ability hüner [i.] kabiliyet [i.] yetenek [i.] able hünerli [s.] kadir [s.] gücü yeten [s.] abroad yurt dışında [zf.] gurbet [i.] yurt dışı [i.] accept kabullenmek [f.] kabul etmek [f.] almak [f.] accident rastlantı [i.] kaza [i.] beklenmedik olay [i.] according to göre [ed.] uyarınca [ed.] üzere [ed.] achieve elde etmek [f.] başarmak [f.] ulaşmak [f.] act davranmak [f.] hareket etmek [f.] eylem [i.] active faal [s.] aktif [s.] etkin [s.] actually fiilen [zf.] aslında [zf.] hem [zf.] adult yetişkin [i.] er kişi [i.] yetişkin kişi [i.] advantage avantaj [i.] fayda [i.] yarar [i.] adventure macera [i.] serüven [i.] atılmak [f.] advertise reklamını yapmak [f.] tanıtım yapmak [f.] ilan etmek [f.] advertisement reklam [i.] tanıtım [i.] duyuru [i.] advertising reklamcılık [i.] reklam [i.] ilancılık [i.] affect etkilemek [f.] tesir etmek [i.] gibi davranmak [f.] after sonra [zf.] öğleden sonra [i.] sonra gelen [s.] against aykırı [ed.] karşı [ed.] ters olarak [zf.] ah of [ünl.] ya [ünl.] vah [ünl.] airline hava yolu [i.] havayolu [i.] düz hat [i.] alive diri [s.] canlı [s.] sağ [s.] all tüm [i.] bütün [i.] hepsi [zm.] all right kuşkusuz ki elbette ki yolunda allow izin vermek [f.] müsaade etmek [f.] kabul etmek [f.] almost hemen hemen [zf.] az daha [zf.] takriben [zf.] alone yalnız [s.] kimsesiz [s.] bikes [s.] along boyunca [zf.] beraberine [zf.] yanına [zf.] already zaten [zf.] çoktan [zf.] halihazırda [zf.] alternative alternatif [i.] çare [i.] şık [i.] although her ne kadar [bağ.] rağmen [bağ.] gerçi [bağ.] among arasına [ed.] arasında [ed.] arasına [ed.] amount miktar [i.] tutar [i.] meblağ [i.] ancient antik [s.] eski [s.] antika [s.] angrily hiddetle [zf.] hışımla [zf.] öfkeyle [zf.] (bir sözleşmeye) devam etmede ankle ayak bileği [i.] yürümek [f.] başarısız olmak (abd) [f.] any lalettayin [s.] bazı [s.] her [s.] any more başka [zf.] daha fazla [zf.] daha fazla başka [zf.] anybody kimse [zm.] hiç kimse [zm.] herhangi biri [i.] anyway neyse [zf.] her neyse [zf.] hem [zf.] anywhere nerede olursa olsun [zf.] herhangi bir yer [zf.] herhangi bir yerde [zf.] app uygulama appear belli olmak [f.] görünmek [f.] belirmek [f.] appearance dış görünüş [i.] görünüm [i.] görünüş [i.] apply uygulamak [f.] başvurmak [f.] müracaat etmek [f.] architect mimar [i.] yapmak [f.] tasarlamak [f.] architecture mimarlık [i.] inşaat [i.] yapı [i.] argue tartışmak [f.] çekişmek [f.] göstergesi olmak [f.] Terms Meanings Meanings2 Meanings3 argument argüman [i.] tartışma [i.] sav [i.] army ordu [i.] kalabalık [i.] topluluk [i.] arrange ayarlamak [f.] düzenlemek [f.] hazırlanmak [f.] arrangement ayarlama [i.] aranjman [i.] düzenleme [i.] as olarak [zf.] gibi [ed.] dahi [zf.] asleep uyuyan [s.] tembel [s.] uyuşuk [s.] assistant muavin [i.] asistan [i.] yardımcı [s.] athlete sporcu [i.] atlet [i.] sporcu attack saldırmak [f.] hücum etmek [f.] atak [i.] attend katılmak [f.] iştirak etmek [f.] hazır bulunmak [f.] attention özen [i.] ilgilenme [i.] ilgi [i.] attractive cazibeli [s.] cazip [s.] çekici [s.] izleyiciler veya dinleyiciler audience seyirci [i.] izleyici [i.] topluluğu [i.] author yazar [i.] yazmak [f.] muharrir [i.] available elde hazır bulunan [s.] boş [s.] mevcut [s.] average ortalama [i.] ortalamasını bulmak [f.] belirli bir miktar tüketmek [f.] avoid önlemek [f.] kaçınmak [f.] sakınmak [f.] award ödüllendirmek [f.] ödül vermek [f.] mükafat [i.] awful berbat [s.] sunturlu [s.] müthiş [s.] back art [i.] arkalık [i.] sırt [i.] background arka plan [i.] fon [i.] ardyöre [i.] badly kötü bir şekilde [zf.] ağır [zf.] berbat bir şekilde [zf.] bar çubuk [i.] demir çubuk [i.] baro [i.] baseball beysbol [i.] beyzbol [i.] beysbol topu [i.] based esaslı [s.] yerleşik [s.] temeli [s.] basketball basketbol [i.] basket topu [i.] sepettopu [i.] bean fasulye [i.] dost [i.] tohum [i.] bear dayanmak [f.] katlanmak [f.] taşımak [f.] beat vurmak [f.] dövmek [f.] yenmek [f.] beef dırlanmak [f.] dır dır etmek [f.] sığır eti [i.] before evvel [ed.] önce [ed.] daha önce [zf.] behave davranmak [f.] davranmak [f.] hizaya gelmek [f.] behaviour davranış [i.] davranış [i.] hareket tarzı [i.] belong (birine) ait olmak [f.] ait olmak [f.] uygun olmak [f.] belt kayış [i.] kuşak [i.] kemer [i.] benefit yararlanmak [f.] menfaat [i.] çıkar [i.] best en iyi [s.] geçmek [f.] baskın çıkmak [f.] better daha iyi [s.] iyileştirmek [f.] ıslah etmek [f.] between arasında [zf.] arasına [zf.] ortada [zf.] billion milyar [i.] bilyon [i.] bin çöp kutusu [i.] ambarlamak [f.] çöpe atmak [f.] biology dirimbilim [i.] yaşambilim [i.] biyoloji [i.] birth doğum [i.] kaynak [i.] doğum [i.] biscuit bisküvi [i.] gevrek [i.] bisküvi [i.] bit gem [i.] gemlemek [f.] ikili savmak [f.] blank boşluk [i.] boş [s.] silmek [f.] blood kan [i.] kan bağı [i.] dem [i.] blow esmek [f.] üflemek [f.] darbe [i.] board binmek [f.] tahta döşemek [f.] kurul [i.] boil haşlamak [f.] kaynamak [f.] çıban [i.] Terms Meanings Meanings2 Meanings3 bone kılçık [i.] kemik [i.] kılçıklarını ayıklamak (balık) [f.] book ayırtmak [f.] kitap [i.] deftere işlemek [f.] borrow ödünç almak [f.] ödünç almak [f.] alıntı yapmak [f.] boss patron [i.] patronluk yapmak [f.] idare etmek [f.] bottom dip [i.] alt [i.] bir temel üzerine yerleştirmek [f.] bowl tas [i.] çanak [i.] kase [i.] kafasına ağır bir darbe indirmek brain beyin [i.] kafa yarmak [f.] [f.] bridge köprü [i.] köprü kurmak [f.] köprü yapmak [f.] bright parlak [s.] muhteşem [s.] şaşaalı [s.] brilliant nefis [s.] parlak [s.] muhteşem [s.] broken arızalı [s.] kırılmış [s.] kırık [s.] brush fırçalamak [f.] fırça [i.] süpürmek [f.] burn yakmak [f.] yanmak [f.] burned/burnt - burned/burnt [f.] businessman işadamı [i.] iş insanı [i.] tüccar button düğme [i.] tuş [i.] iliklemek [f.] camp kamp yapmak [f.] kamp kurmak [f.] kamp [i.] camping kamp yapma [i.] kamp [i.] kampçılık [i.] can olabilmek [f.] kovmak [f.] konservelemek [f.] care önem vermek [f.] aldırmak [f.] umursamak [f.] careful itinalı [s.] dikkatli [s.] özenli [s.] carefully özenle [zf.] idareli biçimde [zf.] itinayla [zf.] carpet halı [i.] kaplamak [f.] azarlamak [f.] cartoon karikatürize etmek [f.] karikatür çizmek [f.] mizah amaçlı çizim yapmak [f.] case dava [i.] kasa [i.] kılıf [i.] cash nakit [i.] peşin para [i.] peşin [s.] kale gibi korunaklı bir yere castle kale [i.] sağlam emniyete almak [f.] koymak [f.] catch enselemek [f.] yakalamak [f.] yetişmek [f.] cause sebebiyet vermek [f.] sebep olmak [f.] yol açmak [f.] celebrate kutlamak [f.] bayram yapmak [f.] yönetmek (ayin) [f.] celebrity ünlü kişi [i.] şöhret [i.] ünlü kimse [i.] certain kesin [s.] belirli [s.] belli [s.] certainly muhakkak [zf.] kesinlikle [zf.] elbette [zf.] chance olanak [i.] ihtimal [i.] şans [i.] nevi şahsına münhasır bir kimse character karakter [i.] oymak [f.] [i.] charity hayır [i.] hayırseverlik [i.] hamiyet [i.] chat muhabbet [i.] sohbet [i.] söyleşmek [f.] check denetlemek [f.] kontrol etmek [f.] kontrol [i.] chef aşçı [i.] aşçıbaşı [i.] şef [i.] chemistry yapı [i.] madde yapısı [i.] kimya [i.] chip havalandırmak (top) [f.] takılmak [f.] kırılmak [f.] choice tercih [i.] seçenek [i.] ayırma [i.] church kilise [i.] kilisede tören yapmak [f.] kilise töreni yapmak [f.] cigarette sigara [i.] cıgara [i.] mazot [i.] circle halka [i.] daire [i.] çember [i.] classical klasik [s.] klas [s.] eski dile ait [s.] clear belirgin [s.] açık [s.] net [s.] clearly açık bir biçimde [zf.] açıkça [zf.] ayan beyan [zf.] Terms Meanings Meanings2 Meanings3 clever zeki [s.] akıllı [s.] cin gibi [s.] climate iklim [i.] çevre [i.] şartlar [i.] close kapamak [f.] kapatmak [f.] yakın [s.] closed kapalı [s.] yumuk [s.] kapanmış [s.] clothing giysi [i.] giyim [i.] giyim eşyası [i.] cloud bulut [i.] karartmak [f.] bozmak [f.] coach otobüs [i.] eğitmek [f.] hazırlamak [f.] coast sahil [i.] kıyı [i.] deniz kıyısı [i.] code şifrelemek [f.] kodlamak [f.] şifre [i.] colleague meslektaş [i.] görevdaş [i.] görevdeş [i.] collect toplamak [f.] biriktirmek [f.] olmak (git gide) [f.] column sütun [i.] kolon [i.] destek [i.] comedy komedi [i.] güldürü [i.] komik olaylar [i.] comfortable rahat [s.] rahatlatıcı [s.] teselli edici [s.] comment yorumlamak [f.] yorum [i.] açımlamak [f.] communicate haberleşmek [f.] birbirine açılmak (odalar) [f.] bulaştırmak [f.] community halk [i.] camia [i.] topluluk [i.] compete rekabet etmek [f.] yarışmak [f.] kapışmak [f.] competition müsabaka [i.] yarışma [i.] rekabet [i.] complain yakınmak [f.] şikayet etmek [f.] sızıldanmak [f.] completely büsbütün [zf.] tamamen [zf.] komple [zf.] condition şartlandırmak [f.] hal [i.] koşul [i.] conference konferans [i.] konferans yapmak [f.] müzakere [i.] connect bağlamak [f.] bağlanmak [f.] birleşmek [f.] connected bağlı [s.] alakadar [s.] akraba [s.] consider durumu değerlendirmek [f.] dikkate almak [f.] göz önünde bulundurmak [f.] contain kapsamak [f.] içermek [f.] zaptetmek [f.] context bağlam [i.] kaynak [i.] durum [i.] continent kıta [i.] kıta [i.] anakara [i.] continue devam ettirmek [f.] sürmek [f.] sürdürmek [f.] control denetlemek [f.] kontrol etmek [f.] kontrol [i.] cook yemek pişirmek [f.] pişirmek [f.] aşçı [i.] fırın (üstü ocak altı fırın olan cooker ocak [i.] fırın [i.] mutfak aleti) [i.] copy kopyalamak [f.] kopya etmek [f.] suret [i.] yakalamak corner köşe [i.] viraj almak [f.] (konuşmak/konuşturmak için) [f.] correctly doğru [zf.] doğru şekilde [zf.] uygun biçimde [zf.] count saymak [f.] sayı [i.] hesaba katmak [f.] couple eşleştirmek [f.] çift [i.] birleşmek [f.] cover örtmek [f.] kaplamak [f.] kılıf [i.] crazy deli [s.] çıldırmış [s.] çılgın [s.] creative yaratıcı [s.] halik [i.] neden olan [s.] credit kredi [i.] bir krediyi hesabına geçirmek [f.] inanmak [f.] crime suç [i.] suçlu bulmak [f.] cezalandırmak [f.] criminal sabıkalı [i.] suçlu [s.] müthiş [s.] cross karşıya geçmek [f.] çarmıh [i.] haç [i.] crowd kalabalık [i.] üşüşmek [f.] ısrar etmek [f.] crowded kalabalık [s.] kalabalık (yer) [s.] dolu [s.] Terms Meanings Meanings2 Meanings3 cry haykırmak [f.] ağlamak [f.] ağlama [i.] cupboard dolap [i.] büfe [i.] yüklük [i.] curly kıvırcık [s.] ondüle [s.] kıvırcık [s.] cycle devir [i.] çevrim [i.] pedal çevirmek [f.] daily günlük [s.] gündelik [s.] geçim [i.] danger tehlike [i.] risk [i.] varta [i.] dark karanlık [i.] koyu [s.] belirsizlik [i.] data veri [i.] bilgi [i.] girdi [i.] dead ölü [s.] cansız [s.] çok [s.] deal davranmak [f.] dağıtmak [f.] iş yapmak [f.] dear sevgili [s.] canım [ünl.] tatlı kimse [i.] death ölüm [i.] vefat [i.] katil [i.] decision karar [i.] yargı [i.] emir [i.] deep derin [s.] deniz [i.] derince [s.] definitely kesinlikle [zf.] tamamen [zf.] elbette [zf.] degree derece [i.] rütbe [i.] aşama [i.] dentist dişçi [i.] diş hekimi [i.] diş tabibi [i.] department departman [i.] daire [i.] bölüm [i.] depend bağlı olmak [f.] bağlı olmak [f.] güvenmek [f.] desert terk etmek [f.] çöl [i.] ıssız [s.] designer tasarımcı [i.] dekoratör [i.] düzenbaz kişi [i.] destroy tahrip etmek [f.] imha etmek [f.] kül etmek [f.] detective dedektif [i.] hafiye [i.] polis hafiyesi [i.] develop geliştirmek [f.] gelişmek [f.] yıkamak (film) [f.] device cihaz [i.] alet [i.] nişan [i.] diary günlük [i.] hatıra defteri [i.] günce [i.] differently farklı olarak [zf.] başka şekilde [zf.] farklı bir biçimde [zf.] digital dijital [s.] tuş [i.] parmağa ait [s.] direct yönlendirmek [f.] yöneltmek [f.] yönetmek [f.] direction istikamet [i.] doğrultu [i.] yön [i.] director yönetici [i.] yönetmen [i.] müdür [i.] disagree aynı fikirde olmamak [f.] sürtüşmek [f.] aynı düşüncede olmamak [f.] disappear ortadan kaybolmak [f.] yok olmak [f.] gözden kaybolmak [f.] disaster facia [i.] felaket [i.] afet [i.] discover keşfetmek [f.] çıkarmak [f.] anlamak [f.] discovery buluş [i.] bulgu [i.] keşif [i.] discussion tartışma [i.] müzakere [i.] bahis [i.] disease hastalık [i.] dert [i.] illet [i.] distance mesafe [i.] uzaklık [i.] geride bırakmak [f.] divorced ayrılmış [s.] boşanmış [s.] boşanmış document doküman [i.] belge [i.] kanıtlamak [f.] double iki misli yapmak [f.] ikiye katlamak [f.] iki kat [i.] yüklemek (internet üzerinden download indirmek [f.] karşıdan yüklemek bilgisayara program) [f.] downstairs aşağı katta [i.] altkat [i.] alt kat [i.] drama piyes [i.] dramatik özellik [i.] dramatik durum [i.] drawing çizme [i.] çekme [i.] çizim [i.] dream rüya görmek [f.] hayal kurmak [f.] hayal [i.] drive sürmek [f.] araba sürmek [f.] dürtü [i.] driving sürme [i.] sevk [i.] sürücü [i.] drop düşmek [f.] düşürmek [f.] düşüş [i.] Terms Meanings Meanings2 Meanings3 drug ilaç [i.] uyuşturmak [f.] ilaç vermek [f.] dry kurulamak [f.] kurutmak [f.] kurumak [f.] earn para kazanmak [f.] kazanmak [f.] kazandırmak [f.] earth kara [i.] yeryüzü [i.] zemin [i.] easily rahatlıkla [zf.] rahatça [zf.] kolayca [zf.] education öğretim [i.] eğitim [i.] öğrenim [i.] effect tesir [i.] etki [i.] sonuca vardırmak [f.] either iki [i.] her [s.] her iki [s.] electric elektrik [s.] elektrikli [s.] elektro [i.] electrical elektrik [s.] elektrikli [s.] elektro [s.] electricity elektrik [i.] cereyan [i.] çıngı [i.] electronic elektronik [s.] elektronik elektronsal employ işe almak [f.] çalıştırmak [f.] kullanmak [f.] employee işçi [i.] eleman [i.] çalışan [i.] employer işveren [i.] işveren [i.] patron [i.] empty boşaltmak [f.] boş [s.] tahliye etmek [f.] ending bitiş [i.] sona erme [i.] nihayet [i.] energy enerji [i.] kuvvet [i.] derman [i.] engine motor [i.] makine takmak [f.] alet edevat [i.] engineer mühendis [i.] mühendisliğini yapmak [f.] planlayıp düzenlemek [f.] enormous kocaman [s.] muazzam [s.] azman [s.] enter girmek [f.] içeri girmek [f.] katılmak [f.] environment çevre [i.] ortam [i.] etraf [i.] equipment teçhizat [i.] araç gereç [i.] donanım [i.] error yanlışlık [i.] hata [i.] yanılgı [i.] especially özellikle [zf.] hele [zf.] ille [zf.] essay kalkışmak [f.] yapmaya kalkışmak [f.] denemek [f.] everyday olağan [s.] günlük [s.] basit [s.] everywhere her yer [zf.] her yere [zf.] her taraf [zf.] evidence kanıt [i.] delil [i.] açığa vurmak [f.] exact kesin [s.] tamı tamına [s.] tam [s.] exactly tamamen [zf.] tamı tamına [zf.] aynen [ünl.] excellent mükemmel [s.] seçkin [s.] faziletli [s.] except haricinde [ed.] hariç [ed.] dışında [ed.] exist var olmak [f.] geçinmek [f.] bulunmak [f.] expect ummak [f.] beklemek [f.] ümit etmek [f.] experience deneyim [i.] tecrübe [i.] görmek [f.] experiment deney [i.] deney yapmak [f.] deney uygulamak [f.] expert bilirkişi [i.] eksper [i.] uzman [i.] explanation açıklama [i.] izah [i.] anlam [i.] express ifade etmek [f.] açık [s.] belli [s.] expression anlatım [i.] ifade [i.] söz [i.] extreme aşırı [s.] aşırı derece [i.] aşırılık [i.] extremely gayetle [zf.] feci [zf.] aşırı [zf.] factor etken [i.] faktör [i.] etmen [i.] factory fabrika [i.] yapımevi [i.] imalathane [i.] fail başarısızlığa uğramak [f.] başarısız olmak [f.] bitmek [f.] fair panayır [i.] fuar [i.] açık tenli [s.] fall inmek [f.] düşmek [f.] güz [i.] fan pervane [i.] hayran [i.] taraftar [i.] farm çiftlik [i.] ekmek [f.] ekip biçmek [f.] Terms Meanings Meanings2 Meanings3 farming çiftçilik [i.] yetiştiricilik [i.] tarım [i.] fashion moda [i.] yapmak [f.] biçimlendirmek [f.] fat semirtmek [f.] şişmanlatmak [f.] yağ [i.] fear korkmak [f.] korku [i.] kuşkulanmak [f.] feature özellik [i.] yayınlamak [f.] başrolde oynatmak [f.] feed beslemek [f.] fed - fed [f.] gıda almak [f.] female dişi [s.] kız [i.] kadın [i.] fiction kurgu [i.] icat [i.] kurmaca yazın [i.] field tarla [i.] alan [i.] saha [i.] fight dövüşmek [f.] kavga etmek [f.] savaşmak [f.] figure rakam [i.] şekil [i.] yer almak [f.] film film [i.] zar vb kaplamak [f.] filme almak [f.] final final [i.] nihai [s.] kesin [s.] finally nihayet [zf.] en sonunda [zf.] velhasıl [zf.] finger parmak [i.] el sürmek [f.] katılmak [f.] finish sona ermek [f.] bitirmek [f.] bitmek [f.] first birinci [s.] ilk [s.] önce [zf.] firstly ilk önce [zf.] birinci olarak [zf.] ilk olarak [zf.] fish balık [i.] balığa çıkmak [f.] avlamak [f.] fishing balık tutma [i.] balık avcılığı [i.] balık avı [i.] fit uymak [f.] uygun [s.] zinde [s.] fix düzeltmek [f.] onarmak [f.] tamir etmek [f.] flat düz yüzey [i.] daire [i.] yassı [s.] flu grip [i.] enflüanza [i.] influenza fly uçmak [f.] sinek [i.] flew - flown [f.] flying uçma [i.] uçuş [i.] uçan [s.] focus odaklanmak [f.] odaklamak [f.] odak noktası [i.] following taraftarlar [i.] takip etme [i.] izleyen [s.] foreign yabancı [s.] yabancılık [i.] yurtdışı [s.] forest orman [i.] ağaçlandırmak [f.] ormanlaştırmak [f.] fork çatal [i.] çatallanmak (yol) [f.] çatalla kaldırmak [f.] formal resmi [s.] şekilsel [i.] samimiyetsiz [s.] fortunately şükür ki [zf.] neyse ki [zf.] bereket versin [zf.] forward ileri [s.] ileriye doğru [zf.] yollamak [f.] free bağımsız [s.] beleş [s.] muaf [s.] fresh taze [s.] serinlik [i.] dirilik [i.] fridge frijider [i.] dolap [i.] buzdolabı [i.] frog kurbağa [i.] kopça [i.] iki başlı kas [i.] fun eğlence [i.] eğlenme [i.] şaka etmek [f.] furniture mobilya [i.] mefruşat [i.] ev eşyası [i.] further daha ileri [zf.] daha öte [zf.] yardım etmek [f.] future istikbal [i.] gelecek [i.] gelecek zaman [i.] gallery galeri [i.] kemeraltı [i.] lağım [i.] gap açıklık [i.] ara [i.] uçurum [i.] gas benzin [i.] gaz [i.] övünmek [f.] gate kapı [i.] geçit [i.] vana [i.] general genel [s.] şef [i.] umum [i.] gift allah vergisi [i.] hediye [i.] armağan [i.] goal gaye [i.] erek [i.] gol [i.] god Allah [i.] tanrı [i.] mabut [i.] gold altın [i.] servet [i.] altın para [i.] Terms Meanings Meanings2 Meanings3 golf golf oynamak [f.] golf [i.] florida eyaletinde yerleşim yeri good güzel [s.] hayırlı [s.] iyi [s.] government hükümet [i.] devlet yönetimi [i.] siyasal bilgiler [i.] grass otlak [i.] çim [i.] çimen [i.] greet selamlaşmak [f.] selam vermek [f.] selamlaşmak [f.] ground yer [i.] zemin [i.] toprak [i.] guest davetli [i.] konuk [i.] misafir [i.] guide yol göstermek [f.] rehberlik etmek [f.] rehber [i.] gun silah [i.] tabanca [i.] avlamak [f.] guy adam [i.] herif [i.] alay etmek [f.] habit alışkanlık [i.] huy [i.] yaradılış [i.] half yarım [s.] yarı [s.] devre [i.] hall hol [i.] salon [i.] büyük salon [i.] happily mutlu bir şekilde [zf.] güle oynaya [zf.] bereket versin ki [zf.] have sahip olmak [f.] had - had [f.] elinde tutmak [f.] headache baş belası [i.] baş ağrısı [i.] dert [i.] heart gönül [i.] merkez [i.] yürek [i.] heat ısıtmak [f.] sıcaklık [i.] hararet [i.] heavy ağır [s.] ağır çekmek [f.] fedai [i.] height yükseklik [i.] boy [i.] yükselti [i.] helpful yardımsever [s.] faydalı [s.] yararlı [s.] hero kahraman [i.] bahadır [i.] er [i.] hers dişil onunki [zm.] onunki [zm.] onun [zm.] herself kendisine [zm.] kendisi [zm.] dişil kendisi [zm.] hide saklamak [f.] gizlemek [f.] saklanmak [f.] high yüksek [s.] direnmek [f.] öfkelenmek [f.] hill tepe [i.] toprak yığmak [f.] tepelemek [f.] himself bizzat [zm.] eril kendisi [zm.] kendi [zm.] his eril onunki [zm.] onun [zm.] onunki [zm.] hit çarpmak [f.] vurmak [f.] isabet etmek [f.] hockey hokey [i.] hokey hold sahip olmak [f.] zaptetmek [f.] düzenlemek [f.] hole çukur [i.] delik [i.] kapanmak [f.] home ev [i.] yerleştirmek [f.] yuvasına dönmek [f.] hope ummak [f.] umut etmek [f.] ümit etmek [f.] huge iri [s.] kocaman [s.] devasa [s.] human insan [i.] insani [s.] insanlık [i.] hurt acımak [f.] incitmek [f.] yaralamak [f.] ideal ülkü [i.] ideal [s.] mefkure [i.] identify tanımlamak [f.] tanımak [f.] kimliğini saptamak [f.] ill hasta [s.] fenalık [i.] kötülük [i.] illness hastalık [i.] maraz [i.] illet [i.] image şekil [i.] imge [i.] imaj [i.] immediately hemen [zf.] derhal [zf.] acilen [zf.] impossible olanaksız [s.] imkansız [s.] olmaz [s.] included dahil olan [s.] içinde [s.] dahil edilmiş [s.] including kapsama [i.] içerme [i.] şamil [s.] increase arttırmak [f.] artmak [f.] çoğalmak [f.] incredible inanılmaz [s.] akla hayale gelmez [s.] şaşırtıcı [s.] independent bağımsız [s.] müstakil [s.] özgür [s.] individual birey [i.] bireysel [s.] ferdi [s.] Terms Meanings Meanings2 Meanings3 industry endüstri [i.] sanayi [i.] işleyim [i.] informal resmi olmayan [s.] laubali [s.] merasimsiz [s.] injury zarar [i.] halel [i.] incinme [i.] insect böcek [i.] böcü [i.] iğrenç tip [i.] inside iç taraf [i.] içeri [zf.] iç taraf [i.] instead yerine [zf.] yerinde [zf.] yerine [zf.] instruction öğretme [i.] yönerge [i.] talimat [i.] instructor eğitmen [i.] eğitici [i.] asistan [i.] instrument enstrüman [i.] alet [i.] belgit [i.] intelligent akıllı [s.] zeki [s.] izan sahibi [i.] international devletlerarası [s.] enternasyonal [s.] milletlerarası [s.] introduction giriş [i.] tanıtım [i.] tavsiye mektubu [i.] invent icat etmek [f.] yumurtlamak [f.] düzmek [f.] invention buluş [i.] icat [i.] düzen [i.] invitation davetiye [i.] davet [i.] çağrı [i.] invite davet etmek [f.] neden olmak [f.] yol açmak [f.] involve kapsamak [f.] içermek [f.] içine almak [f.] item kalem [i.] madde [i.] adet [i.] itself kendisi [zm.] kendi [zm.] bizzat [zm.] jam kıstırmak [f.] sıkıştırmak [f.] sıkışmak [f.] jazz caz [i.] canlandırmak [f.] caz çalmak [f.] jewellery mücevherat [i.] kuyumculuk [i.] cevahir [i.] joke komiklik [i.] şaka [i.] espri yapmak [f.] journalist gazeteci [i.] gazeteci [i.] gazeteci yazar [i.] jump sıçramak [f.] zıplamak [f.] atlamak [f.] kid velet [i.] çocuk [i.] küçük çocuk [i.] kill katletmek [f.] öldürmek [f.] öldürme [i.] king kral [i.] bir konuda en usta kimse [i.] hükümdarlık [i.] knee diz [i.] dizle vurmak [f.] diz ile vurmak [f.] knife bıçak [i.] kesmek [f.] arkadan vurmak [f.] knock kapı çalmak [f.] çarpışmak [f.] kapıyı vurmak [f.] knowledge bilgi [i.] ilim [i.] bili [i.] lab laboratuvar [i.] labrador retriever (köpek) [i.] lady bayan [i.] hanımefendi [i.] hatun [i.] lake göl [i.] göl [i.] koyu kırmızı boya [i.] lamp ampul [i.] lamba [i.] kandil [i.] land karaya ayak basmak [f.] kıyıya çıkmak [f.] karaya çıkmak [f.] laptop dizüstü bilgisayar [i.] dizüstü [i.] dizüstü bilgisayarı last sonuncu [s.] son [s.] tutunmak [f.] later sonradan [zf.] sonra [zf.] sonraki [zf.] laughter kahkaha [i.] kahkahalar [i.] hande [i.] law yasa [i.] hukuk [i.] kanun [i.] lawyer avukat [i.] hukukçu [i.] dava vekili [i.] lazy uyuşuk [s.] miskin [s.] tembel [s.] lead yol göstermek [f.] rehberlik etmek [f.] sürmek [f.] leader lider [i.] baş [i.] önder [i.] learning öğrenme [i.] öğrenim [i.] ilim [i.] least en az [s.] asgari [s.] en önemsiz kimse [i.] lecture ders anlatmak [f.] konferans vermek [f.] uzun öğüt [i.] lemon limon [i.] limonlu [s.] moloz [i.] lend ödünç vermek [f.] lent - lent [f.] vermek [f.] Terms Meanings Meanings2 Meanings3 less daha az [s.] eksi [i.] daha az şey [i.] level seviye [i.] düzey [i.] kademe [i.] lifestyle yaşam tarzı [i.] yaşam stili [i.] yaşam biçimi [i.] lift havalanmak [f.] kaldırmak [f.] asansör [i.] light aydınlık [i.] nur [i.] ışık [i.] likely büyük ihtimalle [zf.] mantıklı [s.] geleceği parlak [s.] link bağlamak [f.] halka [i.] bağ [i.] listener dinleyici [i.] dinleyen [i.] dinleyici little ufak [s.] az [s.] küçük [s.] lock kilitlemek [f.] kilit [i.] kapanmak [f.] look bakmak [f.] görünüş [i.] bakış [i.] lorry kamyon [i.] alçak [i.] açık [i.] lost kayıp [s.] kaybolmuş [s.] kaybetmek [f.] loud yüksek (ses) [s.] yüksek sesle [zf.] kaba [s.] loudly yüksek sesle [zf.] gürültüyle [zf.] yüksek sesle lovely güzel [s.] latif [s.] şeker [s.] low alçak [i.] alçak [s.] az [s.] luck şans [i.] talih [i.] akyazı [i.] lucky talihli [s.] uğurlu [s.] şanslı [s.] mail postalamak [f.] posta [i.] postaya vermek [f.] major asıl [s.] büyük [s.] başlıca [s.] male erkek [i.] erkek [i.] bay [i.] manage işletmek [f.] idare etmek [f.] yönetmek [f.] manager menajer [i.] idareci [i.] yönetici [i.] manner yol [i.] biçim [i.] tutum [i.] mark işaretlemek [f.] iz [i.] işaret [i.] marry evlenmek [f.] vermek [f.] evermek [f.] material materyal [i.] madde [i.] malzeme [i.] mathematics matematik [i.] matematik matematik maths matematik [i.] matematik (amer.) [i.] matematiksel matter önemli olmak [f.] madde [i.] cisim [i.] may mayıs ayı [i.] mayıs [i.] mümkün olmak [f.] media medya [i.] basın [i.] radyo [i.] medical medikal [i.] tıbbi [s.] tıp [i.] medicine tıp [i.] ilaç [i.] katlanmak [f.] memory anı [i.] bellek [i.] hatıra [i.] mention değinmek [f.] bahsetmek [f.] zikretmek [f.] metal madenle kaplamak [f.] tıynet [i.] madde [i.] method metot [i.] usul [i.] yöntem [i.] middle orta [i.] orta kısım [i.] orta yer [i.] might mümkün olmak [f.] olası olmak [f.] -abilir [f.] mind önemsemek [f.] aldırmak [f.] akıl [i.] mine maden [i.] mayın [i.] benimki [zm.] mirror ayna [i.] aksettirmek [f.] ayna tutmak [f.] missing özlem [i.] özleme [i.] noksan [s.] mobile mobil [s.] gezici [s.] seyyar [s.] monkey maymun [i.] kurcalamak [f.] oynamak [f.] dalıp kendi hayalleriyle başbaşa moon ay [i.] dalgın dalgın dolaşmak [f.] kalmak [f.] mostly çoğunlukla [zf.] daha çok [zf.] bilhassa [zf.] motorcycle motor [i.] motosiklet [i.] motosiklet Terms Meanings Meanings2 Meanings3 movement hareket [i.] gidiş [i.] saatin parçaları [i.] musical müzikli [s.] müziğe ait [s.] müzikal [s.] musician müzisyen [i.] şarkıcı [i.] çalgıcı [i.] myself kendim [zf.] bizzat [zm.] kendim [zm.] narrow dar [s.] ensizleşmek [f.] kısmak [f.] national ulusal [s.] milli [s.] yurttaş [s.] nature mahiyet [i.] doğa [i.] tabiat [i.] nearly hemen hemen [zf.] neredeyse [zf.] yaklaşık olarak [zf.] necessary gereken [s.] gerekli [s.] gereken şey [i.] neck boyun [i.] sarılmak [f.] koklaşmak [f.] need ihtiyaç duymak [f.] gerek [i.] gereksinim [i.] neither hiçbir [s.] ikisinden hiçbiri [zm.] ne bu ne öteki [zm.] nervous gergin [s.] sinirli [s.] asabi [s.] network ağ [i.] şebeke [i.] bağlamak (ağı) [f.] noise ses [i.] gürültü [i.] gürültü etmek [f.] noisy gürültücü [s.] gürültülü [s.] patırtılı [s.] none hiçbiri [zm.] hiç [zm.] hiç de [zf.] normal olağan [s.] normal [s.] standart [s.] normally normalde [zf.] normal bir şekilde [zf.] genelde [zf.] notice farkına varmak [f.] fark etmek [f.] duyuru [i.] novel roman [i.] roman [i.] acayip [s.] nowhere hiçbir yer [i.] hiçbir yere [zf.] hiçbir yerde [zf.] number numaralamak [f.] saymak [f.] sayı [i.] nut fındık [i.] ceviz toplamak [f.] baş [i.] ocean okyanus [i.] umman [i.] derya [i.] offer teklif vermek [f.] önermek [f.] teklif etmek [f.] officer memur [i.] subay [i.] idare etmek [f.] oil yağ [i.] yağ çekmek [f.] yağcılık yapmak [f.] onto üstüne [ed.] üzerine [ed.] onto opportunity olanak [i.] imkan [i.] fırsat [i.] option seçenek [i.] oy [i.] şık [i.] ordinary sıradan [s.] adi [s.] basit [s.] organization organizasyon [i.] kuruluş [i.] örgüt [i.] organize organize etmek [f.] düzenlemek [f.] hazırlamak [f.] original özgün [s.] orijinal [s.] asıl [s.] ourselves kendimiz [zm.] bizler [zm.] biz [zm.] outside dıştan [zf.] dışarı [zf.] dışarısı [zf.] oven ocak [i.] fırın [i.] fırın [i.] own sahip olmak [f.] kendi [zm.] itiraf etmek [f.] owner mal sahibi [i.] sahip [i.] kiraya veren [i.] pack ambalajlamak [f.] sarmak [f.] paket [i.] pain sancı [i.] sızı [i.] ağrı [i.] painter boyacı [i.] ressam [i.] badanacı [i.] palace saray [i.] konak [i.] palas pants pantolon [i.] paçalı don [i.] don [i.] parking park [i.] park yapma [i.] otopark [i.] particular özel [s.] belirli [s.] nokta [i.] pass geçirmek [f.] geçmek [f.] geçiş izni [i.] passenger yolcu [i.] gezgin [i.] işten kaytaran kimse [i.] past geçmiş [s.] geçmiş zaman [i.] bir kimsenin geçmişi [i.] patient hasta [i.] sabırlı [s.] mütehammil [i.] Terms Meanings Meanings2 Meanings3 pattern modele göre yapmak [f.] model [i.] desen [i.] pay ödemek [f.] ödeme [i.] ücret [i.] peace sulh [i.] huzur [i.] barış [i.] penny metelik [i.] sent [i.] peni [i.] per her [zf.] beher [zf.] rücuen [zf.] per cent yüzde [i.] yüzde perform rol yapmak [f.] yapmak [f.] yerine getirmek [f.] perhaps belki [ünl.] muhtemelen [zf.] bir ihtimal [zf.] permission müsaade [i.] izin [i.] destur [i.] personality kişilik [i.] şahsiyet [i.] önemli kişi [i.] pet evde beslenen hayvan [i.] ev hayvanı [i.] evcil hayvan [i.] petrol petrol [i.] benzin [i.] benzin photograph fotoğraflamak [f.] fotoğrafını çekmek [f.] resim vermek [f.] physical bedensel [s.] muayene [i.] bedeni [s.] physics fizik [i.] fizik (bilim) fiziksel pick seçmek [f.] pena [i.] gitar penası [i.] pilot pilot [i.] pilotluk yapmak [f.] yol göstermek [f.] planet gezegen [i.] seyyare [i.] gezegen plant dikmek [f.] ekmek [f.] tesis [i.] plastic plastik [i.] naylon [i.] biçim verilebilir [s.] plate plaka [i.] tabak [i.] levha [i.] platform platform [i.] sahanlık [i.] tasarı [i.] please memnun etmek [f.] lütfen [ünl.] gönlünü hoş etmek [f.] pleased memnun [s.] keyifli [s.] memnun olmuş [s.] pocket cep [i.] bastırmak [f.] saklamak [f.] polite nazik [s.] kibar [s.] görgülü [s.] pollution kirlilik [i.] bozulma [i.] kirletme [i.] pop patlatmak [f.] patlatmak (mısır) [f.] pat diye sormak [f.] population nüfus [i.] ahali [i.] sekene [i.] position mevki [i.] pozisyon [i.] konum [i.] possession sahiplik [i.] mülk [i.] mal mülk [i.] possibility olasılık [i.] imkan [i.] ihtimal [i.] poster afiş [i.] pankart [i.] ası [i.] power yetki [i.] güç [i.] kuvvet [i.] predict öngörmek [f.] önceden söylemek [f.] tahmin etmek [f.] present sunmak [f.] takdim etmek [f.] şimdiki zaman [i.] bir topluluğun, toplantı veya president başkan [i.] derneğin başında bulunan kimse şef [i.] [i.] prevent engellemek [f.] önlemek [f.] engel olmak [f.] print yazdırmak [f.] basmak [f.] baskı [i.] printer yazıcı [i.] basıcı [i.] matbaacı [i.] prison hapishane [i.] cezaevi [i.] hapis [i.] prize ödül [i.] takdir etmek [f.] değer vermek [f.] process işlemek [f.] işlem [i.] süreç [i.] produce üretmek [f.] imal etmek [f.] çıkarmak [f.] professional profesyonel [s.] mesleki [s.] fikir işçisi [i.] professor profesör [i.] müderris [i.] öğretmen [i.] profile profil [i.] kısa biyografisini yazmak [f.] profilini çizmek [f.] program programlamak [f.] program [i.] planlamak [f.] progress gelişmek [f.] gelişim göstermek [f.] ilerlemek [f.] Terms Meanings Meanings2 Meanings3 promise söz vermek [f.] söz [i.] vadetmek [f.] pronounce telaffuz etmek [f.] ilan etmek [f.] ileri sürmek [f.] protect korumak [f.] himaye etmek [f.] muhafaza etmek [f.] provide sağlamak [f.] temin etmek [f.] donatmak [f.] pub taverna [i.] meyhane [i.] birahane [i.] public halk [i.] kamu [s.] umumi [s.] publish yayınlamak [f.] yayımlamak [f.] kamuoyuna açıklamak [f.] pull çekmek [f.] kalkmak (araba) [f.] hareket etmek [f.] purpose gaye [i.] maksat [i.] amaç [i.] push itelemek [f.] itmek [f.] kakmak [f.] quality kalite [i.] nitelik [i.] kaliteli [s.] quantity nicelik [i.] miktar [i.] bolluk [i.] queen kraliçe [i.] kraliçe yapmak [f.] ece [i.] question soru [i.] sorular sormak [f.] sorgulamak [f.] quietly sessizce [zf.] usul [zf.] usulcacık [zf.] race yarışmak [f.] yarış [i.] ırk [i.] railway tren yolu [i.] şimendifer [i.] tren [i.] raise büyütmek (çocuk) [f.] yükseltmek [f.] artırmak [f.] rate kur [i.] oran [i.] addetmek [f.] rather oldukça [zf.] tercihen [zf.] epey [zf.] reach ulaşmak [f.] ermek [f.] erişmek [f.] react tepki göstermek [f.] tepkimek [f.] tepki vermek [f.] realize gerçekleştirmek [f.] farketmek [f.] farkına varmak [f.] receive teslim almak [f.] almak [f.] anlamak [f.] recent son [s.] yeni (olmuş) [s.] taze [s.] recently son dönemlerde [zf.] son zamanlarda [zf.] geçenlerde [zf.] (cep telefonu için) çekme/sinyal reception resepsiyon [i.] alış [i.] [i.] recipe yemek tarifi [i.] yöntem [i.] yemek [i.] recognize tanımak [f.] haklı bulmak [f.] bilmek [f.] recommend tavsiye etmek [f.] salık vermek [f.] önermek [f.] record kaydetmek [f.] sicil [i.] plak [i.] recording kayıt [i.] yazıcı [i.] kayıt (kaset/plak vb'ne ait) [i.] recycle geri dönüştürmek [f.] değerlendirmek [f.] geri dönüşümünü sağlamak [f.] (daha basit bir hale) dönüştürmek reduce kırmak (fiyat vb) [f.] yerine oturtmak (kırık) [f.] [f.] refer anmak [f.] bahsetmek [f.] kastetmek [f.] refuse geri çevirmek [f.] reddetmek [f.] imtina etmek [f.] region bölge [i.] yöre [i.] ülke [i.] regular müdavim [s.] muntazam [s.] düzenli [s.] relationship ilişki [i.] münasebet [i.] bağlantı [i.] remove kaldırmak [f.] sökmek [f.] gidermek [f.] repair tamir etmek [f.] onarmak [f.] onarım [i.] replace yer değiştirmek [f.] yerine geçmek [f.] yenisiyle değiştirmek [f.] reply yanıtlamak [f.] cevap [i.] yanıt [i.] report haber vermek [f.] rapor etmek [f.] ihbar etmek [f.] reporter muhbir [i.] raportör [i.] muhabir [i.] request rica etmek [f.] talep etmek [f.] istem [i.] research incelemek [f.] araştırmak [f.] araştırma yapmak [f.] researcher araştırmacı [i.] araştırıcı [i.] araştırma görevlisi [i.] respond yanıtlamak [f.] yanıt vermek [f.] karşılık vermek [f.] Terms Meanings Meanings2 Meanings3 response cevap [i.] karşılık [i.] yanıt [i.] rest dinlendirmek [f.] dinlenmek [f.] dinlenme [i.] review gözden geçirmek [f.] teftiş etmek [f.] yeniden gözatmak [f.] ride binmek [f.] gezinti [i.] rode - ridden [f.] ring çalmak (telefon/zil) [f.] yüzük [i.] halka [i.] rise doğmak [f.] yükselmek [f.] yükseliş [i.] rock sallanmak [f.] kaya [i.] şok etmek [f.] role rol [i.] rol yapmak [f.] sıfat [i.] roof çatı [i.] üstünü kapamak [f.] çatı yapmak [f.] round yuvarlak [s.] bitirmek [f.] dönmek (köşeyi/virajı) [f.] route güzergah [i.] rota [i.] sevk etmek [f.] rubbish zırva [i.] çöp [i.] palavra [i.] rude nezaketsiz [s.] kaba saba [s.] kaba [s.] run çalıştırmak [f.] işletmek [f.] koşmak [f.] runner haberci [i.] yarış atı [i.] yarışçı [i.] running çalışma [i.] işletme [i.] koşma [i.] sadly üzüntülü bir şekilde [zf.] hüzünle [zf.] çok [zf.] safe kasa [i.] güvenilir [s.] emniyette [s.] sail denize açılmak [f.] yelkenli [i.] yelken [i.] sailing denize açılma [i.] deniz yolculuğu [i.] yelken sporu [i.] salary aylık [i.] maaş [i.] maaş vermek [f.] sale satış [i.] ucuzluk [i.] açık artırma ile satış [i.] sauce sos [i.] sos koymak [f.] terbiyelemek [f.] save (para) biriktirmek [f.] kurtarmak [f.] biriktirmek [f.] scared korkmuş [s.] scary ürkütücü [s.] korkunç [s.] korkutucu [s.] scene sahne [i.] manzara [i.] olay yeri [i.] schedule plan [i.] program [i.] tarifeye geçirmek [f.] score puan [i.] skor [i.] hesaplaşmak [f.] screen ekran [i.] göstermek [f.] siper etmek [f.] search araştırmak [f.] aramak [f.] araştırma [i.] season sezon [i.] mevsim [i.] baharatını katmak [f.] seat oturtmak [f.] koltuk [i.] oturacak yer [i.] secondly saniyen [zf.] ikinci olarak [zf.] secret sır [i.] gizli [s.] gizem [i.] secretary sekreter [i.] yazman [i.] yazı masası [i.] seem gözükmek [f.] görünmek [f.] görünmek [f.] sense algılamak [f.] hissetmek [f.] algı [i.] separate ayırmak [f.] ayrı [s.] ayrıştırmak [f.] series seri [i.] dizi [i.] zincir [i.] serious ciddi [s.] ağır [s.] ağırbaşlı [s.] serve hizmet etmek [f.] tapmak [f.] hizmet etmek [f.] service servis [i.] hizmet [i.] müşteriye bakmak [f.] several birçok [s.] çeşitli [s.] ayrı [s.] shake sallanmak [f.] titremek [f.] sallamak [f.] kararlılık, niyet, plan bildiren söz verme durumunda kullanılır shall kaçınılmazlık belirtir [f.] gelecek zaman yardımcı fiili [f.] [f.] shape şekillendirmek [f.] biçim vermek [f.] şekil vermek [f.] sheet levha [i.] çarşaf [i.] kaplamak [f.] ship gemi [i.] kürekleri içeri almak [f.] mal yüklemek (gemiye) [f.] shoulder omuz [i.] üstüne almak [f.] omuz vurmak [f.] Terms Meanings Meanings2 Meanings3 shout bağırmak [f.] haykırmak [f.] haykırış [i.] shut kapamak [f.] kapatmak [f.] kapalı [s.] side kenar [i.] taraf [i.] yan [s.] sign imzalamak [f.] imza atmak [f.] alamet [i.] silver gümüş [s.] ağarmak [f.] sırlamak [f.] simple sade [s.] yalın [s.] basit [s.] since ondan sonra [zf.] o zamandan beri [zf.] sonradan [zf.] singing şan [i.] uğultu [i.] ötüş [i.] single bekar [s.] tek [s.] ayırmak [f.] sir sör diye hitap etmek [f.] bir asalet unvanı [i.] efendim [i.] site yerleştirmek [f.] oturtmak [f.] açmak [f.] size büyüklük [i.] ölçü [i.] boyut [i.] ski kayak [i.] kaymak [f.] kayak yapmak [f.] skiing kayak [i.] kayakçılık [i.] kayak yapma [i.] skin soymak [f.] ten [i.] cilt [i.] sky gök [i.] gökyüzü [i.] yükseğe atmak [f.] sleep uyumak [f.] uyku [i.] slept - slept [f.] slowly yavaş yavaş [zf.] yavaşça [zf.] yavaş yavaş [zf.] smell koklamak [f.] kokmak [f.] koku [i.] smile gülümsemek [f.] gülümsemek [f.] gülücük yapmak [f.] smoke sigara içmek [f.] duman [i.] duman tütmek [f.] smoking sigara içme [i.] sigara kullanımı [i.] dumanlama [i.] soap sabun [i.] tv/radyo melodram dizisi [i.] açmalık [i.] soccer futbol [i.] ayaktopu [i.] social sosyal [s.] sokulgan [s.] toplumsal [s.] society toplum [i.] dernek [i.] cemiyet [i.] sock çorap [i.] tokat atmak [f.] tokatlamak [f.] soft cıvık [s.] yumuşak [s.] budala [i.] soldier asker [i.] askerlik yapmak [f.] işçi [i.] solution çözelti [i.] çözüm [i.] mahlul [i.] solve çözmek [f.] halletmek [f.] içinden çıkmak [f.] somewhere bir yere [zf.] bir yerde [zf.] bir yer [zm.] sort sıralamak [f.] sınıflandırmak [f.] cins [i.] source kaynak [i.] köken [i.] edinmek [f.] speaker hoparlör [i.] konuşmacı [i.] hatip [i.] specific belirli [s.] özgül [s.] özel [s.] speech konuşma [i.] söylev [i.] konuşma yeteneği [i.] speed sürat [i.] hız [i.] sped/speeded - sped/speeded [f.] spider örümcek [i.] örümcek [i.] istavroz dişlisi [i.] spoon kaşık [i.] oynaşmak [f.] çıkmak [f.] square meydan [i.] kare [s.] kare kare yapmak [f.] stage sahneye koymak [f.] sahnelemek [f.] evre [i.] stair merdiven basamağı [i.] basamak [i.] merdiven basamağı [i.] stamp damga vurmak [f.] kaşe [i.] damga [i.] star yıldız [i.] yıldızlarla süslemek [f.] başrolde oynatmak [f.] start başlamak [f.] başlatmak [f.] başlangıç [i.] state ifade etmek [f.] bildirmek [f.] belirtmek [f.] stay kalmak [f.] kalma süresi [i.] kalma [i.] steal aşırmak [f.] hırsızlık yapmak [f.] çalmak [f.] step üvey [i.] adım [i.] basamak [i.] Terms Meanings Meanings2 Meanings3 stomach mide [i.] sindirmek [f.] hazmetmek [f.] çekirdeğini çıkarmak (etli bir stone taş [i.] taşa tutmak [f.] meyvenin) [f.] store depolamak [f.] mağaza [i.] depo [i.] storm fırtına [i.] bağırıp çağırmak [f.] öfkeli bir halde gitmek [f.] straight düzgün [s.] doğru [s.] düz [s.] strange garip [s.] yabancı [s.] tuhaf [s.] strategy strateji [i.] savaş bilimi [i.] taktik [i.] stress stres [i.] tonlamak [f.] baskı yapmak [f.] structure yapılandırmak [f.] yapı [i.] bünye [i.] stupid aptalca [s.] beyinsiz [s.] salak [s.] succeed başarılı olmak [f.] başarmak [f.] başarıya ulaşmak [f.] successful başarılı [s.] başarıya ulaşan şey [s.] muvaffak [s.] such çok [s.] böylesine [s.] bu gibi [s.] suddenly birdenbire [zf.] birden [zf.] aniden [zf.] suggest önermek [f.] meydana atmak [f.] tavsiye etmek [f.] suggestion telkin [i.] öneri [i.] telkin etme [i.] suit uygun olmak [f.] uymak [f.] uygun gelmek [f.] support desteklemek [f.] destek [i.] yardım etmek [f.] suppose farz etmek [f.] sanmak [f.] varsaymak [f.] sure emin [s.] elbette [zf.] soruşturmak [f.] surprise şaşırtmak [f.] şaşkınlık [i.] sürpriz [i.] surprised şaşırmış [s.] hayret etmiş [f.] şaşmış [s.] surprising şaşırtıcı [s.] şaşılası [s.] hayret verici [s.] survey araştırma [i.] anket [i.] göz gezdirmek [f.] sweet tatlı [i.] zevk [i.] tatlı şey [i.] symbol sembol [i.] simge [i.] remzi [i.] system sistem [i.] şebeke [i.] kaide [i.] tablet tablet [i.] bloknota yazmak/aktarmak [f.] sıkıt yapmak [f.] talk konuşmak [f.] sohbet [i.] konuşma [i.] target hedef [i.] amaç [i.] gaye [i.] task görev [i.] vazife [i.] ödev [i.] taste tatmak [f.] tat [i.] lezzet [i.] teaching öğretmenlik [i.] öğretme [i.] öğretim [i.] technology teknoloji [i.] uygulayımbilim [i.] mühendislik bilgisi [i.] on üç ile on dokuz yaşlar teenage 13 19 yaş arası [i.] gençlere ait [s.] arasındaki devreye ait [s.] temperature sıcaklık [i.] ısı derecesi [i.] ısı [i.] term isimlendirmek [f.] terim [i.] dönem [i.] themselves kendileri [zm.] kendilerini [zm.] kendilerine [zm.] thick kalın [s.] en heyecanlı yeri [i.] kalınlık [i.] thief hırsız [i.] hırsız [i.] hırsız thin inceltmek [f.] zayıflamak [f.] ince [s.] thinking düşünme [i.] düşünen [s.] düşünüş [i.] third üçte bir [i.] üçüncü [s.] üçüncü olarak [zf.] thought sanı [i.] düşünce [i.] fikir [i.] throw fırlatmak [f.] atmak [f.] atış [i.] tidy düzenli [s.] derli toplu [s.] toparlamak [f.] tie bağlamak [f.] bağ [i.] alaka [i.] tip bahşiş [i.] uç [i.] dokunmak [f.] tool alet [i.] araç [i.] aletle işlemek [f.] Terms Meanings Meanings2 Meanings3 top tepe [i.] baş [i.] üst [i.] touch ellemek [f.] dokunmak [f.] değmek [f.] tour gezmek [f.] gezi [i.] tur [i.] tourism turizm [i.] gezim [i.] turizm towards doğru [zf.] karşı [zf.] -e doğru [zf.] towel havlu [i.] havlu ile kurulamak [f.] kurulamak [f.] tower kule [i.] yükselmek [f.] kale gibi yükselmek [f.] toy oyuncak [i.] oynamak [f.] eğlenmek [f.] track izlemek (iz vb) [f.] izlemek [f.] iz [i.] tradition gelenek [i.] hadis [i.] adet [i.] traditional geleneksel [s.] ananevi [s.] göreneksel [s.] train eğitim vermek [f.] eğitmek [f.] tren [i.] trainer eğitimci [i.] eğitici [i.] antrenör [i.] training eğitim [i.] alıştırma [i.] idman [i.] transport taşımak [f.] nakletmek [f.] nakil [i.] traveller seyahat eden kimse [i.] gezgin [i.] yolcu [i.] trouble sorun [i.] dert [i.] zahmet [i.] truck kamyon [i.] takas etmek [f.] trampa etmek [f.] bir başka okulla veya şehirle twin ikiz [i.] ikiz doğurmak [f.] eşleşmek [f.] typical tipik [s.] ayırıcı [s.] özgün [s.] underground yeraltı [i.] toprakaltı [i.] yeraltı geçidi [i.] understanding kavrayış [i.] anlama [i.] anlayış [i.] unfortunately maalesef [zf.] aksi gibi [zf.] maalesef [zf.] unhappy mutsuz [s.] keyifsiz [s.] şanssız [s.] uniform forma [i.] üniforma [i.] yeknesak [s.] unit birim [i.] ünite [i.] bir [i.] united birleşmiş [s.] birleştirilmiş [s.] birleşik [s.] unusual alışılmadık [s.] olağan olmayan [s.] olağandışı [s.] upstairs üst kat [i.] üst kat [i.] yukarı kat [i.] use kullanmak [f.] kullanım [i.] kullanma [i.] used to alışık [s.] alışkın [s.] user kullanıcı [i.] kullanımcı [i.] tüketici [i.] usual olağan [s.] alelade [s.] alışılagelmiş [s.] valley vadi [i.] çatı oluğu [i.] dere [i.] van elebaşı [i.] kamyonet [i.] kanat [i.] variety çeşitlilik [i.] çeşit [i.] sosis [i.] vehicle araç [i.] taşıt [i.] vasıta [i.] view incelemek [f.] görüş [i.] bakış [i.] virus virüs [i.] virüs virus ses tellerini titreştirerek voice ses [i.] dile getirmek [f.] oluşturmak [f.] wait beklemek [f.] bekleyiş [i.] bekleme [i.] war harp [i.] savaş [i.] savaş halinde olmak [f.] wash yıkanmak [f.] aşındırmak [f.] yıkamak [f.] washing yıkanma [i.] yıkama [i.] bulaşık yıkama [i.] wave dalgalanmak [f.] el sallamak [f.] dalga [i.] weak halsiz [s.] cılız [s.] güçsüz [s.] web etrafına ağ çekmek [f.] örümcek ağı [i.] anahtar dili [i.] wedding nikah [i.] düğün [i.] evlenme [i.] weight ağırlık yapmak [f.] sıklet [i.] ağırlık [i.] Terms Meanings Meanings2 Meanings3 welcome hoş geldiniz [ünl.] hoş geldin [ünl.] hoş karşılamak [f.] wet ıslatmak [f.] ıslak [s.] yaş [s.] wheel çark [i.] tekerlek [i.] gitmek (tekerlekli bir araç) [f.] while sırasında [bağ.] iken [bağ.] olduğu halde [bağ.] whole tam [s.] bütün [s.] tüm [s.] isim olarak kullanılan sıfat olarak kullanılan whose yancümlenin başında bulunur yancümlenin başında bulunur kimin [zm.] [zm.] [zm.] wide geniş [s.] bol [s.] engin [s.] wild yaban [i.] vahşi [s.] yabani [s.] wind sarmak [f.] dolamak [f.] yel [i.] winner galip [i.] kazanan [i.] ganyan [i.] wish dilemek [f.] temenni etmek [f.] arzu [i.] wood odun [i.] tahta [i.] ahşap [i.] wooden ahşap [s.] odun [s.] ağaçlı [s.] working çalışma [i.] işleme tarzı [i.] temel [i.] worried endişeli [s.] kaygılı [s.] endişelenmiş [s.] worry endişelenmek [f.] üzülmek [f.] merak etmek [f.] worse daha kötüsü [i.] daha da kötüsü [i.] beter [s.] worst yenmek [f.] en kötü [s.] en fena [s.] birisini çok etkilemek ve wow vay be [ünl.] heyecanlandırmak [f.] yet henüz [zf.] gerçi [zf.] yine de [zf.] yours seninki [zm.] sizinki [zm.] sizin [zm.] zero sıfır [i.] sıfırlamak [f.] yazının sıfır derecesi [i.]