You are on page 1of 33

1,ÜNĠTE; BĠR KAHRAMAN DOĞUYOR

GÜÇLÜ AVRUPANIN DOĞUġU VE OSMANLI DEVLETĠ

-Sanayi İnkılabı ile hammadde ihtiyacı arttı. Ayrıca ülkeler arasında Pazar ve sömürge arayışı
hızlandı..Bu da Birinci Dünya Savaşının en önemli nedenlerindendir.(Ekonomik neden)

-Sanayi İnkılabıile Osmanlı Devleti Avrupa’nın açık pazarı haline geldi.Osmanlı Devletinin
ekonomisi bozuldu.

DÜYUNU UMUMĠYE(GENEL BORÇLAR ĠDARESĠ):Osmanlı DevletiAvrupalı


devletlerden borç almış borçlarını ödeyemeyince alacaklı devletler.Düyunu Umumiye yi
kurmuşlardır.Bu teşkilat ile alacaklı devletler Osmanlı Devletinin gelir kaynaklarının büyük
bir kısmına el koydular .Bu da Osmanlı Devletinin ekonomik bağımsızlığına zarar vermiştir.

-Fransız İhtilali ile Milliyetçilik fikri yayıldı. Bu düşünce akımı çok uluslu imparatorluklarda
azınlık isyanlarına neden oldu .Çok uluslu imparatorlukların dağılmasına neden oldu.

-Osmanlı Devleti dağılmayı önlemek için ıslahatlar yaptı.Yaptığı ıslahatlar şunlardır:

1-Tanzimat Fermanı 1839

2-Islahat Fermanı 1856

3-I Meşrutiyet 1876

4-II Meşrutiyet 1908

-Tanzimat Fermanı ile kanun üstünlüğü kabul edildi.

-Islahat Fermanı amacı Avrupalıların azınlıkların haklarını bahane ederek içişlerimize


karışmasını önlemektir. Islahat Fermanı ile azınlıklara geniş haklar verilmiştir.

-Meşrutiyetin ilanı ile Osmanlının ilk anayasası olan Kanun-i Esasi ilan edildi.Anayasal
düzene geçildi.Halk ilk defa yönetime katıldı.

-31 Mart Olayı meşrutiyet yönetimine karşı olanlar tarafından çıkarılan isyandır.Osmanlı
Devletinde mevcut yönetime karşı yapılan ilk isyandır.

OSMANLI DEVLETĠNĠ DAĞILMAKTAN KURTARMAYI AMAÇLAMAYAN


FĠKĠR AKIMLARI

Fikir akımlarının amaçları devleti dağılmaktan kurtarmaktır. Fikir akımları şunlardır:

A)OSMANLICILIK:Osmanlı devletini oluşturan bütün milletleri ayrım yapmadan Osmanlı


vatandaşı kabul etmiştir.Namık Kemal, Mithat Paşa temsilcilerindendir.

B)ĠSLAMCILIK(ÜMMETÇĠLĠK):Tüm Müslümanları halifenin etrafında toplamayı


amaçlamıştır.Mehmet Akif Ersoy, Sait Halim Paşa temsilcilerindendir.

TÜRKÇÜLÜK(TURANCILIK):Bütün Türklerin tek bir bayrak altında toplanmasını


amaçlar.M.Emin Yurdakul, Ziya Gökalp en önemli temsilcilerindendir.

1
BATICILIK(GARPÇILIK):Dağılmaktan kurtulmanın yolunun batıya ayak uydurmaktan
geçtiğini savunmuştur.Tevfik Fikret en önemli temsilcilerindendir.

MUSTAFA KEMAL’ĠN EĞĠTĠM HAYATI:

Sırasıyla Mustafa Kemal şu okullara gitmiştir:

1-Mahalle Mektebi

2-Şemsi Efendi Mektebi

3-Selanik Mülkiye Rüştiyesi

4-Selanik Askeriye Rüştiyesi:Selanik Askeri Rüştiyesinde iken Matematik öğretmeni Kemal


ismini vermiştir.

5-Manastır Askeri İdadisi:Sınıf arkadaşı Ömer Naci sayesinde edebiyata ve hitabete ilgi
duydu.Tarih öğretmeni Kolağası Tevfik Bey sayesinde tarih bilinci gelişti.Namık Kemal ve
Mehmet Emin Yurdakul’un eserlerini okudu.Ayrıca Jean Jack Rousseau ,Montesquie
gibiFransız düşünürlerin kitaplarını okumuştur..

6-İstanbul Harp Okulu:Teğmen rütbesi ile mezun oldu.

7-İstanbul Harp Akademesi:Kurmay yüzbaşı olarak okulu bitirdi.

Not:İstanbul’da okurken ülke sorunları ile yakından ilgilendi.

Not:Osmanlı Devletinde batı tarzda eğitim veren okullar ,azınlık okulları ve yabancı okulların
bir arada bulunması Osmanlı Devletinde eğitimde birliğin olmadığını gösterir.

-Mustafa Kemal’in fikir hayatını yaşadığı şehirler ve yerler, öğretmenleri, okuduğu yerli ve
yabancı yazarlar, Osmanlının içinde bulunduğu durum etkilemiştir.

MUSTAFA KEMAL’ĠN ASKERLĠK HAYATI

-Mustafa Kemal’in ilk görev yeri Şam’daki 5.nci Ordudur.Burada Vatan ve Hürriyet
Cemiyetini kurdu.Bu da Mustafa Kemal’in Vatanseverlik, Liderlik ve Teşkilatçılık özelliğini
gösterir.

-Mustafa Kemal 31 Mart Olayında Hareket Ordusunda Kurmay Başkan olarak görev
yapmıştır.(1909)

-Mustafa Kemal 1910 yılında Picardie(Pikardi)manevralarına katılmıştır.

-Mustafa Kemal Trablusgarp’ta Derne ve Tobruk’ta yerli halkı İtalyanlara karşı örgütlemiştir.
Bu da onun Teşkilatçılık, özelliğini gösterir.Trablusgarp Savaşı Mustafa Kemal’in ilk askeri
başarısıdır.

-Mustafa Kemal 1913 yılında Sofya’da Ataşemiliter olarak görev yapmıştır.

-Mustafa Kemal Çanakkale Cephesinde 19.ncu Tümen Komutanlığında görev yapmıştır.Bu


cephedeki başarıları Mustafa Kemal in ulusal ve uluslararası alanda tanınmasını sağlamıştır.

2
-Kafkas Cephesinde 16.ncı Kolordu Komutanlığında görev yapmıştır.(1917)Muş ve Bitlisi
Ruslardan almıştır.

-Suriye Cephesinde Yıldırım Orduları GrupKomutanlığına bağlı 7.Ordu Komutanlığı


yapmıştır.

Not: Mustafa KemalI.Dünya Savaşında sırasıyla Çanakkale ,Kafkas ve Suriye Cephelerinde


savaşmıştır.

2.ÜNĠTE MĠLLĠ UYANIġ:BAĞIMSIZLIK YOLUNDA ATILAN ADIMLAR

I. DÜNYA SAVAġI(1914-1918)

I DÜNYA SAVAġININ GENEL NEDENLERĠ

1-Fransız İhtilalinin yaydığı Milliyetçilik akımı(Siyasi)

2-Hammadde ve Pazar arayışı(Ekonomik)

3-Sömürgecilik yarışı(Ekonomik)

4-Silahlanma yarışı

5-Devletler arasında gruplaşma/bloklaşma

BĠRĠNCĠ DÜNYA SAVAġININ ÖZEL NEDENLERĠ

1-Almanya ve Fransa arasındaki AlsasLoren sorunu.(Fransa zengin taş kömürü yataklarına


sahip AlsesLoreni Almanya’dan geri almak istemesi)

2-Rusyanın Panislavizm ve sıcak denizlere inme politikası .

3-İngiltere ve Fransa’nın mevcut sömürgelerini korumak istemesi.

4-Avusturya-Macaristan imparatorluğunun Balkanlara hakim olmak istemesi .

-Birinci Dünya Savaşı Avusturya-Macaristan veliahtının bir Sırplı tarafından öldürülmesi


üzerine Avusturya-Macaristan Sırbistan’a savaş açtı.

SAVAġTA TARAFLAR

Ġttifak Devletleri: Almanya, Avusturya-Macaristan, İtalya ,Osmanlı İmparatorluğu,


Bulgaristan. (İtalya sonradan taraf değiştirmiştir.)

Ġtilaf Devletleri: İngiltere, Fransa, Rusya, İtalya, Sırbistan, ABD, Yunanistan

Not:Savaşta taraf değiştiren tek ülke İtalya’dır.

Not:ABD’nin savaşa girmesi savaşın süresini kısaltmıştır.

OSMANLI DEVLETĠNĠN BĠRĠNCĠ DÜNYA SAVAġINA KATILMA NEDENLERĠ

1-Son zamanlarda kaybettiği toprakları geri almak istemesi .

2-Siyasi yalnızlıktan kurtulmak istemesi.

3
3-Kapitülasyonları kaldırmak istemesi.

4-Almanya’nın savaşı kazanacağına inanması.

ALMANYANIN OSMANLI DEVLETĠNĠ SAVAġTA YANINDA ĠSTEME NEDENĠ

1-Osmanlı Devletinin Jeopolitik konumundan yararlanmak istemesi(Boğazlara sahip olması)

2-Cephe sayısını artırarak savaşı geniş alanlara yayarak cephe yükünü hafifletmek.

3-Osmanlı halifesinin dini gücünden yararlanmak istemesi.

4-Osmanlı Devletinin insan gücünden yararlanmak istemesi.

5-Osmanlı Devletinin yeraltı ve yerüstü kaynaklarından yararlanmak istemesidir.

-Osmanlı Devleti 1914 yılında savaşa İttifak Devletlerinin yanında katıldı.

OSMANLI DEVLETĠNĠN BĠRĠNCĠ DÜNYA SAVAġINDA SAVAġTIĞI CEPHELER

Taarruz(Saldırı) Cepheleri: Kafkas, Kanal(Süveyş)

Savunma Cepheleri: Çanakkale, Suriye-Filistin, Irak, Hicaz-Yemen

Yardım Gönderdiğimiz Cepheler: Makedonya, Romanya, Galiçya

Not:Taarruz cephelerinin baş harfleri K ile başlar.

Not:Yardım cephelerinin sonları yardımın Ya’sı ile biter.

KAFKAS CEPHESĠ:İlk taarruz cephesidir.Ruslarla savaş yapıldı.Mustafa Kemal Muş ve


Bitlis’i Ruslardan almıştır..

KANAL CEPHESĠ:Taarruz cephesidir.Almanya’nın isteği ile açıldı .Açılma nedeni


İngiltere’nin sömürgelerine giden yolu kesmektir.Osmanlı Devleti bu cephede başarısız
olmuştur.

ÇANAKKALE CEPHESĠ:Savunma cephesidir.İtilaf Devletleri Rusya’ya yardım


göndermek ve boğazları ele geçirip Osmanlı Devletini saf dışı bırakmak için açmıştır
.Mustafa Kemal bu cephede Anafartalar, Conkbayırı ve Seddülbahir’de savaşmıştır.Mustafa
Kemal bu cephede “Ben size taarruz emretmiyorum ölmeyi emrediyorum” sözünü
söylemiştir.Çanakkale Cephesi Osmanlı Devletinin galip olduğu tek cephedir.Birinci Dünya
Savaşının uzamasına neden oldu.Bulgaristan, İttifak Devletlerinin yanında savaşa katıldı.

Not:Çanakkale Cephesi Mustafa Kemal’in dünya da tanınmasına ve milli mücadele’ nin lideri
olmasını sağladı.

SURĠYE CEPHESĠ:Osmanlı Devleti ile İngilizler savaşmıştır.Mustafa Kemal bu cephede


görev almıştır.Osmanlı Devleti bu cephede başarısız olmuştur.

IRAK CEPHESĠ:Osmanlı Devleti ile İngilizler arasında savaş yapılmıştır. Osmanlı Devleti
bu cephede başarısız olmuştur.

4
HĠCAZ-YEMEN CEPHESĠ:Osmanlı ve İngiltere arasında savaş yapıldı.Osmanlı Devleti
başarısız olmuştur.

YARDIM CEPHELERĠ:Romanya, Galiçya ve Makedonya’da Osmanlı Devleti kendi


sınırları dışında savaşmıştır. Müttefiklerine yardım göndermek için savaşmıştır.

BĠRĠNCĠ DÜNYA SAVAġININ SONUÇLARI

1-Savaşı İtilaf Devletleri kazandı.

2-İmparatorlukluk yıkıldı.Yerine milli devletler kuruldu.

3-Avrupanın siyasi haritası değişti.Yeni devletler kuruldu.

4-Sömürgecilik yerini “Manda ve Himaye” fikri aldı.

5-Dünya barışını korumak için Milletler Cemiyeti(Cemiyeti Akvam) kuruldu.

Not:Savaş sonunda yapılan antlaşmalar barışı sağlayamamış 2.Dünya savaşına zemin


hazırlamıştır.

Not:ABD Başkanı Wilson savaş devam ederken Wilson ilkelerini yayınladı.

MONDROS ATEġKES ANTLAġMASI(30 EKĠM 1918)

-İtilaf devletleri ile Osmanlı Devleti arasında imzalanmıştır.

-En önemli maddeleri 7.madde ve 24. maddeleridir.

7.madde:İtilaf devletleri güvenliklerini tehlikede gördükleri herhangi bir stratejik noktayı


işgal edebilecek.Bu madde ile İtilaf Devletleri Anadolu’nun işgaline yasal(hukuki) zemin
hazırladı.

24.madde:Vilayet-i Sitte’de Doğu Anadolu’daki 6 ilde (Bitlis-Elazığ-Sivas-Diyarbakır-


Erzurum ve Van) bir karışıklık çıkarsa İtilaf devletleri burayı işgal edebileceklerdi.Bu madde
ile Doğu Anadolu’da bir Ermeni devleti kurulmak istenmiştir.

-Mondros Ateşkes Antlaşması ile Osmanlı Devleti fiilen sona erdi.İtilaf Devletleri 7.maddeyi
dayanak göstererek Anadolu’yu işgale başladı.İlk işgal edilen yer Musul’dur.(İngilizler)

PARĠS BARIġ KONFERANSI (18 Ocak 1919)

Toplanma amacı yenilen devletlerin durumunu belirlemek ve bu devletlerle yapılacak barış


antlaşmalarının esaslarını belirlemektir.

Paris Barış Konferası’nda İtilaf Devletleri arasında ilk görüş ayrılığı yaşanmıştır.Bunun
nedeni Batı Anadolu’nun İtalya yerine Yunanlılar’a verilmesidir.

-İzmir 15 Mayıs 1919 yılında Yunanlılar tarafından işgal edildi.

-Amiral Bristol İzmir’e gelerek incelemelerde bulunmuştur.Amiral Bristol raporu Türkler’in


haklılığını dünyaya duyuran ilk uluslararasıbelgedir.

5
KUVAY-I MĠLLĠYE:Anadoluda başlayan işgallere karşı Türk halkının vatanı korumak ve
savunmak için kurdukları silahlı direniş kuvvetlerine denir.

İşgallere karşı ilk direniş Hatay Dörtyol’da Fransızlara karşı gerçekleşmiştir.

CEMĠYETLER

1- ZARARLI CEMĠYETLER 2-YARARLI(MĠLLĠ)CEMĠYETLER

1- ZARARLI CEMĠYETLER:İtilaf Devletleri ile işbirliği yapmışlardır.Milli mücadeleye


karşı çıkmışlardır. Azınlık cemiyetlerinin amacı bağımsız devlet kurmaktır.

A- Azınlıklar tarafından kurulan zararlı cemiyetler :


 . Mavri Mira Cemiyeti
 Pontus - Rum Cemiyeti
 Etnik-i Eterya Cemiyeti
 Hınçak ve Taşnak Cemiyetleri
 Makabi ve Alyans-İsrailit Cemiyetleri
B- Türkler tarafından kurulan milli varlığa düĢman zararlı cemiyetler:
 Hürriyet ve İtilaf Fırkası
 Sulh ve Selamet-i Osmaniye Fırkası
 Teali - İslam Cemiyeti
 Kürt Teali Cemiyeti
 Wilson Prensipleri Cemiyeti
 İngiliz Muhipleri Cemiyeti

2-YARARLI (MĠLLĠ) CEMĠYETLER:Bölgesel cemiyetlerdir.Kuruluşlarında milliyetçilik


düşüncesi etkilidir.Milli direniş bilincini uyandırmışlardır.

 Trakya-Paşaeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti


 İzmir Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti
 Reddi İlhak Cemiyeti
 Doğu Anadolu (Şark Vilayetleri) Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti
 Kilikyalılar Cemiyeti
 Trabzon Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti
 Milli Kongre Cemiyeti
 Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyeti

Not:Müdafaa-i Hukuk hakları savunma anlamına gelir.

Not:Sivas Kongresi’nde bütün yararlı(milli) cemiyetler Anadolu ve Rumeli Müdafa-i Hukuk


Cemiyeti adı altında birleştirilmişlerdir .Amaç milli mücadeleyi tek elden yönetmektir.

KURTULUġ SAVAġI HAZIRLIK DÖNEMĠ

Mustafa Kemal 19 Mayıs 1919 yılında 9.Ordu müfettişi olarak Samsuna çıkmıştır.Mustafa
Kemal in Samsuna çıkmasının asıl amacı milli bilinci uyandırmak tır. Milli birlik ve
beraberliği gerçekleştirerek milli mücadeleyi başlatmaktır.

6
1- HAVZA GENELGESĠ ( 28 MAYIS 1919)Amacı Türk halkını işgallere karşı
uyarmaktır.Milli bilinci uyandırmak için işgallere karşı protesto ve miting yapılması
söylenmiştir.
2- AMASYA GENELGESĠ ( 20-22 Haziran 1919)
-Genelgenin komutanlara onaylatılmasının amacı milli mücadeleyi kişisellikten ve
bölgesel olmaktan çıkartıp, alınan kararların halk üzerindeki etkisini arttırmaktır.
-Kurtuluş Savaşı’nın amacı ve yöntemi yani nasıl yapılacağı belirtilmiştir.
-İlk defa ulusal egemenlik(milli egemenlikten )bahsedilmiştir.
-Mustafa Kemal Amasya Genelgesinden sonra 9. Ordu Müfettişliğinden istifa etmiştir.
3-ERZURUM KONGRESĠ (23 TEMMUZ – 7 AĞUSTOS 1919)
-Toplanış amacı bakımından bölgesel, aldığı kararlar yönünden ulusal bir kongredir
-Mustafa Kemal, Erzurum Kongresi’ne başkan seçilmiştir.Mustafa Kemal’in sivil
olarak ilk görevi Erzurum Kongresi Başkanlığı’dır.
-İlk defa milli sınırlardan bahsedilmiştir.
- Manda ve himayeye ilkkez karşı çıkıldı.(Tam bağımsızlık/Milli bağımsız
hedeflenmiştir)
-9 kişilik Temsil Heyeti kurulmuş, başkanlığına Mustafa Kemal getirilmiştir.

4-SĠVAS KONGRESĠ (4 – 11 EYLÜL 1919)

-Her yönüyle ulusal bir özelliğe sahip olmasıdır.


-Bütün yararlı (milli) cemiyetler; Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti
olarak birleştirilmiştir.Amaç kurtuluş savaşını tek elden yönetmektir.
-Manda ve himaye fikri kesin olarak reddedilmiştir. Çünkü manda ve himaye fikri tam
bağımsızlığa terstir.
-Erzurum Kongresinde oluşturulan Temsil Heyeti, “Yurdun bütününü temsil eder”
şeklinde düzenlenerek ulusal hale getirilmiş, üye sayısı 16’ya yükseltilmiştir. Temsil
Heyeti başkanlığına Mustafa Kemal getirilmiştir.
- Temsil Heyeti , ilk defa yürütme yetkisini kullanarak Ali Fuat Paşa’yı Batı Cephesi
Komutanlığı’na atadı.
-Milli mücadelenin haklılığını duyurmak ve milli bilinci uyandırmak için İrade-i
Milliye gazetesi çıkarılmaya başlandı.

Not:Temsil Heyeti, TBMM açılıncaya kadar görevini sürdürmüş, TBMM’nin açılmasıyla da


görevi sona ermiştir.

AMASYA (PROTOKOLÜ) GÖRÜġMELERĠ (20 – 22 EKĠM 1919)

-Amasya Görüşmeleri, Temsil Heyeti adına Mustafa Kemal Paşa ile Osmanlı Devleti adına
Bahriye Nazırı (Bakanı) Salih Paşa arasında gerçekleşmiştir.

-Amasya görüşmeleri doğrultusunda seçimlere gidilerek Mebusan Meclisinin açılması


kararlaştırılmıştır.

TEMSĠL KURULU’NUN ANKARA’YA GELĠġĠ (27 ARALIK 1919)

Temsil Heyeti Amasya görüşmelerinden sonra Ankara’ya gelmiştir.Ankara bu tarihten sonra


milli mücadeleninyönetim merkezi olmuştur.

7
MĠSAK-I MĠLLĠ KARARLARI (28 OCAK 1920)

Son OsmanlıMebusan Meclisinde 28 Ocak 1920’de Misakı Milli (milli ant / milli yemin)
kabul edilmiştir.

-Misak ı Milli kararlarının temeli Erzurum ve Sivas Kongrelerinde alınan kararlar oluşturur.

-Milli (ulusal) sınırlarımız çizilmiştir.

-Misakı Millide ulusal bağımsızlık ve ülke bütünlüğüne vurgu yapılmıştır.

-Devletlerarası eşitlik benimsendi.

-Kars, Ardahan, Batum, Batı Trakya ve Arapların oturduğu yerlerin geleceğine halk kendisi
karar verecekti .Bu da milli iradeye saygı duyulduğunu gösterir.

Not:Misak-i Milli kararları alındıktan sonra İtilaf Devletleri İstanbul’u işgal ederek Meclis-i
Mebusanıdağıttı.Bu da Ankara’da TBMM’nin açılmasına zemin hazırladı.

TBMM’NĠN AÇILMASI (23 NĠSAN 1920)

-Kurucu Meclis özelliği gösterir.

-Meclis hükümet sistemi benimsenmiştir.

-Milli Egemenlik (Ulusal Egemenlik) ilkesi benimsenmiştir.

-Güçler birliği ilkesi benimsenmiştir.

-Olağanüstü yetkilere sahip bir meclistir.

TBMM’YE KARġI ÇIKARILAN AYAKLANMALAR

1-Azınlıklar Tarafından Çıkarılan Ayaklanmalar:

-Doğu Anadolu’da Ermeniler bağımsızlık bir devlet kurmak için ayaklanmışlardır

-Doğu Karadeniz’de Rumlar bağımsızlık bir devlet kurmak için ayaklanmışlardır.

2-Ġstanbul Hükümeti Tarafından Çıkarılan Ayaklanmalar:

-Ahmet Anzavur İsyanı

-Kuvay-ı İnzibatiye(Halifelik Ordusu)

3-Ġstanbul Hükümeti ile Ġtilaf Devletleri Tarafından Ortak Çıkarılan Ayaklanmalar:

-Bolu, Düzce, Hendek

-Adapazarı

-Afyon

-Konya

8
-Yozgat

-Milli Aşiret

4-Kuvay-ı Milliyeciler Tarafından Çıkarılan Ayaklanmalar

-Çerkez Ethem İsyanı

-Demirci Mehmet Efe

ĠSYANLARA KARġI TBMM’NĠN ALDIĞI ÖNLEMLER

1-Hıyanet-i Vataniye Kanunu çıkarıldı.(Meclis yasama yetkisini kullandı).

2-İstiklal Mahkemeleri kuruldu. Milletvekilleri bu mahkemelerde görev aldı.(Meclis yargı


yetkisini kullanmıştır).

3-Halkı bilgilendirmek için Anadolu Ajansı ve Hakimiyeti Milliye Gazetesi çıkarıldı.

SEVR BARIġ ANTLAġMASI (10 Ağustos 1920)

San Remo Konferansında Saltanat Şurası tarafından kabul edildi.

-Osmanlı Devletinin imzaladığı son antlaşmadır.

-Ölü doğmuş bir antlaşmadır.

-Hukuken geçersiz bir antlaşmadır.Çünkü Osmanlı Anayasasına göre bir antlaşmanın geçerli
olabilmesi için Meclis-i Mebusan tarafından onaylanması gerekiyordu. Meclis-i
Mebusandağıtıldığı için Sevr Antlaşması onaylanmamıştır.

-TBMM bu antlaşmayı kabul etmediğini açıklamış ve imzalayanları vatan haini ilan


etmiştir..

9
3. ÜNĠTE
MĠLLÎ BĠR DESTAN: YA ĠSTĠKLAL YA ÖLÜM!
Mondros AteĢkes AnlaĢması’nın imzalanmasından sonra bu anlaĢmanın özellikle 7 ve 24. maddelerine
dayandırılarak ülke toprakları iĢgal edilmeye baĢlandı. Türk ulusu bu haksız iĢgallere karĢı vatan topraklarını
savunmak için doğuda Ermeniler, güneyde Fransızlar ve Ermeniler, batıda ise Ġngiltere’nin desteklediği
Yunanlarla savaĢtı.

3.1. DOĞU VE GÜNEY CEPHESĠ

DOĞU CEPHESĠ
KurtuluĢ SavaĢı’nda düzenli ordunun ilk cephesi Doğu Cephesi’dir. Mondros AteĢkes AnlaĢması’ndan sonra
ordular terhis edilirken Kazım Karabekir PaĢa komutasındaki 15. Kolordu, Millî Mücadele’nin ilk yıllarında
elde bulunan az sayıdaki düzenli birlikten biri olmuĢtur. 2-3 Aralık 1920’de imzalanan Gümrü AntlaĢması
sonucunda Ermenilerle savaĢ sona erdi ve Doğu Cephesi kapandı.
Gümrü AntlaĢması
TBMM Hükümeti’nin uluslararası alandaki ilk siyasi baĢarısıdır. Bağımsız bir devlet olan Ermenistan bu
antlaĢmayla TBMM’yi, yani yeni Türk devletinin varlığını resmen tanımıĢ oldu. Ayrıca Ermenistan
Hükûmeti, Doğu Anadolu topraklarına yönelik isteklerinden vazgeçerek Sevr AntlaĢması’nı reddetmiĢ oldu.
Doğu Cephesi’ndeki tehdit ortadan kalkınca askerî birliklerin, silah ve cephanenin bir bölümü Batı
Cephesi’ne aktarıldı.

GÜNEY CEPHESĠ
Mondros AteĢkes AntlaĢması’ndan sonra Anadolu’nun güney bölgeleri Ġngilizler tarafından iĢgal edilmiĢti.
Ancak bir süre sonra Ġngilizler bu bölgeyi Fransızlara bıraktılar. Fransızlar, bölgeyi iĢgal edebilmek için
Suriye’den getirdikleri Ermenilerden de birlikler oluĢturdular. Bölge halkı ise kurduğu Kuvâ-yı Millîye
birlikleriyle Ģehirlerini savundular.
TBMM, Antep’e olağanüstü gayretinden ötürü Gazi unvanı verdi (6 ġubat 1921).
Halkın kahramanca direniĢinden dolayı MaraĢ’ın adı TBMM’nin aldığı bir kararla KahramanmaraĢ
olarak değiĢtirildi (7 ġubat 1973).
Urfa, dillere destan direniĢinden dolayı ġanlıurfa adını aldı (12 Haziran 1984).
10
Bölge halkı ve Kuvâ-yı Millîye direniĢi karĢısında baĢarılı olamayacağını anlayan Fransızlar, Türklerin
Yunanlarla yaptığı Sakarya Meydan SavaĢı’nı kazanmasının ardından, BMM ile Ankara AntlaĢması’nı
imzaladı(20 Ekim 1921).Bu antlaĢma ile Fransızlar, iĢgal ettikleri yerleri (Hatay dıĢında) Türkiye’ye bıraktı.

3.2. BATI CEPHESĠ


3.2.1Düzenli Ordunun Kurulması
Mustafa Kemal, Kuvâ-yı Millîye birliklerinin düzenli ve yeterli bir ordu olmadığını biliyordu. DüĢmana
karĢı koyabilmek için düzenli bir ordu kurulması gerektiğini düĢünüyordu.
Yeni bir ordu kurulması için hazırlıklar yapılırken UĢak üzerinden saldırıya geçen Yunanlar, 8 Temmuz
1920’de Bursa’yı iĢgal ettiler. YaĢanan iĢgal ve geliĢmeler, düzenli ordunun gerekliliğini bir kez daha ortaya
koydu. BMM, düzenli ordunun kurulması için karar aldı ve bu kararı uygulamaya koydu. Düzenli ordunun
kurulması kararından sonra Batı Cephesi’nde yeni düzenlemeler yapıldı. Batı Cephesi Komutanı Ali Fuat
(Cebesoy) görevden alınarak yerine Albay Ġsmet (Ġnönü) Bey atandı.
Kuvâ-yı Millîye birliklerindeki yetenekli asker ve subaylar da düzenli orduda yerlerini almaya baĢladılar.
Ayrıca seferberlik ilan edilerek halkın yeni kurulan orduya katılması sağlandı. Böylece BMM’ye bağlı
düzenli bir ordu kurulmuĢ oldu.

3.2.2 Birinci Ġnönü SavaĢı (6-10 Ocak 1921)


Birinci Ġnönü Zaferi
-Yeni kurulan düzenli ordunun ilk askerî baĢarısı oldu.
-Albay Ġsmet Bey, general rütbesine yükseltildi.
-Halkın TBMM’ye olan güveni ve umutlarıyla orduya katılım arttı.
-Bu ortamda Çerkez Ethem Ġsyanı tamamen bastırıldı.
-20 Ocak 1921’de TBMM’nin çalıĢmalarını hukuksal bir zemine oturtan TeĢkilat-ı Esasiye Kanunu’nun
(1921 Anayasası) ve 12 Mart 1921’de Ġstiklal MarĢı’nın kabulü bu zaferden sonra gerçekleĢmiĢtir.

TeĢkilat-ı Esasiye Kanunu (20 Ocak 1921)


1921 Anayasası, olağanüstü koĢullarda hazırlanıp kabul edildiği için kısadır. Yirmi üç madde ve bir geçici
maddeden oluĢur. Egemenliğin kayıtsız ve Ģartsız millete ait olduğunu vurgulayıp yürütme ve yasama
güçlerinin kullanımını TBMM’ye vererek “güçler birliği” ilkesini kabul etmiĢtir

Ġstiklal MarĢı’nın Kabulü (12 Mart 1921)


KurtuluĢ SavaĢı’mızın anlamını, ulusumuzun bağımsızlık isteğini dile getirecek bir marĢa ihtiyaç vardı. I.
Ġnönü Zaferi’nin getirdiği ulusal heyecan, Ġstiklal MarĢı çalıĢmalarını hızlandırdı. Maarif (Eğitim) Bakanı
Hamdullah Suphi Bey’in önerisiyle bir yarıĢma düzenlendi. YarıĢmaya 724 Ģiir katıldı ancak hiçbir Ģiir
ulusal duyguları ifade etmede yeterli bulunmadı. Mehmet Akif Bey, yarıĢmaya para ödülü konduğu için
katılmamıĢtı. Ona göre bu tür duyguların maddi karĢılığı olamazdı. Millî Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi
Bey, Mehmet Akif Bey’i ikna ederek Ģiirini yarıĢmaya göndermesini sağladı. “Kahraman Ordumuza”
adanan Ģiir, millî marĢımız olarak TBMM’de kabul edildi.

Birinci Ġnönü Zaferi’nin uluslararası alanda birçok diplomatik kazanımı oldu.


-Ġtilaf Devletleri TBMM’yi, 23 ġubat 1921’de düzenlenen Londra Konferansı’na davet ettiler.
Londra Konferansı’na Osmanlı Hükûmetinin temsilcisi olarak katılan Sadrazam Tevfik PaĢa, söz sırası
kendisine geldiğinde “Ben sözü Türk milletinin hakiki temsilcisi olan TBMM delegesine bırakıyorum.”
demiĢ ve Ġtilaf Devletlerinin Türk tarafını bölme ve birbirine düĢürme oyunlarını bozmuĢtur. Konferanstan
olumlu bir sonuç çıkmamıĢtır.
TBMM’nin Londra Konferansı’na katılması ile:
Ġtilaf Devletleri, TBMM’nin varlığını resmen tanıdı.

11
Misakımillî, Ġtilaf Devletlerine ve dünya kamuoyuna resmî olarak duyuruldu.
“Türkler barıĢ istemiyorlar.” Ģeklinde oluĢturulabilecek olumsuz propagandanın önüne geçildi.

-1 Mart 1921’de Afganistan’la dostluk antlaĢması imzalanırken


TBMM’yi tanıyan ilk Ġslam devleti Afganistan olmuĢtur.

-16 Mart 1921’de de Sovyet Rusya ile Moskova AntlaĢması imzalandı.


Sovyetler Birliği Misak-ı Millî’yi tanıyan ilk büyük Avrupa devletidir.

3.2.3 Ġkinci Ġnönü SavaĢı (23 Mart - 1 Nisan 1921)


Yunanların Türk ordusu karĢısında bir kez daha yenilgiye uğraması, Ġtilaf Devletleri arasındaki görüĢ
ayrılıklarını artırdı.
Ġtalya, iĢgal bölgelerini boĢaltma kararı aldı.
Zonguldak’taki birliklerini çeken Fransa, TBMM Hükûmeti ile anlaĢma zemini aramaya baĢladı.
Ġngilizlerin Yunanlara olan güveni sarsıldı.
Kazanılan zaferden dolayı çok mutlu olan Mustafa Kemal, Türk ordusunun moralini yükseltmek için Ġsmet
PaĢa’ya bir mesaj gönderdi. Bu mesajında “Siz orada yalnız düĢmanı değil, milletin makûs (kötü) talihini de
yendiniz.” diyerek Ġsmet PaĢa’yı kutladı.

3.2.4 Kütahya-EskiĢehir SavaĢları (10-24 Temmuz 1921)


EskiĢehir - Kütahya SavaĢları düzenli ordunun ilk ve tek yenilgisidir.

Mustafa Kemal’in BaĢkomutanlığa Getirilmesi (5 Ağustos 1921)


Mustafa Kemal, Kütahya-EskiĢehir SavaĢı’nda stratejik bir kararla geri çekilme emri verdi.Bu geri çekilme
sert tartıĢmalara neden oldu. Bunun üzerine TBMM üç ay süreyle Mustafa Kemal’i BaĢkomutan tayin etti.
Mustafa Kemal PaĢa, BaĢkomutanlık yasası ile yasama, yürütme ve yargı görevlerini üstüne aldı.

3.3 SAVAġ ORTAMINDA MAARĠF KONGRESĠ (15-21 Temmuz 1921)


Atatürk’ün eğitime verdiği önemi gösteren örnek, hiç Ģüphesiz 15 Temmuz 1921’de savaĢın dolu dizgin
devam ettiği, düĢmanın Bursa ve UĢak üzerinden saldırıya geçtiği sırada Ankara’da Maarif Kongresi’ni
toplamasıdır.180 eğitimcinin katıldığı kongre, eğitim sorunları ve çözüm önerileri üzerinde çalıĢmıĢtır.
Mustafa Kemal’inkonuĢmasında üzerinde durduğu konular, ileriki yıllarda Türkiye Cumhuriyeti’nin
uygulayacağı eğitim politikalarının temelini oluĢturmuĢtur.

3.4 TEKÂLĠF-Ġ MĠLLĠYE (MĠLLÎ YÜKÜMLÜLÜKLER) EMĠRLERĠ (7-8 Ağustos 1921)


Kütahya-EskiĢehir Muharebelerinden sonra BaĢkomutanlığa getirilen Mustafa Kemal PaĢa,gerekli tedbirleri
almak için vakit kaybetmeden harekete geçti. Ordumuzun ihtiyaçlarını halktan karĢılamak amacıyla Tekalif-
i Millîye adında emirler yayınladı. Bu emirlere göre herkes orduya yiyecek, giyecek yardımı ve cephane
taĢıma gibi konularda yardım edecekti.
Tekâlif-i Milliye Emirleri, Türk milletinin bağımsızlık mücadelesine olan inancını artırırken toplumda
millî birlik ve beraberliği güçlendirmiĢtir. Ayrıca Türk ordusunun saldırı gücüne ulaĢmasını sağlamıĢtır.

3.5. MUSTAFA KEMAL CEPHEDE


Sakarya Meydan SavaĢı (23 Ağustos - 13 Eylül 1921)
Sakarya SavaĢı, Yunanların son saldırı savaĢı oldu ve Yunan ordusu savunma durumuna geçti. Bu zaferle,
Türk ordusunun 1683’te Viyana önlerinden beri devam eden geri çekilme süreci durmuĢ oldu.
Sakarya Meydan SavaĢı’nın getirdiği askerî baĢarı üzerine siyasal alanda Kars ve Ankara antlaĢmaları
imzalandı.

12
Kars AntlaĢması (13 Ekim 1921):
TBMM ile Kafkas cumhuriyetleri (Ermenistan, Gürcistan, Azerbaycan) arasında imzalandı.
- Kars AntlaĢması ile doğu sınırlarımız kesinlik kazandı.
- Daha önce imzalanan Gümrü AntlaĢması ile Türkiye’ye bırakılan toprakların durumu kesinleĢti.
- Doğu sınırımızın güvenliği sağlandıktan sonra bölgedeki kuvvetlerimiz batıya kaydırıldı.

Ankara AntlaĢması (20 Ekim 1921): TBMM ile Fransa arasında imzalandı.
-Ankara AntlaĢması’yla TBMM’yi tanıyan ilk Ġtilaf Devleti Fransa oldu.
-Ġtilaf birliği parçalanmaya baĢladı. Hatay dıĢında Suriye sınırı (güney sınırları) belirlendi.
-Fransa, iĢgal ettiği yerlerden çekilirken birçok silah ve cephanesini Türklere bıraktı.
-Güney Cephesi’ndeki kaynakların Batı Cephesi’ne kaydırılma olanağı doğdu.

Büyük Taarruz ve BaĢkumandan Meydan Muharebesi (26-30 Ağustos1922)


Hazırlıklarını tamamlayan Türk ordusu 26 Ağustos 1922’de, saat 05.30’da, Kocatepe’den (Afyon) taarruza
geçti. Yunan savunma hatları kısa sürede çökertildi. 30 Ağustos’ta Türk kuvvetleri Yunan kuvvetlerini
kuĢattı. Tarihe BaĢkomutanlık Meydan Muharebesi diye geçen çarpıĢma sonucunda Yunan kuvvetleri
darmadağın oldu. Yunan askerlerinin büyük çoğunluğu esir alındı.
Dağılan Yunan ordusu Ġzmir’e doğru kaçmaya baĢladı. Durumu değerlendiren Mustafa Kemal
PaĢa 1 Eylül 1922’de ordumuza, tarihe geçen Ģu emri verdi: “Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir. Ġleri!” Emri
alan Türk ordusu kaçan düĢmanı takibe baĢladı. 2 Eylül’de Yunan BaĢkomutanı Trikopis’i esir alan Türk
kuvvetleri, hızla ilerleyerek 9 Eylül’de Ġzmir’e vardı. Yunan askerleri sahilde bekleyen gemilere binerek
Anadolu’yu terk ettiler.
Kazanılan büyük zaferle Türk yurdunun iĢgal edilemeyeceği ve parçalanamayacağı bir kez daha
anlaĢıldı. Anadolu’nun sonsuza kadar Türk yurdu olarak kalacağı da ispatlanmıĢ oldu. Ayrıca bu zafer,
Mudanya AteĢkes AntlaĢması ve Lozan BarıĢ AntlaĢması’na ortam hazırladı.

Mudanya AteĢkes AnlaĢması (11 Ekim 1922)


-Mudanya AteĢkes AnlaĢması, Türk Bağımsızlık SavaĢı’nın zaferle sonuçlandığını gösteren diplomatik
belgedir.
-Doğu Trakya, Ġstanbul ve Boğazlar savaĢ yapılmadan geri alınmıĢtır.
-Sevr AntlaĢması’nın geçersizliği kanıtlanmıĢ, Misak-ı Millî büyük ölçüde gerçekleĢmiĢtir.
- Boğazlar ve Ġstanbul’un TBMM yönetimine bırakılmasıyla baĢta Ġngilizler olmak üzere Ġtilaf Devletleri
Osmanlı Devleti’ni hukuken yok saymıĢ, yeni Türk devletini kabul etmiĢlerdir. Bu sayede barıĢ ortamına
zemin hazırlanmıĢtır.

Türk halkı, Mustafa Kemal’in liderliğinde kazandığı askerî zaferleri siyasî baĢarılarla tamamlamıĢtır.
I. Ġnönü Zaferi’nden sonra Londra Konferansı’na çağrıldı.
Afganistan’la dostluk antlaĢması imzaladı.
Moskova AntlaĢması’nı imzaladı.
Sakarya Zaferi’nden sonra Ankara AntlaĢması’nı imzaladı.
Kars AntlaĢması’nı imzaladı.
Ukrayna’yla dostluk antlaĢması imzaladı.
Ġngiltere ile esir değiĢimi antlaĢması imzalandı.
Büyük Taarruz’dan sonra Mudanya AteĢkes AnlaĢması’nı imzaladı.
Lozan BarıĢ AntlaĢması’nı imzaladı.

13
3.6. LOZAN BARIġ ANTLAġMASI (24 Temmuz 1923)
TBMM Hükûmeti adına katılacak gruba, Mudanya AteĢkes AntlaĢması’nı baĢarı ile imzalayan Ġsmet
PaĢa’nın baĢkanlık yapması kararlaĢtırıldı.
Türk heyetinin amacı, Misak-ı Millî sınırları içinde bağımsız bir Türk devletinin kurulduğunu Ġtilaf
Devletleri’ne kabul ettirmek ve millî egemenliğimizi sınırlayan koĢulları ortadan kaldırmaktı. Bu amaçla
Mustafa Kemal görüĢmelere giden heyetten, Ermeni yurdu iddiaları ve kapitülasyonlar konusunda ödün
vermemelerini istedi.
Lozan BarıĢ AntlaĢması’na göre;
-Mudanya AteĢkes AntlaĢması’nda olduğu gibi Meriç Irmağı, Türkiye ile Yunanistan arasında sınır olarak
kabul edildi.
- Yunanistan’dan istenen savaĢ tazminatı karĢılığında Karaağaç Türkiye’ye verildi.
- Gökçeada ve Bozcaada Türkiye’ye, Ege Adaları Yunanistan’a verildi.
- Suriye sınırı, Fransa ile imzalanan Ankara AntlaĢması’na göre kabul edildi.
- Kapitülasyonlar kaldırıldı.
- Boğazların her iki yakasının askerlerden arındırılmasına ve boğazlardan ticaret gemilerinin geçiĢine izin
verildi.
- Boğazların yönetimi, baĢkanlığını Türkiye’nin yapacağı milletlerarası bir Boğazlar Komisyonuna bırakıldı.
Eğer Türkiye, bir savaĢa girerse boğazlar üzerinde istediği gibi davranma hakkına sahip olacaktı.
- Türkiye’de yaĢayan azınlıklar Türk vatandaĢı sayılacak, kanun ve hukuk önünde Türk vatandaĢları ile eĢit
haklara sahip olacaklardı.
- Türkiye’de yaĢayan Rumlarla Yunanistan’daki Türkler karĢılıklı olarak yer değiĢtireceklerdi. Fakat Batı
Trakya’daki Türklerle Ġstanbul’daki Rumlar bu değiĢimin dıĢında tutulacaktı.
Sevr AntlaĢması’na göre Osmanlı Devleti’nin kapitülasyonlar yolu ile egemenlik hakları kısıtlanıp toprakları
paylaĢılıyor, askerî gücü sınırlandırılarak savunma hakkı yok ediliyordu. BaĢkenti Ġstanbul dahi güvende
değildi. Lozan BarıĢ AntlaĢması ise Osmanlı Devleti yerine yeni bir Türk devletinin kuruluĢunu belgeleyen,
baĢta Ġtilaf Devletleri olmak üzere dünya devletlerine Türkiye’nin bağımsızlığını kabul ettiren uluslararası
bir antlaĢmadır. Lozan BarıĢ AntlaĢması, diğer sömürge uluslara yol gösterici bir belge olmuĢ, Sevr’i
geçersiz kılmıĢtır. Batum, Boğazlar, Musul ve Hatay dıĢında Misak-ı Millî hedeflerine ulaĢılmıĢ,
kapitülasyonların kaldırılması ile tam bağımsızlık hedefine ulaĢılmıĢtır.

3.7. MĠLLÎ MÜCADELE’NĠN SANATA ETKĠSĠ


Millî Mücadele Dönemi’nde meydana gelen olaylar birçok sanatçımıza esin kaynağı olmuĢtur. SavaĢ
yıllarında ve daha sonraki zamanlarda KurtuluĢ SavaĢı’nı anlatan sayısız eser meydana getirilmiĢtir. Roman,
hikâye, Ģiir, resim, heykel, tiyatro ve sinema alanında yüzlerce eser bu büyük mücadeleyi konu edinmiĢtir.
Türk milletinin Millî Mücadele sırasında gösterdiği vatan sevgisi böylece ölümsüzleĢtirilmiĢtir.
-Ġbrahim Çallı’nın “Zeybekler” adlı tablosu -Çankaya (Falih Rıfkı Atay)
-AteĢten Gömlek (Halide Edib Adıvar) -Türk’ün AteĢle Ġmtihanı(Halide Edib Adıvar)

14
4. ÜNĠTE

ATATÜRKÇÜLÜK VE ÇAĞDAġLAġAN TÜRKĠYE


4.1. ÇAĞDAġLAġAN TÜRKIYE’NIN TEMELI: ATATÜRK ĠLKELERĠ

ATATÜRK ĠLKELERĠ

Cumhuriyetçilik
Devletin siyasi rejimi olarak cumhuriyeti benimsemek ve onu demokratik yönetim biçimi olarak kabul
ederek cumhuriyetin ilke ve uygulamalarını geçekleĢtirmektir.
Cumhuriyet yönetimi gücünü halktan alan, halk iradesine dayanan bir yönetim biçimidir.
Cumhuriyetçilik ilkelerinin olmazsa olmazları: - Meclis - Seçimler - Oy kullanmak
Cumhuriyetçilik Ġlkesi Doğrultusunda Yapılan Ġnkılaplar
-TBMM’nin açılması -Saltanatın kaldırılması
-1921 Anayasası’nın (TeĢkilat-ı Esasiye Kanunu) kabulü -Cumhuriyet’in ilanı
-1924 Anayasası’nın kabulü -Halifeliğin kaldırılması
-Çok partili hayata geçiĢ denemeleri -Kadınlara seçme seçilme hakkı verilmesi

Milliyetçilik
Ortak bir tarihsel mirasa sahip olan, bu tarihsel ve kültürel mirasa birlikte sahip çıkan, aynı vatanda beraber
yaĢamak konusunda istekli davranan, bu isteğinde samimi olan, dil, tarih ve kültür gibi kavramlarla birbirine
bağlanan topluluğa millet denir. Atatürk milliyetçiliği milletini sevmek, onun varlığını yüceltmek ve
milletinin mutluluğu için çalıĢmak olarak adlandırılabilir. Bağımsızlık ve özgürlük değerlerini temel alan
Atatürk’ün milliyetçilik anlayıĢı, millî birliği sağlayan ve vatandaĢları birleĢtiren bir anlayıĢtır.
Milliyetçilik Ġlkesi Doğrultusunda Yapılan Ġnkılaplar
-TBMM’nin açılması -Ġzmir Ġktisat Kongresi’nin düzenlenmesi
- Kabotaj Kanunu’nun çıkarılması -Kapitülasyonların kaldırılması
- Türk Tarih Kurumunun kurulması -Türk Dil Kurumunun kurulması

Halkçılık
Hiçbir kiĢiye, sınıfa, zümreye üstünlük tanımayan ırk, dil, din, cinsiyet, siyasal düĢünce, felsefi görüĢ ayrımı
gözetmeden bütün vatandaĢları kanun önünde eĢit sayan anlayıĢ Atatürk’ün halkçılık ilkesini ifade eder.
Halkçılık Ġlkesi Doğrultusunda Yapılan Ġnkılaplar
Türk Medeni Kanunu’nun kabulü AĢar vergisinin kaldırılması
Soyadı Kanunu’nun çıkarılması Kadınlara seçme seçilme hakkının verilmesi
Ayrıcalık ifade eden unvanların kaldırılması

Devletçilik
Devletçilik; ekonomik gücü yetersiz, geri kalmıĢ bir toplumun ulusal kaynaklarını harekete geçirerek
geliĢmiĢ bir sanayi toplumu oluĢturmaya yönelik devletin öncülük etmesidir. Devletçilik, özel giriĢimciliği
reddeden bir ilke değildir. Tüm üretim araçlarının devlet elinde toplanmasını amaçlamaz. Devletçilik, özel
giriĢimcinin desteklenmesi yanında, halkın yararına olan ancak özel giriĢimcinin ilgilenmediği veya baĢarılı
olamadığı alanlarda devlet yatırımlarını devreye sokmaktır.
DevletçilikĠlkesi Doğrultusunda Yapılan Ġnkılaplar
TeĢvik-i Sanayi Kanunu’ nun çıkarılması Fabrikaların kurulması
I. BeĢ Yıllık Sanayi Planı’nın hazırlanması Etibank ve Sümerbank’ın kurulması
Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü kurulması

15
Laiklik
Laiklik, din iĢleri ile devlet iĢlerinin birbirinden ayrılması devlet, hukuk ve eğitim alanındaki
düzenlemelerde akılcılık ve bilimselliğin temel alınması anlamına gelir. Aynı zamanda kiĢilere inanç ve
ibadet özgürlüğünün tanınması ve bu özgürlüğün yasalarla devlet güvencesine alınmasıdır. Devletin bütün
dinler karĢısında tarafsız kalmasıdır. Laiklik, inanç özgürlüğünün diğer kiĢiler, toplum ve devlet tarafından
tanınması ve bu özgürlüğe saygı gösterilmesidir. Böylece laiklik, inanç ve ibadet özgürlüğünü sağlamıĢtır.
Laiklik Ġlkesi Doğrultusunda Yapılan Ġnkılaplar
Saltanatın kaldırılması Halifeliğin kaldırılması
Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun kabul edilmesi Tekke, zaviye ve türbelerin kapatılması
ġer’iye ve Evkaf Vekâletinin kaldırılması Medeni Kanun’un kabul edilmesi
Atatürk ilkelerinin anayasaya eklenmesi 1928’deAnayasa’nın 2. maddesinde yer alan
“Devletin dini Ġslâm’dır.” ifadesinin kaldırılması

Ġnkılapçılık
Atatürkçü düĢüncede inkılapçılık, akıl ve bilimin yol göstericiliğinde sürekli değiĢmek ve geliĢmektir. Çağın
gerisinde kalmıĢ, eskimiĢ kurum ve kuralları yıkmak, yerlerine milletin ilerlemesini, çağdaĢlaĢmasını
sağlayacak yeni kurum ve kuralları koymaktır.
Ġnkılapçılık ilkesi, Türk toplumuna aklın, bilimin ve ileri teknolojinin yol göstericiliğinde yenileĢme ve
geliĢme yolunu açmıĢtır.
Atatürk Ġlkeleri'nin Ortak Özellikleri
Milli egemenlik ve bağımsızlık temeline dayanır. Hak ve hürriyetleri koruyucudur.
Kaynağı Türk milli kültürüdür. Akılcı ve bilimseldir.
Taklitçi değildir. Kabul edilmelerinde dıĢ baskı ve zorlama yoktur. Evrensel ve barıĢçıdır.
Birbiriyle uyumlu ve birbirini tamamlayıcıdır. Uygulamaya yansımıĢtır.
Türk milletinin ihtiyaçlarından doğmuĢtur. Laik düĢünce ve hukuka dayanır.

4.2. SĠYASĠ ALANDA YAPILAN YENĠLĠKLER


Saltanatın Kaldırılması (1 Kasım 1922)
Ġtilaf Devletleri Türk tarafında ikilik oluĢturmak amacıyla Lozan BarıĢ GörüĢmeleri’ne TBMM Hükûmeti
yanında Osmanlı Hükümeti’ni de çağırmıĢtı. ĠĢgal güçlerinin etkisi altında bulunan ve onlarla iĢ birliği
yapan bir hükûmetin barıĢ görüĢmelerinde milleti temsil etmesi doğru değildi. 1921 Anayasası’na göre de
milletin tek temsilcisi hukuksal olarak TBMM idi. Bu düĢünceler ve gerekçeler doğrultusunda TBMM’ye
Mustafa Kemal’in de imzasının bulunduğu bir önerge verildi. Bu önerge ile saltanatın kaldırılması
isteniyordu. TBMM aldığı kararla 1 Kasım 1922’de saltanatı halifelikten ayırarak kaldırdı.Saltanatın
kaldırılması ile millet egemenliğinin sağlanması yolunda önemli bir adım daha atıldı.

Ankara’nın BaĢkent OluĢu (13 Ekim 1923)


Ġsmet PaĢa ve arkadaĢlarının sunduğu “Türkiye Devleti’nin baĢkenti Ankara Ģehridir.” Ģeklindeki kanun
teklifi, 13 Ekim 1923’te uzun tartıĢmalardan sonra kabul edildi. Böylece Millî Mücadele’nin yönetim
merkezi olan, ulaĢım hatları üzerinde ve güvenli bir noktada bulunan Ankara baĢkent oldu.

Cumhuriyet’in Ġlanı (29 Ekim 1923)


29 Ekim 1923’te Cumhuriyet’in ilanıyla devlet rejiminin adı kondu,
Mustafa Kemal’in cumhurbaĢkanı seçilmesi ile devlet baĢkanlığı sorunu çözüldü.
Ayrıca “meclis hükûmeti” sistemi yerine, “kabine hükûmeti” sistemine geçildi.
Cumhuriyet, halk yönetimi demektir. Halk adına ülkeyi yönetecek kiĢilerin halk tarafından belirli bir süre
için seçildiği bir yönetim Ģeklidir.
-Türkiye Cumhuriyeti’nin Ġlk cumhurbaĢkanı Mustafa Kemal’dir. (Atatürk)
- Ġlk baĢbakanı Ġsmet (Ġnönü) PaĢa’dır. -Ġlk meclis baĢkanı Fethi (Okyar) Bey’dir.

16
Halifeliğin Kaldırılması (3 Mart 1924)
Halifeliği cumhuriyetin alternatifi olarak görenler vardı. Halifelik, saltanat taraftarlarının sığınabilecekleri
tek kurumdu. Halifelik, cumhuriyetçilik ve laiklik ilkeleri ile de uyuĢmuyordu. Yabancı elçilerle görüĢen
Halife Abdülmecit Efendi sanki bir devlet baĢkanıymıĢ gibi davranmaya baĢlamıĢtı. Tüm bu gerekçelerle,
3 Mart 1924’te halifelik kaldırıldı. Ertesi gün Abdülmecit Efendi ailesiyle birlikte Ġsviçre’ye gönderildi.
Halifeliğin kaldırılması ile laik devlet olma yolundaki en önemli adım atıldı. Eski rejime dönüĢ yolları
tamamen kapatıldı. Devlette iki baĢlılık oluĢturabilecek bir durum ortadan kaldırıldı.

ġeriye ve Evkaf Vekâleti ile Erkân-ı Harbiye Vekâleti’nin Kaldırılması (3 Mart 1924)
Erkan-ı Harbiye Vekâleti kaldırıldı.
Yerine Genelkurmay BaĢkanlığı kurularak ordu siyasetten ayrıldı.

ġeriye ve Evkâf Vekâleti kaldırıldı.


Yerine Diyanet ĠĢleri BaĢkanlığı ve Vakıflar Genel Müdürlüğü kuruldu.

1924 Anayasası (20 Nisan 1924)


Millî Mücadele’nin baĢarıyla tamamlanmasının ardından değiĢen Ģartlara cevap verecek daha geniĢ kapsamlı
yeni bir anayasaya ihtiyaç duyuldu. Devletin temel kurumlarını ve yetkilerini belirleyen, vatandaĢların temel
hak ve hürriyetlerini koruma altına alan yeni anayasa, 20 Nisan 1924’te TBMM’de kabul edildi.

4.3. HUKUK ALANINDA YAPILAN YENĠLĠKLER


Yapılan hukuki düzenlemelerle cinsiyet, ırk, din ve mezhebe dayalı uygulamalar sonlandırıldı. EĢitliğe
dayalı, laik bir hukuk düzeni oluĢturuldu. Hukuk inkılabını amacına ulaĢtırmak ve genç Cumhuriyetin
ihtiyaç duyduğu hukuk kadrolarını yetiĢtirmek için 1925’te “Ankara Adliye Hukuk Mektebi” açıldı. Ġsmi
daha sonra Hukuk Fakültesine dönüĢtürülecek olan bu okul, Ankara Üniversitesinin temelini oluĢturdu.

Türk Medeni Kanunu (17 ġubat 1926)


Türk hukukçular tarafından Avrupa’daki hukuk sistemi üzerine incelemeler yapıldı. Ġsviçre Medeni
Kanun’u; yeni ve sade olması, sorunlara pratik ve akılcı çözümler getirmesi, çağın sosyal ihtiyaçlarına cevap
verebilmesi nedeniyle Türkçeye tercüme edildi ve Medeni Kanun olarak kabul edildi (17 ġubat 1926).
Türk Medeni Kanunu’nun kabulü ile hukuk birliği sağlandı. Erkek ve kadın hukuk önünde eĢit oldu. Medeni
Kanun’la çağdaĢ ve laik bir toplumsal yapının oluĢması ve millî kimliğin kazanılması alanında önemli
adımlar atılmıĢ oldu. Türk Medeni Kanunu, Türk aile yapısı ve kadınların hakları açısından önemli
düzenlemeler içeriyordu.
Medeni Kanun ile Türk kadını sadece hukuk alanında haklarına kavuĢmadı. Aynı zamanda, kadının sosyal
hayattaki ve iĢ hayatında statüsü artırılarak erkeklerle eĢitlenmiĢ oldu.

4.4. EĞĠTĠM VE KÜLTÜR ALANINDA YAPILAN ĠNKILAPLAR


Tevhid-i Tedrisat Kanunu (3 Mart 1924)
3 Mart 1924 tarihinde, Tevhid-i Tedrisat Kanunu (Öğretim Birliği Kanunu) TBMM’de kabul edildi.
Böylece medreseler kaldırılarak ülkede eğitim öğretimde birlik sağlandı. Ülkedeki bütün okullar devlet
denetimine alınarak Millî Eğitim Bakanlığına bağlandı. Bu geliĢmelerle eğitim, Atatürk’ün arzuladığı millî,
laik, çağdaĢ ve bilimsel esaslar çerçevesinde yeniden düzenlendi. Ülkede, Batılı ve modern eğitim veren
ilköğretim okulları, liseler ve meslek liseleri ile üniversite gibi çağdaĢ öğretim kurumları açıldı.

17
Harf Ġnkılabı (1 Kasım 1928)
Türkler tarih boyunca “Göktürk” ve “Uygur” alfabeleri baĢta olmak üzere çeĢitli alfabeler kullanmıĢ,
Ġslamiyet’in kabul edilmesinden sonra Arap alfabesini benimsemiĢlerdi. Arap harfleri ses bakımından
Türkçeye uygun değildi. Sesli harflerin yetersizliği de okuma yazmayı oldukça zorlaĢtırıyordu. Oysa
Mustafa Kemal, Türk dilinin kolayca okunup yazılmasını amaçlıyordu.
Türk toplumunun ve eğitiminin önündeki engellerden birini daha aĢmak amacıyla Türkiye Büyük Millet
Meclisi, 1 Kasım 1928’de Yeni Türk Harfleri Hakkında Kanun’u kabul etti.Türk toplumu, çağdaĢ uygarlık
yolunda kolay okuma yazma anahtarına kavuĢtu.

Millet Mektepleri (1 Ocak 1929)


Yeni harfleri öğretmek ve okuryazar oranını yükseltmek amacıyla 1 Ocak 1929’da Millet Mektepleri açıldı.
Gazeteler o günü Maarif (Eğitim) Bayramı olarak kutladı. Yeni harflerin kullanılmasını yaygınlaĢtırmak için
16-45 yaĢ arasındaki çok sayıda vatandaĢın katıldığı kurslar düzenlendi. Artık bütün yurtta okuma yazma
seferberliği baĢlatılmıĢtı.
Millet Mekteplerinde okuma yazma bilmeyen vatandaĢlara okuma yazma öğretildi.

Türk Tarih Kurumu (12 Nisan 1931)


Atatürk, tarih bilimine ve Türk çocuklarının tarihlerini bir bütünlük içinde öğrenmelerine büyük önem
vermiĢtir. Bu amaçla Türk tarihinin köklerini araĢtırmak ve Türklerin dünya medeniyetine katkılarını ortaya
çıkarmak amacıyla Türk Tarih Kurumu kurulmuĢtur.

Türk Dil Kurumu (12 Temmuz 1932)


Atatürk’ün talimatıyla Türkçeyi yabancı dillerin etkisinden kurtarıp geliĢtirerek bilim dili hâline gelmesini
sağlamak ve aydınların dili ile halkın dili arasındaki açığı kapatmak için Türk Dil Kurumu kurulmuĢtur.

Üniversite Reformu (1933)


Atatürk, çağdaĢ Türkiye Cumhuriyeti’nin felsefesine uygun üniversitelerin kurulması için çalıĢmalar
yapılması amacıyla bir komisyon kurulmasını istedi. Yapılan çalıĢmaların sonucunda, Ġsviçreli Prof. Dr.
Albert Malche (Albert MalĢe) ülkemize davet edildi ve konu ile ilgili bir çalıĢma yapması istendi. Albert
Malche, yapmıĢ olduğu çalıĢmalar sonucunda bir rapor hazırladı.
Bu rapor, ülkemizde ilk üniversite reformunun baĢlatılmasını sağladı. Malche’nin raporu doğrultusunda,
1933 yılında Darülfünun kapatılıp yerine Ġstanbul Üniversitesi açıldı.

Atatürk’ün Güzel Sanatlara ve Spora Verdiği Önem


Atatürk “Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuĢ demektir.” ifadesiyle güzel sanatların
önemini vurgulamıĢtır.
Atatürk spor alanındaki geliĢmeleri de teĢvik etmiĢtir. “Ben, sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda
ahlâklısını severim.” diyen Atatürk, sporu yalnız bedenî bir yetenek olarak görmemiĢ, zekâ ve ahlakı da
sporun bir parçası olarak tanımlamıĢtır.

4.5. TOPLUMSAL ALANDA YAPILAN ĠNKILAPLAR


ġapka Ġnkılabı ve Kıyafette DeğiĢiklik (25 Kasım 1925)
Atatürk, her yenilik hareketinde olduğu gibi kılık kıyafet konusunda da Türk halkına öncülük yaptı. 1925
yılında Kastamonu’ya yaptığı bir gezi sırasında ilk kez Ģapka giyerek halka tanıttı. Atatürk’ün giydiği Ģapka,
halk arasında kısa sürede benimsendi. Toplumda Ģapka giyimi yaygınlaĢtı.
Giyimde yapılan değiĢiklik, Türk halkını modern bir görünüme kavuĢturdu. Kadın erkek herkes, uygar
milletlerin giyim kuĢamını benimsedi. Giyim kuĢamdaki düzensizlik son bulurken aynı zamanda toplumdaki
birlik ve beraberlik de güçlenmiĢ oldu.

18
Tekke, Zaviye ve Türbelerin Kapatılması (30 Kasım 1925)
Tekke: Tarikat üyelerinin bir araya geldikleri, dinî tören yapılan yer, dergâh anlamındadır.
Zaviye: Küçük yerleĢim yerlerinde tarikat üyelerinin bir araya geldikleri ve ibadet yaptıkları yer.
Selçuklular ve Osmanlılar zamanında Anadolu’nun TürkleĢmesinde büyük hizmetleri geçen tarikatlar ve
bunların kurumlaĢmıĢ biçimi olan tekkeler, daha sonraki dönemlerde asıl özelliklerini kaybetti. Tekke ve
zaviyeler, eskiden kültür merkezleri iken zamanla yozlaĢarak bozuldu. Bu kurumlar, toplumun dinî
duygularını sömürerek, yoksul ve hasta insanlara muska yazarak halkı aldatan yerler durumuna dönüĢtü.
30 Kasım 1925’te kabul edilen bir Kanun’la tekke, zaviye ve türbeler kapatılırken Ģeyhlik, derviĢlik, dedelik,
müritlik gibi unvan ve lakapların kullanımı yasaklanmıĢtır. Çağın gerisinde kalmıĢ olan bu kurumların
kapatılması ile Türkiye’nin çağdaĢlaĢması ve toplumun laikleĢmesi yolunda önemli bir adım daha atılmıĢ
oldu.
Amacı dıĢında kullanılan türbeler kapatılırken tarihte yer edinmiĢ kiĢilerin ve din büyüklerinin türbeleri
kapatılmamıĢtır.

Takvim, Saat ve Ölçü Birimlerinin DeğiĢmesi


Takvim, saat ve ölçü birimlerindeki çeĢitlilik toplumsal yaĢamda, resmî iĢlemlerde ve uluslararası iliĢkilerde
karıĢıklığa yol açıyordu. Bu karıĢıklığı ortadan kaldırmak ve uluslararası iliĢkilerde çağdaĢ dünya ile uyum
sağlamak amacıyla düzenlemeler yapıldı.
Batılı ülkelerle takvim konusunda birlik sağlamak için 26 Aralık 1925 tarihinde çıkarılan bir kanun ile hicri
ve Rumi takvim kaldırıldı. Yerine, 1 Ocak 1926 tarihinden itibaren yürürlüğe giren miladi takvim kabul
edildi.
Eskiden uzunluk ölçüsü olarak kullanılan arĢın ve endaze yerine metre; ağırlık ölçüsü olarak kullanılan okka
yerine ise kilogram kabul edildi. Metre ve kilogram sisteminin kabul edilmesiyle ülkede ve uluslararası
alanda ticaret iĢleri kolaylaĢtı. Yurdun her yerinde tam bir ölçü düzeni kuruldu.

Soyadı Kanunu (21 Haziran 1934)


Osmanlı Devleti’nde kiĢilerin soyadı yoktu. KiĢiler aile düzeyinde kullanılan birtakım dinsel, sosyal, asalet
kaynaklı unvan ve lakaplarla veya doğum yerleri ile birbirinden ayrılmaya çalıĢılıyordu. Bu yaklaĢım
nedeniyle kiĢiler birbirine karıĢıyor askere alma, vergi toplama, tapu kayıtları, nüfus kayıt iĢlemleri ve diğer
resmî iĢlerde karıĢıklık yaĢanıyordu. Bu karıĢıklığı önlemek için 1934’te Soyadı Kanunu kabul edildi. Bu
kanunla her ailenin bir soyadı alması zorunlu oldu.

Türk Kadınına Toplumsal Alanda Sağlanan Haklar


Atatürk, yeni bir Medeni Kanun hazırlanmasını sağladı. 4 Ekim 1926 tarihinde yürürlüğe giren bu Kanunla
Türk kadını, sosyal ve ekonomik alanlarda erkeklerle aynı haklara sahip oldu. Medeni Kanun’dan yararlanan
Türk kadını günümüzde öğretmen, doktor, mühendis, yargıç, sanatçı, gazeteci, avukat, subay gibi hemen her
iĢ kolunda görev yapmaktadır.
Türk kadınının siyasi yaĢamda da etkin bir rol almasını isteyen Atatürk, bunu sağlamak için çalıĢmalara
baĢladı. Ġlk aĢama olarak 3 Nisan 1930 tarihinde kadınlara, belediye seçimlerine katılma hakkı verildi. Daha
sonra, kadınların muhtarlık seçimlerine katılmaları sağlandı (1933). Son olarak 5 Aralık 1934 tarihinde
Anayasa’da yapılan bir değiĢiklikle Türk kadınına milletvekili seçme ve seçilme hakkı tanındı. Böylece
siyasi yaĢamda kadın erkek eĢitliği sağlanırken seçme ve seçilme hakkını elde eden Türk kadını, devlet
yönetiminde söz sahibi oldu.

19
4.6. EKONOMĠ ALANINDA YAPILAN YENĠLĠKLER
Türkiye Ġktisat Kongresi (17 ġubat 1923)
Mustafa Kemal, daha cumhuriyeti ilan etmeden önce ülke ekonomisinin bağımsız ve millî olabilmesi için
Ġzmir’de Türkiye Ġktisat Kongresi’ni topladı (17 ġubat 1923).
Türkiye Ġktisat Kongresi, kendi imkânlarımızla ve öz kaynaklarımızla kalkınmamızı öngörmekteydi. Yerli
malı kullanımını özendirirken Türk insanını tasarruf yapmaya çağırıyordu. Çünkü savaĢtan yeni çıkılmıĢtı ve
eldeki imkânlar kısıtlıydı. Yapılacak tasarruf ile ülkeyi, dıĢ devletlere muhtaç bir duruma getirmemek
amaçlanıyordu.Genç Türkiye’nin ekonomi politikalarına yön verecek Misak-ı Ġktisadi (Ekonomi Andı)
kararları kabul edildi ve millî üretim seferberliği baĢlatıldı.

Tarım Alanında GeliĢmeler


Atatürk, tarım alanında gerçekleĢtirmeyi düĢündüğü çalıĢmalara, köylünün ödemekte zorluk çektiği aĢar
vergisini kaldırarak baĢladı (17 ġubat 1925).
Tarımsal üretimi artırmak ve çiftçiye ucuz tohumluk sağlamak düĢüncesiyle tohum ıslah (iyileĢtirme)
istasyonları kuruldu. Tarımda makineleĢmeye önem verildi. Tarım faaliyetlerinin daha bilimsel yapılmasını
amaçlayan devlet, ziraat ve veterinerlik okulları açtı. Bu dönemde yurdumuzun pek çok yerinde Ģeker
pancarı, Doğu Karadeniz’de çay, Akdeniz Bölgesi’nde turunçgiller yetiĢtirilmeye baĢlandı. Köylünün
bilgisini artırmak amacıyla örnek çiftlikler kuruldu. Bu çiftliklerden en önemlisi, Ankara’da bizzat Atatürk
tarafından kurulan Atatürk Orman Çiftliği’dir.

Sanayi Alanında GeliĢmeler


Devlet, sanayinin kurulmasını ve geliĢtirilmesini özendirmek amacıyla 1927 yılında TeĢvik-i Sanayi
(Sanayiyi Özendirme) Kanunu’nu çıkardı. Bu Kanun’la, özel giriĢimciye sanayi kurma konusunda büyük
imkânlar sağlandı. Bir yandan da devlet, özel giriĢimcinin gerçekleĢtiremeyeceği büyük sanayi kuruluĢlarını
kurmaya çalıĢtı.
Ham maddesi ülke içinde bulunan sanayi yatırımlarına öncelik verildi.Yer altı zenginliklerimizin tespiti ve
iĢletilebilmesi için Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü kuruldu. Yabancıların elinde bulunan bazı iĢletmeler
satın alınarak millîleĢtirildi.

Ticaret Alanında GeliĢmeler


19 Nisan 1926’da çıkarılan Kabotaj Kanunu ile Türk kara sularında gemi iĢletme ayrıcalığı yabancılardan
alınarak Türk vatandaĢlarına devredildi. Ayrıca Türk sahillerinin bir noktasından diğer bir noktasına
malzeme ve yolcu taĢıma yetkisi sadece Türk sancağı taĢıyan gemilere verildi. Kabotaj Kanunu’nun
yürürlüğe girdiği 1 Temmuz günü, Kabotaj Bayramı olarak kutlanmaya baĢlandı.

4.7. SAĞLIK ALANINDA YAPILAN ÇALIġMALAR


Cumhuriyetin ilk yıllarında hastane, doktor, eczane, dispanser ihtiyacı çok fazlaydı. Bu alanlarda çalıĢma
yapmak üzere daha Millî Mücadele devam ederken 1920 yılında Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı
kuruldu. 1925’ten itibaren Ankara, Sivas, Ġstanbul, Trabzon, Erzurum ve Diyarbakır gibi büyük illerde
Numune Hastaneleri açıldı. Sağlık örgütü geniĢletilerek doktor sayısı artırıldı. Ebe ve sağlık memurlarının
yetiĢtirilmesi için çalıĢmalar yapıldı. Doğumevleri ve çocuk evleri açıldı. 1930’da çıkarılan Umumi
Hıfzıssıhha Kanunu ile koruyucu sağlık hizmetleri alanında düzenlemeler yapıldı. Verem, sıtma, frengi gibi
hastalıklarla mücadele edilmesi için tedbirler alındı.

20
4.8. CUMHURIYETĠN TÜRK TOPLUMUNA SAĞLADIĞI KAZANIMLAR
Cumhuriyetin Türk toplumuna kazandırdıkları
-Millî egemenlik ilkesi sayesinde her Türk vatandaĢı devlet yönetimine eĢit olarak katılma hakkı elde etti.
-Temel hak ve özgürlükler Anayasa ile güvence altına alındı.
-Bağımsız mahkemeler aracılığıyla herkesin kanunlar önünde eĢitliği sağlandı.
-Kadınlara da seçme ve seçilme hakkının verilmesiyle devlet yönetiminde tam bir katılım ve eĢitlik sağlandı.
-ÇağdaĢ, huzurlu, kendine güvenen modern bir toplum meydana getirildi.
-Dinin devlet yönetimindeki etkisi ortadan kaldırılarak devletin laikleĢmesi sağlandı.

Bir Devrin Tanığı: Nutuk


Atatürk’ün “1919 yılı Mayısı’nın 19’uncu günü Samsun’a çıktım.” sözleriyle baĢlayıp “Gençliğe Hitabe” ile
tamamladığı Nutuk; Millî Mücadele’yi, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluĢunu ve 1927 yılına kadar
gerçekleĢtirilen inkılâpları anlatan çok değerli bir kaynak eserdir. Nutuk, askerî bir deha ve büyük bir devlet
adamı olan Atatürk’ün tarihe, dile ve edebiyata da hâkimiyetini ortaya koyması açısından çok önemli bir
yapıttır.
Nutuk, bir liderin, ömrünü tamamlamıĢ bir devleti çöküntüleri arasından alarak yeniden bağımsız ve özgür
bir ortamda yaĢamasını sağlayan olayları belgelere dayalı olarak anlattığı sürecin adıdır.

Onuncu Yıl Nutku


Atatürk, 1933 yılına gelindiğinde Millî Mücadele’nin ve yeni kurulan Türk Devleti’nin bu süreç içerisinde
neler yaĢadığını Onuncu Yıl Nutku’nda ele alacaktır. O, Türk milleti için çizdiği aydınlık geleceği ve
gelecek için neler yapılması gerektiğini burada tek tek anlatacaktır. Atatürk, Türk milletinin tarihten aldığı
belirgin özelliklerini vurgulayarak millet olarak hangi özelliklerimizi geliĢtirmemiz gerektiğini nutkunda
belirtecektir.

Atatürk’ün KiĢisel Özellikleri


Çok Yönlü Olması
Atatürk, çok yönlü bir kiĢiliğe sahipti. O, askerî bir deha, yetenekli bir devlet adamı, üstün nitelikli bir
mücadeleci ve inkılapçı idi.
Akla ve Bilime Önem Vermesi, ÇağdaĢ Olması
Atatürk’ün en önemli özelliklerinden biri de yaptığı tüm iĢlerde ve davranıĢlarda akla ve bilime büyük önem
vermesidir. O, gerçeklere ve baĢarıya ancak akıl ve bilim yoluyla ulaĢılabileceğini belirtmiĢtir.
ÇağdaĢ medeniyetler seviyesinin üzerine çıkma ideali onun ne kadar ileri görüĢlü ve akılcı olduğunu
gösterir. Atatürk’ün oluĢturduğu düĢünce sistemi bizlere, devletimize ve dünyaya hâlâ yol gösterici bir
nitelik taĢıyorsa bu, onun fikirlerinin ne kadar akılcı ve çağdaĢ olduğunu gösterir.

Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi


Atatürk “Nutuk” adlı eserini “Gençliğe Hitabe” ile bitirmiĢtir. Atatürk bu bölümde, Millî Mücadele’nin
baĢladığı günlerdeki genel durumu anlatmıĢ ve benzer bir durum karĢısında Türk gençlerinin takip etmesi
gereken yolu göstermiĢtir.

4.9. ATATÜRK ĠLKE VE ĠNKILAPLARININ DAYANDIĞI ESASLAR


Vatan ve Millet Sevgisi Millî Kültürün GeliĢtirilmesi
Millî Tarih Bilinci Millî Birlik ve Beraberlik, Ülke Bütünlüğü
Egemenliğin Millete Ait Olması Millî Dil
Bağımsızlık ve Özgürlük Türk Toplumunun ÇağdaĢ Uygarlık Düzeyinin Üstüne Çıkarılması
Türk Milletine Ġnanmak ve Güvenmek

21
T.C.İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK ÜNİTE 5 - DEMOKRATİKLEŞME ÇABALARI

ÇOK PARTĠLĠ HAYATA GEÇĠġ DENEMELERĠ Cumhuriyet Halk Fırkası;


 Atatürk’ün 6 ilkesini parti felsefesi olarak
 Siyasi Partiler, demokrasinin en önemli  kabul etmiştir.
unsurlarından biridir. Ancak I. TBMM’de partiler  Ekonomide devletçilik ilkesini benimsemiştir.

yoktu. Meclis içerisinde siyasi görüş ayrılıklarından  1945 yılına kadar Meclisteki tek parti; 1950
dolayı çeşitli gruplar vardı.
  yılına kadar da iktidar partisidir.
 Cumhuriyet Dönemi’nde yapılan inkılâpların ve
 Bu grupların içinde en etkili olanı Mustafa
Kemal’in kurduğu Müdafaai Hukuk Grubu idi.  Atatürk ilkelerinin uygulayıcısıdır.
 Türkiye Cumhuriyeti’nin en uzun süre
iktidarda kalan partisidir.
Yorum: İlk meclisteki bütün milletvekillerinin tek
CUMHURĠYET
amacı yurdu düşmandan kurtarmak ve Misakı Milliyi gerçekleştirmekti .

Bu
HALK
nedenle
FIRKASI (9
siyasi ayrışmaya
EYLÜL1923)
neden TERAKKĠPERVER CUMHURĠYET FIRKASI
olabilecek partileşmeye gidilmemiştir. (17 KASIM 1924 - 5 HAZĠRAN 1925)

DemokratikleĢmeye ve millî iradeyi hâkim o Mustafa Kemal'in Milli Mücadeledeki yakın silah
kılmaya yönelik atılan adımlar arkadaşları tarafından kurulmuştur.
 Büyük Millet Meclisinin açılması o Partinin kurucuları Kazım Karabekir, Refet Bey
 Saltanatın kaldırılması (Bele), Rauf Bey (Orbay) Ali Fuat Bey
 Cumhuriyetin ilan edilmesi (Cebesoy), Adnan Bey (Adıvar)’dır.
 Halifeliğin kaldırılması o Bu partinin kurucuları aynı zamanda ordu mensubu
 Çok partili siyasi hayata geçme çalışmaları subaylardı. Aralık 1924’te bir yasa çıkartılarak
subayların siyasi partilere üye olamayacakları
kararlaĢtırılmıĢtır. Bu nedenle Terakkiperver
CUMHURĠYET HALK FIRKASI ( 9 EYLÜL 1923) Fırkasının kurucuları ordudan istifa etmek
 Mustafa Kemal, yapacağı çalışmalar için bir siyasi zorunda kalmıĢlardır.
oluşuma ihtiyaç duymuş bu amaçla milli mücadele
sırasında oluşturulan Müdafaai Hukuk Grubunun Yorum: Bu yasanın çıkarılmasındaki amaç; ordu ve
bir uzantısı olarak 9 Eylül 1923’te Halk Fırkası’nı siyaseti birbirinden ayırarak ordunun siyasete
kurmuştur karıĢmasını önlemektir.
 Kurtuluş savaşından sonra ülkemizde kurulan ilk Bu partinin kurulmasında Mustafa Kemal ile
siyasi partidir. silah arkadaşları arasında meydana gelen siyasi
görüş ayrılıkları etkili olmuştur.
 Cumhuriyetin ilanından sonra adı Cumhuriyet
 Halk Fırkası olarak değiştirilmiş, daha sonra da
 Cumhuriyet Halk Partisi adını almıştır.  Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası parti
 Cumhuriyet Halk Partisinin başkanlığını 1923- programında;
1938 arası Atatürk, 1938-1950 arası ise kadar  Dini düĢünce ve inançlara saygılı olacağını,

İsmet İnönü yapmıştır.
 Serbest ekonomi politikası (liberalizm)
uygulayacağını ifade etmiştir.
Halk Fırkasının kurulma nedenleri: 
 İnkılâpların yapılması için bir siyasi oluşuma  Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, rejim ve laiklik
 gerek duyulması karşıtların sığınağı haline geldiği ve ġeyh Sait
 Yenilikleri, halkın katılacağı bir parti aracılığıyla isyanıyla ilgisi olduğu gerekçesiyle 5 Haziran
 halka benimsetme düşüncesi  1925'te kapatılmıştır.
 Halkın istek ve görüşlerinin Meclise daha kolay  Böylece çok partili hayata geçişin ilk denemesi
yansımasını sağlama ve demokrasiyi kurum ve
kurallarıyla işletme düşüncesi.  baĢarısızlıkla sonuçlanmıĢtır.
 Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, kurulan ikinci
siyasi parti ve ilk muhalefet partisidir.

22
T.C.İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK ÜNİTE 5 - DEMOKRATİKLEŞME ÇABALARI

SERBEST CUMHURĠYET FIRKASI Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası


(12 AĞUSTOS - 18 ARALIK 1930)  İlk genel başkanı: Kâzım Karabekir’dir.
 Liberal ekonomik modeli benimsemiştir.
 Mustafa Kemal’in isteğiyle Fethi Okyar tarafından  Tek dereceli seçim sistemini savunmuştur.
kurulmuştur.  Cumhuriyetçilik ilkesine bağlıdır.
Amaç;  İnkılapların zamana yayılarak yapılmasını istemiştir.
 1929’da dünya ekonomik bunalımının  Cumhurbaşkanı seçilen kişinin, partisinden istifa
etkilerini azaltma, etmesi gerektiğini savunmuştur.

 Ekonomik alanda yeni politikalar üretme,
 Demokrasiyi tüm kurum ve kurallarıyla işletme, Tek dereceli seçim: Seçmenlerin temsilcilerini
 Hükümetin denetlenmesini sağlama, doğrudan doğruya belirlemesine olanak sağlayan bir
 Halkın istek ve görüşlerini meclise tam olarak seçim sistemidir.
yansıtma düşüncesidir.
Serbest Cumhuriyet Fırkası
Serbest Cumhuriyet Fırkası;
 İlk genel başkanı: Fethi Bey’dir.
 Ekonomide liberalizmi (serbest piyasa
 Liberal ekonomik modeli benimsemiştir.
ekonomisi) savunmuş, Cumhuriyet’e bağlı ve
 Tek dereceli seçim sistemini savunmuştur.
 laiklikten yana olacağını belirtmiştir. Cumhuriyetçilik ve laiklik anlayışına bağlıdır.

 Ancak rejim karşıtlarının partiye girmeye Vergilerin yeniden düzenlenmesini gerekli görür.

başlaması nedeniyle, Fethi Okyar partisini  Kadınlara siyasi haklar verilmesini savunmuştur.
feshetmek zorunda kalmıştır.

Yorum: MUSTAFA KEMAL’E SUĠKAST GĠRĠġĠMĠ


 Serbest Cumhuriyet Fırkasının kapatılması ile çok (16 HAZĠRAN 1926)
partili hayata geçişin ikinci denemesi de
baĢarılı olamamıĢtır. Bundan sonra Atatürk  Cumhuriyet ve laiklik karĢıtları, eski

döneminde çok partili hayata geçiş denemesi İttihatçılar ve yeni rejime karşı olanlar tarafından
 yapılmamıştır.
planlanan bu suikast Mustafa Kemal’in Ġzmir
 Serbest Cumhuriyet Fırkası, Cumhuriyet
döneminin ikinci muhalefet partisidir.  gezisi sırasında gerçekleştirilecekti.
  Ancak, olay daha önceden haber alınınca (Mustafa
 Serbest Cumhuriyet Fırkasının feshedilmesinden
Kemal’in İzmir’e bir gün gecikmeli gitmesi ve
sonra çıkan Menemen Olayı, partinin kendini
suikastçileri kaçıracak olan Giritli ġevki’nin
kapatmasındaki haklılığı ortaya çıkarmıştır.
durumu İzmir valisine bildirmesi)
gerçekleştirilememiş ve suikastı planlayan 13 kişi
Cumhuriyetin Ġlk Yıllarında Kurulan Siyasi yakalanarak Ġstiklal Mahkemeleri’nde
Partiler ve Genel Özellikleri  yargılanmıştır.
 Bu olaydan sonra İttihat ve Terakkiciler, devlet
Cumhuriyet Halk Fırkası  kadrolarından tamamen tasfiye edilmişlerdir.
 İlk genel başkanı: Mustafa Kemal’dir.  İzmir suikastı Cumhuriyet rejimine, laikliğe ve
 Devletçi ekonomi modelini benimsemiştir. inkılaplara karşı bir girişimdir.
 İki dereceli seçim sistemini savunmuştur.
 Cumhuriyetçilik ve laiklik anlayışına bağlıdır.
 Köklü inkılapları gerekli görür.
Bilgi:
Mustafa Kemal’in bu olaydan sonra “Benim naçiz
vücudum elbet bir gün toprak olacaktır. Ancak Türkiye
Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.” diyerek
Türkiye Cumhuriyeti’nin sonsuza kadar
Ġki dereceli seçim: Seçmenler önce ikinci seçmen
yaĢayacağına olan inancını ortaya koymuştur:
adı verilen bir grup seçmeni seçerler. Temsilciler daha
sonra bu ikinci seçmenler tarafından seçilir.

23
T.C.İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK ÜNİTE 5 - DEMOKRATİKLEŞME ÇABALARI

TÜRKĠYE CUMHURĠYETĠNE ġeyh Said Ayaklanmasının bastırılması için alınan


YÖNELĠK TEHDĠTLER önlemler:
 İstifa eden Fethi Okyar Hükümeti yerine İsmet
 Cumhuriyetin ilanından sonra ülkemizde  İnönü Hükümeti kurulmuştur.
gerçekleştirilen inkılaplar birtakım  Takriri Sükûn (Huzuru Sağlama) Kanunu

 çevrelerde tepkilere neden oldu.  çıkarılmıştır.
 Türkiye Cumhuriyetinin ülkesi ve milletiyle  Ġstiklal Mahkemeleri kurulmuştur.

bölünmez bütünlüğünü bozmak isteyen  Basına sansür uygulanmıştır.

hareket ve tehditler daha çok etnik ve dinsel  Bölgede kısmi seferberlik ilan edilmiĢ ve
kaynakları kullanarak ortaya çıkmıştır. ayaklanma 3 Haziran 1925'te bastırılmıştır.

 Bu tehditler, cumhuriyete, laikliğe, inkılaplara Ġç ve dıĢ sonuçları
ve ülkenin bölünmez bütünlüğüne karşı o Türkiye’nin ilk muhalefet partisi olan Terakkiperver
Cumhuriyet Fırkası, isyanda rolü olduğu
 hareketlerdi.
 Bu tehditlerin demokratik hayatı olumsuz gerekçesiyle kapatılmıştır (5 Haziran 1925).
etkileyen iç politika sonuçları olduğu gibi, o Şeyh Sait isyanı, Türkiye’de çok partili hayata
ülkemizi uluslararası alanda zor durumda geçiĢ için ortamın uygun olmadığını
bırakan dış politika sonuçları da oluyordu. göstermiştir.
o ġeyh Sait Ġsyanı, laik Cumhuriyet rejimini
yıkmaya yönelik ilk isyandır.
o İngiltere bu isyanı kullanarak Musul sorununun
Benzer tehditler günümüz için de geçerlidir.
Türkiye aleyhine çözümlenmesini sağlamıştır.
Bunda ülkemizin;
o Musul,1926 Ankara AntlaĢması’yla İngiltere
 Dünya siyasetinde söz sahibi olması,
mandası altındaki Irak’a bırakılmıştır. Bu durum
 Jeopolitik konumu,
 Misakı Milli’ye aykırıdır.
 Ġstanbul ve Çanakkale Boğazlarına sahip o Bu olay iç politikada yaşanan sorunların dış
 olması, politikayı olumsuz etkilediğini göstermiştir.
 UlaĢım ve ticaret yolları
 üzerinde bulunması, MENEMEN OLAYI (23 ARALIK 1930)
 Petrol ve doğal gaz boru hatları ile bir
enerji koridoru olması  Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın kendini
gibi nedenler etkilidir. feshetmesinden sonra, İzmir’in Menemen ilçesinde
 rejim karşıtlarının çıkarmış olduğu olaydır.
 DerviĢ Mehmet ve yandaşları tarafından
 Cumhuriyetin ilk yıllarında gerçekleşen çıkarılan olay, Menemen’de askerlik yapan
aşağıdaki olaylar, hem rejime, hem öğretmen Asteğmen Kubilay şehit edilmesiyle

laikliğe hem de inkılaplara karşıdır.  sonuçlanmıştır.


 Olay kısa sürede bastırılmış, Derviş Mehmet ve
yandaşları yakalanarak Askeri Mahkemede
ġEYH SAĠT AYAKLANMASI (13 yargılanarak cezalandırılmıĢlardır.
ġUBAT – 3 HAZĠRAN 1925) 
Yorum:
 Laikliğe, Cumhuriyet yönetimine ve Menemen Olayı, Şeyh Sait İsyanı’ndan sonra laik
 inkılaplara karşı olanlar tarafından çıkarılmıştır. Cumhuriyete karşı çıkan ikinci isyandır.
 Ayaklanmanın çıkmasında, Musul konusunda Şeyh Sait İsyanı, ve Menemen Olayı, Türkiye’de
 Türkiye'yi zayıf duruma düşürmek isteyen henüz demokrasi ortamının oluĢmadığını
Ġngiltere’nin Doğu Anadolu’da yaptığı göstermiştir.
 çalışmalar etkili olmuştur. Cumhuriyet’in ilanından sonra bir süre daha tek
 Bingöl’de başlayan Şeyh Sait Ayaklanması, Doğu ve partili yönetimin sürdürülmesinin en önemli nedeni;
Güneydoğu Anadolu’da birçok ili içerisine alacak
inkılâpların yerleĢmesini sağlama ve halkın
şekilde genişlemiştir.
gerekli siyasal olgunluğa eriĢmesini
beklemektir.

24
ATATÜRK DÖNEMĠ TÜRK DIġ
POLĠTĠKASI VE ATATÜRK’ÜN ÖLÜMÜ
TÜRKĠYE’NĠN DIġ POLĠTĠKASI
Türk Dış Politikasının Temel İlkeleri
 Siyasi ve ekonomik bağımsızlığın korunması

 Milli çıkarların korunması

 İttifaklara önem verilmesi

 Devletlerin eşitliği prensibine uyulması
 Yurtta Sulh, cihanda sulh prensibinin gerçekleştirilmesi

1923-1930 DÖNEMİ : Türkiye'nin dış politikası, Lozan'dan geriye kalan sorunların çözülmesine
ve Lozan'da alınan kararların uygulanmasına yönelik olmuştur.
1923-1930 döneminde; Musul sorunu, dış borçlar, yabancı okullar ve nüfus
mübadelesi konuları Türkiye'nin dış politikasında belirleyici olmuştur.

IRAK SINIRI VE MUSUL MESELESİ


 Lozan Barış Antlaşması'yla Musul sorunu çözüme kavuşturulamamıştır. Türk Hükümeti, Musul halkının
çoğunun Türk olmasından dolayı Musul'un kendisine bırakılmasını istiyordu.
 İngiltere ise bölgenin zengin petrol yataklarına sahip olması ve ekonomik çıkarları dolayısıyla Musul
topraklarını bırakmak istemiyordu.
 Lozan'da Musul sorununun iki taraf arasında yapılacak karşılıklı görüşmelerle halledilmesine karar verilmişti.

 İkili görüşmeler sırasında bir çözüm sağlanamamış ve durum Milletler Cemiyetine götürülmüştü.

 İngiltere'nin uzlaşmaz tutumu üzerine Türkiye, bölgeye müdahale kararı almış, fakat bu sırada ġeyh
 Sait Ġsyanı'nın çıkması, müdahalenin gerçekleşmesini engellemişti.
 Sonuç olarak 5 Haziran 1926'da iki ülke arasında Ankara AntlaĢması imzalanmış ve Musul
sorunu çözülmüştür. Türkiye, Şeyh Said isyanıyla uğraştığı için gerekli askeri müdahalede bulunamadı.

Ankara Antlaşması (1926)


 Türkiye ile İngiltere arasında yapıldı.

 Musul, İngiliz mandasındaki Irak'a verildi.

 Musul'un petrol gelirlerinin % 10'u yirmi beş yıllığına Türkiye'ye verildi.
 Türkiye beş yüz bin İngiliz sterlini karşılığı bu hakkından vazgeçti.

Önemi
 Türk—İngiliz anlaşmazlığı sona erdi.
 Musul'un kaybıyla Misak-ı Milli'den taviz verildi.

 Musul’daki Türkleri koruyucu kararlar alınmadı.

DIŞ BORÇLAR SORUNU


 Fransa ile aramızda sorun oldu.
  Türkiye'den alacağı en fazla devlet olan Fransa, borçların altın olarak ödenmesini istedi.
  Türkiye ise borçların kağıt para olarak ve Fransız frangı şeklinde ödenmesini kabul ettirdi.
  Türkiye borçların ana parasını 1954'e, faizlerini ise 1984'e kadar ödedi.
 1929'da başlayan dünya ekonomik bunalımı Türkiye'nin borçlarını geç ödemesinde etkili oldu.

25
YABANCI OKULLAR SORUNU
 Avrupalı devletler kapitülasyonlar aracılığıyla Osmanlı Devleti'nde pek çok farklı okullar açmışlar ve çeşitli
haklara sahip olmuşlardır.
 Bu okullar, zamanla Osmanlı Devleti'ne karşı bazı zararlı faaliyetlerde bulunmaya başlamışlardır.

 Lozan Barış Antlaşması'yla; bu okullarla ilgili tek yetkili kurumun TBMM olmasına karar verilmiş ve bu
okulların eğitim sistemini düzenleme yetkisi TBMM'ye verilmiştir.
 3 Mart 1924 tarihinde Tevhidi-Tedrisat Kanunu'nun çıkarılmasıyla tüm okullar Millî Eğitim Bakanlığına
bağlanmıştır.
 Lozan'da yabancı okulların Türk milli eğitim sistemine bağlanması kararlaştırılmış, Tevhid-i Tedrisat
Kanunu ile de bu durum pekiştirilmiştir.
 Fransa ile papalık yabancı okullarda Türk öğretmenlerin görev yapmasına ve bazı derslerin Türkçe
okutulmasına karşı çıktılar.
 Türkiye, bu sorunun kendi iç meselesi olduğunu bildirdi. Bu okullarda tarih, coğrafya, Türkçe derslerinin
Türk öğretmenlerce okutulması, Türk müfettişlerince denetim yapılması kararlaştırıldı.

NÜFUS MÜBADELESĠ (NÜFUS DEĞĠġĠMĠ) SORUNU


 Nüfus mübadelesi Yunanistan'la aramızda sorun olmuştur. Lozan Antlaşması'na göre İstanbul Rumlarıyla
Batı Trakya Türkleri hariç diğer Türk ve Rumların yer değiştirmesi kararlaştırılmıştı.
 Yunanistan, özellikle İstanbul'da daha çok Rum bulundurmak istiyordu.

 Sorun, Milletler Cemiyeti ve Lahey Adalet Divanı'nda da çözümlenemedi

 Türk-Yunan ilişkilerini bu durum gerginleştirdi.

Türkiye ile Yunanistan 10 Haziran 1930'da antlaşma yaptı.
İstanbul Rumlarının ve Batı Trakya Türklerinin yerleşme tarihlerine bakılmaksızın yerlerinde
kalmaları kabul edildi.

 Atatürk'ün sağlığında Türkiye ile Yunanistan arasında yakınlaşma doğdu.

 Yunan Başbakanı Venizelos Türkiye'yi ziyaret etti.

 Türk - Yunan ilişkileri 1954 yılına kadar sürecek iyi ilişkiler dönemine girdi.
 1954 yılında ortaya çıkan Kıbrıs sorunu, Türk-Yunan ilişkilerinin yeniden bozulmasına neden olmuştur.

1930-1939 DÖNEMİ
 1929'da başlayan dünya ekonomik bunalımı liberal eğilimlere karşı tepkilere neden olmuş, otoriter
rejimler güçlenmiştir. (Komünizm, Faşizm, Nazizm gibi)
 Almanya ve İtalya'nın saldırgan politikaları Türkiye'nin dış güvenliğini tehlikeye düşürmüş ve ittifak
arayışlarına yöneltmiştir.

TÜRKİYE'NİN MİLLETLER CEMİYETİ'NE GİRMESİ


18 Temmuz 1932
 Cemiyet I. Dünya Savaşı'ndan sonra uluslar arası sorunları barışçı yollarla çözümlenmesi için itilaf
devletleri tarafından kurulmuştur.
 Türkiye, dünya barışına verdiği önemi göstermek ve yurtta sulh, cihanda sulh ilkesini gerçekleştirmek
amacıyla Milletler Cemiyeti'ne üye oldu.
BALKAN ANTANTI - 9 ġubat 1934
 Dünya Savaşı'ndan sonra imzalanan antlaşmalar kalıcı bir barış sağlayamamıştır.

 Avrupa'da devam etmekte olan silahlanma yarışı ve Almanya ile İtalya’nın yayılmacı politikaları Balkanları
ve Orta Doğu'yu tehdit etmekteydi.
 Milletler Cemiyeti kuruluş amacına uygun olarak devletler arası anlaşmazlıkları çözmede etkisiz kalmıştır.

 Bu gelişmeler üzerine Türkiye, Yunanistan,Yugoslavya ve Romanya arasında imzalanmıştır.

 Bu antlaşmayla Balkan ülkeleri karşılıklı olarak batı sınırlarını güvence altına almayı ve
 çıkabilecek tehlikeleri birlikte önlemeyi amaçlamışlardır.
 Bulgaristan Balkanlardaki emellerinden dolayı ittifaka katılmamıştır.

 Arnavutluk ise İtalya'dan çekindiği için tarafsız kalmıştır.

 Türkiye, Balkan Antantı'nı imzalayarak batı sınırını güvence altına almıştır.

 Dünya Savaşı'nın çıkması üzerine ittifak dağılmıştır.

26
MONTRÖ BOĞAZLAR SÖZLEġMESĠ – 20 Temmuz 1936
 Lozan'da Boğazlar sorunu Türkiye'nin aleyhine çözümlenmiş, tam egemenlik hakkı verilmemişti.

 Lozan Barış Antlaşması'nda Boğazların yönetiminin Türkiye'nin başkanlığını yapacağı uluslararası

 komisyona verilmesi ve Boğazların her iki yakasında asker bulundurmaması Türkiye'nin Boğazlar
üzerindeki egemenlik haklarını sınırlandırmaktaydı.
 1930'lu yıllarda Almanya'nın hızla silahlanması, İtalya'nın Habeşistan'ı işgali, Japonya'nın Mançurya'ya
saldırması karşısında Milletler Cemiyeti hiçbir şey yapamadı.
 Türkiye'nin isteği ile İsviçre'nin Montrö şehrinde bir konferans toplandı.

 Konferansa katılanlar;

 Türkiye - Yunanistan - İngiltere - Fransa - Sovyet Rusya -Yugoslavya - Japonya

 İtalya 1938'de bu sözleşmeyi imzalamıştır.

 Rusya'nın karşı çıkmasına rağmen İngiltere ve Fransa'nın desteğiyle Türkiye'nin boğazlardaki hakimiyeti
kabul edildi.
 Boğazlar komisyonu kaldırılarak yetkileri Türkiye'ye devredildi.

 Ticaret gemileri serbest geçebilecekti.

 Boğazların iki yakasındaki askersiz yerlere asker yerleştirilebilecekti.

  Barış zamanında ticaret gemilerinin geçişine izin verilecek,
  Savaş gemilerinin geçişine sınırlandırmalar getirilecek,
 Savaş durumunda Türkiye isterse Boğazları kapatabilecektir.
Önemi:
  Boğazlar kesin olarak Türkiye'nin kontrolüne girdi.
  Türkiye'nin Akdeniz'deki güvenliği artmıştır.
 Boğazlar Sorunu, Misakı Millî'ye uygun bir şekilde çözüme kavuşturulmuştur.

SADABAT PAKTI (8 Temmuz 1937)


 1935 yılında İtalya’nın Habeşistan'a saldırması, Akdeniz ve Ortadoğu güvenliğinin tehlikeye düşmesine
neden olmuştur.
 Bu yüzden Balkan Antantı'na benzer bir antlaşmanın Orta Doğu'da da gerçekleştirilmesi için faaliyetlere
başlanmıştır.
 Türkiye, İran, Irak ve Afganistan arasında Sadabat Paktı imzalanmıştır.

 Bu antlaşmaya göre üye ülkeler;

 Karşılıklı olarak birbirlerinin sınırlarına saygılı olmayı,

 İç işlerine karışmamayı,

 Ortak çıkarlar doğrultusunda dostluk ve iş birliklerini geliştirmeyi kabul etmiştir.

 Bu antlaşma ile Türkiye, doğu sınırlarının güvenliğini sağlamış oldu.

HATAY SORUNU VE SONUCU - 1939


 1921 yılında TBMM ile Fransa arasında imzalanan Ankara Antlaşmasıyla Hatay, Fransa mandası
 durumundaki Suriye sınırlarında kalmıştır.
 Ayrıca burada yaşayan Türklere geniş haklar tanınmış ve bölgede özerk bir yönetim uygulanmıştır.
Hatay'ın Türk toprakları dışında kalması Misakı Millî’den taviz verildiği anlamına gelmekteydi.
 Mustafa Kemal bu yüzden Hatay'ın anavatana katılması gerektiğini savunmuş ve çeşitli girişimlerde
bulunmuştur.
 M. Kemal Adana'da yaptığı bir konuşmada, "Kırk asırlık Türk yurdu, düĢman elinde esir

 kalamaz." diyerek ileride Hatay'ın ana vatana katılacağının müjdesini vermiştir.
 1936 yılında Fransa, Suriye'deki manda yönetimine son verdi ve buralardan çekildi. Ancak Hatay'ın
durumu belirsizliğini korudu.
 Bunun üzerine Türkiye, Milletler Cemiyetine başvurarak sorunun çözülmesini istemiştir.

 Türkiye ile Fransa arasında yapılan ikili görüşmelerden sonra Türkiye'nin önerdiği, "Hatay'ın geleceğini
buradaki halkın belirlemesi" ilkesi kabul edildi.
 Hatay'da bağımsız bir Türk devletinin kurulması kararlaştırıldı.

 Bir anayasa hazırlandı ve seçimler yapıldı. Ardından Hatay Bağımsız Cumhuriyeti kuruldu. (2 Eylül 1938).

 Misak-ı Milli'ye son katılan toprak Hatay'dır.

 Bağımsız Hatay Cumhuriyeti'nin devlet başkanlığını Tayfur Sökmen yapmıştır.

27
ATATÜRK'ÜN ÖLÜMÜNÜN, YURTİÇİ VE YURT DIŞINDAKİ YANKILARI
 Atatürk'ün hastalığı ile ilgili ilk şikâyetleri 1937 yılında başladı. Fakat doktorlar bu hastalığın teşhisini uzun
bir süre koyamadılar. 1938 yılında Yalova Kaplıcalarına dinlenmek için gittiğinde kaplıcadaki doktor,
 Atatürk'ün hastalığının siroz olduğunu belirledi.
 Hastalığın teşhisi geciktiği için hastalığın ilerlemesi engellenemedi. Atatürk'ün hastalığı Türk milletinden ve
dünyadan gizlendi. Çünkü, Hatay'ın ana vatana katılması çalışmaları devam ederken Atatürk'ün
 hastalığının duyulması, Türkiye için olumsuz bir gelişme olurdu.
 Atatürk, ömrünün son yıllarında yoğun olarak Hatay sorunu ile ilgilendi.

 Hataylılara yalnız olmadıklarını bildirmek ve Türk devletinin gücünü diğer ülkelere göstermek isteyen
Atatürk, 1938 yılında Mersin ve Adana gezilerine çıktı. Bu gezilerde ordunun tatbikatlarını ve geçit tö-
 renlerini hasta olmasına rağmen ilgi ile izledi.
 Geziden sonra Ankara'ya döndü. Hem tedavi olmak hem de dinlenmek için İstanbul'a gitti. Doktorlar onun
sağlığına kavuşması için yoğun bir çaba harcadılar.
 İstanbul'da Dolmabahçe Sarayı yerine Savarona yatında kalmayı tercih etti. Atatürk doktorların
 dinlenmesi yolundaki ısrarlarına rağmen ülke işleriyle ilgilenmeye devam etti.
 Hastalığın iyice ilerlemesi üzerine Dolmabahçe Sarayı'nda dinlenmeye alındı. Atatürk 2 Eylül 1938
tarihinde hasta yatağında yatarken Hatay'ın bağımsız bir devlet olduğu haberini alınca buna çok sevindi.
 Kendisini iyi hissettiği bir gün noter çağırarak vasiyetnamesini hazırlattı.

 Atatürk vasiyetnamesinde, malvarlığının büyük bir bölümünü kendisi tarafından kurulan Türk Tarih
Kurumu ve Türk Dil Kurumuna bağışladı.
 Atatürk, cumhuriyetin ilanının on beşinci yıl dönümünü hasta yatağında geçirdi. Çok arzu ettiği hâlde,
Ankara'ya gidip cumhuriyet törenlerine katılamadı (29 Ekim 1938).
 Atatürk'ün hastalığı, kasım ayının ilk haftasından itibaren normal seyrinden çıkarak şiddetlendi. Korkulan
an geldi ve Mustafa Kemal Atatürk 10 Kasım 1938 perşembe günü saat dokuzu beş geçe öldü.
 Bu büyük üzüntüye rağmen, devlet iş!erinde herhangi bir aksamaya meydan vermemek en yakın silah
arkadaşı İsmet İnönü, cumhurbaşkanı seçildi (11 Kasım 1938).
 19 Kasım günü Prof. Şerafettin Yaltkaya tarafından cenaze namazı kıldırıldı. Daha sonra naaşı Yavuz
Zırhlısı'na konuldu. Türk donanması ve yabancı gemilerin eşliğinde İzmit'e getirildi. Buradan Ankara’ya
 gönderildi.
 20 Kasım'da Ankara'ya getirilen cenazeyi binlerce insan gözyaşları içinde karşıladı. Törenden sonra
Atatürk'ün naaşı Etnografya Müzesinde hazırlanan geçici kabre konuldu.
 Atatürk'ün naaşı 10 Kasım 1953’te Anıtkabir’e nakledildi.

ATATÜRK'TEN SONRA TÜRKĠYE: II. DÜNYA SAVAġI VE SONRASI


M. Kemal Atatürk, dış politikada "Yurtta barıĢ,dünyada barıĢ!" ilkesini benimsemiştir. Bu politika
doğrultusunda Türkiye, cumhuriyetin ilanından sonra çevresindeki ülkelerle dostluk antlaşmaları imzaladı.
Almanya ve İtalya'nın yayılmacı politikaları karşısında Türkiye, Balkan Antantı ve Sadabat Paktı gibi
dostluk antlaşmalarını imzaladı.
Atatürk'ün İkinci Dünya Savaşı'nın çıkacağını önceden tahmin ederek gerekli önlemler alması ve barış
amaçlı bir politika izlemesi Türkiye'nin bu savaşta doğru kararlar almasını sağlayacaktı.

II. DÜNYA SAVAġI (1939 - 1945) II. Dünya SavaĢı'nın Nedenleri


 Dünya Savaşı'nda yenilen devletlerle ekonomik, siyasi, askerî ve hukuki alanlarda ağır şartlar içeren
antlaşmalar imzalandı. Bu durum Almanya'da hoşnutsuzluğa ve dolayısıyla II. Dünya Savaşı'na neden
oldu.
 I. Dünya Savaşı'ndan sonra sınırların çizilmesinde milliyetçilik anlayışına dikkat edilmedi. Bu nedenle
etnik çatışmalar ve sınır sorunları ortaya çıktı.
 İtalya Birinci Dünya Savaşı'ndan galip çıkmasına rağmen amaçlarına ulaşamadı. İtilaf Devletleri tarafından
ikinci sınıf bir devlet gibi davranılması İtalya'yı saldırgan bir devlet hâline getirdi. Yönetimi ele geçiren
Mussolini'nin İtalya'yı büyük devlet yapmak istemesi, II. Dünya Savaşı'nın nedenlerinden biri oldu.
 Uzak Doğu'da imparatorluk kurmaya çalışan Japonya, Avrupa Devletlerini Asya'dan çıkarmak istedi.

28
Savaşın Gelişimi
 İtalya, Almanya ve Japonya aralarında anlaşarak "Üçlü Mihver" grubunu kurmuşlardır.

 Almanya'da iktidara gelen nazi yönetimi, üstün Alman ırkı, düşüncesini savunmuş, Versay Barış
Antlaşmasını tanımadığını ilan etmiş ve işgallere başlamıştır.
 Avusturya ve Çekoslovakya Alman işgaline uğramıştır.

 Mihver Grubuna karşı, İngiltere ve Fransa "Müttefik Devletler" grubunu kurmuşlardır.
Bu gruba daha sonra Rusya ve ABD'de katılmıştır.
 Almanya, Rusya ile tarafsızlık anlaşması imzalamış ve 1939 yılında Polonya'ya savaĢ açmıĢtır.
İngiltere ve Fransa, Polonya'ya güvence vermişler, Polonya da Almanya'ya savaş ilan etmiş, böylece
II. Dünya Savaşı başlamıştır.

 Savaşın başlamasıyla Almanya işgal ettiği Polonya topraklarını Ruslarla paylaşmıştır.

 Daha sonra Almanlar; Danimarka, Norveç, Hollanda ve Fransa'yı işgal etmiştir.

 İtalya ise Arnavutluk'u işgal etmiş, Yunanistan'a saldırmış fakat başarılı olamamıştır.
 Bunun üzerine Almanya, Balkanlara yönelmiş, Macaristan, Yunanistan, Yugoslavya ve Romanya’yı işgal
etmiştir.

 Almanların Balkanları tehdit etmesi üzerine Rusya, müttefik grubuna geçmiştir.
 Japonların ABD'nin Pearl Harbour üssüne saldırması üzerine ABD de Müttefik Grubunda savaşa katılmıştır.
MĠHVER DEVLETLER MÜTTEFĠK DEVLETLER
ALMANYA İNGİLTERE
JAPONYA FRANSA
İTALYA RUSYA
SavaĢın Sona Ermesi ABD
 Almanya ve İtalya, ABD'nin Akdeniz çıkarması sonrasında geri çekilmek zorunda kalmıştır.

 1944'de müttefiklerin Sicilya'ya asker çıkarmaları ve İtalya'ya geçmeleri üzerine İtalya teslim olmuştur.
(Mussolini Hükümeti düşmüştür.)
 1944 Haziran'ında müttefikler Fransa’nın kuzey bölgelerine çıkarma yapmışlar ve Almanya sınırlarına
ilerlemişlerdir.
 Ruslar Almanları, Polonya ve Rusya’dan çıkarmaya başlamıştır.

 Almanya 1945'te ateşkes istemiştir.

 II. Dünya Savaşı Mihver Devletlerinin yenilgisiyle sona ermiştir.

 Yalnız kalan Japonya, savaşa devam etmiş, Hiroşima ve Nagazaki şehirlerine atom bombası atılmasıyla
teslim olmak zorunda kalmıştır.

II. DÜNYA SAVAŞI'NIN SONUÇLARI


 Savaşı demokrasiyi savunan devletler kazanmış ve Avrupa'da demokrasi rejimi yaygınlaşmıştır. Demokratik

 Avrupa devletleriyle birlikte hareket eden Türkiye'de de demokratik hayata geçilmiĢtir.
 Sömürgecilik dönemi sona ermeye başlamış ve sömürge altındaki Hindistan, Mısır, Pakistan, Cezayir,
Tunus ve Libya bağımsızlıklarını kazanmışlardır.
 Milletler Cemiyeti'nin yerine, Birleşmiş Milletler Teşkilatı kurulmuştur.

 Türkiye ile ABD arasındaki ilişkiler gelişmiş, Türkiye Sovyet Rusya'dan uzaklaşarak ABD'ye yakınlaşmıştır.

 Almanya ve İtalya’nın işgal ettiği Balkan ve Doğu Avrupa ülkeleri, Rusya'nın denetiminde yeniden
kurulmuştur. Rusya, komünist rejimini bu ülkelere taĢımıĢ, ABD ile birlikte dünyanın en büyük iki
 devleti haline gelmiĢtir.
 .Almanya ikiye bölündü. Doğusunda Rusya, batısında ABD, Fransa, İngiltere denetim kurdular

 (1990'da Almanya Devleti birleşmiştir.).

 Dünya devletleri iki gruba ayrıldı. Sovyetler Birliği öncülüğünde Varşova Paktı, ABD öncülüğünde Nato
kuruldu.
 Dünya barışını korumak amacıyla Birleşmiş Milletler kuruldu (1948).

 İngiltere ve ABD'nin desteğiyle Filistin'de İsrail devleti kuruldu (1948).

29
TÜRKİYE'NİN SAVAŞTAKİ TUTUMU
 Türkiye İkinci Dünya Savaşı öncesinde dünya devletlerine karşı dost bir politika izliyordu. Ancak, İtalya ve
Almanya'nın yayılmacı politikalarına karşı İngiltere ve Fransa'ya daha yakın durmaya çalışıyordu.
 Türkiye bu savaşta toprak bütünlüğünü kazanmayı ve tarafsız kalmayı amaç edinmişti.

 Müttefik ve Mihver Grubu devletleri Türkiye'yi kendi saflarına çekmek için her yolu denediler.

 Türkiye savaşın başından itibaren Müttefik Devletlerle ile yakın ilişkiler kurmaya özen gösteriyordu. Ancak
müttefiklerin bütün ısrarlarına rağmen savaş girmeme konusundaki tutumunu da sürdürüyordu.
 4-11 Şubat 1945'te ABD, İngiltere ve Sovyet Rusya'nın katıldığı Yalta Konferansında, II. Dünya
Savaşı'ndan sonra kurulacak olan Birleşmiş Milletle Teşkilatı'na katılmak için 1 Mart 1945'e kadar Almanya
ve Japonya'ya savaş açmak şartı getirildi. Bu gelişme üzerine Türkiye 23 Şubat 1945'te Japonya ve
Almanya'ya savaş ilan etti. Türkiye, böylece hem II. Dünya Savaşı'ndan sonra dünya siyasetinde söz sahibi
 olma imkanı elde etmiş, hem de Avrupa'nın demokratik devletleriyle yakınlaşmıştır.
 İkinci Dünya Savaşı'nın Türkiye üzerinde olumsuz sonuçları da oldu. Ülkemiz insanı, yanı başında yaşanan
bu savaş sebebiyle sıkıntılı günler yaşadı. Çünkü Türkiye her an savaşa girecekmiş gibi hazırlık yaptığı için
tarım, sanayi ve ekonomi alanlarında duraklama dönemi yaşadı.

İkinci Dünya Savaşı Sırasında Türkiye'de Alınan Önlemler


 Bütün illerde hava saldırısı tehlikesine karşı karartma uygulaması başlatılmıştır
 Almanların işgal tehlikesine karşı sivil savunma önlemleri alınmıştır.

 Tahıl stoklarına el konmuş, ekmek, zeytin, şeker gibi ürünler karneyle verilmeye başlanmıştır. Buğday
unundan pasta ve benzeri ürünlerin yapılması yasaklanmıştır.

UYARI:ikinci Dünya Savaşı döneminde büyük şehirlerde kimin ne kadar ekmek alacağı hükümet tarafından
belirleniyordu. Bu amaçla ekmek karnesi düzenlenmişti. Herkesin aldığı günlük ekmek miktarı karnesine işleniyordu.
Bu dönemde zeytin ve şeker gibi ürünler de karneyle veriliyordu. Bu uygulamaya yol açan esas etken savaş
şartlarından dolayı temel gıda ürünlerini tasarruflu bir şekilde kullanma isteğiydi. Bu durum savaşın,
savaĢa girmeyen ülkeleri de ekonomik ve sosyal yönden olumsuz etkilediğini göstermektedir.

 İstanbul'da özel otomobillerin trafiğe çıkması yasaklanmış, daha sonra bu yasak ticari araçları da
kapsayacak şekilde genişletilmiştir.

 Savaş şartlarının getirdiği ekonomik sıkıntıları aşmak için yeni vergiler konmuştur.

 Tifo ve kolera gibi salgın hastalıkları önlemek amacıyla çalışmalar yapılmıştır.

 Askeri harcamalar artırılmıştır.

 Karadeniz'deki Türk gemi seferleri durdurulmuştur.

 Radyo yayınlarında kesinti yapılmıştır.
 Belli bölgelerde gece 23.00'dan sonra sokağa çıkma yasağı getirilmiştir.

UYARI:İkinci Dünya Savaşı sırasında alınan bu önlemlerle seyahat etme, haber alma ve ekonomi alanındaki
hak ve özgürlükler sınırlandırılmıştır. Bu sınırlandırmanın amacı kamu güvenliği ve sağlığını korumaktır.
Çünkü yaşama hakkının korunması diğer hak ve özgürlüklerden daha önemlidir.

TÜRKĠYE'DE DEMOKRASĠNĠN GELĠġMESĠ


o 23 Nisan 1920'de TBMM'nin açılmasıyla demokrasi yolunda en önemli adımlardan biri atılmış oldu.
o 1923 ile 1930 yılları arasında çok partili hayata geçiş denemeleri yapılmış, fakat başarılı
olunamamıştı. o 1930'dan sonra Türkiye'de tek partili rejim 1946 yılına kadar devam etmişti.
o İkinci Dünya Savaşı'nın Batı demokrasilerinin zaferiyle sonuçlanması üzerine Türkiye Büyük Millet Meclisinde
birkaç milletvekili siyasi hayatımızda demokratik usullerin kabul edilmesini istemeye başlamıştır.
o Celal Bayar, Fuat Köprülü, Adnan Menderes ve Refik Koraltan 7 Ocak 1946'da Demokrat Parti’yi
kurdular. o 1945 yılından sonra Millî Kalkınma ,Millet Partisi ve Türkiye Köylü Partisi kurulmuştur.
o 1946 yılından sonra çok partili rejim uygulamasına geçilmiş, böylece demokrasi alanında önemli bir adım
atılmıştır.
o 14 Mayıs 1950 seçimleri cumhuriyet tarihinde demokrasinin gelişmesi bakımından büyük bir ilerleme
olmuştur. Çünkü bu seçimde millî egemenlik en iyi şekilde temsil edilmeye başlanmıştır.

30
KAYNAKÇA:
 MEB. Yayınları 2020-2021 Yılı 8.Sınıf İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük Ders Kitabı
 Ökkeş KURTNEV KİTAP
 TÜRKİYE CUMHURİYETİ İNKILA P TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8. SINIF DERS KİTABI TOP YAYINCILIKYazarlar Çiğdem ATAŞ -
Ufuk ATAŞ
 TÜRKİYE CUMHURİYETİ İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8. SINIF DERS KİTABI MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI YAYINLARI
 www.aksemseddiniho.meb.k12.tr/meb_iys_dosyalar/35/30/720643/dosyalar/2019_03/06091936_4._YNYTE_YZETY.doc
 https://www.egitimhane.com/
 www. sosyalciniz.wordpress.com

İçerik Hazırlayanlar : Sevim ALPASLAN


Hasan GÜNEŞ
Ersin SEVEN
Kapak Tasarım : Yusuf TURHAN

ÖMERLİ ATATÜRK ORTAOKULU - ÖMERLİ |MARDİN

2020

31

You might also like