You are on page 1of 2

Mücadele dolu bir yıldan bir yenisine...

30-12-2011
Adettendir; yılın son yazısı geride bırakılan senenin değerlendirilmesine ve gelecek olan yıla dair
beklentilere ayrılır.
Bu adete uyarak ben de bu ylın son yazısını buna ayırdım.
2011 yılı hatırlanacağı gibi Ocak ayı sonunda gerçekleştirilen birinci Toplumsal Varoluş Mitingi (TVM)
hazırlıkları ile başlamıştı.
Gazetemiz de ikinci Toplumsal Varoluş Mitingi’nin gerçekleştirildiği 2 Mart günü yayın hayatına
başlayarak “özgür bir gelecek” kurmak için mücadeledeki yerini almış oldu.
Geride bıraktığımız bir sene toplumsal eylemlilik açısından oldukça önemli.
Gerek onbinlerce kişinimn katıldığı iki TVM, gerek KTHY, DAÜ direnişleri, gerkse Erdoğan’ın Kıbrıs
ziyareti sırasında ilk önce Hamitköy çemberinde daha sonra ise KTHY önünde ortaya konan onurlu
direniş gelecekte akıllarda kalmaya devam edecek.
Yine Anti-Militarist Barış Hareketi tarafından “Evine Dön Ayşe!” sloganı ile Ağustos ayında
düzenelenen etkinliğe katılımın yüksek olması da önemli olaylar arasında.
Bir diğer öenmli etkinlik ise gazetemiz tarafından 1 Ekim akşamı Lefkoşa’da organize edilen Grup
Yorum konseriydi.
Tüm bunlar ve daha bir çok önemli gelişmeler geride bıraktığımız yılın ne kadar yoğun ve önemli
olduğunu hatırlamamıza yeter aslında.
Bazı dönemler vardır ki toplumsal tarihte çok kısa yer tutmasına rağmen bu kısa sürede yaşanan
önemli gelişmeler daha uzun olsa da diğer birçok dönemden çok daha fazla hafızalarda yer ederler.
Örneğin Annan Planı dönemi buna en güzel örneklerdendir.
Bir düşünüldüğünde geride kalan onlarca yıllık barış mücadelesinde bir iki yıllık Annan Planı dönemi
çok daha önemli bir yer tutuyor.
Geride bıraktığımız bu bir senede yaşanılanlar da buna benzer bir şekilde hafızalarda hatırlanmaya
devam edecek diye düşünüyorum.
Bunun en önemli nedeni her ne kadar sonuç getirmese de toplumsal olarak ortaya konan
muhalefettir.
Çünkü bu süreçte ortaya konan toplumsal muhalefet ilk kez radikalleşme ve sorunların kökenine
yönelen biçimler almıştır.
Ülkemizde yaşanan askeri, siyasi, ekonomik, kültürel yani bütünlüklü işgal rejimine karşı ilk kez
toplumun geniş kesimleri tarafından muhalif bir duruş ortaya konmuştur.
Bu duruşun devamı maalesef gelmedi ve işgale karşı oluşan muhalif duruş geriletildi.
Bunun en önemli nedeni ise bu mücadeleyi omuzlayabilecek derecede örgütlü ve güçlü muhalif bir
yapılanmanın olmayışıdır.
Bu yapılanma olmadığı sürece de rejimle bütünleşmiş olan ve kendisine biçilen rol radikalleşen
muhalif kesimleri içerisinde yer alarak onları pasifize etmek olan sözde ilerici yapılar kontrolü ele
geçirmeye devam edeceklerdir.
Ülkemiz açısından bakıldığında egemenler açısından en büyük sorun ise radikalleşen muhalif
kesimleri kontrol altına alma rolünü üstlenebilecek yapılanmaların çok yakın bir dönemde bu rolü
üstlenerek toplum nezdinde deşifre olmuş konumlarıdır.
Bu muhalif kesimler açısından önemli bir olumluluktur, ancak yukarda belirttiğim gibi rejimle
bütünleşmeyi reddeden ve mücadeleyi sonuna kadar götürmeye kararlı güçlü bür yapılanmanın
olmayışı bu olumluluğun pratiğe yansımasını engellemektedir.
O nedenle geride bıraktığımız yıldan ve de dahası yıllardan alınacak derslerle önümüzdeki yılda ve de
yıllarda böylesi bir yapılanmayı inşa etmek, ülkemizde ve dünyada gelişen muhalif hareketlerle bağını
artıran ve giderek örgütlenerek güçlenen devrimci bir yapılanmayı inşaa etmek ana sorunumuzdur.

You might also like