You are on page 1of 2

RÜYA, RÜYANIN SADIĞI (doğrusu) OLMAZ.

YUSUF PEYGAMBER RÜYA GÖRMEMİŞTİR.


4
Hani bir zaman Yûsuf, babasına: “Babacığım! Şüphesiz ben onbir yıldız, güneş ve ay’ı
gördüm; onları bana boyun eğip teslimiyet gösterirlerken gördüm” demişti.

Yusuf kıssası, Yusuf’un gördüğü bir görüntüyü babasına anlattığı bu ayetle başlamaktadır. On
bir yıldızın, Güneş’in ve Ay’ın kendisine secde ettiği [teslim olup emrine girdiği] şeklindeki
bu “görüntü”, uykuda görülen bir rüya olmayıp Yusuf’un uyanıkken gördüğü bir görüntüdür.
Bu husus, ayette “ ‫ رأيت‬raeytü [gördüm]” fiilinin iki kez kullanılması suretiyle vurgulanmıştır.
Yani Yusuf, gördüklerini uykuda değil de uyanıkken gördüğünü “Babacığım, şüphesiz ben,
on bir yıldız, Güneş ve Ay’ı gördüm; onları bana secde ederken [boyun eğerken] gördüm”
diyerek üstüne basa basa bildirmiştir.

Yusuf’un uyanıkken gördüklerine benzer görüntüler, ilerideki ayetlerde bildirileceği gibi,


Yusuf’un zindan arkadaşları ve ülkenin kralı tarafından yine uyanıkken görülecektir. Yani,
kıssanın devamında yer alan “içki imal etmek, baş üstünde ekmek taşımak ve taşınan
ekmekleri kuşların yemesi” ve “yedi cılız ineğin yedi semiz ineği yemesi ve yedi yeşil başakla
yedi kuru başak” görüntüleri de rüya olarak değil, gerçek görüntüler olarak karşımıza
gelecektir. Aslında bu görüntüler, “gelecek” ile ilgili görüntülerdir. Yani, kâhinlerin,
medyumların gördüğü cinsten karmaşık görüntülerdir. Bu çeşit görüntülerin surede Yusuf
dışındaki kişilerce de görüldüğünün bildirilmesinden, o dönemde kâhinliğin yaygın bir
durumda olduğu anlaşılmaktadır. Bu sebeple, nasıl sihrin yaygın olduğu bir dönemde Musa
peygamber sihre yönelik mucizeler ile desteklenmişse, nasıl söz sanatı ve edebiyatın yaygın
olduğu bir dönemde peygamberimiz edebî bir mucize olan Kur’an ile gönderilmişse, Yusuf
peygamber de kendi döneminde “olacak olayların karmaşık görüntülerinin” tevili ile
mucizelendirilmiştir.

Geleceğe ait bu tür bir görüntü peygamberimiz için de söz konusu olmuştur:
27
Andolsun ki Allah, Elçisi’ne o görüntüyü; “Siz, Allah dilerse kesinlikle, güven içinde
başlarınızı tıraş etmiş ve kısaltmış kişiler olarak, korkmadan Mescid-i Haram’a gireceksiniz”
vizyonunu hak ile doğru çıkardı. Öyleyse Allah, sizin bilmediğinizi bilir. Sonra da size
bundan ast/yakın bir fetih kıldı.

(Fetih/27)

Uykuda iken görülen ve Türkçede “rüya” sözcüğüyle ifade edilen görüntüler ise Kur’an’da “
‫ فى المنام‬fi’l-menâmi [uykuda]” ifadesi kullanılarak söz konusu edilmiştir.
43
Hani o vakitler Allah sana uykunda onları az gösteriyordu. Eğer Allah, onları sana çok
gösterseydi kesinlikle korkmuştunuz ve savaş konusunda anlaşmazlığa düşmüştünüz. Fakat
Allah güvenlik sağladı. Şüphesiz O, gönüllerde olanı en iyi bilendir.
44
Ve hani olması gereken bir şeyi gerçekleştirmek için, onlarla karşılaştığınız vakit onları sizin
gözünüze az gösteriyordu. Sizi de onların gözlerinde azaltıyordu. Ve bütün işler yalnızca
Allah’a döndürülür.
(Enfal/43, 44)

Saffat/102’de konu edilen “elmenam” ifadesi, ism-i mekân kalıbı olup “uyku yeri”
anlamındadır. Ki burada mecazen o kentin duyarsızlığı, ilgisizliği, üzerlerine ölü toprağı
saçılmışlığı kastedilmştir. Yerinde gerekli açıklama yapılmıştır.

Uyanıkken görülen -Yusuf peygamberin gördüğü türden- görüntüler günümüzde “vision


[vizyon]” olarak adlandırılmaktadır. Müslümanlar yeterli düzeyde zihin yorup inceleme
yapmadıkları için, bu konularla ilgili olarak ekseriyetle Batı’da yapılan inceleme ve
araştırmalar doğrultusunda bir kavramlaştırma oluşmuştur. Verdikleri bilgilere ihtiyatla
yaklaşmak gerekse de, bir fikir vermesi açısından metapsşik, parapsikolojiye ait bilgilere de
bakmak yararlı olur kanaatindeyiz.

Kur’an’dan öğrendiğimize göre, vizyon, herkes tarafından görülebilecek bir olgudur. Çünkü
ilerideki ayetlerde görüleceği üzere, Yusuf peygamberin zindan arkadaşları ve ülkenin kralı
da böyle görüntüleri görmüşlerdir. Tarihe bakıldığında da, Kur’an’ın naklettiklerinden başka,
değişik yerlerde, değişik vizyonlardan söz edildiği görülmektedir. Bu vizyonların en bilineni
ve günümüzde de hâlâ ilgi çekmeye devam edeni Nostradamus vizyonlarıdır. Burada hemen
belirtmek gerekir ki, vizyon ile kehanet [veya medyumluk] aynı şeyler değildir. Kehanet,
vizyonu [veya rüyayı] “sözde” yorumlama işidir. Böyle görüntüleri [vizyonları]
yorumlayabilmek, Kur’an’da bildirildiğine göre, sadece Yusuf peygambere verilmiş bir
özelliktir. Nitekim Yusuf peygamberin babası Yakub peygamber de oğlunun vizyonunu tam
olarak tevil edemeyip sadece tahminde bulunmuştur. Yusuf kıssası dışında Kur’an’daki tek
vizyon olan peygamberimizin vizyonu da herhangi bir kul tarafından tevil edilmeyip bizzat
Rabbimiz tarafından açıklanmıştır. Aynı şekilde Nostradamus’un vizyonları da insanların
ancak günü gelince anlayacakları biçimdedir.

Vizyonerlik, özellikle de Nostradamus’un vizyonerliği araştırmacılar tarafından bir takım araç


ve öğretilere bağlanmışsa da, biz bu özelliğin yaratılıştan gelme [genetik] olduğunu, çalışma
ve öğrenme ile kazanılamayacağını düşünüyoruz. Nostradamus’un Kitab-ı Mukaddes’te adı
geçen birçok peygamberin yetiştiği İsaşar adlı Yahudi kabilesi ile var olan genetik bağını bu
düşüncemizi destekler mahiyette buluyoruz. Bize göre, Nostradamus’un Yakub ve Yusuf
peygamberlerin soyundan gelebileceği yönünde bir tahminde bulunmak bile mümkün
görünmektedir.

Ayette yıldızların, Güneş’in ve Ay’ın Yusuf peygambere ettikleri bildirilen secde namazdaki
secde değil, tıpkı meleklerin Âdem’e ettikleri secde gibi, Yusuf peygambere duyulan saygıyı
ve onun otoritesinin kabulünü ifade etmektedir. “Secde” sözcüğü ile ilgili detay Necm
suresinde verildiği için bu kadarla yetiniyor, ilgili bölümün oradan okunmasını örneriyoruz.

Secde sözcüğü, yukarıda belirtilen anlamıyla surenin 100. ayetinde de karşımıza gelecektir:
100
Ve anasıyla babasını yüksek bir taht üzerine yükseltti. Ve hepsi boyun eğip teslimiyet
göstererek o’nun için yere kapandılar. Ve Yûsuf: “Babacığım! İşte bu durum, o gördüğümün
te’vîlidir. Gerçekten Rabbim onu hak kıldı. Şeytan benimle kardeşlerimin arasını bozduktan
sonra, beni zindandan çıkarmakla ve sizi çölden getirmekle Rabbim bana hakikaten ihsan
buyurdu. Şüphesiz Rabbim dilediği şeye armağan vericidir. Şüphesiz O, en iyi bilen, hüküm
koyanın ta kendisidir.”

You might also like