Professional Documents
Culture Documents
Oldukça standart ve çok yararlı bir metin. Bulut metaforu anksiyeteden muzdarip olanlar
için çok kullanışlı olabilir.
Birazdan senden bazı şeyler hayal etmeni isteyeceğim… ama eğer senden istediğim her
şeyi hayal edemezsen önemli değil. Hatta zihnini biraz da amaçsızca oradan oraya gezinirken
bulabilirsin, böylece sesim arka planda yavaş yavaş soluklaşabilir, ama bu da önemli değil.
Sesimin sesi seni rahatlatmaya devam edecek ve söylediğim herhangi bir kelimeyi duymazsan bu
önemli değil… çünkü çok yakında şimdi, daha önce bildiğinden daha fazla gevşemiş olacaksın…
Şimdi kendini tropik bir adada, yemyeşil bir tepenin zirvesinde hayal etmeni istiyorum…
başında ve omuzlarında güneşin sıcaklığını hissedebiliyorsun… ve meltemlerin en naziğinde
hafifçe hareket eden uzun çimenleri görebiliyorsun… tepeden aşağı baktığında küçük bir
ormanın içine doğru kaybolan dar, kıvrılan bir patika görebilirsin… ve ormanın ötesinde
okyanusu görebilirsin… kıyıdaki dalgaların tepesine bakan en açık mavi gökyüzünden gelen
güneş ışığıyla… böylece tüm okyanus parlıyor ve parlıyor… Çimenlerin sen geçtikçe bacağına
nazikçe temasıyla birlikte tembelce ve kolayca patikadan aşağı ilerliyorsun... ve meltemdeki
tuzun hafif kokusunu yakalıyorsun.
Bir akarsu sesi duyabilirsin şimdi, onun çağlayan sesi gitgide okyanusun sesiyle karışıyor.
Ağaçların arasından dalgalanan ve ağaç yapraklarının ara sıra kapattığı bir patika yola doğru
ilerliyorsun… nerede olduğunu bildiğin kumsala doğru kıvrılan patikayı takip ettikçe ağaçların
gölgesinden çıkıyorsun… birden tekrar başında ve omuzlarında güneşin sıcaklığını hissederken
kendini, güzel, sakin bir kumsalda buluyorsun… önünde nazik bir kavisle bükülen güzel altın
renkli kıyı çizgisinde durup geriye ağaçlara doğru bakıyorsun… dalları okyanusun üstünde
sallanıyor gibi görünen ağaçların kıyı çizgisi üstündeki olağanüstü görüntüsünü içine
sindiriyorsun… sonra tembelce büyük kumsaldan suyun kenarına doğru ilerledikçe kumun
sıcaklığını ayak parmaklarının arasında hissedebilirsin… sen kumsala ulaştığında kum daha
koyu altın bir renge dönüşüyor ve sen arkandaki kumda tembel ayak izleri bırakarak kıyıda
amaçsızca dolaştıkça ayağının nemli serinliğe değişinden zevk alıyorsun… ara sıra alışılmıştan
daha büyük bir dalga ayaklarına köpüren derecikler gönderiyor... ve onlar geri çekildikçe
güneşte mücevher gibi parıldayan renkli çakıl taşlarından kumun nasıl yıkandığını fark
ediyorsun…
Okyanusun kokusu, dalganın üstünde dans eden güneş ışığı, kumun üstünde ıslık çalan
suyun sesi… tüm bunlar bilinmeyen bir sebep ile sonsuzluk duygusu yaratıyor gibi… yalnızca
ufkun derinliklerine bakarak okyanusun sonsuzluğunda oynaşan dalgaların ebedi süregelen
hareketlerini seyretmek için kendini rahat bir şekilde otururken buluyorsun… sıcak kumlara…
belki de çimle kaplı bir yere… böylesine rahat bir şekilde okyanusu seyrederken tam
gökyüzünün bittiği ve okyanusun başladığı yeri görmeni zorlaştıran hafif bir pus var… ve sen
onu anlamaya çalışırken ufuk çizgisinin yakınında bir yerde ortaya çıkan küçük beyaz bir bulut
görüyorsun… yaklaştıkça büyüyerek ve çabucak adaya geliyor… doğrudan doğruya senin
başının üstüne hem de çabucak geliyor… şimdiye kadar gördüğün en büyük, en beyaz ve en
yumuşak bulut…
Ve sen bir şekilde, sadece içgüdüyle, tüm kaygılarının, tüm önemsemelerinin, bütün
korkularının bu büyük beyaz buluta doğru süzüldüğünü biliyorsun… sen aslında onların uzun ve
yavaş bir siprial gibi döne döne senden uzaklaştığını görebilirsin… belki de bir şenlik ateşinin
dumanı gibi… sadece senden bu geniş beyaz buluta doğru döne döne yükselerek… bulut bütün
korkularını ve kaygılarını yutarak ve her seferinde yavaş yavaş daha koyulaşarak, kaygılarının
ve önemsediklerinin içinde kaybolduğu siprialin son kısmı gibi… en koyusuna ulaşana kadar
bütün kaygılarını kendi içine emiyor… güneş parlıyor… her bir kaygını, her bir korkunu ve
endişeni kainatın dört bir yanına dağıtarak… seni tamamen gevşemiş ve mükemmel bir şekilde
kendini rahat hisseder hale getiriyor… dünyada tek bir önemseme olmadan…