You are on page 1of 3

İNSAN ASLINDA TEK EŞLİ MİDİR, ÇOK EŞLİ Mİ?

Homo Sapiens, anatomik olarak 200.000 yıl önce Afrika’da ortaya çıkmış ve modern
davranışlarına 50.000 yıl önce kavuşmuştur. Modern dünyada kültürel olarak da
evrilirken, çoğu insan topluluğu tek eşli olmaya karar vermiş veya yaşadıkları koşullara
uygun düştüğü için tek eşliliğe (monogami) yönelmiştir. 50.000 yıl önce çok eşli
(poligam) olduğuna inanılan Homo Sapiens, neden günümüzde monogam yaşamayı
uygun bulmuştur? Bu yazımızda hem bu kavramları inceleyeceğiz hem de bu soruya
cevap arayacağız.

Dünya üzerindeki çoğu canlı poligam, yani çok eşlidir. Bilim bunun açıklamasını
evrimsel olarak şu şekilde yapar: Çok eşli erkek canlılar, kendi DNA’sının gelecek
nesillere aktarılma ihtimalini artırabilmek için birden fazla dişiyle çiftleşir. Çok eşli dişi
canlılar ise olabildiğince çok erkek türdaşıyla çiftleşerek hamile kalma ve yavru
doğurabilme ihtimalini artırır (Grebe & Drea, 2017). Buna rağmen monogam yani tek
eşli canlılar da yok değildir. Çayır faresi, kertenkele, gri kurt, turna kuşu, kara akbaba,
kel kartal, kara boyunlu kuğu, makaroni pengueni, gibbon maymunu ve denizatı tek
eşli hayvanlara örnektir. Homo Sapiens’in aksine bu hayvanlar, hayatları boyunca tek
bir eşle çiftleşip ürerler.

Homo Sapiens’in modern hayattan önce poligam yani çok eşli olduğu
düşünülmektedir. Poligaminin 3 türü vardır; polijini, poliandri ve polijinandri (Grebe &
Drea, 2017). Polijini, bir canlı topluluğunda erkek bireylerin birden fazla dişi bireyle
çiftleşebilmesini ifade eder. Poliandri, yine bir toplulukta dişi bireylerin birden fazla
erkek bireyle çiftleşebilmesini ifade eder. Polijinandri ise bu iki kavramın birleşimi
gibidir. Yani, dişi ve erkek bireyler de birden fazla karşı cinsi ile çiftleşebilmektedir.
Polijini, dünyanın çoğu yerinde yasaklanmıştır. Bazı Müslüman ülkelerde görülmekle
beraber, en sık Afrika’da görülmektedir.

Poliandri ise fazla sık olmamakla beraber dünyanın heryerinde ortaya çıkmıştır.
Poliandrinin görüldüğü toplumlarda çevresel kaynakların az olduğu gözlenmiştir. Bu
eşlilik türü sayesinde, insan nüfus artışının önüne geçilmiş ve doğan çocukların
hayatta kalması için uğraşılmıştır. Polijinandri ise hayvanlar âleminde sıkça
görülmektedir ve bazı insan toplulukları da yine bu eşlilik biçimine yönelebilmiştir

İnsanların eşlilik tercihlerinin, 5 milyon yıl önce ortak ataları paylaştığımız


şempanzeler ve bonobolardan geldiği düşünülmektedir. Günümüzde şempanze ve
bonobolar, karışık gruplar halinde yaşarlar ve cinsellik onlar için oldukça önemlidir.
Dişiler de erkekler de grup içerisindeki birden fazla bireyle çiftleşerek nesillerinin
devamını sağlamaya çalışırlar. Peki, modern hayata geçerken Homo Sapiens’i
monogam olmaya yönlendiren neydi?

İnsan yavrusu, doğada en yardıma muhtaç doğan canlıdır. Diğer yeni doğanların
aksine, doğduğu anda oldukça savunmasızdır. Ayrıca psikolojik açıdan bakıldığında da
insan yavrusunun geliştireceği bağlanma modeli ve şemaları için anne ve babanın
varlığı ve çocuklarına yaklaşımları da oldukça önemlidir (Bolbwy, 1982). Bunlar ilerde
o çocuğun nasıl bir insan olacağını belirleyecektir. İnsan yavrusunun bakım
verenlerine olan muhtaçlığı uzun yıllar devam eder ve insan yavrusu bir koruyucunun
bakımına muhtaçtır. İnsan yavrularının bu savunmasızlığı ve ebeveynlerine bağımlı
oluşu sebebiyle evrimsel teorisyenler, ilk insanların çocuklarını büyütebilmek ve tek
bir bakıcının yani annenin yükünü azaltmak amacıyla babanın da anneyle uzun yıllar
kalmasıyla eşlilik tercihinin monogami yönünde evrimleşmiş olabileceğini öne
sürüyorlar (Hrdy, 2009).

Atalarımızın çok eşli mi tek eşli mi olduğundan emin olmamakla beraber, evrimsel
açıdan çok eşli olduklarını düşünüyoruz. Bugün ise monogam bir hayat yaşaması
beklenen Homo Sapiens için bu durum hem avantaj hem de dezavantaj olarak kendini
gösterebiliyor. Çocukken iki farklı ebeveyn tarafından büyütülerek hayatı daha iyi
öğreniyoruz, fakat ileride biz çocuk sahibi olduğumuzda içimizdeki dürtüleri
bastırmamız gerekiyor. Canlıların dünyaya gelme amaçlarından birininde üremek ve
neslini devam ettirmek olduğu aşikâr. İnsanlar, yani Homo Sapiens, bu doğal ve çok
eşli içgüdüsünü modern yaşamla beraber bir kenara bırakmak zorunda kalabiliyor.
Tek eşli olduğu şaibeli olan bu hayvan, böyle bir hayat yaşamaya koşullandığında,
cinselliğine kuralları yıkarak ulaşmak isteyebiliyor. Bu noktada modern yaşamın beşerî
kavramları olan “sadâkat” ve “sadâkatsizlik” karşımıza çıkıyor. İşte şu sorunun cevabı
bizler için hala gizemini koruyor: “İnsan aslında tek eşli midir, çok eşli mi?”

Kaynakça:

Bolbwy, J. (1982). Attachment and loss: Retrospect and prospect. American Journal of
Orthopsychiatry, 664-678.

Grebe, N. M., & Drea, C. (2017, October).

Human Sexuality. researchgate.net. adresinden alındı

Hrdy, S. B. (2009). Mothers and others. Harvard University Press.

You might also like