Professional Documents
Culture Documents
Inkılap Ozet 2020 Son
Inkılap Ozet 2020 Son
-Sanayi İnkılabı ile hammadde ihtiyacı arttı. Ayrıca ülkeler arasında Pazar ve sömürge arayışı
hızlandı..Bu da Birinci Dünya Savaşının en önemli nedenlerindendir.(Ekonomik neden)
-Sanayi İnkılabıile Osmanlı Devleti Avrupa’nın açık pazarı haline geldi.Osmanlı Devletinin
ekonomisi bozuldu.
-Fransız İhtilali ile Milliyetçilik fikri yayıldı. Bu düşünce akımı çok uluslu imparatorluklarda
azınlık isyanlarına neden oldu .Çok uluslu imparatorlukların dağılmasına neden oldu.
-Meşrutiyetin ilanı ile Osmanlının ilk anayasası olan Kanun-i Esasi ilan edildi.Anayasal
düzene geçildi.Halk ilk defa yönetime katıldı.
-31 Mart Olayı meşrutiyet yönetimine karşı olanlar tarafından çıkarılan isyandır.Osmanlı
Devletinde mevcut yönetime karşı yapılan ilk isyandır.
1
BATICILIK(GARPÇILIK):Dağılmaktan kurtulmanın yolunun batıya ayak uydurmaktan
geçtiğini savunmuştur.Tevfik Fikret en önemli temsilcilerindendir.
1-Mahalle Mektebi
5-Manastır Askeri İdadisi:Sınıf arkadaşı Ömer Naci sayesinde edebiyata ve hitabete ilgi
duydu.Tarih öğretmeni Kolağası Tevfik Bey sayesinde tarih bilinci gelişti.Namık Kemal ve
Mehmet Emin Yurdakul’un eserlerini okudu.Ayrıca Jean Jack Rousseau ,Montesquie
gibiFransız düşünürlerin kitaplarını okumuştur..
Not:Osmanlı Devletinde batı tarzda eğitim veren okullar ,azınlık okulları ve yabancı okulların
bir arada bulunması Osmanlı Devletinde eğitimde birliğin olmadığını gösterir.
-Mustafa Kemal’in fikir hayatını yaşadığı şehirler ve yerler, öğretmenleri, okuduğu yerli ve
yabancı yazarlar, Osmanlının içinde bulunduğu durum etkilemiştir.
-Mustafa Kemal’in ilk görev yeri Şam’daki 5.nci Ordudur.Burada Vatan ve Hürriyet
Cemiyetini kurdu.Bu da Mustafa Kemal’in Vatanseverlik, Liderlik ve Teşkilatçılık özelliğini
gösterir.
-Mustafa Kemal 31 Mart Olayında Hareket Ordusunda Kurmay Başkan olarak görev
yapmıştır.(1909)
-Mustafa Kemal Trablusgarp’ta Derne ve Tobruk’ta yerli halkı İtalyanlara karşı örgütlemiştir.
Bu da onun Teşkilatçılık, özelliğini gösterir.Trablusgarp Savaşı Mustafa Kemal’in ilk askeri
başarısıdır.
2
-Kafkas Cephesinde 16.ncı Kolordu Komutanlığında görev yapmıştır.(1917)Muş ve Bitlisi
Ruslardan almıştır.
I. DÜNYA SAVAġI(1914-1918)
3-Sömürgecilik yarışı(Ekonomik)
4-Silahlanma yarışı
SAVAġTA TARAFLAR
3
3-Kapitülasyonları kaldırmak istemesi.
2-Cephe sayısını artırarak savaşı geniş alanlara yayarak cephe yükünü hafifletmek.
Not:Çanakkale Cephesi Mustafa Kemal’in dünya da tanınmasına ve milli mücadele’ nin lideri
olmasını sağladı.
IRAK CEPHESĠ:Osmanlı Devleti ile İngilizler arasında savaş yapılmıştır. Osmanlı Devleti
bu cephede başarısız olmuştur.
4
HĠCAZ-YEMEN CEPHESĠ:Osmanlı ve İngiltere arasında savaş yapıldı.Osmanlı Devleti
başarısız olmuştur.
-Mondros Ateşkes Antlaşması ile Osmanlı Devleti fiilen sona erdi.İtilaf Devletleri 7.maddeyi
dayanak göstererek Anadolu’yu işgale başladı.İlk işgal edilen yer Musul’dur.(İngilizler)
Paris Barış Konferası’nda İtilaf Devletleri arasında ilk görüş ayrılığı yaşanmıştır.Bunun
nedeni Batı Anadolu’nun İtalya yerine Yunanlılar’a verilmesidir.
5
KUVAY-I MĠLLĠYE:Anadoluda başlayan işgallere karşı Türk halkının vatanı korumak ve
savunmak için kurdukları silahlı direniş kuvvetlerine denir.
CEMĠYETLER
Mustafa Kemal 19 Mayıs 1919 yılında 9.Ordu müfettişi olarak Samsuna çıkmıştır.Mustafa
Kemal in Samsuna çıkmasının asıl amacı milli bilinci uyandırmak tır. Milli birlik ve
beraberliği gerçekleştirerek milli mücadeleyi başlatmaktır.
6
1- HAVZA GENELGESĠ ( 28 MAYIS 1919)Amacı Türk halkını işgallere karşı
uyarmaktır.Milli bilinci uyandırmak için işgallere karşı protesto ve miting yapılması
söylenmiştir.
2- AMASYA GENELGESĠ ( 20-22 Haziran 1919)
-Genelgenin komutanlara onaylatılmasının amacı milli mücadeleyi kişisellikten ve
bölgesel olmaktan çıkartıp, alınan kararların halk üzerindeki etkisini arttırmaktır.
-Kurtuluş Savaşı’nın amacı ve yöntemi yani nasıl yapılacağı belirtilmiştir.
-İlk defa ulusal egemenlik(milli egemenlikten )bahsedilmiştir.
-Mustafa Kemal Amasya Genelgesinden sonra 9. Ordu Müfettişliğinden istifa etmiştir.
3-ERZURUM KONGRESĠ (23 TEMMUZ – 7 AĞUSTOS 1919)
-Toplanış amacı bakımından bölgesel, aldığı kararlar yönünden ulusal bir kongredir
-Mustafa Kemal, Erzurum Kongresi’ne başkan seçilmiştir.Mustafa Kemal’in sivil
olarak ilk görevi Erzurum Kongresi Başkanlığı’dır.
-İlk defa milli sınırlardan bahsedilmiştir.
- Manda ve himayeye ilkkez karşı çıkıldı.(Tam bağımsızlık/Milli bağımsız
hedeflenmiştir)
-9 kişilik Temsil Heyeti kurulmuş, başkanlığına Mustafa Kemal getirilmiştir.
-Amasya Görüşmeleri, Temsil Heyeti adına Mustafa Kemal Paşa ile Osmanlı Devleti adına
Bahriye Nazırı (Bakanı) Salih Paşa arasında gerçekleşmiştir.
7
MĠSAK-I MĠLLĠ KARARLARI (28 OCAK 1920)
Son OsmanlıMebusan Meclisinde 28 Ocak 1920’de Misakı Milli (milli ant / milli yemin)
kabul edilmiştir.
-Misak ı Milli kararlarının temeli Erzurum ve Sivas Kongrelerinde alınan kararlar oluşturur.
-Kars, Ardahan, Batum, Batı Trakya ve Arapların oturduğu yerlerin geleceğine halk kendisi
karar verecekti .Bu da milli iradeye saygı duyulduğunu gösterir.
Not:Misak-i Milli kararları alındıktan sonra İtilaf Devletleri İstanbul’u işgal ederek Meclis-i
Mebusanıdağıttı.Bu da Ankara’da TBMM’nin açılmasına zemin hazırladı.
-Adapazarı
-Afyon
-Konya
8
-Yozgat
-Milli Aşiret
-Hukuken geçersiz bir antlaşmadır.Çünkü Osmanlı Anayasasına göre bir antlaşmanın geçerli
olabilmesi için Meclis-i Mebusan tarafından onaylanması gerekiyordu. Meclis-i
Mebusandağıtıldığı için Sevr Antlaşması onaylanmamıştır.
9
3. ÜNĠTE
MĠLLÎ BĠR DESTAN: YA ĠSTĠKLAL YA ÖLÜM!
Mondros AteĢkes AnlaĢması’nın imzalanmasından sonra bu anlaĢmanın özellikle 7 ve 24. maddelerine
dayandırılarak ülke toprakları iĢgal edilmeye baĢlandı. Türk ulusu bu haksız iĢgallere karĢı vatan topraklarını
savunmak için doğuda Ermeniler, güneyde Fransızlar ve Ermeniler, batıda ise Ġngiltere’nin desteklediği
Yunanlarla savaĢtı.
DOĞU CEPHESĠ
KurtuluĢ SavaĢı’nda düzenli ordunun ilk cephesi Doğu Cephesi’dir. Mondros AteĢkes AnlaĢması’ndan sonra
ordular terhis edilirken Kazım Karabekir PaĢa komutasındaki 15. Kolordu, Millî Mücadele’nin ilk yıllarında
elde bulunan az sayıdaki düzenli birlikten biri olmuĢtur. 2-3 Aralık 1920’de imzalanan Gümrü AntlaĢması
sonucunda Ermenilerle savaĢ sona erdi ve Doğu Cephesi kapandı.
Gümrü AntlaĢması
TBMM Hükümeti’nin uluslararası alandaki ilk siyasi baĢarısıdır. Bağımsız bir devlet olan Ermenistan bu
antlaĢmayla TBMM’yi, yani yeni Türk devletinin varlığını resmen tanımıĢ oldu. Ayrıca Ermenistan
Hükûmeti, Doğu Anadolu topraklarına yönelik isteklerinden vazgeçerek Sevr AntlaĢması’nı reddetmiĢ oldu.
Doğu Cephesi’ndeki tehdit ortadan kalkınca askerî birliklerin, silah ve cephanenin bir bölümü Batı
Cephesi’ne aktarıldı.
GÜNEY CEPHESĠ
Mondros AteĢkes AntlaĢması’ndan sonra Anadolu’nun güney bölgeleri Ġngilizler tarafından iĢgal edilmiĢti.
Ancak bir süre sonra Ġngilizler bu bölgeyi Fransızlara bıraktılar. Fransızlar, bölgeyi iĢgal edebilmek için
Suriye’den getirdikleri Ermenilerden de birlikler oluĢturdular. Bölge halkı ise kurduğu Kuvâ-yı Millîye
birlikleriyle Ģehirlerini savundular.
TBMM, Antep’e olağanüstü gayretinden ötürü Gazi unvanı verdi (6 ġubat 1921).
Halkın kahramanca direniĢinden dolayı MaraĢ’ın adı TBMM’nin aldığı bir kararla KahramanmaraĢ
olarak değiĢtirildi (7 ġubat 1973).
Urfa, dillere destan direniĢinden dolayı ġanlıurfa adını aldı (12 Haziran 1984).
10
Bölge halkı ve Kuvâ-yı Millîye direniĢi karĢısında baĢarılı olamayacağını anlayan Fransızlar, Türklerin
Yunanlarla yaptığı Sakarya Meydan SavaĢı’nı kazanmasının ardından, BMM ile Ankara AntlaĢması’nı
imzaladı(20 Ekim 1921).Bu antlaĢma ile Fransızlar, iĢgal ettikleri yerleri (Hatay dıĢında) Türkiye’ye bıraktı.
11
Misakımillî, Ġtilaf Devletlerine ve dünya kamuoyuna resmî olarak duyuruldu.
“Türkler barıĢ istemiyorlar.” Ģeklinde oluĢturulabilecek olumsuz propagandanın önüne geçildi.
12
Kars AntlaĢması (13 Ekim 1921):
TBMM ile Kafkas cumhuriyetleri (Ermenistan, Gürcistan, Azerbaycan) arasında imzalandı.
- Kars AntlaĢması ile doğu sınırlarımız kesinlik kazandı.
- Daha önce imzalanan Gümrü AntlaĢması ile Türkiye’ye bırakılan toprakların durumu kesinleĢti.
- Doğu sınırımızın güvenliği sağlandıktan sonra bölgedeki kuvvetlerimiz batıya kaydırıldı.
Ankara AntlaĢması (20 Ekim 1921): TBMM ile Fransa arasında imzalandı.
-Ankara AntlaĢması’yla TBMM’yi tanıyan ilk Ġtilaf Devleti Fransa oldu.
-Ġtilaf birliği parçalanmaya baĢladı. Hatay dıĢında Suriye sınırı (güney sınırları) belirlendi.
-Fransa, iĢgal ettiği yerlerden çekilirken birçok silah ve cephanesini Türklere bıraktı.
-Güney Cephesi’ndeki kaynakların Batı Cephesi’ne kaydırılma olanağı doğdu.
Türk halkı, Mustafa Kemal’in liderliğinde kazandığı askerî zaferleri siyasî baĢarılarla tamamlamıĢtır.
I. Ġnönü Zaferi’nden sonra Londra Konferansı’na çağrıldı.
Afganistan’la dostluk antlaĢması imzaladı.
Moskova AntlaĢması’nı imzaladı.
Sakarya Zaferi’nden sonra Ankara AntlaĢması’nı imzaladı.
Kars AntlaĢması’nı imzaladı.
Ukrayna’yla dostluk antlaĢması imzaladı.
Ġngiltere ile esir değiĢimi antlaĢması imzalandı.
Büyük Taarruz’dan sonra Mudanya AteĢkes AnlaĢması’nı imzaladı.
Lozan BarıĢ AntlaĢması’nı imzaladı.
13
3.6. LOZAN BARIġ ANTLAġMASI (24 Temmuz 1923)
TBMM Hükûmeti adına katılacak gruba, Mudanya AteĢkes AntlaĢması’nı baĢarı ile imzalayan Ġsmet
PaĢa’nın baĢkanlık yapması kararlaĢtırıldı.
Türk heyetinin amacı, Misak-ı Millî sınırları içinde bağımsız bir Türk devletinin kurulduğunu Ġtilaf
Devletleri’ne kabul ettirmek ve millî egemenliğimizi sınırlayan koĢulları ortadan kaldırmaktı. Bu amaçla
Mustafa Kemal görüĢmelere giden heyetten, Ermeni yurdu iddiaları ve kapitülasyonlar konusunda ödün
vermemelerini istedi.
Lozan BarıĢ AntlaĢması’na göre;
-Mudanya AteĢkes AntlaĢması’nda olduğu gibi Meriç Irmağı, Türkiye ile Yunanistan arasında sınır olarak
kabul edildi.
- Yunanistan’dan istenen savaĢ tazminatı karĢılığında Karaağaç Türkiye’ye verildi.
- Gökçeada ve Bozcaada Türkiye’ye, Ege Adaları Yunanistan’a verildi.
- Suriye sınırı, Fransa ile imzalanan Ankara AntlaĢması’na göre kabul edildi.
- Kapitülasyonlar kaldırıldı.
- Boğazların her iki yakasının askerlerden arındırılmasına ve boğazlardan ticaret gemilerinin geçiĢine izin
verildi.
- Boğazların yönetimi, baĢkanlığını Türkiye’nin yapacağı milletlerarası bir Boğazlar Komisyonuna bırakıldı.
Eğer Türkiye, bir savaĢa girerse boğazlar üzerinde istediği gibi davranma hakkına sahip olacaktı.
- Türkiye’de yaĢayan azınlıklar Türk vatandaĢı sayılacak, kanun ve hukuk önünde Türk vatandaĢları ile eĢit
haklara sahip olacaklardı.
- Türkiye’de yaĢayan Rumlarla Yunanistan’daki Türkler karĢılıklı olarak yer değiĢtireceklerdi. Fakat Batı
Trakya’daki Türklerle Ġstanbul’daki Rumlar bu değiĢimin dıĢında tutulacaktı.
Sevr AntlaĢması’na göre Osmanlı Devleti’nin kapitülasyonlar yolu ile egemenlik hakları kısıtlanıp toprakları
paylaĢılıyor, askerî gücü sınırlandırılarak savunma hakkı yok ediliyordu. BaĢkenti Ġstanbul dahi güvende
değildi. Lozan BarıĢ AntlaĢması ise Osmanlı Devleti yerine yeni bir Türk devletinin kuruluĢunu belgeleyen,
baĢta Ġtilaf Devletleri olmak üzere dünya devletlerine Türkiye’nin bağımsızlığını kabul ettiren uluslararası
bir antlaĢmadır. Lozan BarıĢ AntlaĢması, diğer sömürge uluslara yol gösterici bir belge olmuĢ, Sevr’i
geçersiz kılmıĢtır. Batum, Boğazlar, Musul ve Hatay dıĢında Misak-ı Millî hedeflerine ulaĢılmıĢ,
kapitülasyonların kaldırılması ile tam bağımsızlık hedefine ulaĢılmıĢtır.
14
4. ÜNĠTE
ATATÜRK ĠLKELERĠ
Cumhuriyetçilik
Devletin siyasi rejimi olarak cumhuriyeti benimsemek ve onu demokratik yönetim biçimi olarak kabul
ederek cumhuriyetin ilke ve uygulamalarını geçekleĢtirmektir.
Cumhuriyet yönetimi gücünü halktan alan, halk iradesine dayanan bir yönetim biçimidir.
Cumhuriyetçilik ilkelerinin olmazsa olmazları: - Meclis - Seçimler - Oy kullanmak
Cumhuriyetçilik Ġlkesi Doğrultusunda Yapılan Ġnkılaplar
-TBMM’nin açılması -Saltanatın kaldırılması
-1921 Anayasası’nın (TeĢkilat-ı Esasiye Kanunu) kabulü -Cumhuriyet’in ilanı
-1924 Anayasası’nın kabulü -Halifeliğin kaldırılması
-Çok partili hayata geçiĢ denemeleri -Kadınlara seçme seçilme hakkı verilmesi
Milliyetçilik
Ortak bir tarihsel mirasa sahip olan, bu tarihsel ve kültürel mirasa birlikte sahip çıkan, aynı vatanda beraber
yaĢamak konusunda istekli davranan, bu isteğinde samimi olan, dil, tarih ve kültür gibi kavramlarla birbirine
bağlanan topluluğa millet denir. Atatürk milliyetçiliği milletini sevmek, onun varlığını yüceltmek ve
milletinin mutluluğu için çalıĢmak olarak adlandırılabilir. Bağımsızlık ve özgürlük değerlerini temel alan
Atatürk’ün milliyetçilik anlayıĢı, millî birliği sağlayan ve vatandaĢları birleĢtiren bir anlayıĢtır.
Milliyetçilik Ġlkesi Doğrultusunda Yapılan Ġnkılaplar
-TBMM’nin açılması -Ġzmir Ġktisat Kongresi’nin düzenlenmesi
- Kabotaj Kanunu’nun çıkarılması -Kapitülasyonların kaldırılması
- Türk Tarih Kurumunun kurulması -Türk Dil Kurumunun kurulması
Halkçılık
Hiçbir kiĢiye, sınıfa, zümreye üstünlük tanımayan ırk, dil, din, cinsiyet, siyasal düĢünce, felsefi görüĢ ayrımı
gözetmeden bütün vatandaĢları kanun önünde eĢit sayan anlayıĢ Atatürk’ün halkçılık ilkesini ifade eder.
Halkçılık Ġlkesi Doğrultusunda Yapılan Ġnkılaplar
Türk Medeni Kanunu’nun kabulü AĢar vergisinin kaldırılması
Soyadı Kanunu’nun çıkarılması Kadınlara seçme seçilme hakkının verilmesi
Ayrıcalık ifade eden unvanların kaldırılması
Devletçilik
Devletçilik; ekonomik gücü yetersiz, geri kalmıĢ bir toplumun ulusal kaynaklarını harekete geçirerek
geliĢmiĢ bir sanayi toplumu oluĢturmaya yönelik devletin öncülük etmesidir. Devletçilik, özel giriĢimciliği
reddeden bir ilke değildir. Tüm üretim araçlarının devlet elinde toplanmasını amaçlamaz. Devletçilik, özel
giriĢimcinin desteklenmesi yanında, halkın yararına olan ancak özel giriĢimcinin ilgilenmediği veya baĢarılı
olamadığı alanlarda devlet yatırımlarını devreye sokmaktır.
DevletçilikĠlkesi Doğrultusunda Yapılan Ġnkılaplar
TeĢvik-i Sanayi Kanunu’ nun çıkarılması Fabrikaların kurulması
I. BeĢ Yıllık Sanayi Planı’nın hazırlanması Etibank ve Sümerbank’ın kurulması
Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü kurulması
15
Laiklik
Laiklik, din iĢleri ile devlet iĢlerinin birbirinden ayrılması devlet, hukuk ve eğitim alanındaki
düzenlemelerde akılcılık ve bilimselliğin temel alınması anlamına gelir. Aynı zamanda kiĢilere inanç ve
ibadet özgürlüğünün tanınması ve bu özgürlüğün yasalarla devlet güvencesine alınmasıdır. Devletin bütün
dinler karĢısında tarafsız kalmasıdır. Laiklik, inanç özgürlüğünün diğer kiĢiler, toplum ve devlet tarafından
tanınması ve bu özgürlüğe saygı gösterilmesidir. Böylece laiklik, inanç ve ibadet özgürlüğünü sağlamıĢtır.
Laiklik Ġlkesi Doğrultusunda Yapılan Ġnkılaplar
Saltanatın kaldırılması Halifeliğin kaldırılması
Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun kabul edilmesi Tekke, zaviye ve türbelerin kapatılması
ġer’iye ve Evkaf Vekâletinin kaldırılması Medeni Kanun’un kabul edilmesi
Atatürk ilkelerinin anayasaya eklenmesi 1928’deAnayasa’nın 2. maddesinde yer alan
“Devletin dini Ġslâm’dır.” ifadesinin kaldırılması
Ġnkılapçılık
Atatürkçü düĢüncede inkılapçılık, akıl ve bilimin yol göstericiliğinde sürekli değiĢmek ve geliĢmektir. Çağın
gerisinde kalmıĢ, eskimiĢ kurum ve kuralları yıkmak, yerlerine milletin ilerlemesini, çağdaĢlaĢmasını
sağlayacak yeni kurum ve kuralları koymaktır.
Ġnkılapçılık ilkesi, Türk toplumuna aklın, bilimin ve ileri teknolojinin yol göstericiliğinde yenileĢme ve
geliĢme yolunu açmıĢtır.
Atatürk Ġlkeleri'nin Ortak Özellikleri
Milli egemenlik ve bağımsızlık temeline dayanır. Hak ve hürriyetleri koruyucudur.
Kaynağı Türk milli kültürüdür. Akılcı ve bilimseldir.
Taklitçi değildir. Kabul edilmelerinde dıĢ baskı ve zorlama yoktur. Evrensel ve barıĢçıdır.
Birbiriyle uyumlu ve birbirini tamamlayıcıdır. Uygulamaya yansımıĢtır.
Türk milletinin ihtiyaçlarından doğmuĢtur. Laik düĢünce ve hukuka dayanır.
16
Halifeliğin Kaldırılması (3 Mart 1924)
Halifeliği cumhuriyetin alternatifi olarak görenler vardı. Halifelik, saltanat taraftarlarının sığınabilecekleri
tek kurumdu. Halifelik, cumhuriyetçilik ve laiklik ilkeleri ile de uyuĢmuyordu. Yabancı elçilerle görüĢen
Halife Abdülmecit Efendi sanki bir devlet baĢkanıymıĢ gibi davranmaya baĢlamıĢtı. Tüm bu gerekçelerle,
3 Mart 1924’te halifelik kaldırıldı. Ertesi gün Abdülmecit Efendi ailesiyle birlikte Ġsviçre’ye gönderildi.
Halifeliğin kaldırılması ile laik devlet olma yolundaki en önemli adım atıldı. Eski rejime dönüĢ yolları
tamamen kapatıldı. Devlette iki baĢlılık oluĢturabilecek bir durum ortadan kaldırıldı.
ġeriye ve Evkaf Vekâleti ile Erkân-ı Harbiye Vekâleti’nin Kaldırılması (3 Mart 1924)
Erkan-ı Harbiye Vekâleti kaldırıldı.
Yerine Genelkurmay BaĢkanlığı kurularak ordu siyasetten ayrıldı.
17
Harf Ġnkılabı (1 Kasım 1928)
Türkler tarih boyunca “Göktürk” ve “Uygur” alfabeleri baĢta olmak üzere çeĢitli alfabeler kullanmıĢ,
Ġslamiyet’in kabul edilmesinden sonra Arap alfabesini benimsemiĢlerdi. Arap harfleri ses bakımından
Türkçeye uygun değildi. Sesli harflerin yetersizliği de okuma yazmayı oldukça zorlaĢtırıyordu. Oysa
Mustafa Kemal, Türk dilinin kolayca okunup yazılmasını amaçlıyordu.
Türk toplumunun ve eğitiminin önündeki engellerden birini daha aĢmak amacıyla Türkiye Büyük Millet
Meclisi, 1 Kasım 1928’de Yeni Türk Harfleri Hakkında Kanun’u kabul etti.Türk toplumu, çağdaĢ uygarlık
yolunda kolay okuma yazma anahtarına kavuĢtu.
18
Tekke, Zaviye ve Türbelerin Kapatılması (30 Kasım 1925)
Tekke: Tarikat üyelerinin bir araya geldikleri, dinî tören yapılan yer, dergâh anlamındadır.
Zaviye: Küçük yerleĢim yerlerinde tarikat üyelerinin bir araya geldikleri ve ibadet yaptıkları yer.
Selçuklular ve Osmanlılar zamanında Anadolu’nun TürkleĢmesinde büyük hizmetleri geçen tarikatlar ve
bunların kurumlaĢmıĢ biçimi olan tekkeler, daha sonraki dönemlerde asıl özelliklerini kaybetti. Tekke ve
zaviyeler, eskiden kültür merkezleri iken zamanla yozlaĢarak bozuldu. Bu kurumlar, toplumun dinî
duygularını sömürerek, yoksul ve hasta insanlara muska yazarak halkı aldatan yerler durumuna dönüĢtü.
30 Kasım 1925’te kabul edilen bir Kanun’la tekke, zaviye ve türbeler kapatılırken Ģeyhlik, derviĢlik, dedelik,
müritlik gibi unvan ve lakapların kullanımı yasaklanmıĢtır. Çağın gerisinde kalmıĢ olan bu kurumların
kapatılması ile Türkiye’nin çağdaĢlaĢması ve toplumun laikleĢmesi yolunda önemli bir adım daha atılmıĢ
oldu.
Amacı dıĢında kullanılan türbeler kapatılırken tarihte yer edinmiĢ kiĢilerin ve din büyüklerinin türbeleri
kapatılmamıĢtır.
19
4.6. EKONOMĠ ALANINDA YAPILAN YENĠLĠKLER
Türkiye Ġktisat Kongresi (17 ġubat 1923)
Mustafa Kemal, daha cumhuriyeti ilan etmeden önce ülke ekonomisinin bağımsız ve millî olabilmesi için
Ġzmir’de Türkiye Ġktisat Kongresi’ni topladı (17 ġubat 1923).
Türkiye Ġktisat Kongresi, kendi imkânlarımızla ve öz kaynaklarımızla kalkınmamızı öngörmekteydi. Yerli
malı kullanımını özendirirken Türk insanını tasarruf yapmaya çağırıyordu. Çünkü savaĢtan yeni çıkılmıĢtı ve
eldeki imkânlar kısıtlıydı. Yapılacak tasarruf ile ülkeyi, dıĢ devletlere muhtaç bir duruma getirmemek
amaçlanıyordu.Genç Türkiye’nin ekonomi politikalarına yön verecek Misak-ı Ġktisadi (Ekonomi Andı)
kararları kabul edildi ve millî üretim seferberliği baĢlatıldı.
20
4.8. CUMHURIYETĠN TÜRK TOPLUMUNA SAĞLADIĞI KAZANIMLAR
Cumhuriyetin Türk toplumuna kazandırdıkları
-Millî egemenlik ilkesi sayesinde her Türk vatandaĢı devlet yönetimine eĢit olarak katılma hakkı elde etti.
-Temel hak ve özgürlükler Anayasa ile güvence altına alındı.
-Bağımsız mahkemeler aracılığıyla herkesin kanunlar önünde eĢitliği sağlandı.
-Kadınlara da seçme ve seçilme hakkının verilmesiyle devlet yönetiminde tam bir katılım ve eĢitlik sağlandı.
-ÇağdaĢ, huzurlu, kendine güvenen modern bir toplum meydana getirildi.
-Dinin devlet yönetimindeki etkisi ortadan kaldırılarak devletin laikleĢmesi sağlandı.
21
T.C.İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK ÜNİTE 5 - DEMOKRATİKLEŞME ÇABALARI
Bu
HALK
nedenle
FIRKASI (9
siyasi ayrışmaya
EYLÜL1923)
neden TERAKKĠPERVER CUMHURĠYET FIRKASI
olabilecek partileşmeye gidilmemiştir. (17 KASIM 1924 - 5 HAZĠRAN 1925)
DemokratikleĢmeye ve millî iradeyi hâkim o Mustafa Kemal'in Milli Mücadeledeki yakın silah
kılmaya yönelik atılan adımlar arkadaşları tarafından kurulmuştur.
Büyük Millet Meclisinin açılması o Partinin kurucuları Kazım Karabekir, Refet Bey
Saltanatın kaldırılması (Bele), Rauf Bey (Orbay) Ali Fuat Bey
Cumhuriyetin ilan edilmesi (Cebesoy), Adnan Bey (Adıvar)’dır.
Halifeliğin kaldırılması o Bu partinin kurucuları aynı zamanda ordu mensubu
Çok partili siyasi hayata geçme çalışmaları subaylardı. Aralık 1924’te bir yasa çıkartılarak
subayların siyasi partilere üye olamayacakları
kararlaĢtırılmıĢtır. Bu nedenle Terakkiperver
CUMHURĠYET HALK FIRKASI ( 9 EYLÜL 1923) Fırkasının kurucuları ordudan istifa etmek
Mustafa Kemal, yapacağı çalışmalar için bir siyasi zorunda kalmıĢlardır.
oluşuma ihtiyaç duymuş bu amaçla milli mücadele
sırasında oluşturulan Müdafaai Hukuk Grubunun Yorum: Bu yasanın çıkarılmasındaki amaç; ordu ve
bir uzantısı olarak 9 Eylül 1923’te Halk Fırkası’nı siyaseti birbirinden ayırarak ordunun siyasete
kurmuştur karıĢmasını önlemektir.
Kurtuluş savaşından sonra ülkemizde kurulan ilk Bu partinin kurulmasında Mustafa Kemal ile
siyasi partidir. silah arkadaşları arasında meydana gelen siyasi
görüş ayrılıkları etkili olmuştur.
Cumhuriyetin ilanından sonra adı Cumhuriyet
Halk Fırkası olarak değiştirilmiş, daha sonra da
Cumhuriyet Halk Partisi adını almıştır. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası parti
Cumhuriyet Halk Partisinin başkanlığını 1923- programında;
1938 arası Atatürk, 1938-1950 arası ise kadar Dini düĢünce ve inançlara saygılı olacağını,
İsmet İnönü yapmıştır.
Serbest ekonomi politikası (liberalizm)
uygulayacağını ifade etmiştir.
Halk Fırkasının kurulma nedenleri:
İnkılâpların yapılması için bir siyasi oluşuma Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, rejim ve laiklik
gerek duyulması karşıtların sığınağı haline geldiği ve ġeyh Sait
Yenilikleri, halkın katılacağı bir parti aracılığıyla isyanıyla ilgisi olduğu gerekçesiyle 5 Haziran
halka benimsetme düşüncesi 1925'te kapatılmıştır.
Halkın istek ve görüşlerinin Meclise daha kolay Böylece çok partili hayata geçişin ilk denemesi
yansımasını sağlama ve demokrasiyi kurum ve
kurallarıyla işletme düşüncesi. baĢarısızlıkla sonuçlanmıĢtır.
Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, kurulan ikinci
siyasi parti ve ilk muhalefet partisidir.
22
T.C.İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK ÜNİTE 5 - DEMOKRATİKLEŞME ÇABALARI
23
T.C.İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK ÜNİTE 5 - DEMOKRATİKLEŞME ÇABALARI
24
ATATÜRK DÖNEMĠ TÜRK DIġ
POLĠTĠKASI VE ATATÜRK’ÜN ÖLÜMÜ
TÜRKĠYE’NĠN DIġ POLĠTĠKASI
Türk Dış Politikasının Temel İlkeleri
Siyasi ve ekonomik bağımsızlığın korunması
Milli çıkarların korunması
İttifaklara önem verilmesi
Devletlerin eşitliği prensibine uyulması
Yurtta Sulh, cihanda sulh prensibinin gerçekleştirilmesi
1923-1930 DÖNEMİ : Türkiye'nin dış politikası, Lozan'dan geriye kalan sorunların çözülmesine
ve Lozan'da alınan kararların uygulanmasına yönelik olmuştur.
1923-1930 döneminde; Musul sorunu, dış borçlar, yabancı okullar ve nüfus
mübadelesi konuları Türkiye'nin dış politikasında belirleyici olmuştur.
Önemi
Türk—İngiliz anlaşmazlığı sona erdi.
Musul'un kaybıyla Misak-ı Milli'den taviz verildi.
Musul’daki Türkleri koruyucu kararlar alınmadı.
25
YABANCI OKULLAR SORUNU
Avrupalı devletler kapitülasyonlar aracılığıyla Osmanlı Devleti'nde pek çok farklı okullar açmışlar ve çeşitli
haklara sahip olmuşlardır.
Bu okullar, zamanla Osmanlı Devleti'ne karşı bazı zararlı faaliyetlerde bulunmaya başlamışlardır.
Lozan Barış Antlaşması'yla; bu okullarla ilgili tek yetkili kurumun TBMM olmasına karar verilmiş ve bu
okulların eğitim sistemini düzenleme yetkisi TBMM'ye verilmiştir.
3 Mart 1924 tarihinde Tevhidi-Tedrisat Kanunu'nun çıkarılmasıyla tüm okullar Millî Eğitim Bakanlığına
bağlanmıştır.
Lozan'da yabancı okulların Türk milli eğitim sistemine bağlanması kararlaştırılmış, Tevhid-i Tedrisat
Kanunu ile de bu durum pekiştirilmiştir.
Fransa ile papalık yabancı okullarda Türk öğretmenlerin görev yapmasına ve bazı derslerin Türkçe
okutulmasına karşı çıktılar.
Türkiye, bu sorunun kendi iç meselesi olduğunu bildirdi. Bu okullarda tarih, coğrafya, Türkçe derslerinin
Türk öğretmenlerce okutulması, Türk müfettişlerince denetim yapılması kararlaştırıldı.
1930-1939 DÖNEMİ
1929'da başlayan dünya ekonomik bunalımı liberal eğilimlere karşı tepkilere neden olmuş, otoriter
rejimler güçlenmiştir. (Komünizm, Faşizm, Nazizm gibi)
Almanya ve İtalya'nın saldırgan politikaları Türkiye'nin dış güvenliğini tehlikeye düşürmüş ve ittifak
arayışlarına yöneltmiştir.
26
MONTRÖ BOĞAZLAR SÖZLEġMESĠ – 20 Temmuz 1936
Lozan'da Boğazlar sorunu Türkiye'nin aleyhine çözümlenmiş, tam egemenlik hakkı verilmemişti.
Lozan Barış Antlaşması'nda Boğazların yönetiminin Türkiye'nin başkanlığını yapacağı uluslararası
komisyona verilmesi ve Boğazların her iki yakasında asker bulundurmaması Türkiye'nin Boğazlar
üzerindeki egemenlik haklarını sınırlandırmaktaydı.
1930'lu yıllarda Almanya'nın hızla silahlanması, İtalya'nın Habeşistan'ı işgali, Japonya'nın Mançurya'ya
saldırması karşısında Milletler Cemiyeti hiçbir şey yapamadı.
Türkiye'nin isteği ile İsviçre'nin Montrö şehrinde bir konferans toplandı.
Konferansa katılanlar;
Türkiye - Yunanistan - İngiltere - Fransa - Sovyet Rusya -Yugoslavya - Japonya
İtalya 1938'de bu sözleşmeyi imzalamıştır.
Rusya'nın karşı çıkmasına rağmen İngiltere ve Fransa'nın desteğiyle Türkiye'nin boğazlardaki hakimiyeti
kabul edildi.
Boğazlar komisyonu kaldırılarak yetkileri Türkiye'ye devredildi.
Ticaret gemileri serbest geçebilecekti.
Boğazların iki yakasındaki askersiz yerlere asker yerleştirilebilecekti.
Barış zamanında ticaret gemilerinin geçişine izin verilecek,
Savaş gemilerinin geçişine sınırlandırmalar getirilecek,
Savaş durumunda Türkiye isterse Boğazları kapatabilecektir.
Önemi:
Boğazlar kesin olarak Türkiye'nin kontrolüne girdi.
Türkiye'nin Akdeniz'deki güvenliği artmıştır.
Boğazlar Sorunu, Misakı Millî'ye uygun bir şekilde çözüme kavuşturulmuştur.
27
ATATÜRK'ÜN ÖLÜMÜNÜN, YURTİÇİ VE YURT DIŞINDAKİ YANKILARI
Atatürk'ün hastalığı ile ilgili ilk şikâyetleri 1937 yılında başladı. Fakat doktorlar bu hastalığın teşhisini uzun
bir süre koyamadılar. 1938 yılında Yalova Kaplıcalarına dinlenmek için gittiğinde kaplıcadaki doktor,
Atatürk'ün hastalığının siroz olduğunu belirledi.
Hastalığın teşhisi geciktiği için hastalığın ilerlemesi engellenemedi. Atatürk'ün hastalığı Türk milletinden ve
dünyadan gizlendi. Çünkü, Hatay'ın ana vatana katılması çalışmaları devam ederken Atatürk'ün
hastalığının duyulması, Türkiye için olumsuz bir gelişme olurdu.
Atatürk, ömrünün son yıllarında yoğun olarak Hatay sorunu ile ilgilendi.
Hataylılara yalnız olmadıklarını bildirmek ve Türk devletinin gücünü diğer ülkelere göstermek isteyen
Atatürk, 1938 yılında Mersin ve Adana gezilerine çıktı. Bu gezilerde ordunun tatbikatlarını ve geçit tö-
renlerini hasta olmasına rağmen ilgi ile izledi.
Geziden sonra Ankara'ya döndü. Hem tedavi olmak hem de dinlenmek için İstanbul'a gitti. Doktorlar onun
sağlığına kavuşması için yoğun bir çaba harcadılar.
İstanbul'da Dolmabahçe Sarayı yerine Savarona yatında kalmayı tercih etti. Atatürk doktorların
dinlenmesi yolundaki ısrarlarına rağmen ülke işleriyle ilgilenmeye devam etti.
Hastalığın iyice ilerlemesi üzerine Dolmabahçe Sarayı'nda dinlenmeye alındı. Atatürk 2 Eylül 1938
tarihinde hasta yatağında yatarken Hatay'ın bağımsız bir devlet olduğu haberini alınca buna çok sevindi.
Kendisini iyi hissettiği bir gün noter çağırarak vasiyetnamesini hazırlattı.
Atatürk vasiyetnamesinde, malvarlığının büyük bir bölümünü kendisi tarafından kurulan Türk Tarih
Kurumu ve Türk Dil Kurumuna bağışladı.
Atatürk, cumhuriyetin ilanının on beşinci yıl dönümünü hasta yatağında geçirdi. Çok arzu ettiği hâlde,
Ankara'ya gidip cumhuriyet törenlerine katılamadı (29 Ekim 1938).
Atatürk'ün hastalığı, kasım ayının ilk haftasından itibaren normal seyrinden çıkarak şiddetlendi. Korkulan
an geldi ve Mustafa Kemal Atatürk 10 Kasım 1938 perşembe günü saat dokuzu beş geçe öldü.
Bu büyük üzüntüye rağmen, devlet iş!erinde herhangi bir aksamaya meydan vermemek en yakın silah
arkadaşı İsmet İnönü, cumhurbaşkanı seçildi (11 Kasım 1938).
19 Kasım günü Prof. Şerafettin Yaltkaya tarafından cenaze namazı kıldırıldı. Daha sonra naaşı Yavuz
Zırhlısı'na konuldu. Türk donanması ve yabancı gemilerin eşliğinde İzmit'e getirildi. Buradan Ankara’ya
gönderildi.
20 Kasım'da Ankara'ya getirilen cenazeyi binlerce insan gözyaşları içinde karşıladı. Törenden sonra
Atatürk'ün naaşı Etnografya Müzesinde hazırlanan geçici kabre konuldu.
Atatürk'ün naaşı 10 Kasım 1953’te Anıtkabir’e nakledildi.
28
Savaşın Gelişimi
İtalya, Almanya ve Japonya aralarında anlaşarak "Üçlü Mihver" grubunu kurmuşlardır.
Almanya'da iktidara gelen nazi yönetimi, üstün Alman ırkı, düşüncesini savunmuş, Versay Barış
Antlaşmasını tanımadığını ilan etmiş ve işgallere başlamıştır.
Avusturya ve Çekoslovakya Alman işgaline uğramıştır.
Mihver Grubuna karşı, İngiltere ve Fransa "Müttefik Devletler" grubunu kurmuşlardır.
Bu gruba daha sonra Rusya ve ABD'de katılmıştır.
Almanya, Rusya ile tarafsızlık anlaşması imzalamış ve 1939 yılında Polonya'ya savaĢ açmıĢtır.
İngiltere ve Fransa, Polonya'ya güvence vermişler, Polonya da Almanya'ya savaş ilan etmiş, böylece
II. Dünya Savaşı başlamıştır.
Savaşın başlamasıyla Almanya işgal ettiği Polonya topraklarını Ruslarla paylaşmıştır.
Daha sonra Almanlar; Danimarka, Norveç, Hollanda ve Fransa'yı işgal etmiştir.
İtalya ise Arnavutluk'u işgal etmiş, Yunanistan'a saldırmış fakat başarılı olamamıştır.
Bunun üzerine Almanya, Balkanlara yönelmiş, Macaristan, Yunanistan, Yugoslavya ve Romanya’yı işgal
etmiştir.
Almanların Balkanları tehdit etmesi üzerine Rusya, müttefik grubuna geçmiştir.
Japonların ABD'nin Pearl Harbour üssüne saldırması üzerine ABD de Müttefik Grubunda savaşa katılmıştır.
MĠHVER DEVLETLER MÜTTEFĠK DEVLETLER
ALMANYA İNGİLTERE
JAPONYA FRANSA
İTALYA RUSYA
SavaĢın Sona Ermesi ABD
Almanya ve İtalya, ABD'nin Akdeniz çıkarması sonrasında geri çekilmek zorunda kalmıştır.
1944'de müttefiklerin Sicilya'ya asker çıkarmaları ve İtalya'ya geçmeleri üzerine İtalya teslim olmuştur.
(Mussolini Hükümeti düşmüştür.)
1944 Haziran'ında müttefikler Fransa’nın kuzey bölgelerine çıkarma yapmışlar ve Almanya sınırlarına
ilerlemişlerdir.
Ruslar Almanları, Polonya ve Rusya’dan çıkarmaya başlamıştır.
Almanya 1945'te ateşkes istemiştir.
II. Dünya Savaşı Mihver Devletlerinin yenilgisiyle sona ermiştir.
Yalnız kalan Japonya, savaşa devam etmiş, Hiroşima ve Nagazaki şehirlerine atom bombası atılmasıyla
teslim olmak zorunda kalmıştır.
29
TÜRKİYE'NİN SAVAŞTAKİ TUTUMU
Türkiye İkinci Dünya Savaşı öncesinde dünya devletlerine karşı dost bir politika izliyordu. Ancak, İtalya ve
Almanya'nın yayılmacı politikalarına karşı İngiltere ve Fransa'ya daha yakın durmaya çalışıyordu.
Türkiye bu savaşta toprak bütünlüğünü kazanmayı ve tarafsız kalmayı amaç edinmişti.
Müttefik ve Mihver Grubu devletleri Türkiye'yi kendi saflarına çekmek için her yolu denediler.
Türkiye savaşın başından itibaren Müttefik Devletlerle ile yakın ilişkiler kurmaya özen gösteriyordu. Ancak
müttefiklerin bütün ısrarlarına rağmen savaş girmeme konusundaki tutumunu da sürdürüyordu.
4-11 Şubat 1945'te ABD, İngiltere ve Sovyet Rusya'nın katıldığı Yalta Konferansında, II. Dünya
Savaşı'ndan sonra kurulacak olan Birleşmiş Milletle Teşkilatı'na katılmak için 1 Mart 1945'e kadar Almanya
ve Japonya'ya savaş açmak şartı getirildi. Bu gelişme üzerine Türkiye 23 Şubat 1945'te Japonya ve
Almanya'ya savaş ilan etti. Türkiye, böylece hem II. Dünya Savaşı'ndan sonra dünya siyasetinde söz sahibi
olma imkanı elde etmiş, hem de Avrupa'nın demokratik devletleriyle yakınlaşmıştır.
İkinci Dünya Savaşı'nın Türkiye üzerinde olumsuz sonuçları da oldu. Ülkemiz insanı, yanı başında yaşanan
bu savaş sebebiyle sıkıntılı günler yaşadı. Çünkü Türkiye her an savaşa girecekmiş gibi hazırlık yaptığı için
tarım, sanayi ve ekonomi alanlarında duraklama dönemi yaşadı.
UYARI:ikinci Dünya Savaşı döneminde büyük şehirlerde kimin ne kadar ekmek alacağı hükümet tarafından
belirleniyordu. Bu amaçla ekmek karnesi düzenlenmişti. Herkesin aldığı günlük ekmek miktarı karnesine işleniyordu.
Bu dönemde zeytin ve şeker gibi ürünler de karneyle veriliyordu. Bu uygulamaya yol açan esas etken savaş
şartlarından dolayı temel gıda ürünlerini tasarruflu bir şekilde kullanma isteğiydi. Bu durum savaşın,
savaĢa girmeyen ülkeleri de ekonomik ve sosyal yönden olumsuz etkilediğini göstermektedir.
İstanbul'da özel otomobillerin trafiğe çıkması yasaklanmış, daha sonra bu yasak ticari araçları da
kapsayacak şekilde genişletilmiştir.
Savaş şartlarının getirdiği ekonomik sıkıntıları aşmak için yeni vergiler konmuştur.
Tifo ve kolera gibi salgın hastalıkları önlemek amacıyla çalışmalar yapılmıştır.
Askeri harcamalar artırılmıştır.
Karadeniz'deki Türk gemi seferleri durdurulmuştur.
Radyo yayınlarında kesinti yapılmıştır.
Belli bölgelerde gece 23.00'dan sonra sokağa çıkma yasağı getirilmiştir.
UYARI:İkinci Dünya Savaşı sırasında alınan bu önlemlerle seyahat etme, haber alma ve ekonomi alanındaki
hak ve özgürlükler sınırlandırılmıştır. Bu sınırlandırmanın amacı kamu güvenliği ve sağlığını korumaktır.
Çünkü yaşama hakkının korunması diğer hak ve özgürlüklerden daha önemlidir.
30
KAYNAKÇA:
MEB. Yayınları 2020-2021 Yılı 8.Sınıf İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük Ders Kitabı
Ökkeş KURTNEV KİTAP
TÜRKİYE CUMHURİYETİ İNKILA P TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8. SINIF DERS KİTABI TOP YAYINCILIKYazarlar Çiğdem ATAŞ -
Ufuk ATAŞ
TÜRKİYE CUMHURİYETİ İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8. SINIF DERS KİTABI MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI YAYINLARI
www.aksemseddiniho.meb.k12.tr/meb_iys_dosyalar/35/30/720643/dosyalar/2019_03/06091936_4._YNYTE_YZETY.doc
https://www.egitimhane.com/
www. sosyalciniz.wordpress.com
2020
31