You are on page 1of 5

BÖLÜM 2: YAŞAMIN KISA TARİHİ

Dünya gezegeninin tarihi günümüzden 4,6 milyar yıl öncesine kadar uzanır. İlk canlının ne
zaman oluştuğu kesin olarak bilinemese de muhtemelen 3.9 milyar yıl kadar önce cansızlıktan
evrimleşmiş ancak yeterli bir sayıya erişmesi 3.6-3.5 milyar yıl önce mümkün olabilmiştir.

Günümüzdeki bütün canlıların yaşamış olan son evrensel atasının yaşadığı dönem bundan
3,5 milyar yıl öncesidir. Bu canlıya evrimsel biyolojide son ortak ata (LUCA) adını veriyoruz.

Şekil 2: Yaşam ağacı http://scientifiguy.wordpress.com/2010/08/01/searcg-for-luca/

Bildiğimiz anlamıyla fotosentez yapabilen ilk tek hücrelilerin (siyanobakterilerin) evrimi 3


milyar yıl önce gerçekleşmiştir. Bu sayede ilk defa oksijen üretilmeye başlanmıştır.

İlk çok hücreli canlılar 1,2 milyar yıl önce evrimleşmeye başlamıştır.

6
505 milyon yıl önce omurgalılara ait en ilkin örneklere rastlanmaya başlamıştır.
Omurgalılar daha sonradan balıklar, amfibiler, sürüngenler, kuşlar ve memeliler sınıflarını
oluşturacaktır.

490 milyon yıl önce karasal bitkiler karaların tamamına hakim olmaya başlamışlardır.

390 milyon yıl önce tatlısularda yaşayan bazı lop yüzgeçli balıklar su tabanlarında daha
rahat hareket edebilmek adına bacaklara benzer yapılar geliştirmeye başlamışlardır. Bunlar dört
bacaklıların (tetrapodların) atalarını oluşturacaklardır.

360 milyon yıl önce balıklardan ayrılan bir canlı grubu, deniz kıyılarında yaşamaya başlarlar
ve bu süreçte karalara daha sık çıkılmaya başlar. Denizlerdeki yüksek rekabet, neredeyse
hayvanlar açısından bomboş olan kara yaşantısını cazip bir avantaj haline getirmektedir. Bu
yüzden karalara daha uzun süreli çıkabilen bireyler avantajlı konuma geçerler. Bu süreçte,
balıklardan ayrılan bu kol, akciğerler de geliştirerek amfibiler olarak bilinen sınıfı oluşturur.
Amfibiler karalarda belli bir süre yaşayabilirler, ancak yumurtlamak için denizlere dönmek
zorundadırlar, çünkü yumurtaları henüz kara yaşantısına adapte olmamıştır.

215 milyon yıl önce bildiğimiz ilk memelilere rastlamaya başladığımız dönemdir. Geçmiş
birkaç on milyon yıldır sürüngenlerden ayrılmaya başlayan memeliler, artık bildiğimiz özelliklerini
yavaş yavaş kazanmaya başladılar.

65,5 milyon yıl önce 10 kilometre çapındaki bir göktaşının bugünkü Meksika civarlarında
bulunan Yucatan Yarımadası'na düşmesi üzerine tarihin gördüğü en ciddi kitlesel yok oluşlardan
biri yaşanır. Bu yok oluşa Kretase-Tersiyer Yok Oluşu denir. Bu yok oluş sırasında tüm hayvan
türlerinin yarısından fazlası yok olur. Bu yok oluş, net bir şekilde kuşlar haricinde dinozorların
sonunu getirmiştir. Sıcakkanlı ve küçük olan memeliler, kayalara ve mağaraların derinliklerine
saklanarak göktaşı sonrasında gelen volkanik patlamalardan, aşırı sıcaklardan ve sonrasında
güneş ışınlarının volkanik gazlarca kapatılmasıyla başlayan aşırı soğuklardan korunmayı
başarabilmişlerdir. Ayrıca birçok canlı leşinin oluşmasından ötürü memeliler bolca besin
bulabilmeye başlamışlardır. Bu süreçte vahşi ve karşı konulamaz dinozorların yok olması,

7
memeliler için sonsuz bir ortam yaratmıştır. Bu sayede hızlı bir şekilde memelilerin hakimiyeti
başlamıştır.

6 milyon yıl önce insanlar ve şempanzelerin ataları birbirlerinden ayrılırlar.

350 bin yıl önce günümüz modern insanlarının en son, en yakın akrabası olduğu bilinen
Neandertaller bu dönemde ilk olarak evrimleşmeye başlamışlardır.

200 bin yıl önce anatomik olarak bugünkü insanlara benzeyen ilk insanlar Afrika'da
evrimleşirler. Bu bilgiler, günümüzde genlerimizde bulunan Omo genleri ile net bir şekilde ortaya
konabilmektedir. Yani en eski Homo sapiens bireyleri bu dönemde evrimleşmiştir.

8
CANLILARIN SINIFLANDIRILMASI:

Çok eski zamanlardan bu yana araştırıcılar doğadaki hayvan türlerini ayrı ayrı incelemek yerine
ortak karakterlerine göre, birbirlerine benzeyenleri gruplandırarak incelemişlerdir.

Sistematik biyoloji adını verdiğimiz bilim dalı, canlılara bilimsel isimler verir, onları tanımlar ve
tarif eder, onların koleksiyonlarını yapar ve muhafaza eder, canlıları sınıflandırır, teşhis için tayin
anahtarları yapar dağılışları ile ilgili bilgi toplar, evrimsel geçmişlerini ve çevreye uyumlarını
inceler.

Canlıları aralarındaki evrimsel ilişkilere göre sınıflandıran bilim dalına sistematik biyoloji ve
sınıflandırmada kullanılan kural ve prensipleri inceleyen bilim dalına taksonomi denir.

Sistematiğin babası sayılan LINNEAUS, bitki ve hayvanların sınıflandırılmasında, morfolojik ve


embriyolojik benzerlikleri esas almış. Ayrıca araştırıcı iki isimle isimlendirme (BINOMIAL
NOMENKLATUR) sistemini geliştirerek sistematiğin temelini atmıştır. Bunun yanında bu araştırıcı
isimlendirme yönteminde TÜRÜ esas kabul etmiştir.

TÜR= Aynı soydan gelen, embriyolojik, morfolojik ve fizyolojik özellikleri aynı olan ve birbirleri ile
doğal olarak çiftleştiğinde verimli döl veren hayvanlara verilen isimdir

LINNEAUS sistematiğine göre, bir tür iki isimle isimlendirilir;

-İlk isim hayvanın ait olduğu CİNSİN (=GENUS) ismidir ve büyük harfle başlar

-İkinci isim ise türün kendi ismidir ve küçük harfle başlar

Bilinen bütün hayvan isimleri latince olarak isimlendirilmiştir (Eski uluslararası bilim dili latince
olduğu için)

Belirli karakterleri birbirine benzeyen iki veya daha fazla tür CİNS’i oluşturur

Benzer karakterlere sahip cinsler FAMİLYA (AİLE)’yı

Familyalar ORDO (TAKIM)’yu

9
Ordolar CLASSIS (SINIF)’i

Sınıflar’da PHYLUM (ŞUBE) altında toplanır

Bütün şubeler hayvanlar alemini oluşturur (REGNUM: ANIMALIA)

Örnek:

Phylum (Şube) : Chordata (Sırt ipliği bulunanlar)

Classis (Sınıf) : Mammalia (Memeli Hayvanlar)

Ordo (Takım) : Carnivora (Etçiller)

Familya (Aile) : Canidae (Köpekgiller)

Genus (Cins) : Canis (Köpekler)

Species (Tür) : Canis familiaris (Köpek)

Canis lupus (Kurt)

Kaynaklar:

1. Demirsoy, Genel Zoocoğrafya ve Türkiye Zoocoğrafyası, 2002

2. http://www.evrimagaci.org/makale/304

10

You might also like