Professional Documents
Culture Documents
AVRAM GALANTt
İSTANBUL
TAN Matbaası
1 9 5 1
Adnıs: Prof. A. Galanti. Kmalıada, İstanbul.
Ö N S Ö Z
BİRİNCİ BÖLÜM
NİĞDE. V İL A Y E T İ H U D U D U — N İÖ D K K E L İM E S İN İN M A N A S I
Hudut
Şimdiki vilâyetlerin taksimatına göre, Niğde vilâyeti doğu tarafın
dan Kayseri ve Adana vilâyetlerinin birer kısmı, batı tarafından Konya
vilâyeti ve güney Ankara vilâyeti, kuzey tarafından Kırşehir vilâyeti
ve güney tarafından Adana ve Mersin vilâyetleriyle ihata olunmuştur.
Ci) Bâzı kelimelerde aynı hal görülüyor. Meselâ: Filjstin.de İbraniceide “ce
nup” mânasını ifade eden Negeb kelimesi (n.g\b.) arapnanm aynı mâna ifade
ed-en cenup (c.n.bı) kelimesidir. İbrarûcede- gimal [g) hü«r£i arapc; anıtı (cim) har
finin aynidir!
— 6 —
ik in c i b ö l ü m
OSM AN 1,1 D E V L ET t N İN T E E S S Ü S Ü N D E N E V V E L N İĞ D E T A R İH İ
H A K K IN D A M A M /M A T
O) Patrndict.no tarihiyle pek çok dinî ve .tarihi eserler yazaj\ müverrih, filozof
M ctrop o.'.i t; Gemıadios’ds.n Anahita hakkında .malûmat istedim. Ceva.bon, bu keli
mle, Hrnütiyanlık dm tarihinde olmadığını olsa olsa bu isim putperestlik- dinine
ıı.i t oki u&ıınu .soy] od i.
— î —
Çok olduğa, gibi devir itibariyle deV oniinnbi ..ası^d^n .onbeşmci asra,
kadar bir zamana mensupturlar. Bugün kasaba, b&rab müstahkem -bir
Bina tepesi etraf ındadır. Binalar, dere kenarında ve bahçe içindedir.
Ayrı köy gibi müteaddit mahalleler, civar tepeleri işgal ederler. Bun-r
İardan (Kayabaşı) namındaki köyde, Selçukilere ait ve Arap ve Erme
ni mimarisini tasvir eden medfenler (mezarlıklar) vardır (Texier, III,
87/8). ■
Ramsay şöyle yazıyor:
Eski Tiyana'nın yerinde Kemerhisar tesmiye olunan yâlnız bir köy
vardır, diyor ve eski şehrin Kızılhisar yahut KilLsehisan (yeni ismi
Kemerhisardır) olduğunu ileri sürüyor. Bakiyesine rastlanan su yolu-
büyük bir genişlik işgal eden şehri sulardı. Bu şehrin yeri, suları bol'
olan Niğde ve Bor taraflarıdır. (Ramsay, s. 88)
Kayseri - Ulukışla hattında, bulunan Niğde, biri yukarıda diğeri
aşağıda olmak üzere, iki kısımdan ibarettir. Şimdiki halde, az hıeskûn
olan ve kuzeyden güneye doğru uzanalı Tepevirana doğru giden kısım
da Niğde’nin üst kısmının kuzeyinde heybetli bir kale vardır. Alt kı
şımda, vaktiyle, toprak tabyesi (siperi) ile ihata edilmiş olan şehir altı
vardır.
*
★*
Birinci Keylıüsrev’in vefatından ve Birinci Keykâvus’un Birinci
JKeykübad üzerine kazandığı muzafferiyetten sonra, Niğde Zeydüddiıı
Beşare’ye verilmiştir (Hicri 620). (Tab’ı Houtsma) (Îbni-Bibi IV. s. 115)
Bilâhara, Alâeddin Keykubad tahta çıktıktan sonra, Zeydüddiıı Beşa-~
rî’yi azletmiş ve Öldürmüş ve Harzem mültecilerinden biri olan Ylan
Nogo’ya (?) Niğdeyi vermiştir (İbn-Bibi s. 192).
Suriyelilere karşı açılan harbde, Taceddin’in idaresi altında bulunan
Niğde askeri, Suriyelileri mağlûbetm iştir (Ihn Bi-bi IV, 195 ve Gabriel,
107).
İkinci Keykâvus ile Dördüncü Arslan, . arasında çıkan ihtilâf işle
rinde, Niğde şehri ibu sonuncunun tarafını tutmuştur (tbin Bi-bi 201.
291 ve Gabriel 107).
Onüçüncü Milâdî asırda, Niğde Selçuk devletinin en büyük askerî
dairesi merkezi idi. Sülâleye mensup Dördüncü Kılıç Arslah devrinde
îbıı el-Hatir orayı idare ediyordu. Kuvvetli olan Müin-eddin Pervane
ile 642 de ittifak ederek genç Üçüncü Keyhüsrev’i, Mes’udun nüfuzun
dan :kurtarmak için Niğde’ye göndermiştir.
Selçuk hükümdarı Dördüncü Kılıç Arslan’in oğlu Üçüncü Gıyased-
din Keyhüsrev (663) henüz çocuk idi. O zamanda, büyük vezirlerden
— s —
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
dilmig ise de, Fatihin emri üzerine, Burşaya nakledilerek, Sultan Murad
Hanın biraderleri şehzade Alâeddin’in yanına defnedilmiştir.
(Solakzade S. 249/51)
serdar onu rakip sayarak tahkir ettikten sonra, Maildin kalesine hap
setmiştir. Ordu ilerlemeğe; başlayınca, Ebubekir Mardin hapishanesin
den çıkarılıp Musul'a giden yolda Öldürülmüş ve yerine Rumeli Beyler
beyi olan Niğdeli Mustafa ;Paşa başdefterdar tâyin olunmuştur. (Ceima-
' ziyülevvel-gurresi aene 1039) Nairna Tarihi, C, III. s. 10) .
İran seferi esnasmda, !Deli İlâhi nâmında.bir. şakı birtakım zorba
ve eşkıyanın başına' göçercik Şeydi şehri kasabasında karar kılıp bu su
retle yavaş yavaş civar ahalisine karşı her türlü zulüm reva görerek
rahatsız ederdi. Kendisine tâbi arkadaşları, şekavetin hudutlarını
genişleterek Konya eyaletine tâbi pek çök kasabaların ve bu meyaııda
Niğde halkının mallarını alıp kendisine mukavemet edenleri de mahve
derdi. Aldığı ganimetin; küçük bir .kismını Kanaman Beylerbeyi olan
Ahmet Paşaya verirdi (Sene .1042) (Naima Tarihi C, III. S. 128)..
ihtar — Yukarıda, Niğdeli Mustafa Paşama katlolunan Ebubekir
Paşanın yerine geçtiğini gördük. Diğer bir yerde, padişahın defterdar
Hüseyin Efendiyi azil ve Yedikülede hapsedip yerine Niğdeli. Sühte
Mustafa Paşayı vezaretle defterdar ettiğini, ve bilâhare halka iyi mua
mele yapmadığı için, öldürdüğünü ' öğren iyouz (12 Zilhicce 1042) (Na
ima Tarihi C. I I I S. 144-5),
1.0'i2 de. (Revan)x fethetmeğe giden Dördüncü Murad, Niğden in
Çavuş sahrasına nüzul etmiştir (Sölakzade Târihi. S. .755).
1.04.7 senesinde, sadrazam, ve serdarı ekrem Bayram Paşa, Bağdad
seferinin hazırlıklarım ikmal etmek için Üsküdardan çıkarak muhtelif
kasabalara uğradıktan sonra Niğdeye gelmiştir. Bayram Paşa, yolda
hayırlı islerle meşgul olmuş ve Niğde bundan istifade etmiştir. Naima
şöyle yazıyor: “Niğdeye vardıklarında orada bir harab han yeri görüp
ol vakfa mal verüb ve ol diyarın, hanlara ve dükkânlara muhtaç oldu
ğunu görerek, hanlar ve bütün dükkânlar yapıp nice hayr ihdas
•■eyledi’' (Naima Tarihi C. 2 S. 324).
Bağdad seferi hazırlıkları ikmal edilmezden bir sene evvel, Sadra*
zam Bayram Paşa sefere çıkmağa memur edilmiştir- Bayram Paşa To
kada, Amasyay a ve ondan sonra Niğdeye varmıştır. Hayırsever olan
bu sadrazam Niğden,in harab olmuş olan hanım kendi parasiyle tekrar
bina ve bir pazar tesis etmiştir. (Hammer IX , S. 307).
Bağdadın muhasarasının.: kırkıncı günü (8 Ş a b a n 1048) şehrin a-
demi mukavemetini anlayan hanların bir murahhası kaleden çıkıp, şeh
ri OsmanlIlara teslim etmek teklifinde bulunmuş ve bu mesele hâkkm*
da konuşmak: vazifesiyle kalenin içine bir adamın gönderilmesirıi iste
miştir. Bu istek kabul edilmiş ve hanları dışarıya çıkarmak içiri çavuş-
başı Turan Ağa ordu ile beraber' bulunan Niğde sancağı mutasarrıfı
— 17 —
ce, paşa şerirleri basıp 160 kadarını imha etmiş ve kusuru Karaman
eyaleti taraflarına kaçmıştır (1177) (Vâsıf Tarihi C. I- s. 15. ve Mordt-
mann s. 115).
Çiparzade Ahmed Paşanın bu hareketi, kendisine düşen yağmacı
lığın başkasının, eline geçmemesine matuf idi. Onun idaresinde bulunan
halk, zulmünden bîzar olarak sesini padişaha kadar işittirmiştir. Ken
disine vâki olan tenbihlere kulak asmayan Ahmed Paşanın idamına ka
rar verilmiştir. Sivas valisi bu işe memur edildiğinden vazifesini yapmış
ve Ahmed Paşanın kellesini îstanbula. göndermiştir (1178) (Vâsıf Ta
rihi c. I s. 161.)
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Nt&DTCNİN İD A R E S İ
(1) O zam8,n Niğdeye tâbi kazalar Nevşehir, Ürgüb, Aksaray, Bor, Ulukışln
Ve Arapsun kî i.
— 30 —
A li Paşa Kahramanpaşazade
Mirimiran olup 1202 de Kırşehri, 1210 da Niğde mutasarrıfı ol
muştur. (Mehmed Süreyya s. 552).
Osman Paşa Kelleci. Yeniçeri
Feyizle çalışmış olan bir kaç memuriyetten sonra mirimiran rüt
besiyle- 1211 senesinden evvel Niğde mutasarrıfı olmuştur. (Mehmed
Süreyya C. III. s. 436).
A li paşa
Lârendelidir. Hurşid Paşanın silâhdarı olup, mirimiran rütbesiyle
İzmit mutasarrıfı, 1222 de Niğde mutasarrıfı ve 1224 de vezaret rütbe
siyle Konya valisi olmuştur (Mehmed Süreyya III. ıs. 556).
Alâeddin Paşa
Sivaslı. Terfi suretiyle 1227 de Niğde; mutasarrıfı, 1237 de tekrar
Niğde mutasarrıfı olmuştur (Mehmed Süreyya III. s. 490).
Galib Said. Mehmed Paşa
Sadarete dahil olduktan ve muhtelif memuriyetlerde bulunduktan
sonra Fransa ile mükâlemeye memur edilmiş, Reisülküttab (iki defa)
ve 1232 de Niğde valisi olmuştur. (Mehmed Süreyya III. s. 616).
Em in Mehmed Bey
Niğdeli Abdürrahman Paşanın mahdumu, Niğde valisi, olmuştur .
(Mehmed Süreyya I. s. 428).
Raşid Efendi
BEŞİNCİ BÖLÜM
Z İR A A T , SAN AT , M A D E N L E R , V E R G İL E R
/ — Ziraat:
Hicrî 702 senesinde doğan İbn Batııta Niğde hakkında şöyle yazı-
yor:
“Niğde (1) dahi Irak padişahının şehirlerinden olarak büyük ve
nüfusu çok ise de bir kısmı virandır. Karasu namiyle maruf olan nehir,,
bu şehirden geçer. Bu su en büyük nehirlerdendir. Biri, şehir dahilinde
ve ikisi haricinde olmak üzere üç köprüsü vardır. Şehrin içinde ve dışın
da naureller konarak, onlarla bostanlar sulanır. Niğdede meyva boldur.
Orada A hi Caruk’un nahiyesine indik. Bu adam, Niğdede emrederdi.
Ahilerin, âdeti üzere, bize ikram etti. Üç gün kaldıktan sonra Keyseri-
ye (Kayseri) ye hareket ettik (İbn Batuta, cilt: 1. s. 525). (2)
Kâtip Çelebi şöyle yazıyor:
Üç kapılı Niğdeden, üç saat Çiftehanın solunda olan dağ arkasında
yüksek bir sünbül, lâle ve çiçekler yaylağı vardır. Eğer, Türkmenler
gelip orada yaylarlar ve onda bir nevi tulum peynir yaparlarsa, peyniri
mağaralarda saklarlar. Gayet âlâ peynirdir. Bu yaylak, üç dağın son
köşeleri arasında bulunan bir sahradır. İşte bunun içindir ki “Üç ka
pılı” derler. (Cihannüma. s. 678).
Pernot şöyle hikâye ediyor:
Haymana ovasının bir Kürt köyünde dört hıristiyan Niğdeliye
rast geldim. Başlarında, yumurta şeklinde taşıdıkları keçe başlıklarına
bakarak derviş zannettim. Bu kıyafet sanatlarının işaretidir, dediler,.
Bunlar, sanatlarını yapmak için Ankara vilâyetini dolaşıyorlardı. Sa
natları da yerlere halı yerine serilen büyük keçe parçalarıdır. (Perînot,,
s. 382/3).
Frijiya âbidelerinde görülen çifte arsl ani arın kabartma madenleri,.
(1) Bifeth ün-nüm ve sükün-ül kaf. Yani N i değil Ne dir. Bu suretle Niğde
değil Nekta’dır. A s lî.telâffuzu da .böyledir, diyor.
(2) Seyahainamei İbn Batuta eserinin Türkçe mütercimi, padişaJım dama4ı
olan Mehmed Şeriftir. Eser Hicrî 1233/5 senelerinde Matbaai âmirede basılmıştır..
— 32 —
(1) Kamumame-i Al-i Osman, Sultan Süleyman Kanunî emriyle cem ve tel-
fik olunan kanunnamedir.
Buradaki “Galattan malikâne ve divanı” “Galatya M ailar Kanunu” demektir.
Malûm okluğu, üzere, Mi;'.âttan üç asır evvel, Küçük Asya ya gelen Galatlar* in,
isimlerine izafeten Küçük Asya.mn büyük bir mı.n takasına. Galat ya adı verilmiştir.
Merkezi Ankara olan Galatyamn hududu Bithynia, Frijiya, Kapadokya \e Pontus
idi.
Dünyada âdetler, kanunlar, durubu emsal vesaire her vakit, bir memleketten
başka' memlekete geçer ve kısmen veya tamamen, geçtikleri yerlerin malı olurlar.
Burada mevzuubahs olan Gal-atyanın M allar kanununun hükmü, Kanunî Sultan
Süleyman kanununun ahkâmında zjkredildigi görülmektedir.
— 33 —
.bahçeden bir buçuk öşür alınırmış. Son dergâh-i muailama arz olununca
/bir öşür alınmak takarrür buyurulmuş (s. 34).
Karaman vilâyetinde, kovan kimin tımarında bal eylerse, öşrü ol
timarın sahibine buyrulmuştur. Bir kovan başına, iki akça resimdi,
(s. 37).
Yukarıda, camiler bahsinde vergilere dair bâzı malûmat verilmiştir.
Songur camii kitabelerinden birinde . “Hıristiyanlardan şahsî vergilerle
irad vergisinin alınmamasına dair bir emir vardı. (Ga.briel s. 133)
Bunun gibi, 874 tarihli bir kitabede, Karamanın, iki oğlu Pir Ahmet
'Han ve Kasım Hanın emriyle yazılmış bir kitabede Niğdede ağnam,
tiftik, küherçile, hububat, ağanam gayri kanunî (?) vergilerin pehlivan
lardan alınmamasını emrediyor (1) (Halil Ethem, Karaman evlâdı hak
kında vesaiki mahkûke. s. 52).
ALTINCI BÖLÜM
M A A R İF — MICDREİS'E-- D İL — M U S İK İ
M aarif
En eski zamanlardan son zamanlara kadar, maarifi en. ziyade in
kişaf ettiren âmil dindir. Mabetlerde hizmet gören, kimseler, ibadet ve
din işleriyle beraber devlet ve halk işlerini görmek ve öğretmek vazife
siyle mukayyet idiler. Bu iki meslekte bulunmayan halkın okuyup yaz
ması az veya hiç idi.'
İlk tahsilin yeri dar-ülkıra’ yani okuma yeridir. Kur’an okumak
için elifba, kıraat, yazı, ilmühal ve teovit bilmek lâzımdır. Bu dersleri
hazırlayan yerler, sıbyan mektebi, yani çocuklara mahsus mekteplerdir.
Niğde’nin bu sıbyan mektepleri hakkında malûmat elde etmemekle
beraber bu gibi mekteplerin bulunuşu tabiî idi.
Medra$e
Niğdenin bu eserin “Camiler” bölümünde, medreselere taallûk eden
bâzı kayıtlar vardır. Bunlar arasında, Niğdede Sultan Alâeddinin vak
fettiği medrese de vardır. Bu medresenin idaresi bir müderris ile bir
müid. tarafından idare olunup, beşer talebe ihtiva eden üç sınıftan iba
ret idi.
Bu medreseye girmek isteyen talebenin sarf, nahiv ve ulûmü dini-
yeye vâkıf olması lâzımdı.
Üçüncü sınıf talebesin,e, fukaha denip, ihtisas sahibi ve mübaheseye
kaadır olan mezun talebeye denirdi. İkinci sınıf talebesi, orta derecede
l'ukaha olup, kendilerine mütefakkih denirdi. Birinci sınıf talebesi, usu
len tahsil gördükten .sonra, hukukçuluğa intisab ederlerdi. Bu talebenin
yani fakkih ve mütefakkihların maaşları vardı. Bunların bekâr ve evli
olmalarına bakılmazdı (1).
1286 da, Niğdede Rüştiye mektebi açılmıştır. Muallimi İbrahim.
Efendi, talebe adedi 72 idi. Bugün ilkokullarla bir de orta okulu vardır.
Niğdede isimlerine rast olunan medreseler şunlardır:
1 — Köhne medrese. Texier, (III. s. 7/8) Milâdî onbeşinci asra
iıit bir medrese olduğunu yazıyor. Bu medresenin birinci katında, be
yaz mermerden yapılmış arapkâri ibaşlıklı sütunlarla mağrib tarzında
yapılmış kemerler vardır. Yer katının ve birinci katın saçak altı kena
rı, gayet zariftir,
Te:xier?nin bahsettiği medrese, Akmedrese miydi? Eğer bu ise, Ak-
medreseye tahsis edilmiş vakıflar vardır (2).
2 — Merhum Nuri Bey medresesi
3 — Murad Ali Paşa medresesi ve muallimhanesi,
4 — Ezhed (?) kariyesinde yıkılmış medrese arsası,
5 — Elhaç Haşan Ağanın inşa ettiği- medrese.
Dil
Niğdede, Rumların lisanı Yunanca olup zamanla aklaşılacak bir
ha.le gelmiştir. Bu lisan, mücerred halinde ve İlmî tesirler altında kal
mış bir mmtakada konuşulduğu için, Kappadokyada, eski Yunan - Ro
ma zamanından kalma tetkike şayan eski bir lehçenin bâzı şekillerini
belki muhafaza edebilmiştir (Perrot, s. 383).
Musiki
Musikide birtakım manilere “kayabalıçe” derler. Bu mâna, manile
rin yüksek sesle okunduğuna delâlet eder zannolunur. Bu suretle, mani,.
Konya mıntakasında olan,. Niğde civarını ihata eden köylerden birinin
isminden alındığı zannolunur. Bu köy, manicilerin yahut şiir okuyucu
larının meharetiyle şöhret bulmuştur. (Journal Asiatique No. 14, s. 14-0,.
seııe 1889).
(1) Vakfiye dergisi 45/63 I I , Vakfiye Tarihi 818. Vakıf sahibi Karamanoğliî.
Ali. Yaiîiın Prof. İ. H. Uzımçarşılı.,
(2) Bu medrese 1409 da Karamanlılar- tarafında.n inşa edilmiştir ('P. W.ittek)v
— 35 —
YEDİNCİ BÖLÜM
N İĞ D E N İN M EŞHUR A D A M L A R I
*Kemal Um,mî
Ali Ağa
Niğdelidir. Kudemadandır. 1107 de Kapıcıbaşı olduktan sonra, ter
fian Sivas beyi, sipahiler başı olmuş ve 1143 de sadaret kethüdası olduk
tan. sonra azledilmiş ve oğlu Mehmed Beyle beraiber Bursaya gönderile
rek orada vefat etmiştir (Mehmed Süreyya III, s. 535).
Abdüvrahman, Pasa
Niğdelidir. Kapıcıbaşı olduktan, sonra mirimiran rütbesiyle Kırşe
hir mutasarrıfı olmuştur. 1212 de vefat etmiştir. Oğlu kapıcıbaşı Meh
med Emin Bey, İkinci Sultan Mahmudun son zamanlarına kadar.yetiş
miştir. (Mehmed Süreyya III. s. 324).
Nizami Pa§a
Niğdelidir. 1.237 de Niğdede doğmuş, Harbiyeden çıktıktan sonra'
1255 de tahsilini ikmal etmek için Viyanaya gitmiş ve sıra ile liva ve
ferik olmuş ve bir hayli müddet Belgradda ve başka yerlerde komiserlik
etmiştir, 1294 de, Mektebi Mülkiye ve sonra Mektebi Sultani müdürü ol
duktan sonra infisal etmiş ve 1297 de vezaret rütbesiyle askerî teftiş
komisyonunda ve askerî hizmetlerinde bulunmuştur. 1311 de vefat et
miştir- (Mehmed Süreyya'HI. s. 578).
— 38 —
Mustafa Efendi 1910 Ali 109-1, Sadık Mehmed Efendi 1275. Molla Ha
şan (?)
SEKİZİNCİ BÖLÜM
• PUTPERESTLİK — HIRİSTİYANLIK — CAMİLER —- TÜRBELER
TEKKELER — ZAVİYELER
Camiler:
Niğde camilerinin isimleri hakkında doğru malûmat vermek kolay
değildir. Bir kısım camilerin inşa tarihleri malûm ise de, bir kısmm da
malûm değildir. Bundan başka, ayni şahsın ismini taşıyan iki veya üç
camiin inşa veya tamir tarihlerini tespit etmek kolay değildir. Binaen
aleyh, bu mevzu hakkında bulduğumuz malûmatı''-tarih ^ır asiyle tespit
?<tmeğe çalışıyoruz,
( : ) Sem anın kızı, arzın ilahesi, Satıırne’nin karısı, Jupitere’in validesi ilâh..
11!) Nj£;cîenin putperestliği hakkında bu eserin birinci bölümüne müracaat,
il?) Eıısebe. Kayseri raiıibi olup, kilise tarihi m üsrifidir. M ilâdın 340 - 2-67
ne lerinde yaşamıştır.
— 43 —
(P. Wittek). Gabriel’e göre, Alâeddin camii 620 de inşa edilmiştir. Ba
nisi Zeydeddin Başara’dır. Yukarıda zikrettiğimiz gibi, Birinci Alâeddin
Keykâvus, Niğde idaresini ona vermiş ve bir müddet sonra siyasî se
beplerden dolayı onu Öldürmüştür. Bu camii yapan Mustenireddin’dir.
(Gabriel s. 121-2).
îbn Bi-bi, Alâeddin Keykubad, tahta gıktık tan sonra Sultan ismini
taşıyan ilk camii inşa ettiğini ve Niğdenin. en eski camii olduğunu ya
kıyor. VI. 117.
2 — Dış camii — Niğdenin güney batısının sokak kenarında, dış
camii namında bir cami vardır. Bunun bir minberi vardır ki, menkulâ-
■
ta göre, vaktiyle Songur camiinin malı idi. “Emir Seyfeddin Songur
emretti” cümlesi bunu gösterir. Üst şehir kapısının önünde, güney ni
hayetine doğru, 709 da inşa edilen Sungur camii ve pazarı vardır (P.
Wittek).
3 -— Songur camii — (Seyfedctin Songur) bu camiin bir kitabesi
vardır ki (tesis tarihi 736), Hıris Uyanlardan, şahsî vergiyle irad vergi
sinin alınmamasını emrediyor (1) (Gabriel, 133).
4 — 847 tarihli bir cami vardır ki, onda iki satırlık bir kitabe oku-nur.
Bu kitabede, Karamanın iki oğlu Pîr Ahmet Han ve Kasım Han emriyle
yazıldığı kaydediliyor. Bundan başka, kitabe, ağnam, tiftik, küherçile,
hububatla, gayri kanunî vergilerin pehlivanlardan alınmamasını emredi
yor. Bu emrin ilgasına çalışanların üzerine Allahın ve Peygamberin,
insanların ve herkesin laneti düşsün cümlesi de yazılmıştır. (Halil Ed-
hem, Karaman evlâda hakkında vesayik-i mahküke s. 52).
5 — Hanım camii. Bu cami, Alâeddin tepesinin doğu tarafında
bulunur. Basit bir bina olup, Hicrî 856 da inşa edilmiştir. (Halil EdhemV
s. 45; Gabriel s. 135/6),
6 — Şah mescidi. Songur camiine yakın olan küçük bir camiin is
midir.. İnşa tarihi malûm değildir.
7 — Rahmaniye camii. Kale civarında olup yenidir. Şekline bakı
lırsa asrın iptidasında (?) inşa edilmiştir.
8 — Paşa camii. Kuzey mahallesinin başlıca camiidir. İnşası, Ali
Paşa namında bir kimseye ve büyütmesi oğlu Murad Paşaya atfolunur.
Hicrî dokuzuncu asırda inşa edildiği zannolunıır. Çeşme ile türbesi
vardır. (Gabriel ).
9 — Hasaıı Çelebi camii — Hacı Halife böyle bir camiden, bahse
diyor. Gabriel böyle fodr âbidenin mevcud olmadığını ve başka bir camiin
ismiyle gösterildiğini yazıyor (s. 136)
B
Buraya naklettiğimiz aşağıdaki cami isimleri “Ankara. Vakıflar
da iresinden istinsah ettik. Daire çok zengin olup tarihin muhtelif şu
belerini aydınlatıyor ve tarih araştırıcıları sevindirir.
1 — Songur ve Alâeddin camii
2 — Sezalce kariyesiııde Hüseyinefendi camii
3 — Kaya mahallesi mescidi.
4 — Bereketli kariyesi Celâller mahallesinde Hacımehmed camii.
5 — Ardi nahiyesi, Sulucaova kariyesinde, Dedeçelebioğlu Osman
Efendinin yeni camii.
6 — Muradpaşaoğlu Ali Paşanın camii;
7 — Germiyan kariyesi camii
8 — Songur Bey camii
9 — Riistem mahallesi mescidi
10 — Şeydiler mahallesi camii
11 — Tartanı kariyesi camii
12 — kariyesi camii
13 — Dorin kariyesi camii
14 — Hüsameddinefendi camii
15 — Kayabaşı mahallesinde Hızırilyas camii ve mescidi
16 — Suvermez kariyesi camii
17 — Taşpmar kariyesi camii
18 — Yazıoyuk kariyesi camii
19 — Ayaşağa mahallesi mescidi
20 — Ormoson kariyesinde Yukarımescit demekle maruf cami
21 — Bereketli kariyesi Hacıhimmet mescidi.
— 45 —
Türbeler:
Birinci türbe — Hüdavend türbesi. Halk tarafından Hiidavend tür
besi denilen bu türbenjn asıl ismi Hüdavend Hatun türbesidir. (Sene
712) Te>:ier buna, Fatma Hatun türbesi ismini vermiştir, diyor. (II. s.
106—108).
Kalenin biraz ötesinde, şehrin batısında bulunan ve uzun yoldan
ayrılmış olan “Yenikayabaşı” mahallesi vardır. .Burada, eski mezarlık,
■biı'kaç türbe ve bu meyanda 690 da yapılan Hüdavend Hatun tepesi
vardır (P. Wittek).
Hüdavend Hatur,, şelıid edilen Rükneddin Küıç Arslan’ın kızıdır.
Kendisi de, Gıyaseddiıı Keyhüsrev’in oğludur. (Halil Edhem, Düvelli
îslâmiye 213/19).
ikinci trübe — Bugün, bu türbenin ya,rısı harab bir haldedir. Mer
merinde Abdullah Elmeliki oğlu Beylerbeyi ismi okunuyor. Bu türbe,
Songur’uıı türbesinden on. bir sene evvel yapılmıştır. Sene 725. (Gab-
riel, s. 148 - 50).
Üçüncü türbe — Mermer levhanın yazısı: Gündoğdunun oğlu Hak
kı Bovob’dur. 745 de vefat etmiştir.
Dördüncü türbe — Şeref Ali türbesi olup, evvelki türbenin yanı
başındadır. Hicrî 1282 de Hacı Said Paşa tarafından inşa edilmiştir.
(Gabriel s. 151).
Zaviye:
Bir zahidin ibadetle meşgul olmak üzere çekildiği tenha eve veya
küliibeye ve yemeklerin piştiği yere derler.
Niğdede bulunmuş olan zaviyeler şunlardır:
1 — Ahipaşa zaviyesi
2 — .... beyefendi zaviyesi (Niğde nahiyelerinden, Gervis kariyesi)
3 — Doğan Bahaeddin Bey zaviyesi
— 49 —
Tekkeler:
Bir şeyhin riyaseti ve idaresi altında dervişler taifesinin istinad
ettiği ve zikir ve mukabele ve çile ile uğraştıkları hususî yerdir.
Niğde hakkında .isimlerini bulabildiğimiz tekkeler şunlardır:
1 — Yenice kariyesinde Şeyh Mustafa tekkesi.
2 — Darüzzakirin tekkesi
3 — Süleyman Paşa tekkesi (Sultan Alâeddin camii evkafı mül
hakatından)
DOKUZUNCU BÖLÜM
FERMANLAR
eğer ukubeti şer’iyye terettüb ider töhmet sabit olmaz ise yanma kifa
yet mikdarı âdemler koşub firar itmemek üzre yollarda muhafa
za iderek kaydübend ile devr-i devletmedanma irsal ve izhar ve mez-
burun keyfiyyeti ahvalini sihhat ve hakıykati üzre deri devletmedan-
ma arzu ilâm eyleyesin. Fi evaili c 1119.
iv
Kozan oğlu'nuıı Niğde Kalesine muhkem hapsedilmesine dair.
Bervechi arpalık Niğde Sancağına mutasarrıf olan, Ömer Paşaya
ve Niğde karesi dizdarına hüküm ki
Bundan akdem Kozan oğlu dimekle maruf şakiyi hâlâ Adana bey-
lerbeğisi' olan Abdülgafur dame ikbalihu. ahz ve Niğde karesine gönde-
rüb kal’a bend ildirdiğin, mukaddema der-i devletmedanma ilâm idüb
ve şakii merkumun kemakân kal’ai merkumede muhkem habs ve kal'a
bend olunması lâzım olmağla imdi senki miri miranı mumaileyh ve diz
darsın emri şerifim vusulünde şakii merkum Kozan oğlunu kal’ai mer
kumede gereği gibi habs ve kal’ebend idüb ve eğer Adana beylerbeğisi
miri miranı mumaileyh tarafından, taleb olunursa dahi virmeyüb ve
bir tarikle gaybubet ve firar itmemek üzre muhafazasında kemayenbagi
ihtimamı tam eyleyesiz şöyle ki her ne tarıykle olursa olsun şakiyi
merkum kal’ai mezburdan çıkub bir tarafa firar itmek ihtimali olur ise
sonra bir dürlii arzı cevabınız isga olunmayüb mezkûr Kozan, oğluna
olunacak ceza size tertib olunacağın, mukarrer ve muhakkak bilüb ana
göre ziyade basiret ve intibah ile hareket ve bundan sonra emri şerifim
varmadıkça bir tarıykle ıtlak eylemeyüb kal’ai mezburede hıfzı habs i
hususunda ziyade ihtimam eylemeniz babında, fermanı âlişânım. sadır
olmuşdur. Buyurdum. Fi evaili z 1119.
V
(1) O sene 'konar ve göçer yüm kân ve T lirkım n taifesinden Aychn sevahilin-
dcn. Kütahya ve Karahisarı Salıib taraflarına huruç edenlerin te'dibi için ,de hü
küm yakılmıştır (Fi evasıtı ca 1154). Ali'm et Refik, Anadoiuda Türk aşiretleri
ATo. 236 n. 207.
SON SÖZ
BİBLİYOGRAFYA
Bu eserde verdiğimiz malûmatın sıhhatini bildirmek için, bu ma
lûmatı veren muharrirlerin, yalnız isimlerini verdik. Bu defa, bu muhar
rirlerin isimleriyle beraber eserlerinin isimlerini de alfabe sıra-siyle ve
riyoruz :
H
P. Wittek, Zur Geschichte Angora
Halil Edhem, Karaman evlâdı hak in Mittel alter in Festschrift ftir
kında vesayık-i mahküke Georg Jacob
Hammer, Histoire de l’empire Ot- Paul Lucas, deuxieme voyage
toman Paul Ricaııt, History of the pre~
sent state of the Ottoman empire
s. 94, sene 1680,
îbn’i Batuta
îbn’i Bibi (Houtsma basması) Perrot, voyage en Asie Mineure
— 56 —
E T
,amsay W. M. (Professor), the. Tac-ül-tevarih
orical geography of Asia Minör! Tarih-i Raşid
î 1890 Tekvin
Takvim-i 'Vakayi
S
Texier, description de l’Asie M i
ayce A. Ht The Hittites, the His-; neure (*)
r of a fergotten empire Tarih-i Ata
ilahtar Tarihi
ivas şehri V
:>lakz;ade Tarihi.
Vasıf Tarihi
:)îakya.n, Les richesses natur elleş
conomiques de l’Asie Mineure
Y
Ş
Yakut, Mü’cem-ül Büldan VI.
^mon II 65 '6
ÖNSÖZ
Prof. A. Galanti
BİRİNCİ BÖLÜM
(1) H ittit kelimesinin Hittitçe telâffuzu Hat, H s tı’dır. Ahdi A tik1d e,. Hittit-
ferin ismi Het'dir; M ısırcısı Heta. Bu kelimelerin (H) harfi Türkçenin (H İ) har
fi kuvvetiyle telâffuz olunur. Ecnebi lisanlar, aynı telâffuzu muhafaza- eder. Fran-
a-ızlar, bunlara Heteens derler. Fransızcada (H) harfi, 'hem ağır (H)\ hem de h a
f i f H. yani südah harf olarak telâffuz edildiğinden, Türkçeye bu son şekilde yani
JSteens şeklinde alınarak Etiler olmuştur. Hatay kelimesinin telâffuzu Etiler’den
\îeğ'il, Betiler telâffuzunun doğru olduğunu acık açığa, gösteriyor.
— 60 —
gı) taraflarına gerek doğrudan doğruya, gerek nüfuz sahibi olmak iti
bariyle, hâkim olmuştur.
İKİNCİ BÖLÜM
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
T ÜRK İYE ■ZAM ANINDA BOR
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
DÎNLER
PUTPERESTLİK — H IR İS T İY A N L IK — İSLÂM LIK — CAM İLER
Putperestlik:
Bor yolu üzerinde, menbadan biraz ileride medfenler vardır. Bunlar
da, Kapadokyamn diğer mağaraları gibi, bürkâni dağ ve kayalar için
de oyulmuştur. Yakındaki küçük bir gölün, ismine izafeten Amasien un
vanı verilmiş olan Jüpiter mabedi oldukça intişar etmiş bir mezhebin
merkezi olmak itibariyle şöhret bulmuştur. (Texier III. 88/10?).
Hıristiyanlık
Tiyana, Kapadokyamn bir metropolitliği (piskoposluk) olmuştur.
Milâdın 364 - 375 senelerinde Roma imparatoru bulunmuş olan gaddar
Valens, Kapadokyayı ikiye böldükten sonra, din telâkkisini muhafaza
etmiş ve nüfuzunu bâzı rahipler üzerine idame edebilmiştir (Ramsay,,
s. 73),
IslâynUk
Arapların Tavvana dedikleri Tiyana, Hicretin, 88 inci senesinde
- 64 —
BEŞÎNCÎ BÖLÜM
SULAR
ALTINCI BÖLÜM
ZİRAAT — TİCARET
Ziraat:
1 — Bor ilçesinde ziraata elverişli 35 bin hektar arazi vardır. Bıı
arazinin her yıl yarısı ekilmektedir. Ziraatta münavebe usulü takip
edi lmem ektedir.
2 — Ziraî mahsûller buğday, arpa, çavdar ve az miktarda cliğer
— 69 —
nevilerdir. Ortalama olarak istihsalât 9000 ton buğday, 3000 ton. ar
pa, 3000 ton çavdardır.
3 — Ziraat vasıta ve âletleri 10 traktör, 5000 çift öküz ve manda,
150 çift beygirdir.
Demir pulluk az miktarda olup daha ziyade ağaç sapan kullanılır.
İki mibzer vardır. Tohum serpme suretiyle ekilir. Bir biçer döver ma-
kina vardır. Harman işleri (düğen) denilen çakmak taşı dizilmiş tahta
ları hayvanla sapların üzerinde gezdirmek suretiyle yapılır.
4 — Bor ilçesi hayvancılık bakımından önemlidir, 4.5 bin. hektarı
bulan mer'alannda 10 bin baş sığır ve manda ineği, 100 bin koyun, 10
bin kıl keçi ve 40 bin tiftik keçi otlatılmaktadır. Hayvan mahsûlleri ma
halli ihtiyaçları nisbetinde istihsal edilmekte olup yalnız yetiştiriciliğe
ehemmiyet verilir. Sığırlar ekseriyet itibariyle siyah yerli ırktandır,
koyunlar dağlıç ve Karaman cinsindendir.
5 — Meyvacılıkta elmacılık ve bağcılık önemlidir. 166 hektar elma
lık ve 1400 hektar bağ yetiştirilmiştir. Elmalar memleket dahiline ve
yaban,cı memleketlere ihraç edilir. Üzümler kısmen taze olarak istihlâk
edilir, az miktarı mahalli ihtiyaca karşılık kurutulur ve çok miktarın
dan pekmez yapılır. Bir kısım aileler ihtiyaçları için şarap da yaparlar.
Kasabada ve bir çok köylerde meyva ağaçlarının muhtelif nevileri de
yetiştirilmiştir. Bunlardan çok ve en iyi yetiştirenler kayısı, armut, ba
dem ve ceviz ağaçlarıdır.
6 — İlçe merkez ve bir çok köylerinde sebzenin muhtelif nevileri,
yetiştirilir. Bunlar mahalli ihtiyaç miktarın dadır.. Yalnız kuru fasulya
ihtiyaçtan fazla olarak 400 ton memleket dahiline ihraç olunur.
7 — İlçede kayde değer orman yoktur. Güney kısmındaki dağ etek
lerinde bin hektar vüsatmda ~ve parçalar halinde koruluklar vardır. Yal
nız ilçe merkez ve köylerinde Önemli miktarda kavak ağacı yetiştiril
mekte ve mahalli ihtiyaç bunlarla karşılanmaktadır.
8 — Arıcılık üstüvaııi şekilde kovanlarda ve iptidai bir haldedir.
2320 kovan mevcuttur. İstihsalât mahallen istihlâk edilmektedir.
9 — İlçe merkezinde Bektaş, Acıgöl, Sinandı gölü ve Pınarbaşı
men.balarmdan bahçeli, keşlik, kaynarca, havuzlu, kılavuz, karanlık-
dere, yakacık, Bayat, Bereke, Halaç, Postallı ve Çömlekçi köyleri sı
nırları içindeki kaynaklardan meydana gelen sulama suları ile 2000 hek-
rat meyva ve sebze bahçeleriyle hububat ekin tarlaları sulanmaktadır.
Ticaret:
YEDİNCİ BÖLÜM
İer bölümünün sekizinci numarası). Elhaç Ali Ağa kimdir? Ne vakit ya
şamıştır?
Şimdiki halde, Bor’da ilk okullarla beraber bir de orta; .okul ve
;tam teşkilâtlı ve yüzden fazla talebeli bir kız sanat okulu vardır.
Anadolunun bâzı şehirlerinde yaşamış Rum cemaatleri gibi, Bor’da
da teşkilâtlı yani kilise ve mektep sahibi olan küçük bir Rum cemaati
vardı. Birinci Harb-i Umumiden sonra, (1914 — 1918) îstanbuldan gay
ri yerlerde yaşamış Türkiye Rumlarının Yunanistana ve Yunanistanda
yaşamış Türklerin Türk iyeye gitmeleri kararı iki tarafça kabul edildi
ğinden, şimdiki halde Bor'da Rum mektebi yoktur.
Kütüphane — Hâlen Niğde vilâyeti Milletvekili bulunan Halil Nu
ri tarafından tesis edilen Bor kütüphanesi, Bor’un ilmî ihtiyaçlarına
yardım etmektedir.
Madenler:
Boğazköyün,den Maraşa giden uzun yol, Gürümden geçmiş olmalı.
Sir Charles Wilson burada kaya üzerine hakkedilmiş Hittitçe kitabe
bulmuştur. Bundan başka, Bor yahut Tiyana’nın cenubunda bulunan
Kapadokyanın, hükümet merkezi olan Kayseri tarikiyle giden ve ora
dan Bulgar Dağı madenine uzanan bir yol daha vardır ki, Prof. Ram-
sey burada bir metin bulmuştur.
Bulgardağı gümüş madeninin, ilk defa, Hittitler tarafından işle-
hildiğine benziyor. Çünkü, gümüş Hittitler için cazip bri maden idi.
Zira, Kadeş Hittit kıralı ile Mısır Firaunu arasında akdolunan muahede,
bu madenin bir levhası üzerine yazılmıştı.
Bu dağın eski madenleri civarında bulunan Hittit kitabesi, Hittil*-
lerin, burayı işgal ettiklerini isbat eder. Hittitlerin bir müddet Lidya’da
kalmaları, bu gümüş madeni ellerinde tutmakla alâkadardır. Herhalde,
gümüş dağı Karabel boğazının cenup, kısmına doğru gider. Madenlerin
işletme zamanına gelince, buna Dr. Gladstön’un, tahlili cevap verebilir.
Altıncı Mısır sülâlesinin bırakmış olduğu altın bakiyesi tahlili Altının
Küçük Asyadan geldiği anlaşılr. Milâttan, 3,000 sene, evvel Küçük Asya
ile Mısırarasmda ticaret münasebatı olduğu anlaşılıyor. (A. H. Saycev
s. 117— 119).
Bugün bâzı eserlerde tesadüf edildiği gibi vaktiyle bir toprak ka
lesi vardı (Hacı Halfa, 670). Yine küherçile işleyip yüz havan ihtiva
eden, bir barut fabrikası vardı. Küherçile Kilisehisarı enkazından alı
nırdı (Hacı Halfa, s. 673).
— 72 —
Yollar:
Milâttan takriben dört asır evvel yaşamış olan İran hükümdarı
£eyhüsrev, Tiyana ile Gülek boğazı arasında bulunan İkonium (Kon-
ra) ve Dana yahut Tiyana arasından geçmiştir. Mühim bir şehir olan.
?iyana, Gülek boğazına giden tarik-i sultanî üzerinde bulunur (Ram-
ey, s. 42).
Sinoptan Kilikyaya giden yol, Boğazköyünden, (Petria) ve Tiyana’-
lan geçerek Gülek boğa,zina giddr (Ramsey, s. 33).
Hamamlar:-
Eski hamam .— Çarşının üzerindedir. İnşa tarihi sekizinci yahut
lokuzuncu asra (Hicrî) atfolunur.
Yenipazar hamamı — Bostamn yanında olup Osmanlı mimarisine
'öre ypaılmıştır. İnşa tarihi sekizinci yahut dokuzuncu asra (Hicri)
ıtf olunur.
Bu hamamların ikisinde, erkeklere ve kadınlara mahsus bölmeler
cardır.
SEKİZİNCİ BÖLÜM
DOKUZUNCU BÖLÜM
ONUNCU BÖLÜM
Karım 31 Ulukışla
Kale 32 Uluviran
Karece 33 Yakacık
Kara kaya „
Bor- ilçesi sokak isimleri
Göçmen ,,
Şahin ^ 1 Bektaş pilâvcı sokağı
x Uğurlu 2 Kayabaşı ,,
3 Uğurlu ,,
Bor köyleri ve eski adları: 4 Yeni çarşı „
1 Ealc^ köyü (eski ism::Gücü) 5 Çakmak ,,
2 Çukur kuyu 6 Kaymakam
3 Kaya 7 Balcı
4 Kızılca 8 Topbas ,,
6 Kemerhisar (es. ismi Kisesar) 9 îlaldı „
7 Bahçah (eski ismi Diragun) 10 Bektaş ,,
5 Badak 11 Yüzbaşı ,,
9 Bereke 12 Kır
10 Çiftlik (eski ismi Emen) 13 Çapuroğlu ,,
11 Havuzlu (eski ismi Baraguıı) .14 Pır as „
12 Halaç 15 Kuruüzüm ,,
13 Kaynarca 16 Hükümet meydanı ,,
14 Karacaviran 17 İstasyon caddesi ,,
15 Karamahmutlu 18 Eski Kuyumcular ,,
16 Kılavuz . 19 Sebze pazarı
17 Narazan 20 Ekim, ilk okul „
18 Postallı (eski ismi Barastal) 21 Eski Zahire pazarı
19 Gökbez 22 Günıüşlş „•
20 Ortaköv (eski ismi An.doğu) 23 Küııkbaşı „
21 Asmaz 24 Muhacir bucak
22 Aşağı Asmaz 25 Maşat ,,
23 Akçeviran 26 Karace ,*
24 Bayat 27 Ceylan „
25 Çömlekçi (eski ismi Opsar) 28 Atalay ,,
26 Karakapu 29 Bor-Aksaray şo. ,,
27 Karanlı dere (es. ismi Aspuzu) 30 Çâyırlı cami
28 Keçikalesi (E. is. Çukurken!) 31 Kemer1köprü „
29 Keşlik 32 Gece gelen ,,
30 Tepeköy (E. î. Kılmanaz) 33 Dabak „
SON
BÎR TİCARET DARBIMESELİ
Önsöz: 3
-Biririci' .Bö’üm : JNig:de': vilâyeti hududu — Niğde kelimesinin mânası 5
İkinci BÖlürn: Osm anlı Devletinin teessüsünden evvel ıSTiğd^ tarihi
hakkında malûmat 6
Üçüncü Bölüm: Osmanlı Devletinin teessüsünden beri, Niğdenin
zamanımıza kadar olan tarihî m alûmat 9
Dördüncü Bölüm: Niğdenin idaresi 27
Beşinci Bölüm.: Ziraat — Sanat Madenler — Vergiler 31
Altıncı BöIİüm: Maarif — Medrese — D in — Musiki 33
Yedinci Bölüm: Niğdenin meşhur adamları " 35
Sekizinci Bölüm: Putperestlik — Hıristiyanlık — Camiler — Tür
beler — Tekkeler — Zaviyeler 4.1
Dokuzuncu Bölüm: Fermanlar 49
Sem Söz: 54
Bibliyografya 55
Ön Söz 57
Birinci Bölüm: H ittitler devrinde Bor 5S
İkinci Bölüm: Tiyana hakkında., tarihî- m alûm at — ..Tiyaııa keli
mesinin aslı — Tiyana’nııı tarihî eskiliği — Bor kelimesi 60
Üçüncü Bölüm: Türkiye zamanında Bor 62
Dördüncü BÖlü-m: Dinler — Putperestlik- — Hıristiyanlık — İs
lâm lık — Camiler 63
Beşinci Bölüm: Sular 67
A ltıncı Bölüm: Ziraat., Ticaret 68
Yedinci Bölüm: Maarif —• Madenler — Yollar — Hamamlar 70
Sekizinci Bölüm: Meşhur adamlar 72
Dokuzuncu Bölüm: Bor’un eski harabeleri — Sanayi — Muhtelif
•' malûmat 73
Onuncu Bölüm: Kaymakamlar — Mahalle isimleri — Bor’un köy
isimleri — Bor ilçesinin sokakları 74
MÜELLİFİN BASILMIŞ BAŞKA KİTAPLARI
1 — Hamurabi Kanunu
2 — Küçük Türk tetebbüler
3 — Üç Samî Vazu Kanun
4 — Tîirkler ve Yahudiler (Arap harfleriyle)
5 — Vatandaş Türkçe Konuş
6 — Hitit Kanunu
7 — Asur Kanunu
S — Bodrum Tarihi
9 — Bodrum Tarihine Ek
10 — Türkler ve Yahudiler( Yeni Türkçe harflerle)
11 — İki uydurma Eser
12 — Ankara Tarihi, birinci kısım
13 — Ankara Tarihi, ikinci kısım
KAZIKLANMAKTA OLANLAR
Mukayeseli Musa Kanunu