Professional Documents
Culture Documents
TEORİLERİ
2. Comte bilinç ('içeri') ve toplum/toplumsal yapı
('dışarı') arasında nasıl bir ilişki görür?
Comte dönemin psikolojisini büyük ölçüde eleştirir.
Psikolojiye iki açıdan saldırır:
1. Psikolojiyi bilimdışı bir yöntem olan içebakışa dayandığı
için eleştirir.
2. Psikolojinin, gündelik deneyimlerin, zihin üzerinde nasıl
etkili olduklarıyla yeterince ilgilenmediğine inanır.
Comte psikolojiyi fizyolojinin bir dalı olarak görür.
psikoloji
fizyoloji
Gerçek 'zihin bilimi' sosyolojidir.
• Comte'a göre insanlar ve
hayvanlar aynı düzeydeki
varlıklardır (bu bakış açısı daha
sonra Darwin tarafından
savunulacaktır).
• Bu görüş Comte'u insanları
hayvanlardan daha üstün bir
düzeyde gören döneminin
metafizikçileri ve teologlarının tam
karşısına yerleştirir.
• Pozitivizmin savunucusu Comte
benlik, zihin ve bilinç gibi
ölçülemeyen ve bu yüzden
bilimdışı olan kavramları kabul
edemezdi.
• Pozitivizm 'ruh' gibi spekülâtif
kavramlarla değil bilimsel yasalarla
ilgilenir.
Comte'a göre bireysel bilinç, türün bilinci içinde yer alır.
Türün bilinci
Bireysel
bilinç
İnsan zihninin uygarlıklarda olduğu gibi üç evreden
geçtiğine inanır.
Zihni yöneten yasalar, sadece insan zihni, gelişiminin ileri
bir aşamasına ulaştığında bilinebilir.
'dışarı' açıkça 'içeri'yi belirler: "Zihnin iç işleyişi her
durumda dışsal izlenimlerin doğrudan veya dolaylı bir
uzantısıdır ve tersine, en basit durumlarda bile her
zaman önceki sonrakileri daha karmaşık kılar."
• Comte’un sosyolojisinde birey pasiftir, insan
düşüncesi toplumsal biçimlerin ilerlemesinde
etkili olsa da son aşamada toplumsal gelişme
nesnel, belirleyici dışsal olgulara bağlıdır.
• Comte’a göre
toplumsal olgular
değişmez
yasalara bağlı
olduğu için bu
yasalar ortaya
konulduktan
sonra insanlık bu
yasalara boyun
eğmek
zorundadır.
Comte, bireylerin doğal ve toplumsal yasalar
karşısında boyun eğmesini
“rasyonel boyun eğiş”
ya da
“rasyonel teslimiyet”
olarak adlandırır.
• Bilim toplumsal denetimi olanaklı hale
getirecek, toplumsal ilkeleri yerleştirerek
düzen ve ilerleme ihtiyacını aynı anda
karşılayacaktır; bu nedenle insanlar toplumsal
düzene boyun eğmelidirler.
• Bu rasyonel boyun eğiş, bireylerin toplumsal
statülerini kabullenmeleri ve endüstri toplumu
içindeki eşitsizliklere boyun eğmeleri anlamına
gelmektedir.
Comte'un bilinç konusundaki görüşleri oldukça ham ve
özünde deterministtir:
dışarı
içeri
3. Comte çalışmasında hangi metodolojik soruları
ortaya koymuş, bunları nasıl ele almış ve
cevaplandırmıştır?
Comte bütün bilimleri pozitivizm fikri altında sistematize
etmeye çalışır.
Comte'un metodolojisine ilişkin herhangi bir anlayışın onun
benimsediği -empirizme dayanan ve genel yasaların
keşfine odaklanan- bir araştırma yöntemiyle başlaması
gerekir.
Comte'a göre empirizmin dört uygun yöntemi:
4. Tarihsel yöntem:
Tarihsel yöntem sosyolog için en
kullanışlısıdır.
Bu yöntem sosyolojiyi biyolojiden farklı
kılar ve sosyoloğun yasaların tarihsel
değişimin yönünü görmesini sağlar.
4. Auguste Comte'un sosyoloji anlayışı özgürlüğün
en iyi biçimde gerçekleştirilebileceği bir toplumu
geliştirmekte yardımcı olabilir mi?
Bu sorunun cevabı: "Hayır".
Çünkü Comte, özgürlükle, çok az ilgilenmiştir,
dolayısıyla deterministtir.
• Comte bireyi insan davranışını yönlendiren doğa
yasalarıyla uyumlu bir varlık olarak ele alır.
• Bu yasaların sosyoloji tarafından ortaya konulduğu
noktaya ulaşıldığında bireyler düzenli ve ahlâkî bir
hayata yöneleceklerdir.
• Pozitif felsefe sosyal sistemin yeniden organizasyonuyla
sonuçlanacaktır.
• Ortaya çıkan bu yeni toplum Fransız Devrimi'nden beri
ülkeye damgasını vuran düzensizlikten kaynaklanan
krize son verecektir.
• Düzenli bir toplumda yaşayan insanlar yeni bir
ahlâklılığı düzenleyecek araçlara sahip olacaklardır.
Bilim en iyi ahlâkî sistemin ne olduğunu
gösterecektir.
• Comte’a göre toplumdaki eşitsizliklerin çözümü,
negatif “haklar” kavramı yerine pozitif “ödevler”
kavramı geçtiğinde mümkün olacaktır.
• Ahlaki bir eğitim sayesinde bireyler hak
ettikleri toplumsal statünün ne olduğunun
farkına varacak ve bu konumu kabul
edeceklerdir.
Diğer bir deyişle Comte mülkiyetin bölüşümü
ya da işçi sınıfının örgütlenişi ile ilgili bir sorun
görmez;
çünkü ona göre bireyler özgür iradeye sahip
olsalar bile son kertede toplumun doğal
yasaları insan eylemlerinden daha etkili
olacaktır.
• Bireylerin etkileşimde
bulunarak kendi sosyal
konumlarını ve
toplumsal yapıları
değiştirmeleri
mümkün
görünmemektedir;
• çünkü bunları
belirleyen toplum
yasalarıdır ve bireyler
kendilerinin ötesinde
olan bu yasalara
bağlıdırlar. (Swingewood,
1998:67-8; Cross, 2008: 27-8).
Ahlâkî ve dinsel düşünceler bilimsel ve sosyolojik
düşüncelerden önce gelse de, Comte'un yeni ahlâkı
sadece 'sosyokrasi'nin kurulmasıyla, yani 'eşsiz saygınlık'
konumlarını işgal etmek için bütün zenginlikler ve dünyevi
konumlardan vazgeçen sosyologların organize ettiği ve
yönettiği bir toplum sayesinde gerçekleşecektir.
• Comte, toplumsal düzenin ancak bir dizi ahlaki değer
üzerinde inşa edileceği görüşünü benimsemiş,
yeni toplumsal düzen için gerekli olan ahlaki
uzlaşmayı, insanlık dini aracılığıyla
pozitivizmin sağlayacağını savunmuştur.
Tapınma nesnesi yüce aşkın bir Tanrı değil, aksine bizzat
insanlık olacaktır.
DİYALEKTİK
Diyalektik, bu üç kavram
çerçevesinde analize ve
tez
betimlemeye dayanır.
antitez
sentez
Diyalektik analizin temel mantığı;
1. her tezin (kişinin odaklandığı veya anlamaya çalıştığı her şeyin)
2. kendi yapısında karşıtını -antitezini- (tezi değiştirecek veya yıkacak
güçler /dinamikleri) barındırdığını ve
3. nihayetinde sentez olarak adlandırılan yeni, nitel olarak farklı bir
gerçekliğe yol açacağını varsayar.
sentez
antitez
tez
• kendi yapısında • nihayetinde
karşıtını - sentez olarak
• her tezin
(kişinin antitezini- (tezi adlandırılan
odaklandığı değiştirecek veya yeni, nitel
veya anlamaya yıkacak güçler olarak farklı
çalıştığı her /dinamikleri)
barındırdığını ve bir gerçekliğe
şeyin) yol açacağını
varsayar
Bu yeni sentez, bir kez oluştuğunda, artık içinde
kendi antitezini barındıran yeni bir tez hâline gelir
ve bu oluşum süreci benzer şekilde sürer.
tez
tez antitez
antitez
sentez
sentez
Örneğin
1. feodalizmin yapısına (tez) baktığımızda,
2. antitez olarak tanımlanabilecek bir grubun -serflerin- feodalizmi
yıkmaya çalıştığını görürüz (serflerin feodalizmin tamamlayıcı bir
parçası olduğunu, yani feodalizm tezinin nihayetinde kendisini
yıkacak, serf olarak adlandırılan bir insanlar grubunu yarattığını
belirtmemiz gerekir).
3. Buradan kendi içinde antitezini barındıran yeni bir tarihsel yapı
(sentez) ortaya çıkacak ve tarihsel değişim ve gelişim sürecektir.
Feodalizm
(tez)
Tarihsel gelişme
Hegel kendi diyalektik tartışmasını bir metafizik sistem
içinde temellendirir ve tarihin nihaî amacına doğru
ilerlemesini sağlayan gücün (genelde 'Mutlak' veya 'Akıl'
olarak adlandırdığı) metafizik bir 'Ruh' -Geist- olduğunu
iddia eder.
Hegel'e göre tarihin yönünü metafizik güç -'Akıl'- belirler.
tarih
Geist Tarihin
nihaÎ
(güç) amacı
Marx, insanın durumunu açıklamaya çalışan bütün
metafizik veya felsefi argümanlardan nefret eder, bu
türden çıkarımları 'kendinde olmayan' spekülâsyonlar
olarak nitelendirir ve onların yerine 'mantıklı felsefe'
olarak adlandırdığı kendi akıl yürütme biçimini geçirmeye
çalışır.
Marx'ın "Kendinde olmayan spekülâsyonlardan" nefretini
(Highgate Mezarlığı'nda kabrinin üzerinde yazan) şu ünlü
sözü yansıtır:
sentez x antitez
Bu yüzden Hegel’e göre tarih,
Tanrı‘nın kendi varlığını
zaman içinde sergilemesidir.
Marx'a göre tarihsel gelişmeyle Tanrı veya
metafizik arasında bir ilişki yoktur;
daha ziyade, tarihsel gelişme tarihteki
maddî ilişkiler tarafından belirlenen
gözlenebilen somut gerçekliği yansıtır.
Marx tarihsel/diyalektik materyalizmi Hegel'in diyalektik
metafiziği veya idealizmine bir tepki olarak geliştirir.
Marx'a göre gerçek olan sadece somut olgulardır.
Hegel: Marx:
diyalektik tarihsel/diyalektik
metafizik/idealizm materyalizm
Diyalektik materyalizm (diyalektik düşünme
sistemi) tarihte ortaya çıkan çelişkilerin yarattığı
çatışmaların (antitezin) yol açtığı genel tarihsel
hareketi ve gelişmeyi ifade eder.
Marx'a göre çelişkilerin yarattığı çatışmalar
-hareket ve gelişme- kaçınılmaz olarak
devrimle sonuçlanır.
(çatışmalar) hareket,
devrim
gelişme
Tarihsel harekete ve gelişmeye yol açan veya
onları hazırlayan, tarihteki bütün temel
çelişkilerin kaynağı sınıfsal ilişkilerdir.
Kendi kapitalizm analizinde Marx'ın
ilgisini iki temel sosyal sınıf
oluşturur:
1. üretim araçlarına sahip olan
(burjuvazi) ve
2. bunlardan yoksun olan sınıf
(proletarya)
Bu sınıflar arasındaki çatışmanın
kaçınılmaz olarak devrimle
sonuçlanacağını iddia eder.
Kapitalizm nedir ve devrime bu sınıflar arasındaki
hangi ilişkiler yol açacaktır?
Marx'ı, İngiliz ekonomi politiği nasıl
değerlendirdiğini inceleyerek anlayabiliriz.
İngiliz Ekonomi Politik/Klâsik İktisat Teorisi
Marx klâsik iktisat teorisini mantıksal sonucuna taşır ve devrimle
neticelenmesi gerektiğini öne sürer.
3.
1. geçimlik 2. artı-
ödenmeyen
ücretler değer
ücretler
Emek-değer teorisine göre:
bir metanın değeri onu üretmek
için kullanılan (başlangıçta zaman
temelinde ölçülen) emek
miktarına eşittir.
(Bu Smith ve Ricardo'nun
görüşüdür.)
Marx klâsik iktisat teorisini empirik gerçeklik içinde
konumlandırır ve geliştirir;
klâsik iktisadın arz ve talep yasasının bir metanın değerini
artırdığı ve düşürdüğü görüşünü kullanarak, aynı akıl
yürütme biçimini emeğe uygular.
orta sınıf
proletarya
Artı-değer:
1- Mutlak artı değer (kapitalistler emekçilerin
verimliliklerini yükseltmek için işgünü süresini
artırdıklarında oluşur.)
2- Göreli artı değer (kapitalistler emeğin verimliliğini
aynı sürede daha fazla üretmelerini sağlayarak
arttırdıklarında oluşur)
92
Marx'a göre bu gelişmeler
geçimlik ücret,
artı-değer,
ödenmeyen ücretler,
artan sömürü,
işe yabancılaşma ve
proletaryanın sayısal büyüklüğünün artması
işçilerin sefaletinin artmasına katkıda bulunur.
Ona göre bir başka şey daha ortaya çıkar -sınıf çatışması artar
(örneğin işçiler kaytarır, ürettikleri ürünlere zarar verirler);
bu ayrıca sınıf bilincini artırır (işçiler kendilerini ortak
çıkarlar ve amaçlara sahip bir sınıf olarak tanımlamaya
başlarlar).
Nihayetinde sınıf bilincinin biçimlendirdiği sınıf çatışması
devrimle sonuçlanır.
Fransız Sosyalizmi
Marx sınıf çatışmasına ve işbölümünün rolü ve gücüne ilişkin
fikirlerinin çoğunu Saint-Simon gibi Fransız sosyalistlerden,
Proudhon gibi anarko-sendikalistlerden ve diğer Fransız
ütopyacılardan almıştır.