Professional Documents
Culture Documents
abandonnieren bırakmak,
abarbeiten çalışarak ödemek [Verb], tamamlamak [Verb], kullanarak aşındırmak, çalışmakla yormak, kendini ölesiye yormak, çabalamak,
abbauen işten çıkarmak [Verb], parçalarına ayırmak [Verb], işletmek [Verb], küçültmek [Verb], sökmek, demonte etmek, {maden} çıkarmak, işletmek, tasfiye
etmek, parçalamak, azaltmak, tasfiye etmek, {makine} sökmek, {maden} işletmek, sökmek, azaltmak, ayrıştırmak, indirgemek,
abbeissen ısırarak koparmak {bir parçasını},
abberufen azletmek [Verb], geri çağırmak, geri çağırmak, geriye çağırmak, azletmek, görevden alınmak, Allahın rahmetine kavuşmak, azletmek, almak,
abbestellen geri almak [Verb], {siparişi} iptal etmek, siparişi iptal etmek, aboneyi kesmek,
abbezahlen tamamiyle ödemek [Verb], taksitle ödemek, tamamiyle ödemek, taksitle ödemek,
abbiegen eğmek [Verb], korunmak [Verb], sözü değiştirmek [Verb], yoldan sapmak, eğmek, bükmek, korunmak, savuşturmak, bükmek, yolunu değiştirmek,
sapmak, Buradan sapılır, sola sapmak,
abbilden resmini çıkarmak [Verb], resmini çıkarmak, kopyasını çıkarmak, kopyasını çıkarmak, portresini yapmak, resmini çizmek, kopyalamak,
abbinden çözmek [Verb], sütten kesmek [Verb], sertleştirmek [Verb], sökmek, çözmek, donmak{çimento}, çile bağlamak,
abblättern yapraklarını dökmek [Verb], yaprak dökmek, pul pul olmak, kavlamak, kalkmak, sayfaları çevirmek,
abblenden ışığı körletmek [Verb], kısaları yakmak, oto. {far} kısaları yakmak, kısa farları yakmak, ışığı kesmek,
abbrechen ayırmak [Verb], bozmak [Verb], sökmek [Verb], yıkmak [Verb], dinmek [Verb], koparmak, {ev} yıkmak, {çadır} sökmek, {konuşmayı} kesmek, kırmak,
koparmak, yıkmak, {ilişki vs.} kesmek, {oyun vs.} yarıda bırakmak, kesmek, kırmak, koparmak, kopmak, bırakmak, kesmek, yıkmak,
abbrennen tamamıyla yakmak [Verb], ateşlemek [Verb], yakıp yok etmek, kül haline getirmek, yanıp kül olmak, tümüyle yanmak, kül olmak, yakmak, kül haline
getirmek, yakmak, yanmak,
abbringen uzaklaştırmak [Verb], satmak [Verb], modadan kaldırmak [Verb], vazgeçirmek, caydırmak, vazgeçirmek, alıkoymak, bildiğinden şaşmamak, birşey
üzerinde ısrarla durmak,
abbröckeln çözülmek [Verb], azalmak [Verb], ufalanmak, parçalanmak, çözülmek, çözülmek, parçalara ayrılmak, ufalanmak, azalmak, fiyatların yavaş yavaş
inmesi,
abbuchen hesaptan indirmek [Verb], {hesaptan} düşmek, indirmek, hesaptan indirmek, kaydetmek,
1
abbürsten fırçalamak [Verb], fırçalayarak temizlemek, fırçalamak,
abchecken
abdanken istifa etmek [Verb], feragat etmek [Verb], istifa etmek, ayrılmak, {tahttan} feragat etmek, tahttan çekilmek, istifa etmek, çekilmek, ayrılmak, istifa
etmek, ayrılmak, saltanatı terk etmek,
abdecken örtüyü kaldırmak [Verb], derisini yüzmek [Verb], örtüsünü kaldırmak, {sofrayı} kaldırmak, üstünü açmak, sofrayı kaldırrnak, kapağını açmak, örtüsünü
almak,
abdichten tıkamak [Verb], contalamak, salmastra salmak, kalafatlamak, sızdırmaz duruma getirmek, sızmasını önlemek, kalafat etmek,
abdrängen püskürtmek [Verb], ayırmak [Verb], uzaklaştırmak, püskürtmek, yana doğru çekilmeye mecbur etmek, püskürtmek, ayırmak,
abdrehen büküp çıkarmak [Verb], kapamak [Verb], çevirmek [Verb], {gaz, ışık} kapamak, {film} çekmek, çevirmek, rota değiştirmek jdm den Hals abdrehen
{buhar vb.} kısmak, stop ettirmek, durdurmak, kesmek, kısmak, azaltmak, {musluk} kapamak, {ışık} söndürmek, kapatmak, kesmek, torna etmek,
çevirmek,
abdrucken basmak [Verb], tetiğini çekmek [Adjektiv], kucaklamak [Verb], basmak, yayımlamak, tabetmek, ateş etmek, tetiği çekmek, kucaklamak sich abdrü iz
bırakmak, basmak, basmak, tabetmek, damgalamak, suretini almak,
abdrücken basmak [Verb], tetiğini çekmek [Adjektiv], kucaklamak [Verb], basmak, yayımlamak, tabetmek, ateş etmek, tetiği çekmek, kucaklamak sich abdrü iz
bırakmak, basmak, basmak, tabetmek, damgalamak, suretini almak,
sich abdrücken
sich abduschen
abebben çekilmek [Verb], yatışmak [Verb], çekilmek, çekilmek, yatışmak, dinmek, hızı geçmek,
aberkennen hakkı tanımamak [Verb], inkar etmek [Verb], mahkeme kararıyla mahrum etmek, inkâr etmek, reddetmek, vatandaşlıktan çıkarmak, kaldırmak,
abfahren hareket etmek [Verb], inmek [Verb], ölmek [Verb], kalkmak, gitmek, hareket etmek, aşındırmak, eskitmek, ezmek, çiğnemek, {bilet} kullanmak, {taşıt}
kalkmak, hareket etmek, hareket etmek, kalkmak,
abfallen düşmek [Verb], ayrılmak [Verb], çözülmek [Verb], düşmek, dökülmek, ayrılmak, terk etmek, düşmek, dökülmek, düşmek, azalmak, inmek, dökülmek,
abfangen yakalamak [Verb], alıkoymak [Verb], yakalamak, payanda vurmak, kontrol altına almak, yakalamak, tevkif etmek, desteklemek, payanda vurmak,
yarmayı durdurmak,
abfassen yazmak [Verb], yakalamak [Verb], yazmak, kaleme almak, düzenlemek, tanzim etmek, tutuklamak, yazıya dökmek, kaleme almak, tanzim etmek,
formüle etmek, telif etmek,
2
abfertigen yollamak [Verb], muamele etmek [Verb], gönderme işlemini yapmak, müşteriye bakmak jdn kurz abfertigen başından savmak, ilgi göstermemek,
yollamak: hizmet etmek, göndermek, yollamak, sevk etmek, hizmet etmek,
abfinden tazminat vermek [Verb], uyuşmak [Verb], zararını ödemek, tazminat vermek sich mit jdm abfinden birisiyle uyuşmak, geçinmek, memnun etmek,
tatmin etmek, tazminat vermek, de. anlaşmak, uzlaşmak, tatmin etmek, gönlünü yapmak, hakkını ödemek, tazminat vermek, katlanmak, razı olmak,
yetinmek, alışmak, tazminat vermek, tazmin etmek,
sich abfinden katlanmak, razı olmak, yetinmek, alışmak,
abfliegen havalanmak [Verb], uçmak [Verb], {uçak} havalanmak, kalkmak, {yolcu} uçmak, {uçak} kalkmak, havalanmak, havalanmak, kalkmak,
abfragen sorguya çekmek [Verb], soruşturmak, sorarak bilgi edinmek, soruşturmak, {bir dersi} anlattırmak, soruşturmak, söyletmek, anlattırmak,
abführen hapse göndermek [Verb], ishal vermek [Verb], ödemek [Verb], götürmek, ödemek, müshil etkisi yapmak, götürmek, ödemek, götürmek, nakletmek,
ödemek, ishal vermek, uzaklaştırmak,
abfüllen boşaltmak [Verb], boşaltmak, şişelemek, şişelere doldurmak, boşaltmak, şişelere doldurmak,
abgeben vermek [Verb], teslim etmek [Verb], vazgeçmek [Verb], ilgilenmek [Verb], meşgul olmak [Verb], teslim etmek, vermek, pas vermek, {görev}
vazgeçmek, terk etmek, ateş etmek, {oy} vermek, {hüküm} vermek sich abgeben mit uğraşmak, meşgul olmak, vermek, teslim etmek, bırakmak, terk
etmek, vermek, teslim etmek,
sich abgeben ilgilenmek [Verb], meşgul olmak [Verb],
abgehen gitmek [Verb], gevşemek [Verb], sürümü olmak [Verb], indirilmek [Verb], geçmek [Verb], gitmek, ayrılmak, çıkmak, {mal} satılmak, gitmek, {bebek}
ölmek, {düğme vb} çıkmak, kopmak, {yol} kollara ayrılmak, eksik olmak, noksan olmak sich nichts abgehen lassen hiçbir eksiği olmamak, kalkmak,
hareket etmek, {mektup, vb.} gönderilmek, yollanmak, {yol} ayrılmak, {düğme, vb.} kopmak çıkmak, çıkmak,
abgewinnen elinden kazanmak [Verb], hoşlanmak [Verb], elinden kazanmak, elde etmek, hoşlanmak,
abgrenzen sınırlandırmak [Verb], sınır çizmek, sınırlandırmak, tahdit etmek, belirlemek, tayin etmek, sınırlamak, sınırlandırmak,
abhaken çengelden çıkarmak [Verb], işaret koymak [Verb], çengelden çıkarmak, asılı şeyi indirmek, işaret koymak, çengelden çıkarmak, işaret koymak,
puvantaj yapmak,
abhalten alıkoymak [Verb], yapmak [Verb], yapmak, düzenlemek jdn von etw abhalten birini bir şeyden alıkoymak, engellemek, mâni olmak, yoklama yapmak,
uzak tutmak: engel olmak, düzenlemek, uzak tutmak, engel olmak, düzenlemek, mani olmak, yaptırmak, yapmak, ders vermek, karadan açık kalmak,
3
abhandeln görüşmek [Verb], pazarlık etmek [Verb], {konu} görüşmek, ele almak, pazarlık etmek abhanden kommen kaybolmak, yitmek, müzakere etmek,
pazarlıkla fiyatını indirmek, müsait bir fiyattan satın almak,
abhängen bağlı olmak [Verb], bağlantıyı kesmek [Verb], çengelden çıkarmak, yerinden indirmek, bağlantıyı kesmek, bağlı olmak, tabi olmak, {asılı bir şeyi}
yerinden indirmek, bağlı olmak {von, -e}, asılı bir şeyi indirmek, bir şeye bağlı olmak, telefonu elinealmak, bayatlamak, birşeye, birine bağlı olmak, tabi
olmak, birinin elinde olmak,
abhärten sağlamlaştırmak [Verb], alışmak [Verb], sağlamlaştırmak, dayanıklılığını artırmak sich abhärten alışmak, dayanıklılığı artmak, alıştırmak, dayanıklı
yapmak, sertleştirmek, alıştırmak,
abhauen cezim [Nomen], kesip indirmek [Verb], uzaklaşmak [Verb], cezmetmek [Verb], kesmek, budamak, sıvışmak, kirişi kırmak, tüymek, defolmak, kesmek,
kd. tüymek, sıvışmak, kesmek, biçmek, budamak, sıvışmak, balta ile kesmek, defolmak,
abheben kaldırmak [Verb], kağıt kesmek [Verb], kaldırmak, {kâğıt} kesmek, {para} çekmek, {uçak} havalanmak, kalkmak sich abheben iyice belirmek, kaldırmak,
bankadan para çekmek, kesmek, iyice belirmek, ayırt edilebilmek, kontrast teşkil etmek, kaldırmak, çekmek,
sich abhetzen koşarak yorulmak, aceleye gelmek,
abholen gidip almak [Verb], gidip almak, alıp getirmek, alıp götürmek, {istasyon vb.`de} karşılamak, gidip getirmek, almaya gelmek, gidip getirmek, almaya
gelmek, alıp götürmek, karşılamak, toplamak, evinde yakalamak, toplamak, teslim almak,
abholzen orman açmak [Verb], orman açmak, ormanın ağaçlarını kesmek, bütün ağaçlarıkesmek,
abhören dinleyerek öğrenmek [Verb], sorguya çekmek [Verb], bilgisini yoklamak, kulak misafiri olmak, gizlice dinlemek, {öğrenciye ders} anattırmak, hir
konuşmayı {giziice} dinlemek, gizlice dinlemek, söyletmek, anlattırmak, izinsiz dinlemek, gizli dinlemek, izinsiz dinleme, gizli dinleme,
abjagen koşturarak yormak [Verb], elinden almak [Verb], koşturarak yormak, elinden almak, elinden kapmak,
abkapseln içine kapanmak, inzivaya çekilmek, kabuğuna çekilmek jdm etw abkaufen birinden bir şey satın almak,
abkassieren
abkehren süpürmek [Verb], yüz çevirmek [Verb], süpürmek, yüz çevirmek sich abkehren yüz çevirmek, ilgilenmek, süpürmek, yüz çevirmek, başka tarafa
dönmek, vazgeçmek,
abklingen hafiflemek [Verb], azalmak [Verb], yavaş yavaş kaybolmak, giderek azalmak, uzanarak kaybolmak, gittikçe azalmak,
abknöpfen düğmeyi çözmek [Verb], düğmelerini çözmek jdm etw abknöpfen birinden bir şey koparmak, sızdırmak, düğmelerini çözmek, düğmelerini çözmek,
para sızdırmak, hile ile elde etmek,
abkommandieren ifraz etmek [Verb], ifraz etmek, bir işe, bir vazifeye tayin etmek,
4
abkommen anlaşma [Nomen], sözleşme [Nomen], ayrılmak [Verb], serbest kalmak [Verb], modadan düşmek [Verb], çavmak [Verb], uzaklaşmak, ayrılmak von
der Straße abkommen yoldan ayrılmak von einem Plan abkommen bir plandan vazgeçmek, anlaşma, uzlaşma, sözleşme, kontrat, uzaklaşmak,
ayrılmak, konudan ayrılmak, uzmanlaşma, anlaşma, anlaşma, uzlaşma, itilaf, anlaşma, kontrat, sözleşme, genel anlaşma, genel sözleşme,
abkratzen kazıyarak çıkarmak [Verb], kazımak, raspalamak, nalları dikmek, kuyruğu titretmek, mortoyu çekmek, tahtalı köyü boylamak, kazımak, kd. ölmek,
gebermek, kazımak, kazıyıp çıkarmak, cızlamı çekmek, gebermek,
abkühlen serinlendirmek [Verb], hafifletmek [Verb], soğumak [Verb], soğutmak, serinletmek sich abkühlen soğumak, serinlemek, soğutmak, serinletmek, de.
soğumak, serinleşmek, soğutmak, serinletmek, serinlendirmek, hafifletmek, gevşetmek, teskin etmek,
abkürzen kısaltmak [Verb], indirmek [Verb], kısaltmak den Weg abkürzen kestirmeden gitmek, kısaltmak,
abladen boşaltmak [Verb], ödemek [Verb], boşaltmak, tahliye etmek, yükünü boşaltmak, boşaltma, tahliye,
ablagern çökelti bırakmak [Verb], depo etmek [Verb], çökelmek [Verb], tortu bırakmak, depo etmek sich ablagern çökelmek, dibine çökelmek,
ablassen akıtmak [Verb], hareket ettirmek [Verb], satmak [Verb], dinmek [Verb], boşaltmak, akıtmak, salmak, {fiyat} indirim yapmak von etw ablassen bir
şeyden vazgeçmek, {su, vb.} akıtmak, çıkarmak, vazgeçmek, bırakmak, boşaltmak, aşağı indirmek, suyun akmasını indirmek, vazgeçmek, ısrar
etmemek, el çekmek, fiyattan indirmek, satmak, hareket işaretini vermek, yapılan hatayı artıktekrar etmemek,
ablaufen dolaşmak [Verb], geçmek [Verb], bitmek [Verb], akmak [Verb], akmak, geçmek, cereyan etmek, {süresi} bitmek, dolmak, aşındırmak, eskitmek,
dolaşmak, akmak, {olay} olmak geçmek, günü dolmak, bitmek, akmak, geçmek, günü dolmak, cereyan etmek, startyapmak {Spor}, bitmek, günü
dolmak, dolaşmak, aşındırmak,
ablegen çıkarmak [Verb], bırakmak [Verb], başarmak [Verb], dosyalamak [Verb], {yere} koymak, bırakmak, {giysi} çıkarmak, {alışkanlık} kurtulmak, tanıklık
etmek, ifade vermek, {sınava} girmek, çıkarmak, bırakmak, {sınav} vermek, çıkarmak, katlamak, sınav vermek, bırakmak, bir yerekoymak, terketmek,
yemin etmek, hesap vermek, dosyaya, klasöre geçirmek, adamak,
ablehnen reddetmek [Verb], katılmamak [Verb], reddetmek, refüze etmek, geri çevirmek, kabul etmemek, reddetmek, kabul etmemek, reddetmek, kabul
etmemek, mazeret beyan etmek, reddetmek, kabul etmemek,
ableiten yolunu değiştirmek [Verb], yönünü değiştirmek, sonuç çıkarmak, türetmek, çevirmek, döndürmek, sonuç çıkarmak, yolunu değiştirmek, çevirmek,
döndürmek, yolunu akıtmak, türevini almak, çıkarmak, çıkarmak,
ablenken yolundan çevirmek [Verb], oyalamak [Verb], avundurmak [Verb], yolundan çevirmek, yönünü değiştirmek, saptırmak, oyalamak, avutmak, konuyu
değiştirmek, yolundan çevirmek, saptırmak, dikkatini başka yöne çevirmek, yolundan çevirmek, yön değiştirmek, saptırmak, oyalamak, nazarı dikkatin
çevrilmesine neden olmak, kaldırmak{Verdacht},
ablesen ayıklamak [Verb], kağıttan okumak [Verb], okumak, okumak, toplamak, gizlice okuyarak kopya etmek, gözlerinden okumak, ifade edilmemiş bir
arzuyu derhal yerine getirmek,
ableugnen inkar etmek [Verb], kabul etmemek [Verb], yadsımak, inkâr etmek, inkar etmek, tekzip etmek, yalanlamak,
abliefern teslim etmek [Verb], teslim etmek, vermek, teslim etmek, vermek, teslim etmek, vermek, teslim etmek,
5
ablocken sır çalmak [Verb], yaltaklanarak elde etmek, sır çalmak,
ablösen nöbet değiştirmek [Verb], serbest bırakmak [Verb], ayırmak, {deri vb.} soymak, görevini devralmak, {nöbet} değiştirmek, ayırmak, çözmek.: ask.
nöbet değiştirmek, yerine geçmek, nöbet değiştirmek, ayırmak, çözmek, derisini yüzmek, geri vermek, itfa etmek, bedel vermek, çözülmek, pul pul
olmak, yerine geçmek, nöbet değiştirmek, ayırmak, yerine geçmek,
abmachen çıkarmak [Verb], anlaşmak [Verb], halletmek [Verb], çıkarmak, {yemiş} toplamak, koparmak, devşirmek, anlaşmak, sözbirliği etmek, çözmek,
koyuvermek, çıkarmak, kararlaştırmak, çözmek, çıkarmak, kararlaştırmak, almak, kaldırmak, toplamak, koparmak, devşirmek, halletmek, tesviye
etmek, dostça uyuşmak, anlaşmak,
abmagern zayıflamak [Verb], cılızlaşmak [Verb], zayıflamak, kilo vermek, cılızlaşmak, zayıflamak, sıskalaşmak, zayıflamak, kilo kaybetmek,
abmarschieren yürüyüşe geçmek [Verb], hareket etmek [Verb], yürüyerek uzaklaşmak, yürüyerek yola çıkmak, hareket etmek,
abmelden geri almak [Verb], ayrılacağını bildirme [Verb], {emir, sipariş, vb.} iptal etmek, bozmak, geri almak jdn bei der Polizei abmelden polise ayrılacağını
bildirmek sich abmelden ayrılacağını bildirmek, otelden ayrılmak, {okulu, işi vs.} bırakacağını bildirmek, daha önceki bir şeyi {emir, sipariş, haber vs.}
geri almak, poliste ikamet kaydını sildirmek, öğrencinin kaydını sildirmek,
abmontieren sokmak [Verb], demonte etmek, sökmek, sökmek, demonte etmek, sökmek, demonte etmek, demontaj etmek,
abnehmen almak [Verb], kaldırmak [Verb], satın almak [Verb], cılızlaşmak [Verb], kaldırmak, çıkarmak, {para} almak, satın almak, azaltmak, yemin ettirmek,
teslim almak, inanmak, yutmak, yemek, üzerine almak, azalmak, kilo kaybetmek, zayıflamak, almak, çıkarmak, kaldırmak, azalmak, zayıflamak, almak,
çıkarmak,
abnutzen kullanarak eskitmek [Verb], kullanarak eskitmek [Verb], eskitmek, yıprandırmak, aşındırmak, aşınmak, aşındırmak, yıpratmak, eskitmek, aşınmak,
yıpranmak, eskimek, aşınmak, eskimek, yıpranmak,
abonnieren abone olmak [Verb], abone olmak, abone olmak, abone olmak, abone olmak,
sich abplagen nefsine eziyet etmek, kendini yorup durmak, pala çalmak,
abprallen sıçramak [Verb], fırlamak [Verb], çıvmak [Verb], geri sıçramak, sekmek, çavmak, çıvmak, sıçramak, fırlamak, tepmek,
sich abquälen
abraten yapmamasını tavsiye etmek, uyarmak, yapmamasını öğütlemek, vazgeçirmeye çalışmak, caydırmak, yapmamasını tavsiye etmek,
6
abräumen boşaltmak [Verb], çöküntü kaldırmak [Verb], kaldırmak, temizlemek sich abreagieren hırsı geçmek, kaldırmak, molozları kaldırmak, toplamak,
kaldırmak {Tisch},
abreagieren
abrechnen indirmek [Verb], denkleştirmek [Verb], hesaplaşmak [Verb], hesaptan düşmek, hesap görmek, hesaplaşmak, hesaptan düşmek, hesaplaşmak,
hesaptan düşmek, hesaplaşmak, hesaplaşmak, ödeşmek,
abreisen yola çıkmak [Verb], seyahate başlamak [Verb], koparmak [Verb], yıkmak [Verb], eskitmek [Verb], bitmek [Verb], gitmek, yola çıkmak, hareket etmek,
{ev} yıkmak, sökmek, koparmak, yolculuğa çıkmak, hareket etmek, hareket etmek, kalkmak, yola çıkmak, sökmek, kırmak, çıkarmak, ayırmak,
koparmak, yırtmak, kesilmek, bitmek,
abreissen yırtmak, koparmak, kopmak, yırtılmak,
abreiten yormak [Verb], atla geçmek [Verb], yormak {Pferd}, atla geçmek, atla dolaşmak, atma uzaklaşmak,
abrichten düzenlemek [Verb], eğitmek [Verb], yetiştirmek, terbiye etmek, düzeltmek, planya etmek, düzlemek, terbiye etmek,
abrollen açmak [Verb], nakletmek [Verb], yollamak [Verb], açmak, yaymak, sargı açmak, sermek, nakletmek {Fahrzeuge}, aşağı yuvarlanmak, hareketetmek,
geçmek, göz önünde cereyan etmek, birbirini takip etmek,
abrücken hareket etmek [Verb], uzaklaşmak [Verb], bulunduğu yerden ayırmak, uzaklaştırmak, geriye çekmek, ayrılmak, çekilmek, uzaklaşmak, hareket etmek,
abrufen geri çağırmak [Verb], geri çağırmak, gönderilmesini emretmek, çağırmak, gönderilmesini emretmek, hareketini yükseksesle bildirmek, bankadan
çekmek, bir işten geri çağırmak, istemek, talep etmek,
abrunden yuvarlaklaştırmak [Verb], tamamlamak [Verb], yuvarlaklaştırmak, yuvarlatmak, keskin köşeleri kırmak, yuvarlak hesap yapmak, yemeğe çeşni katmak,
abrüsten silahsızlandırmak [Verb], silahsızlanmak, silåhsızlanmak, bina iskelesini sökmek, silahsızlanmak, silahları azaltmak, teçhizatını kaldırmak,
abrutschen kaymak [Verb], ahlakça bozulmak [Verb], kaymak, yana kaymak, aşağı kaymak, hareket etmek, gitmek, eski seviyesine göre kötüye gitmek {Schüler},
yolunu sapıtmak,
absagen reddetmek [Verb], özür dilemek [Verb], kesmek [Verb], işinden çıkarmak [Verb], reddetmek, olmayacağını bildirmek, testere ile kesmek, reddetmek,
iptal etmek, reddetmek, iptal etmek, geri almak, vazgeçmek, tövbe etmek, iptal etmek,
absägen reddetmek [Verb], özür dilemek [Verb], kesmek [Verb], işinden çıkarmak [Verb], reddetmek, olmayacağını bildirmek, testere ile kesmek, reddetmek,
iptal etmek, reddetmek, iptal etmek, geri almak, vazgeçmek, tövbe etmek, iptal etmek,
abschaffen ortadan kaldırmak [Verb], yol vermek [Verb], kaldırmak, lağvetmek, feshetmek, kaldırmak, iptal etmek, feshetmek, kaldırmak, iptal etmek,
lağvetmek, feshetmek, bertaraf etmek, ıslah ve tensik etmek, işten çıkarmak, yol vermek, kaldırmak, feshetmek,
abschälen kabuğunu soymak [Verb], soyma, soyulmak,
abschalten kulak vermemek [Verb], elektrik akımını kesmek, kapamak, kulak asmamak, kesmek, kapamak, akımı kesmek, artık dikkat etmemek, kulak asmak,
abschätzen değer biçmek [Verb], tahmin etmek [Verb], kestirmek, tahmin etmek, takdir etmek, değer biçmek, tahmin etmek, tahmin etmek, takdir etmek,
7
abschauern
abschicken göndermek [Verb], yollamak [Verb], yollamak, göndermek, göndermek, yollamak, göndermek, yollamak, ifraz etmek {mil.},
abschieben uzaklaştırmak [Verb], iterek uzaklaştırmak, sınır dışı etmek, sürmek, uzaklaştırmak, ite ite yerinden sürmek, başkasının sırtına yüklemek, üstünden
atmak, yurt dışına sürmek, hareket etmek, gitmek, savuşmak, palamarı çözmek, sınırdışı etmek, ülkeden sürmek,
abschiessen
abschirmen maskelemek [Verb], korumak [Verb], korumak, {ışık} karartmak, maskelemek, örtmek {Licht}, emniyet altına almak,
abschlagen cezim [Nomen], kesip koparmak [Verb], reddetmek [Verb], püskürtmek [Verb], cezmetmek [Verb], başını uçurmak, reddetmek, kabul etmemek,
püskürtmek, defetmek, püskürtmek, geri atmak, reddetmek, püskürtmek, geri atmak, reddetmek, vurup kesmek {Baum,Kopf usw}, işemek, fiyatı
indirmek,
abschleppen sürükleyip götürmek [Verb], yedeğe almak, yedekte götürmek, başka bir vasıta ile yerinden alıp götürmek {Auto}, yedeğe almak, ağır bir yük taşıyarak
kendine eziyet etmek,
abschliessen kilitlemek, bitirmek, {biriyle} anlaşmak, sözleşmek,
sich abschminken
abschneiden cezim [Nomen], kesmek [Verb], ayırmak [Verb], cezmetmek [Verb], kesmek gut abschneiden iyi sonuca ulaşmak schlecht abschneiden kötü sonuca
ulaşmak, kesip koparmak, kesmek, kesip koparmak, kesip çıkarmak, kırmak {Hoffnung}, bir neticeyi elde etmek,
abschöpfen yağını almak [Verb], yağını almak, hepsini kullanmak, hepsini çektirmek, massetmek, soğurmak, tehsil etmek,
abschrauben vidasını sökmek [Verb], çevirip kaldırmak [Verb], vidasını sökmek, vidaları sökmek, çıkarmak, vidasını çıkarmak, vidalarını sökmek, çevirip kaldırmak
{Deckel},
abschrecken korkutmak [Verb], yıldırmak, caydırmak, vazgeçirmek, soğuk suya sokmak, korkutmak, yıldırmak, ani soğutma, şok soğutma, çeliğe su verme,
korkutmak,
abschreiben bakarak yazmak [Verb], kopya etmek [Verb], yazarak tükenmek [Verb], kopya etmek, temize çekmek, hesaptan düşmek, hesaptan çıkarmak, suretini
çıkarmak: kopya çekmek, amorti etmek, suretini çıkarmak, kopyalamak, bakarakyazmak, yazarak pürüzlendirmek {Feder}, temizeçekmek, hesaptan
indirmek, itfa etmek, bir vaadinyerine getirilemeyeceğini bildirmek, kaybetmişnazarıyla bakmak, gözden çıkarmak, amorti etmek, çıkarmak, kopya
etmek,
abschütteln silkmek [Verb], sarsmak [Verb], sallamak [Verb], silkmek,
abschwächen hafifletmek [Verb], zayıflamak [Verb], azaltmak, hafifletmek, zayıflatmak, gevşetmek sich abschwächen azalmak, hafiflemek, zayıflamak, gevşemek,
kuvvetten düşürmek, zayıflatmak, zayıflamak, hafifleştirmek, gevşetmek,
8
abschweifen ayrılmak [Verb], uzaklaşmak [Verb], istitrat etmek [Verb], çavmak [Verb], çivmek [Verb], konu dışına çıkmak, kavis şeklini vermek, yoldan uzaklaşmak,
abschwören yemin etmek [Verb], tövbe etmek, yemin etmek, tövbe etmek, vazgeçmek, tövbe etmek, vazgeçmek, dininden dönmek, yeminle inkar etmek,
absehen bakarak anlamak [Verb], göz dikmek [Verb], kastetmek [Verb], göz koymak [Verb], hesaba katmamak [Verb], sonunu görmek, bakarak sanatını
öğrenmek, kapmak, hesaba katmamak, nazarı dikkate almamak, sonunu görmek, kestirmek, gözle görmek {Ende}, gözlerinden maksadını okumak,
sarfınazar etmek, hesaba katmamak, nazarı dikkate almamak, bir tarafa bırakmak,
absenden göndermek [Verb], yollamak [Verb], yollamak, göndermek, sevk etmek, göndermek yollamak, göndermek, yollamak, sevk etmek, göndermek,
absetzen indirmek [Verb], işten çıkarmak [Verb], satmak [Verb], satırbaşı yapmak [Verb], durmak [Verb], yere indirmek, satmak, işten çıkarmak, tahttan
indirmek, durmak, ara vermek, çökeltmek, durmak, ara vermek, satırbaşı yapmak sich absetzen uzaklaşmak, çökelmek, yere indirmek, {şapka}
çıkarmak, görevinden almak, àra vermek, durmak, tie. {piyasaya} sürmek, satmak, çökelmek, sıyrılmak {Mil.},
absichern korumak, emniyete almak, korumak,
absondern ayırmak [Verb], çıkarmak [Verb], ayırmak, salgılamak, çıkarmak, ifraz etmek sich absondern inzivaya çekilmek, ayırmak, uzaklaştırmak, yalıtmak, hek.
salgılamak, ayırmak, ayırt etmek, yalıtmak, tecrit etmek, tecrit etmek, ayırmak,
abspalten ayırmak [Verb], ayırmak, ayırmak,
abspeisen
absperren kapamak [Verb], ayırmak [Verb], {yol vb.} kapamak, tıkamak, durdurmak, {kapı} kilitlemek, kapamak, tıkamak: kilittemek, {gaz, akım vs.} kesmek,
kapamak, kesmek, kapamak, kesmek,
abspielen dinletmek [Verb], çalmak, pas vermek sich abspielen olmak, vuku bulmak, cereyan etmek, sp. pas vermek, de. olmak, vuku bulmak,
abspringen atlamak sıçramak [Verb], çıvmak [Verb], aşağı sıçramak, kopmak, ayrılmak, çekilmek, atlamak, atlamak,
abspulen sağmak [Verb], elemek [Verb], yıkamak [Verb], çalkamak [Verb], durulamak, yıkamak, çalkamak, yıkamak, çalkalamak, sağmak, bobini boşaltmak,
abspülen sağmak [Verb], elemek [Verb], yıkamak [Verb], çalkamak [Verb], durulamak, yıkamak, çalkamak, yıkamak, çalkalamak, sağmak, bobini boşaltmak,
abstammen neşet etmek [Verb], soyundan gelmek, neslinden gelmek, türemek, soyundan gelmek, soyundan gelmek, soyundan çıkmak,
9
abstauben tozunu almak [Verb], çalmak [Verb], tozunu almak, aşırmak, araklamak, çalmak, tozunu almak, tozunu almak,
abstechen kesmek [Verb], hasmını yenmek [Verb], kesmek, boğazlamak, tezat oluşturmak einer Abstecher machen seyahat sırasında bir yerde kısa gezinti
yapmak, tutturmak, oymak, ocaktan erimiş madeni çekmek,
abstehen ayrı durmak [Verb], vazgeçmek [Verb], solmak [Verb], uzak durmak, vazgeçmek,
absteigen inmek [Verb], konaklamak [Verb], inmek, konaklamak, küme düşmek, inmek, inmek,
abstellen tarafa koymak [Verb], durdurmak [Verb], indirmek, yere koymak, park etmek, kapamak, durdurmak, stop etmek, söndürmek, indirmek, {motor vs.}
durdurmak, {radyo, lamba vs.} kapatmak, oto. park yapmak, durdurmak, kesmek, kapamak, park yapmak, bırakmak, durdurmak, kesmek, yere
koymak,
abstempeln marka koymak [Verb], damgalamak [Verb], damgalamak, damga vurmak,
absterben dumur [Nomen], yavaş yavaş ölmek [Verb], uyuşmak [Verb], ölmek, uyuşmak,
abstimmen oy vermek [Verb], oy vermek, rey vermek, akort etmek, uydurmak, ayarlamak, akort etmek, oya koymak, akort etmek, ayarlamak, renkleri
uyuşturmak, oy kullanmak, uyum sağlamak,
abstossen itmek, kötü etki bırakmak, tiksinti vermek,
abstreiten inkar etmek [Verb], inkâr etmek, yadsımak, yadsımak, inkär etmek, inkar etmek, itiraz etmek,
abstürzen yere düşmek [Verb], düşmek, düşmek, düşerek parçalanmak {u, ak}, düşmek,
sich abstützen
absuchen arayıp taramak [Verb], ayıklamak [Verb], arayıp taramak, köşe bucak aramak,
abtragen kaldırmak [Verb], yıkmak [Verb], eskitmek [Verb], borç ödemek [Verb], kazanç sağlamak [Verb], {toprak vb.} taşımak, kaldırmak, {ev} yıkmak, {giysi}
eskitmek, {borç} ödemek, {sofra} kaldırmak, sofra kaldırmak, eskitmek, {yavaş yavaş} ödemek,
abtreiben kovalamak [Verb], uzaklaştırmak [Verb], çocuk düşürmek [Verb], rotadan çıkarmak, çocuk düşürmek, rotadan çıkmak, sürükleyerek götürmek, kürtaj
yaptırmak, madenleri tasfiye etmek, defetmek, kovmak, aldırmak,
10
abtrennen ayırmak [Verb], ayırmak, söküp çıkarmak, ayırmak, söküp çıkarmak,
abtreten basmak [Verb], ayrılmak [Verb], çıkmak [Verb], aşındırmak, eskitmek, çamurunu silmek, devretmek, ayrılmak, çıkmak, aşındırmak, devir ve temlik
etmek, ayrılmak, istifa etmek, temlik etmek, istifa etmek, çekilmek,
abtrockenen
abtun çıkarmak [Verb], öldürmek [Verb], bırakmak [Verb], çıkarmak, çıkartmak, bırakmak, başından savmak, önemsiz göstermek, çıkarmak, hayvanı
öldürmek veya elden çıkarmak, bitirmek, reddetmek, terk etmek,
abverlangen istemek [Verb], geri almak [Verb], talep etmek, istemek,
abwälzen yuvarlamak,
abwarten sonu beklemek [Verb], beklemek, kollamak, gözetmek, sonunu beklemek, sabırla beklemek,
sich abwechseln
abwehren geri püskürtmek [Verb], kabul etmemek [Verb], önlemek, mâni olmak, çelmek, savuşturmak, püskürtmek, defetmek, defetmek, savuşturmak,
savuşturmak, savunmak, müdafaa etmak, korunmak,
abweichen ıslatarak ayırmak [Verb], yumuşayarak ayrılmak [Verb], uzaklaşmak [Verb], çavmak [Verb], çivmek [Verb], sapmak, uzaklaştırmak, ayrılmak,
püskürtmek, defetmek, ayrılmak, uzaklaşmak, sapmak, sapmak, uzaklaşmak, sapmak, farklı olmak,
abweisen reddetmek [Verb], püskürtmek [Verb], reddetmek, geri çevirmek, kabul etmemek, reddetmek, geri çevirmek, reddetmek, kabul etmemek,
abwenden çevirmek [Verb], ayırmak [Verb], çevirmek, önüne geçmek, mâni olmak sich abwenden vazgeçmek, caymak, çevirmek, engel olmak, çevirmek, engel
olmak,
abwerfen aşağı atmak [Verb], kar getirmek [Verb], atmak, fırlatmak, gelir getirmek, kâr bırakmak, yere atmak, yere atmak,
abwerten değerini düşürmek [Verb], devalüe etmek [Verb], değerini düşürmek, devalüe etmek, devalüe etmek, değerini düşürmek, devalüe etmek, değerini
düşürmek, devalüe etmek, değerini, düşürmek,
abwickeln çözmek [Verb], halletmek [Verb], {katını} çözmek, halletmek, yoluna koymak, çözmek, sarmak, tasfiye etmek, halletmek, çözmek,
abwischen silerek temizlemek [Verb], silmek, temizlemek, tozunu almak, silmek, tozunu almak, kurulamak, temizlemek,
11
abzahlen taksitle ödemek [Verb], saymak [Verb], çıkarmak [Verb], ödemek, tediye etmek, saymak, taksitle ödemek, borcunu ödemek, taksitle ödemek, taksitle
ödemek, vadeli ödemek, itfa etmek,
abzählen taksitle ödemek [Verb], saymak [Verb], çıkarmak [Verb], ödemek, tediye etmek, saymak, taksitle ödemek, borcunu ödemek, taksitle ödemek, taksitle
ödemek, vadeli ödemek, itfa etmek,
abzeichnen resmini yapmak, parafe etmek sich abzeichnen belirmek, görünmeye başlamak, vize etmek, belli olmak,
sich abzeichnen
abziehen çıkarmak [Verb], boşaltmak [Verb], ateşlemek [Verb], bilemek [Verb], çıkarmak, derisini yüzmek, ateşlemek, tetiği çekmek, bilemek, çekip gitmek,
çekilmek, çıkarmak, indirim yapmak, kopya çıkarmak, çıkarmak, fotokopi çekmek, rengi sökmek, rengi çıkarmak, iskonto etmek, çıkarmak, indirmek,
abzweigen ayırmak [Verb], dallandırmak [Verb], çatallanmak [Verb], çatallaştırmak [Verb], ayrılmak, ayırmak, ayırmak, ayırmak, ayrılmak,
achten saymak [Verb], dikkat etmek [Verb], aforozlamak [Verb], saymak [Verb], saymak, saygı göstermek, hürmet etmek, dikkat etmek ächten sürgün
etmek, sınır dışı etmek, yol verin!, saygı göstermek,
achtgeben dikkat etmek [Verb], dikkat etmek, dikkat etmek,
adeln iğneye iplik geçirmek [Verb], zadegan sınıfına sokmak, asalet unvanı vermek,
adoptieren evlat edinmek [Verb], benimsemek [Verb], benimsemek, sahip çıkmak, evlat edinmek, evlåt edinmek, evlat edinmek,
ahnen içine doğmak [Verb], tahmin etmek [Verb], kuşkulanmak, şüphelenmek, içine doğmak, sezmek ähnlich benzer Ähnlichkeit benzerlik, sezmek, içine
doğmak, sezmek, içine doğmak,
akkreditieren akredite etmek [Verb], kredi açmak [Verb], akreditif etmek,
alarmieren telaş vermek [Verb], alarm vermek [Verb], alarm vermek, tehlike işareti vermek, heyecanlandırmak, tehlikeyi bildirmek,
sich alliieren
altern yaşlanmak [Verb], ihtiyarlamak [Verb], yaşlanmak, ihtiyarlamak, kocamak, kartlaşmak, yaşlanmak,
amerinisieren
12
amnestieren affetmek [Verb], affetmek,
amputieren ampütasyon yapmak [Verb], {organ} kesmek, kesip almak, bir organı {ameliyatla} kesmek,
amtieren görev yapmak [Verb], memuriyette olmak [Verb], memurluk yapmak, görev yapmak, görevli olmak,
sich amüsieren
analysieren tahlil etmek [Verb], çözümlemek [Verb], analiz etmek, tahlil etmek, çözümlemek, analiz etmek, çözümlemek, analiz etmek, çözümlemek, tahlil etmek,
anbauen ekip biçmek [Verb], yetiştirmek [Verb], ekip biçmek, yetiştirmek, yanına yeni bina eklemek, ekip biçmek, yetiştirmek, ziraat yapmak, ilave inşaat
yapmak,
anbeissen
anbieten sunmak [Verb], takdim etmek [Verb], uygun olmak [Verb], önermek, teklif etmek, sunmak, takdim etmek sich anbieten hizmete hazır olmak, sunmak,
önermek, sunmak, önermek, teklif etmek, arz etmek, satışa sunmak,
anbinden sıkıca bağlamak [Verb], bağlamak, sürtünmek, hır çıkarmak için neden aramak, bağlamak,
anblicken bakmak [Verb], göz atmak [Verb], bakmak, göz atmak, bakmak, bakmak,
anbrechen kırmak [Verb], başlamak [Verb], başlamak, {gün} ağarmak, {gece} olmak, karanlık basmak, açmak, gün doğmak, sabah olmak, karanlık basmak, gece
olmak, açmak, gün doğmak, sabah olmak, karanlık basmak, gece olmak,
anbringen yerleştirmek [Verb], para harcamak [Verb], getirmek, takmak, yerleştirmek,
andeuten işaretle anlatmak [Verb], hissettirmek [Verb], çaktırmak [Verb], çıtlatmak [Verb], belirtmek, ifade etmek, ima etmek, sezdirmek, çıtlatmak, işaretle
anlatmak, göstermek, ima etmek, sezdirmek, ima etmek,
andichten
andrägen
13
andrehen harekete getirmek [Verb], yakmak, açmak, {bir şeyi, malı} yutturmak, okutmak jdm etw androhen birini bir şeyle tehdit etmek sich etw aneignen
edinmek, kazanmak, elde etmek, ele geçirmek, kendine mal etmek, üstüne oturmak, benimsemek, açmak, yakmak, çevirmek, döndürmek, açmak,
yakmak,
sich aneignen
aneinanderreihen
aneinanderstossen
anerkennen beğenmek [Verb], tanımak [Verb], kabul etmek [Verb], tanımak, beğenmek, takdir etmek, tasvip etmek, tasdik etmek, tanımak, onaylamak, kabul
etmek, tanımak,
anfachen üflemek [Verb], kışkırtmak [Verb], {ateşi} üflemek, yelpazelemek, yellemek, kışkırtmak, tahrik etmek,
anfahren çarpmak [Verb], çıkışmak [Verb], taşıtla gelmek [Verb], çarpmak, çıkışmak, terslemek, azarlamak, {taşıtla} götürmek, {taşıtla} gelmek, varmak,
{gemiden} karaya çıkmak, harekete geçmek, çarpmak, yol vermek, çarpmak, işletmek, harekete geçirmek, ocağa girmek, ocağa inmek,
anfallen saldırmak [Verb], ortaya çıkmak [Verb], saldırmak, {hastalık} tutmak, yakalamak, ortaya çıkmak, saldırmak, tahakkuk etmek, çıkmak,
anfangen başlamak [Verb], girişmek [Verb], depreşmek [Verb], başlamak, girişmek, teşebbüs etmek, baştan başlamak, başlamak, başlamak,
anfassen tutmak [Verb], ellemek [Verb], ellemek, dokunmak, ele almak, tutmak, yardım etmek, el sürmek, dokunmak, ellemek, tutmak, dokunmak, ellemek,
tutmak, ters tarafından başlamak,
anfertigen yapmak [Verb], imal etmek [Verb], yapmak, yapmak, imal etmek, tamamlamak, ikmal etmek,
anflehen yalvarmak [Verb], niyaz etmek [Verb], yalvarmak, yakarmak, niyaz etmek, yalvarmak,
angeben vermek [Verb], açıkça bildirmek [Verb], ihbar etmek [Verb], övünmek [Verb], vermek, bildirmek, değer biçmek, yüksekten atmak, ağız satmak, servis
yapmak, söylemek, bildirmek, ihbar etmek, gammazlamak, böbürlenmek, hava atmak, bildirmek, ihbar etmek, gammazlamak, böbürlenmek, hava
atmak, söylemek, bildirmek, tarif etmek, beyan etmek,
angehen başlamak [Verb], fena olmamak [Verb], ilgili olmak [Verb], ilgilendirmek, ait olmak, ilişkin olmak, saldırmak, hücum etmek, başvurmak, müracaat
etmek, rica etmek, {ateş} yanmak, başlamak, başlamak, ilgisi olmak, ilişkili bulunmak, başlamak, ilgisi olmak, ilgilendirmek,
angehören ait olmak, ait olmak, ait olmak, ait olmak,
angeln ağına düşürmek [Verb], olta ile balık tutmak, olta ile balık avı, balık avlamak, balık avlamak,
14
angewöhnen alıştırmak [Verb], alıştırmak sich angewöhnen alışmak, alıştırmak, de. alışmak, alışmak, alıştırmak,
angreifen saldırmak [Verb], tecavüz etmek [Verb], tutmak [Verb], başlamak [Verb], dokunmak [Verb], saldırmak, hücum etmek, dokunmak, el sürmek,
başlamak, etkilemek, bozmak, sarsmak, saldırmak, dokunmak, tesir etmek, etki etmek, dokunmak, saldırmak, saldırmak, dokunmak,
angrezen
anhalten duraklama [Nomen], durdurmak [Verb], tutmak [Verb], sürmek [Verb], duruksamak [Verb], durdurmak, yakalamak, tutmak, durmak, sürmek, devam
etmek, durdurmak, durmak ara vermek, devam etmek, durdurmak, durmak, devam etmek, sürmek,
anhängen takmak [Verb], bağlamak [Verb], koymak [Verb], eklemek [Verb], asmak, takmak, bağlamak, raptetmek, katmak, eklemek, ilave etmek, asmak,
takmak, eklemek, katmak, asmak, takmak, eklemek, katmak, eklemek, bağlamak,
nahäufen
anheften bağlamak [Verb], yapıştırmak [Verb], teyellemek [Verb], tutturmak, raptetmek, teyellemek, yapıştırmak, çengellemek,
anhören dinlemek [Verb], kulak vermek [Verb], dinlemek, kulak vermek, dinlemek, dinlemek, dinlemek, ifade almak,
anklagen suçlandırmak [Verb], dava açmak [Verb], suçlamak, itham etmek, suçlamak, suçlamak, suçlamak, itham etmek,
sich ankleiden
anklopfen kapıyı çalmak [Verb], kapıyı vurmak, kapıyı çalmak, kapıyı çalmak,
anknüpfen bağ kurmak [Verb], bağlamak, başlamak, bağlamak, başlamak, bağlamak, başlamak,
ankommen varmak [Verb], yaklaşmak [Verb], derinden etkilemek [Verb], bağlı olmak [Verb], varmak, yaklaşmak, beğenilmek das kommt darauf an duruma göre
es darauf ankommen lassen işi oluruna bırakmak es kommt auf ihn an ona bağlı es kommt darauf an belli olmaz gegen jdn ankommen {birisi, bir şey
ile} başa çıkmak, varmak, ulaşmak, bağlı olmak, varmak, ulaşmak, bağlı olmak,
ankoppeln bağlamak [Verb], raptetmek [Verb],
ankündigen evvelden bildirmek [Verb], bildirmek, haber vermek, duyurmak, bildirmek, duyurmak, bildirmek, duyurmak, bildirmek, ihbar etmek,
anlächeln gülümsemek,
15
anlangen varmak [Verb], ilgili olmak [Verb], varmak, gelmek, varmak, ulaşmak, varmak, ulaşmak,
anlassen harekete getirmek [Verb], elbiseyi çıkarmak [Verb], kapatmamak [Verb], çalışmak [Verb], {giysi} üstünden çıkarmamak, kapamamak, söndürmemek,
açık bırakmak, {makine, motor} işletmek, çalıştırmak, {giysi} çıkarmak, {ışık, vb.} açık bırakmak, {motor} çalıştırmak, yol verme, başlatma,
menevişleme, yumuşatma, tavlama,
anlasten
anlaufen işlemeye başlamak [Verb], öfkeden kızarmak [Verb], artmak [Verb], donuklaşmak [Verb], başlamak, buğulanmak, rengi değişmek, limana uğramak,
hız almak, {motor vs.} çalışmak: buğulanmak, {limana} uğramak, hızlanmak, hareket etmek, çalışmaya başlamak, buğulanmak, limana uğramak,
limana yanaşmak,
anlegen koymak [Verb], kurmak [Verb], yapmak [Verb], giymek [Verb], yatırmak [Verb], kurmak, tesis etmek, {para} yatırmak, {giysi} giymek, iskeleye
yanaşmak, koymak, nişan almak, {silahını} çevirmek, doğrultmak, kültür yapmak, tesis etmek, kurmak, {para} yatırmak, {giysi} giymek: iskeleye
yanaşmak, tesis etmek, kurmak, para yatırmak, yatırım yapmak, giyinmek, iskeleye yanaşmak,
anlehnen dayamak [Verb], yaslamak [Verb], dayamak, yaslamak, aralık bırakmak sich anlehnen dayanmak, yaslanmak, dayamak, de. dayanmak,
anleiten yönetmek [Verb], yönetmek, sevk ve idare etmek, akıl öğretmek, yol göstermek,
anlernen öğretmek [Verb], ders vermek [Verb], öğretmek, ders vermek, öğretmek,
anliegen komşuluk [Nomen], rica [Nomen], dilek [Nomen], komşu olmak [Verb], bitişik olmak, {giysi} üste olmak, oturmak, rica, istek, dilek, arzu, rica [-], istek
[-],
anlocken kendine çekmek [Verb], dadamak [Verb],
anmachen bağlamak [Verb], yakmak [Verb], katmak [Verb], bağlamak, asmak, {salata} yapmak, açmak, yakmak sich anmaßen hak iddia etmek, bağlamak,
saptamak, {ışık, ateş vs.} yakmak, bağlamak, takmak, yakmak,
anmalen boyamak [Verb], makyaj yapmak [Verb],
anmelden haber vermek [Verb], bildirmek, haber vermek, yazdırmak, kaydettirmek sich anmelden randevu almak, yazılmak, kaydolmak, bildirmek, de. randevu
almak, yazılmak, kaydolmak, randevu almak, kaydolmak, yazılmak, müracaat etmek, beyan etmek, bildirmek,
sich annähern
annehmen almak [Verb], kabul etmek [Verb], sanmak [Verb], kabul etmek, evlat edinmek, varsaymak, farz etmek, şekil almak, kabul etmek, varsaymak, kabul
etmek, almak, varsaymak, kabul etmek, teslim almak,
anordnen sıralamak [Verb], düzenlemek [Verb], sıralamak, tasnif etmek, ayarlamak, düzenlemek, tertip etmek, sıralamak, düzenlemek, tertiplemek, tanzim
etmek, düzenlemek, emretmek, sıraya koymak, sıralamak, tayin etmek, talimat vermek,
anpacken tutmak [Verb], ele almak [Verb], tutmak, yakalamak, {işe} girişmek, başlamak,
sich anpassen
16
anpflanzen dikmek [Verb], yetiştirmek [Verb],
anprobieren giyip bakmak [Verb], {giysi} prova etmek, üstüne olup olmadığına bakmak,
anrechnen hesaba geçirmek [Verb], değer biçmek [Verb], hesaba geçirmek, mahsup etmek, takdir etmek,
anreden hitap etmek [Verb], hitap etmek mit du anreden sen diye hitap etmek mit Sie anreden siz diye hitap etmek, hitap etmek, hitap etmek,
anregen teşvik etmek [Verb], canlandırmak [Verb], uyarmak, harekete geçirmek, özendirmek, teşvik etmek, uyarmak, harekete geçirmek, özendirmek, teşvik
etmek, teşvik etmek, tahrik etmek, uyandırmak, teşvik etmek,
anreichern artırmak [Verb], zenginleştirmek [Verb], zenginleştirmek, zenginleştirme, çoğaltma, biriktirme,
anreisen ucunu koparmak [Verb], kullanmağa başlamak [Verb], yakmak [Verb], varmak, gelmek,
anrichten uydurmak [Verb], hazırlamak [Verb], sofraya koymak, servis yapmak, {yemek} hazırlamak, neden olmak,
anrufen seslenmek [Verb], çağırmak [Verb], yardım istemek [Verb], telefon etmek [Verb], seslenmek, çağırmak, telefon etmek, seslenmek, telefon etmek,
seslenmek, çağırmak, telefon etmek,
anrühren dokunmak [Verb], çalkamak [Verb], dokunmak, ellemek, el sürmek, karıştırmak, karmak, dokunmak, ellemek, karıştırmak, dokunmak, ellemek,
karıştırmak,
ansagen önceden bildirmek [Verb], anons vermek [Verb], bildirmek, haber vermek, ilan etmek, tebliğ etmek, duyurmak, anons etmek sich ansagen geleceğini
bildirmek, kontr çekmek, bildirmek, duyurmak, anons etmek,
sich anschaffen
anschalten yakmak [Verb], harekete getirmek [Verb], {ışık} yakmak, açmak, yakmak, açmak, yakmak,
anschlagen tınlamak [Verb], havlamak [Verb], kök tutmak [Verb], çaktırmak [Verb], çivilemek, mıhlamak, tıngırdatmak, nişan almak, takdir etmek, kıymet biçmek,
tuşlamak, etki etmek, {köpek} havlamak, çarpmak, vurmak, afiş yapıştırmak, nişan almak, {köpek} havlaması, değer biçmek, vurmak, yapıştırmak,
17
anschliessen bağlamak, birleştirmek,
anschneiden parça kesmek [Verb], kemirmek [Verb], kesmek, söz açmak, bahis açmak, ortaya atmak,
anschwellen kabarmak [Verb], şişmek [Verb], şişmek, kabarmak, şişmek, travers döşemek,
ansehen itibar [Nomen], saygınlık [Nomen], dikkatle bakmak [Verb], seyretmek [Verb], anlamak [Verb], bakmak, görmek, hesaba katmak, anlamak, farkına
varmak, saygınlık, itibar, prestij, nüfuz, otorite, ad, san, yan bakmak, bakmak, incelemek, gözden geçirmek, sanmak, ..yerine koymak, ..olarak görmek,
nüfuz. itibar,
ansetzen koymak [Verb], hazırlamak [Verb], başlamak [Verb], çökelmek [Verb], eklemek, ilave etmek, kullanmaya başlamak, şişmanlamak, filizlenmek,
tomurcuklanmak, meyvelenmek, yapraklanmak, kararlaştırmak, tespit etmek, tayin etmek, başlamak, saptamak, kararlaştırmak, eklemek, kurmak,
oturtmak, saptamak, kararlaştırmak, eklemek, banyoyu hazırlamak,
sich ansiedeln
anspannen germek [Verb], toplamak [Verb], arabayı koşmak [Verb], atı arabaya koşmak, germek,
anspielen çalmağa başlamak [Verb], ima etmek [Verb], çaktırmak [Verb], çıtlatmak [Verb], oyuna başlamak, ima etmek, oyuna başlamak,
anspornen dürtmek [Verb], isteklendirmek [Verb], teşvik etmek, teşvik etmek, canlandırmak, kamçılamak,
ansprechen söz yöneltmek [Verb], nitelemek [Verb], hoşa gitmek [Verb], hitap etmek, hoşa gitmek, sarmak, saymak, tepkimek, söz söylemek, hitap etmek,
anstarren dik dik bakmak [Verb], dik dik bakmak, dik dik bakmak,
anstecken geçirmek [Verb], yakmak [Verb], iğnelemek, yakmak, tutuşturmak, bulaştırmak, geçirmek, sirayet ettirmek, bulaşmak, geçmek, sirayet etmek,
yakmak, tutuşturmak, {hastalık} bulaştırmak, takmak, geçirmek, iliştirmek, yakmak, tutuşturmak, hastalık bulaştırmak,
anstehen sırada durmak [Verb], uzun sürmek [Verb], yakışmak [Verb], kuyruk olmak, sıra beklemek, mostra vermek,
18
anstellen iş vermek [Verb], dayamak [Verb], hareket etmek [Verb], davranmak [Verb], {radyo} açmak, işe koymak, istihdam etmek, yapmak sich anstellen
kuyruğa girmek, sırasını beklemek sich dumm anstellen salaklık etmek stell dich nicht so an! nazlanma!, yapmak, işe almak, {motor} çalıştırmak,
{radyo} açmak, yöneltmek, yol vermek, yapmak, işe almak, motoru çalıştırmak, radyoyu açmak, istihdam etmek, işe almak,
sich anstellen
anstiften sebep olmak [Verb], neden olmak, yol açmak, sebep olmak, fitlemek, kışkırtmak, neden olmak, yol açmak, neden olmak, yol açmak, sebeb olmak, yol
açmak, kışkırtmak,
anstimmen şarkı tutturmak [Verb], şarkı tutturmak, kahkaha atmak,
anstreichlen
anstreichen sıvamak [Verb], boya vurmak [Verb], işaret koymak [Verb], boyamak, boyamak,
anströmen
antasten yoklamak [Verb], ellemek [Verb], dokunmak, ellemek, {hak} tecavüz etmek,
antreiben hızlandırmak [Verb], özendirmek [Verb], harekete getirmek [Verb], dehlemek [Verb], çapmak [Verb], özendirmek, teşvik etmek, {motor} işletmek,
harekete getirmek, sahile atmak, sahile atılmak, işletmek, çalıştırmak, işletmek, itmek, sürmek, harekete geçirmek,
antreten başlamak [Verb], göreve başlamak, geri çekilmek, ricat etmek, seyahate çıkmak, yolculuğa başlamak, sıralanmak, dizilmek, saldırıya geçmek, sıraya
girmek, dizilmek, {göreve} başlamak, seyahate çıkmak,
antworten cevap vermek [Verb], cevap vermek, yanıt vermek, karşılık vermek jdm etw anvertrauen birine bir şeyi emanet etmek sich jdm anvertrauen açılmak,
içini dökmek, cevap vermek, yanıtlamak, karşılık vermek, cevaplar, yanıtlar, cevap vermek, cevaplandırmak,
anvertrauen inanmak [Verb], güvenmek [Verb], emanet bırakmak, inanmak, güvenmek, teslim etmek, emanet etmek, teslim etmek,
anwärmen ısıtmak,
anweisen talimat vermek [Verb], bildirmek [Verb], işi öğretmek [Verb], direktif vermek, talimat vermek, {para} havale etmek, maaş bağlamak, yer göstermek,
göstermek, emir vermek, havale etmek, havale etmek, tahsis etmek, emir vermek, talimat vermek, havale etmek, emir vermek, tahsis etmek,
anwennden
19
anwurzeln yerleşmek [Verb], kök salmak [Verb],
anzahlen avans vermek [Verb], pey vermek, kaparo vermek, avans vermek, ödemek, tediye etmek, pey vermek, ön ödeme yapmak,
anzapfen delmek [Verb], çentiklemek [Verb], {fıçıyı} delmek, para sızdırmak, delmek, delerek akıtmak,
anzeigen ihbar etmek [Verb], ilan etmek [Verb], göstermek, delalet etmek, ihbar etmek, ilan etmek, beyan etmek, ilån etmek, duyurmak, ihbar etmek,
bildirmek, {gazetede} ilan etmek, beyan etmek, duyurmak, bildirmek, ihbar etmek, göstermek, şikayet etmek, ihbar etmek, ilan etmek, reklam
yapmak,
anziehen giymek [Verb], çekmek [Verb], germek [Verb], çekmek, cezp etmek, giymek, giydirmek, sıkıştırmak sich anziehen giyinmek, giymek, çekmek, de.
giyinmek, giyinmek, sıkıştırmak, vira etmek, çekmek,
anzünden yakmak [Verb], yakmak, tutuşturmak, ateşe vermek, yakmak, tutuşturmak, ateşlemek, yakmak, tutuşturmak,
arbeiten çalışmak [Verb], işlemek [Verb], çalışmak, bir firmada çalışmak, çalışmak, çalışmak, işlemek, elektrik işleri, iş yapmak, çalışmak,
atmen nefes almak [Verb], yaymak [Verb], solumak, nefes almak, teneffüs etmek, soluk almak, nefes almak,
aufatmen nefeslenmek [Verb], içi açılmak [Verb], derin bir nefes almak, rahatlamak, dertten kurtulmak, yeniden nefes almak, ferahlamak,
aurbauen
aufbewahren saklamak [Verb], saklamak, {bagaj} emanete bırakmak, saklamak korumak, saklamak, muhafaza etmek, saklamak, muhafaza etmek,
aufbinden çözülüş [Nomen], çözmek [Verb], yukarıya bağlamak [Verb], kandırmak [Verb], bağlamak, üstüne katlamak,
aufblasen üflemek [Verb], kabarmak [Verb], üflemek, şişirmek sich aufblasen kurumlanmak, böbürlenmek, şişirmek, üflemek, şişirmek,
aufbleiben yatmamak [Verb], açık kalmak [Verb], açık kalmak, yatmamak, uyanık kalmak,
aufblicken yukarıya bakmak, başını kaldırıp bakmak, saygı duymak, hayran olmak, başını kaldırıp, bakmak, saygı duymak,
aufblühen açılmak [Verb], gelişmek [Verb], {çiçek} açılmak, gelişmek, inkişaf etmek, çiçek açmak, çiçeklenmek,
20
aufbrausen hiddetlenmek [Verb], coşmak [Verb], delirmek [Verb], öfkelenmek, parlamak, küplere binmek, sinirlilik, taşma, parlama, öfkelenme, kaynama,
küplere binme,
aufbrechen kırarak açmak [Verb], tarlayı açmak [Verb], birdenbire açılmak [Verb], kırarak açmak, açılmak, çatlamak, yola koyulmak, yollanmak, yola koyulmak,
kırıp açmak, açılmak, kırıp açmak, açılmak, yola çıkmak,
aufbringen kızdırmak [Verb], hiddetlendirmek [Verb], açmayı başarmak [Verb], sağlamak [Verb], moda çıkarmak [Verb], açmak, moda çıkarmak, sağlamak,
bulmak, temin etmek, tedarik etmek, {asker} toplamak, kızdırmak, sinirlendirmek, azdırmak Verständnis für etw aufbringen bir şeyi anlayabilmek,
yetiştirmek, büyütmek, temin etmek, sağlamak, meydana getirmek,
aufdecken örtü sermek [Verb], meydana çıkarmak [Verb], masayı hazırlamak [Verb], örtüsünü kaldırmak, üstünü açmak, kapağını açmak, ortaya çıkarmak,
örtüsünü kaldırmak, kapağını kaldırmak, örtüsünü açmak, ortaya çıkarmak, örtüsünü kaldırmak, açığa vurmak,
aufdrängen zorla kabul ettirmek [Verb], zorla kabul ettirmek sich aufdrängen musallat olmak, sıkıştırmak, bastırmak,
aufdrehen açmak [Verb], vidalamak [Verb], neşelenmek [Verb], {musluk} açmak, {vida} gevşetmek, döndürmek, çevirmek, vira etmek,
auffahren yükseğe çıkmak [Verb], sıçramak [Verb], delirmek [Verb], çarpmak, yerinden fırlamak, tepesi atmak, sinirlenmek, göğe çıkmak, sofraya koymak,
yükselmek: yerinden fırlamak, sıçramak, yükselmek, yerinden fırlamak, sıçramak, çarpmak, lağım sürmek,
auffallen dikkati çekmek [Verb], göze çarpmak [Verb], düşmek [Verb], dikkatini çekmek, gözüne çarpmak, göze batmak, göze çarpmak, dikkat çekmek,
auffassen anlamak [Verb], kavramak [Verb], anlamak, kavramak, kavramak, anlamak, anlamak, kavramak, ters anlamak,
auffordern davet etmek [Verb], istemek [Verb], davet etmek, istemek, talep etmek zum Tanz auffordern dansa kaldırmak, davet etmek, çağırmak, davet etmek,
çağırmak, talep etmek, davet etmek çağırmak, talep etmek,
auffressen yiyip bitirmek [Verb],
auffrischen yenilemek [Verb], serinletmek [Verb], yenilemek, tazelemek, serinletmek, canlandırmak, tazelemek, yenilemek, serinletmek, tazelemek, yenilemek,
serinletmek,
aufführen yapmak [Verb], oynamak [Verb], hareket etmek [Verb], oynamak, sahneye koymak, canlandırmak, yazmak, hesaba geçirmek sich aufführen
davranmak, hareket etmek, sahneye koymak, oynamak, göstermek, inşa etmek, sahneye koymak, oynamak, göstermek,
aufgeben vazgeçmek [Verb], vermek [Verb], yüklemek [Verb], koymak [Verb], vazgeçmek, bırakmak, yollamak, göndermek, postalamak, gazeteye ilan vermek,
sipariş etmek, umudu kalmamak die Hoffnung aufgeben ümidini kırmak, bırakmak, vazgeçmek, paket göndermek, yollamak, açılmak, yollamak,
göndermek, bırakmak, terketmek,
aufgehen açılmak [Verb], ufukta yükselmek [Verb], anlamak [Verb], çıkmak [Verb], kabarmak [Verb], {güneş} doğmak, {hamur} kabarmak, açılmak, {tohum}
fışkırmak, {buz} çözülmek, erimek, karışıp kaybolmak gut aufgehoben sein durumu iyi olmak, açılmak, {güneş} doğmak,
aufgliedern bölmek [Verb],
21
aufhaben başında olmak [Verb], açık bulunmak [Verb], {şapka} başında olmak, yapacak ödevi olmak,
aufhalten alıkoymak [Verb], açık tutmak [Verb], kalmak [Verb], alıkoymak, tutmak, durdurmak, açık tutmak sich aufhalten oturmak, ikamet etmek, {bir yerde}
kalmak, açık tutmak, durdurmak, de. kalmak, konaklamak, .., açık tutmak, durdurmak, geciktirmek, kalmak, konaklamak, oturmak, yaşamak, ikamet
etmek,
aufhängen asmak [Verb], asmak sich aufhängen kendini asmak, intihar etmek, asmak, çengele asılmak, asmak,
aufheben kaldırmak [Verb], saklamak [Verb], boşaltmak [Verb], kaldırmak, {oturumu} bitirmek, sona erdirmek, iptal etmek, feshetmek, saklamak viel Aufheben
machen mesele yapmak, tantana etmek, kaldırmak, saklamak, kaldırmak, saklamak, birbirini götürmek, iptal etmek, yürürlükten kaldırmak,
kaldırmak, iptal etmek, feshetmek,
aufheitern neşelendirmek [Verb], neşelendirmek, keyiflendirmek sich aufheitern {hava} açılmak, neşelendirmek, de. {hava} açılmak, neşelendirmek, açılmak
{hava},
aufhellen berraklaştırmak [Verb], aydınlatmak [Verb], çözmek [Verb], aydınlatmak, çözmek, {renk} açmak, boyayı kısmen sökmek, renk koyuluğunu açmak,
aufholen yelken açmak [Verb], rakibine yetişmek [Verb], telafi etmek, farkı kapatmak, rakibine yetişmek,
aufhören kesmek [Verb], son vermek [Verb], susmak [Verb], dinmek [Verb], bitmek, tükenmek, son bulmak, {yağmur} kesilmek, durmak, dinmek, sona ermek,
bitmek, bitmek, sona ermek, durmak,
aufklappen açmak [Verb], açmak,
aufklären açılmak [Verb], aydınlatmak [Verb], açıklamak [Verb], keşif yapmak [Verb], açılmak, aydınlatmak, açıklamak, bilgi vermek, keşif yapmak sich aufklären
{hava} açılmak, bilgi vermek, aydınlatmak, aydınlatmak, açıklamak, aydınlatmak, bilgi vermek,
aufkochen kaynatmak [Verb], tekrar ısıtmak [Verb], kaynama, pişirme,
aufkommen başlama [Nomen], iyileşme [Nomen], doğuş [Nomen], kalkmak [Verb], iyileşmek [Verb], karşı gelmek [Verb], doğmak [Verb], ortaya çıkmak, meydana
çıkmak, karşı gelmek, iyileşmek, şifa bulmak für jdn aufkommen birinin sorumluluğunu üstlenmek für etw aufkommen bir şeyin sorumluluğunu
üstlenmek, çıkmak, doğmak, çıkmak, doğmak,
aufkrempeln yukarı kaldırmak [Verb], çemremek [Verb], {kolu} sıvamak,
auf legen das Wännchen [Nomen], das Becken [Nomen], die Wanne [Nomen], die Waschschlüssel [Nomen], Becken (das), Waschbecken (das), das Becken, das
Waschbecken, koymak [Verb], yerleştirmek [Verb], yumurtlamak [Verb], yatmak [Verb], uzanmak [Verb], dosyalamak [Verb], kapatmak [Verb],
durdurmak [Verb], yangın çıkarmak, canına kıymak, intihar etmek, koymak, yatırmak, yerleştirmek, sermek, yaymak, döşemek, yumurtlamak sich
legen yatmak, uzanmak, {rüzgâr} yatışmak, kesilmek, yavaşlamak, azalmak, {saçı} şampuanlayıp biçimlendirmek, önem vermek,
auflesen tesadüfen bulmak [Verb], derlemek [Verb], derlemek, toplamak,
22
aufleuchten birdenbire parlamak [Verb], ışık vermek [Verb], birdenbire parlamak,
auflösen çözmek [Verb], eritmek [Verb], feshetmek [Verb], çözünmek [Verb], çözmek, açmak, ayırmak, eritmek, {anlaşma} bozmak, feshetmek sich auflösen
çözülmek, açılmak, erimek, dağılmak, çöımek, açmak, ayırmak, de. çözümlemek, eritme, bozmak, sona erdirmek, feshetmek,
aufmachen açmak [Verb], asmak [Verb], düzeltmek [Verb], yola koymak [Verb], açmak, çözmek, hazırlamak sich aufmachen yola çıkmak, açmak, açmak,
aufmuntern cesaret vermek [Verb], canlandırmak [Verb], cesaret vermek, yüreklendirmek, neşelendirmek, canlandırmak, şenlendirmek, teşvik etmek,
özendirmek, teşvik etmek, cesaretlendirmek,
aufnehmen kabul etmek [Verb], kaydetmek [Verb], yeniden başlamak [Verb], ödünç almak [Verb], kaleme almak [Verb], kabul etmek, yerden almak, başlamak,
girişmek, listeye geçirmek, fotoğrafını çekmek, filme almak, kaleme almak, düzenlemek, irtibat kurmak, {bir yere} kabul etmek, almak, resim çekmek,
{ses}kaydetmek, bir yere almak, kabul etmek, resim çekmek, kaydetmek, birşeyi ipotek etmek,
aufpassen dikkat etmek [Verb], gözetmek [Verb], dikkat etmek, dikkat etmek, dikkat etmek,
sich aufraffen
aufräumen düzeltmek [Verb], alıp götürmek [Verb], düzeltmek, toplamak, çekidüzen vermek, {oda} toparlamak, düzeltmek, boşaltmak, tahliye etmek,
temizlemek, toplamak, kaldırmak,
aufrechterhalten sürdürmek, korumak,
aufregen heyecanlandırmak [Verb], telaşa vermek [Verb], kaldırmak [Verb], heyecanlandırmak sich aufregen heyecanlanmak, heyecanlandırmak, de.
heyecanlanmak,
aufreissen çatlamak,
aufrichten kaldırmak [Verb], teselli etmek [Verb], kaldırmak, doğrultmak, teselli etmek sich aufrichten ayağa kalkmak, doğrulmak, teselli bulmak, dikmek, inşa
etmek, de. kalkmak, doğrulmak, kalkmak, doğrulmak,
aufrollen yuvarlamak [Verb], kangallamak [Verb], sarmak, yuvarlamak,
23
aufrufen çağırmak [Verb], tedavülden kaldırmak [Verb], davet etmek, çağırmak, {öğrenciyi} derse kaldırmak, çağırmak, davet etmek, adını söylemek, çağırmak,
davet etmek, davet etmek, çağırmak,
aufrühren yeniden oynatmak [Verb], ayaklandırmak [Verb], anıları uyandırmak [Verb],
aufrüsten silahlanmayı artırmak [Verb], yeniden silahlanmak, yeniden silahlandırmak, silahlanmak, donanmak,
aufsaugen emmek [Verb], çekmek [Verb], emmek, içine çekmek, emmek, emmek, absorbe etmek,
aufschieben ertelemek [Verb], itmek [Verb], iterek açmak, ertelemek, iterek açmak, geciktirmek, ertelemek, itmek, iterek açmak, geciktirmek, ertelemek, talik
etmek, ertelemek, geciktirmek,
aufschiessen
aufschlagen kaldırmak [Verb], vurmak [Verb], açmak [Verb], açmak, vurmak, çarpmak, zam yapmak, {çadır} kurmak, {tenis} servis yapmak, açmak, kurmak,
vurmak, çarpmak, pahalılaşmak, açmak, vurmak, çarpmak, pahalılaşmak,
aufschiessen
aufschnallen
aufschrauben vidalamak [Verb], yukarıya çekmek [Verb], vidalamak, vidalarını çıkarmak, sökmek, çıkarmak, laçka yapmak,
aufschreiben kaydetmek [Verb], not tutmak [Verb], not etmek, not almak, kaydetmek, yazmak, not etmek, not almak, kaydetmek,
aufsehen heyecan [Nomen], yukarı bakmak [Verb], yukarıya bakmak, saygı duymak, heyecan, sansasyon, heyecan uyandırmak, yukarı bakmak, saygı duymak,
yukarı bakmak, saygı duymak,
aufsetzen koymak [Verb], kaleme almak [Verb], hesap çıkarmak [Verb], boya geçmek [Verb], {şapka} başına koymak, kaleme almak, tanzim etmek, ateşe, ocağa
koymak, {uçak} yere indirmek, {uçak} yere inmek sich aufsetzen doğrulmak, üzerine koymak,
aufsitzen binmek [Verb], karaya oturmak [Verb], aldanmak [Verb], dik oturmak, {ata, arabaya} binmek, {gemi} karaya oturmak jdm aufsitzen lassen {birini}
aldatmak, faka bastırmak,
aufspannen gererek açmak [Verb], germek, sermek, açmak,
24
aufspringen sıçramak [Verb], birdenbire açılmak [Verb], sıçramak, yerinden sıçramak, yerinden fırlamak, ansızın açılmak, {cilt} çatlamak, sıçramak, fırlamak,
çatlamak, sıçramak, fırlamak, çatlamak,
aufstapeln yığmak [Verb], üst üste yerleştirmek [Verb],
aufstehen ayağa kalkmak [Verb], açık durmak [Verb], kalkmak, {kapı} açık durmak, erken kalkmak, kalkmak, {kapı} açık olmak, kalkmak, açık olmak,
aufsteigen binmek [Verb], yükselmek [Verb], binmek, yükselmek, çıkmak, artmak, yükselmek, tırmanmak, binmek, su üstüne çıkmak, yükselmek, doğmak,
çıkmak, tırmanmak,
aufstellen kaldırıp dikmek [Verb], düzenlemek [Verb], ortaya kaymak [Verb], koymak, dikmek, sıralamak, adaylığını koymak, takmak, monte etmek, kurmak,
koymak, yerleştirmek, sıralamak, adaylığını koymak, kurmak, dikmek, çatmak, koymak, yerleştirmek, ileri sürmek, düzenlenmek, koymak, dikmek,
aufstossen
auftauchen yüze çıkmak [Verb], ortalıkta gözükmek [Verb], suyun üstüne çıkmak, ortaya çıkmak, peyda olmak, sökün etmek, ortaya çıkmak, suyun yüzüne
çıkmak, suyun üstüne çıkmak, ortaya çıkmak, sökün etmek,
auftauen eritmek [Verb], açılmak [Verb], erimek, eritmek,
aufteilen bölerek dağıtmak [Verb], bölmek, bölüştürmek, teslim etmek, bölmek, bölüştürmek, parçalamak, bölmek, paylaşmak, taksim etmek,
auftischen sofra kurmak [Verb], anlatmak [Verb], servis yapmak, sofra kurmak, söylemek, anlatmak,
auftragen giyerek eskimek [Verb], sürmek [Verb], abartmak [Verb], sofraya getirmek, {boya} sürmek, vurmak, {giysi} giyerek eskitmek, emretmek, havale etmek
dick auftragen abartmak, mübalağa etmek, sofraya koymak, servis yapmak, {boya} sürmek,
auftreiben bulmak [Verb], şişirmek [Verb], kaldırmak [Verb], çıkıştırmak [Verb], şişirmek, kabartmak, {toz} kaldırmak, havalandırmak, arayıp bulmak, {toz}
kaldırmak,
auftreten çıkma [Nomen], gidiş [Nomen], zuhur [Nomen], basarak açmak [Verb], çıkmak [Verb], tavır takınmak [Verb], tekme ile açmak, ortaya çıkmak,
meydana çıkmak, ayağını yere basmak, davranmak, hareket etmek, ortaya çıkma, meydana çıkma, zuhur, davranış, tavır, basmak, çiğnemek, ortaya
çıkmak, görünmek,
auffürmen
aufwachsen büyümek [Verb], zuhur etmek [Verb], büyümek, yetişmek, büyümek, yetişmek, gelişmek,
aufwärmen yeniden ısıtmak [Verb], tekrar açmak [Verb], ısıtmak, tekrar açmak, temcit pilavı gibi sunmak, kurcalamak, sp. ısınmak, yeniden açmak, eşelemek,
kurcalamak,
25
aufwecken uyandırmak [Verb], uyandırmak, uyandırmak,
aufwenden harcamak [Verb], sarf etmek [Verb], harcamak, sarf etmek, harcamak, harcamak, masraf etmek,
aufwerfen ortaya atmak [Verb], yığmak [Verb], şiddetle açmak [Verb], şiddetle açmak, ortaya atmak, yığmak, biriktirmek sich zu etw aufwerfen kendine paye
vermek, kesilmek, ortaya atmak,
aufwiegen denge yaratmak [Verb], telafi etmek, karşılamak, denge sağlamak,
aufzählen tadat etmek [Verb], birer birer saymak, {birer birer} saymak,
aufziehen çabucak açmak [Verb], eğitmek [Verb], alay etmek [Verb], düzenlemek [Verb], yaklaşmak [Verb], yetiştirmek, terbiye etmek, yukarı çekme, çekerek
açmak, {saat} kurmak, takılmak, dalga geçmek, makaraya sarmak, yukarı çekmek, yetiştirmek, açmak, kaldırmak, takılmak, gırgır geçmek,
aufzwingen dikte etmek [Verb], zorla kabul ettirmek,
ausarbeiten bitirmek [Verb], tamamlamak [Verb], düzeltmek [Verb], kaleme almak, tanzim etmek, hazırlamak, tamamlamak, hazırlanmak, geliştirmek,
ausbauen inşa etmek [Verb], indirmek [Verb], genişletmek, büyütmek, sökmek, indirmek, genişletmek, büyütmek, işletmek, genişletmek, büyütmek, tahkim
etmek,
ausbessern çiteme [Nomen], düzeltmek [Verb], onarmak [Verb], düzmek [Verb], çitemek [Verb], onarmak, tamir etmek, restore etmek, onarmak, onarmak, tamir
etmek, düzeltmek,
ausbeuten işletmek [Verb], faydalanmak [Verb], sömürmek [Verb], sömürmek, istismar etmek, işletmek, işlemek {maden} işletmek, sömürmek, maden işletmek,
sömürmek,
ausbilden biçim vermek [Verb], şekillendirmek [Verb], mükemmelleştirmek [Verb], öğretmek [Verb], eğitmek, yetiştirmek, öğretmek, geliştirmek, yetiştirmek,
eğitmek, geliştirmek, yetiştirmek, eğitmek, geliştirmek, eğitmek, geliştirmek,
ausbleiben gelmemek [Verb], gözükmemek [Verb], gelmemek, olmamak, husule gelmemek, gelmemek, görünmemek, gelmemek, görünmemek, gelmemek,
olmamak, gelmeme, olmama,
ausblenden
ausbrechen kırmak [Verb], koparmak [Verb], söküp çıkmak [Verb], baş göstermek, patlak vermek, ortaya çıkmak, kırmak, koparmak, {diş} söküp çıkarmak in
Tränen ausbrechen hüngür hüngür ağlamak, gözyaşlarına boğulmak in Gelächter ausbrechen kahkahayı basmak, kahkahalarla gülmek, koparmak,
kaçmak, çıkmak, fışkırmak, patlamak, yayılmak, çıkmak, kaçmak, kaçmak, çıkmak,
ausbreiten açmak [Verb], yaymak [Verb], genişletmek [Verb], açmak, yaymak, sermek, genişletmek, büyütmek sich ausbreiten açılmak, yayılmak, serilmek,
genişlemek, büyümek, yaymak, sermek, genişletmek büyütmek, açmak, yayılmak, yaymak, genişletmek, büyütmek,
26
ausbrennen dağlamak [Verb], yanıp bitmek [Verb], sönmek [Verb], dağlamak, koterize etmek, yanıp kül olmak ein Hoch ausbringen yaşasın diye bağırmak,
yakmak, dağlamak, koterize etmek,
ausbrüten kuluçkaya yatmak [Verb], adamakıllı düşünmek [Verb], kuluçka çıkarmak, hile kurmak, kuluçka çıkarmak, hile ve desise kurmak,
ausdehnen genişletmek [Verb], uzatmak [Verb], genişletmek, germek, uzatmak sich ausdehnen genişlemek, gerilmek, uzanmak, uzatmak, genişletmek,
genişletmek, germek, uzatmak, genişlemek, uzamak,
sich ausdenken
ausdrehen söndürmek [Verb], çevirerek çıkarmak [Verb], kapamak, kesmek, söndürmek, söndürmek, kapamak, söndürmek, kapamak, kesmek, içini torna
etmek,
ausdrücken basmayı bitirmek [Verb], ifade etmek [Verb], söndürmek [Verb], ifade etmek, sıkmak, {sigara} söndürmek sich ausdrücken meramını anlatmak, ifade
etmek, dile getirmek, {sigara} söndürmek, {limon} sıkmak, ifade etmek, dile getirmek, sigara söndürmek, sıkmak, suyunu çıkarmak,
auseinandersetzen açıklamak [Verb], açıklamak, izah etmek sich auseinandersetzen anlaşmak, uzlaşmak, tartışmak, münakaşaya başlamak, tartışmak, tartışmak,
münakaşa etmek,
ausfahren gezmeye çıkarmak [Verb], ayrılmak [Verb], teslim etmek [Verb], gezmeye götürmek, {malı} arabayla dağıtmak, gezmeye gitmek, ayrılmak, kalkmak,
{arabayla} gezmeye gitmek, gezmeye götürmek, ocaktan asansörle çıkarmak, yolu eskitmek, yolu aşındırmak, cıvadralamak,
ausfallen sonuç vermek [Verb], hücum etmek [Verb], yapılmamak [Verb], {saç} düşmek, dökülmek, yapılmamak, {makine} işlememek, sonuç vermek, olmak,
{saç vs.} dökülmek, {toplantı vs.} yapılmamak, olmamak, kesilmek {elektrik}, sonuç vermek, arıza yapmak,
ausfragen soruşturmak [Verb], soruşturmak, sorguya çekmek, sorguya çekmek,
ausführen gezdirmek [Verb], tamamlamak [Verb], ihraç etmek [Verb], anlatmak [Verb], yerine getirmek, ifa etmek, icra etmek, gezdirmek, ihraç etmek, ayrıntılı
olarak anlatmak, yapmak, gerçekleştirmek, yerine getirmek, ihraç etmek, dışsatım yapmak, ayrıntılarıyla açıklamak, yapmak, gerçekleştirmek, yerine
getirmek, ihraç etmek, ayrıntılarıyla açıklamak, ihraç etmek, yapmak,
ausfüllen tamamen doldurmak [Verb], doldurmak, {form vs.} doldurmak, doldurmak, doldurmak,
ausgeben para harcamak [Verb], dağıtmak [Verb], vermek [Verb], harcamak, sarf etmek, dağıtmak, tevzi etmek, tedavüle çıkarmak sich für etw ausgeben
kendine ... süsü vermek sich für jdn ausgeben kendini ... olarak tanıtmak, harcamak, dağıtmak, harcamak, dağıtmak, dağıtmak, baskı yapmak,
harcamak,
ausgehen çıkmak [Verb], bitmek [Verb], başlamak [Verb], kaybolmak [Verb], sönmek [Verb], sona ermek [Verb], dışarı çıkmak, sokağa çıkmak, sonlanmak,
bitmek, {benzin} tükenmek, {saç} düşmek, dökülmek, {diş} çıkmak, düşmek, sönmek, solmak, sonuçlanmak, neticelenmek, hedef edinmek,
amaçlamak leer ausgehen eli boş çıkmak, {sokağa} çıkmak, tükenmek, bitmek, macera peşinden koşmak,
ausgiessen yatak dökmek, yatağın içini metalle doldurmak,
ausgleichen dengeleme [Nomen], denkleştirmek [Verb], halletmek [Verb], tamamen ödemek [Verb], denklemek [Verb], denkleştirmek, dengelemek, telafi etmek,
tazmin etmek, borcunu kapatmak, eşitlemek, dengelemek, eşitlemek, dengelemek, açığı kapatmak, düzlemek, denkleştirmek,
27
ausgraben topraktan çıkarmak [Verb], kazı yapmak [Verb], kazmak, topraktan çıkarmak, eşelemek, kurcalamak, kazarak çıkarmak,
ausgrenzen
aushalten dayanmak [Verb], katlanmak [Verb], beslemek [Verb], kalmak [Verb], dayanmak, tahammül etmek, kapatmak, metres tutmak, dayanmak, tahammül
etmek, dayanmak, direnmek,
aushängen duyurmak [Verb], menteşelerden çıkarmak [Verb], bildirilmek [Verb], askıya çıkarmak, rezelerinden çıkarmak, ilan edilmek, teşhir edilmek sich
aushängen asılı durarak buruşuklukları gitmek, askıya çıkarmak, asmak, sergilemek,
aushelfen yardım etmek [Verb], yardım etmek, imdadına koşmak, yardım etmek, yardım etmek,
sich auskennen
auskommen anlaşma [Nomen], geçim [Nomen], yetmek [Verb], geçim, geçinmek, geçinmek,
auslachen alay etmek [Verb], gülmek, alay etmek, alay etmek, alaya almak,
ausladen debarkman [Nomen], boşaltmak [Verb], çıkıntı yapmak [Verb], boşaltmak, tahliye etmek, bir daveti iptal etmek, çıkıntı oluşturmak, boşaltmak, tahliye
etmek, kd. bir daveti iptal etmek, boşaltma, tahliye, boşaltmak,
auslassen atlamak [Verb], şiddetli göstermek [Verb], suyu akıtmak [Verb], atlamak, geçmek, yapmamak, unutmak, eritmek, {giysi} genişletmek, uzatmak,
göstermek, belli etmek, unutmak. atlamak, görmemek, dışarı çıkarmak, salıvermek, atlamak, geçmek, yağ eritmek,
auslaufen bitmek [Verb], sızmak [Verb], akmak, sızmak, denize açılmak, sefere çıkmak, bitmek, sona ermek, akmak, sızmak, {gemi} denize açılmak, akmak,
sızmak, denize açılmak {gemi},
auslegen açmak [Verb], açıklamak [Verb], şişmanlamak [Verb], tamamen toplamak [Verb], yaymak, sermek, sergilemek, teşhir etmek, döşemek, yorumlamak,
tefsir etmek, sermek, döşemek, {para} ödünç vermek, açıklamak, yorumlamak, sermek, döşemek, ödünç para vermek, açıklamak, yorumlamak,
sermek, döşemek, kaplamak,
ausleihen borç vermek [Verb], ödünç vermek [Verb], ödünç vermek, borç vermek sich etw ausleihen ödünç almak, borç almak, ödünç vermek, ödünç vermek,
ödünç almak,
ausliefern teslim etmek [Verb], göndermek [Verb], teslim etmek, iade etmek jdm ausgeliefert sein elinde kalmak etw ausgeliefert sein elinde olmak, teslim
etmek, teslim etmek, geri vermek, iade etmek, teslim etmek,
auslöschen söndürmek [Verb], mürekkebi kurulamak [Verb], kaybolmak [Verb], söndürmek, yok etmek, imha etmek, silmek, söndürmek, silmek, söndürmek,
silmek,
auslösen kura çekmek [Verb], paylaştırmak [Verb], ayırmak [Verb], işletmek [Verb], sebep olmak [Verb], kura çekmek, ayırmak, neden olmak, yol açmak,
kurtarmak, kura çekmek, kurtarmak, neden olmak, doğurmak, kura çekmek, çağrışım yapmak, kur a çekmek,
28
ausmachen söndürmek [Verb], kararlaştırmak [Verb], önemi olmak [Verb], halletmek [Verb], keşfetmek [Verb], kapamak, söndürmek, sözleşmek, kararlaştırmak,
önemi olmak, {ışık} söndürmek, anlaşmak, sözleşmek, tutmak, etmek, söndürmek, tutmak, etmek, kararlaştırmak,
auspacken açmak [Verb], çözmek [Verb], ortaya dökmek [Verb], {paketi} açmak, açmak, boşaltmak, çıkarmak, açmak, boşaltmak, çıkarmak,
auspressen sıkarak çıkarmak [Verb], sızdırmak [Verb], sıkmak, sıkıştırmak, sıkmak, şantajla para sızdırmak, sıkıştırmak, birşeyin posasını çıkarmak, sıkma portakal,
ausprobieren denemek [Verb], tecrübe etmek [Verb], denemek, tecrübe etmek, denemek, denemek, tatbik etmek,
ausradieren kazımak [Verb], silmek, kazımak, silmek, kazımak, lastikle silmek, kazımak, kökünü kazımak,
ausräumen boşaltmak [Verb], ortadan kaldırmak [Verb], boşaltmak, gidermek, ortadan kaldırmak, boşaltmak, çıkarmak, boşaltmak, tahliye etmek, soymak,
kaldırmak, bertaraf etmek, gidermek, düzeltmek, temizlemek,
ausrechnen hesaplamak [Verb], saymak [Verb], hesaplamak, hesap etmek, hesaplamak, tutarını tespit etmek, tamamını hesaplamak, saymak, tasavvur etmek,
göz önünde bulundurmak, tahmin etmek,
ausreden sözünü bitirmek [Verb], sözünü bitirmek, caydırmak, vazgeçirmek, bahaneler, mazeretler, en olmadık bahaneler uydurmak, öküz altında buzağı
aramak, kırk dereden su getirmek,
ausreichen yetişmek [Verb], yetmek, yetişmek, kâfi gelmek, yeterli olmak, yetmek, yeterli olmak, yetmek, kafi gelmek,
ausreisen çıkmak [Verb], sökmek [Verb], kaçmak [Verb], didinmek [Idiom], yurtdışına çıkmak, ülkeden ayrılmak, yolmak, sökmek, sökülmek, yırtılmak, kaçmak,
tabanları yağlamak, yurtdışına çıkmak, yurtdışına çıkmak,
ausreissen söküp koparmak, sökmek,
ausrichten doğrultmak [Verb], yapmak [Verb], bildirmek [Verb], doğrultmak, düzeltmek, hizaya getirmek, selam söylemek, düzenlemek, yapmak, tertip etmek,
başarmak, doğrultmak, düzeltmek, yapmak, yerine getirmek, doğrultmak, düzeltmek, yerine getirmek,
ausrotten söküp atmak [Verb], yok etmek [Verb], kökünü kurutmak, imha etmek, mahvetmek, kökünü kazımak, yok etmek, kökünü kazımak, yok etmek, neslini
kurutmak,
ausrücken çıkmak [Verb], kaçmak [Verb], sıvışmak, boşaltmak, avaraya almak, kayışı atmak,
ausrufen haykırmak [Verb], bağırmak [Verb], duyurmak [Verb], nida etmek [Verb], haykırmak, bağırmak, resmen ilan etmek, bağırmak, haykırmak,
aussagen bilgi vermek [Verb], ifade etmek [Verb], tanıklık etmek [Verb], ifade etmek, tanıklık etmek, ifade vermek, ifade etmek, belirtmek, ifade vermek,
belirtmek, ifade etmek, ifade vermek,
ausschalten dikkate almamak [Verb], uzaklaştırmak [Verb], cereyanı kesmek [Verb], kapamak, kesmek, akımı kesmek, hariç tutmak, dahil etmemek, dikkate
almamak, katmamak, ayırmak, {ışık, radyo} kapamak, söndürmek, kapamak, cereyan kesme, akım kesme, boşa alma,
29
ausschauen bakmak [Verb], gözükmek [Verb], gözleriyle araştırmak, bakınmak,
ausscheiden ayırmak [Verb], çekilmek [Verb], ayırmak, salgılamak, ifraz etmek, ayrılmak, çıkmak, elenmek, ayırmak, ayrılmak, çekilmek, hek. salgılamak, ayrılmak,
çekilmek, ayırmak, çıkarmak, salgılamak,
ausschenken içki vermek [Verb], dökmek, satmak,
sich ausschlafen
ausschlagen vurarak kovmak [Verb], kabul etmemek [Verb], sonuç vermek [Verb], meydana gelmek [Verb], çifte almak [Verb], çifteleşmek [Verb], zorla vurup
çıkarmak, reddetmek, çekiçle vurarak şekil vermek, kaplamak, örtmek, süslemek, tepmek, çifte atmak, filizlenmek, oluşmak, meydana gelmek,
reddetmek, kabul etmemek,
ausschliessen içeri almamak, kapıyı üstüne kapamak, dışlamak,
ausschmücken süslemek [Verb], bezemek [Verb], süslemek, bezemek, dekore etmek, güzelleştirmek, allayıp pullamak,
ausschrieben
ausschütten dökmek [Verb], boşaltmak [Verb], doldurmak [Verb], kazanç dağıtmak [Verb], dökmek, boşaltmak, temettü dağıtmak jdm sein Herz ausschütten
birine içini dökmek sich ausschütten gülmekten katılmak, boşaltmak, dökmek,
ausschweifen baştan çıkmak [Verb], yuvarlaklaştırmak [Verb], oyma yapmak [Verb],
ausschwenken
aussehen görünüm [Nomen], görünmek [Verb], farklı görünmek irgendwo anders başka bir yerde jd anders başka biri niemand anders başka hiç kimse wer
anders? başka kim?, görünmek, görünüş, görünüm, benzemek, ...gibi görünmek, gibi görünmek, benzemek,
äussern
aussetzen azarlamak [Verb], kararlaştırmak [Verb], terketmek [Verb], bırakmak [Verb], durmak [Verb], dinmek [Verb], terk etmek, saptamak, tayin etmek,
maruz bırakmak, durmak, kesilmek, ara vermek, mola vermek, kusur bulmak, kusur bulmak sich einer Sache aussetzen kendini bir şeye maruz
bırakmak, bırakmak, terk etmek, ertelemek, bırakmak, terk etmek, ara vermek,
aussperren evden çıkarmak [Verb], lokavt yapmak, lokavt etmek,
ausspielen çala çala bozulmak [Verb], oyuna başlamak [Verb], bitmek [Verb], {kâğıt} atmak, oynamak, piyangoya koymak, çekilmek, atmak, düşürmek,
aussprechen söylemek [Verb], telaffuz etmek [Verb], düşüncesini bildirmek [Verb], telaffuz etmek, bildirmek, söylemek, beyan etmek, sözünü bitirmek sich
aussprechen fikir beyan etmek, müzakere etmek, telaffuz etmek, okumak, ifade etmek, sözünü bitirmek, telaffuz etmek, okumak, ifade etmek,
telaffuz etmek, söylemek,
30
ausstatten döşemek [Verb], donatmak [Verb], çeyiz vermek [Verb], cihazlandırmak [Verb], döşemek, tefriş etmek, donatmak, teçhiz etmek, donatmak, döşemek,
donatmak, döşetmek, donatmak, döşemek,
ausstehen dayanmak [Verb], çekmek [Verb], ödenmemiş olmak [Verb], dayanmak, çekmek, katlanmak, sabretmek, ödenmemiş olmak, alacağı olmak, {haber}
henüz gelmemiş olmak, katlanmak, dayanmak, ödenmemiş olmak, katlanmak, dayanmak, çekmek, ödenmemiş olmak,
aussteigen inmek [Verb], çıkmak [Verb], inmek, inmek, inmek,
ausstellen sergiye çıkarmak [Verb], yazıp hazırlamak [Verb], sergilemek, teşhir etmek, akımı kesmek, düzenlemek, tanzim etmek, sergilemek, tanzim etmek,
düzenlemek, sergilemek, teşhir etmek, tanzim etmek, düzenlemek, keşide etmek,
aussterben kökü kurmak [Verb], ıssız kalmak [Verb], soyu tükenmek, nesli tükenmek, ortadan kalkmak, soyu tükenmek, soyu tükenmek, ortadan kalkmak,
ausstrahlen ışık yaymak [Verb], ışın salmak, yaymak, neşretmek, yayınlamak, ışın salmak, ışımak, ışın yaymak, ışıldamak,
ausstrecken uzatmak [Verb], dik tutmak [Verb], uzatmak, dik tutmak, germek sich ausstrecken uzanmak, uzatmak, germek, uzatmak,
ausströmen dökülmek [Verb], yaymak [Verb], {gaz} kaçmak, uçmak, çıkarmak, saçmak, dökmek, akıtmak, akmak, fiş kırmak, kaçmak, uçmak, dışarı akmak, çıkmak,
fışkırmak, kaçmak, uçmak, sızmak, akıtmak, fışkırtmak, çıkarmak, yaymak, saçmak,
sich aussuchen
austauschen değiştirmek [Verb], değiş tokuş etmek, takas etmek, trampa etmek, sevişmek, değiştirmek, değiş tokuş atmek, değiştirmek, değiş tokuş etmek,
değiştirmek, mübadele etmek,
austeilen dağıtmak [Verb], vermek [Verb], dağıtmak, tevzi etmek, bölüştürmek, taksim etmek, dağıtmak, bölüştürmek, dağıtmak, bölüştürmek, bölmek,
austragen dağıtmak [Verb], hesaptan düşmek [Verb], karara bağlamak [Verb], dağıtmak, karara bağlamak, maç yapmak, {mektup} dağıtmak, {yarışma}
düzenlemek, yapmak, mektup dağıtmak, yarışma düzenlemek,
austreten istifa etmek [Verb], apteshaneye gitmek [Verb], aptesi gelmek, istifa etmek, {ayakkabı} giyerek bollaştırmak, {ateş} ayağıyla basarak söndürmek,
{merdiven} aşındırmak, eskitmek, eskitmek, ayrılmak, çıkmak, ayrılmak, çekilmek,
ausüben yapmak [Verb], işlemek [Verb], uygulamak [Verb], faydalanmak [Verb], yapmak, icra etmek, uygulamak, kullanmak, pratik yapmak, alıştırma yapmak,
uygulamak, yapmak, yapmak, uygulamak, kullanmak, yapmak, icra etmek,
ausverkaufen hepsini satmak [Verb], hepsini satmak,
auswählen seçmek [Verb], seçmek, ayırmak, beğenmek, seçmek, seçmek, seçmek, tercih etmek,
auswandern göçmek [Verb], göçmek, göç etmek, göç etmek, göçmek, göç etmek, göçmek,
31
ausweichen yol vermek [Verb], sakınmak [Verb], yol vermek, savulmak, kaçılmak, sakınmak, bahane aramak, yol açmak, yol vermek, kaçınmak, kaçamaklı sözler
söylemek, yol açmak, yol vermek, sapmak, yumuşatmak, yol vermek, çekinmek,
auswerten değerlendirmek [Verb], faydalanmak [Verb], değerlendirmek, yararlanmak, istifade etmek,
auszahlen ödemek [Verb], değmek [Verb], saymak [Verb], ödemek, parasını vermek sich auszahlen zahmete değmek, saymak, {boks} nakavt saymak, saymak,
ödemek, ödemek, ödemek, tediye etmek,
auszeichnen önem vermek [Verb], ödüllendirmek [Verb], kendini göstermek [Verb], nişan vermek, rütbe vermek, taltif etmek, ödüllendirmek, mükâfatlandırmak,
etiketlemek sich auszeichnen kendini göstermek, sivrilmek, etiketlemek, taltif etmek, nişan vermek,
ausziehen çıkarmak [Verb], kopya etmek [Verb], uzatmak [Verb], soyunmak [Verb], {giysi vb.} çıkarmak, soymak, {diş} çekmek, çıkarmak, {masa} kanatlarını
açmak, haddeden çekmek, evden çıkmak, taşınmak, {giysi} çıkarmak, taşınmak, de. soyunmak, çıkarmak, soymak, taşınmak, çıkarmak, çekmek,
çektirmek,
backen yanak [Nomen], pişmek [Verb], pişirmek [Verb], pişirmek, kızartmak, pişmek, kızarmak, pişirmek, kızartmak, pişmek, kızarmak, fırında pişirmek,
fırında pişirmek, pişmek,
baden suya girme [Nomen], yıkama [Nomen], deniz banyosu [Nomen], banyo yapmak [Verb], yıkanmak [Verb], denize girmek [Verb], banyo yapmak,
yıkanmak, denize girmek, suya girmek, hamama girmek, banyo ettirmek, yıkamak, suya sokmak, denize sokmak, banyo yapmak, denize girmek,
banyo yapmak, yıkanmak, denize girmek,
baggern taramak [Verb], temizlemek [Verb], taramak, tarak makinesiyle temizlemek, ekskavatörle temizleme, tarama,
ballen denk [Nomen], balya [Nomen], taban [Nomen], sıkmak [Verb], büzülmek [Verb], balya, denk, pastav, top, top yapmak, yumak yapmak, avucu
yummak sich ballen yumak olmak, topaklanmak, denk [-], balya [-], denk, balya,
bändigen terbiye etmek [Verb], alıştırmak [Verb], {hayvan} terbiye etmek, dizginlemek, zapt etmek, zaptetmek, gemvurmak, {hayvan} terbiye etmek, hayvan
terbiye etmek, gem vurmak, zapt etmek,
bangen
bannen büyülemek [Verb], bağlamak [Verb], çekmek [Verb], aforoz etmek [Verb], uzaklaştırmak [Verb], sürmek, sürgüne göndermek, aforoz etmek,
büyülemek,
basieren dayanmak [Verb], dayanmak, istinat etmek,
basteln imal etmek [Verb], yapmağa çalışmak [Verb], yapıp çatmak [Verb], el işleri yapmak, {amatörce} el işleri yapmak,
bauen inşa etmek [Verb], yapmak [Verb], ekmek [Verb], ekip yetiştirmek [Verb], imal etmek [Verb], üretmek [Verb], güvenmek [Verb], yapmak, inşa etmek,
bina etmek auf jdn bauen güvenmek, itimat etmek auf etw bauen güvenmek, itimat etmek, yapmak, kurmak, inşa etmek, yapmak, kurmak,
32
baumeln sallanmak [Verb], sallanmak sich bäumen şahlanmak,
bauschen geniş katlamak [Verb], buruşmak [Verb], kabarmak [Verb], şişirmek, kabartmak, şişmek, kabarmak, sich bauschen şişmek, kabarmak,
beachten dikkate almak [Verb], dikkat etmek [Verb], dikkat göstermek [Verb], hesaba katmak [Verb], uymak [Verb], hesaba katmak, göz önünde bulundurmak,
uymak, riayet etmek, dikkat etmek, uymak, riayet etmek, dikkat etmek,
beanspruchen istemek [Verb], zorlamak [Verb], fazla çalıştırmak [Verb], gerektirmek [Verb], istemek, talep etmek, iddia etmek, meşgul etmek, hak talep etmek,
iddia etmek, öne sürmek, hak talep etmek, iddia etmek, işletmek, zorlamak,
beanstanden kuşkusunu bildirmek [Verb], karar vermemek [Verb], kusurlu bulmak [Verb], kusurlu bulmak, itiraz etmek, kusurlu bulmak, kuşkuyla karşılamak,
beantragen önermek [Verb], istemek [Verb], önermek, dilekçe ile istemek, istemek, başvurmak, istemek, başvurmak,
beantworten cevap vermek [Verb], cevaplandırmak [Verb], yanıtlamak [Verb], yanıt vermek, cevap vermek, Yanıtlamak, cevaplandırmak, yanıtlamak, cevap
vermek,
bearbeiten işlemek [Verb], şekil vermek [Verb], kazanmak [Verb], razı etmek [Verb], kendine çekmek [Verb], gözden geçirmek [Verb], düzeltmek [Verb],
düzenlemek [Verb], işlemek, üzerinde çalışmak, incelemek, etüt etmek, gözden geçirmek, üzerinde çalışmak, işlemek, biçim vermek, gözden
geçirmek, uyarlamak, düzenlemek, işlemek, üzerinde çalışmak, geçirmek, uyarlamak, düzenlemek, işleme koymak,
beaufsichtigen bakmak [Verb], gözetlemek [Verb], kontrol etmek [Verb], gözetlemek, nezaret etmek, kontrol etmek, gözetmek, bakmak, denetlemek, denetlemek,
kontrol etmek, nezaret etmek,
beauftragen ısmarlamak [Verb], havale etmek [Verb], görevlendirmek [Verb], yetkili kılmak [Verb], görevlendirmek, memur etmek, görevlendirmek,
görevlendirmek, havale etmek, vazifelendirmek,
bebauen işlemek [Verb], imar etmek [Verb], çift sürmek [Verb], ekip biçmek [Verb], bina yapmak [Verb], inşaat yapmak [Verb], bina yapmak, ekip biçmek,
toprağı sürmek, işlemek, toprağı sürmek, işlemek, üzerine bina yapmak, toprağı işlemek,
besich bedanken
bedauern üzülme [Nomen], üzüntü [Nomen], acınma [Nomen], esef duyma [Nomen], üzülmek [Verb], esef etmek [Verb], acınmak [Verb], acımak [Verb],
yerinmek [Verb], teessüf etmek [Verb], üzülerek [Adverb], esefle [Adverb], acımak, merhamet etmek, üzülmek, müteessif olmak, teessüf etmek,
merhamet, üzüntü, esef, teessüf, maalesef, üzülmek, acımak,
bedenken kuşku [Nomen], şüphe [Nomen], tereddüt [Nomen], iyice düşünme [Nomen], düşünüp taşınma [Nomen], hesaba katmak [Verb], düşünmek [Verb],
dikkate almak [Verb], üzerinde durmak [Verb], gözetmek durmak [Verb], iyice düşünmek [Verb], bağışlamak [Verb], düşünmek, hesaba katmak,
düşünüp taşınma, mülahaza, kararsızlık, tereddüt, şüphe, kuşku, kuruntu, vesvese, {bir şeyi} düşünmek, göz önüne almak, kuşku [-],
bedaeuten
bedienen kullanmak [Verb], hizmet etmek [Verb], bakmak [Verb], yoluna koymak [Verb], düzenlemek [Verb], hizmet etmek, {makine} çalıştırmak, kullanmak,
servis yapmak, buyurun!, lütfen alın! sich bedienen yemekten almak, yararlanmak, faydalanmak, kullanmak, hizmet etmek, servis yapmak, hizmet
etmek, servis yapmak, kullanmak, işletmek,
33
bedingen bağlı olmak [Verb], sebep olmak [Verb], şart olmak [Verb], gerektirmek [Verb], yol açmak [Verb], gerektirmek, yol açmak, neden olmak,
bedrängen sıkıştırmak [Verb], baskı yapmak [Verb], sıkıştırmak, rahatsız etmek, taciz etmek, sıkıştırmak, sıkıntı vermek, rahatsız etmek, sıkıntı vermek, canını
sıkmak,
bedrohen tehdit etmek [Verb], göz: gözünü korkutmak [Verb], tehdit etmek, gözünü korkutmak, gözdağı vermek, yıldırmak, korkutmak, tehdit etmek,
bedrücken sıkıştırmak [Verb], baskı yapmak [Verb], işkence etmek [Verb], ezmek [Verb], sıkmak [Verb], üzmek [Verb], kederlendirmek [Verb], basmak,
tabetmek, sıkıştırmak, işkence etmek, sıkmak, üzmek, basmak,
sich beeilen acele etmek [Verb], çabuk olmak [Verb],
beeindrucken etkilemek [Verb], izlenim bırakmak [Verb], üzerinde etki bırakmak, izlenim bırakmak, etkilemek, izlenim bırakmak, etkilemek, izlenim bırakmak,
beeinträchtigen zarar vermek [Verb], sekteye vurmak [Verb], zedelemek [Verb], küçültmek [Verb], zedelemek, halel getirmek, zarar vermek, dokunmak, etkilemek,
zarar vermek, dokunmak, etkilemek,
beenden bitirmek [Verb], son vermek [Verb], sona erdirmek [Verb], bitirmek, tamamlamak, son vermek, bitirmek,
beengen daraltmak [Verb], darlaştırmak [Verb], sıkmak [Verb], sıkıştırmak [Verb], sıkmak, daraltmak,
beerdigen gömmek [Verb], defnetmek [Verb], gömmek, defnetmek, toprağa vermek, gömmek, gömmek,
befahren üzerinden geçmek [Verb], taşıtla üzerinden geçmek, sefer yapmak, {taşıtla} üzerinden geçmek, taşıtla üzerinden geçmek, ocak gezisi yapmak,
befallen başına gelmek [Adjektiv], tutmak [Adjektiv], tutulmak [Adjektiv], yakalanmak [Adjektiv], tutulmak, yakalanmak,
befehlen emretmek [Verb], buyurmak [Verb], komuta etmek [Verb], emanet etmek [Verb], emretmek, kumanda etmek, buyurmak, emir vermek, emretmek,
befestigen bağlamak [Verb], mıhlamak [Verb], raptetmek [Verb], tahkim etmek [Verb], sağlamlaştırmak [Verb], bağlamak, sağlamlaştırmak, tahkim etmek,
tutturmak, saptamak, bağlamak, raptetmek, bağlamak, tespit etmek, sağlamlaştırmak,
sich befinden bulunmak [Verb], bulunmak, savunmada bulunmak, bunlar nerede olurlarsa olsunlar,
beflecken kirletmek [Verb], leke yapmak [Verb], leke sürmek [Verb], namusunu zarar vermek [Verb], lekelemek [Verb],
34
befördern yollamak [Verb], göndermek [Verb], sevketmek [Verb], yükseltmek [Verb], terfi ettirmek [Verb], geliştirmek [Verb], korumak [Verb], himaye etmek
[Verb], göndermek, yollamak, sevk etmek, terfi ettirmek, yükseltmek, göndermek, yollamak, terfi ettirmek, göndermek, yollamak, sevk etmek,
befrachten yük yüklemek [Verb], eşya yükletmek,
befragen sormak [Verb], fikrini almak [Verb], sormak, sual etmek, soruşturmak, sorguya çekmek, sormak, sormak,
befreien kurtarmak [Verb], kurtulmak [Verb], azat etmek, kurtarmak, muaf tutmak sich befreien kurtulmak, kurtarmak, serbest bırakmak, kurtarmak, serbest
bırakmak,
befremden şaşırtmak [Verb], hayrette bırakmak [Verb], hoşnutsuzluk uyandırmak [Verb], şaşırtmak, rahatsız etmek, şaşkınlık, hayret sich befreunden dost
olmak, alışmak, ısınmak,
sich befreunden dost olmak [Verb],
befriedigen memnun etmek [Verb], doyurmak [Verb], tatmin etmek [Verb], mastürbasyon yapmak [Verb], memnun etmek, hoşnut kılmak, tatmin etmek,
doyurmak, tatmin etmek, memnun etmek, tatmin etmek,
befruchten döllemek [Verb], verimli hale getirmek [Verb], canlandırmak [Verb], esin vermek [Verb], döllemek, tohumlamak, verimlileştirmek, canlandırmak,
teşvik etmek, döllemek, verimlileştirmek,
befugen
befürchten korkmak [Verb], endişe etmek [Verb], korkmak, endişe etmek, korkmak, tasalanmak, korkmak,
befürworten lehinde bulunmak [Verb], uygun bulmak [Verb], tavsiye etmek [Verb], tavsiye etmek, desteklemek, lehinde konuşmak, desteklemek, lehinde olmak,
desteklemek, lehinde olmak,
begatten döllemek [Verb], çiftleşmek [Verb], çiftleştirmek sich begatten çiftleşmek sich begeben gitmek, yollanmak, olmak, vuku bulmak, meydana gelmek
sich in Gefahr begeben kendini tehlikeye atmak,
sich begeben bir yere gitmek [Verb],
begegnen rastlamak [Verb], tesadüf etmek [Verb], karşılamak [Verb], karşılaşmak [Verb], bulunmak [Verb], mevcut olmak [Verb], davranmak [Verb], çatmak
[Verb], rastlamak, tesadüf etmek, karşılaşmak, başına gelmek, başından geçmek, uğramak, muamele etmek, göz göze gelmek sich begegnen
rastlaşmak, karşılaşmak, karşılaşmak, karşılaşmak,
begehen işlemek [Verb], kutlamak [Verb], yapmak [Verb], işlemek, yapmak, {yol} kullanmak, üzerinde yürümek, {tören} kutlamak, intihar etmek, yapmak,
kutlamak, yapmak, etmek, işlemek,
begehren istek [Nomen], dilek [Nomen], arzu [Nomen], arzulamak [Verb], direnerek istemek [Verb], istemde bulunmak [Verb], canı çekmek [Verb], özlemle
istemek [Verb], talep etmek [Verb], istemek, dilemek, arzu etmek, canı çekmek, gönlü olmak, gözü olmak, arzulamak, şiddetle istemek,
begeistern heyecanlandırmak [Verb], coşturmak [Verb], heyecanlandırmak, coşturmak, aşka getirmek sich begeistern heyecana gelmek, coşmak, aşka gelmek,
heyecanlandırmak, coşturmak,
begiessen sulamak,
35
beginnen başlamak [Verb], başlamak, başlamak, başlamak,
beglaubigen onaylamak [Verb], belgelemek [Verb], belgeye bağlamak [Verb], onaylamak, tasdik etmek, onaylamak tasdik etmek, onaylamak, tasdik etmek,
begleiten refakat etmek [Verb], eşlik etmek [Verb], birlikte gitmek [Verb], götürmek [Verb], izlemek [Verb], eşlik etmek, refakat etmek, eşlik etmek, eşlik
etmek,
beglückwünschen kutlamak [Verb], tebrik etmek [Verb], kutlamak, tebrik etmek, kutlamak,
begnadigen suçunu bağışlamak [Verb], suçunu affetmek [Verb], cezasını bağışlamak [Verb], cezasını affetmek [Verb], {suçunu/cezasını} affetmek, kusurunu
bağışlamak, affetmek,
sich begnügen yetinmek [Verb], iktifa etmek [Verb],
begraben gömmek [Verb], defnetmek [Verb], vazgeçmek [Verb], terk etmek [Verb], kaybetmek [Verb], gömmek, defnetmek, gömmek,
begreifen derk [Nomen], anlamak [Verb], kavramak [Verb], elle tutmak [Verb], içine almak [Verb], anlamak, kavramak, aklı almak, kavramak, anlamak,
begrenzen sınırlandırmak [Verb], daraltmak [Verb], sınırlamak [Verb], sınırlamak, sınırlandırmak, sınırlamak, sınırlandırmak,
begründen kurmak [Verb], sebeplerini göstermek [Verb], kanıt göstermek [Verb], sebep göstermek, kanıt göstermek, neden göstermek, tesis etmek, kurmak,
kurmak, gerekçelerini göstermek,
begrüssen selåmlamak,
behalten alıkoymak [Verb], saklamak [Verb], hatırında tutmak [Verb], bulundurmak [Verb], almak [Verb], alıkoymak, saklamak, muhafaza etmek, hatırda
tutmak, hatırdan çıkarmamak im Auge behalten gözden kaçırmamak, akılda tutmak, korumak, saklamak, alıkoymak, korumak, saklamak, alıkoymak,
akılda tutmak,
behandeln davranmak [Verb], işlemek [Verb], yapmak [Verb], incelemek [Verb], muamele etmek [Verb], tedavi etmek [Verb], iyi davranmak, davranmak,
muamele etmek, işlemek, incelemek, ele almak, tedavi etmek, ele almak, işlemek, tedavi etmek, ele almak, işlemek, tedavi etmek,
beharren ısrar etmek [Verb], sebat etmek [Verb], dayatmak [Verb], diretmek [Verb], ısrar etmek, tutturmak, sebat etmek, üstelemek,
behaupten iddia etmek [Verb], başarı ile savunmak [Verb], kendini kabul ettirmek [Verb], dayanmak [Verb], yerini korumak [Verb], tutunmak [Verb], iddia
etmek, ileri sürmek, savunmak, iddia etmek, ileri sürmek, ileri sürmek, söylemek,
sich behaupten kendini kabul ettirmek [Verb], dayanmak [Verb], yerini korumak [Verb], tutunmak [Verb],
sich behelfen yakayı kurtarmak [Verb], başının çaresine bakmak [Verb], çare aramak [Verb], başvurmak [Verb],
behelligen rahatsız etmek [Verb], canını sıkmak [Verb], rahatsız etmek, taciz etmek,
36
beherbergen barındırmak [Verb], konaklatmak [Verb], misafir etmek [Verb], yer vermek [Verb], barındırmak, ağırlamak, misafir etmek, misafir etmek, barındırmak,
beherrschen hakim olmak [Verb], hükmetmek [Verb], iyi anlamak [Verb], iyi bilmek [Verb], vakıf olmak [Verb], yüksekte olmak [Verb], kendine hakim olmak
[Verb], hükmetmek, hâkim olmak sich beherrschen kendine hâkim olmak, egemen olmak: hükmetmek, de. kendini tutmak, duygularına kapılmamak,
behexen büyülemek [Verb],
behindern engellemek [Verb], mani olmak [Verb], engel olmak [Verb], zorluk çıkarmak [Verb], alıkoymak [Verb], durdurmak [Verb], engel olmak, mâni olmak,
güçleştirmek, zorlaştırmak, engel olmak, engellemek, engel olmak,
behüten korumak [Verb], esirgemek [Verb], esirgemek, korumak, korumak, korumak,
beibehalten saklamak [Verb], sürdürmek [Verb], değiştirmemek [Verb], bırakmamak [Verb], alıkoymak, saklamak, sürdürmek, muhafaza etmek, alıkoymak
korumak, muhafaza etmek, alıkoymak,
beibringen getirmek [Verb], öğretmek [Verb], açıklamak [Verb], {kanıt} göstermek, {neden} ileri sürmek, kafasına sokmak, öğretmek, öğretmek,
beifügen eklemek [Verb], iliştirmek [Verb], iliştirmek, eklemek, eklemek, iliştirmek, eklemek, iliştirmek,
beigeben eklemek [Verb], inat bırakmak [Verb], katmak [Verb], aşağıdan almak [Verb], yanına vermek [Verb], eklemek, ilave etmek, yanına vermek, pes etmek,
yelkenleri suya indirmek klein beigeben pes demek, yelkenleri suya indirmek,
beikommen zayıf tarafını bilmek [Verb], yaklaşmak,
beilegen iliştirmek [Verb], eklemek [Verb], katmak [Verb], yatıştırmak [Verb], barıştırmak [Verb], yüklemek [Verb], isnat etmek [Verb], atmak [Verb], eklemek,
ilave etmek, iliştirmek, yüklemek, isnat etmek, atfetmek, halletmek, yoluna koymak, yatıştırmak, barıştırmak, eklemek. iliştirmek,
beiliegen ilişik olmak [Verb], ekli olmak [Verb], ilişik olmak, ilişik olmak, ekli olmak,
beissen ısırmak,
beistehen yardım etmek [Verb], tarafını tutmak [Verb], hakkını savunmak [Verb], yardım etmek, desteklemek, savunmak, yardım etmek, yardımcı olmak,
beitragen katkıda bulunmak [Verb], yardım etmek, katkıda bulunmak, katıimak, yardım etmek, katılmak, yardım etmek,
beitreten katılmak [Verb], girmek [Verb], üye olmak [Verb], girmek, katılmak, dahil olmak, katılmak, katılmak,
bejahen evet demek [Verb], kabul etmek [Verb], onaylamak [Verb], doğru bulmak [Verb], iyi karşılamak [Verb], evet demek, olumlu yanıt vermek, razı olmak,
muvafakat etmek, onaylamak, "evet" demek, onaylamak,
bejammern acımak [Verb], üzüntü duymak [Verb], esef etmek [Verb], inleyip sızlamak [Verb], acımak, üzülmek, esef etmek, inleyip sızlamak,
37
bejubeln
bekämpfen yenmeye çalışmak [Verb], savaşmak [Verb], savaşmak, muharebe etmek, mücadele etmek, savaşmak, savaşmak,
bekehren döndürmek [Verb], dininden döndürmek, inançlarını değiştirmek sich bekehren dininden dönmek,
bekennen itiraf etmek [Verb], kabul etmek [Verb], açıklamak [Verb], tanık göstermek [Verb], ispat etmek [Verb], inancını açığa vurmak [Verb], itiraf etmek
Farbe bekennen rengini belli etmek, fikrini açıktan açığa söylemek, rengini belli etmek, itiraf etmek kabul etmek,
sich beklagen şikayet etmek [Verb],
beklemmen sıkmak [Verb], sıkıştırmak [Verb], daralmak [Verb], sıkıştırmak, eziyet etmek, zulmetmek,
bekommen almak [Verb], elde etmek [Verb], yaramak [Verb], gelmek [Verb], sahip olmak [Verb], edinmek [Verb], başarmak [Verb], bitirmek [Verb], almak, elde
etmek, edinmek, {çocuğu} olmak, {tren} yakalamak, {korkuya} tutulmak, {tokat} yemek gut bekommen iyi gelmek schlecht bekommen dokunmak was
bekommen Sie? ne arzu etmiştiniz wohl bekomm`s afiyet olsun, başı dönmek, dayak yemek, acıkmak, üstün olmak, laf işitmek, almak, elde etmek,
bulmak, öğrenmek, almak,
bekräftigen doğrulamak [Verb], desteklemek [Verb], güçlendirmek [Verb], doğrulamak, teyit etmek, kuvvetlendirmek, pekitmek, güçlendirmek, kuvvetlendirmek,
doğrulamak, kuvvetlendirmek, güçlendirmek, sağlamlaştırmak, doğrulamak,
sich bekreuzigen haç çıkarmak [Verb],
belagern kuşatmak [Verb], etrafını çevirmek [Verb], kuşatmak, muhasara etmek, kuşatmak, kuşatmak,
belasten yüklemek [Verb], ağırlık vermek [Verb], sıkıntı yapmak [Verb], sıkıntıda bırakmak [Verb], borçlandırmak [Verb], borç yüklemek [Verb], suçlamak
[Verb], yüklemek, sıkıntı vermek, endişeye boğmak, borçlandırmak, suçlamak sich belasten borca girmek, kendini suçlu çıkarmak, yüklemek, sıkıntı
vermek, zimmetine geçirmek, yüklemek, zan altında bırakmak, suçlamak, birşeyi ipotek etmek,
belästigen rahatsız etmek [Verb], sıkmak [Verb], taciz etmek [Verb], çullanmak [Verb], sataşmak, musallat olmak, tebelleş olmak, huzurunu kaçırmak, başını
ağrıtmak, rahatsız etmek, canını sıkmak, rahatsız etmek, canını sıkmak,
beleben hayat vermek [Verb], canlandırmak [Verb], canlandırmak,
38
belegen örtmek [Verb], tutmak [Verb], işgal etmek [Verb], ispat etmek [Verb], yazılmak [Verb], kapamak [Verb], kaplamak [Verb], kullanmak [Verb],
kaydolmak [Verb], çiftleşmek [Verb], aşmak [Verb], kanıtlamak [Verb], örtmek, kaplamak, rezerve etmek, ayırtmak, {derse} kaydolmak, kanıtlamak,
belgelemek, bombalamak, örtmek, kanıtlamak, işgal etmek, örtmek, kanıtlamak,
belehren öğretmek [Verb], öğretmek, aydınlatmak, bilgi vermek jdn eines Besseren belehren gözünü açmak, aklını başına getirmek, öğretmek, anlatmak,
öğretmek, anlatmak, bilgi vermek,
beleidigen kırmak [Verb], incitmek [Verb], aşağılamak [Verb], hakaret etmek [Verb], sövmek [Verb], hakaret etmek, sövmek, kırmak, incitmek, gücendirmek,
hakaret etmek, aşağılamak, kırmak, gücendirmek, hakaret etmek,
beleuchten aydınlatmak [Verb], ışık vermek [Verb], açıklamak [Verb], aydınlatmak, ışıklandırmak, açıklamak, ışık tutmak, ışıklandırmak, aydınlatmak,
aydınlatmak, ışıklandırmak, ışıklamak,
belichten ışık vermek [Verb], ışıtmak [Verb], ışığa tutmak [Verb], pozlamak [Verb], ışıklamak, ışık vermek, aydınlatmak, ışıklandırmak, ışığa tutmak,
belieben keyif [Nomen], istemek [Verb], isteğe göre [Adverb], keyif nach Belieben istenildiği gibi, istenildiği kadar,
belustigen eğlendirmek [Verb], neşelendirmek [Verb], şaka yapmak [Verb], eğlendirmek, neşelendirmek, eğlendirmek,
sich belustigen
sich bemächtigen ele geçirmek [Verb], kapıp almak [Verb], zaptetmek [Verb],
bemerken görmek [Verb], duymak [Verb], seçmek [Verb], fark etmek [Verb], söylemek [Verb], görmek, fark etmek, farkına varmak, gözlemek, söylemek,
buyurmak, ifade etmek, farkına varmak, belirtmek söylemek,
bemessen ölçmek [Verb], paylaştırmak [Verb],
bemitleiden acımak [Verb], merhamet etmek [Verb], acımak, merhamet etmeksich bemühen zahmet etmek, zahmete girmek,
sich bemühen uğraşmak [Verb], zahmet etmek [Verb], zahmet çekmek [Verb], kendini yormak [Verb], çabalamak [Verb], zahmet etmeyin!,
39
benachrichtigen haberdar etmek [Adjektiv], haber vermek [Verb], değirmek [Verb], duydurmak [Verb], haber vermek, haberdar etmek, bilgi vermek, haberdar etmek,
haber vermek,
benachteiligen zarar vermek [Verb], hakkını yemek [Verb], darbelemek [Verb], zarar ve ziyana sokmak, haksızlık etmek, halel getirmek,
benebeln sislemek [Verb], sisle örtmek [Verb], kaplamak [Verb], bulandırmak [Verb], karıştırmak [Verb],
beneiden kıskanmak [Verb], imrenmek [Verb], gıpta etmek [Verb], çoksamak [Verb], kıskanmak, çekememek, imrenmek, gıpta etmek, kıskanmak, çekememek,
gıpta etmek,
benennen isim vermek [Verb], ad takmak [Verb], adlandırmak [Verb], adlandırmak, isimlendirmek, söylemek, zikretmek, adlandırmak, ad vermek, adlandırmak,
ad vermek,
benötigen ihtiyacı olmak [Verb], gereksinim duymak, ihtiyacı olmak, muhtaç olmak, gerektirmek, icap ettirmek, ihtiyacı olmak, gereksinmek, ihtiyacı olmak,
gereksinmek,
benutzen kullanmak [Verb], yararlanmak [Verb], kullanmak, yararlanmak, yararlanmak, faydalanmak, kullanmak, kullanmak,
beobachten gözetmek [Verb], gözetlemek [Verb], bakmak [Verb], gözlemde bulunmak [Verb], farkına vurmak [Verb], fark etmek [Verb], yerine getirmek [Verb],
uymak [Verb], dikkat etmek [Verb], dikizlemek [Verb], gözlemek, gözetlemek, fark etmek, farkına varmak, gözlemek, gözetlemek, gözlemek,
gözetlemek, takip etmek,
bepflanzen ekmek [Verb], dikmek [Verb], {bitki} dikmek,
beraten öğüt vermek [Verb], görüşmek [Verb], konuşmak [Verb], danışmak [Verb], öğüt vermek, nasihat vermek, müzakere etmek, istişare etmek sich
beraten görüşmek, tavsiysde bulunmak, öğüt vermek,
berauben yoksun bırakmak [Verb], soymak [Verb], elinden almak [Verb], mahrum etmek [Verb], soymak, yağma etmek, soymak, çalmak, soymak, çalmak,
berechnen hesap etmek [Verb], tahmin etmek [Verb], borç kaydetmek [Verb], hesap etmek, hesabına kaydetmek, hesaplamak, hesap etmek,
berechtigen yetki vermek [Verb], hakkını vermek [Verb], yetki vermek, yetki vermek, yetki vermek,
bereden görüşmek [Verb], tartışmak [Verb], yapmaya yöneltmek [Verb], razı etmek [Verb], kandırmak [Verb], ikna etmek [Verb], görüşmek, istişare etmek,
müzakere etmek, kandırmak, ikna etmek,
sich bereichern
bereiten hazırlamak [Verb], hazırlamak, sebebiyet vermek, neden olmak, hazırlanmak, {sevinç, vb.} vermek, hazırlamak,
bereuen pişman olmak [Verb], üzüntü duymak [Verb], pişman olmak, yerinmek, pişman olmak, pişman olmak,
40
bergen kurtarmak [Verb], kurtarmak, kurtarmak,
berichten bilgi vermek [Verb], haber vermek [Verb], bildirmek [Verb], bildirmek, haber vermek, anlatmak, nakletmek, haber vermek, anlatmak, rapor vermek,
bildirmek,
bersten patlamak [Verb], çatlamak [Verb], kırılmak [Verb], patlamak, çatlamak, yarılmak, patlamak,
berücksichtigen dikkate almak [Verb], hesaba katmak [Verb], göz önünde tutmak [Verb], önem vermek [Verb], nazarı dikkate almak, hesaba katmak, göz önünde
bulundurmak, göz önüne almak, hesaba katmak,
berufen yetkili [Adjektiv], yetenekli [Adjektiv], göreve atamak [Verb], tayin etmek [Verb], çağırmak [Verb], davet etmek [Verb], dayanmak [Verb], tanık
göstermek [Verb], göreve getirmek, atamak sich berufen auf dayanmak, ehil, yetkili, istidatlı zu etw berufen sein doğuştan yetenekli olmak, atamak,
tayin etmek, atamak, tayin etmek,
beruhen dayanmak [Verb], dayanmak, {-den} ileri gelmek,
beruhigen yatıştırmak [Verb], rahatlandırmak [Verb], teselli etmek [Verb], yatışmak [Verb], yatıştırmak, sakinleştirmek, teskin etmek, teselli etmek sich
beruhigen yatışmak, sakinleşmek, teskin olmak, yatıştırmak, sakileştirmek, yatıştırmak,
berühren dokunmak [Verb], değinmek [Verb], yanından geçmek [Verb], dokunup geçmek [Verb], ilgilendirmek [Verb], dokunmak, ellemek, değmek, ilişmek,
etki etmek, değinmek, zikretmek sich berühren bitişmek, birleşmek, değmek, dokunmak değinmek, dokunmak, değmek,
besagen anlamında olmak [Verb], demeye gelmek [Verb], bildirmek [Verb], ifade etmek [Verb], açıklamak [Verb], anlamına gelmek, demeye gelmek,
beschädigen zarara sokmak [Verb], bozmak [Verb], hazara uğratmak [Verb], tahrip etmek [Verb], zarar vermek [Verb], bozmak, zarar vermek,
beschaffen nitelikli [Adjektiv], sağlamak [Verb], sağlayıp getirmek [Verb], tedarik etmek [Verb], sağlamak, elde etmek, bulmak, tedarik etmek, sağlamak, bulmak,
tedarik etmek, temin etmek,
beschäftigen meşgul etmek [Verb], çalıştırmak [Verb], uğraştırmak [Verb], yormak [Verb], meşgul etmek, işgal etmek, çalıştırmak, iş vermek sich beschäftigen
meşgul olmak, uğraşmak, meşgul etmek uğraştırmak, çalıştırmak, de. uğramak, meşgul olmak, çalıştırmak, meşgul etmek,
sich beschäftigen
beschämen utandırmak [Verb], şaşırtmak [Verb], mahcup etmek [Verb], utandırmak, mahcup etmek, utandırma bozmak,
beschatten gölgeye getirmek [Verb], güneşten korumak [Verb], gizlice gözetlemek [Verb], gölge etmek, gözetlemek, takip etmek,
bescheinigen onaylamak [Verb], belgelemek [Verb], onaylamak, belgelemek, tasdik etmek, onaylamak, belgelemek,
beschenken hediye vermek [Verb], hediye vermek jdm etw bescheren birine bir şeyi hediye olarak vermek jdn bescheren birine hediye vermek, hediye vermek,
hediye vermek,
bescheren hediye dağıtmak [Verb], hediye olarak vermek,
41
beschildern levha takmak,
beschimpfen sövmek [Verb], aşağılamak [Verb], hakaret etmek [Verb], sövmek, sövüp saymak, kalaylamak, hakaret etmek, aşağılamak, sövmek, hakaret etmek,
beschlagen nallamak [Verb], süslemek [Verb], donatmak [Verb], buğulanmak [Verb], yontmak [Verb], rendelemek [Verb], çok iyi bilmek [Verb], çiftleşmek [Verb],
donatmak, geçirmek, nallamak, buğulanmak, puslanmak, nallamak, buğulanmak, kaplamak, nallamak,
beschlagnahmen müsadere etmek [Verb], el koymak, haczetmek, müsadere etmek, el koymak,
beschleunigen çabuklaştırmak [Verb], hızlandırmak [Verb], hızlandırmak, çabuklaştırmak, süratlendirmek, çabuklaştırmak, hızlandırmak, hızlandırmak, adımlarını
sıklaştırmak,
beschliessen karar vermek, bitirmek, son vermek,
beschmieren kirletmek [Verb], pisletmek [Verb], karalamak [Verb], üzerine sürmek [Verb], çamurlamak [Verb], kirletmek, pisletmek, yağlamak, sürmek, yağlamak,
greslemek,
beschmutzen kirletmek [Verb], pislemek [Verb], çamurlamak [Verb], çepellemek [Verb], kirletmek, pislemek, kirletmek, kirletmek,
beschneiden kesmek [Verb], yontmak [Verb], sünnet etmek [Verb], azaltmak [Verb], kısmak [Verb], kesmek, budamak, sünnet etmek, kesmek, keserek düzeltmek,
sünnet etmek, kesmek, yontmak, budamak,
beschränken sınırlamak [Verb], sınırlandırmak [Verb], yetinmek [Verb], sınırlandırmak, tahdit etmek sich beschränken yetinmek, kanaat etmek, sınırlandırmak,
beschreiben betimlemek [Verb], tasvir etmek [Verb], yapmak [Verb], çizmek [Verb], betimlemek, tasvir etmek, tanımlamak, tarif etmek, {kâğıt} üzerine yazmak,
betimlemek tasvir etmek, tasvir etmek,
beschuldigen suçlamak [Verb], suçlandırmak [Verb], suçlamak, suçlamak,
beschwichtigen yatıştırmak [Verb], susturmak [Verb], sakinleştirmek [Verb], yatıştırmak, sakinleştirmek, teskin etmek, susturmak, uyutmak, yatıştırmak, avutmak,
yatıştırmak, susturmak,
beschwören yalvarıp yakarmak [Verb], yeminle tasdik etmek [Verb], yalvarmak [Verb], yeminle doğrulamak, yalvarıp yakarmak, {ruh} çağırmak,
beseitigen gidermek [Verb], yok etmek [Verb], ortadan kaldırmak [Verb], öldürmek [Verb], ortadan kaldırmak, yok etmek, gidermek, engel olmak önüne
geçmek, bertaraf etmek ortadan kaldırmak, gidermek,
besetzen işgal etmek [Verb], almak [Verb], zaptetmek [Verb], tutmak [Verb], kapatmak [Verb], rol dağıtmak [Verb], süslemek [Verb], zapt etmek, istila etmek,
işgal etmek, tutmak, {rol} dağıtmak, süslemek, donatmak, işgal etmek,
besichtigen bakmak [Verb], gezmek [Verb], incelemek [Verb], dolaşmak [Verb], denetlemek [Verb], yoklamak [Verb], bakmak, dolaşmak, seyretmek, ziyaret
etmek, ziyaret etmek, gezmek, bakmak,
42
besiedeln insan yerleştirmek [Verb], iskan etmek [Verb], yerleştirmek dicht besiedelt kalabalık yerleşimli dünn besiedelt tenha yerleşimli,
besiegen yenmek [Verb], atlamak [Verb], yenmek, alt etmek, pes dedirmek, yenmek,
besitzen sahip olmak [Verb], haiz olmak [Verb], sahip olmak, elde tutmak, zilyet bulunmak, sahip olmak, sahip olmak,
besorgen satın almak [Verb], sağlamak [Verb], yapmak [Verb], yerine getirmek [Verb], korkmak [Verb], endişe etmek [Verb], bakmak [Verb], dikkat etmek
[Verb], özen göstermek [Verb], temin etmek [Verb], sağlamak, temin etmek, tedarik etmek, satın almak, bakmak, özen göstermek, dikkat etmek,
sağlamak, temin etmek, endişe etmek, dikkat etmek, bakmak, sağlamak, elde etmek, sağlamak,
bespielen plağa almak, banda almak,
besprechen danışmak [Verb], görüşmek [Verb], konuşmak [Verb], görüşmek, tartışmak, müzakere etmek, {plağa, banda} almak, kaydetmek, {kitap} eleştirmek
sich besprechen görüşmek, tartışmak, akıl danışmak, görüşmek, tartışmak, üzerinde konuşmak, görüşmek, tartışmak,
sich besprechen
bessergehen
bestärken desteklemek [Verb], kuvvetlendirmek [Verb], cesaretlendirmek [Verb], desteklemek, arka çıkmak, moral vermek, güçlendirmek, doğrulamak,
metanet vermek, desteklemek, sağlamlaştırmak, takviye etmek,
bestätigen tasdik etmek [Verb], onaylamak [Verb], onaylamak, tasdik etmek, doğrulamak, teyit etmek, alındığını bildirmek, onaylamak, doğrulamak, teyit etmek,
onaylamak, tasdik etmek,
bestäuben tozlamak [Verb], tozla kaplamak [Verb], tozlamak, çiçektozu ile döllemek, çiçektozu ile döllemek, serpiştirmek,
bestechen rüşvet vermek [Verb], iyi izlenim bırakmak [Verb], rüşvet vermek, para yedirmek, rüşvet vermek,
bestehen mevcut olmak [Verb], geçirmek [Verb], kazanmak [Verb], devam etmek [Verb], sürmek [Verb], başarmak [Verb], bulunmak [Verb], yenmek [Verb],
dayatmak [Verb], direşmek [Verb], diretmek [Verb], ısrar etmek [Verb], oluşmak [Verb], oluşmak [Verb], var olmak, mevcut olmak, bulunmak,
sürmek, devam etmek, kalmak, başarmak, geçmek, ısrar etmek, üstelemek, -den oluşmak,
bestehenbleiben
43
besteigen çıkmak [Verb], tırmanmak [Verb], binmek [Verb], {dağa} çıkmak, tırmanmak, {ata} binmek, {tahta} çıkmak, tırmanmak, Gıkmak, {at} binmek,
tırmanmak, çıkmak,
bestellen ısmarlamak [Verb], sipariş etmek [Verb], işlemek [Verb], söylemek [Verb], ayırtmak [Verb], yerine getirmek [Verb], randevu vermek [Verb],
düzeltmek [Verb], ısmarlamak, sipariş etmek, emretmek, {selam} söylemek, iletmek, {tarla} ekip biçmek, işlemek, {masa, yer} ayırtmak, tutmak,
ısmarlamak, sipariş etmek, {oda} ayırtmak, ekip biçmek, işlemek, ısmarlamak, sipariş etmek, ekip biçmek,
besticken nakışlarla süslemek [Verb], nakış işlemek, işlemelerle süslemek,
bestimmen belirlemek [Verb], belirtmek [Verb], tanımlamak [Verb], kararlaştırmak [Verb], ayırmak [Verb], saptamak, belirlemek, tespit etmek, tayin etmek,
tanımlamak, tarif etmek, emretmek, kandırmak, razı etmek, belirlemek, kararlaştırmak, belirlemek, kararlaştırmak, saptamak, tayin etmek, tespit
etmek,
bestrafen cezalandırmak [Verb], cezalandırmak, uslandırmak, cezalandırmak, cezalandırmak,
bestrahlen ışıldakla aydınlatmak [Verb], ışınlamak [Verb], ışık saçmak, ışık yaymak, ışınla tedavi etmek,
bestreichen üzerine sürmek [Verb], boya sürmek [Verb], kamçılamak [Verb], {ekmeğin} üzerine sürmek, üzerine sürmek, vurmak, çalmak,
bestreiten inkar etmek [Verb], ödemek [Verb], reddetmek [Verb], parasını vermek [Verb], mücadele etmek [Verb], inkâr etmek, itiraz etmek, parasını vermek,
karşılamak, ödemek, finanse etmek, itiraz etmek, aksini iddia etmek,
bestreuen serpmek [Verb], üzerine ekmek [Verb], üzerine saçmak, serpmek, serpmek, serpmek,
besuchen ziyaret etmek [Verb], gidip görmek [Verb], görmeye gitmek [Verb], devam etmek [Verb], okumak [Verb], ziyaret etmek, {okul, kurs, vb.} gitmek,
devam etmek, ziyaret etmek, ziyaret etmek,
sich betätigen çalışmak [Verb],
betäuben bayıltmak [Verb], uyuşturmak [Verb], sersemletmek, uyuşturmak, uyutmak, narkoz vermek, uyuşturmak, hissiz hale getirmek, uyuşturmak,
beten dua etmek [Verb], dua etmek, ibadet etmek, dua etmek,
beteuern güvence vermek [Verb], temin etmek [Verb], yemin etmek [Verb], iddia etmek, yemin etmek,
betonen vurgulamak [Verb], üzerinde durmak [Verb], ileriye sürmek [Verb], belirtmek [Verb], vurgulamak, vurgulamak, vurgulamak,
betrachten bakmak [Verb], incelemek [Verb], saymak [Verb], kabul etmek [Verb], bakmak, seyretmek, saymak, gözü ile bakmak, olarak görmek, bakmak, gözüyle
bakmak, olarak görmek,
44
betragen tavır [Nomen], hal ve gidiş [Nomen], tutmak [Verb], varmak [Verb], bulmak [Verb], davranmak [Verb], tutmak, etmek, bulmak, varmak sich betragen
davranmak, muamele etmek, davranış, tavır, muamele, tutmak, etmek, varmak, de. davranmak, davranış,
sich betragen davranmak [Verb],
betreffen ilgilendirmek [Verb], ilgilendirmek, ait olmak was mich betrifft bana gelince, ilgilendirmek, ilgilendirmek,
betreiben işletmek [Verb], uğraşmak [Verb], meşgul olmak [Verb], yapmak [Verb], yapmak, gütmek, izlemek, işletmek,
betreten yürüme [Nomen], basma [Nomen], çiğneme [Nomen], duhul [Nomen], sıkılmış [Adjektiv], mahcup [Adjektiv], şaşkın [Adjektiv], afallamış [Adjektiv],
zor durumda [Adjektiv], yürümek [Verb], ayak basmak [Verb], çiğnemek [Verb], girmek [Verb], girmek, ayak basmak, mahcup, süklüm püklüm,
üzerine basma, çiğneme, uzak durunuz, girilmez, girmek yasaktır, ayak basmak, girmek, girmek,
betreuen bakmak [Verb], özen göstermek [Verb], özenle bakmak, ilgilenmek,
betrügen aldatmak [Verb], kandırmak [Verb], iğfal etmek [Verb], dolandırmak [Verb], aldatmak, kandırmak, dolandırmak, hile yapmak, ihanet etmek,
sadakatsizlik etmek sich betrügen kendini kandırmak, hayallere kapılmak, aldatmak, hile yapmak,
betteln dilenmek [Verb], dilenmek, avuç açmak, dilenmek, dilenmek,
beugen eğmek [Verb], bükmek [Verb], utandırmak [Verb], boyun eğmek [Verb], teslim olmak [Verb], eğmek, bükmek, çekmek sich beugen eğilmek,
bükülmek, boyun eğmek, eğmek, bükmek, bükmek, eğmek,
beunruhigen endişeye düşürmek [Verb], telaşa düşürmek [Verb], rahatsız etmek, huzurunu kaçırmak, tedirgin etmek, endişe uyandırmak sich beunruhigen rahatsız
olmak, telaşa düşmek, rahatsız etmek, huzurunu kaçırmak, korku uyandırmak,
beurlauben görevinden ayırmak [Verb], yol vermek [Verb], izinli saymak [Verb], izin vermek [Verb], izin vermek, terhis etmek, izin vermek, izin vermek,
beurteilen hüküm vermek [Verb], karar vermek [Verb], fikir yürütmek [Verb], hüküm vermek, {kitap} eleştirmek, yargı vermek, menfi bir hükümde bulunmak,
bevölkern iskan etmek [Verb], halkla doldurmak [Verb], şeneltmek, iskân etmek, mesken kılmak,
bevollmächtigen yetkili kılmak [Verb], yetki vermek [Verb], yetki vermek, vekâlet vermek, yetki vermek,
bevorstehen yakında ortaya çıkmak [Verb], meydana gelmek [Verb], üzere olmak [Verb], olması yakın olmak, kapıya dayanmak, gelip çatmak, gerçekleşmesi yakın
olmak, eli kulağında olmak,
bevorzugen yeğlemek [Verb], tercih etmek [Verb], tercih etmek, yeğ tutmak, tercih etmek, seçmek, tercih etmek,
bewachen gözetmek [Verb], göz altında bulundurmak [Verb], bekçilik etmek, gardiyanlık etmek, gözaltında bulundurmak, gözetmek, bekçilik yapmak,
45
bewahren korumak [Verb], saklamak [Verb], muhafaza etmek [Verb], değerini göstermek [Verb], korumak, saklamak, muhafaza etmek sich bewähren kendini
göstermek, yeteneğini göstermek, değerli olduğunu kanıtlamak, korumak, saklamak, muhafaza etmek, korumak, saklamak, sır saklamak,
sich bewähren değerini göstermek [Verb],
bewältigen becermek [Verb], yenmek, başarmak, becermek, üstesinden gelmek, başarmak, üstesinden gelmek, başarmak,
bewegen kımıldatmak [Verb], teşvik etmek [Verb], hareket ettirmek [Verb], dokunmak [Verb], etki yapmak [Verb], ilgi uyandırmak [Verb], heyecana getirmek
[Verb], hareket etmek [Verb], devinmek [Verb], çarpınmak [Verb], kımıldatmak, oynatmak, hareket ettirmek, duygulandırmak sich bewegen
kımıldanmak, oynamak, hareket etmek, devindirmek, hareket ettirmek, kımıldatmak, etkilemek, duygulandırmak, neden olmak, de. devinmek,
hareket etmek, kımıldamak,
beweinen ağlamak [Verb],
beweisen kanıtlamak [Verb], ispat etmek [Verb], göstermek [Verb], kanıtlamak, ispatlamak, göstermek, ortaya koymak, kanıtlamak, ispat etmek, kanıtlamak,
göstermek, ispat etmek,
sich bewerben başvurmak [Verb], adaylığını koymak [Verb],
bewerten değerlendirmek [Verb], değerini belirmek [Verb], değer biçmek, kıymet takdir etmek, kote etmek, fiyatlandırmak, not vermek, değerlendirmek,
değerlendirmek, değer biçmek,
bewilligen tahsis etmek [Verb], kabul etmek [Verb], müsaade etmek [Verb], uygun görmek [Verb], vermek, bahşetmek, ihsan etmek,
bewirken meydana getirmek [Verb], sebep olmak [Verb], neden olmak, sebebiyet vermek, yol açmak, neden olmak, ortaya çıkarmak, neden olmak, yol açmak,
bewirten yedirip içirmek [Verb], ağırlamak, yedirip içirmek, ağırlamak, yedirip içirmek,
bewundern beğenmek [Verb], hayran olmak [Verb], hayran olmak, hayran olmak,
bezähmen
46
bezeichnen göstermek [Verb], tanımlamak [Verb], adlandırmak [Verb], işaretlemek, nişan koymak, markalamak, damgalamak, adlandırmak, isimlendirmek,
nitelendirmek, belirtmek, delalet etmek, işaretlemek, göstermek, adlandırmak, göstermek, belirtmek, işaretlemek, tanımlamak,
bezeugen tanıklık etmek [Verb], tanıklık etmek, şahadet etmek, belgelemek, tevsik etmek,
beziehen örtmek [Verb], kaplamak [Verb], atfetmek [Verb], yapmak [Verb], almak [Verb], satın almak [Verb], yerleşmek [Verb], ilgili olmak [Verb], bulutlanmak
[Verb], örtmek, kaplamak, üzerine geçirmek, çarşaf örtmek, taşınmak, {para} almak, abone olmak, bağlamak, ilişkili görmek sich beziehen ilgili olmak,
ilişkili olmak, bulutlanmak, örtmek, {ev} taşınmak, abone olmak, almak, örtmek,
sich beziehen ilgili olmak [Verb], bulutlanmak [Verb],
beziffern
bezweifeln şüphelenmek [Verb], kuşkulanmak, şüphelenmek, kuşkulanmak, şüphe etmek, şüphe etmek, kuşkulanmak,
biegen bükmek [Verb], eğmek [Verb], eğrilmek [Verb], çarpılmak [Verb], bükmek, eğmek sich biegen bükülmek, eğilmek um die Ecke biegen köşeyi dönmek,
eğmek, bükmek, bükülmek, eğilmek,
bieten sunmak [Verb], vermek [Verb], önermek [Verb], satışa katılmak [Verb], izin vermek [Verb], önermek, teklif etmek, sunmak, arz etmek, takdim etmek,
{artırmada} pey sürmek, deklare etmek sich bieten {fırsat} sırası düşmek, ayağına gelmek sich etw bieten lassen göz yummak, sunmak, sunmak,
bilden yapmak [Verb], oluşturmak [Verb], eğitmek [Verb], oluşmak [Verb], şekillendirmek, biçim vermek, bilgi vermek, eğitmek, oluşturmak sich bilden
oluşmak, bilgi edinmek, aydınlanmak, kültür sahibi olmak, oluşturmak, oluşturmak, biçim vermek, teşkil etmek, meydana getirmek, kurmak,
billigen doğru bulmak [Verb], uygun görmek [Verb], doğru bulmak, uygun görmek, kabul etmek, onaylamak, razı olmak, razı olmak, onaylamak,
binden bağlamak [Verb], ciltlemek [Verb], destelemek [Verb], çelmek [Verb], bağlamak, sarmak, ciltlemek, kelepçelemek, bağlamak, sarmak, ciltlemek,
bağlamak, tutturmak, ciltlemek,
bitten razı etme [Nomen], rica etmek [Verb], dilemek [Verb], rica etmek, dilemek, yalvarmak, niyaz etmek, istirham etmek, rica etmek,
blähen şişirmek [Verb], gaz yapmak [Verb], kabartmak [Verb], böbürlenmek [Verb], şişirmek, kabartmak sich blähen şişmek, kabarmak,
blamieren rezil etmek [Verb], kepaze olmak [Verb], rezil etmek, kepaze etmek, küçük düşürmek, utandırmak, bozum etmek sich blamieren rezil olmak, kepaze
olmak, küçük düşmek, rezil etmek, maskara etmek, de. rezil olmak,
blasen üflemek [Verb], esmek [Verb], üflemek, üfürmek, {rüzgâr} esmek, {üfleyerek} çalmak, üflemek, esmek, üflemek, esnemek, körüklemek, hiçbirşeyden
bilgisi olmamak,
blättern çiçek hastalığı [Nomen], çiçek [Nomen], sayfalarını çevirmek [Verb], sayfalarını karıştırmak, sayfa çevirmek,
47
bleiben kalmak [Verb], durmak [Verb], devam etmek [Verb], yapışıp kalmak [Verb], takılıp kalmak [Verb], sınıfta kalmak [Verb], kalmak [Verb], sakın olmak
[Verb], yatıp kalmak [Verb], satılmamak [Verb], sınıfta kalmak [Verb], takılıp kalmak [Verb], durup kalmak [Verb], hareket etmemek [Verb], hattan
ayrılmamak, kalmak, yapmamak, bırakmak, el sürmemek, serinkanlılığını korumak, ayakta kalmak, etkisiz kalmak, kalmak, durmak, kalmak,
bleichen kastarlamak [Verb], beyazlatmak, ağartmak, ağartmak, beyazlatmak, ağartma, beyazlatma,
blenden körletmek [Verb], kamaştırmak [Verb], göz almak, göz kamaştırmak, göz bağlamak, göz boyamak, aldatmak, kör etmek. gözlerini kamaştırmak,
kamaştırmak, körletmek,
blicken bakmak [Verb], bakmak, göz atmak, bakmak, bakmak,
blinken parıldamak [Verb], yanıp sönmek [Verb], sinyal vermek [Verb], parlamak, parıldamak, {oto} sinyal vermek, parıldamak, parıldamak,
blitzen çakma [Nomen], şimşek çakmak [Verb], parıldamak [Verb], parlamak, parıldamak es blitzt şimşek çakıyor,
blockieren ablukaya almak [Verb], engellemek [Verb], bloke etmek [Verb], abluka etmek, bloke etmek, kuşatmak,
blühen çiçeklenmek [Verb], gelişmek [Verb], çiçek açmak, gelişmek, ilerlemek, {çiçek} açmak, çiçek açmak,
bluten kanamak [Verb], kan kaybetmek [Verb], kanamak, kanamak, kanamak, boya kusmak,
bohren sondaj [Nomen], delmek [Verb], burgulamak [Verb], araştırmak [Verb], sıkıştırmak [Verb], delmek, delik açmak, sondaj yapmak, delmek, oymak,
borgen ödünç vermek [Verb], ödünç almak [Verb], ödünç almak jdm etw borgen ödünç vermek, ödünç almak, ödünç vermek,
bowlen
boxen boks [Nomen], boks yapmak [Verb], boks yapmak, boks, boks yapmak, 1.boks yapmak 2.itmek, kalkmak, dürtmek 3.savaşmak, mücadele vermek,
braten kızartma [Nomen], tava [Nomen], kebap [Nomen], lezzetli [Nomen], çekici [Nomen], zengin [Nomen], tavada kızartmak [Verb], ızgarada kızartmak
[Verb], kavurmak [Verb], kızarmak [Verb], kızartmak, kavurmak, kebap yapmak, kızartma, kebap, rosto, kızarmak, kızartma [-],
48
brauchen ihtiyacı olmak [Verb], istemek [Verb], gereksemek, ihtiyacı olmak, muhtaç olmak, zorunda olmak, kullanmak, yararlanmak, faydalanmak, kullanmak,
yararlanmak: ihtiyacı olmak, gereksinmek, ihtiyacı olmak, gereksinmek, kullanmak,
brauen bira yapmak [Verb], hazırlamak [Verb], bira yapmak, bira yapmak, bira yapmak,
bräunen kızartmak [Verb], esmerletmek [Verb], karartmak [Verb], yakmak [Verb], esmerleştirmek, kızartmak, kavurmak,
brausen köpürmeye başlamak [Verb], gümlemek [Verb], gürlemek [Verb], uğuldamak [Verb], {rüzgâr} uğuldamak, {su} çağlamak, köpürmek, kaynamak, duş
yapmak, gürlemek, duş almak, duş almak, gürlemek,
brechen kırma [Nomen], kırmak [Verb], parçalamak [Verb], bölmek [Verb], bozmak [Verb], kırılmak [Verb], kusmak [Verb], yenmek [Verb], üstesinden gelmek
[Verb], ditmek [Verb], kırılmak [Verb], çarpıp dönmek [Verb], kırmak, parçalamak, bozmak, çiğnemek, ihlal etmek, {meyve, çiçek} toplamak, sözünü
tutmamak, kusmak die Ehe brechen zina yapmak, kırmak, bozmak, ihlal etmek, kırılmak, kırmak,
bremsen frenlemek [Verb], fren yapmak [Verb], fren yapmak, frenlemek, yavaşlatmak, azaltmak, fren yapmak, frenlemek,
brennen yanmak [Verb], tutuşmak [Verb], özlemek [Verb], acımak [Verb], sızlamak [Verb], ışık saçmak [Verb], dalamak [Verb], yanmak, tutuşmak, sızlamak,
ağrımak, acımak, yakmak, tutuşturmak, damıtmak, imbikten çekmek, kavurmak, dağlamak darauf brennen etw zu tun bir şeyi yapmak için yanıp
yakılmak, bir şeyi yapmaya can atmak, cayır cayır yanmak, yanmak, yakmak,
bringen getirmek [Verb], götürmek [Verb], dercetmek [Verb], başarmak [Verb], becermek [Verb], cesaret etmek [Verb], sonuçlandırmak [Verb], ilerletmek
[Verb], getirmek, götürmek, yayımlamak, neşretmek, {tiyatro, sinema} göstermek, {radyo, TV} yayınlamak, başarmak jdn auf eine Idee bringen birine
bir fikir vermek jdn auf etw bringen birine fikir vermek jdn dazu bringen etw zu tun birine bir şey yaptırmak mit sich bringen neden olmak, kâr
getirmek, şans getirmek, uğur getirmek, çocuk doğurmak von Kind auf çocukluktan beri, meydana getirmek, gerçekleştirmek, ortaya çıkarmak,
meydana çıkarmak, getirmek, götürmek,
brühen haşlanmak [Verb], haşlamak, kaynatmak,
brüllen bağırmak [Verb], böğürmek [Verb], bağırıp çağırmak, haykırmak, böğürmek, bağırıp çağırmak, köpürmek, kükremek, böğürmek,
brummen homurdanmak [Verb], mırıldanmak [Verb], paylamak [Verb], azarlamak [Verb], hapis yatmak [Verb], dırıldamak [Verb], homurdanmak, mırıldanmak,
vızıldamak, hapis yatmak jdm brummt der Kopf kafası kazan gibi, homurdanmak, vızıldamak, homurdanmak, mırıldanmak, vızıldamak,
brüskieren dürüst olmak [Verb], kaba davranmak [Verb], şiddet göstermek [Verb], incitmek, kalbini kırmak,
brutalisieren
brüten kuluçkaya yatmak [Verb], dalmak [Verb], kuluçkaya yatmak, kuluçkaya yatmak, kuluçkaya yatmak,
buchen yer ayırtmak [Verb], rezerve ettirmek [Verb], deftere yazmak [Verb], hesaba geçirmek, deftere yazmak, kaydetmek, yer ayırtmak, rezervasyon
yaptırmak, hesaba geçirmek, kaydetmek, {yer} ayırtmak, kaydetmek, kaydını yaptırmak, rezervasyon yaptırmak,
buchstabieren {sözcük} harf harf söylemek, bir sözcüğü harf harf söylemek, harf harf kodlamak,
49
bügeln ütü yapmak [Verb], ütülemek [Verb], ütülemek, ütü yapmak, ütülemek,
bummeln boş gezmek [Verb], oyalanmak [Verb], gezinmek, sallana sallana dolaşmak, haylazlık etmek, tembellik etmek, yavaş yavaş yapmak, dalga geçmek,
gezinmek,
bumsen gümbedek düşmek [Verb], yeri öpmek [Verb],
bündeln demetlemek [Verb], odaklaştırmak [Verb], demet yapmak, deste yapmak, bohçalamak, paketlemek, denk yapmak,
bürgen kefil olmak [Verb], kefil olmak, garanti etmek, teminat vermek, kefil olmak,
changieren
checken
chloren
choreographieren
christianisieren
computerisieren
cutten
dabeibleiben
dabeihaben
50
dableiben ayrılmamak, kalmak, kalmak {bir yerde},
dagegensetzen
dagegensprechen
daherkommen
daherreden
sich dahinbewegen
dahinsagen
dahinterstehen
dehinziehen
dämmern karanlık olmak [Verb], şafak sökmek, gün ağarmak, ortalık kararmak, akşam olmak, şafak sökmek, gün ağarmak, ortalık kararmak,
dampfen buhar çıkarmak [Verb], islim salıvermek [Verb], duman çıkarmak [Verb], buğulandırarak pişirmek [Verb], kısmak [Verb], buhar işletmek [Verb], buhar
çıkarmak, buğuda pişirmek, ıslak bezle ütülemek, azaltmak, bastırmak, kısmak, hafifletmek, zayıflatmak, azaltmak, kısmak, buğulamak, buhar çıkmak,
dämpfen buhar çıkarmak [Verb], islim salıvermek [Verb], duman çıkarmak [Verb], buğulandırarak pişirmek [Verb], kısmak [Verb], buhar işletmek [Verb], buhar
çıkarmak, buğuda pişirmek, ıslak bezle ütülemek, azaltmak, bastırmak, kısmak, hafifletmek, zayıflatmak, azaltmak, kısmak, buğulamak, buhar çıkmak,
danebengehen hedefi şaşırmak [Verb], isabet etmemek, başarısız olmak, ters gitmek, suya düşmek, başarılı olmamak, isabet etmemek,
danken teşekkür etmek [Verb], teşekkür etmek nichts zu danken bir şey değil, bir şey değil!, estağfurullah!, teşekkür etmek,
darangehen başlamak,
darlegen ortaya koymak [Verb], açıklamak, izah etmek, ortaya koymak, sergilemek, sunmak, açıklamak, anlatmak,
darstellen göstermek [Verb], canlandırmak [Verb], oluşturmak [Verb], göstermek, oynamak, canlandırmak, temsil etmek, tasvir etmek sich darstellen kendini
göstermek, göstermek, betimlemek, oluşturmak, canlandırmak, oynamak,
51
darüberliegen
darüberstehen
darunterliegen
sich daruntermischen
datieren tarih atmak [Verb], tarihten başlamak [Verb], tarihten olmak [Verb], tarih atmak, tarih koymak,
dauern sürmek [Verb], devam etmek [Verb], devamlı kalmak [Verb], geçici olmamak [Verb], dayanmak [Verb], üzmek [Verb], sürmek, devam etmek,
dayanmak, sürmek devam etmek, sürmek, devam etmek,
davonfahren
davonkommen kurtulmak [Verb], yakayı kurtarmak [Verb], kurtulmak, paçayı kurtarmak, ucuz kurtulmak, paçayı sıyırmak, yakasını kurtarmak,
sich davonmachen
dazugehören ait olmak [Verb], ona dahil olmak, oraya mensup olmak, ait olmak dahil olmak,
dazurechnen
dazutun
dazuverdienen
dazwischenkommen araya girmek, karışmak, müdahale etmek, ansızın çıkmak wenn nichts dazwischenkommt bir aksilik olmazsa,
52
debattieren konuşmak [Verb], görüşmek [Verb], tartışmak, görüşmek, tartışmak, görüşmek,
decken örtmek [Verb], sağlamak [Verb], korumak [Verb], gizlemek [Verb], aşmak [Verb], emniyete almak [Verb], örtmek, kaplamak, damı aktarmak, kamufle
etmek, örtbas etmek, marke etmek, sofrayı kurmak, örtmek, {masa} kurmak, {ihtiyaç} karşılamak,
sich decken emniyete almak [Verb],
defilieren geçit töreni yapmak [Verb], defile yapmak, boğaz yolundan geçmek, geçit resmi yapmak,
definieren tanımlamak [Verb], belirlemek [Verb], tanımlamak, tarif etmek, tanımlamak, tarif etmek, tayin etmek, belirlemek, tanımlamak, sınırlamak, belirtmek,
degradieren terkibi bozmak [Verb], rütbesini almak, rütbesini indirmek, küçültmek, alçaltmak,
dehnen çekerek uzatmak [Verb], genişletmek [Verb], genişlemek [Verb], genişletmek, uzatmak, germek sich dehnen genişlemek, uzamak, gerinmek, uzatmak,
germek, genişletmek, de. genişlemek, uzamak, uzatmak, genişletmek, çekmek, yaymak, germek, uzamak, genişlemek, yayılmak, gerinmek,
deklarieren beyan etmek [Verb],
dekorieren süslemek [Verb], madalya takmak [Verb], süslemek, dekore etmek, tezyin etmek, nişan vermek, taltif etmek, süslemek, dekore etmek,
demolieren yıkmak [Verb], tahrip etmek [Verb], yıkmak, harap etmek, tahrip etmek,
demonstrieren göstermek, kanıtlamak, gösteri yapmak, gösteri yapmak, gösteri yapmak, göstermek, anlatmak,
demütigen tahkir etmek [Verb], aşağılamak [Verb], aşağılamak, kibrini kırmak, burnunu yere sürtmek, aşağılamak, alçaltmak. utandırmak,
denken düşünme [Nomen], sanma [Nomen], düşünmek [Verb], sanmak [Verb], düşünmek, sanmak, zannetmek, düşünme, tefekkür, muhakeme, zihniyet,
mantalite, düşünmek, sanmak,
sich denken
denunzieren ihbar etmek [Verb], kara çalmak [Verb], gammazlamak, ihbar etmek,
53
deponieren saklamak üzere vermek [Verb], bankaya para yatırmak,
deprimieren cesaret: cesaretini kırılmış [Verb], umutsuzluğa düşürmek, cesaretini kırmak, canını sıkmak, umutsuzluğa düşürmek,
deuteln
deuten açıklamak [Verb], işaret etmek [Verb], açıklamak, yorumlamak, tabir etmek, işaret etmek, göstermek, göstermek, ışaret etmek, ima etmek.
açıklamak, anlam çıkarmak, yorumda bulunmak,
dezimieren kayıp verdirmek [Verb],
dichten sıklaştırmak [Verb], düzmek [Verb], sızdırmaz yapmak, kalafatlamak, yazmak, bestelemek, yakmak, sıklaştırmak, sıkıştırmak, şiir yazmak,
dichtmachen
dienen tahta kaplamak [Verb], hizmet etmek, olarak kullanılmak, görevini görmek, yaramak, faydası dokunmak womit kann ich dienen? ne arzu etmiştiniz?,
hizmet etmek, yaramak, yararı dokunmak, kullanılmak,
diffamieren iftira etmek, çamur atmak, yermek,
diktieren söyleyip yazdırmak [Verb], yazdırmak, dikte etmek, dikte etmek, yazdırmak,
dirigieren yönetmek [Verb], sevk ve idare etmek, {orkestra} yönetmek, idare etmek, orkestrayı yönetmek, {bir yere} sevketmek, orkestra idare etmek, yön
göstermek, yönlendirmek,
diskontieren kırmak [Verb], ıskonto etmek, kırmak,
diskutieren tartışmak [Verb], cedelleşmek [Verb], görüşmek, tartışmak, müzakere etmek, tartışmak, görüşmek,
54
dividieren bölmek [Verb], bölmek, taksim etmek, mat. bölmek, bölmek, taksim etmek,
dominieren hakim olmak [Verb], önde gelmek [Verb], hüküm sürmek, hâkim olmak,
donnern gök gürlemesi [Nomen], gürlemek [Verb], gümbürdemek, gürlemek es donnert gök gürlüyor, {gök} gürlemek,
drängen arada sıkmak [Verb], eziyet etmek [Verb], sıkıştırmak [Verb], ardı ardına gelmek [Verb], sıkıştırmak, sıkboğaz etmek, ensesine yapışmak, ısrar etmek,
sıkıştırmak, itip kakmak, üstelemek, sıkmak, sıkıştırmak, basınç yapmak, itmek,
sich drängen ardı ardına gelmek [Verb],
drehen cevelan [Nomen], deveran [Nomen], çevrinti [Nomen], döndürmek [Verb], çevirmek [Verb], etrafa dolaşmak [Verb], örmek [Verb], dönmek [Verb],
caymak [Verb], yön değiştirmek [Verb], döndürmek, çevirmek, {sigara} sarmak, torna etmek sich drehen dönmek, devretmek, döndürmek, de.
dönmek, dönmek, döndürmek, bükmek, burmak, çevirmek, torna etmek,
dreschen harman dövmek [Verb], harman dövmek, dövmek, dayak atmak, harman dövmek, harman,
dressieren hayvan terbiye etmek [Verb], {hayvan} terbiye etmek, eğitmek, terbiye etmek {hayvan},
driften
dringen girmek [Verb], ısrar etmek [Verb], girmek, işlemek, nüfuz etmek, ısrar etmek, üstelemek, sıkıştırmak, arasından geçmek, {birini} sıkıştırmak, ısrar
etmek, üstelemek,
drohen tehdit etmek [Verb], korkutmak [Verb], tehdit etmek, gözdağı vermek, tehdit etmek, korkutmak,
dröhnen gürüldemek [Verb], sarsılmak [Verb], gürlemek, tangırdamak, çınlamak, gürlemek, çınlamak, gürlemek, çınlamak,
drosseln boğmak [Verb], akımı azaltmak [Verb], ithalatı kısmak [Verb], kısmak, ayar etmek, sıkıştırmak, boğacak gibi sıkmak, kısmak, ayar etmek, ayarlamak,
55
drucken basmak [Verb], sıkmak [Verb], basmak [Verb], koparmak [Verb], ortalıktan kaybolmak [Verb], {kitap} basmak, sıkıştırmak, basmak, {fiyatları}
düşürmek, indirmek, sıkıntı vermek, şans dilemek jdm etw in die Hand drücken birinin eline bir şey sıkıştırmak sich vor etw drücken kaçmak, yan
çizmek, basmak {kitap vs.}, bastırmak, sıkıştırmak, sıkmak, basmak,
drücken basmak [Verb], sıkmak [Verb], basmak [Verb], koparmak [Verb], ortalıktan kaybolmak [Verb], {kitap} basmak, sıkıştırmak, basmak, {fiyatları}
düşürmek, indirmek, sıkıntı vermek, şans dilemek jdm etw in die Hand drücken birinin eline bir şey sıkıştırmak sich vor etw drücken kaçmak, yan
çizmek, basmak {kitap vs.}, bastırmak, sıkıştırmak, sıkmak, basmak,
sich ducken eğilmek [Verb],
sich duellieren
duften ıtır yaymak [Verb], güzel kokmak, hoş kokmak, güzel kokmak,
dulden acı çekmek [Verb], çıdamak [Verb], ıstırap çekmek, acı çekmek, katlanmak, dayanmak, hoş görmek, göz yummak, müsamaha etmek, katlanmak,
dayanmak, çekmek, göz yummak,
düngen gübrelemek [Verb], gübrelemek, gübrelemek, gübrelemek,
dünsten buharı çıkmak [Verb], yemeği pişirmek [Verb], buğuda pişirmek, buğulamak, buharlaşmak, suyunu uçurmak, buğulamak,
durcharbeiten iyice çalışmak [Verb], durmadan çalışmak, aralıksız çalışmak sich durcharbeiten kalabalıktan ite kaka geçmek, baştan başa incelemek, gözden
geçirmek, aralıksız çalışmak, işi bitirmek,
durchblättern sayfalarını karıştırmak [Verb], {kitabın} sayfalarını karıştırmak, sayfaları teker teker çevirmek,
durchboxen
sich durchboxen
durchbrechen yarıp geçmek [Verb], kırmak, kırılmak, yarmak, delmek, uymamak, çiğnemek, yarmak, ikiye ayırmak, yarmak, ikiye ayırmak,
durchbrennen kaçmak [Verb], yanarak bozulmak [Verb], {sigorta, ampul} yanmak, kaçmak, {sigorta, ampul} yanmak, yanmak {sigorta, ampul},
durchbringen bitirmek [Verb], geçirmek, {para} çarçur etmek, yiyip bitirmek sich durchbringen geçinmek, hayatını kazanmak,
durchdenken düşünmek [Verb], düşünüp taşınmak [Verb], iyice düşünüp taşınmak, her yanıyla düşünmek,
sich durchdrängen
56
durchdringen duhul [Nomen], girmek [Verb], arasından geçmek [Verb], sızmak, iliğine işlemek, kulağına çalınmak, gedik açmak, yarmak, delmek, arasından geçmek,
sızmak, nüfuz etmek {sıvı}, fikrini kabul ettirmek, sözünü geçirmek,
durcheinanderbringen birbirine karıştırmak, karıştırmak, aklını karıştırmak,
durcheinandergeraten
durchfallen açıktan düşmek [Verb], başarısızlığa uğramak, {sınavda} kalmak, çakmak sich durchfinden yolunu bulmak, başaramamak başarısızlığa uğramak, sınavı
verememek, kalmak,
sich durchfinden
durchfliessen
durchführen yapıp bitirmek [Verb], yapmak, yürütmek, icra etmek, uygulamak, icra etmek, yapmak, uygulamak,
durchgeben
durchgehen öbür gelmek [Verb], onaylanmak [Verb], ürküp kaçmak [Verb], gizilce kaçmak [Verb], incelemek [Verb], gözden geçirmek, incelemek, bir yandan girip
öte yandan çıkmak, {at} gemi azıya almak, kaçmak, sıvışmak jdm etw durchgehen lassen göz yummak, ses çıkarmamak, bir yandan girip öte yandan
çıkmak, kaçmak, sıvışmak, bir yandan girip öte yandan çıkmak, sızmak, delmek,
durchgreifen sert önlemler almak,
durchhelfen
sich durchkämpfen
durchkommen arasından geçmek [Verb], geçmek, başarılı olmak, iyileşmek, üstesinden gelmek,
durchlassen geçmesine izin vermek, hoş görmek, ses çıkarmamak, yol vermek, geçirmek,
57
durchlaufen geçmek [Verb], süzülmek,
durchlesen yazıyı okumak [Verb], baştan aşağı okumak, göz gezdirmek, baştan başa okumak,
durchlöchern delik değiş etmek [Verb], iğnelemek, zımbalamak, delmek, delik deşik etmek, delmek, zımbalamak, delmek, zımbalamak,
durchregnen
durchreichen
durchreissen
durchschalten
durchschauen anlamak [Verb], gizli maksadını anlamak, içyüzünü anlamak, gizli amacını sezmek,
durchschlagen vurarak parçalamak, süzgeçten geçirmek, içine işlemek, altına geçmek, etkili olmak, öbür yüze geçmek,
sich durchscleichen
durchsehen denetlemek [Verb], anlamak [Verb], arasından/içinden bakmak, incelemek, kontrol etmek,
durchsetzen karıştırmak [Verb], zorla yaptırmak [Verb], direşmek [Verb], istediğini yaptırmak, diş geçirmek, sözünü dinletmek, içine karıştırmak sich durchsetzen
başarılı olmak, tuttuğunu koparmak, sözü geçmek, diş geçirmek, istediğini yaptırmak, de. sözünü geçirmek,
sich durchsetzen
58
durchsickern sızma [Nomen], arasından geçmek [Verb], arasından sızmak, sızmak, sızmak,
durchziehen dolaşmak [Verb], taraktan geçirmek [Verb], çekerek ortasından geçirmek, geçmek,
dürfen mezun olmak [Verb], mümkün olmak [Verb], izinli olmakebilmekabilmek, bana inanabilirsiniz es darf geraucht werden sigara içebilirsiniz was darf es
sein? sizin için ne yapabilirim?, izinli olmak, -ebilmek, -abilmek,
dürsten susamak [Verb], iştiyakı olmak [Verb],
sich duschen
duzen das Gelege [Nomen], die Gesetzmäßigkeit [Nomen], die Gleichmäßigkeit [Nomen], die Intrige [Nomen], die Ordnung [Nomen], der Plan [Nomen], die
Stellung [Nomen], der Stützenwechsel [Nomen], ordnungswidrig [Adjektiv], die Ordnungswidrigkeit [Nomen], stimmen [Verb], die Neuordnung
[Nomen], Ordnung (die), Anordnung (die), Betrug (der), Regelung (die), Stimmung (die), Trick (der), stimmen, Gesellschaftsordnung (die), die
Ordnung, die Regelung, die Gliederung, die Anordnung, die Inneneinrichtung, sen diye hitap etmek, "sen" diye hitap etmek, senli-benli konuşmak,
ebnen delalet [Nomen], düzeltmek [Verb], düzleştirmek [Verb], düzlemek [Verb], yardım etmek [Verb], yolunu açmak [Verb], düzeçlemek [Verb], düzlemek,
tesviye etmek jdm den Weg ebnen işini kolaylaştırmak, yolunu açmak, düzleştirmek, düzlemek,
ehren saygı göstermek [Verb], şereflendirmek [Verb], saymak [Verb], saygı göstermek, hürmet etmek, şeref vermek, saygı göstermek,
sich eignen yaramak [Verb], elverişli olmak [Verb], uygun olmak [Verb],
eilen acele etmek [Verb], çabuk olmak [Verb], koşmak [Verb], eğelemek [Verb], cilalamak [Verb], üslubu düzeltmek [Verb], acele etmek, acelesi olmak,
acele etmek, ivmek,
einarbeiten katmak [Verb], işlemek [Verb], sokmak [Verb],
sich einarbeiten
59
einatmen nefes almak [Verb], havayı içine çekmek [Verb], soluk almak, havayı içine çekmek, soluk almak,
einbauen yerleştirmek [Verb], gömme olarak yapmak [Verb], eklemek [Verb], içine yerleştirmek, {motor} monte etmek, takmak,
einberufen çağırmak [Verb], davet etmek [Verb], silah altına almak [Verb], toplantıya çağırmak, silah altına çağırmak,
einbeulen
einbeziehen almak [Verb], katmak [Verb], eklemek [Verb], içine almak, dahil etmek,
einbiegen doğru bükmek [Verb], sapmak [Verb], kıvrılmak [Verb], sapmak, kıvrılmak sich einbilden tahayyül etmek, düşlemek, imgelemek,
sich einbilden sanmak [Verb], hayalinde canlandırmak [Verb], kuruntuya kapılmak [Verb], tasavvur etmek [Verb],
einbinden ciltleme [Nomen], kitap ciltlemek [Verb], bağlamak [Verb], ciltlemek, kaplamak, ciltlemek,
einbrechen yarılmak [Verb], zorla girmek [Verb], içine düşmek [Verb], yenilgiye uğramak [Verb], zorla girmek, hırsızlık için girmek, istila etmek, {gece, kış} olmak,
bastırmak, çatmak, çökmek, zorla girmek istila etmek, basmak, ansızın çökmek, hırsızlık için girmek,
einbringen sokmak [Verb], dahil etmek [Verb], katmak [Verb], getirmek [Verb], içeri getirmek, sokmak, kâr getirmek, beraberinde getirmek,
einbürgern vatandaşlığa kabul etmek [Verb], genelleşmek [Verb], yerleşmek [Verb], vatandaşlığa almak sich einbürgern yerleşmek, genelleşmek,
einbüssen yitirmek,
eindämmern
eindrängen
eindringen duhul [Nomen], zorla girmek [Verb], derinleşmek [Verb], çakılmak [Verb], zorla girmek, istila etmek, nüfuz etmek, saldırmak, hücum etmek, zorla
girmek, ask. istila etmek,
eindrücken basarak çökertmek [Verb], girinti yapmak [Verb], iz bırakmak [Verb], içine sokmak, tıkmak, kırmak,
einengen daraltmak [Verb], kısmak [Verb], sınırlamak [Verb], daraltmak, sıkmak, sıkıştırmak,
60
einfädeln ustalıkta kurmak [Verb], iğneye iplik geçirmek, {plan, entrika} kurmak, tertiplemek, düzenlemek,
einfahren girmek [Verb], {taşıt} içeri girmek, çarpmak, vurmak, {ürünü} ambara taşımak, motoru alıştırmak, rodaj yapmak, {taşıt} içeri girmek, arabayla içeri
girme, rodaj, alıştırma,
einfallen çökmek [Verb], yıkılmak [Verb], harap olmak [Verb], zorla girmek [Verb], düşmek [Verb], {ışık} düşmek, istila etmek, çökmek, aklına gelmek, hatırına
gelmek, iyi bir fikri olmak, çökmek, yıkılmak, baskın yapmak, aklına gelmek, yatım, meyil,
einfärben
sich einfinden
einfliegen uçarak girmek [Verb], taşımak [Verb], götürmek [Verb], uçarak gelmek, deneme uçuşu yapmak,
einfrieren buzla çevrilmek [Verb], buz tutmak [Verb], donmak, buz tutmak, dondurmak, donmak, dondurmak, donmak, dondurmak,
einfügen katmak [Verb], sokmak [Verb], eklemek [Verb], katmak, eklemek, ilave etmek, eklemek, katmak, eklemek, katmak,
sich einfühlen
einführen ithal etmek [Verb], sokmak [Verb], yerleştirmek [Verb], yaymak [Verb], sokmak, tanıştırmak, takdim etmek, ithal etmek, ithal etmek, sokmak, ithal
etmek, sokmak, beslemek,
eingeben vermek [Verb], içirmek [Verb], bilgisayara vermek [Verb], sunmak [Verb], {ilaç} vermek, içirmek, ilham etmek, telkin etmek, girmek,
eingehen girmek [Verb], gelmek [Verb], küçülmek [Verb], ölmek [Verb], çekmek [Verb], razı olmak [Verb], zarar görmek [Verb], girmek, {posta} gelmek, {bitki}
solmak, kurumak, {hayvan} ölmek, telef olmak, {firma} kapanmak, anlamak, aklına girmek, {kumaş} daralmak, çekmek, {bahse} girmek auf
Einzelheiten eingehen incelemek, gelmek, girmek, ölmek, solmak, çekmek, daralmak,
eingestehen itiraf etmek [Verb], doğruluğunu kabul etmek [Verb], itiraf etmek, kabul etmek, ikrar etmek, itiraf etmek,
sich eingewöhnen
eingraben toprağa gömmek [Verb], yer altında saklamak [Verb], oymak [Verb], hakketmek [Verb], toprağa gömmek, kazmak, oymak, hakketmek sich eingraben
toprağa gömülmek,
eingreifen dahil [Nomen], dahl [Nomen], karışmak [Verb], el atmak [Verb], birbirine geçmek [Verb], karışmak, el atmak, müdahale etmek, {hakkına} tecavüz
etmek, araya girmek, {çark dişleri} birbirine geçmek, karışmak, müdahale etmek, birbirine geçmek, birbirini tutmak,
61
sich einhaken
einhalten durmak [Verb], son vermek [Verb], kesmek [Verb], riayet etmek [Verb], riayet etmek, uymak, durmak, {kural} uymak, durmak, uymak, durmak,
einholen almak [Verb], elde etmek [Verb], yetişmek [Verb], çekmek [Verb], farkı kapatmak [Verb], telafi etmek [Verb], {halat} çekmek, lava etmek, {bayrak,
yelken} indirmek, arkasından yetişmek, kapamak, gidermek, telafi etmek, {emir, bilgi, nasihat} almak, alışveriş etmek, yetişmek, telâfi etmek,
yetişmek, satın almak,
einhüllen sarmak [Verb], bürümek [Verb], sarmak, bürümek, sarmak, örtü içine almak,
einkalkulieren hesaba katmak [Verb], hesaba katmak, göz önünde bulundurmak, göz önünde bulundurmak. hesaba katmak,
einkaufen alışveriş yapmak [Verb], satın almak [Verb], satın almak, alışveriş etmek, satın almak, de. alışveriş yapmak, satın almak, alışveriş yapmak,
einklammern ayraç içine almak [Verb], parantez içine almak, parantez {ayraç} içine almak, parantez içine almak,
einknicken kırmak [Verb], sendelemek [Verb], tökezlemek [Verb], kırmak, bükmek, boyun eğmek,
einkreisen çember içine almak [Verb], ayırmak [Verb], etrafını çevirmek, çember içine almak,
einladen davet etmek [Verb], çağırmak [Verb], yüklemek [Verb], çağırmak, davet etmek, yüklemek jdn ins Kino einladen birini sinemaya götürmek, çağırmak,
davet etmek, yükleme,
einlassen doldurmak [Verb], yapıştırmak [Verb], yerleştirmek [Verb], içeri almak, içeri bırakmak, yerleştirmek, oturtmak, içine geçirmek sich mit jdm etw
einlassen karışmak, girişmek sich mit auf etw einlassen karışmak, girişmek, içeri bırakmak, oturtmak, yerleştirmek, kakmak, yapıştırmak, duvara
gömmek, ıskaçaya oturtmak,
einlaufen girmek [Verb], varmak [Verb], akmak [Verb], daralmak [Verb], varmak, gelmek, limana girmek, {su} içine akmak, {kumaş} çekmek, daralmak,
{ayakkabıyı} giye giye ayağa alıştırmak, ayağa uydurmak sich einlaufen ısınmak, {makine} açılmak, düzenli çalışır hale gelmek sich einleben alışmak,
gelmek, varmak: limana girmek, çekmek, daralmak {kumaş}, rodaj, alıştırma, gelme, varmak, daralma, çekme,
sich einleben
62
einlegen koymak [Verb], geçirmek [Verb], salamura yapmak [Verb], temyiz etmek, yargıtaya iletmekauf etw beruhen dayanmak, istinat etmek etw auf sich
beruhen lassen vazgeçmek, kapatmak, bırakmak, içine koymak, salamura yapmak, turşu kurmak, kakmak, kakma yapmak, {para} yatırmak, mola
vermek, protesto etmek, veto etmek, davayı istinaf etmek Berufung einlegen davayı istinaf etmek, takmak, yerleştirmek, turşusunu kurmak, takmak,
yerleştirmek, turşusunu kurmak,
einleiten hazırlamak [Verb], girişmek [Verb], başlamak [Verb], açmak [Verb], başlamak, açmak, hazırlamak, başlamak, açmak, başlamak, açmak,
einlenken sapmak [Verb], kıvrılmak [Verb], düşüncesinden düşmek [Verb], razı olmak [Verb], yola gelmek [Verb], sapmak, razı olmak, yola gelmek, kılavuzluk
etmek, yol göstermek,
einleuchten aşikar olmak [Verb], aklına sığmak, aşikâr olmak,
einlösen bozdurmak [Verb], paraya çevirmek, bozdurmak, rehinden kurtarmak, sözünü yerine getirmek, rehinden kurtarmak, rehinden kurtarmak,
einmachen konserve etmek [Verb], turşu kurmak [Verb], reçel yapmak [Verb], konserve yapmak, turşu yapmak, reçel yapmak, konserve yapmak, konserve
kurmak,
einmarschieren girmek, işgal etmek sich einmengen karışmak, müdahale etmek sich einmischen karışmak, burnunu sokmak,
einmünden dökülmek [Verb], akmak [Verb], çıkmak [Verb], son bulmak [Verb], {ırmak} dökülmek, akmak, {cadde} çıkmak,
einnehmen kazanmak [Verb], tahsil etmek [Verb], almak [Verb], yemek [Verb], içmek [Verb], yutmak [Verb], almak, içine almak, zapt etmek, işgal etmek, tutmak,
işgal etmek, lehine teşvik etmek, aleyhine teşvik etmek, tutmak, doldurmak, kaplamak, yemek, almak, para kazanmak,
einordnen dizmek [Verb], sıralamak [Verb], sıraya girmek [Verb], sıralamak, dizmek, tasnif etmek, dosyalamak sich einordnen uymak, düzenlemek, dizmek,
sıralamak, düzenlemek, dizmek, sıralamak,
sich einordnen sıraya girmek [Verb],
einpacken paketlemek [Verb], sarmak [Verb], bavula koymak [Verb], paketlemek, ambalajlamak, bohçalamak, çıkınlamak, sarmak, paket yapmak, ambalaj
yapmak, sarmak, paket yapmak, ambalajlamak, denk yapmak,
einpflanzen dikmek [Verb], yaymak [Verb], dikmek, nakletmek, transplantasyon yapmak, dikmek,
einprägen hakketmek [Verb], darbetmek [Verb], aklına yerleştirmek [Verb], bellemek [Verb], iz bırakmak, aşılamak, kafasına sokmak sich etw einprägen
ezberlemek, iz bırakmak, önemle belirtmek, telkin etmek, ezberletmek, kafasına sokmak,
einquartieren yerleştirmek [Verb], {erleri/konukları} yerleştirmek,
63
einräumen yerleştirmek [Verb], itiraf etmek [Verb], tanımak [Verb], yerine koymak, yoluna koymak, {yer} vermek, tanımak, kabul etmek, teslim etmek,
kaldırmak, yerine koymak, yerli yerine koymak, düzeltmek, yoluna koymak, koymak, devir ve temlik etmek, tanımak, vermek, bahşetmek, toplamak,
einrechnen hesaba katmak,
einregulieren
einreiben ovuşturmak [Verb], delketmek [Verb], ovmak, ovmak, ovmak, yedirerek sürmek,
einreichen sunmak [Verb], vermek [Verb], sunmak, arz etmek, dava açmak, sunmak, dilekçe vermek,
sich einreihen
einrichten kurmak [Verb], düzeltmek [Verb], döşemek [Verb], cihazlandırmak [Verb], düzmek [Verb], yerleşmek [Verb], idareli olmak [Verb], döşemek, kurmak,
tesis etmek, düzenlemek, yapmak, mümkün kılmak sich einrichten evini döşeyip yerleşmek, hazırlanmak, uymak, intibak etmek, döşemek donatmak,
kurmak, tesis etmek, düzenlemek, düzeltmek, ayar etmek, düzenlemek, tanzim etmek, döşemek,
sich einrichten yerleşmek [Verb], idareli olmak [Verb],
einrücken koymak [Verb], askere gitmek, yerine geçmek, satırbaşı yapmak, ilan vermek, makineyi harekete geçirme, bir yere girmek, askere gitmek, birinin
yerine geçmek, ilan vermek, satırbaşı yapmak,
einsacken çuvala doldurma,
einsalzen tuzlamak [Verb], tuzlamak, salamuraya yatırmak, tuzlamak, tuzlamak, salamura yapmak,
einsammeln devşirim [Nomen], devşirme [Nomen], toplamak [Verb], toplamak, devşirmek, toparlamak, toplamak,
einschalten açmak [Verb], yakmak [Verb], çalıştırmak [Verb], katmak, eklemek, {ışık} yakmak, açmak, vitese takmak sich einschalten karışmak, araya girmek,
müdahale etmek, eklemek: gerilim vefmek, {radyo vs.} açmak, {vites} geçirmek, açma, cereyan verme, akım verme, harekete geçirme,
einschärfen sıkı sıkı tembih etmek, sıkıca tavsiye etmek, iyice kafasına sokmak,
einschätzen takdir etmek [Verb], tahmin etmek [Verb], tahmin etmek, değer biçmek, takdir etmek, tahmin efmek kestirmek,
einschenken bardağını doldurmak [Verb], içki koymak [Verb], boşaltmak, doldurmak, {bardağa} boşaltmak, koymak,
64
einschieben sokmak, arasına koymak, {ekmek} fırına vermek, içine sokmak, içine sokmak, sürmek,
einschiessen
sich einschiffen
einschlafen uykuya dalmak [Verb], uyuşmak [Verb], gevşemek [Verb], tavsamak [Verb], ölmek [Verb], uykuya dalmak, uyuşmak, karıncalanmak, uykuya dalmak,
einschläfern uyutmak [Verb], uykuya yatırmak [Verb], şüphesini dağıtmaya çalışmak [Verb], uyutmak,
einschlagen çakma [Nomen], kırmak [Verb], sarmak [Verb], bürümek [Verb], dikmek [Verb], çaktırmak [Verb], {çivi} çakmak, mıhlamak, parçalamak, {yol} tutmak,
katlamak, bükmek, kısaltmak, daraltmak, {kitap} kaplamak, isabet etmek, başarı kazanmak, el sıkarak uyuşmak, {çivi} çakmak, {yol} tutmak, izlemek,
kırmak, vurmak, gömüye alma,
sich einschleichen gizlice sokulmak [Verb],
sich einschmeicheln
einschränken kayıtlamak [Verb], kısıtlamak [Verb], azıtmak [Verb], kısmak [Verb], kısıtlamak, sınırlamak, kısmak, azaltmak sich einschränken masrafı kısmak,
kısıtlamak, sınırlamak,
einschreiben kaydetmek [Verb], listeye almak [Verb], ismini yazmak [Verb], yazmak, kaydetmek, geçirmek, taahhütlü göndermek sich einschreiben kayıt olmak,
yazılmak, taahhütlü mektup, kaydetmek, geçirmek {defter vs.}, taahhütlü mektup [-],
einschreiten dahil [Nomen], dahl [Nomen], önemler almak [Verb], karışmak, müdahale etmek, önlemler almak, karışmak,
einschüchtern ürkütmek [Verb], korkutmak [Verb], cesaretini kırmak [Verb], gözünü korkutmak, yıldırmak, gözünü korkutmak, yıldırmak,
einschwenken yönünü değiştirmek [Verb], yana sapmak [Verb], sıraya katılmak [Verb],
einsehen anlayış [Nomen], görmek [Verb], anlamak [Verb], anlamak, kavramak, idrak etmek, göz gezdirmek, gözetlemek, anlayış, anlayış göstermek, kavramak,
anlamak, gözden geçirmek,
einsenden göndermek [Verb], yollamak [Verb], göndermek, yollamak, göndermek,
einsetzen koymak [Verb], takmak [Verb], dikmek [Verb], çaba harcamak [Verb], kayırmak [Verb], takmak, geçirmek, içine koymak, atamak, tayin etmek,
{kumarda} para koymak, miza etmek, kullanmak, sarf etmek, muharebeye sokmak, dikmek, başlamak sich einsetzen taraftar olmak, savunmak,
desteklemek, kayırmak, iltimas etmek, takmak, yerleştirmek, kurmak,
sich einsetzen çaba harcamak [Verb], kayırmak [Verb],
65
einsinken batmak [Verb], saplanmak [Verb], çökmek [Verb], batmak, saplanmak, çökmek,
einspannen atı arabaya koşmak [Verb], {kâğıdı} yazı makinesine geçirmek, {atı} arabaya koşmak, işe koşmak,
einsparen harcamayıp biriktirmek [Verb], artırmak [Verb], tasarruf etmek [Verb], boş bırakmak [Verb], biriktirmek, tasarruf etmek,
einsperren kapatmak [Verb], kilitlemek [Verb], hapsetmek [Verb], kilitlemek, kapamak, hapse atmak, deliğe tıkmak, kapamak, kilitlemek: hapse atmak,
einstecken sokmak [Verb], cebine atmak [Verb], batırmak [Verb], içine sokmak, postalamak, prize sokmak, {para} cebine atmak, hapse tıkmak, sokmak,
sich einstecken
einstefen
einstellen yerleştirmek [Verb], ambarlamak [Verb], durdurmak [Verb], ayarlamak [Verb], durdurmak, son vermek, bitirmek, ayarlamak, işe koymak, tutmak,
istihdam etmek, içine koymak, yerleştirmek sich einstellen baş göstermek, meydana çıkmak, hâsıl olmak, gelmek, hazırlanmak, işe almak, ayarlamak,
durdurmak, bırakmak, bitirmek, bir noktaya yöneltmek,
sich einstellen
einstossen
einströmen
einstürzen yıkılmak [Verb], çökmek [Verb], yıkıntıya harabeye dönmek [Verb], yıkılmak, çökmek, göçmek, yıkılmak, çökmek,
66
eintauchen dalış [Nomen], dalma [Nomen], daldırmak [Verb], batırmak [Verb], batırmak, daldırmak, batmak, dalmak, daldırma,
einteilen bölmek [Verb], kısımlara ayırmak [Verb], sınıflandırmak [Verb], dağıtmak [Verb], bölmek, taksim etmek, sınıflandırmak, dağıtmak, bölmek,
bölüştürmek, dağıtmak, kısımlara ayırmak,
eintragen deftere geçirmek [Verb], getirmek [Verb], {deftere, listeye} geçirmek, kaydetmek, {kâr} getirmek sich eintragen ismini yazmak, kaydetmek, geçirmek
{deftere},
eintreffen varmak [Verb], gelmek [Verb], gerçekleşmek [Verb], meydana gelmek [Verb], olmak, gerçekleşmek, varmak, gelmek, varmak, olmak, gerçekleşmek,
eintreiben cibayet [Nomen], toplamak [Verb], almak [Verb], tahsil etmek [Verb], ağıla götürmek [Verb],
eintreten içeriye girmek [Verb], işe başlamak [Verb], olmak, vuku bulmak, meydana gelmek, girmek, katılmak, işe başlamak, {kapı} tekmeleyerek açmak,
girmek,
einüben üzerinde çalışmak [Verb], öğretmek, çalıştırmak,
einweichen suda yumuşatmak [Verb], ıslatmak, suya batırmak, suya bastırmak, ıslatmak, yumuşatmak,
einweihen törenle açmak [Verb], kullanmaya açmak [Verb], {kilise} törenle kutsamak, törenle açmak, açılış töreni yapmak, ilk defa kullanmak, törenle açmak,
{kilise} törenle kutsamak,
einwenden karşı çıkmak [Verb], itiraz etmek [Verb], itiraz etmek, karşı çıkmak, itiraz etmek,
einwerfen atmak [Verb], kırmak [Verb], itiraz etmek [Verb], içine atmak, {pencere} taş atarak kırmak, {topu} ortaya atmak, oyuna sokmak, atmak, {pencere}
kırmak, atmak, içeri atmak, kırmak,
einwickeln sarmak [Verb], aldatmak [Verb], kafeslemek [Verb], içine sarmak, aldatmak, kafese koymak, sarmak, sarmak,
einwilligen rıza göstermek [Verb], uygun görmek [Verb], onamak [Verb], razı olmak, razı olmak, razı olmak,
sich einwurzeln
einzahlen para ödemek [Verb], para yatırmak [Verb], ödemek, yatırmak, ödemek, ödemek, yatırmak,
67
einziehen çekmek [Verb], toplamak [Verb], müsadere etmek [Verb], taşınmak [Verb], geçmek [Verb], içeriye çekmek, {vergi, haber, bilgi} toplamak, el koymak,
müsadere etmek, {bayrak} indirmek, tedavülden kaldırmak, silah altına almak, askere almak, {bir eve} taşınmak, gelmek, içine geçmek, nüfuz etmek,
içeri çekmek, toplamak: el koymak, müsadere etmek, askere almak, taşınmak,
eislaufen buz pateni, buz pateni,
ekeln tiksinmek [Verb], nefret etmek [Verb], iğrenmek, tiksinmek, iğrenmek, tiksinmek,
elelktrifizieren
empfangen karşılamak [Verb], kabul etmek [Verb], dinlemek [Verb], teslim almak [Verb], almak, kabul etmek, teslim almak, gebe kalmak, almak, karşılamak,
kabul etmek,
empfehlen tavsiye etmek [Verb], sıvışmak [Verb], tavsiye etmek, salık vermek sich empfehlen ayrılmak, vedalaşmak, tavsiye etmek, öğütlemek, salık vermek, de.
veda etmek, ayrılıp gitmek,
empfinden duyma [Nomen], duymak [Verb], hissetmek [Verb], kabul etmek [Verb], hissetmek, duymak, duymak, hissetmek, hissetmek, duymak,
empören kızdırmak [Verb], canını sıkmak [Verb], isyan etmek [Verb], kızmak [Verb], öfkelenmek [Verb], kızdırmak, darıltmak sich empören kızmak, darılmak,
kızdırmak, darıltmak, de. kızmak, darılmak,
sich empören kızmak [Verb], öfkelenmek [Verb],
emporkommen yükselmek [Verb], zengin olmak [Verb], yükselmek, sivrilmek, zengin olmak, yükselmek sivrilmek,
enden her tarafta [Adverb], sona ermek [Verb], bitmek [Verb], son bulmak [Verb], ölmek [Verb], bitmek, sona ermek, sonuçlanmak, neticelenmek, ölmek,
berabere bitmek, bitmek, sona ermek, bitmek, sona ermek,
sich engagieren bağlanmak [Verb],
entarten soysuzlaşmak [Verb], bozulmak [Verb], çökmek [Verb], yozlaşmak [Verb], yozlaşmak, soysuzlaşmak, bozulmak, soysuzlaşmak, yozlaşmak,
entbehren sahip olmamak [Verb], yoksun olmak [Verb], yoksun olmak, mahrum olmak, aramak, yokluğunu hissetmek, yokluğunu çekmek,
entbinden doğurmak [Verb], muaf tutmak, doğurtmak, {çocuk} doğurmak, serbest bırakmak, {çocuk} doğurmak,
68
entdecken keşfetmek [Verb], meydana çıkarmak [Verb], keşfetmek, ortaya çıkarmak, meydana çıkarmak, keşfetmek, keşfetmek, bulmak, ortaya çıkarmak,
entehren namusu lekelemek [Verb], çepellemek [Verb], namusunu lekelemek, çamur atmak, ırzına geçmek, namusunu lekelemek, çamur atmak,
entfallen elinden düşmek [Verb], unutmak [Verb], elinden düşmek, unutmak, aklından çıkmak, hissesine düşmek, payına isabet etmek, elinden düşmek,
hatırından çıkmak,
entfalten dürülü açmak [Verb], geliştirmek [Verb], açılmak [Verb], {dürülü şeyi} açmak, yaymak, {yetenek} geliştirmek sich entfalten açılmak, gelişmek,
sich entfärben
entfernen uzaklaştırmak [Verb], ortadan kaldırmak [Verb], defolmak [Verb], uzaklaştırma, gidermek, çıkarmak, ortadan kaldırmak sich entfernen uzaklaşmak,
uzaklaştırmak, çıkarmak, de. uzaklaşmak, çekiimek,
sich entfernen defolmak [Verb],
entführen kaçırmak [Verb], zorla almak [Verb], {adam} kaçırmak, dağa kaldırmak, kaçırmak,
entgegenarbeiten
entgegenbringen göstermek,
entgegenkommen kolaylık gösterme [Nomen], karşılamak [Verb], kolaylık göstermek [Verb], karşılamaya gitmek, karşılamak, kolaylık göstermek, kolaylık gösterme,
ilgilenme, karşılamak, karşılamağa gelmek,
entgegensehen yoluna bakmak [Verb], beklemek [Verb], beklemek,
69
entgegensetzen karşı koymak, mukavemet etmek,
entgegenstehen
entgegnen cevap vermek [Verb], karşılık vermek [Verb], cevap vermek, karşılık vermek, karşılık vermek, karşılıkta bulunmak,
entgehen kaçmak [Verb], farkına varmamak [Verb], kaçmak, kurtulmak, gözünden kaçmak, kaçmak, kurtulmak,
enthalten kapsatmak [Verb], içine almak [Verb], kapsamak, içermek, içine almak, ihtiva etmek sich enthalten çekinmek, kaçınmak, içermek, kapsamak, de.
kaçınmak, sakınmak,
sich enthalten
enthüllen açmak [Verb], örtüsünü kaldırmak [Verb], açmak, örtüsünü kaldırmak, açığa çıkarmak, açmak, örtüsünü kaldırmak, açığa çıkarmak,
entkommen kaçmak [Verb], kaçıp kurtulmak [Verb], kaçmak, kurtulmak, paçayı yırtmak, kaçmak, kurtulmak, atlatmak {tehlikeyi}, kaçmak, sızmak,
entkräften zayıflatmak [Verb], çürütmek [Verb], kuvvetten düşürmek [Verb], kuvvetten düşürmek, zayıflatmak, {iddia} çürütmek,
entkriminalisieren
entladen debarkman [Nomen], boşaltmak [Verb], indirmek [Verb], oraya çıkmak [Verb], boşalmak [Verb], boşaltmak, deşarj etmek sich entladen boşalmak,
deşarj olmak, boşaltmak,
entlarven maskesini çıkarmak [Verb], foyasını ortaya çıkarmak [Verb], maskesini çıkarmak, foyasını çıkarmak, maskesini düşürmek, foyasını meydana çıkarmak,
entlassen serbest bırakmak [Verb], yol vermek [Verb], okuldan kovmak [Verb], terhis etmek, taburcu etmek, okuldan çıkarmak, işinden çıkarmak, salıvermek,
yolvermek, işten çıkarmak, taburcu etmek,
entlasten yükünü hafifletmek [Verb], temize çıkarmak [Verb], yükünü hafifletmek, zahmetten kurtarmak, matlubuna kaydetmek, aklamak, temize çıkarmak,
yükünü hafifletmek, yardım etmek,
entlaufen kaçmak [Verb], {birinden} kaçmak sich jds Sache entledigen birinden/bir şeyden kurtulmak sich einer Sache entledigen birinden/bir şeyden
kurtulmak,
entleihen ödünç almak [Verb], ödünç almak,
70
entlüften havalandırmak [Verb], havalandırmak,
entmannen hadım etmek [Verb], iğdiş etmek [Verb], sterilize etmek [Verb],
entmenschen
entmutigen cesaretini kırmak [Verb], gözünü yıldırmak [Verb], cesaretini kırmak, cesaretini kırmak,
entnehmen almak [Verb], çıkarmak [Verb], anlamak [Verb], almak, çıkarmak, sonuç çıkarmak sich entpuppen ortaya çıkmak, meydana çıkmak, almak, çıkarmak,
anlamak, öğrenmek,
entnerven sinirlerini bozmak [Verb],
sich entpuppen
entrümpeln
entrüsten kızdırmak [Verb], hiddetlendirmek [Verb], öfkelendirmek, çileden çıkarmak, sich entrüsten öfkelenmek, çileden çıkmak, zıvanadan çıkmak,
öfkelendirmek, çileden çıkarmak,
entschädigen zararını ödemek [Verb], tazminat vermek, zararı ödemek, telafi etmek, zararı ödemek, tazmin etmek,
entschärfen etkisiz hale getirmek [Verb], {bomba, vb.ini} etkisiz hale getirmek, sertliğini gidermek, yumuşatmak,
entscheiden karar vermek [Verb], hüküm vermek [Verb], sonuca etki yapmak [Verb], karar vermek, hüküm vermek, kararlaştırmak, karara bağlamak, karara
bağlamak, kararlaştırmak,
sich entscheiden
entschlafen
sich entschliessen
entschuldigen bağışlamak [Verb], affetmek [Verb], affetmek, mazur görmek, affedersiniz, özür dilerim sich entschuldigen özür dilemek, affını rica etmek, affetmek,
bağışlamak, de özür dilemek,
71
sich entschuldigen
entsetzen korku [Nomen], yılgı [Nomen], dehşet [Nomen], çekin [Nomen], korkutmak [Verb], yıldırmak [Verb], korkutmak, ürkütmek sich entsetzen korkmak,
ürkmek, korku, dehşet, korkutmak, ürkütmek, de. korkmak, ürkmek, korku, dehşet,
sich entsetzen
sich entsinnen
entsorgen
entspannen gevşetmek [Verb], tehlikeyi azaltmak [Verb], gevşetmek, gerginliğini gidermek, gevşetmek, de. gevşemek, dinlenmek,
entsprechen uymak [Verb], karşılamak [Verb], benzelemek [Verb], uymak, uygun olmak, karşılamak, benzemek, uymak, karşılaşmak, denk gelmek,
entspringen çıkmak [Verb], kaçmak [Verb], firar etmek [Verb], çıkmak, çıkmak, kaçmak,
entstauben
entstehen meydana gelmek [Verb], oluşmak [Verb], ortaya çıkmak [Verb], kaynaklanmak, doğmak, oluşmak, oluşmak, meydana gelmek, doğmak,
entstellen şeklini değiştirmek [Verb], bozmak [Verb], çirkinleştirmek [Verb], değşirmek [Verb], şeklini değiştirmek, bozmak, değiştirmek, tahrif etmek,
çirkinleştirmek,
enttarnen
enttäuschen hayal kırıklığına uğratmak [Verb], umutlarını kırmak, düş kırıklığına uğratmak, düş kırıklıgına uğratmak, umutlarını kırmak,
entwachsen
entwässern drenaj yapmak [Verb], kurutmak [Verb], drene etmek, drenaj yapmak, akaçlamak,
entweichen kaçmak [Verb], firar etmek [Verb], kaçmak, sıvışmak, sızmak, kaçmak, kaçmak, sızmak,
entwerfen taslağını yapmak [Verb], resmetmek [Verb], planlamak [Verb], taslağını yapmak, krokisini çizmek, tasarlamak, planlamak, resmetmek, çizmek,
tasarlamak, planlamak, taslağını yapmak, krokisini çizmek, çizmek, resmetmek,
72
entwerten değerini düşürmek [Verb], damgalamak [Verb], değerini düşürmek, iptal etmek, değerini düşürmek, filmi banyo etmek,
entwickeln geliştirmek [Verb], basmak [Verb], açıklamak [Verb], geliştirmek, {fotoğraf} tabetmek, filmi banyo etmek, açıklamak, izah etmek, açmak, yaymak sich
entwickeln gelişmek, açılmak, yayılmak, geliştirmek {film} banyo etmek, de. gelişmek,
sich entwickeln
entwöhnen alışkanlığından vazgeçmek [Verb], çocuğu memeden kesmek [Verb], memeden kesmek, alışkanlığından vazgeçirmek,
entziehen elinden almak [Verb], elinden almak, yoksun bırakmak sich entziehen kaçmak, elinden almak, yoksun bırakmak, de. çekilmek, uzaklaşmak,
entziffern deşifre [Nomen], şifreyi çözmek [Verb], deşifre temek, okuyabilmek sökmek, çıkarmak, deşifre etmek, çözmek, şifreyi çözmek, anlamak,
entzücken haz [Nomen], hayran bırakma [Nomen], büyüleme [Nomen], büyülemek [Verb], hayran bırakmak [Verb], heyecanlandırmak [Verb], büyülemek,
hayran bırakmak, çok sevindirmek, büyüleme, hayran bırakma, büyük sevinç, hayran bırakmak, büyülemek, büyük sevinç,
entzünden tutuşturmak [Verb], uyandırmak [Verb], tutuşmak [Verb], alev almak [Verb], yakmak, tutuşturmak, uyandırmak, tahrik etmek sich entzünden
yanmak, tutuşmak, iltihaplanmak, yangılanmak, tutuşturmak,
sich entzünden tutuşmak [Verb], alev almak [Verb],
erahnen
erarbeiten çalışarak elde etmek [Verb], çalışarak elde etmek sich erbarmen acımak, merhamet etmek,
erbarmen acındırmak [Verb], acımak [Verb], merhamet etmek [Verb], acıma, merhamet, acımak, acıma,
erbauen yapı yapmak [Verb], kurmak [Verb], bina etmek, inşa etmek, yüksek duygular vermek, kurmak, yapmak, inşa etmek,
erben miras olarak almak [Verb], miras olarak almak, mirasa konmak,
73
erbetteln dilenerek elde etmek [Verb],
sich erdreisten
erdrosseln boğazını sıkarak öldürmek [Verb], boğmak, boğazını sıkarak öldürmek, boğmak,
erdrücken ezip çiğnemek [Verb], bunaltmak [Verb], nefes aldırmamak [Verb], ezip çiğnemek, bunaltmak, nefes aldırmamak, ezmek, ezmek,
erdulden çekmek [Verb], katlanmak [Verb], tahammül etmek [Verb], çekmek, dayanmak, katlanmak sich ereifern heyecanlanmak, galeyan etmek sich ereignen
olmak, vuku bulmak, hâsıl olmak,
sich ereifern
sich ereignen
erfahren tecrübeli [Adjektiv], uzman [Adjektiv], cihandide [Adjektiv], işitmek [Verb], haber almak [Verb], yaşamak [Verb], işitmek, duymak, haber almak,
öğrenmek, yaşamak, geçirmek, görmek, mazhar olmak, deneyimli, tecrübeli, görmüş geçirmiş, becerikli, mahir, görmek, geçirmek, uğramak, duymak,
işitmek, öğrenmek,
erfassen derk [Nomen], tutmak [Verb], kavramak [Verb], anlamak [Verb], etkilemek [Verb], tutmak, yakalamak, anlamak, kavramak, kafası basmak,
kaydetmek, tescil etmek, yakalamak, tutmak, kapsamak,
erfinden bulmak [Verb], uydurmak [Verb], hayal etmek [Verb], icat etmek, uydurmak, atmak, icat etmek, icat etmek, uydurmak,
erfolgen olmak [Verb], sonuç vermek [Verb], olmak, çıkmak, vuku bulmak, {yanıt} verilmek, gelmek, olmak, çıkmak,
74
erforschen araştırmak [Verb], incelemek [Verb], meydana çıkarmak [Verb], açınsamak, istikşaf etmek, araştırmak, incelemek, araştırmak,
erfreuen sevindirmek [Verb], mutlu etmek [Verb], hoşlanmak [Verb], sevindirmek, memnun etmek, gönlünü hoş etmek sich einer Sache erfreuen {bir şeyden}
hoşlanmak, zevk duymak, faydalanmak, sahip olmak sich erfreuen an {bir şeyden} hoşlanmak, haz duymak, sevindirmek,
sich erfreuen hoşlanmak [Verb],
erfrieren soğuktan donmak [Verb], donarak ölmek [Verb], soğuktan donmak, soğuktan ölmek, donmak, soğuktan ölmek,
erfüllen doldurmak [Verb], yapmak [Verb], yerine getirmek [Verb], doldurmak, {rica, vb.} yapmak, yerine getirmek sich erfüllen yerine gelmek, gerçekleşmek,
amacına uymak, gerçekleştirmek, yerine getirmek, de. gerçekleşmek,
ergänzen tamamlamak [Verb], bütünlemek [Verb], doldurmak [Verb], tamamlamak, bütünlemek, ikmal etmek, tamamlamak, bütünlemek,
ergeben sadık [Adjektiv], düşkün [Adjektiv], getirmek [Verb], vermek [Verb], göstermek [Verb], teslim olmak [Verb], {kâr} getirmek, vermek, kanıtlamak,
göstermek, ortaya çıkarmak sich ergeben teslim olmak, boyun eğmek, vakfetmek, hasretmek, tevekkül etmek, sadık, vefalı, itaatli, düşkün, müptela,
vermek, getirmek, göstermek, kanıtlamak: de. teslim olmak, boyun eğmek,
sich ergeben teslim olmak [Verb],
ergehen gezmek [Verb], dolaşmak [Verb], çıkmak, yayımlanmak, bir şeye katlanmak, dayanmak,
sich ergiessen
ergreifen tutmak [Verb], yakalamak [Verb], kapmak [Verb], gözetmek [Verb], kaçmak [Verb], tutmak, kapmak, yakalamak, ele geçirmek, {meslek} seçmek,
{önlem} almak, duygulandırmak, etkilemek, etkilemek, dokunmak, tutmak, yakalamak,
ergründen
erhalten korunmuş [Adjektiv], bakılmış [Adjektiv], almak [Verb], kabul etmek [Verb], teslim almak [Verb], elde etmek [Verb], sürmek [Verb], almak, teslim
almak, tesellüm etmek, elde etmek, kazanmak, nail olmak, korumak, saklamak, bakmak, korunmuş, bakılmış gut erhalten iyi durumda, elde etmek,
almak, korumak, saklamak, kendine el çektirilmek,
erhärten kuvvetlendirmek [Verb], pekiştirmek [Verb], ispatlamak [Verb], sertleştirmek, pekiştirmek, kuvvetlendirmek,
erheben kaldırmak [Verb], yükseltmek [Verb], övmek [Verb], ayağa kalkmak [Verb], üzerinde hak iddia etmek, itiraz etmek, yükseltmek, kaldırmak, sesini
yükseltmek, övmek sich erheben yükselmek, ayağa kalkmak, doğrulmak, {uçak} havalanmak, çıkmak, sökün etmek, ayaklanmak, başkaldırmak, fırtına
kopmak, protesto etmek, kaldırmak, {sesini vs.} yükseltmek,
sich erheben ayağa kalkmak [Verb],
75
erheitern keyiflendirmek [Verb], eğlendirmek, keyiflendirmek, neşelendirmek, neşelendirmek,
erhellen aydınlatmak [Verb], açmak [Verb], açıklamak [Verb], ışıklandırmak, tenvir etmek, aydınlatmak, açığa kavuşturmak, açıklamak, izah etmek sich
erhellen aydınlanmak, aydınlatmak, açıklamak,
erhitzen ısıtmak [Verb], kızıştırmak [Verb], coşmak [Verb], ısıtmak, coşturmak, galeyana getirmek sich erhitzen ısınmak, coşmak, galeyana gelmek, ısıtmak, de
ısınmak,
sich erhoffen
erhöhen yükseltmek [Verb], fazlalaştırmak [Verb], yükselmek [Verb], yarım ton alçaklamak [Verb], yükseltmek, artırmak, çoğaltmak, fazlalaştırmak, zam
yapmak, terfi ettirmek sich erhöhen yükselmek, artmak, yükseltmek,
sich erholen yorgunluğu çıkarmak [Verb], dinlemek [Verb],
erinnern hatırlatmak [Verb], anımsatmak, hatırlatmak, aklına getirmek sich erinnern an jdnanımsamak, hatırlamak, aklına gelmek, anımsatmak, hatırlatmak,
de. anımsamak, hatırlamak,
sich erinnern
sich erkälten
erkämpfen uğraşa uğraşa elde etmek [Verb], savaşarak elde etmek [Verb],
erkaufen
erkennen tanımak [Verb], görmek [Verb], anlamak [Verb], tanımak, seçmek, görmek, farkına varmak, ayırt etmek sich zu erkennen geben kendini tanıtmak sich
erkenntlich zeigen minnetini göstermek, iyilikle karşılık vermek, tanımak, anlamak,
erklären açıklamak [Verb], anlatmak [Verb], aydınlatmak [Verb], yorumlamak [Verb], açıklamak, anlatmak, izah etmek, yorumlamak, savaş ilan etmek,
birinden yana olduğunu bildirmek, açıklamak, açıklamak,
erklingen çalışmaya başlamak [Verb], sesi işitilmek [Verb], tınlamak, çınlamak,
erkranken hastalanmak [Verb], hasta düşmek [Verb], hastalanmak, rahatsızlanmak, hastalanmak, hastalanmak,
sich erkundigen
erlangen elde etmek [Verb], kazanmak [Verb], elde etmek, ele geçirmek, edinmek, kazanmak, eıde etmek, edinmek, kazanmak, elde etmek, edinmek,
kazanmak, ulaşmak,
erlassen çıkarmak [Verb], çıkarmak, yayımlamak, ibra etmek, borcunu silmek, cezasını bağışlamak, çıkarmak, yayımlamak, cezasını bağışlamak, çıkarmak,
yayımlamak,
erlauben izin vermek [Verb], müsaade etmek [Verb], izin vermek, müsaade etmek sich erlauben cüret etmek, cesaret etmek, göze almak, izin vermek, izin
vermek,
76
erläutern açıklamak [Verb], incelemek [Verb], analizini yapmak [Verb], açıklamak, izah etmek, açıklamak, aydınlatmak, açıklamak, aydınlatmak,
erleben duyarak yaşamak [Verb], görmek [Verb], yetişmek [Verb], dertlenmek [Verb], düş kırıklığına uğramak, hayal kırıklığına uğramak, görmek, yaşamak,
ugramak, geçirmek, maruz kalmak, görmek, yaşamak, geçirmek,
erledigen tamamlamak [Verb], bitirmek [Verb], yerine getirmek [Verb], çözmek [Verb], tamamlamak, bitirmek, sonuçlandırmak, yerine getirmek, yapmak, ifa
etmek, {sorun} çözmek, halletmek, ortadan kaldırmak, öldürmek, tamamlamak sonuçlandırmak yerine getirmek, bitirmek, halletmek, yerine
getirmek,
erleichtern hafifletmek [Verb], kolaylaştırmak [Verb], yatıştırmak [Verb], hafifletmek, yeğniltmek, kolaylaştırmak, ferahlandırmak, kolaylaştırmak, hafifletmek,
kolaylaştırmak, hafifletmek,
erleiden kötü uğramak [Verb], acı çekmek [Verb], dayanmak, katlanmak, uğramak, başına gelmek, uğramak, başından geçmek, zarar ve ziyan görmek, baştan
savulmak, atlatılmak, reddedilmek,
erleuchten aydınlatmak [Verb], aydınlatmak,
erlöschen dingin [Adjektiv], sönmek [Verb], kapanmak [Verb], solmak [Verb], sona ermek [Verb], donuklaşmak [Verb], sönmek, dinmek, bitmek, sona ermek,
hükümden düşmek, sönmek, kökü kurumak, sona ermek, sönmek, bitmek, sona ermek,
erlösen kurtarmak [Verb], satıştan para sağlamak [Verb], kurtarmak, kurtarmak, elde etmek {bir satıştan},
ermächtigen yetkili kılmak [Verb], yetkilendirmek, yetki vermek, yetki vermek, yetki vermek,
ermahnen uyarmak [Verb], teşvik etmek [Verb], isteklendirmek [Verb], tembih etmek, uyarmak, ikaz etmek, ihtar etmek, uyarmak, uyarmak, öğüt vermek,
ermässigen indirmek,
ermessen değerlendirme [Nomen], takdir [Nomen], takdir etmek, takdir nach meinem Ermessen benim fikrime göre, ölçmek,
ermitteln bulmak [Verb], soruşturma yapmak [Verb], bulmak, meydana çıkarmak gegen jdn ermitteln soruşturmak, bulmak, ortaya çıkarmak, bulmak, ortaya
çıkarmak, soruşturmak,
ermöglichen mümkün kılmak [Verb], mümkün kılmak, olanak sağlamak, mümkün kılmak olanak vermek, mümkün kılmak,
ermordern
ermüden yormak [Verb], yorgun düşmek [Verb], yormak, yorulmak, yormak, yorulmak, yormak, yorulmak,
ermuntern uykudan uyandırmak [Verb], canlandırmak [Verb], hareketlendirmek [Verb], coşturmak [Verb], uyandırmak, isteklendirmek, teşvik etmek, coşturmak,
keyiflendirmek, canlandırmak, teşvik etmek, özendirmek,
ermutigen cesaretlendirmek [Verb], teşvik etmek [Verb], yüreklendirmek, cesaretlendirmek, cesaretlendirmek, yüreklendirmek, özendirmek, teşvik etmek,
77
ernähren beslemek [Verb], geçindirmek [Verb], beslemek, geçindirmek, bakmak sich ernähren geçimini sağlamak, geçinmek, beslenmek, beslemek, beslemek,
sich ernähren
erneuern yenilemek [Verb], yenilemek, tazelemek, restore etmek, yenilemek, onarmak, yenilemek, onarmak,
erniedrigen alçaltmak [Verb], bemollemek [Verb], alçaltmak, küçük düşürmek, bemollemek, alçaltmak,
ernten ürün almak [Verb], elde etmek [Verb], hasat etmek, oramak, ürün almak, semeresini görmek, ürün toplamak, biçmek, hasat etmek,
erobern zapt etmek [Verb], fethetmek [Verb], fethetmek, zapt etmek, fethetmek,
eröffnen açmak [Verb], başlamak [Verb], özel olarak bitirmek [Verb], açmak, bildirmek, tebliğ etmek, açmak, açılış yapmak, açmak,
erörtern görüşmek [Verb], görüşmek, müzakere etmek, görüşmek, ele almak, görüşmek, ele almak,
erpressen şantaj yapmak [Verb], para koparmak [Verb], zorla yaptırmak [Verb], şantaj yapmak, şantajla almak, şantaj yapmak,
erraten bulmak [Verb], çözmek [Verb], tahmin etmek, tahmin etmek, tahmin etmek, bilmek,
erregen heyecanlandırmak [Verb], uyandırmak [Verb], harekete geçirmek [Verb], canlandırmak [Verb], dargınlığa sebep olmak, heyecan uyandırmak,
heyecanlandırmak, tahrik etmek, dürtmek, kızıştırmak, azdırmak sich erregen heyecanlanmak, heyecanlandırmak, tahrik etmek: neden olmak, yol
açmak, kızdırmak, neden olmak, yol açmak,
sich erregen
erreichen yetişmek [Verb], ulaşmak [Verb], erişmek, yetişmek, ulaşmak, uzanmak, erişmek, ulaşmak, elde etmek, yetişmek, erişmek, ulaşmak, yetişmek,
errichten yapmak [Verb], inşa etmek [Verb], dikmek [Verb], kurmak [Verb], yapmak, inşa etmek, kurmak, tesis etmek, {duvar} örmek, dikmek, inşa etmek,
yapmak: kurmak, kurmak, inşa etmek,
erringen uğraşarak kazanmak [Verb], kazanmak,
erröten dolayı utanıp kızarmak [Verb], yüzü kızarmak, kıpkırmızı olmak, pancar kesilmek, {yüzü} kızarmak,
ersäufen suda boğulmak [Verb], suda boğmak [Verb], {suda} boğulmak, {suda} boğmak, suya boğmak,
78
erschaffen yaratmak [Verb], meydana getirmek [Verb], yaratmak, yaratmak, yaratmak,
erscheinen görünmek [Verb], yayımlanmak [Verb], görünmek, gözükmek, belirmek, çıkmak, yayımlanmak, mahkeme huzuruna çıkmak, görünmek, görünmek,
erschlaffen gevşemek [Verb], yorgun düşmek [Verb], gevşemek, sölpümek, yorgun düşmek, dizlerinin bağı çözülmek,
sich erschleichen
erschliessen açmak,
erschöpfen tüketmek [Verb], bitirmek [Verb], tüketmek, bitirmek, yormak, halsiz bırakmak, inceden inceye ele almak, tüketmek, bitirmek, yormak, tüketmek,
bitirmek,
erschrecken korkutmak [Verb], ürkütmek [Verb], korkmak [Verb], ödü kopmak [Verb], korkutmak, ürkütmek, yıldırmak, korkmak, ürkmek, korkutmak, ürkütmek,
korkmak, ürkmek,
sich erschrecken
erschweren ağırlaştırmak [Verb], güçleştirmek [Verb], ciddileşmek [Verb], dallandırmak [Verb], çatallaştırmak [Verb], çetinleştirmek [Verb], ağırlaştırmak,
zorlaştırmak, güçleştirmek, zorlaştırmak, güçleştirmek, ağırlaştırmak, zorlaştırmak,
sich erschwindeln
ersetzen değiş [Nomen], ödemek [Verb], telafi etmek [Verb], yerini almak, yerine geçmek, yerine koymak, değiştirmek, zarar ve ziyanı ödemek, yerine
başkasını koymak, değiştirmek, {zarar} ödemek, telafi etmek, yerine başkasını koymak, değiştirmek,
ersparen para biriktirmek [Verb], kurtarmak [Verb], esirgemek, biriktirmek, tasarruf etmek, biriktirmek, esirgemek, kendine saklamak, biriktirmek, artırmak,
erstarren donmak [Verb], katılaşmak [Verb], hissizleşmek [Verb], hareketsiz kalmak [Verb], donakalmak [Verb], doncumak [Verb], donmak, katılaşmak,
uyuşmak, hissizleşmek, donakalmak, duygusuzlaşmak, donmak, katılaşmak,
erstatten rapor vermek [Verb], birini {polise} ihbar etmek, geri vermek, iade etmek, tazminat vermek Anzeige erstatten ihbarda bulunmak Bericht erstatten
rapor düzenlemek, geri vermek, tazminat ödemek, karşılamak,
erstaunen hayret [Nomen], şaşkınlık [Nomen], hayrete düşmek [Verb], şaşırmak [Verb], hayrete düşürmek, hayret etmek, hayret, şaşırmak, hayret etmek,
şaşırtmak, hayrete düşürmek, şaşkınlık, hayret,
erstechen bıçaklayarak öldürmek [Verb], bıçaklamak, hançerlemek, bıçaklamak, hançerlemek,
79
erstehen satın almak [Verb], ortaya çıkmak [Verb], yeniden yapılmak [Verb], satın almak, ucuza düşürmek, çıkmak, meydana gelmek, satın almak, satın almak,
ersticken soluk almamak [Verb], boğmak [Verb], önüne geçmek [Verb], boğmak, söndürmek, boğulmak, sönmek, boğmak, boğulmak,
erstrahlen
sich erstrecken
erteilen vermek [Verb], vermek, muaf tutmak, baştan savmak, atlatmak, reddetmek, ret cevabı vermek,
ertragen dayanmak [Verb], katlanmak [Verb], tahammül etmek [Verb], çıdamak [Verb], katlanmak, dayanmak, tahammül etmek nicht zu ertragen dayanılacak
gibi değil, dayanmak, katlanmak, çekmek,
ertränken suda boğmak [Verb], {suda} boğmak sich etw erträumen hayal etmek, {suda} boğmak,
sich erträumen
ertrinken suda boğulmak [Verb], {suda} boğulmak, {suda} boğulma, {suda} boğulmak,
sich ertüchtigen
erübrigen para biriktirmek [Verb], zamanı olmak [Verb], {para} biriktirmek, {zaman} bulmak sich erübrigen gereksiz olmak, ihtiyaç kalmamak,
erwachsen büyük [Adjektiv], yetişkin [Adjektiv], meydana gelmek [Verb], büyümek [Verb], yetişkin, erişkin, büyük, yetişkin, büyük,
erwägen düşünüp taşınmak [Verb], incelemek [Verb], düşünüp taşınmak, muhakeme etmek, düşünüp taşınmak, duraksamak, karar verememek,
erwähnen söz etmek [Verb], demek [Verb], anmak, söz etmek, zikretmek, yâd etmek, değinmek, anmak,
80
erwärmen ısıtmak [Verb], ilgi duymak [Verb], ısıtmak sich erwärmen ısınmak sich erwärmen für merak sarmak, ilgi duymak, ısıtmak, de. ısınmak,
erwecken uyandırmak [Verb], canlandırmak [Verb], diriltmek [Verb], sebep oluşturmak [Verb], uyandırmak, diriltmek sich erwehren uzak tutmak, uyandırmak,
erweisen göstermek [Verb], kanıtlamak, ispat etmek sich erweisen ortaya çıkmak, anlaşılmak, göstermek, kanıtlamak, de. ortaya çıkmak, belli olmak {als,
olduğu},
erweitern genişletmek [Verb], büyütmek [Verb], genişletmek, büyütmek, genişletmek, büyütmek,
erwerben kazanmak [Verb], satın almak [Verb], edinmek, kazanmak, bilgi edinmek, kazanmak, edinmek,
erwidern cevap vermek [Verb], karşılık göstermek [Verb], cevap vermek, yanıt vermek, karşılık vermek, laf yetiştirmek, cevap vermek, karşılık vermek,
erwürgen boğarak öldürmek [Verb], boğazlamak [Verb], boğmak, boğazlamak, boğmak, boğmak,
erzählen anlatmak [Verb], söylemek [Verb], uydurmak [Verb], anlatmak, söylemek, aktarmak, nakletmek, hikâye etmek, anlatmak, anlatmak,
erzeugen üretmek [Verb], yaratmak [Verb], üretmek, istihsal etmek, imal etmek, üretmek, yetiştirmek, imal etmek, yaratmak, meydana getirmek, üretmek,
istihsal etmek,
erziehen eğitmek [Verb], yetiştirmek [Verb], büyütmek [Verb], yetiştirmek, büyütmek, eğitmek, terbiye etmek, eğitmek, yetiştirmek, yetiştirmek, eğitmek,
erzielen elde etmek [Verb], isabet ettirmek [Verb], gol atmak [Verb], elde etmek, temin etmek, gol atmak, elde etmek, sağlamak, elde etmek, sağlamak,
sich erzwingen
essen yemek [Nomen], yemek yemek [Verb], içmek [Verb], dışarıda yemek, yemekte, yemek yemek, yemek, öğle yemeği yemek, doyuncaya kadar yemek,
yemek, yemek,
etablieren kurmak [Verb], yerleşmek [Verb],
evakuieren boşaltmak [Verb], tahliye etmek [Verb], boşaltmak, tahliye etmek, boşaltmak,
sich exaltieren
81
existieren var olmak [Verb], hayatını sürdürmek [Verb], geçinmek [Verb], var olmak, mevcut olmak, geçinmek, var olmak,
expedieren
exportieren ihraç etmek [Verb], ihracat yapmak [Verb], ihraç etmek, ihraç etmek,
fabulieren
fächeln
sich fächern
fahren bisikletle gitmek [Verb], araba kullanmak, araba sürerken, {taşıtla} gitmek, {taşıt} kullanmak, sürmek, {taşıtla} götürmek, {taşıt} gitmek, {gemi}
seyretmek mit dem Auto fahren arabayla gitmek mit dem Zug fahren trenle gitmek mit der Bahn fahren trenle gitmek mit der Hand fahren über
eliyle okşamak, sıvazlamak rechts fahren! sağdan gidin, kayak yapmak, {bir taşıtla} gitmek, {bir taşıtı} sürmek, {taşıt} gitmek, araba kullanmak, araba
sürmek,
sich fahren
fahrenlassen
fallen çökeltme [Nomen], düşmanın eline düşmek [Verb], kolay gelmek [Verb], zor gelmek [Verb], düşmek, şehit düşmek, tesadüf etmek aus allen Wolken
fallen şaşakalmak, afallamak, kesmek, hüküm vermek, {ağaç} kesmek, {yargı} vermek, düşmek, şehit düşmek, elinden düşürmek, indirmek, sarfetmek,
kendi haline bırakmak, söz söylemek, vazgeçmek, sözünü kesmek, bazı durumlarda,
fällen çökeltme [Nomen], düşmanın eline düşmek [Verb], kolay gelmek [Verb], zor gelmek [Verb], düşmek, şehit düşmek, tesadüf etmek aus allen Wolken
fallen şaşakalmak, afallamak, kesmek, hüküm vermek, {ağaç} kesmek, {yargı} vermek, düşmek, şehit düşmek, elinden düşürmek, indirmek, sarfetmek,
kendi haline bırakmak, söz söylemek, vazgeçmek, sözünü kesmek, bazı durumlarda,
fallenlassen vazgeçmek,
82
fälschen sahtekârlık etmek, hile katmak, tahrif etmek, kalpazanlık etmek, sahtekårlık yapmak, aldatmak amacıyla taklit etmek, kalpazanlık yapmak, taklit
etmek, kalpazanlık etmek, kalp para basmak, hile yapmak, sahtekarlık yapmak,
falten katlamak, bükmek, katlamak, katlamak, bükmek, elleri kavuşturmak,
fangen aşık olmak [Verb], heyecanla sevmek [Verb], yakalamak, tutmak sich fangen yakalanmak, tutulmak, yakalamak, tutmak, de. yakalanmak, yakalamak,
tutmak, avlamak, tutuşmak, yakalanmak, tutulmak, kendini toplamak, şaşırdıktan sonra tekrar yolunu bulmak,
färben renk değiştirmek [Verb], renk vermek, boyamak, renk vermek, boyamak, renk vermek, boyamak,
farcieren
fassen dikkate almak [Idiom], kendini toparlamak [Verb], kendini hazırlamak [Verb], ifade etmek [Verb], tutmak, yakalamak, kapmak, çerçevelemek, içine
almak, anlamak, kavramak, formüle etmek, ifade etmek, oturtmak, kaşlamak nicht zu fassen inanılmaz sich fassen kendini toparlamak sich kurz
fassen kısa kesmek, tutmak, yakalamak, kavramak, anlamak, bir karar vermek, birşeyi yapmaya karar vermek, sözle ifade etmek, kendini toplamak,
müsterih olmak, kısa kesmek,
fasten aç durma [Nomen], perhiz günleri [Nomen], oruç tutmak, perhiz etmek, oruç, perhiz, oruç tutmak, perhiz etmek, oruç, perhiz,
faulenzen tembellik etmek, avarelik etmek, haylazlık etmek, haylazlık etmek, tembel tembel oturmak,
fausten
favorisieren
83
fehlen eksiklik [Nomen], noksanlık [Nomen], bulunmama [Nomen], eksik olmak, noksan olmak, hazır bulunmamak, mevcut olmamak was fehlt ihm? nesi
var?, eksik olmak, bulunmamak, olmamak,
feiern kutlamak, bayram yapmak, kutlamak,
fernsehen televizyon [Nomen], televizyon izlemek, televizyon durch Fernsehen übertragen televizyonda im Fernsehen televizyonda, televizyon,
fertigen
fertigmachen bitirmek, tamamlamak, yormak, halsiz bırakmak, azarlamak, paylamak sich fertigmachen hazırlanmak, bitirmek, de, hazırlanmak,
fesseln bağlamak, zincire vurmak, büyülemek, cezbetmek, zincire vurmak, büyülemek, cezbetmek,
festfrieren
sich festhaken
festhalten sıkı tutmak, alıkoymak, lafa tutmak, yazıya dökmek sich festhalten tutunmak, sıkı tutmak: de tutunmak,
festigen sağlamlaşmak [Adjektiv], güçlendirmek, kuvvetlendirmek, tahkim etmek, sıkılaştırmak, kuvvetlendirmek, güçlendirmek,
sich festklammern
festkleben
84
sich festlaufen
festlegen söz verip üstenmek [Verb], kararlaştırmak, saptamak sich festlegen taahhüt altına girmek,
festliegen
festnageln
festsitzen
festziehen
fiebern
filtrieren süzmek,
finden çatmak [Verb], yolu bulmak [Verb], kendini toplamak [Verb], dostluk kurmak den Anschluß verpassen kaçırmak, bulmak sich finden bulunmak,
dinlemesini sağlamak jdm Gehör schenken sözlerine kulak asmak musikalisches Gehör müzik kulağı, {bir şeyden} hoşlanmak, tat almak nach jds
Geschmack zevkine göre, bulmak, bulunmak, bir bahane bulmak, kolaylıkla satılmak, erişmek,
sich finden yolu bulmak [Verb], kendini toplamak [Verb],
85
fingieren uydurmak, yalandan göstermek, vortäuschen,
fixieren tespit banyosu yapmak, gözünü dikmek, saptamak, tespit etmek, fiksaj,
flachlegen
flaggen
flambieren
flanieren
flankieren
flecken leke [Nomen], benek [Nomen], 1.mavi lekeler 2.bere, morluk, çürük, morartı, yerler, noktalar, benekler, lekeler, inatçı lekeler,
fleddern
flehen yalvarma [Nomen], yakarış [Nomen], niyaz [Nomen], yalvarmak, aman dilemek, yalvarmak,
flicken yama parçası [Nomen], çiteme [Nomen], yama, yamamak, onarmak, yamamak, yama [-],
fliegen uçmak auf jdn fliegen deli olmak, bayılmak auf etw fliegen deli olmak, bayılmak, uçmak,
fliessen akmak,
86
flirten flört etmek, flört etmek,
flöten
flottmachen
folgen izlemek, takip etmek, peşi sıra gitmek, yerine geçmek, uymak, itaat etmek aus etw folgen anlaşılmak, izlemek, uymak, itaat etmek, adım adım takip
etmek, dersi dinlemeye, dersi takip etmekte, bu hareket büyük tehlikelere yol açar,
folgern sonuç çıkarmak, sonuç çıkarmak,
forcieren
fordern istemek, talep etmek, {mahkemeye, düelloya} davet etmek, ilerletmek, teşvik etmek, faydalı olmak, iyi gelmek, {kömür} çıkarmak, istemek, talep
etmek, gerektirmek, ilerletmek: teşvik etmek, kaydırmak,
fördern istemek, talep etmek, {mahkemeye, düelloya} davet etmek, ilerletmek, teşvik etmek, faydalı olmak, iyi gelmek, {kömür} çıkarmak, istemek, talep
etmek, gerektirmek, ilerletmek: teşvik etmek, kaydırmak,
formalisieren
87
fortbewegen yerinden oynatmak sich fortbewegen yerinden oynamaksich fortbilden eğitimine devam etmek,
fortbilden
fortbleiben gelmemek,
sich forterben
fortfallen
fortgkommen
fortlaufen
fortlegen
fortnehmen
fortreissen
fortschreiben
forttreiben
fortwollen
fotografieren
88
sich fragen
freien
freigeben
freihalten masrafını ödemek, ayırtmak, rezerve etmek Ausfahrt freihalten! çıkışı serbest bırakın,
freikämpfen
freikaufen
freikommen
freimachen soyunmak [Verb], işten izin almak [Verb], pul yapıştırmak sich frei machen soyunmak, işten izin almak, pullamak, pul yapıştırmak,
freisetzen
freistehen
frequentieren
fressen hayvan yemi [Nomen], kötü yemek [Nomen], yem yemek, otlamak, tıkınmak, zıkkımlanmak, yemek {hayvan için}, {insan} tıkınmak, yemek,
freuen sevinmek [Verb], memnunluk duymak [Verb], sevindirmek, mutlu etmek, memnun etmek sich auf etw freuen dört gözle beklemek sich freuen
sevinmek, mutlu olmak, memnun olmak, sevindirmek, de. sevinmek,
sich freuen sevinmek [Verb], memnunluk duymak [Verb],
frieren donmak, üşümek es friert mich üşüyorum ich friere üşüyorum, üşümek, donmak,
89
fritieren kızgın yağda kızartmak,
frohlecken
frömmeln
sich frottieren
frotzeln
sich fuchsen
fügen uymak [Verb], birbirine bağlamak, monte temek sich fügen boyun eğmek, söz dinlemek, itaat etmek, uymak, intibak etmek, olmak, vuku bulmak, de.
boyun eğmek, uymak,
fühlen hissetmek [Verb], olarak görmek [Verb], duymak, hissetmek, duyumsamak, sezmek, duymak, hissetmek,
führen davranmak [Verb], hareket etmek [Verb], kötü yola düşürmek, defter tutmak, muhasebe yapmak, yol göstermek, rehberlik etmek, önde gitmek,
yönetmek, liderlik etmek, kumanda etmek, komuta etmek, götürmek, {defter} tutmak, satmak, {dil} kullanmak, başta olmak, birinci gelmek, önde
olmak, gezdirmek, dolaştırmak, yürütmek, {yaşam} sürdürmek, yaşamak sich führen davranmak, hareket etmek,
sich führen davranmak [Verb], hareket etmek [Verb],
füllen at yavrusu [Nomen], dolma içi [Nomen], dolmak [Verb], tamamen doldurmak [Verb], doldurmak, dolma yapmak sich füllen dolmak, tay, güre, kulun,
doldurmak,
fummeln kurcalamak,
90
funken kıvılcım [Nomen], çakım [Nomen], şerare [Nomen], olağanüstü fikir [Nomen], küçücük bir şey [Nomen], telsizle bildirmek, telsizle bildirmek,
sich fürchten
furnieren
fussen dayanmak,
füttern yem vermek, beslemek, astarlamak, kaplamak, {hayvanlara} yiyecek vermeyin!, beslemek {hayvan}, yem vermek,
gabeln çatala takmak [Verb], çatallaştırmak [Verb], çatallaşmak [Verb], çatallanmak [Verb],
gaffen şaşkın şaşkın bakmak [Verb], ağzı açık baka kalmak [Verb], alık alık bakmak, aptal aptal bakmak,
galoppieren dört nala koşturmak [Verb], galop dansı etmek [Verb], dörtnal gitmek, dörtnal gitmek,
garantieren kefalet etmek [Verb], garanti vermek [Verb], garanti etmek, güvence vermek, garanti etmek, teminat vermek,
sich gaunern
sich gebärden
gebären davranış [Nomen], tutum [Nomen], doğurmak [Verb], doğurmak, dünyaya getirmek, doğurmak,
91
geben vermek [Verb], armağan etmek [Verb], düzlenmek [Verb], göstermek [Verb], ifade etmek [Verb], vurgulamak [Verb], başkalarına vermek [Verb],
göçermek [Verb], neden olmak, sebep olmak, sebebiyet vermek, gaz vermek, gaza basmak, vermek, bağışlamak, bahşetmek, ihsan etmek, hediye
etmek, ifade etmek, anlatmak, sahneye koymak es gibt vardır sich geben davranmak, hareket etmek, yatışmak, hafiflemek, {kart} dağıtmak was
gibt`s? ne var? was gibt`s Neues? ne var ne yok?,
gebieten emretmek [Verb], buyurmak [Verb], hükmetmek [Verb], durdurmak, önünü almak, emretmek, buyurmak, gerektirmek,
gedeihen gelişmek [Verb], büyümek [Verb], ilerlemek [Verb], gelişmek, ilerlemek, büyümek, büyümek, gelişmek, ilerlemek, başarılı olmak, gelişmek, büyümek,
yetişmek,
gedenken hatırlama [Nomen], düşünmek [Verb], anmak [Verb], tasarlamak [Verb], anmak, hatırlamak, tasarlamak, niyetinde olmak, niyetinde olmak,
düşünmek, anmak,
sich gedulden
gefährden tehlikeye sokmak [Verb], tehlikeye sokmak, tehlikeye sokmak, tehlikeye sokmak,
gefallen iyilik [Nomen], hizmet [Nomen], şehit düşmüş [Adjektiv], hoşa gitmek [Verb], iyilik, lütuf jdm etw zu Gefallen tun iyilik yapmak, lütufta bulunmak,
zevk, haz an etw Gefallen finden zevk almak, hoşlanmak, hoşuna gitmek es gefällt mir hoşuma gidiyor, beğeniyorum sich etw gefallen lassen nazını
çekmek, hatır [-], zevk [-], haz [-], hoşuna gitmek,
gefangenhalten esir tutmak, mahpus tutmak, tutuklu bulundurmak,
gegeneinanderhalten
gegeneinanderprallen
gegeneinanderschlagen
gegeneinanderstellen
gegensteuern
sich
einandergegenüberliegen
gegenüberstehen karşısında bulunmak [Verb], karşısında bulunmak, karşı karşıya durmak, karşısında bulunmak,
92
gegenüberstellen karşısına koymak [Verb], yüzleştirmek [Verb], karşısına koymak, karşılaştırmak, mukayese etmek, yüzleştirmek, yüzleştirmek, karşılaştırmak,
gehen kaybolmak [Verb], parçalanmak [Verb], yaya olarak gitmek [Verb], gitmek [Verb], yürümek [Verb], ayrılmak [Verb], işlemek [Verb], üstün olmamak
[Verb], terk etmek [Verb], erişmek [Verb], çalışmak [Verb], salıvermek [Verb], rahat bırakmak [Verb], pürüzsüz olmak [Verb], aksamadan gitmek
[Verb], iyi gitmek [Verb], yükselmek [Verb], yüreğine işlemek [Verb], ters gitmek [Verb], gezinti yapmak [Verb], gizlice kaçmak [Verb], kaybolmak
[Verb], kaybolmak [Verb], ilerlemek [Verb], gelişmek [Verb],
sich gehenlassen
gehorchen söz dinlemek [Verb], itaat etmek [Verb], uymak, itaat etmek, söz dinlemek, itaat etmek uymak,
gehören ait olmak [Verb], dahil olmak [Verb], yeri olmak [Verb], gerektirmek [Verb], yakışık almak [Verb], ait olmak, birinin olmak, malı olmak sich gehören
yakışık almak, yaraşmak, ait olmak,
sich gehören yakışık almak [Verb],
geisseln
gelangen varmak [Verb], ulaşmak [Verb], yetişmek, erişmek, ermek, varmak, ulaşmak, varmak, ulaşmak,
gellen keskin bir ses çıkmak, keskin bir ses çıkarmak, kulakları tırmalamak,
gelten geçerli olmak [Verb], değeri olmak [Verb], geçerli olmak, geçmek, değeri olmak etw gelten lassen kabul etmek für etw gelten sayılmakals etw gelten
sayılmak, geçerli olmak, geçmek, sayılmak {als. olarak},
gelüsten canı çekmek [Verb], istemek [Verb],
93
genehmigen beğenmek [Verb], hoşlanmak [Verb], kabul etmek [Verb], onaylamak, tasvip etmek, kabul etmek, izin vermek, izin vermek, onaylamak,
genesen iyileşmek [Verb], çocuk doğurmak [Verb], iyileşmek, atlatmak, kurtulmak, şifa bulmak, iyileşmek, atlatmak, kurtulmak,
genieren rahatsız etmek [Verb], sıkılmak [Verb], utanmak [Verb], sıkmak, rahatsız etmek, taciz etmek sich genieren sıkılmak, utanmak, sıkmak, rahatsız etmek,
de. utanmak, sıkılmak,
geniessen zevkini çıkarmak, hoşlanmak yemek, içmek,
geradehalten
geraten rastlamak [Verb], maruz kalmak [Verb], çekmek [Verb], kötü yola düşmek, gelmek, düşmek, çekmek, benzemek, maruz kalmak, uğramak, rastlamak,
kapılmak, düşmek außer sich geraten kendinden geçmek, başarıyla sonuçlanmak schlecht geraten başarısızlıkla sonuçlanmak aufs Geratewohl
gelişigüzel, rasgele, uğramak, maruz kalmak, iyi olmak, istemeyerek {bir yere} gelmek, ateş almak, ateşlenmek, parlamak, tutuşmak, alevlenmek,
gerben debagat [Nomen], tabaklamak [Verb], iyice pataklamak [Verb], sepilemek, tabaklamak, tabaklamak, tabaklamak, sepilemek, çelik dövmek, maden
cilalamak,
geringschätzen küçük görmek [Verb], hor görmek, küçük görmek,
gerinnen pıhtılaşmak [Verb], donmak [Verb], pıhtılaşmak, koyulaşmak, {süt} kesilmek, pıhtılaşmak, koyulaşmak, pıhtılaşmak, koyulaşmak,
geschehen olmak [Verb], meydana gelmek [Verb], bu olmamalı, bir şey değil!, bir şey değil!, olmak, vuku bulmak es war um ihn geschehen bu onun sonu oldu,
olmak, vuku bulmak,
sich gesellen katılmak [Verb], uymak [Verb],
gestalten şekil vermek [Verb], çeşitlemek [Verb], biçim vermek, şekil vermek, düzenlemek, organize etmek sich gestalten şekillenmek, biçim almak, halini
almak, biçim vermek, düzenlemek,
sich gestalten
gestatten müsaade etmek [Verb], izin vermek [Verb], izin vermek, müsaade etmek, müsaadenizle, izin vermek,
gestehen itiraf etmek [Verb], itiraf etmek offen gestehen doğrusu, doğrusunu söylemek gerekirse, itiraf etmek,
94
sich getrauen
gewähren farkına varmak [Verb], bırakmak [Verb], engellemek [Verb], vermek [Verb], vermek, bağışlamak, bahşetmek, yerine getirmek, vermek, bahşetmek,
gewährleisten garanti etmek [Verb], garanti etmek, garanti etmek, teminat vermek,
gewichten
gewinnen kazanmak [Verb], yetiştirmek [Verb], erişmek [Verb], varmak [Verb], çıkarmak [Verb], inandırmak [Verb], dadandırmak [Verb], hoşlanmak [Verb],
kazanmak, {maden} çıkarmak, kazanmak,
gewittern {fırtına} çıkmak,
glänzen parlamak [Verb], kendini göstermek [Verb], parlamak, parıldamak, cilalamak, perdahlamak, parlamak, parlamak, parıldamak,
glätten düzeltmek [Verb], sakinleştirmek [Verb], düzleşmek [Verb], düzeltmek, düzleştirmek, cilalamak, perdahlamak, pürüzünü gidermek, mührelemek,
düzleştirmek, krablama, yaş fiksaj,
glattgehen
glattmachen
glauben inanmak [Verb], güvenmek [Verb], iman etmek [Verb], bana inanabilirsiniz es darf geraucht werden sigara içebilirsiniz was darf es sein? sizin için ne
yapabilirim?, inanmak, güvenmek im guten Glauben iyi niyetle, inanmak, güvenmek, itimat etmek, iman etmek, sanmak, zannetmek ich glaube ja
öyle sanıyorum, inanmak, sanmak, dininden dönmek,
gleichbleiben
gleichen benzemek [Verb], andırmak [Verb], denkleşmek [Verb], benzemek, andırmak, benzemek, andırmak, benzemek, uymak,
gleichkommen eşit olmak [Verb], başa baş gelmek [Verb], eşit olmak, başa baş gelmek,
95
gleichschalten
gleichstehen
gleichtun
gleichziehen
gliedern parçalara ayırmak [Verb], düzenlemek [Verb], düzenlemek, örgütlemek, organize etmek, düzenlemek, bölümlemek, sınıflamak,
glimmen için için alevsiz yanmak [Verb], için için yanmak, alevsiz yanmak, alevsiz yanmak,
glimmern
glotzen aptalca bakmak [Verb], dik dik bakmak, kd. dik dik bakmak,
glucken cumbuldama [Nomen], tembel tembel olmak [Verb], başarmak [Verb], başarmak, başarmak,
glücken cumbuldama [Nomen], tembel tembel olmak [Verb], başarmak [Verb], başarmak, başarmak,
gluckern gluk gluk etmek [Verb], çalkanmak [Verb], gluk gluk etmek,
glühen kızarmak [Verb], ışıldamak [Verb], yanıp tutuşmak [Verb], kızarmak, kor halinde yanmak, kızmak, yanmak, kızdırmak, tavlamak, akkor haline gelmek,
gongen
gönnen gözü olmamak [Verb], kıskanmamak, gözü olmamak, vermek, izin vermek, esirgememek, kıskanmamak, gözü olmamak: vermek, izin vermek.
esirgememek,
96
sich gönnen
graben su yolu [Nomen], hendek açmak [Verb], saplanmak [Verb], yer altında aramak [Verb], kazmak, eşmek, hakketmek, hendek, siper, kazmak, hendek [-],
siper [-],
grabschen
grassieren hüküm sürmek [Verb], kırıp geçirmek, kasıp kavurmak, ortalığı kasıp kavurmak, {ortalığı} kırıp geçirmek, kasıp kavurmak,
grauen korku [Nomen], dehşet [Nomen], gün ağarmak [Verb], korkmak [Verb], nefret etmek [Verb], {gün} ağarmak es graut jdm vor etw {biri bir şeyden}
korkmak sich grauen vor -den korkmak, korku, dehşet, ağarmak, dehşet [-],
graulen
graupeln ebebulguru,
gravieren oymak [Verb], kazımak [Verb], hakketmek [Verb], oymak, kazmak, hakketmek, oymak,
greifen tutmak [Verb], yakalamak [Verb], tahmin etmek [Verb], yer almak [Verb], kök salmak [Verb], yakalamak, tutmak, kavramak jdm unter die Arme
greifen destek olmak, el uzatmak nach etw greifen {bir şeye} el uzatmak, uzanmak um sich greifen yayılmak zu etw greifen başvurmak, tutmak,
yakalamak, dokunmak,
grenzen sınırı olmak [Verb], yaklaşmak [Verb],
grollen ateş püskürmek [Verb], kin beslemek, {gök} gürlemek, gümbürdemek, garaz beslemek,
grosstun
97
grübeln düşünceye dalmak, kara kara düşünmek, zihnini kurcalamak,
grummeln
gründen kurmak [Verb], dayanmak [Verb], kurmak, tesis etmek, dayandırmak sich gründen dayanmak, kurmak, sağlık nedenlerinden dolayı,
grunzen homurdanmak [Verb], böğürmek [Verb], {ayı, domuz} hırıldamak, {ayı, domuz} hırıldamak,
gruppieren gruplandırmak [Verb], gruplandırmak sich gruppieren gruplanmak jdm gruselt korkusundan titremek jdn gruselt korkusundan titremek sich gruseln
korkusundan titremek,
gruseln
grüssen selamlamak,
gutgehen iyi gitmek, sonu iyi olmak es geht mir gut iyiyim,
haben korkmak [Verb], nöbet beklemek [Verb], başarmak [Verb], sevmek [Verb], alacak [Nomen], sahip olmak [Verb], almak [Verb], çok hoşlanmak [Verb],
muhtaç olmak [Verb], haklı olmak [Verb], korkmak, merak etmek, endişe etmek, kaygılanmak, merak etmek, endişe etmek, kaygılanmak nur keine
Angst! korkma! jdm ist angst korkmak jdm angst machen korkutmak, -e bağlantısı olmak, üzerinde hakkı olmak hohe Ansprüche stellen aşırı titiz
olmak, izinli olmak, korkmak, kıçı üç buçuk atmak, korkmak, kıçı üç buçuk atmak, ihtiyacı olmak,
hacken ökçeler [Nomen], topuklar [Nomen], balta ile kesmek [Verb], çapalamak [Verb], et kıymak [Verb], yakından izlemek [Idiom], peşini bırakmamak
[Idiom], tabanları yağlamak [Idiom], {odun, vb.} kesmek, yarmak, kırmak, {et} kıymak, {toprak} çapalamak, gagalamak, kıymak {et}, kesmek {tahta},
98
haften kefil olmak [Verb], yapışıp kalmak [Verb], yapışmak, sorumlu olmak, mesul olmak, yapışmak, sorumlu olmak {für, -den}, yapışmak, mesul olmak,
hageln dolu yağmak [Verb], çok miktarda düşmek [Verb], dolu yağmak, dolu yağmak, dolu yağmak,
haken çaparı [Nomen], kanca [Nomen], güçlük [Nomen], domuztırnağı [Nomen], kancalamak [Verb], asılmak [Verb], takılmak [Verb], askı, çengel, kanca,
kanca [-], çengel [-], askı [-], çengel, kanca, elbise askısı, askı,
halbieren ikiye ayırmak [Verb], ikiye bölmek, ikiye bölmek,
hallen yükselip kaybolmak [Verb], tınlamak, çınlamak, yansımak, aksetmek, çınlamak, tınlamak,
halten uzak tutmak [Verb], engellemek [Verb], gizli tutmak [Verb], tutmak [Verb], muhafaza etmek [Verb], dayanmak [Verb], saymak [Verb], değer vermek
[Verb], önem vermek [Verb], beslemek [Verb], durmak [Verb], tutunmak [Verb], ders vermek [Verb], değer vermek [Verb], değer vermek [Verb],
idare etmek [Verb], iyi durumda tutmak [Verb], özgülüğünü kısmak [Verb], haddini bilmek [Verb], ölçüyü aşmamak [Verb], temiz tutmak [Verb],
hatırda tutmak [Verb], canlı tutmak [Verb], mesafe bırakmak, uzaktan gelmek davon Abstand nehmen bir şey yapmaktan kaçınmak mit Abstand der
beste açık farkla en iyi,
sich halten tutunmak [Verb], -den zararını çıkarmak,
hämmern çekiçle vurmak [Verb], şiddetle vurmak [Verb], çekiçlemek, çekiçle vurmak,
hamstern para istif etmek [Verb], istif etmek, stok etmek, istifçilik yapmak,
handeln davranmak [Verb], hareket etmek [Verb], söz etmek [Verb], ticaret yapmak, tivaretle uğraşmak, alıp satmak, davranışta bulunmak, harekete geçmek,
ile ilgili olmak, hakkında olmak sich handeln um söz konusu olmak, davranışta bulunmak, ticaret yapmak, pazarlık etmek,
sich handeln
handhaben kullanmak [Verb], yararlanmak [Verb], kullanmak, işletmek, uygulamak, kullanmak, elle yönetmek, kullanmak,
hangeln
hängen asılı olmak [Verb], bağlı olmak [Verb], sarkık durmak [Verb], ilerlememek [Verb], asmak [Verb], takmak [Verb], eklemek [Verb], asılmak [Verb], takılıp
kalmak [Verb], sınıfta kalmak [Verb], eğmek [Verb], düşürmek [Verb], asılı olmak, asılı durmak, asmak an den Galgen hängen ipe çekmek, asmak den
Kopf hängen lassen boynunu bükmek, bağlı olmak, asmak, asılı durmak, asmak, takmak, asılı durmak, sarkmak, sarkıtmak,
hängenbleiben çakışmak [Verb], asılı kalmak, sınıfta kalmak, hatırda kalmak, asılı kalmak, takılı kalmak,
99
hängenlassen
sich hängenlassen
hänseln alay etmek [Verb], takılmak [Verb], takılmak, makaraya almak, takılmak, alaya almak,
hantieren uğraşma [Nomen], oyalanma [Nomen], elleriyle iş görmek [Verb], işiyle uğraşmak [Verb], meşgul olmak mit etw hantieren kullanmak, idare etmek,
elle çalışmak, uğraşmak, kullanmak,
hapern aksamak [Verb], aksamak, eksik olmak,
härten sertleştirmek [Verb], katılaştırmak [Verb], sertleştirmek, katılaştırmak, {çeliğe} su vermek, sertleştirmek, sertleştirmek, katılaştırmak, çeliğe su
vermek,
haspeln yukarı çekmek [Verb], acele acele konuşmak [Verb],
hassen beslemek [Verb], nefret etmek [Verb], nefret etmek, kin beslemek, nefret etmek,
hasten acele etmek [Verb], hızlı olmak [Verb], çarpınmak [Verb], acele etmek, elini çabuk tutmak, acele etmek,
hätscheln okşamak [Verb], şımartmak [Verb], şımartmak, yüz vermek, okşamak, okşamak,
hauen dövmek [Verb], ot biçmek [Verb], yontmak [Verb], delik açmak [Verb], sertçe vurmak [Verb], koparıp çıkarmak [Verb], döğmek [Verb], kesmek,
yarmak, dayak atmak, dövmek, vurmak, kesmek, yarmak: kd. dayak atmak,
häufeln
häufen yığın [Nomen], küme [Nomen], insan topluluğu [Nomen], derinti [Nomen], dokurcun [Nomen], toplamak [Verb], biriktirmek [Verb], yığılmak [Verb],
artmak [Verb], yığın, küme, kalabalık, yığmak, istif etmek sich häufen birikmek, toplanmak, yığılmak, yığmak, de. birikmek, toplanmak, yığın [-], küme
[-],
haushalten idare etmek [Verb], idareli kullanmak, idareli kullanmak,
hausieren eşya pazarlamak [Verb], her yerde anlatmak [Verb], seyyar satıcılık yapmak, kapı kapı dolaşarak satıcılıkık yapmak,
100
häuten deri yüzmek [Verb], gömlek değiştirmek [Verb], deri değiştirmek [Verb], derisini yüzmek sich häuten derisi soyulmak, gömlek değiştirmek, deri
değiştirmek,
havarieren
heben kaldırmak [Verb], meydana çıkarmak [Verb], ilerletmek [Verb], geliştirmek [Verb], yükselmek [Verb], kaldırmak [Verb], kaldırmak, yükseltmek,
ilerletmek, geliştirmek, kaldırmak, yükseltmek, kaldırmak, yükseltmek,
hecheln taraktan geçirmek [Verb], alay etmek [Verb], ditmek [Verb], {köpek} solumak, taramak, taraklamak,
heften bağlamak [Verb], kopçalamak [Verb], çatmak [Verb], dosyalamak [Verb], bağlamak, raptetmek, teyellemek, bağlamak, yapıştırmak, teyellemek,
bağlamak, teyellemek, iğnelemek, iliştirmek,
sich heften
hegen korumak [Verb], muhafaza etmek [Verb], bakmak, beslemek, korumak, muhafaza etmek kein Hehl aus etw machen {bir şeyi} gizlememek, korumak,
beslemek,
heiligen kutlu kılmak [Verb], kutsamak, takdis etmek, kutsamak,
heimkehren yuvaya dönmek [Verb], ölmek [Verb], evine dönmek, yuvaya dönmek, eve dönmek,
heimschicken
heimsuchen rahatsız etmek [Verb], mahvetmek [Verb], başa gelmek, tutulmak, yakalanmak, duçar olmak,
101
heiraten evlenmek [Verb], kız almak [Verb], kocaya varmak [Verb], evlenmek, dünya evine girmek, {erkek} kız almak, {kadın} kocaya varmak, evlenmek,
heisslaufen
helfen yardım etmek [Verb], çare bulmak [Verb], yardım etmek, yardımcı olmak, yardımda bulunmak, arka çıkmak, koltuk çıkmak, yararı olmak, faydası
olmak, kâr etmek, kolaylaştırmak, iyi gelmek, şifa vermek sich zu helfen wissen işini bilmek sich nicht helfen wissen çaresiz kalmak, yardım etmek,
hemmen durdurmak [Verb], bırakmamak [Verb], frenlemek [Verb], durdurmak, engellemek, önünü almak, kösteklemek, güçleştirmek, yavaşlatmak,
engellemek, kösteklemek, {bir şeyden} alıkoymak,
herabhängen sarkmak,
herablassen indirmek [Verb], tenezzül etmek [Verb], lütfedip yapmak [Verb], indirmek, sarkıtmak sich herablassen tenezzül etmek, indirmek, de. tenezzül etmek,
herabmindern
herabsehen aşağıya bakmak [Verb], hor görmek [Verb], tepeden bakmak, hor görmek,
herabsetzen indirmek [Verb], azaltmak [Verb], aşağılamak [Verb], küçük düşürmek [Verb], indirmek, azaltmak, ucuzlatmak, küçük düşürmek, kepaze etmek,
bozmak, azaltmak, küçük düşürmek, fiyatını indirmek,
herabsinken
herabstürzen
sich herabstürzen
herabwürdigen aşağılamak [Verb], küçük düşürmek [Verb], küçük düşürmek, aşağılamak, alçaltmak,
sich heranarberiten
heranbringen getirmek,
heranfahren
heranführen
102
herangehen
herankommen yaklaşmak [Verb], yaklaşmak sich heranmachen yaklaşmak, sokulmak, {bir işe} koyulmak, başlamak, yaklaşmak,
heranrücken
sich herantasten
heranwachsen büyümek [Verb], yetişkin olmak [Verb], büyümek, serpilmek, yetişmek, büyümek, serpilmek,
heranwagen
heranziehen yanına çekmek [Verb], dikkate almak [Verb], yetiştirmek [Verb], eğitmek [Verb], yanına çekmek, büyütmek, yetiştirmek, eğitmek jdn zu etw heran
ziehen yardıma çağırmak,
sich heraufarbeiten
heraufbringen
heraufdringen
heraufsteigen
herausarbeiten belirtmek [Verb], açığa çıkarmak [Verb], göstermek [Verb], belirtmek, açığa çıkarmak,
103
herausbekommen uzaklaştırmak [Verb], çözmek [Verb], çıkarmak, bulmak, çözmek, halletmek,
sich herausbilden
herausbitten
herausbrechen
herausbringen dışarıya çıkarmak [Verb], yayımlamak [Verb], araştırmak [Verb], dışarıya çıkarmak, yayımlamak, yayımlamak, çıkarmak, bulmak, ortaya çıkarmak,
herausdrücken
sich herausfinden
herausfliegen
herausfordern meydan okumak [Verb], meydan okumak, davet etmek, meydan okumak,
herausführen
herausgeben dışarıya vermek [Verb], geri vermek [Verb], yayımlamak [Verb], teslim etmek, iade etmek, geri vermek, paranın üstünü vermek, yayımlamak,
çıkarmak, yayımlamak, çıkarmak, teslim etmek, iade etmek,
herausgehen dışarıya gelmek [Verb], çekingenliğini yenmek [Idiom],
herausgreifen
herausheben
heraushelfen
herausholen çıkarmak,
herauskommen dışarı çıkmak [Verb], sızmak [Verb], keşfedilmek [Verb], dışarı çıkmak, sızmak, duyulmak, ortaya çıkmak, yayımlanmak, piyasaya çıkmak, çiçek açmak,
dışarı çıkmak, ortaya çıkmak,
104
herauslesen
herauslocken
sich herauslügen
herauspressen
sich herausputzen
herausreissen koparmak,
herausrücken dışarıya sürmek [Verb], vermek [Verb], {para} uçlanmak, bayılmak, sökülmek,
heraus rufen
herausschiessen
herausschlagen vura vura çıkarmak [Verb], vura vura çıkarmak, kazanç sağlamak sich herausstellen ortaya çıkmak, anlaşılmak,
herausschleichen
herausschleudern
herausschlüpfen
herausschrauben
herausschreiben
herausschreien
herausspringen
105
heraussprudeln
sich herausstellen
herausströmen
herausstürzen
heraussuchen
heraustragen
herauswirtschaften
herbeiführen getirmek [Verb], sonuç vermek [Verb], sebep olmak [Verb], sebep olmak sich herbeilassen zu tenezzül etmek,
herbeiholen
herbeikommen
sich herbeilassen
herbeilaufen
herbeirufen
herbeiströmen
106
herbeiwinken
herbeiwünschen
herbeiziehen
herbekommen
herbestellen
herbringen getirmek,
hereindrängen
hereinfallen içeri dalmak [Verb], aldatılmak [Verb], kandırılmak [Verb], aldanmak, faka basmak, faka basmak, tuzağa düşmek,
hereinführen
hereinholen
hereinnehmen
hereinreichen
hereinrufen
hereinscheichen
hereinsehen
hereinströmen
hereinstürmen
hereinstüzen
107
hereintragen
sich hereinwagen
herfahren
herfallen saldırmak [Verb], karalamak [Verb], kötü konuşmak [Verb], çapmak [Verb], çullanmak [Verb], üzerine atılmak, {yemeğe} saldırmak, hapır hupur
yemek,
herfinden
herführen
hergeben vermek [Verb], hediye etmek [Verb], eline vermek, teslim etmek sich zu etw hergeben yanaşmak, istekli olmak, vermek, vazgeçmek,
sich hergeben
herjagen
herleiten çıkarmak, türetmek sich herleiten gelmek, türemek sich hermachen über üzerine atılmak, kaşık çalmak,
hernehmen
herrschen hükümet etmek [Verb], hakim olmak [Verb], hüküm sürmek, saltanat sürmek, hâkim olmak, egemenlik sürmek, hüküm sürmek,
herrufen
herrühren kaynaklanmak [Verb], gelmek [Verb], ileri gelmek, kaynaklanmak, çıkmak, ileri gelmek, kaynaklanmak, çıkmak,
108
herschaffen
herschicken
sich herschleichen
hersehen
hersein
herstellen üretmek [Verb], imal etmek [Verb], kurmak [Verb], yapmak, üretmek, imal etmek, yapmak, oluşturmak, vücuda getirmek,
herstürzen
hertragen
hertreiben
herüberbringen
herüberfahren
herüberfliegen
herübergeben
herüberholen
herüberlaufen
herüberreichen
herübershicken
herüberschwimmen
herübersehen
herüberwehen
109
herüberziehen
herumfahren
herumlaufen gezmek, dolaşmak, birşeyin etrafında dolaşmak, gezmek, dolaşmak, kuşatmak, sarmak,
herumreisen sarsmak [Verb], dolaşmak sich herumsprechen yayılmak, ağızdan ağza dolaşmak sich herumtreiben başıboş dolaşmak, avare avare dolaşmak,
herumsitzen
sich herumsprechen
herumstreichen
herumtrampeln
herumwickeln
herumwirbeln
herumwühlen
herunterbrennen
herunterdrücken
herunterfahren
herunterfliegen
110
heruntergehen aşağıya inmek, {fiyat} inmek, düşmek,
herunterheben
herunterklappen
herunterlassen
herunternehmen indirmek,
herunterschiessen
herunterschlagen
herunterschlucken
herunterschrauben
heruntersehen
herunterstürzen
heruntertragen
herunterziehen
hervorbringen ortaya çıkarmak [Verb], güçlükle söyleyebilmek [Verb], yaratmak, üretmek, meydana getirmek, güçlükle söylemek, yaratmak, meydana getírmek,
ortaya çıkarmak, öne sürmek, yaratmak, meydana getirmek,
hervorgehen sonucu olmak [Verb], çıkmak, ileri gelmek, sonucu olmak, ileri gelmek, doğmak: anlaşılmak,
hervorheben belirtmek [Verb], vurgulamak [Verb], altını çizerek belirtmek [Verb], vurgulamak, belirtmek, vurgulamak, vurgulamak, belirtmek,
hervorholen
111
hervorkommen
hervorlocken
hervorquellen
hervorragen
hervorrufen sebep olmak [Verb], yol açmak [Verb], sebep olmak, yol açmak, doğurmak, uyandırmak, nedeni olmak, ileri gelmek, yol açmak, yol açmak, neden
olmak,
hervorspringen
hervorstechen
hervorstehen
hervorstürzen
sich hervortun
sich hervorwagen
hervorzaubern
hervorziehen
hetzen kovalamak [Verb], acele ettirmek [Verb], çapmak [Verb], {köpekleri} saldırtmak, üşürmek, kovalamak, acele ettirmek, kışkırtmak, acele etmek, ara
bozmak, fesat çıkarmak, kovalamak, aceleye getirmek, acele ettirmek,
heucheln riyakarlık etmek [Verb], yalandan yapmak, taslamak, ikiyüzlülük etmek, ikiyüzlülük etmek, yalandan yapmak, taslamak,
heulen ulumak [Verb], ağlamak [Verb], feryat etmek [Verb], çenilemek [Verb], ulumak, ağlamak, ulumak, ağlamak,
hierbehalten
112
hierbleiben burada kalmak,
hierherbitten
hierherbringen
hierhergehören
hierherkommen
hierherschicken
hieven
hinabblicken
hinabsenken
hinabsteigen
hinabziehen
hinarbeiten
hinaufblicken
hinaufhelfen
hinaufklettern
hinaufkommen
hinauflaufen
hinaufreichen
hinaufschicken
113
hinaufschnellen
hinaufsehen
hinaufsetzen
hinaufwerfen
sich hinaufwinden
hinaufziehen
sich hinausbegen
sich hinausbeugen
hinausblicken
hinausbringen
hinausdrängen
hinauseilen
hinausfahren
hinausfallen
hinausfinden
hinausfliegen
hinausführen
hinausgehen dışarı gitmek [Verb], aşmak [Verb], dışarı gitmek, çıkmak, {pencere, vb.} açılmak, bakmak, aşmak, dışarı çıkmak,
114
hinausgelangen
hinausgreifen
hinaushalten
hinaushängen
hinausheben
hinausjagen
hinauskommen
hinauslassen
hinauslaufen dışarı koşmak [Verb], sonuçlanmak [Verb], amaçlamak [Verb], dışarı koşmak, {ile} sonuçlanmak,
hinauslehnen
hinausnehmen
hinausragen
hinausreichen
hinausrennen
hinausrücken
hinaufschaffen
hinausscheuchen
hinausschicken
hinausschieben dışarıya uzatmak [Verb], ertelemek [Verb], ertelemek, tehir etmek, ertelemek,
hinausschiessen
hinausschleichen
115
hinausschmuggeln
hinausschwimmen
hinaussehen
hinaussetzen
sich hinausstehlen
hinaussteigen
hinausstellen
hinausstrecken
hinausströmen
hinaustragen
sich hinaustrauen
hinaustreiben
hinaustreten
sich hinauswagen
hinausweisen
hinauswerfen dışarı atmak [Verb], dışarı atmak, kapı dışarı etmek, dışarı atmak, kapı dışarı etmek,
hinausziehen dışarı çekmek [Verb], uzatmak [Verb], geciktirmek [Verb], ertelemek [Verb], dışarı çekmek in Hinblick auf yüzünden, bakımından, göre im Hinblick auf
yüzünden, bakımından, göre,
sich hinausziehen
116
hinauszögern geciktirmek [Verb], ileriye atmak [Verb],
hindern yasaklamak [Verb], engellemek [Verb], rahatsız etmek [Verb], engellemek, engel olmak, mâni olmak, engellemek,
hindeuten işaret emek [Verb], göstermek [Verb], çaktırmak [Verb], çıtlatmak [Verb], işaret etmek, göstermek, sezdirmek, göstermek, işaret etmek, ima etmek,
hindrängen
sich hindurchfinden
hindurchgehen
hindurchsehen
hindurchziehen
hineilen
sich hineinbegeben
hineinblicken
hineinbohren
hineinbringen
sich hineindenken
hineindrängen
hieinfahren
hineinfallen
sich hineinfinden
hineinfliegen
hineingehen içeri girmek [Verb], içine sığmak [Verb], içeri girmek, içeri girmek,
117
hineingiessen
hineinhelfen
hineinjagen
hineinkommen
hineinkriechen
hineinlassen
hineinlaufen
hineinleuchten
hineinmanövrieren
hineinpfuschen
hineinpressen
hineinpumpen
hineinreden etkilemeye çalışmak [Verb], işlerine burun sokmak [Verb], işine karışmak, burnunu sokmak,
hineinregnen
hineinreichen
hineinreissen
hineinrufen
hineinschaffen
hineinschiessen
118
hineinschlagen
hineinschleichen
hineinschlingen
hineinschlüpfen
hineinscmuggeln
hineinschreiben
hineinschütten
hineinsehen
hineinsetzen
hineinspielen
hineinsprechen
hineinstossen
hineintragen
hineintreiben
sich hineinversetzen
sich hineinwagen
hineinwerfen
hineinziehen içeri çekmek [Verb], karıştırmak [Verb], bulaştırmak [Verb], içine çekmek, {birini bir şeye} karıştırmak,
119
hineinzwingen
hinfahren araçla gitmek [Verb], {taşıtla} gitmek, {taşıtla} götürmek, gitmek, götürmek,
hinfallen yere düşmek [Verb], sendeleyip düşmek [Verb], yere düşmek, düşmek,
hinfinden
sich hingeben
hingelangen
hingeraten
hingleiten
sich hinknien
hinkommen
hinlaufen
hinlegen {bir yere} yatırmak, koymak sich hinlegen yere yatmak, uzanmak, koymak, yatırmak, de. yatmak, uzanmak,
hinleiten
hinlenken
120
hinnehmen katlanmak [Verb], tahammül etmek [Verb], katlanmak, tahammül etmek, hazmetmek, {yalan vs.} yutmak, sineye çekmek, göz yummak, aldırış
etmemek,
hinneigen
hinreisen hayran bırakmak [Verb], heyecanlandırmak [Verb], heyecanlandırmak, coşturmak sich hinreißen lassen kapılmak,
hinreissen
hinrichten infaz etmek [Verb], hazırlamak [Verb], idam etmek, idam etmek,
hinrücken
hinsagen
hinschaffen
hinschicken
hinschieben
hinschielen
sich hinscleichen
sich hinschleppen
hinschreiben
hinsehen {bir yere} bakmak in dieser Hinsicht bu bakımdan in Hinsicht auf bakımından,
hinstarren
121
hinstellen koymak [Verb], dikilmek [Verb], koymak, dikmek sich hinstellen dikilmek, {dik olarak} koymak, dikmek,
hinsteuern
hinstrecken
sich hinstrecken
hinstörmen
hintenüberfallen
hüntenüberkippen
hintereinanderfahren
hintereinandergehen
hinterfragen
hinterherblicken
hinterherfahren
hinterhergehen
hinterherhinken
hinterherkommen
hinterherlaufen
122
hinterherschicken
hinterlassen geride bırakmak [Verb], geri bırakmak, geride {arkada} bırakmak: miras bırakmak, bırakmak,
hintragen
hintreiben
hintreten
hinüberblicken
hinüberbringen
hinüberfahren
hinüberführen
hinüberhelfen
hinüberkommen
hinüberlassen
hinüberreichen
hinüberrufen
hinüberschicken
hinüberschwimmen
hinübersehen
123
hinüberspringen
hinübersteigen
hinüberwechseln
hinüberwerfen
hinüberziehen
hinundherbewegen
hinunderfahren
hinundhergehen
hinundherpendeln
sich hinunterbegeben
hinunterblicken
hinunterfahren
hinunterfallen
hinunterführen
hinunterjagen
hinunterkippen
hinunterklettern
hinunterkommen
hinunterlassen
124
hinunterlaufen aşağı koşmak,
hinunterreichen
hinunterrutschen
hinunterschlingen
hinuntersehen
hinunterspringen
hinunterspülen
hinunterstürzen
hinuntertragen
hinunterwerfen
hinunterziehen
sich hinunterziehen
sich hinwagen
hinwegbrausen
hinweglesen
hinwegsehen göz yummak [Verb], görmezlikten gelmek, göz yummak sich hinwegsetzen über aldırış etmemek, dikkate almamak, riayet etmemek,
sich hinwegsetzen
125
hinwegtäuschen
hinwegtrösten
hinweisen göstermek [Verb], işaret etmek [Verb], göstermek, işaret etmek, işaret etmek, dikkatini çekmek,
sich hinwenden
hinwerfen düşürmek [Verb], sermek [Verb], {yere} düşürmek, fırlatmak, sermek sich hinziehen uzamak, sürmek, sürüncemede kalmak,
hinwirken
hinzählen
hinzeigen
sich hinziehen
hinzielen amaçlamak,
hinzubekommen
sich hinzudenken
hinzudichten
hinzufügen eklemek [Verb], katmak [Verb], ilave etmek [Verb], eklemek, katmak, ilave etmek, eklemek, katmak, eklemek, katmak, ilave etmek,
hinzugeben
sich hinzugesellen
hinzukommen
hinzunehmen
hinzusetzen
hinzuverdienen
126
hinzuzählen
hissen yelken açmak [Verb], bayrak çekmek [Verb], {bayrak} çekmek, {yelken} açmak,
hobeln rendelemek [Verb], planya etmek [Verb], yontmak [Verb], çentmek [Verb], rendelemek, planya etmek, rendelemek, rendeleme,
sich hocharbeiten
hochbiegen
hochblicken
hochdrehen
hochfliegen
hochklappen
hochkrempeln
hochnehmen
hochragen
hochreissen
hochschiessen
127
hochschlagen
hochschnellen
hochschrauben
hochspielen
hochspringen
hochstapeln
hochstellen
hochstemmen
hochtragen
hochtreiben
hochwerfen
hochwinden
hochziehen
sich hochziehen
hoffen ummak [Verb], beklemek [Verb], ummak, umut etmek, ümit etmek, ummak,
höherschrauben
höhlen
höhnlächeln
höhnlachen
höhnsprechen
128
hökern
holen nefes almak [Verb], almak [Verb], getirmek [Verb], çağırmak [Verb], nezle olmak [Verb], nefes almak, bulup getirmek, alıp getirmek, gidip getirmek,
{soluk} almak, {doktor, vb.} çağırmak, alıp gitmek, {doktor} çağırmak,
sich holen nezle olmak [Verb],
honorieren ücretini vermek [Verb], ödemek, ücretini vermek, ücret vermek, ödeme yapmak,
hoppeln
horchen kulak vermek [Verb], dinlemek [Verb], dinlemek, kulak asmak, dinlemek, kulak vermek,
hören işitmek [Verb], duymak [Verb], dikkatle dinlemek [Verb], işitmek, duymak auf jdn hören sözünü dinlemek vom Hörensagen kulaktan dolma, işitmek,
duymak,
horsten yuvalamak [Verb],
hupen korna çalmak [Verb], korna çalmak, klakson çalmak, korna çalmak,
hüpfen sekmek [Verb], sıçramak [Verb], hoplamak [Verb], hoplamak, zıplamak, sıçramak, hoplamak, sıçramak,
husten göğüs nezlesi [Nomen], öksürmek [Verb], küçümsemek [Verb], öksürük, öksürmek, öksürük, öksürmek,
hüten bakmak [Verb], gözetmek [Verb], sakınmak [Verb], korumak, saklamak, bakmak, nezaret etmek sich hüten vor -den sakınmak, korumak, saklamak,
de, sakınmak,
129
sich hüten sakınmak [Verb],
hypnotisieren hipnotize etmek [Verb], hipnotize etmek, ipnotize etmek, hipnotize etmek,
identifizieren kimliğini belirlemek [Verb], teşhis etmek [Verb], kimliğini saptamak, tanımak, teşhis etmek, aynı saymak, bir tutmak, fark gözetmek, özdeşleştirmek,
kimliğini saptamak tanımak, özdeleştirmek,
ignorieren görmezliğe gelmek [Verb], bilmezlikten gelmek, görmezlikten gelmek, bilmemezlikten gelmek, görmemezlikten gelmek,
imitieren taklit etmek [Verb], benzetmek [Verb], taklit etmek, taklit etmek,
immunisieren
improvisieren doğaçtan söylemek [Verb], doğaçtan söylemek, hemen yapıvermek, hazırlayıvermek, irticalen söylemek, doğaçtan söylemek,
industrilisieren
informieren bilgi vermek [Verb], haber vermek [Verb], haber almak [Verb], bilgi almak [Verb], haber vermek, bilgi vermek, haberdar etmek sich informieren bilgi
edinmek, malumat almak, haber almak, bilgi vermek, haberdar etmek, de. bilgi edinmek, haber vermek, bilgi vermek, bilgilendirmek,
inhaftieren tutuklamak [Verb], tutuklamak, tutuklamak,
130
injizieren
inserieren ilan vermek [Verb], {gazeteye} ilan vermek, gazeteye ilan vermek,
installieren yerleştirmek [Verb], kurmak [Verb], cihazlandırmak [Verb], tesis etmek, döşemek,
instrumentieren
inszenieren sahnelemek [Verb], düzenlemek [Verb], sahneye koymak, sahnelemek, sahneye koymak, oyunlamak,
intensivieren
interessieren ilgilendirmek [Verb], ilgilendirmek sich interessieren ilgilenmek, ilgilendirmek, de. ilgilenmek,
sich interessieren
interpolieren
interpretieren açıklamak [Verb], anlam vermek [Verb], yorumlamak, tefsir etmek, yorumlamak,
investieren para yatırmak [Verb], {para} yatırmak, {para} yatırmak, yatırım yapmak,
131
ironisieren alay etmek [Verb],
irreführen yolunu şaşırtmak [Verb], yolunu şaşırtmak, aldatmak, yanıltmak, yolunu şaşırtmak, aldatmak, yanıltmak,
irreleiten
irren yoldan ayrılmak [Verb], sapkın olmak [Verb], çavmak [Verb], yanılmak [Verb], yanılmak, aldanmak, yolunu şaşırmak, de. yanılmak, aldanmak,
irritieren rahatsız etmek [Verb], şaşırtmak [Verb], kızdırmak [Verb], şaşırtmak, aklını karıştırmak,
isolieren ayırmak [Verb], yalıtmak [Verb], izole etmek [Verb], ayırmak, tecrit etmek, yalıtmak, izole etmek, yalıtmak, izole etmek,
jagen izlemek [Verb], ava çıkmak [Verb], avlanmak, acele etmek, koşmak, avlamak, kovmak, kovalamak, peşine düşmek, avlanmak, avlamak,
jammern feryat etmek [Verb], inlemek [Verb], yakınmak [Verb], dırıldamak [Verb], feryat etmek, figan etmek, sızlanmak, yakınmak es jammert jdn birini
acındırmak, feryat etmek,
jäten kötü otları ayıklamak [Verb], yolma,
jetten
joggen
jubeln gösteri yapmak [Verb], sevinçle bağırmak [Verb], sevinçten uçmak, sevinçten çığlık atmak, tezahürat yapmak, sevinçten çığlık atmak,
132
jucken kaşınmak [Verb], rahatsız etmek [Verb], üzmek [Verb], kaşınmak, kaşındırmak, kaşıntı, kaşınmak,
kahlfressen
kahlscheren
kalauern
kämmen taramak [Verb], taraklamak [Verb], ditmek [Verb], taranmak [Verb], taramak, ditmek, taraklamak, taramak, de. taranmak, saçını taramak, taramak,
kämpfen savaş yapmak [Verb], çırpınmak [Verb], savaşmak, çarpışmak, muharebe etmek, mücadele etmek, savaşmak, çarpışmak,
sich kämpfen
kanalisieren kanalizasyon yapmak [Verb], kanalizasyon yapmak, kanalize etmek, kanalizasyon yapmak,
kandidieren adaylığını koymak [Verb], adaylığını koymak, namzetliğini koymak, adaylığını koymak,
kononisieren
kapern el koymak [Verb], ele geçirmek [Verb], zapt etmek, ele geçirmek,
133
kapitalisieren
kapitulieren teslim olmak [Verb], vazgeçmek [Verb], teslim olmak, silahları bırakmak, teslim olmak,
sich kaprizieren
kaputtmachen bozmak [Verb], parçalamak [Verb], bozmak, kırmak, parçalamak, hırpalamak, canına okumak, kırmak, bozmak,
karikieren karikatürünü yapmak [Verb], karikatürize etmek [Verb], karikatürize etmek, karikatürünü yapmak, karikatürize etmek,
karren yük arabası [Nomen], yük arabasıyla taşımak, el arabaları, yük arabaları,
kartographieren
kassieren almak [Verb], tahsil etmek [Verb], {para} almak, tahsil etmek, {para} tahsil etmek,
kastrieren hadımlaştırmak [Verb], iğdiş etmek [Verb], enemek, iğdiş etmek, hadım etmek,
katapultieren
kaufen satın almak [Verb], rüşvet yedirmek [Verb], hesap sormak [Verb], taksitle satın almak, satın almak, satın almak, taksitle almak,
kehren çevirmek [Verb], yöneltmek [Verb], çevirmek, döndürmek, süpürmek sich an etw nicht kehren {bir şeye} kulak asmamak, aldırış etmemek, önem
vermemek, iplememek, süpürmek, çevirmek,
134
sich kehren
kehrtmachen geri dönmek [Verb], dönmek, yüz geri etmek, yarım çark yapmak, geri dönmek, dönmek,
keifen bağırıp çağırmak [Verb], hırlamak [Verb], azarlamak, bağırıp çağırmak, azarlama,
keilen kamalamak [Verb], dövüşmek [Verb], kamalamak sich keilen dövüşmek, kamalamak, takoz koymak,
keimen filizlenmek [Verb], gelişmek [Verb], çimlenmek, çimlenmek, filizlenmek, çimlenmek, filizlenmek, bitmek, sürmek,
kennen bilmek [Verb], tanımak [Verb], tanımak, bilmek, tanımak, bilmek, tanımak, bilmek,
kennenlernen tanışmak [Verb], tanımak, tanışmak sich kennenlernen tanışmak, tanımak, öğrenmek,
kennzeichnen işaret etmek [Verb], karakterize etmek [Verb], işaret etmek, karakterize etmek, vasıflandırmak, işaretlemek, mimlemek, karakterize etmek,
işaretlemek, markalamak,
kentern devrilmek [Verb], alabora olmak [Verb], alabora olmak, devrilmek, alabora etmek, alabora olmak, ters dönmek,
kerben çentik açmak [Verb], çentmek, kertmek etw auf dem Kerbholz haben bir suç işlemiş olmak,
kichern kıkır kıkır gülmek [Verb], kıkır kıkır gülmek, kıs kıs gülmek, kıkır kıkır gülmek,
kippen devrilir gibi olmak [Verb], devrilmek, devirmek, devrilmek: devirmek, devirmek, devrilmek, tumba etmek,
klaffen aralık kalmak [Verb], havlamak [Verb], aralık kalmak, havlamak, bağırıp çağırmak, havlamak, gürlemek, kısık seslerle havlamak, aralık kalmak,
kläffen aralık kalmak [Verb], havlamak [Verb], aralık kalmak, havlamak, bağırıp çağırmak, havlamak, gürlemek, kısık seslerle havlamak, aralık kalmak,
135
klagen yakınmak [Verb], inlemek [Verb], dava açmak [Verb], dırıldamak [Verb], şikâyet etmek, yakınmak, sızlanmak, inlemek, haykırmak, dava açmak,
şikayet etmek, yakınmak, huk. dava açmak,
klammern kenetlemek [Verb], mandallamak [Verb], sarılmak [Verb], kenetlemek, mandallamak sich klammern sarılmak, yapışmak,
klappern takırdamak [Verb], reklam yapmak [Verb], çangırdamak [Verb], takırdamak, şangırdamak, çıngırdamak, takırdamak, tıkırdamak, şakırdamak,
klären açmak [Verb], aydınlanmak [Verb], aydınlatmak, temizlemek, tasfiye etmek, berraklaştırmak sich klären aydınlanmak, berraklaşmak, durulmak,
aydınlatmak, açıklamak, de. aydınlanmak, durultmak, temizlemek, arıtmak, tasfiye etmek,
klarmachen berraklaştırmak [Verb], anlatmak [Verb], açıklamak [Verb], {gemi} denize hazırlanmak jdm etw klarmachen anlatmak, açıklamak,
klatschen dedikodu yapmak [Verb], şamar atmak [Verb], çırpmak [Verb], şakırdamak, şaklamak, el çırpmak, alkışlamak, dedikodu yapmak, çekiştirmek,
ardından konuşmak, dedikodu etmek, alkışlamak,
kleben yapıştırmak [Verb], tutturmak [Verb], yapıştırmak, yapıştırmak, yapıştırmak, yapışmak,
kleiden giydirmek [Verb], şekil vermek [Verb], donanmak [Verb], giyinmek [Verb], giydirmek, yakışmak, gitmek sich kleiden giyinmek, giydirmek, yakışmak, iyi
gitmek, de. giyinmek,
kleinhacken doğramak, kıymak,
kleinmachen
kleinstellen
136
klemmen sıkıştırmak [Verb], çalmak [Verb], sıkıştırmak, sıkışmak, çalmak, aşırmak, sıkmak, sıkıştırmak, sıkışmak,
klimpern çınlamak [Verb], tınlamak [Verb], tıngırdamak, tıngırdatmak, tıngırdamak, piyanoda kötü sesler çıkarma, piyanoyu kötü çalma,
klingeln çıngırağı çekmek [Verb], zil çalmak [Verb], çıngırağı çekmek, zili çalmak, {zili} çalmak,
klingen çangırdama [Nomen], çıngırtı [Nomen], tınlamak [Verb], çınlamak [Verb], çalmak [Verb], yayılmak [Verb], çangırdamak [Verb], tınlamak, çınlamak,
çınlamak, tınlamak,
klirren çangırdama [Nomen], çıngırtı [Nomen], takırdamak [Verb], zangırdamak [Verb], çangırdamak [Verb], takırdamak, şakırdamak, zangırdamak,
takırdamak, şakırdamak,
klopfen dak [Nomen], çalış [Nomen], çarpmak [Verb], dövmek [Verb], döğmek [Verb], çekirdemek [Verb], dövmek, vurmak, {kalp} çarpmak, zonklamak es
klopft kapı çalıyor jdm auf die Schulter klopfen birinin omuzuna hafifçe vurmak, vurmak,
klügeln düşünüp taşınmak [Verb], enginlere dalmak [Verb],
klumpen topak [Nomen], yığın [Nomen], pıhtı [Nomen], toplaşmak [Verb], pıhtılaşmak [Verb], topak, pıhtı, külçe, yığın, topaklaşmak, pıhtılaşmak, topak [-],
külçe [-], topak, külçe,
knabbern çenetleme [Nomen], kemirmek [Verb], yemek [Verb], çenetlemek [Verb], kemirmek, kemirmek, kemirmek,
knacken çenetleme [Nomen], çıtırtı [Nomen], çatırdamak [Verb], çözmek [Verb], çekirdemek [Verb], çenetlemek [Verb], çıtlatmak [Verb], çatırdamak,
çıtırdamak, {ceviz, vb.} kırmak, {kasa, vb.} zorla açmak, çatırdamak, kırmak, çatırdamak,
knallen patlamak [Verb], fırlatmak [Verb], çırpmak [Verb], patlamak, çatlamak, patlamak, çatlamak,
knattern çıtırtı [Nomen], takırdamak [Verb], çıtırdamak [Verb], {ateş} çıtırdamak, çatırdamak, takırdamak, takırdamak, çatırdamak,
knebeln zorla engellemek [Verb], ağzını tıkamak, zorla engellemek, ağzını tıkamak,
kneifen cimcik [Nomen], çimdiklemek [Verb], sıvışmak [Verb], çimdiklemek, kesme almak, kaçmak, çimdiklemek, çimdiklemek,
kneten delk [Nomen], yoğurmak [Verb], şekil vermek [Verb], cıvıklamak [Verb], delketmek [Verb], yoğurmak, yoğurmak, hamur yapmak,
knicken çatlamak [Verb], kırmak [Verb], kırmak, bükmek, kırılmak geknickt sein morali bozuk olmak, kırmak, kırılmak, kırılmak, kıvrılmak,
137
knicksen reverans yapmak [Verb], selamlamak [Verb], reverans yapmak, reverans yapmak,
knien diz çökmek [Verb], yalvarmak [Verb], dizleri üzerine çökmek [Verb], diz çökmek, diz çökmek, diz çökmek,
knipsen fotoğraf çekmek [Verb], {bilet} delmek, zımbalamak, fotoğraf çekmek, fotoğraf çekmek, delmek, zımbalamak, delmek, zımbalamak, fotoğrafını
çekmek,
knirschen çıtırtı [Nomen], gıcırdatmak [Verb], gıcırdamak mit den Zähnen knirschen dişlerini gıcırdatmak, gıcırdamak, çatırdamak, gıcırdamak, çatırdamak,
knistern cazırtı [Nomen], cızıltı [Nomen], cızırtı [Nomen], çatırdamak [Verb], kıtırdamak [Verb], hışırdamak [Verb], çekirdemek [Verb], çıtırdamak, kıtırdamak,
çıtır çıtır yanmak, hışırdamak, çıtırdamak,
knittern buruşturmak [Verb], buruşmak, buruşmak, buruşmak,
knoten düğüm [Nomen], saç topuzu [Nomen], ur [Nomen], deniz mili [Nomen], deren [Nomen], düğümlemek [Verb], düğüm, boğum, ur, şişkinlik, saç
topuzu, düğümlemek, düğüm [-], düğümlemek, düğüm, boğum,
knuffen yumruklamak [Verb], yumruklamak,
knüpfen bağlamak [Verb], bağlamak, düğmelemek, ilmek, bağlamak, düğümlemek, bağlamak, düğümlemek,
knüppeln
knurren hırlamak [Verb], mırıldanmak [Verb], guruldamak [Verb], dırıldamak [Verb], hırlamak, hırıldamak, mırıldanmak, guruldamak, gur gur etmek, hırlamak,
homurdanmak, guruldamak,
knuspern gevrek gevrek yemek [Verb],
kochen yemek pişirmek [Verb], kaynamak [Verb], pişirmek, kaynatmak, pişmek, kaynamak, pişirmek, kaynatmak, pişirme, kaynatma,
ködern yemlemek,
kodieren kodlama,
138
kokettieren şuhluk etmek [Verb], cilvelenmek [Verb], flört etmek,
kommandieren yönetmek [Verb], komut vermek [Verb], komuta etmek, kumanda etmek, emir vermek, komuta etmek, emretmek,
kommen yaşlanmak [Verb], gitmek [Verb], gelmek [Verb], kazanmak [Verb], yaramak [Verb], yakınlaşmak [Verb], yaklaşmak [Verb], düzelmek [Verb], ilerlemek
[Verb], başarı kaydetmek [Verb], farkına varmak, gelmek, yaklaşmak, varmak, ulaşmak, olmak, vukua gelmek, çıkmak, gitmek jdm frech kommen
arsızlaşmak, ukalalık etmek, gelme, geliş, çağırmak, getirtmek nichts auf jdn kommen lassen üzerine toz kondurmamak nichts auf etw kommen lassen
üzerine toz kondurmamak um etw kommen bir şeyinden olmak, kaybetmek unter ein Auto kommen araba altında kalmak,
kommentieren açıklamak [Verb], yorumlamak [Verb], yorumlamak, yorum yapmak, yorumlamak,
kommerzialisieren
komplizieren karıştırmak [Verb], ağırlaştırmak [Verb], ciddileşmek [Verb], dallandırmak [Verb], çatallaştırmak [Verb], çetinleştirmek [Verb], karıştırmak,
güçleştirmek, zorlaştırmak, karıştırmak, güçleştirmek,
komponieren bestelemek [Verb], şekillendirmek [Verb], bestelemek, bestelemek,
kompromittieren küçük düşürmek [Verb], rezil etmek [Verb], rezil etmek, küçük düşürmek,
kondolieren taziyede bulunmak [Verb], başsağlığı dilemek, taziyede bulunmak, başsağlığı dilemek,
139
konfrontieren yüzleştirmek [Verb], karşılaştırmak [Verb], yüzleştirmek, yüzleştirmek, karşı karşıya getirmek,
konkurrieren rekabet etmek [Verb], rekabet etmek, yarışmak, rekabet etmek, yarışmak,
können yetenek [Nomen], beceri [Nomen], bilmek [Verb], anlamak [Verb], -ebilmek, -abilmek, bilmek, anlamak, başarmak, becermek das kann sein bu
mümkün ich kann nicht mehr devam edemem, yetenek, kabiliyet, Almanca biliyor musunuz?, bakmaya doyamamak, oyunculuk yeteneği, -ebilmek, -
abilmek, yetenek [-],
konservieren konserve yapmak [Verb], korumak [Verb], konserve yapmak, korumak, saklamak, muhafaza etmek, konserve yapmak, korumak, saklamak,
konsternieren
kontituieren
konstruieren resmetmek [Verb], düzenlemek [Verb], inşa etmek [Verb], uydurmak [Verb], inşa etmek, yapmak, kurmak, çizmek, resmetmek, {cümle} kurmak,
düzenlemek, tertip etmek, kurmak, oluşturmak, yapmak,
konsultieren danışmak [Verb], konsültasyon yapmak [Verb], danışmak, istişare etmek,
kontern tersine çevirmek [Verb], karşı akın düzenlemek, kontra yumruk atmak,
köpfen kafasını kesmek [Verb], kafasını kesmek, kellesini uçurmak, boynunu vurmak, {topa} kafa atmak,
140
kopieren kopya çekmek [Verb], kopya etmek [Verb], suretini çıkarmak, kopya etmek, kopya çekmek, kopya etmek, taklit etmek, kopya etmek,
koppeln bağlamak [Verb], bir araya bağlamak, bir araya bağlamak, bağlamak,
korrelieren
korrespondieren mektuplaşmak [Verb], bağdaşmak [Verb], yazışmak, mektuplaşmak, uymak, uyuşmak, mektuplaşmak, yazışmak,
korrumpieren bozulmak [Verb], rüşvet vermek [Verb], yoldan çıkarmak [Verb], ahlakını bozmak, rüşvet vermek,
kosten masraflar [Nomen], fiyatlar [Nomen], fiyatında olmak [Verb], harcamada bulunmak [Verb], harcamalar, mal olmak, değerinde olmak, etmek, tadına
bakmak, mal olmak, para etmek, tatmak, {ç.} harcamalar, masraflar, masraflar,
sich kostümieren
krachen cızıltı [Nomen], cızırtı [Nomen], çıtırtı [Nomen], çekişmek [Verb], patlamak [Verb], çekirdemek [Verb], çatlamak, patlamak, çatırdamak sich krachen
kavga etmek, çekişmek, çatırdamak, gümbürdemek,
krächzen kısık sesle konuşmak [Verb], gaklamak [Verb], gaklamak, gaklamak {karga},
sich krallen
sich krampfen
kranken hasta olmak [Verb], üzmek [Verb], mustarip olmak, gücendirmek, incitmek, rencide etmek, incitmek, kalbini kırmak, gücendirmek,
kränken hasta olmak [Verb], üzmek [Verb], mustarip olmak, gücendirmek, incitmek, rencide etmek, incitmek, kalbini kırmak, gücendirmek,
141
kratzen kazımak [Verb], tırmalamak [Verb], cızırdamak [Verb], rahatsız olmak [Verb], kaşımak, kazımak, tırmalamak, kaşımak, {kedi} tırmalamak, dalamak, de.
kaşınmak,
kraulen okşamak [Verb], krol yüzmek,
kräuseln çırpıntı [Nomen], kıvırmak [Verb], kıvırmak, kıvırcık yapmak sich kräuseln kıvrılmak, kıvırcık olmak, harelenmek, kıvırcıklaşmak,
kreischen gıcırdamak [Verb], cırlamak [Verb], cıyaklamak, gıcırdamak, yaygara koparmak, avaz avaz bağırmak,
kreisen cevelan [Nomen], çevrinti [Nomen], daire çizmek [Verb], doğum sancıları çekmek [Verb], dönmek, dolaşmak, deveran etmek, dönmek, dolaşmak,
dönmek, dolaşmak,
krempeln taraklamak [Verb],
krepieren ölmek [Verb], patlamak [Verb], ölmek, gebermek, nalları dikmek, kuyruğu titretmek, ölmek, gebermek,
kreuzen çaprazlamak [Verb], karşılaşmak [Verb], kesişmek [Verb], melezlemek [Verb], çaprazlanmak [Verb], çaprazlamak, çapraz kavuşturmak, melezlemek,
rüzgâra karşı volta vurmak, {kol} çaprazlamak, kavuşturmak, {yol} kesmek, melezlemek, de. kesişmek,
sich kreuzen çaprazlanmak [Verb],
kriechen dalkavukluk etmek [Verb], sürünmek [Verb], görünmek, dalkavukluk etmek, el etek öpmek, sürünmek, yüzey sızıntısı,
kriegen başarmak [Verb], bitirmek [Verb], almak [Verb], almak, elde etmek, dayak yemek, sopa yemek, elde etmek, almak,
kriminalisieren
kriseln
sich kristallisieren
142
kritisieren eleştirmek [Verb], kusur aramak [Verb], eleştirmek, tenkit etmek, kusur bulmak, eleştirmek,
kritzeln karalamak [Verb], kargacık burgacık yazmak, kargacık burgacık yazmak, çiziktirmek,
krümmen çarpılma [Nomen], eğmek [Verb], kıvranmak [Verb], çarpılmak [Verb], eğmek, bükmek sich krümmen eğilmek, bükülmek, kıvranmak, iki büklüm
olmak, eğmek, bükmek, de. eğilmek, bükülmek,
sich krümmen çarpılmak [Verb],
kulminieren
kultivieren toprağı işletmek [Verb], kültürünü artırmak [Verb], ekip biçmek, işlemek, bayındırmak, imar etmek, uygarlaştırmak, medenileştirmek, {toprağı}
işlemek, uygarlaştırmak,
kümmern gelişememek [Verb], ilgilendirmek [Verb], ilgilendirmek das kümmert mich nicht bu beni ilgilendirmez, umurunda bile değil sich um jdn kümmern
ilgilenmek, bakmak sich um etw kümmern ilgilenmek, bakmak,
sich kümmern ilgilendirmek [Verb],
kundgeben bildirmek [Verb], haber vermek [Verb], bildirmek, ilan etmek, tebliğ etmek, haber vermek, beyan etmek, bildirmek, haber vermek, tebliğ etmek,
kündigen feshini bildirmek [Verb], işten çıkmak [Verb], işten çıkacağını bildirmek, işten çıkarılacağını bildirmek, iptal ettiğini bildirmek, işten çıkacağını,
çıkarılacağını bildirmek,
kundmachen bildirmek [Verb], haber vermek [Verb],
kuppeln pezevenklik yapmak [Verb], pezevenklik etmek, muhabbet tellallığı yapmak, debriyaj pedalına basmak, debriyaj yapmak,
143
küren kür uygulamak [Verb], seçmek [Verb], kürler, tedaviler, rejimler,
kurieren hastalıktan kurtarmak [Verb], iyileştirmek [Verb], iyileştirmek, tedavi etmek, hastalıktan kurtarmak, tedavi etmek,
kurzarbeiten
kürzen kısaltmak [Verb], azaltmak [Verb], kısaltmak, azaltmak, küçültmek, indirgemek, kısaltmak, azaltmak, küçültmek,
kurzschliessen
kurztreten
sich kuscheln
küssen öpmek [Verb], öpmek, öpücük vermek sich küssen öpüşmek, öpmek,
lächeln gülümsemek [Verb], tebessüm etmek [Verb], gülümsemek, tebessüm etmek, gülümseme, tebessüm, gülümsemek,
lachen gülmek [Verb], alay etmek [Verb], haince gülüş [Nomen], gülmek, gülmek,
lackieren verniklemek [Verb], cilalamak [Verb], aldatmak [Verb], verniklemek, laklamak, cilalamak, arabayı boyamak, verniklemek, cilalamak, laklamak,
cilalamak,
laden dükkan [Nomen], pencere kanadı [Nomen], davet etmek [Verb], doldurmak [Verb], yüklemek [Verb], yüklemek, doldurmak, şarj etmek, davet etmek,
çağırmak, celp etmek, dükkân, mağaza, pencere kanadı, panjur, kepenk, yüklemek, davet etmek, çağırmak, dükkan [..], kepenk [..], panjur [..],
lädieren yaralamak [Verb], zedelemek [Verb],
lagern mevcut olmak [Verb], yere yatırmak [Verb], uzanmak [Verb], {mal} stokta bulunmak, mevcut olmak, ordugâh kurmak, yere uzanmak, boylu boyunca
yatmak, depo etmek, ambara koymak sich lagern uzanmak, yatmak, depo etmek, depolamak, depo etmek, yatmak, uzanmak,
lahmen topallamak [Verb], topallatmak [Verb], topallamak, aksamak, kötürüm etmek, felce uğratmak, kötürüm etmek, felce uğratmak, topallamak,
144
lähmen topallamak [Verb], topallatmak [Verb], topallamak, aksamak, kötürüm etmek, felce uğratmak, kötürüm etmek, felce uğratmak, topallamak,
lallen kekelemek [Verb], budalaca konuşmak [Verb], kekelemek, peltek konuşmak, kekelemek, anlaşılmaz konuşmak {sarhoş için},
lammen alevlenmek [Verb], parıltılar çıkarak yanmak [Verb], ışık saçmak [Verb], kuzulamak [Verb],
landen karaya yanaşmak [Verb], yere inmek [Verb], çıkarmak [Verb], karaya yanaşmak, yere inmek, karaya çıkarmak, yere indirmek, karaya çıkmak, karaya
çıkarmak, inmek{uçak},
länden karaya yanaşmak [Verb], yere inmek [Verb], çıkarmak [Verb], karaya yanaşmak, yere inmek, karaya çıkarmak, yere indirmek, karaya çıkmak, karaya
çıkarmak, inmek{uçak},
langen uzanmak [Verb], yetişmek [Verb], uzatmak [Verb], su katmak [Verb], yetmek, kâfi gelmek, uzanmak, elini uzatmak, yetmek, yetişmek, uzanmak,
längen uzanmak [Verb], yetişmek [Verb], uzatmak [Verb], su katmak [Verb], yetmek, kâfi gelmek, uzanmak, elini uzatmak, yetmek, yetişmek, uzanmak,
lärmen gürültü yapmak [Verb], gürültü yapmak, şamata etmek, tantana etmek, yaygara koparmak, gürültü yapmak,
lassen vazgeçmek [Verb], bırakmak [Verb], vazgeçmek [Verb], söz arasında eklemek [Verb], salıvermek [Verb], rahat bırakmak [Verb], eğmek [Verb],
düşürmek [Verb], kaydolmak [Verb], kayıtsız kalmak [Verb], bırakmak [Verb], razı olmak [Verb], yaptırmak [Verb], unutmak [Verb], bırakmak [Verb],
önemsememek [Verb], açık tutmak [Verb], açıklığa kavuşturmamak [Verb], vazgeçmek [Verb], göstermek [Verb], bırakmak [Verb], çaldırmak [Verb],
yerde bırakmak [Verb], unutmak [Verb], yerde bırakmak [Verb],
lasten ağır gelmek [Verb], sıkmak [Verb], ağır gelmek, ağırlık vermek,
lästern küfür etmek [Verb], kötülemek [Verb], kötülemek, karalamak, iftira etmek, küfür etmek, {kutsal şeye} küfretmek, sövüp saymak, çekiştirmek,
dedikodu yapmak,
lauern pusuda beklemek [Verb], dikizlemek [Verb], pusu kurmak, pusuda beklemek, pusu kurmak, pusuda beklemek, pusuya yatmak,
laufen koşmak [Verb], yürümek [Verb], sürümek [Verb], çarpınmak [Verb], boşa işlemek [Verb], kayak kaymak [Verb], tamamen dolmak [Verb], tehlikesine
uğramak in Gefahr tehlikede, koşmak, yürümek, {makine} çalışmak, işlemek, akmak, sızmak, geçerli olmak, kayak yapmak, koşmak, akmak, işlemek,
yürüyerek gitmek, koşmak, akmak, işlemek,
lauschen gizlice dinlemek [Verb], dikkatle dinlemek [Verb], dinlemek, kulak kesilmek, kulak vermek, dinlemek,
145
lauten çangırdama [Nomen], çıngırtı [Nomen], görünmek [Verb], çalmak [Verb], yazılı olmak, şöyle olmak, çalmak, çalınmak, {zil vb.} çalmak, ifade etmek,
yazılı olmak, şöyle demek, zil çalmak, çan çalmak,
läuten çangırdama [Nomen], çıngırtı [Nomen], görünmek [Verb], çalmak [Verb], yazılı olmak, şöyle olmak, çalmak, çalınmak, {zil vb.} çalmak, ifade etmek,
yazılı olmak, şöyle demek, zil çalmak, çan çalmak,
leasen
leben yaşama [Nomen], hayat [Nomen], canlılık [Nomen], gerçeklik [Nomen], hayatta olmak [Verb], yaşamak [Verb], oturmak [Verb], beslenmek [Verb],
hayatta [Adjektiv], natürmort [Nomen], yaşamak, hayatta olmak, oturmak, ikamet etmek, beslenmek, yaşam, hayat, ömür, yaşantı, yaşamak, yaşam,
hayat,
lecken yamalamak [Verb], lekelenmek [Verb], akmak [Verb], yalamak [Verb], yalamak, sızmak, akmak, su almak,
leeren boşaltmak [Verb], boşalmak [Verb], boşaltmak sich leeren boşalmak, boşaltmak,
legen das Wännchen [Nomen], das Becken [Nomen], die Wanne [Nomen], die Waschschlüssel [Nomen], Becken (das), Waschbecken (das), das Becken, das
Waschbecken, koymak [Verb], yerleştirmek [Verb], yumurtlamak [Verb], yatmak [Verb], uzanmak [Verb], dosyalamak [Verb], kapatmak [Verb],
durdurmak [Verb], yangın çıkarmak, canına kıymak, intihar etmek, koymak, yatırmak, yerleştirmek, sermek, yaymak, döşemek, yumurtlamak sich
legen yatmak, uzanmak, {rüzgâr} yatışmak, kesilmek, yavaşlamak, azalmak, {saçı} şampuanlayıp biçimlendirmek, önem vermek,
sich legen yatmak [Verb], uzanmak [Verb], canına kıymak, intihar etmek,
legitimieren resmen onaylamak [Verb], kanıtlamak [Verb], meşruluğunu sağlamak, resmen onaylamak sich legitimieren kimliğini kanıtlamak,
lehnen dayamak [Verb], dayamak, yaslamak sich lehnen dayanmak, yaslanmak, dayamak, yaslamak, de dayanmak, yaslanmak, dayamak, yaslamak,
dayanmak, yaslanmak,
lehren ders vermek [Verb], öğretmek [Verb], göstermek [Verb], öğretmek, ders vermek, öğretmek,
leichtmachen
leiden acı [Nomen], hastalık [Nomen], acı çekmek [Verb], dayanmak [Verb], hoşlanmak [Verb], çıdamak [Verb], açlık çekmek, acı çekmek, dert çekmek,
mustarip olmak, göz yummak, izin vermek, aç kalmak, cezasını çekmek, dert, ıstırap, acı, hastalık, rahatsızlık, acı çekmek, göz yummak, izin vermek,
dert [-], rahatsıılık [-],
146
leihen ödünç vermek [Verb], ödünç vermek sich etw leihen ödünç almak,
leisten ayakkabı kalıbı [Nomen], yapmak [Verb], kıymak [Verb], almak [Verb], özür dilemek, af dilemek, arkadaşlık etmek, yapmak, yerine getirmek,
üstesinden gelmek sich etw leisten können maddi gücü elvermek, çıkışmak,
leiten yönetmek [Verb], başkanlık etmek [Verb], yönetmek, idare etmek, sevk etmek, yol göstermek, kılavuzluk etmek, iletmek, nakletmek, başkanlık
etmek,
lenken yönetmek [Verb], idare etmek [Verb], dümen kullanmak, {taşıt} kullanmak, sürmek, yönetmek, idare etmek, yöneltmek, tevcih etmek,
lernen öğrenmek [Verb], dadandırmak [Verb], değerini anlamak [Verb], ezberlemek, öğrenmek, okumak, çalışmak, ezberlemek,
lesen okumak [Verb], ders vermek [Verb], tanımak [Verb], değşirmek [Verb], okumak, {ekin/ürün} toplamak, devşirmek, ders vermek, okumak, {kin, ürün}
toplamak, okumak, ekin toplamak, ürün toplamak,
leuchten ışık yaymak [Verb], parlamak [Verb], ışık saçmak, ışımak, parıldamak, yakamoz oluşturmak, parıldamak, ışık saçmak, ışıldamak, parıldamak,
leugnen inkar etmek [Verb], inkâr etmek, yadsımak, inkår etmek, yadsımak,
lichten aydınlatmak [Verb], çekmek [Verb], seyrekleşmek [Verb], {ormanı} açmak, kellendirmek, demir almak sich lichten aydınlanmak, seyrekleşmek,
seyreltmek, budamak, demir almak,
sich lichten seyrekleşmek [Verb],
liebäugeln çok istemek [Verb], cilveleşmek [Verb], cilvelenmek [Verb], göz süzmek, kesişmek,
liebbehalten
lieben sevmek [Verb], dadandırmak [Verb], sevmek, hoşlanmak, beğenmek, âşık olmak, sevmek, çıldırasıya sevmek,
liebenlernen
liefern göndermek [Verb], teslim etmek [Verb], değirmek [Verb], teslim etmek, göndermek, tedarik etmek, {kanıt} göstermek, teslim etmek, yollamak, teslim
etmek, göndermek, tedarik etmek, sağlamak, temin etmek,
liegen uzak olmak [Verb], hiç düşünmemek [Verb], uçakla yolculuk yapmak [Verb], uzanmak [Verb], yatmak [Verb], yatıp kalmak [Verb], satılmamak [Verb],
unutmak [Verb], bırakmak [Verb], önemsememek [Verb], yakın olmak [Verb], faaliyette olmamak [Verb], yatmak, uzanmak, bulunmak, {yatay
147
durumda} durmak es liegt bei Ihnen ob sana kalmış mir liegt nichts daran bana vız gelir mir liegt viel daran benim için çok önemli woran liegt es?
nedeni ne?, yatmak, bulunmak, {yatay durumda} durmak, yatmak, bulunmak, yatay durumda durmak,
liegenbleiben yataktan kalkmamak, yatar durumda kalmak, {iş} sürüncemede kalmak, yatar durumda kalmak, yataktan kalkmamak, {iş} sürüncemede kalmak,
liegenlassen {bir yerde} bırakmak, unutmak, sürüncemede bırakmak, {bir yerde} bırakmak, unutmak, el sürmemek, dokunmamak, {bir işi} sermek,
lindern hafifletmek [Verb], yumuşatmak [Verb], yatıştırmak, dindirmek, bastırmak, hafifletmek, hafifletmek, yumuşatmak, azaltmak,
liquidieren hesabı görmek [Verb], tasfiye etmek [Verb], tasfiye etmek, hesabını görmek, ortadan kaldırmak, tasfiye etmek, tasfiye etmek,
locken tutam haline gelmek [Verb], saçları kıvırmak [Verb], çekmek, cezbetmek, tuzağa düşürmek, {saçı} kıvırmak, bukleli yapmak, büyülemek, cezbetmek,
lockern gevşetmek [Verb], laçka etmek [Verb], gevşetmek, laçka etmek, gevşetmek,
lohnen borçlu olmak [Verb], karşılığını vermek sich lohnen {zahmete} değmek, ödüllendirmek, de. {zahmete} değmek,
sich lohnen
losbekommen
losbrechen
löschen debarkman [Nomen], ateşi söndürmek [Verb], hesabını kapatmak [Verb], susuzluğunu gidermek, {yangın/ateş} söndürmek, {ışık} kapatmak,
{susuzluk} gidermek, silmek, {yük} boşaltmak, söndürmek, silmek, {susuzluk} gidermek, yangını söndürmek, hararetini söndürmek,
148
losen sal yüzdürmek [Verb], salla gitmek [Verb], çözülüş [Nomen], kura çekmek [Verb], gevşetmek [Verb], uzaklaştırmak [Verb], açıklamak [Verb], analiz
etmek [Verb], çözündürmek [Verb], giriş bileti almak, kura çekmek, gevşetmek, çözmek, halletmek, feshetmek, çözündürmek, eritmek, {bilet} satın
almak sich lösen çözünmek, {sorun} kendiliğinden çözülmek, söküp çıkarmak, ayırmak sich lösen sökülmek, çözülmek, kura çekmek, ad çekmek,
çözmek,
lösen sal yüzdürmek [Verb], salla gitmek [Verb], çözülüş [Nomen], kura çekmek [Verb], gevşetmek [Verb], uzaklaştırmak [Verb], açıklamak [Verb], analiz
etmek [Verb], çözündürmek [Verb], giriş bileti almak, kura çekmek, gevşetmek, çözmek, halletmek, feshetmek, çözündürmek, eritmek, {bilet} satın
almak sich lösen çözünmek, {sorun} kendiliğinden çözülmek, söküp çıkarmak, ayırmak sich lösen sökülmek, çözülmek, kura çekmek, ad çekmek,
çözmek,
sich lösen
losfahren arabayla hareket etmek [Verb], hareket etmek, ayrılmak, yola çıkmak, hareket etmek, ayrılmak,
losgehen kalkmak [Verb], başlamak [Verb], yollanmak [Verb], ayrılıp gitmek, başlamak, patlamak, ateş almak auf jdn losgehen birine saldırmak, üstüne
yürümek, gevşemek, gitmek, ateş almak, başlamak,
loskaufen bedel ödemek [Verb], fidye vererek kurtarmak,
loslachen
loslassen koyuvermek [Verb], bırakmak [Verb], serbest bırakmak, salmak, koyvermek, salıvermek, serbest bırakmak,
losrasen
losreissen
sich lossagen
losschlagen
losschnallen
lossprechen günahlarını bağışlamak, suçunu bağışlamak, affetmek, {birini bir yükümlülükten} kurtarmak,
lossteuern
lostrennen
149
loswerden kurtulmak [Verb], kurtulmak, başından savmak, başından savmak, kurtulmak,
lüften havalandırmak [Verb], havaya kaldırmak [Verb], cereyanlandırmak [Verb], havalandırmak, {şapka} kaldırmak, çıkarmak, havalandırmak,
lügen dikkatli bakmak [Verb], gözetlemek [Verb], yalan söylemek [Verb], uydurmak [Verb], yalan söylemek, maval okumak, yalan söylemek,
lullen
lutschen ağızda eritmek [Verb], emmek [Verb], emmek, sorumak am Daumen lutschen başparmağını emmek, emmek,
machen denklemek [Verb], başlamak [Verb], bulmak [Verb], duyurmak [Verb], bildirmek [Verb], tanıştırmak [Verb], yaymak [Verb], bitirmek [Verb],
tamamlamak [Verb], fena halde azarlamak [Verb], kendini belli etmek [Verb], kendisini göstermek [Verb], düzleştirmek [Verb], ödemek [Verb],
tabanları yağlamak [Idiom], durmak [Verb], bağışık kılmak [Verb], avlamak [Verb], çatlatmak [Verb], yapmak [Verb], etmek [Verb], hazırlamak [Verb],
tamamlamak [Verb], ıslatmak [Verb], sinirlendirmek [Verb],
magnetisieren mıknatıslandırmak [Verb], mıknatıslamak, manyetize etmek, mıknatıslamak,
mähen biçmek [Verb], oraklamak [Verb], ot biçmek, oraklamak, tırpanlamak, ekin biçmek, tırpanlamak, oraklamak,
mahlen öğütmek [Verb], dövmek [Verb], çekmek [Verb], öğütmek, {kahve} çekmek, öğütmek,
mahnen bildirmek [Verb], hatırlamak [Verb], uyarmak [Verb], anımsatmak, hatırlatmak, uyarmak, ihtar etmek, ikaz etmek, borcunu ödemesini talep etmek,
uyarmak, ihtar etmek, anımsatmak, hatırlatmak,
mäkeln simsarlık etmek [Verb], kusur bulmak, kusur bulmak,
malen resim yapmak [Verb], badana etmek [Verb], terfi etmek [Verb], resim yapmak, resmini yapmak, badana etmek, boyamak, boyamak, resim yapmak,
mangeln eksik olmak [Verb], çamaşırı ütülemek [Verb], cendereden geçirmek, çamaşırı ütülemek, eksik olmak, kusurlu olmak, eksik olmak,
manipulieren kullanmak [Verb], manevra yapmak [Verb], beceriyle kullanmak, hünerle kullanmak,
150
manövrieren manevra yapmak [Verb], dönmek [Verb], manevra yapmak, manevra yapmak,
markieren nişan koymak [Verb], belirtmek [Verb], ima etmek [Verb], işaretlemek, nişan koymak, ima etmek, yalandan yapmak, numara yapmak, ayak yapmak,
işaretlemek,
marschieren yürümek [Verb], yürümek, yürümek,
martern işkence yapmak [Verb], azap vermek [Verb], azap çekmek [Verb], işkence etmek, işkence etmek,
massieren masaj yapmak [Verb], delketmek [Verb], masaj yapmak, {askeri birlikleri} bir yere toplamak, masaj yapmak,
sich mässigen
massregeln
mauern duvar yapmak [Verb], rizikosuz oynamak [Verb], duvar örmek, {futbolda} toplu savunma yapmak, duvar örmek,
maximieren
meckern melemek [Verb], mızmızlanmak [Verb], dırıldamak [Verb], melemek, mızmızlanmak, mırın kırın etmek, lafa karışmak, sersemce gülmek,
mıımızlanmak: melemek {keçi},
meditieren murakabe etmek [Verb], derin düşüncelere dalmak,
meiden uzak durmak [Verb], kaçınmak, çekinmek, sakınmak, uzak durmak, {bir yere} gitmemek, adım atmamak, sakınmak, kaçınmak,
151
meinen düşünmek [Verb], zannetmek [Verb], söylemek [Verb], ciddi söylemek, sanmak, zannetmek, düşünmek, demek, söylemek, demek istemek,
kastetmek, sanmak, demek iste mek, fikrinde olmak, düşünmek, amacında olmak,
meiseln kalemle oymak [Verb], keski ile kesmek, kalemle oymak,
meistern zaptetmek [Verb], yenmek [Verb], hâkim olmak, yenmek, alt etmek, altından kalkmak, üstesinden gelmek, becermek,
melden bildirmek [Verb], haber vermek [Verb], ihbar etmek [Verb], duydurmak [Verb], söz istemek [Verb], bildirmek, haber vermek, ihbar etmek, rapor
vermek sich melden geldiğini bildirmek, {okulda} parmak kaldırmak, adını yazdırmak, yazılmak, kaydolmak, {telefona} bakmak, bildirmek, de. geldiğini
bildirmek, {telefona} bakmak, yazılmak, başvurmak,
sich melden söz istemek [Verb],
merken görmek [Verb], anlamak [Verb], farkına varmak [Verb], aklında tutmak [Verb], farkına varmak sich etw merken aklında tutmak, farkına varmak,
anlamak, duymak, dikkat etmek,
sich merken aklında tutmak [Verb],
messen ölçmek [Verb], karşılaştırmak [Verb], ölçüşmek [Verb], ölçmek, karşılaştırmak, mukayese etmek sich messen boş ölçüşmek, ölçmek, ölçmek,
meutern isyan etmek [Verb], ayaklanmak [Verb], ayaklanmak, isyan etmek, kazan kaldırmak, ayaklanmak, başkaldırmak,
mieten kiralamak [Verb], isticar etmek [Verb], kiralamak, {kirayla} tutmak, kiralamak,
mildern yumuşatmak [Verb], hafifletmek [Verb], yumuşatmak, hafifletmek, azaltmak, dindirmek, azaltmak, yumuşatmak, hafifletmek, yatıştırmak, azaltmak,
yumuşatmak, yatıştırmak, dindirmek,
militarisieren askerileştirmek [Verb],
mindern azaltmak [Verb], indirmek [Verb], düşürmek [Verb], azaltmak, indirmek sich mindern azalmak, azatmak, de azalmak, azaltmak, azalmak,
sich mischen
152
missachten aşağılamak [Verb], hiçe saymak [Verb], hiçe saymak, savsaklamak,
missfallen beğenmeyiş [Nomen], hoşnutsuzluk [Nomen], hoşa gitmemek [Verb], hoş{un}a gitmemek, beğenmemek, hoşnutsuzluk,
misstrauen güvenmeme [Nomen], şüphe [Nomen], güvenmemek [Verb], şüphelenmek [Verb], güvenmemek, güvensizlik,
mitarbeiten iş birliği etmek [Verb], işbirliği yapmak, birlikte {ortakIaşa} çalışmak, işbirliği yapmak,
mitbekommen
mitbringen yanında getirmek [Verb], peşine takmak [Verb], yanında getirmek, birlikte {yanında} getirmek, yanında getirmek,
mitdenken
153
miterleben birlikte yaşamak [Verb], birlikte yaşamak, birlikte görüp geçirmek,
mitessen
mitgehen birlikte gitmek [Verb], heyecanlandırmak [Verb], birlikte gitmek, birlikte gelmek, eşlik etmek, refakat etmek, birlikte gitmek, eşlik etmek,
mitkommen birlikte gitmek [Verb], takip edebilmek [Verb], beraber gitmek, beraber gelmek, eşlik etmek, refakat etmek, yetişmek, takip edebilmek, birlikte
gelmek, izlemek,
mitlaufen birlikte koşmak [Verb],
mitlesen
mitmachen katılmak [Verb], görüp geçirmek [Verb], dahletmek [Verb], katılmak, iştirak etmek, katılmak,
mitmüssen
mitnehmen beraberinde götürmek [Verb], bitirmek [Verb], yanına almak, alıp götürmek, perişan etmek, hırpalamak, yormak, pestilini çıkarmak, birlikte
götürmek, yanına almak {giderken},
mitrechnen
154
mitreissen
mitschicken
mitspielen oyuna katılmak [Verb], oyuna katılmak, kötü davranmak, hırpalamak, birlikte oynamak, oyuna katılmak,
mitteilen bildirmek [Verb], haber vermek [Verb], duydurmak [Verb], bildirmek, haber vermek, haber iletmek, bildirmek haber vermek,
mittragen
mittrinken
mitverdienen
mitwirken yardımcı olmak [Verb], katkıda bulunmak [Verb], dahletmek [Verb], katkıda bulunmak, yardımcı olmak, rol oynamak, rolü bulunmak, payı olmak,
katkısı olmak,
mitzählen hesaba katmak [Verb], dikkate almak [Verb],
modern elegant [Adjektiv], modern [Adjektiv], neuzeitlich [Adjektiv], in [Adverb], unmodern [Adjektiv], modern, neu, neuzeitlich, zeitgemäß, modern,
modern [Adjektiv], yeni [Adjektiv], çağcıl [Adjektiv], çürümek [Verb], kokutmak [Verb], çağcıllaşmak [Verb], modern, çağdaş, çağcıl, modaya uygun,
moda, çağdaş, modern,
modernisieren modernleştirmek [Verb], modernleştirmek, çağdaşlaştırmak, yenileştirmek, modernize etmek, çağdaşlaştırmak,
155
mögen istemek [Verb], sevmek [Verb], dilemek [Verb], sevmek, hoşlanmak jdn gern haben sevmek, beğenmek sehr gern! baş üstüne, sevmek, hoşlanmak,
beğenmek, istemek, arzu etmek es mag sein olabilir ich möchte istiyorum wie dem auch sein mag ne de olsa, nasılsa, sevmek, beğenmek hoşlanmak,
monieren kusur bulmak [Verb],
monopolisieren tekele almak [Verb], tekelinde tutmak, tekeline almak, tekelleştirmek, tekeli altına almak,
montieren kurmak [Verb], monte etmek [Verb], kurmak, takmak, monte etmek, monte etmek, monte etmek, kurmak, takmak,
moppen
moussieren
münden hoşa gitmek [Verb], beğenmek [Verb], dökülmek [Verb], {ırmak} dökülmek, karışmak, {cadde} bir yere çıkmak, gitmek, {ırmak} dökülmek, karışmak,
münzen para basmak [Verb], kastetmek [Verb], madeni para basmak auf jdn gemünzt sein birini hedef almak,
murren mırıldanmak [Verb], homurdanmak [Verb], dırıldamak [Verb], homurdanmak, söylenmek, homurdanmak,
musizieren çalgı çalmak [Verb], müzik yapmak [Verb], müzik yapmak, müzik yapmak,
müssen mecbur olmak [Verb], gerekmek [Verb], alaya alınmak, zorunda olmak, mecbur olmak er hat gehen müssen gitmek zorunda kaldı, -mek zorunda
olmak, -meli, -malı,
mustern desenlemek [Verb], dikkatle süzmek [Verb], desenlemek, {birini} süzmek, teftiş etmek, incelemek, yoklamak, gözden geçirmek, süzmek,
156
mystifizieren aldatmak [Verb], kandırmak [Verb],
nachahmen aynını yapmak [Verb], taklit etmek [Verb], taklit etmek, benzetmek, taklit etmek, öykünmek,
nachbekommen
nachbessern
nachbilden kopya etmek [Verb], taklit etmek [Verb], kopya etmek, taklit etmek, kopya etmek, taklit etmek,
nachdenken düşünmek [Verb], mülahaza etmek [Verb], düşünmek, düşünüp taşınmak, düşünüp taşınma, üzerinde düşünmek,
nacheifern peyver olmak [Verb], imtisal etmek [Verb], izinden gitmek, örnek almak, benzemeye çalışmak,
nachfassen
nachfolgen izlemek [Verb], taklit etmek [Verb], yerine geçmek, halef olmak, peşinden gitmek, yerine geçmek, takip etmek,
157
nachforschen araştırmak [Verb], araştırmak, soruşturmak, tahkik etmek, inceleme yapmak,
nachfragen bilgi almak [Verb], sormak [Verb], soruşturmak, bilgi edinmek, bilgi almak, bilgi edinmek,
nachfüllen yeniden doldurmak [Verb], tamamlamak [Verb], yeniden doldurmak, yenisini takmak, yeniden doldurmak,
nachgeben sonra vermek [Verb], eğilmek [Verb], dayanamamak [Verb], direnmekten vazgeçmek [Verb], boyun eğmek, pes etmek, imana gelmek, esnemek, bel
vermek, dayanamamak, ipin ucunu bırakmak,
nachgehen arkasına düşmek [Verb], geri kalmak [Verb], peşinden gitmek, araştırmak, {saat} geri olmak, arkasından gitmek, peşinde dolaşmak,
nachgiessen
nachkommen arkadan gelmek [Verb], izlemek [Verb], yetişmek [Verb], arkadan gelmek, sonradan gelmek, yetişmek, yerine getirmek, sonradan gelmek,
nachladen
nachlassen vasiyetle bırakmak [Verb], gevşetmek [Verb], indirim yapmak [Verb], affetmek, bağışlamak, indirim yapmak, tenzilat yapmak, gevşetmek, dinmek,
azalmak, hafiflemek, kötüleşmek, gevşemek, gevşetmek, indirim yapmak, azalmak, hafiflemek,
nachlaufen peşine düşmek [Verb], arkasından koşmak [Verb], peşinden koşmak, peşinden koşmak,
nachlesen
158
nachliefern
nachmachen sonradan yapmak [Verb], taklit etmek [Verb], taklit etmek, sahtesini yapmak, kalpazanlık etmek, taklit etmek,
nachprüfen tekrar yoklamak [Verb], kontrol etmek [Verb], gözden geçirmek, denetlemek, kontrol etmek, kontrol etmek, yoklamak, gözden geçirmek,
nachrechnen yeniden hesaplamak [Verb], yeniden hesap etmek, yeniden hesaplamak, gözden geçirmek,
nachreisen
nachrennen
nachrufen
nachrüsten
nachsagen sözlerini tekrarlamak [Verb], atfetmek [Verb], {sözlerini} yinelemek, tekrarlamak, sözlerini yinelemek, tekrarlamak,
nachsalzen
nachschenken
nachschlagen baş vurmak [Verb], kelimeye bakmak [Verb], çekmek [Verb], {bir kitaptan} bakmak, arayıp bulmak, {birine} çekmek, benzemek, {bir kitaptan} bakmak,
arayıp bulmak,
159
nachschleichen gizlice izlemek [Verb],
nachsehen arkasından bakmak [Verb], gözden geçirmek [Verb], yoklamak [Verb], denetlemek [Verb], {birini gözleriyle} izlemek, arkasından bakmak, göz
yummak, mazur görmek, gözden geçirmek, kontrol etmek, {kitaba} bakmak, başvurmak das Nachsehen haben avucunu yalamak, kontrol etmek,
gözden geçirmek, {gözleriyle} izlemek, {kitaba} bakmak, başvurmak, izlemek, gözden geçirmek, kontrol etmek, kitaba bakmak,
nachsenden peşinden göndermek [Verb], peşinden göndermek,
nachspielen
nachspionieren
nachtanken
nachtragen arkasından taşımak [Verb], ek yapmak [Verb], arkasından taşımak, eklemek, kin beslemek, garez beslemek, {sonradan} eklemek,
nactwandeln
nachvollziehen
nachweisen kanıtlamak [Verb], ispat etmek [Verb], kanıtlamak, ispat etmek, kanıtlamak, ispat etmek, göstermek,
160
nachwinken
nachzahlen sonradan ödemek [Verb], tekrar saymak [Verb], sonradan ödemek, farkını ödemek, ek olarak ödemek, yeniden saymak, ek olarak ödemek, yeniden
saymak,
nachzählen sonradan ödemek [Verb], tekrar saymak [Verb], sonradan ödemek, farkını ödemek, ek olarak ödemek, yeniden saymak, ek olarak ödemek, yeniden
saymak,
nachziechnen
nachziehen arkasından sürüklemek [Verb], hafifçe topallamak [Verb], arkasından gitmek, arkasından sürüklemek, topallamak, sıkıştırmak,
nahekommen yaklaşmak,
sich nahen
nähen dikim [Nomen], dikiş [Nomen], yaklaşmak [Verb], yanaşmak [Verb], dikiş dikmek [Verb], yaklaşmak sich nahen yaklaşmak, {dikiş} dikmek, {dikiş}
dikmek, yaklaşmak,
näherbringen
näherliegen
nähern yaklaştırmak [Verb], yaklaşmak [Verb], sokulmak [Verb], yaklaştırmak sich nähern yaklaşmak, yaklaştırmak, de. yaklaşmak, yaklaştırmak,
näherstehen
161
nähren beslemek [Verb], meme vermek [Verb], beslemek sich nähren beslenmek, beslemek, de. beslenmek,
sich nähren
naschen küçük burun [Nomen], çimlenmek [Verb], tadına bakmak [Verb], deve yapmak [Verb], tadına bakmak, tıkınmak, çimlenmek, tatmak, tadına bakmak,
tatlı yemek,
näseln genizden konuşmak [Verb],
naturalisieren telsik etmek [Verb], yurttaşlığa almak [Verb], vatandaşlığa kabul etmek,
nebeneinandersetzen
nebeneinandersitzen
nebeneinanderstellen
nebenherfahren
nebenhergehen
nebenherlaufen
necken sataşmak [Verb], takılmak [Verb], takılmak, sataşmak, kafaya almak, birine takılmak,
nehmen banyo yapmak [Verb], yıkanmak [Verb], banyo etmek [Verb], dayanmak [Verb], bitmemek [Verb], esir almak [Verb], yakalamak [Verb], dikkatini
çekmek [Verb], alınmak [Verb], almak [Verb], çıkarmak [Verb], çalmak [Verb], yemek [Verb], başlamak [Verb], oturmak [Verb], aşırı önemsemek
162
[Verb], titiz olmak [Verb], kötüye yormak [Verb], darılmak [Verb], yetinmek [Verb], veda etmek, vedalaşmak, alınmak, darılmak, gücenmek den
Anstoß geben sebep olmak,
neigen eğmek [Verb], eğilmek [Verb], eğmek, meyletmek, eğilmek sich neigen eğrilmek, eğilmek,
nennen ad koymak [Verb], isim vermek [Verb], demek [Verb], söylemek [Verb], adı olmak [Verb], ad koymak, isim vermek, adlandırmak, demek, tabir etmek,
anmak, zikretmek, adlandırmak, demek,
nesteln bağlamak [Verb], kurcalamak [Verb], kurcalamak, oynamak, bağlamak,
nicken başı eğmek [Verb], şekerleme yapmak [Verb], başını sallamak, şekerleme yapmak, "evet" anlamında başını sallamak,
niederdonnern
niedergehen inmek [Verb], yere inmek, fırtına kopmak, sağanak boşanmak, {boksör} yere yıkılmak, yere inmek, fırtına çıkmak,
niederkämpfen
sich niederknien
niederlassen yere indirmek [Verb], oturmak [Verb], çömelmek [Verb], yere indirmek sich niederlassen oturmak, yerleşmek, de. oturmak, yerleşmek,
niederlegen koymak [Verb], yere koymak, {işten} ayrılmak, çekilmek, istifa etmek, grev yapmak, yere koymak, {iş} ayrılmak, çekilmek, yere koymak, işten ayrılmak,
çekilmek,
niederprasseln yağmak [Verb],
niederreissen
163
niederschiessen
niederschlagen baş aşağı etmek [Verb], bastırmak [Verb], çökeltmek [Verb], yere sermek, önüne bakmak, yere bakmak, davayı durdurmak, {ağaç} devirmek, kesmek
sich niederschlagen çökelmek, nakavt etmek, yere sermek, önüne bakmak, yere bakmak, çöktürmek,
sich niederschlagen
niederschmettern
niedersinken
niederstimmen
niederstossen
sich niederstrecken
niedertreten
niederwalzen
sich niederwerfen
nieseln çise [Nomen], çisenti [Nomen], çiselemek [Verb], serpiştirmek [Verb], çisemek [Verb], çiysemek [Verb], çiselemek, atıştırmak, serpiştirmek,
çiselemek, çiselemek,
niesen aksırmak [Verb], hapşırmak [Verb], tıksırmak [Verb], aksırmak, hapşırmak, aksırmak,
nippen bir yudum almak [Verb], az içmek [Verb], azıcık içmek, yudumlamak,
nisten yuva yapmak [Verb], yuva yapmak, yuvalamak, yuva yapmak, yuvalamak,
nivellieren düzeçleme [Nomen], düzlemek [Verb], düzeçlemek [Verb], düzleştirmek, tesviye etmek,
164
nörgeln beğenmemek [Verb], mızmızlanmak, mızmızlanmak,
notieren not etmek [Verb], not etmek, kaydetmek, kote etmek, not etmek, yazmak,
nötigen zorlamak [Verb], sıkıştırmak [Verb], zorlamak, mecbur etmek, sıkıştırmak, zorunlu kılmak, sıkıştırmak, baskı yapmak,
notwassern
nutzen yarar [Nomen], fayda [Nomen], avantaj [Nomen], yardım etmek [Verb], yararlanmak [Verb], yardım etmek [Verb], yararlanmak [Verb], kullanmak,
yararlanmak, faydalanmak, yaramak was nützt es? ne işe yarar, yarar, fayda, istifade, kazanç, kâr von Nutzen yararlı, faydalı, yarar, fayda, kazanç,
çıkar, avantaj, yararlanmak,
nützen yarar [Nomen], fayda [Nomen], avantaj [Nomen], yardım etmek [Verb], yararlanmak [Verb], yardım etmek [Verb], yararlanmak [Verb], kullanmak,
yararlanmak, faydalanmak, yaramak was nützt es? ne işe yarar, yarar, fayda, istifade, kazanç, kâr von Nutzen yararlı, faydalı, yarar, fayda, kazanç,
çıkar, avantaj, yararlanmak,
objektivieren nesnelleştirmek [Verb], somutlaştırmak [Verb],
observieren
sich offenbaren
offenbleiben açık kalmak [Verb], cevaplanmamak [Verb], açık kalmak, çözümlenmemek, askıda olmak,
offenlegen
offestehen
165
offerieren sunmak [Verb], önermek [Verb], sunmak, arz etmek, takdim etmek, önermek, teklif etmek,
okkupieren işgal etmek [Verb], işgal etmek ökonomisch ekonomik, iktisadi, idareli, tutumlu,
operieren ameliyat etmek [Verb], kullanmak [Verb], hareket etmek [Verb], ameliyat etmek, {askeri} harekâtta bulunmak, ameliyat etmek,
opfern kurban etmek [Verb], fedakarlık etmek [Verb], feda etmek, kıymak, kurban etmek, feda etmek, kurban etmek,
opponieren muhalefet etmek [Verb], muhalefet etmek, karşı çıkmak, karşı çıkmak, muhalefet etmek,
orchestrieren
ordnen düzenlemek [Verb], tertip etmek [Verb], düzmek [Verb], düzenlemek, tertip etmek, düzeltmek, düzenlemek. düzene sokmak, yoluna koymak,
organisieren düzenlemek [Verb], organize etmek [Verb], örgütlenmek [Verb], düzenlemek, tertiplemek, kurmak, örgütlemek, teşkilatlandırmak sich organisieren
örgütlenmek, organize olmak, düzenlemek, tertip etmek,
orientieren yolu göstermek [Verb], bilgi vermek [Verb], yöneltmek, yol göstermek, bilgilendirmek, bilgi vermek sich orientieren yönünü saptamak, yolunu
bulmak, bilgilenmek, bilgi edinmek, bilgi vermek, yol göstermek, de. bilgi almak, yönünü belirlemek,
sich orientieren
sich orientieren
paaren çiftleştirmek [Verb], çiftleşmek [Verb], birleşmek [Verb], çiftleştirmek sich paaren çiftleşmek, de. çiftleşmek,
packen paket [Nomen], demet [Nomen], balya [Nomen], yakalamak [Verb], tutmak [Verb], kapmak [Verb], başarmak [Verb], paketlemek, ambalajlamak,
yakalamak, tutmak, kapmak, başarmak, becermek, etkilemek, duygulandırmak, paket, bohça, çıkın, paketlemek, tutmak, yakalamak,
166
paddeln kürek çekmek [Verb], kürek çekmek,
paffen tellendirmek [Verb], püfürdetmek [Verb], püfletmek, tellendirmek, fosurdatmak, sigara içmek,
paginieren
paktieren
pappen yapıştırmak [Adjektiv], yapıştırmak, yapışmak keinen Pappenstiel wert sein beş para etmemek für einen Pappenstiel bekommen yok pahasına almak,
yapışmak, yapıştırmak,
paradieren resmi geçit yapmak [Verb], gösteriş yapmak [Verb],
parfümieren kokulandırmak [Verb], koku sürünmek [Verb], güzel koku sürmek, lavanta sürmek sich parfümieren koku sürünmek, parfüm sürmek,
parieren savuşturmak [Verb], durdurmak [Verb], itaat etmek [Verb], {saldırıyı} savuşturmak, savmak, {atı} durdurmak, uymak, itaat etmek, yola gelmek,
çelmek, önüne geçmek, itaat etmek,
parken araçla durmak [Verb], beklemek [Verb], park etmek [Verb], park etmek, park yapılmaz, park yapmak,
passen uygun olmak [Verb], uymak [Verb], pas vermek [Verb], uymak, yakışmak, işine gelmek, pas geçmek, pas vermek das paßt mir nicht bu bana gelmez,
bu işime gelmez, uymak, uygun olmak, işine gelmek, yakışmak,
passieren geçmek [Verb], olmak [Verb], başa gelmek [Verb], geçmek, aşmak, süzmek, olmak, vuku bulmak, başa gelmek, uğramak, geçirmek, geçip gitmek,
olmak, vuku bulmak,
pasteurisieren pastörize etmek [Verb], pastörize etmek,
patentieren patentini almak [Verb], patent vermek sich patentieren patentini almak,
167
pausieren ara vermek [Verb], ara vermek, mola vermek,
peilen yön saptamak [Verb], tahmin etmek [Verb], iskandil etmek, kerteriz etmek, derinliği ölçmek,
peinigen acı çektirmek [Verb], işkence etmek, acı çektirmek, eziyet etmek, eza etmek, -e eziyet etmek, ızdırap vermek,
persiflieren
pfeffern biberlemek [Verb], atmak [Verb], biberlemek, biber katmak, atmak, fırlatmak gepfefferte Preise tuzlu fiyat gepfefferte Witze kaba şaka,
pfeifen ıslıkla çağırmak [Verb], düdük öttürmek [Verb], ıslık çalmak, düdük öttürmek, ıslık çalmak, düdük çalmak,
pflanzen dikmek [Verb], yerleşmek [Verb], dikmek, {toprağa} dikmek, fidan sökme,
pflegen bakmak [Verb], bakmak, özen göstermek, bakmak, korumak, özen göstermek,
pflücken kopararak toplamak [Verb], değşirmek [Verb], toplamak, devşirmek, koparmak, devşirmek, toplamak, koparmak,
168
pfropfen mantar [Nomen], kan pıhtısı [Nomen], aşılamak [Verb], tıka basa doldurmak, tıkıştırmak, {ağacı} aşılamak, tapa, tıkaç, mantar, kan pıhtısı, tıkaç, tapa,
tıpa, tıkamak, tıkaç geçirmek aşılamak,
phantasieren hayallere kapılmak [Verb], saçmalamak [Verb], hayallere kapılmak, sayıklamak, abuk subuk konuşmak, imgelemek, düş kurmak, hayallere kapılmak,
saçmalamak, uydurmak,
philosophieren felsefe yapmak [Verb],
phrasieren
pinseln
plagen taciz etmek [Verb], zahmet çekmek [Verb], üzüntü vermek, rahatsız etmek, taciz etmek, eziyet etmek sich plagen zahmet çekmek, yorulmak, üzüntü
vermek, rahatsız etmek, de. yorulmak, üzülmek,
sich plagen
planen tasarlamak [Verb], düşünmek [Verb], planlamak [Verb], tasarlamak, planlamak, niyet etmek, planlamak, tasarlamak, amaçlamak,
planschen su sıçratmak [Verb], suyun içinde oynamak, suyun içinde tepinmek, su sıçratmak,
plärren ağlamak [Verb], dırıldamak [Verb], hüngür hüngür ağlamak, yaygarayı basmak, bağırıp çağırmak, hüngür hüngür ağlamak,
plätschern şırıldamak [Verb], çağıldamak [Verb], çalkanmak [Verb], şırıldamak, şarıldamak, çağıldamak, suda oynamak, çağıldamak, şarıldamak,
169
platzen açılmak [Verb], çatırdamak [Verb], patlamak [Verb], çatlamak, yarılmak, patlamak, infilak etmek vor Wut platzen öfkeden kudurmak, patlamak,
plaudern gevezelik etmek [Verb], sohbet etmek, muhabbet etmek, hoşbeş etmek, konuşmak, söyleşmek, konuşmak, sohbet etmek,
sich plazieren
plündern yağmalamak [Verb], talan etmek [Verb], yağmalamak, talan etmek, yağma etmek,
pöbeln
pochen dak [Nomen], çalış [Nomen], çalmak [Verb], atmak [Verb], çekirdemek [Verb], dayanmak [Verb], vurmak, çalmak, {kalp} atmak, çarpmak auf etw
pochen ısrar etmek, vurmak, hızlı çarpmak {Yürek}, dayanmak, güvenmek,
pökeln salamura yapmak [Verb], tuzlamak, salamura yapmak, salamura yapmak, tuzlamak,
sich polarisieren
polieren cilalamak [Verb], perdahlamak [Verb], parlatmak [Verb], cilalamak, perdahlamak, cilalamak, parlatmak,
politisieren politize etmek [Verb], politika hakkında konuşmak, politize etmek, siyasetle ilgilendirmek, politika hakkında konuşmak,
polstern kıtıkla doldurmak [Verb], kıtıkla doldurmak, kapitone etmek, {kumaş} kaplamak, geçirmek,
poltern gümbürdemek [Verb], döğmek [Verb], gümbürdemek, bağırıp çağırmak, gürültü yapmak, şaka yollu bağırıp bağırmak,
170
posieren poz vermek [Verb], model durmak [Verb], poz vermek, modellik yapmak, yapmacık tavır takınmak, poz vermek,
prädestinieren
prägen basmak [Verb], etkilemek [Verb], darbetmek [Verb], para basmak, şekil vermek, iz bırakmak, biçim vermek, basmak kafasına sokmak, madeni para
basmak,
prahlen övünmek [Verb], gösteriş yapmak [Verb], övünmek, çalım satmak, övünmek, böbürlenmek, koltukları kabarmak,
praktizieren uygulamak [Verb], hekimlik yapmak [Verb], uygulamak, tatbik etmek, hekimlik yapmak, pratik yapmak, staj görmek,
prallen şiddetle çarpmak [Verb], çarpıp geri fırlamak, {güneş} yakmak, kavurmak, çarpmak,
präparieren diseksiyon [Nomen], kurutmak [Verb], hazırlamak [Verb], derse hazırlanmak [Verb],
präsentieren sunmak [Verb], uzatmak [Verb], sunmak, takdim etmek, takdim etmek, tanıştırmak,
prasseln cızıltı [Nomen], cızırtı [Nomen], çıtırtı [Nomen], çatırdayarak vurmak [Verb], çekirdemek [Verb], {ateş} çatırdamak, şakır şakır yağmak,
predigen vaaz etmek [Verb], vaaz vermek, nasihat vermek, vazetmek öğüt vermek, diskur çekmek,
preisgeben teslim etmek [Verb], ifşa etmek [Verb], bırakmak, terk etmek, feragat etmek, {sırrı} ifşa etmek, dile vermek, maruz bırakmak, vazgeçmek, bırakmak,
açığa vurmak, dile vermek,
171
prellen dolandırmak [Verb], kafeslemek [Verb], çarpmak, aldatmak, dolandırmak, şiddetle çarpmak, dolandırmak,
pressen sıkmak [Verb], basmak [Verb], yapmaya zorlamak [Verb], sıkmak, bastırmak, sıkıştırmak, sıkmak, bastırmak, sıkıştırmak, kalıba vurmak, presler,
prickeln gıcıklamak [Verb], heyecanlandırmak [Verb], gıcıklamak, gıdıklamak, {şampanya} köpürmek, gıdıklamak, kaşındırmak,
privatisieren
probieren denemek [Verb], prova yapmak [Verb], denemek, tecrübe etmek, prova yapmak, {yemek/şarap} tadına bakmak, denemek, tadına bakmak,
produzieren üretmek [Verb], üretmek, istihsal etmek, ibraz etmek, üretmek, yetiştirmek,
sich profilieren
proklamieren ilan etmek [Verb], ilan etmek, beyan etmek, bildirmek, ilan etmek, duyurmak,
prophezeien kehanette bulunmak [Verb], peygamberlik etmek, kehanette bulunmak, kehanette bulunmak, önceden bildirmek,
sich prostituieren
protestieren protesto etmek [Verb], protesto etmek, protesto etmek, itiraz etmek,
protokollieren tutanağa geçirmek [Verb], tutanak düzenlemek, tutanağa geçirmek, zapta geçirmek,
provozieren kışkırtmak [Verb], tahrik etmek [Verb], kışkırtmak, tahrik etmek, provoke etmek,
prozessieren dava açmak [Verb], dava açmak, davacı olmak, mahkemeye başvurmak,
172
prüfen sınamak [Verb], imtihan etmek [Verb], kontrol etmek [Verb], sınav yapmak, imtihan etmek, yoklamak, kontrol etmek, incelemek, tetkik etmek,
denemek, sınamak,
prügeln dövmek [Verb], döğmek [Verb], dövüşmek [Verb], dövmek, dayak atmak, sopa çekmek sich prügeln dövüşmek, kavga etmek, dövmek,
pulsieren çarpıntı [Nomen], daraban [Nomen], çarpmak [Verb], çarpmak, çarpmak, atmak {yaşam belirtisi göstermek},
pulverisieren tozlaştırmak [Verb], tozlaştırmak, toz haline getirmek, toz haline getirmek,
pumpen pompalamak [Verb], borç vermek [Verb], pompalamak, tulumba çekmek, ödünç almak, ödünç vermek, pompalamak, tulumba ile su çekmek, ödünç
vermek, ödünç almak,
punktieren ponksiyon yapmak [Verb], noktalar koymak [Verb], noktalamak, ponksiyon yapmak, noktalamak,
purzeln düşmek [Verb], yuvarlanmak [Verb], tepetaklak düşmek, gülünç bir biçimde yuvarlanmak, tepetaklak düşmek,
putzen silmek [Verb], temizlemek [Verb], temizlemek, silmek, süslemek, takıp takıştırmak, sümkürmek sich putzen temizlenmek, süslenmek, takıp
takıştırmak, temizlemek, {diş} fırçaIamak, {pabuç} boyamak, {cam vs.} silmek, {burun} sümkürmek, parlatmak,
quadrieren karesini almak, karesini almak,
quaken vak vak etmek [Verb], cırıldamak [Verb], viyaklamak [Verb], vakvak etmek, vrak vrak etmek, viyaklamak, cıyak cıyak bağırmak, vakvaklamak,
quäken vak vak etmek [Verb], cırıldamak [Verb], viyaklamak [Verb], vakvak etmek, vrak vrak etmek, viyaklamak, cıyak cıyak bağırmak, vakvaklamak,
quälen acı çekmek [Verb], ıstırap vermek [Verb], kendini üzmek [Verb], eziyet etmek, acı çektirmek, ıstırap vermek, canından bezdirmek, taciz etmek sich
quälen ıstırap çekmek, acı çekmek, işkence etmek, rahatsız etmek, de. kendini çok yormak,
qualifizieren eğitip yetiştirmek [Verb], değerlendirmek [Verb], nitelemek, vasıflandırmak, sicil vermek sich qualifizieren ehliyetini göstermek, nitelendirmek,
nitelemek,
qualmen koyu duman çıkarmak [Verb], duman çıkarmak, fosur fosur sigara içmek, duman çıkarmak, tütmek,
quantifizieren
quellen fışkırmak [Verb], kaynamak [Verb], fışkırmak, çıkmak, şişmek, kabarmak, fışkırmak, çıkmak,
173
quetschen ezmek [Verb], sıkıştırmak [Verb], ezmek, sıkıştırmak, kıstırmak, berelemek, ezmek, kıstırmak, sıkıştırmak, hek. berelemek, zedelemek,
quieken bağırmak [Verb], çıyaklamak [Verb], cırlamak [Verb], {domuz} bağırmak, cıyaklamak,
quietschen gıcırdamak [Verb], kıkırdamak [Verb], gıcırdamak, tıngırdamak, {kapı} gıcırdamak, acı acı bağırmak,
quittieren makbuz vermek [Verb], vazgeçmek [Verb], makbuz vermek, {görevi} bırakmak, istifa etmek, makbuz vermek, istifa etmek,
rabattieren
rächen gırtlak [Nomen], ağız [Nomen], öcünü almak [Verb], acı çıkmak [Verb], boğaz, gırtlak, öcünü almak, intikamını almak das wird sich rächen bunun
hesabını vereceksin sich rächen öcünü almak, intikamını almak, acısını çıkarmak, misilleme yapmak, de. öcünü almak, acısını çıkarmak,
radebrechen {bir dili} başını gözünü yararak konuşmak, başını gözünü yararak konuşmak,
radieren silmek [Verb], kazımak [Verb], oymak [Verb], {kazıyarak} silmek, asitle yakmak, silmek,
radikalisieren
radschlagen
raffen kapmak [Verb], yukarı çekmek [Verb], katlamak [Verb], kapmak, {kumaş} katlamak, {giysi} yukarı çekmek, kaldırmak, toplamak, kapmak, kaldırmak,
ragen sormak [Verb], üstüne çıkarmak [Verb], yükselmek, çıkmak, çıkıntı yapmak, yükselmek,
rahmen çerçeve [Nomen], şasi [Nomen], çerçeveler [Nomen], çerçevelemek [Verb], çerçeve, gergef, şasi, ortam, çevre im Rahmen des Möglichen imkân
nispetinde, çerçevelemek, çerçeve [-],
randalieren gürültü çıkarmak, yaygara koparmak, gürültüye boğmak, şamata etmek,
rangieren sıralamak [Verb], manevra yapmak [Verb], derecelenmek [Verb], {tren} manevra yapmak, belirli bir derecede/rütbede olmak,
174
rasen freze etmek [Verb], çim [Nomen], kudurmak [Verb], küplere binmek [Verb], çapmak [Verb], çıldırmak [Verb], çim, çimen, küplere binmek, çıldırmak,
hızla sürmek, çılgın gibi gitmek, çim [-], çimen [-], küplere binmek, hızla geçip gitmek,
sich rasieren
rasseln çangırdama [Nomen], şakırdatmak [Verb], çangırdamak [Verb], takırdamak, şakırdamak, sınavda kalmak, takırdamak,
rasten dinlemek [Verb], mola vermek [Verb], dinlenmek, istirahat etmek, ara vermek, mola vermek, mola vermek, dinlenmek,
raten öğüt vermek [Verb], tahmin etmek, öğüt vermek, nasihat etmek, salık vermek, tavsiyede bulunmak, öğüt vermek, öğütlemek, tahmin etmek,
ratifizieren onaylamak [Verb], uygun bulmak [Verb], onaylamak, tasdik etmek, onamak, onaylamak,
rationalisieren rasyonalize etmek [Verb], ussallaştırmak [Verb], {işletmeyi} verimli hale getirmek, modernleştirmek, rasyonelleştirmek, rasyonalize etmek,
rattern çalış [Nomen], gürültü yapmak [Verb], patırdamak [Verb], takırdamak, patırdamak, takırdamak,
rauben kapmak [Verb], çalmak [Verb], kaçırmak [Verb], çalmak, aşırmak, gasp etmek, {adam} kaçırmak, zorla elinden almak, çalmak, yağma etmek,
rauchen içmek [Verb], kullanmak [Verb], duman çıkarmak [Verb], duman çıkarmak, tütmek, {sigara} içmek, sigara kullanmak, sigara içmek, duman çıkarmak,
tütmek, {sigara, vb.} içmek,
räuchern tütsülemek [Verb], tütsülemek, dezenfekte etmek, tütsülemek,
räumen kaldırmak [Verb], boşaltmak [Verb], bırakmak [Verb], ortadan kaldırmak, boşaltmak, tahliye etmek, çekidüzen vermek, boşaltmak, terk etmek,
çekidüzen vermek, toplamak,
rauschen hışırtı [Nomen], çağlamak [Verb], inlemek [Verb], {su} şırıldamak, çağıldamak, {ağaç} hışırdamak, {rüzgâr} uğuldamak, fışırdamak, şarıldamak,
çınlamak, uğuldamak,
reagieren cevap vermek [Verb], tepkimek, reaksiyona girmek, tepki göstermek, cevap vermek, tepki göstermek, tepkimek,
reactivieren
175
reanimieren
rebellieren baş kaldırmak [Verb], isyan etmek [Verb], ayaklanmak, başkaldırmak, isyan etmek,
rechnen hesap etmek [Verb], tahmin etmek [Verb], beklemek [Verb], istinat etmek [Verb], arasında saymak [Verb], hesaplamak, saymak,
rechtfertigen haklı göstermek [Verb], haklı çıkarmak [Verb], haklı çıkarmak, haklı çıkarmak, de. kendini haklı çıkarmak,
recken germek [Verb], gerinmek [Verb], uzanmak [Verb], germek sich recken gerilmek, germek, uzatmak, de. gerinmek,
reden ukalalık etmek [Verb], konuşmak [Verb], söylemek [Verb], zırvalamak [Verb], saçmalamak [Verb], konuşmak, söylemek, konuşma, konuşmak,
söylemek,
redigieren kaleme almak [Verb], redaksiyon yapmak [Verb],
reduzieren indirmek [Verb], eksiltmek [Verb], azaltmak [Verb], indirmek, azaltmak, kısmak, küçültmek, indirgemek, sadeleştirmek, azaltmak, eksiltmek,
referieren rapor vermek [Verb], konuşma yapmak [Verb], rapor vermek, konuşma yapmak, rapor vermek, bir şeyi açıklamalı anlatmak,
reflektieren ilgi duymak [Verb], düşünmek [Verb], yansıtmak, ilgi duymak, talip olmak, yansıtmak,
reformieren düzeltmek [Verb], iyileştirmek [Verb], ıslah etmek, düzeltmek, reform yapmak, ıslah etmek,
regeln düzenlemek [Verb], kurala bağlamak [Verb], düzmek [Verb], düzenlemek, tertip etmek, düzeltmek, yoluna koymak, kontrol etmek, ayarlamak,
düzenlemek, düzene koymak, yoluna koymak,
sich regen uyanmak [Verb],
regieren hükümdarlık yapmak [Verb], hüküm sürmek, hükümdarlık yapmak, saltanat sürmek, almak, yönetmek, idare etmek, hızlı sağanak tez geçer {Seneca},
registrieren kaydetmek [Verb], bilgi edinmek [Verb], kaydetmek, deftere geçirmek, kaydetmek, deftere geçirmek, tescil etmek,
rehabilitieren
176
reiben sürtmek [Verb], ovmak [Verb], ovmak, ovuşturmak, sürtmek, sürtüştürmek, rendelemek, ovmak, rendelemek,
sich reiben
reichen uzatmak [Verb], sunmak [Verb], yeterli olmak [Verb], ulaşmak, erişmek, yetişmek, yetmek, yeterli olmak, kâfi gelmek, uzatmak, vermek, yetmek,
uzatmak, sunmak, uzanmak, yetişmek,
reifen çember [Nomen], lastik [Nomen], olgunlaşmak [Verb], kırağı yağmak [Verb], olgunlaşmak, olmak, çember, halka, lastik tekerlek, bilezik, yüzük,
olgunlaşmak, tekerlek lastiği [-], çember [-], çember, lastik {tekerlek},
reihen sıraya koymak [Verb], dizmek [Verb], teyellemek [Verb], sıralamak, sıraya koymak, dizmek, sıralamak,
sich reimen
reinigen temizlemek [Verb], temizlemek, ayıklamak, fırçalamak, {dil} özleştirmek, temizlemek, temizlemek, tasfiye etmek,
reisen geziye çıkmak [Verb], sancı [Nomen], şiddetle çekmek [Verb], bölmek [Verb], parçalamak [Verb], yolculuk etmek, seyahat etmek, gitmek, yırtmak,
şiddetle çekmek, koparmak, zorla almak, gasp etmek, kopmak, yarılmak, yolculuk yapmak, seyahat etmek,
reissen yırtmak, parçalamak, yolmak, çekip koparmak,
reiten ata binmek [Verb], çiftleşmek [Verb], aşmak [Verb], ata binmek, atla gitmek, ata binmek, atla gitmek,
reizen tahrik etmek [Verb], kızdırmak [Verb], çekmek [Verb], dalamak [Verb], kışkırtmak, tahrik etmek, teşvik etmek, kızdırmak, hırçınlaştırmak, çekmek,
büyülemek, cezbetmek, tahriş etmek, kızdırmak, sinirlendirmek, kışkırtmak, çekmek, cezbetmek, hek. tahriş etmek,
rekaputilieren
reklamieren talep etmek [Verb], şikayet etmek [Verb], şikâyet etmek, {ısmarlanan malın gönderilmesini} talep etmek, şikayet etmek,
rekontruieren
sich rekrutieren
rennen koşma [Nomen], yarış [Nomen], koşmak [Verb], vurup devirmek [Verb], çapmak [Verb], koşmak, yarışmak, koşma, koşu, yarış, koşmak, yarışmak,
yarış [-], koşu [-],
renommieren
sich rentieren
reorganisieren
177
reparieren onarmak [Verb], tamir etmek [Verb], düzmek [Verb], onarmak, tamir etmek, onarmak,
repräsentieren temsil etmek [Verb], oluşturmak [Verb], temsil etmek, temsil etmek,
reservieren ayırmak [Verb], saklı tutmak [Verb], {bir yeri} ayırmak sich reservieren lassen ayırtmak, saklamak, korumak, yer ayırtmak,
respektieren saygı göstermek [Verb], uymak [Verb], saygı göstermek, hürmet etmek, uymak, riayet etmek, saygı göstermek,
restaurieren merametlemek [Verb], restore etmek [Verb], restore etmek, restore etmek, yenilemek, restore etmek,
retten kurtarmak [Verb], korumak [Verb], kurtulmak [Verb], kurtarmak, kurtarmak, kurtarmak,
retuschieren rötuş yapmak [Verb], rötuş yapmak, rötuş yapmak, rötuş yapmak,
sich revanchieren
revidieren kontrol etmek [Verb], denetlemek [Verb], tekrar gözden geçirmek, gözden geçirmek,
178
richten yöneltmek [Verb], düzenlemek [Verb], doğrulmak [Verb], yöneltmek, tevcih etmek, nişan almak, ayarlamak, düzeltmek, hazırlamak, hüküm vermek,
hitap etmek sich richten nach uymak, doğrultmak, düzeltmek, yöneltmek, hazırlamak, de. uymak, bağlı olmak,
sich richten
riechen koklamak [Verb], kokusunu almak, tehlike sezmek, koklamak, kokmak, koklamak, kokmak,
riseln
riffeln taramak [Verb], yiv açmak [Verb], rendelemek [Verb], keten taramak,
ringen güreş [Nomen], çatışma [Nomen], cidal [Nomen], güreşmek [Verb], uğraşmak [Verb], bükmek [Verb], görüşmek, uğraşmak, pençeleşmek, mücadele
etmek, güreşmek, güreş,
rinnen akmak [Verb], delik olmak [Verb], damlamak, akmak, sızmak, akmak: damlamak, sızmak, akmak,
riskieren cesaret etmek [Verb], riske etmek, tehlikeye atmak, riske girmek,
ritzen çizmek [Verb], sıyırmak, çizmek, tırmalamak, Gizmek, tırmalamak, çizmek, tırmalamak,
roden tarla açmak [Verb], ormanı açmak, tarla açmak, ağaçlarını keserek ormanı açmak,
rollen yuvarlanmak [Verb], tekerlenmek [Verb], kaynamak [Verb], gürlemek [Verb], çevirmek [Verb], dönmek [Verb], çevrilmek [Verb], çöreklenmek [Verb],
yuvarlanmak, tekerlenmek, {kan} dolaşmak, {gözyaşı} akmak, {gemi} yalpa vurmak, dönmek, çevrilmek, yuvarlanmak, tekerlenmek, döndürmek,
çevirmek, cendereden geçirmek, yuvarlamak, yuvarlanmak, gümbürdemek, gürlemek,
romantisieren
röntgen der Röntgenapparat [Nomen], die Röntgenaufnahme [Nomen], die (pl) Röntgenstrahlen [Nomen], die (pl) X-Strahlen [Nomen], Röntgenaufnahme
(die), Röntgenbild (das), Schirmbildaufnahme (die), Röntgenstrahlen, das Röntgenbild, die Röntgenaufnahme, das Röntgenbild, der
Röntgenspektrum, Röntgenröhre, röntgenini çıkarmak [Verb], röntgenini çekmek, röntgenini çekmek,
rosten dondurarak saklamak [Verb], paslanmak [Verb], kızartmak [Verb], paslanmak, pas tutmak, kızartmak, kavurmak, paslanmak, kızartmak, kavurmak,
rösten dondurarak saklamak [Verb], paslanmak [Verb], kızartmak [Verb], paslanmak, pas tutmak, kızartmak, kavurmak, paslanmak, kızartmak, kavurmak,
179
röten kırmızı: kırmızıya boyamak [Verb], kızarmak [Verb], kızartmak, kırmızılaştırmak sich röten kızarmak, kırmızılaşmak, kızartmak,
rucken sırt [Nomen], arka [Nomen], üst kısım [Nomen], sarsıla sarsıla gitmek [Verb], yer vermek [Verb], itmek [Verb], yerinden oynatmak, {yana} kaymak,
yerinden oynamak, hareket etmek, sırt, yerinden oynatmak, hareket ettirmek, yaklaştırmak, hareket etmek, ilerlemek, yaklaşmak, sırt, arka,
rücken sırt [Nomen], arka [Nomen], üst kısım [Nomen], sarsıla sarsıla gitmek [Verb], yer vermek [Verb], itmek [Verb], yerinden oynatmak, {yana} kaymak,
yerinden oynamak, hareket etmek, sırt, yerinden oynatmak, hareket ettirmek, yaklaştırmak, hareket etmek, ilerlemek, yaklaşmak, sırt, arka,
rückwärtsgehen kötüleşmek [Verb],
rufen çağırmak [Verb], bağırmak [Verb], seslenmek [Verb], seslenmek, çağırmak, bağırmak, {kuş} ötmek, yanına çağırmak, çağırmak, seslenmek, bağırmak,
rügen kınamak [Verb], azarlamak [Verb], azarlamak, çıkışmak, ayıplamak, tekdir etmek, azarlamak,
ruhen gebrochen [Adjektiv], schizoid [Adjektiv], dinlemek [Verb], uyumak [Verb], dinlenmek, istirahat etmek, yatmak, uyumak, susmak, sükût etmek,
dinlenmek,
ruhenlassen sürdürmek [Verb],
ruhigstellen
rühmen övmek [Verb], yüceltmek [Verb], gurur duymak [Verb], övmek, methetmek sich rühmen övünmek, kıvanmak, övmek, de övünmek,
rühren hareket ettirmek [Verb], duygulandırmak [Verb], çarpmak [Verb], kımıldamak [Verb], çalışmak [Verb], kımıldatmak, oynatmak, hareket ettirmek,
karıştırmak, duygulandırmak, dokunmak, dokunmak, el sürmek, -den kaynaklanmak, ileri gelmek, kımıldatmak, hareket ettirmek, dokunmak,
çalkalamak, etkilemek,
ruinieren mahvetmek [Verb], yıkmak [Verb], iflas etmek [Verb], yıkmak, mahvetmek, harap etmek, hırpalamak, örselemek, bozmak, yıkmak, mahvetmek, harap
etmek,
rümpfen yüz buruşturmak [Verb],
runden yuvarlaklaştırmak [Verb], tamamlamak [Verb], mükemmelleştirmek [Verb], yuvarlaklaşmak [Verb], bütünleşmek [Verb], yuvarlaklaştırmak sich
runden yuvarlaklaşmak, yuvarlatmak,
rungehen
runzeln kaşlarını çatmak [Verb], buruşmak [Verb], buruşturmak die Stirn runzeln kaşlarını çatmak, buruşturmak,
180
rupfen yolmak [Verb], yolmak, koparmak, kaba jüt dokuma, yolmak, koparmak,
russen
rüsten hazırlamak [Verb], silahlanmak [Verb], hazırlamak, silahlanmak sich rüsten hazırlanmak, silahlanmak, de. hazırlanmak {zu, e},
rütteln sarsmak [Verb], silkelemek [Verb], sarsmak, sallamak, silkelemek, ırgalamak, sarsmak, sallamak,
sabotieren sabote etmek [Verb], baltalamak [Verb], baltalamak, sabote etmek, baltalamak,
sacken çökmek [Verb], batmak [Verb], çökmek, batmak, çuvala koymak, çuvallamak, çuvala doldurmak,
sagen söylemek [Verb], demek [Verb], anlatmak [Verb], açıklamak [Verb], bildirmek [Verb], konuşmak [Verb], ifade etmek [Verb], bıçkılamak [Verb],
horlamak [Verb], testere ile kesmek, biçmek, horlamak, söylemek, demek, testereyle kesmek, biçmek, demek, söylemek, anlatmak, Gülü seven
dikenine katlanır,
sägen söylemek [Verb], demek [Verb], anlatmak [Verb], açıklamak [Verb], bildirmek [Verb], konuşmak [Verb], ifade etmek [Verb], bıçkılamak [Verb],
horlamak [Verb], testere ile kesmek, biçmek, horlamak, söylemek, demek, testereyle kesmek, biçmek, demek, söylemek, anlatmak, Gülü seven
dikenine katlanır,
salben merhem sürmek [Verb], merhem sürmek, kutsal yağ sürmek,
sammeln cem [Nomen], cemi [Nomen], derme [Nomen], devşirim [Nomen], devşirme [Nomen], toplamak [Verb], biriktirmek [Verb], akümüle etmek [Verb],
cemetmek [Verb], değşirmek [Verb], dermek [Verb], konsantre olmak [Verb], toplamak, biriktirmek, bir araya getirmek, koleksiyon yapmak,
toplanmak, birikmek, bir araya gelmek, toplamak, biriktirmek, bir araya getirmek: de toplanmak, leşin olduğu yere kargalar üşüşür,
sanieren yenilemek [Verb], sağlığına kavuşturmak [Verb], sağlığına kavuşturmak, {işletmeyi} verimli hale getirmek, parasal açıdan güçlenmek, {bir hastalıktan}
kurtarmak,
sanktionieren tanımak [Verb], onaylamak [Verb], kabul etmek [Verb], uygun görmek, onaylamak,
181
sättigen doyurmak [Verb], içirmek [Verb], derişmek [Verb], doyurmak, doyurmak,
saubermachen
säubern temizlemek [Verb], temizlemek, istenmeyen kişilerden temizlemek, tasfiye etmek, temizlemek,
saufen ölçüsüz içmek [Verb], içmek, kafayı çekmek, içmek, kafayı çekmek,
saugen emmek [Verb], emzirmek [Verb], emmek, emzirmek, meme vermek, emzirmek, emmek,
säugen emmek [Verb], emzirmek [Verb], emmek, emzirmek, meme vermek, emzirmek, emmek,
säumen kenar geçirmek [Verb], duraksamak [Verb], karar vermek [Verb], kenar dikmek, kenarını bastırmak, gecikmek, geç kalmak, duraksamak, duralamak,
tereddüt etmek, teyellemek, çevrelemek, duraksamak,
säuseln hafifçe esmek [Verb], fısıldamak [Verb], hışırdamak,
sausen dızdız [Nomen], vızıldamak [Verb], sınavda kalmak [Verb], uğuldamak [Verb], dızıldamak [Verb], vazgeçmek [Verb], uğuldamak, vınlamak, hızla geçip
gitmek, yıldırım gibi geçip gitmek, vınlamak, uğuldamak,
schaben kazımak [Verb], rendelemek [Verb], kazımak, rendelemek, törpülemek, kazımak, rendelemek, tırmalamak, törpülemek,
schaden zarar [Nomen], hasar [Nomen], zarar vermek [Verb], darbelemek [Verb], zarar, ziyan, hasar, kayıp, zayiat, yara, bere, dezavantaj, zarar vermek, zarar
vermek, zarar, kayıp, yitik, sadece ufak maddi hasar meydana geldi, genel hasar, genel zarar,
schädigen zarar vermek [Verb], darbelemek [Verb], zarar vermek, zarara uğratmak, zarar vermek,
schaffen çeşitlemek [Verb], eser [Nomen], çalışma [Nomen], götürmek [Verb], çalışmak [Verb], başarmak [Verb], yaratmak [Verb], çare bulmak, yoluna
koymak, yaratmak, meydana getirmek, çalışmak, becermek, başarmak, getirmek, götürmek, nakletmek, eser, çalışma, becermek, yaratmak, yapmak,
sağlamak,
schälen kabuğunu soymak [Verb], kavlamak [Verb], kabuğunu soymak, kavlamak, derisi dökülmek, {kabuğunu} soymak,
schallen çınlamak [Verb], ses çıkarmak [Verb], ses çıkarmak, tınlamak, çınlamak, çınlamak,
schalten cereyana bağlamak [Verb], anlamak [Verb], devreyi açmak, cereyana bağlamak, {vites} değiştirmek, anlamak, kavramak, istediği gibi davranmak,
kafasın göre hareket etmek, devreyi açmak, cereyana bağlamak, vites değiştirmek,
182
sich schämen utanmak,
schamponieren
schänden parça parça [Verb], ırzına geçmek [Verb], lekelemek [Verb], çepellemek [Verb],
schärfen keskinleştirmek [Verb], yontmak [Verb], bilemek, sivriltmek, keskinleştirmek, bilemek, bileme, keskinleştirme,
scharren kazımak [Verb], eşelemek [Verb], kazımak, tırmalamak, eşelemek, kazımak, eşelemek, kazırmak, eşelemek,
schattieren gölgelemek [Verb], taramak [Verb], {resmi} gölgelemek, nüanslamak, gölge vermek, gölgelendirmek, gölge vermek, nüanslamak,
schätzen saygı beslemek [Verb], çok saymak [Verb], saygı duymak [Verb], zannetmek [Verb], değerini anlamak [Verb], değer biçmek, değerini kestirmek, saygı
duymak, hürmet etmek, sanmak, zannetmek, değer biçmek, tahmin etmek, saygı göstermek, tahmin etmek,
schätzenlernen değerini anlamak,
schaudern dehşet duymak [Verb], ürpermek, titremek, tüyleri ürpermek, tiksinmek, nefret etmek,
scheiden boşanmak [Verb], ayırmak [Verb], bölmek [Verb], ayırmak, ayrıştırmak, boşandırmak, ayrılmak, boşanmak, ayırmak, ayrılmak, sich -lassen boşanmak,
scheinen görünmek [Verb], ışık vermek [Verb], parlamak, parıldamak, ışık vermek, gibi görünmek, görünmek, parıldamak, parlamak,
scheissen sıçmak,
scheitern karaya oturmak [Verb], akim kalmak [Verb], boşa çıkmak, başarısızlıkla sonuçlanmak, karaya oturmak, başarısızlıkla sonuçlanmak,
183
schelten azarlamak [Verb], azarlamak, ayıplamak, azarlamak,
schenken bağışlamak [Verb], affetmek [Verb], inanmak, güvenmek im guten Glauben iyi niyetle, armağan etmek, hediye etmek, bağışlamak, affetmek, atlamak,
ihmal etmek, armağan etmek, bağışlamak,
scheren kırkmak [Verb], makaslamak [Verb], kırkmak, makaslamak, ilgilenmek, kırpmak, makaslamak,
scheuchen korkutmak [Verb], ürkütmek [Verb], korkutmak, ürkütmek, ürkütmek, korkutmak sich -vor -den korkmak, çekinmek,
scheuern temizlemek [Verb], sürtmek [Verb], temizlemek, silmek, ovmak, temizlemek, silmek, ovmak,
schichten düzene koymak [Verb], yığmak [Verb], {tabakalar halinde} üst üste koymak, kat kat yerleştirmek, istif etmek,
schicken göndermek [Verb], yollamak [Verb], aratmak [Verb], çağırtmak [Verb], göndermek, yollamak, aratmak, çağırtmak, getirtmek, yakışmak, yaraşmak,
uymak, göndermek, yollamak,
sich schicken yakışmak, yaraşmak, uymak,
schieben bowling oyunu [Nomen], kiy oyunu [Nomen], cer [Nomen], sürmek [Verb], itmek [Verb], itmek, sürmek, {suçu} başkasının üzerine atmak, vurgun
vurmak, itmek, sürmek,
schiefgehen ters gitmek, ters gitmek, işi rast gitmemek,
schieftreten
schielen şaşılık [Nomen], şaşı bakmak [Verb], şaşı bakmak nach etw schielen gözü olmak,
schiessen ateş etmek, atış yapmak, ateş ederek öldürmek, {gol} atmak, fırlamak, fışkırmak,
schildern tasvir etmek [Verb], anlatmak, tasvir etmek, bildirmek, anlatmak, betimlemek,
184
schimmern ışık saçmak [Verb], pırıldamak [Verb], hafif bir ışık saçmak, pırıldamak,
schimpfen sövüp saymak [Verb], azarlamak [Verb], azarlamak, paylamak, sövüp saymak, küfretmek,
schinden yüzmek [Verb], eziyet vermek [Verb], durmadan çalıştırmak [Verb], eziyet etmek, tepe tepe kullanmak, zahmet çekmek, yorulmak, {deri} yüzmek,
eziyet etmek, durmadan çalıştırmak, sömürmek,
schlabbern şapırdata şapırdata içmek [Verb], gevezelik etmek [Verb],
schlachten hayvan kesmek [Verb], hayvan kesmek, katliam yapmak, hayvan kesmek,
schlafen uyumak [Verb], dikkatsiz olmak [Verb], yatmak [Verb], iyi uyumak, uyumak, uyumak,
schlagen çırpıntı [Nomen], dövmek [Verb], vurmak [Verb], çakmak [Verb], çalmak [Verb], yenmek [Verb], ötmek [Verb], döğmek [Verb], çırpmak [Verb], silah
başı borusu çalmak, vurmak, dövmek, yenmek, mağlup etmek, {para} basmak, {ağaç} kesmek, {kuş} ötmek, dem çekmek, {kalp/nabız} atmak,
çarpmak, zincire vurmak, çarmıha germek, {saat} çalmak, {çivi} çakmak, {at} çifte atmak,
sich schlagen
schlechtgehen
schleichen sessizce yaklaşmak [Verb], yavaş ilerlemek [Verb], sürünmek, yavaşça sokulmak, sürünmek, gizlice sokulmak,
schleissen
schlendern yavaş yavaş dolaşmak [Verb], sallana sallana yürümek, yavaş yavaş dolaşmak, gezinmek,
schleppen cer [Nomen], sürüklemek [Verb], çekmek [Verb], güçlükle ilerlemek [Verb], sürüklemek, çekmek, yedmek, yedeğinde götürmek, sürüklemek, çekmek,
zorla taşımak,
185
schleudern fırlatmak [Verb], sapanla atmak [Verb], kaymak [Verb], atmak, fırlatmak, çamaşır makinesiyle kurutmak, patinaj yapmak, fırlatmak, atmak, savurmak,
üstünkörü çalışmak, {arka tekerlekler} kaymak,
schleusen
schlichten uzlaştırmak [Verb], düzeltmek [Verb], düzeltmek, tesviye etmek, aralarını düzeltmek, arabulmak, düzleştirmek, tesviye etmek,
schliessen
schlingen sarmak [Verb], düğümlemek [Verb], oburca yutmak [Verb], sarmak, dolamak, bükmek, düğümlemek, oburca yutmak, burmak, bükmek, sarmak,
düğümlemek, de. sarıimak, birbirine geçmek,
schlindern
schlitzen yırtmak [Verb], çentik açmak [Verb], yarmak, çatlatmak, yırtmak, çatlamak, yarmak, uzunluğuna yarık açmak,
schluchzen hüngür hüngür ağlamak [Verb], hüngür hüngür ağlamak, hıçkıra hıçkıra ağlamak,
schlüpfen kayarak çıkmak [Verb], sessizce içeri girmek, {civciv} yumurtadan çıkmak, sessizce içeri girmek, sıyrılmak, atlatmak,
schlurfen höpürdeterek içmek [Verb], ayakları sürüyerek yürümek, höpürdeterek içmek, höpürdeterek içmek,
schlürfen höpürdeterek içmek [Verb], ayakları sürüyerek yürümek, höpürdeterek içmek, höpürdeterek içmek,
schmachten açlık çekmek [Verb], zayıf düşmek, sararıp solmak, özlemek, hasretini çekmek, zayıf düşmek, sararıp solmak, özlemek, hasretini çekmek,
scmarotzen
186
schmatzen ağzını şapırdatmak [Verb], ağzını şapırdatmak, şapur şupur yemek, ağzını şapırdatmak, şapır şupur yemek,
schmecken tadına bakmak [Verb], görünmek [Verb], tadına bakmak, tadında olmak es schmeckt ihm onu beğeniyor, tadına bakmak, lezzetli olmak,
scmeicheln
schmelzen erimek [Verb], azalmak [Verb], erimek, ergimek, eritmek, ergitmek, erimek, eritmek, erime,
schmerzen acı vermek [Verb], üzmek [Verb], ağrımak, sancımak, sızlamak, kırmak, gücendirmek, acımak, ağrımak, sızlamak, sancımak, kırmak, gücendirmek,
schmettern fırlatmak [Verb], smaç yapmak [Verb], şiddetle yere fırlatmak, {şarkı} bağıra bağıra söylemek, {kuş} şakımak, ötmek, hırsla yere atmak, şakımak,
ötmek,
schmieden çekiçle dövmek [Verb], kurmak [Verb], {çekiçle} dövmek, {plan} kurmak, tertip etmek, çekiçle dövmek, {plan} kurmak,
sich schmiegen sokulmak [Verb], sokulmak, sarılmak, kucaklaşmak, {giysi} tıpatıp gelmek,
schmieren sürmek [Verb], yağlamak [Verb], karalamak [Verb], yağlamak, sürmek, rüşvet vermek, tokat patlatmak, yağlamak, sürmek, karalamak,
schminken makyaj yapmak [Verb], düzgünlemek [Verb], makyaj yapmak, makyaj yapmak, makyaj yapmak, süslenmek,
schmollen küsmek [Verb], küsmek, gücenmek, surat asmak, gücenmek, küsmek, darılmak, somurtmak,
schmorren
schmücken süslemek [Verb], donanmak [Verb], süslemek, tezyin etmek, dekore etmek, süslemek,
schmuggeln kaçakçılık yapmak [Verb], kaçakçılık yapmak, {mal} kaçırmak, kaçakçılık yapmak, {mal} kaçırmak,
schmunzeln gülümsemek [Verb], bıyık altından gülmek, bıyık altından gülmek, sırıtmak,
schnalzen şapırdatmak [Verb], {ağzını} şapırdatmak, {kamçı} şaklatmak, {dil, dudak vs.} şaplatmak, şapırdatmak,
187
schnappen yakalamak [Verb], yakalamak, kapmak, ağzıyla kapmaya çalışmak, yakalamak, enselemek, elegeçirmek, yakalamak, kapmak,
schnattern bağırmak [Verb], boşboğazlık etmek [Verb], cırlamak [Verb], gevezelik etmek, tiril tiril titremek, vakvaklamak, boşboğazlık etmek,
schnauben solumak [Verb], öfkesinden köpürmek [Verb], {hızlı hızlı} burnundan solumak, sümkürmek, burnunu atmak vor Wut schnauben öfkesinden
köpürmek, ateş püskürmek, burnundan solumak, soluk soluğa kalmak, ateş püskürmek,
schnaufen solumak [Verb], solumak, solumak,
schneiden küçük küçük kesmek [Verb], kesmek [Verb], budamak [Verb], oyarak yapmak [Verb], ameliyat etmek [Verb], dilimlemek [Verb], çentmek [Verb],
çaprazlanmak [Verb], yüzünü gözünü oynatmak, kesmek, biçmek, kesişmek, {bir yerini} kesmek, yanılmak, kesmek,
schneidern terzilik etmek [Verb], elbise biçip dikmek, terzilik yapmak, terzilík yapmak, {giysi} kesip biçmek,
schnellen fırlatıp atmak [Verb], yükselmek [Verb], fırlatmak, atmak, fırlamak, havaya sıçramak,
schniefen
schnüffeln koklamak [Verb], burnunu sokmak [Verb], koklamak, burnunu çekmek, koklamak, burnunu çekmek, burnunu sokmak,
schnupfen nezle olmak [Verb], nezle [Nomen], enfiye çekmek [Verb], nezle den Schnupfen bekommen nezle olmak, nezle,
schnurren dilenmek [Verb], gıcırdamak [Verb], mırıldamak [Verb], {kedi} mırıldamak, gıcırdamak, vızıldamak, vızıldamak,
188
schockieren şoke etmek [Verb], şoke etmek, şoke etmek,
schonen sakınmak [Verb], dikkat göstermek [Verb], çoğumsamak [Verb], şarabı berraklaştırmak [Verb], çok teşekkürler, esirgemek, korumak, bakmak, özen
göstermek, sakınmak, korumak, uymak, özen göstermek,
schönen sakınmak [Verb], dikkat göstermek [Verb], çoğumsamak [Verb], şarabı berraklaştırmak [Verb], çok teşekkürler, esirgemek, korumak, bakmak, özen
göstermek, sakınmak, korumak, uymak, özen göstermek,
schönmachen süslenmek [Verb], süslenmek,
schönreden
schönschreiben
schöpfen sağlamak [Verb], çekmek [Verb], su çekmek, kaşıklamak, cesaretlenmek, umutlanmak, su çekmek, {soluk} almak, {kuşku, niyet vs.} beslemek, içmek
{hayvan},
schrammen sıyırmak [Verb], sıyırmak, çizmek, tırmıklamak, hafifçe yaralamak, sıyırmak,
schrecken korku [Nomen], telaş [Nomen], korkutmak [Verb], korku, dehşet, korkutmak, dehşete düşürmek, korkutmak, ürkütmek,
schreiben önemsememek [Verb], küçük harfle yazmak [Verb], yazı [Nomen], yazmak [Verb], yazmak, imzasını atmak, yazı, mektup, yazmak, mektup,
sich schreiben
schreien çok istemek [Verb], ağlamak [Verb], bağırmak, haykırmak, {eşek} anırmak, bağırmak, haykırmak,
schreiten geçmek [Verb], adım atmak [Verb], adım atmak, başlamak, adım atmak,
schrubben fırçalayıp yıkamak [Verb], {fırçalayarak/ovarak} temizlemek, ovarak temizlemek, ovalamak, fırçalayarak temizlemek, planya etmek, düzeltmek,
schrumpfen buruşmak [Verb], küçülmek [Verb], küçülmek, daralmak, büzülmek, büzülmek, buruşmak, küçülmek, daralmak, küçülmek, daralmak, büzülmek,
çekmek,
schubsen itmek [Verb], kakmak [Verb],
schulen ders vermek [Verb], öğretmek, eğitmek, eğitmek ve öğretmek, eğitim ve öğretim vermek,
189
schulmeistern
schürfen aramak [Verb], sondaj yapmak [Verb], {deriyi} sıyırmak, {maden} araştırmak, {maden vs.} araştırmak, {deriyi} sıyırmak, elektro tarama,
schütteln sarsmak [Verb], silkelemek [Verb], sallamak, sarsmak, silkelemek, sallanmak, silkinmek, sallamak, sarsmak, çalkalamak, titretmek,
schütten dökmek [Verb], dökmek, akıtmak, {yağmur} bardaktan boşanırcasına yağmak, dökmek, akıtmak, {yağmur} bardaktan boşanırcasına yağmak,
schützen mekik [Nomen], korumak [Verb], savunmak [Verb], korumak, saklamak, savunmak,
schwanken sallanmak [Verb], kararsız olmak [Verb], duruksamak [Verb], durumsamak [Verb], sallanmak, sendelemek, inip çıkmak, dalgalanmak, bocalamak,
kararsız olmak, sallanmak, sendelemek, inip çıkmak, dalgalanmak, bocalamak, kararsız olmak,
schwänzeln kurula kurula yürümek [Verb],
schwärmen {oğul arıları} kovanı terk etmek, hayran olmak, bayılmak, hastası olmak, : -für -e bayılmak, hayran olmak,
schwarzarbeiten
schwarzfahren ücret vermeden yolculuk etmek, ruhsatsız araba kullanmak, kaçak yolculuk yapmak,
schwarzsehen kötümser olmak [Verb], ruhsatsız televizyon izlemek, karamsar olmak, karamsar olmak,
190
schwarzweissmalen
schwatzen cafcaf [Nomen], cafcaflılık [Nomen], sohbet etmek [Verb], cırlamak [Verb], sohbet etmek, yarenlik etmek, çene çalmak, gevezelık etmek, sohbet
etmek,
schweben süzülmek [Verb], süzülmek, muallakta kalmak, tehlikede olmak, süzülmek,
schweigen susmak [Verb], susmak, ses çıkarmamak, susma, sessizlik, susmak, ses çıkarmamak, konuşmamak, sessizlik, susma,
schwelen yakmak [Verb], için için yanmak, {ateş} için için yanmak,
schwellen şişirmek [Verb], kabarmak [Verb], şişirmek, kabartmak, şişmek, kabarmak, şişmek, çoğalmak, büyümek,
schwenken sallamak [Verb], yıkamak [Verb], döndürmek [Verb], sallamak, çalkamak, dönmek, çark etmek, sallamak, çalkalamak, yön değiştirmek,
schwindeln aldatmak [Verb], yalan söylemek, aldatmak, dolandırıcılık yapmak jdm schwindelt es başı dönmek, aldatmak, dolandırıcılık yapmak, yalan söylemek,
schwinden kaybolmak [Verb], kaybolmak, azalmak, bayılmak, kendinden geçmek, azalmak, eksilmek, zayıflamak, kurumak, sararıp solmak, kaybolmak,
schwingen çalkalama [Nomen], çalkama [Nomen], sallamak [Verb], temizlemek [Verb], dingildemek [Verb], ditmek [Verb], çırpmak [Verb], sallamak, salınmak,
titremek, sallamak, sallanmak,
schwirren vızlayarak uçmak [Verb], dızıldamak [Verb], vızıldamak, vızıldamak,
schwören ant içmek [Verb], yemin etmek [Verb], yalan yere yemin etmek, ant içmek, yemin etmek, yemin etmek,
segeln yelkenle gitmek [Verb], yelkenliyle gitmek, havada süzülmek, yelkenliyle gitmek,
191
segmentieren
segnen kutsamak [Verb], kutsamak, takdis etmek, hayır dua etmek, bereket vermek, kutsamak,
sehen görmek [Verb], bakmak [Verb], anlamak [Verb], göstermek [Verb], kuşkuya düşmek, bakmaya doyamamak, görmek, bakmak, farkına varmak,
görmek, bakmak,
sich sehnen çok istemek [Verb], özlemek, yanıp tutuşmak, hasretini çekmek,
sein benzemek [Verb], büyülenmek [Adjektiv], duygulanmak [Adjektiv], direşmek [Verb], donakalmak [Verb], doncumak [Verb], dikkat etmek [Verb], çaba
sarfetmek [Verb], yardımda bulunmak [Verb], yardım etmek [Verb], yardımcı olmak [Verb], donakalmak [Verb], doncumak [Verb], çarpılmak [Verb],
var olmak [Verb], hazır olmak [Verb], çok iyi anlamak [Verb], çok iyi bilmek [Verb], diretmek [Verb], son derece yorulmak [Verb], bitmiş olmak [Verb],
amade olmak [Verb], memnun olmak [Verb], modası olmak [Verb], rağbet görmek [Verb],
senden von dir, göndermek [Verb], yayınlamak [Verb], selam göndermek herzliche Grüße içten selamlar ohne Gruß selamsız kelamsız viele Grüße von mir
benden çok selamlar, göndermek, yollamak, yayınlamak, yayın yapmak, göndermek, yollamak, yayımlamak,
sengen ütüyle alazlamak [Verb], alazlamak, yakmak, yanmak, yakmak, alazlamak,
senken içine daldırmak [Verb], çökmek [Verb], indirmek, alçaltmak, inmek, alçalmak, indirmek, alçaltmak, yavaşlatmak, de. çökmek, inmek, alçalmak,
sensibilizieren
servieren sofrayı kurmak [Verb], hizmet etmek [Verb], sofraya getirmek, servis yapmak, iş görmek, hizmet etmek, {tenis} servis yapmak, {futbol} pas vermek,
hizmet etmek, servis yapmak,
setzen işe koyulmak [Idiom], düzeltmek [Verb], onarmak [Verb], koymak [Verb], yerleştirmek [Verb], dizmek [Verb], dikmek [Verb], oturmak [Verb],
çömelmek [Verb], harekete geçirmek sich Bewegung setzen harekete geçmek, onarmak, tamir etmek, restore etmek, koymak, oturtmak, {toprağa}
dikmek, yerleştirmek, takmak, {basımcılıkta} dizmek, bestelemek, mühlet vermek, varsaymak, farz etmek, tutmak, {yarışta bir ata} oynamak,
sich setzen işe koyulmak [Idiom], oturmak [Verb], çömelmek [Verb], yerleşmek, oturmak, tünemek, sinmek, nüfuz etmek, durulmak,
seufzen inlemek [Verb], içini çekmek, göğüs geçirmek, ahlamak, inlemek, inlemek, içini çekmek, sızlanmak, mızmızlanmak,
shampoonieren
192
sichern sağlamlaştırmak [Verb], korumak [Verb], emniyete almak, emniyet altına almak, korumak, himaye etmek, sağlamak, temin etmek, sağlamlaştırmak,
sağlamak, temin etmek,
sicherstellen haczetmek, el koymak, sağlamak, temin etmek,
sichten görmek [Verb], görmek, fark etmek, gözden geçirmek, ayıklamak, elemek, görmek, farketmek, ayırmak, elekten geçirmek,
sickern sızmak [Verb], sızmak, damla damla akmak, sızmak, sızıntı yapmak, damlamak,
sieben yedi sayısı [Nomen], yedi [Nummer], süzmek [Verb], süzmek, filtre etmek, elemek, kalburdan geçirmek, yedi, elemek, süımek, yedi,
sieden kaynamak [Verb], sabun yapmak [Verb], kaynatmak, haşlamak, kaynamak, haşlanmak, kaynatmak, kaynamak,
siegen zafer kazanmak [Verb], yenmek [Verb], zafer kazanmak, yenmek, galip gelmek, zafer kazanmak, sp. kazanmak, yenmek,
simulieren caliyet [Nomen], yalandan göstermek [Verb], sayrımsamak, temaruz etmek, hasta numarası yapmak,
singen şarkı söylemek [Verb], ötmek [Verb], şarkı söylemek, türkü söylemek, ötmek, şarkı söylemek, yanlış söylemek,
sinken düşmek [Verb], batmak [Verb], batmak, düşmek, alçalmak, inmek, alçalmak, düşmek, batmak, azalmak, eksilmek,
sinnieren
sirren
sitzen oturmak [Verb], konmak [Verb], sınıfta kalmak [Verb], sakin sakin oturmak [Verb], oturmak, konmak, tünemek, {giysi} hokka gibi oturmak, hapis
yatmak, {ressama} modellik etmek, oturmak, oturmak,
skalpieren vurgulayarak konuşmak [Verb],
193
skandieren
skizzieren krokisini almak [Verb], taslak yapmak, krokisini yapmak, taslak yapmak, karalamak, taslak çizme,
sollen yapması istenilmek [Verb], söylenmek [Verb], gerekli olmak [Verb], -mesi gerek, -meli, -malı, -dığı söylenmek, -mesi gerek, -me -malı,
sorgen bakmak [Verb], endişelenmek [Verb], bakmak, ilgilenmek, endişelenmek, : -für bakmak, sağlamak, çözmek, de. merak etmek, kaygılanmak,
sortieren cinslere ayırmak [Verb], seçmek [Verb], ayıklamak, seçmek, tasnif etmek, çeşitlerine ayırmak, sınıflandırmak, çeşitlerine ayırmak, sınıflandırmak,
ayıklamak, seçmek,
soufflieren sufle etmek [Verb], sufle etmek, suflörlük yapmak,
spachteln
spalten yarmak [Verb], bölmek [Verb], çatlatmak [Verb], ayrılmak [Verb], yarmak, çatlatmak, yarılmak, çatlamak, yarmak, çatlatmak, ikiye bölmek, de.
yarılmak, çatlamak, bölünmek,
spannen germek [Verb], çekmek [Verb], germek, {zemberek} kurmak, kirişlemek, dar gelmek, gerilmek, germek,
sparen tasarruf etmek [Verb], biriktirmek [Verb], idareli harcamak [Verb], çoğumsamak [Verb], tasarruf etmek, idareli harcamak, {para} biriktirmek,
spazieren gezinmek [Verb], gezinti yapmak [Verb], gezmek, gezinmek, dolaşmak, gez{in}mek,
194
speichern ambara koymak [Verb], depo etmek [Verb], depo etmek, ambara koymak,
speien tükürmek [Verb], püskürtmek [Verb], akıtmak [Verb], tükürmek, kusmak, {yanardağ} püskürmek, tükürmek, kusmak,
spekulieren spekülasyon yapmak [Verb], spekülasyon yapmak, borsada oynamak, tahminde bulunmak, spekülasyon yapmak,
spenden bağışta bulunmak [Verb], bağışta bulunmak, hibe etmek, teberru etmek, dağıtmak, bağışlamak, bağışta bulunmak,
spendieren ikramda bulunmak [Verb], ısmarlamak [Verb], ikram etmek, ısmarlamak, ikram etmek, armağan etmek,
sperren kapatmak [Verb], engellemek [Verb], kapamak, kesmek, tıkamak, bloke etmek, ambargo koymak, yasaklamak, menetmek, diretmek, karşı koymak,
tıkamak, kapamak, engellemek, dondurmak,
sich sperren diretmek, karşı koymak,
spezifieren
spicken doldurmak [Verb], rüşvet vermek [Verb], {kızartılacak etin içine} domuz yağı parçaları sokmak, rüşvet vermek, {sınavda} kopya çekmek, doldurmak,
rüşvet vermek, {okulda} kopya çekmek, okulda kopya çekmek, yağ parçalarını etin içine sindirmek,
spiegeln parlamak [Verb], yansımak [Verb], yansıtmak, aksettirmek, yansımak, aksetmek, yansıtmak, de yansımak,
spielen birinci rolü oynamak [Idiom], birinci keman çalmak [Idiom], oynamak [Verb], çalmak [Verb], çaldırmak [Verb], top oynamak, dama oynamak junge
Dame genç hanım, genç bayan meine Damen und Herren! hanımlar beyler!, bayanlar baylar!, futbol oynamak, büyük oynamak, oynamak,
canlandırmak, rol oynamak, kumar oynamak, {çalgı} çalmak, {renk} çalmak, kaçmak, taslamak, süsü vermek, geçmek, cereyan etmek, numara
yapmak, rol kesmek, oynamak,
spiessen
spinnen ip eğirmek [Verb], kurmak [Verb], saçmalamak [Verb], bükmek, eğirmek, örmek, entrika çevirmek, saçmalamak, kaçık olmak, üşütük olmak, maval
okumak, örmek, bükmek, kd. saçmalamak,
spionieren casusluk yapmak [Verb], casuslamak [Verb], casusluk yapmak, casusluk yapmak,
spitzen en iyi [Adjektiv], dantelli [Adjektiv], sivriltmek [Verb], dikkatle bakmak [Verb], sivriltmek, {kurşunkalem} açmak, sivriltmek, yontmak,
spleissen
195
sponsern
sprechen konuşmak [Verb], söylemek [Verb], görüşmek [Verb], ifade etmek [Verb], anlatmak [Verb], desteklemek [Verb], hitap etmek [Verb], Almanca
konuşmak, hâkimlik etmek von Rechts wegen kanunen, konuşmak, söylemek, görüşmek, hitap etmek, konuşmak, kesik kesik konuşmak,
spreizen açmak [Verb], kurulmak [Verb], {parmakları/bacakları} açmak, ayırmak, kurumlanmak, koltukları kabarmak, aralarını açmak, birbirinden ayırmak,
sprengen uçurmak [Verb], serpmek [Verb], parçalamak [Verb], serpmek, sulamak, patlatmak, havaya uçurmak, berhava etmek, {toplantı/kalabalık} dağıtmak,
{su} serpmek, sulamak, havaya uçurmak,
sprenkeln beneklemek [Verb],
spriessen
springen atlama [Nomen], sıçramak [Verb], atlamak [Verb], fışkırmak [Verb], çatlamak [Verb], sıçramak, atlamak, çatlamak, yarılmak, koşmak, fışkırmak,
atlamak, sıçramak, çatlamak,
spritzen püskürtmek [Verb], fışkırmak [Verb], püskürtmek, fışkırtmak, enjekte etmek, sıçramak, fışkırmak, su serpmek, {su, vb.} sıçratmak, ìğne yapmak,
sprudeln fışkırmak [Verb], kaynamak [Verb], fışkırmak, köpürmek, kaynamak, kaynamak, fışkırmak, köpürmek,
sprühen püskürtmek [Verb], serpiştirmek [Verb], saçmak, püskürmek, serpiştirmek, kıvılcım sıçramak es sprüht yağmur çiseliyor, sıçramak, sıçratmak,
spuken hayalet dolaşmak [Verb], hayalet dolaşmak hier spukt es burası tekin değil,
spulen makaraya sarmak [Verb], yıkamak [Verb], sahile atmak [Verb], çalkalamak, {bulaşık} yıkamak, {tuvalet} sifonu çekmek, {dalga} sahile atmak, lavaj
yapmak, çalkalamak, yıkamak, {tuvalet} sifonu, çekmek,
spülen makaraya sarmak [Verb], yıkamak [Verb], sahile atmak [Verb], çalkalamak, {bulaşık} yıkamak, {tuvalet} sifonu çekmek, {dalga} sahile atmak, lavaj
yapmak, çalkalamak, yıkamak, {tuvalet} sifonu, çekmek,
spüren iz bırakmak [Verb], hissetmek [Verb], iz sürmek [Verb], duymak, hissetmek, iz sürmek, duymak, hissetmek,
196
stabilisieren sağlamlaştırmak [Verb], stabilize etmek, kararlılaştırmak, stabilize etmek,
stacheln
staken
stammen soyundan gelmek [Verb], çıkmak [Verb], soyundan gelmek, çıkmak, gelmek, ...soyundan gelmek, kökü ...olmak,
stampfen tokmaklamak [Verb], ayağıyla yere vurmak, tepinmek, ezmek, tokmaklamak, {gemi} baş kıç yapmak, tepinmek, ezmek,
standhalten dayanmak [Verb], dayanmak, karşı koymak, göğüs germek, dayanmak, direnmek, karşı koymak,
stapeln yığmak [Verb], kümelemek [Verb], yığmak, istif etmek, yığmak, istif etmek, yığmak, istif etmek,
stärken güçlendirmek [Verb], kuvvetlendirmek [Verb], güçlendirmek, kuvvetlendirmek, kolalamak, güçlendirmek, kuvvetlendirmek, canlandırmak, kolalamak,
güçlendirmek, kuvvetlendirmek, kolalamak,
starren dik dik bakmak [Verb], dik dik bakmak, tepeden tırnağa silahlı olmak vor Schmutz starren pislik götürmek, kirli olmak, dik dik bakmak, donmak,
katılaşmak,
starten çıkış yapmak [Verb], havalandırmak [Verb], başlatmak [Verb], başlamak, start yapmak, {uçak} havalanmak, kalkmak, kalkmak, havalanmak, başlamak,
başlamak, kalkmak,
stationieren yerleştirmek [Verb], yerleştirmek, konuşlandırmak,
stattfinden olmak [Verb], vuku bulmak, olup bitmek, yer almak, olmak, vuku bulmak,
stauben toz yapmak [Verb], serpmek [Verb], toza boğmak [Verb], tozamak, toz yapmak, toz kalkmak, tozumak, toz kalkmak, serpiştirmek, püskürtmek,
197
stauen su biriktirmek [Verb], birikmek [Verb], suyun yolunu kesmek, büğemek, {kan} akışını durdurmak, {su} birikmek, {hekimlik/trafik} tıkanmak, {su}
biriktirmek, de. {trafik} tıkanmak, biriktirmek, birikmek, istif etmek,
sich stauen birikmek [Verb], {su} birikmek, {hekimlik/trafik} tıkanmak,
staunen şaşmak [Verb], şaşmak, hayret etmek, şaşkınlık, hayret, hayret etmek, şaşmak {über, -e}, şaşkınlık,
stechen sokmak [Verb], delmek [Verb], kesmek [Verb], {iğne} batırmak, {bıçak} saplamak, {böcek} sokmak, ısırmak, {güneş} yakmak, kozla kırmak, hakketmek,
kazımak, {çimen} kesmek in See stechen denize açılmak, pleyof, kazananı belirleyen maç, sokmak, batırmak, {güneş} yakmak, dalamak, sokmak,
batırmak, yakmak,
sich stechen
stecken bulunmak [Verb], olmak [Verb], sokmak [Verb], eklemek [Verb], dikmek [Verb], takılıp kalmak [Verb], yerde bırakmak [Verb], unutmak [Verb],
sokmak, iğnelemek, {bitki} dikmek, {bir yerde} bulunmak, olmak, sokmak, batırmak, {toprağa} dikmek, bulunmak, olmak, saplanıp kalmak,
kundaklamak, ateşlemek, tutuşturmak,
steckenbleiben saplanıp kalmak, ilerleyememek, bir yerde saplanıp kalmak, yolda kalmak,
stehen hiçbir ilgisi olmamak [Verb], amuda kalkmak [Verb], yakın olmak [Verb], açık durmak [Verb], yardım etmek [Verb], ayakta durmak [Verb],
ilerlememek [Verb], bulunmak [Verb], olmak [Verb], yakışmak [Verb], durup kalmak [Verb], hareket etmemek [Verb], yerde bırakmak [Verb],
unutmak [Verb], tarafını tutmak [Verb], kuyrukta beklemek, ayakta durmak, bulunmak, olmak, {gazete} yazmak, yazılı olmak, {saat} durmak, {giysi}
yakışmak wie steht`s? ne var ne yok?, kaç kaç?, skor ne?,
stehenbleiben duruksamak [Verb], {saat} durmak, durup kalmak, hareket etmemek, ayakta kalmak,
stehenlassen olduğu yerde bırakmak, el sürmemek, {sakal} büyütmek, bırakmak, olduğu {bulunduğu} yerde bırakmak, unutmak, el sürmemek, dokunmamak,
sich stehlen
steigen yukarı çıkmak [Verb], tırmanmak [Verb], yükselmek [Verb], binmek [Verb], olmak [Verb], yükselmek, tırmanmak, artmak, çoğalmak, binmek, binmek,
yukarı çıkmak, tırmanmak, yükselmek, artmak, tırmanmak, binmek,
steigern yükseltmek [Verb], artırmak, yükseltmek, {sıfatları} derecelendirmek, {açık artırmada} fiyat artırmak, artmak, yükselmek, yükseltmek, çoğaltmak,
arttırmak, dilb. sıfat çekimi yapmak,
steinigen taşlayarak öldürmek [Verb], taşlamak, taşlayarak öldürmek,
stellen bitirmek [Verb], tamamlamak [Verb], koymak [Verb], yerleştirmek [Verb], düzenlemek [Verb], toplanmak [Verb], buluşmak [Verb], {dikey} koymak,
yerleştirmek, {saati} ayarlamak, getirmek, sağlamak, {soru} sormak, {tanık/kefil} göstermek, tuzak kurmak, dikilmek, gidip durmak, {polise} teslim
olmak, numara yapmak, yalandan yapmak, {dik olarak} koymak, yerleştirmek, {ödev} vermek, {soru} sormak, {koşul} koşmak,
sich stellen toplanmak [Verb], buluşmak [Verb], dikilmek, gidip durmak, {polise} teslim olmak, numara yapmak, yalandan yapmak,
198
stelzen ayaklıkla yürümek [Verb],
stemmen dayamak [Verb], kaldırmak [Verb], kaldırmak, dayamak, karşı koymak, kaldırmak, de. dayanmak, yaslanmak, karşı koymak,
stempeln mühürlemek [Verb], damgalamak [Verb], mühürlemek, damgalamak, işsizlik parası almak, damgalamak, mühürlemek,
sterilisieren kısırlaştırmak [Verb], sterilize etmek [Verb], kısırlaştırmak, sterilize etmek, sterilize etmek, kısırlaştırmak,
steuern yönetmek [Verb], sürmek [Verb], {taşıt} yönetmek, kullanmak, sürmek, dümen kullanmak, pilotluk etmek, çare bulmak, yönetmek {gemiyi}, taşıt
kullanmak,
sticheln iğnelemek [Verb], taş atmak, iğnelemek,
stiften hediye etmek [Verb], kurmak [Verb], gizlice kaçmak [Verb], kurmak, tesis etmek, sebebiyet vermek, hediye etmek, bağışlamak, kurmak,
stigmatisieren
stillegen kapatmak, tatil etmek, durdurmak, tatil etmek, durdurmak, söndürmek, kapatmak, durdurmak,
stillen gidermek [Verb], durdurmak [Verb], {kanı} durdurmak, {açlık/susuzluk} gidermek, bastırmak, emzirmek, meme vermek, dindirmek, durdurmak, {açlık,
susuzluk} gidermek, bastırmak, emıirmek, meme vermek, durdurmak, gidermek, bastırmak,
stillhalten hareket etmemek [Verb], hareket etmemek, kıpırdamamak, kımıldamamak, hareket etmemek,
stillsitzen
stillstehen durmak [Verb], duruksamak [Verb], yerinde durmak, hareket etmemek, kımıldamamak yerinden oynamamak, durmak, işlememek, çalışmamak,
stimmen düzen vermek [Verb], uymak [Verb], kabul ettirmek [Verb], akort etmek [Verb], düzmek [Verb], uymak [Verb], akort etmek, düzen vermek, oy
vermek, rey vermek, doğru olmak, akort etmek, doğru olmak, doğru çıkmak, oy vermek,
stimulieren uyarmak [Verb], tahrik etmek, teşvik etmek,
199
stinken pis kokmak [Verb], pis kokmak, pis kokmak,
stocken durmak [Verb], dili tutulmak [Verb], duruksamak [Verb], durmak, duralamak, pıhtılaşmak, durmak, duraklamak, durgunlaşmak, yavaşlamak, dili
tutulmak,
stöhnen inlemek [Verb], içini çekmek [Verb], inlemek, içini çekmek, inlemek,
stolzieren azametle yürümek [Verb], kasıla kasıla yürümek, kurula kurula {çalım ata ata} yürümek,
stopfen çiteme [Nomen], doldurmak [Verb], tıkamak [Verb], çitemek [Verb], çitmek [Verb], tıka basa doldurmak [Verb], doldurmak, tıkmak, gözemek, örerek
onarmak, peklik vermek jdm den Mund stopfen ağzını tıkamak, tıkmak, doldurmak, gözemek, örerek onarmak,
stoppen duraklama [Nomen], durdurmak [Verb], durdurmak, {topu} stop etmek, kronometre ile ölçmek, durmak, stop etmek, durdurmak, durmak,
stören rahatsız etmek [Verb], rahatsız etmek [Verb], rahatsız etmek, taciz etmek, sataşmak, musallat olmak, bozmak, ihlal etmek, rahatsız olmayın!, rahatsız
etmek, rahat vermemek, karıştırmak,
sich stören rahatsız olmayın!,
sich stossen
stottern kekelemek [Verb], kem küm etmek [Verb], kekelemek, pepelemek, kekelemek,
200
strangulieren
strapazieren meşakkat çektirmek [Verb], zorlamak, yıpratmak, yormak, yormak zorlamak, yapabileceğinden fazlasını yaptırmağa çalışmak,
streben çaba harcamak [Verb], çabalamak, uğraşmak, gayret etmek, -e doğru gitmek, yollanmak, -e doğru gitmek, yollanmak, çaba{lama}, çabalamak,
uğraşmak,
strecken çekmek [Verb], uzatmak [Verb], germek [Verb], germek, uzatmak, silahları bırakmak, teslim olmak, gerinmek, uzanmak, germek, uzatmak de
gerinmek uzanmak,
streicheln okşamak [Verb], okşamak, sevmek, okşamak,
streichen boyamak [Verb], çizmek [Verb], sürmek [Verb], indirmek [Verb], boyamak, badanalamak, sürmek, ovmak, {yazı} silmek, çizmek, iptal etmek,
dolaşmak, gezinmek, ovmak, sürtmek, sürmek, gezinmek,
streifen şerit [Nomen], film [Nomen], sıyırıp geçmek [Verb], amaçsızca dolaşmak [Verb], sıyırıp geçmek, yalamak, {konu/sorun} dokunmak, değinmek,
çıkarmak, dolaşmak, gezinmek, {kumaş} çubuk, yol, çizgi, şerit, bant, film, sıyırıp geçmek, dolaşmak, yol, çizgi, bant, şerit,
streiken grev yapmak [Verb], çalışmamak [Verb], grev yapmak, grev yapmak,
streiten savaşmak [Verb], kavga etmek [Verb], cedelleşmek [Verb], didişmek [Verb], kavga etmek, tartışmak, münakaşa etmek, mücadele etmek, savaşmak,
kavga etmek,
sich streiten cedelleşmek [Verb], didişmek [Verb],
streuen serpmek [Verb], saçmak [Verb], serpmek, saçmak, dağıtmak, serpmek, ekmek, saçmak,
stricheln
stricken şişle işlemek [Verb], örgü örmek [Verb], örmek, şişle işlemek, {örgü} örmek,
strömen şakır şakır akmak [Verb], gürül gürül akmak, bardaktan boşanırcasına yağmak, akın etmek, akmak, akın etmek, sağanak halinde yağmak,
strotzen dolu dolu olmak [Verb], dolup taşmak, bol olmak, kaynamak,
201
strudeln burgaç oluşturmak [Verb], burgaç oluşturmak, anafor etmek,
studieren okumak [Verb], öğrenmek [Verb], çalışmak [Verb], iyice incelemek [Verb], okumak, öğrenim görmek, tahsil etmek, incelemek, araştırmak, etüt
etmek, okumak, öğrenim görmek, incelemek, araştırmak,
stufen basamaklandırmak [Verb], derecelendirmek [Verb], kademeli olarak,
stülpen kıvırmak [Verb], {üzerine} koymak, geçirmek, kıvırmak, sıvamak, devirmek, üst üste koymak,
stümpern acemice çalışmak [Verb], yüzüne gözüne bulaştırmak, yüzüne gözüne bulaştırmak,
stürmen fırtına çıkmak [Verb], sert esmek, fırtına çıkmak, koşmak, seğirtmek, hücum etmek es stürmt fırtına var, saldırmak, şiddetle esmek,
stürzen düşmek [Verb], devirmek [Verb], aşağı atmak [Verb], kapışmak [Verb], çapmak [Verb], çullanmak [Verb], düşürmek, yıkmak, devirmek, düşmek,
devrilmek, yıkılmak, atılmak, fırlamak, düşmek: yıkılmak, devrilmek, atılmak, düşürmek, devirmek, maceraya katılmak,
sich stürzen aşağı atmak [Verb], kapışmak [Verb], çapmak [Verb], çullanmak [Verb], maceraya katılmak,
stutzen karabina [Nomen], spor çorabı [Nomen], kısaltmak [Verb], budamak [Verb], desteklemek [Verb], yardımcı olmak [Verb], dayanmak [Verb],
desteklemek, payandalamak, beslemek, yardımcı olmak, arka çıkmak, dayamak, dayanmak, yaslanmak, budamak, kısaltmak, kırpmak, birdenbire
durmak, duraklamak, içine kurt düşmek, gönlü bulanmak, kısaltmak, kırpmak, ansızın durmak,
stützen karabina [Nomen], spor çorabı [Nomen], kısaltmak [Verb], budamak [Verb], desteklemek [Verb], yardımcı olmak [Verb], dayanmak [Verb],
desteklemek, payandalamak, beslemek, yardımcı olmak, arka çıkmak, dayamak, dayanmak, yaslanmak, budamak, kısaltmak, kırpmak, birdenbire
durmak, duraklamak, içine kurt düşmek, gönlü bulanmak, kısaltmak, kırpmak, ansızın durmak,
sublimieren yüceltmek [Verb], süblimleştirmek [Verb],
suchen dönüşmek [Verb], aramak [Verb], araştırmak [Verb], aramak, araştırmak, çalışmak, uğraşmak, aramak, ikili arama,
sühnen cezasını çekmek [Verb], kefaret etmek, tarziye vermek, cezasını çekmek,
summen dızdız [Nomen], toplanmak [Verb], büyümek [Verb], dızıldamak [Verb], vızlamak, vızıldamak, {şarkı} mırıldanmak, vızıldamak,
202
sich summieren büyümek [Verb], artmak, çoğalmak,
surren dızdız [Nomen], vırıldamak [Verb], dızıldamak [Verb], vınlamak, vızıldamak, vızıldamak,
süssen tatlılaştırmak,
swingen
syncronisieren
synkopieren
systematisieren sistemleştirmek [Verb], düzmek [Verb], dizgeleştirmek, sistemleştirmek, sistemleştirmek, düzenlemek, düzene koymak,
tadeln azarlamak [Verb], kusur bulmak [Verb], azarlamak, çıkışmak, paylamak, kınamak, ayıplamak, kusur bulmak, azarlamak, paylamak,
täfeln sofrada bulunmak [Verb], tahtayla kaplamak [Verb], tahta kaplamak, parke döşemek,
tagen gün doğmak [Verb], sabah olmak [Verb], görüşmek [Verb], toplanmak, toplantı düzenlemek, gün doğmak es tagt gün doğuyor, toplantı düzenlemek,
gün doğmak,
tändeln şaka etmek [Verb], kararsız davranmak [Verb],
tanken benzin almak [Verb], sarhoş olmak [Verb], benzin almak, yakıt almak, benzin almak,
tänzeln salına salına yürümek [Verb], oynaklık etmek [Verb], kırıtmak, salına salına yürümek, kırıta kırıta yürümek,
tanzen dans etmek [Verb], oynamak [Verb], sallanmak [Verb], dans etmek, oynamak, dans etmek,
tappen ağır ağır yürümek [Verb], el yordamıyla yürümek im Dunkeln tappen emin olmamak, ağır ağır yürümek,
203
tarnen örtmek [Verb], gizlemek [Verb], kamuflaj yapmak [Verb], gizlemek, kamufle etmek, kamufle etmek, gizlemek, maskelemek,
tasten tuşlara dokunmak [Verb], eliyle yoklamak [Verb], parmakla dokunmak, el yordamıyla aramak sich tasten el yordamıyla yolunu bulmak, parmakla
dokunmak, de el yordamıyla bulmak,
tätigen yapmak [Verb],
tauchen suya dalma [Nomen], dalmak [Verb], batmak [Verb], daldırmak, batırmak, dalmak, batmak, daldırmak, batırmak, dalmak, batmak,
tauen çözülüş [Nomen], erimek [Verb], çözülmek [Verb], {kar} erimek, {don} çözülmek, erimek, çözülmek,
taufen vaftiz etmek [Verb], ad vermek [Verb], vaftiz etmek, vaftiz etmek,
taugen değerli olmak [Verb], uygun olmak [Verb], {işe} yaramak, iş görmek nicht taugen işe yaramamak, {işe} yaramak, uygun olmak, elverişli olmak,
taumeln sallanmak [Verb], başı dönmek [Verb], sallanmak, sendelemek, başı dönmek, sersem sersem yürümek, sallanmak, sendelemek,
tauschen değişmek [Verb], takas etmek [Verb], aldatmak [Verb], yanılmak [Verb], değişmek, değiş tokuş yapmak, trampa etmek, takas etmek, aldatmak,
dolandırmak sich täuschen yanılmak, aldanmak, aldatmak, yanıltmak, de aldanmak, yanılmak, değiştirmek, değiş tokuş etmek,
täuschen değişmek [Verb], takas etmek [Verb], aldatmak [Verb], yanılmak [Verb], değişmek, değiş tokuş yapmak, trampa etmek, takas etmek, aldatmak,
dolandırmak sich täuschen yanılmak, aldanmak, aldatmak, yanıltmak, de aldanmak, yanılmak, değiştirmek, değiş tokuş etmek,
sich täuschen
teilen ayırmak [Verb], bölmek [Verb], paylaşmak [Verb], kısımlara ayrılmak [Verb], bölmek, taksim etmek, bölüşmek, paylaşmak, bölmek, ayırmak,
paylaşmak,
teilhaben katılmak [Verb], katılmak, iştirak etmek,
teilnehmen katılmak [Verb], iştirak etmek [Verb], katılmak, iştirak etmek, katılmak,
telegrafieren telgraf çekmek [Verb], telgraf çekmek, tel çekmek, tel çekmek,
telexen
204
temperieren azaltmak [Verb], akort etmek [Verb], yumuşatmak [Verb],
terrorisieren yıldırmak [Verb], korkutmak [Verb], yıldırmak, korkutmak, tedhiş etmek, yıldırmak, terör uygulamak,
testen test etmek [Verb], test etmek, sınamak, denemek, test uygulamak,
tilgen yok etmek [Verb], silmek [Verb], silmek, çizmek, yok etmek, mahvetmek, itfa etmek, sönümlemek, amorti etmek, silmek, çıkarmak, ödemek,
sönümlemek,
timen ayarlamak [Verb],
tippen hafifçe dokunmak [Verb], olası görmek [Verb], kuponu doldurmak [Verb], daktilo etmek [Verb], hafifçe dokunmak, daktilo etmek, {toto vb.} oynamak,
hafifçe dokunmak, makineyle yazı yazmak, daktilo etmek,
tirilieren cıvıldamak [Verb], ötmek [Verb],
titulieren adlandırmak [Verb], başlık koymak [Verb], unvanı/sıfatı ile hitap etmek,
toben azmak [Verb], kudurmak [Verb], bağırıp çağırmak [Verb], azmak, kudurmak, kıyameti koparmak, azmak, kudurmak,
tolerieren hoş görmek [Verb], göz yummak [Verb], hoş görmek, göz yummak,
tollen
tönen tınlamak [Verb], ses vermek [Verb], renk vermek [Verb], çangırdamak [Verb], ses vermek, çınlamak, hafifçe boyamak, nüans vermek, çınlamak,
hafifçe boyamak, ton vermek,
205
töpfern topraktan yapılmış [Adjektiv],
tosen çağlamak [Verb], uğuldamak [Verb], uğuldamak, gürlemek, inlemek, gümbürdemek, coşmak,
totsagen
totschiessen
totschweigen sessizce geçiştirmek [Verb], sessizce geçiştirmek, örtbas etmek sich totstellen ölmüş numarası yapmak,
sich totstellen
traben tırıs gitmek [Verb], tırıs gitmek, tırısa kalkmak, acele etmek, hızlı yürümek,
trachten çalışma [Nomen], elde etmeye çalışmak jdm nach dem Leben trachten birinin hayatına kastetmek,
tragen taşımak [Verb], giymek [Verb], vermek [Verb], temin etmek [Verb], gebe olmak [Verb], götürmek [Verb], sırtlanmak [Verb], taşımak, götürmek, {giysi}
giymek, {gözlük vb.} takmak, çekmek, tahammül etmek, {hayvan} gebe olmak, yüklü olmak sich mit einem Gedanken tragen kafasına koymak,
tasarlamak, taşımak, giymek, desteklemek,
trainieren antrenman yapmak [Verb], sporcuyu çalışmak [Verb], çalıştırmak, antrenman yaptırmak, antrenman yapmak Fußball trainieren futbol antrenmanı
yapmak, antrenman yapmak, çalışmak, çalışma yapmak,
traktieren kötü davranmak [Verb], acı vermek [Verb],
trampeln tepinmek [Verb], hora tepmek [Verb], hantal yürümek [Verb], tepinmek, çiğnemek, tepinmek, ağır ağır yürümek,
206
tränen gözleri yaşarmak [Verb], gözleri yaşarmak, {göz} yaşarmak, damla akıtmak,
tränken su vermek [Verb], doyurmak [Verb], su vermek, suvarmak, doyurmak, işba etmek, su içirmek,
trankribieren
transplantieren
transportieren götürmek [Verb], iletmek [Verb], nakletmek [Verb], taşımak, götürmek, nakletmek, iletmek, nakletmek, taşımak,
trauen güvenmek [Verb], inanmak [Verb], evlendirmek [Verb], cesaret etmek [Verb], güvenmek, inanmak, evlendirmek, nikâhını kıymak sich trauen cesaret
etmek, nikäh kıymak: güven beslemek,
sich trauen evlendirmek [Verb], cesaret etmek [Verb],
trauern üzülmek [Verb], ağlamak [Verb], dertlenmek [Verb], yasını tutmak, matemini tutmak, yas tutmak,
träumen rüya görmek [Verb], hayallere dalmak [Verb], istemek [Verb], rüya görmek, rüyasında görmek, hayallere dalmak, düş görmek,
treffen görüşme [Nomen], buluşma [Nomen], karşılaşma [Nomen], rastlamak [Verb], buluşmak [Verb], hedefe oturmak [Verb], başına gelmek [Verb],
incitmek [Verb], karşılaşmak [Verb], görüşmek [Verb], uymak [Verb], karar vermek, rastlamak, tesadüf etmek, karşılaşmak, isabet ettirmek, vurmak,
isabet etmek, başına gelmek, incitmek, kırmak, üzmek, {önlem} almak sich treffen buluşmak, toplantı, karşılaşma,
treiben iş [Nomen], hareket [Nomen], çalışma [Nomen], sürüklenmek [Verb], kovmak [Verb], neden olmak [Verb], yapmak [Verb], sokmak [Verb], kılı kırk
yarmak, ticaret yapmak, alıp satmak im Handel piyasada, alay etmek, matrak geçmek, sürmek, kovmak, öğrenmek, tahsil etmek, {spor} yapmak,
teşvik etmek, işletmek, harekete geçirmek, mayalanmak, çimlenmek, yeşermek, sürüklenmek,
trennen ayırmak [Verb], bölmek [Verb], ayırmak, ayırt etmek, bölmek sich trennen {birbirinden} ayrılmak, {yol} ikiye ayrılmak, ayırmak, de ayrılmak,
sich trennen
treten kırmak [Idiom], yaralamak [Idiom], ölçülü davranmak [Verb], yaklaşmak [Verb], yanaşmak [Verb], doğru yaklaşmak [Verb], tekmelemek [Verb],
incitmek [Verb], ayak basmak [Verb], gelmek [Verb], adım atmak, tekme atmak, tepmek, {ayakla} çiğnemek, ezmek in Verbindung treten temasa
geçmek in Kraft treten yürürlüğe girmek in den Stand der Ehe treten evlenmek, ortaya çıkmak, meydana çıkmak, ayak basmak, tekmelemek, tepmek,
ezmek, grev yapmak, greve başlamak, yürürlüğe girmek,
207
triefen damlamak [Verb], cerahatlanmak [Verb], akmak, damlamak, damlamak,
trinken içmek [Verb], içine çekmek [Verb], alkolik olmak [Verb], birbirine ", sen", diye hitap etmek, içmek, içmek, sabırla beklemek,
trippeln pıtır pıtır yürümek [Verb], tıpış tıpış yürümek, tıpış tıpış yürümek,
triumphieren çok sevinmek [Verb], galip gelmek [Verb], muvaffak olmak [Verb], yenmek, çok sevinmek, bayram etmek, yenmek, galip gelmek, çok sevinmek,
bayram etmek,
trockenlegen kurutmak [Verb], kurutmak, akaçlamak, drene etmek, {bebeğin} altını değiştirmek, kurutmak, akaçlamak, bebeğin altını değiştirmek,
trommeln davul çalmak [Verb], davul çalmak, trampet çalmak, trampet çalmak,
tröpfeln damla damla akmak [Verb], hafifçe yağmak [Verb], damla damla akmak, hafifçe yağmak, atıştırmak, damlamak,
tropfen damla [Nomen], şarap [Nomen], damla damla akıtmak [Verb], damla, damla damla akıtmak, damla damla akmak, damlamak, damla,
trotten yavaş yavaş yürümek [Verb], yorga gitmek, tırıs gitmek, ağır yürümek,
trüben bulandırmak [Verb], bozmak [Verb], donuklaşmak [Verb], bulandırmak, karartmak, {keyfini} kaçırmak, bozmak sich trüben bulanmak, bulandırmak,
de bulanmak, kapanmak, bulutlanmak,
trudeln yuvarlanmak [Verb], yuvarlanmak, {uçak} viril yapmak,
208
trumpfen koz oynamak [Verb], koz ile almak, koz oynamak,
sich tummeln koşuşmak [Verb], acele etmek [Verb], çabuk olmak [Verb],
tun
tupfen benek [Nomen], nokta [Nomen], beneklemek [Verb], hafifçe dokunmak [Verb], hafifçe dokunmak, beneklemek, noktalamak, benek, nokta, hafifçe
dokunmak, beneklemek, lekelemek, leke, benek, nokta, yuvarlak leke,
türmen üst üste yığmak [Verb], kaçmak [Verb], tüymek [Verb], üst üste yığmak, kaçmak, sıvışmak, tüymek, üstüste yığmak, sıvışmak, tüymek,
turnen cimnastik [Nomen], jimnastik yapmak [Verb], jimnastik yapmak, jimnastik, beden eğitimi, jimnastik yapmak, jimnastik, beden eğitimi,
tuten blakig [Adjektiv], boru çalmak [Verb], korna çalmak, oto korna çalmak, poşetler, hiçbirşeyden bilgisi olmamak,
tyrannisieren baskı yapmak [Verb], zulmetmek [Verb], kan kusturmak [Verb], baskı yapmak, zulmetmek, kasıp kavurmak, zulmetmek, ezmek,
übelwollen
üben alıştırma yapmak [Verb], antrenman yapmak [Verb], alıştırma yapmak, egzersiz yapmak, çalışmak, alıştırmak, çalıştırmak, alıştırma yapmak,
uygulamak,
überanstrengen aşırı yorulmak [Verb], fazla yormak, ezmek sich überanstrengen çok yorulmak, fazla yormak, de. çok yorulmak,
überbeanspruchen
209
überbelasten aşırı yüklenmek [Verb], fazla {yük} yüklemek,
überbezahlen
überbieten üstün gelmek [Verb], {açık artırmada} daha fazla vermek, üstün gelmek, geçmek, {rekor} kırmak, daha yüksek bir fiyat önermek, üstün gelmek,
geçmek,
überbringen getirmek [Verb], götürmek [Verb], değirmek [Verb], getirmek, götürmek, iletmek, teslim etmek, getirmek, götürmek, iletmek, teslim etmek,
überbrücken aşmak [Verb], yenmek [Verb], {ırmak üzerine} köprü kurmak, {güçlükleri} yenmek, aşmak, atlatmak,
überdauern fazla sürmek [Verb], daha uzun ömürlü olmak, daha uzun ömürlü olmak,
überdenken etraflıca düşünmek [Verb], hesap etmek [Verb], gönlünden geçirmek, iyice düşünmek, kantara vurmak, üzerinde derin derin düşünmek, ince hesaplar
yapmak,
überdrehen
überdrucken
übereinanderlegen
übereinanderliegen
übereinanderstehen
210
übereinanderstellen
übereinkommen anlaşma [Nomen], sözleşme [Nomen], anlaşmak [Verb], uzlaşmak [Verb], uzlaşmak, anlaşmak, uyuşmak,
übereinstimmen uyuşmak [Verb], anlaşmaya varmak [Verb], hemfikir olmak, mutabık olmak, katılmak, birbirini tutmak, hem fikir olmak, katılmak, birbirini tutmak,
sich überessen
überfahren ezmek [Verb], birini aldatmak [Verb], karşıya geçmek, karşıya geçirmek, {araba} çiğnemek, ezmek, dur işaretine rağmen devam etmek, aldatmak,
kandırmak, karşıya geçmek, {araba} ezmek, çiğnemek, eine Stelle bir yeri geçmek,
überfallen üzerine saldırmak [Verb], baskın yapmak [Verb], işgal etmek [Verb], çapmak [Verb], baskın yapmak, basmak, saldırmak, üzerine atılmak, {bir ülkeyi}
istila etmek, baskın yapmak, basmak, saldırmak,
überfliegen uçarak geçmek [Verb], göz gezdirmek [Verb], üzerinden uçmak, {kitap} göz gezdirmek, üzerinden uçmak, {kitap} göz gezdirmek,
überfluten üstünden akmak [Verb], taşmak [Verb], sularla kaplanmak [Verb], su basmak [Verb], su basmak,
überfordern fazla yüklenmek [Verb], fazla yüklenmek, kapasitesini aşan yük yüklemek, {birinden} yapabileceğinden fazlasını istemek,
sich überfressen
überfrieren
überführen nakletmek [Verb], sevketmek [Verb], başka yere nakletmek, suçunu kanıtlamak, suçunu kanıtlamak, taşımak, nakletmek,
übergeben eline vermek [Verb], hizmete açmak [Verb], kusmak [Verb], eline vermek, tevdi etmek, teslim etmek dem Verkehr übergeben trafiğe açmak sich
übergeben kusmak, eline vermek, teslim etmek, de. kusmak,
sich übergeben kusmak [Verb],
übergehen geçmek [Verb], din değişmek [Verb], çürümeğe başlamak [Verb], dikkate almak [Verb], ihmal etmek [Verb], geçmek, din değiştirmek, parti
değiştirmek, el değiştirmek in Fäulnis übergehen çürümeye başlamak, elden {gözden} geçirmek, atlamak, unutmak, geçmek, dönüşmek,
übergiessen
übergolden
211
überhandnehmen gittikçe artmak, fazlalaşmak, gittikçe artmak,
sich überhängen
überholen yelkenleri çevirmek [Verb], birini geçmek [Verb], geride bırakmak [Verb], sollamak [Verb], düzmek [Verb], geçmek, sollamak, elden geçirmek,
rektifiye etmek, geride bırakmak, geçmek, elden geçirmek, rektifiye etmek,
überhören işitmemek [Verb], duymamak [Verb], işitmemek, duymamak, işitmezlikten gelmek, duymazlıktan gelmek, işitmemek, işitmezlikten gelmek,
überklettern
sich überkreuzen
überladen fazla yüklemek [Verb], çok koymak [Verb], fazla yüklemek, fazla doldurmak sich den Magen überladen midesini tıka basa doldurmak, süslü püslü,
cicili bicili,
überlagern üstünde durmak [Verb], örtmek [Verb],
überlassen birine devretmek [Verb], bırakmak [Verb], devretmek, temlik etmek, {birinin kararına/keyfine} bırakmak jdn sich selbst überlassen kendi haline
bırakmak, bırakmak, terk etmek,
212
sich überlassen
überlasten fazla yüklenmek [Verb], fazla yüklenmek, fazla çalıştırmak, fazla yüklemek, çok yormak,
überlaufen taşmak [Verb], düşman tarafına geçmek [Verb], taşmak, düşman tarafına geçmek, taşmak,
überleben artamak [Verb], sağ kalmak [Verb], felaketten kurtulmak [Verb], köhneleşmek [Verb], eskimek [Verb], {sağ} kurtulmak, daha uzun yaşamak, {sağ}
kurtulmak, daha uzun yaşamak,
überlegen üstün [Adjektiv], daha iyi [Adjektiv], üstüne koymak [Verb], dayak atmak [Verb], düşünüp taşınmak [Verb], düşünmek, düşünüp taşınmak, üstün,
düşünmek, daha üstün, daha kuwetli,
sich überlegen
überliefern vermek [Verb], teslim etmek [Verb], aktarmak [Verb], teslim etmek, tevdi etmek, {gelecek kuşaklara} bırakmak, vermek, iletmek, teslim etmek,
übermitteln göndermek [Verb], yollamak [Verb], göndermek, yollamak, iletmek, yollamak, ulaştırmak, iletmek, götürmek, bildirmek,
übernachten gecelemek [Verb], konaklamak [Verb], geceyi geçirmek, gecelemek, gecelemek, geceyi geçirmek,
übernehmen üzerine almak [Verb], teslim almak [Verb], kabul etmek [Verb], üzerine almak, kabul etmek, aktarmak, iktibas etmek sich übernehmen kendine fazla
yüklenmek, üzerine almak, kabul etmek,
sich übernehmen
überordnen
überprüfen kontrol etmek [Verb], denetlemek [Verb], yoklamak [Verb], soruşturmak [Verb], gözden geçirmek, yoklamak, denetlemek, kontrol etmek, muayene
etmek, yoklamak, kontrol etmek, denetlemek,
überquellen dolup taşmak [Verb],
213
überqueren geçmek [Verb], {ırmak/yol} karşı tarafına geçmek, geçmek,
überragen taşmak [Verb], daha yüksek olmak [Verb], daha yüksek olmak, daha üstün olmak, daha yüksek olmak, daha üstün olmak,
überraschen sürpriz yapmak [Verb], hayrete düşürmek [Verb], gafil avlamak [Verb], hayrete düşürmek, gafil avlamak, suçüstü yakalamak, sürpriz yapmak,
şaşırtmak,
überreden kandırmak [Verb], aklını çekmek [Verb], kandırmak, ikna etmek, aklını çelmek sich überreden lassen kanmak, aldanmak, kandırmak, inandırmak, ikna
etmek,
überreichen takdim etmek [Verb], vermek, sunmak, takdim etmek, sunmak, vermek, uzatmak,
überreizen
überrumpeln gafil avlamak [Verb], tuzağa düşürmek [Verb], gafil avlamak, gafil avlamak,
überschätzen büyüksemek [Verb], çok görmek [Verb], fazla değer biçmek, gözünde büyütmek, fazla değer biçmek, gözünde büyütmek,
überschlagen ılık [Adjektiv], üstüne örtmek [Verb], sesi çatallanmak [Verb], okumadan geçmek [Verb], kapaklanmak [Verb], tahmini hesaplamak, okumayıp
geçmek, atlamak sich überschlagen takla atmak, perende atmak, {sesi} çatallaşmak, ayak ayak üstüne atmak, {kıvılcım} sıçramak, ılık, tahmini
hesaplamak, okumayıp geçmek, de. takla atmak, ılık,
sich überschneiden
überschreiben başlık koymak [Verb], devretmek [Verb], başlık atmak, temlik etmek, devretmek, başlık koymak, huk. devretmek,
überschreiten geçmek [Verb], aşmak [Verb], geçmek, aşmak, tecavüz etmek, aşmak, geçmek,
überschütten sevgiye boğmak [Verb], üstünden aşağı dökmek, bol bol vermek, yağmuruna tutmak, boğmak,
überschwemmen su basmak [Verb], sel basmak [Verb], su basmak, sel basmak, su basmak,
214
übersehen usanç duymak [Verb], görmemek [Verb], bir bakışta görmek, gözden kaçırmak, atlamak, görmemek, göz yummak, gözden kaçırmak, görmemezlikten
gelmek, göz yummak,
übersenden yollamak [Verb], göndermek [Verb], yollamak, göndermek, yollamak, göndermek,
übersetzen çevirmek [Verb], tercüme etmek [Verb], nakletmek [Verb], karşı kıyıya geçirmek, çevirmek, tercüme etmek, çevirmek, tercüme etmek,
übersiedeln göç etmek [Verb], {bir yere} yerleşmek, göçmek, taşınmak, {bir yere gidip} yerleşmek,
überspannen fazla germek [Verb], haddini aşmak [Verb], fazla germek, üzerini örtmek,
überspielen geçirmek [Verb], ekarte etmek, aşmak, atlatmak, birine üstün gelmek, maharetle gizlemek, birşeyi sezdirmemek,
übersprechen
überspringen etrafa sıçramak [Verb], üstünden atlamak [Verb], konuyu değiştirmek [Verb], atlamak, geçmek, atlamak,
übersprudeln kaynarken taşmak [Verb], sevinç saçmak [Verb], kaynarken taşmak vor Witz übersprudeln nükteler saçmak,
überspülen
überstehen çıkıntı oluşturmak [Verb], dayanmak [Verb], atlatmak [Verb], {hastalık vb.} atlatmak, geçirmek, kurtulmak, çıkıntı oluşturmak, {tehlike, vb.} atlatmak,
hayatta kalmak,
übersteigen tırmanmak [Verb], aşmak [Verb], tırmanmak, aşmak, aşmak, tırmanmak,
überstellen
überstrapazieren çok zorlamak [Verb], zahmet vermek [Verb], çok yormak [Verb],
sich überstreifen
215
überstürzen çok acele yapmak [Verb], çok telaşlanmak [Verb], aceleye getirmek sich überstürzen acele etmek, birbirini izlemek, aceleye getirmek, de. {arka
arkaya} birbirini izlemek,
übertönen sesiyle bastırmak [Verb], sesiyle bastırmak, sesiyle bastırmak,
übertragen geçirmek [Verb], çevirmek [Verb], yayınlamak [Verb], başkasına geçmek [Verb], geçirmek, aktarmak, nakletmek, yayınlamak, çevirmek, tercüme
etmek, devretmek, temlik etmek, bulaştırmak, sirayet ettirmek sich übertragen yayılmak, geçmek, devretmek, yayınlamak, geçirmek, bulaştırmak,
übertreffen daha üstün olmak [Verb], geçmek, aşmak, geçmek, aşmak,
übertreiben abartmak [Verb], ölçü tanımamak [Verb], abartmak, büyütmek, mübalağa etmek, abartmak, büyütmek,
übertreten taşmak [Verb], tarafa geçmek [Verb], ayağını incitmek [Verb], çizgiyi geçmek, başka partiye geçmek, başka dine geçmek, din değiştirmek, {nehir}
taşmak, kanunu ihlal etmek, ayağını incitmek, karşıya geçmek, uymamak, çiğnemek,
übertrumpfen üstün gelmek [Verb], üstün gelmek, gölgede bırakmak, daha yüksek koz oynamak,
überwachen kontrol etmek [Verb], gözetmek [Verb], denetlemek, murakabe etmek, gözetim altında tutmak, beklemek, gözetmek, denetim altında bulundurmak,
göıetim altında tutmak,
überwältigen yenmek [Verb], yenmek, uyku bastırmak, yenmek, bastırmak,
überweisen göndermek [Verb], havale etmek, havale etmek {para vs.}, naktetmek,
überwiegen üstün olmak [Verb], galip gelmek [Verb], üstün olmak, ağır basmak, üstün olmak,
überwinden üstün gelmek [Verb], engelleri aşmak [Verb], yenmek, üstün gelmek, {engel} aşmak, geçmek sich überwinden nefsini yenmek, kendine hâkim olmak,
yenmek, üstün gelmek, aşmak, de. nefsini yenmek,
sich überwinden
überwölben
überzeugen inandırmak [Verb], ikna etmek [Verb], inandırmak, kandırmak, inandırmak, kandırmak,
216
überziehen üzerine geçirmek [Verb], dayak atmak [Verb], giymek, üstüne geçirmek, örtmek, {yatağa} çarşaf sermek, {bankadaki hesabından} fazla para çekmek,
örtmek, kaplamak, {bankadaki hesabından} fazla para çekmek,
übrigbehalten artakalmış olmak [Verb],
übrigbleigen
umbauen değişiklik yapmak [Verb], çevirmek [Verb], binada tadilat yapmak, sahneyi değiştirmek, binada değişiklik yapmak, sahneyi değiştirmek,
umbenennen isim değiştirmek [Verb], ismini değiştirmek, başka isim vermek, yeniden adlandırmak,
umbesetzen
umbestellen
umbiegen bükmek [Verb], eğmek [Verb], bükmek, eğmek, kıvırmak, bükmek, eğmek,
umbinden etrafına bağlamak [Verb], etrafını sarmalamak [Verb], {kravat vb.} bağlamak, takmak, etrafına bağlamak, {kravat, önlük} bağlamak,
umblättern sayfayı çevirmek [Verb], sayfasını çevirmek sich umblicken etrafına bakınmak, dönüp arkasına bakmak, sayfayı çevirmek,
217
umbuchen tarihini ertelemek [Verb], {rezervasyon vb.nin} vaktini değiştirmek,
umdeuten
umdrehen çevirmek [Verb], dönmek [Verb], döndürmek, çevirmek, kolunu bükmek sich umdrehen {arkasını} dönmek, döndürmek, çevirmek de. dönmek,
arkasına bakmak,
sich umdrehen dönmek [Verb],
umerziehen
umfahren arabayla devirmek [Verb], çiğnemek [Verb], etrafına dolaşmak [Verb], taşıtla çiğnemek, taşıtla devirmek, {taşıtla} etrafında dolaşmak, etrafında tur
atmak, {taşıt ile} devirmek, çiğnemek, ezmek, ,
umfallen yere düşmek [Verb], fikrini değiştirmek [Verb], yere düşmek, yere yuvarlanmak, yere düşmek,
umfassen çevrelemek [Verb], kucaklamak [Verb], elle tutmak [Verb], elle tutmak, sarılmak, kucaklamak, içermek, kapsamak, ihtiva etmek, kuşatmak, kuşatmak,
kapsamak, kapsamı içine almak,
umfliegen yere düşmek [Verb], etrafına uçmak [Verb],
umfliessen
umgeben kuşatmak [Verb], etrafını çevirmek [Verb], kuşatmak, çevirmek, sarmak, kuşatmak, çevirmek,
218
umgehen dolaşmak [Verb], görünmek [Verb], çevirmek [Verb], dolaşmak, kullanmak, arkadaşlık etmek, düşüp kalkmak, niyetinde olmak mit Geld sparsam
umgehen parasına dikkat etmek mit jdm grob umgehen birine kaba davranmak, {dedikodu} dolaşmak, kullanmak, arkadaşlık etmek, düşüp kalkmak,
çevresinde dolaşmak, çekinmek sakınmak,
umgestalten şeklini değiştirmek [Verb], biçimini değiştirmek,
umgiessen
umgraben bel bellemek [Verb], deşelemek [Verb], toprağı bellemek, kirizma etmek,
sich umhängen
umhinkönnen
sich umhören
umjubeln
umkämpfen
umkehren dönmek [Verb], çevirmek [Verb], dönmek, döndürmek, tersyüz etmek, altını üstüne getirmek, geri dönmek, döndürmek, ters çevirmek,
umkippen yere düşmek [Verb], devirmek [Verb], devirmek, devrilmek, yere düşmek, bayılmak, fikrini değiştirmek, devïrmek, devrilmek, yere düşmek, içkiyi
devirmek, mideye indirmek,
umklammern sıkıca tutmak [Verb],
219
umkleiden elbiseleri değiştirmek [Verb], kaplamak [Verb], kıyafet değiştirmek [Verb], de. üstünü değişmek, giysilerini dejiştìrmek,
umkommen ölmek [Verb], candan olmak [Verb], ölmek, telef olmak, {yiyecek} bozulmak, ölmek,
umkränzen
umlegen durumunu değiştirmek [Verb], giymek [Verb], devirmek [Verb], giymek, takmak, yerini değiştirmek, masrafı paylaştırmak, devirmek, yıkmak,
öldürmek, giymek, yerini değiştirmek, ilgìliler arasında bölüşmek, devirmek, öldürmek, ağaç kesmek, devirmek, alabanda iskele etmek, öldürmek,
umleiten başka yola vermek [Verb], başka yöne çevirmek, başka yöne çevirmek, başka yöne çevirmek,
umlernen meslek değiştirmek [Verb], fikirlerini değiştirmek [Verb], yeni yöntem öğrenmek, fikirlerini değiştirmek, yeni bir şey öğrenmek,
ummauern
sich ummelden
ummünzen
umpflanzen ağaçlara çevirmek [Verb], bir yerden çıkarıp başka yere dikme,
umpflügen nadas etmek [Verb], pullukla toprağı aktarmak, altını üstüne getirmek,
220
umquartieren
umrechnen tahvil etmek [Verb], {parayı} başka paraya çevirmek, tahvil etmek, dönüştürmek, değiştirmek, çevirmek, dönüştürmek,
umreissen
umringen çevrilme [Nomen], etrafını almak [Verb], kuşatmak, etrafını almak, ortaya almak, çevresini sarmak, kuşatmak, ortasına almak, sarmak, kuşatmak,
umrunden
umrüsten
umschalten cereyanı çevirmek [Verb], vitesi değiştirmek [Verb], cereyanı çevirmek, vites değiştirmek, elek. cereyanı, çevirmek, değiştirmek, cereyanı çevirmek,
umschichten
umschlagen yere düşürmek [Verb], kıvırmak [Verb], döndürmek [Verb], aktarmak [Verb], değişmek, devrilmek, alabora olmak, devirmek, yıkmak, {elbise kolu}
kıvırmak, sıvamak, {sayfa} çevirmek, {eşya} aktarmak, birdenbíre değişmek, devirmek, yıkmak, {sayfa} çevirmek,
umschliessen
umschreiben yeniden yazmak [Verb], açımlamak [Verb], sınırları belirlemek [Verb], {düzelterek} yeniden yazmak, devretmek, temlik etmek, yeniden yazmak,
devretmek, temlik etmek, açımlamak, başka sözcüklerle açıklamak,
umschulden borcu tahvil etmek [Verb],
221
umschulen okul değiştirmek [Verb], başka bir meslek için eğitmek, başka bir okula göndermek,
umsetzen değiştirmek [Verb], satmak [Verb], denşirmek [Verb], başka bir yere koymak, satmak in die Tat umsetzen gerçekleştirmek,
sich umsetzen
umsinken
umspringen saygısızca davranmak [Verb], etrafında sıçramak [Verb], {rüzgâr} dönmek mit jdm umspringen birine kötü davranmak,
umsteigen aktarma yapmak [Verb], aktarma yapmak, {otobüste vs.} aktarma yapmak, aktarma yapmak,
umstellen yerini değiştirmek [Verb], kuşatmak [Verb], yerini değiştirmek, yeniden düzenlemek, başka işler için ayarlamak sich umstellen alışmak, ayak
uydurmak, etrafını sarmak, yerini dejiştirmek, yeniden düzenlemek, de. alışmak. {auf, -e}, yerini değiştirmek, yeniden düzenlemek,
222
umstimmen akort etmek [Verb], düşüncelerini değiştirmek [Verb], sesini değiştirmek, fikrini değiştirmek, caydırmak, caydırmak, fikrini değiştirmek,
umstürzen devirmek [Verb], kökten değiştirmek [Verb], devirmek, yıkmak, devrilmek, yıkılmak, devirmek, devrilmek,
umtauschen değiştirmek [Verb], değiş tokuş etmek, mübadele etmek, değiştirmek, değiştirmek,
umverteilen
umwandeln değiştirmek [Verb], çevirmek [Verb], denşirmek [Verb], değiştirmek, dönüştürmek, değiştirmek, dönüştürmek, dönüştürmek, değiştirmek,
umwechseln para bozdurmak [Verb], {para} bozmak, başka paraya çevirmek, {para} bozmak, değiştirmek,
umwerfen devirmek [Verb], omuz: omuzuna almak [Verb], bozmak, altüst etmek, {manto} omuzuna almak, devirmek, yıkmak, devirmek, düşürmek,
umwidmen
223
umziehen taşınmak [Verb], kıyafet değiştirmek [Verb], taşınmak sich umziehen üstünü değiştirmek, taşınmak, de. üstünü değişmek, giysilerini değiştirmek,
taşınmak,
sich umziehen kıyafet değiştirmek [Verb],
umzingeln etrafını almak [Verb], kuşatmak [Verb], etrafını sarmak, çember içine almak, sarmak, kuşatmak,
unterbezahlen
unterbieten kırmak [Verb], daha ucuza satmak, fiyat kırmak, {rekor} kırmak, daha aşağı fiyat teklif etmek,
unterbinden engel olmak [Verb], önlemek [Verb], durdurmak, önlemek, meydan vermemek, durdurmak, önlemek,
unterbrechnen
unterbringen yerleştirmek [Verb], yerleştirmek, koymak, sığdırmak, misafir etmek, yerleştirmek, barındırmak, sığdırmak,
unterdrücken bastırmak [Verb], gizlemek [Verb], bastırmak, gizlemek, baskı yapmak, ezmek, zulmetmek, bastırmak, ezmek, baskı yapmak,
untereinanderliegen
unterfordern
unterführen
unterfüttern
untergehen batmak [Verb], yok olmak [Verb], batmak, çökmek, mahvolmak, batmak, çökmek,
224
untergraben kazarak gömmek [Verb], sarsmak [Verb], zarar vermek [Verb],
unterhalten bakımı sağlamak [Verb], işletmek [Verb], sürdürmek [Verb], bakmak, geçimini sağlamak, eğlendirmek, güldürmek, sürdürmek, işletmek, yönetmek
sich unterhalten konuşmak, sohbet etmek, eğlenmek, bakmak, geçimini sağlamak, eğlendirmek, de. konuşmak, sohbet etmek,
sich unterhalten
unterkommen barınak [Nomen], sığınak [Nomen], barınmak [Verb], barınmak, kalacak yer bulmak, iş bulmak, kapılanmak, barınmak, yatacak yer bulmak,
unterlassen sürüncemede bırakmak [Adjektiv], ihmal etmek [Verb], yapmamak, savsaklamak, ihmal etmek, kaçınmak, yapmamak, savsaklamak, unutmak,
unterlaufen yapılmak [Verb], alttan saldırmak [Verb], olmak, vuku bulmak mit Blut unterlaufen kan oturmuş,
unterlegen yenik [Adjektiv], sayıca az [Adjektiv], altına koymak [Verb], altına koymak, beslemek, kuvvetçe aşağı, yenik, mağlup, altına koymak,
unterliegen yenilmek [Verb], altında bulunmak [Verb], yenilmek, mağlup olmak, tabi olmak, bağlı olmak, yenilmek, bağlı {yükümlü} olmak,
unternehmen planlı hareket [Nomen], kuruluş [Nomen], firma [Nomen], el atmak [Verb], denemek [Verb], girişmek, el atmak, teşebbüs etmek, girişim, teşebbüs,
kuruluş, müessese, firma, girişmek, el atmak, girişim, kuruluş,
unterordnen tabi kılmak [Verb],
unterpflügen
unterqueren
225
unterrichten ders vermek [Verb], duydurmak [Verb], öğretmek, ders vermek, haberdar etmek sich unterrichten bilgi edinmek, ders vermek, öğretmek, yanlış bilgi
vermek,
unterrühren
unterschätzen küçümsemek [Verb], gereğinden az değer vermek, küçümsemek, küçük görmek, küçümsemek, küçük görmek, olduğundan daha az değer vermek,
unterscheiden görmek [Verb], seçmek [Verb], ayırmak [Verb], fark etmek [Verb], ayırmak, ayırt etmek, seçmek, fark etmek sich unterscheiden farklı olmak,
ayrılmak, ayırmak, ayırt etmek, seçmek, de. farklı olmak, ayrılmak,
sich unterscheiden
unterschlagen bağdaş kurmak [Verb], para yemek [Verb], zimmetine geçirmek, para yemek einen Brief unterschlagen bir mektubu sahibine vermemek, zimmetine
geçirmek,
unterschlüpfen sığınmak [Verb], iltica etmek [Verb],
unterschreiten
unterstehen sığınmak [Verb], altında olmak [Verb], yapmağa kalkışmak [Verb], emrinde bulunmak sich unterstehen kalkışmak, girişmek, {bir yere} sığınmak,
emrinde bulunmak, de. kalkışmak, girişmek,
sich unterstehen yapmağa kalkışmak [Verb],
unterstellen altına koymak [Verb], emrine verme [Verb], kabul etmek [Verb], emrine vermek, maiyetine vermek, {haksız yere} atfetmek, üstüne atmak sich
unterstellen emrine girmek, garaja çekmek, emin bir yere koymak sich unterstellen sığınmak, {birinin} emrine vermek, suçlamak, üstüne atmak,
varsaymak, garaja çekmek, park etmek,
untersteuern
unterstreichen altını çizmek [Verb], üzerinde durmak [Verb], vurgulamak [Verb], altını çizmek, vurgulamak, altını çizmek, vurgulamak,
untersuchen incelemek [Verb], araştırmak [Verb], soruşturmak [Verb], muayene etmek, {polis} araştırmak, soruşturmak, tahkikat yapmak, hek. muayene etmek,
incelemek, araştırmak,
226
untertauchen dalış [Nomen], dalma [Nomen], suya dalmak [Verb], ortadan kaybolmak [Verb], dalmak, ortadan kaybolmak, dalmak, ortadan kaybolmak,
unterteilen parçalara ayırmak [Verb], bölümlemek [Verb], sınıflandırmak [Verb], bölmek, sınıflandırmak, gruplara ayırmak, bölümlere ayırmak,
untertunneln
untervermieten
unterversichern
unterwerfen bağımlı kılmak [Verb], boyun eğmek [Verb], boyunduruk altına almak, tabi kılmak, yenmek, mağlup etmek sich unterwerfen boyunduruk altına
girmek, boyun eğmek, boyunduruk altına almak, tabi kılmak, de. boyun eğmek,
sich unterwerfen boyun eğmek [Verb],
unterziehen altına çekmek [Verb], istinat etmek [Verb], tabi tutmak sich einer Operation unterziehen ameliyat olmak sich unterziehen geçirmek, uğramak,
katlanmak, de. üzerine almak, katlanmak,
sich unterziehen
urteilen karar vermek [Verb], yargılamak, hüküm vermek, yargılamak, hüküm vermek,
variieren farklılık göstermek [Verb], değiştirmek [Verb], değiştirmek, değişmek, değişiklik arz etmek, değiştirmek,
vegetieren
verarbreden
227
verabreichen vermek [Verb],
verabscheuen tiksinmek [Verb], iğrenmek [Verb], tiksinmek, iğrenmek, nefret etmek, tiksinmek,
verabschieden uğurlamak [Verb], veda etmek, yol vermek, işinden çıkarmak, {yasa tasarısı} çıkarmak, emekliye ayırmak sich verabschieden vedalaşmak, vedalaşmak,
veda etmek,
sich verabschieden
verabsolutieren
vaerachten
veralten geçerliliğini yitirmek [Verb], modası geçmek, kullanımdan kalkmak, eskimek, eskimek,
verändern değişmek [Verb], başkalaşmak [Verb], dönüşmek [Verb], değiştirmek, başkalaştırmak sich verändern değişmek, başkalaşmak, değiştirmek, de.
değişmek,
verängstigen korkutmak [Verb],
veranlassen yönlendirmek [Verb], sebep olmak [Verb], neden olmak, yol açmak Maßnahmen veranlassen önlem almak, tedbir almak, neden olmak, yol açmak,
veranschlagen tahmin etmek [Verb], değer biçmek, paha biçmek, keşif yapmak,
verantworten sorumluluk almak [Verb], kendini savunmak [Verb], sorumluluğunu üstlenmek sich verantworten hesap vermek, hesabını vermek, kendini savunmak,
sorumluluğunu üstlenmek, de. kendini haklı göstermek,
sich verantworten
verärgern kızdırmak [Verb], canını sıkmak [Verb], kızdırmak, darıltmak, canını sıkmak, . kızdırmak, gücendirmek,
228
verarmen yoksullaşmak [Verb],
sich verästeln
verätzen
sich verausgeben
verbannen sürmek [Verb], uzaklaştırmak [Verb], sürgüne göndermek, sürmek, sürgüne göndermek,
verbeissen
sich verbeissen
verbergen gizlemek [Verb], saklamak [Verb], gizlemek, saklamak sich verbergen gizlenmek, saklanmak, gizlemek, saklamak,
verbessern düzeltmek [Verb], iyileştirmek [Verb], düzeltmek, iyileştirmek, geliştirmek, ıslah etmek, rötuş yapmak sich verbessern iyileşmek, düzelmek, hatasını
düzeltmek, düzeltmek,
sich verbeugen
verbinden bağlamak [Verb], çitmek [Verb], nikahlanmak [Verb], bağlamak, birleştirmek, pansuman yapmak jdm die Augen verbinden gözlerini bağlamak sich
verbinden birleşmek, evlenmek, nikâhlanmak, birleştirmek, bağlamak, de. birleşmek,
sich verbitten
verbittern acı çekmek [Verb], hayata küstürmek [Verb], hayata küstürmek, hayata küsmek,
229
verblassen rengi atmak [Verb], donuklaşmak [Verb], solmak, rengi atmak, sararmak, solmak, rengi atmak,
verbleiben kalmak [Verb], kalmak ich verbleibe Ihr sehr ergebener {mektup sonunda} derin saygılarımla, kalmak,
verbleien
verblühen çiçeğini dökmek [Verb], tazeliğini kaybetmek [Verb], çiçeğini dökmek, solmak, geçkinleşmek, kartlaşmak, solmak,
verbreiten yaymak [Verb], yaymak, saçmak sich über etw verbreiten uzun uzadıya söz etmek sich verbreiten yayılmak, yaymak, de. yayılmak,
sich verbreiten
verbriefen
sich verbrüdern
verbürgen teminat vermek [Verb], teminat vermek, garanti etmek sich verbürgen für kefil olmakeine Strafe verbüßen cezasını çekmek, :sich - für -e kefil olmak,
230
sich verbürgen
verdammen mahkum etmek [Verb], lanetlemek [Verb], lanetlemek, ilenmek, beddua etmek, mahkûm etmek, hüküm giydirmek, mahküm etmek, lanetlemek,
verdämmern
verdecken örtmek [Verb], örtmek, gizlemek, saklamak, örtmek, gizlemek, saklamak, örtmek, gizlemek,
verberden
verdichten sıkıştırmak [Verb], çoğalmak [Verb], yoğunlaşmak [Verb], yoğunlaştırmak sich verdichten yoğunlaşmak, sıklaştırmak, yoğunlaştırmak, yoğunlaştırmak,
sich verdicken
verdienen kazanmak [Verb], layık olmak [Verb], kazanmak, hak etmek gut verdienen para kesmek, kazanmak, hak etmek, lâyık olmak, çanak tutmak,
verdoppeln ikilemek [Verb], iki katına çıkarmak sich verdoppeln iki katına çıkmak, iki katına çıkarmak, iki katına çıkarmak,
verdrängen uzaklaştırma [Verb], su taşımak [Verb], ayağını kaydırıp yerine geçmek, bastırmak, {gemi} deplasman yapmak, su taşırmak, kovmak, atmak,
verdrehen yanlış çevirmek [Verb], çılgına döndürmek [Verb], {kolunu} burkmak, {gözlerini} döndürmek, ters anlam vermek, yanlış yorumlamak jdm den Kopf
verdrehen başını döndürmek, aklını başından almak, burkmak,
231
verdreifachen üç katına çıkarmak, üç katına çıkarmak, üç katına çıkarmak,
verdriessen
verdunkeln karartmak [Verb], gizlemek [Verb], karartmak, örtbas etmek sich verdunkeln kararmak, karartmak, karartmak,
verdünnen inceltmek [Verb], sulandırmak [Verb], cıvıklamak [Verb], seyreltmek, sulandırmak, inceltmek, kim. seyreltmek, sulandırmak, seyreltme, inceltme,
sulandırma,
verdunsten buharlaşmak [Verb], buharlaşmak, buharlaştırmak, buharlaşmak, buharlaşmak,
verehren saygı göstermek [Verb], perestiş etmek [Verb], saygı göstermek, hürmet etmek, tapmak, takdim etmek, hediye etmek, saygı göstermek, tapmak,
vereidigen ant içirmek [Verb], ant içirmek, yemin ettirmek, yemin ettirmek,
vereinbaren anlaşmak [Verb], kararlaştırmak [Verb], kararlaştırmak, konusunda anlaşmak, kararlaştırmak, anlaşmak,
vereinigen cemi [Nomen], birleştirmek [Verb], cemetmek [Verb], birleştirmek, uzlaştırmak, terkip etmek sich vereinigen birleşmek, uzlaşmak, birleştirmek, de.
birleşmek, birleşmek,
sich vereinigen birleşmek,
vereiteln boşa çıkarmak [Verb], boşa çıkarmak, sonuçsuz kılmak, önlemek, engel olmak,
232
verenden telef olmak [Verb], gebermek [Verb], gebermek,
vererben miras bakmak [Verb], kalıtımla geçmek [Verb], miras olarak bırakmak, geçirmek, bulaştırmak sich vererben kalıtsal olmak, {miras olarak} bırakmak,
sich vererben
verewigen sonsuzlaştırmak [Verb], ölümsüzleştirmek, edebileştirmek sich verewigen ismini bir yere kaydetmek, sonsuzlaştırmak,
verfahren davranış [Nomen], yöntem [Nomen], davranmak [Verb], yolu şaşırmak [Verb], harcamak [Verb], davranmak, muamele etmek sich verfahren yolunu
şaşırmak, çıkmaza sapmış, süreç, işlem, usul, yol, yordam, dava, davranmak, hareket etmek, de. yolunu şaşırmak, yöntem [-], yordam [-], işlem [-],
yöntem, metot, işlem,
sich verfahren
verfallen çökmek [Adjektiv], yürürlükten kalmak [Adjektiv], yıkılmak, çökmek, gerilemek, bozulmak, sukut etmek, düşmek, vadesi gelmek, geçerliliğini yitirmek
einem Laster verfallen sein kötü bir şeye tiryakiliği olmak, yozlaşmak, süresi dolmak, çökmek, süresi dolmak,
verfälschen sahtesini yapmak [Verb], bozmak [Verb], sahtesini yapmak,
verfehlen ulaşamamak [Verb], kaçırmak, ıskalamak, yolunu şaşırmak, kaçırmak, isabet ettirememek,
verfeinern iyileştirmek [Verb], inceltmek, kibarlaştırmak sich verfeinern incelmek, kibarlaşmak, inceltmek, düzeltmek,
233
sich verfestigen
verfliegen uçup gitmek [Verb], rotayı şaşırmak [Verb], uçmak, geçip gitmek,
verfliessen
verfluchen lanet etmek [Verb], çok kızmak [Verb], ilenmek, lanet okumak, beddua etmek sich verflüchtigen buharlaşmak, uçmak, lânet etmek, belâ okumak,
verfolgen izlemek [Verb], sıkıştırmak [Verb], kovuşturmak [Verb], izlemek, takip etmek, kovuşturmak, zulmetmek, izlemek, peşine düşmek, sürdürmek,
verfügen belirlemek [Verb], kararlaştırmak [Verb], sahip olmak [Verb], emretmek, buyurmak, elinde bulundurmak, sahip olmak, sahip olmak, elinde var olmak,
emretmek,
verführen ayartmak [Verb], yapmaya özendirmek [Verb], özendirmek, teşvik etmek, ayartmak, baştan çıkarmak, baştan çıkarmak, ayartmak,
234
vergären mayalanmak,
vergasen gazlaştırmak [Verb], gazla zehirlemek [Verb], gazlaştırmak, gazla zehirlemek, gazla öldürmek, gazlaştırmak,
vergeben vermek [Verb], armağan etmek [Verb], kullanmadan bırakmak [Verb], affetmek [Verb], affetmek, vermek, hediye etmek, vermek, elden çıkarmak,
affetmek,
sich vergegenwärtigen
vergehen yok olma [Nomen], suç [Nomen], cünha [Nomen], geçmek [Verb], yok olmak [Verb], suç işlemek [Verb], geçmek, geçip gitmek, yok olmak, gitmek,
kaybolmak sich an jdm vergehen ırzına geçmek sich vergehen suç işlemek, suç, kabahat, geçip gitmek, suç [-],
sich vergehen suç işlemek [Verb],
vergelten karşılık vermek [Verb], misillemede bulunmak, karşılık vermek, karşılıkta bulunmak, misilleme yapmak,
vergessen unutma [Nomen], unutmak [Verb], kendini kaybetmek [Verb], unutmak, unutmak,
vergeuden savurganlık yapmak [Verb], {para} harcamak, savurmak, har vurup harman savurmak, harcamak, harvurup harman savurmak, boş yere harcamak,
vergewaltigen ırza geçmek [Verb], ırzına geçmek, tecavüz etmek, zor kullanmak, şiddete başvurmak, ırzına geçmek, zorla tecavüz etmek,
sich vergewissern
verglasen camlama [Nomen], cam geçirmek [Verb], camlamak [Verb], cam takmak,
vergnügen sevinç [Nomen], memnuniyet [Nomen], eğlenti [Nomen], eğlendirmek [Verb], eğlendirmek sich vergnügen eğlenmek, sevinç, zevk, memnuniyet,
eğlence, cümbüş, iyi eğlenceler!, de. eğlenmek, eğlence [-], zevk [-], sevinç [-], memnuniyet [-],
235
sich vergnügen
vergöttlichen
vergraben toprağa gömmek [Verb], saklamak [Verb], toprağa gömmek sich an jdm vergreifen {birine} el kaldırmak sich an etw vergreifen el sürmek, çalmak sich
im Ton vergreifen yanlış konuşmak, yanlış şey söylemek, gömmek, gömmek,
vergrämen gücendirmek [Verb], üzmek [Verb],
sich vergreifen
vergüten ödemek [Verb], {zararını} karşılamak, tazmin etmek, {çeliğe} su vermek, ödemek,
verhallen kaybolmak [Verb], sönmek [Verb], yavaş yavaş azalmak, giderek kaybolmak,
verhandeln görüşmek [Verb], görüşmek, tartışmak, {davaya} bakmak, görüşmek, pazarlık etmek,
verhärten katılaştırmak [Verb], çetinleşmek [Verb], sertleştirmek, katılaştırmak sich verhärten sertleşmek, katılaşmak, de. katılaşmak, sertleşmek,
236
verheilen iyileşmek [Verb], {yara} iyileşmek, kapanmak, {yara} iyileşmek, kapanmak,
verheimlichen gizlemek [Verb], belli etmek [Verb], gizlemek, saklamak, belli etmemek, gizlemek, saklamak,
sich verheiraten
verheizen
verhindern engel olmak [Verb], önlemek [Verb], önlemek, engel olmak, mâni olmak, engellemek, önlemek, önüne geçmek,
verhöhnen alay etmek [Verb], alay etmek, dalga geçmek, matrağa almak, alay etmek,
verhören sorguya çekmek [Verb], yanlış anlamak [Verb], sorguya çekmek sich verhören yanlış işitmek, yanlış anlamak, sorguya çekmek, de. yanlış işitmek,
sich verhören
verhüten önünü almak [Verb], engel olmak, önünü almak, önlemek, engel olmak, önlemek, engel olmak,
verjazzen
237
verjüngen gençleştirmek [Verb], gençleştirmek sich verjüngen gençleşmek, {giderek} incelmek, gençleştirmek,
verkalken yaşlanmak [Verb], kireçleşmek [Verb], kireçleşmek, bunamak sich verkalkulieren yanlış hesaplamak,
sich verkalkulieren
verkehren tersine çevirmek [Verb], işlemek [Verb], {taşıt} işlemek, gidip gelmek, {birine} sık sık uğramak, tersine çevirmek, ile arkadaşlık etmek, görüşmek,
{taşıt} işlemek,
verkeilen kama çakmak [Verb], elden çıkarmak [Verb],
verkennen yanlış değerlendirmek [Verb], yanlış anlamak, yanlış yorumlamak, değerini anlamamak, yanlış anlamak, değerini anlamamak,
sich verketten
verklausulieren
verkleiden örtmek [Verb], tanınmamak [Verb], donanmak [Verb], başka bir kılığa sokmak, tahta kaplamak sich verkleiden kılık değiştirmek, tebdili kıyafet etmek,
sich verklemmen
verklingen yavaş yavaş kaybolmak [Verb], {ses} yavaş yavaş kaybolmak sich etw verkneifen bastırmak, zapt etmek, belli etmemek sich das Lachen nicht
verkneifen können kendini gülmekten alamamak, yavaş yavaş sönmek,
verklumpen
verknittern
238
verknoten düğümlemek [Verb],
verkohlen alaya almak [Verb], kömürleşmek [Verb], kömürleşmek, karbonlaşmak, kömürleştirmek, karbonlaştırmak, kömürleştirmek,
verkommen düşmek [Adjektiv], bozulmak [Adjektiv], kokmak [Adjektiv], bozulmak, mahvolmak, ahlakı bozulmak, ahlaksız, sefil, mahvolmak, âhlakı bozulmak,
ahlaksız,
verkomplizieren
verköpern
sich verkörpern
verköstigen yedirip içirmek [Verb], yedirip içirmek sich verkrachen bozuşmak, araları açılmak,
verkraften sonuçlandırmak [Verb], üstesinden gelmek sich verkriechen büzülüp saklanmak, bir köşeye sinmek,
sich verkrallen
sich verkrampfen
sich verkriechen
sich verkühlen
239
verkümmern körelmek [Verb], sararıp solmak [Verb], körelmek, {bitki} yanmak, sararıp solmak,
verkünden bildirmek [Verb], ilan etmek [Verb], müjdelemek [Verb], bildirmek, haber vermek, duyurmak, ilan etmek, bildirmek, duyurmak,
verkürzen kısaltmak [Verb], oyalanmak [Verb], kısaltmak, azaltmak, eksiltmek sich verkürzen kısalmak, kısaltmak,
verlangen arzu [Nomen], istek [Nomen], özlem [Nomen], istemek [Verb], istemek, talep etmek, istek, arzu, talep auf jds Verlangen isteği üzerine, istemek, istek
[-],
verlängern uzatmak [Verb], uzatmak, uzatmak,
verlangsamen yavaşlatmak [Verb], yavaşlatmak, ağırlaştırmak sich verlangsamen yavaşlamak, ağırlaşmak, yavaşlatmak, ağırlaştırmak,
verlassen bırakmak [Verb], güvenmek [Verb], bırakmak, ayrılmak, terk etmek, evden çıkmak, yarıda bırakmak sich verlassen güvenmek, bel bağlamak,
bırakmak, terk etmek, evden çıkmak, de. güvenmek {auf, e},
sich verlassen güvenmek [Verb],
verlaufen kaybolmak [Verb], uzaklaşmak [Verb], gelişmek [Verb], geçmek [Verb], {zaman} geçip gitmek, gelişmek, cereyan etmek sich verlaufen kaybolmak,
yolunu yitirmek, {kalabalık} dağılmak, geçmek, geçip gitmek, de. kaybolmak, yolunu yitirmek,
sich verlaufen
verlauten yayılmak [Verb], yayılmak, duyulmak etw verlauten lassen duyurmak, sızdırmak wie verlautet söylendiğine göre,
240
verlegen sıkılgan [Adjektiv], çeşmpiş [Adjektiv], ertelmek [Verb], döşemek [Verb], yayımlamak [Verb], kapatmak [Verb], yerine koymamak, yerini değiştirmek,
döşemek, ertelemek, yayımlamak, yolunu kesmek sich auf etw verlegen girişmek, kendini vermek, sıkılgan, utangaç, mahcup um eine Antwort nicht
verlegen sein laf altında kalmamak, yerine koymamak, yerini değiştirmek, döşemek, ertelemek, yayımlamak, sıkılgan, utangaç,
sich verlegen
verleihen ödünç vermek [Verb], ödünç vermek, {rütbe/madalya vb.} vermek, tevcih etmek, bahşetmek, vermek, ödünç vermek,
sich verlesen
verletzen yaralamak [Verb], kalp kırmak [Verb], bozmak [Verb], yaralamak, incitmek, gücendirmek, ihlal etmek, tecavüz etmek, bozmak, yaralamak, incitmek,
gücenmek,
verleugnen inkar etmek [Verb], yadsımak [Verb], gizlemek [Verb], yadsımak, inkâr etmek, yadsımak, inkâr etmek,
verleumden iftira etmek [Verb], iftira etmek, kara çalmak, iftira etmek,
sich verlieben
verlieren kaybetmek [Verb], güzelliği azalmak [Verb], kaybolmak [Verb], dalmak [Verb], gözden kaybetmek große Augen machen gözlerini fal taşı gibi açmak
gute Augen haben gözleri iyi görmek ins Auge fallen göze çarpmak ins Auge fassen göz önüne almak, derpiş etmek kein Auge zutun gözünü
kırpmamak mit bloßem Auge gözlüksüz schlechte Augen haben gözleri iyi görmemek unter vier Augen baş başa, kaybetmek, yitirmek sich verlieren
kaybolmak, yitmek sich verloben nişanlanmak, kaybetmek, yitirmek,
sich verlieren kaybolmak [Verb], dalmak [Verb],
sich verloben
verlottern tamamen gevşemek [Verb], sefalete düşmek, hayatı kaymak, bakımsız durumda olmak,
241
vermachen vasiyet etmek [Verb], bırakmak [Verb], vasiyetle bırakmak, miras bırakmak,
sich vermählen
vermehren çoğaltmak [Verb], fazlalaştırmak [Verb], çoğaltmak, artırmak, üretmek sich vermehren çoğalmak, artmak, üremek, çoğaltmak, artırmak, de.
çoğalmak, artmak,
vermeiden kaçınmak [Verb], kaçınmak, çekinmek, sakınmak, kaçınmak, sakınmak,
vermessen atak [Adjektiv], burnu büyük [Adjektiv], ölçmek [Verb], düzeçlemek [Verb], ölçmek, mesaha etmek, kibirli, burnu büyük, pervasızsich vermessen
yanlış ölçmek, ölçmek, kibirli, küstah,
vermieten kiraya vermek [Verb], kiraya vermek zu vermieten kiralık, kiraya vermek,
vermindern azaltmak [Verb], kısmak [Verb], dindirmek [Verb], azaltmak, eksiltmek, kısmak sich vermindern azalmak, eksilmek, kısılmak,
vermissen yokluğunu hissetmek [Verb], yokluğunu hissetmek, yoksun olmak, mahrum olmak,
vermitteln yapılmasını sağlamak [Verb], yardım etmek [Verb], aracılık etmek [Verb], aracı olmak, arabuluculuk etmek jdm etw vermitteln bir şey edinmesine
yardımcı olmak zu vermitteln suchen araya girmek, aracı olmak, aracılık yapmak, sağlamak,
vermodern çürümek [Verb],
vermögen güç [Nomen], kuvvet [Nomen], servet [Nomen], değim [Nomen], dirayet [Nomen], dünyalık [Nomen], yapabilmek [Verb], yapabilmek, gücü yetmek,
muktedir olmak, varlık, servet, mal mülk, yetenek, güç ein Vermögen kosten servete mal olmak, -ebilmek, -abilmek, yapabilmek, sözünü geçirmek,
servet [-], varlık [-], yetenek [-], güç [-],
vermummen örtmek [Verb], kılık değiştirmek [Verb],
vermuten beklemek [Verb], tahmin etmek [Verb], sanmak, zannetmek, ihtimal vermek, tahmin etmek, şüphe etmek, sanmak, tahmin etmek, kuşkulanmak,
242
vernageln çivilemek [Verb],
vernarben kabuk bağlamak [Verb], iyileşmek [Verb], derilenmek [Verb], {yara} iyileşmek, kapanmak,
sich vernarren
vernehmen işitmek [Verb], duyurmak [Verb], duymak, işitmek, öğrenmek, haber almak, sorguya çekmek dem Vernehmen nach söylendiğine göre, işitmek,
duymak, sorguya çekmek,
verneinen hayır demek [Verb], kabul etmemek [Verb], hayır demek, yadsımak, inkâr etmek, reddetmek, yadsımak, reddetmek, hayır demek,
vernichten imha etmek [Verb], yok etmek, ortadan kaldırmak, imha etmek, tahrip etmek, yok etmek, ortadan kaldırmak,
verordnen talimat vermek [Verb], reçete yazmak [Verb], emretmek, ilaç yazmak, emretmek, hek. ilâç yazmak,
verpacken paketlemek [Verb], sarmak [Verb], sarmak, paketlemek, ambalajlamak, paketlemek, ambalaj yapmak,
verpassen kaçırmak [Verb], kaçırmak, {tokat} atmak, indirmek, sefahatte israf etmek, kaçırmak,
verpflegen beslemek [Verb], bakmak [Verb], yedirip içirmek, beslemek, bakmak, beslemek,
verpflichten bağımlı kılmak [Verb], minnettar bırakmak [Verb], mecbur etmek, yükümlendirmek, taahhüt altına sokmak, görevlendirmek, ant içirmek sich
verpflichten üstlenmek, taahhüt etmek jdm zu Dank verpflichtet sein {birine} minnettar olmak, mecbur etmek, yükümlendirmek, de. üstlenmek,
243
sich verpflichten
verprassen
verprügeln sopa çekmek [Verb], dayak atmak [Verb], dayak atmak, sopa çekmek, kd. dayak atmak,
verraten ihanet etmek [Verb], ihanet etmek, ele vermek, {sırrı} açığa vurmak, ifşa etmek sich verraten kendini ele vermek, foyası ortaya çıkmak,
gammazlamak, ihanet etmek,
verrauchen tütüne harcamak [Verb], dağılmak [Verb], geçip gitmek [Verb],
sich verrechnen
verreisen geziye çıkmak [Verb], aşırı yermek [Verb], seyahate çıkmak, aşırı yermek, yerden yere vurmak, yolculuğa çıkmak,
verrenken burkmak [Verb], burkmak, yerinden oynatmak sich den Knöchel verrenken ayak bileğini burkmak, burkmak, yerinden oynatmak,
sich verrennen
verrichten yapmak [Verb], yapmak, yerine getirmek, ifa etmek, yapmak, yerine getirmek,
verringern azaltmak [Verb], azaltmak, eksiltmek sich verringern azalmak, eksilmek, azaltmak, indirmek, de. azalmak, inmek,
244
verrinnen akıp gitmek [Verb], {su} akıp gitmek, {zaman} geçip gitmek, akıp gitmek,
verrücken yerini oynatmak [Verb], yerinden oynatmak, yerini değiştirmek, yerinden oynatmak, yerini değiştirmek,
verrühren
versagen esirgemek [Verb], yoksun bırakmak [Verb], esirgemek, yoksun bırakmak, nasip etmemek, reddetmek, başaramamak, {silah} ateş almamak, sesi
çıkmamak, {motor} çalışmamak, başarısızlık, {motor} bozukluk, çalışmama, işlememek, çalışmamak, reddetmek, başaramamak, başarısızlık,
versalzen fazla tuzlamak [Verb], sevincini bozmak [Verb], fazla tuzlamak, bozmak, içine etmek, fazla tuzlamak,
versammeln toplamak [Verb], toplamak, çağırmak, davet etmek sich versammeln toplanmak, toplamak, birleştirmek, de. toplanmak,
versäumen savsaklamak [Verb], ihmal etmek [Verb], {treni/fırsatı} kaçırmak, savsaklamak, ihmal etmek, yerine getirememek, savsaklamak, {fırsatı} kaçırmak,
sich verschaffen
sich verschanzen
verschärfen şiddetlendirmek [Verb], kötüleşmek [Verb], şiddetlendirmek, fazlalaştırmak, nazikleştirmek, vahimleştirmek sich verschärfen şiddetlenmek,
fazlalaşmak, ciddileşmek, vahimleşmek sich verschätzen yanlış tahminde bulunmak, şiddetlendirmek, yoğunlaştırmak, de. şiddetlenmek,
yoğunlaşmak, kötüleşmek,
verscharren sathice gömmek [Verb],
sich verschätzen
245
verschenken armağan etmek [Verb], karşılıksız vermek [Verb], hediye etmek, armağan etmek, bağışlamak sich etw verscherzen kaybetmek, elinden kaçırmak,
bağışlamak, armağan etmek,
sich verscherzen
verscheuchen ürkütmek [Verb], gidermek [Verb], bertaraf etmek [Verb], ürkütmek, kaçırmak,
verschieben yerinden oynatmak [Verb], manevra yaptırmak [Verb], kaydırmak [Verb], karaborsacılık etmek [Verb], yerinden oynatmak, {demiryolunda} manevra
yaptırmak, ertelemek, sonraya bırakmak, el altından satmak, karaborsacılık yapmak, ertelemek, mantıksal kaydırma,
verschiessen
verschlafen uykusu gelen [Adjektiv], uyuyarak kaçırmak, uykuda geçirmek, uykulu sich verschlafen uyuyakalmak, geç uyanmak, uyuyarak kaçırmak, de.
uyuyakalmak, geç uyanmak,
verschlagen kurnaz [Adjektiv], düzenbaz [Adjektiv], tahtalarla kaplamak [Verb], yanlış vurmak [Verb], tahtalarla kaplamak, {tenis} topu oyuna hatalı sokmak,
kitabın belli bir sayfasını bulamamak jdm den Atem verschlagen nefesini kesmek jdm die Sprache verschlagen dili tutulmak, kurnaz, açıkgöz,
verschlammen çamurlanmak [Verb],
verschlechtern kötüleştirmek [Verb], değerden düşürmek [Verb], fenalaşmak [Verb], kötüleştirmek, fenalaştırmak sich verschlechtern kötüleşmek, fenalaşmak,
kötüleştirmek, bozmak, de. kötüleşmek,
verschleiern örtmek [Verb], saklamak [Verb],
verscheifen
verschleppen sürüncemede bırakmak [Verb], kaçırmak [Verb], {kız/çocuk} kaçırmak, sürüncemede bırakmak, uzatmak, sürükleyerek götürmek, sürüncemede
bırakmak, uzatmak, {adam} kaçırmak,
verschleudern israf etmek [Verb], çarçur etmek, israf etmek, çok ucuza satmak, damping yapmak,
verschlimmern kötüleştirmek [Verb], ağırlaşmak [Verb], zorlaştırmak [Verb], kötüleştirmek, fenalaştırmak, ağırlaştırmak, vahimleştirmek sich verschlimmern
kötüleşmek, fenalaşmak, ağırlaşmak, vahimleşmek, kötüleştirmek, de. kötüleşmek,
246
verschlingen yutmak [Verb], tıkıştırmak [Verb], birbirine geçirmek [Verb], oburca yemek, silip süpürmek, yalayıp yutmak, tıkınmak, birbirine geçirmek, kördüğüm
etmek, yutmak,
verschlucken yutmak [Verb], yutmak sich verschlucken genzine kaçırmak, yutmak, de. genzine kaçırmak,
sich verschlucken
verschneiden
verschreiben tüketmek [Verb], reçete yazmak [Verb], {yazarken kâğıt} tüketmek, harcamak, reçete yazmak sich einer Sache verschreiben kendini bir şeye adamak
sich verschreiben yanlış yazmak, yazım yanlışı yapmak, reçete yazmak, de. yanlış yazmak,
sich verschreiben
verschulden cünha [Nomen], sebep olmak [Verb], çok borçlanmak [Verb], suçlu olmak, sorumlu olmak, suç, kabahat, suçlu olmak, nedeni olmak,
sich verschulden
247
verschütten dökmek [Verb], boşaltmak [Verb], örtmek [Verb], dökmek, gömmek, gözünden düşmek, dökmek,
verschweigen söylememek [Verb], sessizlikle geçiştirmek [Verb], gizlemek [Verb], gizlemek, söylememek, belli etmemek, gizlemek, hakkında konuşmamak, hiç söz
etmemek, hile ile gizleme, desise gizleme,
verschweissen
verschwenden israf etmek [Verb], {para} saçıp savurmak, israf etmek, boş yere harcamak, saçıp savurmak,
verschwinden kaybolmak [Verb], sıvışmak [Verb], uzaklaşmak [Verb], defolmak [Verb], ortadan kaybolmak, yok olmak, kaçmak, ipi kırmak, ortadan kaybolma, yok
olma, yok olmak, ortadan kaybolmak, sıvışmak,
sich verschwören komplo hazırlamak [Verb],
versehen yanlışlık [Nomen], hata [Nomen], dikkatsizlik [Nomen], vazife görmek [Verb], yanlış yapmak [Verb], sağlamak [Verb], çıkıştırmak [Verb], sağlamak,
temin etmek, yerine getirmek, ifa etmek, {vazife} görmek, damgalamak sich versehen hata yapmak, hata, dikkatsizlik aus Versehen yanlışlıkla,
donatmak, yerine getirmek, de. yanılmak, hata yapmak, hata, dikkatsizlik,
sich versehen
sich verselbständigen
vergen
versenken dalış [Nomen], dalma [Nomen], batırmak [Verb], dalmak [Verb], batırmak, daldırmak sich versenken dalmak, kendini kaptırmak, batırmak, daldırmak,
versetzen yerini değiştirmek [Verb], rehin vermek [Verb], yerini değiştirmek, başka yere koymak, başka yere dikmek, şaşırtmak, {memur} başka yere tayin
etmek, rehin vermek jdm einen Schlag versetzen tokat atmak jdm einen Tritt versetzen tekme atmak nicht versetzt werden sınıfta kalmak sich in jdn
jds Lage versetzen kendini birinin yerine koymak, yerini değiştirmek, sınıf geçirmek, rehin vermek, tokat atmak,
verseuchen bulaştırmak [Verb], bulaştırmak, sirayet ettirmek, hek. bulaştırmak,
versichern doğrulamak [Verb], sigortalamak [Verb], emin olmak [Verb], teyit etmek, doğrulamak, temin etmek, sigortalamak sich versichern emin olmak, sigorta
etmek, garanti etmek, temin etmek, temin etmek, sigorta etmek, teyit etmek, tasdik etmek,
versickern sızarak akmak [Verb],
248
versilbern gümüş kaplamak [Verb], paraya çevirmek [Verb],
versöhnen uzlaştırmak [Verb], barıştırmak [Verb], razı olmak [Verb], barıştırmak, uzlaştırmak sich versöhnen barışmak, uzlaşmak, barıştırmak, uzlaştırmak, de.
barışmak, uzlaşmak,
versorgen sağlamak [Verb], tedarik etmek [Verb], çıkıştırmak [Verb], sağlamak, temin etmek, tedarik etmek, bakmak, geçimini sağlamak sich selbst versorgen
kendine bakmak, sağlamak, temin etmek, bakmak, geçindirmek,
sich verspannen
sich verspäten
sich verspekulieren
versperren kapatmak [Verb], kilitlemek [Verb], tıkamak [Verb], kapamak, tıkamak, engel olmak den Weg versperren yolu kesmek, kapamak, tıkamak,
sich verspielen
verspotten alay etmek [Verb], alay etmek, gırgır geçmek, alay etmek,
versprechen söz verme [Nomen], vaat [Nomen], söz vermek [Verb], vaat etmek [Verb], umdurmak [Verb], yanlış söylemek [Verb], büyük yeminler etmek wenn es
hoch kommt olsa olsa zu hoch hinaus wollen gözü yükseklerde olmak, söz vermek, vaat etmek sich etw von etw versprechen {bir şeyden bir şey}
beklemek, söz, vaat, söz vermek, de. konuşurken hata yapmak, söz [-], vaat [-],
sich versprechen yanlış söylemek [Verb],
249
verstaatlichen devletleştirmek [Verb], devletleştirmek, kamulaştırmak, devletleştirmek,
verständigen aydınlatmak [Verb], açıklamak [Verb], anlaşmak [Verb], uzlaşmak [Verb], haberdar etmek, bilgi vermek sich verständigen anlaşmak, haberleşmek,
bilgi vermek, haberdar etmek de. anlaşmak, uyuşmak,
sich verständigen anlaşmak [Verb], uzlaşmak [Verb],
verstärken sağlamlaştırmak [Verb], güçlendirmek [Verb], çoğaltmak [Verb], artmak [Verb], güçlendirmek, kuvvetlendirmek, {ses} artırmak, şiddetlendirmek sich
verstärken şiddetlenmek, kuwetlendirmek,
verstauben tozlanmak [Verb],
verstauchen burkmak [Verb], burkmak sich den Fuß verstauchen ayağını burkmak, :sich den fuss - ayağını burkmak,
verstecken saklamak [Verb], gizlemek [Verb], saklamak, gizlemek sich verstecken saklanmak, gizlenmek, saklamak, gizlemek, de. saklanmak,
verstehen derk [Nomen], duyup anlamak [Verb], bilmek [Verb], anlamak, kavramak sich verstehen geçinmek, anlamak, kavramak,
sich verstehen
versteifen sertleştirmek [Verb], payanda vurmak [Verb], katılaştırmak, sertleştirmek, payanda vurmak sich versteifen katılaşmak, sertleşmek, direnmek, ısrar
etmek,
versteigern müzayedeye çıkarmak [Verb], artırmaya çıkarmak, müzayedeye çıkarmak, açık arttırmaya çıkarmak,
verstellen ayarını bozmak [Verb], yerini değiştirmek [Verb], rol yapmak [Verb], yerini değiştirmek, ayarlamak, {yolu} kapatmak sich verstellen numara yapmak,
sahte tavır takınmak, yerini değiştirmek, de. numara yapmak, sahte tavır takınmak,
sich verstellen
verstopfen tıkamak [Verb], kapamak [Verb], kabız olmak [Verb], çepellemek [Verb], kapamak, tıkamak, kabız etmek, kapamak, tıkamak, kapamak, tıkamak,
250
verstören şaşkına çevirmek [Verb], şoke olmak [Verb],
verstrahlen
verstreichen geçip gitmek [Verb], sürmek [Verb], {merhem vb.} sürmek, {zaman} geçip gitmek, {zaman} geçmek, süresi dolmak, zaman geçmek, süresi dolmak,
verstreuen dağıtmak [Verb], saçmak [Verb], dağıtmak, saçmak, dağıtmak, saçmak, dağıtmak, saçmak,
verstricken örerek tüketmek [Verb], karıştırmak [Verb], karıştırmak, bulaştırmak sich verstricken karışmak, bulaşmak,
verstümmeln yaralamak [Verb], sakatlamak [Verb], tahrif etmek [Verb], sakatlamak, sakat etmek, bozmak, tahrif etmek, sakatlamak,
verstummen susmak [Verb], kesilmek [Verb], susmak, sükût etmek, {gürültü} kesilmek, susmak, dili tutulmak, {gürültü} kesilmek,
versuchen denemek [Verb], tecrübe etmek [Verb], tadına bakmak [Verb], iğva etmek [Verb], denemek, tecrübe etmek, tadına bakmak, teşebbüs etmek,
denemek, tadına bakmak, denemek,
sich versuchen
sersumpfen
sich versündigen
versüssen tatlılaştırmak,
vertauschen karşılık değiştirmek [Verb], değiştirmek, değiş tokuş etmek, değiştirmek, değiş tokuş etmek, değiştirmek, değiş tokuş etmek,
verteidigen savunmak [Verb], savunmak, müdafaa etmek, korumak, himaye etmek, savunmak,
verteilen dağıtmak [Verb], bölmek [Verb], dağıtmak, paylaştırmak sich verteilen dağılmak, bölmek, dağıtmak, paylaştırmak, dağıtmak, paylaştırmak,
bölüştürmek,
sich verteuern
verteufeln
251
vertiefen derinleştirme [Nomen], derinletme [Nomen], derinleştirmek [Verb], pekiştirmek [Verb], derinletmek [Verb], dalmak [Verb], derinleşmek [Verb],
derinleştirmek sich vertiefen derinleşmek sich in etw vertiefen dalmak, kapılmak, derinleştirmek, sich -in -e dalmak, derinleştirmek,
sich vertiefen dalmak [Verb], derinleşmek [Verb],
vertilgen yok etmek [Verb], silip süpürme [Verb], yok etmek, imha etmek, kökünü kurutmak, yiyip bitirmek, silip süpürmek, yok etmek, kd. yiyip bitirmek, silip
süpürmek,
vertippen yanlış yazmak [Verb], daktiloyla yazarken yanlış yapmak,
vertragen dayanmak [Verb], aşındırmak [Verb], çıdamak [Verb], iyi geçinmek [Verb], dayanmak, katlanmak, tahammül etmek sich vertragen iyi geçinmek,
barışmak, dayanmak, katlanmak de. geçinmek, araları iyi olmak, ertelemek, geciktirmek,
sich vertragen iyi geçinmek [Verb],
vertrauen güven [Nomen], inanç [Nomen], güvenmek [Verb], inanmak [Verb], güvenmek, inanmak, itimat etmek, güven, inanç, itimat, güvenmek,
vertäumen
vertreiben kovmak [Verb], püskürtmek [Verb], satmak [Verb], gidermek [Verb], kovmak, atmak, püskürtmek, satmak, sürmek, {zaman} geçirmek, kovmak,
atmak, ask. püskürtmek, tic. satmak, sürmek,
vertreten temsil etmek [Verb], çıkarlarını savunmak [Verb], bulunmak [Verb], temsil etmek, savunmak, avukatlığını yapmak sich die Beine vertreten uyuşan
bacaklarını yürüyerek açmak, temsil etmek, savunmak,
vertrocknen kurumak [Verb], kurumak, kurumak, kurumak,
vertrösten oyalamak [Verb], umut vermek [Verb], oyalamak, atlatmak, umut vermek, oyalamak, atlatmak,
vertun israf etmek [Verb], yanılmak [Verb], boşa harcamak, israf etmek sich vertun yanılmak, boş yere harcamak, saçıp savurmak,
verüben yapmak [Verb], gerçekleştirmek [Verb], {kötü bir şey} yapmak, işlemek,
verunglücken kazaya uğramak [Verb], kaza geçirmek tödlich verunglücken kazada ölmek, kaza geçirmek,
veruntreuen ihtilas etmek [Verb], para aşırmak [Verb], zimmetine para geçirmek, emanete hıyanet etmek, zimmetine geçirmek,
252
verunzieren biçimini bozmak [Verb],
verursachen sebep olmak [Verb], neden olmak, sebebiyet vermek, meydan vermek, neden olmak, yol açmak,
verurteilen mahkum etmek [Verb], mahkûm etmek, hüküm giydirmek, mahkum etmek, hüküm giydirmek,
vervielfältigen çoğaltmak [Verb], teksir etmek, kopya çıkarmak, çoğaltmak, kopyalarını çıkarmak, çoğaltmak, kopyalarını çıkartmak,
vervollständigen tamamlamak [Verb], mükemmelleştirmek [Verb], tamamlamak, bütünlemek, tamamlamak, bütünlemek, tamamlamak, bütünlemek,
verwachsen çarpık [Adjektiv], sakat [Adjektiv], bodur [Adjektiv], birleşmek [Verb], örtülmek [Verb],
sich verwählen
verwahren saklamak [Verb], emanete almak [Verb], kilitlemek, emanet olarak almak sich verwahren itiraz etmek, protesto etmek, saklamak, de. karşı çıkmak,
itiraz etmek, emaneten almak, muhafaza etmek, saklamak, kilitlemek,
verwahrlosen bakımsız kalmak [Verb], bakımsız kalmak,
verwalten yönetmek [Verb], idare etmek [Verb], yönetmek, idare etmek, yönetmek,
verwandeln görünümünü değiştirmek [Verb], değiştirmek, dönüştürmek sich verwandeln değişmek, dönüşmek, değiştirmek, dönüştürmek: de. değişmek,
dönüşmek, değişmek, dönüşmek,
verwarnen uyarmak [Verb], uyarmak, ihtarda bulunmak, uyarmak, ikaz etmek,
verwässern çok sulandırmak [Verb], etkisizleştirmek [Verb], cıvıklamak [Verb], fazla su katmak,
verwechseln yanlışlıkla değiştirmek [Verb], karıştırmak [Verb], çalmak [Verb], karıştırmak, benzetmek zum Verwechseln ähnlich birbirine tıpatıp benzer,
karıştırmak, benzetmek {mit, -e},
verwehen eserek götürmek [Verb], kaybolmak [Verb],
253
verweichlichen gevşetmek [Verb], yumuşamak [Verb], hanım evladı etmek,
verweigern reddetmek [Verb], kabul etmemek [Verb], reddetmek, kabul etmemek, kabul etmemek, reddetmek,
sich verweigern
verweisen göstermek [Verb], sürmek [Verb], atıfta bulunmak, gönderme yapmak, havale etmek jdm etw verweisen {birini bir şeyden dolayı} azarlamak jdn des
Landes verweisen sınır dışı etmek jdn von der Schule verweisen okuldan atmak, sürgüne yollamak, uyarmak, kovmak,
verwelken solmak [Verb], solmak, sararmak, sararmak, solmak, solmak, sararmak,
verwenden kullanmak [Verb], değerlendirmek [Verb], kullanmak, harcamak, sarf etmek sich verwenden aracılık etmek, kullanmak, {zaman, çaba} harcamak,
kullanmak, zaman ve çaba harcamak,
verwerfen reddetmek [Verb], bozmak [Verb], reddetmek, geri çevirmek, kabul etmemek, tanımamak, reddetmek,
verwickeln dolaştırmak [Verb], karıştırmak [Verb], çatallaştırmak [Verb], {iplik vb.} dolaştırmak, karıştırmak, bulaştırmak, karıştırmak sich verwickeln dolanmak
sich verwickeln in bulaşmak, karışmak, dolaştırmak, karıştırmak, de. karışmak, dolaşmak,
sich verwickeln
verwirklichen gerçekleştirmek [Verb], cisimlenmek [Verb], gerçekleştirmek sich verwirklichen gerçekleşmek, gerçekleştirmek, de. gerçekleşmek, gerçekleştirmek,
verwohnen şımartmak [Verb], şımartmak, yüz vermek, nazlı büyütmek, şımartmak, yüz vermek,
verwöhnen şımartmak [Verb], şımartmak, yüz vermek, nazlı büyütmek, şımartmak, yüz vermek,
verwundern şaşırtmak [Verb], hayret etmek [Verb], de. şaşırmak, hayret etmek,
254
sich verwundern hayret etmek [Verb],
verwinschen
verwüsten yakıp yıkmak [Verb], yakıp yıkmak, kırıp geçirmek, tahrip etmek, yakıp yıkmak, kırıp geçirmek, tahrip etmek,
verzagen cesaretini kaybetmek [Verb], yılmak [Verb], ümitsizliğe kapılmak, gözü korkmak sich verzählen yanlış saymak,
sich verzählen
verzeichnen yanlış yazmak [Verb], yanlış tanıtmak [Verb], not etmek [Verb], kaydetmek, not etmek, tescil etmek, not etmek, kaydetmek, yazmak,
verzeihen bağışlamak [Verb], affetmek [Verb], affetmek, bağışlamak, mazur görmek, affedersiniz!, kusura bakmayın!, affetmek, hoş görmek, bağışlamak,
verzerren fazla germek [Verb], biçimini bozmak [Verb], çarpıtmak [Verb], biçimini bozmak, çarpıtmak, biçimini bozmak,
verziehen çarpıtmak [Verb], şımartmak [Verb], uzaklaşmak [Verb], taşınmak [Verb], taşınmak, biçimini bozmak, şımartmak, nazlamak, {tahta} çarpıtmak sich
verziehen biçimi bozulmak, {tahta} çarpılmak, kaybolmak, uzaklaşmak, seyreltmek, teklemek,
sich verziehen
verzieren süslemek [Verb], dekore etmek [Verb], süslemek, donatmak, dekore etmek, süslemek,
verzögern yavaşlatmak [Verb], geciktirmek [Verb], geciktirmek, sürüncemede bırakmak sich verzögern gecikmek, sürüncemede kalmak, geciktirmek, uzatmak,
verzollen gümrüklemek [Verb], gümrük ödemek, gümrük ödemek, haben Sie etwas zu-? gümrüğe tabi eşyanız var mı?,
255
verzeifeln
vierteln
vivisezieren
volladen
vollaufen
vollfüllen
vollgiessen
vollpacken
vollpfropfen
vollpumpen
vollschreiben
vollspritzen
vollstrecken infaz etmek [Verb], icra etmek [Verb], icra etmek, infaz etmek, yerine getirmek,
volltanken {benzin} depoyu doldurmak, ful yapmak, {benzin} depoyu doldurmak, ful yapmak,
256
vollziehen yerine getirmek [Verb], gerçekleşmek [Verb], yerine getirmek, icra etmek sich vollziehen olmak, vuku bulmak, yürütmek, yerine getirmek, de. vuku
bulmak, cereyan etmek, olmak,
sich vollziehen gerçekleşmek [Verb],
volontieren
vorangehen önce gitmek [Verb], önce gitmek, iyi gitmek, tıkırında gitmek, önce gitmek, önce davranmak, önüne geçmek,
vorankommen ilerlemek [Verb], gelişmek [Verb], ilerleme kaydetmek, yol almak, ilerlemek,
sich vorarbeiten
vorausberechnen
vorausbeeilen
vorausgehen önden girmek [Verb], önden gitmek, önce gelmek, önce olmak jdm etw voraushaben {bir şeyde birinden} üstün olmak, önden gitmek, önce gelmek,
vorausplanen
voraussagen kestirmek [Verb], tahmin etmek [Verb], tahmin etmek, kehanette bulunmak, önceden tahminde bulunmak,
vorausschauen
voraussehen önceden kestirmek [Verb], önceden tahmin etmek, kestirmek, kestirmek, tahmin etmek,
257
voraussetzen var saymak [Verb], varsaymak, farz etmek, varsaymak, farzetmek, şart koşmak,
vorbauen çıkıntılı/öne doğru inşa etmek, önünü almak, önceden tedbir almak,
vorbehalten
vorbeiführen
vorbeigehen geçip gitmek [Verb], uğramak [Verb], önünden geçmek, önünden geçmek, geçip gitmek,
vorbeikönnen
vorbeimarschieren
vorbeireden
vorbeischiessen
vorbeiziehen
vorbeugen önlem almak [Verb], başını eğmek [Verb], öne eğilmek, önlemek, mâni olmak, önlemek,
vorbringen ileri sürmek [Verb], teklif etmek [Verb], ileri sürmek, ortaya koymak, söylemek, öne getirmek, ileri sürmek, ortaya atmak,
sich vordrМоята
поръчкаngen
vordringen ilerlemek [Verb], ilerlemek, sızmak, nüfuz etmek,
vorenthalten hakkını yemek [Verb], yoksun bırakmak [Verb], gizlemek [Verb], {hakkı olduğu halde} vermemek, yoksun bırakmak, mahrum bırakmak, yoksun
bırakmak {birinden} saklamak, gizlemek, hakkı olduğu halde vermemek,
vorfahren daha ileri gitmek [Verb], {taşıtla} önden gitmek, {taşıtla} önüne geçmek, {taşıtla} evin önüne gelmek, {taşıtla} önden gitmek, arabayı evin önüne
çekmek,
258
vorfallen olmak [Verb], meydana gelmek [Verb], öne düşmek [Verb], olmak, meydana gelmek, zuhur etmek, vuku bulmak, olmak, cereyan etmek,
vorführen sunmak [Verb], göstermek [Verb], karşısına çıkarmak [Verb], sergilemek, {film} göstermek dem Gericht vorführen mahkemeye çıkarmak, yargıcın
huzuruna çıkarmak, sunmak, ortaya koymak,
vorgaukeln aldatmak [Verb],
vorgeben önceden belirlemek [Verb], avantaj tanımak [Verb], mazeret olarak ileri sürmek, avans vermek, sp. avans vermek, mazeret olarak ileri sürmek,
vorgehen ilerlemek [Verb], önden gitmek [Verb], ileri gitmek [Verb], olup bitmek [Verb], önden gitmek, ilerlemek, {saat} ileri gitmek, tedbir almak, daha önemli
olmak, olup bitmek, vuku bulmak, ilerleyiş, tutum, hareket tarzı, ilerlemek, önden gitmek, olmak,
vorgreifen evvel davranmak [Verb], {birinden} önce davranmak, önce davranmak,
vorhaben düşünce [Nomen], plan [Nomen], niyet etmek [Verb], düşünmek [Verb], niyetinde olmak, tasarlamak, aklından geçirmek, niyet, meram, niyetinde
olmak, niyet [-],
vorhalten önde tutmak [Verb], kınamak [Verb], önünde tutmak, paylamak, ayıplamak, sürmek, devam etmek, sitem etmek, başına kakmak, sürmek, devam
etmek,
vorheizen
vorherrschen egemen olmak [Verb], hâkim olmak, baskın olmak, egemen olmak, üstün gelmek,
vorhersagen tahmin etmek [Verb], kestirmek [Verb], tahmin etmek, kestirmek, önceden bildirmek, kestirmek,
verheucheln
vorkommen var olma [Nomen], var olmak [Verb], sanmak [Verb], öne çıkmak [Verb], öne çıkmak, olmak, cereyan etmek, görünmek, öyle gelmek, varlık,
mevcudiyet, bulunmak, olmak, cereyan etmek,
vorliebnehmen ile yetinmek, kanaat etmek,
vorliegen var olmak [Verb], mevcut olmak [Verb], var olmak, bulunmak, mevcut olmak, var olmak, bulunmak,
vormerken not etmek [Verb], işaret etmek [Verb], not etmek, kaydetmek, randevu vermek, yer ayırtmak,
vornehmen önüne almak [Verb], takmak [Verb], yapmak, icra etmek sich etw vornehmen aklına koymak, yapmaya karar vermek sich jdn vornehmen azarlamak,
girişmek, ele almak, yapmak, icra etmek, de. niyetinde olmak,
259
sich vornehmen
sich vorneigen
vornüberfallen
vorprogrammieren
vorragen
vorreiten
vorrücken öne almak [Verb], ileri sürmek [Verb], ilerlemek, {sandalye vb.} öne almak, öne almak, öne çekmek, ilerlemek,
vorsagen önden söylemek [Verb], kulağına fısıldamak [Verb], sufle etmek [Verb], kulağına fısıldamak, sufle etmek, sufle etmek,
vorschieben ileri sürmek [Verb], kaydırmak [Verb], ileri itmek, öne sürmek, bahane etmek,
vorschlagen önermek [Verb], teklif etmek [Verb], önermek, teklif etmek, önermek,
vorschützen
vorsehen ön görmek [Verb], dikkat etmek [Verb], öngörmek, tasarlamak, göz önünde tutmak sich vorsehen dikkat etmek, öngörmek, tasarlamak, de. dikkat
etmek,
sich vorsehen dikkat etmek [Verb],
vorsetzen öne koymak [Verb], sunmak [Verb], öne koymak, sunmak, ikram etmek,
vorsingen
260
vorspiegeln gözünü boyamak [Verb], yalandan yapmak [Verb],
vorsprechen önceden söylemek [Verb], göstermek [Verb], {birinin önünde bir şey} söylemek bei jdm vorsprechen uğramak, ziyaret etmek,
vorstehen çıkıntı oluşturmak [Verb], başkanlık etmek [Verb], çıkıntı oluşturmak etw vorstehen başkanlık etmek, çıkıntı oluşturmak, başkanlık etmek, yönetmek,
vorstellen önüne koymak [Verb], ifade etmek [Verb], tanıtmak [Verb], öne koymak, tanıştırmak, takdim etmek, temsil etmek, tasvir etmek sich etw vorstellen
hayal etmek, tasavvur etmek, öne koymak, tanıştırmak, de. kendini tanıtmak,
sich vorstellen
vorstossen
vorstrecken ileri uzatmak [Verb], avans vermek [Verb], ileri uzatmak, {para} avans vermek, ileri uzatmak,
sich vortasten
vortäuschen gerçekleri çarpıtmak [Verb], yalandan yapmak, taslamak, yalandan yapmak, taslamak,
vortragen önüne götürmek [Verb], bilgi vermek [Verb], konferans vermek [Verb], konferans vermek, brifing vermek, çalmak, icra etmek, yeni hesaba geçirmek,
vortreten ileri çıkmak [Verb], dışarı sarkmak [Verb], öne çıkmak, öne adım atmak, {göz vb.} dışarı çıkmak, fırlamak, öne çıkmak, çıkıntı oluşturmak,
sich vorwagen
vorwarnen
vorwärtsbringen
261
vorwärtskommen ilerlemek, gelişme göstermek, ilerlemek, gelişme göstermek,
vorwegnehmen öne almak [Verb], vaktinden önce yapmak, zamanından önce yapmak,
vorweisen göstermek [Verb], göstermek, ibraz etmek jdm etw vorwerfen {birini bir şeyden dolayı} azarlamak, kınamak, suçlamak sich nichts vorzuwerfen haben
aptesinden şüphesi olmamak, göstermek,
vorwerfen önüne atmak [Verb], ayıplamak [Verb], suçlamak, kınamak,
vorwiegen
sich vorwölben
vorziehen öne almak [Verb], yeğlemek [Verb], tercih etmek [Verb], ileri çekmek, yeğlemek, tercih etmek, tercih etmek, yeğlemek, üstün tutmak,
wachen uyanık durmak [Verb], nöbet tutmak [Verb], uyanık olmak, nöbet tutmak, uyanık olmak, nöbet tutmak,
wachsen büyümek [Verb], büyümek [Verb], yetişmek [Verb], mumlamak [Verb], büyümek, yetişmek, balmumu sürmek, büyümek, yetişmek, gelişmek,
wackeln sallanmak [Verb], sarkmak [Verb], dingildemek [Verb], sallanmak, oynamak, dingildemek, sendelemek, sallanmak, sarsılmak, oynamak, gevşek olmak,
wagen araba [Nomen], vagon [Nomen], otomobil [Nomen], cesaret etmek [Verb], tehlikeye atmak [Verb], riske sokmak [Verb], tartmak [Verb], ölçüp biçmek
[Verb], ayı [Nomen], cesaret etmek, tehlikeye atmak, araba, vagon, otomobil, fayton, cesaret etmek, riske girmek, yeltenmek, araba [-], vagon [-],
sich wagen
wägen araba [Nomen], vagon [Nomen], otomobil [Nomen], cesaret etmek [Verb], tehlikeye atmak [Verb], riske sokmak [Verb], tartmak [Verb], ölçüp biçmek
[Verb], ayı [Nomen], cesaret etmek, tehlikeye atmak, araba, vagon, otomobil, fayton, cesaret etmek, riske girmek, yeltenmek, araba [-], vagon [-],
wählen tercih etmek [Verb], seçmek [Verb], numarayı çevirmek [Verb], seçmek, oy vermek, {telefon} numarayı çevirmek, seçmek, {telefon} numarayı
çevirmek,
wahrnehmen algılamak [Verb], fırsatı kaçırmamak [Verb], gözetmek [Verb], dikkat etmek [Verb], algılamak, farkına varmak, {fırsatı} değerlendirmek, gözetmek,
dikkat etmek, algılamak, duymak, farkına varmak,
wahrsagen fal bakmak [Verb], fala bakmak, fal açmak, fal bakmak, kehanette bulunmak,
262
wallen dalgalanmak [Verb], kaynamak [Verb], coşmak [Verb], çalkanmak [Verb], kaynatmak [Verb],
walten yönetmek [Verb], idare etmek [Verb], istediği gibi davranmak, kafasın göre hareket etmek,
walzen demiri çekmek [Verb], merdanelemek [Verb], hamuru açmak [Verb], gezmek [Verb], yuvarlamak [Verb], yuvarlanmak [Verb], haddeden geçirmek,
üzerinden silindir geçirmek, yuvarlamak, kitaplarda aramak, kitap devirmek, {sorun} düşünüp taşınmak sich wälzen yuvarlanmak, yuvarlamak, ağır
ağır döndürmek, merdanelemek, silìndir geçirmek,
wälzen demiri çekmek [Verb], merdanelemek [Verb], hamuru açmak [Verb], gezmek [Verb], yuvarlamak [Verb], yuvarlanmak [Verb], haddeden geçirmek,
üzerinden silindir geçirmek, yuvarlamak, kitaplarda aramak, kitap devirmek, {sorun} düşünüp taşınmak sich wälzen yuvarlanmak, yuvarlamak, ağır
ağır döndürmek, merdanelemek, silìndir geçirmek,
wandeln değiştirmek [Verb], ağır ağır gitmek [Verb], değiştirmek, gezinmek sich wandeln değişmek, ağır ağır yürümek, değiştirmek, de değişmek,
sich wandeln
wandern yaya dolaşmak [Verb], gezintiye çıkmak [Verb], göçmek [Verb], yaya gezmek, yürümek, dolaşmak, yaya gezmek,
wanken sallanmak [Verb], bocalamak [Verb], çelişmek [Verb], dingildemek [Verb], sallanmak, sendelemek, sallanmak, sendelemek, bocalamak,
warnen uyarmak [Verb], ikaz etmek [Verb], uyarmak, ikaz etmek, ihtar etmek, uyarmak,
warten beklemek [Verb], bakmak [Verb], özen göstermek [Verb], beklemek auf sich warten lassen gecikmek, beklemek,
waschen yıkamak [Verb], yıkanmak [Verb], hamam yapmak [Verb], yıkamak sich die Hände waschen ellerini yıkamak sich waschen yıkanmak, {saçı}
şampuanlayıp biçimlendirmek, yıkamak, de yıkanmak,
wassern suya inmek [Verb], sulamak [Verb], ıslatmak [Verb], {uçak} denize inmek, sulamak, sulandırmak, lavaj yapmak, sulamak, sulandırmak, ıslatmak,
wässern suya inmek [Verb], sulamak [Verb], ıslatmak [Verb], {uçak} denize inmek, sulamak, sulandırmak, lavaj yapmak, sulamak, sulandırmak, ıslatmak,
waten {su vb. içinde} bata çıka yürümek, su, kar, vb. içinde yürümek,
watscheln sallana sallana yürümek [Verb], paytak paytak yürümek, paytak paytak yürümek,
weben dokumak [Verb], örmek [Verb], ortaya koymak [Verb], yaratmak [Verb], hareket etmek [Verb], dokumak, örmek, dokumak, örmek,
wechseln değiştirmek [Verb], döviz bozdurmak [Verb], değiştirmek, trampa etmek, mübadele etmek, değişmek, döviz bozdurmak, değiştirmek, değişmek,
{para} bozmak,
263
wecken uyandırmak [Verb], anıları canlandırmak [Verb], uyandırmak, uyandırmak,
wedeln yelpazelemek [Verb], kuyruğunu sallamak, yelpazelemek, {kayak} yelpazeleyerek kaymak, yelpazelenmek, kuyruğunu sallamak,
wegbleiben uzak kalmak [Verb], geri dönmemek [Verb], birdenbire susmak [Verb], gelmemek, uzak kalmak, uzak kalmak, unutulmuş {atlanmış vb} olmak,
sich wegdenken
wegdürfen
wegessen
wegfallen ortadan kalkmak [Verb], gereksizleşmek [Verb], ortadan kalkmak, kaldırılmak, çıkarılmak, yapılmamak, {yürürlükten} kaldırmak,
weggehen ayrılmak [Verb], çıkmak [Verb], gitmek [Verb], uzaklaşmak [Verb], hızla satılmak [Verb], ayrılmak, gitmek, uzaklaşmak, ayrılmak, çekip gitmek,
weggiessen
weghören
wegjagen kovalamak [Verb], defetmek [Verb], sürmek [Verb], kovalamak, kovalamak, kovmak,
wegkönnen
wegkriegen
264
weglassen kullanmamak [Verb], atlamak, unutmak, salmak, gitmesine izin vermek, atlamak. {yapmadan vb.} geçmek, unutmak,
weglaufen koşarak uzaklaşmak [Verb], sıvışmak [Verb], akıp gitmek [Verb], koşarak uzaklaşmak, kaçmak, koşarak uzaklaşmak, kaçmak,
wegnehmen alıp götürmek [Verb], kaldırmak [Verb], zorla almak [Verb], gazı kesmek, alıp götürmek, kaldırmak, alıp götürmek, elinden kapmak,
wegpacken
wegräumen toparlayıp kaldırmak [Verb], temizlemek [Verb], {toparlayıp} kaldırmak, toplayıp kaldırmak,
wegschaffen ortadan kaldırmak [Verb], çıkarmak [Verb], elimine etmek [Verb], {ortadan} kaldırmak, alıp götürmek, ortadan kaldırmak,
wegschicken göndermek [Verb], yollamak [Verb], baştan savmak [Verb], göndermek, yollamak,
wegschieben
wegschleichen
wegschleppen
wegschliessen
wegsehen görmezlikten gelmek [Verb], göz yummak [Verb], izin vermek [Verb],
wegsollen
wegstecken
wegstellen
wegstossen
265
wegtragen
wegwerfen çöpe atmak [Verb], israf etmek [Verb], kendini alçaltmak [Verb], {işe yaramaz diye} atmak, fırlatıp atmak,
wegwollen
wegzaubern
wegzerren
wegziehen çekerek götürmek [Verb], taşınmak [Verb], göçmek [Verb], taşınmak, göçmek,
wehen doğum sancıları [Nomen], esmek [Verb], rüzgarla yayılmak [Verb], uçurmak [Verb], {rüzgâr} esmek, {bayrak} dalgalanmak, {rüzgâr} uçurmak, eserek
götürmek, doğum sancıları, esmek, dalgalanmak,
sich wehren korunmak [Verb], karşı koymak [Verb],
weichen geri çekilmek [Verb], uzaklaşmak [Verb], razı olmak [Verb], kabullenmek [Verb], yumuşamak [Verb], geri çekilmek, razı olmak, baş eğmek, geri
çekilmek, boyun eğmek,
weiden otlamak [Verb], sevinmek [Verb], zevk almak [Verb], otlatmak, otlamak sich an etw weiden haz duymak, zevk almak, otlamak,
weihen takdis etmek [Verb], vakfetmek [Verb], {törenle} kutsamak, adamak, vakfetmek, hasretmek, {törenle} kutsamak,
weisen yöneltmek [Verb], göndermek [Verb], öğretmek [Verb], göstermek [Verb], beyazlatmak [Verb], badanalamak [Verb], göstermek, işaret etmek,
badanalamak, göstermek, beyaz,
weissagen fala bakmak [Verb], kehanette bulunmak [Verb],
weiten genişletmek [Verb], genişlemek [Verb], açılmak [Verb], genişletmek sich weiten genişlemek,
266
weiterarbeiten çalışmayı sürdürmek [Verb], çalışmaya devam etmek,
weiterdrehen
weiterempfehlen
weiterfahren
weiterkämpfen
weiterklingen
weiterleben
weitermachen yapmaya devam etmek [Verb], devam etmek, devam etmek, sürdürmek,
weiterreden
weiterreichen
267
weiterreisen geziye devam etmek [Verb], yolculuğa devam etmek,
weiterrücken
sich weiterschleppen
weitersenden
weiterspielen
weitersprechen
weiterverarbeiten
weiterverfolgen
weiterverkaufen
weitervermieten
weiterzahlen
weiterziehen
welken solmak [Verb], kurumak [Verb], sararmak [Verb], solmak, sararmak, pörsümek, sararmak, solmak,
wenden döndürmek [Verb], çevirmek [Verb], dönmek [Verb], başvurmak [Verb], terk etmek [Verb], döndürmek, çevirmek, {giysi} tersyüz etmek sich wenden
dönmek, {birine} başvurmak, müracaat etmek, hitap etmek, döndürmek, çevirmek, dönmek, tersyüz etmek, {birine} başvurmak,
sich wenden dönmek [Verb], başvurmak [Verb], terk etmek [Verb],
werben reklam yapmak [Verb], propaganda yapmak [Verb], kazanmaya çalışmak [Verb], istemek [Verb], kazanmaya çalışmak, üye kaydetmek, reklam
yapmak, propaganda yapmak, reklâm yapmak, kur yapmak, üye kaydetmek,
268
werden denkleşmek [Verb], çakılmak [Verb], soluklaşmak [Verb], çakılmak [Verb], sararmak [Verb], çalkalanmak [Verb], düzleşmek [Verb], canavarlaşmak
[Verb], yakalamak [Verb], ele geçirmek [Verb], birbirine girmek [Verb], çirkinleşmek [Verb], bilgilenmek [Verb], aydınlanmak [Verb], çaparızlanmak
[Verb], çatallanmak [Verb], çetinleşmek [Verb], donuklaşmak [Verb], çağcıllaşmak [Verb], ıslanmak [Verb], denilmek [Verb], denmek [Verb],
donakalmak [Verb], doncumak [Verb], olgunlaşmak [Adjektiv],
werfen atmak [Verb], fırlatmak [Verb], yapmak [Verb], oluşturmak [Verb], saçıp savurmak [Verb], yavrulamak [Verb], eğrilmek [Verb], çullanmak [Verb],
atmak, fırlatmak, {hayvan} yavrulamak, fırlatmak, atmak, demir atmak,
werken
wetterleuchten
wickeln dürmek [Verb], sarmak [Verb], dolamak [Verb], sarılmak [Verb], dolanmak [Verb], sarmak, dolamak, {saç} kıvırmak, {bebeği} kundaklamak schief
gewickelt sein yanılmak sich wickeln dolanmak um den kleinen Finger wickeln parmağında oynatmak, sarmak, dolamak, {bebeği} kundaklamak,
widerfahren başına gelmek [Verb], uğramak [Verb], başına gelmek, başından geçmek,
widerlegen çürütmek [Verb], çürütmek, yanlış olduğunu kanıtlamak, çürütmek, yanlış olduğunu kanıtlamak,
widerrufen sözünden dönmek [Verb], yalanlamak [Verb], iptal etmek [Verb], yalanlamak, tekzip etmek, iptal etmek, geri almak etw widerrufen müssen
tükürdüğünü yalamak sich widersetzen karşı durmak, direnmek, itirazda bulunmak, sözünden dönmek, yalanlamak, iptal etmek, feshetmek, geri
almak,
sich widersetzen
widersprechen itiraz etmek [Verb], karşı gelmek [Verb], reddetmek [Verb], çelişmek [Verb], karşı gelmek, itiraz etmek, aksini iddia etmek sich widersprechen
çelişkiye düşmek,
widerstehen dayanmak [Verb], direnmek [Verb], iğrendirici olmak [Verb], dayanmak, karşı koymak, mukavemet etmek, direnmek, diretmek, dayatmak, direnmek,
269
widmen armağan etmek [Verb], ithaf etmek [Verb], zaman ayırmak [Verb], uğraşmak [Verb], vakfetmek, hasretmek, ithaf etmek sich widmen kendini -e
vermek, uğraşmak, ithaf etmek, de. kendini -e vermek, uğraşmak,
wiederaufbauen yeniden yapmak [Verb],
wiederaufbereiten
wiederaufführen
wiederaufnehmen yeniden başlamak [Verb], yeniden başlamak, yeniden almak, yeniden başlamak,
wiederauftauchen
wiederbekommen geri almak [Verb], yeniden kazanmak [Verb], geri almak, yeniden kazanmak, geri almak,
wiederbringen geri getirmek [Verb], geri vermek [Verb], geri getirmek, geri getirmek,
wiederentdecken
wiedererobern
wiedererwecken
wiedergeben geri vermek [Verb], sergilemek [Verb], resital vermek [Verb], çevirmek [Verb], geri vermek, iade etmek, anlatmak, röprodüksiyon yapmak, geri
vermek,
wiedergewinnen yeniden kazanmak [Verb],
wiedergutmachen zararı karşılamak [Verb], telafi etmek, karşılamak, düzeltmek, düzeltmek, telafi etmek,
wiederherstellen düzeltmek [Verb], yeniden kurmak [Verb], eski durumuna getirmek, onarmak, restore etmek, sağlığına kavuşturmak, iyileştirmek, iyileştirmek, eski
durumuna getirmek,
wiederholen tekrarlamak [Verb], yinelemek, tekrarlamak, tekrarlamak, yinelemek,
270
wiederkäuen geviş getirmek [Verb],
wiedersehen tekrar görmek [Verb], yeniden görüşmek [Verb], tekrar görmek auf Wiedersehen allahaısmarladık!, güle güle!, tekrar görmek,
wiedertun
wiederverwenden
wiegen tartmak [Verb], sallanmak [Verb], kesmek [Verb], tartılmak [Verb], sallamak sich wiegen sallanmak, sallamak, ağırlığında olmak,
wimmern inlemek [Verb], sızlamak [Verb], ah etmek [Verb], inlemek, sızlanmak, inlemek,
winden burmak [Verb], döndürmek [Verb], kıvrılmak [Verb], sarılmak [Verb], kıvramak [Verb], sarmak, dürmek, bükmek, burmak, örmek, rüzgarlı olmak sich
winden kıvrıla kıvrıla uzanmak, {acıdan} kıvranmak es windet rüzgâr esiyor, sarmak, burmak, bükmek, de. kıvrılarak uzanmak, kıvranmak,
sich winden sarılmak [Verb], kıvramak [Verb],
winken işaret etmek [Verb], göz kırpmak [Verb], el sallamak, el etmek, göz kırpmak, el sallamak,
winseln inlemek [Verb], sızlamak [Verb], cırlamak [Verb], dırıldamak [Verb], çenilemek [Verb], inlemek, sızlamak,
wirbeln şiddetle döndürmek [Verb], uçuşmak [Verb], şiddetle dönmek, uçuşmak, {su} anafor yapmak, hızla dönmek, anafor yapmak,
271
wirken çalışmak [Verb], etkili olmak [Verb], işlemek [Verb], yoğurmak [Verb], dokumak [Verb], yapmak [Verb], etkili olmak, tesir etmek, çalışmak, dokumak,
örmek, {hamur} yoğurmak, etkilemek, etkili olmak, etkinlik göstermek, çalışmak, yapmak,
wirtschaften idare etmek [Verb], meşgul olmak [Verb], otel, lokanta, han vb. işletmek,
wischen silmek [Verb], toz almak [Verb], silmek, toz almak, silmek, ovalamak,
wissen bilgi [Nomen], haber [Nomen], daniş [Nomen], bilmek [Verb], haberi olmak [Verb], duydurmak [Verb], bilgi sahibi olmak jdm Bescheid geben bilgi
vermek jdm Bescheid sagen bilgi vermek sich bescheiden yetinmek, kanaat etmek, bilmek, haberi olmak, bilgi, malumat, haber, bilmek, bilgi, bildiği
halde, haberi olduğu halde, isteyerek, kasten, taammüden, vicdanen, haberim olmadan, aksinin doğru olduğunu bildiği halde, şahsi kanaatinin aksine,
wittern sezmek [Verb], kokusunu almak, sezmek, kokusunu almak, sezmek,
wogen çalkantı [Nomen], dalgalanmak [Verb], çalkanmak [Verb], dalgalanmak, kabarmak, dalgalanmak,
wohnen oturmak [Verb], mobilyalı evde oturmak vollständig möbliert dayalı döşeli, oturmak, ikamet etmek, oturmak, ikamet etmek,
wölben kubbelendirmek [Verb], kubbelenmek [Verb], kubbelendirmek sich wölben kubbelenmek, de. kabarmak, kubbelenmek,
wollen diş bilemek [Verb], arzu [Nomen], istek [Nomen], yünlü [Adjektiv], istemek [Verb], yapmayı düşünmek [Verb], yünlü, yün, istemek, yün, istemek, pay
istemek, şapkayı çıkarmak,
wringen sıkmak [Verb], {çamaşır} sıkmak, burmak, burmak, sıkmak,
wuchern tefecilik yapmak [Verb], hızla çoğalmak [Verb], {bitki} türemek, azmak, hızla çoğalmak, {bitki} türemek, büyük ölçüde çoğalmak, tefecilik yapmak,
wühlen kazmak [Verb], eşmek [Verb], kazmak, eşmek, eşelemek, karıştırmak, eşelemek, karıştırarak aramak,
wundern hayrete düşürmek [Verb], hayret etmek [Verb], şaşırtmak, hayrete düşürmek sich wundern şaşırmak, hayrete düşmek, şaşırtmak, de şaşırmak,
wünschen istemek [Verb], arzulamak [Verb], dilemek [Verb], istemek, arzu etmek, dilemek, temenni etmek, dilemek, istemek,
würdigen değerini bilmek [Verb], takdir etmek [Verb], layık görmek [Verb], değer vermek, takdir etmek, değer vermek, takdir etmek,
272
würfeln zar atmak [Verb], zar atmak, zar atmak,
würzen baharlamak [Verb], aroma vermek [Verb], güzelleştirmek [Verb], baharlamak, baharatlamak, baharatlamak, baharatlamak,
wuscheln
wüsten
wüten hiddetlenmek [Verb], öfkelenmek [Verb], yıkmak [Verb], çıldırmak [Verb], öfkelenmek, kudurmak, hiddetlenmek, öfkelenmek,
zahlen ödemek [Verb], saymak [Verb], güvenmek [Verb], olmak [Verb], saymak [Verb], paya göre ödemek, ödemek, para vermek, hesap lütfen!, saymak,
arasında sayılmak, saymak, - zu arasında sayılmak, ödemek - bitte! hesap, lütfen!, saymak,
zählen ödemek [Verb], saymak [Verb], güvenmek [Verb], olmak [Verb], saymak [Verb], paya göre ödemek, ödemek, para vermek, hesap lütfen!, saymak,
arasında sayılmak, saymak, - zu arasında sayılmak, ödemek - bitte! hesap, lütfen!, saymak,
zähmen evcilleştirmek [Verb], eğitmek [Verb], evcilleştirmek, ehlileştirmek, gemlemek, dizginlemek, frenlemek, evcilleştirmek,
zahnen dişlemek [Verb], tırtıllanmak [Verb], {bebek} diş çıkarmak, diş açmak,
zapfen tıpa [Nomen], tıkaç [Nomen], marangozlukta [Nomen], çekmek [Verb], çıkarmak [Verb], tıpa, tıkaç, mil, muylu, kozalak, {fıçıdan} çekmek, tıkaç tapa [-
], kozalak [-], tıkaç, tıpa, tapa, takoz, mil, cıvata, muylu,
zappeln rahat durmamak, kıpırdanmak, kurtlanmak, rahat durmamak, yerinde duramamak,
zaubern büyü yapmak [Verb], büyü yapmak, hokkabazlık etmek, harikalar yaratmak, büyü yapmak,
zaudern tereddüt [Adjektiv], bekleme [Nomen], tereddüt etmek [Nomen], duraksamak [Verb], duraksamak, tereddüt etmek, duraksamak, karar verememek,
zehren yiyerek geçinmek [Verb], tüketmek [Verb], kemirmek [Verb], kemirmek, aşındırmak,
zeichnen çizmek [Verb], karalamak [Verb], çiziktirmek [Verb], işaretlemek [Verb], imzalamak [Verb], çizmek, resim yapmak, işaretlemek, imzalamak, resim
yapmak, çizmek,
273
zeigen göstermek [Verb], vermek [Verb], sergilemek [Verb], anlatmak [Verb], sezdirmek [Verb], kanıtlamak [Verb], doğrulamak [Verb], görünmek [Verb],
gözükmek [Verb], anlaşılmak [Verb], göstermek, işaret etmek, teşhir etmek, kanıtlamak, ispatlamak, ibraz etmek, arz etmek sich zeigen kendini
göstermek, görünmek, ortaya çıkmak, anlaşılmak, göstermek, kanıtlamak, ispat ekmek, işaret etmek, de. görünmek,
zelebrieren
zelten çadır kurmak [Verb], kamping yapmak, çadır kurmak, çadır kurmak, kamp yapmak,
zensieren sansür etmek, {öğrenciye} not vermek, sansür koymak, not vermek, değerlendirmek,
zentralisieren merkezileştirmek,
zerbeissen
zerbersten
zerbrechen kırmak [Verb], parçalamak [Verb], kırılmak [Verb], kırmak, parçalamak, kırılmak, parçalanmak, kırmak, kırılmak,
zerbröckeln ufalamak [Verb], parçalamak [Verb], ufalanmak [Verb], parçalanmak [Verb], ufalamak, parçalamak, ufalanmak, parçalanmak, ufalamak, parçalamak,
ufalanmak, parçalanmak,
zerdehnen
zerdrücken ezmek [Verb], ezerek öldürmek [Verb], buruşturmak [Verb], ezmek, {patates} püre yapmak, ezmek,
zerfallen yıkılmak [Verb], çökmek [Verb], erimek [Verb], batmak [Verb], sönmek [Verb], çökmek, yıkılmak, parçalanmak, ayrışmak, bozuşmak, parçalanmak,
dağılmak, yıkılmak, çökmek, kim. ayrışmak,
zerfasern liflerine ayırmak,
zerfetzen parça parça etmek [Verb], paramparça etmek, yırtmak, ditmek, yırtmak, parçalamak, yırtmak, parçalamak,
zerfliessen erimek,
zerfransen
274
zerfressen kemirmek [Verb],
zerkauen
zerkleinern küçük parçalara ayırmak [Verb], ufalamak, kıymak, parçalara ayırmak, ufalamak, küçük küçük parçalara ayırmak, ufalamak, dağıtmak,
zerknallen
zerknicken
zerlegen parçalamak [Verb], sökmek [Verb], parçalara ayırmak, sökmek, demonte etmek, {cümle} analiz etmek, parçalara ayırmak, sökmek, parçalara ayırmak,
sökmek,
zermahlen değirmende öğütmek [Verb],
zermalmen ezmek [Verb], çiğnemek [Verb], yok etmek [Verb], ezmek, çiğnemek,
zernagen
zerpflücken
275
zerquetschen çiğnemek [Verb], ezmek, çiğnemek, ezmek, sıkıştırmak, ezmek,
zerreiben değirmende öğüterek ezmek [Verb], öğütmek, toz haline getirmek, toz haline getirmek, toz haline getirmek,
zerren şiddetle çekmek [Verb], zorla çekmek, sürüklemek, zorla çekmek, sürüklemek, zorla çekmek, sürüklemek,
zerrupfen
zersägen
zerschlagen kırmak [Adjektiv], parçalamak [Adjektiv], bir örgütü [Adjektiv], çok bitkinim [Adjektiv], kırmak, parçalamak sich zerschlagen suya düşmek, vurup
kırmak, parçalamak, vurup kırmak, parçalamak,
zerschmelzen eriyip yok olmak [Verb],
zerschneiden parçalara bölmek [Verb], kesip parçalamak, doğramak, keserek parçalamak, doğramak, kesip parçalamak, doğramak,
zersetzen eritmek [Verb], ayrıştırmak [Verb], sarsmak [Verb], bozulmak [Verb], ayrıştırmak, sarsmak, bozmak sich zersetzen ayrışmak, ayrıştırmak, de ayrışmak,
ayrışmak, çözülmek,
zersiedeln
zersplittern parçalamak [Verb], yarmak [Verb], çatlatmak [Verb], yarmak, kırmak, yarılmak, kırılmak, yarmak, kırmak, yarılmak, kırılmak,
zerspringen kırılmak [Verb], patlamak [Verb], kırılmak, patlamak, kırılmak, parçalanmak, patlamak, patlamak, kırılmak,
zerstampfen
276
zerstäuben ayak: ayakla çiğnemek [Verb], toz hamine getirmek, püskürtmek, yıkmak, yok etmek, tahrip etmek, toz haline getirmek, püskürtmek,
zerstechen
zerstören yıkmak [Verb], bozmak [Verb], boşa çıkarmak [Verb], harap etmek, tahrip etmek, mahvetmek, yok etmek, yıkmak, yok etmek, harap etmek, yok
etmek,
sich zerstreiten
zerstreuen dağıtmak [Verb], yaymak [Verb], gidermek [Verb], saçmak [Verb], dağıtmak, saçmak, eğlendirmek, oyalamak sich zerstreuen dağılmak, saçılmak,
eğlenmek, oyalanmak, dağıtmak, saçmak, de dağılmak, saçılmak, eğlenmek, oyalanmak, dağılmak, saçılmak,
zerstğckeln
zertreten ayağıyla ezmek [Verb], ayakla ezmek, çiğnemek, ezmek, ayakla ezmek, çiğnemek,
zertrümmern yıkmak [Verb], kırmak [Verb], paramparça etmek, {bina vb.} yıkmak, yıkıntı haline getirmek, paramparça etmek, yıkmak, kırmak,
zeugen çocuk yapmak [Verb], döllemek [Verb], üretmek [Verb], meydana getirmek [Verb], tanıklık etmek, şahitlik etmek, delalet etmek, döllemek ein Kind
zeugen çocuk yapmak, tanıklık etmek, çocuk yapmak, döllemek,
ziehen germek [Verb], cer [Nomen], çekmek [Verb], oynamak [Verb], çıkarmak [Verb], uzatmak [Verb], esnetmek [Verb], sürdürmek [Verb], dizmek [Verb],
gezmek [Verb], uzamak [Verb], yürümek [Verb], göçmek [Verb], koymak [Verb], bilanço çıkarmak, sonuç çıkarmak, çekmek, çizmek, çıkarmak,
{satranç vb.de} taş oynamak, {bitki/hayvan} yetiştirmek, {duvar} örmek, {çukur} kazmak, taşınmak, göç etmek,
zielen nişan almak [Verb], nişan almak, nişan almak, hedef almak, kastetmek,
zimmern yontmak [Verb], işlemek [Verb], inşa etmek [Verb], {tahta vb.} doğramak, yontmak, doğramak, yontmak, biçim vermek,
zirkeln
zikulieren
277
zischen cazırtı [Nomen], cızıltı [Nomen], cızırtı [Nomen], tıslamak [Verb], cızırdamak [Verb], cayırdamak [Verb], cazırdamak [Verb], tıslamak, cızırdamak, {kaz}
tıslamak, {kızartma vb.} cızırdamak, {yılan} ıslık çalmak, vızıldamak,
ziselieren çakma [Nomen], darbetme [Nomen], darp [Nomen], darbetmek [Verb],
zitieren anmak [Verb], alıntı yapmak [Verb], zikretmek [Verb], alıntı yapmak, iktibas etmek,
zittern çırpıntı [Nomen], ürpermek [Verb], titremek [Verb], titreşmek [Verb], deprenmek [Verb], titremek, ürpermek, titremek, ürpermek, titremek,
ürpermek,
zivilisieren uygarlaştırmak [Verb], uygarlaştırmak, medenileştirmek,
zögern kararsızlık göstermek [Verb], duraksamak [Verb], duraklamak [Verb], duraksamak, tereddüt, duraksamak, tereddüt etmek, çekinmek, gecikmek,
zubauen
zubekommen
zubetonieren
zubewegen
züchten beslemek [Verb], büyütmek [Verb], üretmek [Verb], yetiştirmek, büyütmek, yetiştirmek, üretmek, büyütmek,
zucken istemeden sıçramak [Verb], sıyırmak [Verb], birdenbire çekmek [Verb], titremek, kıvranmak, seğirmek, {kılıç} çekmek, sıyırmak, {para kesesi}
çıkarmak, titremek, sarsılmak, seğirmek,
zücken istemeden sıçramak [Verb], sıyırmak [Verb], birdenbire çekmek [Verb], titremek, kıvranmak, seğirmek, {kılıç} çekmek, sıyırmak, {para kesesi}
çıkarmak, titremek, sarsılmak, seğirmek,
zuckern şeker koymak [Verb], şekerlemek, şeker koymak, şeker koymak,
278
zudrehen kapamak [Verb], kapamak, {musluk, vb.} kapamak,
zudrücken kapamak ein Auge zudrücken göz yummak, kapamak. ein Auge- göz yummak hoş görmek,
zueignen
zueilen
zueinanderfinden
zueinanderhalten
zueinanderkommen
zueinanderstehen
zufallen kendiliğinden kapanmak [Verb], {kapı vb.} kendiliğinden kapanmak, üzerine düşmek, payına düşmek,
zufliegen
zufliessen
zuflüstern
sich zufriedengeben
zufriedenlassen
zufrieren tamamen donmak [Verb], donmak, buz bağlamak, donmak, buz bağlamak,
zufügen katmak [Verb], eklemek [Verb], eklemek, katmak, reva görmek, zarar vermek, katmak, eklemek, {acı, zarar} vermek,
zuführen sevketmek [Verb], beslemek [Verb], sağlamak [Verb], tedarik etmek, temin etmek, sağlamak, beslemek, sevk etmek, sevketmek, ithal etmek,
sağlamak,
279
zugeben söylemek [Verb], izin vermek [Verb], itiraf etmek [Verb], hak vermek [Verb], teslim etmek [Verb], ilave etmek, eklemek, itiraf etmek, izin vermek,
müsaade etmek, eklemek, katmak, izin vermek, itiraf etmek, itiraf etmek, katmak, eklemek, ilave etmek,
zugehen kapanmak [Verb], bitmek [Verb], kapanmak, olmak, vuku bulmak auf etw zugehen -e doğru yürümek auf jdn zugehen -e doğru yürümek dem Ende
zugehen sonuna yaklaşmak, kapanmak, olmak, vuku bulmak, kapanmak, olmak, vuku bulmak,
zügeln gem vurmak [Verb], bastırmak [Verb], dizginlemek, frenlemek, dizginlerini çekmek sich zugesellen katılmak, dizginlemek, frenlemek,
sich zugesellen
zugestehen razı olmak [Verb], vermek [Verb], kabul etmek [Verb], razı olmak, kabul etmek, vermek, bağışlamak, bahşetmek, kabul etmek, ödün vermek,
zugiessen
zugreifen yemek almak [Verb], el uzatmak [Verb], çok çalışmak [Verb], tetik davranmak, {sofrada} yemek almak, {polis} basmak, kavramak, kapmak, {yemek}
almak, fırsattan yararlanmak,
zuhalten kapalı tutmak sich die Ohren zuhalten kulaklarını tıkamak,
zujubeln coşku ile [Verb], karşılamak [Verb], tezahürat yapmak, tezahüratla karşılamak, tezahürat yapmak, tezahüratla karşılamak,
zukneifen
zuknoten
zukommen yaklaşmak [Verb], yaklaşmak, yakışmak, hakkı olmak jdm etw zukommen lassen göndermek, hediye etmek, yaklaşmak,
zulächeln
280
zulachen
zulassen açmamak [Verb], kapalı bırakmak [Verb], kabul etmek [Verb], içeri bırakmak, içeri almak, ruhsat vermek, kapalı bırakmak, kapalı bırakmak, izin
vermek,
zulaufen {birine doğru} koşmak, {hayvan} kapılanmak spitz zulaufen sivrilmek,
zulegen kapamak [Verb], üstüne katmak [Verb], eklemek [Verb], eklemek, katmak, üstünü örtmek sich etw zulegen edinmek jdm etw zuleide tun {birine}
kötülük etmek,
zuleiten sevk etmek [Verb], beslemek [Verb], {su} götürmek, akıtmak,
zuliefern
zumachen kapamak [Verb], tıkamak [Verb], doldurmak [Verb], kopçalamak [Verb], kapamak, örtmek, {giysi} düğmelemek, kopçalamak, acele etmek, çabuk
olmak, kapamak, kd. acele etmek,
zumauern
zumuten {birinden uygunsuz bir şey yapmasını} beklemek sich zuviel zumuten gücüne fazla güvenmek, {uygunsuz bir iş yapmasını} istemek, beklemek,
sich zumuten
zünden ateşe vermek [Verb], ateş almak, tutuşmak, ateşlemek, ateşe vermek, coşturmak, ateşlemek, tutuşturmak, ateşlemek, tutuşturmak,
zunehmen şişmanlamak [Verb], artmak [Verb], çoğalmak [Verb], artmak, çoğalmak, kilo almak, şişmanlamak, çoğalmak, artmak, kilo almak, şişmanlamak,
zuneigen eğilim göstermek, yakınlık duymak jdm zugeneigt sein {birinden} hoşlanmak, sevmek sich dem Ende zuneigen sonuna yaklaşmak, eğilim göstermek,
sich zuneigen
zupfen hafifçe çekmek [Verb], çekmek jdn am Ärmel kolundan çekmek, {hafifçe} çekmek,
281
zupressen
zuprosten
zuraten
zurechnen
sich zurechtfinden
zurechtkommen vaktinde gelmek [Verb], hakkından gelmek, başa çıkmak, becermek, zamanında gelmek, başa çıkmak,
zurechtrücken
zurechtschneiden
zurechtstellen
zurichten hazırlamak [Verb], düzenlemek [Verb], kesmek [Verb], yontmak [Verb], {yemek vb.} hazırlamak, örselemek, hırpalamak, hazırlamak, tertiplemek,
sich zurückbesinnen
282
zurückbleiben geri kalmak [Verb], geri kalmak, geride kalmak, gelişmemiş olmak,
zurückblenden
zurückdrängen geri itmek [Verb], geriletmek [Verb], bastırmak [Verb], {duygu} bastırmak, {düşman} püskürtmek, geri itmek,
zurückdürfen
zurückerwarten
zurückfahren ürkmek [Verb], sıçramak [Verb], {taşıtla} geri dönmek, ürkmek, irkilmek, {taşıtla} geri götürmek, {taşıtla} geri dönmek,
zurückfallen geriye döşemek [Verb], geri kalmak [Verb], geriye doğru düşmek, geri kalmak, {ışık} yansımak,
zurückgeben iade etmek [Verb], geri vermek, iade etmek, geri vermek,
zurückgehen geri dönmek [Verb], geri gitmek [Verb], gerilemek [Verb], geri gitmek, geri dönmek, geri çekilmek, ricat etmek, {fiyat} düşmek, {hastalık} gerilemek,
geri dönmek, geri çekilmek, azalmak,
283
zurückgewinnen
zurückgreifen
zurückhalten tutmak [Verb], alıkoymak [Verb], alıkoymak, tutmak, {duygu} zapt etmek, açığa vurmamak sich zurückhalten kendini tutmak, kaçınmak, sakınmak,
alıkoymak, durmak, tutmak, de. sakınmak, çekinmek,
zurückkämmen
zurückkaufen
zurückklappen
zurückkommen geri dönmek [Verb], dönmek, geri gelmek auf ein Thema zurückkommen bir konuya geri dönmek, geri gelmek, geri dönmek,
zurücklaufen
zurücklegen geriye koymak [Verb], yürütmek [Verb], geriye koymak, {para} biriktirmek, bir kenara koymak, {yol} katetmek, gitmek, aşmak sich zurücklegen
sırtüstü yatmak, katetmek, gitmek, aşmak, bir kenara koymak,
sich zurücklehnen
sich zurückmelgen
zurückmüssen
284
zurückrollen
zurückrufen geri çağırmak [Verb], geri çağırmak, {telefonla} yeniden aramak etw ins Gedächtnis zurückrufen hatırına getirmek, geri çağırmak,
zurückschalten
zurückschieben
zurückschneiden
zurückschrauben
zurücksetzen geriye koymak [Verb], ihmal etmek [Verb], ertelemek [Verb], geri koymak, {fiyat} indirmek, {birine} haksızlık etmek,
sich zurücksetzen
zurückspringen
zurückstellen ertelemek [Verb], tecil etmek [Verb], geri koymak, yerine koymak, ertelemek, sonraya bırakmak, tehir etmek, tecil etmek, yerine koymak, ertelemek,
zurückstufen
zurücktreten gerilemek [Verb], gerilemek, istifa etmek, el çekmek, gerilemek, geri çekilmek, istifa etmek, çekilmek,
285
zurückversetzen
sich zurückversetzen
zurückweichen çekiliş [Nomen], geri çekilmek [Verb], gerilemek [Verb], gerilemek, geri çekilmek,
zurückwollen
zurückziehen açmak [Verb], geri çekmek, {öneriyi} geri almak sich zurückziehen geri çekilmek, geri çekmek, geri almak, de. geri çekilmek,
zurufen seslenmek,
zusagen söz vermek [Verb], hoşa gitmek [Verb], söz vermek, vaat etmek, icabet etmek, söz vermek, bir daveti kabul etmek,
zusammenarbeiten birlikte çalişmak [Verb], işbirliği yapmak, birlikte çalışmak, işbirliği yapmak, birlikte çalışmak,
zusammenbauen
zusammenbekommen
zusammenbrechen yıkılmak [Verb], yıkılmak, çökmek, yere yığılmak, yıkılmak, mahvolmak, çökmek,
zusammenbringen toplamak [Verb], kavuşturmak [Verb], bir araya getirmek, kavuşturmak, barıştırmak, aralarını bulmak, bir araya getirmek,
286
zusammenfahren çarpışmak [Verb], çarpışmak, ürkmek, çarpışmak: ürkmek,
zusammenfallen yıkılmak [Verb], çökmek [Verb], yıkılmak, çökmek, aynı zamana rastlamak,
zusammenfassen özetlemek, bir araya getirmek, toplamak, bir araya getirmek, özetini çıkarmak,
sich zusammenfinden
zusammenfliessen
zusammenfügen cem [Nomen], cemi [Nomen], birleştirmek [Verb], cemetmek [Verb], birleştirmek,
zusammengehören çift oluşturmak [Verb], birbirine bağlı olmak, birbirini tamamlamak, çift oluşturmak, birbirine bağlı olmak, birbirini tamamlamak,
zusammenhängen yan yana asmak [Verb], birbirine bağlı olmak, aralarında bağlantı olmak, ilişkili olmak, {birbirine} bağlı olmak, aralarında bir ilgi bulunmak,
zusammenkneifen
zusammenkommen araya gelmek [Verb], toplanmak [Verb], buluşmak [Verb], bir araya gelmek, toplanmak, buluşmak,
zusammenkoppeln
sich zusammenkrampfen
sich zusammenkrümmen
zusammenlaufen koşuşmak [Verb], gruplar oluşturmak [Verb], birleşmek [Verb], çekmek [Verb], koşuşmak, üşüşmek, {yol/akarsu} birleşmek, {renk} birbirine girmek,
{kumaş} çekmek,
287
zusammenleben birlikte yaşama [Nomen], birlikte yaşamak,
zusammenlegen araya koymak [Verb], katlamak [Verb], değşirmek [Verb], bir araya koymak, {mektup vb.} katlamak, dürmek, birleştirmek, {para} toplamak, bir araya
koymak, toplamak,
zusammennehmen toplamak [Verb], kendini zaptetmek [Verb], toplamak, bir araya getirmek sich zusammennehmen toparlanmak, kendini toplamak, toplamak, de.
kendini toparlamak, kendini tutmak,
sich zusammennehmen kendini zaptetmek [Verb],
zusammenpassen birbirine uymak [Verb], denk gelmek [Verb], uyuşmak [Verb], birbirine uymak, uyuşmak, birbirine uymak, yakışmak,
zusammenrollen yuvarlamak [Verb], sarmak [Verb], dürmek [Verb], değşirmek [Verb], çöreklenmek [Verb],
sich zusammenrotten
zusammenschlagen birbirine vurmak [Verb], çarpmak [Verb], yıkmak [Verb], paramparça etmek [Verb], birbirine vurmak, paramparça etmek, katlamak, dayak atmak,
paramparça etmek,
sich zusammenschliessen
zusammenscmelzen
zusammenschneiden
zusammenschrumpfen büzüşmek [Verb], buruşmak [Verb], daralmak, ufalmak, büzülmek, buruşmak, büzülmek, buruşmak,
zusammenschweissen
288
zusammensetzen araya getirmek [Verb], bir araya getirmek, birbirine geçirmek, monte etmek sich zusammensetzen yan yana oturmak, baş başa vermek sich
zusammensetzen aus -den oluşmak, ibaret olmak, bir araya getirmek, bírleştirmek, de. oluşmak {aus, -den},
sich zusammensetzen
sich zusammensparen
zusammenspielen
zusammenstecken
zusammenstellen araya koymak [Verb], bir araya getirmek, düzenlemek, derlemek, bir araya getirmek, derlemek, düzenlemek,
zusammenstossen çarpışmak,
zusammentreffen karşılaşma [Nomen], birbirine rastlamak [Verb], görüşmek [Verb], buluşmak [Verb], çatmak [Verb], çatışmak, aynı zamana rastlamak, buluşmak,
karşılaşmak, tesadüf etmek, çatışmak, aynı zamana rastlamak, buluşmak, karşılaşmak,
zusammentreiben araya toplamak [Verb],
289
zusammenziehen sıkıştırmak [Verb], toplamak, sıkıştırmak, daraltmak, büzmek sich zusammenziehen toplanmak, {kumaş} daralmak, çekmek, toplamak, de. büzülmek,
çekmek,
zusammenzucken
zuschiessen
zuschlagen kapamak [Verb], vurmak [Verb], atmak [Verb], çivilemek [Verb], {kapı vb.} çarparak kapatmak, {top} vurmak, {müzayedede} malı en yüksek fiyatı
verene bırakmak, {kapı vb.} çarparak kapanmak, vurmak, vurmak, çarpmak, vurmak, çarpmak,
zuschliessen kilitlemek,
zuschreiben geçirmek [Verb], suçlamak [Verb], yüklemek, üstüne atmak, atfetmek, hesabına geçirmek, hesaba geçirmek, üzerine almak,
zusehen seyretmek [Verb], yapılmasını sağlamak [Verb], beklemek [Verb], seyretmek, dikkat etmek, seyretmek, bakmak, dikkat etmek,
zusetzen eklemek [Verb], katmak [Verb], katmak, eklemek, sıkboğaz etmek, üstüne varmak, rahatsız etmek, katmak, eklemek, sıkıştırmak, rahatsız etmek, ilave
etmek, katmak, karıştırmak,
zusichern sağlamak [Verb], garanti etmek, temin etmek, garanti etmek, temin etmek,
zuspitzen sivriltmek [Verb], sivriltmek, yontmak sich zuspitzen ciddileşmek, kritikleşmek, de. ciddileşmek, kritikleşmek,
zusprechen bir hakkı tanımak [Verb], verilmesini hükmetmek [Verb], {bir hakkı} tanımak, vermek jdm Trost zusprechen teselli vermek jdm Mut zusprechen
cesaret vermek dem Essen zu sprechen çok yemek dem Alkohol zusprechen çok içmek, avutmak, yüreklendirmek, cesaret vermek, {hak, yetki vs.}
tanımak,
zustecken iğnelemek [Verb],
290
zustehen ait olmak [Verb], {yapılması, gerçekleştirilmesi vb.} birinin hakkı olmak, onun görevi olmak, ait olmak,
zusteigen
zustellen barikat yapmak [Verb], teslim etmek [Verb], bildirmek [Verb], değirmek [Verb], {posta} teslim etmek, tebliğ etmek, teslim etmek, vermek,
zustimmen muvafakat etmek [Verb], uygun görmek, razı olmak, muvafakat etmek, uygun görmek, onaylamak,
zustürmen
zuteilen tahsis etmek [Verb], yanına etmek [Verb], dağıtmak, üleştirmek, tayınlamak, tahsis etmek, ayırmak, tahsis etmek, ayırmak, tahsis etmek,
zutrauen güven [Nomen], itimat [Nomen], yapabileceğine inanmak, {birinden} beklemek, güven, itimat, yapabileceğine inanmak, güven,
zutreffen doğru olmak [Verb], doğru olmak, geçerli olmak, doğru olmak, doğru çıkmak, isabetli olmak,
zutrinken onuruna içmek [Verb], sağlığına içmek, şerefine içmek, sağlığına içmek, kadeh kaldırmak,
zuvorkommen önünü almak [Verb], önünü önlemek [Verb], {birinden} önce davranmak, önlemek, önünü almak, birinden önce davranmak,
zuwandern göçmen olarak yerleşmek etw zuwege bringen {bir şeyi} başarmak, sonunu getirmek,
zuweisen havale etmek [Verb], havale etmek, tahsis etmek, ayırmak, tahsis etmek,
zuwenden çevirmek [Verb], döndürmek [Verb], vermek [Verb], çevirmek, döndürmek, yöneltmek, {ödül/hediye} vermek, çevirmek, yöneltmek, çevirmek,
yöneltmek,
sich zuwenden
291
zuwerfen öpücük göndermek [Verb], doldurmak [Verb], bakışlar atmak [Verb], {birine} atmak, {çukur} doldurmak, {kapı} şiddetle kapamak,
zuwiderhandeln muhalefet etmek [Verb], aykırı davranmak, karşı çıkmak, ihlal etmek einem Gesetz zuwiderhandeln kanunu çiğnemek,
zuziehen {perde} kapamak, {düğüm} sıkıştırmak, başka yerden gelip yerleşmek sich zuziehen {hastalık} yakalanmak, tutulmak, uğramak, kapamak, örtmek,
çekmek, de. {hastalık, vb.} yakalanmak, tutulmak, uğramak, kapamak, örtmek, çekmek,
sich zuziehen
zwängen içine tıkmak [Verb], tıkıştırmak [Verb], sıkıştırmak, tıkıştırmak sich durch die Menge zwängen kalabalıkta ite kaka ilerlemek, sıkıştırmak, tıkıştırmak,
zweckentfremden
zeifeln
zwingen yapmaya zorlamak [Verb], başarmak [Verb], zorlamak, mecbur etmek, zorlamak, zorlamak,
zwischenlanden
zwitschern cıvıldama [Nomen], cıvıldaşma [Nomen], ötmek [Verb], cıvıldamak [Verb], cıvıldaşmak [Verb], cıvıldamak, şakımak, ötmek, cıvıldamak, ötmek,
292