb], çalkalanmak [Verb], düzleşmek [Verb], canavarlaşmak
[Verb], yakalamak [Verb], ele geçirmek [Verb], birbirine girmek [Verb], çirkinleşmek [Verb], bilgilenmek [Verb], aydınlanmak [Verb], çaparızlanmak
[Verb], çatallanmak [Verb], çetinleşmek [Verb], donuklaşmak [Verb], çağcıllaşmak [Verb], ıslanmak [Verb], denilmek [Verb], denmek [Verb],
donakalmak [Verb], doncumak [Verb], olgunlaşmak [Adjektiv],
werfen atmak [Verb], fırlatmak [Verb], yapmak [Verb], oluşturmak [Verb], saçıp savurmak [Verb], yavrulamak [Verb], eğrilmek [Verb], çullanmak [Verb],
atmak, fırlatmak, {hayvan} yavrulamak, fırlatmak, atmak, demir atmak,
werken

werten değerlendirmek [Verb], değer biçmek, paha biçmek, değerlendirmek,

wetteifern yarışmak [Verb], çekişmek [Verb],

wetten bahse girmek [Verb], bahse girmek, bahse girmek,

wetterleuchten

wetzen bilemek [Verb], çekiştirmek [Verb], bilemek, keskinleştirmek, bilemek,

wickeln dürmek [Verb], sarmak [Verb], dolamak [Verb], sarılmak [Verb], dolanmak [Verb], sarmak, dolamak, {saç} kıvırmak, {bebeği} kundaklamak schief
gewickelt sein yanılmak sich wickeln dolanmak um den kleinen Finger wickeln parmağında oynatmak, sarmak, dolamak, {bebeği} kundaklamak,
widerfahren başına gelmek [Verb], uğramak [Verb], başına gelmek, başından geçmek,

widerhallen yankılanmak [Verb], yankı yapmak,

widerlegen çürütmek [Verb], çürütmek, yanlış olduğunu kanıtlamak, çürütmek, yanlış olduğunu kanıtlamak,

widerrufen sözünden dönmek [Verb], yalanlamak [Verb], iptal etmek [Verb], yalanlamak, tekzip etmek, iptal etmek, geri almak etw widerrufen müssen
tükürdüğünü yalamak sich widersetzen karşı durmak, direnmek, itirazda bulunmak, sözünden dönmek, yalanlamak, iptal etmek, feshetmek, geri
almak,
sich widersetzen

widerspiegeln yansıtmak [Verb], yansıtmak, aksettirmek sich widerspiegeln yansıtmak, aksetmek,

widersprechen itiraz etmek [Verb], karşı gelmek [Verb], reddetmek [Verb], çelişmek [Verb], karşı gelmek, itiraz etmek, aksini iddia etmek sich widersprechen
çelişkiye düşmek,
widerstehen dayanmak [Verb], direnmek [Verb], iğrendirici olmak [Verb], dayanmak, karşı koymak, mukavemet etmek, direnmek, diretmek, dayatmak, direnmek,

widerstreben direnme [Nomen], isteksizlik [Nomen], direnmek [Verb], iğrenmek [Verb],

269
widmen armağan etmek [Verb], ithaf etmek [Verb], zaman ayırmak [Verb], uğraşmak [Verb], vakfetmek, hasretmek, ithaf etmek sich widmen kendini -e
vermek, uğraşmak, ithaf etmek, de. kendini -e vermek, uğraşmak,
wiederaufbauen yeniden yapmak [Verb],

wiederaufbereiten

wiederaufführen

wiederaufnehmen yeniden başlamak [Verb], yeniden başlamak, yeniden almak, yeniden başlamak,

wiederauftauchen

wiederbekommen geri almak [Verb], yeniden kazanmak [Verb], geri almak, yeniden kazanmak, geri almak,

wiederbeleben yeniden canlandırmak [Verb],

wiederbringen geri getirmek [Verb], geri vermek [Verb], geri getirmek, geri getirmek,

wiederentdecken

wiedererkennen yeniden tanımak [Verb], {yeniden} tanımak, tanımak, teşhis etmek,

wiedererobern

wiedererwecken

wiederfinden yeniden bulmak [Verb],

wiedergeben geri vermek [Verb], sergilemek [Verb], resital vermek [Verb], çevirmek [Verb], geri vermek, iade etmek, anlatmak, röprodüksiyon yapmak, geri
vermek,
wiedergewinnen yeniden kazanmak [Verb],

wiedergutmachen zararı karşılamak [Verb], telafi etmek, karşılamak, düzeltmek, düzeltmek, telafi etmek,

wiederhaben geri almak [Verb],

wiederherstellen düzeltmek [Verb], yeniden kurmak [Verb], eski durumuna getirmek, onarmak, restore etmek, sağlığına kavuşturmak, iyileştirmek, iyileştirmek, eski
durumuna getirmek,
wiederholen tekrarlamak [Verb], yinelemek, tekrarlamak, tekrarlamak, yinelemek,

270
wiederkäuen geviş getirmek [Verb],

wiederkehren geri dönmek [Verb], tekrarlanmak [Verb],

wiederkommen yeniden gelmek [Verb], geri dönmek [Verb], geri dönmek,

wiedersehen tekrar görmek [Verb], yeniden görüşmek [Verb], tekrar görmek auf Wiedersehen allahaısmarladık!, güle güle!, tekrar görmek,

wiedertun

wiedervereinigen yeniden birleştirmek [Verb], yeniden birleştirmek,

wiederverwenden

wiederwählen yeniden seçmek [Verb],

wiegen tartmak [Verb], sallanmak [Verb], kesmek [Verb], tartılmak [Verb], sallamak sich wiegen sallanmak, sallamak, ağırlığında olmak,

wiehern kişnemek [Verb], katıla katıla gülmek [Verb], kişnemek, kişnemek,

wieseln hızlı koşmak [Verb],

wildern ruhsatsız avlanmak [Verb], kaçak avlanmak,

wimmeln kaynamak [Verb], kaynaşmak, dolu olmak {von ile},

wimmern inlemek [Verb], sızlamak [Verb], ah etmek [Verb], inlemek, sızlanmak, inlemek,

winden burmak [Verb], döndürmek [Verb], kıvrılmak [Verb], sarılmak [Verb], kıvramak [Verb], sarmak, dürmek, bükmek, burmak, örmek, rüzgarlı olmak sich
winden kıvrıla kıvrıla uzanmak, {acıdan} kıvranmak es windet rüzgâr esiyor, sarmak, burmak, bükmek, de. kıvrılarak uzanmak, kıvranmak,
sich winden sarılmak [Verb], kıvramak [Verb],

winken işaret etmek [Verb], göz kırpmak [Verb], el sallamak, el etmek, göz kırpmak, el sallamak,

winseln inlemek [Verb], sızlamak [Verb], cırlamak [Verb], dırıldamak [Verb], çenilemek [Verb], inlemek, sızlamak,

wippen sallanmak [Verb],

wirbeln şiddetle döndürmek [Verb], uçuşmak [Verb], şiddetle dönmek, uçuşmak, {su} anafor yapmak, hızla dönmek, anafor yapmak,

271
wirken çalışmak [Verb], etkili olmak [Verb], işlemek [Verb], yoğurmak [Verb], dokumak [Verb], yapmak [Verb], etkili olmak, tesir etmek, çalışmak, dokumak,
örmek, {hamur} yoğurmak, etkilemek, etkili olmak, etkinlik göstermek, çalışmak, yapmak,
wirtschaften idare etmek [Verb], meşgul olmak [Verb], otel, lokanta, han vb. işletmek,

wischen silmek [Verb], toz almak [Verb], silmek, toz almak, silmek, ovalamak,

wissen bilgi [Nomen], haber [Nomen], daniş [Nomen], bilmek [Verb], haberi olmak [Verb], duydurmak [Verb], bilgi sahibi olmak jdm Bescheid geben bilgi
vermek jdm Bescheid sagen bilgi vermek sich bescheiden yetinmek, kanaat etmek, bilmek, haberi olmak, bilgi, malumat, haber, bilmek, bilgi, bildiği
halde, haberi olduğu halde, isteyerek, kasten, taammüden, vicdanen, haberim olmadan, aksinin doğru olduğunu bildiği halde, şahsi kanaatinin aksine,
wittern sezmek [Verb], kokusunu almak, sezmek, kokusunu almak, sezmek,

witzeln nükteler yapmak [Verb], espriler yapmak, nükteler yapmak,

wogen çalkantı [Nomen], dalgalanmak [Verb], çalkanmak [Verb], dalgalanmak, kabarmak, dalgalanmak,

wohltun iyilik etmek [Verb], teselli etmek [Verb], iyilik etmek,

wohlwollen teveccüh [Nomen], lütuf, teveccüh, lütuf, iyi niyet,

wohnen oturmak [Verb], mobilyalı evde oturmak vollständig möbliert dayalı döşeli, oturmak, ikamet etmek, oturmak, ikamet etmek,

wölben kubbelendirmek [Verb], kubbelenmek [Verb], kubbelendirmek sich wölben kubbelenmek, de. kabarmak, kubbelenmek,

wollen diş bilemek [Verb], arzu [Nomen], istek [Nomen], yünlü [Adjektiv], istemek [Verb], yapmayı düşünmek [Verb], yünlü, yün, istemek, yün, istemek, pay
istemek, şapkayı çıkarmak,
wringen sıkmak [Verb], {çamaşır} sıkmak, burmak, burmak, sıkmak,

wuchern tefecilik yapmak [Verb], hızla çoğalmak [Verb], {bitki} türemek, azmak, hızla çoğalmak, {bitki} türemek, büyük ölçüde çoğalmak, tefecilik yapmak,

wühlen kazmak [Verb], eşmek [Verb], kazmak, eşmek, eşelemek, karıştırmak, eşelemek, karıştırarak aramak,

wummern gümbürdemek [Verb],

wundern hayrete düşürmek [Verb], hayret etmek [Verb], şaşırtmak, hayrete düşürmek sich wundern şaşırmak, hayrete düşmek, şaşırtmak, de şaşırmak,

sich wundern hayret etmek [Verb],

wünschen istemek [Verb], arzulamak [Verb], dilemek [Verb], istemek, arzu etmek, dilemek, temenni etmek, dilemek, istemek,

würdigen değerini bilmek [Verb], takdir etmek [Verb], layık görmek [Verb], değer vermek, takdir etmek, değer vermek, takdir etmek,

272
würfeln zar atmak [Verb], zar atmak, zar atmak,

würgen boğazını sıkmak [Verb], boğazını sıkmak, öğürmek, boğazlamak, boğmak,

wurzeln kökleşmek [Verb], yerleşmek [Verb],

würzen baharlamak [Verb], aroma vermek [Verb], güzelleştirmek [Verb], baharlamak, baharatlamak, baharatlamak, baharatlamak,

wuscheln

wüsten

wüten hiddetlenmek [Verb], öfkelenmek [Verb], yıkmak [Verb], çıldırmak [Verb], öfkelenmek, kudurmak, hiddetlenmek, öfkelenmek,

zacken tepe [Nomen], diş [Nomen], dişemek [Verb],

zahlen ödemek [Verb], saymak [Verb], güvenmek [Verb], olmak [Verb], saymak [Verb], paya göre ödemek, ödemek, para vermek, hesap lütfen!, saymak,
arasında sayılmak, saymak, - zu arasında sayılmak, ödemek - bitte! hesap, lütfen!, saymak,
zählen ödemek [Verb], saymak [Verb], güvenmek [Verb], olmak [Verb], saymak [Verb], paya göre ödemek, ödemek, para vermek, hesap lütfen!, saymak,
arasında sayılmak, saymak, - zu arasında sayılmak, ödemek - bitte! hesap, lütfen!, saymak,
zähmen evcilleştirmek [Verb], eğitmek [Verb], evcilleştirmek, ehlileştirmek, gemlemek, dizginlemek, frenlemek, evcilleştirmek,

zahnen dişlemek [Verb], tırtıllanmak [Verb], {bebek} diş çıkarmak, diş açmak,

sich zanken kavga çıkarmak [Verb], didişmek [Verb],

zapfen tıpa [Nomen], tıkaç [Nomen], marangozlukta [Nomen], çekmek [Verb], çıkarmak [Verb], tıpa, tıkaç, mil, muylu, kozalak, {fıçıdan} çekmek, tıkaç tapa [-
], kozalak [-], tıkaç, tıpa, tapa, takoz, mil, cıvata, muylu,
zappeln rahat durmamak, kıpırdanmak, kurtlanmak, rahat durmamak, yerinde duramamak,

zaubern büyü yapmak [Verb], büyü yapmak, hokkabazlık etmek, harikalar yaratmak, büyü yapmak,

zaudern tereddüt [Adjektiv], bekleme [Nomen], tereddüt etmek [Nomen], duraksamak [Verb], duraksamak, tereddüt etmek, duraksamak, karar verememek,

zausen çekiştirmek [Verb], didiklemek [Verb],

zehren yiyerek geçinmek [Verb], tüketmek [Verb], kemirmek [Verb], kemirmek, aşındırmak,

zeichnen çizmek [Verb], karalamak [Verb], çiziktirmek [Verb], işaretlemek [Verb], imzalamak [Verb], çizmek, resim yapmak, işaretlemek, imzalamak, resim
yapmak, çizmek,

273
zeigen göstermek [Verb], vermek [Verb], sergilemek [Verb], anlatmak [Verb], sezdirmek [Verb], kanıtlamak [Verb], doğrulamak [Verb], görünmek [Verb],
gözükmek [Verb], anlaşılmak [Verb], göstermek, işaret etmek, teşhir etmek, kanıtlamak, ispatlamak, ibraz etmek, arz etmek sich zeigen kendini
göstermek, görünmek, ortaya çıkmak, anlaşılmak, göstermek, kanıtlamak, ispat ekmek, işaret etmek, de. görünmek,
zelebrieren

zelten çadır kurmak [Verb], kamping yapmak, çadır kurmak, çadır kurmak, kamp yapmak,

zementieren çimentolama [Nomen], çimentolamak [Verb], katılmak [Verb], çimentolamak, çimentolamak,

zensieren sansür etmek, {öğrenciye} not vermek, sansür koymak, not vermek, değerlendirmek,

zentralisieren merkezileştirmek,

zentrieren ortalamak [Verb],

zerbeissen

zerbersten

zerbomben bombalayarak yıkmak [Verb],

zerbrechen kırmak [Verb], parçalamak [Verb], kırılmak [Verb], kırmak, parçalamak, kırılmak, parçalanmak, kırmak, kırılmak,

zerbröckeln ufalamak [Verb], parçalamak [Verb], ufalanmak [Verb], parçalanmak [Verb], ufalamak, parçalamak, ufalanmak, parçalanmak, ufalamak, parçalamak,
ufalanmak, parçalanmak,
zerdehnen

zerdrücken ezmek [Verb], ezerek öldürmek [Verb], buruşturmak [Verb], ezmek, {patates} püre yapmak, ezmek,

zerfallen yıkılmak [Verb], çökmek [Verb], erimek [Verb], batmak [Verb], sönmek [Verb], çökmek, yıkılmak, parçalanmak, ayrışmak, bozuşmak, parçalanmak,
dağılmak, yıkılmak, çökmek, kim. ayrışmak,
zerfasern liflerine ayırmak,

zerfetzen parça parça etmek [Verb], paramparça etmek, yırtmak, ditmek, yırtmak, parçalamak, yırtmak, parçalamak,

zerfleischen parça parça koparmak [Verb], parçalamak [Verb], yırtmak [Verb],

zerfliessen erimek,

zerfransen

274
zerfressen kemirmek [Verb],

zergehen erimek [Verb], çözünmek [Verb], erimek,

zergliedern parçala ayırmak [Verb], analiz yapmak [Verb],

zerhacken yarmak [Verb], baltayla parçalamak,

zerkauen

zerkleinern küçük parçalara ayırmak [Verb], ufalamak, kıymak, parçalara ayırmak, ufalamak, küçük küçük parçalara ayırmak, ufalamak, dağıtmak,

zerknallen

zerknicken

zerknittern buruşturmak [Verb], örselemek [Verb], buruşturmak, buruşturmak,

zerkochen fazla pişirmek [Verb], fazla kaynatmak [Verb],

zerkratzen tırmalamak [Verb], yırtmak [Verb], tırmalamak,

zerkrümeln ufalamak [Verb], çentmek [Verb],

zerlassen eritmek [Verb],

zerlegen parçalamak [Verb], sökmek [Verb], parçalara ayırmak, sökmek, demonte etmek, {cümle} analiz etmek, parçalara ayırmak, sökmek, parçalara ayırmak,
sökmek,
zermahlen değirmende öğütmek [Verb],

zermalmen ezmek [Verb], çiğnemek [Verb], yok etmek [Verb], ezmek, çiğnemek,

zermürben direnemez hale getirmek [Verb], yıpratmak,

zernagen

zerpflücken

zerplatzen çatlamak [Verb], patlamak [Verb], patlamak, çatlamak, patlamak, patlamak,

275
zerquetschen çiğnemek [Verb], ezmek, çiğnemek, ezmek, sıkıştırmak, ezmek,

zerraufen karıştırmak [Verb],

zerreiben değirmende öğüterek ezmek [Verb], öğütmek, toz haline getirmek, toz haline getirmek, toz haline getirmek,

zerreissen yırtmak, parçalamak, yırtılmak, kopmak,

zerren şiddetle çekmek [Verb], zorla çekmek, sürüklemek, zorla çekmek, sürüklemek, zorla çekmek, sürüklemek,

zerrinnen eriyip gitmek [Verb], kaybolmak [Verb], eriyip gitmek,

zerrupfen

zerrütten sarsmak [Verb], bozmak, yıkmak, mahvetmek,

zersägen

zerschlagen kırmak [Adjektiv], parçalamak [Adjektiv], bir örgütü [Adjektiv], çok bitkinim [Adjektiv], kırmak, parçalamak sich zerschlagen suya düşmek, vurup
kırmak, parçalamak, vurup kırmak, parçalamak,
zerschmelzen eriyip yok olmak [Verb],

zerschmettern kırmak [Verb], ezmek [Verb],

zerschneiden parçalara bölmek [Verb], kesip parçalamak, doğramak, keserek parçalamak, doğramak, kesip parçalamak, doğramak,

zersetzen eritmek [Verb], ayrıştırmak [Verb], sarsmak [Verb], bozulmak [Verb], ayrıştırmak, sarsmak, bozmak sich zersetzen ayrışmak, ayrıştırmak, de ayrışmak,
ayrışmak, çözülmek,
zersiedeln

zerspalten yarmak [Verb], ayırmak [Verb],

zersplittern parçalamak [Verb], yarmak [Verb], çatlatmak [Verb], yarmak, kırmak, yarılmak, kırılmak, yarmak, kırmak, yarılmak, kırılmak,

zersprengen kırmak [Verb], patlatmak [Verb],

zerspringen kırılmak [Verb], patlamak [Verb], kırılmak, patlamak, kırılmak, parçalanmak, patlamak, patlamak, kırılmak,

zerstampfen

276
zerstäuben ayak: ayakla çiğnemek [Verb], toz hamine getirmek, püskürtmek, yıkmak, yok etmek, tahrip etmek, toz haline getirmek, püskürtmek,

zerstechen

zerstören yıkmak [Verb], bozmak [Verb], boşa çıkarmak [Verb], harap etmek, tahrip etmek, mahvetmek, yok etmek, yıkmak, yok etmek, harap etmek, yok
etmek,
sich zerstreiten

zerstreuen dağıtmak [Verb], yaymak [Verb], gidermek [Verb], saçmak [Verb], dağıtmak, saçmak, eğlendirmek, oyalamak sich zerstreuen dağılmak, saçılmak,
eğlenmek, oyalanmak, dağıtmak, saçmak, de dağılmak, saçılmak, eğlenmek, oyalanmak, dağılmak, saçılmak,
zerstğckeln

zertrampeln ayak altında ezmek [Verb],

zertreten ayağıyla ezmek [Verb], ayakla ezmek, çiğnemek, ezmek, ayakla ezmek, çiğnemek,

zertrümmern yıkmak [Verb], kırmak [Verb], paramparça etmek, {bina vb.} yıkmak, yıkıntı haline getirmek, paramparça etmek, yıkmak, kırmak,

zerzausen darmadağın etmek [Verb], {saçı} darmadağın etmek,

zeugen çocuk yapmak [Verb], döllemek [Verb], üretmek [Verb], meydana getirmek [Verb], tanıklık etmek, şahitlik etmek, delalet etmek, döllemek ein Kind
zeugen çocuk yapmak, tanıklık etmek, çocuk yapmak, döllemek,
ziehen germek [Verb], cer [Nomen], çekmek [Verb], oynamak [Verb], çıkarmak [Verb], uzatmak [Verb], esnetmek [Verb], sürdürmek [Verb], dizmek [Verb],
gezmek [Verb], uzamak [Verb], yürümek [Verb], göçmek [Verb], koymak [Verb], bilanço çıkarmak, sonuç çıkarmak, çekmek, çizmek, çıkarmak,
{satranç vb.de} taş oynamak, {bitki/hayvan} yetiştirmek, {duvar} örmek, {çukur} kazmak, taşınmak, göç etmek,
zielen nişan almak [Verb], nişan almak, nişan almak, hedef almak, kastetmek,

sich zieren naz yapmak [Verb],

zimmern yontmak [Verb], işlemek [Verb], inşa etmek [Verb], {tahta vb.} doğramak, yontmak, doğramak, yontmak, biçim vermek,

zirkeln

zikulieren

zirpen cırıldama [Nomen], cırcır ötmek [Verb], cır cır ötmek,

zischeln alçak sesle söylemek [Verb], fısıldamak, fısıldamak,

277
zischen cazırtı [Nomen], cızıltı [Nomen], cızırtı [Nomen], tıslamak [Verb], cızırdamak [Verb], cayırdamak [Verb], cazırdamak [Verb], tıslamak, cızırdamak, {kaz}
tıslamak, {kızartma vb.} cızırdamak, {yılan} ıslık çalmak, vızıldamak,
ziselieren çakma [Nomen], darbetme [Nomen], darp [Nomen], darbetmek [Verb],

zitieren anmak [Verb], alıntı yapmak [Verb], zikretmek [Verb], alıntı yapmak, iktibas etmek,

zittern çırpıntı [Nomen], ürpermek [Verb], titremek [Verb], titreşmek [Verb], deprenmek [Verb], titremek, ürpermek, titremek, ürpermek, titremek,
ürpermek,
zivilisieren uygarlaştırmak [Verb], uygarlaştırmak, medenileştirmek,

zögern kararsızlık göstermek [Verb], duraksamak [Verb], duraklamak [Verb], duraksamak, tereddüt, duraksamak, tereddüt etmek, çekinmek, gecikmek,

zubauen

zubekommen

zubereiten hazırlamak [Verb], pişirmek [Verb], hazırlamak, hazırlamak,

zubetonieren

zubewegen

zubilligen müsaade etmek [Verb], bağışlamak, bahşetmek,

zubinden bağlıyarak kapamak [Verb], bağlayarak kapamak, bağlamak,

zublinzeln göz kırpmak [Verb],

zubringen getirmek [Verb], katmak [Verb], {vakit} geçirmek, kapamayı başarmak,

züchten beslemek [Verb], büyütmek [Verb], üretmek [Verb], yetiştirmek, büyütmek, yetiştirmek, üretmek, büyütmek,

zucken istemeden sıçramak [Verb], sıyırmak [Verb], birdenbire çekmek [Verb], titremek, kıvranmak, seğirmek, {kılıç} çekmek, sıyırmak, {para kesesi}
çıkarmak, titremek, sarsılmak, seğirmek,
zücken istemeden sıçramak [Verb], sıyırmak [Verb], birdenbire çekmek [Verb], titremek, kıvranmak, seğirmek, {kılıç} çekmek, sıyırmak, {para kesesi}
çıkarmak, titremek, sarsılmak, seğirmek,
zuckern şeker koymak [Verb], şekerlemek, şeker koymak, şeker koymak,

zudecken örtmek [Verb], kapamak [Verb], örtmek, kapamak, örtmek, kapamak,

278
zudrehen kapamak [Verb], kapamak, {musluk, vb.} kapamak,

zudrücken kapamak ein Auge zudrücken göz yummak, kapamak. ein Auge- göz yummak hoş görmek,

zueignen

zueilen

zueinanderfinden

zueinanderhalten

zueinanderkommen

zueinanderstehen

zuerkennen vermek [Verb], tanımak [Verb], vermek, tanımak,

zufahren hızla gitmek [Verb], çabuk gitmek [Verb],

zufallen kendiliğinden kapanmak [Verb], {kapı vb.} kendiliğinden kapanmak, üzerine düşmek, payına düşmek,

zufliegen

zufliessen

zuflüstern

sich zufriedengeben

zufriedenlassen

zufriedenstellen memnun etmek, hoşnut etmek, hoşnut kılmak, memnun etmek,

zufrieren tamamen donmak [Verb], donmak, buz bağlamak, donmak, buz bağlamak,

zufügen katmak [Verb], eklemek [Verb], eklemek, katmak, reva görmek, zarar vermek, katmak, eklemek, {acı, zarar} vermek,

zuführen sevketmek [Verb], beslemek [Verb], sağlamak [Verb], tedarik etmek, temin etmek, sağlamak, beslemek, sevk etmek, sevketmek, ithal etmek,
sağlamak,

279
zugeben söylemek [Verb], izin vermek [Verb], itiraf etmek [Verb], hak vermek [Verb], teslim etmek [Verb], ilave etmek, eklemek, itiraf etmek, izin vermek,
müsaade etmek, eklemek, katmak, izin vermek, itiraf etmek, itiraf etmek, katmak, eklemek, ilave etmek,
zugehen kapanmak [Verb], bitmek [Verb], kapanmak, olmak, vuku bulmak auf etw zugehen -e doğru yürümek auf jdn zugehen -e doğru yürümek dem Ende
zugehen sonuna yaklaşmak, kapanmak, olmak, vuku bulmak, kapanmak, olmak, vuku bulmak,
zügeln gem vurmak [Verb], bastırmak [Verb], dizginlemek, frenlemek, dizginlerini çekmek sich zugesellen katılmak, dizginlemek, frenlemek,

sich zugesellen

zugestehen razı olmak [Verb], vermek [Verb], kabul etmek [Verb], razı olmak, kabul etmek, vermek, bağışlamak, bahşetmek, kabul etmek, ödün vermek,

zugiessen

zugreifen yemek almak [Verb], el uzatmak [Verb], çok çalışmak [Verb], tetik davranmak, {sofrada} yemek almak, {polis} basmak, kavramak, kapmak, {yemek}
almak, fırsattan yararlanmak,
zuhalten kapalı tutmak sich die Ohren zuhalten kulaklarını tıkamak,

zuhören dinlemek [Verb], dinlemek, dinlemek, dinlemek,

zujubeln coşku ile [Verb], karşılamak [Verb], tezahürat yapmak, tezahüratla karşılamak, tezahürat yapmak, tezahüratla karşılamak,

zukehren sırtını çevirmek [Verb],

zuklappen gürültüyle kapamak [Verb], kapanmak [Verb], kapanmak, kapamak,

zukleben yapıştırmak [Verb], {yapıştırarak} kapamak, {zarf} kapamak, yapıştırarak kapamak,

zuknallen gürültü ile kapanmak [Verb], gürültü ile kapamak [Verb],

zukneifen

zuknöpfen düğmelemek [Verb], düğmelemek, iliklemek, iliklemek, düğmelemek, düğmelemek, iliklemek,

zuknoten

zukommen yaklaşmak [Verb], yaklaşmak, yakışmak, hakkı olmak jdm etw zukommen lassen göndermek, hediye etmek, yaklaşmak,

zukorken mantarlamak [Verb],

zulächeln

280
zulachen

zulassen açmamak [Verb], kapalı bırakmak [Verb], kabul etmek [Verb], içeri bırakmak, içeri almak, ruhsat vermek, kapalı bırakmak, kapalı bırakmak, izin
vermek,
zulaufen {birine doğru} koşmak, {hayvan} kapılanmak spitz zulaufen sivrilmek,

zulegen kapamak [Verb], üstüne katmak [Verb], eklemek [Verb], eklemek, katmak, üstünü örtmek sich etw zulegen edinmek jdm etw zuleide tun {birine}
kötülük etmek,
zuleiten sevk etmek [Verb], beslemek [Verb], {su} götürmek, akıtmak,

zuliefern

zumachen kapamak [Verb], tıkamak [Verb], doldurmak [Verb], kopçalamak [Verb], kapamak, örtmek, {giysi} düğmelemek, kopçalamak, acele etmek, çabuk
olmak, kapamak, kd. acele etmek,
zumauern

zumuten {birinden uygunsuz bir şey yapmasını} beklemek sich zuviel zumuten gücüne fazla güvenmek, {uygunsuz bir iş yapmasını} istemek, beklemek,

sich zumuten

zunageln çivilemek [Verb], çivileyerek [Verb],

zünden ateşe vermek [Verb], ateş almak, tutuşmak, ateşlemek, ateşe vermek, coşturmak, ateşlemek, tutuşturmak, ateşlemek, tutuşturmak,

zunehmen şişmanlamak [Verb], artmak [Verb], çoğalmak [Verb], artmak, çoğalmak, kilo almak, şişmanlamak, çoğalmak, artmak, kilo almak, şişmanlamak,

zuneigen eğilim göstermek, yakınlık duymak jdm zugeneigt sein {birinden} hoşlanmak, sevmek sich dem Ende zuneigen sonuna yaklaşmak, eğilim göstermek,

sich zuneigen

züngeln oynatmak [Verb], varmak [Verb],

zunicken başını sallamak [Verb],

zuordnen bağlamak [Verb], eklemek [Verb],

zupacken yemek almak [Verb], el uzatmak [Verb], çok çalışmak [Verb],

zupfen hafifçe çekmek [Verb], çekmek jdn am Ärmel kolundan çekmek, {hafifçe} çekmek,

281
zupressen

zuprosten

zuraten

zurechnen

zurechtbiegen düzeltmek [Verb], doğrultmak [Verb],

sich zurechtfinden

zurechtkommen vaktinde gelmek [Verb], hakkından gelmek, başa çıkmak, becermek, zamanında gelmek, başa çıkmak,

zurechtlegen hazırlamak [Verb], hazırlamak, hazır bulundurmak,

zurechtrücken

zurechtschneiden

zurechtsetzen düzeltmek [Verb],

zurechtstellen

zurechtweisen paylamak, azarlamak, haddini bildirmek,

zureiten atla hızla gitmek [Verb],

zurichten hazırlamak [Verb], düzenlemek [Verb], kesmek [Verb], yontmak [Verb], {yemek vb.} hazırlamak, örselemek, hırpalamak, hazırlamak, tertiplemek,

zuriegeln kapıyı sürgülemek [Verb],

zurückbegleiten geri götürmek [Verb],

zurückbehalten alıkoymak [Verb], alıkoymak, geri vermemek,

zurückbekommen geri almak [Verb], geri almak, geri almak,

sich zurückbesinnen

zurückbeugen eğilmek [Verb],

282
zurückbleiben geri kalmak [Verb], geri kalmak, geride kalmak, gelişmemiş olmak,

zurückblenden

zurückblicken geriye bakmak [Verb], dönüp bakmak [Verb], hatırlamak [Verb],

zurückbringen geri getirmek [Verb], geri getirmek, geri getirmek,

zurückdenken geçmişi düşünmek [Verb],

zurückdrängen geri itmek [Verb], geriletmek [Verb], bastırmak [Verb], {duygu} bastırmak, {düşman} püskürtmek, geri itmek,

zurückdrehen geriye çevirmek [Verb], geri çevirmek,

zurückdürfen

zurückeilen acele dönmek [Verb],

zurückerobern tekrar fethetmek [Verb], geri almak, kurtarmak, istirdat etmek,

zurückerstatten geri vermek [Verb],

zurückerwarten

zurückfahren ürkmek [Verb], sıçramak [Verb], {taşıtla} geri dönmek, ürkmek, irkilmek, {taşıtla} geri götürmek, {taşıtla} geri dönmek,

zurückfallen geriye döşemek [Verb], geri kalmak [Verb], geriye doğru düşmek, geri kalmak, {ışık} yansımak,

zurückfinden tekrar bulmak [Verb], dönüş yolunu bulmak,

zurückfliegen geri uçmak [Verb],

zurückfordern geri istemek [Verb], geri istemek, iadesini talep etmek,

zurückführen sebebe bağlamak [Verb], geri getirmek, geri götürmek,

zurückgeben iade etmek [Verb], geri vermek, iade etmek, geri vermek,

zurückgehen geri dönmek [Verb], geri gitmek [Verb], gerilemek [Verb], geri gitmek, geri dönmek, geri çekilmek, ricat etmek, {fiyat} düşmek, {hastalık} gerilemek,
geri dönmek, geri çekilmek, azalmak,

283
zurückgewinnen

zurückgreifen

zurückhaben geri almış olmak [Verb],

zurückhalten tutmak [Verb], alıkoymak [Verb], alıkoymak, tutmak, {duygu} zapt etmek, açığa vurmamak sich zurückhalten kendini tutmak, kaçınmak, sakınmak,
alıkoymak, durmak, tutmak, de. sakınmak, çekinmek,
zurückkämmen

zurückkaufen

zurückkehren dönmek [Verb], geri dönmek, dönmek,

zurückklappen

zurückkommen geri dönmek [Verb], dönmek, geri gelmek auf ein Thema zurückkommen bir konuya geri dönmek, geri gelmek, geri dönmek,

zurückkönnen geriye dönebilmek [Verb],

zurücklassen geride bırakmak [Verb], geride bırakmak, geride bırakmak,

zurücklaufen

zurücklegen geriye koymak [Verb], yürütmek [Verb], geriye koymak, {para} biriktirmek, bir kenara koymak, {yol} katetmek, gitmek, aşmak sich zurücklegen
sırtüstü yatmak, katetmek, gitmek, aşmak, bir kenara koymak,
sich zurücklehnen

zurückliegen geçmişte kalmak [Verb],

sich zurückmelgen

zurückmüssen

zurücknehmen geri almak, geri almak,

zurückprallen sıçramak: geri sıçramak [Verb],

zurückreichen geriye uzatmak [Verb],

284
zurückrollen

zurückrufen geri çağırmak [Verb], geri çağırmak, {telefonla} yeniden aramak etw ins Gedächtnis zurückrufen hatırına getirmek, geri çağırmak,

zurückschalten

zurückschaudern ürkerek [Verb], irkilmek [Verb],

zurückschicken geri göndermek [Verb], geri göndermek,

zurückschieben

zurückschlagen geri itmek [Verb], atmak [Verb], misilleme yapmak [Verb],

zurückschneiden

zurückschrauben

zurückschrecken korkmak [Verb], korkutmak [Verb], ürkmek, korkmak, ürkmek, korkmak,

sich zurücksehnen çok özlemek [Verb],

zurücksetzen geriye koymak [Verb], ihmal etmek [Verb], ertelemek [Verb], geri koymak, {fiyat} indirmek, {birine} haksızlık etmek,

sich zurücksetzen

zurückspringen

zurückstecken sokmak [Verb], geri koymak, yerine koymak,

zurückstehen arkada durmak [Verb],

zurückstellen ertelemek [Verb], tecil etmek [Verb], geri koymak, yerine koymak, ertelemek, sonraya bırakmak, tehir etmek, tecil etmek, yerine koymak, ertelemek,

zurückstossen geri itmek,

zurückstufen

zurücktreten gerilemek [Verb], gerilemek, istifa etmek, el çekmek, gerilemek, geri çekilmek, istifa etmek, çekilmek,

zurückverlangen geri istemek [Verb],

285
zurückversetzen

sich zurückversetzen

zurückweichen çekiliş [Nomen], geri çekilmek [Verb], gerilemek [Verb], gerilemek, geri çekilmek,

zurückweisen geri çevirmek, reddetmek, haddini bildirmek, reddetmek, geri çevirmek,

zurückwerfen geri atmak [Verb],

zurückwirken tepkide bulunmak [Verb],

zurückwollen

zurückzahlen geri ödemek [Verb], geri ödemek, geri ödemek,

zurückziehen açmak [Verb], geri çekmek, {öneriyi} geri almak sich zurückziehen geri çekilmek, geri çekmek, geri almak, de. geri çekilmek,

zurückzucken ürkmek [Verb],

zurufen seslenmek,

zusagen söz vermek [Verb], hoşa gitmek [Verb], söz vermek, vaat etmek, icabet etmek, söz vermek, bir daveti kabul etmek,

zusammenarbeiten birlikte çalişmak [Verb], işbirliği yapmak, birlikte çalışmak, işbirliği yapmak, birlikte çalışmak,

zusammenbauen

zusammenbekommen

zusammenbinden destelemek [Verb],

zusammenbleiben birlikte kalmak [Verb], birbirinden ayrılmamak,

zusammenbrechen yıkılmak [Verb], yıkılmak, çökmek, yere yığılmak, yıkılmak, mahvolmak, çökmek,

zusammenbringen toplamak [Verb], kavuşturmak [Verb], bir araya getirmek, kavuşturmak, barıştırmak, aralarını bulmak, bir araya getirmek,

zusammendrängen kısaltmak [Verb],

zusammendrücken sıkıştırmak [Verb],

286
zusammenfahren çarpışmak [Verb], çarpışmak, ürkmek, çarpışmak: ürkmek,

zusammenfallen yıkılmak [Verb], çökmek [Verb], yıkılmak, çökmek, aynı zamana rastlamak,

zusammenfalten katlamak [Verb], çatmak [Verb],

zusammenfassen özetlemek, bir araya getirmek, toplamak, bir araya getirmek, özetini çıkarmak,

sich zusammenfinden

zusammenfliessen

zusammenfügen cem [Nomen], cemi [Nomen], birleştirmek [Verb], cemetmek [Verb], birleştirmek,

zusammenführen kavuşturmak [Verb], buluşturmak [Verb], çarpıştırmak [Verb],

zusammengehen birleşmek [Verb], büzülmek [Verb],

zusammengehören çift oluşturmak [Verb], birbirine bağlı olmak, birbirini tamamlamak, çift oluşturmak, birbirine bağlı olmak, birbirini tamamlamak,

zusammenhalten arada tutmak [Verb], birbirine bağlı olmak,

zusammenhängen yan yana asmak [Verb], birbirine bağlı olmak, aralarında bağlantı olmak, ilişkili olmak, {birbirine} bağlı olmak, aralarında bir ilgi bulunmak,

zusammenklappen katlamak [Verb], kapamak [Verb], katlamak, bayılmak,

zusammenkleben birbirine yapıştırmak [Verb], birbirine yapışmak [Verb],

zusammenkneifen

zusammenkommen araya gelmek [Verb], toplanmak [Verb], buluşmak [Verb], bir araya gelmek, toplanmak, buluşmak,

zusammenkoppeln

sich zusammenkrampfen

sich zusammenkrümmen

zusammenlaufen koşuşmak [Verb], gruplar oluşturmak [Verb], birleşmek [Verb], çekmek [Verb], koşuşmak, üşüşmek, {yol/akarsu} birleşmek, {renk} birbirine girmek,
{kumaş} çekmek,

287
zusammenleben birlikte yaşama [Nomen], birlikte yaşamak,

zusammenlegen araya koymak [Verb], katlamak [Verb], değşirmek [Verb], bir araya koymak, {mektup vb.} katlamak, dürmek, birleştirmek, {para} toplamak, bir araya
koymak, toplamak,
zusammennehmen toplamak [Verb], kendini zaptetmek [Verb], toplamak, bir araya getirmek sich zusammennehmen toparlanmak, kendini toplamak, toplamak, de.
kendini toparlamak, kendini tutmak,
sich zusammennehmen kendini zaptetmek [Verb],

zusammenpacken toplamak [Verb], toparlamak [Verb],

zusammenpassen birbirine uymak [Verb], denk gelmek [Verb], uyuşmak [Verb], birbirine uymak, uyuşmak, birbirine uymak, yakışmak,

zusammenprallen çarpışmak [Verb], çarpışmak, çarpışmak,

zusammenpressen sıkıştırmak [Verb],

zusammenraffen toplamak [Verb], kendisini toplamak [Verb],

zusammenrechnen toplamak [Verb],

zusammenrollen yuvarlamak [Verb], sarmak [Verb], dürmek [Verb], değşirmek [Verb], çöreklenmek [Verb],

sich zusammenrotten

zusammenrücken birbirine yaklaştırmak [Verb], birbirine yaklaştırmak, sıkıştırmak,

zusammenrufen araya getirmek [Verb], bir araya çağırmak, toplamak,

zusammenschlagen birbirine vurmak [Verb], çarpmak [Verb], yıkmak [Verb], paramparça etmek [Verb], birbirine vurmak, paramparça etmek, katlamak, dayak atmak,
paramparça etmek,
sich zusammenschliessen

zusammenscmelzen

zusammenschneiden

zusammenschrumpfen büzüşmek [Verb], buruşmak [Verb], daralmak, ufalmak, büzülmek, buruşmak, büzülmek, buruşmak,

zusammenschweissen

288
zusammensetzen araya getirmek [Verb], bir araya getirmek, birbirine geçirmek, monte etmek sich zusammensetzen yan yana oturmak, baş başa vermek sich
zusammensetzen aus -den oluşmak, ibaret olmak, bir araya getirmek, bírleştirmek, de. oluşmak {aus, -den},
sich zusammensetzen

zusammensinken çökmek [Verb], yığılmak [Verb],

sich zusammensparen

zusammenspielen

zusammenstecken

zusammenstehen yan yana durmak [Verb], destek almak [Verb],

zusammenstellen araya koymak [Verb], bir araya getirmek, düzenlemek, derlemek, bir araya getirmek, derlemek, düzenlemek,

zusammenstimmen birbirini tutmak [Verb],

zusammenstossen çarpışmak,

zusammenströmen akın etmek [Verb], üşüşmek [Verb],

zusammenstürzen çökmek [Verb], yıkılmak [Verb],

zusammensuchen derleyip toplamak [Verb],

zusammentragen toplamak [Verb],

zusammentreffen karşılaşma [Nomen], birbirine rastlamak [Verb], görüşmek [Verb], buluşmak [Verb], çatmak [Verb], çatışmak, aynı zamana rastlamak, buluşmak,
karşılaşmak, tesadüf etmek, çatışmak, aynı zamana rastlamak, buluşmak, karşılaşmak,
zusammentreiben araya toplamak [Verb],

zusammentreten toplanmak [Verb], birleşmek [Verb],

zusammenwachsen iç içe kaynaşmak [Verb], iç içe kaynaşmak,

zusammenwirken etkili olmak [Verb],

zusammenzählen toplamak [Verb], toplamak, yekün almak, toplamak,

289
zusammenziehen sıkıştırmak [Verb], toplamak, sıkıştırmak, daraltmak, büzmek sich zusammenziehen toplanmak, {kumaş} daralmak, çekmek, toplamak, de. büzülmek,
çekmek,
zusammenzucken

zuschicken göndermek [Verb], göndermek, yollamak, göndermek, yollamak, göndermek, yollamak,

zuschieben sürerek kapamak [Verb], doğru itmek [Verb],

zuschiessen

zuschlagen kapamak [Verb], vurmak [Verb], atmak [Verb], çivilemek [Verb], {kapı vb.} çarparak kapatmak, {top} vurmak, {müzayedede} malı en yüksek fiyatı
verene bırakmak, {kapı vb.} çarparak kapanmak, vurmak, vurmak, çarpmak, vurmak, çarpmak,
zuschliessen kilitlemek,

zuschneien karla kaplanmış [Verb],

zuschnüren iple bağlamak [Verb], iple bağlamak,

zuschrauben vidalamak [Verb], vidalamak, vidalayarak kapamak, vidalayarak kapamak,

zuschreiben geçirmek [Verb], suçlamak [Verb], yüklemek, üstüne atmak, atfetmek, hesabına geçirmek, hesaba geçirmek, üzerine almak,

zuschütten doldurmak [Verb], kapamak [Verb], {çukur} doldurmak,

zusehen seyretmek [Verb], yapılmasını sağlamak [Verb], beklemek [Verb], seyretmek, dikkat etmek, seyretmek, bakmak, dikkat etmek,

zusetzen eklemek [Verb], katmak [Verb], katmak, eklemek, sıkboğaz etmek, üstüne varmak, rahatsız etmek, katmak, eklemek, sıkıştırmak, rahatsız etmek, ilave
etmek, katmak, karıştırmak,
zusichern sağlamak [Verb], garanti etmek, temin etmek, garanti etmek, temin etmek,

zuspielen pas vermek [Verb], pas vermek,

zuspitzen sivriltmek [Verb], sivriltmek, yontmak sich zuspitzen ciddileşmek, kritikleşmek, de. ciddileşmek, kritikleşmek,

zusprechen bir hakkı tanımak [Verb], verilmesini hükmetmek [Verb], {bir hakkı} tanımak, vermek jdm Trost zusprechen teselli vermek jdm Mut zusprechen
cesaret vermek dem Essen zu sprechen çok yemek dem Alkohol zusprechen çok içmek, avutmak, yüreklendirmek, cesaret vermek, {hak, yetki vs.}
tanımak,
zustecken iğnelemek [Verb],

290
zustehen ait olmak [Verb], {yapılması, gerçekleştirilmesi vb.} birinin hakkı olmak, onun görevi olmak, ait olmak,

zusteigen

zustellen barikat yapmak [Verb], teslim etmek [Verb], bildirmek [Verb], değirmek [Verb], {posta} teslim etmek, tebliğ etmek, teslim etmek, vermek,

zusteuern para eklemek [Verb],

zustimmen muvafakat etmek [Verb], uygun görmek, razı olmak, muvafakat etmek, uygun görmek, onaylamak,

zustopfen tıkayarak kapamak [Verb],

zustossen başına gelmek,

zustreben gayret etmek [Verb],

zustürmen

zuteilen tahsis etmek [Verb], yanına etmek [Verb], dağıtmak, üleştirmek, tayınlamak, tahsis etmek, ayırmak, tahsis etmek, ayırmak, tahsis etmek,

zutrauen güven [Nomen], itimat [Nomen], yapabileceğine inanmak, {birinden} beklemek, güven, itimat, yapabileceğine inanmak, güven,

zutreffen doğru olmak [Verb], doğru olmak, geçerli olmak, doğru olmak, doğru çıkmak, isabetli olmak,

zutreiben doğru sürmek [Verb],

zutrinken onuruna içmek [Verb], sağlığına içmek, şerefine içmek, sağlığına içmek, kadeh kaldırmak,

zuvorkommen önünü almak [Verb], önünü önlemek [Verb], {birinden} önce davranmak, önlemek, önünü almak, birinden önce davranmak,

zuwachsen büyümek [Verb], {yara} kapanmak,

zuwandern göçmen olarak yerleşmek etw zuwege bringen {bir şeyi} başarmak, sonunu getirmek,

zuweisen havale etmek [Verb], havale etmek, tahsis etmek, ayırmak, tahsis etmek,

zuwenden çevirmek [Verb], döndürmek [Verb], vermek [Verb], çevirmek, döndürmek, yöneltmek, {ödül/hediye} vermek, çevirmek, yöneltmek, çevirmek,
yöneltmek,
sich zuwenden

291
zuwerfen öpücük göndermek [Verb], doldurmak [Verb], bakışlar atmak [Verb], {birine} atmak, {çukur} doldurmak, {kapı} şiddetle kapamak,

zuwiderhandeln muhalefet etmek [Verb], aykırı davranmak, karşı çıkmak, ihlal etmek einem Gesetz zuwiderhandeln kanunu çiğnemek,

zuwiderlaufen aykırı olmak,

zuwinken işaret etmek [Verb], el sallamak,

zuzahlen üstüne saymak [Verb], hesaba katmak [Verb], ek ödeme yapmak,

zuziehen {perde} kapamak, {düğüm} sıkıştırmak, başka yerden gelip yerleşmek sich zuziehen {hastalık} yakalanmak, tutulmak, uğramak, kapamak, örtmek,
çekmek, de. {hastalık, vb.} yakalanmak, tutulmak, uğramak, kapamak, örtmek, çekmek,
sich zuziehen

zwängen içine tıkmak [Verb], tıkıştırmak [Verb], sıkıştırmak, tıkıştırmak sich durch die Menge zwängen kalabalıkta ite kaka ilerlemek, sıkıştırmak, tıkıştırmak,

zweckentfremden

zeifeln

zwingen yapmaya zorlamak [Verb], başarmak [Verb], zorlamak, mecbur etmek, zorlamak, zorlamak,

zwinkern göz kırpıştırmak,

zwirbeln sıvazlamak [Verb], sakalı [Verb],

zwischenlanden

zwitschern cıvıldama [Nomen], cıvıldaşma [Nomen], ötmek [Verb], cıvıldamak [Verb], cıvıldaşmak [Verb], cıvıldamak, şakımak, ötmek, cıvıldamak, ötmek,

292

You might also like