Professional Documents
Culture Documents
Karl Marx - Kapital - Cilt 1 (Eriş Yayınları)
Karl Marx - Kapital - Cilt 1 (Eriş Yayınları)
MARKS
KAPİTAL
BİRİNCİ CİLT
ÜÇÜNCÜ BASKI
KAPİTAL
KAPİTALİST ÜRETİMİN ELEŞTİREL BİR TAHLİLİ
KARL MARKS
ÇEVİREN
ALAATTİN BİLGİ
Karl Marx’ın Cap tal, A Cr t cal Analys s of Cap tal st Productuon, Volume 1, (Lawrence ande
W shart, London, 1971) adlı yapıtını İng l zces nden Alaatt n B lg d l m ze çev rm ş, ve k tap, Kap tal,
Kap tal st Üret m n Eleşt rel B r Tahl l , B r nc C lt, adı le, Sol Yayınları tarafından 1986 (B r nc Baskı:
Temmuz 1975; İk nc Baskı: Mart 1978) tar h nde yayınlanmıştır.
Er ş Yayınları tarafından düzenlenm şt r. 20131
http://www.kurtuluscephes .com
http://www.kurtuluscephes .org
http://www.kurtuluscephes .net
er syay@kurtuluscephes .com
İÇİNDEKİLER
Almanca B r nc Baskıya Önsöz
Almanca İk nc Baskıya Sonsöz
Fransızca Baskıya Önsöz ve Sonsöz
Fransızca Baskıya Önsöz
Fransızca Baskıya Sonsöz
Almanca Üçüncü Baskıya Onsöz
İng l zce Baskıya Önsöz
Almanca Dördüncü Baskıya Onsöz
BİRİNCİ KİTAP – SERMAYENİN ÜRETİM SÜRECİ
BİRİNCİ KISIM – META VE PARA
BİRİNCİ BÖLÜM – M e t a
B r nc Kes m. – Metaın İk Öğes . Kullanım-Değer ve Değer
İk nc Kes m. – Metada Somutlaşan Emeğ n İk Yönlü N tel ğ
Kes m. – Değer n B ç m ya da Değ ş m-Değer
A. Değer n Bas t ya da Raslansal B ç m
1. Değer İfades n n İk Kutbu:
2. Değer n N sp B ç m
(a) Bu b ç m n n tel ğ ve anlamı
(b) N sp değer n n cel bel rlenmes
3. Değer n Eşdeğer B ç m
4. B r Bütün Olarak Değer n Bas t B ç m
B. Toplam ya da Gen şlem ş Değer-B ç m
1. Gen şlem ş N sp Değer-B ç m
2. Özel Eşdeğer B ç m
3. Toplam ya da Gen şlem ş Değer-B ç m n n Eks kl kler
C. Değer n Genel B ç m
1. Değer-B ç m n n Değ şm ş N tel ğ
2. Değer n N sp B ç m le Eşdeğer B ç m n n
3. Değer n Genel B ç m nden Para-B ç m ne Geç ş
D. Para-B ç m
Dördüncü Kes m. – Metaların Fet ş zm ve Bunun Sırrı
İKİNCİ BÖLÜM – Değ ş m
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM – Para ya da Meta Dolaşımı
B r nc Kes m. – Değerler n Ölçüsü
İk nc Kes m. – Dolaşım Aracı
a. Metaların Başkalaşımı
M–P. İlk Başkalaşım ya da Satış
M–P, ya da Satınalma
b. Paranın Dev nmes *
c. S kke ve Değer S mgeler
Üçüncü Kes m. – Para
a. Para-Yığma (İdd har)
b. Ödeme Aracı
c. Evrensel Para
İKİNCİ KISIM – PARANIN SERMAYEYE DÖNÜŞÜMÜ
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM – Sermayen n Genel Formülü
BEŞİNCİ BÖLÜM – Sermayen n Genel Formülündek Çel şk ler
ALTINCI BÖLÜM – Emek-Gücünün Alım ve Satımı
ÜÇÜNCÜ KISIM – MUTLAK ARTI-DEĞERİN ÜRETİMİ
YEDİNCİ BÖLÜM – Emek-Sürec ve Artı-Değer Üret m Sürec
B r nc Kes m. – Emek-Sürec ya da Kullanım-Değerler n n Üret m
İk nc Kes m. – Artı-Değer Üret m
SEKİZİNCİ BÖLÜM – Değ şmeyen Sermaye ve Değ şen Sermaye
DOKUZUNCU BÖLÜM – Artı-Değer Oranı
B r nc Kes m. – Emek-Gücünün Sömürülme Dereces
İk nc Kes m. – Ürünün Değer n Oluşturan Parçaların Ürünün Bu Parçalara Tekabül Eden Orantılı
Kısımları le Tems l Ed lmes
Üçüncü Kes m. – Sen or’ün “Son Saat ”
Dördüncü Kes m. – Artı-Ürün
ONUNCU BÖLÜM – İşgünü
B r nc Kes m. – İşgününün Sınırları
İk nc Kes m. – Artı-Emek Hırsı İmalâtcı ve Boyar
Üçüncü Kes m. – Sömürüye Yasal Sınırlar Konulmayan İng l z Sanay Kolları
Dördüncü Kes m. – Gündüz ve Gece İş . Vard ya S stem
Beş nc Kes m. – Normal B r İşgünü İç n Savaşım. İşgününün Uzatılması İç n 14. Yüzyılın Ortasından
17. Yüzyılın Sonuna Kadar Çıkartılan Zorunlu Yasalar
Altıncı Kes m. – Normal İşgünü İç n Savaşım. Emek-Zamanı Yasasıyla Zorunlu Sınırlandırma. İng l z
Fabr ka Yasaları,1833’ten 1864’e
Yed nc Kes m. – Normal İşgünü İç n Savaşım. İng l z Fabr ka Yasalarının Başka Ülkelerdek Tepk s
ONBİRİNCİ BÖLÜM – Artı-Değer n Oranı ve K tles
DÖRDÜNCÜ KISIM – NİSPİ ARTI-DEĞER ÜRETİMİ
ONİKİNCİ BÖLÜM ONİKİNCİ BÖLÜM – N sp Artı-Değer Kavramı
ONÜÇÜNCÜ BÖLÜM – Elb rl ğ
ONDÖRDÜNCÜ BÖLÜM – İşbölümü ve Manüfaktür
B r nc Kes m – Manüfaktürün İk Yanlı Köken
İk nc Kes m – Parça-İşç ve Onun Aletler
Üçüncü Kes m – Manüfaktürün İk Temel B ç m : Heterojen Manüfaktür, Ser Manüfaktür
Dördüncü Kes m – Manüfaktürde İşbölümü ve Toplumda İşbölümü
Beş nc Kes m – Manüfaktürün Kap tal st N tel ğ
KAPİTALİST ÜRETİM
DÖRDÜNCÜ KISIM (DEVAM) NİSPİ ARTI-DEĞER ÜRETİMİ
ONBEŞİNCİ BÖLÜM – Mak ne ve Büyük Sanay
B r nc Kes m. – Mak nen n Gel şmes
İk nc Kes m. – Mak neyle Ürüne Aktarılan Değer
Üçüncü Kes m. – Mak nen n İşç Üzer ndek Dolaysız Etk ler
a. Sermayen n Ek Emek-gücüne Elkoyması
b. İşgününün Uzatılması
c. Emeğ n Yoğunlaştırılması
Dördüncü Kes m. – Fabr ka
Beş nc Kes m. – İşç le Mak ne Arasındak Çek şme
Altıncı Kes m. – Mak neler n İşs z Bıraktığı İşç lerle İlg l Telâf Teor s
Yed nc Kes m. – İşç ler n Fabr ka S stem Tarafından İt lmeler ve Çek lmeler Pamuklu Sanay nde
Bunalımlar
Sek z nc Kes m. – Büyük Sanay n Manüfaktürde, Elzanaatlarında ve Ev Sanay nde Yolaçtığı Devr m
a. Elzanaatları le İşbölümüne Dayanan Elb rl ğ n n Ortadan Kalkması
b. Fabr ka S stem n n Manüfaktür ve Ev Sanay Üzer ndek Etk s
c. Modern Manüfaktür
d. Modern Ev Sanay
e. Modern Manüfaktürden ve Ev Sanay nden Büyük Modern Mak ne Sanay ne Geç ş. Fabr ka
Yasalarının Bu Sanay lere Uygulanması le Bu Devr m n Hızlandırılması
Dokuzuncu Kes m. – Fabr ka Yasaları. Bu Yasanın Sağlık ve Eğ t m le İlg l Maddeler . Bunların
İng ltere’de Yaygınlaşması
Onuncu Kes m. – Büyük Sanay ve Tarım
BEŞİNCİ KISIM – MUTLAK VE NİSPİ ARTI-DEĞER ÜRETİMİ
ONALTINCI BÖLÜM – Mutlak ve N sp Artı-Değer– Emek-Gücü F yatında ve Artı-Değerde
Büyüklük Değ şmeler
ONYEDİNCİ BÖLÜM – Emek-Gücü F yatında ve Artı-Değerde Büyüklük Değ şmeler
I. İşgünü Uzunluğu le Emek Yoğunluğu Değ şm yor. Emeğ n Üretkenl ğ Değ ş yor
II. İşgünü Değ şm yor. Emeğ n Üretkenl ğ Değ ş yor. Emeğ n Yoğunluğu Değ ş yor
III. Emeğ n Üretkenl ğ ve Yoğunluğu Değ şm yor. İşgünü Uzunluğu Değ ş yor
IV. Emeğ n Süres nde, Üretkenl ğ nde ve Yoğunluğunda Aynı Anda Değ şmeler
(1.) Emeğ n Üretkenl ğ ndek Azalmayla Aynı Anda İşgününün Uzaması
(2.) Emeğ n Yoğunluğunda ve Üretkenl ğ nde Artmayla Aynı Anda İşgününün Kısalması
ONSEKİZİNCİ BÖLÜM – Artı-Değer Oranı İç n Çeş tl Formüller
ALTINCI KISIM – Ü C R E T
ONDOKUZUNCU BÖLÜM – Emek-Gücü Değer n n ya da F yatının Ücrete Dönüşmes
YİRMİNCİ BÖLÜM – Zamana Göre Ücret
YİRMİBİRİNCİ BÖLÜM – Parça-Başı Ücret
YİRMİİKİNCİ BÖLÜM – Ücretlerdek Ulusal Farklılıklar
YEDİNCİ KISIM – SERMAYE BİRİKİMİ
GİRİŞ
YİRMİDÖRDÜNCÜ BÖLÜM – Artı-Değer n Sermayeye Dönüşmes
B r nc Kes m. – Boyutları G tt kçe Büyüyen Kap tal st Üret m. Meta Üret m ne Özgü Mülk yet
Yasalarının Kap tal st Elkoyma Yasalarına Geç ş
İk nc Kes m. – G tt kçe Artan Ölçüde Yen den-Üret m n Ekonom Pol t k Tarafından Yanlış Anlaşılması
Üçüncü Kes m – Artı-Değer n Sermaye ve Gel re Ayrılması. Perh z Teor s
Dördüncü Kes m. – B r k m n M ktarını, Artı-Değer n Sermaye ve Gel re Orantılı Bölüşümünden
Bağımsız Olarak Bel rleyen Koşullar.
Beş nc Kes m. – Sözde Emek-Fonu
YİRMİBEŞİNCİ BÖLÜM – Kap tal st B r k m n Genel Yasası
B r nc Kes m. – Sermayen n B leş m Aynı Kalırken, B r k mle B rl kte Emek-Gücüne Duyulan Taleb n
Artması,
İk nc Kes m. – B r k m İlerler ve Bununla B rl kte Yoğunluk Artarken, Sermayen n Değ şen Kısmının
N sp Azalması
Üçüncü Kes m. – G tt kçe Artan Ölçüde N sp Artı-Nüfus Üret m ya da Yedek Sanay Ordusu
Dördüncü Kes m. – N sp Artı-Nüfusun Farklı B ç mler . Genel Kap tal st B r k m Yasası
Beş nc Kes m. – Genel Kap tal st B r k m
(a) 1846-1866 Arasında İng ltere
(b) İng l z Sanay İşç Sınıfının Çok Düşük Ücret Alan Tabakası
(c) Göçebe Nüfus
(d) Bunalımların İşç Sınıfının En İy Ücret Alan Kes m Üzer ndek Etk s
(e) İng l z Tarım Proletaryası
(1.) Bedfordsh re
(2.) Berksh re
(3.) Buck nghamsh re
(4.) Cambr dgesh re
(5.) Essex
(6.) Herefordsh re
(7.) Hunt ngdonsh re
(8.) L ncolnsh re
(9.) Kent
(10.) Northamptonsh re
(11.) W ltsh re
(12.) Worcestersh re
(f) İrlanda
SEKİZİNCİ KISIM – İLKEL BİRİKİM
YİRMİALTINCI BÖLÜM – İlkel B r k m n Sırrı
YİRMİYEDİNCİ BÖLÜM – Tarımsal Nüfusun Topraksızlaştırılması
YİRMİSEKİZİNCİ BÖLÜM – 15. Yüzyılın Sonundan Başlayarak Mülksüzleşt r lenlere Karşı Kanlı
Yasalar. Ücretler n, Parlamento Yasalarıyla Düşürülmeye Zorlanması
YİRMİDOKUZUNCU BÖLÜM – Kap tal st Ç ftç n n Doğuşu
OTUZUNCU BÖLÜM – Tarımsal Devr m n Sanay Üzer ndek Tepk s . Sanay Sermayes İç n İç
Pazar n Yaratılması
OTUZBİRİNCİ BÖLÜM – Sanay c Kap tal st n Doğuşu
OTUZİKİNCİ BÖLÜM – Kap tal st B r k m Tar hsel Eğ l m
OTUZÜÇÜNCÜ BÖLÜM – Modern Sömürgec l k Teor s
DİZİNLER
Kaynaklar D z n
Yazarlar
Anon m Yapıtlar
Gazete ve Derg ler
Parlamento Raporları ve Ötek Resm Yayınlar
Adlar D z n
Yazınsal, İnc lsel ve M toloj k Adlar
Ağırlık, Uzunluk, Alan, Sığa ve Para Ölçüler
Kısaltmalar
PROLETARYANIN YİĞİT, VEFALI VE YÜCE
SAVUNUCUSU
UNUTULMAZ DOSTUM
W I L H E L M W O L F F’A
SUNULMUŞTUR
21 HAZİRAN 1809’DA TARNAU’DA DOĞDU
9 MAYIS 1864’TE MANCHESTER’DE SÜRGÜNDE ÖLDÜ
ALMANCA BİRİNCİ BASKIYA ÖNSÖZ
1 Ferd nand Lassalle’ın Schulze-Del tzsh’e karşı yazdığı yapıtın ben m bu konular üzer ndek
açıklamalarımın “entelektüel özünü” verd ğ n dd a ett ğ kısmında b le öneml yanlışlar olduğuna bakılırsa,
bu, daha da gerekl oluyor. Ferd nand Lassalle’ın kt sat üzer ne olan yapıtlarındak bütün genel teor k
önermeler nde, örneğ n sermayen n tar hsel karakter , üret m koşulları le üret m b ç m arasındak l şk
vb. üzer ne olan önermeler , ben m koyduğum term noloj ye varıncaya kadar, kaynak bel rtmeks z n,
hemen hemen sözcüğü sözcüğüne ben m yazılarımdan alması herhalde propaganda amacı ç n yapılmış
olab l r. Ben mle h ç b r lg s olmadığı ç n, onun bu önermeler ayrıntıları le nasıl şled ğ ve uyguladığı
konusunda elbette h ç b r şey söylem yorum.
2 “Bu öyküde sen n sözün ed l yor.” (Horace) –ç.
3 Ölüm, yaşayanı yakalar. -ç.
4 Küçük günah. -ç.
5 “Sanayı Sorunları le Send kalar Konusunda Majesteler n n Dış Ülkelerdek Tems lc ler le
Yazışmalar.” -ç.
6 Yazar, 579’uncu sayfada, bu başlık altında ney sted ğ n açıklamaktadır. -Ed.
7 “Sen yolunda yürü ve bırak ne derlerse des nler!” Dante, İlâh Komedya, “Araf”, 5. şarkı.-ç.
ALMANCA İKİNCİ BASKIYA SONSÖZ
Bay J. Roy, elden geld ğ nce tam ve hatta sözcüğü sözcüğüne b r çev r
yapmayı amaç ed nm ş ve bu amacını büyük b r t t zl kle tamamlamıştır. İşte
onun bu t t zl ğ , ben , okurun daha y anlaması ç n, met nde bazı
değ ş kl kler yapmaya zorladı. K tap, kısımlar hal nde yayınlandığı ç n,
günü gününe yapılan bu değ ş kl kler, aynı özenle olmamış, bu yüzden
üslupta b r uyum sağlanamamıştır.
B r kez, bu gözden geç rme ş ne g r ş nce, bunu, esas alınan özgün
met nde de (Almanca k nc baskı) yapmaya yöneld m, yan bazı tartışmaları
yalınlaştırmak, bazılarını tamamlamak, ek tar hsel ve stat st k malzeme
vermek, eleşt r c görüşler eklemek vb. g b . Bunun ç n, Fransızca bu
baskının yazınsal kusurları ne olursa olsun, aslında bağımsız, b l msel b r
değer vardır ve Almanca b len okurlar tarafından b le, bu baskıya
başvurulmalıdır.
Aşağıda, Almanca k nc baskının sonsözünden, ekonom pol t ğ n
Almanya’da gel şmes ve bu yapıtta kullanılan yöntemle lg l pasajları
ver yorum. [sayfa 31]
5 Kasım 1886
FRİEDRİCH ENGELS
17 Le Cap tal, par Karl Marx. Traduct on de M. J. Roy, ent érement rev sée par L’auteur. Par s.
Lachâtre. Bu çev r , özell kle k tabın son kısmında, Almanca k nc baskının metn ndek öneml
değ ş kl kler ve ekler çermekted r.
18 Manchester T caret Odasının bugün öğleden sonra yapılan üç aylık toplantısında, serbest t caret
konusunda ateşl b r tartışma oldu. “İng ltere’n n serbest t caret örneğ n başka ülkeler n zlemes ç n 40
yıl boşu boşuna bekleyen bu oda, bu durumun yen den gözden geç r lmes zamanının geld ğ
düşünces nded r” anlamında b r karar tasarısı öner ld . Karar tasarısı 21’e karşı 22 oyla, yan b r oy farkı
le redded ld . - Even ng Standard, 1 Kasım 1886.
ALMANCA DÖRDÜNCÜ BASKIYA ONSÖZ
19 İng l zce ve Türkçe çev r de köşel parantez [ ] ç nde ver lm ş ve “F.E.” harfler le s mgelenm şt r.
-Ed.
20 Marx, k tabın adında değ l, sayfa numarasında yanlışlık yapmıştır. Sayfa 37 yer ne 36 yazmıştır. (Bu
baskıda s. 615.) -Ed.
21 İng l z parlamentosundak konuşmaların resm olarak yayınlandığı tutanaklar. -ç.
22 “Bu ülken n zeng nl ğ yönünden şte durum böyle. Ben kend payıma, bu baş döndurücü servet ve
kudret artışının varlıklı sınıflarla sınırlı olduğu nancında olsaydım, bunu kaygıyla ve acıyla karşılardım. Bu,
çalışan halkın durumunu h ç d kkate almıyor. Bel rtt ğ m ve sanırım doğru hesaplara dayanan bu artış,
tamamıyla mülk sah b sınıflarla sınırlı b r artıştır.” -ç.
BİRİNCİ KİTAP
SERMAYENİN ÜRETİM SÜRECİ
BİRİNCİ KISIM
META VE PARA
BİRİNCİ BÖLÜM
META
2. Değer n N sp B ç m
(a) Bu b ç m n n tel ğ ve anlamı
Değer fade ed lmek stenen her meta, bell n cel kte yararlı b r nesned r.
15 k le buğday, 100 l bre kahve g b . Ve herhang b r metaın bell b r
n cel ğ , bel rl n cel kte nsan emeğ çer r. Değer-b ç m n n yalnızca genel
olarak değer değ l, aynı zamanda, bel rl n cel kte değer fade etmes
gerek r. Demek k , A metaı le B metaı, keten bez le ceket arasındak değer-
l şk s nde, ceket keten bez ne, genel anlamda değer maddes olarak n tel k
bakımından eş tlenmem ş, aynı zamanda bel rl m ktarda ceket (1 ceket)
bel rl m ktarda (20 yarda) keten bez ne eşdeğer yapılmıştır.
20 yarda keten bez 1 ceket denklem , ya da 20 yarda keten bez b r ceket
değer nded r fades , her k s n n de aynı m ktarda değer-özünün (donmuş
emeğ n) somutlaştığını anlatır; yan k meta da, aynı m ktar emeğe ve aynı
n cel kte emek-zamanına malolmuştur. Ancak, 20 yarda keten bez ya da 1
ceket n üret m ç n gerekl emek-zamanı, dokumacılık ya da terz l ktek
üretkenl kte meydana gelen her değ şme le değ şecekt r. İşte ş md b z,
değer n n sp fades n n n cel yanı üzer ndek bu g b değ ş kl kler n etk s n
gözönüne almak zorundayız.
I. Ceket n değer sab t kalırken, keten bez n n değer değ şm ş olsun.46
Keten üret m ç n gerekl emek-zamanı, d yel m keten yet şt ren toprakta
ver ms zl k sonucu, k katına çıkmış olsun, keten n değer de k katı
olacaktır. 20 yarda keten bez = 1 ceket denklem yer ne, 20 yarda keten bez
= 2 ceket denklem n bulacağız, çünkü artık b r ceket, 20 yarda keten bez nde
somutlaşan emek-zamanının yalnızca yarısını çerecekt r. Öte yandan,
d yel m k , dokuma tezgâhlarının gel şmes sonucu bu emek-zamanı yarı
yarıya kısalsın, keten bez n n değer de yarı yarıya azalacaktır. Böylece, 20
yarda keten bez = ½ ceket [denklem n -ç.] elde edeceğ z. A metaının n sp
değer , yan B metaında fade ed len değer , B metal sab t sayılırsa, A’nın
değer le doğru orantılı olarak yüksel r ve düşer. [sayfa 68]
II. Ceket n değer değ ş rken, keten bez n n değer sab t kalmış olsun. Bu
koşullar altında, örneğ n yün üret m ndek ver ms zl k neden yle, ceket
yapımı ç n gerekl emek-zamanı k katına çıksın, 20 yarda keten bez = 1
ceket yer ne, 20 yarda keten bez = ½ ceket [denklem n -ç.1 yazab leceğ z.
Öte yandan, eğer ceket n değer yarıya düşse, 20 yarda keten bez = 2 ceket
olur. Demek k , A metaının değer sab t kalırsa, B metaında fade ed len
n sp değer , B’n n değer le ters orantılı olarak yüksel r ve düşer.
I ve II’dek farklı durumları karşılaştırırsak, n sp değer n
büyüklüğündek aynı değ şmen n, tamamen karşıt nedenlerden ler
geleb leceğ n görürüz. Böylece, 20 yarda keten bez = 1 ceket, ya keten
bez n n değer n n k katına çıkması, ya da ceket n değer n n yarıya nmes
neden yle 20 yarda keten bez = 2 ceket hal n alır; ve keten bez n n değer n n
yarıya düşmes ya da ceket n değer n n k katına çıkması sonucu da, 20
yarda keten bez = ½ ceket olur.
III. D yel m k , keten bez le ceket n üret m ç n gerekl emek-zamanının
n cel ğ , aynı anda, aynı yönde ve aynı oranda değ şs n. Bu durumda 20 yarda
keten bez , değerler ne kadar değ ş rse değ şs n, 1 cekete eş t olmaya devam
eder. Bunların değerler ndek değ ş kl k değer , sab t kalan üçüncü b r meta
le karşılaştırıldığı zaman görülür. Bütün metaların değerler , aynı anda ve
aynı oranda yükselse ya da düşse, bunların n sp değerler değ şmeden kalır.
Bunlardak gerçek değer değ şmes , bell b r süre üret len metaların
n cel kler ndek artma ya da azalma le anlaşılır.
IV. Keten bez le ceket n üret m ç n gerekl emek-zamanı ve dolayısıyla
bu metaların değerler , aynı anda, aynı yönde, ama değ ş k oranlarda, ya da
karşıt yönlerde, veya başka b ç mlerde değ şeb l r. Bütün bu olası farklı
değ şmeler n, b r metaın n sp değer üzer ndek etk s , I., II. ve III.
durumların sonuçlarından çıkartılab l r.
Demek k , değer n büyüklüğündek gerçek değ şmeler, ne n sp değer
fadeler nde, ne de n sp değer n büyüklüğünü fade eden denklemde tam ve
kes n olarak yansır. B r metaın n sp değer , değer sab t kaldığı halde
değ şeb l r. Değer değ şse b le n sp değer sab t kalab l r, ve ensonu,
değer n büyüklüğü le bu değer n n sp fades nde aynı zamanda ortaya çıkan
değ şmeler n m ktar olarak b rb rler ne tekabül etmeler gerekmez.47 [sayfa 69]
3. Değer n Eşdeğer B ç m
2. Özel Eşdeğer B ç m
Ceket, çay, buğday, dem r vb. g b her meta, keten bez n n değer
fades nde b r eşdeğer olarak ve dolayısıyla da değer olan b r şey olarak yer
alır. Bu metaların herb r n n madd b ç m , ş md artık b rçok meta ç nde tek
b r özel eşdeğer b ç md r. Aynı şek lde, bu farklı metalarda somutlaşan
emeğ n çok yanlı somut yararlı türler , ş md artık farklılaşmamış nsan
emeğ n n bu çok farklı gerçekleşme b ç mler ya da ortaya çıkış b ç mler
kadar kend n göster r.
1 ceket =
10 l bre çay =
40 l bre kahve =
1 k le buğday =
2 ons altın =
}20 yarda keten bez
½ ton dem r =
x kadar A metaı vb. =
1. Değer-B ç m n n Değ şm ş N tel ğ
2. Değer n N sp B ç m le Eşdeğer B ç m n n
B rb r ne Bağlı Gel şmes
D. PARA-BİÇİMİ
23 Karl Marx, Zur Kr t k der Pol t schen Ökonom e, Berl n 1859, s. 3. [Ekonom Pol t ğ n Eleşt r s ne
Katkı, s. 45]
24 “İstek, gereks nme demekt r; o, ruhun ştahıdır ve tıpkı vücudun açlığı g b doğaldır. ... Şeyler n çok
büyük kısmı, ruhun gereks nmeler n karşıladığı ç n değerl d r.” N colas Barbon, A D scourse
Concern ng Co n ng the New Money L ghter. In Answer to Mr. Locke’s Cons de-rat ons, etc..
London 1696, s. 2. 3.
25 “Şeyler n kend ler ne özgü b r özell kler ” (bu, Barbon’un kullanım-değer ç n özel ter m d r) “vardır;
tıpkı mıknatısın dem r çekmes g b , her yerde bu özell k aynıdır” (l.c., s. 6). Mıknatısın dem r çekme
özell ğ nden ancak, bu özell ğ n yardımı le manyet k kutuplaşma bulunduktan sonra yararlanılmaya
başlanılmıştır.
26 “Herhang b r şey n doğal değer , zorunlu gereks nmeler karşılamaya uygunluğundan, ya da nsan
yaşamına kolaylık ve rahatlık sağlayıcı olmasından barett r.” (John Locke, “Some Cons derat ons on the
Consequences of the Lower ng of Interest.” 1691, Works’ta Ed t. Lond. 1777, v. 2, s. 23.) 17. yüzyıl
İng l z yazarlarında sık sık, “worth” sözcüğünün kullanım-değer , “value” sözcüğünün değ ş m-değer
anlamında kullanıldığını görürüz. Bu, gerçekten varolan b r şey ç n Cermen kökenl , onun z h nde
yansıyanı ç n Lat n asıllı b r sözcük kullanmaktan hoşlanan b r d l anlayışına tamamıyla uyan b r
durumdur.
27 Burjuva toplumunda, her nsanın alıcı olarak, ans kloped k meta b lg s ne sah p olduğu yolunda
ekonom k b r f ct o jur s [varsayım -ç.] egemend r.
28 “Değer, b r şey le d ğer b r şey, b r ürün m ktar le d ğer b r ürün m ktarı arasındak değ ş m
oranından barett r.” (Le Trosne, “De 1’Intérêt Soc al”, Phys ocrates[‘ta] Ed. Da re, Par s 1846, s. 889.)
29 “H ç b r şey yaratılışında değere sah p değ ld r.” (N. Barbon, l.c.. s. 6.), ya da Butler’ n söyled ğ
gb.
“B r şey n değer
“Get receğ şey kadardır.”
30 “One sort of wares are as good as another, f the values be equal. There s no d fference or
d st nct on n th ngs of equal value.... An hundred pounds’ worth of lead or ron, s of as great value as
one hundred pounds’ worth of s lver or gold.” N. Barbon, l.c., s. 53 ve 7.
31 “The value of them (the necessar es of l fe) when they are exchanged the one for another s
regulated by the quant ty of labour necessar ly requ red, and commonly taken n produc ng them.”
“Yaşamak ç n gerekl şeyler n değer , b rb rler yle değ ş ld kler zaman, bunların üret mler ç n zorunlu ve
normal sayılan emeğ n n cel ğ ne bağlıdır.” (Some Thoughts on the Interest of Money n General, and
Part cularly n the Publ c Funds, etc., London, s. 36.) Geçen yüzyılda yazılan ve yazarı bell olmayan
bu d kkat çek c yapıtın baskı tar h de bulunmuyor. Bununla b rl kte, çer ğ ne bakılırsa, George II
zamanında, aşağı yukarı 1739 ya da 1740 yıllarında yayınlandığı anlaşılıyor.
32 “Aynı türden bütün ürünler, gerçekte, f yatın genel olarak bel rlenrr es ne ve özel koşullara
bakılmaksızın bel rlenen tek b r k tle meydana get r rler.” (Le Trosne, l.c., s. 893.)
33 K. Marx, l.c., s. 6. [Ekonom Pol t ğ n Eleşt r s ne Katkı, s. 49.]
34 11a [4. Almanca baskıya not: Bu parantez ç ndek metn eklemem n neden , çoğu zaman üret c
tarafından tüket lmeyen her ürünü, Marx’ın meta saydığı g b b r yanlış anlayışa düşülmes ndend r. -F.E.]
35 Zur Kr t k.... s. 12, 13 ve pass m. [Ekonom Pol t ğ n Eleşt r s ne Katkı, s. 45 vd..]
36 “İster nsan el n n, ster genel f z k yasalarının eser olsunlar, evrendek bütün olgular, aslında
yen den yaratılmış şeyler değ l, yalnızca madden n b ç m değ şt rmes d r. İnsan aklının, yen den-üret m
üzer nde düşünürken ve tahl lde bulunurken, da ma karşılaştığı k öğe, b rleşt rme ve ayırmadır; aslında
bu, toprağın, havanın ve suyun, buğday tanes ne dönüşmes , nsan el yle b r böceğe pek yaptırılması, ya
da devamlı çalışan b r saat yapmak üzere b rkaç maden parçaya b ç m ver lmes g b değer” (Verr ,
burada, f zyokratlara karşı g r şt ğ polem kte ne tür değerden sözett ğ n kend s de y ce b lmemekle
b rl kte kullanım-değer n kasteder) “ve zeng nl ğ n yen den üret m d r.” (P etro Verr , Med taz on sulla
Econom a Pol t ca, - lk n 1771’de basılmıştır-, Custod ’n n İtalyan İkt satçıları baskısında, Parte
Moderna, t. XV, s. 21, 22.)
37 Karş: Hegel, Ph losoph e des Rechs, Berl n 1840, s. 250, § 190.
38 Okur, burada, şç n n bel rl b r emek-zamanı ç n aldığı ücret n ya da değer n değ l, bu emek-
zamanının somutlaştığı metaın değer n n sözkonusu ed ld ğ ne d kkat etmel d r. Ücret, b r kategor olarak,
ncelemem z n bu aşamasında henüz mevcut değ ld r.
39 Emeğ n, her çeş t metaın değer n her zaman ölçmeye ve karşılaştırmaya yarayan yeterl ve gerçek
tek ölçü olduğunu tanıtlamak ç n Adam Sm th d yor k , “Eş t emek m ktarlarının, her zaman ve her yerde
emekç ç n aynı değer taşıması gerek r. Normal sağlık, güç ve faal yet hal nde, sah p olduğu ortalama
becer dereces le, d nlenmes nden, özgürlüğünden ve mutluluğundan da ma aynı ölçüde fedakârl k etmek
zorundadır.” (Wealth of Nat ons, b. I, ch. V, [s. 104-105].) Adam Sm th, burada (ama her yerde değ l),
b r yandan değer n, metaların üret m sırasında harcanan emek m ktarı yoluyla saptanmasını, aynı şey n,
emeğ n değer vasıtasıyla saptanmasıyla karıştırıyor ve bunun sonucu olarak da, eş t m ktarda emeğ n
da ma aynı değere sah p olması gerekt ğ n tanıtlamaya çalışıyor. Öte yandan da, b r önsez yle, metaların
değer nde kend s n ortaya koyan emeğ , yalnızca emek-gücünün harcanması olarak kabul ed yor ve
bunu, canlıların aynı zamanda normal faal yetler olarak değ l de, d nlenmekten, özgürlükten ve
mutluluktan fedakârlık olarak görüyor. Gözönünde tuttuğu, herhalde modern ücretl şç oluyor. Adam
Sm th’ n yukarda, s. 39, d pnot 1’de, sözü ed len esk ve adsız meslektaşı, daha yer nde olarak şöyle
d yor: “b r nsan, yaşaması ç n gerekl şeyler sağlamak ç n b r haftalığına kend s n b r başkasının
h zmet ne ver yor ... ve bu adama emeğ karşılığı başka b r şey veren k mse, bu şey n gerçek eşdeğer n n
ne olduğunu, bunun kend s ne ne kadar emeğe ve zamana malolduğunu hesaplamak yoluyla ancak doğru
b r tahm nde bulunab l r: aslında bu, b r k msen n b r nesne ç n bel rl b r sürede harcadığı emeğ n b r
başkasının aynı sürede b r başka şey ç n harcadığı emekle değ ş m nden başka b r şey değ ld r.” (l.c., s.
39.) [İng l zcen n, burada sözkonusu ed len emeğ n k farklı yönü ç n, k farklı sözcüğe sah p olmak g b
b r üstünlüğü var. Kullanım-değer yaratan ve n tel olarak d kkate alınan, Labour [“emek”] değ l, Work
[“ ş”]’t r; oysa Değer yaratan ve n cel olarak d kkate alınan, Work [“ ş”) değ l, Labour [“emek”]’t r. -
F.E.]
40 * Shakespeare’ n, W ndsor’un Şen Kadınları oyunundak Dame Qu cly. -Ed.
41 Aralarında S. Ba ley de olmak üzere, değer b ç m n n tahl l le uğraşan b r avuç kt satçı h ç b r
sonuca ulaşamamışlardır. Bunun lk neden , değer n b ç m le değer b rb r yle karşılaştırmaları, k nc s ,
deney ml burjuvaz n n kaba etk s altında bütün d kkatler n sorunun n cel yönünde toplamış olmalarıdır.
“N cel k üzer ndek egemenl k... değer oluşturur.” (S. Ba ley, Money and ts V c ss tudes, London 1837,
s. 11.)
42 W ll am Petty’den sonra, değer n n tel ğ n farkedeb len lk kt satçılardan b r s olan ünlü Frankl n
şöyle d yor: “T caret, genel olarak, emeğ n emekle değ ş m nden başka b r şey olmadığı ç n bütün
şeyler n değer ... çok yer nde olarak emekle ölçülür.” (The Works of B. Frankl n, etc., ed ted by
Sparks, Boston 1836, v. II. s. 267.) Frankl n, her şey n değer n emekle ölçerken b l nçs zd r; değ ş m
konusu olan emeğ n farklılığından soyutlama yapmakta ve böylece heps n eş t nsan emeğ ne
nd rgemekted r. Bunun farkında olmamakla b rl kte, gene de bunu söyleyeb l yor. Önce “b r emek”ten
sözed yor, sonra “başka b r emek”ten, ve ensonu başka b r n teleme yapmaksızın, her şey n değer n n özü
olarak “emek” d yor.
43 * Par s b r ay ne değer. -ç.
44 B r bakıma bu, nsan ç n de, metalarda olduğu g b d r. İnsanoğlu dünyaya el nde aynayla, ya da
“ben ben m” d yen f htec b r f lozof olarak gelmed ğ ç n, kend s n önce başka nsanlarda gürür ve tanır.
Peter kend k ml ğ n nsan olarak, önce benzer Paul le kıyaslayarak saptar. Böylece kend k ş l ğ ç nde
durmakta olan Paul, Peter ç n yalnızca nsan türünün b r t p d r.
45 * B zzat. -ç.
46 Burada değer, daha öncek sayfalarda da arasıra olduğu g b , n cel olarak bel rlenen değer, ya da
değer-büyüklüğü anlamında kullanılmıştır.
47 Değer n büyüklüğü le n sp fades arasındak bu aykırılığı her zamank kaynakları le vülger
kt satçılar kend görüşler doğrultusunda st smara çalışmışlardır. Örneğ n: “A’nın, karşılığında değ ş ld ğ
B’n n değer yükseld ğ ve aynı zamanda A’ya daha az emek harcanmadığı halde, A’nın değer n n
düştüğünü kabul edersen z, genel değer lken z yere ser lm ş olur. ... Eğer o [R cardo], A’nın değer n n
B’ye oranla yükseld ğ n , B’n n değer n n A’ya oranla düştüğünü kabul ederse, b r metaın değer n n da ma
kend s nde somutlaşan emekle bel rlend ğ n öne süren kend yüce önermes n dayandırdığı temel yıkmış
olur; çünkü, eğer A’nın mal yet ndek b r değ şme, yalnızca değ ş ld ğ B le l şk s yönünden kend
değer nde b r değ ş kl k yapmakla kalmaz, B’n n üret m ç n gerekl emek m ktarında b r farklılık olmadığı
halde, A le l şk s yönünden B’n n değer n de değ şt r r: böylece, b r nesnen n değer n n, ona harcanan
emek m ktarı le bel rlend ğ n öne süren öğret yere ser lmekle kalmaz, b r malın mal yet n n onun değer n
bel rled ğ n savunan öğret de yıkılmış olur.” (J. Broadhurst, Pol t cal Economy, London 1842, s. 11 ve
14.)
Bay Broadhurst şöyle de d yeb l rd : 10/20, 10/50, 10/l00 vb. kes rler n ele alalım, 10 sayısı değ şm yor
ama n sp büyüklükler , 20, 50, 100 vb. sayılarına oranla durmadan küçülüyor. Öyleyse, 10 g b b r tam
sayının büyüklüğü, kend s ndek ün teler n sayısıyla “bel rlen r” d yen büyük lke de yere ser lm ş olur.
[Yazar, bu bölümün dördüncü kes m nde s. 80-81, d pnot 2’de [bu baskıda, s. 96, d pnot 33’te] “Vülger
Ekonom ” dey m nden ne anlad ğını açıklamaktadır. -F.E.]
48 * B r şey n, b r başka şey n yer n tutması. -ç.
49 Hegel’ n yansıma-kategor s ded ğ bu g b genel l şk fadeler çok gar p b r sınıf oluştururlar.
Örneğ n, b r adam, yalnızca, başka nsanlar ona göre uyruk durumunda oldukları ç n kraldır. Ötek ler se,
ters ne, o, kral olduğu ç n kend ler n uyruk sayarlar.
50 * Marx, burada, Ar stoteles’ n Eth ca N camachea adlı yapıtını anıyor. Bkz: Ar stoteles opera ex
recens one Immanuel s Bekker , Bd. 9, Ox n 1837, s. 99-100. -Ed.
51 F. L. A. Ferr er (gümrük müfett ş muav n ), Du gouvernement cons déeré dans ses rapports
avec le commerce, Par s 1805; ve Char es Gan lh, Des Systémes d’Econom e Pol t que, 2. baskı, Par s
1821.
52 * Aynı hızla. -ç.
53 Örneğ n Homeros’ta b r şey n değer , b rb r nden farklı b r d z şeyle fade ed l r. II., VII. 472 475.
54 Bu nedenle, değer, ceketle fade ed ld ğ zaman keten bez n n ceket-değer nden, buğ-dayla fade
ed ld ğ zaman buğday-değer nden vb. sözedeb l r z. Bu fadeler n herb r , b ze, kullanım-değer nde
görülen şey n, ceket n, buğdayın vb. keten bez n n değer olduğunu anlatmış oluyor. “Her metaın değer ,
onun değ ş mdek l şk s n gösterd ğ nden, kıyaslandığı metaya göre ... buğday-değer , kumaş-değer ...
d yeb l r z; öyleyse, b nlerce farklı türden değer, dünyada ne kadar meta varsa o kadar çeş tl değer
olduğu g b , bunların heps de aynı derecede gerçek hem de aynı derecede t bar d r.” (A Cr t cal
D ssertat on on the Nature, Measures and Causes of Value: ch efly n reference to the wr t ngs of
Mr. R cardo and h s followers. By the authar of Essays on the Format on, etc., of Op n ons,
London 1825, s. 39.) Zamanında İng ltere’de epeyce gürültü koparan bu adsız yapıtın yazarı S. Ba ley,
b r ve aynı değer n çeş tl n sp fadeler ne böylece şaret etmekle, değer kavramının bel rlenmes n n
olanaksızlığını tanıtladığını sanır. Kend görüşler ne kadar dar olursa olsun, r kardocu teor n n bazı c dd
kusurlarına parmak basmış olması, R cardo’nun zley c ler n n kend s ne karşı g r şt kler düşmanca
saldırılardan da anlaşılır. Örneğ n Westm nster Rev ew’a bakınız.
55 Bu doğudan doğruya ve genel değ ş leb l r olma özell ğ n n, b r kutba benzet lmes ve karşıt kutupla,
yan doğrudan değ ş leb lmen n olanaksız olduğu durumla bağıntılı görünmes , b r mıknatısın poz t f
kutbunun negat f le bağlı olması g b apaçık değ ld r. Bütün metaların aynı anda kend ler ne yüklet len bu
özell ğe sah p olab lecekler n düşünmek, bütün katol kler toplanırsa papa ederler sözü kadar hayal olur.
Meta üret m n nsan özgürlüğünün ve b reysel bağımsızı ğın doruğu g b gören küçük-burjuva ç n,
metadak bu doğrudan değ şeb l r olmama özell ğ nden doğan güçlükler n ortadan kalkması, kuşkusuz, çok
arzu ed l r b r şeyd r. Proud-hon sosyal zm , bu dargörüşlü ütopyanın şlenm ş b r b ç m d r ve başka b r
yerde de gösterd ğ m g b özgün olma n tel ğ nden de yoksundur. Ondan çok daha önce, bu şe, Gray,
Bray ve başkaları çok daha başarılı b r şek lde teşebbüs etm şlerd r. Ama gene de, böyles ne b r b lgel ğ n
ş md b le bazı çevrelerde “b l m” adı altında ç çeklend ğ gürülüyor. H ç b r okul, b l m sözü le, Proudhon
kadar oynamamıştır, çünkü,
“Wo Begr ffe fehlen,
da stelt zur rechten Ze t e n wort s ch e n.”*
* Kavram olmadığı yerde, hemen b r söz onun yer ne hazırdır.” (Gœthe, Faust B r nc Kısım,
Mef stofeles’ n sözler .) -ç.
56 26a Arta kalan bütün dünya kımıldamadan durur görünürken Ç n’ n ve masaların dansa başladığı
anımsanır* – pour encourager les autres [d ğerler n yüreklend rmek ç n – ç.]. [Bu not, Almanca
baskıdan alınmıştır.]
* 1848-49 devr m n n yen lg s nden sonra Avrupa’da en karanlık b r s yasal ger c l k dönem başladı. O
sırada Avrupa’nın ar stokrat ve burjuva çevreler nde ruh-çağırma, özell kle masa yürütme heyecan
uyandırırken, Ç n’de özell kle köylüler arasında, tar he Ta p ng-devr m olarak geçen pek büyük b r ant -
feodal özgürlük hareket yayılıyordu. Marx, ç n’dek devr m le Avrupa’dak ruh-çağırma tutkusu
arasındak farklılığı anımsatan b r benzetmeye başvuruyor. -Ed.
57 Esk Cermenler arasında toprak ölçüsünün b r m , b r günlük hasada göre hesaplanırdı ve bunun ç n
de Tagwerk, Tagwanne, Mannsmaad, (jurnale, ya da terre jurnale, ya da d ornal s) vb. g b ter mler
kullanılırdı. (Bkz: G. L. von Maurer, E nle tung zur Gesch chte der Mark-, msw Verafassung,
München 1854, s. 129 sq..)
58 * K bu. -ç.
59 Bunun ç n. Gal an , “Değer, k ş ler arasında b r l şk d r.” – “La R cchezza è una Rag one tra due
persone.”– (Gal an , Della Moneta, s. 221, Custod koleks yonu, t. III’te. Scr ttor class c Ital an d
Econom a Pol t ca. – Parte Modrna, M lano 1803), ded ğ zaman şunu eklemes gerek rd : şeyler
arasında b r l şk g b fade ed len, aslında k ş ler arasında b r l şk d r.
60 “Kend s n yalnızca dönenssel karışıklıklar yoluyla ortaya koyab len b r yasa konusunda nasıl b r
kanıya sah p olab l r z k ? Bu, kes nl kle, ona katılanların b l nçs zl kler ne dayanan doğal b r yasadır.”
(Fr edr ch Engels, “Umr sse zu e ner Kr t k der Nat onalöko-nom e”. s. 103, Arnold Ruge ve Karl
Marx tarafından yayınlanmış olan Deutsch-Französ sh e Jahrbücher’de. Par s 1844. [Fr edr ch
Engels, “B r Ekonom Pol t k Eleşt r s Denemes ”, bkz: Karl Marx, 1844 Elyazmaları, Sol Yayınları,
Ankara 1976, s. 419].)
61 * İş şten geçt kten sonra. -ç.
62 R cardo’nun b le Rob nson’var h kayeler vardır. “Meta sah b saydığı lkel avcı le balıkçıya, o
[R cardo], değ ş m-değerler nde maddeleşm ş emek zamanıyla orantılı olarak, balık le av hayvanını
değ şt r r. O, burada, lkel balıkçı le avcıyı, onların kullandıkları aletler n hesabını yapmakla 1817 yılında,
Londra Borsasında yürürlükte olan yıllık temettü tablolarını d kkate alan k mseler hal ne get r rken, b r
zaman tutarsızlığına düşme hatası şler. Öyle görünüyor k , çok y tanıdığı burjuva toplumu dışında b ld ğ
tek toplum b ç m , ‘Bay Owen’ın paralelkenarları’dır.” (Karl Marx, Zur Kr t k..., s. 38, 39. [Ekonom
Pol t ğ n Eleşt r s ne Katkı, s. 86.])
63 “İlkel kolekt f mülk yet n özgül olarak b r İslav, hatta özell kle Rus mülk yet b ç m olduğunu
sanmak, son zamanlarda çok yaygın olan gülünç b r önyargıdır. İlkel b ç m , Romenlerde, Cermenlerde,
Keltlerde saptamak n ümkündür, ama bunun kalıntı hal nde olsa b le, H nd stan’da b rçok çeş tler r e hâlâ
raslanmaktadır. Asya’da ve öze l kle H nd stan’da, kolekt f mülk yet b ç mler n n ayrıntılı b r ncelemes ,
bu çeş tl lkel kolekt f mülk yet b ç mler n n dağılmakla değ ş k mülk yet b ç mler n doğurduklarını
göster rd . Böylece, örneğ n Roma’da ve Cermenlerdek değ ş k özgün t ptek özel mülk yet ,
H nd stan’da bulunan çeş tl kolekt f mülk yet b ç mler nden tümdengel m yoluyla bulmak mümkündür.”
(Karl Marx, Zur Kr t k..., s. 1 0. [Ekonom Pol t ğ n Eleşt r s ne Katkı, s. 53, not].)
64 Değer büyüklüğü üzer ne R cardo’nun yaptığı tahl l n yeters zl ğ –bu konuda yapılanların en y s
olmakla b rl kte–-, bu yapıtın 3. ve 4. k taplarında görülecekt r. Genel anlamda değerle lg l olarak klas k
ekonom pol t k okulunun en zayıf noktası şudur, b r ürünün değer nde göründüğü b ç m yle emek le aynı
emeğ n o ürünün kullanım-değer olarak görüntüsü arasındak farkı açık-seç k ve b l nçl b r b ç mde
ortaya koyamamasıdır. Bu okul, emeğ , b r defasında n cel, başka b r defasında n tel yönüyle ele aldığına
göre, bu ayrım, prat kte kuşkusuz yapılmıştır. Ama, çeş tl emek türler arasındak fark salt m ktar olarak
ele alındığı zaman, bunların n tel b rl ğ ya da eş tl ğ , ve dolayısıyla soyut nsan emeğ ne nd rgenmes h ç
düşünülmem şt r. Örneğ n R cardo şu önermede Destutt de Tracy le aynı f k rde olduğunu söyler: “B z m
bedensel ve düşünsel yetenekler m z, kuşkusuz, b z m en aslî zeng nl kler m z olduklarına göre, bu
yetenekler m z n kullanılması, yan b r tür emek, b z m tek ve aslî haz nem zd r, ve şte zeng nl k ded ğ m z
her şey da ma bu yet ler m z n kullanılmasıyla yaratılmıştır. ... Şurası da kes nd r k , bütün bu şeyler,
yalnızca kend ler n yaratan emeğ tems l ederler ve eğer bunların b r ya da hatta k farklı değerler
varsa, bunları ancak doğdukları emeğ n (değer nden) almış olab l rler.” (R car-do, The Pr nc ples of Pol.
Econ., 3. baskı, Lond., 1821, s. 334.) Şurasını da bel rtel m k , R cardo, burada, kend çok daha der n
yorumlarını Destutt’nün sözler ne katıyor, Aslında Destutt’nün söyled ğ , b r yandan servet oluşturan her
şey, bunları yaratan emeğ tems l etmeler , ama öte yandan, bunlar “ k farklı değerler n ” (kullanım-
değer ve değ ş m-değer ) “emeğ n değer nden” almalarıdır. O da böylece ger ye kalanların değerler n
saptayab lmek ç n b r metaın (burada emeğ n) değer n n bell olduğunu kabul eden vülger kt satçıların
düştükler yanılgıya düşüyor. R cardo, emeğ n (emeğ n değer n n değ l), hem kullanım-değer nde, hem de
değ ş m-değer n-de somutlaştığını sank o söylem ş g b d le get r yor. Bununla b rl kte, R cardo’nun
kend s de emeğ n k yanlı somutlaşması olan k l n tel ğ ne o kader az önem ver yor k , “Değer ve
Zeng nl kler, Bunları Farklılaştıran Özell kler” başlıklı b r bölümünü, J. B. Say’ın saçmalıklarının c dd
c dd ncelenmes ne ayırıyor. Ve sonunda, Destutt’nün b r yandan, değer n kaynağının emek olduğu
konusunda kend s yle, öte yandan da değer kavramı üzer nde J. B. Say le aynı f k rde olduğunu görerek
hayrete düşüyor.
65 Klas k ekonom n n başlıca kusurlarından b r s de, metaların ve özell kle bunların değerler n n
tahl l yle, değer n, değ ş m-değer hal n aldığı b ç m ortaya çıkartmaması olmuştur. Bu okulun en y
tems lc ler Adam Sm th le R cardo b le, değer-b ç m n , önems z b r şey; metaların n tel ğ le lg s z b r
şey g b ele almışlardır. Bunun neden , yalnızca, d kkatler n n, tamam yla değer n büyüklüğünün tahl l ne
yönelm ş olması değ ld r. Bunun daha der n nederder vardır. Emek ürününün değer-b ç m , burjuva
üret mde ürünün aldığı en soyut b ç m değ l, aynı zamanda en genel b ç md r, ve ürüne toplumsal üret m n
özel b r türü damgasını vurur ve böylece ona özel tar hsel n tel ğ n ver r. Bu durumda, eğer b z, bu üret m
tarzına, toplumun her hal ç n doğa tarafından saptanılmış tek ve ebedî b ç m gözüyle bakarsak, değer-
b ç m n n, meta-b ç m n n, onun daha sonrak gel şmeler olan para-b ç m n n, sermaye-b ç m n n, vb.
ayırded c n tel ğ n zorunlu olarak hmal etm ş oluruz. İşte bunun ç n, değer büyüklüğünün ölçülmes nde
emek-zamanının kabul ed lmes n ben mseyen kt satçılarda, genel eşdeğer n en yetk n b ç m olan para
konusunda çok gar p ve çel ş k düşüncelere raslıyoruz. Paranın b l nen tanımlarının artık geçerl olmadığı
bankacılığı ele aldıkları zaman, bu durum en göze çarpıcı b ç mde ortaya çıkar. Bu, değerde toplumsal
b ç mden ya da bu b ç m n n madd özden yoksun b r hayalet nden başka b r şey görmeyen, restore
ed lm ş b r merkant l s stem n (Gan lh. vb.) doğmasına yolaçmıştır. İlk ve son kez burada bel rtmek
ster m k , ben klas k ekonom pol t k dey nce, yalnızca görünüşler ele alan, b l msel ekonom n n uzun süre
önce sağladığı malzemey durup d nlenmeden ağzında geveley p duran ve burjuvaz n n günlük kullanımı
ç n en münasebets z olayların en aklauygun açıklamalarını arayan, bunun dışında da tuzukuru
burjuvaz n n onlar ç n dünyaların en y s olan kend dünyaları le lg l bayağı düşünceler n b lg ççe
s stemleşt nmeye ve bunları ebedî gerçeklerm ş g b lan ettmeye kalkışan vülger ekonom ye karşılık, W.
Petty’den ber , burjuva toplumundak gerçek üret m l şk ler n araştıran b r ekonom b l m n anlıyorum.
66 “İkt satçıların b r tek şlem b ç m vardır. Onlar ç n ancak k tür kurum vardır: yapay ve doğal.
Feodal zm n kurumları yapay kurumlar, burjuvaz n nk ler se doğal kurumlardır. Bu durumlarıyla, kend ler
g b k tür d n kuran tanrıb l mc lere benz yorlar. Kend ler n n olmayan her d n nsan cadı, kend ler n nk
se Tanrıdan çıkma. ... İşte bundan ötürüdür k , b r zamanlar varolan tar h bundan böyle yoktur.” (Karl
Marx, M sère de la Ph losoph e, Reponse à la Ph losoph e de la M sère pur M. Proudhon, 1847. s.
113 [Felsefen n Sefalet , Sol Yayınları, Ankara 1975, s. 126-127].) Esk Yunanlıların ve Romalıların
yalnızca yağma le geç nd kIer n tasavvur etmekle M. Bast at gerçekten gülünç oluyor. Ne var k ,
nsanoğlu yüzlerce yıl yağmacılık ett ğ ne göre, ortada da ma yağma ed lecek b r şeyler n bulunması
gerek r; yağma ed lecek şeyler n durmadan üret lmes gerek r. Böyle olunca, Yunanlılar le Romalıların
b le bazı üret m süreçler olduğu anlaşılıyor, dolayısıyla da, tıpkı b z m modern toplumumuzun madd
temel n burjuva ekonom s n n oluşturması g b , onların toplumlarının madd temel n oluşturan b r
ekonom ler olması gerek r. Belk de Bast at, kölel ğe dayanan üret m b ç m n n b r yağma s stem ne
dayandığını söylemek st yor. Öyleyse tehl kel b r yerde yürüyor demekt r. Ar stoteles g b dev b r
düşünür köle emeğ n değerlend rmede yanıldıktan sonra Bast at g b cüce b r kt satçı, ücretl emeğ
değerlend rmede n ç n doğru düşünüyor olsun? Bu fırsattan yararlanarak, Amer ka’da yayınlanan b r
Alman gazetes nde, ben m Zur Kr t k der Pol. Ökonom e, 1859, yapıtıma yönelt len b r t razı kısaca
yanıtlamak st yorum. O gazeten n değerlend rmes ne göre, her özel üret m tarzı ve ona tekabül eden
toplumsal l şk ler, kısacası toplumun ekonom k yapısı, hukuksal ve s yasal üstyapının gerçek temel d r, ve
buna bel rl toplumsal b ç mler tekabül eder; üret m tarzı, toplumsal, s yasal ve genel olarak entelektüel
yaşamın n tel ğ n bel rler [Ekonom Pol t ğ n Eleşt r s ne Katkı, Önsöz, s. 25, 26] şekl ndek
görüşler m n, madd çıkarların egemen olduğu zamanımız ç n çok doğru oldukları, ama hır st yanlığın
egemen olduğu ortaçağ ç n, pol t kanın egemen olduğu At na ve Roma ç n geçerl olmadığı öne
sürülüyor. Her şeyden önce, ortaçağ le esk dünya konusundak bu kokuşmuş lafları b r başkasının
b lmed ğ n sanması nsana gar p gel yor. Bununla b rl kte, şu kadarı besbell d r k , ne ortaçağ katol kl k le,
ne de esk dünya pol t ka le karnını doyurab l rd . Tam ters ne, şurada katol kl ğ n, burada pol t kanın n ç n
başrolü oynadığını açıklayan şey, orada yaşayan nsanların yaşamlarını kazanma b ç m d r. Bundan başka,
örneğ n, onun g zeml tar h n , toprak mülk yet tar h n n meydana get rd ğ n b lmek ç n Roma
Cumhur yet n n tar h le b raz tanışıklık yeter. Üstel k gezg nc şövalyel ğ n toplumun her türlü ekonom k
b ç mler le bağdaşab leceğ n sanmakla yaptığı yanılgının cezasını Don K şot uzun zaman önce çekm ş
bulunuyor.
67 “Value s a property of th ngs, r ches of man. Value, n th s sense,. necessar ly mpl es exchanges,.
r ches do not.” (Observat ons on some verbal d sputes n Pol. Econ., part cularly relat ng to value,
and to supply and demand, London 1821, s. 16)
68 “R ches are the attr bute of man, value s the attr bute of commod t es. A man or a commun ty s
r ch, a pearl or a d amond s valuable ... A pearl or a d amond s valuable as a pearl or d amond.” (S.
Ba ley, l.c., s. 165, sq)
69 Observat ons yazarı le S. Ba ley, R cardo’yu, değ ş m-değer n n spî b r şey olmaktan çıkartıp
mutlak b r şey hal ne get rmekle suçlar. Gerçek olan bunun ters d r. R cardo, örneğ n elmas le nc g b
nesneler arasındak , değ ş m-değer olarak görünen l şk y açıklamış ve görünüşler n ardındak g zl
gerçek l şk y , yan bunların b rb rler yle yalnızca nsan emeğ n n fadeler olarak l şk ç nde olduklarını
aydınlığa kavuşturmuştur. Eğer R cardo’nun zley c ler Ba ley’e b raz sertçe, ama h ç de kandırıcı
b ç mde karşılık verem yorlarsa, bu, bunların R cardo’nun yapıtlarında, değer le değer-b ç m , ya da
değ ş m-değer arasındak g zl l şk y çözümlemeye yarayacak b r anahtar bulamamalarından ler gel yor.
İKİNCİ BÖLÜM
DEĞİŞİM
70 D ndarlığı d llere destan 12. yüzyılda, çok zar f ve nce şeyler de metadan sayılırdı. İşte bunun ç n o
dönemde b r Fransız ozanı, Land t pazarında bulunab lecek mallar arasında, glyecek eşyası, ayakkabı,
der , tarım aletler n n vb. yanısıra, “femmes folles de leur corps” [“ateşl d lberler ”] de sayıyor.
71 Proudhon, kafasındak adalet deal n , just ce éternelle’ [“ebed adalet” ] meta üret m ne uygun
düşen hukuk l şk ler nden çıkartmakla şe başlar: böylece de, hemen bel rtel m, meta üret m b ç m n n
adalet kadar ebed olduğunu bütün y yurttaşlara huzur verecek şek lde tanıtlamış olur. Ardından, ger ye
döner ve yürürlüktek meta üret m b ç m n ve buna tekabül eden hukuk s stem n bu deale uygun olarak
yen den düzenlemen n yollarını araştırır. Madden n b leş m ndek ve ayrışımındak molekül değ şmeler n n
yürürlüktek yasalarını nceleyerek bu temel üzer nde bel rl sorunları çözeceğ yerde, b r k myacı tutarak,
madden n b leş m ve ayrışımını, “ew gen Ideen” [“ebed İdeler”], “natural te” [“doğal durum”] ve
“aff n te” [“yakınlık”] aracılığı le düzenlemek dd asında bulunsa, bu adam hakkında ne düşünürdük?
Tefec l k, just ce éternell’e [“ebed adalet”e], équ té éternelle’e [“ebed hakkan yet”e], mutual té
éternelle’e [“ebed dayanışma”ya] ve ötek vé r tés éternelles’e [“ebed gerçekler”e] aykırıdır
ded ğ m z zaman, k l se babalarının, tefec l ğ n, grâce éternelle’le [“ebed nayet”le], fo éterulle’le
[“ebed nanç”la] ve la volonté éternelle de D eu’yle [“Tanrının sonsuz rades ”yle] bağdaşamayacağını
söylemeler nden aslında fazla b r şey b lm ş olur muyuz?
72 “Çünkü her nesnen n kullanımı k yönlüdür. ... Bunlardan b r tanes nesneye özgüdür, d ğer değ ld r;
b r sandalet n g y leb lmes ya da değ ş leb lmes g b . Her k s de sandalet n kullanım-b ç m d r. Çünkü
gereks nmes olan parayla ya da y yecekle sandalet değ şen k mse de, sandaletten sandalet olarak
yararlanmıştır. Ama bu, sandalet n doğal kullanımı g b olmamıştır. Çünkü sandalet, değ ş lmek ç n
yapılmamıştır.” (Ar stoteles, De Rep, l. I, c. 9.)
73 * Başlangıçta eylem vardı. -ç.
74 * “Bunların düşünceler b rd r, güçler n ve kuvvetler n canavarca ver rler.” (Apocalypse, XVII,
13.) “Ve canavarın mührünü, adına ya da adının sayısına sah p olmayan k mse ne alab l r, ne de satab l r.”
(Apocalypse, XIII, 17. Trad. Lema stre de Sacy.) -Ed.
75 Buna bakarak, b r yandan meta üret m n devam ett r rken, para le meta arasındak “karşıtlaşmayı”
kaldırmayı amaç ed nen ve böylece, salt bu karşıtlık sonucu varolan parayı da ortadan kaldırmak steyen
küçük-burjuva sosyal zm n n kurnazlığı konusunda b r f k r ed neb l r z. Yan , papa olmaksızın da
hır st yanlığı pekâlâ sürdüreb l r z d ye düşünülüyordu. Bu konuda daha fazla b lg ç n bkz: Zur Kr t k der
Pol. Ökon., s. 61 sqq. [Ekonom Pol t ğ n Eleşt r s ne Katkı, s. 115 vd..]
76 İk farklı kullanım-değer değ ş lmek yer ne, vahş ler arasında çoğu zaman olduğu g b , tek b r
eşyanın eşdeğer olarak b r yığın öteber öne sürüldüğü sürece, ürünler arası dolaysız trampa b le, lk
aşamasında bulunuyor demekt r.
77 Karl Marx, l.c., s. 135 [Ekonom Pol t ğ n Eleşt r s ne Katkı, s. 200]. “Madenler, ... doğal
haller yle paradır.” (Gal an , Della Moneta, Custod basımı, Parte Moderna, c. III, s. 137.)
78 Bu konuda daha fazla ayrıntı ç n yukarda adı geçen yapıtımın, “değerl madenler” bölümüne
bakınız. [Ekonom Pol t ğ n Eleşt r s ne Katkı, s. 197 vd.]
79 “Para evrensel metadır.” (Verr , l. c., s. 16)
80 “Gümüş le altın (b z bunlara genel olarak değerl cevherler d yoruz) ... değerler ... yükselen ve
düşen ... metalard r. ... Küçük ağırlıklı b r cevherle, b r ülken n ürün ya da mamuller n n büyük b r kısmı
satın alınab l rse bu cevher n değer yüksek sayılab l r.” ([S. Clement,] A D scourse of the General
Not ons of Money, Trade and Exchange, as They Stand n Relat ons to each other, By a
Merchant, Lond., 1695, s. 7.) “S kke hal ne get r lm ş olsun ya da olmasın gümüş le altın, d ğer şeyler n
değerler n n ölçülmes ç n kullanılsalar da, kend ler de tıpkı şarap, yağ, tütün, kumaş ya da öteber g b
metadırlar.” ([J. Ch ld,] A D scourse concern ng Trade, and that n part cular of the East-Ind es,
London 1689, s. 2.) “Krallığın mal ve zeng nl kler yalnızca parayla sınırlı olmadığı g b altın le gümüş de
onun mallarının dışında bırakılamaz.” ([Th. Pap uon,] The East-Ind a Trade a Most Prof table Trade,
London 1677, s. 4.)
81 “Altın ve gümüş, para olmazdan önce maden olarak değere sah pt ler.” (Gal an , l.c., [s. 72.])
Locke d yor k , “İnsanlann genel rızaları le gümüşe, para olmaya uygun n tel kler neden yle mgesel b r
değer ver ld .” [John Locke, “Somme Cons derat ons, etc”, 1691, Vorks’ta, ed. 1777, v. II, s. 15.] Öte
yandan Law da şöyle d yor: “Farklı uluslar, herhang tek b r şeye nasıl olur da hayal b r değer vereb l rler
... ya da bu hayal değer nasıl olur da sürüp g deb l r?” Ama aşağıdak sözler, kend s n n de konuyu ne
kadar az anladığını göster r: “Gümüş sah p olduğu kullanım-değer le orantılı olarak, yan gerçek değer ne
göre değ ş l yordu. Para olarak kabul ed lmes yle ek b r değer (une valeur add t onalle) kazandı.” (Jean
Law, Cons dérat ons sur le numéra re et le commerce, E. Da re’n n Econom stes F nanc ers du
XVIII. s ècle baskısında, s. 469, 470.)
82 “Para onların (zah reler n) s mgeler d r.” (V. de Forbonna s, Eléments du Commerce, Nouv. Ed t.
Leyde 1766, t. II, s. 143.) – “Zah reler s mge olarak para kılığına bürünürler.” (l.c., s. 155.) “Para b r
şey n s mges d r ve onu tems l eder.” (Montesqu eu, “Espr t des Lo s” Œuvres, Lond., 1767, t. II. s. 2.)
“Para yalnızca s mge değ ld r, kend s b zat h zeng nl kt r; para, değerler tems l etmez, o, eşdeğerd r.”
(Le Trosne, l.c., s. 910.) “Değer kavramı, değerl şeyler yalnızca s mge olarak görür; oysa ne olduğu
ç n değ l, ne kadar ett ğ ç n hesaba katılır.” (Hegel, l.c., s. 100.) Paranın yalnızca b r s mge olduğu
düşünces n , değerl madenler n değerler n n yalnızca mgesel olduğu düşünces n hukukçular
kt satçılardan çok daha önce başlatmışlardır. Bunu, bütün ortaçağ boyunca paranın ayarını bozma
haklarını Roma İmparatorluğunun gelenekler ne ve Pandektlerdek para kavramına “Qu’aucun pu sse
n do ve fa re doute” dayanarak destekled kler taçlı kafalara dalkavukluk h zmet olarak yapmışlardır.
Aklıevvel b l m adamlar , Ph l ppe de Valo s, 1346 tar hl b r b ld r de şöyle d yor: “Para şler n n, darp
ş n n, ayar ve şekl n n saptanmasının, stok ed lmes n n ve para le lg l bütün tüzük ve kararların, ve nasıl
stersek ve uygun görürsek, o f yatla. p yasaya çıkarılacağının yalnız b z ve hükümranlık hakkımızı
lg lend ren şeyler olduğundan k mse kuşku duyamaz ve kuşku duymaya yetk l değ ld r.” Paranın
değer n n mparatorun buyruğu le bel rleneceğ , Roma Hukukunda değ şmez b r kuraldı. Paranın meta
olarak şlem görmes , açık olarak yasaklanmıştı. “Para her ne kadar satın alınab l r b r şey se de, buna
k mse yetk l değ ld r, çünkü genel kullanım ç n varolmuştur, meta olamaz.” Bu sorunlar üzer nde G. F.
Pagn n ’n n y çalışmaları vardır: Sagg o sopra l g usto preg o delle cose, 1751; Custod , Parte
Moderna, t. II. yapıtının k nc kısmında Pagn n , özell kle hukukçulara karşı polem ğe g r ş r.
83 “Eğer b r k mse, b r k le buğday üreteb leceğ zaman çers nde, Peru’da, topraktan b r ons gümüş
çıkartıp Londra’ya get reb l yorsa, bunlardan b r s ötek n n doğal f yatı olur; ş md , eğer aynı k mse, yen
ya da daha kolay b r madenden b r yer ne k ons gümüş elde edecek olsa, ötek koşullar aynı kalmak
kaydıyla, daha önce beş ş l n olan buğdayın k les ş md on ş l n olur.” W ll am Petty, A Treat se of Taxes
and Contr but ons, Lond., 1667, s. 31.
84 B lg l Profesör Roscher, b ze, önce, “paranın yanlış tanımları k ana gruba ayrılab l r: onu metadan
daha çok ve daha az yapanlar” d ye haber verd kten sonra, paranın n tel ğ üzer ne uzun ve karışık b r
yapıt l stes sunuyor, ve bundan da, teor n n tar h üzer ne en küçük b r b lg s olmadığı görülüyor. Sonra da
şu yargıya varıyor: “Şurası da yadsınamaz k , yen kt satçıların çoğu, parayı ötek metalardan ayıran
özell kler yeter nce akılda tutmuyorlar.” (Bu özell kler topu topu, metadan çok ya da az olma değ l
m yd ?) “Bu yönden Gan lh’ n yarı-merkant l st tepk s tamamen temels z değ ld r.” (W lhelm Roscher,
D e Grundlagen der Nat onaökonom e, 3. baskı, 1858. s. 207-210.) Daha fazla! daha az! yeter kadar
değ l! Bu yönden! tamamen değ l! Düşüncelerdek ve anlatımdak açıklığa ve kes nl ğe bakınız! Ve bu
g b eklekt k kürsü boşboğazlıklarına Bay Roscher, büyük b r alçakgönüllülükle, ekonom pol t ğ n,
“anatom k-f zyoloj k yöntem ” adını takar! Bununla b rl kte, b r buluşu yadsınımaz: Para “hoş b r metadır.”
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
PARA YA DA META DOLAŞIMI
a. Metaların Başkalaşımı
Meta–Para–Meta
M–P–M
M–P, ya da Satınalma
Metaın İk nc ve Sonal Başkalaşımı
Değer ölçüsü şlev n yer ne get ren ve ster kend k ş l ğ nde ster b r
tems lc le dolaşım aracı olarak h zmet eden meta, paradır. Altın (ya da
gümüş) şte bunun ç n paradır. B r yandan, kend altın k ş l ğ ç nde
varolması gerekt ğ zaman para olarak şlev görür. O zaman, değer ölçüsü
şlev nde olduğu g b ne yalnızca düşünseld r, ne de dolaşım şlev ndek g b
tems l ed lmeye uygun para-metadır. Öte yandan, şlev n , ster kend s , ster
b r tems lc aracılığı le yer ne get rs n, bu şlev gereğ , para olarak da şlev
görür, bütün ötek metaların tems l ett ğ kullanım-değerler karşısında
b r c k değ ş m-değer n n uygun b ç m olarak b r tek değer-b ç m hal nde
pıhtılaşır.
c. Evrensel Para
158 “T caret şlemler öyles ne b r değ ş kl ğe uğramıştır k , malın malla değ ş m ya da mal tesl m ve
kabulü ş md yer n satışa ve ödemeye bırakmış bulunuyor ve bütün alışver şler ş md para olarak b r f yat
üzer nde bel rlen yor.”(An Essay upon Publ c Cred t, 3.ed.,London 1710,s.8.)
159 “Para ... her şey n celladı hal ne geld .” Mal ye, “bu belg n uğursuzu elde etmek ç n, şeyler n ve
malların korkunç b r yığınının buharlaştığı b r mb k”t r. “Para bütün nsanlığa karşı savaş açmış
bulunuyor.” (Bo sgu llebert, D ssertat on sur la nature des r chesses, de 1’argent et des tr buts, ed t.
Da re, “Econom stes f nanc ers”, Par s 1843. t. I, s. 413, 419, 417, 418.)
160 Mr. Cra g, 1826 tar hl Avam Kamarası Kom tes önünde şöyle d yordu: “1824 yılında, Paskalya
yortusu sonunda, Ed nburgh bankalarında banknot taleb öyles ne artmıştı k , saat 11’de bunların el nde
tek b r banknot kalmadı. Ödünç almak ç nçevredek bütün bankalara başvuruldu, ama boşuna; şlemler n
çogu yalnızca makbuzlar le yapılab ld ; ama saat üç sıralarında, bütün banknotlar, çıkartıldıkları bankalara
ger dönmüş bulunuyordu! Yalnızca elden ele geçm şlerd .”İskoçya’da ortalama efekt f banknot dolaşımı,
üç m lyon sterl nden az olmakla b rl kte, yılın bel rl ödeme günler nde, bankerler n el nde bulunan ve heps
aşağı yukarı 7.000.000 sterl n tutan banknotlar görev başına çağrılır. Bu g b durumlarda banknotların tek
ve bel rl b r görevler vardır ve bunu yer ne get r r get rmez tekrar gene çıktıkları bankalara dönerler
(Bkz: John Fullarton, Regulat on of Currenc es, 2. ed., Lond. 1845, s. 86, not.) Açıklamak ç n şunu
bel rtmek gerek r k , İskoçya’da Fullarton’un yapıtının yayınlandığı tar hte, mevduatın çek lmes , çekle
değ l, senetle oluyordu.
161 “Yılda, 40 m lyonluk şlem yürütmek durumu ortaya çıksa, t caret n gerekt rd ğ dev r ve
dolaşımlar ç n bunun 6 m lyonu” (altın) “yeter m acaba?” sorusuna Petty her zamank usta hal yle
karşılık ver r: “Yanıtım evett r: 40 m lyonluk b r toplam ç n, eğer dev rler kısa vadel se, yan her
cumartes ücret alan ve borçlarını ödeyen yoksul zanaatçılar le şç ler arasında olduğu g b haftalık se,
b r m lyonluk paranın 40/52’s bunun ç n yeterl d r; yok eğer devreler üçer yıllık se, b z m k ra ödeme ve
verg toplama âdetler m z gereğ nce 10 m lyona gerek vardır. Bun un ç n, çeş tl süredek ödemeler n
genel olarak 1 lâ 13 hafta arasında yapıldığını varsayarsak, 10 m lyonun 40/52’ye eklenmes gerek r ve
bunun yarısı 5½ m lyon eder k , 5½ m lyonumuz olursa yetecek demekt r.” (W ll am Petty, Pol t cal
Anatomy of Ireland 1672, Lond.1691, s.13,14.)
162 B r ülken n bankalarının yedek fonlarının yalnızca ülke ç nde dolaşımda bulunan değerl madenden
meydana get r lmes n öngören yasaların saçmalığı buradan gel r. İng ltere Bankasının, kend kend ne
yarattığı “tatlı güçlükler” çok ünlüdür. Altınve gümüşün n sp değer değ ş mler n n büyük tar hsel
dönemler konusunda bkz: Karl Marx, l.c., s. 136 sq. [Ekonom Pol t ğ n Eleşt r s ne Katkı, s. 199 vd.] S r
RobertPeel, 1844 tar hl Banka Yasası le, İng ltere Bankasına, altın mevcudunun dörtte-b r n aşmamak
üzere gümüş yedek fonu bulundurma ve külçe gümüş karşılığındabanknot çıkarma yetk s vererek
güçlüğü yenmeye çalıştı. Bu amaç ç n, gümüşün değer , Londra p yasasındak f yatına göre takd r ed ld .
[Dördüncü Almanca baskıya ek: B r kez daha kend m z altın le gümüşün n spî değerler nde c dd b r
değ ş kl k dönem nde buluyoruz. 25 yıl kadar önce, altın le gümüşün n sp degerler n fade eden oran =
15½ : 1 d ; ş md aşağı yukarı = 22 : 1 ve gümüşün altına göre değer de devamlı düşüyor. Bunun başlıca
neden , her k maden n üret m b ç m ndek köklü değ ş kl klerd r. Altın, esk den, hemen tamamen havanın
etk s yle ufalanmış taşların meydana get rd ğ , ç nde altın bulunan alüvyonlu toprakların yıkanması yoluyla
elde ed l rd . Ş md bu yöntem yeters z hale gelm ş ve esk nsanların çok y b ld kler , ama sonraları
yalnızca k nc derecede önem ver len altınlı kuars damarlarının doğrudan doğruya şlenmes le arka
plana t lm şt r. (D odorus, III, 12-14) (D odor’s, v. S c l en, H stor sche B bl othek, book III, 12-14.
Stuttgart 1828, s. 258-261). Ayrıca, yalnız Kuzey Amer ka le Kayalık Dağların batı kes m nde zeng n
gümüş yatakları bulunmakla kalmamış, bu nedenlerle Meks ka’dak gümüş madenler nde, modern
mak nelerle yakıt taşınmasını kolaylaştıran dem ryollarının döşenmes yle, az masraflarla büyük ölçülerde
ve gerçek anlamıyla gümüş madenc l ğ başlamıştır. Bununla b rl kte, k maden n kuars damarlarındak
bulunuş şek ller arasında büyük b r fark vardır. Altın saf halde olmakla b rl kte, kuars damarları çers nde
ufak zerrec kler hal nde dağılmış durumdadır. Bunun ç n, kütle hal ndek damarın bütünüyle parçalanması
ve altının, ya yıkanıp ayıklanması ya da cıva le tem zlenmes gerek r. Çoğu kez 1.000.000 gram kuarstan
ancak 1-3 ya da nad ren 30-60 gram altın elde ed l r. Gümüş saf halde pek seyrek bulunmakla b rl kte
özel kuars yataklarında raslanır ve damardan n speten kolay ayrılır, çoğu kez de %40-90 gümüş çer r; ya
da daha az m ktarlarda bakırda, kurşunda şlenmeler zaten kârlı olan d ğer cevherlerde bulunur. Yalnızca
bu açıklamadan da anlaşılmaktadır k , altın üret m ç n harcanan emek, artmış olduğu halde, gümüş
üret m ç n harcanan emekte b r azalma olmuştur ve bu durumda gümüşün değer nde de b r düşme
görülmes doğaldır. Bu değer düşmes , eğer, bugün b le gümüş f yatları yapay yollardan yüksek
tutulmamış olsa, gümüş f yatlarında daha fazla düşmelere yolaçab l rd . Ama Amer ka’nın zeng n gümüş
yatakları ş md ye kadar pek fazla şlenmem ş olduğu ç n bu maden n değer n n daha uzun zaman
düşmeye devam edeceğ tahm n olunur. Bundan daha büyük b r etmen de, her gün kullanılan lüks eşya
ç n gümüşe olan talepte n sp b r azalma olması, bu g b eşyaların artık kaplamalar ve alüm nyum g b
madenlerle karşılanmasıdır. Uluslararası zorunlu b r kur le gümüşün tekrar esk 1:15½ oranının
yükselt leb leceğ n düşünen ç fte maden ütopyacılığının buna göredeğerlend r lmes yer nde olur.
Gümüşün dünya pazarındak para şlev n g tg de y t rmes daha büyük b r olasılıktır. -F.E.]
163 T caret b lançosunun altın ve gümüş olarak fazlalıkla kapanmasını uluslararası t caret n amacı
olarak gören merkant l st s stem n karşısında olanlar b le, dünya parasının görevler n tamamen yanlış
anlamışlardır. R cardo örneğ yle, bunların dolaşım aracı m ktarını düzenleyen yasalar hakkındak yanlış
düşünceler n, değerl madenler n uluslararası hareketler konusunda aynı derecede hatalı düşünces nde ne
şek lde yansıdığını gösterm şt m. (l.c., s. 150 sqq.) [Ekonom Pol t ğ n Eleşt r s ne Katkı, s. 2 23 vd..]
Onun “Aleyhte b r t caret b lançosu ancak para bolluğundan ler gel r. ... S kke hracı, s kken n
ucuzlamasından dolayı olur ve bu, aleyhte b r b lançonun sonucu değ l neden d r.” şekl ndek yanlış dogma
daha önce Barbon’da görülür: “T caret b lançosu, eğer böyle b r şey varsa, paranın ülke dışına
gönder lmes n n neden değ ld r; bu, değerl madenler n her ülkedek değerler arasındak farktan ler
gelmekted r.” (N. Barbon, l.c., s. 59-60.) MacCulloch, The L terature of Pol t cal Economy: a
class f ed catalogue, Lond. 1845, adlı yapıtında bu öngörüşü neden yle Barbon’u över, ama “dolaşım
lkeler ”n n dayandığı saçma varsayımlara Barbon’un verd ğ safça b ç mler n adını anmadan geçmey de
hmal etmez. Bu katologdak gerçek eleşt r ve hatta dürüstlük yoksunluğu, para teor s tar h ne ayrılan
bölümde doruğa ulaşır, çünkü MacCulloch; yapıtının bu bölümünde, “fac le pr nceps argentar orum”
[“para âlem n n ünlü l der ” -ç.] adını verd ğ Lord Overstone’a dalkavukluk etmekted r.
164 Örneğ n, subvans yonlarda, savaşları yürütmek ya da bankaları yen den nak t ödemeler
yapab lecek duruma get rmek ç n vb. yapılan krazlarda, değer, başka h ç b r şek lde değ l, para şekl nde
sten yor olab l r.
165 “Maden para le ödeme yapan ülkelerde para-yığma mekan zmasının, genel dolaşımdan gelen
herhang h ssed l r b r yardım olmaksızın, uluslararası dengeleşmede gerekl her görev yer ne get rmede,
yıkıcı b r yabancı st lânın felaketl sonuçlarından kurtulmaya çalışan Fransa’nın, 27 ay g b b r sürede
müttef k devletlere, sırtına yüklenm ş bulunan yaklaşık 20 m lyonluk tazm natı, hem de büyük kısmını
maden para olarak, ülke ç para dolaşımında h ssed l r b r daralma ya da bozulma ve hatta
kamb yosunda kaygı ver c herhang b r dalgalanma olmaksızın, ödeyeb lme kolaylığından daha nandırıcı
b r kanıt gerçekten olamaz.” (Fullarton, l.c., s, 141.) [Dördüncü Almanca baskıya ek: Bundan daha da
çarpıcı b r örnek, gene aynı Fransa’nın, 1871-73 arasında, 30 ay çers nde bundan on kez daha fazla b r
savaş tazm natını, gene büyük b r kısmı maden para olmak üzere ödeyeb lmes yle karşımıza çıkar. -F.E.]
166 “Para, ülkeler arasında, gereks nmeler oranında dağılır... ve da ma ürünler n para kılığına
bürünmes yle olur.” (Le Trosne, l.c., s. 916.) “Sürekl altın ve gümüş veren maden ocakları, her ulusa
gerekl m ktarın sağlanmasına yetecek kadarını verm ş olurlar.” (J. Vanderl nt, l.c., s. 40.)
167 “Kamb yo kurları, her hafta yüksel r ve düşer, ve yılın bazı bel rl zamanlarında b r ulusun zararına
yüksel rler ve başka zamanlarda se bu yüksel ş tam ters ne sonuç ver r.” (N. Barbon, l.c., s. 39.)
168 Bu çeş tl şlevler n, altın le gümüşün, banknotların konvers yonu ç n b r fon olarak da ş görmeler
hal nde b rb rler yle tehl kel çatışmalara düşmeler olasılığı vardır.
169 “Para ç t caret ç n mutlak zorunlu b r şey olmaktan daha fazla, ölü b r sermaye demekt r... ve
onu bulunduran ülkeye, hraç ve thal ed lmes dışında h ç b r kâr sağlamaz.” (John Bellers, Essays, s.
13.) “El m zde çok fazla s kke olursa ne olur? En ağırlarını er t r ve altın ya da gümüşten görkeml
tabaklar, vazolar ya da eşyalar yapab l r z; ya da gereks nme duyulan ya da sten len yerlere meta
olarakgöndereb l r z.” (W. Petty, Quantulumcunque, s. 39.) “Para, devlet gövdes nde yağdan başka b r
şey değ ld r, bunun ç n fazlası çev kl ğ n önled ğ g b azı da onu hasta eder... yağın, kasların hareket n
sağlaması, bes n yeters zl ğ n tamamlaması, boşlukları doldurması ve beden güzelleşt rmes g b ; para da,
devlet n hareket n kolaylaştırır, ülkede kıtlık olunca dışarıdan onu besler; hesapları öder... ve her şey
güzelleşt r r; hele özell kle ona bolca sah p olan k ş ler .” (W. Petty, Pol t cal Anatomy of Ireland,
s.14,15.)
İKİNCİ KISIM
PARANIN SERMAYEYE DÖNÜŞÜMÜ
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
SERMAYENİN GENEL FORMÜLÜ
170 Toprak mülk yet nden gelen ve k ş sel efend l k ve serfl k l şk ler ne dayanan güç le paranın
sağladığı k ş sel olmayan güç arasındak karşıtlığı k Fransız atasözü pek güzel fade eder, “Nulle terre
sans se gneur” [“Efend s z toprak olmaz”] ve “L’argent n’a pas de ma tre” [“Paranın efend s
yoktur”].
171 “Para le metalar ve metalar le para satınalınır.” (Merc er de la R v ére, L’ordre naturel et
essent ell des soc étés pol t ques, s. 543.)
172 “B r şey tekrar satmak ç n satınalınmışsa, kullanılan meblağa para den r: tekrar satmak ç n
satınalınmamış se, bu, meblağa harcanmıştır deneb l n.” (James Steuart, Works etc., ed ted by General
S r James Steuart, yazarın oğlu, Lond. 1805, v. l., s. 274.)
173 Merc er de la R v ère, merkant l stlere, “Para, para le değ ş lmez” d yor. (l.c., s. 486.) “T caret”
ve “spekülasyon” konularını ex professo nceleyen b r yapıtta şunlar söylenmekted r: “Bütün t caret,
farklı türden şeyler n değ ş lmes nden barett r; sağlanan avantaj (tüccara mı?) bu farktan ler gel r. B r
l bre ekmeğ b r l bre ekmekle değ şmek ... h ç b r avantaj sağlamayab l r, ... t caret n yalnızca para le
değ ş m demek olan kumara karşılık avantajlı olması bundandır.” (Th. Corbet, An Inqu ry nto the
Causes and Modes of the Wealth of Ind v duals; or the Pr nc ples of Trade and Speculat on
expla ned, Lond. 1841, s. 5.) Corbet, P-P’n n, paranın para le değ ş m n n, yalnız tüccar sermayes n n
değ l bütün sermayen n karakter st k dolaşım şekl olduğunu görmemekle b rl kte, h ç değ lse bu şekl n
kumar ve b r tür t caret olan spekülasyonda ortak b r şek l olduğunu kabul etmekted r; ama arkasından
MacCulloch gel r ve satmak ç n satınalmanın spekülasyon olduğunu keşfeder ve böylece spekülasyon le
t caret arasındak fark kaybolur g der. “B r k msen n, satmak ç n b r ürünü satınaldığı her şlem aslında
b r spekülasyondur.” (MacCulloch, A D ct onary Pract cal etc. of Commerce, Lond. 1847, s. 1.009.)
Amsterdam Borsası P ndar P nto, daha büyük b r saflıkla şöyle der: “T caret b r kumardır;” (bu,
Lock’tan alınmıştır) “ve d lenc ler le oynanırsa h ç b r şey kazandırmaz. Uzun b r süre herkes n el ndek
alınmış olsaydı, oyuna tekrar başlayab lmek ç n bu kârın büyük b r kısmının steyerek ger ye ver lmes
gerek rd .” (P nto, Tra té de la C rculat on et du Créd t, Amsterdam 1771, s. 231.)
174 “ ... sermaye b r kez daha başlangıç sermayes ve kâr –... prat kte, kâr, derhal sermaye le
b rleşt r l r ve onunla b rl kte harekete geç r l r– olarak bölünür.” (F. Engels, “Umr sse zu e ner Kr t k der
Nat onalökonom e” Deutsch-Französ sche Jahrbücher, Herausgegeben von Arnold Ruge und Karl
Marx, Par s 1844, s. 99. [“B r Ekonom Pol t k Eleşt r s Denemes ”, 1844 Elyazmaları’nda, s. 414-
415.])
175 Ar stoteles, ekonom k’ kremat st k’ n karşısına koyar. Ve lk nden hareket eder. İnsanın geç m n
kazanma sanatı olduğu sürece, varolmak ç n gerekl ve, ya ev dares ç n ya da devlet ç n yararlı
nesneler n sağlanması le sınırlıdır. “Gerçek zeng nl k (o alhdinoz ploutoz) bu g b kullanım-
değerler nden meydana gel r; çünkü, yaşamı, tatlı ve hoş hale get ren bu türlü şeyler n sah p olunab lecek
m ktarı sınırsız değ ld r. Bununla b rl kte, terc han ve doğru olarak kremat st k d yeb leceğ m z k nc tür b r
sah p olma şekl daha vardır ve bu durumda zeng nl ğe de, sah p olunan şeylere de h ç b r sınır yokmuş
g b görünür. T caret (“hk aphlikh” tam karşılığı, perakende t carett r ve Ar stoteles, kullanım-değer
egemen olduğu ç n bu tür t caret alıyor) n tel ğ gereğ kremat st k’e g rmez. çünkü, değ ş m, burada,
onların (alıcı le satıcının) kend ler ç n gerekl şeyler üzer nde olur.” Burada da Ar stoteles, t caret n lk
şekl n n trampa olduğunu ama bunun gel şmes yle de para gereğ n n ortaya çıkışını göster r. Paranın
bulunması üzer ne, trampanın zorunlu olarak kaphlikh meta t caret şekl nde gel şmes ve bunun da
başlangıçtak eğ l m n ters ne kremat st k, yan servet toplama sanatı hal ne gelmes gerek r. Ş md krema-
t st k, ekonom k’ten şu şek lde ayrılır, “Kremat st k’te dolaşım, zeng nl ğ n kaynağıdır (poihtikh
crhmatwn ... dia crhmatwn metabolhz). Ve o paranın etrafında dolanır görünür, çünkü para, bu t p
dolaşımın hem başlangıcı hem de sonudur (to gar nomisma stoiceion kai peraz thz allaghz
estin). Bu nedenle. kremat st k’ n peş nde koştuğu zeng nl k de sınırsızdır. B r amaca araçlık etmeyen,
ama kend başına amaç olan her sanatın, her an bu amaca b raz daha yaklaşma peş nde olması
neden yle, erekler yönünden sınırsız olmalarına karşın, b r amaca ulaşmak ç n araç kullanan sanatların,
b zzat ereğ n kend s ne b r sınır c smes sonucu, sınırsız olmaması g b , kremat st k ç n de, amaçları
yönünden h ç b r sınır mevcut değ ld r ve bu amaçlar mutlak zeng nl kt r. Kremat st k’ n değ l ama
ekonom k’ n b r sınırı vardır ... k nc n n amacı paradan başka b r şeyd r, b r nc n n amacı se paranın
çoğaltılmasıdır. ... B rb r üzer ne gelen bu k b ç m n b.rb r ne karıştırılması, bazı k mseler n, paranın
sonsuz b r şek lde muhafaza ed lms ve çoğaltılması ş n , ekonom k’ n ereğ ve amacı saymalarına
yolaçmıştır.” (Ar stoteles, De Republ ca, ed t. Bekker, l b. l, c. 8 ve 9 pass m.)
176 “Metalar” (burada kullanım-değerler anlamında kullanılmıştır) “t caret yapan kap tal st n son
amacı değ ld r, onun son amacı paradır.” (Th. Chalrners, On Pol t c. Econ. etc., 2. ed t.. Glasgow 1832,
s. 165, 166.)
177 “Tüccar halen elde ett ğ kârı az bulmuyorsa da, gözü, daha lerde elde edeceğ kârdadır.” (A.
Genoves , Lez on d Econom a c v le, (1765), Custod ’n n İtalyan İkt satcıları baskısı. Parte Moderna, t.
VIII. s. 139.)
178 “B t p tükenmez kâr tutkusu, aur sacra fames [altına duyulan lanetl hırs. -ç.] kap tal ste da ma
yol gösterecekt r.” (MacCulloch, The Pr nc ples of Pol t. Econ., Lond. 1830, s. 179.) Bu görüş aynı
MacCulloch ve benzerler n , teor k güçlük çekt kler zaman, örneğ n, aşırı üret m g b sorunlarda, aynı
kap tal st , tek amacı kullanım-değer olan ve hatta kend s nden ç zme, şapka, yumurta, basma ve d ğer
çok b l nen türden kullanım-değerler ç n doyumsuz b r açlık duygusu gel şen ahlaklı b r yurttaşa
dönüştümekten kuşkusuz alokoyamaz.
179 “Swzein” [kurtarmak. -ç.]. para-yığma ç n kullanılan karakter st k b r Grek ter m d r. İng l zcede
de, to save f l n n gene k anlamı vardır: kurtarmak ve b r kt rmek.
180 “Şeyler oluş hal nde ken sah p olmadıkları sonsuzluğa, dolaşımda sah p olurlar.” (Gal an , [l.c., s.
156].)
181 “Ce n’est pas la mat ère qu fa t le cap tal, ma s la valeur de ces mat ères.” [“Sermayey
meydana get ren madde değ l, bu madden n değer d r.” -ç.] (J. B. Say, ,Tro té d’Econ. Pol t., 3. èd..
Par s 1817, t. II., s. 429.)
182 “Nesneler n üret m nde kullanılan dolaşım aracı (!) ... sermayed r.” (Macleod, The Theory and
Pract ce of Bank ng, Lond. 1855. v. I. ch. 1. s. 55.) “Sermaye metadır.” (James M ll, Elements of
Pol t. Econ., Lond. 1821. s. 74.)
183 Sermaye: “b r km ş servet n üretken kısmı... durmadan çoğalan değer”. (S smond , Nouveaux
Pr nc pes d’Econ. Pol t.. [Par s 1819] t. I., s. 88, 89.)
184 * “Özlü anlatımıyla.” -ç.
185 ** İlk bakışta. –ç.
BEŞİNCİ BÖLÜM
SERMAYENİN GENEL FORMÜLÜNDEKİ
ÇELİŞKİLER
186 “Değ ş m, sözleşme taraflarının toujours [da ma, her zaman. -ç.] (!) kârlı çıktıkları har ka b r
şlemd r.” (Destutt de Tracy, Tra té de la Volonté et de ses effets, Par s 1826, s. 68.) Bu yapıt daha
sonra, Tra té d’Econ. Pol t. adı altında yayınlanmıştır.
187 Merc er de la R v ère, l.c., s. 544.
188 “Que l’une de ces deux va eurs so t argent, ou qu’elles so ent toutes deux marchand ses usuebes,
r en de plus nd fférent en so .” [“Bu k değerden b r ster para olsun, ya da ster k s de herhang k
meta olsun, bu, aslında h ç b r şey değ şt rmez.”] (Merc er de la R v ère, l.c., s. 543.)
189 “Ce ne sont pas les contractants qu prononcent sur la valeur; elle est déc dée avant la
convent on.” [“Değer üzer nde karar verenler sözleşme tarafları değ ld r; değer anlaşmadan önce
saptanmıştır.”] (Le Trosne, l.c., s. 906.)
190 “Dove è egual tà, non è lucro.” [“Eş tl ğ n kazançlı olmadığı yer.”] (Gal an , Della Moneta,
Custod ’de, Parte Moderna, t. v, s. 244.)
191 “L’échange dev ent désavantageux pour l’une des part es, lorsque quelque chose etrangère v ent
d m nuer ou exagérer le pr x; alors 1’égal té est blessée, ma s la lés on procède de cette cause et non de
1’é change.” [“Herhang b r etk , f yatı düşürür ya da yükselt rse, değ ş m, taraftardan b r s ç n elver şs z
hale gel r; denge bu durumda bozulmuş olur; ama bu bozulma herhang b r nedenden ler geleb l r,
değ ş m yüzünden olmaz.”] (Le Trosne, l.c., s. 904.)
192 “L’échange est de sa nature un contrat d’égal té qu se fa t de valeur pour valeur égale. Il n’est
done pas un moyen de s’enr ch r, pu sque l’on donne autant que l’on revo t.” [“Değ ş m, n tel ğ
bakımından, eş tl k üzer ne kurulan, yan b rb r ne eş t k değer arasında yapılan b r sözleşmed r. O halde
değ ş m, ver len kadar karşılık b r şey alındığı ç n, zeng nleşme aracı olamaz.”] (Le Trosne, l.c., s. 903.)
193 * B r şey n, b r başka şey n yer n tutması. -ç.
194 Cond llac, Le Commerce et la Gouvernement (1776), Ed t. Da re et Mol nar , Mélanges
d’Econom e Pol t que, Par s 1847, s. 267, 291.
195 Le Trosne, bu nedenle, dostu Cond llac’a haklı olarak şu karşılığı ver r: “Dans une ... soc été,
formée l n’y a pas de surabondant en aucun genre.” [“Gel şm ş b r toplumda ... h ç b r meta türü ç n
fazlalık sözkonusu olamaz.”] Aynı zamanda alaylı b r b ç mde ekler: “Değ ş mde bulunan k mseler n el ne,
b r d ğer n n eks k aldığı kadar fazla geçm ş olsa b le, her k s de aynı şey alırlar.” Cond llac, değ ş m-
değer n n n tel ğ konusunda en küçük b r f kre sah p olmadığı ç nd r k , Herr Profesör W lhelm Roscher,
onu, kend çocukça kavramlarının doğruluğuna destek olab lecek uygun b r k mse olarak seçm şt r. Bkz:
Roscher, D e Grz ndlagen der Nat onalökonom e, Dr tte Auflage, 1858.
196 S. P. Newman: Elements of Pol t. Econ., Andover and New York 1835, s. 175.
197 “Üret m n nom nal değer n artırarak... satıcılar zeng nleşemez... çünkü satıcı olarak kazandıklarını,
alıcı olarak aynen harcarlar.” ([J. Gray,] The Essent al Pr nc ples of the Wealth of Nat ons etc., Lond.
1797, s. 66.)
198 “Bel rl b r ürünün 24 l vre değer nde olan b r m ktarını 18 l vreye satmak zorunda kalınca, aynı
para başka şeyler satınalmak ç n kullanıldığında, gene 18 l vreye, 24 l vre le satınalınan kadar şey elde
ed l r.” (Le Trosne, l.c., s. 897.)
199 “H ç b r satıcı bu nedenle, kend s de d ğer satıcıların metalarına daha çok b r bedel ödemek
zorunda kalmaksızın malların f yatını, kural olarak yükseltemez; ve aynı nedenle, h ç b r tüket c , kend
sattığı malların f yatını düşürmek zorunda kalmaksızın, satınldığı şeyler , kural olarak, daha ucuza
satınalamaz.” (Merc er de la R v ére, l.c., s. 555.)
200 R. Torrens, An Essay the Product on of Wealth, London 1821. s. 349.
201 “Kârların tüket c ler tarafından ödend ğ düşünces , kuşkusuz çok saçmadır. Tüket c ler k mlerd r?”
(G. Ramsay, An Essay on the D str but on of Wealth, Ed nburgh 1836, s. 183.)
202 Çömez rah p Cha mers g b bu bas t alıcı ya da tüket c sınıfı, ekonom k bakımdan göklere çıkaran
Malthus’a, öfkel b r r kardocu bu soruyu sorar: “Metalarına talep olmadığı zaman b r adama Bay
Malthus, b r başkasına metalarını alması ç n para vermes n m tavs ye ed yor?” (Bkz: An Inqu ry nto
those Pr nc ples, Respect ng the Nature of Demand and the Necess ty of Consumpt on, lately
advocated by Mr. Malthus, etc., London 1821, s. 55.)
203 Destutt de Tracy, Enst tü üyes olmasına karşın ya da belk de Enst tü üyes olduğu ç n karşıt
görüşted r. Sanay c kap tal stler n kâr etme neden n n, “her şey kend ler ne malolduğundan daha yüksek
f yata satmaları,” olduğunu söyler. “Ve bunları k me satarlar? Önce b rb rler ne.” (l.c., s. 239.)
204 “B rb rler ne eş t k değer arasında yapılan değ ş m, toplumda bulunan değerler k tles n ne büyütür,
ne de küçültür. B rb r ne eş t olmayan değerler arasındak değ ş m de ... aynı şek lde, toplumsal değerler
toplamında h ç b r değ ş kl k meydana get rmez, çünkü değ ş m, burada, taraflardan b r n n varlığında ne
kadar b r artışa yolaçmışsa. d ğer n n varlığında o kadar b r azalmaya neden olmuştur.” (J. B. Say, l.c., t.
, s. 443, 444.) Say, bu faden n sonuçlarıyla h ç lg lenmeden, onu neredeyse sözcüğü sözcüğüne
f zyokratlardan aktarmıştır. Aşağıdak örnek Mösyö Say’ın, kend “değer” n büyütme amacıyla,
f zyokratların, onun zamanında tamamen unutulmuş yazılarına nasıl başvurduğunu gösterecekt r. Onun
ünlü, “On n’achéte des proqu ts qu’evec des produ ts.” [“Ürünler ancak ürünlerle satınalınab l r,”]
(l.c., t. II, s. 441.) sözünün f zyokratlardak aslı şöyled r: “Les product ons ne se pa ent qu’avec des
product ons.” [“Ürünler ancak ürünlerle öden r.”] (Le Trosne, l.c., s. 899.)
205 “Değ ş m, ürünlere h ç b r değer katmaz.” (F. Wayland, The Elements of Pol t cal Economy,
Boston 1843, s. 169.)
206 Değ şmeyen eşdeğerler n egemenl ğ altında t caret olanaksız olab l rd . (G. Opdyke, A Treat se on
Pol t. Economy, New York 1851, s. 66-69.) “Gerçek değer le değ ş m-değer arasındak fark b r olguya
dayanmaktadır – yan b r şey n değer n n, t carette bu şeye karşılık ver len ve eşdeğer den len şeyden
farklı olduğu olgusuna; yan bu eşdeğer n b r eşdeğer olmadığı olgusuna.” (F. Engels, “Umr sse zu e ner
Kr t k der Nat onalökonom e”, l.c., s. 95, 96. [“B r Ekonom Pol t k Eleşt r s Denemes ”, 1844
Elyazmaları’nda, s. 409].)
207 Benjam n Frankl n, Works, II. ed t. Sparks, Pos t ons to be exam ned concern ng Nat onal
Wealth, s. 376.
208 Ar st[oteles], l.c., c. 10, [s. 17].
209 “Kâr, p yasanın olağan koşulları altında, değ ş mle sağlanamaz. Daha önce varolmasaydı, bu
şlemden sonra da varolamazdı.” (Ramsay, l.c., s. 184.)
210 Buraya kadark ncelemeler m zden, okur, bu sözün, yalnızca, b r metaın f yatı le değer aynı olsa
b le sermaye oluşumunun mümkün olacağı anlamına geld ğ n görecekt r; çünkü sermayen n oluşumu, bu
k s n n b rb r nden sapmasına bağlanamaz. Eğer f yatlar, f len değerlerden sapma göster rlerse, her
şeyden önce, f yatların değerlere nd rgenmeler gerek r; yan bu olgunun en saf şek lde gözleneb lmes ve
gözlemler m z n, sonusu süreçle b r lg s bulunmayan yanıltıcı durumlarla bulandırılmaması ç n bu sapma
raslansalmış g b ele alınır. B z, ayrıca, bu nd rgemen n salt b l msel b r şlem olmadığını da b l yoruz.
F yatlardak sürekl dalgalanmalar, yükselmeler ve düşmeler b rb rler n telaf ederler ve g zl
düzenley c ler olan ortalama b r f yata kend ler n nd rgerler. Bu, tüccara ve sanay c ye, uzun zamana
gerek gösteren her g r ş mde, yol göster c yıldız görev n görür. Bunlar, uzun b r sürede metaların ne
yüksek ve ne de alçak değ l, ortalama f yatları le satılacağını b l rler. Bu nedenle, eğer bu konu üzer nde
kafa yoracak olursa, sermaye oluşumunu şöyle formüle ett ğ tahm n ed l r: Sermayen n köken n ,
f yatların ortalama f yatla, yan sonal olarak metaların değerler yle düzenlend ğ varsayımına dayanarak
nasıl açıklayab l r z? “Sonal olarak” d yorum, çünkü ortalama f yatlar, Adam Sm th, R cardo ve
d ğerler n n nandıkları g b , metaların değerler yle doğrudan doğruya çakışmazlar.
211 * İşte hendek, şte deve! (Ezop’un b r fablından. Bu masalda, b r palavracı, b r zamanlar Rodos’ta
olağandışı uzun b r atlayış yaptığını öne sürer.) -ç.
ALTINCI BÖLÜM
EMEK-GÜCÜNÜN ALIM VE SATIMI
YEDİNCİ BÖLÜM
EMEK-SÜRECİ VE ARTI-DEĞER ÜRETİM SÜRECİ
228 “Yeryüzünün doğal ürünler , az m ktarda ve nsandan tamamen bağımsız olmalarıyla, sank , onu
çalışmaya sevketmek ve kend servet n yaratmaya teşv k etmek üzere genç b r nsana ver len az
m ktarda para g b , doğa tarafından sağlanıyor g b d r.” (James Steuart, Pr nc ples of Pol t. Econ., ed t.
Dubl n 1770, v. I, s. 116.)
229 “Akıl, güçlü olduğu kadar kurnazdır da. Aklın kurnazlığı, başlıca nesneler n kend özell kler ne
uygun olarak b rb rler üzer nde etk ve tepk de bulunmasına yolaçarak, böylece, sürece doğrudan
doğruya müdahale etmeks z n, aklın amacının yer ne gelmes n sağlayan aracılık faal yet nde görülür.”
(Hegel, Enzyklopad e, Erster Te l. D e Log k, Berl n 1840, s. 382.)
230 D ğer yönlerden değers z olan yapıtında (Théor e de l’Écon. Pol t., Par s 1815) Gan lh,
f zyokratlara karşı, gerçek anlamıyla tarımın başlamasından önce gerekl süreçler n uzun b r l stes n
çarpıcı b r b ç mde sıralar.
231 Turgot, Réflex ons sur la Format on et la D str buto n des R chesses (1766) adlı yapıtında,
evc lleşt r lm ş hayvanların, uygarlığın başlangıç dönem ndek dönem ne d kkat çekm şt r.
232 Çeş tl üret m dönemler n n teknoloj k yönden karşılaştırılmasında, metalar çers nde en az öneml
olanı, sözcüğün dar anlamıyla, lüks eşyalardır. Tüm toplumsal yaşamın ve bu nedenle bütün gerçek
tar h n temel olan madd üret m koşullarındak gel şmey , yazılı tar h m z ş md ye değ n ne denl az d kkate
alsa da, tar h-önces çağlar, gene de, tar hsel den len sonuçlara göre değ l, materyal st araştırmaların
sonuçlarına göre sınıflandırılmıştır. Bu dönemler, kullanılan aletler le s lahların malzemes ne göre, yan
taş, bronz ve dem r çağları olarak ayrılmışlardır.
233 Örneğ n, yakalanmamış b r balığın, balıkçılık sanay nde üret m aracı olarak kabul ed lmes
düşünceye aykırı g b görüneb l r. Ama ş md ye kadar, h ç k mse, balık olmayan sularda balık avlama
yöntem n bulamamıştır.
234 Üretken emeğ n ne olduğunu yalnız emek-sürec açısından bel rlemeye yarayan bu yöntem, h ç b r
zaman, kap tal st üret m sürec ne doğrudan doğruya uygulanamaz.
235 Storch, gerçek hammaddelere, “mat ères” ve yardımcı malzemeye, “matér aux” der. Cher-bul ez
yardımcı maddeler ç n “matères nstrumentales” ter mler n kullanır.
236 Olağanüstü b r mantık kavrayışla Albay Torrens, vahş Ier n bu taşında sermayen n başlangıcını
bulur. “Vahş n n ardına düştüğü yahanıl hayvana fırlattığı lk taşta, ulaşamadığı meyveye vurmak ç n
kavradığı lk sopada, b r eşyaya, b r d ğer n elde etmeye yardımcı olması amacıyla sah p o!ma olayına
tanık oluyoruz ve buradan da sermayen n başlangıcını buluyoruz.” (P. Torrens, An Essay on the
Product on of Wealth, etc., s. 70-71.)
237 “Ürünlere, bunlar sermayeye dönüşmeden önce sah p olunur; bu dönüşme, bu g b sah p
olunmalardan onları kurtaramaz.” (Cherbul ez, R chesse ou Pauvreté éd t. Par s, 1841, s. 54.)
“Proletarya, emeğ n , bell m ktarda gerekl tüket m maddes karşılığında satmakla, ürün üzer nde b r pay
sah b olmak taleb nden tamamen vazgeçer. Ürünlere sah p olma b ç m gene esk s g b kalır; bu sözünü
ett ğ m z anlaşma le herhang b r değ ş kl ğe uğramaz. Ürün bütünüyle, hammaddey ve gerekl tüket m
maddeler n sağlayan kap tal ste a t olur; bu, maled nme yasasının kes n b r sonucu olup bu yasanın temel
lkes , her şç n n ürett ğ şey üzer nde mutlak b r sah pl k hakkı vardır d yen lken n tam ters d r.” ( b d., s.
58.) “İşç ler emekler karşılığında ücret aldıkları zaman ... kap tal st, yalnız sermayen n” (üret m
araçlarının demek st yor) “sah b olmakla kalmaz, emeğ n de sah b olur. Eğer ücret olarak ödenen şey,
genell kle kabul ed ld ğ g b sermaye kavramı çers ne g r yorsa, sermayeden ayrı olarak emeğ
sözkonusu etmek saçmadır. Bu anlamda kullanılan sermaye sözcüğü, emeğ de, sermayey de kapsar.”
(James M ll, Elements of Pol. Econ. etc., ed. 1821, s. 70, 71.)
238 * Kend s ç n sev len. -ç.
239 * [Daha öncek b r d pnotta da bel rt ld ğ g b , İng l zcede, emeğ n bu k farklı yanı ç n k ayrı
dey m vardır: Bas t Emek-Sürec nde, Kullanım-Değerler üret m sürec nde bu Work [“İş”]t r. Değer
yaratma sürec nde, dey m n tam ekonom k anlamıya, Labour [“Emek”]t r. -F.E.]
240 Bu sayılar tamamen gel ş güzel alınmıştır.
241 F zyokratların, tarımda harcanan emek dışındak bütün emeğ , üretken olmayan emek sayan
öğret ler n n dayandığı temel önerme budur: ve bu, ortodoks kt satçılar ç n çürütülemez b r önermed r.
“B r şey n değer n bulmak ç n, onun üret m ç n kullanılan d ğer şeyler n değerler n n hesaba katılması
(örneğ n, dokuma şç s n n temel tüket m maddeler n n değer , şled ğ ketene katılır) yan , dey m
yer ndeyse, farklı değerler n b r değer üzer nde kat kat yığılması, bu değer n aynı ölçüde büyümes
sonucunu ver r. ... Elzanaatları ürünler n n f yatlarının nasıl meydana geld ğ n , toplama ter m çok güzel
göster r: bu f yat, kullanılan ve b rarada sayılan çeş tl değerler n toplamından başka b r sey değ ld r;
bununla b rl kte. toplamak, çarpmak demek değ ld r.” (Merc er de la Rev ère, l.c., s. 599.)
242 Böylece sermayes n n b r kısmını 1844-47 yılları arasında, dem ryolu spekülasyonlarına yatırmak
ç n üretken şek lde kullanmaktan çekt ; ve gene Amer kan ç savaşı sırasında, L verpool pamuk
borsasında oynamak üzere fabr kasını kapattı ve şç ler n sokağa attı.
243 “Güzel g ys ler g y p, süslen, yücelt kend n ... ama her k m k , verd ğ nden daha çoğunu ya da dah
y s n alır, bu tefec l kt r, ve h zmet değ l komşuya yapılan kötülüktür, tıpkı hırsızlık ve soygunculuk g b .
H zmet ve yarar den len her şey, komşuya yapılan h zmet ve sağlanan yarar değ ld r. Çünkü, z na eden
b r kadınla b r erkek de b rb rler ne büyük h zmette bulunur ve zevk ver rler. B r süvar , yol kesmekte,
tarlaları, evler yağmalamakta yardımcı olduğu b r fesatçıya büyük h zmet etm ş olur. Papacılar
b z mk lere, bunları bağlamadıkları, yakmadıkları ve heps n öldürmed kler ya da z ndanlarda
çürütmed kler , ve ama hayatta bırakarak yalnızca ülkeden sürdükler ya da eller ndek ler n almakla
yet nd kler ç n büyük b r h zmette bulunuyorlar. Şeytan da kend h zmetkârlarına paha b ç lmez h zmette
bulunur. ... Özetle, dünya, büyük, kusursuz ve günlük h zmet ve yararlarla doludur.” (Mart n Luther, An
d e Pfarrherrn, w der den Wucher zu pred gen, etc., W ttenberg 1540.)
244 Zur Kr t k der Pol. Ök., s. 14’te [Ekonom Pol t ğ n Eleşt r s ne Katkı, s. 57n] bu noktada
şuna şaret ed yorum: “J. B. Say ve F. Bast at g b kt satçılara, ‘h zmet’ kategor s n n, nasıl büyük b r
‘h zmet’te bulunduğu takd r ed leb l r.”
245 * Vazgeç lmez koşul. -ç.
246 * “Mümkün olan dünyaların en y s nde, her şey, daha y ç nd r.” -ç.
247 Bu, köle emeğ ne dayanan üret m n pahalılaşmasına yolaçan durumlardan b r tanes d r. İşç ,
burada, esk ler n kullandıkları çarpıcı b r dey mle, yarı-sesl alet olan hayvan le sess z b r alet olan emek
araçlarından, ancak sesl b r alet olması le ayrılır. Ama o, hem emek aracına, hem de hayvana, onlardan
b r s olmayıp nsan olduğunu duyurur, h ssett r r. Bunlardan b r s ne acımasızca davranarak, d ğer n se
kırıp dökerek, kend s n n onlardan farklı b r yaratık olduğuna, büyük b r zevkle gene kend s n nandırır.
Bundan dolayı, bu üret m yöntem nde, en kabave en ağır araçların salt kabalık ve hantallıkları yüzünden
daha zor kırılıp dökülmeler neden yle kullanılmaları genell kle uygulanan b r lked r. Meks ka körfez n
çevreleyen köle devletler nde, ç savaşa kadar, toprakta z açmak yer ne, onu domuz ya da köstebek g b
altüst eden esk ç n t p sabanların kullanıldığı görülür. Bkz: J. E. Ca rnes, The Slave Power, London
1862, s. 40 vd. Sea Board Slave States adlı yapıtında, Olmsted, b ze şunları anlatıyor: “Bana, burada,
öyle adetler gösterd ler k , b zde aklıbaşında h ç k mse, ücret öded ğ şç s n , bunlara karşı savaşım ver p,
engellemek stemez; bana kalırsa bunların fazla ağırlığı ve hantallığı yüzünden şç , b zde kullanılanlara
göre yüzde-on daha büyük b r çaba harcar. Ben nandırmak ç n söyled kler ne göre, köleler n bu aletler ,
umursamaz ve hoyratça kullanmaları yüzünden, daha haf f ya da daha az kaba olanların kullanılması h ç
b r tasarruf sağlamayacağı g b , b z m, şç ler m ze vermekle kârlı çıktığımız c nsten araçlar, b z mk nden
daha yumuşak ve taşsız olan V rg n a buğday tarlalarında b r gün b le dayanmazmış. Ve gene, ç ftl klerde
genell kle at yer ne n ç n katır kullanıldığını sorduğum zaman, bunun lk ve en öneml neden n n, atların
zenc lerden gördükler ağır ve ez yetl muameleye dayanamayacakları olmuştur; atlar da ma kısa
zamanda sakat ya da kötürüm bırakılmaktaydı. Oysa katırlar sopaya dayanıklı oldukları g b , arasıra yem
yemeseler de oluyor, kolayca sakatlanmıyorlar. Bakılmadıkları ya da çalıştıkları zaman soğuk alıp
hastalanmıyorlardı. Hayvanlara reva görülen ve kuzeyde b r ç ftç n n bakıçılarına derhal yol vermes ne
neden olab lecek muameleler her an göreb lmek ç n, şu satırları yazmakta olduğum odanın
penceres nden öteye geçmeme h ç gerek yok.”
248 Hünerl ve hüners z emek arasındak ayrım, kısmen salt hayal b r nedene dayanmakta ya da en
azından, gerçekl ğ n çoktan y t rm ş ve ancak geleneksel töreler olma n tel ğ yüzünden yaşayab len
ayrımlara, kısmen de, şç sınıfının bazı kes mler n n ç nde bulundukları ve emek-güçler n n karşılığını
d ğerler le eş t değer üzer nden almalarını önleyen çares z duruma dayanmaktadır. Raslansal koşullar
burada o kadar büyük b r rol oynar k , bu k çeş t emek, bazan yer değ şt r r. Örneğ n kap tal st üret m n
y ce gel şt ğ bütün ülkelerde görüldüğü g b , şç sınıfının f z k yönden bozulduğu ve n sp b r tükenme
gösterd ğ yerlerde, büyük adale gücünü gerekt ren düşük n tel kte emek, çok daha nce b r emeğe göre,
genell kle hünerl emek sayılır ve d ğerler se hüners z emek düzey ne ner. Sözgel ş İng ltere’de duvarcı
ustasının ş , Şam pekl s dokuyucusundan çok daha yüksek düzeyde b r yer tutar. Buna karşılık, kad fe
b ç c s n n ş büyük beden gücüne gerek gösterd ğ ve aynı zamanda sağlığa zararlı olduğu halde, bu ş,
yalnızca hüners z ş sayılır. Ve gene, şunu da unutmamak gerek r k , sözde hünerl emek, ulusal emek
alanında gen ş b r yer tutmamaktadır. La ng, İng ltere’de (Galler dah l) 11.300.000 k ş n n geç m n n,
hüners z emeğe dayandığını tahm n etmekted r. Onun bu hesabı yaptığı sırada, buralarda yaşayan toplam
18.000.000 nüfustan “soylular” ç n 1.000.000, d lenc ler, serser ler, suçlular, orospular vb. ç n 1.500.000,
orta sınıf ç n 4.600.000 düşersek, yukardak 11.000,000 sayısını buluruz. Ama o, bu orta sınıfa, küçük
yatırımlarının fa zler yIe geç nenler , devlet memurlarını, yazarları, sanatçıları, öğretmenler ve
benzerler n de katmakta ve sayıyı kabartmak ç n bu 4.650.000 sayısına, fabr ka şç ler n n y ücret alan
kes m n de eklemekted r! Duvarcı şç ler de bunlar arasında sayılmaktadır. (S. La ng, Nat onal D stress
etc., London 1844.) “Y yecek karşılığında b ld ğ m z emekten başka verecek şeyler olmayan büyük sınıf,
halkın büyük çoğunluğudur.” (James M ll, “Colony”, Supplement to the Encyclop. Br t., 1831.)
249 “Emek, değer ölçüsü olarak sözkonusu ed ld ğ zaman, bu, zorunlu olarak, bell türde b r emek
anlamını taşır... d ğer türden emekler n buna oranı kolaylıkla saptanab l r.” ([J. Cazenove,] Outl nes of
Pol t. Economy, London 1832, s. 22, 23.)
SEKİZİNCİ BÖLÜM
DEĞİŞMEYEN SERMAYE VE DEĞİŞEN SERMAYE
250 “Emek, yok olanın yer ne, yen b r yaratma ver r.” (An Essay on the Pol t. Econ. of Nat ons,
London 1821, s. 13.)
251 Emek araçlarının onarılması b z burada lg lend m yor, Onarılmakta olan b r mak ne, o anda b r
aracı rolünü oynamamakta, ama b r emeğ n konusu olmaktadır. Artık onunla ş yapılmamakta, ama onun
üzer nde çalışılmaktadır. Emek araçlarının onarılması ç n harcanan emeğ n, bunların lk üret n ler ç n
gerekl emekte sayılmasının, b z m amacımız yönünden tamamen geçerl olduğu kabul ed leb l r. Ama
b z m burada ele aldığımız aşınma ve yıpranma, h ç b r doktorun çare bulamadığı ve hastayı her an ölüme
yaklaştıran b r durumdur: ve “zaman zaman onarımı olanaksız türden bu aşınma ve yıpranma, bıçak
kullanıldığı anda, onu, cerrahın, yen b r bıçağın kullanılmasına değmez ded ğ duruma düşürecek b r
duruma get recekt r”. B r mak nen n, her emek sürec ne, ayrılmaz b r parça olarak katıldığı halde, aynı
andak değer yaratma sürec ne parça parça g rd ğ n met nde gösterm ş bulunuyoruz. Bu durumda,
aşağıya aldığımız parçada gözler önüne ser len f k r karışıklığı ne kadar büyüktür! “Mr. R cardo, çorap
mak nes n n yapımında mühend s n emeğ n n b r kısmının”, örneğ n, b r ç ft çorabın değer nde çer ld -ğ n
söylüyor. “Oysa, her ç ft çorabı üreten toplam emek ... mühend s n emeğ n n b r bölümünü değ l tümünü
çer r; çünkü b r tek mak ne, b rçok ç ft çorap yapar ve bu çoraplardan h ç b r s , mak nen n b r parçası
olmaksızın yapılamazdı.” (Obs. an Certa n Verbal D sputes n Pol. Econ., Part cularly Relat ng to
Value, s. 54.) Kend n beğenm ş lafebes yazar, düştüğü şaşkınlıkla ve dolayısıyla b r ölçüye kadar da öne
sürdüğü savda haklıdır, çünkü, ne R cardo, ne de ondan önce ve sonra herhang b r kt satçı, emeğ n bu
k yönlülüğünü doğru olarak b rb rler nden ayır-dedemed kler g b , değer n oluşumunda bunların herb r n n
oynadıkları rolü de farkedemem ş-lerd r.
252 Artı-değer (Fa z, Kâr, Rant), üret m araçları, topnak, aletler ve hammadden n emek-sürec nde
kullanım-değerler aracılığı le yapmış oldukları “serv ces product fs”den [üretken h zmetl ler”. -ç.]
çıkarmaya uğraşan J. B. Say’ın saçmalığını buradan anlayab l r z. Mar fetl mazur gösterme hayaller n ,
yazıyla kayda geç rme fırsatını h ç kaçırmayan Bay W lhelm Roscher se aşağıdak örnekler ver yor: “J.
B. Say (Tra té, t. I, ch. 4) doğru olarak şaret ed yor: b r yağhanede üret len değer, bütün masraflar
çıkarıldıktan sonra, yen b r şey, yağhanen n kend s n n yapıldığı emekten tamamen farklı b r şeyd r.” (l.c.,
s. 82, not.) Çok doğru Bay Profesör! Yağhanede üret len yağ, yağhanen n yapımında harcanan emekten
gerçekten farklı b r şeyd r! Değer sözünden Bay Roscher, “yağ” g b b r maddey anlıyor, çünkü yağın b r
değer vardır, oysa, n speten “az m ktarda” olsa b le “doğa” petrol üretmekted r; daha sonrak
gözlemler nde de bu olguya şaret eder g b d r: “O” (doğa) “nad ren b r değ ş m değer üret r.” Bay
Roscher’ n “doğası” le, ürett ğ değ ş m-değer , b r çocuğu olduğunu t raf eden ama “o kadar m n c kt
k ” d yen saf bak rey andırıyor. Bu “savant sér eux” [“âl m k ş ”. -ç.] devamla şöyle d yor: “R kardocu
okul, sermayey de, b r kt r lm ş emek olarak, emek başlığı altına koyma alışkanlığındadır. Bu becer ks zce
[!] b r şt r, çünkü [!] sermaye sah b [!], h ç değ lse [!], salt [?!] aynı şey yaratma [?] ve muhafazadan
[??] fazla b r şey yapar: yan [?!?] onu keyf ç n kullanmaktan kaçınır ve bunun ç n, örneğ n [!!!] fa z
talep eder.” (l.c., [s. 82.]) “Gerçekten,” salt b r steğ “h ç deg lse” b r değer kaynağı hal ne çev ren bu
“anatom ko-f zyoloj k” ekonom pol t k “yöntem ”, doğrusu çok “becer kl ce”d r.
253 “Ç ftç l kte emek araçları çers nde nsan emeğ ... ç ftç n n sermayes n ger almada en çok
güvend ğ araçtır. D ğer k s ... İş hayvanları le ... arabalar, sabanlar, kürekler ve d ğer şeyler, bel rl
m ktarda nsan emeğ olmaksızın h ç b r şe yaramazlar.” (Edmund Burke, Thoughts and Deta ls on
Scarc ty, or g nally Presented 1” to the R ght Hon. W. P tt, n the month November 1795, ed t.
London 1800, s. 10.)
254 26 Kasım 1862 tar hl The T mes’ta, fabr kasında 800 şç çalıştıran ve ortalama 150 balya Doğu
H nd stan ya da 130 balya Amer kan pamuğu şleyen b r fabr katör, fabr kasının çalışmadığı zamank
devamlı masraflarından hüzünlü b r şek lde yakınır. Tahm nen bu masraf yılda 6.000 sterl nd r. Bunlar
arasında b z burada lg lend rmeyen, k ra, fa z, verg ler, s gorta, yönet c , sayman ve mühend s aylıkları
g b harcamalar vardır. Daha sonra, arasıra fabr kayı ısıtmak ve motoru çalıştırmak ç n 150 sterl n de
kömüre koyar. Bundan başka, mak neler çalışır durumda tutmak ç n bel rs z zamanlarda çalıştırılan
k mseler n ücretler n de hesaba katar. Ensonu, mak neler n aşınma payları olarak, 1.200 sterl n daha
ekler, çünkü, “buhar mak neler çalışmalarını tat l ett d ye, kl m ve doğa koşulları da faal yetler n tat l
etmemekted rler”. Sonra acıklı b r eda le, mak neler zaten esk olduğu ç n, bu 1.200 sterl n g b küçük
m ktardan fazla b r aşınma payı tahm n yapmadığını da sözler ne ekler.
255 “Üretken tüket m ... b r metaın tüket m n n, üret m sürec n n b r parçası olduğu durumlarda. ... Bu
g b durumlarda, değer tüket m d ye b r şey yoktur.” (S. P. Newman, l.c., s. 296.)
256 Belk y rm baskısı yapılan b r Amer kan yılığında şu pasaj yer alır: “Sermayen n hang şekl altında
yen den ortaya çıkacağı öneml değ ld r”; bunun ardından, üret m n, değerler üründe yen den kend n
gösteren olası bütün öğeler uzun uzadıya sayılıp döküldükten sonna pasaj şöyle sona er yor:
“İnsanoğlunun varlığı ve rahatı ç n gerekl çeş tl türde y yecekler, g ys ler ve barınaklar da değ ş kl ğe
uğrar. Bunlar zaman zaman tüket l rler ve taşıdıkları değerler nsanın vücuduna ve ruhuna katılan yen b r
güç olarak tekrar ortaya çıkarlar ve üret m ç nde yen den kullanılacak yen b r sermaye oluştururlar.” (F.
Wayland, l.c., s. 31, 32.) Ötek acay pl kler b r yana, şuna d kkat çekmekle yet nel m: yen güçte tekrar
kend n gösteren, ekmeğ n f yatı değ l de onun kan yapıcı özü oluyor. Oysa, bu güçte tekrar kend n
gösteren değer, tüket m maddeler değ l, bunların değerler d r. Yarı f yatına sağlanan aynı gerekl tüket m
maddeler , gene aynı et , kem ğ ve gücü yaratır, ama bu gücün değer aynı olmaz. “Değer” le “gücün”
böyle b rb r ne karıştırılması, yazarımızdak k yüzlü bel rs zl kle b rl kte, artı-değer n açıklanmasını, salt
daha önce varolan değerler n tekrar çıkmasına dayandırmak g b boş b r çabaya şarett r.
257 “Aynı türden bütün ürünler, arasında yalnızca b r k tle meydana get r rler ve bunun f yatı özel
durum ve koşullara bakılmaksızın genel olarak bel rlen r.” (Le Trosne, l.c.. a. 893.)
DOKUZUNCU BÖLÜM
ARTI-DEĞER ORANI
Ürünün, artı-değer tems l eden kısmına (kes m 2’de ver len örnekte, 20
l bre pl ğ n onda-b r ne, ya da 2 l bres ne) b z “artı-ürün” adını ver yoruz.
Tıpkı, artı-değer oranının, sermayen n toplamı le değ l, onun değ şen
kısmıyla orantılı olması g b , artı-ürünün n sp m ktarı da aynı şek lde, bu
ürünün, ger kalan kısmı le değ l, gerekl -emeğ n somutlaştığı kısmı le
orantılı olarak bel rlen r. Artı-değer n üret m , kap tal st üret m n başlıca
ereğ ve amacı olduğuna göre, nsanın ya da ulusun servet n n büyüklüğünün,
ürünün mutlak büyüklüğü le değ l, artı-ürünün n sp büyüklüğü le
ölçülmes gerek r.272
Gerekl -emek le artı-emeğ n toplamı, yan şç n n, kend emek-gücünün
değer le artı-değer ürett ğ zaman süreler , onun f len çalıştığı zamanı,
yan şgününü meydana get r r. [sayfa 244]
258 * Yatırılan sermaye S, değ şmeyen sermaye s, değ şen sermaye d, artı-değer a harfler le
s mgelenm şt r. -ç.
259 “Kullanılan sab t sermayen n değer n , eğer yatırılmış olan sermayen n b r kısmı olarak düşünürsek,
yıl sonunda bu sermayen n ger ye kalan değer n , yıllık gel r n b r parçası olarak hesaba katmamız
gerek r.” (Malthus, Pr nc. of Pol. Econ.. 2. baskı, London 1836, s. 269.)
260 Lucret us’un söyled ğ söz apaçıktır: “n l posse crear de n h lo”, yoktan h ç b r şey yaratılamaz.
Değer yaratımı, emek-gücünün emeğe çevr lmes d r. Emek-gücünün kend s se, besley c maddeler
aracılığı le nsan organ zmasına aktarılan enerj d r. [Lucret us, De Rerum Natura, I, 149, 205: 11, 287.]
261 Bunu, İng l zler n, “kâr oranı” (rate of prof t) ve “fa z oran ” (rate of nterest) fadeler n
kullandıkları şek lde kullanıyorum. Üçüncü C ltte, artı-değer yasaları b l nd kten sonra, kâr oranının b r sır
olmadığı görülecekt r. Eğer sürec ters nden alırsak, ne b r n , ne de ötek n anlıyab l r z.
262 * [Üçüncü Almanca baskıya ek not: Yazar, burada, günlük yaşamda kullanılan ekonom k d le
başvuruyor. Anımsanacağı g b , gerçekte, kap tal st şç ye değ l, şç kap tal ste avans vermekted r. - F.E.]
263 B z, bu yapıtta ş md ye kadar, herhang b r metaın üret m ç n bell toplumsal koşullar altında
gerekl olan zamanı bel rtmek ç n “gerekl -emek zamanı” ter m n kullandık. Bundan sonra, özel b r meta
olan emek-gücünün üret m ç n gerekl zamanı bel rtmek üzere de bu ter m kullanacağız. B r ve aynı
tekn k ter m farklı anlamlarda kullanmak, sakıncalı olab l r, ama bundan büsbütün kaçınmak h ç b r
b l mde mümkün değ ld r. Örneğ n, matemat ğ n yüksek dalları le alçak dallarını karşılaştırınız.
264 Bay W lhelm Thucyd des Roscher, boşa g den b r buluş yaptı. Öneml buluşu şuydu: b r yandan,
artı-değer n ya da artı-ürünün meydana gelmes ve dolayısıyla sermaye b r k m , bugün artık kap tal st n
tutumluluğu sayes nde olurken, öte yandan, uygarlığın başlangıç aşamalarında, güçsüzler tasarrufa
zorlayan güçlükler oluyordu (l.c., s. 78). Neden tasarrufa? Emekten m ? Yoksa, zaten varolmayan fazla
servetten m ? Roscher ve benzerler n , kap tal st n artı-değere elkoymasını, azçok aklauygun göstermek
amacıyla buldukları mazur gösterme nedenler n , artı-değer n köken şekl nde ters ne çev rmeye zorlayan
şey ned r? Gerçek b l s zl kler n n yanı sıra, mazur gösterme korkusu çers nde, değer ve artı-değer ,
b l msel şek lde ncelemekten ve büyük olasılıkla, güçlüler n hoşuna g tmeyecek sonuçlara ulaşmaktan
kaçınmak stemekted rler.
265 Artı-değer oranı, emek-gücünün sömürü dereces n gösteren kes n b r fade olmakla b rl kte,
sömürünün mutlak büyüklüğünü h ç b r zaman fade edemez. Örneğ n, gerekl -emek = 5 saat ve artı-
emek = 5 saat se, sömürü dereces %l00’dür. Sömürme büyüklüğü burada 5 saat le ölçülmüştür. Oysa
gerekl -emek = 6 saat, artı-emek = 6 saat olsaydı, sömürme dereces gene esk s g b %100 olurdu, ama
f l sömürü m ktarı %20 artmış olurdu, yan beş saatten altı saate çıkardı.
266 Güven leb leceğ n sandığım yukardak b lg y Manchester’l b r pl kç verm şt r. İng ltere’de b r
mak nen n beyg rgücü, esk den s l nd r n n çapı le ölçülürdü, ş md göstergen n gösterd ğ f l beyg rgücü
alınıyor.
267 Met ndek hesaplar, salt örnek olsun d ye ver lm şt r. B z, aslında, f yatlar = değerler varsayımına
dayandık. Ne var k , ortalama f yatlar sözkonusu olduğu zamanlar b le, varsayımın böyle çok bas t şek lde
yapılamayacağını Üçüncü K tapta [c ltte -ç.] göreceğ z.
268 Sen or, l.c., s. 12, 31. Amaçlarımız bakımından önem taşımayan bu gar p düşünceler üzer nde
durmayacağız; örneğ n, fabr katorün, mak neler n yıpranma ve aşınmalarını karşılamak, ya da b r başka
dey şle sermayen n b r kısmını yer ne koymak ç n gerekl meblağı, brüt ya da net kârının b r kısmı olarak
hesaba katma dd ası bunlardan b r tanes d r. Aynı şek lde, verd ğ rakamların doğruluğu üzer nde de
durmayacağız. Leonard Horner, A Letter to Mr. Sen or etc., London 1837’de, bunların, sözde
“Tahl l”den öte b r değer taşımadıklarını gösterm şt r. Leonard Horner, 1833 yılında kurulan Fabr ka
Araştırma Kom syonu üyeler nden b r yd ve 1859 yılına kadar fabr ka denetmen , ya da daha doğrusu
fabr ka sansürcüsü d . İng l z şç sınıfı ç n ölümsüz h zmetlerde bulunmuştur. Yaşamı boyunca yalnız
candüşmanı fabr katörlere karşı savaşım vermekle kalmamış, patronların Avam Kamarasında
verecekler oyların sayısı, fabr kalardak “ şç ler” n çalışma saatler n n sayısından çok daha öneml olan
kab neye karşı da savaşım verm şt r.
İlke yanlışlıklarından başka, Sen or’ün fades karışıktır. Söylemek sted ğ aslında şudur: Fabr katör,
şç ler , günde, 11 ½ tam saat ya da 23 yarım saat çalıştırmaktadır. İşgünü g b ş yılının da 11 ½ tam ya
da 23 yarım saatten meydana geld ğ düşünüleb l r, ama bunların, b r yıldak ş günler le çarpılmaları
gerek r. Bu varsayıma göre, 23 yarım şsaat , yılda 115.000 sterl n değer nde ürün üret r; yarım şsaat
1/23 x 115.000 sterl n; 20 yarım şsaat 20/23 x 115.000 = 100.000 sterl n değer nde ürün üret r, yan
bunlar yatırılan sermayey yer ne koymuş olurlar. Ger ye, 3 yarım şsaat kalır k , bu da, 3/23 x 115.000 =
15.000 sterl n ya da brüt kârı üret r. Bu, 3 yarım şsaat nden b r s 1/23 x 115.000 = 5,000 sterl n, yan
mak neler n yıpranma ve aşınmalarını karşılayan b r meblağ üret r; ger ye kalan 2 yarım şsaat , yan son
saat, 2/23 x 115.000 = 10.000 sterl n, ya da net kârı üret r. Sen or met nde, ürünün son 2/33’s n , b zzat
emek-gücünün kısımlarına dönüştürür.
269 * “Baştan sona zırva.” -ç.
270 B r yandan Sen or, fabr katörler n net kârlarının, İng l z pamuklu sanay n n varlığının, İng ltere’n n
dünya p yasası üzer ndek egemenl ğ n n, “sonuncu şsaat ne”, bağlı olduğunu tanıtlamış, öte yandan da,
Dr. Andrew Ure çocuklar le 18 yaşından küçük del kanlıların fabr kanın sıcak ve tem z moral havası
çers nde tam 12 saat tutulma yer ne, kalps z ve anlamsız dış dünyaya b r saat önce salıver lmeler
hal nde, aylaklık ve kötü alışkanlıklar yüzünden, ruhlarının kurtuluş umudunun büsbütün yoksun bırakılmış
olacaklarını gösterm şt r. 1848 yılından ber fabr ka denetmenler , bu “sonuncu”, bu “öldürücü saat”
konusunda patronlarla çek şmekten bıkıp usanmamışlardır. Mr. Hovell, 31 Mayıs 1855 tar hl raporunda
şöyle d yor: “Eğer aşağıdak dah ce hesap (Sen or’ün hesapları) doğru olsaydı, B rleş k Krallık’tak bütün
pamuklu fabr kaları, 1850’den ber zararına çalışmış olurlardı.” (Reports of the Insp. of Fact., for the
half-year, end ng 30th Apr l, 1855, s. 19, 20.) 1848 yılında, 10 saatl k çalışmanın yasalaşmasından
sonra, Dorset ve Somerset sınırlarında b rb rler nden uzak bölgeler üzer nde dağılmış bulunan bazı keten
dokuma fabr kalarının patronları, bu yasaya karşı b r d lekçe vermey şç ler nden b rkaçının omuzlarına
yıkmışlardı. Bu d lekçen n maddeler nden b r tanes şöyle: “B z d lekçe sah pler , ana ve baba olarak, boş
geçen b r ek saat n, çocukların ahlakını bozmaktan başka b r şe yaramayacağına nanıyoruz, çünkü
aylaklık her türlü kötülüğün kaynağıdır.” Bu konuda, 31 Ek m 1848 tar hl rapor şöyle d yor: Bu erdeml
ve şefkatl ana-babaların çocuklarının çalıştıkları keten dokuma fabr kalarındak hava, hammaddeden
çıkan toz ve l flerle o kadar doludur k , pl khanelerde 10 dak ka kalmak b le son derece güçtür: çünkü,
gözlere, kulaklara, burun del kler ne ve ağza derhal dolan ve kaçınılması olanaksız keten tozu bulutları
dayanılmaz b r acı ver r. İş n kend n de, mak neler n korkunç hız neden yle, yorulmak ned r b lmeyen b r
denet m altında, sürekl b r hüner ve hareketl l ğ gerekt r r; böyle b r hava çers nde, böyle b r şte, yemek
saatler dışında tam 10 saat çalışan kend öz çocuklarına ana-babaların “aylaklık” sözünü yakıştırmaları
doğrusu çok yers z görülüyor. ... Bu çocuklar çevre köylerdek tarım şç ler nden daha uzun süre
çalışıyorlar. ... “Aylaklık ve kötü alışkanlıklar” g b bu zal mce sözler , katıksız b r müra l k ve en yüzsüzce
k yüzlülük damgasıyla damgalamak gerek r. ... On k yıl kadar önce halkın b r kısmı, yüksek b r otor teye
dayanılarak, fabr katörler n bütün net kârlarının sonuncu saattek emekten doğduğu ve bu nedenle,
şgününde yapılacak b r saatl k kısaltmanın fabr katörün bu net kârını yokedeceğ n n açıkça ve büyük b r
c dd l kle lan ed lmes üzer ne o kadar etk lenm şt k , ş md halkın bu kes m , eğer “sonuncu saat n”
erdemler konusundak bu özgün buluşun o zamandan ber , kârla b rl kte ahlak yönler de kapsayacak
b ç mde b r gel şme gösterd ğ n b r görecek olsalar kend gözler ne b le nanmazlar: öyle k , eğer
çocukların çalışma süres tam 10 saate nd r lecek olsa, net kârla b rl kte çocukların ahlakları da, her k s
de bu sonuncu ve hayat önem taşıyan saate bağlı olduklarından, mahvolup g decekt r. (Bkz: Repts.,
Insp. of Fact., for 31 st Oct., 1848, s. 101.) Aynı rapor daha sonra bu tem z yürekl fabr katörler n ahlak
ve erdemler nden örnekler vererek, önce b rkaç zavallı şç ye böyle b r d lekçey zorla mzalatmak,
ardından da bunu, Parlamentoya, bütün sanay kollarının ya da ülken n d leğ ym ş g b , kabul ett rmek ç n
başvurdukları h leler , çev rd kler dolapları, aldatmaları, tehd tler ve sahtekârlıkları anlat r. Ne daha
sonrak dönemde -leh ne olarak kaydetmek gerek r k - fabr ka yönetmel ğ n canlabaşla destekleyen
Sen or’ün kend s n n ve ne de baştan sona kadar ona karşı çıkmış olanların, bu “özgün buluşun” yanlış
sonuçları konusunda b r açıklama yapmamış olmaları, sözde kt sat b l m n n bugünkü durumunu gösteren
oldukça karakter st k b r noktadır. Bunlar f l deney mler n sözünü ed yorlar, ama n ç n ve neden soruları
b r sır olarak kalıyor.
271 Ne olursa olsun, âl m profesör, Manchester gez s nden hayl yararlandı. Letters on the Factory
Act’ında tüm net kazancın, “kâr”, “fa z” ve hatta şç n n karşılığı ödenmeyen tek b r şsaat ne dayanan
“b r fazlalığı” çerd ğ sonucuna vardı. B r yıl önce, Oxford öğrenc ler n n ve dargörüşlü aydınların
yet şmes ç n yazılan Outl nes of Pol t cal Economy adlı yapıtında ayrıca b r de “R cardo’nun, değer n
emekle bel rlenmes görüşüne karşı, kârın, kap tal st n emeğ nden, fa z n, onun tutumluluğundan, yan
“abst nence” [“perh z”]’ nden” ler geld ğ n keşfetm şt . Yaptığı düzenbazlık esk yd , ama “abst nence”
sözcüğü yen yd . Herr Roscher, bunu, doğru olarak “Enthaltung” sözcüğü le çev rd . Lat nceden onun
kadar haberdar olmayan Brown, Jones ve Rob nson g b bazı yurttaşları, buna, rah plere yakışan b r
sözcükle karşılayıp “Entsagung” [“dünyadan vazgeç me” -ç.] ded ler.
272 “Yıllık kârı 2.000sterl n olan 20.000 sterl nl k sermayeye sah p b r k mse ç n, bu sermaye le 100
ya da 1.000 k ş çalıştırması, ürett ğ metaın 10.000 ya da 20.000 sterl ne satılmış olması, bütün bu
durumlarda sağladığı kâr 2.000 sterl n n altına düşmemek koşuluyla h ç b r şey farkett rmez. B r ulusun
gerçek çıkarı da böyle değ l m d r? Net gerçek gel r , rantı ve kârları aynı olmak koşuluyla b r ulusun
nüfusunun 10 ya da 12 m lyon olması h ç b r önem taşımaz.” (R cardo, l.c., s. 416.) Fanat k b r artı-ürün
taraflısı olması dışında, geveze ve ünlü mez yetler le ters orantılı, eleşt r gücünden yoksun b r yazar olan
Arthur Young, R cardo’dan çok daha önce şöyle d yordu: “Modern b r krallıkta bütün bu eyalet n esk
Roma’dak g b küçük bağımsız köylüler arasında böylece bölüştürülmes n n, bu topraklar ne kadar y
şlense de, tek başına alındığında son derece yararsız b r amaç olan, salt nsan yet şt rme ve beslenme
amacı dışında ne yararı olab l r?” (Arthur Young, Pol t cal Ar thmet c, etc., London 1774, s. 47.)
”Net olması neden yle yararına olmadığı apaçık ken ... net servet şç sınıfının yararına g b gösterme
yolundak ... güçlü eğ l m.” çok gar pt r. (Th. Hopk ns, On Rent of Land, etc., London 1823, s. 126.)
ONUNCU BÖLÜM
İŞGÜNÜ
Haftalık 5 saat 40 dak ka, yılda 50 çalışma haftası le ( k hafta tat ller ve
beklenmeyen olaylar ç n çıkınca) çarpıldığında, sonuç [sayfa 254] 27 şgününe
eş t olur.292
“Her gün 5 dak kalık fazla çalışma, haftaların sayısı le çarpılınca yılda
k buçuk günlük üret me eş t olur.”293
“Sabah 6’dan önce ve akşam 6’dan sonra ve yemek zamanı ç n saptanan
süren n başında ve sonunda günde ufak parçalar hal nde kazanılan b r saat,
yılda neredeyse 13 ay çalışmaya eş tt r.”294
Üret m n kes nt ye uğradığı ve fabr kaları “kısa süre”, yan haftanın
yalnızca b r bölümünde çalıştığı bunalımlar, doğaldır k , şgününü uzatma
eğ l m n etk lemez. İş n azlığı ölçüsünde yapılan şten sağlanan kârın da
büyük olması gerek r. İşe harcanan zaman ne kadar azsa, bu zamanın o kadar
büyük kısmı fazla emek-zamanına çevr lmel d r.
1857’den 1858’e kadark bunalım dönem konusunda fabr ka denetmen
raporu şöyle:
“T caret n böyle bozuk g tt ğ b r zamanda, herhang b r şek lde aşırı-
çalışma tutarsız görüneb l r, ama şlerdek bu bozukluk v cdansız k mseler
aşırılıklara götürür, ve bunlar, bundan fazladan b r kâr sağlarlar. ... Leonard
Horner, son altı ay çers nde, d yor, bölgemde 122 fabr ka tamamen şten
çek ld , 143’ü de şler n durdurdu” ama aşırı-çalışma gene de yasal saatler
ötes nde sürdürülmekted r.295
Bay Howell, “T carettek bunalım yüzünden” d yor, “fabr kaların çoğu
çok uzun b r süre ç n tümüyle kapandı, daha büyük b r kısmı da kısa sürel
olarak çalışıyor. Bununla b rl kte, ben, gene de şç ler n yasayla tanınmış
d nlenme ve yemek zamanlarından her gün yarım ya da üç çeyrek saat n n
çalındığı konusunda [sayfa 255] gene esk s g b ş kayetler almaya devam
ed yorum.”296 Aynı durum, 1861-1865’tek korkunç pamuk bunalımı
sırasında da daha küçük ölçüde olmak üzere y nelend .297 “Yemek saat nde
ya da yasalarda bel rlenm ş saatler dışında, fabr kada çalışır durumda
k mseler görüldüğü zaman, bunların fabr kayı bel rlenm ş saatte
terketmeyecekler , özell kle cumartes günler öğleden sonra” (mak neler n
tem zlemek ve benzer ) “ şler bırakmamaları ç n kend ler n zorlayacak
yükümlülükler konması gerekt ğ , bazan özür yollu ler sürülmüştür. Ama,
şç ler, eğer mak neler durduktan sonra da fabr kada kalıyorlarsa... cumartes
günler sabah 6’dan önce [s c!298*] ya da öğleden sonra 2’den önce tem zl k
ve benzer şler ç n kend ler ne yeterl zaman ayrılmadığı ç nd r.299
“Böyle (yasayı hlal ederek aşırı çalıştırma yoluyla) elde ed len kazanç,
b rçok k mse ç n karşı konulamayacak kadar çek c b r şey g b gel yor;
da ma, yakalanmama olasılığını hesaba katıyorlar; ve üstel k, yakalanıp da
mahkum olanların öded kler ceza m ktarının küçüklüğünü görünce,
yaptıkları ş farked lse b le bundan gene kârlı çıkacaklarını
düşünüyorlar.”300 “Bu ek zamanın, gün boyunca yapılan küçük m ktarlardak
hırsızlıkların tamamıyla [sayfa 256] elde ed ld ğ durumlarda, durumu saptama
konusunda denet c ler n karşısına büyük güçlükler çıkarmaktadır.”301
Sermayen n, şç n n yemek ve d nlenme zamanında yaptığı bu “küçük
hırsızlıkları” fabr ka denet c ler , “dak kaların aşırılması”302 “b rkaç
dak kanın tırtıklanması”303 d ye adlandırdıkları g b , şç ler n kullandıkları
tekn k ter m de, “yemek zamanlarının kem r lmes ”d r.304
Görülüyor k , böyle b r ortamda, artı-değer n, artı-emekle yaratılması
artık sır olmaktan çıkmıştır. Çok saygıdeğer b r bay, bana, “Günde bana on
dak kalık aşırı çalışma zn verecek olsanız, ceb me yılda fazladan b n sterl n
koymuş olursunuz.”305 dem şt . “An’lar kârın öğeler d r.”306
Tam gün çalışan şç lere, “tam-zamanlılar”, 13 yaşından küçük olup da
ancak 6 saat çalışmalarına z n ver len çocuklara “yarı-zamanlılar” denmes
kadar karakter st k b r fade olamaz. İşç , burada, k ş leşm ş emek-
zamanından başka b r şey değ ld r. Bütün b reysel farklılıklar, “tam-
zamanlılar” ve “yarı-zamanlılar” ç nde er y p g tm şt r.307
ÜÇÜNCÜ KESİM. – SÖMÜRÜYE YASAL SINIRLAR
KONULMAYAN İNGİLİZ SANAYİ KOLLARI
434 İng l z “serbest t caretç ler ”n n pekl mamullerden alınan koruyucu gümrük verg ler n n
kaldırılmasına nasıl güçlükle razı oldukları çok y b l n r. Fransa’dan yapılan thalata karşı koruma yer ne
ş md aynı ş , İng ltere’de fabr kalardak çocukların korunmadan yoksun bırakılmaları görmekted r.
435 İng l z pamuklu sanay n n en parlak olduğu 1859 ve 1860 yı1larında bazı fabr katörler, fazla mesa
ç n daha yüksek ödeme yem n yle, yet şk n erkek şç ler şgününün uzatılması konusunda kandırmaya
çalıştılar. Elle şlet len pl k eğ rme mak neler yle otomat k mak nelerde çalışan şç ler, şverenlere
verd kler b r d lekçeyle bu denemeye b r son verd ler. Bu d lekçede şöyle d yorlardı: “Açık konuşmak
gerek rse, yaşamımız b ze b r yük hal ne geld ; ülkedek d ğer şç lere göre b zler fabr kaya haftada
neredeyse k gün daha fazla kapatılmış durumdayız ve bu topraklar üzer nde kend m z köle g b
h ssed yor ve hem kend m ze ve bem de gelecek kuşaklara zararlı b r s stem yerleşt r yor g b y z.. ... Bu
nedenle, Noel ve yen yıl tat ller nden sonra şe başladığımız zaman, haftada ancak 60 saat, yan günde
b rbuçuk saat har ç olmak üzere sabah 6’dan akşam 6’ya kadar çalışacağımızı s zlere en der n
saygılarımızla b ld rmek ster z.” (Reports etc., for 30th Apr l, 1860, s. 30.)
436 Bu yasanın kaleme alınış b ç m nden, bunun hlal ç n bulunan olanaklar, Parl amentary Return,
Factor es Regulat on Act (6 Ağustos 1859)’ta ve Leonard Horner’ n “Suggest ons for amend ng the
Factory Acts to enable Inspectors to prevent llegal work ng, now becom ng very prevalent” adlı
yazısında görüleb l r.
437 “Sek z ve daha yukarı yaştak çocuklar sabah altıdan akşam dokuza kadar son altı ay çers nde
bölgemde çalıştırılmaktadırlar.” (Reports etc., for 31st October, 1857. s. 311.)
438 “Basma şevler yasasının, hem eğ t m ve hem de koruyucu önlemler yönünden başarısız olduğu
kabul ed lmekted r.” (Reports etc., for 31st October, 1857, s. 52.)
439 Örneğ n, E. Polter’ n T mes’a yazdığı 24 Mart 1863 tar hl mektup. T mes, kend s ne,
fabr katörler n On Saatl k Yasaya karşı ayaklanmalarını anımsatmıştır.
440 Bunu, d ğerler yanında, Tooke’un H story of Pr ces adlı yapıtının yazılmasına katkıda bulunan ve
ed törlüğünü yapan Mr. W. Newmarch’da görürüz. Kamuoyuna korkakça ödünler vermek b l msel b r
lerleme m d r?
441 1860 tar h nde çıkartılan yasa le, boyama ve ağartma şler nde, şgününün 1 Ağustos 1861’den
başlayarak geç c olarak 12 saat, 1 Ağustos 1862’den sonra da kes n olarak 10 saat olması, yan
cumartes günü 7½, d ğer günler 10½ saat olması karara baglanmıştır. Ama, uğursuz 1862 yılı gel nce
esk komed gene oynandı. Üstel k fabr katörler, genç1er le kadınların b r yıl daha 12 saat
çalıştırılmalarına z n ver lmes ç n Parlamentoya başvurdular. “Sanay n bugünkü durumda (pamuk kıtlığı
sırasında) şç ler n günde 12 saat çalıştmaları ve elden geld ğ nce fazla ücret almaları onların çok yararına
olacaktır.” Bu yönde b r yasa tasarısı get r lm ş se de, “başta İskoçyalı ağartma şç ler n n eylemler
neden yle, bu tasarı b r yana bırakılmıştır.” (Report etc., for 31st October. 1862, s. 14-15.) Böylece, sözde
adlarına konuştukları şç ler tarafından yen lg ye uğratılan Sermaye, avukat gözlükler n n de yardımıyla,
“emeğ n korunması amacıyla çıkartılan bütün Parlamento yasalarında olduğu g b kaçamaklı sözcüklerle
kaleme alınan 1860 yasasının. kend ler ne, perdahçılar le mala son şekl n veren şç ler , bu yasanın
kapsamı dışında bırakma olanağını sağladığını keşfett ler. Her zaman sermayeye sadık uşaklık eden
İng l z yargı organları, hukuk mahkemes nde, bu küçük ve bayağı h leye yasallık kazandırdı. “İşç ler
büyük hayal kırıklığına uğradılar ... aşırı-çalışmadan ş kayetç lerd ve yasakoyucunun apakçık n yet n n
yanlış b r tanım neden yle hükümsüz duruma gelmes çok üzülünecek b r durumdu.” (l.c., s. 18.)
442 “Açık havada çalışan ağartıcılar”, geceler bu şte h ç b r kadın çalıştırılmadığı yalanıyla 1860
tar hl yasanın kapsamına g rmekten kurtuldular. Bu yalan, fabr ka denetmenler nce açığa vurulduğu g b ,
aynı zamanda, Parlamento da, şç ler n verd kler d lekçelerde, açık havada yapılan ağartmaların sözde
ser n çayır kokusu ç nde yürütüldüğü nancından yoksun kaldı. Bu açık hava ağartmalarında, 900-100°
fahrenhayt sıcaklığında kurutma odaları kullanılıyor ve buradak şler çoğunlukla kızlar tarafından
yapılıyordu. Bunların, bu odalardan açık havaya arasıra yaptıklanı kaçamaklar ç n. “ser nleme” tekn k
ter m kullanılıyordu. “Fırınlarda onbeş kız vardır. Sıcaklık, keten bez ç n 80-90° derece, pat ska ç n 100
ve daha yukarı derecelerd r. On foot kare kadar büyüklüğünde ufacık b r odanın ortasında kapalı b r
soba vardır ve burada on k kız ütü ve katlama ş n yaparlar. Kızlar, korkunç b r sıcaklık saçan sobanın
çevres ne d z lerek, ütücüler ç n pat skaları hızla kuruturlar. Bu şç ler n çalışma saatler sınırsızdır. İşler
çoksa, ardarda her gece saat 9 ya da 12’ye kadar çalışırlar.” (Reports etc.. for 31st October , 1862, s.
56.) B r hek m şöyle d yor: “Ser nlemek ç n özel b r zaman ayrılmamış, ama sıcaklık dayanılmaz hale
gel n ya da şç ler n eller terden k rlen nce, b rkaç dak ka dışarıya çıkartılırlar. Soba şç ler n n
hastalıklarını tedav konusundak gen ş deney mler me dayanarak şunu söyleyeb l r m k , bunların sağlık
durumlan, pl k fabr kası şç ler n nk nden daha berbattır” (ve Sermayen n, Parlamentoya verd ğ
muhtıralarda, bu kızlar, Rubens’ n tabloları örneğ , ç çek g b sağlıklı göster lm şt r!). “Bunlar arasında en
yaygın hastalıkIar, verem, bronş t, rah m hastalıkları, ş ddetl h ster ve romat zmadır. Kanımca bütün bu
hastalıklar doğrudan doğruya ya da dolaylı olarak, şç ler n çalıştırıldıklan küçük odalardak p s ve aşırı
sıcak hava le, kışın evler ne dönerken soğuk ve rutubetl havadan kend ler n koruyacak yeterl g yecek
eks kl ğ nden ler gelmekted r.” (l.c., s.56-57.) Fabr ka denetmenler , bu açık hava ağartıcılarının yoksun
bırakıldıkları 1860 tar hl ek yasa konusunda şunları öne sürüyorlar: “Bu yasa, şç Iere sağlar g b
göründüğü korumayı sağlayamadığı g b , kaleme alınmış öyle b r maddey de çermekted r k , gece saat
8’den sonra çalışan şç ler n bulundukları saptanmadıkça, bunların koruyucu hükümlerden yararlanması
olanaksız görülmekte ve böyle b r saptama yapılsa b le, öngörülen tanıtlama şekl öyles ne
sugötürmekted r k , bunun b r mahkum yetle sonuçlanması epeyce olanaksızdır.” (l.c., s. 52.) “Bu
nedenle, bütün y n yetlere ve amaçlara karşın, nsancıl ya da eı tsel amaçlara yönel k b r yasa olarak
tam b r başarısızlıktır; çünkü kadınlarla çocukların, duruma göre aç ya da tok, 14 saat ve belk de daha
uzun b r süre, ne yaşa, ne c ns yete ve ne de bu g b şler n” (ağartma ve boyama) “yapıldığı çevredek
a leler n toplumsal alışkanlıklarına kulak asılmaksızın çalıştırılmalarına z n vermek” (k bu aslında
zorlamak demekt r) “herhalde nsancıl b r hareket olmasa gerekt r.” (Reports etc., for 30th Apr l, 1867 ,
s. 40.)
443 İk nc baskıya not. Yukardak pasajları yazdığım 1866 yılından ber yen b r tepk başlamış
bulunmaktadır.
444 “Bu sınıfların” (kap tal stler ve şç ler) “herb r n n tutum ve davranışı, ç ne sokuldukları durumun
sonucu olmuştur.” (Reports etc., for 31st October, 1848, s. 113)
445 “Sınırlandırmaya tab tutulan şler, dokuma sanay nde buhar ya da su gücünden yararlanılan
manüfaktürler le lg l yd . B r şyer n n denetlenmes n gerekt recek k koşul vardı: buhar ya da su
gücünden yararlanılması ve bazı l fler n şlenmes .” (Reports etc., for 31st October, 1864, s. 8)
446 “Ev sanay den len sanay n durumu hakkında, Çocukların Çalıştırılması Kom syonunun son
raporlarında özell kle değerl malzemeler bulunab l r.
447 “Son oturumun (1864) yasaları ... adetler n büyük farklılıklar gösterd ğ ve mak nelere hareket
veren mekan k gücün kullanılması artık etk s g b , yasal bakımdan bu şyer n n ‘fabr ka’ sayılması ç n
gerekll koşullar arasında bulunmadığı çeş tl koşullarını kapsar.” (Reports etc., for 31st October , 1864, s.
8)
448 Kıta Avrupası l beral zm n n cennet Belç ka’da bu hareket n zler gör llmez. Kömür ve maden
ocaklarında b le, her k c ns yetten ve her yaştan şç , her dönemde ve sten ld ğ sürece tam b r
“özgürlük” çers nde tüket l rler. Buralarda çalıştırılan her 1.000 k ş den 733’ü erkek, 88’ kadın ve ger ye
kalanın 135’ oğlan, 44’ü kız olmak üzere 16 yaşından küçük çocuktur; yüksek fırınlarda vb. her 1.000
k ş den 668” erkek, 149’u kadın ve ger ye kalanın 98’ oğlan ve 85’ kız olmak üzere 16 yaşından küçük
çocuklardır. Buna, b r de, yet şk n ve henüz olgunluk dereces ne ulaşmamış emek-gücünün pek büyük
ölçüde sömürülmes ne karşılık ödenen düşük ücretler ekley n z. Ortalama günlük ücret erkek ç n 2 ş l n
8 pen , kadın ç n 1 ş l n 8 pen , erkek çocuk ç n 1 ş l n 2,5 pen d r. Bunun sonucu olarak Belç ka, 1863
yılında, 1850 yılına göre, kömür, dem r vb. hracatını hem m ktar ve hem de değer olarak neredeyse k
katına çıkartmıştır.
449 Robert Owen, 1810 yılından hemen sonra yalnız şgününün sınırlandırılması zorunluluğunu teor
olarak ben msemekle kalmadı, 10 saatl k şgününü, New Lanark’ta kend fabr kasında f len uyguladı da.
Bu hareket yle, komün stçe ütopya d ye alay ed ld ğ g b , “çocukların eğ t m n n üretken emekle
b rleşt r lmes ” f kr ve lk kez onun taratından kurulan İşç Kooperat fler Dernekler de aynı şek lde
karşılandı. Bugün b r nc ütopya fabr ka yasası hal ne gelm ş, k nc s bütün fabr ka yasalarında resm
fade olarak yer almıştır, üçüncüsü se ger c ler n el nde b r dalavere aracı hal nde kullanılmaktadır.
450 Ure, Ph losoph e des Manufactures, Fransızca çev r s , Par s 1836, t. II, s. 39, 40, 67, 77 vb..
451 1855 yılında Par s’te toplanan Uluslararası İstat st k Kongres n n tutanaklarında şöyle den yor:
“Fabr kalar le şyerler nde günlük çalışmayı 12 saat olarak sınırlandıran Fransız yasası, bu çalışmayı bell
saatler çers nde saptamaz. Yalnız çocukların çalışma zamanı sabah 5 le akşam 9 olarak bel rlenm şt r.
İşte bu yüzden bazı patronlar bu uğursuz boşluğun kend ler ne verd ğ hakkı, şyerler nde, belk yalnızca
pazar günü dışında, çalışmayı aralıksız her gün sürdürmek ç n kötüye kullanırlar. Bu amaçla, k ek p
hal nde şç çalıştırırlar ve bunlardan herb r , ancak 12 saat şyer nde bulunduğu halde, çalışma gece-
gündüz sürmüş olur. Yasanın gerekler yer ne get r lm şt r, ama ya nsanlığın gerekler ?” Ayrıca, “gece
ş n n nsan organ zması üzer ndek yıkıcı etk ler ” le “her k c ns yetten nsanın geceler aynı loş
şyerler nde b rarada bulunmalarının meşum sonuçları” üzer nde de durulmuştur.
452 “Örneğ n ben m bölgemde, aynı fabr kada tek b r şveren, Ağartıcılık ve Boyacılık İşler Yasasına
göre ağartıcı ve boyacı olduğu halde, aynı zamanda, Basmacılık İşler Yasasına göre de, basmacı,
Fabr ka Yasasına göre se, şe son şekl n veren şç d r.” (Mr. Baker’ n raporu, Reports etc.. for 31st
October, 1861, s. 20) Bu yasaların çeş tl hükümler le bunlardan ler gelen karışıklıkları sıraladıktan
sonra Mr. Baker şöyle d yor: “İşveren n yasalara uymaktan kaçındığı yerlerde, bu üç ayrı parlamento
yasasının hükümler n n uygulanmasını sağlamanın ne kadar zor olacağı böylece görülmüş olacaktır.”
Ama “böylece avukatlara da b r yığın dava konüsu sağlamış oluyor.
453 Böylece, fabr ka denetmenler en sonunda şunu söylemeye cesaret ed yorlar: “Bu t razlar”
( sgününün yasayla sınırlandırılması konusunda sermayen n t razları) “büyük çalışma hakkı lkes
karşısında yen lg ye uğramak zorundadır. ... Patronun, şç s n n emeğ üzer ndek hakkının sona ereceğ
ve yorulup tükenmek sözkonusu olmasa b le şç n n bu sürey kend ne ayırab leceğ b r zaman vardır.”
(Reports etc., for 31st Oct., 1862, s. 54.)
454 “B z Dunk rk şç ler , lan ed yoruz k , bugünkü s stem altında öngörülen çalışma zamanının
uzunluğu çok fazladır ve şç ye d nlenme ve eğ t m ç n zaman bırakmamakta ve onu kölel kten pek az
farklı b r kul hal ne get rmekted r. İşte bunun ç n, 8 saat n b r şgünü ç n yeterl olduğu ve yasal olarak da
yeterll sayı1ması gerekt ğ kararına vardık; güçlü b r araç olan basını yardımımıza çağırmamızın neden
bu olduğu g b ... b ze bu yardımı yapmaya yanaşmayanlara, emek ve şç haklarında yapılacak reformun
düşmanı gözüyle bakmamızın neden de bu olacaktır.” (Dunk rk’l İşç ler n Kararı, New York State
1866.)
455 Reports etc.. for 31st 1848, s. 112.
456 “Ayrıca, bu g b şlemler (örneğ n, sermeyen n 1848-50 arası g r şt ğ manevralar), şç ler n
korunmaya gereks nmeler olmadığı, ama el emeğ ve alınter g b sah p bulundukları tek metaı satan
özgür k mseler olarak düşünüleb lecekler şekl nde sık sık öne sürülen dd aların yanlışlığının kes n
kanıtlarıdır.” (Reports etc., for 30th Apr l, 1850, s. 45) “Özgür emek’” (eğer ona bu ad ver leb l rse)
“hatta özgür b r ülkede b le, kend s n n korunması ç n yasasının güçlü koluna gereks nme duyar.”
(Reports etc.. for 31st Oct.. 1864, s. 34.) “Yemek paydosu ver lerek ya da ver lmeks z n 14 saat
çalıştırmaya z n vermek, şç ler n zorlanmasıyla aynı anlama gel r vb..” (Reports etc.. 30th Apr l, 1863, s.
40.)
457 Fr edr ch Engels, l.c.. s. 5. 202
458 On Saatl k Yasa, kapsamına g ren sanay kollarında, “daha önce uzun saatler çalışan şç ler n.
vakt nden önce yaşlanıp elden ayaktan düşmeler ne b r son verd ”. (Reports etc.. for 31st Oct., 1859, s.
47.) “Sermaye (fabr kalarda), çalıştırılan şç ler n sağlık ve moraller nde bazı tahr plere yolaçmaksızın,
mak neler sınırlı b r zamanın ötes nde asla hareket hal nde tutamaz; ve şç ler kend ler n bundan
koruyacak durumda değ llerd r.” (l.c.. s. 8.)
459 “Daha da büyük b r y l k, ensonu, şç n n kend s ne a t zaman le patronuna a t zaman arasında b r
ayrım yapılmasıdır. Ş md şç , artık, zamanının, sattığı kısmı ne zaman sona er yor, kend s ne a t olanı ne
zaman başlıyor, bunu b l yor; ve bu konuda önceden kes n b r b lg ye sah p bulunması, ona, kend ne a t
dak kaları kend amacına göre önceden düzenleme olanağını ver yor.” (l.c., s. 52.) “Onları kend
zamanlarının efend s yapmakla” (Fabr ka Yasaları) “bunlara, en nde sonunda s yasal kt dara sah p olma
yönünde moral b r canlılık kazandırdı.” (l.c., s. 47.) Bell bel rs z b r alay ve çok ölçülü sözcüklerle
fabr ka denetmenler , bu yasanın aynı zamanda, sermayen n salt b r somutlaşmış şekl olan b r nsan ç n
doğal olan bazı zal mce davranışlardan kap tal stler kurtardığına ve azıcık “kültür” ed nme zamanı
sağladığına da değ nm şlerd r. “Esk den patronun paradan, şç n n de çalışmaktan başka b r şey ç n vakt
yoktu.” (l.c., s. 48.)
460 * Ne büyük değ ş kl k. -ç.
ONBİRİNCİ BÖLÜM
ARTI-DEĞERİN ORANI VE KİTLESİ
a
/d x D
A= }G x / x n
é
e
________________________
ONİKİNCİ BÖLÜM
NİSPİ ARTI-DEĞER KAVRAMI
a b c
örneğ n, 12 saatl k b r şgününü tems l ets n; ab kısmı 10 saatl k gerekl -
emek, bc se 2 saatl k artı-emek olsun. Bu durumda, [sayfa 326] artı-değer
üret m nasıl artırılab l r: yan , ac ç zg s uzatılmadan ya da ondan bağımsız
olarak artı-emek nasıl uzatılab l r?
Burada ac ç zg s n n uzunluğu bell olmakla b rl kte, şgününün sınırı
olan c noktasının aşılmaması hal nde b le, başlangıç noktası b’y a yönünde
ger ye kaydırarak bc’n n uzatılması mümkün g b görünüyor. Bu örneğ m zde,
ab’bc ç zg s nde b’-b, bc’n n yarısına ya da 1 saatl k emek-zamanına eş t
olsun.
a b’ b c
470 “Onun günlük ortalama ücret n n değer , şç n n yaşaması, çalışması ve çoğalması ç n gerekl olan
şeylerle bel rlen r.” (W ll am Petty, Pol t cal Anatomy of Ireland, 1672, s. 64.) “Emeğ n f yatı da ma
gerekl tüket m maddeler n n f yatıyla bel rlen r. .. ve ne zaman. .. şç n n ücret , emekç b r nsan olarak,
düşük derece ve durumuna uyacak şek lde, çoğunun yazgısı olan böyle kalabalık b r a ley geç nd rmeye
yetmezse” uygun ücret almıyor demekt r. (J. Vanderl nt, l.c., s. 15.) “Le s mple mer, qu n’a que ses
bras et son ndustr e, n’a r en qu’autant qu’ l parv ent à vendre à d’autres sa pe ne.. .. En tout genre de
trava l l do t arr ver en effet, que le sala re de l’ouvr er se borne à ce qu lu est nécessa re pour lu
procurer la subs stance.” [“Kend kollundan ve çalışmasından başka h ç b r şey olmayan bas t b r şç n n,
onu b r başkasına sattığı zaman elde edeceğ şeyden başka h ç b r şey yoktur.. .. Her türden emekte, şç
ücret n n. onun yaşaması ç n gerekl şeylerle sınırlı olması gerek r ve gerçekte de bu böyle olur.”]
(Turgot, Reflex ons etc., Œuvres ed. Da re, t. I, s. 10.) “Yaşamak ç n gerekl tüket m maddeler n n
f yatı, gerçekte üret c emeğ n mal yet d r.” (Malthus, Inqu ry nto the nature of Rent., London 1815, s,
48, not.)
471 “Quando s perfez onano le art , che non è altro che la scopertad nuove v e, onde s possa
comp ere una manufattura con meno gente o (che é lo stesso) n m nor tempo d pr ma.” [“Sanay n
yetk nleşmes , kend ler yardımıyla b r ş n esk s nden daha az nsan le ya da (aynı anlama gelmek üzere)
daha az zamanla tamamlanab ld ğ yen araçların bulunmasından başka b r şey değ ld r.” (G a an , l.c., s.
159) “L’econor e zud les fra s de product on ne peut donc être autre chose que l’econom e sur la de
quant té de trava l employée pour produ re.” [“Öyleyse, üret m masrafları üzer nden tasarruf üretmek
ç n kullanılan emek m ktarı üzer nden tasarruftan başka b r şey olamaz.”] (S smond , Etudes, etc.,
[Ed t on de Bruxelles. 1837] t. I. s. 22.)
472 * O ölçüde. -ç.
473 “D yel m ... mak nelerdek gel şmelerle fabr katörün ... ürünler k katına çıktı ... o, toplam gel r n
daha küçük b r kısmı le şç ler n g yd reb lecek ... ve böylece kârı artmış olacaktır. Ama b r başka yolda
etk lenmeyecekt r.” (Ramsa, l.c. s. 168, 169)
474 “B r nsanın kârı, başka nsanların emeğ n n ürünü üzer ndek kumandasına değ l, emeğ n kend s
üzcr ndek kumadasına bağlıdır. İşç ler n ücret aynı kaldığı halde eğer mallarını daha yüksek b r f yata
satab l rse, bundan yararlanacağı açıktır. ... Ürett ğ şeyler n küçük b r kısmı, emeğ harekete get rmes
ç n yeterl d r, ve böylece daha büyük b r kısım ona kalmış olur.” ([J. Cazenove.] Ou l nes of Pol Econ.,
London 1832,s. 49, 50.)
475 “Eğer komşum, az emekle çok şey yaparak ucuza satab l rse, ben de onun kadar ucuza satmanın
b r yolunu aramak zorunda kalırım. Böylece, daha az şç n n emeğ le ş yapan ve dolayısıyla daha ucuza
ş çıkaran her sanat, meslek ya da mak ne, d ğerler nde de, herkes aynı düzeyde bulunsun ve h ç k mse
komşusundan daha ucuza satmasın d ye, ya aynı sanatı, mesleğ ya da mak ney kullanmak ya da
bunların b r benzer n bulmak g b b r zorunluluğu ve çabayı yaratır.” (The Advantages of the East-Ind a
Trade to England. London 1720, s. 67.)
476 “B r şç n n g derler hang oranda azalırsa, eğer sanay n üzer ndek kısıtlamalar aynı zamanda
kaldırılmış se, ücretler de aynı oranda azalmış olur.” (Cons derat ons Concern ng Tak ng off the
Bounty on Corn Exported, etc., Lond., 753, s. 7.) “Sanay n çıkarı, tahıl le d ğer bütün tüket m
maddeler n n mümkün olduğu kadar ucuz olmasını gerekt r r; bunları pahalılaştıran şey, emeğ de
pahalılaştırır .... sanay n kayıt altına alınmadığı bütün ülkelerde, gerekl tüket m maddeler n n f yatı,
emeğ n f yatını da etk lemek zorundadır. Gerekl tüket m maddeler ucuzladıkça bu da da ma düşecekt r”
(l.c, s. 3.) “Ücretler, üret c güçler n artması oranında azalır. Mak neler n, gerekl tüket m maddeler n
ucuzlattığı doğrudur, ama o aynı zamanda şç y de ucuzlatır.” (A Pr ze Essay on the Comparat ve
Mer ts of Compet t on and Co-operat on, London 1834, s. 27.)
477 “Ils conv ennent, d sa t- l, que plu, on peut, sans préjud ce, épargner de fra s ou de travaux
d spend eux dans la fabr cat on des ouvrages des art sans, plus cette épargne est prof table par la
d m nut on du pr x de ces ouvrage. Cependant ls cro ent que ya product on de r chesse, qu resulte des
travaux des art sans, cons ste dans l’augmentat on de la valeur venale de leurs ouvrages.” [“Onlar
zanaatçıların ürett kler şeyler n yapımında, masraflardan ya da masraflı çalışmalardan, zarar vermeks z n
ne kadar tasarruf edeb l rlerse, bu tasarrufun, o ürünler n f yatındak düşme aracıyla, o kadar yararlı
olacağını kabul ed yorlar, d yordu. Bununla b rl kte, zanaatçıların çalışmasından doğan zeng nl k
üret m n n, bunların ürünler n n parasal değer n n artışına dayandığına da nanırlar.”] (Quesnay,
D alogues sur le Commerce et les Travaux des Art sans, s. 188, 189.)
478 “Ces spéculateurs s économes du temps et du trava l des ouvr ers qu’ l faudra t qu’ ls
payassent!” [İşç ler n, ödemeler gerekecek emek-zamanının öyles ne tutumlu spekülatörler !”] (J. N.
B daut, Du Monopole qu s’etabl t dans les arts ndustr els et el commerce, Par s 1828, s. 13.)
“İşveren da ma zaman ve emekten tasarruf etme peş nde olacaktır.” (Dugald Stewart, Works, ed. by S r
W. Ham lton, Ed nburgh, v. VIII, 1855. Lectures on Pol t. Econ., s. 318.) “Onların” (kap tal stler n)
“çıkarı, çalıştırdıkları şç ler n üretken güçler n n mümkün olduğu kadar büyük olmasıdır. D kkatler n ve
hem de neredeyse bütün d kkatler n bu üretkenl ğ n yükselt lmes üzer nde toplarlar.” (R. Jones, l.c.,
Lecture III, [s. 39].)
ONÜÇÜNCÜ BÖLÜM
ELBİRLİĞİ
479 “Kuşkusuz, b r nsanın emeğ n n değer le b r d ğer k msen n emeğ n n değer arasında, güçlülük,
becer ve dürüst çalışma yönünden epeyce büyük farklar vardır. Yaptığım d kkatl gözlemlere dayanarak,
herhang beş nsanın, toplum olarak, bel rl b r sürede, bel rtt ğ m yaş dönem ndek d ğer beş k ş n n
emeğ ne eş t b r emek sağlayacaklarına tamamen em n m; yan böyle b r beş k ş çers nde b r tanes , y
b r şç n n, b r d ğer kötü b r şç n n bütün n tel kler ne sah p bulunacak ve d ğer üçü, b r nc yle
sonuncunun ortalaması, orta hall n tel kler taşıyacaktır. Böylece, beş k ş l k küçük b r toplulukta b le,
bütün bu beş nsanın yapab lecekler ş n tamamlayıcı öğeler n bulab l rs n z.” (E. Burke, l.c., s.. 15, 16.)
Ortalama b rey konusunda Quételet le karşılaştırınız.
480 Profesör Roscher, Bayan Roscher’ n k gün süreyle çalıştırdığı tek b r d k şç kadının, b r gün
süreyle b rarada çalıştırılan k d k şç kadından daha fazla ş yaptığını keşfetm ş bulunduğunu dd a ed yor.
B lge profesör, kap tal st üret m sürec n yalnız f danlıkta ve başroldek kap tal st n bulunmadığı koşullar
altında ncelemese çok y eder.
481 “Concours des forces.” (Destutt de Tracy. l.c., s. 80.)
482 “Parçalara bölünmes olanaksız ve ama b raraya gelm ş şç ler n elb rl ğ olmaksızın yapılamayan,
pek bas t türden sayısız şlemler vardır. Büyük b r ağacın b r arabaya yüklenmes n örnek d ye vereb l r m
... kısacası, aynı ve tek b r şte ve aynı anda b rb r ne yardımcı olan pek çok sayıda el olmaksızın
yapılamayan her şey.” (E. G. Wakef eld, A V ew of the Art of Colon sat on, London 1849. s. 168.)
483 “On tonluk b r ağırlığı tek b r nsan kaldıramazken ve aynı yükü on k ş güçlükle kaldırab l rken, 100
k ş , bunu, herb r n n tek b r parmağının gücüyle yapab l r.” (John Bellers, Proposals for Ra s ng a
Colledge of Industry, London 1696. s. 21.)
484 “Çalıştırılan şç oranında da (aynı sayıda şç n n, herb r 30 acre toprağa sah p on ç ftç yer ne, 300
acre toprağa sah p tek b r ç ftç tarafından çalıştırılmasında) şadamları dışında herkes n kolayca
anlayamayacağı b r avantaj vardır: 1’ n 4’e oranı neyse 3’ün 12’ye oranı da aynı şeyd r demek doğaldır,
ama bu, uygulamada geçerl değ ld r: b rçok şç n n b raraya get r lmes yle bu türden b r beraberl ğ
gerekt ren hasat zamanı ve daha b rçok çalışmalarda, ş hem daha y ve hem de daha hızlı yapılmış olur:
örneğ n hasat zamanında 2 arabacı, 2 yükley c , 2 tırmıkçı, 2 boşaltıcı ve samanlık ya da ambarda
beraberce çalışan şç ler, aynı sayıda şç n n, çeş tl ç ftl klerde ayrı topluluklar hal nde çıkaracakları ş n
k katını çıkartırlar.” ([J. Arbuthnot,] An lnqu ry nto the Connex on between the Present Pr ce of
Prov s ons and the S ze of Farms, By a Farmer, London 1773, s. 7, 8.)
485 Ar stoteles’ n tanımı, tam anlamıyla, nsanın kent yurttaşı olması, doğası gereğ d r. Frankl n’ n,
“ nsan alet yapan hayvandır” şekl ndek tanımı, Yankee’ler topluluğu ç n ne denl karakter st k se, bu
tanım da klas k ant k toplum ç n o denl karkter st kt r.
486 “On dolt encore remarquer que cette d v s on part elle du trava l peut se fa re, quand même les
ouvr ers sont occupés à une même besogne. Des macons, par exemple, font tous la même besogne, et
pourtant le ex ste parm eux une espèce de d v s on de trava l, qu cons ste en ce que chacun d’eux fa t
passer la br que par un espace donné, et que, tous ensemble, la font perven r beacoup plus
peromptement à l’endro t marqué, qu’ ls le fera ent s chacun d’eux porta t sa br que séparement jusqu’à
l’étage super eur.” [“Bu parçasal şbölümünün, hatta şç ler n ayrı b r şte çalıştırıldıkları zaman b le
yapılab ld ğ ne de d kkat etmel . Örneğ n, tuğlaları elden ele b r üst skeleye geç rmekle meşgul
duvarcıların heps aynı ş yaparlar, ama gene de aralarında, herb r n n tuğlayı bel rl b r yerden
geç rmes ne, ve heps n n b rarada, onu stenen yere, çler nden herb r n n kend tuğlasını tek başına üst
kata kadar götüreb leceğ nden çok daha çabuk ulaştırmalarına dayanan b r çeş t şbölümü vardır.”] (F.
Skarbeck, Théor e des r chesses soc ales, 2. ed., Par s 1839, t. I., s. 97, 98.)
487 “Est- l quest on d’exécuter un trava l compl que? Plus eurs choses do vent être fa tes
s multanément: l’un en fa t une, pendant que l’autre en fa t une autre, et toutes contr buent a l’effet
qu’un seul homme n’aura t pu produ re. L’un rame pendant que l’autre t ent le gouverna l, et qu’un
tro s ème jette le f let ou harponne le po sson, et la pêche a un succès mposs ble sans ce concours.”
[“Karmaşık b r ş yapmak mı sözkonusu? B rçok şey aynı anda yapılmalı; b r b r ş yaparken, öbürü de
başka b r ş yapar, ve heps , b r tek adamın yapamayacağ b r ş n yapılmasına katkıda bulunur. B r
dümen tutarken öbürü kürek çeker, ve b r üçüncüsü de ağ atar ya da balığı zıpkınlar, ve bu elb rl ğ
olmadıkça balık tutulamaz.”] (Destutt De Tracy, l.c., [s. 78].)
488 “Onun (tarım ş n n) kr t k anlarda yapılmasının çok öneml sonuçları olur.” (An Inqu ry nto the
Connex on between the Present Pr ce, etc., [London 1773], s. 9.) “Tarımda, zamandan daha öneml b r
etmen yoktur.” (L eb g, Ueber Theor e und Prax s n der Landw rtschaft, 1856, s. 23.)
489 “Belk , Ç n le İng ltere dışında, dünyanın herhang b r ülkes nden daha fazla emek hraç eden b r
ülkede karşılaşılması pek umulmayan d ğer b r kötü durum da, pamuk toplanması ç n yeter kadar şç
bulma olanaksızlığıdır. Bunun sonucu, büyük m ktarda ürünün toplanmadan kalması, d ğer b r kısmının se,
reng bozulmuş ve kısmen çürümüş halde düştüğü topraktan toplanması ve böylee, tam mevs m nde şç
yokluğu neden yle ek c n n, İng ltere’n n büyük b r sabırsızlıkla bekled g ürünün büyük b r kısmının
kaybına göz göre göre boyun eğmek zorunda kalmasıdır.” (Bengal Hurkaru, B -Monthly, Overland
Summary of News, 2nd July, 1861.)
490 Tarımın gel şmes yle, “esk den 500 acre toprak üzer ne seyrek olarak dağılmış bulunan sermaye
le emeğ n heps ve belk de bundan daha fazlası şımd daha yı ek len 100 acre’da toplanmış bulunuyor.
Kullanılan sermaye ve emek m ktarına oranla, ek m alanı daralmakla” b rl kte, “bu alan, esk den tek b r
bağımsız üret c n n el nde bulunan ya da onun tarafından şlenen üret m alanına göre daha gen şt r.” (R.
Jones, An Essay on the D str but on of Wealth, Part I.,. “On Rent”, London 1831, s. 191.)
491 “La forza d c ascuno uomu ê m n ma, ma la r un one delle m n me forze forma una forza totale
magg ore anche della somma delle forze medes me f no a che le forze per essere r un te possono
d m nuere l tempo ed accrescere lo spaz o della loro az one.” [“Her tek nsanın gücü çok küçüktür, ama
küçük güçler n b raraya gelmes , bu güçler n toplamından daha büyük b r bütünsel güç doğurur, öyle k ,
yalnızca b raraya gelmeler le, eylemler n n zamanını azaltıp alanını artırab l rler.”] (G. R. Carl , Note to
P. Verr , l.c., t. XV, s. 196)
492 “Kâr ... ş n b r c k amacıdır.” (J. Vanderl nt, l.c., s. 11.)
493 Kültür yoksunu Spectator, “Manchester Tel Kumpanyasında” kap tal stler le şç ler arasında b r
tür ortaklığın kurulmasından sonra şöyle yazıyordu: “Alınan lk sonuç, malzeme srafının b rdenb re
azalması oldu. İşç ler kend mallarına karşı, patronların mallarına karşı olduğundan daha d kkatl yd ler; ve
malzeme srafı, belk de, tahs l olunamayacak borçlardan sonra, fabr kalar ç n en büyük zarar
kaynağıdır.” Aynı gazete, Rochdale kooperat f denemes nde başlıca kusur olarak şunu buluyor: “Bunlar,
şç b rleşmeler n n, mağazaları, fabr kaları ve hemen hemen bütün sanay şek ller n başarıyla
yöneteb lecekler n gösterd , ve bunlar nsanların durumlarını hemen düzeltt ler, y leşt rd ler; ama o zaman
da bunlar, patronlar ç n h ç b r açık yer bırakmadılar.” Quelle horreur! [Ne korkunç! -ç.]
494 * Üretken olmadığı halde zorunlu olan k nc mal yetler. -ç.
495 Profesör Ca rnes, “super ntendence of labour” [“emeğ n denet m n n” -ç.] Kuzey Amer ka’nın
güney eyaletler nde köleler tarafından yapılan üret m n başlıca özell kler nden olduğunu bel rtt kten sonra
şöyle devam ed yor: “Mülk sah b köylü (kuzeyde), emeğ n n bütün ürününe sah p olduğu ç n, çaba
harcaması ç n başka b r dürtüye gereks nmes yoktur. Denet m burada tamamen ortadan kalkmıştır.”
(Ca rnes, l.c., s. 48, 49.)
496 Çeş tl üret m tarzları arasındak bel rley c toplumsal. farkları derhal kavramasıyla d kkate değer
b r yazar olan S r James Steuart şöyle d yor: “Manüfaktürde büyük şletmeler, özel sanay eğer kend
şler n kölel ğ n yalınlığına yaklaştırmakla yıkmıyorlarsa, hang şek lde yıkıyorlar?” (Pr n. of Pol. Econ.,
London 1767, v. I., s. 167, 168.)
497 Bu nedenle, Auguste Comte le okulu, sermaye beyler ç n yaptıkları g b , aynı şek lde feodal
beyler n de ebed b r zorunluluk olduğunu göstereb l rlerd .
498 R. Jones, Textbook of Lectures etc., s. 77, 78. Londra le d ğer Avrupa başkentler ndek esk
Asur, Mısır ve başka koleks yonlar, b ze, bu tür ortaklaşa emeğ n yürütülme b ç mler n gösterm ş
oluyorlar.
499 L nguet, Théor e des Lo s C v les adlı yapıtında, avcılığın, elb rl ğ n n lk şekl , nsan avcılığının
(savaşın) se, avcılığın en esk şek ller nden b r s olduğunu söylemekte belk de haklıdır.
500 Beraberce feodal fuet m tarzının temel n oluşturmuş olan ve bu s stem n çözülüp dağılmasından
sonra da kap tal st üret m tarzı le yanyana devam eden küçük çapta köylü tarımı ve bağımsız elzanaatları
şletmes , lkel ortaklaşa toprak mülk yet ortadan kalktıktan sonra ve kölel ğ n üret mde y ce yer
etmes nden önce de, klas k toplulukların en y çağlarında bunların ekonom k temel n oluşturmuşlardır.
501 “B rçok k ş n n hüner n , çabasını ve rekabet duygusunu aynı şte b raraya get rmek, bu ş
lerletmen n yolu değ l m d r? İng ltere’n n yünlü sanay n böyle b r yetk nl k dereces ne ulaştırmak başka
türlü olab l r m yd ?” (Berkeley, The Quer st, London 1751, s. 56, § 521.)
ONDÖRDÜNCÜ BÖLÜM
İŞBÖLÜMÜ VE MANÜFAKTÜR
502 Daha yen b r örnek: Lyon ve N mes pek pl kç l ğ , “est toute patr arcale: elle emplo e beaucoup
de femmes et d’enfants, ma s sans les épu ser n les corrompre; elle les la sse dans leurs belles vallées
de la Drôme, du Var, de l’Isère, de Vaucluse, pour y élever des vers et dév der leurs cocons; ... jama s
elle n’entre dans une ver table fabr que. Pour être auss b en observé ... le pr nc pe de la d v s on du
trava l s’y revêt d’un caractère spec al. Il y a b en des dév deuses, des moul neurs, des te ntur ers, des
encolleurs, pu s des t sserands; ma s ls ne’sont pas réun s dans un même établ ssement, ne dépendent
pas d’un même ma tre; tous ls sont ndépendants.” [“ y ce ataerk ld r; b rçok kadın ve çocuk çalıştırır,
ama onları tüket p bozmaksızın: onları, pekböceğ yet şt rmek ve kozalarını çözüp açmak ç n, o güzel m
Drôme, Var, Isère, Vaucluse vad ler nde bırakır; ... h ç b r zaman gerçek b r fabr ka ç ne g rmez. Bu
kadar y uyması ç n, ... şbölümu lkes burada özel b r n tel ğe bürünür. B rçok pek ç lec s , pl k eğ r c s ,
boyacı, ç r şley c , sonra dokumacı vardır; ama aynı b r kurum ç n b raraya toplanmış, b r tek efend ye
bağlı değ ld rler: heps de bağımsızdır.”] (A. Blanqu , Cours d’Econom e Industr elle, recue ll par A.
Bla se, Par s 1838-39. s. 79.) Blanqu bunu yazdığından ber , çeş tl bağımsız şç ler, b r ölçüde
fabr kalarda b rleşm şlerd r. [Ve Marx yukardak pasajı yazmış olduğundan ber , mak nel dokuma tezgahı,
bu fabr kaları st la etm şt r ve ş md [1886] el tezgahlarının yer ne geçmekted r. (4. Almanca baskıya
ek. – Krefeld pekl sanay n n de bu konuda anlatacak masalı var.) -F.E.]
503 “Çok çeş tl şler gerekt ren b r manüfaltür ne kadar fazla bölünür ve çeş tl zanaatçıların ş hal ne
gel rse, bu ş n, daha az zaman ve emek kaybıyla, daha y ve hızlı yapılması gerek r.” (The Advantages
of the East-lnd a Trade, London 1720, s. 71.)
504 “... Kolay ş, geçm şten aktarılan hünerd r.” (Th. Hodgsk n, Popular Pal t cal Economy, s. 48)
505 “Sanatlar da ... Mısır’da gerekl yetk nl k dereces ne ulaşmıştır. Çünkü burası, zanaatçıların
herhang b r şek lde d ğer sınıftan yurttaşların şler ne karışmayıp, yalnızca yasayla kend klanlarına
kalıtsal yolla geçm ş bulunan mesleğ zlemek zorunda oldukları tek ülked r. ... Ötek ülkelerde,
zanaatçıların, d kkatler n pek çok konu arasında dağıttıkları görülür. Bunlar b r süre tarımı denerler,
ardından t carete geçerler ve b r başka zaman da, k -üç şle b rl kte uğraşırlar. Özgür ülkelerde bunlar sık
sık halk mecl sler ne katılırlar. ... Mısır’da se ters ne, b r zanaatçı eğer devlet şler ne karışırsa ya da
b rkaç ş aynı zamanda yürütürse ş ddetle cezalandırılır. Böylece, şler yle uğraşmalarını engelleyecek h ç
b r şey yoktur. ... Üstel k bunlar, atalarından b rçok kuralı devraldıklarından, yen avantajlar bulmak ç n
d d n rler.” (Dlodorus S culus, B bl. H st., L. I. ch. 74)
506 H stor cal and descr pt ce account of Br t. Ind a etc., by Hugh Murray and James W lson,
etc., Ed nburgh 1832, v. II. s 449. H nt dokuma tezgahı d k vaz yetted r, yan çözgüler d klemes ne
ger lm şt r.
507 Darw n, türler n köken konusundak çığır açıcı yapıtında, b tk ve hayvanların doğal organları le
lg l olarak şunları bel rt r: “B r ve aynı organ çeş tl şler yapmak durumunda olunca onun değ şkenl ğ n n
b r neden , doğal seçmen n b ç mdek her küçük değ ş m , o organın yalnız özel b r amacı olduğu
zamank nden daha az özenle saklamasında ya da engellemes nde bulunab l r. Bundan ötürü, her türlü
nesney kesmeye uyarlanmış b r bıçak, genell kle, b rb ç ml olab l r; oysa özell kle bel rl b r tarzda
kullanılmak ç n yapılmış b r alet, farklı her kullanım ç n farklı b r b ç mde olmak gerek r.” [Charles
Darw n, Türler n Köken , Onur Yayınları, Ankara 1976, s. 179. Tür!er n Köken ’n n çev r s nde esas
alınan or j nal le, Cap tal’de ver len d pnotun İng l zce met nler b rb r nden farklıdır. -Ed.].
508 1654’te Cenevre 80.000 saat yapmıştır ve bu, Neufchatel kantonunda yapılan saatler n beşte-b r
b le değ ld r. Dev b r saat fabr kası gözüyle bakab leceğ m z La Chaux-de-Fond, tek başına, yılda,
Cenevre’n n k katı saat yapmaktadır. 1850-61 yılları arasında Cenevre 720.000 saat yapmıştır. Bkz:
“Report from Geneva on the Watch Trade”, Reports by H. M’s. Secretar es of Embassy and
Legat on on the Manufactures. Commerce, etc.’de n° 6, 1863. Parçaların salt b raraya get r lerek
takılmasıyla ortaya çıkan b r eşyanın üret m süreçler arasında b r bağlantı olmayışı, böyle b r
manüfaktürün, mak neyle yürütülen büyük b r sanay kolu hal ne get r lmes n çok güçleşt rmekted r; ama
saat konusunda ayrıca k güçlük daha vardır: parçalarının çok küçük ve hassas olması ve b r lüks eşya
özell ğ n taşıması. Bu nedenle çeş tler o kadar fazladır k , Londra’mn kal tel şyerler nde, b r yılda
b rb r ne benzeyen b r düz ne saat hemen hemen yapılmaz. Mak neler n başarıyla kullanıldığı Messrs.
Vacheron “ Constant n saat fabr kasında, en fazla üç-dört ayrı büyüklük ve b ç mde saat yapılmaktadır.
509 Heterojen manüfaktürün klas k örneğ olan saat yapımcılığında, elzanaatlarının da alt-kollara
bölünmes n n yolaçtığı ve yukarda sözü ed len emek-araçlarının farklılaş ması ve özelleşmes olayını tam
b r doğrulukla nceleyeb l r z.
510 “İnsanların böyle ç çe yaşadıkları b r yerde, taşımanın daha az olması zorunluluğu vardır.” (The
Advantages of the East-Ind a Trade, s. 106.)
511 “El emeğn n kullanılması sonucu manüfaktürde çeş tl aşamaların b rb r nden ayrılması, üret m n
mal yet n büyük ölçüde artırır ve uğranılan kayıp, başlıca, salt b r süreçten d ğer ne geç şten ler gel r.”
(The Industry of Nat ons, Lond. 1855, part. II, s. 100)
512 “O” ( şbölümü), “yapılan ş , heps de aynı anda yapılab lecek olan çeş tl kollarına ayırmakla,
zamandan b r tasarruf da sağlar. ... B r b rey n ayrı ayrı yapmak zorunda olduğu çeş tl süreçler n heps n
b r anda yer ne get rerek, tek b r ğnen n kes leb leceğ ya da s vr lt leb leceğ b r sürede, b rçok ğnen n
son b ç m n almış olarak yapılmasını sağlar.” (Dugald Stewart, l.c., s. 319.)
513 “Her manüfaktürde zanaatçıların çeş d ne kadar fazla olursa ... her ş n sırası ve düzen o kadar
büyük olur; aynı şey daha az zamanda yapılır, emek daha az olur.” (The Advantages, etc., s. 68.)
514 Bununla b rl kte, manüfaktür s stem , sanay n b rçok kollarında bu sonuca çok eks k olarak ulaşır,
çünkü üret m sürec n n genel k myasal ve f z ksel koşullarının kes nl kle nasıl denetleneb leceğ n
b lmemekted r.
515 “Her manüfaktürde ürunün kend s ne özgü n tel ğ ne göre, süreç sayısının parçalara en y şek lde
bölünmes ve aynı zamanda çalıştırılacak şç sayısının da ne olacağı saptandığı zaman, bu sayının
doğrudan doğruya katlarını kullanmayan d ğer bütün manüfaktürler, ürunü daha büyük büyük b r
mal yetle üret rler. ... Manüfaktür kuruluşların büyük boyutlarda olmasının nedenler nden b r s de şte
budur:” (C Babbage, On the Economy of Mach nery, 1st ed., London 1832, ch XXI, s 172 173)
516 İng ltere’de er tme fırınları, camın şlend ğ cam fırınlarından farklıdır. Belç ka’da, b r ve aynı fırın
her k ş ç n de kullanılır.
517 Bu, başkalarını saymasak b le, W. Petty, John Bellers, Andrew Yarranton, The advantages of
the East-Ind a Trade ve J. Vanderl nt’te görüleb l r.
518 16. yüzyılın sonuna kadar Fransa’da, cevher n dövülüp yıkanması ç n hâlâ havan ve kalbur
kullanılıyordu.
519 Mak nen n gel şmes n n tüm tar h , tahıl değ rmenler n n tar h le bel rleneb l r. İng ltere’de fabr ka,
hâlâ “m ll” (“değ rmen”)d r. Almanya’da bu yüzyılın lk on yılındak teknoloj k yapıtlarda yer alan
“mühle” ter m , yalnızca doğa kuvvetler yle döndürülen bütün mak neler ç n değ l, aynı zamanda, aygıt
yapısı t barıyla mak nen n uygulandığı bütün manüfaktürlerde bugün de kullanılmaktadır.
520 Bu yapıtın dördüncü k tabında daha ayrıntılı olarak görüleceğ g b , Adam Sm th, şbölümü le lg l
tek b r önerme get rmem şt r. Bununla b rl kte, manüfaktür dönem n n sözcüğün tam anlamıyla ekonom
pol t kç s olarak ona özell k kazandıran şey, şbölümü konusuna ağırlık vermes d r. Onun mak neye k nc
derecede b r rol tanımış olması, modern mekan k senay n n başlangıcında Landerdale ve daha sonrak
dönemde Ure tarafından polem k konusu ed lmes ne yolaçmıştır. A. Sm th, ayrıca. parça- şç n n de b zzat
faal b r rol oynadığı, ş aletler n n farklılaşması le, yen mak neler n bulunmasını da b rb r ne karıştınr; bu
sonuncuda rol oynayan, manüfaktür şç ler değ l, b lg sah b k ş ler, zanaatçılar ve hatta köylülerd r
(Br ndley)
521 “Manüfaktür patronu, yapılacak ş , herb r farklı derecede hüner ve güç steyen çeş tl süreçlere
bölmekle, her sürec n tam gerekt rd ğ m ktarda hüner ve güç satınalab l rd ; oysa eğer bütün ş tek b r
şç tarafından yapılsaydı, bu k msen n, ş n gerekt receğ en nce şlemler yapab lecek hünere ve gene
ş n gerekt receğ en yorucu şlemler yapab lecek güce sah p olması gerek rd .” (Ch. Babbage, l.c., ch,
XIX.)
522 Örneğ n, bazı kasların anormal derecede gel şmes , kem kler n eğr lmes vb. g b .
523 Soruşturma kurulu üyeler nden b r s n n. b r cam manüfaktürünün genel yönet c s olan Mr. Wm.
Marshall’a yöneltt ğ , gençler n çalışmalarında düzenl l ğ n nasıl sağlandığı şekl ndek sorusuna, yönet c
çok doğru olarak şu yanıtı verm şt r: “İşler n hmal etmeler olanaksızdır; b r kez şe başlayınca devam
ed p g tmek zorundadırlar; bunlar tıpkı b r mak nen n parçaları g b d rler.” (Ch ldren’s Empl. Comm., 4th
Rep., 1865, s. 247.)
524 Dr. Urc, modern mak ne sanay n göklere çıkarttığı yapıtında, manüfaktürün kend ne özgü
n tel kler n , konuya onun polem kç lg s yle yaklaşmayan daha öncek kt satçılardan ve hatta
matemat kç olarak kend s nden çok daha üstün olmakla b rl kte, mak ne sanay n yalnız manüfaktür
açısından ele alan Babbage g b çağdaşlarından daha kes n b r b ç mde ortaya koyar. Ure der k : “Bu
ayrımın yapılması ... her şç ye kend l ğ nden b r değer ve f yat b ç lmes , şbölümünün esasını oluşturur.”
Öte yandan, o, bu bölünmey ,. “ şler n, nsanın farklı yetenekler ne uydurulması” d ye tanımlar ve ensonu,
manüfaktür s stem n n bütününü, “ şbölümü ya da ş n derecelere ayrılması s stem ” ve “ ş n becer
dereceler ne bölünmes ” vb. olarak n telend r r. (Ure, l.c, s. 1923 pass m)
525 “Tek b r nokta üzer nde prat k yaparak kend s n yetk nleşt rme olanağı sağlanan ... her zanaatçı ...
daha ucuz b r şç hal ne geld .” (Ure, l.c., s. 19.)
526 * genus, c ns, kısım, takım. -ç.
527 “İşbölümü, b rb r nden son derece farklı şler n b rb rler nden ayrılmalar�yla başlar; manüfaktürde
olduğu g b , b rkaç şç , b r ve aynı ürünün hazırlanması şlem n aralarında bölüşürler.” (Storch, Cours
d’Econ. Pol., Par s Edn.. t. I. s. 173.) “Nous rencontrons chez les peuples parvenus à un certa n degré
de c v l sat on, tro s genres de d v s ons d’ ndustr e: la prem ére, que nous nommons générale, amène la
d st nct on des producteurs en agr culteurs, manufactur ers et commerçants, elle se rapporte aux tro s
branches pr nc pales d’ ndustr e nat onale; la seconde, que l’on pourra t appeler spéc ale, est la d v s on
de chaque genre d’ ndustr e en especes. ... La tros eme d v s on d’ ndustr e, celle enf n que l’on devra t
qual f er du t tre de d v s on de besogne ou de trava l proprement d t, est celle qu s’établ t dans les arts et
les mét ers séparés ... qu s’établ t dans la plupart des manufactures et des atel ers.” [“Uygarlığın bell
b r dereces ne er şm ş halklarda, üç türlü sanay bölümü görüyoruz: genel adını verd ğ m z b r nc s , ulusal
sanay n başlıca üç koluna tarımsal, elyapımcısı ve t car üret c ler ayrımına uygun düşer; özel ad
ver leb lecek olan k nc s , her c ns sanay türünün bölünmes d r. ... Sanay n üçüncü, ensonu asıl çalışma
ya da şbölümü adıyla n telend r leb lecek olan bölümü de, ayrı ayrı sanat ve mesleklerde ... manüfaktür
ve atelyeler n çoğunda gerçekleşen bölümdür.”] (F. Skarbek; l.c., s. 84. 86.)
528 55a [Üçüncü Almanca baskıya not. – İnsanlığın lkel durumları üzer nde daha sonra
der nlemes ne yaptığı ncelemeler, yazarı, başlangıçta a len n gel şerek kab le hal n almadığı, ters ne,
kab len n, kan ve akrabalığa dayanan nsan topluluğunun lk ve kend l ğ nden gel şm ş şekl olduğu ve
kab le bağının gevşemeye başlaması le b rl kte, daha sonraları, a len n pek çok ve çeş tl şek ller n n
gel şt ğ sonucuna götürmüştür. – F.E.]
529 S r James Steuart, bu konuyu en y ele alan kt satçıdır. Ulusların Zeng nl ğ ’nden on yıl önce
yayınlanan k tabının bugün b le ne kadar az tanındığı şu olaydan da anlaşılmaktadır k , Malthus’un
hayranları, onun nüfus konusundak yapıtının, salt büyük laflar ett ğ bölüm dışında, Steuart’tan ve daha
az olmak üzere de Wallace le Townsend’den yaptığı aktarmalar le dolu olduğunu b le b lm yorlar.
530 “Hem toplumsal l şk ler ve hem de emeğ n ver m n artırıcı b r güçler b leş m ç n uygun düşen
bel rl b r nüfus yoğunluğu vardır.” (James M ll, l.c., s. 50.) “İşç sayısı büyüdüğü zaman, toplumun
üretken gücü, bu artışla aynı oranda y ksel r ve şbölümünün etk s yle çoğalır.” (Th. Hodgsk n, l.c. s.
120.)
531 1861 yılından sonra pamuğa karşı artan büyük talep sonucu pamuk üret m , H nd stan’ın nüfusu
yoğun bazı bölgeler nde. p r nç yet şt r lmes aleyh nde gen şled . Bu yüzden yer yer kıtlık başgösterd ve
ulaştırma araçlarındak yeters zl k, b r bölgedek p r nç yokluğunun başka b r bölgeden get r lecek p r nçle
karşılanmasını engell yordu.
532 Böylece mek k yapımı, daha 17. yüzyılda Hollanda’da özel b r sanay kolu hal n aldı.
533 “İng l z yünlü dokuma manüfaktürü b rkaç kısma ya da kola ayrılmış olup, kend ler ne özgü yerlere
yerleşm şt r ve buralarda tek ya da başlıca ş hal ne gelm şlerd r: nce kumaşlar Somersetsh re’da, kaba
kumaşlar Yorksh re’da, ç ft enl kumaşlar Exeter’de, pekl ler Sudbury’de, krepler Norw ch’de, yarı-
yünlü kumaşlar Kendal’da, battan yeler Wh tney’de, vb.” (Berkeley, The Quer st, 1751, § 520.)
534 A. Ferguson, H story of C v l Soc ety. Ed nburgh 1767, part IV, sect. II, s. 285.
535 Asıl manüfaktürde şbölümü daha fazlaymış g b görünür, d yor, çünkü, “çeş tl şkollarında
çalıştırılan herkes, çoğu kez aynı şyer nde b raraya get r leb l r ve b r gözcünün denet m altına sokulab l r.
Oysa, büyük halk k tles n n gen ş gereks nmeler n karşılayan büyük manüfaktür-lerde (!) ters ne, her
şkolunda o kadar fazla şç çalıştırılmaktadır k , bunların aynı şyer nde b raraya toplanmaları olanaksızdır
... şbölümü o kadar açık değ ld r.” (A. Sm th, Wealth of Nat ons, b. I, ch. I.) Aynı bölümde, “Uygar ve
lerleme yolunda olan b r ülkede, en sıradan b r zanaatçının ya da gündel kç n n sah p olduğu şeylere
bakınız” vb. sözler le başıayan ve sonra sıradan b r şç n n gereks nmeler n karşılamak ç n ne kadar
çok sayıda ve türde sanay ler n katkıda bulunduğunu anlatan ünlü pasaj, neredeyse sözcüğü sözcüğüne,
B. de Mandev l e’ n, Fables of the Bees, or Pr vate V ces, Publ ck Benef ts yapıtında koyduğu
notlardan kopya ed lm şt r. (B r nc baskı, notsuz, 1706; notlu baskı, 1714.)
536 “Artık ortada, b reysel şç n n emeğ n n doğal karşılığı d yeceğ m z b r şey kalmadı. Her şç b r
bütünün yalnız b r kısmını üretmekte ve her kısım kend başına b r değer ya da yarar taşımadığı ç n,
şç n n elkoyup da, ‘ şte bu ben m ürünüm, bunu ben kend me alıkoyacağım’ d yeb leceğ b r şey yoktur.”
(Labour Defended aga nst the Cla ms of Cap tal, Lond. 1825, s. 25.) Bu hayranlık ver c yapıtın
yazarı, yukarda sözünü ett ğ m Th. Hodgsk n’d r.
537 Toplumdak şbölümü le manüfaktürdek şbölümü arasındak bu ayrımı Yankee’ler gözler yle de
görmüş oldular. İç savaş sırasında Wash ngton’un koyduğu verg lerden b r tanes de, “bütün sanay
ürünler ne” konulan %6 res md . Soru: Sanay ürünü ned r? Yasakoyucunun yanıtı: B r şey “yapıldığı
zaman” üret lm ş olur, ve satışa hazır olduğu zaman yapılmış olur. Ş md pek çok örnekten b r tanes New
York ve Ph ladelph a’lı manüfaktürcüler esk den şems yey her türlü parçası le b rl kte “yaparlardı”.
Ama b r şems ye, b rçok parçaların m xtum compos tum’u [karmaşık b leş m -ç.] olduğu ç n, yavaş
yavaş bu parçalar, ayrı ayrı yerlerde bağımsız olarak yürütülen, çeş tl ayrı sanay ler n ürünler hal ne
geld ler. Ve bunlar, b raraya takıldıkları şems ye manüfaktürüne ayrı metalar olarak g rd ler. Yankee’ler,
böylece b raraya get r len mallara, “b rleş k mallar” adını verd ler ve bu ad, b r verg ler b rleş m ç n tam
uygun olan addı. Çünkü şems ye “b rleş m ” önce tek tek parçalarının f yatı üzer nden %6, sonra da
toplam f yatı üzer nden tekrar %6 verg lend r lm ş oluyordu.
538 * Önsel. -ç.
539 ** Sonsal. -ç.
540 *** Herkes n herkese karşı savaşı. -ç.
541 “On peut ... établ r en règle générale que mo ns l’autor té prés de à la d v s on du trava l dans
l’ ntér eur de la soc été, plus la d v s on du trava l se développe dans l’ ntér eur de l’atel er, et plus elle y
est soum se à l’autor té d’un seul A ns l’autor té dans l’atel er et ce le dans 1a soc été, par rapport à la
d v s on du trava l, sont en ra son nverse l’une de l’autre.” [“Hatta genel kural olarak den leb l r k ,
toplum ç ndek şbölümü ne kadar az otor teyle yapılırsa, atelye ç ndek şbölümü de o kadar gel ş r ve o
kadar tek k ş n n otor tes altına g rer. Demek k atelyedek otor te le toplumdak otor te, şbölümü
bakımından, b rb rler yle ters orantılıdır.”] (Karl Marx, M sére de la ph losoph e, s. 130, 131, [Karl
Marx, Felsefen n Sefalet , Sol Yayınları Ankara 1975, s. 141.]
542 L eut.-Col. Maı:k W lks, H stor cal Sketches of the South of Ind a. Lond. 1810-17, v. I., s. 118-
20. H nt topluluklarının çeş tl b ç mler n n y b r bet mlemes George Campbell’ n Modern Ind a, Lond.
1852, adlı yapıtında bulunab l r.
543 “Bu ülken n yerl ler bu bas t b ç m altında ... çok esk zamanlardan ber yaşamışlardır. Köyler n
sınırları ancak pek az hallerde değ şrn şt r; köyler, zaman zaman, savaş, kıtlık ve hastalık neden yle hasar
görmüş ve hatta yanıp yıkılımşsa da, aynı ad, aynı sınırlar, aynı l şk ler ve hatta aynı a leler yüzyıllarca
sürüp g trn şt r. Krallıkların parçalanması ve bölünmes köy halkını h ç lg lend rmez; köy bütünüyle kaldığı
sürece köyün hang kt dara bırakıldığı ya da hang hükümdarın el ne geçt ğ h ç umurlarında değ ld r; ş
ekonorn s aynen devam eder.” (Th. Stamford Raffles, Cava val s müteveffa yardımcısı, The H story of
Java, London 1817, c. I, s. 285.)
544 “Elzanaatlarının, alt-bölümlere ayrılması ç n gerekl sermayen n” (yazarın, gerekl tüket m
maddeler ve üret m araçları demes gerek rd ) “toplumda, hazır bulunmuş olması yetmez; bu sermayen n
aynı zamanda, şverenler n el nde, büyük boyutlu şler yürüteb lmeler ne yetecek m ktarda b r km ş olması
gerek r. ... Bölünme ne kadar fazla olursa, bell sayıda şç n n sürekl olarak çalıştırılmaları, alet,
hammadde vb. ç n daha büyük sermaye yatırımını gerekt r r.” (Storch. Cours d’Econ. Pol t., Par s Ed.,
t. I. s. 250, 251.) “La concentrat on des nstruments de product on et la d v s on du trava l sont auss
nséparables l’une de l’autre que le sont, dans le rég me pol t que la concentrat on des pouvo rs publ cs et
la d v s on des ntérêst pr vés..” [“S yasal rej mde, kamu otor tes n n yoğunlaşması le özel çıkarların
bölünmes ne kadar b rb rler nden ayrılmazlar se, üret m araçlarının yoğunlaşması ve şbölümü de o
kadar b rb rler nden ayrılmazlar.”] (Karl Marx, l.c., s. 134. [Felsefen n Sefalet , s. 144.].)
545 Dugald Stewart, manüfaktür şç ler ne, “parça şler nde kullanılan ... canlı otomatlar” adını ver r.
(l.c., s. 318)
546 Mercanlarda her b rey, aslında, bütün topluluğun m des d r; ama o topluluğa y yecek maddes
sağlar, yoksa Romalı patr syen g b ondan y yecek maddes çekmez.
547 “L’ouvr er qu porte dans son bras tout un mét er, peut aller u exercer son ndustr e et trouver des
moyens de subs ster; l’autre [manüfaktür şç s ] n’est qu’un accesso re qu , séparé de ses confrères, n’a
plus n capac té, n ndépendance, et qu se trouve forcé d’accepter la lo qu’on juge à propos de lu
mposer.” [“Kolunda tüm b r mesleğ taşıyan şç , becer s n uygulamak ve geç m araçları bulmak ç n her
yere g deb l r; öbürü [manüfaktür şç s ), ş arkadaşlarında ayrıldıktan sonra, artık ne yeteneğ , ne de
bağımsızlığı kalan, ve kend s ne yüklenmes uygun görülen yasayı kabul etme zorunda bulunan b r
aksesuardan başka b r şey değ ld r”] (Storch, l.c., ed t Petersb. 1815, t. I, s 204)
548 A Ferguson, l.c., s. 281: “D ğer n n y t rd ğ n , b r nc s kazanmış olur.”
549 “B l m adamı ve üretken şç , b rb r nden çok uzaklaşmış hale geld ler, ve b l m, şç n n el nde,
üretken gücünü artırmasına h zmet eden b r araç olarak kalmak yer ne ... hemen her yerde emeğ n
karşısında yer aldı ... adale güçler n tamamamıyla mekan k ve boyun eğ c hale sokmak ç n s steml
olarak onları ( şç ler ) yanlış yollara saptırdı ve ayarttı.” (W. Thompson, An Inqu ry nto the Pr nc ples
of the D str but on of Wealth. London 1824, s. 274.)
550 A. Ferguson, l.c., s. 280.
551 J. D. Tuckett, A H story of the Past and Present State of the Labour ng Populat on, London
1846, V. 1, s. 148.
552 A, Sm th, Wealth of Nat ons. b. V., ch. I, art. II. İşbölümünün sakıncalı etk ler n gösterm ş
bulunan A. Ferguson’un öğrenc s olarak Adam Sm th bu nokta üzer nde çok açıktır. İşbölümünü ex
professo övdüğü yapıtının g r ş bölümünde, ancak bunun toplumsal eş ts zl ğ n kaynağı olduğunu
üstünkörü b r b ç mde bel rt r. Ancak, Devlet Gel rler üzer ne olan 5. k tapta Ferguson yen den
konuşturulmaya başlanır. Felsefen n Sefalet ’nde, şbölümünü eleşt rmeler yönünden Ferguson le A.
Sm th, Lemontey ve Say arasındak tar hsel bağıntıyı yeter nce açıkladım ve manüfaktürde uygulanan
şbölümünün, kap tal st üret m tarzının özel b r b ç m olduğunu lk kez ortaya koymuş oldum. (l.c., s. 122
vd. [Felsefen n Sefalet , s. 143 vd.].)
553 Ferguson şöyle d yordu, l.c., s. 281: “Ve düşünmen n kend s , bu bölünmeler çağında özel b r
zanaat hal ne geleb l r.”
554 G. Garn er’ n A. Sm th çev r s , t. V. s. 4-5.
555 Padua’da prat k tıp profesörü olan Ramazz n ’n n yapıtı De morb s art f cum, 1713’te yayınlandı
ve 1781 yılında Fransızcaya çevr ld ve 1841 yılında Encycloped e res Sc ences Méd cales, 7. D s.
Auteurs Class ques’te yen den basıldı. Modern mak ne sanay dönem , kuşkusuz, onun ç hastalıkları
kataloğunu epeyce gen şlett . Bkz: Hyg éne phys que et morale de l’ouvr er dans les grandes v !les
en général et dansla v lle Lyon en part cul er, Par le Dr. A. L. Fonteret, Par s 1858, ve D e
Krankhe ten, welche versch ednen Ständen, Altern und Geschlechtern e genthüml ch s nd. 6 vol,
Ulm, 1860, ve d ğerler , 1854 yılında Soc ety of Arts, sına patoloj konusunda b r kom syonu kurdu. Bu
kom syonun topladığı belgeler n l stes Tw ckenham Econom c Museum’un katoloğunda görüleb l r.
Reports on Publ c Health da çok öneml d r. Ayrıca bkz: Eduard Re ch. M. D., Ueber d e Entartung
des Menschen, Erlangen 1868.
556 “To subd v de a man s to execute h m, f be deserves the sentence, to assassnate h m, f be does
not ... the subd v s on of labour s the assass nat on of a people” (D. Urquhart, Fam l ar Words, Lond.
1855, s 119.) İşbölümü konusunda Heger n epeyce aykırı görüşler vardır. Rechtsph losoph e adlı
yapıtında şöyle der: “İy eğ t ml nsan sürüsünden, b z, her şeyden önce, başkalarının yaptığı her şey
yapab ler nsanı anlarız.”
557 * Ozanın dağınık d zeler . - (Horace’ın taşlamalarından, 1. k tap, 4. taşlama). -ç.
558 İşbölümü konusunda, b reysel kap tal st n, a pr or olarak gösterd ğ yaratıcı dehaya karşı duyulan
safça nanç, bugün, ancak, Herr Roscher t p nde Alman profesörler arasında görülmekted r; o Roscher
k , Jup ter’e benzeyen kafasından şbölümünün hazır olarak fırladığı kap tal ste, tesell mükafatı olarak
“çeş tl ücretler” (“d verse Arbe tslöhne”) adar. İşbölümünün az ya da çok ölçüde uygulanması,
dehanın büyüklüğüne değ l, kesen n büyüklüğüne bağlıdır.
559 Petty ve Advantages of the East-Ind a Trade’ n adsız yazarı g b esk yazarlar, manüfaktürde
uygulanan şbölümünün kap tal st n tel ğ n , A. Sm th’ten daha y ortaya koyarlar.
560 İşbölümü konusunda nerdeyse esk ler n z nden g den Beccar a ve James Harr s g b b rkaç 18.
yüzyıl yazarı, modern yazarlar arasında belk de st sna sayılab l rler. Beccar a şöyle d yor: “C ascuno
prova coll’esper enza, che appl cando la mano e l’ ngegno sempre allo stesso genere d opere e d
produtte, egl p u fac l , p u abbondant e m gl or ne traca r sultat , d quello che se c ascuno solatamente
le cose tutte a se necessa re soltanto facesse. ... D v dendos n tal man era per la comune e pr vata
ut l tà gl uom n n var e class e cond z on .” [“Herkes kend denemes yle b l r k , el ve kafa da ma aynı
tür şler ve ürünler ç n kullanılırsa, bu ş ve ürünler, herkes n gereks nd ğ şey kend s n n yapmasından
daha kolay, daha bol ve dana y yapılır ve elde ed l r. ... Böylece nsanlar, herkes n ve kend ler n n
yararlarına, çeş tl sınıf ve katlara bölünürler.”] (Cesare Beccar a, Element d Econ. Pubbl ca, ed.
Custod , Parte Moderna. t. XI, 5. 29.) St. Petersburg elç l ğ “Anılar”ı le ünlü ve daha sonraları
Malmesbury kontu olan James Harr s, D alogue Concern ng Happ ness, Lond. 1841, adlı yapıtında
(bu yapıt, daha sonra, Three Treat ses, etc., 3 Ed., Lond. 1772, adıyla basılmıştır) yazdığı b r notta, der
k : “Toplumun doğal olduğunu, (yan , şbölümüyle oluştuğunu) tanıtlamak ç n öne sürülen savlar ...
Platon’un Cumhur yet’ n n [Devlet] k nc k tabından alınmıştır.”
561 Odyssey, XIV, 228’de [Homeros, Odysse a, Sander Yayınları, İstanbul 1970] şöyle den r:
“Allos gar t alloisin aner epiterpetai ergois.” (“Her nsanın hoşlandığı şeyler başka
başka.”) ve Sextus Emp r cus’ta [Adversus Mathemat cos, XI Ed. Bekker, s. 555, 1, 5] Arş lokus şöyle
der: “ allos allo ep ergo kardien iainetai” (“Herkes kend ş nde ve tüm nsanlar memnun.”)
562 “Poll’ epistaio ergo, kakos d’hpistano panta” (“İk karpuz b r koltuğa sığmaz.”) Her
At nalı kend s n , meta üret m nde b r İspartalıdan üstün görüyordu: çünkü, b r savaş sırasında İspartalı,
el n n altında yeter kadar adam bulunduruyordu ama paraya kumanda edemezd ; tıpkı, At nalıları,
Peloponez savaşına kışkırtmak ç n Thucyd des’ n Per kles’e söyled ğ söylev g b : “Swmasi te
etoimoteroi oi autourgoi ton anthropon e kremasi polemein”‘ (“Ve eller yle çalışan nsanlar,
savaşı, mallarından çok bedenler yle yapmaya yatkındırlar.”) (Thuc., 1, l.c., c. 41.) Bununla b rl kte,
madd üret m yönünden b le, şbölümünün karşısında yer alan “I’autarkeia” (“öz yeterl ğ ”)
At nalıların deal olarak kaldı, “ par wn gar to, eu, para touton kai to autarkes” (“Onlar
kend kend ler ne yeteb lme n met ne sah pler.”). Burada şunu da söylemek gerek r k , 30 T ranın yıkıldığı
tar hte, toprak mülk yet sah b olmayan 5.000 At nalı b le yoktu.
563 Platon’a göre, toplum ç ndek şbölümü, gereks rmeler r çeş tl l ğ nden ve b reyler n yetenekler n n
sıınrlılığından doğar ve gel ş r. Onun ç n öneml olan son nokta, şç n n kend s n şe uydurmasıdır, yoksa
ş n şç ye uydurulması değ l; eğer şç b rkaç zanaatı b rden yürütür ve bunlardan b r n k nc plana
atarsa, bu son durum kaçınılmaz olur. “Çünkü ş, şç n n boş vakt n beklemez; tam ters ne, şç şe ayak
uydurmak zorundadır. ... Böylece herkes, başka şler bırakıp yeteneğ ne uygun tek b r şle uğraşırsa,
bunu da zamanında yaparsa, hem daha çok, hem daha y , hem de daha kolay ş çıkarır.” (Rep., 2 Ed
Ba ler, Orell , etc., [Eflatun, Devlet, Hürr yet Yayınlan, İstanbul 1973, s. 76] Thucyd des’te şöyle der (l.
c., c. 142): “Den zc l k de d ğerler g b b r zanaattır ve durum gereğı, k nc bır uğraş olarak yürütülemez;
ayrıca, başka k nc uğraşlar da bunun yanısıra yürütülemez.” B r ş n zamanı geç r ld m , d yor Platon, o
ş yapılmamış olur.” (ergou kairon diollytai) [Devlet, s. 76.] Aynı platoncu f k r, İng l z ağartmacı
patronlarının, fabr ka yasasının, bütün şç lere bel rl yemek paydosları ver lmes n öngören maddes ne
karşı g r şt kler protestoda gene karşımıza çıkar. Bunların şler , şç n n uygun zamanını bekleyemez,
çünkü “ütüleme, yıkama, ağartma, s l nd rden geç rme, ve boyama g b çeş tl şlemler n h ç b r s , ş n
bozulması tehl kes göze alınmaksızın aynı anda durdurulamaz ... bütün şç lere aynı yemek saat n n
tanınması, yarım kalan şlemler yüzünden sık sık değerl malların tehl keye atılması demekt r.” Le
platon sme où va-t- l se n cher! [Platonculuk nereye yuva yapacak! -ç.]
564 Ksenefon, Pers kralının sofrasında yemek yemen n yalnızca b r onur olmayıp bu yemekler n
d ğerler nden çok daha lezzetl olduğunu da söylüyor, “Ve bunda da olağanüstü b r yan yoktur, çünkü
ötek sanatların büyük kentlerde özel b r yetk nl ğe ulaştırması g b , kralın yemekler de özel b r b ç mde
hazırlanıyordu. Çünkü küçük kentlerde aynı adam hem kerevet yapar, hem de kapı, saban ve masa: çoğu
kez üstel k ev b le yapar ve geç m n sağlayacak kadar müşter bulursa yaşamından memnundur. Bu
kadar çok şey yapan b r nsanın heps n de y yapması elbette olanaksızdır. Ama büyük kentlerde. her
eşyanın pek çok alıcısı olduğu ç n. tek b r zanaat b r nsanı geç nd rmeye yeter. Üstel k, çoğu kez b r
nsanın ş n tamamını yapması da gerekmez, b r k ş erkek ayakkabısı yapar, b r başkası kadın. Şurada
b r s der y keserek, burada b r d ğer d kerek yaşamını kazanır; b r s yalnızca kumaş keser, b r d ğer bu
parçaları b raraya get r p d ker. Bundan da zorunlu olarak şu sonuç çıkar k , en bas t nden b r ş yapan
nsan, kuşkusuz bunu başkalarından daha y yapar. İşte aşçılık sanatı ç n de böyle.” (Xenophon, Cyrop,
1. VIII. c. 2.) İşbölümünün gel şmes n n pazarın büyüklüğüne bağlı bulunduğunu pekala b ld ğ halde,
Ksenefon, burada, yalnızca kullanım-değer nde ulaşılacak yetk nl k üzer nde duruyor.
565 “O”. (Bus r s) “heps n özel kastlara ayırdı ... aynı k mseler n da ma aynı şler yapmalarını emrett ,
çünkü o, uğraşım değ şt ren nsanların bunların h ç b r nde hüner kazanamayacağını b l yordu; oysa, tek
b r şe sürekl olarak sarılanlar onu en üst yetk nl ğe ulaştırırlardı. Gerçekten de, sanat ve zanaat
yönünden bunların rak pler n , b r ustanın acem b r çırağı geçmes nden daha da ger de bıraktıklarını
görüyoruz; krallık le devlet n d ğer kurumlarını ayakta tutmak ç n uyguladıkları düzen o kadar hayranlık
ver c k , bu konuyu nceleyen en ünlü f lozoflar, Mısır Devlet n n anayasasını d ğer bütün
devletler nk nden üstün buluyorlar.” (İsocrates, Bus r s, c. 8 )
566 Karş: D odorus S culus.
567 Ure, l.c., s. 20
568 Bu durum, Fransa’dan çok İng ltere, ve Hollanda’dan çok Fransa ç n sözkonusudur.
KAPİTALİST ÜRETİM
DÖRDÜNCÜ KISIM
(DEVAM)
NİSPİ ARTI-DEĞER ÜRETİMİ
_______
ONBEŞİNCİ BÖLÜM
MAKİNE VE BÜYÜK SANAYİ
b. İşgününün Uzatılması
c. Emeğ n Yoğunlaştırılması
FABRİKA SAYISI
1858 1861 1868
İng ltere ve Gal............... 2.046 2.715 2.405
İskoçya............................ 152 163 131
İrlanda............................. 12 9 13
B rleş k Krallık ............... 2.210 2.887 2.549
BUHARLI DOKUMA TEZGAHI SAYISI
İng ltere ve Gal............... 275.590 368.125 344.719
İskoçya............................ 21.624 30.110 31.864
İrlanda............................. 1.633 1.757 2.746
B rleş k Krallık ............... 298.847 399.992 379.329
İĞ SAYISI
İng ltere ve Gal................ 25.818.576 28.352.125 30.478.228
İskoçya............................. 2.041.129 1.915.398 1.397.546
İrlanda.............................. 150.512 119.944 124.240
B rleş k Krallık ................ 28.010.217 30.387.467 32.000.014
ÇALIŞTIRILAN PERSONEL SAYISI
İng ltere ve Gal............... 341.170 407.598 357.052
İskoçya............................ 34.698 41.237 39.809
İrlanda............................. 3.345 2.734 4.203
B rleş k Krallık ............... 379.213 451.569 401.064
Yıllık
1831-1835 1836-1840 1841-1845 1846-1850 1851-1855 1856-1860 1861-1865 1866
Ortalama
İthalat
1.096.373 2.389.729 2.843.865 8.776.552 8.345.237 10.913.612 15.009.971 16.457.340
(Qrs)
İhracat
225.263 251.770 139.056 155.461 307.491 341.150 302.754 216.218
(Qrs)
İthal
fazlası 871.110 2.137.959 2.704.809 8.621.091 8.037.746 10.572.462 14.707.117 16.241.122
Qrs)
Nüfus
Her
dönemde
24.621.107 25.929.507 27.262.569 27.797.598 27.572.923 28.391.544 29.381.760 29.935.404
yıllık
ortalama
Adam
başına
yıllık ç
ürün 0.036 0.082 0.099 0.310 0.291 0.372 0.501 0.543
tüket m
fazlası
(Qrs)
c. Modern Manüfaktür
502]Araştırma Kom syonunun öner ler n ,823 yasa tasarıları hal ne get rd ğ n
lân ett . Bu noktaya ulaşab lmek ç n d ğer b r y rm yıllık exper mentum n
corpere v l 824** gerekm şt . Daha 1840 yılında çocukların çalıştırılması
konusunda b r Parlamento Soruşturma Kom syonu kurulmuştu. Kom syonun
1842 tar hl raporu, Nassau W. Sen or’ün fades yle şu açıklamada
bulunuyordu: “patronlarla ana-babaların, benc ll kler n , açgözlülükler n ve
nsafsızlıklarını, çocuklarla gençler n sefaletler n , yozlaşmalarını ve
mahved lmeler n , ş md ye kadar ras-lanmayan b r şek lde gözler önüne
seren korkunç b r tablo. ... Raporun, geçm ş b r çağın dehşet n anlattığı
sanılab l r. Ama ne yazık k , bu dehşet ver c durumun aynen devam ett ğ n
gösteren kanıtlar vardır. Hardw cke’ n k yıl kadar önce yayınladığı b r
k tapçık, 1842 yılında ş kayet ed len kötülükler n bugün de aynı şek lde
sürüp g tt ğ n bel rtmekted r. Bu raporun 20 yıl boyunca h ç d kkat
çekmem ş olması, şç sınıfı çocuklarının ahlâk ve sağlıklarının genel olarak
uğradıkları hmal n gar p b r kanıtıdır. Bu süre boyunca, ‘ne ahlâk den len
şeyden, ne eğ t mden, ne d nden ve ne de a le sevg s nden h ç haber olmadan
yet şt r len’ bu çocuklara, ş md k kuşağın ana-babaları olma olanağı
ver lm ş bulunuyor.”825
Toplumsal koşullar değ ş kl ğe uğradığı ç n Parlamento, 1862 tar hl
kom syonun stekler n , 1840 tar hl kom syonda yaptığı g b rafa kaldırmaya
cesaret edemezd . Böylece 1864 yılında, daha kom syon raporunun ancak lk
kısmını yayımladığı sırada, seram k sanay (çöm-lekç l k dah l), duvar
kağıtçılığı, k br tç l k, f şek ve kapsül sanay ler , kad fec l k, tekst l
sanay nde yürürlükte bulunan yasaların kapsamına alındılar. Zamanın tor
hükümet 5 Şubat 1867 tar hl Krallık Söylev nde, 1866 yılında çalışmalarını
tamamlayan kom syonun son tavs yeler ne dayanan yasa tasarılarının
hazırlandığını lân ett .
15 Ağustos 1867’de fabr ka yasalarını gen şleten yasa, 21 Ağustosta [sayfa
503] şyerler n düzenleme yasası, Krallıkça onaylandı; bunlardan b r nc s
büyük, k nc s küçük sanay kollarıyla lg l yd .
B r nc yasa, yüksek fırınlara, dem r ve bakır şleme yerler ne,
dökümhanelere, mak ne yapımevler ne, metal atelyeler ne, kauçuk ş-ler ne,
kağıt yapımevler ne, cam şler ne, tütün yapımevler ne, basım-evler ne
(gazeteler dah l), c ltevler ne, kısaca, genell kle aynı zamanda 50 ve daha
fazla personel yılda en az 100 şgünü çalıştıran bunlara benzer bütün sına
şletmelere uygulanır.
İşyerler yasasının kapsadığı alanların büyüklüğü konusunda b r f k r
vermek ç n, tanımlarla lg l maddes nden aşağıdak bölümler aktarıyoruz.
“Elzanaatı, b r eşyanın tamamının ya da b r kısmının şekl n n
değ şt r lmes , onarımı, süslenmes , son şekl n n ver lmes ya da satışa hazır
hale get r lmes ç n kazanç amacıyla yürütülen devamlı ya da geç c b r
meslek olarak yürütülen herhang b r el emeğ ne den r.”
“İşl k, ç nde b r elzanaatının, b r çocuk, b r genç ya da b r kadın
tarafından yürütüldüğü, ve bu çocuğu, genc ya da kadını çalıştıran k msen n
g r p çıkmak ve denetlemek hakkını taşıdığı b r oda ya da üstü açık veya
kapalı b r yerd r.”
“İst hdam ed lme, b r elzanaatında, ücret karşılığında olsun olmasın, b r
ustanın ya da bu yasada bel rlenen b r vel n n yönet m altında çalışmak
demekt r.”
“Vel , baba, ana, vas ya da b r çocuğun veya genc n vesayet ya da
denet m kend s ne ver lm ş b r k mse demekt r.”
Çocukların, gençler n ya da kadınların, yasa hükümler n n ters ne
çalıştırmaları hal nde uygulanacak cezayı gösteren 7. madde, vel olsun
olmasın yalnızca şyer n şleten değ l, aynı zamanda, “b r çocuğun, genc n
ya da b r kadının vel s n ya da bunların çalışmalarından doğrudan yarar
sağlayan k msey de” para cezasına çarptırmaktadır
Büyük kuruluşları kapsamına alan fabr ka yasalarını gen şleten yasa,
get rd ğ b r yığın h lel st snalar ve patronlarla yapılmış korkakça
uzlaşmalarla fabr ka yasasının ger s nde kalmıştır.
Bütün ayrıntıları le zavallı b r durumda olan şyerler yasası,
uygulamasıyla yükümlü bulunan beled yeler le yerel yönet c ler n el nde ölü
b r met n olarak kaldı. 1871 yılında Parlamento, bu yetk y , bunların el nden
alıp fabr ka denetmenler ne verd ğ zaman, [sayfa 504] b r kalemde yüzb nden
fazla şyer le üçyüz tukla ocağını bunların denet m ne verd ğ halde, zaten
yeterl olmayan personel kadrosuna yalnızca sek z yardımcı verme
konusunda da gerekl d kkat göster yordu.826
Bu durumda, 1867 tar hl İng l z yasalarında d kkat çeken şey, b r
yandan, egemen sınıfların parlamentosuna, kap tal st sömürünün
aşırılıklarına karşı lke olarak bu kadar olağanüstü ve gen ş çapta önlemler
alma zorunluluğunun yüklenmes , öte yandan se, bu önlemler uygulama
konusunda göster len duraksama, steks zl k ve kötü n yett r.
1862 tar hl soruşturma kom syonu, maden sanay konusunda da yen b r
yönetmel k önerm şt ; bu sanay kolu, d ğerler nden, büyük toprak sah pler
le kap tal stler n çıkarlarının elele olması g b ayırde-d c b r özell ğ le
ayrılıyordu. Bu k çıkar arasındak uzlaşmaz karşıtlık, fabr ka yasaları ç n
yararlı olmuştu, oysa ş md bu uzlaşmaz karşıtlığın bulunmayışı, madenler
konusundak yönetmel ğ n get r lmes ndek gec kmeler ve düzenbazlıkları
açıklamaya yet yordu.
1840 tar hl soruşturma kom syonu, öyle müth ş, öyle sarsıcı ve bütün
Avrupa’da öyles ne rezalet yaratan açıklamalar yaptı k , Parlamento,
v cdanını yatıştırmak ç n, 1842 tar hl Maden Yasasın çıkarttı ve yeraltı
madenler nde 10 yaşından küçük çocuklarla kadınların çalıştırılmasını
yasaklamakla yet nd .
Daha sonrak 1860 tar hl Madenler Denetleme Yasası, madenler n bu
amaç ç n özel olarak atanmış resm memurlar tarafından denetlenmes , ve 10
le 12 yaş arasındak oğlan çocukların okul belgeler olmadıkça ya da bel rl
b r süre okula devam etmed kçe madenlerde çalıştırılamayacağı g b
hükümler get r yordu. Bu yasa, gülünç denecek derecede az sayıdak
denetmenler, bunların yetk ler ndek darlık ve daha sonra göreceğ m z başka
nedenlerle, tam anlamıyla ölü b r belgeyd .
Madenler konusunda en son Mav k taplardan b r , Report from the
Select Comm ttee on M nes, together w th etc. Ev dence, 23rd July,
1866’dır. Bu rapor, Avam Kamarası üyeler nden seç lm ş, tanık çağırma ve
d nleme yetk s n taşıyan b r parlamento [sayfa 505] kom syonunun yapıtıdır.
Rapor, büyük b r c lt meydana get ren yapıtta, kom ten n söyleyedek b r şey
yoktur ve daha fazla tanık d nlen lmes gerek r anlamını taşıyan yalnız beş
satırlık b r yer tutmaktadır.
Tanıkları sorguya çekme b ç m , İng l z mahkemeler nde tanıkların
şaşırtmaca cross exam nat ons827* yöntem n anımsatmaktadır; bu
mahkemelerde avukat, saygısız, beklenmeyen, ç ft anlamlı, çapraşık ve
b rb r yle l şk s z sorular sorarak tanığı küçük düşürmeye, şaşırtmaya ve
aklını karıştırmaya ve böyle zorak karşılıklara gene zorlama b r anlam
vermeye çalışır. Bu soruşturmada, aralarında maden sah pler yle maden
şletenler n de bulunduğu kom te üyeler sorgucudur, tanıkların çoğunluğu se
çalışan maden şç ler d r. Sermayen n taşıdığı z hn yet göstermes yönünden
bütün bu komed o derece karakter st kt r k , rapordan bazı bölümler buraya
aktarmak gerekecekt r. Kısa ve özlü olsun d ye ben bunları sınıflandırdım.
Sorular le karşılıklarının İng l z Mav k taplarında numaralandığını da
bel rtmel y m.
I. 10 ve daha yukarı yaştak çocukların madenlerde çalıştırılması. –
Maden ocaklarında ş, g d ş-gel ş dah l, genell kle 14-15 saat sürmekte, hatta
bazan sabah saat 3, 4 ve 5’ten akşam 5’e, 6’ya kadar devam etmekted r (n° 6,
452, 83). Yet şk n şç ler sek z saatl k k posta hal nde çalışırlar, ama
masraf neden yle çocuklarda bu değ şt rme uygulanamaz (n° 80, 203, 204).
Küçük çocuklar genell kle maden ocağının çeş tl yerler nde havalandırma
kapılarını açma ve kapama ş nde çalıştırılırlar; daha büyükler , kömür
taşıma vb. g b daha ağır şlerde çalıştırılırlar (n° 122, 739, 1747).
Yeraltında bu uzun saatler boyunca çalışma, 18 ya da 22 yaşlarına kadar
sürer ve bu yaşa gel nce asıl madenc l k ş ne başlarlar (n° 161). Çocuklarla
gençler, halen, daha öncek döneme göre daha kötü muamele görmekte ve
daha çok çalışmaktadır (n° 1663-1667). Madenc ler n hemen heps de 14
yaşından küçük çocukların madenlerde çalıştırılmalarını yasaklayan b r
yasanın Parlamentodan çıkmasını stemekted rler. Ve ş md (kend s de b r
maden şlet c s olan) Hussey V v an soruyor: “İşç n n bu konudak
düşünces , şç a les n n yoksulluğuna bağlı değ l m d r?” Bay Bruce:
“Babanın hasta, yaralı ya da ölmüş olması ve ananın tek başına kalması
hal nde, 12-14 yaşları arasında [sayfa 506] b r çocuğun, a len n geç m ç n
günde 1 ş I n 7 pen kazanmasın engellemek, a ley güç durumda bırakmaz
mı? ... Bu konuda genel b r kural koymak zorunlu mudur? ... A leler n durumu
ne olursa olsun 12-14 yaşından küçük çocukların çalıştırılmasını engelleyen
b r yasanın çıkartılmasından yana mısınız?” “Evet.” (n° 107-110.) V v an:
“D yel m k , 14 yaşından küçük çocukların çalışmalarını engelleyen b r yasa
çıktı, bu, onların ana-babalarını, çocuklarını başka şlerde, örneğ n,
fabr kalarda çalışma olanağı aramaya yöneltmeyecek m ?” “Genell kle böyle
olmayacak sanırım.” (n° 174.) K nna rd: “Çocukların bazıları kapıcılık
yapıyor, değ l m ?” “Evet.” “Kapıların her açılıp kapanmasında genell kle
çok fazla b r hava akımı olmuyor mu?” “Evet, genell kle öyle.” “Bu çok
kolay b r şm ş g b görünür ama asl nda çok zordur.” “Çocuk burada tıpkı
b r z ndanın hücres nde g b kapatılmış halded r.” Burjuva V v an: “Çocuğa
b r lamba ver lse, k tap okuyamaz mı?” “Kend s mum falan bulab lse
okuyab l r ... ama, k tap okurken yakalanırsa bence başına ş açılır, çünkü o,
oraya ş yapmak ç n konulmuştur, yapması gerekl b r ş vardır ve her
şeyden önce buna bakması gerek r, ve bana kalırsa ocakta k tap okumaya
k mse z n vermez.” (n° 139, 141, 143, 158, 160.)
II. Eğ t m. – Maden şç ler de fabr kalarda olduğu g b , çocuk-larınm
zorunlu eğ t m n öngören b r yasa stemekted rler. On ve on k yaşlarındak
çocukların şe alınmadan önce okuldan b r belgeler olmasını öngören 1860
yasasındak lg l maddeler n tamamen hayal olduğunu söylemekted rler.
Tanıkların bu konudak sorgusu tam b r maskaralıktır. “Bu yasa, patronlara
karşı mı, yoksa ana-babaya karşı mı gerekl d r?” “Sanırım her k s ne karşı
da.” “Bunlardan hang s ne daha fazla gerekl olduğunu söylemez m s n?”
“Hayır, bu sorunun yanıtını ben ne b ley m.” (n° 115, 116.) “İşverenler n,
çocukların okula g deb lmeler ç n saat ayırma konusunda acaba b r
eğ l mler görülüyor mu?” “Hayır, bu amaçla şsaatler h ç kısaltılmadı.” (n°
137.) Bay K n-na rd: “Madenc ler n genell kle öğren mler n gel şt rd kler n
söyleyeb l r m s n z; çalışmaya başladığından ber eğ t mler n büyük ölçüde
gel şt renler olmuş mudur; yoksa bunlar ger ley p esk kazandıkları yararlı
şeyler de m kaybed yorlar?” “Genell kle daha beter oluyorlar; gel şt kler
falan yok; kötü alışkanlıklar ed n yorlar; çk , kumar ve benzer şeylere
alışıyor, mahvolup g d yorlar.” (n° 211.) “Gece okuluna g tmek ç n [sayfa 507]
b r çabaları oluyor mu?” “Ocak bölgeler nde yalnızca b rkaç tane gece okulu
var; buralarda belk b rkaç tane çocuk bu okullara g d yorlar; ama o derece
yorgun ve b tk n halded rler k , okula g tmeler zaten b r şe yaramaz.” (n°
454.) Burjuva şu sonuca var yor: “Öyleyse s z eğ t me karşısınız?”
“Kes nl kle hayır; ama” vb.. (n° 443.) “İşverenler n bunlardan okul belgeler
stemeler zorunluluğu yok mu?” “Yasa gereğ var; ama ben şverenler n
böyle b r belge sted kler n b lm yorum.” “Bu duruma göre s zce, yasanın bu
belge steme zorunluluğunu koyan hükümler , madenlerde genell kle
uygulanmıyor mu?” “Hayır uygulanmıyor.” (n° 443, 444.) “İşç ler bu soruna
(öğren me) büyük lg duyuyorlar mı?” “Çoğunluğu duyuyor.” (n° 717)
“Yasanın uygulanmasını çok st yorlar mı?” “Çoğunluğu st yor.” (n° 718.)
“Bu ülkede çıkartılan b r yasanın, halkın kend s n n bu yasayı yürürlüğe
koymak ç n yardımı olmaksızın gerçekten etk l olab leceğ ne aklınız kes yor
mu?” “Pek çok k mse böyle b r çocuğun çalıştırılmasına karşı çıkmak ster,
ama bu hareket le belk de damgalanır.” (n° 720.) “K m tarafından
damgalanır?” “Patron tarafından.” (n° 721.) “Yasaya uyan b r k msey
şverenler n kabahatl bulacağını sanıyor musunuz?” “Evet, bence öyle.” (n°
722.) “B r şç n n 10-12 yaşlarında okuma-yazması olmayan b r çocuğu
yanında çalıştırmaya t raz ett ğ h ç oldu mu?” “Bu onların steğ ne
bırakılmış b r şey değ l k .” (n° 123.) “Parlamentonun bu şe müdahales n
gerekl görüyor musunuz?” “Eğer, madenc çocukların eğ t m ç n etk l b r
şey yapılmak sten l yorsa, bence bunun Parlamentonun çıkartacağı b r yasa
le zorunlu hale get r lmes gerek r.” (n° 1634.) “Bu zorunluluğu s zce yalnız
madenc lere m koymak gerek r, yoksa Büyük Br tanya’nın bütün şç ler ne
m ?” “Ben buraya yalnız madenc ler adına konuşmaya geld m.” (n° 1636.)
“Maden-c ler n çocuklarını d ğer çocuklardan n ç n ayırıyorsunuz?” “Çünkü
bunlar kuralın dışında kalıyorlar.” (n° 1638.) “Ne bakımdan?” “F z k
bakımından.” (n° 1639.) “Bunlar ç n öğret m, d ğerler nden n ç n daha fazla
değerl olsun?” “N ç n daha fazla değerl olduğunu b lmem ama kuyulardak
aşırı yorgunluk neden yle burada çalışan çocukların k l se okullarında olsun,
gündüz okullarında olsun, öğren m görmeler olanağı pek azdır.” (n° 1640.)
“Bu tür b r sorunu tek başına ele almak olanaksızdır, değ l m ?” (n° 1644.)
“Yeter sayıda okul var mı?” “Hayır.” .... (n° 1646.) “Dev et eğer bütün
çocukların okula [sayfa 508] g tmeler zorunluluğunu koysaydı , çocukların
g deb lecekler kadar okul bulunur muydu?” “Hayır ama, böyle b r durum
ortaya çıksaydı okullar da ardından yapılırdı,” (n° 1647.) “Çocukların
bazıları h ç okuma-yazma b lm yorlar sanırım?” “Çoğu b lmez. Zaten
büyükler n de çoğu b lmez.” (n° 705, 725.)
III. Kadınların Çalıştırılması. – 1842 yılından ber kadınlar yeraltında
çalıştırılmamakla b rl kte, dışarda, kömür yüklenmes nde vb., küfeler n
kanallara ve vagonlara çek lmes nde, ayıklanma ş nde vb.
çalıştırılmaktadırlar. Son üç-dört yıl ç nde sayıları epeyce artmıştır. (n°
1727.) Bunların çoğu maden şç ler n n karıları, kızları ve dullarıdır, yaşları
12 le 50 ya da 60’a kadar uzanır. (n° 645, 1779.) “Maden şç ler n n,
kadınların çalıştırılması konusundak düşünceler ned r?” “Genell kle bunu
lanetl yorlar sanırım.” (n° 648.) “Bunda ne sakınca görüyorlar acaba?”
“Seks azalttığı ç n sanıyorum” (n° 649.) “G y mler n n b r özell ğ var mı?”
“Evet ... daha z yade erkek g b g y n rler, bana kalırsa bazan utanma duygusu
d ye b r şey kalmaz.” “S gara çerler m ?” “Bazıları çer.” “Sanırım
yaptıkları ş de çok p s b r ş?” “Evet çok p s.” “Kararır ve yağlanırlar mı?”
“Tıpkı ocaktak ler g b kapkara olurlar. ... Bence çocuğu olan kadınlar
(burada çocuğu olan pek çok kadın vardır), çocuklarına karşı ödevler n
yer ne get remezler.” (n° 650-654, 701.) “Bu dul kadınların b r başka yerde
burada kazandıkları kadar (haftada 8 le 10 ş l n arasında) kazanacak b r ş
bulab lecekler n sanır mısınız?” “Bu konuda b r şey d yemem.” (n° 709.)
“Böyle olduğu halde gene de” (ey taş yürekl adam!) “bu kadınların burada
yaşamlarını kazanmalarına engel olmak ster m s n z?” “Evet ster m.” (n°
710.) “Kadınların çalışması konusunda ... bölgedek genel düşünce ned r?”
“Bunun aşağılatıcı b r şey olduğudur; b z madenc olarak kadınlara, onları
maden kuyularının çevres nde bulundurmayacak kadar saygı duyulmasını
ster z. ... İş n b r kısmı çok ağır: bu kızlardan bazıları günde 10 ton yük
kaldırırlar.” (n° 1715, 1717.) “Madenlerde çalışan kadınlar arasında ahlak,
fabr kada çalışanlara göre daha mı düşüktür?” “... kötüler n oranı, ...
fabr kadak kızlardan belk b raz fazladır.” (n° 1237.) “Ama s z fabr kadak
ahlak durumunu da tam yeterl görmüyorsunuz değ l m ?” “Hayır.” (n°
1.733.) “S z olsanız, kadınların fabr kalarda çalışmasını da yasaklar
mıydınız?” “Hayır, yasaklamazdım.” (n° 1734.) “Pek n ç n?” “Çünkü [sayfa
509] fabr kalardak ş, kadınlar ç n daha hays yetl de ondan.” (n° 1735.)
“Ama gene de ahlakları ç n sakıncalı buluyorsunuz değ l m ?” “Kömür
ocaklarının çevres nde olduğu kadar değ l; ama ben bunu toplumsal yönüyle
ele alıyorum, yalnız ahlak yönüyle değ l. Kızlar üzer ndek toplumsal yönden
aşağılanma son derece üzücü. Bu 400-500 kız, lerde maden şç ler n n
karısı olunca, erkek, bu yozlaşmadan büyük acı çek yor ve evler n terked p
kend ler n çk ye ver yorlar.” (n° 1736.) “Kadınların çalışmasını, kömür
ocaklarında durdurduktan sonra, dem r fabr kalarında da durdurmak
gerekmez m ?” “Başka şyerler adına konuşamam.” (n° 1737.) “Dem r
şler yle, kömür madenler nde toprak üstünde çalışan kadınların durumları
arasında b r fark var mıdır?” “Bu konuyu h ç kafamda ev r p çev rmed m.”
(n° 1740.) “Bunları b rb r nden ayıran bel rl b r fark görüyor musunuz?”
“Bunu h ç düşünmed m, ama evlere yaptığım z yaretlerden b l yorum k ,
b z m bölgem zde durum pek berbat...” (n° 1741.) “Kadınların çalışmasının
onu alçalttığı her durumda, buna müdahale eder m yd n z?” “Bu sanırım
şöyle zararlı oluyor: İng l zlerde en y duygular, ananın öğrett kler d r.” (n°
1750.) “Bu, aynı ölçüde, tarım alanındak çalışmalara da uygulanır değ l
rr ?” “Evet, ama orada yalnız k mevs m çalışılır, b zde se yılın dört
mevs m nde.” (n°, 1751.) “Çoğu zaman gece-gündüz sırılsıklam su çers nde
çalışıyorlar, gel şmeler önlen yor, sağlıkları bozuluyor.” “Bu konuyu belk
de fazla ncelemed n z?” “Gel p geçerken bütün bunları gözler mle
görüyorum ve kadınların ocak başlarında çalışmasına, benzer b r durumu h ç
b r yerde görmüyorum. ... Bu, erkek ş ... hem de kuvvetl b r erkeğ n ş .”
(n° 1753, 1793, 1794.) “S z n bu konudak düşüncen ze göre., kend ler n
yükseltmek ve nsanlaştırmak steyen kadınların eller nden tutulacağına,
onlar aşağı, t l yorlar, öyle m ?” “Evet.” (n° 1808.) Bu h lel sorular b raz
daha devam ett kten sonra, bu burjuvaların, dullara, yoksul a lelere vb.,
duydukları “sempat ”n n sırrı ensonu ortaya çıkar. “Kömür maden sah b ,
çalışmaları gözetlemek ç n b r s n tay n eder; bunun görev , göze
g reb lmek ç n şler en tasarruflu şek lde yürütmekt r; bu kızlar 1 ş l n le 6
pen arasında değ şen yevm ye le çalışırlar, oysa erkek şç n n günlüğü 2
ş l n 6 pen d r.” (n° 1816.)
IV. Ölüm neden soruşturması. – “Bölgen zde, ölüm neden
soruşturmalarında, kaza olduğu zaman, şç ler n, bu soruşturmalara [sayfa 510]
güven var mıdır?” “Hayır, yoktur.” (n° 360.) “N ç n yoktur?”.”Bunun
başlıca neden , bu ş ç n genell kle seç lenler n, madenc l k ve benzer
şlerden h ç haber olmayan k mseler olmasıdır.” “İşç ler bu jür lere h ç
çağrılmazlar mı?” “B ld ğ m kadarıyla tanıklık dışında, h ç çağrılmazlar.”
“Bu jür lere genell kle çağrılanlar k mlerd r?” “Çoğu zaman çevredek
tüccarlar ... durumları gereğ bazan bu müşter ler n n, ş sah pler n n etk ler
altında kalırlar. Bunlar, genell kle b lg sah b k mseler olmadığı g b ,
karşılarına get r len tanıkların d ller nden pek b r şey anlamazlar, kullanılan
ter mler vb. b lmezler.” “Madenlerde çalışan k mselerden kurulacak jür
daha mı y olurdu ders n z?” “Evet, kısmen ... onlar ( şç ler) varılan
yargının, ver len fadelerle ve kanıtlarla uygunluk hal nde olmadığı
düşünces ndeler.” (n° 361, 364, 366, 368, 371, 375.) “Jür üyeler n n en
başta gelen amacı onun tarafsız olmasıdır, değ m ?” “Evet, öyle sanırım.”
“Çoğunluğu şç lerden kurulu b r jür n n tarafsız olab leceğ düşünces nde
m s n z?” “Tarafsız hareket etmemeler ç n h ç b r neden görmüyorum ...
hem bunların madenc l k konusunda daha sağlam b lg ler vardır.” “İşç ler n,
haksız şek lde ağır hükümlere varmak ç n b r eğ l mler olamaz mı
ders n z?” “Hayır, h ç sanmam.” (n° 378, 379, 380.)
V. H lel tartılar ve ölçüler. – İşç ler, onbeş gün yer ne ücretler n haftalık
olarak ödenmes n , küfeler n hac mler n n değ l ağırlıklarının d kkate
alınmasını, h lel tartı kullanılmasına karşı korunmalarını stemekted rler. (n°
1071.) “Küfeler h lel olarak büyütüldüğü zaman, 14 gün önceden haber
veren şç , ş bırakab l r değ l m ?” “Öyle ama g deceğ ötek yerde de aynı
şeyle karşı karşıyadır.” (n° 1071.) “Ama, şç , haksızlığın yapıldığı her
yerden ayrılab l r değ l m ?” “Bu öyle yaygın k , nereye g derse g ts n aynı
şeyle karşılaşır.” (n° 1072.) “14 gün önceden haber vererek şten ayrılab l r,
değ l m ?” “Evet.” (n° 1073.) Ve gene de haller nden memnun değ ller!
VI. Madenler n denetlenmes . – İşç ler yalnız patlamaların yol-açtığı
kayıplara uğramakla kalmazlar. (n° 234 vd.) “Adamlarımız, ocak-lardak
havalandırmanın fena olmasından pek çok ş kayet ed yorlar ... genell kle bu
havalandırma o kadar kötü k adeta nefes alınamıyor; uzun b r süre şte
çalıştıktan sonra artık başka b r şte çalışamaz hale gel rler; maden n ben m
çalıştığım kısmında adamlar ş b rak p evler ne g tmek zorunda [sayfa
511]kaldılar ... bunların bazıları, patlayıcı gaz olmayan yerlerdek
havalandırmanın berbatlığı yüzünden haftalarca şe g demed ler ... başlıca
gel ş-g d ş dehl zler nde genell kle bol hava var, ama nsanların çalıştığı
yerlere zahmet ed p de hava götürülmem ş.” “Pek , denetmene n ç n
başvurmuyorsunuz?” “Doğruyu söylemek gerek rse, çoğu nsan bu konuda
çek ngen; denetmene başvurma sonucu şler n kaybeden oldu.” “N ç n; yan
ş kayet ett ğ ç n damgalandı mı?” “Evet.” “Başka madenlerde ş bulmakta
güçlükle m karşılaşır?” “Evet.” “Bölgeler n zdek madenler n, yasa
hükümler ne uygunluğunu sağlamak ç n yeter derecede denetlend ğ
kanısında mısınız?” “Hayır, h ç denetlenm yorlar ... denetmen b r kez ocağa
nm şt , yed yıl kadar önce. ... Ben m bulunduğum bölgede yeter sayıda
denetmen yok. Üçyüzden fazla ocağı denetlemek ç n 70 yaşını aşkın b r
denetmen m z var.” “Denetmen yardımcılarından oluşan b r sınıf bulunsun
st yorsunuz öyle m ?” “Evet.” (n° 234, 241, 251, 254, 274, 275, 554, 276,
293.) “Hükümet n, şç lerden b lg almaksızın, sted ğ n z her şey n
yapılab lmes ç n gerekl olan b r denetmenler ordusu kurması ve bunu
devam ett rmes olanağı var mıdır?” “Hayır, bunun neredeyse olanaksız b r
şey olduğunu sanıyorum.” .... “Denetmenler n daha sık mı gelmes n
st yorsunuz?” “Evet, hem de çağırmadan gelmel ler.” (n° 280, 277.) “Bu
denetmenler n maden ocaklarını daha sık denetlemes le, gerekl
havalandırmayı sağlaması sorumluluğunun (!) ocak sah pler nden alınıp
hükümet memurlarına ver lmes sonucu ortaya çıkmış olmaz mı?” “Hayır,
bence böyle b r şey olmaz, denetmenler n yapacakları şey, zaten varolan yasa
hükümler n n yürürlüğe konulmasını sağlamaktır.” (n° 285.) “Denetmen
yardımcısı derken, daha az maaşlı ve ş md k denetmenlerden daha alt
kademede memurları mı kasted yorsunuz?” “Daha y s bulunab l rse n ç n
daha alt kademleden olsun?” (n° 294.) “Yalnızca daha fazla denetmen m
st yorsunuz, yoksa denetmen olarak daha alt sınıftan memur mu?” “Çevrey
dolaşan ve şler n yolunda g d p g tmed ğ n denetleyen nsan st yoruz; yan
kend gölges nden korkmayan b r s .” (n° 295.) “Daha alt sınıftan denetmen
atanması steğ n z yer ne get r lse, böylece b lg ve görgü vb. eks kl ğ
tehl kes ortaya çıkmaz mı?” “H ç sanmam, bu noktayı, sanırım hükümet
d kkate alır ve bu yere doğru-dürüst adam koyar.” (n° 297.) Bu tür
soruşturma en sonunda kom te başkanının da sabrını taşırmış [sayfa 512] olmalı
k , şu görüşlerle konuşmayı keser: “S z n sted ğ n z, herhalde, madende
bütün ayrıntılara d kkat edeb lecek t pte nsanlar olmalı; bütün köşebucağa
g r p çıkacak ve gerçekler göreb lecek ... sonra bunları başdenetmene
b ld recek ve o da bunları kend b l msel b lg s ne göre değerlend recekt r,
öyle m ?” (n° 298, 299.) “Bütün bu esk madenler n havalandırılmaları
büyük masraflara yolaçmaz mı?” “Evet, masraf olur, ama aynı zamanda nsan
yaşamı da korunmuş olur.” (n° 531.) B r maden şç s , 1860 yasasının 17.
bölümüne t raz eder ve şöyle der: “Bugün eğer b r denetmen, maden n b r
kısmının çalışmaya uygun olmadığını görürse, bunu maden sah b le ç şler
bakanlığına b ld rmek zorundad r. Bundan sonra, maden sah b ne, ş ele
alması ç n 20 gün süre ver l r; bu 20 günün sonunda maden sah b n n ocakta
herhang b r değ ş kl k yapmayı reddetme hakkı vardır, ve bunu, ç şler
bakanlığına yazar, ve aynı zamanda beş tane mühend s n adını ver r;
bakanlık, maden sah b n n adını verd ğ bu beş mühend s arasından b r
tanes n , sanırım, arabulucu seçer ya da tay n eder; ş md bu durumda, b ze
kalırsa, arabulucuyu zaten maden sah b seçm şt r.” (n° 581.) Kend s de
maden sah b olan burjuva soruşturmacı da der k : “Ama bu ... düpedüz
spekülat f b r t raz olmuyor mu?” (n° 586.) “Öyleyse s z n, maden
mühend sler n n dürüstlükler konusundak kanınız pek de y değ l.” “Bu,
kuşkusuz haksız ve nsafsız b r yargı olur.” (n° 588.) “Maden mühend sler
b r tür kamu görevl s özell ğ taşımıyorlar mı?” “Bu, adamların k ş sel
karakterler le lg l , bu g b sorularınıza karşılık vermek stem yorum.
Yalnız, b rçok hallerde gerçekten taraf tuttuklarına nanıyorum; nsanların
yaşamları sözkonusu olduğu zaman, bu ş, onların eller ne bırakılmamalı.”
(n° 589.) Aynı burjuva şu soruyu sormaktan da utanmaz: “B r patlama olunca,
maden sah b n n kayba uğradığın düşünmüyor musunuz?” Ensonu,
“Laneash re’dak s z şç ler, hükümetten yardım stemeks z n kend
çıkarlarınızı koruyamaz mısınız?” “Hayır.” (n° 1042.)
1865 yılında Büyük Br tanya’da 3.217 kömür maden ve 12 tane
denetmen vardı. Yorksh re’lı b r maden sah b , bütün zamanlarını alan büro
çalışmaları b r yana bırakılsa b le, b r denetmen n, b r maden ancak on yılda
b r kez denetleyeb leceğ n hesaplamıştır. (T mes, 26 Ocak 1867). Son on
yılda patlamaların hem sayı ve hem de ş ddet yönünden g tg de
yoğunlaşmasına (bazan [sayfa 513] 200-300 k ş kaybed lmekted r) şaşmamak
gerek r. İşte bunlar, “özgür” kap tal st üret m n güzell kler d r!828*
1872 tar hl yasa çok yeters z olmakla b rl kte, madenlerde çalışan
çocukların çalışma saatler n düzenleyen lk yasadır ve maden şç ler le
sah pler n , kazalardan b r ölçüde sorumlu tutmaktadır.
Çocukların, gençler n ve kadınların tarımda çalışmalarını ncelemekle
görevl 1867 tar h nde kurulan Krallık Kom syonu çok öneml raporlar
yayımlamıştır. Fabr ka yasalarında öngörülen lkeler n değ şt r lm ş b r
şek lde tarıma da uygulanması ç n yapılan b rkaç g r ş m, bugüne kadar tam
b r başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Burada, ben m d kkat çekmek sted ğ m
nokta, bu lkeler n genel uygulaması yönünde önünde durulmaz b r eğ l m n
varlığıdır.
Fabr ka yönetmel ğ n n, şç sınıfının hem kafasını ve hem de beden n
korumak amacıyla bütün şkollarına uygulanması kaçınılmaz duruma
gel rken, öte yandan da daha önce de değ nd ğ m z g b , bu gel şme, sayısız
tek başına küçük sanay ler n, büyük ölçüde yürütülen b rkaç b rleşt r lm ş
sanay e dönüşmes n hızlandırmakta ve böylece de sermayen n
yoğunlaşmasını ve fabr ka s stem n n tam egemenl ğ n çabuklaştırmaktadır.
Bu durum, sermayen n egemenl ğ n n kısmen arkasında saklı bulunduğu, hem
esk ve hem de geç ş şek ller n ortadan kaldırmakta ve bunların yer ne
sermayen n doğrudan ve açık egemenl ğ n koymaktadır; ama böylece de, bu
egemenl ğe karşı d renmey de genelleşt rm şt r. Ayrıca, her b reysel
şyer nde, b rl ğ , düzen , nt zamı ve tasarrufu zorunlu hale get r rken, b r
yandan da, şgününün sınırlandırılması ve düzenlenmes n n sonucu olarak,
tekn k gel şmeler n kazandığı büyük hız, kap tal st üret m n yolaçtığı anarş
ve yıkımları artırmış, ş yoğunluğunun ve mak nen n, şç yle olan rekabet n
ş ddetlend rm şt r. Küçük şletmeler le ev sanay ler n ortadan kaldırmakla,
“fazla nüfus”un son sığınağını da yıkmış oluyor ve onunla b rl kte tüm
toplumsal mekan zmanın ger ye kalan tek güvenl k supabını da yoked yordu.
Madd koşulları olgunlaştırmak ve üret m sürec n toplumsal b r ölçüye
ulaştırmakla, kap tal st üret n . tarzının uzlaşmaz çel şk ler n ve
karşıtlıklarını da olgunlaştırıyor ve böylece, yen b r toplumun [sayfa 514]
kurulması ç n gerekl öğeler n yanısıra, esk toplumu yıkacak kuvvetler de
sağlıyordu.829
569 “It s quest onable, f all the mechan cal nvent ons yet made have l ghtened the day’s to l of any
human be ng.” M ll, “of any human be ng not fed by other people’s labour” [“başka nsanların emeğ yle
beslenmeyen nsanın”] demel yd , çünkü, mak neler, kuşkusuz, hal -vakt yer nde aylakların sayısını büyük
ölçüde artırmıştır.
570 Örneğ n bkz. Hutton, Course of Mathemat cs.
571 “Bu görüş açısından hareketle, alet le mak ne arasında kesk n b r sınır ç zeb l r z: bel, çek ç, kesk
vb., man vela ve v da karışımı şeyler, d ğer bakımlardan ne kadar karmaşık olurlarsa olsunlar, bunları
dev nd ren güç nsandır, ... heps de alet kavramı çers ne g rer; ama hayvan gücüyle çek len saban, yel
değ rmenler ve benzer şeyler n mak neler arasında sayılması gerek r.” (W lhelm Schulz, D e Bewegung
der Produkt on, Zur ch 1843, s. 38.)
572 Onun zamanından önce pl k eğ rme mak neler , çok lkel olsalar da, kullanılmıştı ve İtalya belk de
bunların lk ortaya çıktığı ülkeyd . Eleşt r c b r teknoloj tar h , 18. yüzyılın buluşlarından ne kadar azının,
tek b r k msen n eser olduğunu ortaya koyab l r. Bugüne kadar böyle b r k tap yazılmamıştır. Darw n,
lg m z , doğal teknoloj tar h ne çekm şt r; yan yaşamın sürdürülmes ç n, üret m aracı olarak h zmet
eden, b tk ve hayvan organlarının oluşumuna d kkat m z çekm şt r. İnsanın üret c organlarının, bütün
toplumsal örgütün madd temel olan bu organların tar h , aynı türden d kkate layık değ l m d r? Ve
V co’nun ded ğ g b , nsanlığın tar h n doğa tar h nden ayıran şey, lk n b z m yapmamız ve ama k nc s n
yapmamamız olduğuna göre, böyle b r tar h n derlenmes daha kolay olmaz mı? Teknoloj , nsanın doğayı
ele alış b ç m n , yaşamını sürdürmek ç n başvurduğu üret m sürec n açıklayarak, toplumsal l şk ler n
oluşum b ç m n ve bu l şk lerden doğan kavranıları ve düşünce b ç mler n ortaya koyuyor. Bu madd
temel hesaba katmayan d n tar hler b le, eleşt r c b r tar h sayılamaz. D n n mgesel yaratıklarının bu
dünyadak özler n nceleyerek bulmak, aslında, ters nden g derek, yaşamın gerçek l şk ler nden yola
çıkarak, bu l şk ler n kutsallaştırılmış şek ller n bulmaktan çok daha kolaydır. Bu sonuncu yöntem, b r c k
materyal st ve dolayısıyla b r c k b l msel yöntemd r. Tar h le tar hsel süreçler dışarda bırakan, soyut
doğal b l msel materyal zm n zayıf noktaları, bunun sözcüler n n, kend uzmanlık alanlarının dışına çıkar
çıkmaz ortaya koydukları soyut ve deoloj k kavramlardan derhal bell olur.
573 Özell kle, mekan k dokuma tezgâhının lk şekl nde, esk tezgâhı lk bakışta farkeder z. Modern
şekl nde mekan k tezgâh öneml değ ş kl klere uğramıştır.
574 Ancak son 15 yıldır (yan aşağı yukarı 1850’den ber ) bu mekan k aletler n g tt kçe artan b r kısmı
İng ltere’de mak nelerle yapılmakta ve bunları da, mak ne yapan aynı fabr katörler yapmamaktadırlar. Bu
mekan k aletler n yapımı ç n kullanılan mak nelere örnekler, otomat k bob n yapma mak nes , tarak
mak nes , mek k yapma mak nes , çıkrık ve ğ yapma mak nes d r.
575 Musa, “Harman döven öküzün ağzı bağlanmaz.” [Deuteroneme, (Tevrat, 8. K tap), XXV, V. 4]
dem şt . Oysa, Almanya’dak hır st yan nsanseverler, ters ne, un öğütme ş nde kullandıkları serfler n
boyunlarına, eller yle ağızlarına un koymasınlar d ye tahtadan gen ş b r halka geç r yorlard .
576 B r, yandan üzerler nde uygun şelaleler bulunan akarsuların yokluğu, b r yandan da başka
bakımlardan bol olan sularla savaşmak zorunda kalmaları, Hollandalıları dev nd r c güç olarak, rüzgâra
başvurmak durumunda bırakmıştır. Yel değ rmen n de Hollandalılar, aslında, Almanya’dan almışlardır ve
bunun oradak cadı da, soylularla, rah pler ve mparator arasında geçen ve rüzgârın bu üçünden
hang s ne “a t” bulunduğu konusundak kom k b r değ rmen n sonucu olmuştur. Almanya’da, hava b le
kölel k get r yor d ye feryat ed ld ğ sırada, rüzgâr, Hollandalıları özgürlüğe kavuşturuyordu. Bu durumda,
boyunduruk altına aldığı şey Hollandalılar değ l, Hollandalılar ç n topraktı. 1863 yılında b le hâlâ
Hollanda’da 6.000 beyg rgücünde 17.000 yel değ rmen , toprağın üçte- k s n n tekrar bataklık hal ne
gelmes n önlemek ç n kullanılıyordu.
577 Bu mak ne, gerçekten de, Watt’ın lk tek tepk l den len mak nes le epeyce gel şt r lm şt , ama bu
şekl yle, yalnızca suyu ve tuz ocaklarında sıvı maddeler yukarıya çıkarmak ç n kullanılan b r mak ne
olarak kaldı.
578 “Tek b r motorla dev nd r len bütün bu bas t aletler n b raraya gelmes , b r mak ney meydana
get r r.” (Babbage, l.c., [s. 136].)
579 1861 Ocağında, John C. Morton, Soc ety of Art’ta, “Tarımda kullanılan güçler” konusunda b r
b ld r okudu. Burada şöyle d yor: “Toprak düzen n ler ye götüren her gel şme, buhar motorunun, salt
mekan k güç üret m ne daha fazla uygulahlasına yolaçıyor. ... Eğr -büğrü ç tler le g den engeller n düzenl
b r hareket engelled ğ yerlerde beyg r gücü gerekl d r. Bu engeller günden güne yokoluyor. F l
kuvvetten çok, raden n kullanılmasını gerekt ren şlemlerde, tek uygulanab l r güç, her an nsan aklının
denetleyeb leceğ b r güç, d ğer b r dey mle nsan gücüdür.” Daha sonra Mr. Morton, buhar gücünü,
beyg r gücünü ve nsan gücünü, buhar mak neler ç n genell kle kuramları b r b r me nd rg yor, yan
33.000 l brel k b r ağırlığı b r dak kada b r foot yüksekl ğe çıkarmak ç n gerekl kuvvete ve b r
beyg rgücünün mal yet n , saatte, buhar motoru ç n 3 pen , b r at ç n 5,5 pen olarak hesaplıyor. Ayrıca,
b r at, sağlığını tam olarak sürdürmek koşuluyla b r günde 8 saatten fazla çalışmaz. Buhar gücü
kullanılarak, b r yıl boyunca toprağın sürülmes nde kullanılan yed attan en az üç tanes nden tassaruf
sağlanab leceğ g b , bu, artık kullanılmasından vazgeç len atların, kend ler nden etk l b r b ç mde
yararlanıldığı 3-4 aylık masraflarından daha fazla olmayan b r meblağ le yer ne get r leb l r. Son olarak,
kullanılab ld ğ tarımsal şlemlerde buhar gücü, beyg rgücüne göre yapılan ş n n tel ğ nde b r gel şme
sağlar. B r buhar mak nes n n ş n n yapılması ç n, saatte toplam 15 ş l ne malolan 66 k ş n n çalışmasına
gerek vardır; b r atın ş n n yapılması ç n saatte toplam 8 ş l ne malolan 32 nsana gerek vardır.
580 Faulhaber, 1625; De Caus, 1688.
581 Modern türb nler, su gücünün sanay de kullanılmasını, esk den karşılaşılan b rçok engellerden
kurtarmıştır.
582 “Tekst l manüfaktürünün lk günler nde, fabr kanın kuruluş yer , b r su çarkını çev rmeye yetecek
güçte b r çağlayanın bulunduğu b r akarsuyun varlığına bağlıydı; ve suyla çalışan fabr kaların kuruluşu, ev
sanay s stem n n dağılışının başlangıcı olmakla b rl kte, bu fabr kalar, zorunlu olarak akarsular üzer nde
yer aldığı ve çoğu zaman b rb rler nden epeyce uzak mesafede oldukları ç n, kentten çok kırsal b r
s stem n parçalarını oluştururlar; ve ancak akarsuların yer n buhar gücü aldıktan sonradır k , fabr kalar
kentlerde ve buhar elde ed mes ç n yeterl m ktarda kömür le suyun bulunduğu bölgelerde toplanmıştır.
Buharlı mak ne, fabr ka kentler n n ana-babası olmuştur.” (A. Redgrave, Reports of the Insp. of Fact.,
30th Apr l, 1860, s. 36)
583 Manüfaktürde şbölümü açısından dokumacılık bas t b r ş olmayıp, tam ters ne, karmaşık b r el
ş yd ; dolayısıyla, buharlı dokuma tezgâhı, çok karmaşık ş yapan b r mak ned r. Modern mak neler n,
başlangıçta, yalnızca şbölümünün bas tleşt r ld ğ şlemlere elattığını sanmak tamamıyla yanlıştır. İpl k
eğ r lmes ve dokumacılık manüfaktür dönem boyunca, yen türlere bölünmüş ve emek araçları değ şm ş
ve gel şt r lm şt r; ama emeğ n kend s h ç b r şek lde bölünmem ş, elzanaatı n tel ğ n korumuştur.
Mak neye çıkış noktası olarak h zmet eden şey, emek olmamış, emek araçları olmuştur.
584 Mekan k sanay çağından önce, yünlü dokuma manüfaktürü, İng ltere’de egemen manüfaktürdü.
Bu nedenle, 18. yüzyılın lk yarısında denemeler n çoğu bu sanay de yapılmıştı. Mak nelerde şlenmes
ç n daha az d kkatl b r hazırlığı gerekt ren pamuk, yün üzer nde kazanılan deney mlerden yararlandı; tıpkı
daha sonra, yünün mak neyle şlenmes n n, mak neyle pamuk pl ğ eğ r lmes ve dokuması ç zg s nde
gel şmes g b . Ancak, 1866 yılını hemen zleyen 10 yıl boyunca, pamuklu manüfaktürün, pamuğun
taranması g b tek başına yapılan şlemler, fabr ka s stem ne katılmıştır. “Mekan k gücün yün tarama
sürec ne uygulanması ... başta L ster t p olmak üzere tarama mak neler n n gen ş ölçüde kullanılmaya
başlanması ... kuşkusuz çok sayıda şç n n şten çıkartılması sonucunu doğurmuştur. Yün, esk den elle ve
çoğu kez tarakçının kulübes nde taranırdı. Ş md se genell kle fabr kada taranıyor ve elle taranmış
yünler n terc h ed ld ğ bazı özel türden şler dışında, el emeğ artık ortadan kalkmış bulunuyor. El
tarakçılarının çoğu fabr kalarda ş buldu, ama bunlann ürünü, mak neye oranla o kadar küçük oranda
kalıyor k , tarakçıların pek çoğu şs z kaldılar.” (Rep. of Insp. of Fact., 31st Oct., 1856, s. 16.)
585 “Öyleyse, fabr ka s stem n n lkes , ş n zanaatçılar arasında bölünmes ya da derecelenmes yer ne,
süren n kend temel öğeler ne bölünmes n koymak oluyor.” (Andrew Ure, The Ph losophy of
Manufactures, Lond. 1835, s. 20.)
586 Mekan k dokuma tezgâhı, başlangıçta, esas olarak ağaçtan yapılırdı; gel şt r lm ş modern şekl
dem rden yapılıyor. Üret m araçlarının esk şek ler n n, başlangıç aşamasında yen şek ller n ne ölçüde
etk led ğ , d ğer şeyler arasında, bugünkü mekan k tezgâhın esk s yle, er tme fırınlarındak modern
körükle, b ld ğ m z dem rc körüğünün başlangıçtak mekan k takl d n n gel ş güzel karşılaştırılması ve belk
de d ğerler nden daha çarpıcı olarak da, bugünkü lokomot f n cadından önce, k ayağı olan ve tıpkı b r at
g b ayaklarını b rb r ardına yerden kaldıran b r lokomot f n yapılması çabaları ortaya koyab l r. Mekan k
b l m ndek hatırı sayılır gel şmelerle prat k deney mler n b r k m nden sonradır k , b r mak nen n şekl ,
bütünüyle mekan k lkelere uygun b r durum almış ve kend s n doğuran alet n geleneksel b ç m nden
kurtulmuştur.
587 El Wh tney’ n çırçır mak nes , 18. yüzyılın d ğer mak neler ne göre çok yakın zamanlara kadar
daha az öneml değ ş kl klere uğramıştır. Ancak son on yılda (yan 1856’dan ber ) başka b r Amer kalı,
Albany’l (New York) Mr. Emery, bas t olduğu kadar etk l de olan b r gel şt rmeyle Wh tney’ n çırçır
mak nes n modası geçm ş hale get rm şt r.
588 The Industry of Nat ons, Land. 1855, part II, s. 239. Bu yapıtta şuna da değ n l yor: “Torna
tezgâhına yapılan bu ek, bas t ve dıştan önems z göründüğü halde, onun, mak neler n gel şt r lmes n ve
yaygınlaştırılmasını Watt’ın buhar mak nes nde yaptığı gel şt rmeler kadar çok etk led ğ n söylemen n aşırı
b r dd ada bulunmak olduğuna nanıyoruz. Onun ortaya konması, bütün mak neler n b rdenb re
yetk nleşes ne, ucuzlamasına, cat ve lerlemen n kamçılanmasına yolaçtı.”
589 Londra’da, [gem n n -ç.] yan çark şaftlarını dövmek ç n kullanılan bu mak nelerden b r s ne
“Thor” den r. Bu mak ne 16,5 ton ağırlığında b r şaftı, dem rc n n at nalını dövmes g b döver.
590 Küçük şlerde de kullanılab len kereste şleme mak neler n n çoğu Amer kan cadıdır.
591 B l m, genell kle kap tal ste h ç b r şeye malolmaz, ama bu durum, onun b l m sömürmes ne gene
de engel değ ld r. Başkalarına a t b l m de tıpkı başkalarına a t emek g b sermayeye katılır. Bununla
b rl kte. b l me olsun, madd servete olsun, kap tal st b ç mde elkoyma le k ş sel b ç mde elkoyma
b rb r nden tamamen farklı şeylerd r. Dr. Ure’n n ker d s b le, mak neden yararlanan sevg l fabr katörler
arasında mekan k b lg konusundak ham b l s zl ğ n kınıyor, ve L eb g se, İng l z k myasal madde
fabr katörler n n k mya konusundak şaşkınlık ver c b l s zl kler n anlata anlata b t rem yordu.
592 R cardo, mak nen n (başka durumlarda, emek-sürec le artı-değer yaratma sürec arasındak genel
ayrımdan öteye b r önem vermed ğ mak nen n) bu etk s ne ağırlık ver r k , arasıra, mak nen n ürüne
aktardığı değer gözden kaçırarak onu doğa güçler le b r tutar. Örneğ n şöyle söyler: “Adam Sm th h ç
b r zaman doğal güçler n ve mak neler n b ze yaptıkları h zmetler n değer n küçümsemez, ama haklı
olarak, o, bunların metalara kattığı değer n n tel ğ n ayırdeder ... bunları karşılıksız olarak ş gördükler
ç n, b ze yaptıkları yardım, değ ş m değer ne h ç b r şey katmış olmaz. (R c., l.c., s. 336, 337.)
R cardo’nun bu gözlem , mak neler n, “kâr”ın b r kısmını oluşturan değer yaratıcı b r “h zmet”
gördükler n sanan J. B. Say’a yönelt ld ğ sürece, kuşkusuz doğrudur.
593 24a [B r beyg rgücü, dak kada 33.000 foot-l bre b r kuvvete eş tt r; yan 33.000 l brey b r dak kada
b r foot ya da b r l brey 33.000 foot yüksekl ğe kaldıran b r kuvvete eş tt r. Met nde sözü ed len
beyg rgücü budur. Günlük d lde ve bu yapıttak aktarmalarda, yer yer, aynı mak nen n, “nom nal”, “t car ”
ya da “üzer nde yazılı” beyg rgüçler arasında b r ayrım yapılmıştır. Esk ya da nom nal beyg rgücü,
yalnızca p ston kolunun boyu le s l nd r n çapından hesap ed l r ve buhar basıncı le p ston hızını h ç
d kkate almaz. Prat kte bu şu demekt r: bu mak ne, sank Boulton ve Watt zamanındak g b , aynı düşük
buhar basıncı ve aynı düşük p ston hızıyla çalışıyormuş g b , d yel m, 50 beyg rgücünde olab l r. Ne var k ,
bu son k etmen, o zamandan ber büyük ölçüde artmıştır. Bugün artık, b r mak nen n sağladığı mekan k
gücün ölçülmes ç n, s l nd rdek buharın basıncını gösteren b r gösterge cat ed lm şt r. P ston hızı se
kolayca hesap ed leb l r. Böylece, b r mak nen n “üzer nde yazılı” ya da “t car ” beyg rgücü, s l nd r n
çapını, p ston boyunu, p ston hızını, buhar basıncını, aynı zamanda hesaba katan ve bu mak nen n b r
dak kada f len kaç tane 33.000 l bre kaldırdığını gösteren mekan k b r formül le fade ed l r. Bu yüzden,
b r “nom nal” beyg rgücü, üç, dört ve hatta beş “bel rt len” ya da “gerçek” beyg rgücünün karşılığını
sağlıyor olab l r. Bu açıklama, lerdek sayfalardak çeş tl aktarmaları açıklamak amacıyla yapılmıştır. -
F.E.]
594 Kap tal st kavramlarla dolu okur, burada, doğal olarak, mak nen n, kend sermaye değer oranında
ürüne kattığı fa z arayacaktır. Ama şurası da kolayca görüleb l r k , b r mak ne de, değ şmeyen
sermayen n d ğer kısımlarından daha fazla yen değer yaratmadığı ç n, ürüne “fa z” adı altında herhang
b r değer katamaz. Gene açıktır k , artı-değer üret m n de ele aldığımız b r yerde, bu değer n herhang b r
kısmının, fa z adı altında mevcud yet n a pr or olarak varsayamayız. Pr ma fac a saçma ve değer
yaratma yasalarına aykırı görünen kap tal st hesaplama b ç m , bu yapıtın üçüncü k tabında [c ld nde]
açıklanacaktır.
595 Mak ne tarafından eklenen değer n bu kısmı, mak neler n, madden n b ç m n değ şt ren n ak neler
olarak değ l de salt dev nd r c güç olarak kullanılan ş hayvanlarının, ve genell kle atların yer n almasıyla,
hem mutlak ve hem de n sp olarak azalır. Bu nedenle, şurası da bel rt leb l r k , hayvanları bas t mak ne
olarak tanımlayan Descartes, durumu, manüfaktür dönem n n gözüyle görüyordu, oysa, ortaçağların
gözünde hayvanlar, tıpkı daha sonraları Von Haller’ n Restaurat on der Staatstw ssenschaften adlı
yapıtında olduğu g b , üret m b ç m nde b r değ ş kl k olacağını bekl yordu: değ ş k düşünce yöntemler
sonucu, doğanın f len nsanın boyunduruğu altına alınacağı, D scours de la Méthode adlı yapıtında
açıkça görülür. Burada şöyle der: “Yaşam ç n son derece yararlı b lg lere [felsefeye uyguladığı
yöntemlerle] ulaşmak, okullarda öğret len teor k felsefe yer ne, kend s n n yardımıyla ateş n, suyun,
havanın, gök c s mler n n ve çevrem zdek d ğer bütün c s mler n güç ve etk nl kler n –zanaatçılarımızın
zanaatlarını öğrenmeler g b kes nl kle öğren rken– aynı zamanda en uygun oldukları yerlerde ve amaçlar
ç n kullanmayı öğreneb leceğ m z ve böylece de” nsan yaşamının yetk nleşmes ne katkıda bulunacağımız
“prat k b r felsefe bulmak olasıdır.” [Descartes, Metot Üzer ne Konuşma, MEB, Ankara 1947, Altıncı
Bölüm, s. 75.] S r Dudley North’un, D scourses upon Trade (1691) adlı yapıtının önsözünde,
Descartes’ın yöntem n n ekonom pol t ğ , altın, t caret vb. üzer ne olan esk masallardan ve boş nanlardan
kurtardığı bel rt lmekted r. Bununla b rl kte, genell kle lk İng l z kt satçıları, f lozofları olarak Bacon ve
Hobbes’u ben msem şler daha sonrak dönemde se, İng ltere, Fransa ve İtalya’da ekonom pol t ğ n cat
exochn [özell kle -ç.] f lozofu, Locke olmuştur.
596 Essen t caret odasının yıllık raporuna (1863) göre, Krupp dökme çel k fabr kalan, 161 fırın ve
aşağı yukarı 2.400 şç le, 1862 yılında, otuz k buharlı mak ne (1800 yılında, bu hemen hemen
Manchester’de çalışan bütün buharlı mak neler n sayısı kadardı), ondört buharlı tokmak (heps b rl kte
1.236 beyg rgücünde), kırkdokuz dem rc ocağı, 203 alet mak nes ve onüç rr lyon l bre dökme çel k
üretm şt r. Burada her beyg rgücüne k şç düşmez.
597 Babbage, Java’da eğ rme ş n n tek başına, pamuğun değer ne %117 b r katkıda bulunduğunu
hesap etmekted r. Aynı dönemde (1832) nce pl k sanay nde mak ne ve emeğ n pamuğa kattığı toplam
değer, pamuğun değer n n aşağı yukar %33’ü kadardır. (On the Economy of Mach nery, s. 165, 166.)
598 Mak neyle baskı aynı zamanda boyadan da tasarruf sağlamaktadır.
599 Dr. Watson’un 17 N san 1860 tar h nde Soc ety of Arts’ta okuduğu, Reporter on Products to
the Government of Ind a başlıklı tebl ğe bakınız.
600 “Bu d ls z şç ler” (mak neler), “her zaman, aynı para değer nde oldukları zaman b le,. yerler nden
ett kler emekten çok daha az emeğ n ürünler d rler.” (R cardo, l. c., s. 40.)
601 Bu nedenle komün st b r toplumda mak neler n kullanımı ç n burjuva b r topluma göre çok daha
farklı b r faal yet alanı olacaktır.
602 “İşverenler, onüç yaşından küçük çocuklardan oluşan k ek b gereks z olarak tutmak stem yorlar.
... Gerçekte, b r grup fabr katör, yün pl k eğ r c ler , onüç yaşından küçük çocukları, yan yarım-
zamanlıları, nad ren çalıştırıyorlar. Çocukların” (yan onüç yaşından küçük olanların) “yer n alan çeş tl
türden gel şm ş ve yen mak neler kullanıyorlar; çocuk sayısındak bu azalmayı anlatmak ç n b r sürec
burada örnek olarak vermek st yorum; bu süreçte mevcut mak nelere, parçalama mak nes den len b r
aracın eklenmes yle her mak nen n özell ğ ne göre, altı ya da dört yarım-zaman s stem , parçalama
mak nes n n bulumnasında ‘dürtü’ olmuştur.” (Reports of Insp. of Fact., 31st Oct., 1858.)
603 “Sef l” sözü, İng l z ekonom pol t ğ nde tarım şç ler ç n kabul ed len dey md r.
604 “Mak neler ... emek yükselene” (ücretler demek st yor) “kadar çoğu zaman kullanılamaz.”
(R carde, l.c., s. 479.)
605 Bkz: Report of the Soc el Sc ence Congress, Ed nburgh, October, 1863.
606 Amer kan ç savaşının yolaçtığı pamuk bunalımı sırasında, pamuk şç ler n n sağlık durumlarını
ncelemek ç n İng l z hükümet nce Lancash re, Chesh re ve başka yerlere gönder len Dr. Edward Sm th,
sağlık açısından ve şç ler n fabr ka atmosfer nden uzaklaşmaları dışında bu bunalımın bazı yararlı yanları
olduğunu b ld rm şt r. Kadınların, ş md “Godfrey’s cord al” le zeh rlenmek yer ne, bebekler n emz rmek
ç n yeterl boş zamanları vardı. Yemek p ş rmey öğrenecek zamanları da vardı. Ama ne yazık k , bu
sanatı, tam da, p ş recek b r şeyler olmadığı b r sırada öğrenm şlerd . Sermayen n, kend n gen şletme
amacıyla, a le yuvaları ç n gerekl -emeğe b le nasıl elkoyduğunu buradan da görüyoruz. Bu bunalım, aynı
zamanda, şç ler n kızlarının d k ş okullarında d k ş öğrenmeler ç n de yararlı olmuştur. Bütün dünya ç n
pl k eğ ren emekç kızların d k ş d kmey öğreneb lmeler ç n, b r Arner kan devr m ve uluslararası b r
bunalım gerekm şt !
607 “Erkekler yer ne g tg de daha fazla kadın ve heps nden fazla da, yet şk n şç yer ne çocuk
çalıştırılması neden yle şç ler n sayı bakımından artışları çok fazlaydı. Onüç yaşında üç kız çocuğu,
haftada 6 ş l n le 8 ş l n arasında değ şen ücretle, gene haftada 18 ş l n le 45 ş l n arasında ücret alan tek
b r yet şk n erkek şç n n yer n almıştı.” (Th. de Qu ncey, The Log c of Pol t cal Econ., London 1844, s.
147, not.) Çocuk bakımı ve emz rme g b bazı a le görevler bütünüyle ortadan kaldırılab l r şeyler olmadığı
ç n, sermayen n elkoyduğu analar, bunun b r çares n bulmak zorundaydılar. D k ş, yama ve tam r g b ev
şler n n yer ne, hazır eşya satınalınması geçecekt . Böylece evde harcanan emek azaldıkça, harcanan
para m ktarı artıyordu. A len n geç m g derler çoğalıyor, kazanç fazlasını alıp götürüyor. Buna ek olarak,
yaşamak ç n gerekl maddeler n tüket m ve hazırlanmasında tasarruf ve yer nde karar verme olanaksız
hale gel yordu. Resm ekonom pol t k tarafından g zlenen bu olgularla lg l bol b lg , Ch ldren’s
Employment Comm ss on’un fabr ka denetmenler raporlarında ve özell kle de Reports on Publ c
Health’ta bulunab l r.
608 İng l z fabr kalarında, erkek şç ler n sermayeden zorla elde ett kler , kadın ve çocukların çalışma
saatler n n kısaltılması g b büyük b r olgu le taban tabana karşıt b r durumu, Çocukları Çalıştırma
Kom syonunun en son raporlarında, şç çocukların ana ve babalarının çocuklar üzer ndek aşağılık
tutumları le lg l ve gerçekten dehşet ver c ve tamamıyla köle t caret n andırır davranışlarında
görüyoruz. Ama aynı k yüzlü kap tal st, aynı raporlardan görüleb leceğ g b , kend el yle yarattığı,
sürdürdügü, sömürdüğü ve üstel k, “çalışma özgürlüğü” adını taktığı bu vahşet lanetler. “Hatta kend
günlük ekmekler n kazanmaları ç n ... çocuk şç ler yardıma çağrılmıştı, Kend ler ç n çok ağır olan
böyles ne güç b r çalışmaya dayanacak güçten, gelecektek yaşamlarına yön verecek eğ t mden yoksun
b r halde, f z k ve moral yönden p s b r ortam çers ne fırlatılıp atıldılar. Kudüs kent n n T tüs tarafından
yıkılması üzer ne b r Yahud tar hç , nsanlığını y t rm ş b r ananın korkunç açlığını g dermek ç n kend öz
evladını feda etmes üzer ne, bu kent n böyles ne b r yıkıma uğramasına h ç şaşmamak gerekt ğ ne d kkat
çekm şt .” (Publ c Economy Concentrated, Carl sle 1833, s. 66.)
609 A. Redgrave, Reports of Insp. of Fact., for 31st October, 1858 s. 40, 41.
610 Ch ldren’s Employment Comm ss on, F fth Report, London 1866,, s. 81, n° 31. [Dördüncü
Almanca baskıya ek.–- The Bethnal Green pekl sanay ş md neredeyse yokolmuştur. - F.E.]
611 Ch ldren’s Employment Comm ss on, Th rd Report. London 1864, s. 53, n° 15.
612 l. c., F fth Report, s. xx , n° 137
613 S xth Report on Publ c Health, Lond. 1864, s. 34.
614 “Bu” (1861 araştırması) “... ayrıca şunu da gösterm şt r k , anlatılan koşullar altında çocuklar,
anneler n n çalışmalarından ler gelen hmal ve bakımsızlık yüzünden yokolup g tt kler g b , anneler de
çocuklarına karşı elem ver c derecede yabancılaşmakta, çoğu kez ölümler karşısında fazla keder
duymamakta ve hatte bazan ... bunu sağlamak ç n doğrudan doğruya önlem almaktadırlar.” (l.c.)
615 l. c., s. 454.
616 l.c., s. 454-463. Dr. Henry Jul en Hunter’ın, İng ltere’n n bazı kırsal bölgeler ndek fazla çocuk
ölümler üzer ne raporu.
617 l.c., s. 35, 455, 456.
618 l.c., s. 456.
619 Tarımsal bölgelerde olduğu g b fabr ka bölgeler nde de, hem erkek ve hem de kadın yet şk n
şç ler arasındak afyon tüket m , her gün b raz daha artmaktadır. “Uyuşturucu madde satışını
hızlandırmak ... bazı g r şken toptancı tüccarların başlıca amacıdır. Eczacılar bunu, sürümü en fazla
madde saymaktadırlar.” (l.c., s. 459.) Uyuşturucu madde alan çocuklar, “ ht yar adamlar g b
kavrulmakta” ya da “küçük maymunlar g b kartlaşmaktadırlar.” (l.c., s. 460.) Burada, H nd stan le
Ç n’ n, İng ltere’den nasıl öç aldıklarını görüyoruz.
620 l.c., s. 37.
621 Rep. of. Insp. of Fact., for 31st Oct., 1862, s. 59. Mr. Baker daha önce hek ml k yapmıştır.
622 L. Horner, Reports of Insp. of Fact., for 30th June, 1857, a. 17.
623 L. Homer, Rep. of Insp. of Fact., for 31st Oct., 1855, s. 18, 19.
624 S r John K nca d, Rep. of Insp. of Fact., for 31st Oct., 1858, s. 31, 32.
625 L. Homer, Reports etc., 31st. Oct., 1857, s. 17, 18.
626 S r J. K nca d, Reports etc., 31st oct., 1856, s. 66.
627 A. Redgrave, Rep. of Insp. of Fact., 31st Oct., 1857, s. 41-42. Fabr ka yasasının (met nde sözü
ed len basma şler yasası değ l) b r süred r yürürlükte bulunduğu sanay kollarında, eğ t m maddes n n
önüne çıkan engeller son yıllarda kaldırılmıştır. Yasa kapsamına g rmeyen sanay kollarında, cam
fabr katörü Mr. J. Geddes’ n görüşler hâlâ gen ş ölçüde egemend r. Araştırma kom syonu üyes Mr.
Wh te’a şu b lg ler verm şt r: “Ben m gördüğüm kadarıyla, şç sınıfının b r kısmının son yıllarda
yararlandığı daha büyük ölçüdek eğ t m, kötü b r şeyd r. Onları bağımsız hale get rd ğ ç n tehl kel d r.”
(Ch ldren’s Empl. Comm., Fourth Report, Lond. 1865, s. 253.)
628 “Fabr katör Mr. E. ... bana, buharlı dokuma tezgâhlarında yalnız kadınları çalıştırdığını ... evl
kadınları ve özell kle evde bakımıyla sorumlu a leler bulunanları yeğled ğ n söyled ; bunlar, bekar
kadınlara göre daha d kkatl ve yumuşakbaşlı oluyorlar ve gerekl tüket m maddeler n sağlayab lmek ç n
bütün çabalarını harcıyorlardı. Böylece, kadına özgü erdemler, onun aleyh ne olarak kullanılıyor ve
fabr kalarında varolan en nce görev duygusu ve şefkat, onun köleleşt r lmes ve ıstırap çekmes ç n b rer
araç hal ne get r l yordu.” (Ten Hours’ Factory B ll. The Speech of Lord Ashley, March 15th, Lond.
1844, s. 20.)
629 * Devr -da m. -ç.
630 “Mak nen n yaygın şek lde kullanılmasından ber , nsan doğası, ortalama gücünün çok ötes nde
zorlanıyor.” (Rob[ert] Owen, Observat ons on the Effects of the Manufactur ng System, 2. ed.,
Lond. 1817, [s. 16].)
631 B r şey n görünüşünün en esk şekl n , onun varlık neden olarak görmeye eğ l ml İng l zler,
fabr kalardak uzun çalışma saatler n , kap tal stler n, fabr ka s stem n n emekleme çağında, şlevler le
yet mhanelerden yaptıkları ve bu yoldan kend ler ne, savunmasız sömürü malzemes sağladıkları, gen ş
ölçüdek çocuk hırsızlıklarına bağlamak alışkanlığındadırlar. Örneğ n, kend s de b r fabr katör olan F elden
şöyle d yor: “Şurası açıktır k , uzun çalışma saatler , ülken n her yer nden sağlanan çok sayıda k mses z
çocuğun varlığı neden yle ortaya çıkmıştır; böylel kle patronlar şç lerden bağımsız duruma gelm şler ve
bu şek lde sağlamış olduklan bu zavallı malzeme aracılığı le sağladıkları usule dayanarak bunu
komşularına daha büyük b r kolaylıkla kabul ett rm şlerd r.” (J. F elden, The Curse of the Factory
System, Lond. 1836, s. 11.) Kadınların çalıştırılmasıyla lg l olarak fabr ka denetmen Saunders, 1844
tar hl raporunda şunları söylüyor: “Kadın şç ler arasında öyleler var k , b rkaç gün dışında ardarda
b rçok hafta, k saatten az b r yemek paydosu le sabah altıdan gece yarısına kadar çalıştırılmaktadır;
böylece haftanın 5 gününde kend ler ne ancak eve g d p gelmek ve yatmak ç n 24 saatter 6 saat
kalmaktadır.”
632 “Metal mekan zmanın hareketl hassas kısımlarındak arızanın neden ... harekets zl k olab l r.”
(Ure, l.c. s. 281.)
633 “Daha önce sözü ed len Manchester’l İpl kç (T mes, 26 Kasım 1862) bu konuya l şk n olarak
şöyle d yor: “O” (yan , “mak neler n yıpranma fonu”) “mak neler n daha esk meden da ma daha yen ve
daha y yapılmış olanları le değ şt r lmeler nden ler gelen kayıpları karşılamak ç n de konulmuştur.”
634 “Kaba b r tahm ne göre, yen cat ed lm ş b r mak nen n lk n n yapımı, k nc s n n yapımından, aşağı
yukarı beş katına malolur.” (Babbage, l.c., s. 211, 212.)
635 “Yakın zamanlarda tül yapımı alanında meydana gelen gel şmeler o kadar büyük olmuştur k , 1.700
sterl n değer nde y durumda b r mak ne b rkaç yıl sonra 60 sterl ne satılmıştır ... gel şmeler b rb r n
öyles ne büyük b r hızla zlem şt r k , henüz daha son şekl n almamış durumdak mak neler, yen
gel şmeler bunları modası geçm ş hale get rd ğ ç n yapımcıların eller nde kalmışlardır.” (Babbage, l.c., s.
233 ) Bu fırtınalı atılım dönem nde, bu nedenle, tül fabr katörler , çok geçmeden şgününü, k posta
çalışan şç lerle başlangıçtak 8 saatten 24 saate çıkarmışlardır.
636 “Şurası açıktır k , p yasanın gelg tler ve taleb n ardarda gen şlemes ve daralması ortamında ...
eğer, b nalar ve mak neler ç n ek harcama gerekt rmeks z n, daha fazla hammadde şleneb lecekse,
fabr katörün, ek değ şmeyen sermaye kullanmaksızın, ek değ şen sermaye kullanab lmes ne olanak veren
fırsatlar çıkacaktır.” (R. Torrens, On Vages and Comb nat on, London 1834, s. 64.)
637 Bu durum, yalnızca b r bütünlük sağlanması ç n sözkonusu ed lm şt r, çünkü ben, kâr oranını, yan
artı-değer n yatırılan toplam sermayeye oranını, üçüncü k taba [c lde] gelene kadar ele almayacağım.
638 Sen or, Letters on the Factory Act, London 1837, s. 13, 14.
639 “Sab t sermayen n, döner sermayeye oranının büyüklüğü ... çalışma saatler n n uzunluğunu sten l r
duruma get rmekted r.” Mak neler n vb. daha fazla ölçüde kullanılması le, “uzun çalışma saatler n
uzatma dürtüsünü daha da artırıyor, çünkü sab t sermayen n büyük b r kısmını kârlı duruma get rmen n
tek yolu budur.” (l.c., s. 11-13.) “B r fabr kada, ster kısa, ster uzun sürel çalışma saat uygulansın, aynı
oranda devam ed p g den bazı g derler vardır, örneğ n k ralar, verg ler, yangın s gortası, bazı devamlı
h zmetl ler n ücretler , mak neler n yıpranması ve şletmen n yüklenmek durumunda bulunduğu, kâra olan
oranları, üret m n azalmasıyla yükselen d ğer çeş tl g derler g b .” (Reports of the Insp. of Fact., for 31st
Oct.. 1862, s. 19.)
640 Kap tal st le, onun görüşler n aynen ben mseyen ekonom pol t kç ler n bu ş n özünde yatan
çel şk n n b l nc ne n ç n varmadıkları, üçüncü k tabın [c ld n] lk kısmında görülecekt r.
641 R cardo’nun en büyük yararlılıklarından b r de, mak nede, yalnız meta üretme aracı değ l,
“reduntant populat on” [“nüfus fazlalığı” -ç.] yaratma özeIl ğ n de görmüş olmasıdır.
642 F. B ese, D e Ph losoph e des Ar stoteles, Zwe ter Band, Berl n 1842, s. 408.
643 Tıpkı, şbölümü le lg l daha öncek aktarmalardak anlayış çers nde, ant k ve modern gürüşler
arasındak karşıtlığı aydınlığa kavuşturduğu ç n, bu ş r n Stolberg tarafından yapılmış çev r s n aşağıda
ver yorum. “Ey değ rmenc kızlar, koruyun tahıl üreten eller n z ve uyuyun tatlı tatlı. Horoz boşuna ötsün
sabahley n! Deo, kızların ş n , Su Per ler yapsın buyurdu ve ş md onlar çarklar üzer nde kekl k g b
sek yorlar, sarsılan d ng ller dönüyor tekerlekler yle ve çev r yor ağır değ rmen taşlarını. Gel n sürel m
atalarımızın yaşamını, çekel m el m şten ve Tanrıçaların bağışladığı şeyler n sürel m keyf n .”
“Schonet der mahlenden Hand, o Müller nnen, und schlafet
Sanft! es verkünde der Hahn euch den Morgen umsonst!
Däo hat d e Arbe t der Mädchen den Nymphen befohlen.
Und tzt hüpfen s e le cht über d e Räder dah n.
Dass d e erschütterten Achsen m t hren Spe chen s ch wälzen,
Und m Kre se d e Last drehen des wälzenden Ste ns.
Lasst uns leben das Leben der Väter, und Lasst uns der Gaben
Arbe tslos uns freun, welche d e Gött n uns schenkt.”
(Ged chte aus dem Gr ech schen übersetzt, von Chr st an Graf zu Stolberg, Hamburg 1782.)
644 * “Seçk n pl kç ”, “büyük sos s fabr katörü” ve “saygın kundura boyası tüccarı”. -ç.
645 Çeş tl sanay kollarındak ş yoğunluklarında, kuşkusuz da ma farklılıklar vardır. Ama bu
farklılıklar, Adam Sm th’ n de gösterd ğ g b , her türden şe özgü şek ller le b r ölçüde b rb r n telâf eder.
Bununla b rl kte, değer ölçüsü olarak emek-zamanı, ancak, emeğ n yoğunluğu le süres n n b r ve aynı
emek n cel ğ n n b rb r ne karş t ve b r d ğer n dıştalayan fadeler n tems l ett ğ ölçüde etk len r.
646 Özell kle, bu k tabın [c ld n] Dördüncü Kısmında nceleyeceğ m z parça-başına ödenen ücretle.
647 Bkz: Rep. of Insp. of Fact.. for 31st October, 1865.
648 Rep. of Insp. of Fact., for 1844 and the quarter end ng 30th Apr l 1845, s. 20-21.
649 l.c., s. 19. Parça-başı ücret değ şmed ğ ç n, haftalık ücretler, üret len m ktara bağlı bulunuyordu.
650 l.c., s. 20.
651 Yukardak deneylerde moral öğe, öneml b r rol oynuyordu. İşç ler fabr ka denetmen ne şunları
anlatmıştı: “Daha büyük b r zevkle çalışıyoruz, gece daha erken şten çıkma ödülü da ma aklımızdadır ve
en genc nden en yaşlısına kadar, bütün fabr kaya canlı ve neşel b r ruh egemend r, b rb r m ze çok yardım
eder z.” (l.c., s. 21.)
652 John F elden, l.c., s. 32.
653 * Ç le. -ç.
654 * Atkı. -ç.
655 Lord Ashley, l.c., s. 6-9 pass m.
656 Rep. of Insp. of Fact., for Quarter end ng 30th September, 1844, and from 1st October, 1844, to
30th Apr l, 1845, s. 20.
657 l.c., s. 22.
658 Rep. of Insp. of Fact., for 31st Oct., 1862, s. 62.
659 Bu, 1862 tar hl “Parlamento Kararı” le değ şt r ld . Burada, modern buharlı mak neler ve su
çarklarının f l beyg rgücünün yer n nom nal beyg rgücü almıştır. Ç ft ğler de (1839, 1850 ve 1856
kararları ters ne) pl k eğ rme şler arasında yer almadığı g b , yünlü dokuma fabr kalarında, “g gs”
[“kabartma tezgâhı” -ç.] sayısı eklenm ş, b r yandan jüt ve kenev r fabr kaları, öte yandan keten
fabr kaları arasında ayrım yapılmış ve ensonu çorap dokumacılığı lk kez rapora alınmıştır.
660 Rep. of Insp. of Fact., for 31st October, 1856, s. 13-14, 20 ve 1852, s. 23.
661 l.c., s. 14-15.
662 l.c., s. 20.
663 Reports, etc., for 31st October, 1858, s. 9-10. Karş: Reports, etc.,for 30th Apr l, 1860, s. 30 vd..
664 Reports of Insp. of Fact., for 31st Oct., 1862, s. 100 ve 130.
665 Ş md b r dokumacı 2 modern buharlı tezgâh le, 60 saatl k b r haftada, bell n tel k, gen şI k ve
uzunlukta 26 parça ş yapmaktadır; oysa esk tezgâhı le 4 parçadan fazla yapamazdı. Böyle b r parça
kumaşın dokunma mal yet , 1850’den hemen sonra 2 ş l n 9 pen den 51/8 pen ye düşmüştür.
“Otuz yıl önce” (1841) “b r pl kç üç çırağıyla b rl kte, 300-324 ğl b r ç ft eğ rme tezgâhından fazlasına
bakamazdı. Ş md se” (1871) “beş çırağın yardımı le 2.200 ğe bakmak durumundadır ve 1841 yılına
göre yed katından fazla üret mde bulunab lmekted r.” (Fabr ka denetmen Alex Redgrave, Journal of
the Soc. of Arts, 5th January, 1872.)
666 Rep. of Insp. of Fact., for 31st Oct., 1861, s. 25, 26.
667 Sek z saatl k şgünü ç n hareket, ş md (1867) Lancash re’da fabr ka şç ler arasında başlamış
bulunuyor.
668 Aşağıdak b rkaç sayı, B rleş k Krallık’ta 1848’den ber , “fabr ka” sayısındak artışı
göstermekted r:
İhracat m ktarı İhracat m ktarı İhracat m ktarı İhracat m ktarı
1848 1851 1860 1865
Pamuk
Pamuk pl ğ (l bre) 135.831.162 143,966,106 197.343.655 103.751.455
D k ş pl ğ (l bre) – 4.392.176 6.297.554 4.648.611
Pam. kumaş (yarda) 1.091.373.930 1.543.161.789 2.776.218.427 2.015.237.851
Keten ve Kenev r
İpl k (l bre) 11.722.182 18.841.326 31.210.612 36.777.334
Kumaş (yarda) 88.901.519 129.106.753 143.996.773 247.012.329
İpekl
İpl k (l bre) 466.825* 462.513 897.402 812.589
Kumaş (yarda) – 1.181.455** 1.307.293** 2.869.837
Yünlü
Yün ve bükme İpl k (l bre) – 14.670.880 27.533.968 31.669.267
Kumaş (yarda) – 151.231.153 190.371.537 278.837.418
* 1846. -Ed. ** l bre. -Ed.
İhracat değer İhracat değer İhracat değer İhracat değer
1848 1851 1860 1865
£ £ £ £
Pamuklu
İpl k 5.927.831 6.634.026 9.870.875 10.351.049
Kumaş 16.753.369 23.454.810 42.141.505 46.903.796
Keten ve Kenev r
İpl k 493.449 951.426 1.801.272 2.505.497
Kumaş 1.802.789 4.107.396 4.804.803 9.155.358
İpekl
İpl k 77.789 196.380 826.107 768.064
Kumaş – 1.130.398 1.587.303 1.409.221
Yünlü
İpl k 776.975 1.484.544 3.843.450 5.424.047
Kumaş 5.733.828 8.377.183 12.156.998 20.102.259
Mav k taplara bkz: Stat st cal Abstract of the Un ted K ngdom, n° 8 ve n° 13. Lond., 1861 ve 1866.
Lancash re’da, 1839 le 1850 arasında fabr ka sayısı yalnız %4; 1850 le 1856 arasında %19; 1856 le
1862 arasında %33 artmıştır; oysa, yukardak 11 yıllık dönemler n herb r nde burada çalıştırılan şç sayısı
mutlak olarak artmış, n sp olarak azalmıştır. (Bkz: Rep. of Insp. of Fact., for 31st Oct., 1862, s. 63.)
Pamuklu fabr kaları Lancash re’da ağır basar. B rleş k Krallık’tak toplam tekst l fabr kalarının
%45,2’s n n, ğler n %83,3’ünün; buharlı dokuma tezgâhlarının %81,4’ünün, mekan k beyg rgücünün
%72,6’sının, ve çalıştırılan toplam personel sayısının %58,2’s n n burada toplandığını düşünürsek, bu
bölgedek pamuklu sanay n ez c n tel ğ konusunda b r f k r ed nm ş oluruz. (l.c., s. 62-63.)
669 * Yunanlı l r k şa r. -ç.
670 Ure, l.c., s. 18.
671 Ure, l.c., s. 31. Bkz: Karl Marx, l.c., s. 140-141 [Felsefen n Sefalet , s. 149].
672 Parlamento kararları, açık b r şek lde, fabr ka şç ler kategor s ne yalnız mühend sler ve mak ne
şç ler n vb. değ l, aynı zamanda yönet c ler , satış memurlarını, haberc ler , depo şç ler n , ambalajcıları
vb., kısacası fabr ka sah b nden başka herkes aldığı halde, İng l z, fabr ka yasalarının met nde son sözü
ed len şç ler kapsamı dışında bırakması hal nde, bunu, kasıtlı b r stat st k yanıltması d ye kabul etmek
gerek r; ve bu türden yanıltmaları, başka durumlar ç n ayrıntılı olarak tanıtlamak da pekâlâ mümkündür.
673 Ure, bunu kabul eder. “Gerekt ğ nde” şç ler n, yönet c n n steğ ne bağlı olarak, b r mak neden
alınıp d ğer ne ver leb ld ğ n söyler ve zaten çığlığı atar: “Böyle b r değ şt rme, ş b len ve herb r ğnen n
başını yuvarlatma ş n b r şç ye, ucunu s vr lt ne ş n b r başkasına veren esk uygulama le tam b r çel şk
hal nded r.” Oysa Ure’n n kend kend s ne, otomat k fabr kada bu “esk uygulamadan” n ç n ancak
“gerekt ğ nde” ayrılındığını sorması çok daha yer nde olurdu.
674 Örneğ n, Amer kan ç savaşı sırasında olduğu g b büyük tehl ke anında, fabr ka şç ler , burjuvaz
tarafından, yol yapımı vb. g b en kaba şlere koşulurlar. 1862 yılı le bunu zleyen yıllarda, boşta kalan
pamuk şç ler ç n kurulan İng l z “atel ers nat onaux” [“ulusal şl kler”. -ç.] 1848 yılında Fransa’da
kurulmuş bulunanlardan şu bakımdan ayrılır k , bu sonuncuda şç ler devlet hesabına üretken olmayan
şlerde çalıştırıldığı halde, lk nde şç ler, burjuvaz yararına üretken beled ye şler nde çalışmak
zorundaydılar ve bu şler normal şç den daha düşük ücretle yaptıkları ç n de, bu şç ler le rekabet hal ne
get r lm ş oluyorlardı. “Pamuk şç ler n n f z ksel görünüşler kuşkusuz düzeld . Ben, bunu ... bu nsanlar
bakımından kamu şler n n açık havada yapılmasına bağlıyorum.” (Rep. Of Insp. Of Fact, 31st Oct. 1863,
s. 59) Yazar, burada, Preston kırında çalıştırılan, Preston’lu fabr ka şç ler n kasted yor.
675 B r örnek: 1844 yasasından ber , pamuklu dokuma fabr kalarına, çocuk emeğ n n yer n almak
üzere çeş tl mekan k aygıtlar g rn ş bulunuyor. Fabr katörler n kend çocukları, fabr kalarında çırak olarak
b r öğren mden geçecekler gün, herhalde bu el değmem ş mekan k alanında ne büyük lerlemeler olab l r.
“Mak neler çers nde belk de otomat k tezgâh b le d ğerler kadar tehl kel d r. Bunlardak kazaların çoğu
küçük çocukların başlarına gelmekted r; bu çocuklar, tezgâhlar hareket hal ndeyken yer süpürmek ç n
altlarına sürünerek g r yorlar. B rkaç ustabaşı bu suç yüzünden para cezasına çarptırılmış se de, bunun
pek yararı olmamıştır. Eğer mak ne yapımcıları, otomat k b r süpürge cat etm ş olsalardı, bu küçük
çocukların mak neler n altına sürünmeler önlen r ve b z m koruyucu önlemler m ze mutlu b r katkıda
bulunulmuş olurdu.” (Reports of Insp. of Fact., for 31st Oct., 1866, s. 63.)
676 Demek k , Proudhon’un şaheser f kr buradan gel yor: o, mak neler , emek araçlarının b r sentez
olarak değ l, b zzat şç n n yararına olmak üzere, parça şlemler n b r sentez olarak “alıyor”.
677 F. Engels, l.c., s. 217. Mr. Mol nar g b , sıradan ve y mser b r serbest t caret yanlısı b le şöyle
d yeb l yor: “Günde onbeş saat, b r mak nen n tek düze hareket n gözlemek durumunda olan b n k mse,
aynı sürede kend f z k gücünü kullanmasından daha fazla tüken r. Çok uzun sürel olmamak üzere belk
de z h nsel b r j mnast k h zmet göreb lecek olan bu gözcülük, süre uzun olursa, aşırılığı neden yle, z hn
de, vücudu da yorar.” (G. de Mol nar , Études Économ ques, Par s, 1846, [s. 49].)
678 F. Engels, l.c., s. 216.
679 “The factory operat ves should keep n wholesome remembrance the fact that the rs s really a
low spec es of sk lled labour; and that there s none wh ch s more eas ly acqur ed or of st qual ty more
amply remunerated, or wh ch, by a short tra n n of the least expert can be more qu ckly as well as
abundantly acqur ed... The master’s mach nery really plays a far more mportant part n the bus ness of
product on than the labour and the sk ll of the operat ve, wh ch s x months’ educat on can teach, , and a
common labourer can learn. “ (The Master Sp nners’ and Manufacturers’ Defence Fund. Report of
the Comm ttee, Manchester 1854, s. 17.) Patronların, “canlı” otomatlarını kaybetme tehl kes le yüzyüze
geld kler zaman büsbütün ayrı b r telden çaldıklarını daha lerde göreceğ z.
680 Ure, l.c., s. 15. Arkwr ght’ n yaşam öyküsünü b len b r k mse, bu berber-dah ye h ç b r zaman
“as l” unvanını veremez. 18. yüzyılın bütün büyük muc tler çers nde o, kuşkusuz, başkalarının catlarını
çalan en büyük hırsız ve en aşağılık adamdır.
681 “Burjuvaz n n, proletaryayı bağladığı tutsaklık, h ç b r yerde fabr ka s stem nden daha açıkça
günışığına çıkmamıştır. Burada bütün özgürlükler hem yasada ve hem de gerçekte sona erer. İşç ler n
saat beşbuçukta fabr kada olmaları gerek r. B rkaç dak ka geç kalsalar cezalandırılırlar; 10 dak ka
gec k rlerse, kahvaltıdan sonraya kadar çer ye alınmazlar ve böylece, dörtte-b r günlük ücret kaybetm ş
olurlar. Komuta le yemek, çmek ve uyumak zorundadırlar. ... Despot çan ses yle yatağından kaldırılır,
kahvaltıdan, yemekten çağrılır. Ve fabr kada başından neler geçer? Burada patron mutlak
yasakoyucudur. Gönlünün d led ğ g b yönetmel kler yapar; bunda, keyf nce değ ş kl kler, ekler yapar; ve
en budalaca şeyler koysa, mahkemeler şç ye şöyle söyler: Bu sözleşmeye gönlünüzle g rd ğ n ze göre,
ş md onu yürütmek zorundasınız. ... Bu şç ler, dokuz yaşından başlayarak ölene kadar, bu madd ve
manev şkence altında yaşar.” (F. Engels, l.c., s. 217, sq.) “Mahkemen n ne ded ğ n ” b r örnekle
göstereceğ m. Olaylardan b r , 1866 yılı sonunda Sheff eld’de geçer. Bu kentte b r şç k yıl b r çel k
fabr kasında çalışır. İşverenle yaptığı b r kavga sonucu ş bırakır ve ne olursa olsun bu patron ç n
çalışamayacağını söyler. Sözleşmey bozduğu gerekçes yle yargılanır ve k ay hapse mahkum ed l r.
(Eğer sözleşmey patron bozmuş olsaydı, ancak hukuk mahkemes nde kovuşturmaya uğrar ve olsa olsa
para cezasına çarptırılırdı.) İşç k aylık hap s cezasım çekt kten sonra, patron, sözleşme gereğ nce şç y
şbaşı yapmaya davet eder. İşç , hayır der, sözleşmeye uymadığı ç n zaten cezasını çekm şt r. Patron
tekrar dava açar ve yargıçlardan b r tanes , Mr. Shee, bunu, b r nsanın yaşadığı sürece, b r ve aynı suç
ya da c nayet ç n tekrar cezalandırılmış olacağı b r hukuk gar bes olarak açıkça yermes ne karşın,
mahkeme, şç y tekrar mahkum eder. Ve bu hükmü, “Great Unpa d” [“Büyük Ücrets zler”-ç.], taşralı
meşe odunları değ l, Londra’dak en yüksek mahkemelerden b r ver yordu. [Dördüncü Almanca baskıya
ek. – Bu usul artık uygulanmıyor. Havagazı g b bazı k myasal h zmetler dışında, İng ltere’de şç ,
sözleşmen n bozulması hal nde şverenle eş t koşullar çers nde ancak hukuk mahkemeler nde
yargılanab l yor. -F.E.] İk nc olay, 1863 Kasımının sonunda V ltsh re’da geç yor. Westbury Le gh’de,
Leower’s M ll’de kumaş fabr katörlüğü yapan Harrup adında b r s n n yanında çalışan 30 kadar dokuma
şç s , patronları Harrup’un, sabahları şe geç kald kları ç n ücretler nden 2 dak kaya karşılık 6 pen , 3
dak kaya karşılık 1 ş l n, 10 dak kaya karşılık 1 ş l n 6 pen kesmek g b tatlı b r alışkanlığı sürdürmes
karşısında greve g d yorlar. Bu, b r saat ç n 9 ş l n, b r gün ç n 4 sterl n 10 ş l n eder k , dokumacıların b r
yıldak ortalama ücretler h ç b r zaman haftada 10-12 ş l n geçmemekted r. Ayrıca Harrup, şe başlama
saat n lan etmek üzere b r çocuk görevlend r yor, k bu çocuk çoğu kez sabahın altısından önce düdüğü
öttürüyordu: ve eğer düdüğün b tt ğ anda bütün şç ler orada hazır değ lseler, kapılar kapanıyor, dışarda
kalan şç ler cezalandırılıyor: ve b nalarda saat olmadığı ç n, tal hs z şç ler, Harrup yet şt rmes genç
düdükçünün nsafına kalıyorlardı. Grevdek şç ler, yan a le anaları ve kızlar, b r düdükçünün yer ne b r
saat konulduğu ve daha aklayatkın b r ceza uygulandığı takd rde şe başlama öner s nde bulundular.
Harrup, 19 kadın le kızı sözleşmeye uymadıkları gerekçes yle yargıç karşısına çıkarttı. Orada
bulunanların bu haksızlık karşısındak büyük öfkes ne karşın şç ler n heps de 6 pen para cezasına ve 2
ş l n 6 pen mahkeme g derler n ödemeye mahkum ed ld ler. Mahkemeden sonra Harrup’un peş ne,
ıslıklar çalan b r kalabalık takıldı. – Fabr katörler n pek sevd kler b r şey de, sten len malzemddek
kusurlar neden yle, ücretler nden kes nt yaparak şç ler cezalandırmaktı. Bu yöntem, 1866’da
İng ltere’de gömlekç l k bölges nde genel b r greve yolaçtı. Çocukları Çalıştırma Kom syonunun
raporlarında (1863-1866), şç ler n yalnız ücretler n almamakla kalmayıp, harcadıkları emek ve ceza
yönetmel kler aracılığı le kıymetl patronlarına karşı borçlu duruma düşürüldükler olaylar anlatılmaktadır.
Son pamuk bunalımı da, ücretlerde kes nt yapma konusunda fabr ka otokratlarının gösterd kler
mar fetler n ölümsüz örnekler n sağlamıştır. Fabr ka denetmen Mr. R. Baker şöyle d yor: “Bu zor ve
st raplı zamanlarda, çalıştırdığı bazı genç şç ler n herb r nden, sağlık belges ç n, yasaya göre 3 pen
kesmes gerek rken, 10 pen kesen (oysa bu belge ç n ancak 6 pen ödemekted r) b r pamuklu fabr kası
sah b aleyh nde, son zamanlarda, ben kovuşturma açmak zorunda kaldım. ... Bana b ld r len d ğer b r
olay da, yasayla çatışmadan aynı amaca ulaşmak ç n b r fabr katörün, çalıştırdığı çocuklardan, çalışmaya
uygun oldukları hek m belges yle bel rt lenlerden, derhal, pamuk pl ğ eğ rme sanatını ve sırrını
öğrenmeler karşılığı b r ş l n ücret sted ğ haber ver lmekteyd . Bu nedenle, grevler g b olağanüstü
olaylar konusunda, yalnız bunların ortaya çıktıkları yerlerle lg l değ l, özell kle ç nde bulunduğumuz
zamanlarda görülmeler n n bazı der n nedenler olab l r, ve bunlar açıklanmaksızın, halkın bunları
anlayab lmes olanaksızdır.” Burada, 1863 Haz ranında, Darwen’dek , dokuma şç ler grev ne değ n llyor.
(Reports of Insp. of Fact., for 30th Apr l, 1863, s. 50-51.) Raporlar da ma resm tar hler n ger s ndek
olayları kapsamaktadır.
682 Fabr ka yasalarının tehl kel mak nelere karşı get rd ğ koruma önlemler n n yararlı etk ler olmuştu.
“Ama ... ş md , y rm yıl önce bulunmayan başka tehl ke kaynakları var; bunlardan en başta gelen
mak nen n artan hızıdır. ÇarkIar, s l nd rler, volanlar, ğler ve mek kler g tg de artan b r hızla dönmekted r;
kopan b r pl ğ yakalamak ç n parmaklar ş md daha hızlı ve becer kl hareket etmek zorundadır, çünkü
b r anlık duraksama ya da d kkats zl k, kurban ed lmeler ne yolaçar. ... Kazaların büyük b r kısmı, şç ler n
şler n hızla b t rmek kaygılarından ler gel r. Şurası unutulmamalıdır k , mak neler n hareket hal nde
olması, yan pl k ve kumaş üretmes , fabr katörler n en önde gelen kaygılarıdır. B r dak kal k duraklama,
yalnız b r güç kaybı değ l, b r üret m kaybıdır da ve, çıkartılan ş m ktarında çıkarları bulunan gözcüler,
şç ler , mak neler da ma hareket hal nde tutmaya zorlarlar; ve ağırlık ya da parça-başına ücret alan
şç ler ç n de, mak neler n devamlı hareket hal nde olmaları daha az öneml değ ld r. Bunun sonucu
olarak, bazı ve hatta çoğu fabr kalarda, mak neler n hareket hal ndeyken tem zlenmeler yasaklandığı
halde, fabr kaların çoğunda ve belk de heps nde şç ler n, herhang b r uyarmaya ya da azarlanmaya
uğramaksızın, mak neler çalışır haldeyken, artıkları, kırıntıları aldıkları, s l nd rler , çarkları vb. s ld kler her
zaman görülen b r uygulamadır. Böylece, yalnız bu yüzden altı ay çers nde 906 kaza olmuştur. ... Her
gün devamlı olarak epeyce b r tem zl k yapılmakla b rl kte, cumartes günler genell kle mak neler n genel
tem zl ğ ne ayrılmıştır ve bunun da büyük b n kısmı gene mak neler hareket hal ndeyken yapılmaktadır.”
Tem zl k ç n b r ücret ödenmed ğ nden, şç ler bunun b r an önce b t r lmes ne bakarlar. Bu nedenle,
“cuma ve özell kle cumartes günler meydana gelen kazaların sayısı, d ğer günlerden çok daha fazladır.
Cuma günler n n, haftanın lk dört günü ortalamasına göre kaza fazlalığı neredeyse %12; cumartes
günler nde se, onu zleyen beş günün ortalamasına göre kaza fazlalığı %25’t r; ya da, eğer, cumartes
günler n n çalışma saatler hesaba katılırsa –d ğer günler 101/2 saat olduğu halde cumartes günler 71/2
saatt r– bu fazlalık %65’ bulur.” (Rep. of Insp. of Fact, 31st October, 1866, s. 9, 15, 16, 17.)
683 Üçüncü K tabın [C ld n] B r nc Kısmında, fabr ka yasasının, “ şç ler ” tehl kel mak nelere karşı
koruyan maddeler ne karşı İng l z fabr katörler n son günlerde g r şt kler savaşımın b r öyküsünü
vereceğ m. Ş md l k, Leonard Horner’ n resm raporundan alınan şu parçayla yet nel m: “Bazı fabr ka
sah pler n n, bazı kazalar konusunda affed lmez b r haf fl kle sözett kler n duydum; örneğ n, b r parmak
kaybed lmes önems z b r şeyd . B r şç n n yaşamı ve geleceğ , parmaklarına o kadar bağlıydı k ,
bunlardan herhang b r s n n kaybı onun ç n çok c dd b r sorundur. Bu g b düşünces zce sözler ş tt ğ m
zaman, genell kle şu soruyu soruyordum: Fazladan b r şç ye gereks nmen z olsa, başka bakımlardan eş t
n tel kte k k ş başvursa, bunlardan b r tanes b r başparmağını ya da şaret parmağını kaybetm ş olsa,
hang s n şe alırsınız? Bu sorunun yanıtında herhalde h ç duraksamazsınız.” .... Fabr katörler n,
“ nsanseverl k göster s d ye tanımlandığını duydukları yönetmel ğe karşı yanlış b r önyargıları”
bulunmaktadır. (Rep. of Insp. of Fact., 31st Oct., 1855.) Bu fabr katörler kurnaz k ş ler doğrusu ve köle
sah pler n n ayaklanması karşısındak sev nçler de boşuna değ l.
684 Çalışma saatler ne zorunlu sınırlar koyan fabr ka yasaları le d ğer yönetmel kler n kapsamına uzun
zaman önce g rm ş bulunan fabr kalarda, esk kötüye kullanmaların çoğu ortadan kalkmıştır.
Mak nelerdek her gel şme, b r ölçüde, “b naların yapımında da bazı gel şmeler ” gerekt r yor ve bu da
şç n n yararına b r şeyd r. (Rep. of Insp. of Fact., 31st Oct., 1863, s. 109.)
685 Bkz: d ğerler arasında, John Houghton, Husbandry and Trade Improved, London 1727; The
Advantages of the East-Ind a Trade, 1720; John Bellers, l.c., “Patronlar le şç ler b rb rler yle ne yazık
k devamlı b r savaşım hal ndeler. Bunlardan lk n n değ şmeyen amacı, şler n elden geld ğ nce ucuza
yaptırmaktır; ve bu amaca ulaşmak ç n her türlü çareye başvurmaktan ger kalmıyorlar; buna karşılık
k nc ler de, patronlarını daha yüksek talepler ne boyun eğmeye zorlamak ç n her fırsattan yararlanmaya
aynı derecede d kkat ve t t zl k göster rler.” (An Enqu ry nto the Causes Of the Present H gh Pr ce
of Prov s ons, s. 61-62. Yazar, Rah p Nathan el Forster. tamamen şç lerden yanadıır.)
686 * “Bazı k mseler 20 yıl kadar önce, bu kentte b r dokuma mak nes cat etm şlerd . Bu mak ne le
b r k ş , esk yöntem ve araçlarla çalışan b rçok nsanın aynı sürede yapab lecekler nden daha fazla
kumaşı, hem de daha kolay yapab l yordu. Bu yüzden dokumacılar arasında huzursuzluklar ve ş kâyetler
başladı. Bu durum, şeh r mecl s n n mak ney yasaklamasına kadar devam ett .” (Boxhorn, Insp. Pol.,
169.) -ç.
687 Esk t p manüfaktürlerde şç ler n mak nelere karşı ayaklanmaları bugün b le, Sheff eld’l , eğe
yapımcıları olayındak g b , bazan vahş b r şek l alab l yor.
688 S r James Steuart da mak neler tam bu anlamda anlamaktadır. “Je cons dère done les mach nes
comme des moyens d’augmenter [v rtuellement] le nombre de gens ndustr eux qu’on n’est pas obl gé
de nourr r. ... En quo l’effet d’une mach ne d ffère-t- l de celu de nouveaux hab tants?” [“Ben,
mak neler , beslemek zorunda olmadığı hünerl nsanların sayısını [b lkuvve] çoğaltan araçlar olarak
görüyorum. ... B r mak nen n etk s , yen sak nler n etk s nden neden farklı olsun?”1 (Fransızca çev., t. I.,
1. I.. ch. XIX.) Mak neler n, “pol gam ”n n yer n aldığını söyleyen Petty daha saftır. Yukardak görüş
olsa olsa, B rleş k Devletler’ n ancak bazı kısımları ç n geçerl olab l r. Öte yandan, “mak neler, b rey n
emeğ n azaltacak şek lde başarıyla nad ren kullanılab l r; yapımı ç n kaybed len zaman, kullanımı le
tasarruf ed lecek zamandan daha fazla olab l r. Büyük k tleler hal nde hareket ett kler , tek b r mak ne
b nlerces n n ş ne yardımcı olduğu zaman ancak gerçekten yararlı olab l rler. Bu yüzden, nüfusu çok
kalabalık, şs z-güçsüz nsanı çok fazla olan ülkelerde mak ne de fazla olur. ... Mak ne, nsan kıtlığı
neden yle değ l, ama bu şs zler k tle hal nde şe sokab lme kolaylığı neden yle kullanılır.” (P ercy
Ravenstone, Thoughts on the Fund ng System and ts Effects, London 1824, s. 45.)
689 113a [Dördüncü Almanca baskıya not. – Bu, AImanya ç n de geçerl d r. Ülkem zde, tarımın
büyük boyutlarda varolduğu yerlerde, yan özell kle doğuda, büyük mal kâneler n (“Bauernnlegen”)
tem zlenmes sonucu mümkün olab lm ş ve bu uygulama, 16. yüzyılda ve özell kle 1648’den ber yaygın
b r hal almıştır. –F.E.]
690 “Mak ne le emek da m b r rekabet hal nded r.” R cardo, l.c., s. 479.
691 İng ltere’de eldokumacılığı le mak ne dokumacılığı arasındak rekabet, 1833 tar hl yoksullar
yasasının yürür üğe g rmes nden önce, asgar n n epeyce altına düşen ücretler n k l se yardımıy-la
desteklenmes yle uzamıştı. “1827 yılında rah p Mr. Turner, sanay bölges olan Chesh re’da, W lmslow
k l ses papazıydı. Göçmen Kom tes n n sorduğu sorular le Mr. Turner’ n yanıtları, nsan emeğ n n
mak neye karşı rekabet nasıl sürdürdüğünü göster yor, ‘Soru: Buharlı tezgâhın kullanılması, el tezgâhının
yer n almadı mı? Yanıt: Kuskusuz aldı; eğer eldokumacıları, ücret n-d r m ne boyun eğecek duruma
get r lmeselerd , bu, daha da fazla olurdu, Soru: Ama, geç m ne yetmeyecek bu ücret kabul etm ş oluyor
ve ger ye kalan ç n de k l se yardımına belbağlıyor, öyle m ? Yanıt: Evet öyle ve aslında, el tezgâhı le
buharlı tezgâh arasındak rekabet, yoksullara yardım fonu le sürüp g d yor.’ Böylece, mak nen n
kullanılmaya başlanmasının çalışkan şç lere sağladığı yarar, saygıdeğer ve b r dereceye kadar bağımsız
usta şç n n, alçaltıcı sadaka ekmeğ le yaşayan sürüngen sef ller hal ne düşmes oluyor. İşte buna da
geç c huzursuzluklar den yor.” (A Pr ze Essay on the Comparat ve Mer ts of Compet t on and Co-
operat on, Lond. 1834, s. 29.)
692 “Ülken n gel r n ” (yan , R cardo’nun aynı pasajda açıkladığı g b , servetler ekonom k açıdan,
Ulusun Zeng nl ğ n oluşturan, büyük toprak sah pler le kap tal stler n gel rler n ) “artırab lecek aynı
neden, aynı zamanda, nüfusu gereğ nden fazla duruma get reb l r ve şç n n durumunu kötüleşt reb l r.
(R cardo, l.c., s. 479.) “Mak nelerdek her gel şmen n da m amacı ve eğ l m , aslında, nsan emeğ nden
büsbütün kurtulmak ya da yet şk n erkek şç n n emeğ n n yer ne kadın ve çocuk emeğ n ya da vasıflı
şç n n yer ne vasıfsız şç n n emeğ n koyamak, emeğ n f yatını azaltmaktır.” (Ure, [l.c., s. 23].)
693 Rep. of Insp. of Fact., for 31st October, 1858, s. 43.
694 Rep. of Insp. of Fact., for 31st October, 1856 , s. 15.
695 Ure, l.c., s. 19. “Tuğla yapımında kullanılan mak nen n sağladığı en büyük yarar, şveren , hünerl
şç den büsbütün bağımsız hale get rmes d r.” (Ch. Empl. Comm., V. Report, Lond. 1866, s. 130, n° 46.)
Great Northern Ra lway f rmasının mak ne bölümü şef Mr. A. Sturrock, lokomot f yapımı le lg l olarak
şöyle d yor: “Pahalı İng l z şç ler her gün daha az kullanılıyor. İng l z şyerler nde üret m, gel şt r lm ş
aletler n kullanılması le artırılmakta ve bu aletler gene daha düşük b r emek tarafından
kullanılab lmekted r. ... Esk den bunların hünerl emekler zorunlu olarak mak neler n bütün parçalarını
üret rd . Ş md se, mak nen n parçaları, daha az hünerl emek, ama daha y aletlerle yapılıyor. Aletler
derken, mühend sl k mak neler demek st yorum, torna tezgâhı, planya mak nes , matkap ve benzer
aletler g b .” (Royal Com. on Ra lways, M nutes of Ev dence, Lond. 1867, n° 17862 ve 17863.)
696 Ure, l.c., s. 20.
697 Ure, l.c., s. 321.
698 Ure, l.c., s. 23.
699 Rep. of Insp. of Fact., 31st Oct., 1863, s. 108, 109.
700 l.c., s. 109. Bunalım sırasında, mak nelerdek hızlı gel şme İng l z fabr katörler ne, Amer kan ç
savaşının b t m nden hemen sonra dünya pazarlarını tekrar mala boğma olanağını sağladı. 1866 yılının son
altı ayında kumaş neredeyse h ç satılamaz hale gelm şt . Bunun üzer ne, H nd stan ve Ç n’e mal
gönder lmeye başland ve bu da, doğal olarak, “glut”ı [“bolluk” -ç.] y ce yoğunlaştırdı. 1867 başlarında,
fabr katörler, güçlükten kurtulmak ç n her zamank çareye başvurdular, yan ücretler %5 nd rmek
sted ler. İşç ler d rend ler ve tek çaren n, kısa sürel olarak haftada 4 gün çalışma olduğunu söyled ler; ve
bu görüşler çok yer ndeyd . B r süre dayandıktan sonra, sanay n kend kend ler ne oy veren kaptanları,
bazı yerde nd r lm ş ücretle, bazılarında esk ücretle kısa sürel çalışmaya razı oldular.
701 “İşlemler n nefesle yapıldığı cam ve ş şe fabr kalarında, patron le şç ler arasındak l şk , kron k b r
grev hal nded r.” Başlıca şlemler n mak ne le yapıldığı basınçlı cam fabr kalarının gel şme neden şte
budur. Newcastle’da, esk den nefesle 350.000 l bre b llur cam üreten b r fabr ka, ş md bunun yer ne
basınçla 3.000.500 l bre cam üretmekted r. (Ch. Empl. Comm., Fourth Rep., 1865., s. 262-263.)
702 Gaskel , The Manufactur ng Populat on of England, London 1833, s. 3, 4.
703 W. Fa rba rn, kend ne a t şyerler ndek grevler sonucu, mak ne yapımında kullanılan b rkaç çok
öneml mak ne bulmuştur.
704 Ure, l.c., s. 39-370.
705 Ure, l.c., s. 368, 7, 370, 280, 281, 321, 370, 475.
706 R cardo, başlangıçta bu görüşteyd , ama daha sonra, kend s ne özgü b l msel tarafsızlık ve
gerçekseverl kle bunu açıkça reddett . Bkz: l.c., ch. XXXI, “On Mach nery”.
707 Nota bene. Verd ğ m örnek, yukarda adı geçen kt satçıların verd kler örneklerle tamamen aynı
doğrultudadır.
708 * Kötülükler sözcüklerle yumuşatmak yer nde olur. -ç.
709 ** İşte heps bu. -ç.
710 R cardo’nun b r öğrenc s , J. B. Say’ın saçmalıklarına karşılık olarak, bu nokta üzer nde şöyle
d yor: “İşbölümünün y ce gel şt ğ yerlerde şç n n hüner , yalnızca, bu hüner kazandığı bell alanda
kullanılab l r; şç n n kend s b r tür mak ned r. Bu nedenle, şeyler n kend düzeyler n bulma yolunda b r
eğ l mler olduğunu papağan g b y nelemen n, konuya zerrece yararı yoktur. Çevrem ze baktığımızda, b z,
yalnızca, bunların kend düzeyler n uzun b r süre bulamadıklarını görürüz; ve buldukları zaman da, bu
düzey, da ma, sürec n başlangıcındak nden daha düşüktür.” (An Inqu ry nto those Pr nc ples
Respect ng the Nature of Demand etc., Lond. 1821, s. 72.)
711 MacCulloch, d ğerler arasında, bu budalalık göster s nde büyük üstattır. Sek z yaşında k b r
çocuğun takl tç saflığı le şöyle d yor: “Eğer ş n n hüner n , aynı ya da daha az b r emekle, devamlı artan
m ktarda meta üreteb lecek şek lde g tg de gel şt rmekte b r yarar varsa, bu sonuca ulaşmakta kend s ne
en etk n b ç mde yardımcı olacak bu g b mak neler n yardımından yararlanmak da gene onun ç n
avantajlı olacaktır.” (MacCulloch, Pr nc. of. Pol. Econ., Lond. 1830, s. 182.)
712 “İpl k eğ rme mak nes n n bulucusu H nd stan’ı mahvetm şt r, ama bu olgunun b z m üzer m zdek
etk s pek azdır.” A. Th ers, De la propr été, [s. 275]. – M. Th ers, burada, pl k mak nes le mekan k
dokuma tezgâhını b rb r ne karıştırmaktadır, ama “bu olgunun, b z m üzer m zdek etk s pek azdır”.
713 1861 sayımına göre (vol. II., Lond. 1863) İng ltere’de ve Gal’de kömür ocaklarında çalışan şç
sayısı 246.613 olup bunların 73.545’ 20 yaşın altında, l73.067’s 20 yaşın üzer ndeyd . Y rm yaşın altında
olanlardan 20.835’ 5 le 10 yaş arasında, 30.701’ 10 le 15 yaş arasında, 42.010’u 15 le 19 yaş
arasındaydı. Dem r, bakır, kurşun, kalay ve d ğer madenlerde çalışanların sayısı 319.222 d .
714 1861 yılında İng ltere le Gal’de, mak ne yapımında 60.807 k ş çalışıyordu; bu sayıya, patronlar le
memurlar vb., bu şkolu le lg l bütün çalışan k mseler g r yor, ama d k ş mak nes vb. g b küçük mak ne
yapımcıları le, mek k g b mak nen n üzer nde kullanılan parçaları yapanlar g rm yordu. İnşaat
mühend sler n n toplam sayısı 3.329 d .
715 Dem r en öneml harrmaddelerden b r s olduğu ç n, burada şu sayıları vermek ster m: 1861
yılında İng ltere le Gal’de 125.771 dem r şç s olup, bunların 123.430’u erkek, 2.341’ kadındı. Erkekler n
30.810’u 20 yaşın altında, 92.620’s se 20 yaşın üzer ndeyd .
716 * Sınır devletler . -ç.
717 “Dördü büyük ve k s çocuk, w nders [çıkrıkçı -ç.] olarak çalışan b r a len n, geçen yüzyılın sonu
le bu yüzyılın başında, günde on saat çalışarak haftada kazandıkları para 4 sterl nd . İşler çok fazla se,
daha fazla kazanab l rlerd . ... Bundan önce, da ma pl k sıkıntısı çekerlerd .” (Gaskell, l.c., s.,25-27.)
718 F. Engels, Lage etc.’de bu lüks eşya şler nde çalışanların büyük kısmının sef l durumlarına şaret
eder. Ayrıca Reports of the Ch ldren’s Employment Comm s on’dak sayısız örneklere bakınız.
719 1861’de, İng ltere le Gal’de, den z t caret nde çalışan 94.665 den zc vardı.
720 Buna karşılık Gan lh, emek köleler n n mutlak olarak azalan sayısını ve sonra onların y yecekler yle
artan b r sayıda beslenen “gens honnêtes” n [“seçk n k ş ler” -ç.] beslenmes n ve o ünlü “perfect b l tê
perfect ble” n [“yetk nleşeb l r yetk nleşeb l rl k” -ç.] gel şt rmes n , fabr ka s stem n n sonucu sayar.
Üet m hareket n o kadar az anlar k , gel ş m sırasında ezd ğ nden daha çok emek köles yaratırken,
yaygınlaşması, çalışan şç y yoksullaştırırsa, mak nen n çok bell b r kurum olduğunu pek az farkeder.
Onun kend görüş noktasının çarpıklığı ancak kend sözler yle anlatılab l r: “Les classes qu condamnées à
produ re et à consommer d m nuent, et les classes qu d r gent le trava l, qu soulagent, consolent, et
éla rent toute la populat on, se mult pl ent ... et s’appropr ent tous les b enfa ts qu résultent de la
d m nut on des fra s du trava l, de l’abondance des product ons, et du bon marché des consommat ons.
Dans cette d rect on, l’espèce huma ne s’élève aux plus hautes concept ons du gé ne, pénètre dans les
profondeurs mystér euses de la rel g on, établ t les pr nc pes saluta res de la morale” (k bu ‘s’appropr er
tous les b enfa ts’, barett r), “les lo s tutéla res de la l berté” (‘les classes condam-nées à produ re?’ n
özgürlüğü). “et du pouvo r, de l’obéa ssance et de la just ce, du devo r et de l’human té.” [“Üretmeye ve
tüketmeye yargılanmış sınıflar azalır, ve emeğ yöneten, bütün nüfusa yatıştırıcı, avuntu ve anlayış sunan
sınıflar çoğalır ... ve emek g derler n n azaltılmasından, meta bolluğundan ve tüket m mallarının düşük
f yat ndan doğan bütün çıkarlardan yararlanır. Bu nsan soyu, dehanın en yüksek yaratılarına kavuşur,
d n n sırlarla dolu der nl ğ n kavrar, ahlâkın sağlıklı temel n atar.” (k bu “bütün “çıkarları maled nmek
vb.”den barett r.) “özgürlüğü” (“Üretmeye yargılanmış sınıflar” ç n m özgürlük?) “ve kt darı, uyruğu ve
adalet , görev ve nsanlığı korumak ç n yasalar koyar.”] Bu çapraşık sözler ç n bkz: Des Systèmes
d’Econom e Pol t que etc., Par M . Ch. Gan lh, 2. Éd., Par s 1821, t. I. s. 224, ve bkz: s. 212.
721 Reports of Insp. of Fact., 31st Oct., 1865, s. 58 vd.. Bununla b rl kte aynı zamanda, 11.625
dokuma tezgâhı, 628.576 ğ ve toplam 2.695 buhar ya da su gücü le çalışan 110 yen fabr ka, artan
sayıdak şç ler ç n çalışma yer olarak hazır durumdaydı (l.c.).
722 Reports, etc., 31st Oct.. 1862, s. 79. Fabr ka denetmen Mr. A. Redgrave, 1871 yılı sonunda,
Bradford’da, New Mechan cs’ Instut on’da yaptığı b r konuşmada şöyle d yordu: “B r süred r d kkat m
çeken şey, pamuklu dokuma fabr kalarının görünüşler ndek değ ş kl kler olmuştur. Esk den buralar, kadın
ve çocuklarla doluydu, ş md bütün ş mak neler yapıyor g b . B r fabr katörden bunu açıklamasını
sted ğ m zaman şu yanıtı verd : Esk s stemde 63 k ş çalıştırıyordum; gel şt r lm ş mak neler n
kullanılmaya başlanılmasıyla şç ler m n sayısını 33’e nd rd m ve ;on zamanlarda, yen ve büyük
değ ş kl kler sonucu bu 33 k ş y 13’e nd rme durumuna geld m.”
723 Bkz: Reports, etc., 31st Oct.. 1856. s. 16.
724 “Eltezgâhı dokumacılarının ıstırabı, b r Kral yet Kom syonunun soruşturmasına konu olmuş, ama
çekt kler bu sıkıntılar kabul ed lmekle ve bu durum esefle karşılanmakla b rl kte, durumlarının
düzelt lmes , belk de haklı olarak, raslantıya ve zamana bırakılmıştır; ş md ” (yan tam 20 yıl sonra!) “bu
sefaletler n neredeyse ortadan kalktığı umut ed leb l r ve bunun neden de buharlı tezgâhların bugünkü
yaygınlığı olab l r.” (Rep. of Insp. of Fact., 31st Oct., 1856, s. 15.)
725 Mak neler n, hammadde üzer ndek d ğer etk ler , üçüncü k tapta [c ltte] ele alınacaktır.
726 H nd stan’dan Büyük Br tanya’ya pamuk hracat , 1846: 34.540.143 l bre; 1860: 204.141.168 l bre;
1865: 445.947.600 l bre – H nd stan’dan Büyük Br tanya’ya yün hracatı 1846: 4.570.581 l bre; 1860:
20.214.173 l bre; 1865: 20.679.111 l bre.
727 Güney Afr ka’dan Büyük Br tanya’ya yün hracatı. 1846: 2.958.457 l bre; 1860: 16.574.345 l bre:
1865: 29.920.623 l bre. – Avustralya’dan Büyük Br tanya’ya yün hracatı. 1846: 21.789.346 l bre; 1860:
59.166.616 l bre; 1865: 109,734.261 l bre.
728 B rleş k Devletler’ n ekonom k gel şmes , Avrupa ve özell kle de İng l z modern sanay n n b r
ürünüdür. Bugünkü durumlarında (1866) B rleş k Devletler’ n hâlâ b r Avrupa sömürges sayılması
gerek r. [Dördüncü Almanca baskıya ek. – “O zamandan ber B rleş k Devletler, bu gel şme neden yle
sömürge n tel ğ n kaybetmeks z n, sanay , dünyada k nc sırayı tutan b r ülke hal ne gelm şt r.” -F.E.]
729 B r lokavt sonucu sokağa atılmış bulunan Le cester’l kundura yapımcıları İng l z T caret
Kurumuna 1866 Temmuzunda verd kler d lekçede şöyle d yorlardı: “Y rm yıl önce Le cester ayakkabı
yapımında, d k ş n yer n ç v n n almasıyla büyük b r değ ş kl k oldu. O sıralarda y b r ücret
kazanılab l yordu. Çeş tl f rmalar arasında, k m n en tem z malı çıkartacağı konusunda büyük rekabetler
olduğu görülürdü. Ne var k , kısa süre sonra kötü b r rekabet türü ortaya çıktı, yan b rb rler n pazardan
sürme yarışına g r şt ler. Çok geçmeden bunun zararlı sonuçları kend s n , ücretler n düşmes şekl nde
gösterd ve emeğ n f yatındak düşüş o kadar yaygın ve hızlıydı k , ş md b rçok f rma, lk ücretler n ancak
yarısını ödüyorlar. Ve gene de, ücretler g tg de düştüğü halde, ücret tar fes ndek her değ ş kl kle b rl kte
kârın arttığı görülüyor.” Ücretler aşırı derecede düşürerek, yan şç n n tüket m maddeler n düpedüz
soyarak olağanüstü kâr sağlamak ç n fabr katörler, güç ve kötü zamanlardan b le yararlanmışlardır. B r
örnek (Coventry’dek pekl dokuma bunalımına değ n l yor): “Fabr katörler le şç lerden aldığım b lg ler,
ücretlerde, yabancı üret c ler n rekabet nden ya da bunu gerekl kılab lecek d ğer koşullardan daha büyük
ölçüde b r nd r m yapıldığını kuşkuya yer bırakmayacak şek lde ortaya koymaktadır ... dokumacıların
çoğu, ücretler nde yüzde 30 le yüzde 40 b r nd r m le çalışmaktadırlar. Beş yıl önce dokumacıya 6 ya da
7 ş l n get ren b r parça şer t, ş md ancak 3 ş l n 3 pen ya da 3 ş l n 6 pen get rmekted r; esk den 4 ş l n
ve 4 ş l n 3 pen eden d ğer şler, ş md 2 ş l n ve 2 ş l n 3 pen ed yor. Ücretlerdek nd r m, taleb artırmak
ç n gerekl olandan çok daha fazla ölçücle yapılmaktadır. Gerçekten de, dokuma g derler ndek nd r m
b rçok şer t türler nde, mal ed lm ş malın satış f yatlarında buna göre b r düşüşü b rl kte get rmemekted r.”
(Mr. F. D. Longe’un raporu, Ch. Emp. Com. V. Rep., 1866, s. 114, n° 1.)
730 Bkz: Reports of Insp. of Pact., 31st October, 1862, s. 30.
731 l.c.. s. 18, 19.
732 Rep. of Insp. of Fact., 31st October, 1863, s. 41-45.
733 l.c., s. 41-44.
734 l.c., s. 57.
735 [*] Değers z bedenler üzer nde deney. -ç.
736 l.c., s. 50-51.
737 [**] Tarama. -ç.
738 l.c., s. 62-63.
739 Rep. etc., 30th Apr l, 1864, s. 27.
740 Bolton Başkom ser Mr. Harr s’ n b r mektubundan, Rep. of Insp. of Fact., 31st October, 1865, s.
61-62.
741 Dış ülkelere örgütlü göç yapılması ç n b r kurum kurulması aracıyla Lancash re vb. fabr ka
şç ler n n 1863 tar hl d lekçes nde şu satırları okuyoruz: “Fabr ka şç ler n n bugün ç nde bulundukları
çares z durumdan kurtulmaları ç n gen ş ölçüde b r göçe gerek bulunduğunu pek az k mse yadsıyab l r;
her zaman ç n devamlı b r göç akımının gerekl olduğu ve bu göç olmaksızın şç ler n normal zamanlarda
da durumlarını koruyamayacaklarını göstermek ç n aşağıdak gerçeklere d kkat n z çekmek st yoruz:
1814 yılında hraç ed len pamuklu malların resm değer 17.665.378 sterl n olduğu halde, gerçek p yasa
değer 20.070.824 sterl nd . 1858 yılında hraç ed len pamuklu malların değer 182.221.681 sterl n, ama,
gerçek ya da p yasa değer ancak 43.001.322 sterl n d , ve bu satılan m ktar on katına ulaştığı halde, esk
f yatın k katından b raz fazla b r f yat demekt . Genell kle ülke ve özell kle fabr ka şç ler ç n bu kadar
zararlı b r sonucun ortaya çıkması ç n b rkaç neden b raraya gelm ş bulunmaktadır ve b z, bunları, eğer
koşullar elverm ş olsaydı daha göze çarpacak şek lde d kkat n ze sunmuş olurduk; en bel rg n neden n
emek bolluğu olduğunu söylemek bugün ç n yeterl d r; ve yokolma tehl kes karşısında, pazarını sürekl
gen şletmek zorunda olan b r şkolu, bu emek bolluğu olmaksızın yürütülemezd . Pamuklu dokuma
fabr kalarımız, devresel durgunluklar neden yle faal yetler n durdurmak zorunda kalab l rler ve bugünkü
düzenlemeler altında bu, ölüm kadar kaçınılmaz b r şeyd r, ama nsan aklı devamlı faal yet hal nded r ve
b z, son 25 yılda altı m lyon nsanın bu kıyılardan ayrıldıklarını söylerken, bu sayının daha da yüksek
olduğuna nanıyoruz; ayrıca, nüfustak doğal artış le, üret m ucuzlatmak ç n şç ye yol ver lmes sonucu,
en yüksek gönenç dönemler nde b le, yet şk n erkekler n büyük b r kısmının hang koşullarda olursa olsun
fabr kalarda ş bulmaları olanaksız hale gelmekted r.” (Rep. of Insp. of Fact., 30th Apr l, 1863, s. 51-52.)
Dostumuz fabr katörler n, pamuklu şkolunun felaketl yıllarında b le, devlet müdahales de dah l, her
çareye başvurarak, şç ler n göç etmeler ne nasıl engel olmak sted kler n lerdek bölümlerde göreceğ z.
742 Ch. Empl. Comm., III. Report, 1864, s. 108, n° 447.
743 B rleş k Devtler’de, mak neye dayanan elzanaatlarının bu şek lde yen den ortaya çıkışı sık görülür;
bu nedenle de, en nde sonunda fabr ka s stem ne geç şte, bunu zleyen yoğunlaşma, Avrupa ve
İng ltere’ye göre dev boyutlarda olacaktır.
744 * Mak ne da res . -ç.
745 Bkz: Rep. of Insp. of Fact., 31st Oct., 1865, s. 64.
746 Mr. G llot, B rm ngham’da, büyük çapta lk çel k kalem fabr kasını kurdu. Daha 1851 yılında
burada, yılda 180 m lyon çel k kalem üret l yor ve 120 ton çel k tüket l yordu. B rm ngham, B rleş k
Krallık’ta bu sanay kolunda tekel el nde tutuyor ve bugün m lyonlarca çel k kalem üret yor. 1861
sayımına göre, burada çalıştırılan şç sayısı 1.428 olup, bunların 1.268’ beş ve daha büyük yaşlarda kız
ve kadınlardır.
747 Ch. Empl. Comm. II. Rep., 1864. s. lxvm, n° 15.
748 Ve ş md Sheff eld’de, törpücülükte gerçekten çocuklar çalıştırılıyor.
749 Ch. Empl. Comm., V. Rep., 1866, s. 3, n° 24; s. 6, n° 55, 56; s. 7, n° 59, 60.
750 l.c.. s. 114, 115, n° 6, 7. Kom syon üyes haklı olarak, kural olarak mak neler n nsanların yer n
aldıkları halde, burada genç nsanların mak neler n yer n aldığına şaret ed yor.
751 Paçavra t caret ve sayısız ayrıntılar ç n bkz: Publ c Health, VIII, I. Rep., Lond. 1866, ek, s. 196,
208.
752 Ch. Empt. Comm., V. Rep., 1866 s. xvı-xvııı, n° 86-97, ve s. 130-133, n° 39-71. Ayrıca bkz: Rep.
III., 1864, s. 48, 56.
753 Publ c Health, S xth Rep., Lond. 1864, s. 29, 31.
754 l.c., s. 30. Dr. S mon, Londra’da 25-35’yaşları arasında, terz ler ve basımev şç ler arasında ölüm
oranının aslında çok daha büyük olduğuna değ n yor; çünkü Londra’da şverenler, buraya sanatlarını
lerletmek ç n gelen 30 yaşına kadar pek çok genc “çırak” ve “kalfa” olarak taşradan sağlarlar. Bunlar,
Londralı sayılırlar ve ölüm oranlarının hesaplandığı tüm nüfusa eklend kler halde, bu kenttek ölüm
sayısına dah l ed lmezler. Bunların büyük kısmı, özell kle ağır hastalık hal nde taşraya dönerler.
755 Burada sözünü ett ğ m ç v ler, çek çle dövülerek yapılır ve mak neyle kes len ve yapılan ç v lerden
farklıdır. Bkz: Ch. Empl. Comm., Th rd Rep., s. xı, xıx, n° 125-130; s. 52, n° 11; s. 114, n° 487; s. 137,
n° 674.
756 Ch. Empt. Comm., II. Rep., 1864, s. xıx, xx, xxı.
757 l.c.. s. xxı, xxıı.
758 l.c.. s. xxıx, xxx.
759 l.c., s. xı, xlı.
760 Ch ld. Empl. Comm., I. Rep., 1863, s. 185.
761 İng ltere’de kadın şapkacılığı ve terz l ğ , çoğu kez, şverene a t b nalarda yapılır; kadın şç ler n
bazıları buralarda kalırlar, bazıları da başka yerlerde otururlar.
762 * Acıma ve merhamete sığınmış. -ç.
763 Kom syon üyes Mr. Wh te, hemen hemen heps kadın olan, 1.000 lâ 1.20b k ş çalıştıran asker
b r elb se manüfaktürü le, 300 k ş çalıştıran b r ayakkabı fabr kasını z yaret etm şt ; buralarda çalışanların
neredeyse yarısı çocuk ve genç şç lerd .
764 B r örnek. Genel sayım memurunun 26 şubat 1864 tar hl haftalık raporunda, 5 tane açlıktan ölüm
olayı vardı. Aynı gün The T mes, b r başka olayı daha b ld r yordu. Tek b r haftada açlık neden yle altı
ölüm olayı!
765 Ch ld. Empl. Comm., Second Rep., 1864, s. lxvıı, n° 406-9; s. 84, n° 124; s. lxxııı, n° 441; s. 68,
n° 6: s. 84, n° 126; s. 78, n° 85; s. 76, n° 69; s. lxxıı, n° 438.
766 “Gerekl b nalar le şyerler n n k ra bedel n n, bu noktada en öneml öğe olduğu anlaşılıyor; bu
nedenle, küçük g r ş mlere ve a lelere ş verme esasına dayanan esk s stem n en uzun sürdüğü ve en
erken başladığı yer başkent olmuştur.” (l.c., s. 83, n° 123.) Bu tümcen n son kısmı, yalnızca
kunduracılığa a tt r.
767 * Şef olarak. -ç.
768 Eld venc l k le şç ler n durumunun yoksullardan pek de farklı olmadığı d ğer sanay lerde, bu durum
görülmez.
769 l.c., s. 83, n° 122.
770 Toptancı ç zme ve ayakkabı ş nde yalnız Le cester’de, 1864 yılında 800 d k ş mak nes
kullanılıyordu.
771 l.c., s. 84, n° 124.
772 Örnekler: Londra’da P ml co ordu elb se deposu, Londonderry’de T ll e ve Henderson gömlek
fabr kası ve L mer ck’te 1.200 şç çalıştıran Ta t elb se fabr kası.
773 Tendency to Factory System (l.c., s. lxvı. “Şu sırada bütün şkolu b r gev ş durumunda olup,
dantelacılığın, dokumacılığın vb. geç rd ğ aynı değ ş kl g geç r yor.” (l.c.. n° 405.) “Tam b r devr m.”
(l.c., s. xlvı, n° 318.) 1840 yılında, Çocukları Çamıştırma Kom syonunun görev tar h nde çorap yapımı
henüz b r el ş yd . 1846’dan ber buharla çalışan çeş tl mak neler kullanılmaya başlandı. İng ltere’de
çorap yapımında her k c ns yetten ve 3 yaşından yukarı her yaştan çalıştırılanların toplam sayısı, 1862
yılında 120.000 kadardı. 11 Şubat 1862 tar hl Parlamento kararına göre, bunlardan ancak 4.063’ü fabr ka
yasaları kapsamına g r yordu.
774 Örneğ n, gömlekç l k şkolu ç n, Br ta n Pottery (Glasgow) f rmasından Mr. Cochrane şöyle
dem şt r: “Üret m m ktarını devam ett rmek ç n çok sayıda mak ne kullarıma yoluna g tt k ve bunları
hüners z şç ler çalıştırmaktadırlar; esk yönteme göre daha fazla üret mde bulunab leceğ m ze, her geçen
gün daha fazla nanmaktayız.” (Rep. of Insp. of Fact., 31st Oct., 1865, s. 13.) “Fabr ka yasaları, daha
fazla mak ne kullanılması yolunda etk yapmaktadır.” (l.c., s. 13-14.)
775 Böylece, gömlekç l ğ n, fabr ka yasalan kapsamına alınmasıyla, elle kullanılan çarkların yer ne; çok
sayıda buharlı çarklar kullanılmaya başlandı.
776 Report of Insp. of Fact.. 31st Oct., 1865, s. 96 ve 127.
777 K br t yapımında, bu ve d ğer mak neler n kullanılmasıyla, yalnız tek b r bölümde, 230 k ş n n
yer ne, 14 le 17 yaşlarında 32 erkek ve kız çocuk çalıştırılmaya başlandı. 1865 yılında buhar gücünün
kullanılmaya başlanmasıyla emekten yapılan bu tasarruf daha da ler götürüldü.
778 Ch. Empl. Comm., II. Rep., 1864, s. ıx, n° 50.
779 Rep. of Insp. of Fact., 31st Oct., 1865, s. 22.
780 * Olanaksız! Bu budalaca sözcüğü bana asla söylemey n!
781 “Ama şurasını da akıldan çıkarmamak gerek r k , bazı kuruluşlarda bütünüyle uygulanan bu
gel şmeler, h ç b r zaman yaygın b r durum almamıştır ve esk manüfaktürler n çoğunda, bugünkü
sah pler n n güçler ötes nde b r sermaye harcaması yapılmaksızın kullanılmaları da olanaksızdır.”
Denetmen yardımcısı May, “sev nerek bel rtmek ster m k ”, d yor, “böyle b r önlem n (Fabr ka
Yasalarının Gen şlet lmes Yasası) uygulanması zorunlu olarak geç c b r düzens zl ğe yolaçmakla b rl kte,
aslında bu. düzelt lecek bozuklukların da doğrudan doğruya b r bel rt s oluyor.” (Rep. of Insp. of Fact.,
31st Oct., 1865.)
782 Örneğ n yüksek fırınlarda, “hafta sonuna doğru ş şç ler n pazartes günler le salı günler n n b r
kısmında ya da tamamında aylaklık etme alışkanlığında olmaları neden yle, süre olarak genell kle epeyce
artmaktadır.” (Ch ld. Empl. Comm., III. Rep., s. vı.) “Küçük patronların çalışma saatler genell kle pek
düzens zd r, k -üç gün kaybederler ve sonra da bunu telâf etmek ç n bütün gece çalışırlar. ... Eğer varsa
da ma kend çocuklarını çalıştırırIar.” (l.c., s. vıı.) “İşe gelmedek düzens zl k, bunu telâf etmek ç n daha
ucuz çalışma olanağı ve alışkanlığı le steklend r lmekted r.” (l.c., s. xııı.) “B rtm ngham’da ... b r
kısmında tembell k ederek, ger ye kalanında köle g b çalışarak .. pek çok zaman kaybed lm ş olur.” (l.c.,
s. xı.)
783 Ch ld. Empl. Comm., IV. Rep., s. xxxıı. “Dem ryoIu şebekes n n yaygınlaşmasının bu an s par ş
verme adet n n büyük ölçüde artmasına katkıda bulunduğu ve bunun sonucu olarak da, yemek saatler n n
hmal ed ld ğ , şç ler n geç saatlere kadar çalıştığı fade ed lmekted r.” (l.c., s. xxxı.)
784 Ch. Empl. Comm., IV. Rep., s. xxxv, n° 235, 237.
785 Ch. Empl. Comm., IV. Rep., s. 127, n° 56.
786 “S par şler n zamanında tamamlanmaması neden yle t caret n uğradığı kayıpla lg l olarak, bunun,
1832 ve 1833 yıllarında, fabr ka patronlarının, pek sevd kler b r dd a olduğunu anımsıyorum. Bu konuda
ş md öne sürüleb lecek h ç b r şey, o sıralar, yan buharın, bütün mesafeler yarıya nd rmes nden ve
ulaştırma ç n yer düzenlemeler n yerleşmes nden önce, sah p olab leceğ nden daha kuvvetl olamaz. Bu
dd anın, o zaman gerçeklerle karşılaştırıldığında doğru olmadığı anlaşılmıştı, ş md de gerçeklerle
karşılaştırılsa doğru olmadığı kuşkusuz ortaya çıkacaktır.” (Reports of Insp. of Fact., 31st Oct., 1862. s.
54, 55.)
787 Ch. Empl. Comm., IV. Rep., s. xvııı, n° 118.
788 John Bellers daha 1699 yılında şöyle dem şt : “Modanın değ şkenl ğ , gereks nme ç ndek
yoksulların sayısını artırır. İç nde k büyük kötülük taşır: b r nc s , kalfalar kışın şs zl kten sef l ve per şan
olurlar, çünkü kumaşçılar le dokumacı patronları, lkyaz gelmeden ve modanın ne olacağını b lmeden,
kafalarını çalışır halde tutmak ç n sermaye yatırmaya cesaret edemezler; k nc s , lkyazda yeter sayıda
kalfa bulunamaz ve dokumac patronları b rçok çırak almak zorunda kalırlar; üç ya da altı ayda krallığın
gereks nmes n karşılamak durumundadırlar; böylece, sabanlar sah ps z kalır, tarlalar ırgatsız; kentler
d lenc lerle dolar, d lenmeken utananlar kışın açlıktan ölürler.” (Essays about the Poor, Manufactures.
etc.. s. 9.)
789 Ch. Empl. Comm.. V. Rep.. s. 171, n° 34.
790 Bradford’lu bazı hracat f rmaları sah pler n n fadeler şöyle: “Bu koşullar altında çocukların sabah
8’den akşam 7.30’a kadar çalışmalarına gerek olmadığı açıktır. Bu, yalnızca, fazladan şç çalıştırılması
ve fazla sermaye yatırımı sorunudur. Eğer bazı patronlar bu kadar açgözlü olmasalar, çocuklar geç
saatlere kadar çalıştırılmazdı; ek b r mak ne, yalnız 16 ya da 18 sterl ne malolur: bu fazla çalışma, çoğu
kez, araç ve yer yeters zl ğ nden ler gel yor.” (Ch. Empl. Comm., V. Rep. s. 171, n° 35. 36, 38.)
791 l.c., Çalışma saatler n n zorunlu olarak düzenlenmes n , d ğer yönler yle şç ler n fabr katörlere ve
fabr katörler n kend ler n n toptancı tüccarlara karşı b r korunma önlem olarak gören Londralı b r
fabr katör şöyle d yor: “İşkolumuzdak sıkışıklığın neden , örneğ n, bell mevs mde yer ne ulaşması ç n
malları yelkenl gem le göndermek steyen ve aynı zamanda da yelkenl gem le buharlı gem arasındak
navlun farkını cebe nd ren, ya da rak pler nden önce dış pazarlarda olmak ç n, k buharlı gem den erken
hareket eden n seçen hracatçılardır.”
792 B r fabr katör şöyle d yor: “Genel b r Parlamento yasası zoruyla, tes slerdek gen şleme pahasına
bundan kaçırılab l rd ,” l.c., s. x. n° 38.
793 l.c., s. xv, n° 72 sqq.
794 Rep. of Insp. of Fact., 31st Oct., 1865, s. 127.
795 Sağlıklı normal b r b rey n ortalama yoğunlukta her soluması le, aşağı yukarı 25 nch küp hava
tükett ğ ve her dak kada yaklaşık 20 kez solunum yapıldığı deneylerle bulunmuştur. Böylece, b r k msen n
24 saatte soluduğu hava, yaklaşık 720.000 nch küp ya da 416 foot küptür. Ayrıca şurası da açıktır k , b r
kez solunan hava, doğanın büyük laboratuvarında tem zlenmeden tekrar aynı sürece h zmet edemez.
Valent n ve Brunner’ n denemeler ne göre, sağlıklı b r nsan, saatte, yaklaşık 1.300 nch küp
karbond oks t ver r; bu, 24 saatte akc ğerlerden 8 nch kadar katı karbon atıldığı anlamına gel r. “Her
nsanın en az 800 foot küp havaya gereks nmes vardır.” (Huxley, [Lessons n elementary Phys ology,
London 1866, s. 105.].)
796 İng l z fabr ka yasalarına göre, ana-babalar, 14 yaşından küçük çocuklarını aynı zamanda bunlara
lköğret m sağlamadan yasanın denet m altına g ren fabr kalara gönderemezler. Fabr katörler de yasanın
hükümler n n yer ne get r lmes nden sorumludurlar. “Fabr kanın eğ t m sağlaması zorunludur ve yapılacak
ş n koşullarından b r d r.” (Rep. of 1nsp. of Fact., 31st Oct., 1865, s. 111.)
797 Fabr ka şç s çocuklarla yoksul öğrenc ler n zorunlu eğ t mler le j mnast ğ n (oğlan çocukları ç n
asker eğ t m n) b rleşt r lmes n n çok yararlı sonuçları konusunda, “The Nat onal Assoc at on for the
Promot on of Soc al Sc ence” n yed nc yıllık kongres nde N. W. Sen or’un yaptığı konuşma (Report of
Proceed ngs etc., Lond. 1863, s. 63, 64.) le Rep. of İnsp. of Fact., 31st Oct., 1865, s. 118, 119, 120,
126 ve devamına bakınız.
798 Rep. of Insp. of Fact., 31st Oct., 1865, s. 118. B r pekl dokuma fabr katörü, Çocukları Çalıştırma
Kom syonunda safça şöyle d yordu: “Yeterl ve becer kl şç yet şt rmen n gerçek sırrının, eğ t m le ş n
çocukluk dönem nden başlayarak b rleşt r lmes nde olduğuna nanıyorum. İş n çok ağır, ürkütücü ve
sağlığa zararlı olmaması gerekt ğ ne kuşku yoktur, ama bu b rl ğ n yararlarından da ben em n m. Ben m
çocuklarımın da, eğ t me b r çeş tl l k ver lmes ç n, ş le oyunu b rarada yürütmeler n sterd m.” (Ch.
Empl. Comm., V. Rep., s. 82, n° 36.)
799 Sen or, l.c., s. 66. Bell b r düzeye ulaşan büyük sanay n üret m tarzı le toplumsal üret m
koşullarında yarattığı devr m yoluyla, nsanların kafalarında da nasıl büyük b r değ ş kl ğe yolaçtığının
çarpıcı b r örneğ , Sen or’ün 1863 yılında yaptığı konuşma le, 1868 tar hl fabr ka yasasına karşı sert
konuşması arasında yapılacak b r karşılaştırmada, ya da yukarda sözü ed len kongren n görüşler le,
İng ltere’n n bazı kırsal kes mler nde, ana-babaların açlık tehd d le çocuklarını eğ tmekten alıkonulması
olgusu arasında yapılacak b r karşılaştırmada görüleb l r. Örneğ n, Mr. Snoll, yoksul b r k msen n k l se
yardımı stemes hal nde, çocuklarını okuldan alma zorunda bırakılmasının Somersetsh re’da yaygın b r
olay olduğunu b ld rmekted r. Feltham rah b Mr. Wollarton da, “çocuklarını okula göndermekte oldukları”
gerekçes yle bazı a lelere yardım ver lmed ğ konusunda örnekler vermekted r!
800 İnsan gücüyle çalıştırılan el mak neler n n doğrudan doğruya ya da dolaylı olarak, mekan k güçle
çalışan daha fazla gel şm ş mak neler le rekabete g rmes hal nde, mak ney kullanan şç yönünden
büyük b r değ ş kl k kend s n göster r. Başlangıçta buharlı mak ne, şçn n yer n alır; sonra da şç , buharlı
mak nen n yer n almak zorunda kalır. Dolayısıyla, harcanan emek-gücünün ger l m ve m ktarı dev
boyutlara ulaşır ve özell kle bu şkenceye mahküm ed len çocuklar bakımından bu böyled r. Kom syon
üyeler nden Mr. Longe, Coventry le yöreler nde, daha küçük mak neler çalıştıran daha küçük yaştak
çocuklar b r yana, şer t dokuma tezgâhlarını çalıştıran 10 le 15 yaşında çocuklar olduğunu söylüyor. “Bu
olağanüstü yorucu b r ş. Çocuk yalnız buhar gücünün yer n alan b r araç.” (Ch. Empl. Comm., V. Rep.,
1866, s 114, n° 6.) Pesm raporların dey m yle, “bu kölel k s stem n n” öldürücü sonuçları konusunda bkz:
l. c., s. 114 sqq.
801 l.c., s. 3, n° 24.
802 l.c., s. 7, n° 60.
803 “İskoç yaylalarının bazı yerler nde, stat st klere göre yakın zamanlara kadar her köylü, kend
şled ğ der yle kend ayakkabısını yapıyordu. Çobanlarla ç ftç ler n çoğu, yanlarında karıları ve çocukları
le, k l seye, koyunlarından kırptıkları yünden ve tarlasında yet şt rd ğ ketenden, kend eller yle dokuyup
yaptıkları elb seler ç nde gel rler. Bunların hazırlanmasında, çuvaldız, ğne, yüksük ve dokumacılıkta
kullanılan b rkaç parça dem r eşya dışında, pek az şey satın alınır. Boyalar b le kadınlar tarafından
ağaçlardan, köklerden ve otlardan yapılır.” (Dugald Stewart, Works, Ham lton’s ed., vol. VIII, s. 327-
328.)
804 Et enne Bu leau’nun ünlü L vre des mét ers’ nde, kalfaların, ustaların arasına kabul ed lmes
tören nde şu yem n ett kler n öğren yoruz: “Kardeşler m , kardeşçe b r sevg le seveceğ me, kend
sanatlarında onlara destek olacağıma, mesleğ n sırlarını b lerek açığa vurmayacağıma, herkes n yararı
açısından, başkalarının yaptığı mallardak kusurlara alıcının d kkat n çekerek, kend mallarımı tavs ye
etmeyeceğ me ...”
805 “Burjuvaz , üret m araçlarını, ve böylel kle üret m ılışk ler n ve, onlarla b rl kte, toplumsal l şk ler n
tümünü sürekl devr mc leşt rmeks z n varolamaz. Daha öncek bütün sanay c sınıfların lk varlık koşulu,
bunun ters ne, esk üret m b ç mler n n değ şmeks z n korunmasıydı. Üret m n sürekl altüst oluşu, bütün
toplumsal koşullardak düzen n kes nt s z bozuluşu, sonu gelmez bel rs zl k ve hareketl l k, burjuva çağını
bütün daha öncek lerden ayırdeder. Bütün sab t, donmuş l şk ler, beraberler nde get rd kler esk ve
saygıdeğer önyargılar ve görüşler le b rl kte tasf ye oluyorlar, bütün yen oluşmuş olanlar
kem kleşemeden esk yorlar. Yerleşm ş olan ne varsa er y p g d yor, kutsal olan ne varsa lânetlen yor, ve
nsan, kend gerçek yaşam koşullarına ve hemc ns yle olan l şk ler ne n hayet ayık kafa le bakmak
zorunda kalıyor.” (F. Engels und Karl Marx, Man fest der Kommun st schen Parte , Lond. 1848, s. 5.
“Komün st Part Man festosu”, “Komün st Man festo”nun Doğuşu, Sol Yayınları, Ankara, 1976, s.
113-114])
806 “Geç m araçlarımı el mden almakla – Canımı almış oluyorsun.” Shakespéare, [Vened k Tac r ,
sahne IV, perde I, s. 375-376.]
807 B r Fransız şç s San Franc sco’dan dönüşünde şunları yazıyordu: “Cal forn a’da çalıştırıldığım
çeş tl ş lerde bunların heps n de yapab leceğ m daha önce dünyada düşünemezd m. Basımev ş nden
başkasını yapamayacağıma y ce nanmıştım. ... Gömlek değ şt r r g b ş değ şt ren bu serüvenc dünyanın
ç ne düşünce ben de ster stemez herkes g b yaptım. Madenc l k yeter kazanç sağlamayınca, kente
g tt m ve orada, k m zaman mürett pl k, k m zaman leh mc l k, çatı kaplamacılığı vb. yaptım. Her tür şe
yatkın olduğumu görünce, kend m daha az salyangoz, daha çok nsan görmeye başladım.” (A. Corbon,
De l’ense gnement profess onnel, 2. Ed.,s. 50)
808 * “Meslek öğren m okulları”. -ç.
809 ** “Kunduracı, ç zmeden yukarı çıkma.” (Esk Yunanlı ressam Apelles, bu sözlerle, b r
kunduracının res mler ne yöneltt ğ eleşt r y karşılıyor.) -ç.
810 *** Doruğuna ulaşmış. -ç.
811 Ekonom pol t k tar h n n gerçek olgusu John Bellers, toplumun k karşıt ucunda aşırı gel şm şl ğe
ve güdüklüğe yolaçan bugünkü eğ t m ve şbölümü s stem n n kaldırılması gereğ n , 17. yüzyılın sonunda,
çok açık b r şek lde görmüştü. D ğer şeyler arasında şunu söylüyor: “Tembel b r öğren m, tembell ğ n
kend s n öğrenmekten ancak b r arpa boyu daha y d r. ... Bedensel ş, tanrının lk yasasıdır. ... Yemek,
beden n yaşaması, çalışma sağlığı ç n gerekl d r; aylaklıkla kaçınılan acıları nsan hastalıkla çeker.. ...
Çalışma yaşam lambasına yağ koyar, düşünce onu yakar. ... Çocukça budala b r ş” (bu, Basedows le
onun modern takl tç ler ne karşı önsez le yazılmış b r uyarmadır), “çocuğun aklını budala eder.”
(Proposals for Ra s ng a Colledge of Industry of all Useful Trades and Husbandry, Lond. 1696, s.
12, 14, 16, 18.)
812 Dantelacılık le hasır örmec l ğ nde gördüğümüz ve Sheff eld, B rm ngham vb. metal şler nde daha
ayrıntılı şek lde göster leb leceğ g b , bu tür şler genell kle küçük şyerler nde yapılmaktadır.
813 Ch. Empl. Comm., V, Rep., s. xxv, n° 162; ve II. Rep., s. xxxvııı, n° . 285, 289; s. xxv, xxvı, n°
191
814 “Fabr ka ş , ev ş kadar tem z ve yetk n olab l r ve belk de daha fazla.” (Rep. of Insp. of Fact.,
31st Oct., 1865. s. 129.)
815 Rep. of Insp. of Fact., 31st Oct.,1865. s; 27-32.
816 Rep. of Insp. of Fact.’te sayısız örnekler bulunab l r.
817 Ch. Empl. Comm., V. Rep., s. x, n° 35.
818 Ch. Empl. Comm., V. Rep.. s. ıx, n° 28.
819 l.c., s. xxv, n° 165-167. Büyük boyutlu sanay ler n küçük boyutlulara göre avantajları ç n bkz: Ch.
Empl. Comm., III. Rep., s. 13, n° 144: s. 25, n° 121, s. 26, n° 125; s. 27, n° 140, vb..
820 Yasa kapsamına alınması öner len şkolları şunlardır: dantelacılık, çorapçılık, hasırcılık, çeş tl g y m
eşyaları manüfaktürü, yapay ç çekc l k, kunduracılık, şapkacılık, eld venc l k, terz l k, yüksek fırınlardan
ğnec l ğe kadar bütün metal şler , kağıtçılık, camcılık, tütün fabr kaları, last k şler , şer t ve sırma yapımı
(dokumacılık ç n), el halı dokumacılığı, şems yec l k, ğ ve mek k yapımı, basımevc l k, c ltç l k, yazı
malzemes yapımı (kesekağıdı,. kart, renkl kağıtlar vb. dah l), urgancılık, kehr bar süs eşyası yapımı,
k rem t ve tuğlacılık, elle pek dokumacılığı, Coventry dokumacılığı, tuz yatakları, mumculuk,
ç mentoculuk, şeker raf neler , b sküv c l k, kereste le lg l çeş tl sanay ler ve d ğer karmaşık şler.
821 l.c., s. xxv, n° 169.
822 * Burada, çev r ye esas alınan İng l zce met n (“tor hükümet ...”nden “Şu açıklamada
bulunuyordu”ya kadar) 4. Almanca baskıya uygun olarak değ şt r lm şt r. -Ed.
823 Fabr ka Yasalarının Kapsamını Gen şleten Yasa, 12 Ağustos 1867’de kabul ed lm şt r. Bu yasa,
mak ne atelyeler dah l bütün dökümhaneler n, dem rc ler n ve metal manüfaktürler n n çalışma saatler n
düzenlemekted r; ayrıca, camcılık, kağıtçılık, tutkalcılık ve last kç l k, tütün şlenmes n , mürett pl ğ ,
ç ftç l ğ ve ensonu 50’den fazla şç çalıştıran bütün şyerler n kapsamına alıyordu. Çalışma Saatler n
Düzenleme Yasası, 17 Ağustos 1867’de kabul ed ld ve daha küçük şyerler le ev sanay ler den len ş
alanlarını düzenl yordu. Bu yasalar le 1872 tar hl yen Maden Yasasına, İk nc C ltte tekrar döneceğ m.
824 ** Değers z bedenler üzer nda deney. -ç.
825 Sen or, Soc al Sc ence Congress, s. 55-58.
826 Bu kuruluşun “personel” sayısı, 2 denetmen, 2 denetmen yardımcısı adayı d . 1871 yılında sek z
tane daha denetmen adayı atandı. İng ltere’de, İskoçya’da ve İrlanda’da yasanın yürütülmes ç n toplam
ödenek m ktarı, 1871-72 yılı ç n yalnızcı 25.347 sterl nd ve buna, yasaya uymayan patronlara karşı
açılan kovuşturmaların yasal g derler de dah ld .
827 * Sorguya çekme. -ç.
828 * Bu tüme İng l zce metne, 4. Almanca baskı uyarınca eklenm şt r. -Ed.
829 Kooperat f fabr kalar ve mağazaların babası olan ve ama daha önce de bel rt ld ğ g b , bu
b rb r nden bağıms z dönüşüm unsurlarının önemler konusunda, zley c ler n n hayaller n h ç b r şek lde
paylaşmayan Robert Owen, yalnız fabr ka s stem n denemeler n n b r c k temel yapmakla kalmamış, bu
s stem n, toplumsal devr m n çıkış noktası olduğunu da lân etm şt r. Leyden Ün vers tes ekonoy pol t k
profesörü Herr V sser nk, vülger ekonom n n bütün yavanlıklarının y nelend ğ Handboek van
Prakt sche Staatshu shoudkunde, 1860-62, adlı yapıtında, elzanaatlarını, fabr ka s stem ne karşı
kuvvetle desteklemekle, bu düşünceye katılmadığı zlen m n vermekted r. [4. Almanca baskıya ek. –
İng l z yasakoyucusunun, Fabr ka Yasaları, Fabr ka Yasalarının Kapsamının Gen şlet lmes Yasası ve
İşyer Yasasının b rb r yle karşıt hükümler le yarattığı, “karmakarışık ve b rb rler yle çel şen uygulamalar
çers nde” (s. 314 [bu baskıda s. 3131) ensonu dayanılmaz b r durum aldı ve böylece bu konudak bütün
yönetmel k, 1878 tar hl fabr ka ve şyer yasasında b rleşt r ld . Ş md yürürlükte bulunan bu İng l z sanay
yasasının burada ayrıntılı b r eleşt r s n n yapılması kuşkusuz olanaksızdır. Aşağıdak açıklamalarla
yet n lecekt r. Yasanın kapsamı: (1) Tekst l fabr kaları. ‘Burada her şey aşağı yukarı aynı kalıyor: on
yaşından büyük çocuklar günde 51/2 saat ya da cumartes tat l yapmak üzere 6 saat çalışab l rler;
gençlerle çocuklar, 5 gün 10 saat, cumartes günler en fazla 61/2 saat çalışacaklar. – (2) Tekst l
dışındak fabr kalar. Burada yönetmel kler, 1 numaradak lere ş md ye kadar olduğundan daha fazla
yaklaştırılmışlar, ama hâlâ kap tal stler leh ne b rkaç st sna bulunduğu g b , bunlar, bazı durumlarda ç şler
bakanının özel zn yle uzatılab lecekt r. – (3) İşl kler hemen hemen daha öncek yasadak g b
tanımlanmıştır; buralarda çalıştırılan çocuklar, gençler ve kadınlar yönünden durum aşağı yukarı tekst l
dışındak fabr kalar g b d r, ama koşullar, ayrıntılarda daha da elver şl duruma get r lm şt r. – (4) Çocuklar,
gençler ve kadınların çalıştırılmayıp, yalnızca her k c ns yetten 18 yaşından büyük k mseler n çalıştırıldığı
şl klerde bu şç ler ç n daha uygun koşullar get r lm şt r. – (5) A len n barındığı yerlerde yalnız a le
üyeler n n çalıştıkları t pte ev şl kler : daha esnek hükümlerle b rl kte, denetmen n, bakanlık ya da
mahkemen n özel zn olmadan, aynı zamanda barınma amaçları ç n kullanılmayan odalara g reb lme
kaydı konmuş; ve ensonu, a len n hasır ören, dantela ören ve eld ven yapan üyeler ne sınırsız serbestl k
tanınmıştır. Bu yasa, bütün kusurlarına karşın, 23 Mart 1877 tar hl İsv çre Federal Fabr ka Yasası le
b rl kte, bu alanda gene de en y yönetmel kt r. Bunun, sözü ed len İsv çre federal yasası le
karşılaştırılması çok lg nçt r. Çünkü böylece, k yasa yapma yöntem n n y ve kötü yönler açıkça ortaya
çıkıyor; durum gerekt ğ nde müdahalede bulunan İng l z “tar hsel” yöntem le, Fransız devr m n n
gelenekler üzer ne kurulan ve daha fazla genellemeler yapan Kıta Avrupası yöntem . Ne yazık k ,
denetleme personel n n yeter sayıda olmaması neden yle, İng l z şl klere uygutanması yönünden hâlâ
büyük ölçüde boş söz olarak kalmıştır. – F.E.]
830 241a İng l z tarımında kullanılan mak nelerle lg l ayrıntılı b lg ç n bkz: Dr. W. Hamm, D e
Landw rtschaftl chen Geräthe und Masch nen Englands, 2. Aufl, 1856. İng l z tarımının gel şme
sürec yle lg l çalışma taslağında Bay Hamm, Bay Leonce de Lavergne’ eleşt r s z zler. [Dördüncü
Almanca baskıya not: Ş md elbette esk m şt r. -F.E.]
831 “S z halkı k düşman kampa bölüyorsunuz: kaba ve görgüsüz köylüler le hadım ed lm ş cüceler.
Hey tanrım! Tarımsal ve t car çıkarlar ç n k ye bölünmüş b r ulus, gene de kend ne ak llı d yor; üstel k,
yalnız böyle olmasına karşın değ l, bu canavarca ve doğa-dışı bölünme sonucu, kend s r , aydın ve uygar
sayıyor.” (Dav d Urquhart, l.c., s. 119.) Bu alıntı, b r ve aynı zamanda bu tür eleşt r n n güçlü ve zayıf
yanını ortaya koyuyor; bugünü yargılamayı ve mahkum etmey b l yor da, onu nasıl kavrayacağını
b lem yor.
832 Bkz: L eb g, D e Chem e n hrer Anwendung auf Agr cultur und Phys olog e, 7. Auflage,
1862, ve özell kle b r nc c ltte, E nle tung n d e Naturgesetze des Feldbaus. Modern tarımın olumsuz,
yan yıkıcı yanını, doğab l m açısından gel şt rm ş olması, L eb g’ n ölümsüz h zmetler nden b r s d r.
Ayrıca, tarım tar h özet de, büyük yanlışlıklar çermekle b rl kte, bazı konulara ışık tutmaktadır. Bununla
b rl kte, aşağıdak g b gel ş güzel dd alarda bulunması gülünecek b r şeyd r: “Daha fazla ufalanma ve
daha sık sürülmeyle, gözenekl toprağın çers nde hava dolaşımına yardım ed lm ş olur: havanın
faal yetler le temas eden yüzey artar ve yen len r, ama şurası da kolaylıkla görüleb l r k , toprağın
ver m ndek artış, üzer nde harcanan emekle orantılı olmaz, bu artış çok daha küçük orandadır.” Bu yasa
d yor L eb g, “ lk kez John Stuart M ll tarafından, Pr nc ples of Pol. Econ. adlı yapıtının I. c ld n n 17.
sayfasında şöyle fade ed lm şt r: ‘Toprağın ürünü, cætter s par bus, çalıştırılan şç ler n sayısındak artışa
oranla azalan b r oranda artar.’” (M ll burada, r kardocu okulun öne sürdüğü yasayı yanlış şek lde
y nel yor, çünkü, ‘çalıştırılan şç sayısındak azalma’, İng ltere’de tarımın lerlemes le aynı hızda g tt ğ
ç n İng ltere’de keşfed len ve oraya uygulanan bu yasa, en azından bu ülkeye uygulanamaz) “ ‘d yen
yasa, tarımın evrensel yasasıdır.’ Bu, çok d kkate değer b r şeyd r, çünkü M ll, bu yasanın neden nden
habers zd r.” (L eb g, l.c., Bd. I, s. 143 ve not.) L eb g’ n, “emek” sözcüğünü yanlış yorumlaması ve bu
sözcüğü, ekonom pol t ğ n anladığından büsbütün farklı b r b ç mde anlaması b r yana, lk kez, A. Sm th’ n
zamanında James Anderson tarafından yayınlanan ve 19. yüzyılın başına kadar çeş tl yapıtlarda
y nelenen b r teor y , Bay John Stuart M ll’e maletmes “çok d kkate değer” b r olaydır: bu teor y aşırma
üstadı Malthus da (nüfus teor s , baştanbaşa utanmazca b r aşırmadır) 1815’te kend s ne maletm şt .
Anderson le aynı zamanda ve ondan bağıms z olarak West tarafından gel şt r len bu teor , 1817 yılında
R cardo tarafından genel değer teor s ne bağlanmış ve o andan başlayarak bütün dünyada R cardo’nun
teor s d ye tanınmış ve 1820 yılında John Stuart M ll’ n babas James M ll tarafından vülgar ze ed lm şt ;
ve ensonu, her okul çocuğunun b ld ğ orta-malı b r dogma hal ne gelen bu teor y , John Stuart M ll le
d ğerler y nalem şlerd . John Stuart M ll’ n, her durumda “d kkate değer” otor tes n neredeyse bütünüyle
böyles ne qu d-pro-quos’a [yanlış anlamlara -ç.] borçlu olduğu da, yadsınılamaz b r gerçekt r.
BEŞİNCİ KISIM
MUTLAK VE NİSPİ ARTI-DEĞER ÜRETİMİ
___________
ONALTINCI BÖLÜM
MUTLAK VE NİSPİ ARTI-DEĞER
833 “Patron-kap tal stler n ayrı b r sınıf olarak valoluşları, emeğ n üretkenl ğ ne bağlıdır.” (Ramsay, l.c.,
s. 206.) “Eğer her nsanın emeğ ancak kend y yeceğ n üretmeye yetecek kadar olsaydı, mülk yet d ye
b r şey olmazdı.” (Ravenstone, l.c., s. 14, 15.)
834 Son hesaplara göre, yeryüzünün keşfed lm ş kısımlarında, hâlâ en az 4.000.000 yamyam vardır.
835 “Amer ka’da yabanıl kızılder l ler arasında, hemen hemen her şey emekç n nd r; yüzün 99 kısmı
emeğ n hesabına yazılır. İng ltere’de emekç , belk üçte- k b le alamaz.” (The Advantages of the East-
Ind a Trade etc., s. 73.)
836 D odorus, l.c., L. I., eh. 80.
837 “İlk” (doğal servet) “son derece soylu ve kârlı olduğu ç n, nsanları, umursamaz, mağrur yapar ve
her türlü aşırılıklara götürür; oysa k nc s , d kkatl olmaya, b lg ye, sanata ve pol t kaya zorlar.”
(England’s Treasure by Fore gn Trade. Or the Balance our Fore gn Trade s the Rule of our
Treasure. Wr tten by Thomas Mun, of London, Marchant, and now publ shed for the commen
good by h s John Mun, London, 1669, s. 181, 182.) “B r halk topluluğu ç n, üzer nde beslenme ve
g y nme gereks nmeler n n büyük ölçüde kend l ğ nden karşılandığı ve kl m n ve g y nme ve barınma ç n
pek az şey yapılmasına gerek gösterd ğ ya da z n verd ğ b r toprak parçasına bırakılmış olmaktan daha
büyük b r lanet düşünem yorum ... bunun karşıtı olan aşırı b r durum da olab l r. Emek harcanmasıyla
üzer nde herhang b r şey üret lemeyen b r toprak, emek harcanmaksızın bol ürün veren toprak kadar
kötüdür.” ([N. Forster,] An Enqu ry nto the Causes of the Present H gh Pr ce of Prov s ons, Lond.
1767, s. 10.)
838 N l’ n yüksel p alçalmasını önceden hesaplama zorunluluğu, Mısır gökb l m n yarattı ve bununla
b rl kte rah pler, tarımın yönet c s olarak egemen oldular. “Le solst ce est le moment de l’année où
commence la crue du N l, et celu que les Egypt ens ont dû observer avec le plus d’attent on. ... C’éta t
cette année trop que qu’ l leur mporta t de marquer pour se d r ger dans leurs opérat ons agr coles. Ils
dutent donc chercher dans le c el un s gne apparent de son retour.” [“Gündönümü, yılın, N l’ n
kabarmasının başladığı ve Mısırlıların çok büyük b r d kkatle gözlemleme zorunda kaldıkları anıdır. ...
Tarım şler nde kend ler n yönetmek ç n bel rlenmes öneml olan, şte bu trop k yıldı. Bu nedenle, gökte,
onun dönüşünü gösteren b r şaret arama zorunda kaldılar.”] (Cuv er, D scours sur les révolut ons du
grobe, ed. Hœfer, Par s 1863, s. 141.)
839 H nd stan’da devlet n, küçük ve b rb r yle l şk s z üret m b r mler üzer ndek kudret n n madd
temeller nden b r s , suların kullanılmasının düzenlenmes d . H nd stan’ın müslüman yönet c ler , bunu,
kend ler n n yer ne geçen İng l zlerden daha y anlamışlardı. Bengal eyalet n n Or ssa bölges nde b r
m lyondan fazla H ntl n n yaşamına malolan 1866 kıtlığını anımsamak bu konuda yeterl d r.
840 “Yeryüzünde, aynı emek m ktarıyla, aynı sayıdak gerekl tüket m maddeler n aynı bollukta
sağlayan k ülke yoktur. İnsanların gereks nmeler , yaşadıkları ülke kl m n n sertl ğ ya da sıcaklığı le
artar ya da eks l r; bu nedenle, çeş tl ülkelerde yaşayan nsanların zorunlu olarak yürütmek durumunda
oldukları t caret ve kt sadın oranı aynı olmadığı g b , aralarındak farkın dereces , sıcaklığın ya da
soğukluğun dereces nden ayrı hesaplanamaz; buradan şu genel sonuca ulaşılab l r k , bell sayıda nsan
ç n gerekl emek m ktarı soğuk kl mlerde en fazla, sıcak kl mlerde en azdır; çünkü, bunların lk nde
nsanların yalnız g yecek gereks nmeler daha fazla olmakla kalmaz. toprak da k nc s ne göre daha fazla
şlenmeye gerek göster r.” (An Essay on the Govern ng Causes of the Natural Rate of Interest,
Lond. 1750. s. 59.) Bu çığır açıcı mzasız yapıtın yazarı J. Mass e’d r. Hume, fa z teor s n buradan
almıştır.
841 “Chaque trava l do t” (bu aynı zamanda, d ro ts et devo rs du c toyen [yurttaşın hak ve
görevler -ç.]’ n yurttaşların hak ve görevler n n b r kısmı g b de görünür) “la sser un excédant” [“Her
emeğ n b r fazlalık bırakması gerek r.” -ç.] Proudhon, [P.-J. Prouhdon, Systéme des Contrad ct ons
économ ques, ou ph losoph e de la m sère, t. 1, Par s 1846, s. 73.]
842 F. Schouw, D e Erde, d e Pflanzen und der Mensch, 2. Aufl., Le pz g 1854, s. 148.
843 * Marx’ın 28 Kasım 1878 tar hl mektubunda, N. F. Dan elson’a yaptığı tavs yeye göre,
“Yeryüzünde” sözler yle başlayan ve “kabul etmeye hazırdır” sözler yle b ten bu pasajın son kısmının
şöyle anlaşılması gerek r: “Bunun böyle olmasının, emekç ler le kap tal stler n ayrı sınıflar hal nde olduğu
b r ekonom k s stemde b le, mutlak b r zorunluluk olmadığını Mr. M ll kabul etmeye hazırdır.” – Rusça
baskısına Marks zm-Len n zm Enst tüsünün notu.
844 J. St. M ll, Pr nc ples of Pol. Econ., Lond. 1868, s. 252-53 pass m. [Yukardak pasajlar,
Kap tal’ n Fransızca baskısına göre çevr lm şt r. -F.E.]
ONYEDİNCİ BÖLÜM
EMEK-GÜCÜ FİYATINDA VE ARTI-DEĞERDE
BÜYÜKLÜK DEĞİŞMELERİ
845 11a [Üçüncü Almanca baskıya not. – 316-319. [330-334.] sayfalarda ele alınan durum, burada
doğal olarak konu dışı bırakılmıştır. -F.E.]
846 Bu üçüncü yasaya MacCulloch, d ğerler yanında, şu saçmayı eklem şt r: kap tal st n öded ğ
verg ler n kaldırılması yoluyla, emek-gücünün değer nde b r düşme olmaksızın, artı-değerde b r artış -
olab l r. Oysa bu verg ler n kaldırılması, kap tal st n lk elden şç den sızdırdığı artı-değer m ktarında h ç b r
değ ş kl k yapmaz. Bu, yalnızca, bu artı-değer n, kend s le üçüncü şahıslar arasındak bölünme oranını
değ şt r r. Dolayısıyla, artı-değer le emek-gücü değer arasındak l şk de herhang b r değ ş kl k yapmaz.
Bu, nedenle, MacCulloch’un st snas , yalnızca onun kuralı yanlış anladığını tanıtlar; bu tal hs zl k,
R cardo’yu vülgerleşt r rken sık sık başına gelen b r şeyd r ve tıpkı, Adam Sm th’ vülgerleşt ren J. B.
Say’ın başına gelen tal hs zl ğe benzer.
847 “Sanay n üretkenl ğ nde, bell b r emek ve sermaye m ktarıyla, daha az ya da daha çok üret mde
bulunulmasına yolaçan b r değ ş kl k olduğu zaman, ücret payını tems l eden m ktar aynı kalırken bu payın
değ şeb leceğ , ya da ücret payı aynı kalırken bunu tems l eden m ktarın değ şeb leceğ açıktır.” ([J.
Cazer ove,] Outl nes of Pol t cal Economy, etc., s. 67.)
848 “D ğer şeyler aynı olmak koşuluyla, İng l z fabr katörü, bell b r sürede yabancı b r fabr katörden
öneml m ktarda daha fazla ş çıkartab l r; ve bu m ktar, buradak haftalık 60 saat le başka yerlerdek 72
ya da 80 saat dengeleyecek kadar olab l r.” (Rep. of Insp. of Fact., 31st Oct., 1855, s. 65.) İng ltere le
Kıta Avrupası şsaatler arasındak bu farkı azaltmanın en şaşmaz yolu, Kıta Avrupasındak fabr kalarda
şgünü uzunluğunu b r yasa le kısaltmak olab l r.
849 “On Saatl k Yasanın yürürlüğe g rmes yle aydınlığa çıkan... dengeley c koşullar vardır.” (Rep. of
Insp. of Fact., 31st Oct., 1848. s. 7.)
850 “B r nsanın 24 saat ç nde sağlamış olduğu emek m ktarı, vücudunda meydana gelen k myasal
değ ş kler n ncelenmes yle yaklaşık olarak bulunab l r, çünkü maddedek değ ş kl ğe uğramış şek ller,
d nam k kuvvet n daha öncek hareket ve şley ş n bel rler.” (Grove, On the Correlat on of Phys cal
Forces, [London 1846, s. 308, 309.].)
851 “Tah l le emek nad ren atbaşı g derler; ama bunların b rb r nden ayrılmayacakları açık b r sınır
vardır. Emekç sınıfların pahalılık dönemler nde gösterd kler ve ücretler n düşmes ne yolaçan olağanüstü
çaba, tanıkların fadeler (yan , 1814-15 tar hl Parlamento Araştırma Kom syonu önünde ver len
fadelerde) bunların çok büyük erdeml k ş ler olduğunu ve sermayen n büyümes ne kesenkes yardım
ett kler n ortaya koymuştur. Ama nsanca duygular taşıyan h ç k mse bunların sürekl ve karşılıksız
olmasını steyemez. Geç c b r çare olarak bunlar, hayranlığa layık, k mselerd r, ama sürekl faal yet
hal nde olduktarı takd rde, y yeceğ n n en son sınırlarına t lm ş b r ülke halkının bu durumundan
doğab lecek sonuçlara benzer sonuçlar doğururlar.” (Malthus, Inqu ry nto the Nature and Progress of
Rent, Lond.. 1815, s. 48, not.) Malthus’un, k tapçığının b r başka yer nde de d kkat çekt ğ b r gerçeğ n,
çalışma saatler n n uzatılması üzer nde ısrarla durmasının bütün onuru kend s ne a tt r, oysa R cardo le
d ğerler ne berbat gerçekler karşısında b le, şgünü uzunluğunun değ şmezl ğ n bütün araştırmalarının
temel yapmışlardır. Ama Malthus’un h zmet ett ğ tutucu çıkar çevreler , onun, şgününün sınırsız b r
şek lde uzamasıyla b rl kte, mak nelerdek olağanüstü gel şmeler n, kadınlarla çocukların sömürülmes n n,
kaçınılmaz olarak, şç sınıfının büyük b r kısmını “fazlalık” hal ne get receğ n ve bunun, hele savaş ve
İng ltere’n n dünya pazarındak tekel sona er nce kesenkes olacağını görmekten alıkoymuşlardır. Bu
“aşırı-nüfus”u, kap tal st, üret m n tar hsel yasaları yer ne, doğanın sonsuz yasaları le açıklamaya
kalkışmak, Malthus’un gerçek b r rah p g b hayran olduğu egemen sınıfların çıkarlarına kuşkusuz çok
daha uygun ve onunla çok daha uyumlu d .
852 “Savaş sırasında. sermaye artışının başlıca neden , her toplumda sayıları en fazla olan emekç
sınıfların daha fazla çaba harcamaları ve belk de daha büyük b r sefalete düşmeler d . Çet n ve güç
koşullar, daha fazla kadınla çocuğun şe g rmes n zorunlu hale get rm ş, aynı nedenle esk şç ler,
zamanlarının daha büyük b r kısmını, üret m artırmaya vermek durumunda kalmışlardır.” (Essays on
Pol. Econ., n wh ch are Illustrated the Pr nc pal Causes of Present Nat onal D stress, London
1830, s. 248.)
ONSEKİZİNCİ BÖLÜM
ARTI-DEĞER ORANI İÇİN ÇEŞİTLİ FORMÜLLER
5* Artı-değer Artı-ürün
II. Artı-emek = =
İşgünü Ürün Değer Toplam Ürün
[sayfa 542]
B r ve aynı oran burada sırayla emek-zamanları, bu emek-zamanlarının
somutlaştığı değerler ve çler nde bu değerler taşıyan ürünler n oranları
olarak fade ed lm şt r. “Ürün Değer ” sözü, burada, kuşkusuz, yalnızca b r
şgününde yaratılan yen değer anlamına gelmekted r ve ürünün değ şmeyen
değer kısmı, buna dah l ed lm yor.
Bütün bu formüllerde (II.), emeğ n gerçek sömürülme dereces ya da artı-
değer oranı yanlış fade ed lm şt r. İşgünü 12 saat olsun. Daha öncek
durumlardak aynı varsayımlarla, emeğ n sömürülme dereces aşağıdak
oranlarla tems l ed l r:
853 Örneğ n bkz: Dr tter Br ef an, v. K rchmann von Rodbertus. W derlegung der R cardo’schen
Lehre von der Grundrente und Begründung e ner neuen Rententheor e, Berl n 1851. Bu yazıya
daha sonra döneceğ m; toprak rantı üzer ndek yanlış teor s ne karşın, kap tal st üret m n n tel ğ n
kavramıştır. [Üçüncü Almanca baskıya ek. Burada Marx’ın kend nden öncek ler , onlarda gerçek b r
lerleme ya da yen ve sağlam b r f k r bulduğu zaman nasıl övgüyle yargıladığını görüyoruz.
Rodbertus’un Rud. Meyer’e yazdığı mektupların daha sonraları yayınlanması Marx’ın yukardak övücü
sözler n n b r ölçüde sınırlandırılması gereğ n ortaya koymuştur. Bu mektuplarda şöyle b r pasaj geç yor:
“Sermaye yalnız emekten değ l, kend kend s nden de kurtarılmalıdır; bu en y şek lde, ancak, sanay c
kap tal st n g r ş mler n n, sermayen n ona yükled ğ ekonom k ve pol t k görevler d ye ele alınmakla,
sağladığı kâra se b r tür maaş gözüyle bakılmakla başarılab l r, çünkü b z, henüz başka b r toplumsal
kuruluşu b lm yoruz. Ama bu maaşlar düzenleneb l r, ve ücretlerden çok fazla b r kısmını alırlarsa
azaltılab l r. Marx’ın toplum çers nde yaptığı baskının –ben onun k tabına bu adı ver yorum– ger ye
püskürtülmes gerek r. ... Marx’ın k tabı, bütünüyle, sermayen n ncelenmes nden çok, sermayen n
bugünkü şekl ne karşı g r ş lm ş b r polem kt r ve o, bu şekl , sermaye kavramının kend s yle
karıştırmaktadır.” (Br efe, etc., von Dr. Rodbertus-Jagetzow, herausgg. von Dr. Rud. Meyer, Berl n
1881, Bd. I, s. 111, 48. Br ef von Rodbertus.) Rodbertus’un, “toplumsal mektupları”ndak o gözüpek
saldırılar şte böyles ne deoloj k bayağılıklar hal ne gelerek sönüp g tm şt r. -F.E.]
854 Ürünün, yalnızca yatırılmış bulunan değ şmeyen sermayey yer ne koyan kısmı, doğal olarak, bu
hesap ç nde yer almamıştır. İng ltere’n n körükörüne hayranı Mr. L. de Lavergne, kap tal st n payını, çok
yüksek görmekten fazla, çok düşük görmek eğ l m nded r.
855 Kap tal st üret m n bütün gel şm ş şek ller , kooperasyonun şek ller olduğu ç n, A. de Laborde’un
De l’Espr t d’Assoc at on dans tous les ntérets de la communauté, Par s 1818, adlı yapıtında yaptığı
g b , bunları uzlaşmaz çel şk l n tel kler nden soyutlamaktan ve tek b r s h rl sözle serbest şb rl ğ
şek ller ne dönüştürmekten daha kolay ne vardır. Yankee H. Carey, bu s h rl h ley , yer geld ğ nde,
kölel k s stem nden doğan l şk ler ç n b le başarıyla kullanır.
856 F zyokratlar artı-değer n sırrını çözememekle b rl kte, şu kadarını b l yorlardı: o, “ona satın-alma
yoluyla sah p olmadığı ve kend s n n satab ld ğ , bağımsız ve sten ld ğ g b kullanılab l r b r zeng nl kt r”.
(Turgot, Reflex ons sur la Format on et la D str but on des R chesses, s. 11.)
ALTINCI KISIM
ÜCRET
___________
ONDOKUZUNCU BÖLÜM
EMEK-GÜCÜ DEĞERİNİN YA DA FİYATININ
ÜCRETE DÖNÜŞMESI
857 “Mr. R cardo, değer n üret m sırasında harcanan emek m ktarına bağlı bulunduğu yolundak
öğret s n tehl keye düşürecek g b görünen b r güçlükten ustaca kaçınıyor. Eğer bu lkeye sıkı sıkıya
bağlanılacak olsa, emeğ n değer n n de onu üretmek ç n harcanan emek m ktarına bağlı olması gerek r k ,
bu, düpedüz saçmadır. Bunun ç n ustaca b r dönüşle Mr. R cardo, emeğ n değer n , ücretler n üret lmes
ç n gerekl -emek m ktarı hal ne get r yor; ya da onun d l yle söylersek, emeğ n değer n n, ücretler n
üret m ç n gerekl -emek m ktarı le bel rleneceğ n öne sürüyor; yan onun demek sted ğ , şç ye ver len
para ya da metaların üret m ç n gerekl -emek m ktarıdır. Bu şöyle demeye gel yor: kumaşın değer , onun
üret m ç n harcanan emek m ktarıyla değ l de, kumaşın değ ş ld ğ gümüşün üret m ç n harcanan
emeğ n m ktarıyla bel rlen r.” ([S. Ba ley,] A Cr t cal D ssertat on on the Nature, etc., of Value, s. 50,
51.)
858 “Eğer emeğe b r metadır den rse, bu, önce değ ş m amacıyla üret len ve sonra o sırada pazarda
bulunan d ğer metalarla uygun oranlarda değ ş lmek üzere pazara get r len b r metaya benzemez; emek,
pazara get r ld ğ anda yaratılmış olur; daha doğrusu, emek, yaratılmadan önce pazara get r l r.”
(Observat on on Certa n Verbal D sputes, etc., s. 75, 76.)
859 “Emek b r meta ve emeğ n ürünü olan sermaye d ğer b r meta olarak ele alınırsa ve eğer bu k
metaın değerler , eş t m ktarlarda emekle bel rlen rse bell b r m ktarda emek ... aynı m ktarda emek
tarafından üret lm ş bulunan b r sermaye le değ ş leb l r. Ama emeğ n değer , d ğer metalara oranla ...
eş t emek m ktarıyla bel rlenmez.” (E. G. Wakef eld’ n Adam Sm th’ n Wealth of Nat ons adlı yapıtının
kend s tarafından hazırlanan baskısında, v. I. London 1836, s. 231, not.)
860 “Il a fallu conven r” (a new ed t on of the “contrat soc al!”) “que toutes les fo s qu’ l échangera t
du trava l fa t contre du trava l à fa re, le dern er” (la cap tal ste) “aura t une valeur supér eure au
prem er” (le trava lleur) [“Yapılmış ş n, yapılacak ş le değ ş leceğ her zaman, k nc s n n” (kap tal st n)
“b r nc s nden” (emekç den) daha yüksek b r değer elde etmes gerekeceğ üzer nde uyuşmak gerek rd ”
(sank toplum sözleşmes ’n n yen baskısı!).] (S smonde (yan , S smond ), De la R chesse Commerc ale,
Genève 1803, t. I., s. 37.)
861 “Emek, değer n bu b r c k ölçütü ... bütün zeng nl ğ n yaratıcısı, meta değ ld r.” Th. Hodgsk n,
Popul. Pol t. Econ., s. 186.
862 Öte yandan, bu g b fadeler salt l cent a poet ca [ş rsel serbestl k -ç.] olarak açıklamaya
kalkışma, ancak tahl l n güçsüzlüğünü göster r. Bu nedenle, Proudhon’un: “Le trava l est d t valo r, non
pas en tant que marchand se lu -même, ma s en vue des valeurs qu’on suppose renfermées
pu ssanc ellement en lu . La valeur du trava l est une express on f gurée, etc.,” [“Emeğ n b r meta olarak
değ l de, potans yel olarak çerd ğ varsayılan değerler açısından b r değer taşıdığı söylenmekted r.
Emeğ n değer , mecaz b r dey md r, vb..”] sözler ne karşı bel rtt m k : “Dans le trava l-marchand se, qu
est d’une réal té effrayante, l (Proudhon) ne vo t qu’une ell pse grammat cale. Donc, toute la soc été
actuelle, fondée sur le trava l-marchand se, est désor-ma s fondée sur une l cence poét qe, sur une
express on f gurée. La soc éte veut-elle ‘él m ner tous les nconvén ents,’ qu la trava llent, eh b en!
qu’elle él m ne les termes malsonnants, qu’elle change de langage, et pour cela elle n’a qu’à s’adresser,
à l’Académ e, pour lu demander une nouvelle ed t on de son d ct onna re.” [“B r emek-metada, k
korkunç amansız b r gerçekt r, o, gramat k eks kl kten başka b r şey görmüyor. Böylece b r emek-metaın
üzer ne kurulmuş mevcut toplumun tümü, bundan böyle, ş rsel serbestl k, mecaz b r dey m üzer ne
kurulmuş bulunuyor. Eğer toplum, kend s ne saldıran ‘tüm sakıncaları tasf ye’ etmek st yorsa, eh, o
zaman kulağa nahoş gelen tüm ter mler de tasf ye ets n, d l değ şt rs n; ve bunun ç n de, çıkarmış
bulunduğu sözlüğün yen b r baskısını yapması ç n Akadem ye başvurması yeterl d r.”] (Karl Marx,
M sére de la Ph l soph e, s. 34-35 [Felsefen n Sefalet , s. 59 ve 601.) Kuşkusuz bundan daha kolayı,
değer sözünden h ç b r şey anlamamaktır. O zaman, nsan, her şey bu kategor n n altına kolayca
sıralayab l r. Sözgel ş J. B. Say, “valeur”? [“değer”] sorusuna şöyle karşılık ver yor: “C’est ce qu’une
chose vaut” [“B r şey ne değerde se odur”] ve “pr x” [“f yat”]? Yanıt: “La valeur d’une chose
expr mée en monna e.” [B r şey n parayla fade ed len değer d r.”] “Le trava l de la terre ... une valeur?
Parce qu’on y met un pr x.” [“Toprağın ş ... n ç n b r değere sah pt r? Ona b r f yat tanınmış olmasıdır.”]
Demek oluyor k , değer, b r şey n değer d r, ve toprağın değer n n olmasının neden , bu değer n “parayla
fade ed lmes d r”. Ne olursa olsun, bu yol, şeyler n neden n ve n ç n n açıklamada çok kullanışlı, b r
yöntem.
863 Bkz: Zur Kr t k der Pol t schen Œkonom e, s. 40 [Ekonom Pol t ğ n Eleşt r s ne Katkı, s.
91]. Ben, bu yapıtın Sermayey ele alan kısmında, bu problem n çözümleneceğ n fade etm şt m: “... nasıl
oluyor da, yalnız salt emek-zamanıyla bel rlenen değ ş m-değer temel üzer nde üret m, emeğ n değ ş m-
değer n n, emeğ n ürününün değ ş m-değer nden daha az olması sonucunu vermekted r?”.
864 * İng l zce met nde “worker” (“ şç ”), Fransızca met nde “covéble” (“angaryacı”). -ç.
865 Serbest t caret yandaşlarının, Londra’dak saflığı budalalığa vardıran organı Morn ng Star,
Amer kan ç savaşı sırasında, b r nsanın duyab leceğ bütün moral öfkeyle, “Konfederasyon
Eyaletler nde” zenc ler n h ç b r karşılık almadan çalışmalarını tekrar tekrar protesto etm şt . Böyle
yapacağına, bu gazete, böyle b r zenc n n günlük yaşama g der n , Londra’nın doğu yakasındak serbest
b r şç n n yaşama g der le karşılaştırsa daha y ederd .
866 * Varlık neden . -ç.
867 ** “Vermen ç n ver yorum, yapman ç n ver yorum, vermen ç n yapıyorum, yapman ç n
yapıyorum.” -ç.
868 Adam Sm th, parça-başına ücrete değ nd ğ zaman şgünündek değ ş kl kler n yalnızca rasgele
sözünü etm ş oluyor.
YİRMİNCİ BÖLÜM
ZAMANA GÖRE ÜCRET
885 “Parça-başı ş s stem , şç l k tar h nde b r çağı bel rler; kap tal st n steğ ne bağlı bulunan bas t
gündel ç emekç le, çok uzak olmayan b r gelecekte, kap tal st le zanaatçılığı kend k ş l ğ nde
b rleşt rmey vaadeden lonca zanaatlarının durumu arasında yer alır. Parça- şç , şveren n sermayes le
çalışsa b le aslında kend kend s n n patronudur.” (John Watts, Trade Soc et es and Str kes, Mach nery
and Cooperat ve Soc et es, Manchester 1865, s. 52, 53.) Bu küçük yapıtı buraya aktarmamın neden ,
y ce kokuşmuş bayağı b r mazur gösterme çabasının lâğım çukuru olmasıdır. Daha önce ovenc l k le de
alışver ş olan bu aynı Mr. Watts, 1842 yılında başka b r k tapçık daha yayınlamış: Facts and F ct ons of
Pol t cal Econom sts, ve bunda, d ğer şeyler yanında “mülk yet n hırsızlık” olduğunu lân etm şt r. Esk
çamlar bardak oldu!
886 T. J. Dunn ng, Trades’ Un ons and Str kes, Lond. 1860, s. 22.
887 Bu k ücret şekl n n yanyana bulunuşu, patronların düzenbazlıklarını yürütmede nasıl yararlı
olmuştur: “B r fabr kada 400 şç çalışıyor ve bunların yarısı parça-başı ücret aldıkları ç n uzun süre
çalışmaları şler ne gel yor. Ger ye kalan 200 k ş gündel k alıyorlar ve d ğerler g b uzun süre çalışıyorlar,
ama bu fazla-mesa ç n h ç b r karşılık almıyorlar. ... Bu 200 k ş n n günde yarım saat çalışmaları, b r
k ş n n 50 saat çalışmasına ya da b r k ş n n b r haftalık emeğ n n 5/6’sına eş tt r.” (Reports of Insp. of
Fact., 31st October, 1860, s. 9.) “Aşırı-çalışma hâlâ gen ş ölçüde yürürlükted r; ve çoğu durumda,
yasanın öngördüğü saptama ve yasaklamalara karşı güven ç nde yürütülüyor. Parça-başı ücret yer ne
haftalık ücret alarak çalışan halkın uğradıkları kaybı ... daha öncek raporlarımın çoğunda bel rtm şt m.”
(Leonard Horner, Reports of Insp. of Fact., 30th Apr l, 1859, s. 8, 9.)
888 “Le sala re peut se mesurer de deux man ères: ou sur la durée du trava l, ou sur son produ t.”
[“Ücretler k şek lde ölçüleb l r: emeğ n süres ne göre, ya da ürününe göre.”] (Abrége élémentare des
pr nc pes de l’Econom e Pol t que, Par s 1796, s. 32.) Bu yapıtın adı bel rt lmeyen yazarı, G.
Garn er’d r.
889 “Ona” ( pl k eğ r c s ne) “şu kadar ağırlıkta pamuk ver l r ve o bunu bell b r sürede ve bell b r
ncel kte, bell ağırlıkta, t re ya da pl k olarak tesl m etmek zorundadır; ve bunun ç n l bre başına
kend s ne şu kadar ücret öden r. Eğer yaptığı ş kusurlu se, bunun cezasını çeker; yok eğer bell sürede
saptanılan m ktardan az pl k yapmışsa şten çıkartılır ve yer ne daha hünerl b r şç alınır.” (Ure, l.c., s.
317.)
890 “İş b rkaç elden geçerse, bunların herb r kârdan payını alır, oysa eğer ş en sondak yaparsa,
kadın şç ye ulaşan ücret son derece orantısız olur.” (Ch ld. Emp. Comm., II. Report, s. lxx, n° 424.)
891 Mazeretç Watts b le şöyle d yor: “Eğer, b r şte çalışan herkes b r sözleşmen n taraftarı olsalar ve
b r k ş kend kârı ç n d ğerler n aşırı-çalıştırma yolu le çıkar sağlayacağına, herkes yeteneğ ne göre pay
alsa, bu parça- ş s stem nde büyük b r düzelme anlamına gel r.” (l.c., s. 53.) Bu s stem n bayağılıkları
konusunda bkz: Ch ld. Emp. Comm., Rep. III., s. 66, n° 22, s. 11, n° 124; s. x , n° 13, 53, 59 vb..
892 Kend l ğ nden doğan bu sonuca çoğu kez yapay olarak yardımcı olunur: örneğ n, Londra’da
mak ne sanay nde alışılagelen h lel b r yöntem kullanılır: “B rkaç şç n n başına, f z k gücü daha üstün ve
el çabuk b r s seç lerek konulur, bu adama y m beş ş l n kadar fazla b r ücret öden r; onun görev yalnızca
sıradan ücret alan şç Ier harekete geç rmek ve steklend rmek ç n bütün gücüyle çalışmaktır ... bu
çalışmanın, üstün hüner n ve emek-gücünün kısıtlandığı yolunda şverenler n (send kalı) şç lere yöneltt ğ
suçlamaların çoğunu h ç b r yoruma gerek göstermeyecek şek lde açıklar.” (Dunn ng, l.c., s. 22, 23.)
Yazarın kend s de şç ve send kanın sekreter olduğu ç n bu sözler abartmalı sanılab l r. Ama okur, J.
Ch. Morton’un “h ghly respectable” [“çok saygıdeğer” -ç.] Tarım Ans kloped s n n “Labourer”
n addes ne bakarsa bu yöntem n ç ftç lere gel şm ş b r yöntem olarak salık ver ld ğ n görecekt r.
893 “Parça-başına ücret alan herkes ... ş n yasal sınırlarının dışına çıkarılmasından yararlanır. Fazla-
mesa yapma steğ konusundak bu gözlem, özell kle dokumacı ve ç lec olarak çalıştırılan kadınlar ç n
geçerl d r.” (Rept. of Insp. of Fact., 30th Apr l, 1818, s. 9.) “Bu s stem (parça-başı), şveren ç n o
derece kârlıdır k ... genç çömlekç ler , parça-başı s stemle çalıştıkları dört-beş yıl çers nde düşük b r
ücretle aşırı-çalışmaya doğrudan doğruya teşv k etm ş olur. ... Bu ... çömlekç ler n vücut yapılarındak
kusurların d ğer büyük b r neden olarak görüleb l r.” (Ch ld. Empl. Comm., I Rept., s. xııı.)
894 “Herhang b r şkolundak ş n, her mesleğ n yaptığı parça le ödenmes nde ... ücretler, m ktar
olarak, tamamen esastan değ şeb l r. ... Ama günlük şte genel olarak o şkolunda çalışan şç ç n
ver lecek ücret ölçütü, şç ve şveren tarafından kabul ed len ... tekdüze b r orandır.” (Dunn ng, l.c., s.
17.)
895 “Le trava l des Compaknons-art sans sera réglé à la journée ou à p èce. Ces rna tres-art sans
savent à peu prés comb en d’ouvrage un compagnon-art san peut fa re par jour dans chaque mét er, et
les payent souvent à proport on de l’ouvrage qu’ ls font; a ns ces compagnons trava llent autant qu’ ls
peuvent, pour leur propre ntérêt, sans-autre nspect on.” [“Kalfa zanaatçılarının çalışması, günlük olarak
ya da parça-başına ödenecek. ... Bu usta zanaatçılar, b r kalfa zanaatçının, her şte, günde ne kadar ş
yapab leceğ n aşağı yukarı b l r, ve onlara çoğu kez yaptıkları ş oranında öderler; böylece, bu kalfalar,
başka b r yoklama olmaks z n, kend öz çıkarları ç n, eller nden geld ğ nce çalışırlar.”] (Cant llon, Essa
sur la Nature du Commerce en général, Amst. Ed., 1756, s. 185 ve 202. B r nc baskı: 1755.)
Quesnay, S r James Steuart ve A. Sm th’ n gen ş ölçüde yararlandıkları Cant llon, burada, daha o zaman
parça-başı ücret , yalnızca zamana göre ücret n değ ş k b r şekl olarak göstermekted r. Cant llon’un
Fransızca baskısı, başlığında bunun İng l zceden çev r olduğunu bel rtmekted r, ama İng l zce baskı, The
Analys s of Trade, Commerce, etc,. by Ph l p Cant llon, late of the c ty of London, Merchant,
yalnızca daha sonrak b r tar hte (1759) yayınlanmış olmakla kalmaz, çer ğ de daha sonrak düzelt lm ş
b r met n olduğunu tanıtlar: örneğ n Fransızca baskıda Hume’un henüz adı geçmez, oysa İng l zce
baskıda, Petty’ye artık pek az raslanır. İng l zce baskı teor k olarak daha az önem taşır, ama özell kle
İng l z t caret , külçe altın ve gümüş şlenmes vb, konularında. Fransızca baskıda bulunmayan sayısız
ayrıntıları çer r. İng l zce baskının baş sayfasındak “Taken ch efly from the manuscr pt of a very
ngen ous gentleman, deceased, and adaptem, etc.,” [“Ölmüş bulunan çok zek b r beyefend n n
müsveddeler nden gen ş ölçüde alınarak uyarlandığı, vb.”] g b sözler, bu nedenle, o zamanlar sık sık
raslanan b r yakıştırma g b görünüyor.
896 “Comb en de fo s n’avons-nous pas vu, dans certa ns atol ers, embaucher beaucoup plus
d’ouvr ers que ne le demanda t le trava l à mettre en ma n? Souvent, dans la prév s on d’un trava l
aléato re, quelquefo s méme mag na re, on admet des ouvr ers: comme on les pa e aux p éces, on se d t
qu’on ne court aucun r sque, parce que toutes les pertes de temps seront à la charge des noccupés.”
[“Bazı atelyelerde, yapılacak ş n gerekt rd ğ nden daha çok şç çalıştırıldığını b rçok kez görmed k m ?
Çoğu kez, raslantıya bağlı, hatta düşsel b r ş dolayısıyla, şç alınır: parça-başına ödend ğ nden, h ç b r
tehl keye koşulmadığı söylen r, çünkü tüm zaman kayıpları, çalıştırılmayanların z mmet ne yazılacaktır.”]
(H. Grégo r, Les Typographes devant le Tr bunal correct onnel de Bruxelles, Bruxelles 1865, s. 9.)
897 Remarks on the Commerc al Pol cy of Great Br ta n, London 1815, s. 48.
898 A Defence of the Landowners and Farmers of Great Br ta n, Lond. 1814, s. 4, 5.
899 Malthus, Inqu ry nto the Nature and Progress of Rent, Lond. 1815, [s. 49, not.]
900 “Parça-başı ücret alanlar ... belk de fabr kalardak şç ler n beşte-dördünü oluştururlar.” (Report
of Insp. of Fact.. 30th Apr l, 1858, [s. 9].)
901 “İpl k eğ rme mak nes n n üretken gücü ölçülür, ve bununla yapılan ş ç n ödenen para, üretme
gücündek artma kadar olmamakla b rl kte, onunla b rl kte azalır.” (Ure, l.c., s. 317.) Bu son mazur
gösterme tümces n , Ure, gene kend s geçers z kılar. Çıkrığın uzatılması le şte b r artışa yolaçılacağını o
da kabul eder. Demek k , emek, üretkenl ğ ndek artış oranında azalmış olmaz. Ayrıca: “Bu artış le,
mak nen n üretme gücü beşte-b r artırılmış olacaktır. Bundan sonra, yaptığı ş ç n şç ye, esk s kadar
ücret ödenmeyecekt r, ama bu ücret beşte-b r oranında azalmayacağı ç n, bu gel şme, bell saat çalışması
ç n kazandığı parayı artıracaktır”, ama yukardak fadede bazı değ ş kl kler yapılması gerekl d r. ... İpl kç ,
kend ek altı ş l n n n b r kısmını, yet şk n şç ler n yer n alan, ek gene yardımcılara vermek durumundadır”
(l.c., s. 321), ve bu durumda ücretler n yükselmes yolunda b r eğ l m sözkonusu olamaz.
902 H. Fawcett, The Econom c Pos t on of the Br t sh Labourer, Cambr dge and London 1865, s.
178.
903 Londra’da yayınlanan Standart gazetes n n 26 Ek m 1861 tar hl sayısında, John Br ght ve
Ortaklarının, Rochdale mag strates’ nde [sulh mahkemes -ç.] açtıkları b r dava konusunda b r haber
vadı. “Halı Dokuma İşç ler Send kası yönet c ler ne karşı b r dava açılmıştı. Br ght ş rket , aynı zaman ve
aynı emekle [!] esk den 160 yarda üret rken, ş md 240 yarda üreten yen b r mak ne kullanmaya
başlamıştı. İşç ler n, şveren n gel şm ş mak neler ç n yaptığı sermaye le elde ed len kârdan b r pay
stemeler , h ç b r şek lde sözkonusu olamazdı. Bu mantığa uygun olarak Br ght ortaklar, yarda başına
ücret 1,5 pen den 1 pen ye nd rmey önerd ler, böylece şç ler n kazancı aynı emek ç n tam esk s kadar
kalmış olacaktı. Ama burada, nom nal b r ücret nd r m vardı ve şç ler n dd asına göre bu nd r m,
gerekt ğ şek lde önceden haber ver lmeden yapılmıştı.”
904 “İşç send kaları, ücretler aynı düzeyde tutmak stekler nde, gel şm ş mak neler n kullanılmasıyla
sağlanan kâra da ortak olma çabasını göster yorlar.”. (Quelle horreur! [Ne korkunç! -ç.] “... İş kısaldığı
ç n daha yüksek ücret talep etmek, b r başka dey şle, mekan k gel şmelere verg koymak çabası
demekt r” (On Comb nat on Of Trades, New Ed t., London 1834, s. 42.)
YİRMİİKİNCİ BÖLÜM
ÜCRETLERDEKİ ULUSAL FARKLILIKLAR
905 “Ücretler n” (burada, ücretler n para olarak fades ele alınıyor), “daha ucuz b r maldan daha fazla
satınalab l yorlar d ye, yükseld ğ n söylemek doğru değ ld r.” (Dav d Buchanan’ın yayınladığı, Adam
Sm th’ n Wealth etc., baskısında, 1814, v. I, s. 417, not.)
906 Bu yasanın, tek üret m kolları ç n üretkenl k bakımından ne g b şeyler değ şt reb leceğ n b r
başka yerde nceleyeceğ z.
907 Adam Sm th’e karşı g r şt ğ polem kte James Anderson şunları bel rt r: “Toprak ürünler n n ve
genell kle hububatın ucuz olduğu yoksul ülkelerde, emeğ n görünüştek f yatı genell kle düşük olmakla
b rl kte, gene de aslında çoğu kez d ğer ülkelerden gerçekte daha yüksek olduğu, aynı şek lde d kkate
değer b r şeyd r. Çünkü, emekç ye günlük olarak ver len ücretler, her ne kadar emeğ n görünüştek f yatı
se de, emeğ n gerçek f yatı değ ld r. Gerçek f yat, bell m ktarda yapılmış ş, şverene neye maloluyorsa
odur; ve bu açıdan bakıldığında, hububat f yatı le d ğer geç m araçları, yoksul ülkelerde zeng n ülkelere
göre genell kle daha düşük olmakla b rl kte, emeğ n f yatı, hemen her zaman zeng n ülkelerde, yoksul
ülkelerden daha düşüktür. ... Gündel k ücret olarak hesap ed len emek, İskoçya’da İng ltere’ye göre çok
daha düşüktür. ... Parça-başına emek genell kle İng ltere’de daha ucuzdur.” (James Anderson,
Observat ons on the Means of Exc t ng a Sp r t of Nat onal Industry etc., Ed nb. 1777, s. 350, 351.)
– Ters ne, ücretler n düşüklüğü de emeğ n pahalı olmasına yolaçar. “Emek, İrlanda’da İng ltere’den daha
pahalıdır ... çünkü ücretler orada çok daha düşüktür.” (n° 2074, Royal Comm ss on un Ra lways,
M nutes, 1867.)
908 [H. Carey,] Essay on the Rate of Wages: w th on Exam nat on of the D fferences n the Cond t on
of the Labour ng Populat on throughout the World, Ph ladelph a, 1853.
909 * Nam-ı d ğer. -ç.
YEDİNCİ KISIM
SERMAYE BİRİKİMİ
__________
G İ R İ Ş910*
911 “Ma s ces r ches, qu consomment les produ ts d e trava l des autres, ne peuvent les obten r que
par des échanges” (metaların satın alınması). “S’ ls donnent cependant leur r chesse acqu se et
accumulée en retour contre ces produ ts nouveaux qu sont l’objet de leur fanta s e, ls semblent exposés
à épu ser b entôt leur fonds de réserve; ls ne trava llent po nt, avons-nous d t et ls ne peuvent même
trava ller; on cro ra t donc que chaque jour do t vo r d m nuer leurs v e lles r chesses, et que lorsqu’ l ne
leur en restera plus, r en ne sera offert en échange aux ouvr er qu trava llent exclus vement pour eux. ...
Ma s dans l’ordre soc al, la r chesse a acqu s la propr été de se reprodu re par le trava l d’autru , et sans
que son propr éta re y concoure. La r chesse, comme le trava l, et par le trava l, donne un fru t annuel
qu peut être détru t chaque année sans que le r che en dev enne plus pauvre. Ce fru t est le revenu qu
naît du cap tal.” [“Ama, başkalarının emek ürünler n tüketen bu zeng nler, bu ürünler ancak değ ş mler”
(metaların satın alınması) “aracıyla elde edeb l rler. Hevesler n n konusu olan bu yen ürünlere karşılık,
kazanılıp b r kt r lm ş servetler n verd kler ne göre, kısa zamanda yedekl k fonlarını tüketme tehl kes le
karşı karşıyaymış g b görünürler; onların h ç çalışmadıklarını söylem şt k, ve hatta çalışamazlar da;
öyleyse, her gün esk zeng nl kler n n azalacağı ve artık eller nde h ç b r şey kalmadığı zaman, yalnızca
onlar ç n çalışan şç lere ver lecek h ç b r şey kalamayacağı sanılab l r. ... Ama toplumsal düzende,
zeng nl k, kend n başkasının çalışması le, ve zeng nl k sah b bu şe karışmaksızın, yen den-üret r.
Zeng nl k de, emek g b ve emek aracıyla, her yıl, zeng n daha yoksul olmaksızın yoked leb len yıllık b r
ürün ver r. Bu ürün, sermaye’den doğan gel r’d r.”] S smond , Nouv. Pr nc. d’Écon. Pol., Par s 1819, t.
I, s. 81-82.)
912 * Ötek şeyler aynı kalmak koşuluyla. -ç.
913 “Ücretler de, kârlar da, son şekl n almış ürünün gerçek b rer parçası olarak ele alınmalıdır.”
(Ramsay, l.c., s. 142.) “Ürünün emekç ye, ücret şekl nde gelen parçası.” (J. M ll, Eléments etc.,
Par ssot çev r s , Par s 1823, s. 33, 34.)
914 “Sermaye, şç ye ücret n ödemek ç n kullanıldığı zaman, emeğ n devamı ve bakımı fonuna h ç b r
şey katmış olmaz.” (Cazenove, Malthus’un, Def n t ons n Pol. Econ., London 1853, s. 22, baskısına
ekled ğ not.)
915 “Kap tal stler tarafından ödenen emeğ n ücret bu durumda, yeryüzü emekç ler n n dörtte-b r nden
azdır.” (R chard Jones, Textbook of Lectures on the Pol t. Economy of Nat ons, Hertford 1852, s.
36.)
916 “İmalatçı” (yan manüfaktür şç s ) “ücret n patrondan almakla b rl kte, aslında ona h ç b r g der
yüklem ş olmaz; çünkü bu ücretler n değer genell kle, kârla b rl kte, üzer nde emek verd ğ şey n artan
değer nde toplanmış ve saklanmış olur.” (A. Sm th, l.c., Book II, ch. III, s. 355.)
917 “Bu, üretken emeğ n, kend ne özgü d kkate değer b r özell ğ d r. Üretken olarak tüket len şey
sermayed r ve tüket lmekle sermaye şekl n alır.” (James M ll, l.c., s. 242.) Ne var k , James M ll, bu
“d kkate değer özell ğ n” z n h ç b r zaman yakalayab lm ş değ ld r.
918 “Manüfaktürün, başlangıcında pek çok yoksula ş sağladığı gerçekten doğrudur, ama bunun
devamıyla, yoksullukları yokolmadığı g b sayıları da artar.” (Reasons for a L m ted Exportat on of
Wool, London 1677, s. 19.) “Ç ftç ş md yoksulları yaşattığı g b saçma b r dd ada bulunuyor. Bunları
sefalet ç nde tuttuğu gerçekten doğrudur.” (Reasons for the Late Increase of the Poor Rates: or a
Comparat ve V ew of the Pr ces of Labour and Prov s ons, London 1777, s. 31.)
919 * Vazgeç lmez (koşul). -ç.
920 Ross , eğer “üretken tüket m n” sırrına varmış olsaydı, buna, bu derece ş ddetle karşı koymazdı.
921 “Günlük ş (belk de dünyada en ağır olanı) 180 ve 200 l bre ağırlığında b r maden yükünü 450
foot der nl kten omuzlarında taşıyarak yeryüzüne çıkartmak olan G. Amer kalı maden şç ler , yalnız
ekmek ve fasulye le beslen rler; aslında bunlar yalnız ekmekle karınlarını doyurmayı yeğlerler, ama
yalnız ekmekle beslenen nsanların bu kadar ağır şe dayanamayacağını öğrenen patronları, bu şç lere, de
sank beyg rm ş g b davranarak zorla fasulye de yed r r; ne var k , fasulye, ekmeğe göre gerçekten daha
fazla kem k-tozu (k reçl fosfat) çer r.” (L eb g, l.c., c. I, s. 194, not.)
922 James M ll, l.c., s. 238 sqq.
923 “Eğer emeğ n f yatı, sermayedek artışa uymayacak şek lde, daha fazla emek kullanılamayacak
derecede yüksel rse, bu tür sermaye artışının, üretken olmayan şek lde tüket leceğ n söyleyeb l r m.”
(R cardo, l.c., s. 163.)
924 “Gerçek anlamıyla tek üretken tüket m, servet n, yen den-üret m amacıyla kap tal stler tarafından
tüket lmes ya da yoked lmes d r (üret m araçlarının tüket lmes d r, demek st yor). ... İşç ... kend s n
çalıştıran k mse ç n ve devlet ç n üret c b r tüket c d r, ama sözcüğün dar anlamıyla, kend s ç n
değ ld r.” (Malthus. Def n t ons etc., s. 30.)
925 * Varsayılan hükümler. -ç.
926 “B r kt r ld ğ ve önceden hazırlandığı söyleneb lecek tek şey, emekç n n hüner d r. ... Hünerl
emeğ n b r kt r lmes ve saklanması, bu çok öneml şlem, büyük emekç k tleler yönünden, h ç b r
sermaye olmaksızın gerçekleşt r lm şt r.” (Th. Hodgsk n, Labour Defended etc., s. 12, 13.)
927 “Bu mektuba, fabr katörler n b ld r s olarak bakılab l r.” Ferrand, Mot on on the Cotton Fam ne,
H. o. C., 27th Apr l 1863.)
928 Olağan koşullar altında, ücretler n nd r lmes sözkonusu olduğu zaman, bu aynı sermayen n,
büsbütün ayrı b r telden çaldığı da unutulmamalıdır. O zaman patronlar koro hal nde: “Fabr ka şç ler ,
bunu b r an akıllarından çıkarmasınlar k , onlarınk gerçekten çok küçük c nsten hüner steyen b r şt r:
bundan daha kolay öğren leb lecek ve n tel ğ bakımından bundan daha fazla ücret ödenen, ya da en az
uzmanlık veren çok k ş b r eğ t mle, bundan daha çabuk ve bol elde ed leb lecek başka h ç b r ş yoktur.
... Patronun mak nes ” (ş md bunların 12 ayda ve hem de kârla yen leneb leceğ n öğren yoruz), “aslında,
üret m ş nde, altı aylık b r eğ t m n öğreteceğ ve sıradan b r tarım şç s n n b le öğreneb leceğ fabr ka
şç s n n emek ve hüner nden” (ş md 30 yılda yen lenmeler olanaksız) “çok daha öneml rol oynar.” (Bu
k tabın 435. sayfasına bakınız.)
929 15a The T mes, 24 March 1863.
930 Parlamento, dış ülkelere yapılan göçlere yardım ç n b r tek kuruş b le ayırmadığı halde, yerel
yönet mlere, şç ler yarı-aç durumda tutma, yan onları normal ücret n altında çalıştırma yetk s n veren
bazı yasalar çıkardı. Öte yandan, üç yıl sonra, hayvan hastalıkları salgını başgöster nce, Parlamento,
bütün usuller b r yana terek, m lyoner toprakbeyler ne tazm nat ver lmek üzere sıradan b r yasa çıkartır;
oysa bu büyük ç ftç ler, et f yatlarındak yükselme neden yle h ç b r kayba uğramamışlardı. 1866 yılında
Parlamentonun açılışında büyük toprak sah pler n n boğalar g b böğürmeler , b r nsanın, H ndu olmadan
da Sabala neğ ne tapab leceğ n , Jup ter olmadan da b r öküz şekl ne g reb leceğ n gösterm şt r.
931 “L’ouvr er demanda t de la subs stance pour v vre, le chef demanda t du trava l pour gagner.”
[“İşç , yaşamak ç n geç m aracı, şef, kazanmak ç n emek stem şt r.”] (S smond , l.c., s. 91.)
932 Bu bağımlılığın köylüce, kaba b r şekl , Durham kontluğunda gürülür. Burası, koşulların, ç ftl k
sah b ne, tarım emekç s üzer nde tartışmasız b r mülk yet hakkı sağlamadığı b rkaç kontluktan b r d r.
Maden sanay , emekç ye ne de olsa b r seçme olanağı ver r. Bu kontlukta, büyük ç ftç , başka yerlerdek
adet n ters ne, yalnız üzer nde emekç kulübeler bulunan ç ftl kler k ralar. Kulüben n k rası, ücret n b r
kısmıdır. Bu kulübelere, “h nds’ houses” [“ırgat evler ” -ç.] den r. Bunlar, emekç ye, bazı feodal
h zmetler gözönünde bulundurularak “bondage” [“bağlanma” -ç.] den len b r sözleşme le k ralanır; bu
sözleşme, d ğer şeyler yanında, emekç ye başka yerde çalıştığı sürece, yer ne b r s n , d yel m kızını
bırakma yükümlülüğünü yükler. Emekç n n kend s ne, “bondsman” [bağlanmış adam. -ç.] den r.
Buradak l şk aynı zamanda, emekç n n b reysel tüket m n n, sermaye ç n yapılan b r tüket m, yan
üretken tüket m hal ne geld ğ n , bambaşka b r açıdan göster r: “Ne gar pt r k , ırgatlar le bağlanmış
emekç ler n kazuratları b le, ş n b len bey n verd ğ bahş ş sayılır ... ve efend çevrede kend s nden
başkasına a t helâ bulunmasına z n vermez, ve kend senyörlük haklarının b r kısmından vazgeçmektense
bahçe ç n şuraya buraya b r parça gübre bırakın.” (Publ c Health, Report VII, 1864, s. 188.)
933 Çocuk vb. emeğ n n satışlarında, rad satış formal tes n n b le unutulup g tt ğ akıldan
çıkarılmamalıdır.
934 “Şu halde, sermaye, ücretl -emek varsayımına, ücretl -emek de sermaye varsayımına dayanır.
Bunlar b rb rler n n koşuludurlar, karşılıklı olarak b rb rler n yaratırlar. B r pamuk fabr kası şç s ,
yalnızca pamuklu kumaşlar mı üret r? Hayır, sermaye üret r. Kend emeğ ne, yen den komuta etmeye ve
onun aracılığı le yen değerler yaratmaya h zmet edecek değerler üret r.” (Karl Marx, “Lohnarbe t und
Kap tal” [Ücret, F yat ve Kâr - Ücretl Emek ve Sermaye, Sol Yayınları, Ankara 1977, s. 45.] Neue
Rhe n sche Ze tung gazetes n n 7 N san 1849 tar hl sayısı, n° 266.) N. Rh. Z.’de yukardak başlık
altında yayınlanan makaleler, 1847 yılında, Brüksel’de Alman “Arbe ter-Vere n”de bu konuda yaptığım
konuşmaların b r kısmıdır ve bunların yayınlanmaları Şubat Devr m neden yle yarıda kalmıştır.
YİRMİDÖRDÜNCÜ BÖLÜM
ARTI-DEĞERİN SERMAYEYE DÖNÜŞMESİ
935 “Sermayen n b r k m ; gel r n b r kısmının sermaye olarak kullanılması.” (Malthus, Def n t ons
etc., ed. Cazenove, s. 11.) “Gel r n sermayeye çevr lmes .” (Malthus, Pr nc. Of Pol. Econ., 2. ed.;
Lond. 1836, s. 320.)
936 B r ulusun, lüks mallarını, üret m araçlarına ya da tüket m maddeler ne ve bunun ters ne aracılık
eden dış t caret burada hesaba katmıyoruz. İnceleme konumuzu, kend bütünlüğü çers nde, yan bozucu
yan etk lerden arınmış olarak ncelemek ç n, bütün dünyayı tek b r ulus g b ele almak ve kap tal st
üret m n her yerde yerleşm ş ve bütün sanay kollarına elatmış bulunduğunu varsaymak zorundayız.
937 S smond ’n n b r k m tahl l , büyük ölçüde, “gel r n sermayeye dönüşmes ” le lg lenmes ve bu
şlem n madd koşullarına nmemes neden yle eks kl klerle doludur.
938 “Sermayen n, doğuşunu borçlu bulunduğu lkel emek.” S smond , l.c., ed. Par s, t. I., s. 109.
939 “Labour creates cap tal before cap tal employs labour.” [“Sermaye emeğ kulanmadan önce
emek sermayey yaratır.”] E. G. Wakef eld, England and Amer ca, Lond. 1833, vol. II, s. 110.
940 Kap taI st n, başkalarının emek ürünler üzer ndek mülk yet , “ters ne olarak, her şç , kend
emeğ n n ürünü üzer nde tam mülk yet hakkına sah pt r, temel lkes ne dayandırılan mülk ed nme yasasının
kes n b r sonucudur”. (Cherbul ez, R chesse ou Pauvreté,4, Par s 1841, s. 58, bununla b rl kte, d yalekt k
ters ne dönüşüm, burada gereğ g b gel şt r lmem şt r.)
941 * Buradan s. 604’te “kap tal st elkoyma yasalarına dönüşür”e kadar olan pasaj, 4. Almanca
baskıya uygun olarak İng l zce metne eklenm şt r. --Ed.
942 Meta üret m ne dayanan ezel mülk yet yasalarına uygulanarak kap tal st mülk yet ortadan
kaldırmak steyen Proudhon’un aklına şaşmamak elden gelmez.
943 * Büyüklüğün yavaş yavaş kaybolması. -ç.
944 “Sermaye, yan kâr sağlamak amacıyla kullanılan b r kt r lm ş servet.” (Malthus, l.c., [s. 262].)
“Sermaye ... gel rden tasarruf ed len ve kâr sağlamak amacıyla kullanılan servetten barett r.” (R. Jones,
An Introductory Lecture on Pol t. Econ., Lond. 1833*, s. 16.)
*Almanca met nde: Text-book of lectures on the Pol t cal Economy of Nat ons, Hertford 1852. -ç.
945 “Artı-ürünün ya da sermayen n sah b .” (The Source and Remedy of the Nat onal D ff cult es.
A Letter to Lord John Russell, Lond. 1821 [s. 4])
946 “Sermaye, tasarruf ed lm ş sermayen n bütün kısımları üzer nde b leş k fa z le, her şeye o kadar
elatmıştır k , dünyada kend s nden gel r sağlanan her türlü servet, çoktan sermaye fa z hal ne gelm ş
bulunuyor.” (London, Econom st, 19th July, 1851.)
947 “Bugün h ç b r kt satçı, tasarruf dey nce servet yığmayı anlamaz: bu dar ve yeters z şlem n
ötes nde, bu ter m n ulusal zeng nl k açısından, tasarruf ed len şey n farklı şek lde kullanılmasından ler
gelmes gereke r ve bu tasarruf ed len şeyle bakımı ve devamı sağlanan emeğ n farklı türler arasındak
gerçek ayrım dışında b r kullanım şekl yoktur.” (Malthus, l.c., s. 38, 39.)
948 Örneğ n, hırs ve tamahın her türlüsünü baştan sona nceleyen Balzac, ht yar tefec Gobseck’ ,
öbek öbek mal b r kt rmeye başladığı zaman, k nc çocukluk çağını yaşıyordu d ye anlatır.
949 “Stokların b r kmes ... değ ş m n durması ... aşırı üret m.” (Th. Corbet, l.c., s. 104.)
950 Bu anlamda Necker “objets de faste et de somptuos té” [“müsr f ve şatafatlı eşyalar”]dan
sözetmekted r, k bu, “Le temps de gross l’accumulat on” [“zaman b r k m büyütür”] ve “les lo s de
la propr éte ont rassembles dans une seule classe de la soc été” [“mülk yet yasaları toplumun yalnız
b r sınıfında toplanır”] demekt r. ŒEuvres de M. Necker; Par s and Lausanne, 1789, t. II, s. 291.)
951 R cardo, l.c., s. 163, not.
952 John St. M ll, Log c’ ne karşın, kend s nden önce gelenler n yaptığı ve burjuva b l m açısından b le
düzelt lmeler gereğ apaçık ortada bulunan bu g b hatalı tahl ller h ç b r zaman farketmem şt r.
Üstatlarının düşünce karışıklığına, b r çömeze yaraşır dogmat zmle bağlanmıştır. Burada da öyle:
“Sermayen n kend s uzun sürede bütünüyle ücret hal ne gel r ve ürünün satışıyla yen lend ğ zaman
tekrar ücret hal ne gel r.”
953 Yen den-üret m ve b r k m süreçIer konusunda yaptığı açıklamalarda Adam Sm th, b rçok
bakımlardan, herhang b r lerleme kaydetmek şöyle dursun, kend nden öncek lerle ve özell kle
f zyokratlarla karşılaştırıldığında, oldukça öneml ger lemelerde bulunmuştur. Met nde sözü ed len aldatıcı
hayal de, ekonom pol t ğe ondan m ras kalmış gerçekten şaşırtıcı b r dogmadır; metaların f yatının
ücretlerle, kârdan (fa zden) ve toprak rantından, yan ücretlerle artı-değerden meydana geld ğ dogması.
Bu noktadan hareket eden Storch, safça t raz ed yor: “Gerekl f yatı, kend s n meydana get ren en bas t
öğelere nd rgemek olanaksızdır.” (Storch, l.c., Petersb., Ed t. 1815, t. II, s. 141, not.) B r metaın f yatını
en bas t öğeler ne nd rgemen n olanaksızlığını lân eden ne mükemmel b r ekonom b l m . Bu nokta, III.
K tabın [c ld n] yed nc kısmında daha ayrıntılı olarak ncelenecekt r.
954 Okur, gel r ter m n n ç fte anlamda kullanıldığını farkedecekt r: b r nc s , sermayen n bel rl
aralıklarla verd ğ meyve anlamında artı-değer bel rtmek ç n; k nc s , bu meyven n kap tal st tarafından
bel rl aralıklarla tüket len ya da kend özel tüket m fonuna eklenen kısmını bel rtmek ç n. İng l z ve
Fransız kt satçılarının kullandıkları d lle uyum hal nde olduğu ç n bu ç fte anlamı ben de alıkoydum.
955 Kap tal st n o esk moda, ama durmadan yen lenen örneğ olan tefec y ele alan Luther, kt dar
sevdasının, zeng n olma arzusunda b r etmen olduğunu çok yer nde olarak bel rt r. “Kâf rler, tefec n n
katmerl b r hırsız ve kat l olduğunu aklın ışığı le anlayab l yorlardı. B z hır st yanlar se, bunlara öyles ne
b r onur ver r z k , yalnız paraları ç n onlara düpedüz taparız. ... B r k mse b r başkasının rızkını yerse,
çalarsa, el nden alırsa, bu adamı açlıktan öldürmüş ya da düpedüz katletm ş kadar (yan b r k msen n
yapab leceğ kadar) büyük b r c nayet şlem ş olur. Tefec n n de yaptığı budur ve koltuğunda rahat ve
huzur çers nde oturmaktadır; oysa, darağacında sallanmalı ve leş , eğer üzer nde bu kadar et varsa,
çaldığı guldenler sayısında kargalar tarafından gagalanıp d d klenmel d r. ... Oysa b z, küçük hırsızları
asarız. ... Bunlar z ndanlara tıkılır, büyük hırsızlar se altın ve pekler çers nde k b rlen rler. ... İşte bunun
ç n, bu dünyada, para del s nden, tefec den daha büyük (şeytandan sonra) nsan düşmanı yoktur, çünkü
o, bütün nsanlar üzer nde tanrı olmak ster. Türkler, askerler, despotlar da kötü nsanlardır, ama bunlar
gene de nsanları yaşamaya bırakırlar ve kend ler n n kötü ve düşman olduklarını t raf ederler, üstel k
arasıra bazı nsanlara merhamet etmek zorunluluğunu da duyarlar. Ama b r tefec ve para del s , bütün
dünyanın açlıktan, susuzluktan, sefaletten, yoksulluktan kırılmasını ster; böylece her şey onun olacak ve
herkes sank tanrı m ş. g b gereks nmeler n ondan alacak, onun ebed köles olacaktır. Soylu ve d ndar
görünmek ç n güzel peler nler g y n r, altın z nc rler, yüzükler takar, ağızlarını s lerler. ... Tefec l k her
şey n kökünü kurutan, Cacus’dan, Ger on’dan ya da Antus’dan da beter korkunç b r canavardır.
Mağarasına çek p götürdüğü öküzler , halkın gözünden g zlemek ç n kend s n donatır ve d ndar görünür.
Ama Herkül, öküzler n böğürmeler n ve tutsak ett ğ nsanların feryatlarını duyacak, Cacus’u uçurumlar
ve kayalar arasında arayıp bulacak ve öküzler bu ha n ve can k msen n el nden kurtaracaktır. Cacus,
d ndar tefec , çalan, soyan ve her şey y yen hab s ve can demekt r. Ve bütün bu yaptıklarının b l nmes n
stemez, k mse onu bulamayacak sanır, çünkü mağaraya sürükled ğ ayak zler n , sank mağaradan
dışarıya bırakmışlar g b düzenler. Tefec de dünyayı böyle aldatır, sank yararlıymış, herkese öküz
dağıtıyormuş g b davranır, oysa heps n parçalar ve tek başına yer b t r r. ... Ve b z, eşk yaların, kat ller n,
hırsızların nasıl şkenceyle kem kler n kırıyor, kafalarını kes yorsak, bütün tefec ler n de, kem kler n daha
beter kırmalı, öldürmel , peşler n bırakmamalı, lanetlemel ve kafalarını kopartmalıyız.” (Mart n Luther,
l.c., [s. 19, 40, 41, 42].)
956 Goethe, Faust, 1. kısım.
957 Dr. A k n, Descr pt on of the Country from 30 to 40 m les round Manchester, Lond. 1795, s.
[181], 182 sqq., [188].
958 A. Sm th, l.c., b. II, ch. III. [s. 367].
959 J. B. Say b le şöyle der: “Zeng nler n tasarrufu, yoksulların sırtından yapılır.” “Romalı proletarya,
neredeyse tamamen toplumun sırtından geç n rd . ... Modern toplumun da, hemen hemen, proletaryanın
sırtından geç nd ğ , emeğ n ücret nden kest ğ kısım le yaşadığı söyleneb l r.” (S smond , Études etc., t. I,
s. 24.)
960 Malthus, l.c., s. 319, 320.
961 An Inqu ry nto those Pr nc ples Respect ng the Nature of Demand etc., s. 67
962 l.c., s. 59.
963 (Sen or, Pr nc pes fondamentaux de l’Écon. Pol., trad. Arr vabene. Par s 1836, s. 309.) Esk
klas k okula sadık kalanlar ç n bu kadarı fazlaydı. “Bay Sen or, emek ve kâr dey mler yer ne, emek ve
perh z ter mler n koyuyor. Gel r n sermayeye dönüştüren k mse, gel r n n harcanmasının kend s ne
sağlayacağı zevk ve doyumdan perh zde bulunmuş olur. Kârın neden , sermaye değ l, sermayen n
üretken olarak kullanılmasıdır.” (John Cazenove, l.c., s. 130, not.) Buna karşılık John St. M ll, b r yandan
R cardo’nun kâr teor s n kabul eder, öte yandan Sen or’ün “remunerat on of abst nence” [“perh z n
ödülü” -ç.] görüşünü ben mser. Bütün d yalekt ğ n kaynağı hegelc çel şk y kend s ne çok uzak bulduğu
halde, saçma çel şk ler karşısında gayet rahattır. Vülger kt satçı, nsanın her hareket ne, bu hareket n
zıddından “perh z” yapma gözüyle bakılab leceğ düşünces n h ç b r zaman aklına get rmem şt r. Yemek,
oruçtan perh z yapmaktır, yürümek ayakta durmaktan perh z yapmaktır, çalışma tembell kten perh z
yapmaktır, aylaklık, çalışmaktan perh z yapmaktır, vb.. Bu baylar, Sp noza’nın “Determ nat o est
Negat o” [bel rleme olumsuzlamadır” -ç.] formülü üzer nde b r düşünseler çok y ederler.
964 Sen or, l.c., s. 342, 343.
965 “H ç k mse ... ek değer elde etme umudunda olmadan, şarabını, buğdayını ya da bunların
eşdeğerler n tüket p b t rmek yer ne ... sözgel ş , buğdayını toprağa ek p de bunu on k ay orada bırakmaz
ya da şarabını yıllarca mahzende bekletmez.” (Scropc, Pol t. Econ., ed t. by. A. Potter, New York 1841,
s. 133-134.)
966 “Kap tal st n sah p olduğu değer , yararlı ya da hoş şeylere çev rerek, k ş sel kullanımına ayıracağı
yerde üret m araçlarına geç rerek (kaba gerçeg nce sözlerle örtmek amacıyla kullanılan bu sözler,
vülger ekonom n n b l nen yöntem yle, sömürülen şç y , d ğer kap tal stler n ödünç para verd ğ ve
kend s n sömüren sanay c kap tal st le b r tutmak ç n söylenm şt r,) emekç ye ödünç vermek suret yle,
kend n tüket m zevk nden uzak tutması.” (G. de Mol nar , l.c., s. 36.)
967 “La conservat on d’un cap tal ex ge ... un effort constant pot r rés ster à la tentat on de le
consommer.” (Courcelle-Seneu l, l.c., s. 20.)
968 “Ulusal sermayen n lerlemes ne en fazla katkıda bulunan bel rl gel r sınıfları, lerlemeler n n farklı
aşamalarında değ ş rler ve bu nedenle, bu gel şmede farklı yerlerde bulunan uluslarda tamamen farklı
olurlar. ... Kârlar... toplumun lk aşamalarında. ücret ve rantlara oranla önems z b r b r k m kaynağıdır. ...
Ulusal sanay gücünde oldukça büyük b r lerleme olduğu zaman, kârlar, b r k m kaynağı olarak daha
öneml b r yer tutarlar.” (R chard Jones, Textbook etc., s. 16, 21.)
969 l.c., s. 36 sq.
970 “R cardo d yor k , ‘Toplumun farklı aşamalarında, sermayen n ya da emeğ n st hdamı’ (yan
sömürüsü) ‘ ç n kullanılan araçların b r k m az ya da çok hızlıdır ve her durumda, bunun emeğ n
üretkenl k gücüne bağlı olması gerek r. Ver ml toprakların bol bulunduğu yerlerde emeğ n üretkenl k gücü
genell kle en büyüktür.’ Eğer b r nc tümcede, emeğ n üretkenl k gücüyle, herhang b r ürünün onu el
emeğ yle üreten k mseler n payına düşen kısmının küçüklüğü anlatılıyorsa, bu tümce, hemen hemen aynı
şey n y nelenmes g b d r, çünkü, ger ye kalan kısım, eğer sah b n n canı sterse sermaye b r k m ç n
kullanılab lecek fondur. Ama, toprağın çok ver ml olduğu yerlerde genell kle bu böyle olmaz.”
(Observat ons on Certa n Verbal D sputes etc., s. 74, 75.)
971 J. Stuart M ll, Essays on Some Unsettled Quest ons of Pol t cal Economy, Lond. 1844, s. 90,
91.
972 An Essay on Trade and Commerce, Lond. 1770, s. 44. 1866 Aralık ve 1867 Ocak sayılarında
The T mes gazetes de, aynı şek lde, İng l z maden sah pler n n, Belç kalı maden şç ler n n mutlu
durumlarını anlatan ve yürekler nden kopup gelen yazılarını yayınlamıştı; bu şç ler, “patronları” ç n
yaşayab lmeler ç n gerekl olandan b r kuruş b le fazla stem yorlar ve almıyorlardı. Belç kalı maden
şç ler büyük ıstırap çers ndeyd ler, ama, The T mes, onları, böyle örnek şç ler d ye göster yordu! 1867
yılının başında bu sözler n yanıtı geld : March enne’dek Belç kalı maden şç ler n n grev , barut ve
kurşunla bastırılmıştı.
973 l.c., s. 44, 46.
974 Northamptonsh re’lı fabr katör, yüreğ bu kadar dolu olan b r k mse ç n, p a fraus [bağışlanab len
sofuca b r h lekârlık ç.] yapıyor. O, güya İng l z ve Fransız fabr ka şç ler n n yaşamlarını karşılaştırıyor,
ama yukarıya alınan sözler nde, karışık b r b ç mde kend s n n de t raf ett ğ g b , Fransız tarım şç ler n n
yaşamını anlatıyor.
975 l.c., s. 70, 71. Üçüncü Almanca baskıya not. – Bugün, dünya pazarlarında, o zamandan ber
yerleşen rekabet sayes nde, daha da lerlem ş durumdayız. Parlamento üyes Mr. Stapleton seçmenler ne
şöyle d yor: “Ç n, eğer, büyük b r sanay ülkes hal ne gel rse, Avrupalı şç nüfusunun, rak pler n n
düzey ne nmeks z n savaşımı nasıl sürdüreb lecekler n anlamıyorum.” (T mes, Sept. 3rd 1873, s. 8.)
İng l z sermayes n n arzu ett ğ hedef, artık Kıta Avrupasındak ücretler değ l, Ç n’dek ücretlerd r.
976 Benjam n Thompson, Essays Pol t cal, Econom cal and Ph losoph cal etc., 3 c lt. Lond. 1796-
1802, vol. I, s. 294. S r F. M. Eden, The State of the Poor, or an H story of the Labour ng Classes n
England etc., adlı yapıtında, şl klerdek gözcülere , Rumford d lenc çorbasını ş ddetle tavs ye ed yor ve
İng l z emekç ler n azarlayarak uyarıyor: “Pek çok fak r nsan, özell kle İskoçya’da aylar boyunca yalnız
su ve tuzla yapılmış yulaf ve arpa bulamacı le pekâlâ yaşayıp g d yorlar.” (l.c., vol. 1, book I, ch. 2, s.
503.) 19. yüzyılda da aynı bel rt ler görülür. “Sağlığa çok yararlı un bulamacını İng l z tarım emekç ler
yemek stemed ler ... eğ t m durumunun daha y olduğu İskoçya’da bu önyargı belk de yoktur.” (Charles
H. Parry, M. D., The Quest on of the Necess ty of the Ex st ng Corn Laws Cons dered, London
1816, s. 69.) Bu aynı Parryne var k , İng l z emekç ler n n ş md (1815), Eden zamanından (1797) çok
daha kötü durumda olmalarından yakınıyor.
977 Tüket m maddeler ne h le karıştırılması konusunda kurulan son ParIamento Kom syonunun
raporlarından da görüleceğ g b , İng ltere’de laçlara b le h lel maddeler karıştırılması olağan
şeylerdend r. Örnek: Londra’da çok çeş tl eczanelerden satınalınan 34 afyonlu lacın ncelenmes ,
bunlardan 31’ n n haşhaş tohumu, buğday unu, zamk, kül, kum vb. g b maddelerle karıştırıldığını
göstermekted r. Bunlardan b rkaç tanes nde afyonun zerres b le bulunmuyordu.
978 G. B. Newnham (avukat), A Rev e v of the Ev dence before the Comm ttee of the two Houses
of Parl ament on the Corn Laws, Lond. 1815, s. 20, not.
979 l.c., s. 19, 20.
980 C. H. Parry, l.c., s. 77, 69. Toprakbeyler , İng ltere adına verd kler , jakobenlere karşı verd kler
savaş ç n kend kend ler ne “tazm nat” ödemekle kalmadılar, büyük servetler de ed nd ler. Aldıkları
toprak k raları, k , üç, clört katına “ve b r keres nde, 18 yılda tam altı katına çıktı”. (l.c., s. 100, 101.)
981 Fr edr ch Engels, Lage der arbe tenden Klasse n England, s. 20.
982 Klas k ekonom , emek ve değer yaratma sürec n yeters z ve eks k tahl l etmes neden yle,
R cardo’da da görüleb leceğ g b , yen den-üret m n bu öneml öğes n h ç b r zaman doğru dürüst
kavrayamamıştır. Örneğ n R cardo d yor k , üret c güçte ne g b b r değ ş kl k olursa olsun, “b r m lyon
nsan fabr kalarda da ma aynı değer yaratırlar”. Eğer bu nsanların emekler n n büyüklüğü ve yoğunluk
dereces bell se, bu, doğrudur. Ama bu, emekler n n üretkenl kler farklı b r m lyon nsanın, k tleler çok
farklı üret m araçlarını ürün hal ne get rmeler ne ve bu nedenle ürünler nde çok farklı değer k tleler n
korumalarına, dolayısıyla bunlar tarafından sağlanan sonuçların çok farklı olmalarına engel değ ld r;
R cardo, bunu, çıkardığı bazı sonuçIarda gözden kaçırmıştır. Burada şunu da bel rtmek gerek r k ,
R cardo, bu aynı örneğe dayanarak J. B. Say’a, kullanım-değer (o, burada, buna servet ya da madd
zeng nl k d yor) le değ ş m-değer arasındak farkı anlatmaya boşuna çalışmıştır. Say’ın yanıtı şudur;
“Quant à la d ff culté qu’élève Mr. R cardo en d sant que, par des procédés m eux entendus un m ll on
de personnes peuvent produ re deux fo s, tro s fo s autant de r chesses, sans produ re plus de valeurs,
cette d ff culté n’est pas une lorsque l’on cons dère, a ns qu’on le do t, la product on comme un échange
dans lequel on donne les serv ces product fs de son trava l, de sa terre, et de ses cap taux, pour obten r
des produ ts. C’est par la moyen de ces serv ces product fs que nous acquérons tous les produ ts qu
sont au monde. ... Or ... nous sommes d’autant plus r ches, nos serv ces product fs ont d’autant plus de
valeur, qu’ ls obt ennent dans l’échange appelé product on, une plus grande quant té de choses ut les.”
[“Bay R cardo’nun, daha becer kl yöntemlerle, b r m lyon k ş , daha çok değer üretmeks z n, esk s nden
k kez, üç kez daha çok zen nl k üreteb l r d yerek önümüze d kt ğ güçlüğe gel nce, üret m, düşünülmes
gerekt ğ g b , ürünler elde etmek ç n, emeğ n n, toprağının ve sermayeler n n üretken h zmetler n n
ver ld ğ b r değ ş m olarak düşünüldüğü zaman, bu güçlük, b r güçlük olmaktan çıkar. Dünyada bulunan
tüm ürünler şte bu üretken h zmetler aracıyla elde eder z. ... Öyleyse ... üretken h zmetler m z, üret m
adı ver len değ şmde ne kadar çok yararlı şey elde ederse, b z, o kadar zeng n, üretken h zmetler m z de
o kadar değerl demekt r.”] (J. B. Say, Lettres à M. Malthus, Par s 1820. s. 168. 169.) Aydınlığa
kavuşturulması gereken “d ff culté” [“güçlük” - ç.] –bu güçlük R cardo ç n değ l, Say ç n vardır– şu
oluyor: Emeğ n üretkenl k gücündek artış neden yle, kullanım-değerler m ktarı arttığı zaman değ ş m-
değer n ç n artmaz? Yanıt: bu güçlük, eğer z n ver rsen z, kullanım-değer ne değ ş m-değer demekle
karşılanmış oluyor. Değ ş m-değer , one way or another [şu ya da bu şek lde -ç.] değ ş m le l şk l b r
şeyd r. Bu yüzden eğer üret me, emek le üret m araçlarının ürünle değ şt r lmes d r den lecek olursa,
üret m n daha fazla kullanımdeğer sağlaması oranında dah fazla değ ş m-değer elde edeceğ n z gün g b
açıktır. B r başka dey şle, b r emek gücü, çorap fabr katörüne ne kadar fazla kullanım-değer , yan çorap
sağlarsa, o, çorap bakımından o kadar zeng nd r demekt r. Ne var k , Say, b rdenb re, “daha büyük
m ktarda” çorap olunca bunların f yatlarının (bu f yatın, kuşkusuz değ ş m-değer le b r lg s yoktur!)
düşeceğ n anımsar, “çünkü rekabet onları” (üret c ler ) “ürünler kend ler ne neye maloluyorsa o f yattan
satmaya zorlar”. İy ama, eğer kap tal st, mallarını mal yet f yatına satarsa, kâr nereden gel r? Never
m nd [aldırmayın -ç.] efend m! Say, artan üretkenl k neden yle ş md herkes n, bell b r eşdeğer karşılığı
b r yer ne k ç ft çorap sah b olduğunu lân eder. Böylece vardığı sonuç, R cardo’nun, onun çürütmeye
çalıştığı önermes n n ta kend s oluyor. Bu muazzam düşünce çabasından sonra, zafer sev nc le
Malthus’a seslen r. “Telle est, mons eur, la doctr ne b en l ée, sans laquelle l est mposs ble, je de déclare,
d’expl quer les plus grandes d ff cultés de 1’éonom e pol t que, et notamment, comment l se peut qu’une
nat on so t plus r che lorsque ses produ ts d munuent de valeur, quo que r chesse so t de la valeur.” [“İşte
Bayım, ekonom pol t ğ n en büyük güçlükler n n ve bu arada, zeng nl k değer olduğu halde, ürünler n n
değer azaldığı zaman, b r ülken n nasıl olup da daha zeng n olab ld ğ n dd a ed yorum, kend s
olmaksızın açıklamanın olanaksız bulunduğu tutarlı öğret .”] (l.c, s. 170.) B r İng l z kt satçısı, Say’ın
Lettres’ nde görülen aynı türden el çabuklukları ç n şöyle söylüyor: “Bu yapmacık konuşma şekl , bütün
olarak, Say’ın kend öğret s olduğunu söylemekten pek hoşlandığı ve halen dans plus eurs Partıes de
l’Europe [Avrupa’nın b rçok yer nde -ç.] olduğu g b Hertford’da da okutulmasını Malthus’a c dd yetle
öğütled ğ şey meydana get r rler. Say d yor k : ‘Eğer bütün bu önermelerde paradoksal b r n tel k
görürsen z, bunların fade ett kler şeyler gözünüzün önüne get r n z, cesaretle söyleyeb l r m k , bunların
çok bas t ve aklauygun şeyler olduğunu göreceks n z.’ Kuşkusuz: ama gene aynı süreç sonucu, bunlar
başka her şey olarak ortaya çıkarlar, ama özgün olarak asla.” (An Inqu ry nto those Pr nc ples
Respect ng the Nature of Demand etc., s. 116, 110.)
983 MacCulloch, “wages of past labour”a [“geçm şte harcanmış emeğ n ücretler ” -ç.] a t patent ,
Sen or’ün “wages of abst nence”e [“perh z n ücret ” -ç.] a t patentten çok daha önce almıştı.
984 D ğerler arasında karşılaştırınız: Jeremy Bentham, Théor e des Pe nes et des Récompenses,
traduct. d’Et. Dumont, 3. baskı, Par s 1826, c. II, k tap IV, bölüm II.
985 Bentham, katıksız b r İng l z ürünüdür. B z m f lozof Chr st an Wolff da dah l, böyles ne harcıalem
b r şeyle, böyles ne kend ne güvenle çalım satmak h e b r dev rde h ç b r ülkede görülmem şt r. Yararlılık
lkes , Bentham’ın b r buluşu değ ld r. O, yalnızca, Helvet us le başka Fransızların daha 18. yüzyılda ve
hem de espr le söyled kler n kend sıkıcı anlatımı le y nelemekten öte b r şey yapmamıştır. Köpeğe
ney n yararlı olduğunu b lmek ç n, köpeğ n n tel ğ n n neelenmes gerek r. Bu n tel ğ n kend s , yararlılık
lkes nden çıkartılamaz, Bunu nsana uygularsak, nsanın bütün hareketler n , eylemler n , l şk ler n vb.
yararlılık lkes açısından ncelemek steyen b r k mse, önce nsan doğasını genel b r çerçeve çers nde,
sonra da her tar hsel çağda değ şm ş şekl yle ele almak zorundadır. Bentham, bu ş , kısa yoldan
çözümlüyor. Kupkuru b r saflıkla, modern b r bakkalı, özell kle b r İng l z bakkalını normal b r nsan olarak
alır. Bu acay p normal nsana ve onun dünyasına yararlı olan her şey, mutlak yararlıdır. Sonra da bu
ölçütü, geçm şe, bugüne ve geleceğe uyguluyor, Sözgel ş hır st yan d n , “yararlıdır”, çünkü, onun d n
adına yasakladığı aynı kusurları, ceza yasaları da. hukuk adına yasaklamaktadır. Sanat eleşt r s
“zararlıdır”, çünkü, değerl ve soylu k mseler n Mart n Tupper’den, ve benzerler nden aldıkları zevk
bozmaktadır. Gözüpek del kanlı, ben msed ğ , “nulla d es s ne l nea” [“ç z kt rmeks z n tek b r gün
geçmemel ” -ç.] özdey ş ne uyarak, dağlarca k tap yazmıştır. Eğer dostum He nr ch He ne’nın yürekl l ğ
bende de olsaydı, Bay Jeremy’ye burjuva budalalığının dehası derd m.
986 “Ekonom pol t kç ler, bell b r m ktar sermaye le bell sayıda şç y , aynı b ç m güce sah p ya da
bell ve aynı b ç m yoğunlukta ş gören üretken araçlar g b ele almaya çok yatkındırlar. Metaları ...
üret m n b r c k öğeler ... olduğunu öne süren k mseler ... üret m n asla gen şlet lemeyeceğ n tanıtlamış
olurlar, çünkü, böyle b r gen şlemen n vazgeç lmez koşulu, y yecekler n, hammaddeler n ve aletler n daha
önce çoğaltılmış olmalarını gerekt r r, k bu da, aslında, daha önce b r artış olmaksızın üret mde de b r artış
olmayacağını, b r başka dey şle, artışın olanaksız b r şey olduğunu savunmak demekt r.” (S. Ba ley,
Money and ts V c ss tudes, s. 58 ve 70.) Ba ley, dogmayı, esas olarak, dolaşım sürec açısından
eleşt r r.
987 John Stuart M ll, Pr nc ples of Pol t cal Economy adlı yapıtında şöyle der: “Gerçekten ağır ve
yorucu, gerçekten usandırıcı şler, d ğerler nden daha fazla ücret ver lmek yer ne hemen her zaman en
düşük ücret ödenen şler olur. ... Yapılan ş ne kadar t ks nd r c se, alınacak karşılığın o kadar düşük
olacağı kes nd r. ... Katlanılan güçlükler le kazanç, adaletl b r toplumda olması gerekt ğ g b , doğru
orantılı olacağına, genell kle bunlar, b rb rler yle ters orantılıdır.” Yanlış b r anlamay önlemek ç n şurasını
da bel rtmek ster m k , John Stuart M ll g b k mseler, geleneksel ekonom k dogmaları le modern
eğ l mler arasındak çel şk neden yle kınanmakla b rl kte. bunların, vülger ekonom k mazur göster c ler
sürüsü le aynı sınıfa sokulması çok yanlış olur.
988 H. Fawcett, Prof. of Pol t. Econ. at Cambr dge, The Econom c Pos t on of the Br t sh
Labourer, London 1865, s. 120.
989 Okura burada şurasını anımsatmak ster m k , “değ şen ve değ şmeyen sermaye” kategor ler n lk
kez ben kullandım. Adam Sm th’ten ber ekonom pol t k, bu kategor ler n çerd ğ temel farklılıkları, sab t
ve döner sermayen n dolaşım sürec nden ler gelen salt b ç msel farklılıklar le karıştırmıştır. Bu nokta
üzer nde daha fazla ayrıntı ç n, II. K tabın [C ld n] İk nc Kısmına bakınız.
990 Fawcett, l.c.. s. 122, 123.
991 Her yıl, yalnız sermayen n değ l, emekç ler n de göçmen olarak İng ltere’den hraç ed ld kler
söyleneb l r. Bununla b rl kte, met nde, büyük kısmı emekç olmayan göçmenler n mallarından
sözed lmemekted r. Bunların büyük kısmı ç ftç ler n oğullarıdır. Fa ze ver lmek üzere her yıl dışarıya
götünülen ek sermaye, yıllık göçün yıllık nüfus artışına olan oranından çok daha büyüktür.
YİRMİBEŞİNCİ BÖLÜM
KAPİTALİST BİRİKİMİN GENEL YASASI
N sp artı-nüfus, olası her b ç mde vardır. Her emekç , ancak burada, yarı
ya da tam şs z olduğu zaman yer alır. Sına çevr m n değ şen evreler n n
zorladığı, bunalım sırasında, had, durgun zamanlarda tekrar kron k b r durum
alan büyük devresel b ç mler d kkate alınmazsa – da ma üç b ç m vardır:
akıcı, saklı ve durgun.
Büyük sanay merkezler nde –fabr kalarda, manüfaktürlerde, dem r
döküm yerler nde, madenlerde vb.– emekç ler üret m n boyutlarına göre
da ma azalan oranda olmakla b rl kte, bütünüyle alındığında çalışanların
sayıları artacak şek lde büyük k tleler hal nde bazan şten uzaklaştırılır,
bazan da şe alınır. Burada artı-nüfus akıcı b ç mded r.
Mak nen n b r etmen olarak g rd ğ ya da yalnızca modern şbölümünün
uygalandığı bütün büyük şyerler nde olduğu g b , gerçek anlamıyla
fabr kalarda, olgunluk yaşına gel nceye kadar çok sayıda erkek çocuk
çalıştırılır. Bu yaşa ulaşır ulaşmaz, bunların ancak pek azı, aynı sanay
kollarında ş bulmaya devam eder, çoğunluğu se düzenl şek lde şten
çıkarılır. Bu çoğunluk, akıcı artı-nüfusun b r öğes n oluşturur ve
büyüklükler , bu sanay kollarının boyutlarına göre artar. Bunların b r kısmı,
aslında, sermayen n peş ne düşerek dış ülkelere göç eder. Bunun
sonuçlarından b r , İng ltere’de olduğu g b , kadın nüfusun erkek nüfustan
daha hızlı artmasıdır. Emekç sayısındak doğal artışın, sermaye b r k m r n
gereks nmeler n karşılamamakla [sayfa 658] b rl kte, gene de bundan fazla
olması çel şk s , sermayen n kend hareket n n özünde yatan b r çel şk d r.
Sermaye da ma çok sayıda genç emekç , az sayıda yet şk n emekç ster. Bu
çel şk , şbölümünün kend ler n bell b r sanay koluna bağlaması neden yle,
b nlerce şç , şs z durumdayken, şç kıtlığından ş kayet ed ld ğ zamank
kadar göze batıcı değ ld r.1014
Ayrıca, emek-gücünün sermaye tarafından tüket lmes o kadar hızlıdır k ,
emekç , yaşamının daha yarısında ken aşağı yukarı bütün ömrünü tüketm ş
g b d r. Bu emekç , ya fazlalıkların arasına katılır, ya da ıskalanın üst
basamağından alt basamağına nd r l r. En kısa ömre, büyük sanay şç ler
arasında raslıyoruz. Manchester Sağlık Müdürü Dr. Lee şöyle d yor:
“Manchester’de üst orta-sınıfta ... ortalama nsan ömrü 38, oysa şç
sınıfında aynı ortalama 17’d r; bu sayılar, L verpool ç n, 35’e karşı 15’t r.
Bundan da hal -vakt yer nde olan sınıfların nsanlarına, daha az gözde
yurttaşların kısmet ne düşene oranla k katı ömür bağışlandığı
anlaşılıyor.”1015 Bu durumu doğrulamak ç n, proletaryanın bu kes m ndek
mutlak artışın, b reyler n hızla tüket lmes ne karşın, bunların sayılarını
artıracak koşullar altında olması gerek r. Yan , şç kuşaklarının hızla
yen lenmeler gerek r (ve bu yasa, nüfusun ötek sınıfları ç n geçerl
değ ld r). Bu toplumsal gereks nme, büyük sanay şç ler n n, ç nde
yaşadıkları koşulların zorunlu b r sonucu olan erken evlenmeler ve
çocukların sömürülmeler n n, bunların üret lmeler n kârlı b r ş hal ne
get rmes yle karşılanır.
Kap tal st üret m, tarım alanına elatar atmaz ve bu alanı ele geç rd ğ
ölçüde, tarımda kullanılan sermaye b r k m lerlemekle b rl kte, tarım
emekç s ne duyulan talep mutlak olarak azalır ve bu ger tme olayı tarım-
dışı alanlarda olduğu g b daha büyük b r çek mle telaf ed lemez. Tarımsal
nüfusun b r kısmı şte bunun ç n sürekl olarak kent ya da manüfaktür
proletaryasına dönüşme noktasında ve bu dönüşüm ç n uygun koşulları
bekler durumdadır. (Burada manüfaktür, her türlü tarım-dışı [sayfa 659] sanay
anlamında kullanılmıştır.)1016 Bu n sp artı-nüfus kaynağı böylece devamlı
akış hal nded r. Ama, kentlere doğru olan bu sürekl akış, kırsal bölgen n
kend s nde da m b r saklı artı-nüfus bulunmasını gerekl kılar ve bu artı-
nüfusun büyüklüğü ancak akış kanalları olağanüstü gen şl ğe ulaştığı zaman
bell olur. Tarım emekç s n n ücret , bu nedenle, asgar ye nd rgenm ş
durumdadır ve b r ayağı da ma sefalet batağına saplanmış halded r.
N sp artı-nüfusun üçüncü kategor s , durgun artı-nüfus, faal emek-
ordusunun b r kes m n oluşturmakla b rl kte, b r şte çalışmaları son derece
düzens zl k göster r. Böylece, sermayeye, her an elaltında bulunan b t p
tükenmez b r emek-gücü deposu sağlar. Yaşam koşulları, şç sınıfının
ortalama normal düzey n n altına düşer ve bu durum, onu, derhal, özel
kap tal st sömürü kollarının gen ş tabanı hal ne get r r. Azam çalışma süres
ve asgar ücret, bunların ayırded c özell ğ d r. Bunların başlıca şekl n , “ev
sanay ” başlığı altında görmüştük. Durgun artı-nüfus, büyük sanay le
tarımdan ve, özell kle, elzanaatının yer n manüfaktüre, manüfaktürün
mak neye bıraktığı, çökmekte olan sanay kollarından gelen, fazlalık
hal ndek kuvvetlerle beslen r. B r k m n hızı ve gen şl ğ le b rl kte artı-
nüfusun meydana gel ş hızlandığı ç n, bu artı-nüfus da büyür. Ama aynı
zamanda, şç sınıfının genel artışında d ğer öğelere göre daha büyük b r
orana sah p olduğu ç n, bu sınıf ç nde kend kend n üreten ve sürdüren b r
öğe oluşturur. Gerçekten de, yalnız doğum ve ölümler n sayıları değ l,
a leler n mutlak büyüklükler de ücretler n yüksekl ğ ve dolayısıyla farklı
emekç kategor ler n n kullanab lecekler geç m araçları m ktarıyla ters
orantılıdır. Kap tal st toplumun bu yasası, yabanıllara ve hatta uygar
sömürgec lere b le saçma geleb l r. Bu yasa, nsanın aklına, b reysel olarak
zayıf ve sürekl zlen p avlanan hayvanların sınırsız şek lde üremeler n
get r yor.1017 [sayfa 660]
N sp artı-nüfusun en d ptek tortusu, ensonu, sefalet alanında bulunur.
Serser ler, suçlular, orospular, tek sözcükle “tehl kel ” sınıflar dışında, bu
toplum katı, üç kategor y kapsar, önce, çalışab lecek durumda olanlar. Her
bunalımda yoksulların sayısının arttığını ve ş alanındak her canlanma le
bunların da azaldığını görmek ç n İng ltere’dek yoksul stat st kler ne b r
gözatmak yeterl d r. İk nc s , yet m ve öksüz çocuklarla fak r fukara
çocuklardır. Bunlar, yedek sanay ordusunun adayları olup, örneğ n 1860
gönenç dönemler ndek g b hızla ve çok sayıda faal emek-ordusuna
katılırlar. Üçüncüsü, ahlak düşkünler , zavallılar, çalışamayacak durumda
olanlar, şbölümü neden yle uyum yeteneğ nden yoksun kalmış çares zler;
normal emekç yaşını aşan k mseler; sayıları tehl kel mak neler, madenler,
k myasal şler vb. le artan sanay kurbanları, sakatlar, sayrılılar, dullar.
Yoksulluk, faal emek-ordusunun hastanes , yedek sanay ordusunun safrasıdır.
Sefalet, n sp artı-nüfusla b rl kte ürer ve b r d ğer n n zorunlu koşuludur;
artı-nüfusun yanısıra yoksulluk, kap tal st üret m n ve zeng nl k artışının b r
koşulunu oluşturur. Bunlar, kap tal st üret m n faux fra s’s 1018* arasında yer
alırsa da, sermaye, bunun büyük kısmını, kend omuzlarından kaldırıp, şç
sınıfı le alt orta-sınıfın omuzlarına yüklemen n yolunu çok y b l r.
Toplumsal servet, şleyen sermaye, bu sermayen n büyüme ölçüsü le
hızı, ve dolayısıyla, proletaryanın mutlak k tles ve emeğ n üretkenl ğ ne
kadar büyük olursa, yedek sanay ordusu da o kadar büyük olur. Sermayen n
gen şleme gücü le, emr ndek emek-gücünün gel şmes de aynı nedene
bağlıdır. Bunun ç n, yedek sanay ordusunun n sp büyüklüğü, servet n
potans yel enerj s le b rl kte artar. Ama bu yedek ordunun faal orduya oranı
ne kadar büyükse, sefalet , çalışma sırasında katlandığı ıstırapla ters orantılı
olan toplam artı-nüfusun k tles de o kadar büyük olur. Ensonu, şç sınıfının
düşkünler tabakası le yedek sanay ordusu ne kadar yoğun olursa, resm
yoksulluk da o kadar yaygın olur. Bu, kap tal st b r k m n mutlak genel
yasasıdır. D ğer bütün yasalar g b , bu da, şley ş sırasında çeş tl koşullar
le [sayfa 661] değ ş kl ğe uğrarsa da, bunların ncelenmes b z burada
lg lend rmemekted r.
Emekç lere, sayılarını sermayen n gerekler ne uydurmalarını öğütleyen
ekonom k b lgel ğ n budalalığı böylece ortaya çıkmış oluyor. Kap tal st
üret m ve b r k m mekan zması, bu ayarlamayı sürekl etk ler. Bu uymanın lk
durağı, n sp artı-nüfusun ya da yedek sanay ordusunun yaratılması, son
durağı, faal sanay ordusunda g tt kçe gen şleyen b r tabakanın sefalet ve
yoksulluğun b r safra hal nde çoğalmasıdır.
Toplumsal emeğ n üretkenl ğ ndek lerleme sayes nde g tg de artan
ölçüde üret m araçlarının, g tg de azalan nsan gücü harcamasıyla harekete
get r lmes yasas –emekç n n üret m araçlarını değ l, üret m araçlarının
emekç y çalıştırdığı–, kap tal st b r toplumda, tam ters ne döner ve şöyle
fade ed l r: emeğ n üretkenl ğ ne kadar yüksel rse, emekc n n st hdam
araçları üzer ndek baskısı o kadar büyür ve dolayısıyla varoluş koşulları,
yan başkalarının servet n ya da sermayen n gen şlemes n artırmak ç n
kend emek-güçler n satab lme durumları o derece düzens z ve güven lmez
duruma gel r. Böylece, üret m araçlarıyla emeğ n üretken gücünün, üretken
nüfustan daha hızlı b r şek lde artması gerçeğ , kap tal st b r görüşle tam
ters ne fade ed lerek, emekç nüfusun, sermayen n kend gen şleme
gereks nmeler n karşılamak ç n çalıştırılab leceğ nden daha büyük b r hızla
arttığı şekl n alır.
N sp artı-değer üret m n ncelerken Dördüncü Kısımda görmüş
olduğumuz g b , kap tal st s stemde emeğ n üretkenl ğ n n yükselt lmes ç n
kullanılan bütün yöntemler, b reysel emekç n n aleyh ne kullanılıyordu;
üret m gel şt rme araçlarının heps , üret c ler üzer nde egemenl k kurulması
ve sömürülmes araçlanna dönüşüyordu; bunlar, emekç y , b r parça nsan
hal ne get r yor, onu mak nen n b r parçası düzey ne nd r yor, yaptığı ş n
bütün sev ml l ğ n yokederek nefret ed len b r ez yet hal ne sokuyordu;
b l m n bağımsız b r güç olarak sürece katılması ölçüsünde şç y , emek-
sürec n n entelektüel yetenekler nden uzaklaştırıyor; çalışma koşullarını
bozuyor, emek-sürec sırasında nefret ed lecek b r despotluğa boyuneğmek
durumunda bırakıyor; tüm yaşamını yalnızca çalışma yaşamı şekl ne sokuyor
ve karısıyla çocuklarını, sermaye, Juggernaut’un çarkları arasına
sürüklüyordu. Ne var k , bütün artı-değer üret m yöntemler , aynı [sayfa 662]
zamanda, b r k m yöntemler d r; ve b r k mdek her gen şleme, bu
yöntemler n gel şmes ç n b r araç hal ne gel r. Bundan da şu sonuç çıkar k ,
sermaye b r k m oranında, aldığı ücret, ster yüksek ster düşük olsun,
emekç n n yazgısı daha da beter olacaktır. Ensonu, n sp artı-nüfusu ya da
yedek sanay ordusunu, b r k m n büyüklüğü ve hızı le da ma dengel
durumda tutan yasa, emekç y , sermayeye, Vulcan’ın Prometheus’u kayalara
mıhlamasından daha sağlam olarak perç nler. Sermaye b r k m ne tekabül
eden b r sefalet b r k m yaratır. Bu yüzden, b r kutupta servet b r k m , d ğer
kutupta, yan kend emeğ n n ürününü sermaye şekl nde üreten sınıfın
tarafında, sefalet n, yorgunluk ve bezg nl ğ n, kölel ğ n, b l s zl ğ n,
zal ml ğ n, aklı yozlaşmanın b r k m le aynı anda olur.
Kap tal st b r k m n uzlaşmaz karşıt n tel ğ ,1019 kap tal zm-önces üret m
tarzlarına a t olup b r ölçüde benzerl k gösteren, ama temelde farklı olgularla
karıştırılmakla b rl kte ekonom pol t kç ler tarafından çeş tl şek llerde
fade ed lm şt r.
18. yüzyılın büyük kt satçı yazarlarından b r s Vened kl keş ş Ortes,
kap tal st üret mdek bu uzlaşmaz karşıtlığı, toplumsal servet n genel doğal
yasası g b görmekted r. “B r ulusun ekonom s nde y l kler le kötülükler
da ma b rb r n dengeler ( l bene ed l male econom co n una naz one
sempre all’ stessa m sura): bazılarının servet ndek bolluk, da ma,
d ğerler n n servet ndek yokluğu eş tt r (la cop a de ben n alcun sempre
eguale alla mancanza d ess n altr ): az sayıda nsanın büyük servetler
da ma d ğer b rçok nsanın, yaşamak ç n en zorunlu şeylerden mutlak
yoksunluğu le b raradadır. B r ulusun zeng nl ğ [sayfa 663] nüfusuna, sefalet
zeng nl ğ ne uygun olur. Bazılarının çalışkanlığı d ğerler n tembell ğe zorlar.
Yoksul le tembel, zeng n le çalışkanın zorunlu sonucudur.” vb..1020
Ortes’den aşağı yukarı on yıl sonra, İng l z k l ses rah pler nden Townsend,
sefalet , zeng nl ğ n zorunlu koşulu d ye, zal m b r b ç mde göklere
çıkarmıştır. “[Emeğe] yasal baskı, b r yığın zahmet, ş ddet ve gürültüyü de
b rl kte get r r. ... Oysa açlık, yalnız barısçı, sess z ve sonu gelmeyen b r
baskı olmakla kalmaz, gayret ve çalışmanın en doğal dürtüsü olarak, en
güçlü çabayı davet eder.” Bu durumda her şey, açlığı, şç sınıfı arasında
yaygın ve sürekl hale get rmeye bağlı oluyordu ve Townsend’e göre, bunu
da, özell kle yoksullar arasında faal olan nüfus lkes sağlıyordu. “Öyle
görünüyor k , yoksulların b r ölçüde bas rets z olması” (yan , ağızlarında b r
gümüş kaşık olmaksızın doğacak kadar bas rets z olmaları) “ve toplumda en
aşağılık, en p s ve en bayağı şler n yapılab lmes ç n da ma bazı k mseler n
bulunmaları b r doğa yasasıdır. Böylece nsan mutluluğunun haz nes çok
daha artar, daha hassas ve nce yaratılışlı olanlar, yalnız, sıkıcı şlerden
kurtulmakla kalmazlar ... aynı zamanda, çeş tl yetenekler ne uygun düşen
uğraşları yer ne get rmek ç n bütünüyle serbest kalırlar ... o” (yan , Yoksul
Yasası), “Tanrı le doğanın yeryüzünde kurduğu s stem n, uyum ve.
güzell ğ n , s metr s n ve düzen n yıkma eğ l m n , göster yör.”1021
Vened kl keş ş n, sefalet sonsuzlaştıran önüne geç lmez yazgıda, hır st yan
hayırseverl ğ n n, evlenmeme yem n n n, manastırların ve kutsal evler n
ra son d’être’ n 1022* bulması g b , tahs satlı protestan papazı da, bunda,
yoksullara b r avuç kamu yardımı [sayfa 664] yapılmasını öngören yasalara
saldırmanın bahanes n bulmaktadır.
“Toplumsal servettek lerleme” d yor Storch, “en sıkıcı, en bayağı ve
ğrenç şler yapan, tek sözcükle hayatta hoşa g tmeyen ve aşağılatıcı ne
varsa omuzlarına yüklenen ve böylece d ğer sınıflara boş zaman, huzur ve
alışılagelen” (c’est bon!)1023** “karakter yücel ğ sağlayan bu yararlı sınıfı
yaratır.”1024 Bundan sonra Storch, kend s ne, yığınların sefalet ve
soysuzlaşması le bu kap tal st uygarlığın barbarlığa göre ne üstünlüğü var?
d ye sorar. Buna tek b r karşılık bulur: güven!
S smond de, “sanay le b l m n lerlemes sayes nde”, d yor, “bütün
emekç ler, her gün, tüket leb leceğ nden fazlasını üreteb l yor. Ama eğer,
emeğ le ürett ğ bu servet kend tüket m ne bırakılırsa, bu, onu ş ç n daha
az uygun b r hale get r r.” Ona göre, “İnsanlar” (yan , şç -olmayanlar), “eğer
şç ler g b sürekl ve ağır b r çalışma karşılığında satınalmak zorunda
kalsalardı, her türlü art st k yaratılar ve fabr katörler n b z m ç n
sağladıkları bütün zevklerden vazgeçmey yeğ tutab l rlerd .. ... Bugün artık
harcanan çaba, bunun ödülünden ayrılmış bulunuyor; önce çalışan, daha
sonra d nlenen, aynı adam olmuyor; ama b r s çalıştığı ç n d ğer
d nleneb l yor. ... O halde, emeğ n üretken gücündek sınırsız artış, ancak,
aylak zeng nler n lüks ve zevkler n artırmaktan başka b r sonuç
veremez.”1025
Ensonu, ağırkanlı burjuva doktr nc s Destutt de Tracy de, şu zal mce
sözler yumurtluyor: “Yoksul uluslarda halk rahattır, zeng n uluslarda se
genell kle yoksuldur.”1026
5 N san 1864’te Sona Eren Yıl5 N san 1865’te Sona Eren Yıl
Kâr Gel rler Kş Kâr Gel rler Kş
£ £
Toplam gel r: 95.844.222 308.416 105.435.787 332.431
Toplam gel r: 57.028.290 22.334 64.554.297 24.075
Toplam gel r: 36.415.225 3.619 42.535.576 4.021
Toplam gel r: 22.809.781 822 27.555.313 973
Toplam gel r: 8.744.762 91 11.077.238 107
Haftalık Haftalık
Her k C ns yetten şç ler Ortalama Ortalama
Karbon Azot
Kentte beş şkolu . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 28.876 gra n 1.192 gra n
İşs z Lancash re’l şç ler . . . . . . . . . . . . . . . . . 28.211 gra n 1.295 gra n
Eş t sayıda kadın ve erkek şç ler ç n Laneash re’da öngürülen asgar
m ktar . . . . . 28.600 gra n 1.330 gra n8
Ş md de, köken tarımsal, ama uğraşı büyük ölçüde sanay olan b r halk
sınıfını ele alacağız. Bunlar, gereks nmeye göre bazan şu, bazan da bu
noktaya sürülen, sermayen n haf f p yadeler d r. Bunlar yürüyüş hal nde
olmadıkları zaman “konaklarlar”. Göçebe emek, çeş tl nşaat, kanal zasyon,
tuğlacılık, k reçç l k, dem ryolu yapımı vb. g b şlerde kullanılır. Bu uçan
salgın hastalıklar kolu, her kamp kurduğu yöreye, ç çek, t fo, t füs, kolera,
kızıl vb. g b hastalıkları yayarlar.1062 Dem ryolu döşenmes g b büyük
sermaye yatırımını gerekt ren şlerde, müteahh t çoğu zaman ordusuna tahta
baraka ve benzer korunma.yerler sağlar ve buralar, her türlü sağlık
koşullarından yoksun, yerel yönet m n denet m dışında uydurma b rer köy
hal n aldığı g b , müteahh te, emekç y , hem sanay ordusu ve hem de k racı
olarak k yandan sömürme olanağını ver r. Barakanın, 1, 2, 3 oyuklu
olmasına göre, ç nde oturan dem ryolu şç s ya da her ne se, haftada, 1, 3
ya da 4 ş l n ödemek zorundadır.1063 Bu konuda b r örnek yetecekt r. Dr.
S mon’ n b ld rd ğ ne göre, Sevenoaks bölges Hastalıklarla Savaşım
Kom tes başkanı, İç şler Bakanı S r George Vrey’e 1864 Eylülünde şu
ş kayette bulunmuştu. – “On k ay önces ne kadar bu bölgede ç çek hastalığı
pek az duyulan b r olaydı. Bu süreden kısa zaman önce, Lew sham’dan
Tunbr dge’e dem ryolu yapımı başladı; bell başlı şler n bu kent n hemen
çevres nde yapılmasının yanısıra, yapılan bütün şlere a t b r de depo
kuruldu ve burada çok sayıda nsan çalışmaya başladı. Çevredek kulübeler
bu çalışanların heps n barındırmaya yetmed ğ ç n, yol boyunca müteahh t
Bay Jay tarafından b rkaç yerde kulübeler yaptırıldı. Bu kulübelerde, ne
havalandırma, ne de lağım vardır ve ayrıca, bunların herb r [sayfa 681] ancak
k odalı olduğu halde, burayı tutanlar, a les kaç k ş olursa olsun, başka
şç ler de k racı olarak almak zorunda bulundukları ç n, buraların heps de,
tıklım tıklım doludur. Aldığımız raporlara göre, bunun sonucu, geceler , bu
zavallı nsanlar, pencereler n n hemen altındak p s ve durgun sularla
helalardan çıkan berbat kokulardan boğulmamak ç n korkunç ıstıraplara
katlanıyorlardı. Ensonu, bu barakalara sık sık g den b r sağlık memuru
Hastalıklarla Savaşım Kom tes ne ş kayette bulunarak buralardak barınma
koşullarını sert b r d lle eleşt rd ve gerekl bazı sağlık önlemler alınmadığı
takd rde, çok c dd sonuçlarla yüzyüze gel neb leceğ n fade ett . B r yıl
kadar önce Bay Jay, bulaşıcı hastalıklara tutulanların hemen
yatırılab lecekler b r baraka ayırmaya söz verd . Bu sözünü 23 Temmuzda
y neled , ama bu tar hten ber b rçok ç çek hastalığı görüldüğü ve aynı
hastalıktan k k ş öldüğü halde, bu sözünü yer ne get recek h ç b r şey
yapmadı. 9 Eylül tar h nde operatör Bay Kelson, bana, aynı barakalarda daha
başka ç çek hastalıkları olduğunu b ld rd ve buralardak durumun çok
yüzkızartıcı olduğunu söyled . Şurasını da s z n [İç şler Bakanının]
b lg ler n ze sunmak ster m k , bölgem zde, bulaşıcı hastalıklara
yakalananlar ç n “Salgın Hastalıklar Koğuşu” adı ver len b r tecr t ev
vardır, ama burası, aylardır bu g b hastalıkları çekenlerle doludur; tek b r
a lede beş çocuk ç çekten ve hummadan öldü; bu yılın 1 N sanı le 1 Eylülü
arasındak beş ayda, bölgede ç çekten ölenler n sayısı en az on k ş ; bunların
dört tanes sözü ed len kulübelerden; a leler n çoğu, bu g b şeyler sır g b
g zled kler ç n, bu hastalığa tutulanların asıl sayılarını b lme olanağı
yoktur.”1064
Kömür ve d ğer madenlerde çalışan emekç ler, İng l z proletaryasının en
y ücret alan kategor s ne g rerler. Onların ücretler n satın-aldıkları f yatlar
daha öncek b r sayfada göster lm şt .1065 Ben, burada, yalnızca bunların
barınma koşullarına kısaca [sayfa 682] b r gözatacağım. Kural olarak, b r
maden şlet c s , o maden n sah b olsun, k racısı olsun, şç ler ç n b r
m ktar kulübe yaptırır. İşç ler bu kulübelerde yaktıkları kömüre “para
ödemezler” – yan bunlar, ücretler n n aynî ödenen kısmını oluşturur.
Buralarda oturmayan şç ler, buna karşılık, yılda 4 sterl n alırlar. Maden
bölgeler , maden çevres nde toplanan madenc ler, zanaatçılar, küçük esnaf
vb. olmak üzere, gen ş b r nüfusu hızla kend s ne çeker. Nüfusun yoğun
olduğu bütün yerlerde olduğu g b toprak rantı çok yüksekt r. Bu yüzden
patronlar, ocağın ağzından elden geld ğ nce dar b r yere, şç lerle a leler n n
sığışab lecekler sayıda kulübe kurmaya gayret eder. Çevrede yen b r maden
açılması ya da esk b r maden n yen den şlet lmes hal nde bu sıkışıklık
daha da artar. Kulübeler n yapımında önemle gözönünde bulundurulan tek
nokta, büsbütün kaçınılması olanaksız masraflar konusunda kap tal st n elden
geld ğ nce “perh z” yapmasıdır. “Northumberland ve Dur-ham madenler nde
çalışan madenc lerle d ğer emekç ler n oturdukları yerler genell kle” d yor
Dr. Jul an Hunter, “Monmouthsh re’ n benzer mahalleler dışta tutulursa,
belk de İng ltere’de bu tür evler çers nde en berbatı ve pahalı olanlarıdır.
... En kötü yanları, tek b r odaya sığınan nsanların çok kalabalık olması,
avuç ç kadar yere b r yığın ev n ç çe yapılması, su kıtlığı, hela yokluğu,
b rb r üzer ne durmadan ev yapılması, ya da evler n sık sık bölünmes d r. ...
Maden sah b ya da şlet c s , sank bu k racılar burada oturan nsanlar değ l
de, yalnızca burada konaklayan k mselerm ş g b davranırlar.”1066
”Aldığım tal mata göre” d yor Dr. Stevens, “Durham Un on’dak büyük
maden köyler n n çoğunu dolaştım. ... B rkaçı dışın da, burada oturanların
sağlık durumlarının korunması ç n h ç b r önlem alınmadığını söylemek
doğru ve yer nde olur. ... Bütün madenc ler, ocağı şletene ya da maden
sah b ne on k ay süreyle bağlanmış” (bu, “bağlanmış” sözü, tıpkı “köle”
sözü g b ta kölel k çağından kalmıştır) “durumdadırlar. ... Eğer madenc ler
hoşnutsuzluk göster r ya da ‘gözcü’nün herhang b r şek lde canını sıkacak
olursa, l stedek adları karşısına b r şaret konur ve yıllık ‘bağlanmada’ bu
g b ler ne derhal yol ver l r. ... Bana kalırsa, aynî ödeme s stem n n h ç b r
şekl , bu yoğun nüfuslu bölgelerdek kadar berbat b r durum alamaz.
Madenc , ücret n n b r kısmını, [sayfa 683] p sl k ortasındak b r ev n k rası
karşılığı almış durumdadır; şç burada çares zl k çers nded r ve
malsah b nden başka, çevrede ona el n uzatacak k mse yoktur” (yan
sözcüğün tam anlamıyla serf durumundadır); “malsah b önce b lançosuna b r
gözatar ve sonuç, aşağı yukarı bell d r. Suyu da çoğu zaman malsah b sağlar,
y de olsa, kötü de olsa parasını ödemek zorundadır, daha olmazsa
ücret nden kes l r.”1067
Sermaye, “kamuoyuna” ve hatta sağlık yetk l ler n n düşünceler ne aykırı
olarak, şç n n hem çalışma ve hem de yaşamını attığı kısmen tehl kel ,
kısmen alçaltıcı koşulları, kâr sağlamak ç n zorunlu oldukları gerekçes yle
“haklı göstermekte” büyük güçlük çekmemekted r. Sermaye, fabr kalarda
tehl kel mak nelere karşı koruyucu önlem alma, madenlerde havalandırma
ve. güvenl k araçları bulundurma vb. konularında “perh z” yaptığı zaman da,
gene aynı şey olur. Burada, madenc ler n barındırılması konusunda da aynı
şey sözkonusudur. Araştırma kurulu hek m Dr. S mon, resm raporunda şöyle
d yor: “Bu sef l barınma koşullarını mazur göstermek ç n, ... madenler n
genell kle k ra usulüyle şlet ld ğ öne sürülüyor; k racının şletme süres n n
(bu süre maden ocaklarında genell kle 21 yıldır), şletmen n, emekç ler yle
bu şyer nde çalışan d ğer zanaatçıların barınmaları ç n elver şl daha y
konutlar yapmaya değmeyecek kadar kısa olduğu bahanes ortaya atılıyor;
eğer şletmec , bu konuda, daha l beral davranmak eğ l m nde olsa b le, bu
eğ l m, toprak sah b n n yerraltı alem sak nler n n, yeryüzünde doğru dürüst
köylerde yaşama ayrıcalığı ç n toprak k rası steyeceğ aşırı f yat yüzünden
engellenm ş olur; bu engelley c f yat, ayrıca, düpedüz b r engelleme olmasa
b le, böyle b r köy kurmak steyen başkalarını da caydırmış olur. Yukarda
öne sürülen bahaneler n geçerl l ğ konusunda tartışmaya g r şmek, bu
raporun amacına yabancı düşecekt r. Ayrıca, oturulab lecek g b konutlar
yapılmış olsa b le, bunun bedel n n, en nde sonunda, malsah b ne m ,
k racıya mı, yoksa emekç ye, ya da halka mı yükleneceğ sorusunu da burada
ele almaya gerek yoktur. Ama, [Dr. Hunter’ın, Dr. Stevens’ın vb.] l ş k
raporlarında sözü ed len utanç ver c durumlar karşısında, buna b r çare
bulmak zorunludur. ... Mülk yet hakkı böylece kamuya zarar verecek şek lde
kullanılmış oluyor. Toprak sah b , maden n [sayfa 684] de mal k olarak, b r
sanay topluluğunu kend topraklarında çalışmaya çağırıyor ve ardından da,
toprağın mülk yet ne sah p k mse olarak, topladığı emekç ler n çgler nde
yaşayacakları doğru dürüst konut bulmalarını olanaksız hale get r yor.
Maden k ralayan [kap tal st şletmec ] adamın, bu k l pazarlığa karşı
koymasını gerekt recek herhang b r kazancı yoktur; çünkü malsah b n n
talepler aşırı olsa b le, bunun sonuçlarına, kend s n n değ l, emekç ler n n
katlanmak zorunda kalacak-larını çok y b l r; ayrıca bu emekç ler n ne
sağlık konusundak haklarını, ne oturdukları konutların berbatlığını, ne de
çt kler suyun p sl ğ n b lecek kadar eğ t m görmed kler n , bütün bunların,
emekç ler , b r ‘greve’ götürecek nedenler olamayacağını da gene pekâlâ
tahm n eder.”1068
B İ R İ N C İ K Ö Y9
A le Erkekler n Çocukların Tüm A len n Haftalık K ra Çıktıktan Adam Başına
Çocuklar
Üyeler Haftalık Haftalık Haftalık Ev K rası Sonra Ücretler Haftalık Ücret
(a)
Sayısı (b) Ücret (c) Gel r (e) (f) Toplamı (g) (h)
Ücret (d)
ş. ş. p. ş. p. ş. p. ş. p. ş. p.
2 4 8 8 2 6 1 6
3 5 8 8 1 6 6 1 3½
2 6
4 8 8 1 7 1 9
2 4 8 8 1 7 1 9
6 6
8 7 1 6 10 6 2 4 8 1 ¾
8
3 5 7 2 7 1 5 1 1½
İKİNCİKÖY
6 8 7 1 6 10 1 6 8 6 ¾
7 1
6 8 7 1 6 1 3½ 5 8½ 8½
8 10 7 7 1 3½ 5 8½ 7
4 6 7 7 1 6½ 5 8½ 11
1
3 5 7 7 1 6½ 5 8½ 1
ÜÇÜNCÜKÖY
4 6 7 7 1 6 1
2
3 5 7 11 6 10 10 8 2 1½
2 6
0 2 5 5 1 4 2
1863 tar hl hek mler kom syonunun, en kötü beslenen sınıfların aldıkları
bes n konusunda yaptığı araştırmanın genel sonuçlarını okur zaten b l yor.
Tarım emekç s a leler n n büyük b r kısmının aldıkları bes n n, “açlığın
get receğ hastalıkları önleyecek” m ktarın altında olduğu anımsanacaktır.
Cornwall, Devon, Somerset, W lts, Stafford, Oxford, Berks ve Herts g b
tamamen kırsal bölgelerde özell kle durum böyleyd . Dr. E. Sm th,
“Emekç n n kend s n n aldığı bes n” d yor, “bel rt len ortalama m ktardan
fazladır, çünkü çalışab lmek ç n ... a len n ötek üyeler nden ... daha fazla
yemek yemek zorundadır ... daha yoksul bölgelerde hemen hemen etle domuz
et n n heps n o yer. ... Kadınlar le hızlı büyüme çağındak çocukların
aldıkları bes n m ktarı, çoğu zaman ve hemen bütün kontluklarda, başta azot
olmak üzere yeters zd r.”.1100 Ç ftç lerle b rl kte oturan kadın ve erkek
h zmetkarlar yeter derecede beslen rler. Bunların sayıları, 1851’de 288.277
ken, 1861’de 204.962’ye nm şt r. “Kadınların tarlalarda çalışması” d yor
Dr. Sm th “ne denl sakıncaları beraber nde get r rse get rs n ... ş md k
koşullar altında a leye büyük yarar sağlar; çünkü böylece a len n gel r ne,
ayakkabı, g yecek alab lecek, k rayı ödeyeb lecek ... b r ek gel r katılarak,
daha y beslenmeler olanağı doğar.”.1101 İncelemen n en d kkate değer
sonuçlarından b r s de, B rleş k Krallık’ın d ğer bölgeler ne göre,
İng ltere’dek tarım emekç ler n n, aşağıdak tablonun da gösterd ğ g b
“oldukça daha kötü beslend kler d r”. [sayfa 697]
Dr. S mon, resm sağlık raporunda, “Dr. Hunter’ n raporunun hemen her
sayfası” d yor, “tarım emekç ler m z n konut durumlarındak yetert zl ğe ve
sefalete tanıklık ed yor. Uzun yıllardır, bu yönden emekç ler n durumu g tg de
kötüleşmekted r; b r göz oda bulmak ş md daha da güçleşt ğ g b , bulsa
b le, gereks nmeler ne belk ş md geçm ş yüzyıllarda olduğundan çok daha
az uygun durumdadır. Özell kle son y rm -otuz yıldır bu kötü durum hızla
artmakta ve emekç ler n konut sorunları ş md son derece [sayfa 698] kötü b r
duruma gelm ş bulunmaktadır. Emeğ yle zeng n ett ğ k mseler n kend s ne
b r tür merhametle davranmayı uygun buldukları durumlar dışında, bu konuda
tam b r çares zl k çers nded r. İşled ğ toprak üzer nde başını sokacak b r
yer bulması, bu bulduğu tek göz odanın doğru dürüst b r yer ya da domuz
ağılı g b olması, yoksulluğun baskısını gen ş ölçüde azaltacak b r avuç
bahçeye sah p olab lmes – bütün bunlar, d led ğ g b b r konut bulma ya da
k rasını ödeyeb lme gücüne değ l, başkalarının, ‘mallarını key fler nce
kullanma hakkını’ sted kler g b uygulamalarına bağlıdır. B r ç ftl k, ne
kadar gen ş olursa olsun, üzer ndek emekç konutlarının ne sayısını, ne de
doğru dürüst olmasını öngören b r yasa vardır; emeğ , güneş g b , yağmur
g b gerekl olan b r toprak üzer nde, emekç ye en ufak b r hak tanıyan b r
yasa da yoktur. ... Bu konuya dışardan katılan b r öğe de gene onun aleyh ne
şler ‘yoksul yasasının konut ve verg yükümlülüğüyle lg l maddeler n n
baskısı altındadır.”1102 Bu hükümler neden yle, her yerel k l se yönet m n n,
bölgede oturan emekç sayısını azaltmada madd çıkarı vardır; – ne yazık k ,
tarım emekç l ğ , çalışkan emekç yle a les ne güven ve sürekl b r
bağımsızlık get recek yerde, çoğu zaman sonu d lenc l ğe varan kısa ya da
uzun b r yol olur – ve bu yol boyunca yoksulluk ve d lenc l k o kadar
yakındır k , b r hastalık ya da geç c b r şs zl k, derhal k l se yardımına
muhtaç olmaya yolaçar; şte bu yüzden, b r bölgedek tarım emekç ler nüfusu
da ma yoksullara yardım yükümlülüğüne namzet b r topluluktur. ... Büyük
toprak sah pler 1103 ... toprakları üzer nde emekç konutları bulundurmamaya
karar vermekle, [sayfa 699] yoksullara karşı olan sorumluluklarının yarısından
o anda kurtulmuş olur. İng l z anayasas le yasaların, toprak üzer nde bu tür
b r mutlak mülk yet hakkına ne derece elver şl olduğu, toprakbey ne ‘malını
keyf nce kullanma’ ve toprağı eller yle şleyenler her an toprağından sürüp
çıkartacak kadar düşmanca davranma hakkını ne ölçüde tanıdığı burada
tartışmayı düşünmed ğ m konulardır. ... Üstel k bu topraktan sürüp atmak”
(yetk s ) “... yalnızca sözde kalmaz. Çok gen ş ölçüde uygulandığı g b ...
aslında bu uygulama tarım emekç ler n n konut koşullarında başlıca lked r.
... Bu p sl ğ n yaygınlığı konusunda Dr. Hunter’ın son sayımdan derled ğ b r
noktaya değ nmek yetecekt r: konuta olan gereks nme her yerde arttığı halde,
son on yıldak ev yıkımı, İng ltere’n n 821 bölges nde ya da mahalles nde
alıp yürümüş ve” (çalıştıkları bölgen n dışında oturmaya zorlanan k mseler)
“h ç hesaba katılmasa b le sözü ed len bölgeler, 1861 yılında, 1851 yılına
göre, yüzde 51/3 oranında daha fazla nüfusu, yüzde 4½ oranında daha az
sayıdak eve sığdırmak durumunda kalmışlardır. ... Bu ıssızlaştırma sürec
tamamlandığında, d yor Dr. Hunter, sonuç, ancak çobanlarla bahçıvanların ve
korucuların oturab lecekler b rkaç kulüben n bulunduğu ve yaptıkları ş
gereğ efend ler nden genell kle y muamele gören h zmetkarların
yaşadıkları göstermel k köyler (show-v llage) olacaktır.”1104 Ama toprağın
şlenmes gerekmekted r, oysa bu toprakta çalışan emekç ler, toprak sah b n n
k racıları olmayıp, kulübeler yıkıldığı zaman belk de üç m l ötedek b r
komşu köyde b r damaltı bulmuşlardır ve çalışmaya oradan gelmekted rler.
Durumun böyle b r g d şe yöneld ğ yerlerde, hâlâ ayakta kalab len
kulübeler n bakımsız ve per şan durumları, mahkum oldukları ak bet
hakkında b r f k r ver r. Heps de yavaş yavaş yıkılıp g tmek üzered rler.
Çatısı henüz yıkılmamış olanların emekç ler tarafından k ralanmasına z n
ver l r ve sank doğru dürüst b r evm ş g b k ra öded ğ halde, emekç de bu
durumdan memnundur. Artık görüp göreceğ onarım ve bakım, ancak ç ndek
metel ks z k racının gücü yett ğ ölçüde olacaktır. Ve ensonu, [sayfa 700]
büsbütün barınılamaz duruma gel nce –en alçakgönüllü kölel k ölçüler ne
göre b le ç nde durulamaz duruma gel nce– b r kulübe daha toprağa karışmış
olacak ve gelecektek yoksulluk verg s b raz daha haf fleyecekt r. Büyük
toprak sah pler , egemenl kler altındak toprak üzer ndek nüfusu
seyrekleşt rmek yoluyla yoksulluk verg s nden böylece kurtulurlarken,
yerler nden ed lm ş emekç ler en yakın kasaba ya da açık köyün yolunu
tutarlar: en yakın d yorum ama bu ‘en yakın’, emekç n n her gün ter n
toprağına karıştırdığı ç ftl kten üç-dört m l ötede olab l r. Bu günlük zahmetl
çalışmaya, ş md b r de, b r lokma ekmeğ n hatırına altı ya da sek z m l yolu
tepmek eklenecek ve bu, k msen n umurunda olmayacaktır. Ve eğer karısıyla
çocukları da, ç ftl kte çalışıyorlarsa, aynı şey onlar ç n de sözkonusu
olacaktır. Bu uzun yolun, başına açtığı dert, bu kadar da değ ld r. Açık
köylerde, kulübe spekülatörler , elden geld ğ nce ucuza maledecekler b r
yığın n sığdırmak üzere, küçük toprak parçaları satınalırlar. Ve şte bu sef l
yerlerde (açık köylerde oldukları halde, kenttek en berbat konutun en kötü
özell kler n taşıyan bu barınaklarda) İng l z tarım emekç ler üstüste yaşar
g derler.1105 ... Ne var k , buna karşılık, emekç n n, ek p-b çt ğ toprak
üzer nde oturduğu yerlerde, konut durumunun, üretken emeğ ne layık b ç mde
olduğunu sanmak yanlış olur. En büyük mal kanelerde b le.... emekç n n
kulübes ... en sef l ve per şan durumda olab l r. Emekç ler le a leler ne
konut d ye herhang b r ahırı yeterl bulan toprakbey , [sayfa 701] k ra
konusunda en çet n pazarlıklara g r şmekten de utanmaz.1106 Burası, ocağı,
helası, penceres , b r hendekten başka akarsuyu, bahçes olmayan tek odalı
b r kulübe olab l r, ama emekç bu haksız durum karşısında b le çares zd r. ...
Ve sağlığı koruma yasaları, ancak kağıt üzer nde varolan ölü sözcüklerd r ...
ve uygulanmaları gen ş ölçüde, bu g b nler konut d ye k ralayan
malsah pler n n keyf ne bırakılmıştır. ... Parlak ama pek az görülen
durumlara bakarak, İng l z uygarlığının yüzkarası olan bu gerçekler n ez c
ağırlığını gözden kaçırmak haksızlık olur. Bugünkü konut durumunun
berbatlığı ortadayken, bu konuda uzman gözlemc ler n, bu hal n, sayıca
yeters zl k karşısında çok daha küçük b r felaket olduğunu söylemeler ,
durumun gerçekten korkunç olduğunu göster yor. Kırsal bölgedek emekç
konutlarının ağız ağıza dolu oluşu, yalnız ş n sağlık yönünü önemseyenler
ç n değ l, nsanca ve ahlaklı b r yaşam sürdürülmes n d leyenler ç n de,
yıllardır der n b r kaygı kaynağı olmuştur. Kırsal bölgelerde bulaşıcı
hastalıkların yayılmasıyla lg l haberlerde da ma bu aşırı kalabalığın,
hastalığın önlenmes konusundak her türlü çabayı etk s z duruma get rd ğ
üzer nde ısrarla durulması, sank aynı kalemden çıkmış g b , aynı tümcelerle
y nelen r durur. Kırsal yaşamın sağlık üzer ndek çok yararlı etk ler ne
karşın, bulaşıcı hastalıkların yayılmasına elver şl olan bu nüfus
yoğunluğunun, aynı zamanda, bulaşıcı olmayan hastalıkların ortaya çıkmaları
ç n de uygun b r ortam yarattığı gene tekrar tekrar bel rt l r. Kırsal nüfustak
bu aşırı yoğunluğun kötülükler n bel rtenler, daha büyük kötülükler
karşısında da susmamışlardır. Bunların başlıca konuları, yalnızca sağlığa
zararlı etk ler olduğu halde, bu konudak d ğer l şk ler üzer nde de hemen
da ma aynı lg yle durmuşlar ve d kkatler çekm şlerd r. Evl ya da bekar her
k c ns yetten yet şk n k mseler n, ufacık b r odada sıkış sıkış yatıp
kalkmalarının çok sık görülen durumlar olduğunu ve bu durumda her türlü ar
ve haya duygularının zedelend ğ n , ahlakın zorunlu olarak bozulduğunu [sayfa
702] raporlarında b r nanç olarak bel rtm şlerd r.1107 Örneğ n,
Buck ghamsh re’ın W ng bölges nde, b r t fo salgını konusundak son yıllık
raporun ek nde Dr. Ord, ateşler ç nde kend s ne gelen, W ngrave’den b r
del kanlının ‘hastalığının lk günler nde dokuz k ş yle aynı odada uyuduğunu,
k hafta ç nde bunlardan b rkaç tanes n n de hastalığa yakalandığını ve
b rkaç hafta ç nde bu dokuz k ş den beş n n ateş n n yükseld ğ n ve b r
tanas n n de öldüğünü’ söyled ğ n bel rt r. ... Salgın sırasında W ng’e g den
St. George hastanes hek mler nden Dr. Harvey’den tıpkı bu rapora benzeyen
b lg ler alınmıştır. ... ‘Ateşl b r hastalığa tutulan genç b r kadın, babası,
anası, p ç çocuğu, kardeş k del kanlı, herb r n n b rer p ç olan k kız
kardeş ... heps 10 k ş le b rl kte aynı odada yatıyordu. B rkaç hafta önce
se, bu odada 13 k ş kalıyordu.’”1108
Dr. Hunter, tamamen tarım bölgeler nde değ l, İng ltere’n n bütün
kontluklarında, 5.375 tane tarım emekç s kulübes nde araştırmalar yapmıştır.
Bunlardan 2.195’ nde yalnızca tek b r yatak odası (çoğu kez aynı zamanda
oturma odası olarak da kullanılır), 2.930’unda k ve 250’s nde k den fazla
oda bulunmaktadır. Aşağıda b r düz ne kontluktan seç len b rkaç örnek
ver yorum.
(1.) Bedfordsh re
(2.) Berksh re
(5.) Essex
(6.) Herefordsh re
İng ltere’de “tahl ye- ster s ”nden en çok acı çeken yer, bu küçük kasaba
oldu. Nadby’de genell kle k odalı aşırı kalabalık kulübeler n çoğu,
ç ftç ler nd . Bunları, yıllığı, 3-4 sterl nden kolayca k ralayab l yorlardı,
öded kler haftalık ücret 9 ş l nd .
(8.) L ncolnsh re
Langtoft. – Burada Wr ght’ n ev nde b r adam, karısı, anası ve 5 çocuğu
le oturuyor; evde b r mutfak, bulaşıkyer ve mutfağın üzer nde b r yatak
odası var; mutfakla oda 12 ayak 2 nç boyunda ve 9 ayak 5 nç en nde; alt
katın tamamı 21 ayak 3 nçe 9 ayak 5 nç. Yukardak yatak odası
tavanarasındadır ve duvarları tepe noktasında üçgen g b b rleş r, önde ufak
b r pencere vardır. “Bu adam burada n ç n oturuyordu? Bahçen n hatırına mı?
Hayır, çünkü bahçe çok küçük. K ra ne kadar? Yüksek, haftada 1 ş l n 3 pen .
İş ne m yakın? Hayır, 6 m l uzak, yan günde g d ş-gel ş 12 m l yol yürüyor.
Burada oturmasının neden , burası k ralıktı” ve nerede, hang koşulla olursa
olsun, tek başına b r kulübede oturmak st yordu. Aşağıda, Langtoft’ta 12
yatak odalı, 38 yet şk n ve 36 çocuğun oturduğu 12 ev n stat st ğ
ver lm şt r:
LANGTOFT’TA ONİKİ EV
Yatak İnsan Yatak İnsan
Ev No Yet şk nlerÇocuklar Ev No Yet şk nlerÇocuklar
Odası Sayısı Odası Sayısı
1 1 3 5 8 7 1 3 3 6
2 1 4 3 7 8 1 3 2 5
3 1 4 4 8 9 1 2 0 2
4 1 5 4 9 10 1 2 3 5
5 1 2 2 4 11 1 3 3 6
6 1 5 3 8 12 1 3 4 6
(9.) Kent
(11.) W ltsh re
Stratton. – Gez len 31 evden 8’ nde yalnız tek oda var. Pent ll’de kulübe
k rası, haftada 1 ş l n 3 pen ; ç nde 4 büyük ve 4 çocuğun yaşadığı oda,
yalnızca dört duvar, tabanı çakıl kaplı, tavan se çürük b r hasırla örtülmüş.
(12.) Worcestersh re
A TABLOSU
ÇİFTLİK HAYVANLARI
ATLAR SIĞIRLAR
Yılllar Toplam Azalış Toplam Azalış Artış
1860 619.811 3.96.374
1861 614.232 5.579 3.471.688 134.686
1862 602.894 11.338 3.254.890 216.798
1863 579.978 22.916 3.144.231 110.659
1864 562.158 17.820 3.262.294 118.063
1865 547.867 14.291 3.493.414 231.120
KOYUNLAR DOMUZLAR
Yıllar Toplam Azalış Artış Toplam Azalış Artış
1860 3.542.080 2.271.072
1861 3.556.050 13.970 1.102.042 169.030
1862 3.456.132 99.918 1.154.324 52.282
1863 3.308.204 147.928 1.067.458 86.866
1864 3.366.941 58.737 1.058.480 8.978
1865 3.688.742 321.801 1.299.893 241.413
Ürünler 1864 1865 Artış Azalış Ürünler 1864 1865 Artış Azalış 1864 1865 1865
Artış Azalış
Buğday 276.483 266.899 9.494 Buğday (kental) 13,3 13,0 0,3 875.782 826.783 48.999
Yulaf 1.814.886 1.745.228 69.658 Yulaf (kental) 12,1 12,3 0,2 7.826.332 7.659.727 166.605
Arp a 172.700 177.102 4.402 Arp a (kental) 15,9 14,9 1,0 761.909 732.017 29.892
Bere
8.894 10.091 1.197 Bere (kental) 16,4 14,8 1,6 15.160 13.989 1.171
Çavdar
Çavdar (kental) 8,5 10,4 1,9 12.680 18.364 5.684
Patates 1.039.724 1.066.260 26.536 Patates (ton) 4,1 3,6 0,5 4.312.388 3.865.990 446.398
Şalgam 337.355 334.212 3.143 Şalgam (ton) 10,3 9,9 0,4 3.467.659 8.301.6831 165.976
Turp 14.073 14.389 316 Turp (ton) 10,5 13,3 2,8 147.284 191.937 44.653
Lahana 31.821 33.622 1.801 Lahana (ton) 9,3 10,4 1,1 297.375 350.252 52.877
Keten 301.693 251.433 50.260 Keten (stone)* 34,2 25,2 9,0 64.506 39.561 24.945
Ot 1.609.569 1.678.493 68.924 Ot (ton) 1,6 1,8 0,2 2.607.153 3.O68.707 461.554
1865 yılında, “otlak” hanes ne 127.470 acre toprak katıldı; bunun başlıca
neden , “bataklık ve oturulmayan kıraç bölgeler n” 101.543 acre kadar b r
azalma göstermes d r. Eğer 1864 le 1865 yılları arasında b r karşılaştırma
yaparsak, hububatta 246.667 quarter’lık b r azalma olduğunu görürüz; bunun
48.999’u buğday, 166.605’ yulaf, 29.892’s arpa vb.’dır. 1865’te patates
ek len topraklarda b r artış olduğu halde, bu üründe, 446.398 ton b r azalma
olmuştur. [Bkz: C Tablosu.]
İrlanda’dak nüfus ve tarım ürünler ndek hareket gördükten sonra ş md
de, toprakbeyler yle, büyük ç ftç ler n ve sanay kap tal stler n n
keseler ndek harekete b r gözatacağız. Bu hareketler, gel r verg s ndek
yükselme ve alçalmada yansır. Şurasını da anımsatmak gerek r k , D
tablosuna (büyük ç ftç ler n dışındak kârlar), “serbest meslek” kârları, yan ,
avukat, doktor vb. g b k mseler n gel rler de dah ld r; ayrıntıları
göster lmeyen C ve E tablolarına, memurların, subayların, rantıyeler n,
devlet alacaklılarının vb. kazançları g rer.
D TABLOSU
GELİR VERGİSİNE TABİ GELİRLER1126
(Sterl n Olarak)
1860 1861 1862 1863 1864 1865
A Kategor s
12.893.829 13.003.554 13.398.938 13.494.091 13.470.700 13.801.616
Toprak rantı
B Kategor s
2.765.387 2.773.644 2.937.899 2.938.832 2.930.874 2.946.072
Ç ftç kârları
D Kategor s
4.891.652 4.836.203 4.858.800 4.846.497 4.546.147 4.850.199
Sanay vb. kârları
Toplam A-E Kategor ler 22.962.885 22.998.394 23.597.574 23.658.631 23.236.298 23.930.340
E TABLOSU1127*
D KATEGORİSİ, İRLANDA’DA (60 STERLİNİN ÜZERİNDE)
KÂR GELİRİ1128
1864 1865
Sterl n K ş Sterl n K ş
Y ll k toplam gel r 4.368.610 17.467 4.669.979 18.081
60-100 sterl n arasında yıllık gel r 238.726 5.015 222.575 4.703
Yıllık toplam gel r 1.979.066 11.321 2.028.571 12.184
Yıllık toplam gel rden kalan 2.150.818 1.131 2.418.833 1.194
Kap tal st üret m n tamamıyla gel şt ğ b r sanay ülkes olan [sayfa 717]
İng ltere, İrlanda’nın karşılaştığı türden b r nüfus boşalmasıyla herhalde kan
kaybından ölmüş olurdu. Ama halen İrlanda, hububat, yün, canlı hayvan,
sanay ve ordusu ç n asker sağladığı ülkeden gen ş b r kanalla ayrılmış ve
İng ltere’n n yalnız tarımsal b r bölges olmuştur.
İrlanda’dak bu nüfus azalması, toprağın büyük b r kısmını şlenemez
duruma get rm ş, tarım üret m n büyük ölçüde azaltmış,1129 ve hayvancılığa
ayrılan çok büyük bölgelere karşın, hayvancılığın bazı kollarında mutlak b r
azalmaya, bazılarında se sürekl ger lemelerle kes nt ye uğrayan, sözü
ed lmeye değmeyecek lerlemelere yolaçmış-tır. Gene de, nüfustak bu
azalmayla b rl kte, toprak rantları le ç ftç ler n kârları –bu kârlardak
yüksel ş, rantlardak kadar kararlı olmamakla. B rl kte– yükselm şt r. Bunun
neden , kolayça anlaşılab l r. B r yandan, küçük ç ftl kler n büyüklere
katılması ve ek leb l r toprakların otlak hal ne get r lmes yle, toplam ürünün
daha büyük b r kısmı artı-ürün hal ne gelm şt r. Bu artı-ürün, b r parçasını
oluşturduğu toplam ürün azaldığı halde, artmıştır. Öte yandan, son 20 yılda
ve özell kle bunun son on yılında İng l z p yasasında, et, yün vb. f yatlarının
yükselmes sonucu, [sayfa 718] bu artı-ürünün para değer , k tles nden daha
büyük b r hızla artmıştır.
Başkalarının emeğ yle b rleşerek kend değer n artırmaksızın, üret c n n
b zzat kend s ne çalışma ve geç m aracı olarak h zmet eden dağınık üret m
araçlarının üret c tarafından tüket len b r ürünün meta sayılmaması g b ,
bunlar da sermaye sayılmazlar. Nüfusun k tles yle b rl kte tarımda kullanılan
üret m araçları k tles nde de b r azalma olduğu halde, bu alanda kullanılan
sermaye m ktarındak büyümen n neden , esk den dağınık olarak bulunan
üret m araçlarının b r kısmının ş md b raraya toplanması ve sermayeye
çevr lmes d r.
İrlanda’da tarım dışında, sanay ve t carette kullanılan toplam sermaye,
son y rm yılda, yavaş yavaş, büyük ve sürekl dalgalanmalar göstererek
b r km şt r; bu yüzden tek tek öğeler n n yoğunlaşması daha hızlı olmuştur.
Bununla b rl kte, sermayedek mutlak artışın, küçük olmakla b rl kte, azalan
nüfusa oranla büyümes fazla olmuştur.
Öyleyse burada, gözler m z n önünde ve büyük ölçüde, orto-doks
ekonom n n, şu ünlü dogmasını desteklemek ç n arayıp da bulamadığı b r
süreç ortaya çıkmıştır: sefalet, mutlak artı-nüfustan ler gel r, nüfusun
azalmasıyla denge yen den kurulur. Ve bu, 14. yüzyılın ortasında görülen ve
maltusçuların göklere çıkardıkları veba salgınından daha öneml b r
deneyd r. Yalnız ş n b r de şu yanı var: eğer bu ezberc öğretmenler n bönce
yorumlarıyla, 14. yüzyılın ölçütler , 19. yüzyılın üret m ve nüfus l şk ler ne
uygulanacak olursa, veba ve beraber nde get rd ğ nsan kırımının, kanalın bu
tarafında, İng ltere’de tarımsal nüfusun kölel kten kurtulmasını ve
zeng nleşmes n sağladığı halde, öte yanda, Fransa’da daha büyük b r
kölel ğe ve sefalete yolaçtığını bu saf k ş Ier farketmem şler demekt r.1130
İrlanda’dak 1846 kıtlığı, b r m lyondan fazla nsan öldürdü, ama bu
ölenler yalnızca fak r fukaraydı. Ülken n zeng nl ğ ne en küçük b r zararı
dokunmadı. Bunu zleyen ve hâlâ da artarak sürüp g den 20 yıllık göç,
örneğ n Otuz Yıl Savaşlarındak g b , [sayfa 719] nsanlar le b rl kte üret m
araçlarını da yoketmed . İrlanda dehası, sefalet sahnes nden b nlerce m l
ötede yoksul halkı yen den canlandırma konusunda h ç görülmem ş b r yol
buldu. B rleş k Devletler’e yerleşen sürgünler, ger de kalanlara yol
masrafları ç n her yıl topluca paralar yolluyorlardı. Bu yıl göç eden her
topluluk, ertes yıl, ardından başka b r topluluğu sürüklüyordu. Böylece,
İrlanda’ya herhang b r harcamaya malolmak şöyle dursun, bu göçler, hracat
şler nde kârlı b r dal oluşturuyordu. Ensonu, bu, nüfusta geç c b r boşluk
yaratmakla kalmayıp, her yıl doğumla yer doldurulanlardan daha fazlasını
alıp götüren, ve böylece mutlak nüfus düzey n yıldan yıla düşüren s steml
b r süreçt .1131
Ger de kalan ve artı-nüfustan kurtulan İrlandalı emekç ler ç n bunun
sonuçları ne olmuştu? N sp artı-nüfus 1846’da neyse, bugün de oydu,
ücretler gene öyle düşüktü, emekç ler daha da fazla ez l yorlardı ve sefalet,
ülkey yen yen bunalımlara doğru t yordu. Gerçekler çok bas tt . Tarımda
devr m, göçle aynı hızla yürümüştü. N sp artı-nüfus üret m , nüfustak
mutlak azalmadan daha hızlı lerlem şt . C tablosuna b r gözatmak, ek leb l r
toprakların otlak hal ne gelmes n n, İrlanda’da İng ltere’den daha hızlı
olduğunu göstermekted r. İng ltere’de yeş l b tk ler n ek m , hayvancılıkla
b rl kte artmakta, İrlanda’da azalmaktadır. Daha önce ek len büyük toprak
parçaları, ya boş duruyor ya da otlak hal ne gelm ş, esk den yararlanılmayan
çorak araz le turbaların büyük kısmı, hayvan yet st r c l ğ n n
gen şlet lmes nde kullanılmaya başlanmış. Küçük ve orta ç ftç ler –100
acre’dan fazla toprak şlemeyenler n heps n bunlar arasında sayıyorum– tüm
ç ftç sayısının hâlâ 8/10’ n oluşturmaktadır.1132 Bunlar b rb r ardına ve
daha önce b l nmeyen b r güçle, büyük sermayen n yönet m ndek tarımın
rekabet altında ez l yorlar ve bu nedenle de sürekl olarak, ücretl emekç
sınıfın saflarına katılacak yen adaylar hal ne gel yorlard . İrlanda’nın tek
büyük sanay kolu olan keten manüfaktürü n speten az yet şk n erkeğe
gereks nme göster yor ve 1861-1866 yıllarında pamuk f yatlarındak
yükselmeden ber gen şled ğ halde, nüfusun ancak pek önems z b r kısmına
ş sağlıyordu. D ğer bütün büyük modern sanay ler g b kend alanında,
bünyes ne aldığı nsan k tles nde mutlak b r artış olduğu halde, [sayfa 720]
kes nt s z dalgalanmalar gösteren, sürekl n sp artı-nüfus üret yordu.
Tarımsal nüfusun sefalet , şç orduları çoğunlukla ülke yüzey ne dağılmış
dev gömlek fabr kalarının üzer nde yükseld ğ temel oluşturuyorlardı.
Burada tekrar, yukarda ev sanay nde anlatılan, düşük ücret ve aşırı
çalıştırma yöntem yle, emekç fazlalığı yaratmak ç n bulunan s stemle karşı
karşıya gel yoruz. Ensonu, burada, nüfus azalışı, kap tal st üret m n tam
olarak gel şm ş olduğu b r ülkede yaratılab leceğ g b yıkıcı b r sonuç
vermemekle b rl kte, ç pazar üzer nde sürekl b r tepk göstermekten de ger
kalmıyor. Göçün yolaçtığı boşluk, yalnız yerel emek taleb n sınırlandırmakla
kalmıyor, küçük esnafın, zanaatçıların ve genell kle küçük tüccarların
kazançlarını da sınırlandırmış oluyor. E tablosunda, 60 le 100 sterl n
arasındak gel rlerde görülen azalmanın neden de, şte bu oluyor.
İrlanda’dak tarım emekç ler n n durumu hakkında açık b r beyan, İrlanda
Yoksul Yasası denetmenler n n raporlarında (1870) bulunab l r.1133 Süngü
gücü ve bazan açık, bazan g zl b r kuşatma durumu le varlığını ancak
sürdüreb len b r hükümet n memurları olarak, İng ltere’dek meslektaşlarının
kaçındıkları konularda d ller ne her şek lde d kkat etmek zorundadırlar. Buna
karşın, gene de, hükümetler n hayal ç nde oyalanmasını stemezler. Bunlara
göre, ülkede ücret oranı hâlâ düşük olmakla b rl kte, son 20 yılda yüzde 50-
60 artmış bulunuyor ve ş md haftada ortalama 6 ş l n le 9 ş l n arasındadır.
Ne var k , bu görünüştek yüksel ş n ardında, ücretlerde gerçek b r düşüş
g zl d r, çünkü gerekl geç m araçlarının f yatlarında bu arada meydana gelen
yükselmelerle h ç b r uygunluk göstermemekted r. Bunun kanıtı, İrlanda’dak
b r şev n n resm hesaplarından alınan şu sayılardır.
992 Karl Marx, l.c., [Ücretl Emek ve Sermaye - Ücret, F yat ve Kâr, s. 45]. – “K tleler n ez lmeler
aynı olmak üzere b r ülkede ne kadar çok proleter bulunursa, o kadar zeng n olunur.” (Col ns,
L’Econom e Pol t que, Source des Révolut ons et des Utop es prétendues, Soc al stes, Par s 1857, t.
III, s. 331.) B z m “proletarya” ekonom k bakımdan, sermayey üreten ve artıran, ve Pecqueur’un taktığı
adla “Mösyö Sermaye”n n gen şleme gereks nmes ç n fazlalık hal ne gel r gelmez sokağı atılan ücretl
emekç den başkası değ ld r. “İlkel ormanın hasta proleter ”, Roscher’ n uydurduğu boş b r mged r. İlkel
ormancı, lkel ormanın sah b d r ve lkel ormanı, b r orangutan maymununun rahatlığı le malı g b kullanır.
İşte bunun ç n de proleter değ ld r. Eğer o, lkel ormanı sömüreceğ ne, lkel orman onu sömürseyd o
zaman proleter olab l rd . Sağlık durumuna gel nce, böyle b r nsan, yalnız modern proletarya le değ l,
freng l ve sıracalı üst-sınıfların nsanlarıyla da pekâlâ karşılaştırılab l rd . Ama kuşkusuz, Herr W lhelm
Roscher, “ lkel orman” derken kend memleket olan Lüneburg çalılıklarını kasted yor.
993 John Bellers, l.c., s. 2.
994 Bernard de Mandev lle, The Fable of the Bees, 5. ed.. London 1728, Remarks, s. 212, 213, 328.
“Ilımlı b r yaşam ve devamlı çalışma yoksullar ç n akıllıca mutluluğa” (bu sözlerle herhalde, uzun çalışma
günler n ve az geç m araçlarını kasted yor olmalı) “ve devlet ç n” (yan toprak beyler , kap tal stler ve
bunların pol t kadak kodamanları ve tems lc ler ) “zeng nl ğe ve güçlülüğe götüren en kısa yoldur.”. (An
Essay on Trade and Commerce, London 1770, s. 54.)
995 Eden, bu durumda, “uygar kuruluşlar” k m n yaratıklarıdır? d ye sormalıydı. O, kend hayal hukuku
açısından, yasaları, madd üret m l şk ler n n b r ürünü olarak değ l, ters ne, üret m l şk ler n yasaların b r
ürünü olarak görmekted r. L nguet, Montesqu eu’nun Espr t des lo s’sını tek b r sözcükle yıkmıştır:
“L’espr t des lo s, C’est la propr été” [“Yasaların ruhu, mülk yett r” -ç.].
996 Eden, l.c., vol. I, book I, ch. I, s. 1, 2, ve önsöz, s. xx.
997 Eğer okur, bana, 1798’de yayınlanmış olan “Essay of Populat on” adlı yazının yazarı Malthus’u
anımsatırsa, ben de, ona, bu yapıtın lk şekl n n De Foe’dan, S r James Steuart’tan, Townsend’ dan,
Frankl n’den, Wallace’dan vb. yapılmış çocukça ve üstünkörü b r aşırmadan başka b r şey olmadığını ve
kend s ne a t tek b r tümcey b le çermed ğ n anımsatırım. Bu broşürün neden olduğu büyük sansasyon
yalnızca partı çıkarları le lg l d r. Fransız Devr m , B rleş k Krallık’ta ateşl savunucular buldu. 18. yüzyıl
boyunca yavaş yavaş şlenen ve ardından büyük toplumsal bunalım sırasında, Condorcet’n n öğret ler ne
karşı şaşmaz b r panzeh r olarak davul zurnayla lân ed len”nüfus lkes ”, nsanlığın lerlemes ve gel şmes
özlemler n toptan yokedecek b r s lah olarak İng l z ol garş s tarafından sev nçle karşılanmıştı. Bu
başarısına pek şaşıran Malthus, kend s n , gel ş güzel topladığı malzemey k tabına doldurmaya, kends
tarafından bulunmayıp yalnızca aşırılan yen konuları eklemeye verd . Şurasını da bel rtel m: Malthus,
İng l z Devlet K l ses ne bağlı b r papaz olduğu halde, protestan Cambr dge Ün vers tes ne
fellewsh p’l ğ n’ [üyel ğ n -ç.] koşullarından b r s olan evlenmeme yem n n etm şt : “Kolej üyeler n n
evlenmeler ne z n ver lmez, evlenen b r k mse derhal kolej üyes olmaktan çıkar.” (Reports of
Cambr dge Un vers ty Comm ss on, s. 172.) Bu durum, Malthus’u d ğer protestan papazlarından, onun
leh ne olmak üzere ayırır; bunlar rah pl ğ n evlenme yasağı emr n b r yana terek, “meyvel olunuz ve
çoğalınız” sözünü İnc l’ n kend ler ne verd ğ özel b r görev d ye kabullenmey o derece ler
götürmüşlerd r k , b r yandan emekç lere “nüfus lkes n ” vazederken, öte yandan da nüfusun artışına
gerçekten yakışıksız ölçülere varan genel b r katkıda bulunmuşlardır. İnsanın ekonom k bakımdan düşüşü,
Adem babanın elması, “urgent appet te”a [“ş ddetl arzu” -ç.] da Papaz Townsend’ın şakacı b r fadeyle
ded ğ g b , “the checks wh ch tend to blunt the shafts of Cub d” [“Cup d’ n oklarını körleşt rme
eğ l m nde olan bu frenlemeler” -ç.] bu naz k sorunun, saygıdeğer protestan teoloj s n n ya da daha
doğrusu protestan k l ses n n, dün de, bugün de tekel nde bulunması çok lg cek c d r. Özgün ve akıllı b r
yazar olan Vened kl rah p Ortes dışında. nüfus teor syenler n n çoğu protestan papazlarıdır. Örneğ n
modern nüfus teor ler n n baştan sona ncelend ğ ve Quesnay le öğrenc s M rabeau arasındak geç c
kavgaya, aynı konu üzer nde f k rler sağlamış bulunan Bruckner’ın Théor e du Systéme an mal, Leyde,
1767, adlı k tabı; sonra, papaz Wallace, papaz Townsend, papaz Malthus ve öğrenc s başpapaz Thomas
Chalmers le, n th s l ne [bu doğrultuda -ç.] kalem oynatan daha küçük rütbede b r yığın saygıdeğer d n
adamı. Başlangıçta ekonom pol t k, Hobbes, Locke, Hume g b f lozoflar, Thomas More, Temple, Sully,
De W tt, North, Law, Vanderl nt, Cant llon, Frankl n g b ş ve devlet adamları, özell kle ve büyük b r
başarıyla da Petty, Barbon, Mandev lle, Quesnay g b tıp adamlarınca ncelenm şt r. Daha 18. yüzyılın
ortasında zamanının d kkate değer kt satçılarından rah p Tucker, hırs ve servet tanrısının şler ne burnunu
sokmakta kend s n mazur görmüştü, Daha sonra, şte bu “nüfus lkes ” le protestan papazlarının günü
gelm ş oldu. Nüfusa servet n temel gözüyle bakan ve Adam Sm th g b papazların açık sözlü düşmanı
olan Petty, sank bunların becer ks zce müdahaleler n sezm ş g b şöyle der: “Hukukun en y
gerçekleşt ğ yer, nasıl k , avukatların yapacak ş bulamadıkları yer se, d n n de en y serp l p gel şt ğ yer,
papazların nef sler ne en çok ç le çekt rd kler yerd r.” Bunun ç n, protestan papazlarına, bundan böyle
Az z Paul’ün yolundan g d p, evlenmeyerek “nef sler ne eza” çekt rmed kler ne göre “k l se vakıflarının
geç mler n sağlayab leceğ nden fazla papaz üretmemeler n ” salık ver r, “yan bugün eğer İng ltere ve
Gal’de on k b n k ş ye yetecek kadar yer varsa, 24.000 papaz üretmek doğru olmaz, çünkü sonra bu
açıkta kalan on k b n k ş kend ler ne b r geç m yolu arayacaklar ve bunu, en kolay şek lde de, görevl
on k b n papazın, halkın ruhlarını zeh rled kler n ya da açlıktan öldürdükler n , cennete g den yolda onlara
yanlış öncülük ett kler n çevreye yayarak yapacaklardır.” (Petty, A Treat se of Taxes and
Contr but ons, London 1667, s. 57.) Adam Sm th’ n zamanının protestan rah pler le l şk s n aşağıdak
yazı göstermekted r. Norw ch P skoposu Dr. Horne, A Letter to A. Sm th, L. L. D. On the L fe, Death,
and Ph losophy of h s Fr encl Dav d Hume. By one of the People called Chr st ans, 4. ed., Oxford
1784, baylıklı yazısında Adam Sm th’ , Mr. Strahan’a yazdığı b r açık mektupta, “dostu Dav d’ ”, (yan
Hume’u) “nasıl mumyaladığını, ölüm yatağında Hume’un skamb l ve br ç oynayarak kend s n nasıl
eğlend rd ğ n bütün dünyaya yaydığı” ve hatta Hume hakkında şunları yazacak kadar saygısızlık ett ğ
ç n azarlamaktadır: “Ben, onu, gerek sağlığında ve gerek ölümünden sonra, nsan doğasındak zaafın z n
verd ğ ölçüde, kusursuz b r b lgel k ve erdem deal ne yaklaşan b r nsan olarak gördüm.” P skopos
öfkeyle haykırır: “D n den len ne varsa her şeye ş fa bulmaz b r ant pat n n tutsağı olmuş, el nden gelse, o
ruhu nsanların belleğ nden s lmek ç n vargücüyle çalışmış olan b r nsanın k ş l ğ n ve tutumunu,
‘kusursuz b r b lgel k ve erdem’ örneğ d ye b ze sunmaya ne hakkınız var efend m?” (l.c., s. 8.) “Ama
hak kat aşıkları yılmasınlar. D ns zl ğ n ömrü uzun olamaz.” (s. 17.) Adam Sm th, “D ns zl ğ ülkeye
yaymak ç n korkunç b r ahlaksızlık gösterd (yan Theory of Moral Sent ments le). N yet n z n y
olduğu anlaşılıyor Doktor, ama bu kez sanırım başaramayacaksınız. Dav d Hume örneğ yle, b z ,
d ns zl ğ n alçak ruhlar ç n b r c k ferahlatıcı, ölüm korkusuna karşı en y panzeh r olduğuna nandırmak
st yorsunuz. ... Harabeye dönen Bab l’e gülüyor, taş kes l p Kızılden ze yuvarlanan F ravun’u kutluyor
olmalısınız.” (l.c., s. 21, 22.) Adam S n th’ n kolej arkadaşlarından ortodoks b r , ölümünden sonra şöyle
yazıyor: “Srr th’ n Hume’a duyduğu hayranlık ... onun hır st yan olmasını engelled . ... Sevd ğ dürüst
nsanlarla karşılaştığında bunların her söyled ğ ne nanırdı. Değerl ve saf b r dost olarak, ayın, bazen
berrak b r gökyüzünde araya bulut g rmeden de kaybolacağına b le nanab l rd . Pol t k lkeler nde
cumhur yetç l ğe yaklaşırdı.” (The Bee, By James Anderson, 18 c lt, vol. 1., s. 166, 165, Ed nburgh
1791-93.) Papaz Thomas Chalmers, Adam Sm th’ n “üretken olmayan emekç ler” kategor s n , Tanrının
bahçeler ndek kutsal çalışmalarına karşın, salt protestan papazları ç n cedett ğ konusunda ç nde b r
kuşku taşır.
998 “Bununla b rl kte, sanay şç s n n ve emekç n n de st hdamı ç n sınır, yan şveren n, bunların
çalışmalarının ürününden b r kâr sağlama olanağı aynıdır; eğer ücret oranları, patronun kazancını
sermayeden sağlanacak ortalama kârın altına düşürecek şek lde olursa, patron ya bunları st hdam
etmekten vazgeçer ya da bunları ancak, b r ücret nd r m ne razı olmaları koşuluyla çalıştırır.” (John
Wade, l.c., s. 240 )
999 Karş: Karl Marx, Zur Kr t k der Pol t schen Ökonom e, s. 166 vd. [Ekonom Pol t ğ n
Eleşt r s ne Katkı, s. 251 -ç.].
1000 “Ş md , sermayen n kend s n n yalnızca nsan emeğ n n b r ürünü olduğunu gösteren lk
ncelemem ze dönersek ... nsanın kend ürünü olan sermayen n egemenl ğ altına düşmüş olması, ona
boyun eğer hale gel mes , tamamen anlaşılmaz b r şeym ş g b görünür; ve gerçekte durum h ç tartışma
götürmez şek lde böyle olduğna göre, ortaya ster stemez şu soru çıkıyor: nasıl oluyor da şç –yarattığı–
sermayen n efend s olmaktan çıkıp onun köles durumuna düşeb lm şt r?” (Von Thünen, Der Isol rte
Staat, Kısım II, Kes m II, Rostock, 1863, s. 5, 6.) Bu soruyu sormak Thünen ç n övünülecek b r şeyd r,
ama verd ğ karşılık çocukçadır.
1001 * “Bu “s stem”den “sermayeler n toplanma dereceler oranında fazla olur”a (s. 646) kadar olan
pasaj, 4. Almanca baskıya uygun olarak, İng l zce basımda değ şt r lm şt r. -Ed.
1002 84a [Dördüncü Almanca baskıya not. – En son İng l z ve Amer kan tröstler , bu hedefe h ç
değ lse tek b r sanay kolunda bütün büyük g r ş mler , prat kte tekel sağlayacak şek lde ş rketler hal nde
b rleşt rmeye çalışarak ulaşmak stemekted rler. -F.E.]
1003 84b [Dördüncü Almanca baskıya not. – Marx’ın elyazması metn nde burada şu kenar notu var:
“Daha sonra üzer nde şlenecek not: eğer gen şleme yalnızca n cel olursa, aynı şkolundak daha büyük
ve küçük sermayeler ç n kâr, yatırılan sermayeler n büyüklüğüne bağlı olur. Eğer n cel gen şleme n tel
değ şmeye yolaçarsa, daha büyük sermayen n kâr oranı aynı zamanda yüksel r.” - F.E.]
1004 İng ltere ve Gal’de yapılan nüfus sayımı şunu göster yor: “Tarımda çalışan bütün nsanlar (toprak
sah pler , büyük ç ftç ler, bahçıvanlar, çobanlar v.b. dah l): 1851’de 2.011.447; 1861, 1.924.110. Düşüş
87.337. Yünlü sanay : 1851, 102.714 k ş ; 1861, 79.242. İpekl dokuma: 1851, 111.940; 1861, 101.678.
Basma sanay : 1851, 12.098; 1861, 12.556. Bu sanay kolundak büyük artış karşısında şç sayısındak
pek küçük yükselme, çalıştırılan şç sayısında büyük b r n sp azalmayı göster r. Şapkacılık: 1851, 15.957;
1861, 13.814. Hasır şapka ve yün başlık 1851, 20.393; 1861, 18.176. Malt sanay , 1851, 10.566: 1861,
10.677. Mum sanay : 1851, 4.949; 1861, 4.686. Bu düşüş, d ğer nedenler yanında, fazla aydınlanmanın
artması sonucudur. Tarak yapımı: 1851, 2.038; 1861, 1.478. Bıçkıcılık: 1851, 30.552; 1861, 31.647 – bıçkı
mak neler n n artışı sonucu küçük b r artış. Ç v c l k: 1851, 26.949; 1861, 26.130 – mak nen n rekabet
sonucu b r düşüş. Kalay ve bak r madenc l ğ : 1851, 31.360: 1861. 32.041. Öte yandan: Pamuk eğ rme ve
dokuma: 1851, 371.777; 1861, 456.646. Maden kömürü: 1851, 183.389: 1861. 246.613. “Mak nen n
bugüne kadar başarı le kullanılmadığı sanay kollarında 1851 yılından bu yana şç sayısındak artış
genell kle en fazladır.” (İng ltere ve Gal 1861 Nüfusu Sayımı, vol. III, London 1863, s. 35-39.)
1005 [Dördüncü Almanca baskıya eklenm şt r. – Değ şen sermayen n n sp büyüklüğündek , g tg de
artan ölçüde azalma yasası ve bunun, ücretl şç sınıfının durumu üzer ndek etk s , klas k okulun önde
gelen bazı kt satçıları tarafından anlaşılmaktan çok sez lm şt r. Bu konuda en büyük h zmet , d ğerler g b ,
değ şmeyen ve sab t, değ şen ve döner sermayey b rb r ne karıştıran John Barton yapmıştır. Şöyle d yor:]
“Emeğe olan talep, sab t sermayedek değ l, döner sermayedek artışa bağlıdır. Bu k tür sermaye
arasındak oranın her zaman ve bütün koşullar altında aynı olduğu doğru olsaydı, bundan, çalışan emekç
sayısının, devlet n zeng nl ğ le orantılı olması sonucu çıkardı. Ama böyle b r dd anın olasılığı h ç yoktur.
Doğa b l mler gel şt kçe ve uygarlık yaygınlaştıkça, sab t sermaye, döner sermayeye oranla g tg de daha
büyük b r artış göster r. B r parça İng l z müsl n n üretmek ç n kullanılan sab t sermaye m ktarı, aynı
m ktar H nt müsl n n üretmek ç n kullanılanın en az yüz katı ve belk de b n katı daha büyüktür. Ve döner
sermaye oranı, yüz ya da b n katı daha azdır ... sab t sermayeye eklenen tüm yıllık tasarrufun, emek
taleb n artıracak yönde b r etk s olmazdı.” (John Barton, Observat ons on the C rcumstances wh ch
Influence the Cond t on of the Labour ng Classes of Soc ety, London 1817, s. 16, 17.) “Ülken n net
gel r n artırab lecek aynı neden, aynı zamanda nüfusu bollaştırab l r ve şç sınıfının durumunu bozab l r.”
(R cardo, l.c., s. 469.) Sermaye artışı le b rl kte, emeğe olan “talepte n sp b r azalma olur.” (Ib d., s.
480, not). “Emeğ n devamı ç n ayrılan sermaye m ktarı, sermayen n bütününden bağımsız olarak
değ şeb l r. ... Sermayen n bollaşmasıyla, st hdam m ktarında büyük dalgalanmalar ve büyük ıstıraplar
daha sık olab l r.” (R chard Jones, An Introductory Lecture on Pol. Econ., Lond. 1833, s. 12.) Emeğe
clan “talep, genel sermaye b r k m le orantılı olmayacak şek lde... yükselecekt r. ... Ulusal sermayede
yen den-üret me ayrılan her artış, bu nedenle, toplumun lerlemes nde, şç n n durumu üzer nde g tg de
daha az etk yapar,” (Ramsay, l.c., s. 90, 91.)
1006 H. Mer vale, Lectures on Colan zat on and Colon es, 1841 ve 1842, v. I, s. 146.
1007 Malthus, Pr nc ples of Pol t cal Economy, s. 215, 319, 320. Bu yapıtta da Malthus, ensonu,
S smond ’n n yardımıyla kap tal st üret m n üç güzel meleğ n keşfeder: üret m, aşırı nüfus, aşırı-tüket m;
three very del cate monsters, ndeed! [gerçekten b rb r nden güzel üç melek!] F. Engels, “Umr sse zu
e ner Kr t k der Nat onalökonom e”, l.c., s. 107 sqq. [Fr edr ch Engels, “B r Ekonom Pol t k Eleşt r s
Denemes ”, 1844 Elyazmaları, s. 423).
1008 * Eşs z güzel.-ç.
1009 Harr et Martıneau, A Manchester Str ke, 1832, s. 101.
1010 1863 pamuk kıtlığı sırasında b le, Blackburn’lu pamuk pl ğ şç ler n n b r broşüründe, fabr ka
yasaları neden yle, doğal olarak yalnız yet şk n erkek şç ler etk leyen aşırı-çalışmadan ş kayet ed ld ğ n
görüyoruz: “Bu fabr kadak yet şk n erkek şç ler n günde 12 le 13 saat çalışmaları stenm şt r, oysa
a leler n geç nd rmek ve kardeşler n , aşırı-çalışma yüzünden genç yaşta mezara g rmekten kurtarmak
ç n, şgününün b r kısmında çalışmaya canatan ve şu anda boş gezme durumuna düşürülmüş olan
yüzlerce şç bulunmaktadır. ... B zler, d ye devam ed yor, bazı şç ler tarafından fazla-mesa n n
uygulanmasının patronlar le şç ler arasında y duygular uyandıracağından kuşkuluyuz. Fazla-mesa
yapan şç ler, ayrıca, zorla tembell ğe mahküm ed len şç lere karşı da haksızlık ed ld ğ duygusu
çers nded rler. Bölgede, adaletle dağıtıldığı takd rde herkese yetecek kadar günün b r kısmında çalışmak
ç n ş vardır. Patronlardan, daha y günler gelene kadar, d ğerler şs zl k yüzünden sadakayla yaşarken,
b r kısım şç ler n fazla-mesa yapmaları yer ne, kısa çalışma saatler n öngören b r s stem uygulamalarını
sterken haklı b r talepte bulunmaktayız.” (Reports of Insp. of Fact., 31st Oct., 1863, s. 8.) Essay on
Trade and Commerce adlı yapıtın yazarı, n sp artı-nüfusun, çalışan şç ler üzer ndek etk s n , o her
zaman k yanılmayan burjuva çgüdüsü le kavrıyor: “Bu hükümdarlıkta tembell ğ n b r neden de, yeter
sayıda emekç bulunmamasıdır. ... Ne zaman mamul eşya ç n fazla b r talep olsa, emek kıtlaşır,
emekç ler kend önemler n anlar, ve bunu patronlara da aynen h ssett rmek sterler; şaşılacak şey
doğrusu, bu nsanların tutumları o derece sorumsuzcadır k , bu g b zamanlarda b r grup şç salt şverene
zarar vermek ç n bütün b r gün boyunca aylaklık eder.” (Essay etc., s. 27, 28.) Bu adamlar, aslında,
ücretler n yükseltmen n peş ndeyd ler.
1011 * “Genel ve öneml b r gel şme”. -ç.
1012 Econom st, Jan. 21. 1860.
1013 * Zarlar h lel d r. -ç.
1014 1866 yılının son altı ayında Londra’da 80-90.000 şç şten atılmıştı; bu altı aya a t fabr ka raporu
şöyle d yor: “Taleb n, tam gerekt ğ anda da ma b r arz meydana get receğ n söylemek tamamıyla doğru
b r şey g b görünmemekted r. Emek konusunda da bu böyle olmuştur, çünkü, son yıl çers nde şç yoklulu
yüzünden pek çok mak ne boş kalmıştır.” (Rep. of Insp. of Fact., 31st Oct. 1866, s. 81.)
1015 14 Ocak 1875’te toplanan B rm ngham Sağlık Konferansında beled ye başkanı (ş md (1883)
t caret bakanı) J. Chamberla n’ n açış konuşması.
1016 İng ltere ve Gal’e a t 1861 sayımında ver len 781 kentte “10.960.998 k ş oturduğu halde, köyler
le kırsal bölgelerde 9.105.226 k ş yaşıyordu. 1851 yılında kent sayısı 580 d ve bunlar le çevreler ndek
nüfus hemen hemen eş tt . Ama, bunu zleyen on yılda köylerle kırlardak nüfus yarım mflyona yükseld ğ
halde, 580 kenttek nüfus, b rbuçuk m lyona ulaştı (1.554.067). Kırsal bölgelerdek nüfus artışı yüzde 6,5,
kentlerde 17,3’tür. Artış oranındak farkın neden , kırlardan kentlere olan göçtür. Toplam nüfustak artışın
dörtte-üçü kentlerde olmuştur.” (Census, etc., v. ııı, s. 11, 12.)
1017 “Yoksulluk üremeye yararlı g b görünüyor.” (A. Sm th.) Hatta bu, k bar ve espr l Abbé
Gal an ’ye göre, Tanrının özell kle b lgece yaptığı b r düzenlemed r. “Tanrı, en yararlı şler yapacak
nsanların bolca dünyaya gelmeler n sağlayan b r düzen kurmuştur.” (Gal nn , l.c., s. 78.) “Sefalet, kıtlık
ve kırımın son noktasına kadar, nüfusun artışını durduracak yerde artırmaya eğ l m göster r.” (S. La ng,
Nat onal D stress, 1844.,s. 69.) La ng bunu stat st kler le gösterd kten senra şöyle devam eder: “Eğer
nsanların heps rahat koşullar çers nde olsalardı, çok geçmeden dünya ıssızlaşırdı.” (“If the people were
all n easy c rcumstances, the world would soon be depopulated.”)
1018 * Üretken olmadığı halde zorunlu olan mal yetler. -ç.
1019 “De jour en jour, l dev ent done plus cla r que les rapports de product on dans lesquels se meut
la bourgeo s e n’ont pas un caractère un, un caractère s mple, ma s un caractère de dupl c té; que dans
les rnêmes rapports dans lesquels se produ t la r chesse, la m sère se produ t auss ; que dans les mêmes
rapports dans lesquels l’y a développement des forces product ves, l y a une force product ve de
répress on; que ces rapports ne produ sent la r chesse bourgeo se c’est-â-d re la r chesse de la classe
bourgeo se, qu’en anéant ssant cont nuellement la r chesse des membres ntégrants de cette classe et en
produ sant un prolétar at toujours cro ssant.” [“Böylece, burjuvaz n n ç nde hareket ett ğ üret m
l şk ler n n bas t, tekdüze b r n tel ğe sah p olmayıp, k l b r n tel ğe sah p oldukları; zeng nl ğ n üret ld ğ ;
aynı l şk ler ç nde yoksulluğun da üret ld ğ ; üretken güçler n b r gel şme gösterd ğ aynı l şk ler ç nde
önley c b r gücün de bulunduğu; bu l şk ler n burjuva zeng nl ğ n , yan burjuva sınıfının zeng nl ğ n ,
ancak bu sınıfın tek tek üyeler n n zeng nl kler n sürekl yok ederek ve durmaksızın büyüyen b r
proletarya yaratarak ürett ğ her geçen gün b raz daha açığa çıkmaktadır.”] (Karl Marx, M sère de la
Ph losoph e, s. 116 [Felsefen n Sefalet , s. 129].)
1020 G. Ortes, Della Econom a Naz onale l br se , 1774, Custod ’de Parte Moderna, t. XXI, s. 6, 9,
22, 25, vd.. Ortes şöyle d yor, l.c., s. 32: “Ulusların mutluluğu ç n yararsız s stemler kurmak yer ne,
kend m onların mutsuzluklarının nedenler n araştırmakla sınırlayacağım.”
1021 A D ssertat on on the Poor Laws. By a Well-w sher of Mank nd. (The Rev. J. Townsend)
1786, yen baskı, Lond. 1817, s. 15, 39, 41. Sözü ed len bu yapıtı le, Journey through Spa n adlı
yapıtından aktarmalar yaptığımız bu “hassas” nsandan Malthus sık sık, sayfaları bütünüyle kopya ederse
de, zaten o da öğret s n n büyük b r kısmını S r James Steuart’dan almış, ama bunu yaparken gerekl
değ şt rmeler de yapmıştır. Örneğ n, Steuart: “Burada, kölel kte, nsanlığı” ( şç -olmayanlar ç n) “gayrete
get rmen n zora dayanan b r yöntem vardı, nsanlar çalışmaya” (yan başkaları ç n bedavadan
çalışmaya) “zorlanırdı, çünkü bunlar başkalarına a t kölelerd ; nsanlar ş md zorla şe koşulurlar” (yan
şç -olmayanlar ç n bedeva çalışırlar), “çünkü bunlar kend gereks nmeler n n köles d rler.” derken, ş şko
vakıf yönet c s g b , ücretl emekç n n devamlı oruç tutması gerekt ğ sonucuna varmaz. Ters ne o,
bunların gereks nmeler n n artmasını ve bu arten gereks nmeler n daha “hasas” nsanlar ç n
çalışmalarında b r dürtü olmasını ster.
1022 * Varoluş neden . -ç.
1023 ** İşte bu güzel! -ç.
1024 Storch, l.c., t. III, s. 223.
1025 S smond , l.c., s. 79, 80, 85.
1026 Destutt de Tracy, l.c., s. 231: “Les nat ons pauvres, c’est là oû le peuple est à son a se; et les
nat ons r ches, c’est là oû l est ord na rement pauvre.” [“Yoksul uluslarda halk sıkıntı ç nde değ ld r; ve
zeng n uluslarda halk her zaman yoksuldur.”]
1027 * Tal h tanrıçası. -ç.
1028 Tenth Report of the Comm ss oners of H. M’s Inland Revenue, Lond. 1866, s. 38.
1029 Bu rakamlar karşılaştırma ç n yeterl d r, ama mutlak olarak alınırsa hatalıdır, çünkü yılda belk de
100 m lyon sterl nl k b r gel r beyan dışı kalmaktadır. İç gel rler yetk I ler , özell kle t caret ve sanay
sınıflarının s steml verg kaçakçılığı konusundak ş kayetler n bütün raporlarında y nelemekted rler.
Örneğ n, “B r anon m ş rket, verg leneb l r kâr olarak 6.000 sterl n gösterm şt , hesap uzmanı, bu m ktarı
88.000 sterl ne yükseltt ve sonunda verg bu m ktar üzer nden alındı. 190.000 sterl n kâr gösteren başka
b r ş rket, sonunda gerçek kârın 250.000 sterl n olduğunu kabul etmek zorunda kaldı.” (Ib d., s. 42.)
1030 Census etc., l.c., s. 29. John Br ght’ n İng ltere topraklarının yarısının 150, İskoçya topraklarının
yarısının 12 büyük toprak sah b n n el nde bulunduğu dd ası h ç b r zaman çürütülemem şt r
1031 Fourth Report etc., of Indland Revenue, Lond. 1860. s. 17.
1032 Bunlar, yasan n tanıdığı bazı nd r mlerden sonra net gel rlerd r.
1033 Census etc.. l.c., s. 11.
1034 Gladstone’un Avam Kamarasında 13 Şubat 1843 tar h nde yaptığı konuşma. 14 Şubat 1843 tar hl
T mes gazetes : “Bu ülken n toplumsal durumunun, her türlü yadsınmanın ötes nde çok hüzün ver c b r
görünüşü de, şu anda, halkın tüket m gücünde b r azalma olduğu ve yoksulluk Ie sıkıntının yarattığı baskı
arttığı halde, aynı zamanda, üst-sınıflarda sürekl b r servet b r k m görülmekte, yaşam tarzlarında lüks
daha büyük b r yer tutmakta, zevk ve eğlence olanakları artmaktadır.” (Hansard. 13 Şubat.)
1035 “From 1842 to 1852 the taxable ncome of the country ncreased by 6 per cent.. In the 8 years
from 1853 to 1861, t had ncreased from the bas s taken n 1853, 20 per cent! The fact s so aston sh ng
as to be almost ncred ble ... th s ntox cat ng augrnentat on of wealth and power ... ent rely conf ned to
classes of property ... must be of nd rect benef t to the labour ng populat on, because t cheapens the
commod t es of general consumpt on – wh le the r ch have been grow ng r cher, the poor have been
grow ng less poor! at any rate, whether the extremes of poverty are less, I do notpresume to say.”
(Gladstone’un Avam Kamarasında 16 N san 1863’te yaptığı konuşma. Morn ng Star, 17th Apr l.)
1036 Mav k taptak resm rakamlara bakınız: M scellaneous Stat st cs of the Un ted K ngdom,
Kısım VI, London 189, s. 260-273, pass m. Yet mevler ne a t stat st kler yer ne, Kral yet a les n n
çocukları ç n öngörülen çey ze a t saray kayıtları da aynı ş göreb l rd . Geç m araçlarının ateş pahası
olduğunu bel rtmey de bu belgelerde h ç hmal etmezler.
1037 Gladstone’un, Avam Kamarasında 7 N san 1864’te yaptığı konuşmanın Hansard’da ç kan şekl
şöyle: “Ve genell kle nsan yaşamı b rçok durumda, varolma savaşımından barett r.” Gladstone’un 1863
ve 1864 bütçe konuşmalarındak devamlı apaçık çel şk ler b r İng l z yazarı, Bol eau’dan aldığı şu
d zelerle n telend rm şt r:
“Vo la l’homme en effet. Il va du blanc au no r.
Il condamne au mat n ses sent ments du so r.
Importun à tout autre, à so même ncommode,
Il change à tous moments d’espr t comme de mode.”
“İşte nsan gerçekte. Aktan karaya g der.
Akşam duygularını şafakta mahkum eder.
Başkasını bıktırır, kend s n bezd r r.
Moda g b durmadan f kr n değ şt r r.”]
([H. Roy,] The Theory of Exchanges etc., London 1864, s. 135 [‘te anılıyor].)
1038 H. Fawcett, l.c., s. 67, 82. Emekç ler n bakkallara g tt kçe bağlanmalarına gel nce, bu
çalışmalarında sık sık ortaya çıkan dalgalanmalar ve kes lmeler n sonucudur.
1039 Gal, burada da ma İng ltere’ye katılmıştır.
1040 Adam Sm th zamanından ber kayded len lerlemelere, onun “ şev ” sözcüğünü hâlâ arasıra
“ şyer ” le eşanlamda kullanıyor olması özel b r ışık tutmaktadır; örneğ n, yapıtında şbölümü konusundak
kısımın başlangıcı şöyled r: “Farklı şkollarında çalıştırılanlar sık sık aynı şev nde toplanab l rler.”
1041 * 1 gra n = 0.055 gram. -ç.
1042 Publ c Health, S xth Report, 1884, s. 13.
1043 l.c., s. 17
1044 l.c., s. 13
1045 l.c., s. 232, 233.
1046 l.c., s. 14, 15.
1047 “K ş hakları başka h ç b r yerde mülk yet haklarına, emekç sınıfın barınma konusunda olduğu
kadar açıkça ve utanmazca feda ed lmem şt r. Her kente, nsanların kurban ed ld ğ b r yer; b nlerce
nsanın hırs ve tamah tanrısına kurban ed ld ğ kanlı b r tapınak gözüyle bakılab l r.” S. La ng, l.c., s. 150.
1048 Publ c Health, E ghth Report, 1866, s. 14. not.
1049 l.c., s. 89. Sömürgelerdek çocuklarla lg l olarak Dr. Hunter şöyle d yor: “Yoksulların, b rb r
üzer ne yığılmış kalabalıklar hal nde yaşadıkları bu çağdan önce, çocukların nasıl yet şt r ld kler n b ze
anlatab lecek nsanlar artık sağ değ ller; şu anda, ‘tehl kel sınıflar’ olarak gelecektek uygulamalarına
hazırlık olmak üzere eğ mler n , gece yarısına kadar, her yaştan, yarı-açık, sarhoş, küfürbaz ve kavgacı
nsanlarla b rarada oturarak tamamlayan çocukların, bu ülkede belk de daha önce b r eş ne raslanmayan
koşullar altında bugünkü yet şme tarzlarından, gelecekte kend ler nden neler bekleneb leceğ n b ze
söyleyeb lecek k mse, herhalde cüratkar b r kâh n saymak gerek rd .” (l.c., s. 56.)
1050 l.c., s. 62.
1051 Report of the Off cer of Health of St. Martın’s- n-the F elds, 1865.
1052 Publ c Health, E ghth Report, 1866, s. 91.
1053 l.c.. s. 88.
1054 l.c.. s. 88.
1055 l.c.. s. 89.
1056 l.c., s. 55 ve 56.
1057 l.c., s. 149.
1058 l.c.. s. 50.
1059 Ş rket n Bradford’a a t l stes :
Evler
Vulcan Street, n° 122 1 oda 16k ş
Lumley Street, n°13 1 oda 11k ş
Bower Street n° 41 1 oda 11k ş
Porkland Street, n° 112 1 oda 10k ş
Hardy Street, n°17 1 oda 10k ş
North Street, n° 18 1 oda 16k ş
North Street, n° 17 1 oda 13k ş
Wymer Street, n° 19 1 oda 8yet şk n
Jowett Street, n° 56 1 oda 12k ş
George Street, n° 150 1 oda 3k ş
R fle Court, Marygate n° 11 1 oda 11k ş
Marshall Street, n° 28 1 oda 10k ş
Marshall Street, n° 49 3 oda 3a le
George Street, n° 128 1 oda 18k ş
George Street, n° 130 1 oda 16k ş
Edward Street, n° 4 1 oda 17k ş
George Street, n° 49 1 oda 2a le
York Street, n° 34 1 oda 2a le
Salt P e Street (bottom) 2 oda 26k ş
Bo d r u mla r
Regent Square 1 bodrum 8k ş
Acre Street 1 bodrum 7k ş
33 Roberts Court 1 bodrum 7k ş
Back Pratt Street, mangalcı dükkanı
1 bodrum 7k ş
olarak kullanılar
k ş (18’ n üstün
27 Ebenezer Street 1 bodrum 6
de erkek yok)
l.c., s. 111.
_________
YİRMİALTINCI BÖLÜM
İLKEL BİRİKİMİN SIRRI
1153 “Kend tarlalarını kend eller yle ek p-b çen ve geç n p g den küçük mülk sah pler ... o zamanlar,
ş md k ne göre ulusun daha öneml b r kısmını oluşturuyordu. O çağın en y stat st k yazarlarına
güvenmem z gerek rse, a leler le b rl kte 160 b nden fazla küçük mülk sah b , bütün nüfusun yed de-b r n
oluşturuyor ve geç mler n kend ler ne a t küçük serbest topraklardan sağlıyorlardı. Bu küçük toprak
sah pler n n yıllık ortalama gel r , 60 le 70 sterl n arasında tahm n ed l yor. Kend topraklarını sürüp eken
k mseler n sayılarının, başkalarının toprakları üzer nde ç ftç l k yapanlardan daha fazla olduğu hesap
ed l yor.” Macaulay, H story of England, 10. ed., 1854, 1. s. 333, 334. 17. yüzyılın son üçte-b r nde b le,
İng l z halkının 4/5’ü tarımla uğraşıyordu. (l.c., s. 413.) Macaulay’den alıntı yapmamın neden , s steml b r
tar h tahr fç s olarak, bu tür gerçekler elden geld ğ nce kırparak verd ğ ç nd r.
1154 Şurasını da unutmamamız gerek r k , serf b le, haraç veren b r mülk sah b olmakla b rl kte, yalnız
ev ne a t bulunan toprak parçasının değ l, ortak toprakların da ortak sah b yd . “le paysan [köylü]
(Freder ck II zamanında S lezya’da) est serf [serft r].” Bununla b rl kte, bu serfler, ortak topraklara
sah pt rler. “On n’a pas pu encore engager les S lés ens au partage des communes, tand s que dans la
nouvelle Marche, l n’y a guére de v llage ouù ce partage ne so t exécuté avec le plus grand succes.”
[“Ortak toprakları bölüp paylaşmak, S lezyalılar ç n henüz mümkün olmadı; oysa Nouvelle Marche’da bu
paylaşmanın büyük başarıyla gerçekleşmed ğ köy kalmamış g b d r.”] (M rabeau, De la Monarch e
Pruss enne, Londres 1788, t. II, s. 125, 126.)
1155 * Almanca met nde: “Untersassen”, İng l zce met nde “sub-feudator es”; Fransızca met nde
“d’hommesl ges”. -ç.
1156 Katıksız feodal toprak mülk yet düzen ve gel şm ş pet te culture’ü [küçük tarımı -ç.] le
Japonya, b ze, Avrupa ortaçağının, çoğu burjuva önyargıları le dolu tüm tar h k taplarımızdan çok daha
doğru b r görünüşünü ver r. Ortaçağın sırtından “l beral” olmak çok rahat b r şt r.
1157 * Azam sınır. -ç.
1158 Thomas More, Utop a adl yapıtında, “Başka yerlerde o kadar tatlı, o kadar tok gözlü olan bu
hayvanlar [koyunlar], s z n memleket n zde [İng ltere’de] öyle açgözlü, öyle doymak b lmez olmuşlar k ,
nsanları b le y yorlar, kırları, köyler , evler s l p süpürüyorlar.” d yor. Utop a, transl. by Rob nson, ed.
Arber, London 1869, s. 41, [Ütop a, Çan Yayınları, İstanbul 1964 s. 63]
1159 Bacon, özgür ve gönenç ç ndek köylülük le y b r p yade er arasındak l şk y göster yor.
“Sağlam b r yoksulluğa düşürmemek ve krallığın topraklarının büyük b r kısmını bey le k racı ve köylü
arasında b r yer tutan küçük ç ftç ler n ya da ortasınıf halkın mülk yet ne ve tasarrufuna vermek ç n
yeter kadar büyük ç ftl klere sah p olmak, kralığın gücü ve gelenekler yönünden büyük önem taşır. ...
Savaş konusunda yargılarına çok güven l r k mseler n kanısı odur k , b r ordunun anagücü p yade ya da
yaya askerd r. Ve y b r p yade gücü kurmak ç n, uşak ya da yoksul durumda değ l, özgür ve bolluk
ç nde yet şt r lm ş nsanlara gerek vardır. Bu nedenle, b r devlette soylular le beyler çoğunlukta olup,
ç ftç ler ve toprağı ek p b çenler bunların uşakları, emekç ler ya da kulübe sak nler (yan evl d lenc ler)
se, el n zde y süvar gücü bulunab l r, ama asla sağlam ve güven l r p yade kuvvet n z olamaz. ... Ve bu
durum, bütün nüfusu, ya soylulardan ya da yoksul köylülerden oluşan Fransa, İtalya ve, d ğer bazı
ülkelerde görülür. ... O kadar k , bu ülkeler, p yade b rl kler ç n İsv çrel ve benzer ülkelerden ücretl
askerler kullanmak zorunda kalırlar; şte bunun ç n bu uluslarda nüfus kalabalıktır, ama askerler azdır.”
(The Re gn of Henry VII, Verbat m repr nt from Kennet’s England, ed. 1719, Lond. 1870, s. 308.)
1160 Dr. Hunter, l.c., s. 134. “Esk yasalarda tahs s ed len toprak m ktarı, tarım emekç ler n küçük
ç ftç ler hal ne get reb lecek m ktardan çok daha fazla kabul ed leb l r.” (George Roberts, The Soc al
H story of the People of the Southern Count es of England n Past Centur es, Lond. 1856, s. 184-
185.)
1161 * Yığın hal nde. -ç.
1162 “Yoksulların ondalıklarından pay alma hakkı, esk yasaların hükümler yle kurulmuştur.” (T tckett,
l.c., vol. II, a. 804-805.)
1163 ** “Her yer d lenc yle dolu.” -ç.
1164 W ll am Cobbett, A H story of the Protestant Reformat on, § 471.
1165 Protestanl k “ruhu” d ğer şeyler yanında şu olaylardan da anlaşılab l r, Güney İng ltere’de bazı
büyük toprak sah pler le hal -vakt yer nde ç ftç ler kafa kafaya ver p, El zabeth zamanında çıkan
yoksullar yasasının doğru yorumu konusunda on tane soru hazırlarlar. Ve hazırladıkları bu soruları,
görüşünü almak üzere zamanın ünlü hukukçusu (daha sonra James I devr nde yargıçlık yapan) Sergeant
Sn gge’ye sunarlar. Soru 9: Bölgen n bazı zeng n ç ftç ler , bu yasanın (El zabeth’ n 43. yasasının)
yürütülmes ndek bütün güçlüklerden kaçınmayı sağlayab lecek akıllıca b r plan hazırladılar. Bunların
öner s ne göre bölgede b r hap sane yapılacak ve c vara b r duyuruda bulunarak, bu bölgedek
yoksullardan yararlanmak steyen ç ftç ler n, bell b r günde kapalı zarfla b r tekl f vererek, bunları b zden
almak ç n en düşük f yatı b ld recekler; bu hap s-aneye kapatılmak stemeyenler n yardımdan
yararlandırılmaması yetk s bu kurula a t olacak. Bu planı önerenler, çevredek kontluklarda, çalışmaya
n yet olmayan, b r ç ftl k ya da gem almaya madd olanakları elvermeyen ve böylece çalışmadan
yaşamak steyen k mseler n, bölgem ze çok avantajlı öner lerde bulunacakları kanısındadırlar. Eğer
yoksullardan herhang b r s karşı tarafın h mayes altında ken bu dünyadan göçerse, günahı-vebal o
tarafın boynuna olacaktır. Çünkü, bölgem z, bu yoksullara karşı görev n yer ne get rm ş bulunacaktır.
Bununla b rl kte, yasanın b ze bu tür bas retl b r önlem alma yetk s vermeyeceğ kaygısı ç ndey z, ancak,
bu kontluk le sınırdaşımız B kontluğunun freeholders [mülk sah b -ç.] k l se yardım kurullarına, yoksulları
hapsetmek ve çalıştırmak ve bunu reddeden b r k mseye k l se yardımını kesmek hakkını veren b r yasa
öner s nde bulunmaları ç n tems lc ler ne tal mat vermek konusunda b ze seve seve katılacaklardır. Bu
önlemler n, sıkıntı ç nde bulunan k mseler yardım stemekten ve k l seye yük olmaktan kurtaracağını
umuyoruz. (R. Blakey, The H story of Pol t cal L terature from the Earl est T mes, Lond. 1855, vol. II,
s. 84. 85.) İskoçya’da kölel ğ n kaldırılması, İng ltere’den b rkaç yüzyıl sonra oldu. 1698’de Saltoun kontu
Fleteher, İskoç parlamentosunda şöyle bağırıyordu: “İskoçya’dak d lenc sayısının 200.000’den az
olmadığı hesaplanıyor. İlke olarak b r cumhur yetç olan ben, tek çare olarak esk serfl k statüsünün
yen den get r lmes n , kend geç mler n sağlamaktan ac z olan herkes n köle hal ne sokulmasını
öner yorum.” Eden, l.c., Book I, ch. I, s. 60-61’de d yor k : “Bağımlı köylüler n azalması, zorunlu olarak,
yoksulluğun başladığı çağ olmuştur. Manüfaktür ve t caret, b z m ulusal yoksullarımızın ana ve
babalarıdır.” Eden de, lke olarak cumhur yetç olan İskoçyalımız g b şurada yanılıyor: serfl ğ n ortadan
kaldırılması değ l, tarım emekç s n n toprak mülk yet n n kaldırılması, onu, proleter ve sonunda da d lenc
hal ne get rm şt r. Mülksüzleşt rmen n başka şek lde uygulandığı Fransa’da, 1566 tar hl Moul ns yasası ve
1656 buyruğu, İng ltere’dek yoksullar yasasına tekabül eder.
1166 Protestan ortodoksluğun merkez olan Oxford Ün vers tes esk ekonom pol t k profesörü Rogers
b le, H story of Agr culture adlı yapıtının önsözünde, Reformasyonun halk k tleler n n yoksullaşmasına
yolaçtığı olgusu üzer nde durur.
1167 A Letter to S r T. C. Bunbury, Bart., on the H gh Pr ce of Prov s ons, By a Suffolk Gentleman,
Ipsw ch 1795, s. 4. Büyük ç ftl kler s stem n n fanat k savunucusu ve Inqu ry nto the Connex on between
the Present Pr ce of Prov s ons, London 1773, s. 139, adlı yapıtın yazarı b le şöyle d yor: “En fazla b z m
küçük toprak sah pler m z n, bu ulusun bağımsızlığını gerçekten ayakta tutan bu nsanların kaybolup
g tmeler ne acınırım; bunların topraklarının, ş md , küçük ç fç lere k raya veren tekelc lordların eller nde
toplanmasını görmekten üzüntü duyuyorum; bu küçük ç ftç ler öyle koşullar altında k racılık ederler k ,
yapılan en ufak b r kötülüğün hesabını vermekle yükümlü em r kulları g b d rler.”
1168 * Gerekl değ ş kl kler yapılmış olarak. -ç.
1169 Bu burjuva kahramanın özel ahlâk n tel ğ konusunda, d ğer şeyler yanında, b r f k r vereb l r:
“İrlanda’da 1691 yılında Leyd Orkney’e yapılan büyük toprak bağışları, kralın sevg s n n ve leyd n n
etk s n n açık b r bel rt s d r. ... Leyd Orkney’ n değerl h zmetler , herhalde, foeda lab orum m n ster a
[dudakların ğrenç h zmet -ç.] olmalıdır.” (Br t sh Museum’da Sloane Manuscr pt Collect on, n° 4224.
, Elyazmasının başlığı: The character and behav our of K ng W ll am, Sunderland, etc., as
represented n Or g nal Letters to the Dvke of Shrewsbury from Somers, Hal fax, Oxford,
Secretary Vernon, etc.. Bu belgeler lg nç şeylerle doludur.)
1170 “Kral yet emlakının, kısmen satışla, kısmen hed ye olarak, yasaya uymayacak b ç mde elden
çıkarılması, İng ltere tar h nde rezaletlerle dolu b r sayfa ... ulusa karşı şlenm ş büyük b r sahtekarlıktır.”
(F. W. Newman, Lectures on Pol t cal Economy, London 1851, s. 129, 130.) [İng ltere’n n bugünkü
büyük toprak sah pler n n buraları nasıl ele geç rd kler n n ayrıntıları ç n bakınız: [N. H. Evans,] Our Old
Nob l ty. By Noblesse Obl ge, London 1879. - F.E.]
1171 Örneğ n, son kolu Lord John Russell olan Bedford düklüğü konusunda E. Burke’n n yazdığı
“Tomt t of L beral sm” [“L beral zm n Çalıkuşu” -ç.] başlıklı taşlamayı okuyunuz.
1172 ** Yüksek f nans. -ç.
1173 “Ç ftç ler, kulübelerde oturanlara, ç ftl k ya da kümes hayvanı beslerlerse, bunlara bakmak ç n
ambardan yern çalarlar bahanes yle, kend ler yle çocukları dışında canlı hayvan bulundurmaya z n
vermezler; bunlar, ayrıca, kulübede oturanlar ne kadar yoksul olurlarsa o kadar çalışkan olur derler, ama
bence, asıl gerçek, ç ft ç ler n kamuya a t topraklar üzer nde bütün hakları eller nde bulundurmak
stemeler d r.” (A Pol t cal Inqu ry nto the Consequence of Enclos ng Waste Lands, London 1785, s.
75.)
1174 * Hükümet darbes . -ç.
1175 Eden, l.c., önsöz.
1176 “Cap tal farms.” (Two letters on the Flour Trade and the Dearness of Corn. By a person n
bus ness, London 1767, s. 19, 20.)
1177 “Merchant-farms.” (An Enqu ry nto the Causes of the Present H gh Pr ce of Pr v s ons,
London 1767, s. 111, not.) Adsız yayınlanan bu mükemmel yapıtın yazarı Rev. Nathan el Forster’d r.
1178 Thomas Wr ght, A Short Address to the Publ c on the Monopoly of Large Farms, 1779, s. 2, 3.
1179 Rev. Add ngton, Inqu ry nto the Reasons for or aga nst Enclos ng Open F elds, London 1772, s.
37, 43 pass m.
1180 Dr. R. Pr ce, l.c., v. II, s. 155. Forster, Add ngton, Kent, Pr ce ve James Anderson’un yapıtları
okunmalı ve dalkavuk MacCulloch’un The L terature of Pol t cal Economy, London 1845, başlıklı
katoloğundak zavallı gevezel kler le karşılaştırılmalıdır.
1181 Pr ce, l.c., s. 147.
1182 Pr ce, l.c., s. 159. Aklımıza esk Roma geld . “Zeng nler bölünmem ş toprakların büyük b r kısmını
ele geç rd ler. Bu toprakların tekrar eller nden alınmayacağı konusunda zamanın koşullarına güvenerek,
kend topraklarına yakın yoksullara a t toprakların bazılarını sah pler n n rızasıyla satınaldılar, bazılarını da
zorla ele geç rd er ve böylece ş md b rb r nden ayrı topraklar yer ne gen ş mal kâneler üzer nde ç ftç l k
yapıyorlar. Sonra, tarım ve hayvancılık şler nde köleler çalıştırıyorlardı, çünkü, özgür şç ler askerl k
yapmak üzere her an şten alınab l rd . Kölelere sah p olmak kend ler ne büyük kazanç sağladı; bunlar
askerl kten muaf tutuldukları ç n rahatça çoğalab l yor ve pek çok çocuk sah b oluyorlardı. Böylece,
güçlü k ş ler, bütün servet ele geç rd ler ve topraklar üzer nde köleler, karınca g b kaynaştılar. Buna
karşılık, İtalyanlar, yoksulluk, verg ler ve askerl k yükü altında ez ld kler ç n sürekl azalıyorlardı. Hatta
barış geld ğ zaman b le bunlar şs zl ğe mahkum oldular, çünkü, toprakları zeng nler ele geç rm şlerd ve
toprağı sürüp ekmek ç n özgür nsan yer ne köle kullanıyorlardı.” (App an, C v l Wars, I, 7.) Bu pasajda,
L c n an yasalarından öncek zamana değ n l yor. Romalı plebler n mahvını büyük ölçüde hızlandıran
askerl k h zmet , Şarlman’ın, özgür Alman köylüler n serf ve köle hal ne get rmede yararlandığı bell başlı
b r araç olmuştur.
1183 [J. Arbuthnot,] An Inqu ry nto the Cannex on between the Present Pr ce of Prov s ons etc.,
s. 124, 129. Aynı konuda ama karşıt eğ l mde b r fade: “İşç ler kulübeler nden atılıyor ve ş aramak ç n
kentlere g tmeye zorlanıyorlar: ama o zaman daha büyük b r ürün elde ed l yor ve böylece sermaye
artmış oluyor.” ([R. B. Seeley,] The Per ls of the Nat on, 2. ed.. London 1843, s. x v.)
1184 * Fransızca met nde: sol cammunal (komünal toprak). -ç.
1185 “A k ng of England m ght as well cla m to dr ve h s subjects nto the sea” (F. W. Newman, l.c.,
s. 132.)
1186 Steuart d yor k : “Eğer bu toprakların rantını” (bu ekonom k kategor ye, kab le re s ne ver len
haracı dah l ederek hataya düşüyor), “büyüklükler le kıyaslarsanız, çok küçük olduğu görülür. Yok eğer,
buraları, besled ğ nsan yönünden ele alırsanız, yaylalardak b r mal kânen n, aynı değerde y ve ver ml
başka b r yere göre belk on katı nsan besled ğ n görürsünüz.” (l.c., v. I, ch. XVI, s. 104.)
1187 James Anderson, Observat ons on the Means pf Exc t ng a Sp r t of Nat onal Industry etc.,
Ed nburgh 1777.
1188 1860’ta mülküzleşt r len nsanlar, yalan yanlış bahanelerle zorla Kanada’ya .gönder ld ler. Bazıları
dağlara ve çevre adalara kaçtıIar. Peşler ne pol s takıldı, bunlarla çatıştılar ve kaçtılar.
1189 Adam Sm th’ n yorumcularından Buchanan, “İskoç yaylalarında, d yor, esk toprak mülk yet
düzen her gün zorla değ şt r l yor. ... Toprakbey , m ras yoluyla toprağı şleyen k racılara” (bu kategor
burada yanlış kullanılıyor) “aldırmaksızın toprağını en yüksek k rayı verene k ralıyor ve o da eğer slahatçı
b r k mse se derhal yen b r tarım s stem n ben ms yor. Esk den küçük k racılar ya da tarım emekç ler le
kaplı bulunan toprağın üzer nde ş md verd ğ ürünle orantılı sayıda nsan yaşıyor, ama yen ve gel şt r lm ş
tarım s stem ve artmış bulunan rant neden yle, en az g derle en fazla ürün kaldırılıyor: ve bu anlayış
çers nde, şe yaramayan şç lere yol ver ld ğ ç n nüfus, toprağın besleyeceğ değ l çalıştırılab leceğ
m ktara nd rgenm ş oluyor. ... Mal ve mülkten yoksun hale gelen ç ftç ler, geç mler n çevre kentlerde
ararlar” vb.. (Dav d Buchanan, Observat ons on etc., A. Sm th’s Wealth of Nat ons, Ed nburgh 1814.
vol. IV. s. 144.) “İskoç soyluları, a leler n eller nden mallarını ve mülkler n , yabanıl otların kökünü
kazırmış g b aldılar, köylere ve köylülere, vahş hayvanların sıkıştırdığı Kızılder l ler n, nt kam almak ç n
kaplanlarla dolu ormanlara satdırması g b saldırdılar. İnsan, b r koyun postu ya da et yle trampa ed ld ve
bazan daha da ucuza g tt . ... Ç n’ n kuzey eyaletler ne saldıran Moğolların, buradak yerl halkı yoketmek
ve toprağı otlak hal ne get rmek ç n danışma kurulu toplamaları, bundan daha mı kötüydü? Bu tasarıyı
b rçok İskoçyalı yüce toprak sah b kend ülkeler nde kend yurttaşlarına karşı uygulamıştır.” (George
Ensor, An Inqu ry Concern ng the Populat on of Nat ons, Lond. 1818, s. 215, 216.)
1190 Ş md k Sutherland Düşes , Tom Amcanın Kulübes yazarı Mrs. Beecher Stone’u, Amer ka
Cumhur yet ndek zenc kölelere karşı sevg s n göstermek ç n –her “soylu” İng l z kalb n n köle sah pler
ç n çarptığı ç savaş sırasında, kend s g b bütün ar stokratlar le b rl kte bu sevg y büyük b r t t zl kle
unutmuştu– Londra’da büyük b r debdebe le ağırlarken, ben, New York Tr bune’de Sutherland’lı köleler
üzer ne bazı gerçekler d le get rm şt m. (Carey, The Slav Trade, Ph ladelph a 1853, s. 203, adlı yapıtında
bu yazıdan parçalar almıştır.) Yazımı b r İskoç gazetes de yayınladı ve gazete le Sutherland’lı
dalkavuklar arasında hoş b r polem ğe yolaçtı.
1191 Bu balık t caret n n lg nç ayrıntıları Mr. Dav d Urquhart’ın “Portfol o, New Ser es” adlı yazısında
bulunab l r. – Nassau W. Sen or’ün ölümünden sonra yayınlanan ve yukarda alıntılar yaptığımız yapıtında,
“Sutherlandsh re’da olup b tenler n, nsanların tanık oldukları en yararlı tem zl k” olduğunu söylüyor. (l.c.,
[s. 282].)
1192 İskoçya’dak “deer forests”ta (gey k ormanları) tek b r ağaç yoktur. Çıplak yamaçlardan önce
koyunlar sürülüp çıkartılmış sonra yerler ne gey kler get r lm ş ve buralara “deer forest” den lm şt r.
Buralarda, ne ağaçlandırma, ne de gerçek orman yet şt r lmes d ye b r şey vardır.
1193 Robert Somers, Letters from the H ghlands: or the Fam ne of 1847, London 1848, s. 12-28
pass m, Bu mektuplar lk kez The T mes’ta yayınlandı, İng l z kt satçıları, Keltler arasında 1847 yılındak
açlığı, doğal olarak, bunların aşırı nüfusa sah p olmaları le açıkladılar. Bunlar, da ma, “y yecek stokları
üzer nde b r baskı yaratıyorlardı” “Mal kâneler n tem zlenmes ” ya da, Almanca adıyla “Bauernlegen”
den len ş, özell kle Otuz Yıl Savaşından sonra Almanya’da görüldü ve daha 1790 yılında Kursachsen’de
köylü ayaklanmalarına yolaçtı. Özell kle Almanya’nın doğusunda yaygındı. Prusya eyaletler n n çoğunda
Freder ck II, lk kez köylülere mülk yet hakkı sağladı. S lezya’nın ele geç r lmes nden sonra, büyük
toprakbeyler ne kulübeler , samanlıkları vb. yen den yapma, köylülere hayvan ve araç sağlama
yükümlülüğünü yükled . Ordusu ç n askere, haz nes ç n verg yükümlüsüne gereks nmes vardı. Kaldı k ,
Freder ck’ n mal ye s stem ve despotluk, bürokras ve feodal zm karması yönet m nde köylüler n
sürdürdükler tatlı yaşam, Freder ck’ n kaynaklarından M rabeau’dan alınan şu satırlardan anlaşılab l r:
“Le l n fa t done une des grandes r chesses du cult vateur dans le Nord de L’Allemagne.
Malheureusement pour l’espèce huma ne, ce n’est qu’une ressource contre la m sére, et non un moyen
de b ne-être. Les mpôts d rects, les corvées, les serv tt des de tout genre, écrasent le cult vateur
allemand, qu pa e encore des mpôts nd rects dans tout ce qu’ l achète ... et pour comble de ru ne, l
n’ose pas vendre ses product ons où et comme l le veut; l n’ose pas acheter ce dont l a beso n aux
marchands qu pourra ent le lu l vrer au me lleur pr x. Toutes ces causes le ru nent nsens blement, et l
se trouvera t hors d’état de payer les mpôts d rects à l’èchéance sans la f ler e; elle lu offre une
ressource, en occupant ut lement sa femme, ses enfants, ses servants, ses valets, et lu -même; ma s
quelle pén ble v e, même a dée de ce secours! En été, l trava lle comme un forçat au labourage et à la
récolte; l couche à 9 heures et se lève à deux, pour suff re aux travaux; en h ver l devra t réparer ses
forces par un plus grand repos; ma s l manquera de gra ns pour le pa n et les sema lles, s’ l se defa t des
denrées qu’ l faudra t vendre pour payer les mpôts. Il faut donc f ler pour suppléer à ce v de ... l faut y
apporter la plus grande ass du té. Auss le paysan se couche-t- l en h ver à rn nu t, une heure et se lève à
c nq ou s x; ou b en l se couche à neuf, et se lève à deux, et cela tous les jours de sa v e, s ce n’est le
d manche. Ces excès de ve lle et de trava l usent la nature huma ne, et de là v en qu’hommes et femmes
v e ll ssent beaucoup plutôt dans les campagnes que dans les v lles.” (“Keten, öyleyse Almanya’nın
kuzey ndek ek c n n büyük zeng nl kler nden b r n oluşturur. İnsan d n ç n, ne yazık k , bu b r gönenç
aracı değ l, yalnızca sefalete karşı b r dayanaktır. Dolaysız verg ler, angaryalar, her türlü bağımlılıklar,
satınaldığı her şey ç n b r de dolaylı verg ödeyen Alman ek c s n n ez p suyunu çıkarır ... ve, yıkımı
tamamlamak ç n, ürünler n sted ğ yerde ve sted ğ g b satmaya cesaret edemez; gereks nme duyduğu
şey , kend s ne en y f yatla vereb lecek satıcılardan almaya cesaret edemez. Bütün bu nedenler, onu,
yavaş yavaş kem r r, ve urgancılık olmasaydı, ödemes gerekt ğ nde, dolaysız verg ler b le ödeyemezd ;
bu ş, karısını, çocuklarını, h zmetç ler n , uşaklarını ve kend n yararlı b r b ç mde kullanarak, ona b r
dayanak sağlar: ama, bu dayanaklarla desteklense de ne güç b r yaşam! Yazın, ç ftl k ve hasatta, b r
kürek mahkümu g b çalışır; şlerle başedeb lmek ç n, dokuzda yatar, k de kalkar: kışın, daha büyük b r
d nlenme le güçler n toplayacaktır; ama eğer verg ler ödemek ç n satması gerekecek zah rey elden
çıkarırsa, ekmek ve ek m ç n buğday sıkıntısı çekecekt r. Öyleyse bu boşluğu doldurmak ç n urgan
örmek gerek; ve eşyanın doğası, bu ş kazançsız kıldığından, şe h ç ara vermeden devam etmek gerek.
Bundan ötürü köylü, kışın gece yarısı, saat b rde yatar, ve beşte ya da altıda kalkar; ya da dokuzda yatıp
k de kalkar, ve eğer pazarlar sayılmazsa, bu, ömür boyu böyle g der. Bu aşırı-uykusuzluk ve aşırı-
çalışma, nsan doğasını yıpratır, ve bunun sonucu erkekler ve kadınlar, kırlarda, kentlerde olduğundan çok
daha çabuk yaşlanırlar.” (M rabeau, l.c., t. III, s. 212, sqq.)
İk nc baskıya not. – Robert Somers’ n yukarıya b r pasajo aktarılan yapıtının yayınlanmasından 18
yıl sonra, 18 N san 1866 yılında, Profesör Leone Lev , koyun otlaklarının gey k ormanlarına çevr lmes
konusunda Soc ety of Arts’ta b r konuşma yaptı ve İskoç yaylalarındak çölleşmey anlattı. D ğer şeyler
yanında şöyle d yordu: “Nüfusun boşaltılması ve ülken n otlak hal ne get r lmes , harcama yapmadan gel r
elde etmen n en uygun yoluydu. ... B r otlak yer ne b r gey k ormanı, yaylalarda görülen en yaygın
değ ş kl kt . Toprak sah pler , b r zamanlar mal kâneler nden nsanları sürüp çıkardıkları g b , ş md de
koyunları atıyorlar ve yen k racılarına kucak açıyorlardı: vahş hayvanlar le tüylü kuşlara. ... İnsan,
Dalhous e kontunun mal kânes nden çıkıp, Forfarsh re’da John o’Greats’un mal kâneler ne kadar devamlı
ormanlık araz den geç p g deb l r. ... Bu korulutların çoğunda, t lk , vahş ked , zerdeva, kokarca, sansar,
gel nc k ve Alp tavşanı çok görülür; buna karşılık, tavşan, s ncap ve tarla fares son zamanlarda kırlara
göçmüşlerd r. İskoçya stat st kler nde üstün n tel kte ve çok gen ş mera olarak kayıtlı bulunan muazzam
araz lerden çoğu ş md her türlü ek m ve slaha kapatılmış ve yılın çok kısa b r süres nde b rkaç k ş n n
spor zevk ne tahs s ed lm şt r.” London Econom st, 2 Haz ran 1866 tar hl sayısında şöyle d yor: “Geçen
hafta çıkan b r İskoç derg s n n haberler arasında şunu okuyoruz: ‘Bu yılk k ra sözleşmes n n b tmes
üzer ne, geçenlerde, 1.200 sterl n yıllık k ra tekl f ed len, Sutherlandsh re’dak en güzel koyun
ç ftl kler nden b r s deer forest hal ne get r lecek.’ Burada, modern feodal zm çgüdüler n n ... tıpkı
Norman fat hler n n ... Yen Ormanı yaratmak ç n 36 köyü yerleb r etmeler kadar y şled ğ n
görüyoruz. ... Tam k m lyon acre araz . ... İskoçya’nın en ver ml topraklarından bazılarıı da çers ne
alarak ... bomboş yatıyor. Glen T lt’ n doğal çayırları, Perth ülkes n n en besley c otlakları arasındaydı.
Ben Aulder gey k ormanları, uçsuz bucaksız Badenach bölges n n en güzel otlağıydı; Karadağ ormanının
b r kes m İskoç karakoyunu ç n en mükemmel meraydı. İskocya’da yalnız spor amacı ç n boş bırakılan
topraklar konusunda b r f k r vermek ç n, buranın, tüm Perth kontluğundan daha gen ş b r alanı
kapsadığını söylemek yeterl d r. Ben Aulder ormanının kaynakları, bu zorak yıkımla uğranılan kayıplar
konusunda b r f k r vereb l r. İskoçya’nın esk orman bölges n n onüçte-b r nden fazla olmadığı halde, bu
araz 15.000’den fazla koyunu besleyeb l r ... ve gene vb. ... Bütün bu ormanlık araz ş md bomboş
yatıyor. ... Alman Okyanusunun suları altında kalsaydı bundan beter olmazdı. ... Bu nsan el yle yaratılan
çöllere, yasakoyucunun kes n müdahales le b r son ver lmel d r.”
1194 * Fransızca met nde: sans feu n l en - yers z yurtsuz. -ç.
YİRMİSEKİZİNCİ BÖLÜM
15. YÜZYILIN SONUNDAN BAŞLAYARAK
MÜLKSÜZLEŞTİRİLENLERE KARŞI KANLI YASALAR.
ÜCRETLERİN, PARLAMENTO YASALARIYLA
DÜŞÜRÜLMEYE ZORLANMASI
1210 Harr son, Descr pt on of England adlı yapıtında şöyle d yor: “Belk de dört sterl nl k esk k ra,
sözleşmen n sonuna doğru kırk sterl ne yükseld ğ halde, eğer altı-yed yıllık k ra alacağı, ell ya da yüz
sterl n olmazsa, ç ftç kazancının çok az olduğunu düşünürdü.”
1211 16. yüzyılda paranın değer nden kaybetmes n n, toplumun farklı sınıfları üzer ndek etk s
konusunda bkz: A Compend ous or Br efe Exam nat on of Certayne Ord nary Compla nts of D vers
of our Countrymen n these our Days, By W. S., Gentleman, (London 1581). Bu yapıtın d yolog
b ç m nde oluşu, uzun süre, onun, Shakespeare’e a t olduğu kanısını yarattı ve hatta 1751 yılında onun
adıyla yayınlandı. Bu yapıtın yazarı W ll am Stafford’dur. B r yer nde şövalye şöyle hüküm yürütür: gece
yarısı, saat b rde yatar, ve beşte ya da altıda kalkar; ya da dokuzda yatıp k de kalkar, ve eğer pazarlar
sayılmazsa, bu, ömür boyu böyle g der. Bu aşırı-uykusuzluk ve aşırı-çalışma, nsan doğasını yıpratır, ve
bunun sonucu erkekler ve kadınlar, kırlarda, kentlerde olduğundan çok daha çabuk yaşlanırlar.”
(M rabeau, l.c., t. III, s. 212, sqq.)
“ŞövaIye: S z ben m komşularım, ç ftç , s z Bay Tuhaf yec , s z y kalpl Fıçıcı, d ğer zanaatçılarla
b rl kte kend n z çok y geç nd reb l rs n z. Çünkü her bey n f yatı esk s ne göre ne kadar pahalanmışsa,
s z de sattığınız malların ve ş n z n f yatını o kadar yükselt yorsunuz. Ama b z m satacak b r şey m z yok
k f yatını yükseltel m ve satınalacağımız şeyler n f yatlarını böylece karşılayab lel m.” B r başka yerde
şövalye, doktora sorar: “R ca eder m, s z k mler kastett n z; ve özell kle bundan kaybı olmayacak
k mlerd r s zce? Doktor: Ben m kastett kler m alım-satımla geç m n sağlayanlar, çünkü onlar pahalı
aldıklarını zaten gene pahalı satarlar. Şövalye: S ze göre bundan sonra kazançlı çıkacaklar k mlerd r?
Doktor: Esk f yatla ç ftl k tutan herkes, çünkü bunlar k raya göre para öderler, yen f yat üzer nden
satarlar; yan ekt kler toprağa az para öded kler halde, yet şt rd kler her şey pahalı satarlar. Şövalye:
Pek öyleyse, bu adamların kazançlarından daha fazla kayba uğrayanlar k mlerd r?. Doktor: Bütün
soylular, beyzadeler, az b r k rayla ya da yardımla geç nenler, ç ftç l k yapmayanlar, alım-satımla
uğraşmayan herkes.”
1212 Fransa’da, ortaçağ başlarında feodal bey yer ne verg ve k ra toplayan kahyalar ve bu ş yöneten
rég sseur’ler çok geçmeden baskı, h le ve aldatmacayla, homme d’affa res [ şadamları -ç.] oldular ve
kend ler n kap tal st d ye satmaya başladılar. Bu yönet c ler (rég sseurs) bazan kend ler de soylulardandı.
Örneğ n: “C’est l compte que mess re Jacques de Thora sse, cheval er chastela n sor Besançon rent ès-
se gneur tenant les comptes à D jon pour monse gneur le duc et comte de Bourgo gne, des rentes
appartenant à la d te chastellen e, depu s le XXV’eme jour de décembre MCCCLIX jusqu’au
XXVIII’eme jour de décembre MCCCLX.” (Alex s Monte l, Tra té de Matdr aux Manuscr ts etc., s.
234, 245.) Burada da görüldüğü g b , toplumsal yaşamın bütün alanlarında aslan payı da ma aracıya
düşmekted r. Ekonom k alanda, örneğ n, bankerler, borsa spekülatörler , tüccarlar, satıcılar ş n kaymağın
alırlar; hukuk alanında avukat, müşter ler yolar; pol t kada tems lc , oy verenden daha öneml , bakan da
hükümdardan, d nde se Tanrıyı, “Resulü” ger plana tt ğ g b , onu da, y b r çoban le koyunları arasında
aracılık etmes kaçınılmaz olan rah pler b r köşeye atmışlardır. İng ltere’de olduğu g b , Fransa’da da,
büyük feodal mal kâneler, sayısız küçük şletmelere bölünmüş ve bu ş, halkın çok daha zararına olarak
gerçekleşt r lm şt r. 14. yüzyıl boyunca ç fl kler ya da terr ers’ler ortaya çıkmıştır. Bunların sayısı sürekl
artmıtır. 100.000’ çok aşmıştır. Bunlar, ürünün 1/12’s le 1/5’ arasında değ şen m ktarını nakd ya da
aynî rant olarak ödüyorlardı. Bu ç ftl kler, mal kânen n değer ne ve büyüklüğüne göre f ef, sub-f ef,
[=zeamet, tımar -ç.] d ler ve çoğu ancak b rkaç acre’lık toprağı kapsıyordu. Ama bu ç ftç ler n, toprak
üzer nde oturan k mseler üzer nde b r dereceye kadar yargı hakkı vardı; bu da dört derecel yd . Tarım
kes m ndek nüfusun bütün bu küçük despotlar altında nasıl ez ld ğ anlaşılab l r. Monte l, b r zamanlar,
Fransa’da 160.000 yargıç bulunduğunu söylüyor, oysa bugün, sulh mahkemeler dah l 4.000 mahkeme
yetmekted r.
OTUZUNCU BÖLÜM
TARIMSAL DEVRİMİN SANAYİ ÜZERİNDEKİ TEPKİSİ.
SANAYİ SERMAYESİ İÇİN İÇ PAZARIN
YARATILMASI
1222 Burada, sanay c , tarımcıya karşıt olarak kullanılmıştır. “Kategor k” anlamda ç ftç , b r fabr katör
kadar sanay c kap tal stt r.
1223 * Gene de. -ç.
1224 The Natural and Art f c al R ghts of Property Contrasted, Lond. 1832, s. 98-99. Bu yazarı
bel rt lmeyen yapıtın sah b : Th. Hodgsk n.
1225 Daha 1794 yılında, Leeds’ n küçük kumaş yapımcıları, her tüccarın b r fabr katör olmasını
yasaklayan b r yasa çıkartılması ç n b r d lekçe vermek üzere Parlamentoya b r heyet gönderm şlerd .
(Dr. A k n, l.c..)
1226 W ll am How tt, Colon zat on and Chr st an ty: A Popular H story of the Treatment of the
Nat ves by the Europeans n all the r Colon es, London 1838, s. 9. Kölelere karşı davranış konusunda
y b r deneme olan şu yapıt vardır: Charles Comte, Tra té de la Lég slat on, 3. éd., Bruxelles 1837.
Burjuvaz n n kend tasavvuruna göre dünyaya d led ğ g b şek l vereb ld ğ yerlerde, kend s n ve emekç y
ne duruma soktuğunu görmek ç n bu konunun ayrıntıları le ncelenmes gerek r.
1227 Bu adamın müteveffa val yardımcısı Thomes Stamford Raffles, The H story of Jawa, Lond.
1817. [v. II, s. cxc, cxc ].
1228 1866 yılında yalnız Or ssa eyalet nde b r m lyondan fazla H ntl açlıktan öldü. Buna karşın, gerekl
yaşam maddeler n , H nt haz neler n zeng nleşt recek f yatlarla açlıktan kıvranan halka satmak ç n
g r ş mlerde bulunulmuştu.
1229 W ll am Cobbett, İng ltere’de bütün kamu kuruluşlarının adlarının başına “royal” (“krallık”)
sıfatının konulduğuna şaret ed yor; buna karşılık olmak üzere, b r de “nat onal” (“ulusal”) ter m vardır.
1230 * Amentü. -ç.
1231 “Tatarlar eğer Avrupa’yı bugün st lâ etselerd , onlara b zdek bankerler n ne olduğunu anlatmak
epey güç b r şey olurdu.” Montesqu eu, Espr t des lo s. t. IV, s. 33, éd. Londres 1769.
1232 M rabeau, l.c., t. VI, s. 101.
1233 * Umursamaz, bıkkın -ç.
1234 Eden, l.c., vol. I, book II, ch. I, s. 421.
1235 John F elden, l.c , s. 5, 6. Fabr ka s stem n n daha öncek rezaletler konusunda bkz: Dr. A k n
(1795), l.c., s. 219 ve G sborne, Enquary nto the Dat es of Men, 1795, v. II. Buharlı mak neler,
fabr kaları, kırlardak çağlayanlardan alıp kentler n ortasına yerleşt r nce, “perh zkâr” artı-değer
yapımcıları, şevler nden köleler aramak zorunluluğundan kurtularak, eller n n altında hazır b r malzemey ,
çocuğu buldular. 181ı yılında, S r R. Peel (“olasılık bakanı”nın babası), çocukların korunması ç n
hazırladığı tasarıyı parlamentoya sunduğu zaman, Bull on Comm tte’s -n n Lümen’ * ve R cardo’nun
yakın dostu Franc s Horner, Avam Kamarasında şöyle d yordu: “B r flâs olayında bu çocuklardan –eğer
bu dey m kullanmaya hakkımız varsa– b r sürüsü satışa çıkartılmış ve sank malmış g b bu ş ç n
gazetelere lân verm şt . İk yıl önce, K ng’s Ber ch** Mahkemes ne çok ğrenç b r dava get r ld ; bölge
yardım kurulu, b r grup çocuğu, Londra’da b r fabr katörün yanına çırak olarak verm şt ; fabr katör, bu
çocukları b r başkasına devretm şt ve ensonu bazı hayırsever k mseler bunları açlıktan per şan b r
durumda bulmuşlardır. [Parlamento] Soruşturma Kom tes nde daha müth ş b r olayı öğrenm ş
bulunuyorum ... daha b rkaç yıl önce Londra’da b r yardım kurulu le Lancash re’dak b r fabr katör
arasında b r anlaşma yapılmıştı; buna göre, 20 tane sağlam çocukla b rl kte b r tane de ger zekâlı
çocuğun kabul ed lmes hükme bağlanmış bulunuyordu.”
* Lümen, ışık ölçü b r m . -ç.
** İng ltere’de, esk den kralın başkanlık ett ğ yüksek mahkeme heyet . -ç.
1236 1790 yılında, İng l z Ant ller nde, b r özgür nsana karşı on köle, Fransız Ant ller nde b re karşı
ondört, Hollanda Ant ller nde b re karşı y rm üç köle vardı. (Henry Brougham, An Inqu ry nto the
Colon al Pol cy of the European Powers, Ed n. 1803, II, s. 74.)
1237 “Labour ng poor” [“yoksul emekç ” -ç.] dey m , ücretl emekç ler sınıfı farked lecek hale
geld ğ andan t baren İng l z yönetmel ğ nde görülmekted r. Bu dey m, b r yandan “ dle poor”a [“aylak
yoksul” -ç.] d lenc lere vb. karşıt anlamda, öte yandan henüz tüyü yolunmuş tavuğa çevr lmem ş ve hâlâ
el nde kend emek aracı bulunan emekç ler ç n kullanılmaktadır. Dey m, yasalardan, ekonom pol t ğe
geçm ş ve Culpeper, J. Ch ld vb. tarafından Adam Sm th’e ve Eden’e devred lm şt r. Bütün bunlardan
sonra, nsan, “execrable pol t cal cantmonger” [“ ğrenç pol t k esnaf” -ç.] Edmund Burke “labour ng
poor” dey m ne “execrable pol t cal cant” [“ ğrenç pol t k k yüzlülük” -ç.] ded ğ zaman onun bonne
fo ’s [ y n yet -ç.] konusunda b r f k r ed neb l r. Tıpkı, Amer ka’da karışıklıklar başladığı zaman, Kuzey
Amer ka sömürgeler n n h zmet nde, İng l z ol garş s ne karşı l beral rolünü oynadığı g b , İng l z
ol garş s n n h zmet nde de bu dalkavuk, Fransız devr m ne karşı romant k övgüler düzmüş tam b r vülger
burjuva d . “T caret n yasaları, doğanın yasalarıdır ve bu nedenle, Tanrının yasalarıdır.” (E. Burke, l.c., s.
31, 32.) Bu adamın, Tanrı le doğanın yasalarına sadık kalarak kend s n da ma en y pazarda satmasına
h ç şaşmamak gerek r. Bu Edmund Burke’n n l beral olduğu zamanlardak güzel b r portres Rev. Mr.
Tucker’ n yazılarında bulunab l r. Tucker, b r papaz ve tor d , ama gene de onurlu b r k ş ve uzman b r
kt satçıydı. Bugün egemen olan ve “t caret n yasalarına” büyük b r sadakatle bağlı bulunan rez lce
karakter yoksunluğu karşısında, kend s nden sonra gelenlerden tek b r şeyde, “yetenekl l kte” farklı
bulunan bu Burke’ler tekrar tekrar teşh r etmek b z m başta gelen görev m zd r.
1238 * O kadar güçtü. -ç.
1239 Mar e Aug er, Du Créd t Publ c, Par s 1842, s. 265.
1240 “Quarterly Rev ewer, sermayen n, kargaşalıktan, kavgadan kaçtığını ve ürkek olduğunu söylüyor
k , bu, çok doğrudur, ama sorunu pek eks k olarak ortaya koymaktadır. Sermaye, kâr olmadığı zaman ya
da az kâr ed ld ğ zaman h ç hoşnut olmaz, tıpkı esk den doğanın boşluktan hoşlanmadığının söylenmes
g b . Yeterl kâr olunca sermayeye b r cesaret gel r. Güvenl b r yüzde 10 kâr le her yerde çalışmaya
razıdır; kes n yüzde 20, ştahını kabartır: yüzde 50, küstahlaştırır; yüzde 100, bütün nsanal yasaları
ayaklar altına aldırır; yüzde 300 kâr le, sah b n astırma olasılığı b le olsa, şlemeyeceğ c nayet,
atılmayacağı tehl ke yoktur. Eğer kargaşalık le kavga kâr get recek olsa, bunları rahatça dürtükler.
Kaçakçılık le köle t caret bütün burada söylenenler doğrular.” (T. J. Dunn ng, l.c., s. 35, 36.)
OTUZİKİNCİ BÖLÜM
KAPİTALİST BİRİKİM TARİHSEL EĞİLİMİ
I. CİLDİN SONU
1243 B z, burada, gerçek sömürgeler , serbest göçmenler n yerleşt kler bak r toprakları ele alıyoruz.
B rleş k Devletler, ekonom k anlamda, bugün b le ancak Avrupa’nın b r sömürges d r. Ayrıca bu
kategor ye, kölel ğ n kaldırılması le daha öncek koşulların tamamıyla değ şm ş olduğu esk plantasyonlar
da g rer.
1244 Wakef eld’ n modern sömürgec l k konusundak b rkaç görüşü, f zyokrat M rabeau Baba ve hatta
çok daha önce İng l z kt satçıları tarafından tamamıyla sez lm şt r.
1245 Sonraları bu, uluslarası rekabet savaşımında geç c b r zorunluluk hal n almıştır, ama neden ne
olursa olsun sonuçları aynıdır.
1246 “B r zenc , b r zenc d r. Ancak bel rl koşullar altında b r köle durumuna gel r. B r pamuk eğ rme
mak nes , pamuk eğ rme mak nes d r. Ancak bel rl koşullar altında, sermaye durumuna gel r. Bu
koşullardan koparıldı mı, artık sermaye değ ld r, tıpkı altının kend kend ne para olmaması ya da şeker n,
şeker f yatı olamaması g b . ... Sermaye de b r toplumsal üret m l şk s d r. B r burjuva üret m l şk s ,
burjuva toplumunun üret m l şk s d r.” (Karl Marx “Lohnarbe t und Kap tal, N. Rh. Ze tung”.) n° 266,
7 N san 1849 [Ücretl Emek ve Sermaye – Ücret, F yat ve Kâr, s. 40-41, 41-42.]
1247 E. G. Wakef eld, England and Amer ca, c. II, a. 33.
1248 l.c., s. 17.
1249 l.c., v. I, s. 18.
1250 l.c., s. 42, 43, 44.
1251 * En kötü olasılık. -ç
1252 l.c., v. II, s. 5
1253 “Sömürgec l ğe konu olab lmes ç n, toprağın, yalnız boş ve ek lmem ş olması yetmez, özel
mülk yete dönüştürüleb l r, kamu mülk yet altında olması da gerek r.” (I.c., v. II, s. 125.)
1254 l.c., v..I, s. 247.
1255 l.c., s. 21, 22.
1256 l.c.. v. II. s. 116.
1257 l.c.. v. I, s. 131.
1258 l.c., v. II, s. 5.
1259 Mer vale, l.c., v. II, s. 235-314 pass m. Ilımlı, serbest t caret yanlısı, vülger kt satçısı Mol nar
b le şöyle d yor: “Dans les colon es où l’esclavage a eté abol sans que le trava l forcé se trouva t
remplacé par une quant té équ valente de trava l l bre, on a vu s’opérer la contre-part e du fa t qu se
réal se tous les jours sous nos yeux. On a vu les s mples trava lleurs explo ter à leur tour les
entrepreneurs d’ ndustr e, ex ger d’eux des sala res hors de toute proport on avec la part lég t me qu leur
revena t dans le produ t. Les planteurs, ne pouvant obten r de leurs sucres un pr x suff sant pour couvr r
la hausse de sala re, ont été obl g és de fourn r l’excédant, d’abord sur leurs prof ts, ensu te sur leurs
cap taux mêmes. Une foule de planteurs ont été ru nés de la sorte, d’autres ont fermé leurs atel ers pour
échapper à une ru ne mm nente. ... Sans doute, l vaut m eux vo r pér r des accumulat ons de cap taux,
que des générat ons d’hommes [bu ne çtenl k Bay Mol nar !] ma s ne vaudra t- l pas m eux que n les
uns n les autres pér ssent’ [“Zorunlu çalışmanın, eşdeğer b r m ktardak özgür çalışma le
değ şt r lmekb z n, kölell ğ n kaldırılmış bulunduğu sömürgelerde, olayın her gün gözler m z n önünde
gerçekleşen karşılığının meydana gel ş görüldü. Bu kez bas t emekç ler n sanay g r ş mc ler n
sömürdükler , onlardan, ürün ç nde kend ler n n hakkı olan pay le h ç b r l şk s olmayan yüksek
ücretler sted kler görüldü. Şekerler nden, ücret artışını karşılamak ç n yeterl b r f yat elde edemeyen
tarım şletmec ler (plantörler), açığı önce kârları, sonra da sermayeler üzer nden kapama zorunda
kaldılar. B rçok tarım şletmec s bu b ç mde yıkıma uğradı, öbürler , el kulağında b r yıkımdan kurtulmak
ç n, atelyeler n kapadılar. ... Kuşkusuz, sermaye b r k mler n n telef olduğunu görmek, nsan kuşaklarının
telef olduğunu görmekten evladır [...]; ama ne b r ler n n, ne de öbürler n n telef olması daha y değ l
m ?”] (Mol nar , l.c., s. 51, 52.) Bay Mol nar , Bay Mol nar ! Öyleyse, kutsal on em r, Musa ve
peygamberler, arz ve talep yasası nerede kaldı? Mademk Avrupa’da “g r ş mc ”, emekç n n hakkı olan
paya eluzatıyor, Batı Ant ller’de de emekç , entrepreneur se ne part lég t me’ ne [g r ş mc n n hakkı
olan pay -ç.] pekâlâ eluzatır. Sonra z n ver rsen z soralım: s z n de t raf ett ğ n z g b kap tal st n
Avrupa’da her allahın günü ödemey hmal ett ğ bu “part lég t me” [“hakkı olan pay” -ç.] ned r? Başka
yerlerde otomat k olarak şleyen arz ve talep yasasını, oralarda, emekç ler n, kap tal st “explo ter”
[“sömürmek” -ç.] kadar “s mple” [“bas t” -ç.] olduğu sömürgelerde pol s önlemler yle rayına oturtmak
ç n ş ddetl b r stek duyuyor.
1260 Wakef eld, l.c., v. II, s. 52.
1261 l.c., s. 191, 192.
1262 l.c.. v. I, s. 47, 246.
1263 * Öneml değ l. -ç.
1264 “C’est ajoutez-vous, grâce à l’appropr at on du sol et des cap taux que l’homme, qu n’a que ses
bras, trouve de l’occupat on, et se fa t un revenu ... c’est au contra re, grâce à l’appropr at on
nd v duelle du sol qu’ l se trouve des hommes n’ayant que leurs bras. ... Quand vous mettez un homme
dans le v de, vous vous emparez de l’atmosphére. A ns fa tes-vous, quand vous vous emparez du sol. ...
C’est le mettre dans le v de de r chesses, pour ne le la sser v vre qu’à votre volonté.” [“Kollarından
başka b r şey olmayan nsan, ancak toprak ve sermaye temellükü sayes nde ş bulur ve kend ne b r gel r
sağlar. Ters ne, ancak toprağın b reysel temellükü sayes nde, o nsan, kend ne kollarından başka b r
şeyler olmayan nsanlar bulur. ... B r nsanı boşlukta tuttuğunuz zaman, havayı kend n ze maleders n z.
Toprağı kend n ze malett ğ n z zaman da böyle yaparsınız. Bu, onu ancak kend steğ n ze göre yaşatmak
ç n, zeng nl k boşluğu ç nde tutmak demekt r.”] (Col ns, l.c., t. III., s. 267-271, pass m.)
1265 ** Olası dünyaların en yetk n ne, en y b ç me sokulmuş olurdu. -ç.
1266 Wakef eld, l.c., v. II, s. 192.
1267 l.c., s. 45.
1268 * Yer n tutan. -ç.
1269 Avustralya, kend kend s n n yasakoyucusu hal ne gel r gelmez, doğal olarak göçmenler leh nde
yasalar çıkarttı, ama İng I z hükümet n n zaten becerd ğ toprak yağması b r engel olarak ortadaydı.
“1862 tar hl yen toprak yasasının lk ve ana amacı, halkın yerleşmes ç n daha fazla kolaylıklar
sağlamaktır.” (The Land Law of V ctor a, by the Hon. C. G. Duffy, M n ster of Publ c Lands, Lond.
1862 [s. 3].)
1270 ** Altın arayıcılığı. -ç.
DİZİNLER
KAYNAKLAR DİZİNİ
YAZARLAR
ANONİM YAPITLAR
GAZETE VE DERGİLER
PARLAMENTO RAPORLARI VE ÖTEKİ RESMİ YAYINLAR
ADLAR DİZİNİ
AĞIRLIK ÖLÇÜLERİ
Tonne (ton) = 1016,05 kg.
Hundredwe ght (cwt.) = 50,802 kg.
Quarter (qrtr., qrs.) = 2,700 kg.
Stone = 6.350 kg.
PARALAR12*
Pound sterl n (£) = 20 ş l n 20,43 Mark
Ş ln = 12 pen 1,02 Mark
Pen = 4 farth ng 8,51 Fen k
Farth ng = 1/4 pen 2,12 Fen k
Dolar ($) = 100 sent 4,20 Mark
Frank (fr.) = 100 sant m 80 Fen k
Cent m (c. sant m) (Fransız ufaklık para) = 0,8 Fen k
L vre (Fransız gümüş s kkes ) = 1 frank 80 Fen k
Taler (1873’e kadar Prusya parası) = 30 gümüş kuruş 3,00 Mark
Gu nee (gu nca) = 21 ş l n 21,45 Mark
Sover gn (İng l z altın s kkes ) = 1 sterl n 20,43 Mark
Cent (Sent. Amer kan s kkes ) = ca. 4,2 Fen k
Drahm (esk Yunan gümüş s kkes ) =
Duka (Avrupa’da altın s kke, İtalyan kökenl )= ca. 9 Mark
Maraved (İspanyol s kkes ) = 6 Fen k
Re , re s (Portek z s kkes ) = 0,45 Fen k
[sayfa 837]
KISALTMALAR
(D pnotlar)
1 Bunlardan ancak 177.596’s 13 yaşından büyük erkekt r.
2 Bunlardan 30.501’ kadındır.
3 Bunlardan 137.447’s erkekt r. Özel evlerde çalışmayanlar, 1.208.648 sayısına dah l değ ld r. 1861 le
1870 yılları arasında. erkek uşak sayısı, neredeyse k katına çıkmıştır. Bunlar, 267.671’e ulaştı. 1847
yılında (büyük toprak beyler n n av korularında) 2.694 av korucusu vardı, bu sayı, 1869’da 4.921’e ulaştı.
Londra’da alt orta sınıfa a t evlerde çalışan genç h zmet ç kızlara, halk d l nde “kölec kler” denmekted r.
4 Ch. Empl. Cornm., Il. Rep., s. xxıı, n° 166.
* Marx, Fransızca met nde, bu formülü ayraç arasına alıyor ve şu d pnotu düşüyor: “B r nc formülü
ayraç arasına alıyorum, çünkü artı-emek kavramı, burjuva ekonom pol t ğ nde açıkça bulunmaz.” -ç.
6 Ib dem.
7 Şu anda, 1867 Martında H nd stan ve Ç n pazarları, İng l z pamuklu dokuma fabr katörler n n
yaptıkları hracatla tekrar aşırı dolu durumdadır. 1866 yılında, pamuklu dokuma şç ler arasında yüzde 5
ücret nd r m yapılmıştır. 1867’de buna benzer b r nd r m yüzünden, Preston’da 20.000 şç greve g tt .
[Dördüncü Almanca baskıya ek. – Bu, hemen bunun ardından patlak veren bunalımın lk perdes yd . -
F.E.]
8 l.c., Append x, s. 232.
9 London Econom st, March 29th, 184ş, s. 290.
10 1865’te bu yasa b r dereceye kadar düzelt ld . Bu yamaların h ç b r şe yaramadığını denemeler çok
geçmeden gösterecekt r.
* Almanca metne göre düzelt lm şt r. İng l zce met nde: atlar 72.39, sığırlar 116.626, koyunlar 146.608,
domuzlar 28.819. -ç.
* Mark ve fen k üzer nden hesaplama, 1871 yılına a tt r (1 Mark l/2790 kg. saf altın)