You are on page 1of 212

T.C.

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ ANABİLİM DALI
DİN PSİKOLOJİSİ BİLİM DALI

YÜKSEK LİSANS TEZİ

ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİNDE İLİŞKİ


BAĞIMLILIĞI İLE ALLAH MERKEZLİLİK VE
BAŞKASI MERKEZLİ DIŞSALLIK ARASINDAKİ
İLİŞKİ

BÜŞRA NUR YÜKSEL


2501171451

TEZ DANIŞMANI
DOÇ. DR. ÜMİT HOROZCU

İSTANBUL – 2021
T.C.
İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ ANABİLİM DALI
DİN PSİKOLOJİSİ BİLİM DALI

YÜKSEK LİSANS TEZİ

ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİNDE İLİŞKİ


BAĞIMLILIĞI İLE ALLAH MERKEZLİLİK VE
BAŞKASI MERKEZLİ DIŞSALLIK ARASINDAKİ
İLİŞKİ

BÜŞRA NUR YÜKSEL


2501171451

TEZ DANIŞMANI
DOÇ. DR. ÜMİT HOROZCU

İSTANBUL – 2021
ÖZ

ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİNDE İLİŞKİ BAĞIMLILIĞI İLE


ALLAH MERKEZLİLİK VE BAŞKASI MERKEZLİ DIŞSALLIK
ARASINDAKİ İLİŞKİ

BÜŞRA NUR YÜKSEL

İlişki bağımlılığı, başkası merkezli dışsallık ve Allah merkezlilik arasındaki


ilişkiyi konu edinen bu çalışmanın temel amacı, ilişki bağımlılığının başkası merkezli
dışsallık ve Allah merkezlilik ile ilişkisinin üniversite öğrencilerindeki örüntüsünü
incelemektir. Bununla birlikte araştırmada üniversite öğrencilerinin
psikososyodemografik değişkenlere (sosyodemografik; aile, istismar; partner ve
arkadaşlık ilişkileri, psikolojik durum ve din ile ilgili) göre ilişki bağımlılığı, başkası
merkezli dışsallık ve Allah merkezlilik düzeylerinin farklılık gösterip göstermediği de
tetkik edilmiştir.

Araştırma, ilişkisel araştırma yöntemlerinden korelasyonel model kullanılarak


tasarlanmış ve kolayda örnekleme yöntemi ile seçilen Türkiye’nin 7 coğrafi bölgesinde
bulunan üniversitelerde, 2020 -2021 eğitim ve öğretim yılında öğrenim görmekte olan
toplam 660 (Erkek: %30,9, Kadın: %69,1) üniversite öğrencisi ile gerçekleştirilmiştir.
Araştırma verilerinin elde edilmesi için hazırlanan anket formunda, “Bilgilendirilmiş
Gönüllü Onam Formu”na, “Psikososyodemografik Bilgi Formu”na, “Eş Bağımlılık
Belirleme Ölçeği”ne (EşBBÖ), “Başkası Merkezli Dışsallık Ölçeği” (BMDÖ) “Allah
Merkezlilik Ölçeği”ne (AMÖ) yer verilmiştir.

Araştırma sonunda üniversite öğrencilerinin ilişki bağımlılığı, başkası merkezli


dışsallık ve Allah merkezlilik düzeylerinin psikososyodemografik değişkenlere göre
anlamlı düzeyde farklılaştığı tespit edilmiştir. Başkası merkezli dışsallık arttıkça ilişki
bağımlılığı düzeyinin arttığı, Allah merkezlilik düzeyi arttıkça ilişki bağımlılığı düzeyinin
azaldığı saptanmıştır.

Anahtar Kelimeler: Eş Bağımlılık, Benlik, Davranışsal Bağımlılıklar, Dıştan


Denetimlilik, Sosyal Kaygı, Dindarlık, Üniversite Öğrencileri.

ii
ABSTRACT

INVESTIGATING THE RELATIONSHIP AMONG COLLEGE


STUDENTS’S CODEPENDENCY WITH ALLAH
CENTEREDNESS AND OTHERS CENTERED EXTERNALITY

BÜŞRA NUR YÜKSEL

The main purpose of this study, which focuses on the relation between
codependency, others centered externality, and Allah centeredness (religiosity), is to
investigate the pattern of codependency with others centered externality and Allah
centeredness in university students. Also, in this study, it was also aimed to
investigate whether levels of codependency, other centered externality, and Allah
centeredness of university students differs in terms of psychosociodemografic
variables which are sociodemographic, family, abuse; friendship and dating,
psychological status, and religion.

This research which designed with correlational model, consists of 660 (male:
30.9%, female: 69.1%) students studying in universities located in seven geographical
regions of Turkey at the 2020-2021 academic year and consitituted by the using
convenience sampling method. In the survey form prepared for obtaining research
data; “Informed Consent Form”, “Psychosociodemographic Information Form”,
“Codependency Assessment Tool” (CODAT), “Other Centered Externality Scale”
(OCES), and “Scale of Allah Centeredness” (SAC) is included.

According to the results of research; codependency with others centered


externality and Allah centeredness of university students differ significantly in terms
of psychosociodemografic variables. It was found that a positively significant
relationship between the levels of codependency and other-centered externality of
university students, while a negatively significant relationship between the level of
codependecy and Allah centeredness.

Keywords: Codependency, Self, Behavioral Addictions, Externally Controlled, Social


Anxiety, Religiosity, University Students.

iii
ÖNSÖZ

İlişki bağımlılığı gündelik yaşamda gittikçe görünürlük kazanan ve çeşitli kişilik


özellikleri ile tanımlanan bir bağımlılık türüdür. Gerçekdışı düşüncelere sahip ilişki
bağımlısı bireyler terk edilme kaygısı yaşayarak gittikçe daha çok bağlanma davranışı
göstermekte ve mükemmel olma arzusu ile partnerinin tüm beklentilerini karşılama,
kendini adama gibi özgeci davranışlar sergilemektedirler. Bireyin olumsuz
değerlendirilme, eleştirilme, saygı görememe, dışlanma ve beğenilmeme gibi
duygusal kaygılar ile çevresindekilerin kendi ile ilgili düşüncelerini referans alarak
tutumunu şekillendirdiği kişilik yapısı ise başkası merkezli dışsallık kavramı ile ifade
edilmektedir. Başkası merkezli dışsallığın zıt kutbunda yer aldığı belirtilen Allah
merkezlilik ise İslam merkezli bir tanrı inancına sahip bireyin aşkın bir varlık olarak
kabul ettiği Allah’ın iradesine uygun olarak yaşamını düzenlemesini ve kişiliğinin
merkezine Allah’ı yerleştirerek bu doğrultuda tutum ve davranışlarını
gerçekleştirmesini ifade etmektedir. İlişki bağımlılığının başkası merkezli dışsallık ve
Allah merkezlilik ile karşılaştırılmasının yapıldığı bu tez çalışmasında; başkası
merkezli düşünce ve davranışların ilişki bağımlılığını ne düzeyde yordadığı, Allah
merkezliliğin ise çeşitli mekanizmalar ile ilişki bağımlılığının önlenmesi ve tedavisinde
nasıl bir etkisinin olduğu incelenmeye çalışılmıştır.

Bu doğrultuda çalışma, üniversite öğrencilerinde ilişki bağımlılığı ile başkası


merkezli dışsallık ve Allah merkezlilik düzeyleri arasındaki ilişkiyi konu edinmekte ve
bu ilişkinin psikososyodemografik değişkenler ile bağlantısının açıklanmasını da
amaçlamaktadır. Giriş, sonuç ve üç bölümden oluşan çalışmanın kavramsal
çerçevesinin çizilmeye çalışıldığı birinci bölümünde ilişki bağımlılığı, başkası merkezli
dışsallık, Allah merkezlilik ve ile ilgili kavramlar literatürden faydalanılarak
açıklanmıştır. İkinci bölümünde yönteme yer verilen araştırmanın üçüncü bölümü ise
bulgulara ve analize ayrılmıştır.

Bu araştırmanın gerçekleştirdiği zaman dilimindeki yön karmaşıklığımda bir


pusula işlevi gören danışman hocam Doç. Dr. Ümit Horozcu’ya, veri toplama
aşamasında anketleri doldurarak çalışma verilerine destek olan her bir anonim
arkadaşa, öğrenim hayatımın bu aşamasına dek bana katkısı olmuş herkese, sevgili
dostlarıma ve tezdaşlarıma, yaşam alanımın kendilerine aitliğine beni de dahil etme
teveccühünde bulunan kedilerim Sıdıka, Pakize ve Maviş’e, 27 yıllık hayatımın her
döneminde koşullara bağlı kalmaksızın desteğini esirgemediğini bildiğim annem Hür

iv
Yaşar Yüksel’e ve kendisini akademiye yaptığı karşılıksız ve rütbe beklentisiz katkıları
ile her daim örnek aldığım babam Beşir Yüksel başta olmak üzere mikro ve makro
düzeyde tüm sevdiklerime teşekkür ediyorum. Son olarak bu tez çalışmamı “isminin
torunlarında adlandırılmamasından dolayı hatırlanmayacak olmaktan” bizar olduğunu
bildiğim ve kendisine çokça sevgi ile özlem duyduğum rahmetli anneanneciğim Lale
Biber’e adıyorum.

İstanbul, 2021
Büşra Nur YÜKSEL

v
İÇİNDEKİLER

ÖZ ............................................................................................................................ii

ABSTRACT .............................................................................................................iii

ÖNSÖZ....................................................................................................................iv

TABLOLAR LİSTESİ ...............................................................................................x

ŞEKİL LİSTESİ ......................................................................................................xii

KISALTMALAR LİSTESİ ...................................................................................... xiii

GİRİŞ .......................................................................................................................1

BİRİNCİ BÖLÜM

KAVRAMSAL ÇERÇEVE

1.1. İlişki Bağımlılığı .............................................................................................19

1.1.1. Bağımlılık Kavramı Tanımı, Tarihçesi ve Sınıflandırılması ........................ 19

1.1.2. İlişki Bağımlılığı Tanımı ve Tarihçesi ............................................................. 21

1.1.3. İlişki Bağımlılığı Gelişimini Etkileyen Dinamikler ......................................... 24

1.1.3.1. İstismar ve İhmal ....................................................................................... 24

1.1.3.2. İşlevsiz Aile Geçmişi ................................................................................. 27

1.1.3.3. Toplumsal ve Kültürel Etkenler ............................................................... 29

1.1.3.4. Bağlanma İlişkileri ..................................................................................... 30

1.1.3.5. Ebeveyn Tutumları .................................................................................... 31

1.1.4. İlişki Bağımlısı Bireylerin Genel Özellikleri ................................................... 34

1.2. Başkası Merkezli Dışsallık .............................................................................38

1.2.2. Başkası Merkezli Dışsallık Tanımı ................................................................. 38

1.2.3. Başkası Merkezli Dışsal Bireylerin Genel Özellikleri .................................. 38

1.2.4. Başkası Merkezli Dışsallık ile İlgili Kavramlar .............................................. 40

1.3. Din, Dindarlık ve Allah Merkezlilik ................................................................42

1.3.2. Din Tanımı ......................................................................................................... 42

vi
1.3.3. Dindarlık Tanımı ............................................................................................... 44

1.3.3.1. Dindarlık Boyutları ..................................................................................... 45

1.3.3.2. Dindarlık Ölçümü ....................................................................................... 45

1.3.4. Allah Merkezlilik Tanımı................................................................................... 47

1.3.5. Dinin Bireyin Yaşamına Olumlu Etkileri ........................................................ 48

İKİNCİ BÖLÜM

ARAŞTIRMANIN YÖNTEMİ

2.1. Araştırmanın Modeli ......................................................................................52

2.2. Araştırmanın İçleme ve Dışlama Kriterleri....................................................53

2.3. Evren ve Örneklem ........................................................................................54

2.4. Araştırmaya Katılanların Özellikleri ..............................................................55

2.5. Veri Toplama Araçları ....................................................................................63

2.5.1. Bilgilendirilmiş Gönüllü Onam Formu ............................................................ 63

2.5.2. Psikososyodemografik Bilgi Formu ............................................................... 63

2.5.3. Eş Bağımlılık Belirleme Ölçeği (EşBBÖ) ...................................................... 64

2.5.4. Başkası Merkezli Dışsallık Ölçeği (BMDÖ) .................................................. 65

2.5.5. Allah Merkezlilik Ölçeği (AMÖ)....................................................................... 65

2.6. Verilerin Toplanması ......................................................................................66

2.7. İstatistiksel Analiz ..........................................................................................66

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

BULGULAR VE TARTIŞMA

3.1. İlişki Bağımlılığı ile Psikososyodemografik Değişkenler Arasındaki İlişkilere


Dair Bulgular .........................................................................................................68

3.1.1. İlişki Bağımlılığı ve Sosyodemografik Değişkenler Arasındaki İlişkilere Dair


Bulgular ......................................................................................................................... 68

3.1.2. İlişki Bağımlılığı ve Aile ile İlgili Değişkenler Arasındaki İlişkilere Dair
Bulgular ......................................................................................................................... 70

vii
3.1.3. İlişki Bağımlılığı ve İstismar ile İlgili Değişkenler Arasındaki İlişkilere Dair
Bulgular ......................................................................................................................... 81

3.1.4. İlişki Bağımlılığı ve Partner ve Arkadaşlık İlişkileri ile İlgili Değişkenler


Arasındaki İlişkilere Dair Bulgular ............................................................................. 86

3.1.5. İlişki Bağımlılığı ve Psikolojik Durum ile İlgili Değişkenler Arasındaki


İlişkilere Dair Bulgular ................................................................................................. 90

3.1.6. İlişki Bağımlılığı ve Din ile İlgili Değişkenler Arasındaki İlişkilere Dair
Bulgular ......................................................................................................................... 92

3.2. Başkası Merkezli Dışsallık ile Psikososyodemografik Değişkenler


Arasındaki İlişkilere Dair Bulgular .......................................................................92

3.2.1. Başkası Merkezli Dışsallık ve Sosyodemografik Değişkenler Arasındaki


İlişkilere Dair Bulgular ................................................................................................. 93

3.2.2. Başkası Merkezli Dışsallık ve Aile ile İlgili Değişkenler Arasındaki İlişkilere
Dair Bulgular ................................................................................................................ 95

3.2.3. Başkası Merkezli Dışsallık ve İstismar ile İlgili Değişkenler Arasındaki


İlişkilere Dair Bulgular ............................................................................................... 100

3.2.4. Başkası Merkezli Dışsallık ve Partner ve Arkadaşlık İlişkileri ile İlgili


Değişkenler Arasındaki İlişkilere Dair Bulgular ..................................................... 101

3.2.5. Başkası Merkezli Dışsallık ve Psikolojik Durum ile İlgili Değişkenler


Arasındaki İlişkilere Dair Bulgular ........................................................................... 102

3.2.6. Başkası Merkezli Dışsallık ve Din ile İlgili Değişkenler Arasındaki İlişkilere
Dair Bulgular .............................................................................................................. 103

3.3. Allah Merkezlilik ile Psikososyodemografik Değişkenler Arasındaki


İlişkilere Dair Bulgular ........................................................................................103

3.3.1. Allah Merkezlilik ve Sosyodemografik Değişkenler Arasındaki İlişkilere Dair


Bulgular ....................................................................................................................... 104

3.3.2. Allah Merkezlilik ve Aile ile İlgili Değişkenler Arasındaki İlişkilere Dair
Bulgular ....................................................................................................................... 105

3.3.3. Allah Merkezlilik ve İstismar ile İlgili Değişkenler Arasındaki İlişkilere Dair
Bulgular ....................................................................................................................... 113

viii
3.3.4. Allah Merkezlilik ve Partner ve Arkadaşlık İlişkileri ile İlgili Değişkenler
Arasındaki İlişkilere Dair Bulgular ........................................................................... 117

3.3.5. Allah Merkezlilik ve Psikolojik Durum ile İlgili Değişkenler Arasındaki


İlişkilere Dair Bulgular ............................................................................................... 119

3.3.6. Allah Merkezlilik ve Din ile İlgili Değişkenler Arasındaki İlişkilere Dair
Bulgular ....................................................................................................................... 120

3.4. İlişki Bağımlılığı ile Başkası Merkezli Dışsallık ve Allah Merkezlilik


Arasındaki İlişkilere Dair Bulgular .....................................................................121

SONUÇ VE ÖNERİLER........................................................................................128

KAYNAKÇA ......................................................................................................... 142

EKLER ................................................................................................................. 178

ix
TABLOLAR LİSTESİ

Tablo 1: YÖK 2019-2020 İstatistik Raporu Çerçevesinde Coğrafi Bölgelere Göre


Üniversite Öğrencilerinin Dağılımı ...........................................................................54
Tablo 2: Farklı Evren Büyüklüklerine Göre Asgari Örneklem Sayısı .......................55
Tablo 3: Sosyodemografik Değişkenlere Göre İlişki Bağımlılığı (İB) Toplam Puanına
İlişkin Analiz Sonuçları ............................................................................................68
Tablo 4: Aile ile İlgili Değişkenlere Göre İlişki Bağımlılığı (İB) Toplam Puanına İlişkin
Analiz Sonuçları ......................................................................................................70
Tablo 5: Aile ile İlgili Değişkenlere Göre İlişki Bağımlılığı (İB) Toplam Puanına İlişkin
Analiz Sonuçları ......................................................................................................79
Tablo 6: İstismar ile İlgili Değişkenlere Göre İlişki Bağımlılığı (İB) Toplam Puanına
İlişkin Analiz Sonuçları ............................................................................................81
Tablo 7: Partner ve Arkadaşlık İlişkileri ile İlgili Değişkenlere Göre İlişki Bağımlılığı
(İB) Toplam Puanına İlişkin Analiz Sonuçları ..........................................................86
Tablo 8: Psikolojik Durum ile İlgili Değişkenlere Göre İlişki Bağımlılığı (İB) Toplam
Puanına İlişkin Analiz Sonuçları ..............................................................................90
Tablo 9: Din ile İlgili Değişkenlere Göre İlişki Bağımlılığı (İB) Toplam Puanına İlişkin
Analiz Sonuçları ......................................................................................................92
Tablo 10: Sosyodemografik Değişkenlere Göre Başkası Merkezli Dışsallık (BMD)
Toplam Puanına İlişkin Analiz Sonuçları .................................................................93
Tablo 11: Aile ile İlgili Değişkenlere Göre Başkası Merkezli Dışsallık (BMD) Toplam
Puanına İlişkin Analiz Sonuçları ..............................................................................95
Tablo 12: Aile ile İlgili Değişkenlere Göre Başkası Merkezli Dışsallık (BMD) Toplam
Puanına İlişkin Analiz Sonuçları ..............................................................................98
Tablo 13: İstismar ile İlgili Değişkenlere Göre Başkası Merkezli Dışsallık (BMD)
Toplam Puanına İlişkin Analiz Sonuçları ...............................................................100
Tablo 14: Partner ve Arkadaşlık İlişkileri ile İlgili Değişkenlere Göre Başkası Merkezli
Dışsallık (BMD) Toplam Puanına İlişkin Analiz Sonuçları......................................101
Tablo 15: Psikolojik Durum ile İlgili Değişkenlere Göre Başkası Merkezli Dışsallık
(BMD) Toplam Puanına İlişkin Analiz Sonuçları ....................................................102
Tablo 16: Sosyodemografik Değişkenlere Göre Allah Merkezlilik (AMÖ) Toplam
Puanına İlişkin Analiz Sonuçları ............................................................................104
Tablo 17: Aile ile İlgili Değişkenlere Göre Allah Merkezlilik (AMÖ) Toplam Puanına
İlişkin Analiz Sonuçları ..........................................................................................105

x
Tablo 18: Aile ile İlgili Değişkenlere Göre Allah Merkezlilik (AMÖ) Toplam Puanına
İlişkin Analiz Sonuçları ..........................................................................................111
Tablo 19: İstismar ile İlgili Değişkenlere Göre Allah Merkezlilik (AMÖ) Toplam
Puanına İlişkin Analiz Sonuçları ............................................................................113
Tablo 20: Partner ve Arkadaşlık İlişkileri ile İlgili Değişkenlere Göre Allah Merkezlilik
(AMÖ) Toplam Puanına İlişkin Analiz Sonuçları ....................................................117
Tablo 21: Psikolojik Durum ile İlgili Değişkenlere Göre Allah Merkezlilik (AMÖ)
Toplam Puanına İlişkin Analiz Sonuçları ...............................................................119
Tablo 22: Din ile İlgili Değişkenlere Göre Allah Merkezlilik (AMÖ) Toplam Puanına
İlişkin Analiz Sonuçları ..........................................................................................120
Tablo 23: Başkası Merkezli Dışsallık (BMD) ve Allah Merkezlilik (AMÖ) Puanlarına
Göre İlişki Bağımlılığı (İB) Toplam Puanına İlişkin Pearson Korelasyon Analizi
Sonuçları ..............................................................................................................121
Tablo 24: Örneklemin Psikososyodemografik Değişkenlere Göre Dağılımına İlişkin
Frekans Analizi Sonuçları .....................................................................................187
Tablo 25: Psikososyodemografik Değişkenlere Göre İlişki Bağımlılığı (İB), Başkası
Merkezli Dışsallık (BMD) ve Allah Merkezlilik (AMÖ) Toplam Puanına İlişkin Anlamlılık
Değerine Ulaşmayan Analiz Sonuçları ..................................................................194

xi
ŞEKİL LİSTESİ

Şekil 1: Bağımlı Değişkenler ile Bağımsız Değişkenler Arası İlişkilere Göre Araştırma
Modeli .....................................................................................................................53

xii
KISALTMALAR LİSTESİ

% : Yüzde
+, - : Pozitif, Negatif
<, > : Küçüktür, Büyüktür
≤, ≥ : Küçük Eşittir, Büyük Eşittir
* : Temel Değişken ile İlişkili Değişken
** : Grubun Temel Değişkeni
A/İHL : Anadolu/İmam Hatip Lisesi
Akt. : Aktaran
ANCC : Amerikan Ulusal İlişki Bağımlılığı Birliği
AMÖ : Allah Merkezlilik Ölçeği
ANOVA : Tek Yönlü Varyans Analizi
APA : Amerikan Psikiyatri Birliği
Ark. : Arkadaşları
BMD : Başkası Merkezli Dışsallık
BMDÖ : Başkası Merkezli Dışsallık Ölçeği
C. : Cilt
Çev. : Çeviren
Çev. Ed. : Çeviri Editörü
CoDA : Adsız Eş Bağımlılar Programı
Der. : Derleyen
DSM-5 : Diagnostic and Statistical Manuel of Mental Disorder 5th Edition
DSÖ : Dünya Sağlık Örgütü
Ed. : Editör
EşBBÖ : Eş Bağımlılık Belirleme Ölçeği
F : F Değeri
Fark : Levene Değeri
G : Alt Değişken
H : Hipotez
İB : İlişki Bağımlılığı
N : Katılımcı Sayısı
Ort. : Ortalama
p : Anlamlılık Değeri

xiii
r : Pearson Korelasyon Kat Sayısı
s. : Sayfa
SD : Standart Sapma
SPSS : Sosyal Bilimler İçin İstatistik Programı
t : t değeri
TDK : Türk Dil Kurumu
V : Değişken
vb. : Ve benzeri
Y : Yüzde

xiv
GİRİŞ

Sosyal bir varlık olarak insanın varoluşunu gerçekleştirmesinde en önemli


unsur olarak kabul edilen kişilerarası ilişkiler; yaşamın kolaylıkla sürdürülmesinde
etkin bir rol oynamaktadır (Üçok, 2018: 82). Bununla birlikte çocukluk dönemi
yaşantıları, toplumsal ve kültürel etkenler, kişilik özellikleri, bağlanma niteliği, istismar
ile ihmal gibi birçok psikososyal unsurun etkisi altında gerçekleşen kişilerarası
ilişkilerde sıklıkla çeşitli problemler ile karşılaşıldığı da bilinmektedir. Bu
problemlerden en önemlisi ise bir bağımlılık türü olarak gündelik yaşamda gittikçe
görünürlük kazanan ilişki bağımlılığı kavramıdır.

Etiyolojik açıdan İngilizce “codependency” kelimesinden türeyen ilişki


bağımlılığı, literal anlamı itibariyle eş bağımlılık, bir diğer ifadeyle aralarında evlilik
ilişkisi kurulmuş bireyleri çağrıştırdığı için; bu çalışmada kavram ile iki kişi arasındaki
ilişkinin kast edilmesi amaçlandığından çalışmanın “ilişki bağımlılığı” kavramı
üzerinden sürdürülmesi tercih edilmiştir. Literatürde patolojik ilişki, davranış
bozukluğu, kişilik bozukluğu veya zihinsel bir hastalık gibi çeşitli ifadeler ile
adlandırılan ilişki bağımlılığı kavramı; Amerikan Ulusal İlişki Bağımlılığı Birliği (ANCC)
tarafından “olumsuz benlik yapısı ile temellenen öğrenilmiş bir davranış biçimi” (Akt.
Ançel, 2017: 21) olarak tanımlanmaktadır. Günümüzde ise ilişki bağımlılığı, herhangi
bir kişinin ilişki kurduğu insana ve onun kendisi hakkındaki fikirlerine bağımlı olma
durumunu ifade etmektedir.

Herhangi bir ‘şeye’ yönelik bağımlılığın zamanında karşılanmamış ihtiyaçları


telafi etmek amacıyla bilinçaltının arayışlarından kaynaklandığı düşüncesinden yola
çıkılarak (Schaeffer, 1996: 33) ilişki bağımlılığı gelişiminde de aile içi madde kullanım
veya hasta bakım öyküsü, bağlanma niteliği, olumsuz ebeveyn tutumları, ihmal,
istismar, toplumsal cinsiyet rolleri, kitle iletişim araçları, edebi ürünler ve geleneksel
eğitim modeli gibi birçok psikososyal faktörün etkili rol oynadığı düşünülmektedir
(Chang, 2010; Erol ve Sağır, 2017: 103; Lancer, 2018: 16; Seçim, 2019: 36-38). Bu
psikolojik ve sosyal faktörler ise zarar görmüş benlik saygısı ile temellenen suçluluk,
utanç ve yetersizlik duygusuna, duygusal bağlanmanın uzak durulması gereken bir
tuzak olarak görülmesine, yakınlık kurma kaygısına, aşırı bakım verme ve sorumluluk
almaya, kurtarıcılık eğilimine, yasaklanmış hayıra, ufak problemlerin derin bir tehdit
olarak algılanmasına, kontrol takıntısına ve öfke duygusuna yol açmaktadır (Lagache,

1
2005; Beattie, 2006: 60; Ançel, 2017: 49; Soylu, 2017: 168; Lancer, 2018: 8; Üçok,
2018: 82; Gibson, 2020: 33).

İlişki bağımlılığı kişilik özelliklerinin benzerliğinden yola çıkılarak araştırmanın


bileşenlerinden biri olan ve din psikolojisi literatürüne Horozcu ve Güneş (2019)
tarafından dahil edilen başkası merkezli dışsallık kavramı ise; duygu, düşünce ve
davranışlarını Allah odaklı olarak değil diğer insanlar odaklı şekillendiren; bir başka
ifadeyle çevresindekilerden kendisi hakkında algıladığı olumlu veya olumsuz duygu
ve düşüncelere göre tutum ve davranışlarını kurgulayan bireyleri işaret etmektedir.
Bu durum düşük benlik saygısı ile yapılanan psikolojik bir kişilik zayıflığına ve kontrol
edilemeyen yoğun kaygı duygusuna işaret etmektedir (Horozcu ve Güneş, 2019).
Başkası merkezli dışsallık kavramının literatürde doğrudan veya dolaylı olarak benlik
saygısı, özgüven eksikliği, sosyal kaygı, eleştirilme ve sevilmeme kaygısı, yetersizlik,
aşağılık ve suçluluk duygusu, aşırı duyarlılık gibi kişilik özelliklerinin görüldüğü
olumsuz değerlendirilme korkusu, sosyal kaygı, sosyal görünüş kaygısı, sosyal
beklenti temelli mükemmeliyetçilik, sosyotropik kişilik gibi kavramları ile yakından
ilişkili olduğu görülmektedir.

Kişilerarası ilişkileri düzenleyen; emirler, yasaklar, erdemleri içeren ve hakiki


kurtuluş için doğru olan davranış kodunun ne olduğunu belirleyerek bu yolun takip
edilmesini öneren din olgusu; genel kabul edilen tanımına göre aşkın bir varlığa
inanan insanların hem bireysel hem de toplumsal olarak inandığı varlığa teslim olması
ile ortaya çıkan yolu temsil etmektedir (Yılmaz, 2014: 23). Literatürde çoğunlukla
işlevsel bakış açısıyla yapılan din tanımları doğrultusunda; her din gibi İslam dininin
de sonsuz karmaşıklık ve belirsizlik dolu yaşamı anlamlandırmada, bireysel ve
toplumsal konularda önerdiği değerler ile beklenmedik yaşantılar karşısında nasıl
tutum alınması gerektiğini belirlemede ve başa çıkma sürecinde, uygun olan/olmayan
düşünce ile davranışları belirleyerek dengeli bir kişilik yapısı oluşturmada, güven ve
sevgi duygusunun gelişimini destekleyerek kişilerarası ilişkilerin düzenlenmesinde ve
genel olarak bireyin yaşamına psikososyal etkisiyle katkı sağladığı söylenebilmektedir
(Allport, 2006: 123-124; Ayten, 2012a: 30; Gürsu, 2018: 92-94). Bununla birlikte Allah
ile kurulan samimi bir ilişki tarzını ifade eden dini pratikler de (namaz, oruç, dua gibi
ritüeller, sorumluluklar, değerler) yüksek bilincin deneyimlenmesini (Canan, 2014a);
irade, özgüven ve yeterlilik duygusunun güçlenmesini (Gürsu, 2018: 298); kişiliğin
denge altında tutulmasını; sevgi ve merhamet gibi pozitif duygularının çoğalmasını

2
(2018: 290); kaygı, korku ve öfke gibi olumsuz duyguların önlenmesini; kendilik
bilincinin oluşmasını (Schaeffer, 1996: 144) ve tedavi için değişim mekanizmalarının
kullanılmasını sağlamaktadır.

Dinin bireyin yaşamının bütününü kuşatıcı etkisiyle bağlantılı olarak “dine bağlı
olma durumu”nu tanımlayan dindarlık da gündelik hayatın tüm alanlarına nüfuz eden
bir yaygınlık ve kapsayıcılığa sahiptir (Yılmaz, 2014: 14). Dinin bireyin yaşamındaki
önemi ile konumu üzerinden incelenen ve günlük hayatındaki dinin önem derecesini
ifade eden dindarlık; (Kirman, 2004; Mehmedoğlu, 2013: 178) inanç, davranış,
tecrübe, bilgi ve etki olarak beş ana boyuttan oluşmaktadır (Stark ve Glock, 1969).
Glock’un (1969) belirlediği bu ortak dindarlık boyutlarına rağmen her dinin kendi
manevi atmosferinde ürettiği anlam evrenine bağlı olarak oluşturduğu kendine özgü
sembolik ve kavramsal yapısında yer alan farklı inanç ve ibadet esasları gibi unsurlar
ve bu unsurların kişilerde farklı derecelerde tezahür etmesi (Yılmaz, 2014: 10); dinin
ve dindarlığın tanımlanmasındaki zorluğun dindarlığın ölçümü hususunda da ortaya
çıkabileceğini göstermektedir. Bu doğrultuda her toplumun kendine özgü dindarlık
modellerini ve ölçeklerini oluşturmaya çabalamasının ve özellikle İslam dini açısından
yaşamın tüm boyutlarını kapsayan dindarlık ölçeklerinin geliştirilmesinin önemli
olduğu görülmektedir. Bu çabalardan biri de İslam merkezli bir bakış açısıyla dine ve
dindarlık olgusuna yaklaşan ve dindarlığın Türkiye’deki görünümleri ile
sınıflandırılması çerçevesinde yapılan bir çalışma olarak Müslüman bireylerin kendi
dinlerine bağlılıklarının yaşamlarına etki derecesini belirten “Allah merkezlilik”
kavramıdır.

Allah merkezlilik kavramı; İslam merkezli bir tanrı anlayışından hareketle İslam
dinine bağlı bireyin dine bağlılığının yaşamına ne derece yansıdığının belirlenmesi
amacıyla Horozcu ve Güneş tarafından (2020) din psikolojisi literatürüne başkası
merkezli dışsallık modelinin karşısında konumlandırılarak dahil edilmiştir. Horozcu ve
Güneş’e (2020) göre Allah merkezlilik ile yaşamını ve kişiliğini başkası odaklı değil;
aşkın bir varlık olarak kabul edilen Allah’ın iradesine uygun olarak düzenleyen ve bu
doğrultuda tutumlarını gerçekleştiren bireyler kast edilmektedir.

İlişki bağımlılığı, başkası merkezli dışsallık ve Allah merkezlilik kavramları ile


ilgili yapılan açıklamalar doğrultusunda başkası merkezli dışsal bireylerin sahip
olduğu düşük benlik saygısının kişilerarası ilişki bağımlılığı gelişimindeki en büyük risk
faktörlerinden biri olabileceği düşünülmektedir. Bir diğer ifadeyle düşük benlik saygısı

3
sebebiyle başkası odaklı geliştirilen tutumlara sahip olan başkası merkezli dışsal
bireyler kişilerarası ilişkilerde ilişki bağımlılığı riskiyle karşı karşıya kalmaktadır. Bu
noktada inanç sisteminin/değerlerinin yol göstericiliği ve Allah ile kurulan sevgi dolu
bir bağı ifade eden dini tutum ile davranışlar; bireyin benliğine yönelik pozitif duygular
geliştirmesinde, duygularını denetim altında tutabilmesinde, dengeli bir kişilik yapısı
kazanmasında etkili olarak bağımlı bir ilişkiden kurtulmanın gerçekleşeceği bilişsel
çerçeveyi sağlayabilir. Dinin kişiliğe etkisi üzerine Fromm (1998) da insanın
kişilerarası ilişkilerdeki problemlerini kendisi dışındaki büyük bir şeyle özdeşleme
yoluna giderek ve o şeyin bir parçası olarak çözebileceğini belirtmektedir. Isabell
Diekman da bağımlılığın insanın tekâmül ihtiyacının karşılanmamasından dolayı
ortaya çıktığı düşüncesinden hareketle bu davranış örüntüsünün tedavisinde dinsel
öğretilerden faydalanmanın bir zaruret olduğunu belirtmektedir (Akt. Gürsu, 2018:
271).

Tüm bu çerçevede özetlenecek olursa, ilişki bağımlılığı kavramının


günümüzde kişilerarası ilişkiler bağlamında ele alındığı görülmektedir. Üniversite çağı
olarak da adlandırılan genç yetişkinlik döneminde özellikle kişilerarası romantik
ilişkilerin başlatılma girişimlerinin yoğun olduğu bilinmektedir. Genç yetişkinlik
dönemindeki üniversite öğrencileri ile gerçekleştirilen bu araştırmanın planlanma
düşüncesi; alanyazında 1950’lerden günümüze kişilerarası ilişkilerdeki en büyük
problemlerden biri olan ilişki bağımlılığının (Ulusoy, 2010) mevcut olan tüm etiyolojik
kökenlerine dair geniş kapsamlı herhangi bir yayına rastlanmamış olması ve madde
ile davranışsal bağımlılıklar dışındaki bağımlılık türleri ile dindarlık ilişkisini konu
edinen çalışmaların sayısının da yeterli düzeyde olmamasıdır. Bu noktada çalışmanın
ilgili konu üzerine ilk olma niteliği taşımasından dolayı literatürde önemli bir boşluğu
dolduracağı düşünülmektedir. Özellikle çalışmayı diğer dindarlık veya ilişki bağımlılığı
konuları üzerine gerçekleştirilmiş çalışmalardan ayıran bir diğer nokta da istismar
kavramı ile dindarlık ilişkisi üzerine ulusal düzeyde akademik bir çalışmaya
rastlanmamış olunmasıdır. Bu nedenle araştırmanın romantik ilişkilerde gerçekleşen
aile içi şiddet eğilimlerinin anlaşılmasına da yardımcı olabileceği söylenebilir. Bu
doğrultuda çalışmanın temel amacı da Türkiye’nin çeşitli üniversitelerinde öğrenim
görmekte olan üniversite öğrencilerinin ilişki bağımlılığı ile başkası merkezlilik ve Allah
merkezlilik düzeyleri arasında bir ilişki olup olmadığının, eğer ilişki varsa bu ilişkinin
hangi yönde ve hangi oranda olduğunun tespiti ve psikososyodemografik değişkenler
ile ilişkisinin ortaya koyulması olarak belirlenmiştir. Bir başka ifadeyle dini inancın hem

4
kişinin erken çocukluk döneminden itibaren kişilik ve psikososyal gelişimine olumlu
etkisi ile ilişki bağımlılığı gelişimini önleyici hem de erken çocukluk dönemi olumsuz
yaşantıları doğrultusunda biçimlenen ilişki bağımlılığı kişilik özelliklerinin yeniden
düzenlenmesi ile ilişki bağımlılığını tedavi edici destek sağladığı, buna rağmen
literatürde olumsuz değerlendirilme korkusu, sosyal kaygı, sosyal görünüş kaygısı,
sosyal beklenti temelli mükemmeliyetçilik ve sosyotropik kişilik gibi birçok olgu ile
bağlantılı olan başkası merkezli dışsallığın ise ilişki bağımlılığı gelişiminde aracı bir
rol üstlenebileceği düşüncesinden hareket edildiği de belirtmelidir. Bu doğrultuda
araştırmada nicel desenlerden korelasyonel model kullanılmış ve araştırmanın temel
problemi olarak “üniversite öğrencilerinin ilişki bağımlılığı düzeyleri ile başkası
merkezli dışsallık ve Allah merkezlilik düzeyleri arasında bir ilişki var mı, var ise yönü
nedir?” belirlenmiştir. Araştırmanın temel problemi ile bağlantılı alt problemleri ise
aşağıda maddeler halinde yer almaktadır:

• Üniversite öğrencilerinin ilişki bağımlı düzeyleri psikososyodemografik


özelliklere göre farklılık göstermekte midir?
• Üniversite öğrencilerinin başkası merkezli dışsallık düzeyleri
psikososyodemografik özelliklere göre farklılık göstermekte midir?
• Üniversite öğrencilerinin Allah merkezlilik düzeyleri psikososyodemografik
özelliklere göre farklılık göstermekte midir?

İlişki bağımlılığı üzerinde yapılan araştırmalar göz önüne alınarak araştırmayı


kolaylaştırması ve sonuçların yorumlanmasına katkıda bulunması amacıyla
araştırmacının beklentisini yansıtan bazı hipotezler de belirlenmiştir. “Üniversite
öğrencilerinde başkası merkezli dışsallık arttıkça ilişki bağımlılığı düzeyi artarken;
Allah merkezlilik arttıkça ilişki bağımlılığı düzeyi azalacaktır” (H1) araştırmanın asıl
hipotezini oluşturmaktadır. Belirlenen temel hipotezin yanı sıra öğrencilerin
sosyodemografik özellikleri (cinsiyet, mezun olunan lise, öğrenim görülen üniversite,
öğrenim görülen bölüm, sosyoekonomik durum, yaşamın çoğunun geçirildiği yer), aile
ile ilgili özellikleri (aile tipi, kardeş sayısı, kardeşler arası doğum sırası, ailelerinin
dini/ideolojik gruba bağlılığı, annenin mahrumiyet düzeyinde ev dışı çalışması,
babanın mahrumiyet düzeyinde ev dışı çalışması, anne ile iletişim niteliği, baba ile
iletişim niteliği, anne ile sohbet sıklığı, baba ile sohbet sıklığı, ailede sağlık
durumundan dolayı bakıma ihtiyaç duyan kişi, ailede madde bağımlılığı sorunu olan
kişi, 18 yaş altı dönemde anne ile baba arasındaki ilişki, annenin algılanan ebeveyn

5
tutumu, babanın algılanan ebeveyn tutumu, anne eğitim durumu, baba eğitim
durumu), istismar ile ilgili özellikleri (18 yaş altı dönemde cinsel istismara uğrama, 18
yaş altı dönemde fiziksel istismara uğrama, 18 yaş altı dönemde duygusal istismara
uğrama, 18 yaş altı dönemde istismara uğrama durumunun görmezden gelinmesi,
cinsel istismarda bulunma eğilimi, fiziksel veya duygusal istismarda bulunma eğilimi,
partner tarafından cinsel istismara uğrama, partner tarafından fiziksel istismara
uğrama, partner tarafından duygusal istismara uğrama, istismarda bulunan partnere
yönelik algılanan ilişki bağımlılığı derecesi), partner ve arkadaşlık ilişkileri ile ilgili
özellikler (ilişki durumu, partner eğitim durumu, partner ilişki tarzları, partnerde madde
bağımlılığı, dostluk/arkadaşlık ilişki tarzları), genel psikolojik durum ile ilgili özellikleri,
din ile ilgili özellikleri (din eğitimi, dindarlık algısı) gibi psikososyodemografik
değişkenlere göre ilişki bağımlılığı, başkası merkezli dışsallık ve Allah merkezlilik
arasındaki ilişkilerin inceleneceği asıl hipotez ile bağlantılı alt hipotezler ise 3 başlık
altında şu şekilde belirlenmiştir:

H2. İlişki bağımlılığı düzeyi sosyodemografik değişkenlere göre farklılaşmaktadır.

H2a. Kadınların, erkeklere oranla ilişki bağımlılığı puanları daha yüksektir.

H2b. Anadolu/İmam Hatip Lisesi mezunlarının ilişki bağımlılığı puanları diğer lise
mezunlarından daha düşüktür.

H2c. İlahiyat bölümü öğrencilerinin ilişki bağımlılığı puanları diğer bölüm


öğrencilerinden daha düşüktür.

H2ç. Sosyoekonomik durum iyileştikçe ilişki bağımlılığı puanları azalacaktır.

H2d. Yaşamının büyük çoğunluğunu aile yanında geçiren öğrencilerin ilişki bağımlılığı
puanları diğerlerinden daha düşüktür.

H3. İlişki bağımlılığı düzeyi aile ile ilgili değişkenlere göre farklılaşmaktadır.

H3a. Çekirdek aile tipine sahip olan öğrencilerin ilişki bağımlılığı puanları daha
düşüktür.

H3b. Kardeş sayısı fazla olan öğrencilerin ilişki bağımlılığı puanları daha yüksektir.

6
H3c. İlk çocuk olan öğrencilerin ilişki bağımlılığı puanları ortanca ve sonuncu doğum
sırasında olanlara göre daha düşüktür.

H3ç. Ailesi dini veya ideolojik bir gruba bağlı olan öğrencilerin ilişki bağımlılığı puanları
bağlı olmayan öğrencilere göre daha yüksektir.

H3d. Çocukluğunun (0-7 yaş arası) önemli bir bölümünde annesi kendisinden
mahrum olduğunu hissettirecek ölçüde ev dışında çalışan öğrencilerin ilişki bağımlılığı
puanları diğerlerinden daha yüksektir.

H3e. Çocukluğunun (0-7 yaş arası) önemli bir bölümünde babası kendisinden
mahrum olduğunu hissettirecek ölçüde ev dışında çalışan öğrencilerin ilişki bağımlılığı
puanları diğerlerinden daha yüksektir.

H3f. Annesi ile iletişimi huzursuz olan öğrencilerin ilişki bağımlılığı puanları huzurlu
olanlara göre daha yüksektir.

H3g. Babası ile iletişimi huzursuz olan öğrencilerin ilişki bağımlılığı puanları huzurlu
olanlara göre daha yüksektir.

H3h. Annesi ile sohbet sıklığı yüksek olan öğrencilerin ilişki bağımlılığı puanları daha
düşüktür.

H3ı. Babası ile sohbet sıklığı yüksek olan öğrencilerin ilişki bağımlılığı puanları daha
düşüktür.

H3i. Sağlık durumundan dolayı kendisiyle ilgilenilmesini önemli ölçüde etkileyecek


derecede bakıma daha fazla ihtiyaç duyan birinin var olduğu ailelere sahip
öğrencilerin ilişki bağımlılığı puanları diğerlerine oranla daha yüksektir.

H3j. Ailesinde madde bağımlılığı (alkol, uyuşturucu, kumar vb.) sorunu olan
öğrencilerin ilişki bağımlılığı puanları olmayanlara göre daha yüksektir.

H3k. 18 yaş altı dönemde anne ve babası ayrı (boşanma/vefat) olan öğrencilerin ilişki
bağımlılığı puanları birlikte olanlara göre daha yüksektir.

H3l. Annesi baskıcı, otoriter, ilgisiz, aşırı koruyucu, tutarsız veya mükemmeliyetçi
ebeveyn tutumlarına sahip olan öğrencilerin ilişki bağımlılığı puanları diğerlerine
oranla daha yüksektir.

7
H3m. Annesi aşırı hoşgörülü veya demokratik ebeveyn tutumlarına sahip olan
öğrencilerin ilişki bağımlılığı puanları diğerlerine oranla daha düşüktür.

H3n. Babası baskıcı, otoriter, ilgisiz, aşırı koruyucu, tutarsız veya mükemmeliyetçi
ebeveyn tutumlarına sahip olan öğrencilerin ilişki bağımlılığı puanları diğerlerine
oranla daha yüksektir.

H3o. Babası aşırı hoşgörülü veya demokratik ebeveyn tutumlarına sahip olan
öğrencilerin ilişki bağımlılığı puanları diğerlerine oranla daha düşüktür.

H3ö. Anne eğitim düzeyi yüksek olan öğrencilerin ilişki bağımlılığı puanları
diğerlerinden daha yüksektir.

H3p. Baba eğitim düzeyi yüksek olan öğrencilerin ilişki bağımlılığı puanları
diğerlerinden daha yüksektir.

H4. İlişki bağımlılığı düzeyi istismar ile ilgili değişkenlere göre farklılaşmaktadır.

H4a. 18 yaş altı dönemde cinsel istismara uğramış öğrencilerin ilişki bağımlılığı
puanları uğramamış öğrencilere kıyasla daha yüksektir.

H4b. 18 yaş altı dönemde fiziksel istismara uğramış öğrencilerin ilişki bağımlılığı
puanları uğramamış öğrencilere kıyasla daha yüksektir.

H4c. 18 yaş altı dönemde duygusal istismara uğramış öğrencilerin ilişki bağımlılığı
puanları uğramamış öğrencilere kıyasla daha yüksektir.

H4ç. 18 yaş altı dönemde istismara maruz kalıp görmezden gelinen öğrencilerin ilişki
bağımlılığı puanları maruz kalmayan veya maruz kalıp görmezden gelinmeyenlere
kıyasla daha yüksektir.

H4d. İlişki bağımlılığı puanları yüksek olan öğrencilerin cinsel istismarda bulunma
eğilimi daha yüksektir.

H4e. İlişki bağımlılığı puanları yüksek olan öğrencilerin fiziksel veya duygusal
istismarda bulunma eğilimi daha yüksektir.

H4f. İlişki bağımlılığı puanları partnerinden cinsel istismara uğramamış olan


öğrencilerde cinsel istismara uğramış olanlara kıyasla daha düşüktür.

8
H4g. İlişki bağımlılığı puanları partnerinden fiziksel istismara uğramamış olan
öğrencilerde fiziksel istismara uğramış olanlara kıyasla daha düşüktür.

H4h. İlişki bağımlılığı puanları partnerinden duygusal istismara uğramamış olan


öğrencilerde duygusal istismara uğramış olanlara kıyasla daha düşüktür.

H4ı. İlişki bağımlılığı puanları partneri tarafından istismara uğradığı halde partner
bağlılık derecesini yüksek olarak algılayan öğrencilerde daha yüksektir.

H5. İlişki bağımlılığı düzeyi partner ve arkadaşlık ile ilgili değişkenlere göre
farklılaşmaktadır.

H5a. İlişki durumu evli veya nişanlı/sözlü olan öğrencilerin ilişki bağımlılığı puanları
sevgilisi olan öğrencilere kıyasla daha yüksektir.

H5b. Partner eğitim düzeyi yüksek olan öğrencilerin ilişki bağımlılığı puanları
diğerlerinden daha düşüktür.

H5c. “Toksik bağlılık ve ayrılık”, “saplantılı” veya “şıpsevdi” partner ilişki tarzlarında
yüksek skorlara sahip olan öğrencilerin ilişki bağımlılığı puanları daha yüksektir.

H5ç. “Sakınmacı” partner ilişki tarzında yüksek skorlara sahip olan öğrencilerin ilişki
bağımlılığı puanları daha düşüktür.

H5d. Madde bağımlısı partneri olan öğrencilerin ilişki bağımlılığı puanları madde
bağımlısı olmayan partneri olan öğrencilere kıyasla daha yüksektir.

H5e. “Toksik bağlılık ve ayrılık”, “girişimci” veya “borçlu” dostluk/arkadaşlık ilişki


tarzlarında yüksek skorlara sahip olan öğrencilerin ilişki bağımlılığı puanları daha
yüksektir.

H6. İlişki bağımlılığı düzeyi psikolojik durum ile ilgili değişkenlere göre
farklılaşmaktadır.

H6a. İlişki bağımlılığı puanları yüksek olan öğrencilerin genel psikolojik durum skorları
daha düşüktür.

H7. İlişki bağımlılığı düzeyi din ile ilgili değişkenlere göre farklılaşmaktadır.

9
H7a. Din eğitimi puanı yüksek olan öğrencilerin ilişki bağımlılığı puanları daha
düşüktür.

H7b. Dindarlık algısı yüksek olan öğrencilerin göre ilişki bağımlılığı puanları daha
düşüktür.

H8. Başkası merkezli dışsallık düzeyi sosyodemografik değişkenlere göre


farklılaşmaktadır.

H8a. Kadınların, erkeklere oranla başkası merkezli dışsallık puanları daha yüksektir.

H8b. Anadolu/İmam Hatip Lisesi mezunlarının başkası merkezli dışsallık puanları


diğer lise mezunlarından daha düşüktür.

H8c. İlahiyat bölümü öğrencilerinin başkası merkezli dışsallık puanları diğer bölüm
öğrencilerinden daha düşüktür.

H8ç. Sosyoekonomik durum iyileştikçe başkası merkezli dışsallık puanları


azalacaktır.

H8d. Yaşamının büyük çoğunluğunu aile yanında geçiren öğrencilerin başkası


merkezli dışsallık puanları diğerlerinden daha düşüktür.

H9. Başkası merkezli dışsallık düzeyi aile ile ilgili değişkenlere göre farklılaşmaktadır.

H9a. Çekirdek aile tipine sahip olan öğrencilerin başkası merkezli dışsallık puanları
daha düşüktür.

H9b. Kardeş sayısı fazla olan öğrencilerin başkası merkezli dışsallık puanları daha
yüksektir.

H9c. İlk çocuk olan öğrencilerin başkası merkezli dışsallık puanları ortanca ve
sonuncu doğum sırasında olanlara göre daha düşüktür.

H9ç. Ailesi dini veya ideolojik bir gruba bağlı olan öğrencilerin başkası merkezli
dışsallık puanları bağlı olmayan öğrencilere göre daha yüksektir.

10
H9d. Çocukluğunun (0-7 yaş arası) önemli bir bölümünde annesi kendisinden
mahrum olduğunu hissettirecek ölçüde ev dışında çalışan öğrencilerin başkası
merkezli dışsallık puanları diğerlerinden daha yüksektir.

H9e. Çocukluğunun (0-7 yaş arası) önemli bir bölümünde babası kendisinden
mahrum olduğunu hissettirecek ölçüde ev dışında çalışan öğrencilerin başkası
merkezli dışsallık puanları diğerlerinden daha yüksektir.

H9f. Annesi ile iletişimi huzursuz olan öğrencilerin başkası merkezli dışsallık puanları
huzurlu olanlara göre daha yüksektir.

H9g. Babası ile iletişimi huzursuz olan öğrencilerin başkası merkezli dışsallık puanları
huzurlu olanlara göre daha yüksektir.

H9h. Annesi ile sohbet sıklığı yüksek olan öğrencilerin başkası merkezli dışsallık
puanları daha düşüktür.

H9ı. Babası ile sohbet sıklığı yüksek olan öğrencilerin başkası merkezli dışsallık
puanları daha düşüktür.

H9i. Sağlık durumundan dolayı kendisiyle ilgilenilmesini önemli ölçüde etkileyecek


derecede bakıma daha fazla ihtiyaç duyan birinin var olduğu ailelere sahip
öğrencilerin başkası merkezli dışsallık puanları diğerlerine oranla daha yüksektir.

H9j. Ailesinde madde bağımlılığı (alkol, uyuşturucu, kumar vb.) sorunu olan
öğrencilerin başkası merkezli dışsallık puanları olmayanlara göre daha yüksektir.

H9k. 18 yaş altı dönemde anne ve babası ayrı (boşanma/vefat) olan öğrencilerin
başkası merkezli dışsallık puanları birlikte olanlara göre daha yüksektir.

H9l. Annesi baskıcı, otoriter, ilgisiz, aşırı koruyucu, tutarsız veya mükemmeliyetçi
ebeveyn tutumlarına sahip olan öğrencilerin başkası merkezli dışsallık puanları
diğerlerine oranla daha yüksektir.

H9m. Annesi aşırı hoşgörülü veya demokratik ebeveyn tutumlarına sahip olan
öğrencilerin başkası merkezli dışsallık puanları diğerlerine oranla daha düşüktür.

11
H9n. Babası baskıcı, otoriter, ilgisiz, aşırı koruyucu, tutarsız veya mükemmeliyetçi
ebeveyn tutumlarına sahip olan öğrencilerin başkası merkezli dışsallık puanları
diğerlerine oranla daha yüksektir.

H9o. Babası aşırı hoşgörülü veya demokratik ebeveyn tutumlarına sahip olan
öğrencilerin başkası merkezli dışsallık puanları diğerlerine oranla daha düşüktür.

H9ö. Anne eğitim düzeyi yüksek olan öğrencilerin başkası merkezli dışsallık puanları
diğerlerinden daha yüksektir.

H9p. Baba eğitim düzeyi yüksek olan öğrencilerin başkası merkezli dışsallık puanları
diğerlerinden daha yüksektir.

H10. Başkası merkezli dışsallık düzeyi istismar ile ilgili değişkenlere göre
farklılaşmaktadır.

H10a. 18 yaş altı dönemde cinsel istismara uğramış öğrencilerin başkası merkezli
dışsallık puanları uğramamış öğrencilere kıyasla daha yüksektir.

H10b. 18 yaş altı dönemde fiziksel istismara uğramış öğrencilerin ilişki bağımlılığı
puanları uğramamış öğrencilere kıyasla daha yüksektir.

H10c. 18 yaş altı dönemde duygusal istismara uğramış öğrencilerin başkası merkezli
dışsallık puanları uğramamış öğrencilere kıyasla daha yüksektir.

H10ç. 18 yaş altı dönemde istismara maruz kalıp görmezden gelinen öğrencilerin
başkası merkezli dışsallık puanları maruz kalmayan veya maruz kalıp görmezden
gelinmeyenlere kıyasla daha yüksektir.

H10d. Başkası merkezli dışsallık puanları yüksek olan öğrencilerin cinsel istismarda
bulunma eğilimi daha yüksektir.

H10e. Başkası merkezli dışsallık puanı yüksek olan öğrencilerin fiziksel veya
duygusal istismarda bulunma eğilimi daha yüksektir.

H10f. Başkası merkezli dışsallık puanları partnerinden cinsel istismara uğramamış


olan öğrencilerde cinsel istismara uğramış olanlara kıyasla daha düşüktür.

12
H10g. Başkası merkezli dışsallık puanları partnerinden fiziksel istismara uğramamış
olan öğrencilerde fiziksel istismara uğramış olanlara kıyasla daha düşüktür.

H10h. Başkası merkezli dışsallık puanları partnerinden duygusal istismara


uğramamış olan öğrencilerde duygusal istismara uğramış olanlara kıyasla daha
düşüktür.

H10ı. Başkası merkezli dışsallık puanları partneri tarafından istismara uğradığı halde
partner bağlılık derecesini yüksek olarak algılayan öğrencilerde daha yüksektir.

H11. Başkası merkezli dışsallık düzeyi partner ve arkadaşlık ile ilgili değişkenlere göre
farklılaşmaktadır.

H11a. İlişki durumu evli veya nişanlı/sözlü olan öğrencilerin başkası merkezli dışsallık
puanları sevgilisi olan öğrencilere kıyasla daha yüksektir.

H11b. Partner eğitim düzeyi yüksek olan öğrencilerin başkası merkezli dışsallık
puanları diğerlerinden daha düşüktür.

H11c. “Toksik bağlılık ve ayrılık”, “saplantılı” veya “şıpsevdi” partner ilişki tarzlarında
yüksek skorlara sahip olan öğrencilerin başkası merkezli dışsallık puanları daha
yüksektir.

H11ç. “Sakınmacı” partner ilişki tarzında yüksek skorlara sahip olan öğrencilerin
başkası merkezli dışsallık puanları daha düşüktür.

H11d. Madde bağımlısı partneri olan öğrencilerin başkası merkezli dışsallık puanları
madde bağımlısı olmayan partneri olan öğrencilere kıyasla daha yüksektir.

H11e. “Toksik bağlılık ve ayrılık”, “girişimci” veya “borçlu” dostluk/arkadaşlık ilişki


tarzlarında yüksek skorlara sahip olan öğrencilerin başkası merkezli dışsallık puanları
daha yüksektir.

H12. Başkası merkezli dışsallık düzeyi psikolojik durum ile ilgili değişkenlere göre
farklılaşmaktadır.

H12a. Başkası merkezli dışsallık puanları yüksek olan öğrencilerin genel psikolojik
durum skorları daha düşüktür.

13
H13. Başkası merkezli dışsallık düzeyi din ile ilgili değişkenlere göre farklılaşmaktadır.

H13a. Din eğitimi puanı yüksek olan öğrencilerin başkası merkezli dışsallık puanları
daha düşüktür.

H13b. Dindarlık algısı yüksek olan öğrencilerin başkası merkezli dışsallık puanları
daha düşüktür.

H14. Allah merkezlilik düzeyi sosyodemografik değişkenlere göre farklılaşmaktadır.

H14a. Kadınların, erkeklere oranla Allah merkezlilik puanları daha düşüktür.

H14b. Anadolu/İmam Hatip Lisesi mezunlarının Allah merkezlilik puanları diğer lise
mezunlarından daha yüksektir.

H14c. İlahiyat bölümü öğrencilerinin Allah merkezlilik puanları diğer bölüm


öğrencilerinden daha yüksektir.

H14ç. Sosyoekonomik durum iyileştikçe Allah merkezlilik puanları artacaktır.

H14d. Yaşamının büyük çoğunluğunu aile yanında geçiren öğrencilerin Allah


merkezlilik puanları diğerlerinden daha yüksektir.

H15. Allah merkezlilik düzeyi aile ile ilgili değişkenlere göre farklılaşmaktadır.

H15a. Çekirdek aile tipine sahip olan öğrencilerin Allah merkezlilik puanları daha
yüksektir.

H15b. Kardeş sayısı fazla olan öğrencilerin Allah merkezlilik puanları daha düşüktür.

H15c. İlk çocuk olan öğrencilerin Allah merkezlilik puanları ortanca ve sonuncu doğum
sırasında olanlara göre daha yüksektir.

H15ç. Ailesi dini veya ideolojik bir gruba bağlı olan öğrencilerin Allah merkezlilik
puanları bağlı olmayan öğrencilere göre daha yüksektir.

H15d. Çocukluğunun (0-7 yaş arası) önemli bir bölümünde annesi kendisinden
mahrum olduğunu hissettirecek ölçüde ev dışında çalışan öğrencilerin Allah
merkezlilik puanları diğerlerinden daha düşüktür.

14
H15e. Çocukluğunun (0-7 yaş arası) önemli bir bölümünde babası kendisinden
mahrum olduğunu hissettirecek ölçüde ev dışında çalışan öğrencilerin Allah
merkezlilik puanları diğerlerinden daha düşüktür.

H15f. Annesi ile iletişimi huzursuz olan öğrencilerin Allah merkezlilik puanları huzurlu
olanlara göre daha düşüktür.

H15g. Babası ile iletişimi huzursuz olan öğrencilerin Allah merkezlilik puanları huzurlu
olanlara göre daha düşüktür.

H15h. Annesi ile sohbet sıklığı yüksek olan öğrencilerin Allah merkezlilik puanları
daha yüksektir.

H15ı. Babası ile sohbet sıklığı yüksek olan öğrencilerin Allah merkezlilik puanları daha
yüksektir.

H15i. Sağlık durumundan dolayı kendisiyle ilgilenilmesini önemli ölçüde etkileyecek


derecede bakıma daha fazla ihtiyaç duyan birinin var olduğu ailelere sahip
öğrencilerin Allah merkezlilik puanları diğerlerine oranla daha düşüktür.

H15j. Ailesinde madde bağımlılığı (alkol, uyuşturucu, kumar vb.) sorunu olan
öğrencilerin Allah merkezlilik puanları olmayanlara göre daha düşüktür.

H15k. 18 yaş altı dönemde anne ve babası ayrı (boşanma/vefat) olan öğrencilerin
Allah merkezlilik puanları birlikte olanlara göre daha düşüktür.

H15l. Annesi baskıcı, otoriter, ilgisiz, aşırı koruyucu, tutarsız veya mükemmeliyetçi
ebeveyn tutumlarına sahip olan öğrencilerin Allah merkezlilik puanları diğerlerine
oranla daha düşüktür.

H15m. Annesi aşırı hoşgörülü veya demokratik ebeveyn tutumlarına sahip olan
öğrencilerin Allah merkezlilik puanları diğerlerine oranla daha yüksektir.

H15n. Babası baskıcı, otoriter, ilgisiz, aşırı koruyucu, tutarsız veya mükemmeliyetçi
ebeveyn tutumlarına sahip olan öğrencilerin Allah merkezlilik puanları diğerlerine
oranla daha düşüktür.

H15o. Babası aşırı hoşgörülü veya demokratik ebeveyn tutumlarına sahip olan
öğrencilerin Allah merkezlilik puanları diğerlerine oranla daha yüksektir.

15
H15ö. Anne eğitim düzeyi yüksek olan öğrencilerin Allah merkezlilik puanları
diğerlerinden daha düşüktür.

H15p. Baba eğitim düzeyi yüksek olan öğrencilerin Allah merkezlilik puanları
diğerlerinden daha düşüktür.

H16. Allah merkezlilik düzeyi istismar ile ilgili değişkenlere göre farklılaşmaktadır.

H16a. 18 yaş altı dönemde cinsel istismara uğramış öğrencilerin Allah merkezlilik
puanları uğramamış öğrencilere kıyasla daha düşüktür.

H16b. 18 yaş altı dönemde fiziksel istismar uğramış öğrencilerin Allah merkezlilik
puanları uğramamış öğrencilere kıyasla daha düşüktür.

H16c. 18 yaş altı dönemde duygusal istismara uğramış öğrencilerin Allah merkezlilik
puanları uğramamış öğrencilere kıyasla daha düşüktür.

H16ç. 18 yaş altı dönemde istismara maruz kalıp görmezden gelinen öğrencilerin
Allah merkezlilik puanları maruz kalmayan veya maruz kalıp görmezden
gelinmeyenlere kıyasla daha düşüktür.

H16d. Allah merkezlilik puanları yüksek olan öğrencilerin cinsel istismarda bulunma
eğilimi daha düşüktür.

H16e. Allah merkezlilik puanı yüksek olan öğrencilerin fiziksel veya duygusal
istismarda bulunma eğilimi daha düşüktür.

H16f. Allah merkezlilik puanları partnerinden cinsel istismara uğramamış öğrencilerde


cinsel istismara uğramış olanlara kıyasla daha yüksektir.

H16g. Allah merkezlilik puanları partnerinden fiziksel istismara uğramamış olan


öğrencilerde fiziksel istismara uğramış olanlara kıyasla daha yüksektir.

H16h. İlişki bağımlılığı puanları partnerinden duygusal istismara uğramamış olan


öğrencilerde duygusal istismara uğramış olanlara kıyasla daha yüksektir.

H16ı. İlişki bağımlılığı puanları partneri tarafından istismara uğradığı halde partner
bağlılık derecesini yüksek olarak algılayan öğrencilerde daha düşüktür.

16
H17. Allah merkezlilik düzeyi partner ve arkadaşlık ile ilgili değişkenlere göre
farklılaşmaktadır.

H17a. İlişki durumu evli veya nişanlı/sözlü olan öğrencilerin Allah merkezlilik puanları
sevgilisi olan öğrencilere kıyasla daha düşüktür.

H17b. Partner eğitim düzeyi yüksek olan öğrencilerin Allah merkezlilik puanları
diğerlerinden daha yüksektir.

H17c. “Toksik bağlılık ve ayrılık”, “saplantılı” veya “şıpsevdi” partner ilişki tarzlarında
yüksek skorlara sahip olan öğrencilerin Allah merkezlilik puanları daha düşüktür.

H17ç. “Sakınmacı” partner ilişki tarzında yüksek skorlara sahip olan öğrencilerin Allah
merkezlilik puanları daha yüksektir.

H17d. Madde bağımlısı partneri olan öğrencilerin Allah merkezlilik puanları madde
bağımlısı partneri olmayan öğrencilere kıyasla daha düşüktür.

H17e. “Toksik bağlılık ve ayrılık”, “girişimci” veya “borçlu” dostluk/arkadaşlık ilişki


tarzlarında yüksek skorlara sahip olan öğrencilerin Allah merkezlilik puanları daha
düşüktür.

H18. Allah merkezlilik düzeyi psikolojik durum ile ilgili değişkenlere göre
farklılaşmaktadır.

H18a. Allah merkezlilik puanları yüksek olan öğrencilerin genel psikolojik durum
skorları daha yüksektir.

H19. Allah merkezlilik düzeyi din ile ilgili değişkenlere göre farklılaşmaktadır.

H19a. Din eğitimi puanı yüksek olan öğrencilerin Allah merkezlilik puanları daha
yüksektir.

H19b. Dindarlık algısı yüksek olan öğrencilerin Allah merkezlilik puanları daha
yüksektir.

Her bilimsel araştırmada olduğu gibi bu çalışmada da çeşitli varsayımlar ve


sınırlılıklar bulunmaktadır. Araştırmada katılımcıların online (Google Form) uygulanan
anket formu maddelerine doğru, dikkatle, içtenlikle ve tek oturumla cevap verdikleri,

17
örnekleminin evreni temsil ettiği ve veri toplama araçlarının da geçerli ve güvenilir
olduğu varsayılmaktadır. Bununla birlikte araştırmanın ilk sınırlılığı örneklem ile ilgili
olup; evreni temsil eden örneklem sayısına Covid-19 Pandemisinden dolayı
ulaşılmakta sorun yaşanmıştır. Araştırmanın ikinci sınırlılığı ise belirtilen örneklem
sayısının sadece 2020-2021 eğitim öğretim yılında öğrenim görmekte olan üniversite
öğrencilerini kapsamasından dolayı boylamsal değil, kesitsel olmasıdır. Bu doğrultuda
katılımcıların ilişki bağımlılığı, başkası merkezli dışsallık ve Allah merkezlilik düzeyleri
hayatlarının sadece bir dönemindeki şekliyle değerlendirilirken kullanılan başkası
merkezli dışsallık ve Allah merkezlilik ölçekleri ile halihazırda yayımlanmış olan
herhangi bir çalışmanın da mevcut olmaması sınırlılıklar arasında değerlendirilebilir.

Giriş, sonuç ve 3 bölüm olmak üzere toplam 4 temel başlık ile sürdürülen
araştırmanın birinci bölümü ilişki bağımlılığı, başkası merkezli dışsallık ve Allah
merkezlilik kavramları üzerinden yürütülmüş ve kavramlar ile ilgili unsurların
açıklamalarına da yer verilerek literatür bilgisi çerçevesinde ele alınmaya çalışılmıştır.
Araştırmanın ikinci bölümü ise; çalışmanın modeli, evren ve örneklemi, veri toplama
araçları, veri toplanma süreci ve verilerin istatistiksel analizinden oluşan yöntem
bölümüne ayrılmıştır. Üçüncü bölümde ise elde edilen bulgulara ve ilgili literatür
çerçevesindeki yorumlara yer verilmiştir. Araştırmanın sonuç bölümünde ise ulaşılan
sonuçlar bir araya getirilerek hipotezler ile karşılaştırılmış ve bu doğrultuda ilgili kişi
ile kurumlara görüş ve önerilerde bulunulmuştur.

18
BİRİNCİ BÖLÜM

KAVRAMSAL ÇERÇEVE

1.1. İlişki Bağımlılığı

1.1.1. Bağımlılık Kavramı Tanımı, Tarihçesi ve


Sınıflandırılması

Etiyolojik açıdan Latince “addicere” ve “addico” kelimelerinden doğan (Öç ve


Minaz, 2017) bağımlılık kavramı; kendini bir nesne, kişi veya davranışa adama ve
köleleştirme anlamlarına gelmektedir (Gürsu ve İşbilen, 2020: 13; Tarhan ve
Nurmedov, 2020: 156). Literatürde ilk kez bir “düşünce bozukluğu” olarak anormal
düşünme olgusu ile ele alınan ve Adsız Alkolikler grubu tarafından “kokmuş düşünce”
olarak tanımlanan bağımlılık (Twerski, 2020: 12); 1700’li yılların sonuna kadar ‘ahlaki
bozukluk derecesinde bir davranışı takıntılı sergileme’ (Markle, 2012) olarak
tanımlanmış, 1800’lü yıllarda sadece madde kullanım ile ilgili sorunlar çerçevesinde
değerlendirilmiş (Avcı, 2016: 29) ve 1900’lü yıllarda ise maddeye ulaşamama ve
kullanamama durumunda bireyde ortaya çıkan somatik (maddeye erişememe
durumunda bedensel belirtiler) ve/ya psikolojik (maddesiz yaşanamayacağı
düşüncesi ile madde kullanımı sonucu rahatlama hissi) yoksunluk semptomları ile ele
alınmaya başlanmıştır (Ziyalar, 1980: 313; Bilecik Rehberlik ve Araştırma Merkezi
Müdürlüğü, 2018: 3). Günümüzde ise ilk defa davranışsal bağımlılıklar da dahil
edilerek kullanım alanı genişletilen bağımlılık kavramı genel itibariyle (APA, 2013); bir
nesneye, kişiye ya da varlığa önlenemez istek duyma, kullanım kontrolünü kaybetme,
irade güdümü altına girme ve olumsuzluklarına rağmen takıntılı olarak sürdürme
olarak tanımlanmaktadır (Gürsu ve İşbilen, 2020: 13).

Tarihsel açıdan bağımlılık kavramı ilk olarak 1964 yılında Dünya Sağlık Örgütü
(DSÖ) tarafından madde bağımlılığı; madde kaynaklı olmayan davranışsal
problemlerin de bağımlılık kapsamında değerlendirilmeye başlanmasından itibaren
alışkanlıklara dayalı bağımlılık olarak madde kullanım ile ilgili bozukluklar (alkol,
kafein, uyuşturucu, tütün, diğer) ve davranış ile ilgili bozukluklar (internet, oyun,
patolojik kumar oynama, alışveriş, pornografi/seks, yeme) başlıklarında ele alınarak
(Shaffer ve ark., 2004, Hasin ve ark., 2013; Poyraz ve Apaydın, 2014; Güleç, Köşger

19
ve Eşsizoğlu, 2015) tanımlanan bağımlılık; sonraki süreçte bağımlılık (dependence)
adı altında tekrar birleştirilerek yeniden fiziksel ve psikolojik bağımlılık olarak iki alt
başlığa ayrılmıştır (Gürsu ve İşbilen, 2020: 20).

Madde bağımlılığı; bireyin madde kullanımı sonucunda ortaya çıkacak


zihinsel, davranışsal ve psikolojik semptomları bilmesine rağmen madde kullanımını
sürdürmesi olarak tanımlanmaktadır. Davranışsal bağımlılık ise madde arayışını
içeren davranış örüntüsünü ve patolojik bir kullanım durumunu ifade etmektedir
(Bilge, 2012). Bu iki temel boyutta da bağımlılık süreci; madde kullanımına
başladıktan sonra beynin ödül sisteminin (dopamin) uyarılmasıyla kendini iyi
hissetme, yeniden madde arayışına girme, irade dışı ve uzun süreli kullanım, madde
kullanımına yönelik limitsiz arzu, maddeyi edinmeye yönelik limitsiz çaba, maddenin
sürekli kullanımından dolayı tolerans geliştirilmesi, tolerans geliştirilen maddenin
etkisinin hissedilmesi için artan madde gereksinimi, tehlikeli durumlarda dahi
önlenemez kullanımın sürdürülmesi, bedensel, psikolojik olumsuz etkilerine rağmen
kullanım, maddeyi bırakmaya karşı olumsuz sonuçlar, sorumlulukların ve günlük
etkinliklerin terki, toplumsal ve kişilerarası olumsuz ilişkiler ve bulantı ile kusma gibi
yoksunluk belirtilerinin ortaya çıkması ile ilerlemektedir (APA, 2013). Bu sürecin
sonunda ise bağımlılık durumundaki bireylerde ortak kişilik özellikleri ortaya çıkmaya
başlamaktadır (Bornstein, 2011: 124). Bu ortak özellikler; ilgi ve onay açlığı
(diğerlerinden onay odaklı algılar), aşırı güvensizlik hali, benliğin zayıflaması, düşük
özgüven, sosyal kaygıya karşı dayanma eşiğinin düşmesi, suçluluk ve utanç
duygusudur.

Bağımlılığın kavramsal çerçevesi, tanı kriterleri ve etkileri kavramın çok sayıda


unsurla ilişkili olduğunu göstermektedir (Gürsu ve İşbilen, 2020: 21). Bağımlılığın
mutsuzluk ve güçsüzlüğe yönelik bilinçaltının bir savunması (Svanberg, 2020: 16)
olduğunu belirten psikodinamik bağımlılık teorisinden yola çıkılarak belirtilen tanı
kriterlerinin temelinde insanın kendine zarar vermesine rağmen engelleyememesi söz
konusu olduğundan (Gürsu ve İşbilen, 2020: 21) yalnızca madde kullanım ve
davranışsal bozukluklar ile sınırlandırılamayarak belirli deneyimlere bağlı olarak
yaşamdaki her şeyin bağımlılık kaynağı olabileceği gibi ilişkiye yönelik de sağlıksız bir
bağlılık geliştirilebileceği söylenebilir (Svanberg, 2020: 9). Bu hususta önemli olan
nokta; tıpkı madde veya davranışsal bağımlılığı olan kişinin irrasyonel ve kendine
zarar veren davranış örüntüsü gibi kişilerarası ilişkilerde de ilişkinin zarar vericiliğinin

20
farkındalığına rağmen sürdürme halindeki benzerliktir (Gürsu, 2018: 30; Twerski,
2020: 19). Bu benzerliğe rağmen köklerini biyolojinin yanı sıra psikoloji ve sosyal
çevreden alan bağımlılığın DSM-5 kriterlerince biyolojik nedenleri olan beyin
hastalıkları olarak biyolojik temeller üzerinden kavramsallaştırması sebebiyle (APA,
2013; Svanberg, 2020: 12) ilişki bağımlılığının da bir kişilik bozukluğu mu yoksa
psikolojik veya davranışsal bir bağımlılık türü olarak mı değerlendirileceği noktasında
ortak bir kanıya varılamadığı görülmektedir.

1.1.2. İlişki Bağımlılığı Tanımı ve Tarihçesi

İngilizce “codependecy” kelimesinin literal karşılığı olarak literatürde


çoğunlukla eş bağımlılığı kavramı ile ele alınan ilişki bağımlılığı tarihsel açıdan ise ilk
defa 1930’ların ikinci yarısında Karen Horney tarafından nevrotik kişilik özellikleri ile
ele alınmış, 1970’lerden itibaren ise bir rahatsızlık olarak değerlendirilerek klinik
merkezlerinde alkol bağımlılığı olan kişilerle kurulan ilişkinin bir sonucu olarak insan
ya da insanların yaşamlarının etkilenerek kendilerini ilişkiye adamaları durumunu
ifade etmek üzere kullanılmıştır (Akt. Beattie, 2006: 43). Bu doğrultuda ilişki
bağımlılığı, alkol kullanım bozukluğu olan bireyle başa çıkabilmek için aile üyelerinin
öğrendiği ve odak noktasına aldıkları bağımlı bireye yönelik aşırı bakım verme,
memnun etme amacıyla kendi gereksinimlerini öteleme, onayını arama ve aşırı
kontrol etme isteği ile baş etmede yetersiz kalınan bir durumu işaret etmektedir
(Wegscheider-Cruse, 1990). Alkol bağımlısı bireylerle yakın ilişkide olan bu kişilerin,
alkol bağımlıları ile ortak davranış örüntüsü geliştirdiği gözleminden yola çıkılarak
1980’lerde işlevsel olmayan ailelerde büyüyen Ken ve Mary tarafından Adsız Eş
Bağımlılar Programı (CoDA) oluşturulmuş ve kavram alkol kullanım bozukluğunun
yanı sıra fiziksel veya kronik zihinsel rahatsızlığı olan bireylerin aile üyeleri için de
kullanılmaya başlanmış; 1986 yılında ise ilk defa aile içi istismar ile ele alınmıştır
(Schaef, 1986; Akt. Lancer, 2018: 12-13). 1988 yılında ise ilk defa zihinsel bir hastalık
olarak “eş-alkolizm” adı verilerek bir kişilik bozukluğu olarak tanımlanmıştır.

Cermak (1986) tarafından uyuşturucu, alkol ve madde bağımlıları ile kurulan


sağlıksız ilişkiye gönüllü katılım sağlamak ile özdeşleşen bir kişilik yapısı ve normatif
olarak "kadınsılık" ile birlikte kavramsallaştırılmaya çalışılan ilişki bağımlılığı tanımı;
feminizm savunucuları tarafından eleştirilmiş ve ilişki bağımlılığın “bir kadın hastalığı
olarak” değerlendirilmesinin, erkeklerin alkol ve uyuşturucu kullanmalarının

21
sorumlusu olarak kadınları suçlamalarının, kadınların erkeklerden daha hasta
olduklarının kanıtlanmaya çalışılmasının ve kadınların bağımlı davranış özelliklerini
patolojik olarak taşıdığı iddiasının tarih boyunca kadınlara biçilen baskın olmayan
rollerden kaynaklı olarak sosyal faktörleri yadsıdığı gerçeğinin göz önünde
bulundurulmadığı için kadınları aşağılayıcı bir nitelikte olduğu belirtilmiştir (Spann,
1996; Lancer, 2018: 14). Sosyokültürel yapı dikkate alındığında; kadınların “koruma
ve sorumluluklarını yerine getirme” motivasyonlarının bireysel ve patolojik bir
rahatsızlık yerine ataerkil kültürdeki kadının statü farklılığından kaynaklandığını
belirten Spann (1996) ve alkol kullanım bozukluğunun genellikle erkeklerde yaygın
olmasından yola çıkılarak ilişki bağımlılığının sadece kadın cinsiyeti ile
sınırlandırılamayacağını belirten Favorini (1995) de bu eleştirileri desteklemişlerdir.
Sonraki yıllarda ise uzmanlar ilişki bağımlılığını araştırmaya başladıkça, ilişki
bağımlılığı kavramının cinsiyet farklılıklarına indirgenmeden alkoliklerin yetişkin
çocuklarında, duygusal ya da zihinsel rahatsızlık yaşayan kişilerde, hemşirelerde,
sosyal yardım çalışanları gibi çeşitli insani odaklı gruplarda gözlendiğini belirtmişlerdir
(Beattie, 2006). Bununla birlikte bireyin sadece alkolik partneri ile ilişkilerinde değil,
arkadaşlık ve aile gibi diğer kişilerarası ilişkilerinde de bu bağımlılık davranışlarını
sürdürdüğü, bir diğer ifadeyle kavramın bakım alan kişi yerine bakım veren kişi odaklı
ele alınması gerektiği vurgulanmıştır. Kavramın günümüzdeki anlamına en yakın
kullanımına ise 1989’da Amerika’da gerçekleştirilen ilk “Uluslararası İlişki Bağımlılığı
Konferansı”nda rastlanılmaktadır (Akt. Tolstikova, 2010). Konferansta ilişki
bağımlılığının, devam eden kompulsif davranışlar örüntüsü olduğu ve benlik değerini
artırabilmek için bireyin başkalarının düşüncelerini benimsemesiyle gelişen rahatsız
edici bir bağımlılık türü olduğu kabul edilmiştir. 1989 yılında ortak ilişki bağımlılığı
tanımı; “güven, benlik değeri veya kimlik kazanmak için kompulsif davranışlara ve
diğerinin onayına acı verecek şekilde bağımlı olma örüntüsüdür” olarak belirlenmiştir
(Lancer, 2018: 30). Bu tanımda monolog bir bağımlılık durumu işaret edilmektedir
(Ançel, 2012: 71). Bununla birlikte literatürde ulaşılan çalışmalarda ilişki bağımlılığı
kavramı; “takıntılı ve kontrol edici kişilik özellikleri ile başka birinin davranışının
kendisini etkilemeye izin veren ve onun davranışını kontrol etmeyi de takıntı haline
getirme durumu” (Beattie, 2006); “bireyin sürdürerek ortaya koyduğu, kendi ve diğer
insanlara karşı hissettiği duyguları ifade etmesini engelleyen ağır kurallar bütününün
sonucu olarak ortaya çıkan duygusal, psikolojik ve davranışsal durumlar” (Robert
Subby, Akt. Beattie, 2006); “kişisel güçsüzlük algısı başkası ile tanımlanmak” (Spaan

22
ve Fischer, 1990); “özsaygı eksikliği ihtiyacının karşılayabilmek için başkaları odaklı
davranma ve aşırı bakım veren davranışlar gösterme şekli” (Bagheri, 2005); “fiziksel
rahatsızlıklara neden olan sağlıksız bir davranış şekli” (Yates ve Mcdaniel, 1994);
“düşük benlik saygısı sebebiyle partneri tarafından terk edileceğini endişesinin sebep
olduğu aşırı düşkünlük durumu” (Rathus ve O'Leary, 1997); “patolojik ve olgun
olmayan duygular” (Jose Sangrador, Akt. Sangrador ve Yela, 2000); patolojik bir
hastalık (Masterson ve Klein, 2011); “bir nesneye bağımlı olma durumu”
(Wegscheider-Cruse, 1985); “olumsuz bir kişilik özelliği” (Ronald Rohner, Akt. Soylu,
2017: 13); “kişilik bozukluğu” (Cermak, 1986); “karakter bozukluğu” (Earnie Larsen,
Akt. Beattie, 2006: 42); “onay, sevgi, korunma, özsaygı kazanma çabasıyla bakım
verme ve kurtarma gibi davranışları aşırılaştıran kişilik özellikleri” (Hands ve Dear,
1994; Rotunda ve Doman, 2001); “aile içinde alkol kullanma ya da başka nedenlerle
diğerlerine ihtiyaç duyan kişiye, diğer aile üyelerinin, bireysel sorumluluk algısıyla aşırı
odaklanma durumu” (Morgan ve James, 1991); “dışarıdan birine aşırı müdahalede
bulunma, duyguları dışa yansıtmada eksiklik gibi diğerleriyle olan ilişkide olumsuz
durumlar yaratan davranış kalıbı” (Fischer, Spann ve Crawford, 1991); “başkalarını
duygusal açıdan memnun etmek için dolaylı olarak o kişi ya da nesneye odaklanarak
bağımlı hale gelme durumu” (Granello ve Beamish, 1998); “aşırı güvenme ve aşırı ilgi
gösterme tutumu” (Sioui ve Tousignant, 2009); “öğrenilmiş bir çaresizlik” (O’Gorman,
1993); “ilişkiyi kaybetme tehdidiyle ilişkide uzun süreli öz bildirimde bulunma yerine
kısa süreli rahatlama güdüsüyle kontrol etme eğilimi” (Lewis, 1993) ve “ilişkide limit
koymadaki zorluk ve diğerlerinin onayına bağımlı olma durumu” (Self, 2010) olarak
tanımlanmaktadır.

Tanımların çeşitliliği ile anlaşıldığı üzere her toplum için en yaygın bağımlılık
türü olduğu düşünülen ilişki bağımlılığının ne olduğu üzerine anlaşmazlık
yaşanmaktadır (Whitfield, 1989; Öz, 1999). Bu anlaşmazlığa rağmen bağımlı
davranışların alışkanlığa dönüşerek sürecin sonunda bireyde ruhsal veya fiziksel bir
hastalığın oluşumunu tetiklemesi bakımından (Beattie, 2006: 49) kavramın bir
bağımlılık türü olarak değerlendirilmesi için çeşitli adımlar atılmış ancak kriterleri
üzerinde de uzlaşılamadığı için (Lancer, 2018: 14) bağımlılıkları tanılayan Ruhsal
Bozukluklarının Tanısal ve İstatiksel El Kitabına (DSM-5) dahil edilmemiştir (APA,
2013; Lancer, 2018: 29). Buna rağmen ilişki bağımlılığının literatürde yer alan
tanımları ve çalışmalardan elde edilen veriler dikkate alındığında stresli ve işlevsiz

23
aile geçmişi, istismar, toplumsal yapı gibi birçok unsur ile ilişkili olan bir bağımlılık türü
olduğu düşünülmektedir.

1.1.3. İlişki Bağımlılığı Gelişimini Etkileyen Dinamikler

İlişki bağımlılığı üzerine son yıllarda gerçekleştirilen çalışmalar kavramın


istismar ve ihmal, işlevsiz aile geçmişi (ailede madde kullanımı veya hasta bakımı
vb.), toplumsal ve kültürel etkenler (cinsiyet rolleri, kitle iletişim araçları, edebi ürünler,
geleneksel eğitim modeli vb.), bağlanma ilişkileri ve olumsuz ebeveyn tutumları gibi
birçok psikolojik ve sosyal faktör ile etkileşim içinde olan psikososyal bir olgu olduğunu
açığa çıkarmıştır (Chang, 2010; Erol ve Sağır, 2017: 103; Seçim, 2019: 36-38).

1.1.3.1. İstismar ve İhmal

İstismar kavramı, toplumu oluşturan bireylerden biri tarafından bir diğer üyenin
yaşamını, fiziki veya psikolojik bütünlüğü tehlikeye sokan, kişilik gelişimine zarar
veren tutum ve davranışlar olarak tanımlanmaktadır (Ünal, 2005). Her toplumda
sıklıkla rastlanılan bir durum olan istismar; ihmalin yanı sıra fiziksel, cinsel, duygusal
(sözel) olarak 3 alt boyut ile sınıflandırılmaktadır (Özdemir, 2012; Lancer, 2018: 114).
Bununla birlikte 18 yaşını doldurmamış tüm bireyleri temsil eden çocukluk döneminde
istismar ile karşılaşılması durumu “çocuk ihmal ve istismarı” başlığı altında ayrıca
değerlendirilmektedir (Duman, 2018: 24-33). Çocuk ihmali ve istismarı, Birleşmiş
Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinde (2017) “çocuğun ebeveyni, yasal vasi veya
vasilerinin ya da bakımını üstlenen herhangi bir kişinin yanında iken bedensel,
zihinsel sağlık, şiddet veya suiistimale, ihmal ya da ihmalkâr muameleye, ırza geçme
dahil her tülü istismar ve kötü muameleye maruz kalması” olarak tanımlanır.

En yaygın istismar türü olduğu bilinen (Polat, 2001) ve vurma, dayak atma,
tekmeleme, boğma, yakma, kesici veya delici aletlerle/ateşli silahlarla zarar verme
gibi vahşi eylemlerin yanı sıra itme, saçını çekme, nesneleri fırlatma gibi eylemleri de
içeren fiziksel istismar (Ayrancı, Günay ve Ünlüoğlu, 2002; Öztürk ve Sevil, 2005;
Tıraşçı ve Gören, 2007; Lancer, 2018: 115) en geniş anlamda kişinin kaza dışı
yaralanması olarak tanımlanmaktadır (Polat, 2016). Kişilik gelişimine doğrudan etkisi
olmasından dolayı fiziksel istismar benlik saygısının azalmasını, olumsuz duyguların
gelişimini, sevgi ve saygı gösterebilme eksikliğini, kaygı ve korku gibi duyguların
oluşumunu da tetiklemektedir (Özdemir, 2012).

24
Ailenin veya bireyin rezil olabileceği düşüncesi ile gizlenme eğiliminin oldukça
yoğun olarak görüldüğü cinsel istismar (Polat, 2007) ise cinsel ilişkiye zorlamak,
cinselliği ile alay etmek, cinsel içerikli sözsel mesajlar vermek, cinsel sohbetlerde
bulunmak, uygun olmayan dokunma, öpme, bakma, çıplaklık, pornografi, teşhircilik
veya cinsel imalar, hikayeler ve görseller sunmak (Ayrancı, Günay ve Ünlüoğlu, 2002;
Öztürk ve Sevil, 2005) gibi bir başkası tarafından bireyin cinsel doyum amacıyla
zorlayıcı eylemlere maruz kalması şeklinde tanımlanmaktadır (Polat, 2016). Özellikle
psikososyal gelişimin tamamlanmadığı 18 yaş altı kabul edilen dönemde çocuğun bir
yetişkin veya başka bir çocuk tarafından cinsel amaçlar doğrultusunda kullanılması;
aşırı utanç (Bradshaw, 1988), suçluluk (Engel, 1991) ve sevilmeyeceği veya
istenmeyeceği gibi korku duygularını temellendirmektedir (Topçu, 1997) Cinsel
istismara maruz kalan kişilerde benlik sınırları ihlalinden kaynaklanan özsaygı,
özgüven ve yeterlilik duygusu eksikliği de görülmektedir (Wyatt, 1998). Yine çocukluk
dönemi cinsel istismar mağdurluğunun ise güçsüzlük duygusunu geliştirdiği; bir başka
ifadeyle de çocuğun kendi güçsüzlüğünü ve çaresizliğini keşfettiği de belirtilmektedir
(Finkelhor, 1993).

Tüm istismar türleri arasında bireyin ilk başvurduğu istismar türü olan; bir diğer
ifadeyle fiziksel ve cinsel istismara maruz kalmadan önce maruz kalınan ve fiziksel
istismara uğramış olan çocukların da %80’inin uğradığı belirlendiği için (Glaser ve
Prior, 2002) tüm istismar türlerinin anlaşılmasında temel faktör olduğu düşünülen
duygusal istismar (Barlow ve McMillan, 2010: 11); literatürde psikolojik veya sözel
istismar, psikolojik kötü muamele, duygusal kötü muamele, mental işkence, psikolojik
olarak yıpranma gibi çeşitli kavramlar ile bilinmektedir. Duygusal istismar; alay etmek,
yalnızlaştırmak, küçümsemek, isim takmak, soğuk ve katı davranmak, sevgiyi
göstermemek, mantıksız cezalar vermek, iletişimi sekteye uğratmak, saygı
göstermemek, başkalarının yanında küçük düşürmek, evden çıkmasını yasaklamak,
örtük agresif yönetmek, kontrolsüz denetlemek, duygusal ihtiyaçlardan mahrum
bırakmak, azarlamak, yargılamak, suçlamak, emretmek, öfkelenmek, bağırmak,
korkutmak, hakaret etmek, dalga geçmek, tehdit etmek gibi şiddet ögelerini içeren
sözsel ve davranışlar tutumları içermektedir (Ayrancı, Günay ve Ünlüoğlu, 2002;
Öztürk ve Sevil, 2005; Lancer, 2018: 57-60). Çocukluk dönemi duygusal istismar ise;
çocuğu sevmesi gereken kişiler tarafından çocuğa verilen uygun olmayan duygusal
yanıtlar (Royse, 2016: 5-8), çocuğa hakaret, küçümseme, küsme, lakap takma,
beddua etme, aşağılama, çocukta korku ve kaygı yaratan korkutma, çocuğu bir

25
ortamda kapalı tutma ve toplumla iletişimini kısıtlama, mantık dışı sınırlamalar koyma,
yalnızlaştırma, çocuğun uygun olmayan davranışları geliştirmesine teşvik etme,
sömürme, çocuğu görmezden gelme, şefkat ve ilgi göstermeme, övgüde bulunmama,
duygusal tepki vermeyi reddetme, çocuğun gerekli bakıma erişmesini engelleme veya
ihtiyaçlarını ihmal etme (Hart ve Brassard, 1991; Brassard ve Donovan, 2006) gibi
çocuğun kendilik saygısına doğrudan etki etme potansiyeli taşıyan tutum ve
davranışlar ile tanımlanmaktadır. Özellikle kişiliğin biçimlendiği erken gelişim
dönemlerindeki duygusal istismar; zedelenen güvenlik, sevgi ve saygınlık gibi olumlu
duyguların düzenlenmesinde ve kontrol edilmesinde zorluk yaşanmasına (Miller,
2021: 23), olumsuz duygu deposu haline gelinmesine (Duman, 2018: 54-57),
psikiyatrik problemlere, güvensizlik duygusunun gelişimine ve şiddet ile istismara yol
açan saldırganlık eğiliminin oluşmasına sebep olmaktadır (Polat, 2007).

Son olarak sevgi, ilgi ve güven gibi temel duygusal ihtiyaçlarının ve beslenme,
giyim, tıbbi gereksinimler gibi temel fiziksel ihtiyaçların optimal düzeyde
karşılanmaması ile pasif olarak gerçekleştirilen ihmal davranışı da (Polat, 2001, 2016)
ebeveyn devamlığına dair olumsuz bir inancı temellendirerek (Wolynn, 2021) ilişki
bağımlılığını yordayabilir. Bu durumda bebek ihtiyaçları karşılanmadığında öleceğini
içgüdüsel olarak bildiği için yoğun temel korku ve kaygı yaşamaktadır. Çocuğun sevgi,
güven ve onay ihtiyaçlarının karşılanmaması durumunda sınırların farkındalığı
zayıflarken temel kaygılar da aşılamaz (Üçok, 2018: 85). Bebeklik döneminden
itibaren bakım verenin ilgi ve sevgisine güven duymamanın ve sevginin kazanılması
gereken bir şey olduğuna dair inancın (koşullu sevgi) içselleştirildiği bu güvensiz ve
kaygılı iletişim modeline yol açan ihmal davranışları; özgüven duygusunun
gelişmemesine, özsaygının azalmasına ve suçluluk ile utanç duygusunun
tetiklenmesine yol açarak (Çağdaş, 2002) yetişkinlik döneminde ilişki kurulan kişilerin
de yaşamın en önemli parçası olarak konumlandırılmasını ve onları kaybetmemeye
yönelik kontrol takıntısını açıklamaktadır (Schaeffer, 1996: 62; Bireda, 1999: 51;
Wolynn, 2021: 15).

Sosyal öğrenme kuramından geliştirilen nesiller arası aktarım teorisi; çocukluk


döneminde sınırları istismar gibi durumlar ile ihlal edilmiş ve güvenlik, bütünlük ile
onaylanma ihtiyacı karşılanmayarak ihmal edilmiş çocuğun yetişkinlik dönemi
kişilerarası ilişkilerinde güvenlik, güven, saygı gibi konularda zorluk çektiği, değersizlik
ve sevilmeye layık olmadığı ancak bir başkasının varlığıyla sevilmeye layık bir insana

26
dönüşebileceği düşüncesini geliştirdikleri, suiistimalcinin davranışlarına karşı
gelmeye cüret ettiğinde cezalandırılacağına dair oluşan korku ile boyun eğici tutumları
içselleştirdikleri (Miller, 2021: 20) ve başka türlüsünü bilmediğinden bunu normal bir
davranış olarak görmeye başlayarak (2021: 208) beklentisel ve sağlıksız bir ilişki
şemasını temellendirdiği söylenebilir (Bireda, 1999: 116). Bununla birlikte istismara
uğrayan çocuk diğer insanların sınırlarının ihlal edilmesinde de bir risk faktörü olabilir
ve bilinçaltında depoladığı travmatik görüntü, bedensel algı ve sesleri yineleme ile
istismarcı eylemler gerçekleştirilebilir (Robert Subby, Akt. Beattie, 2006; Bowlby,
2014: 121; Miller, 2021: 22; Wolynn, 2021: 24). Ferenczi (1949: 228) istismar
mağduru kişinin istismarda bulunmasının bir savunma mekanizmasıyla paradoksal
olarak açıklanabileceğini, kendini fiziksel ve psikolojik olarak çaresiz hissettiğini,
karşısındaki güce karşı koyamadığı için de istismarcının iradesini yücelterek özdeşim
kurduğunu iddia etmektedir. Freud da (2020a: 54) yetişkinlik öncesi tüm cinsel ve
zihinsel duyarlığı iradesi olmadan uyarılmış ve kusurlu cinsel deneyimlere uğrayan
çocuğun, yetişkinlik ilişkilerindeki nevrotik durumunu belirlediğini, maruz kaldığı
istismar ile ölümcül biçimde aşağılanmışlık hissiyle benlik değerini yitirdiği için
yetişkinlikte de en küçük istismar işaretine tepkiselleştiğini ancak istismarda
bulunmaya hazır ve razı olma durumunu da sürdürdüğünü belirtmiştir. Albert Bandura
da (1977) nesiller arası aktarım durumunu destekleyerek sosyal varlık olan insanın
çevresindeki davranışları gözlemleyerek çıkardığı sonuca göre davranışlarını
sergilediğini belirtmektedir (Akt. Royse, 2016: 58). Psikososyal gelişim teorisinin
temsilcisi Erik Erikson da çocukluk döneminde temel güven duygusunun gelişiminin
ihmal veya istismar davranışları ile engellendiği veya desteklenmediği durumlarda
bireyin yetişkinlik döneminde ilişkilerinde güvensizlik duygusu ile hareket
edebileceğini vurgulamaktadır (Akt. Duman, 2018: 40).

1.1.3.2. İşlevsiz Aile Geçmişi

Ailede madde kullanımı veya hasta bakımı gibi özel durumlara işaret eden
işlevsiz aile geçmişi; ailenin tüm üyeleri üzerinde kalıcı negatif etkilere yol açmaktadır.
Alkol kullanım problemi olan kişi ile birlikte yaşayan aile üyeleri; gereksinimleri olan
güven ortamından yoksun bırakıldıkları için kimsenin ve hiçbir yerin güvenilir
olmadığına dair bir inanç sistemi geliştirirler (Twerski, 2020: 112). Bu inanç sistemine
bağımlının öngörülemez davranışlarının ve yoksunluk krizlerinin sebep olduğu
güvensizlik ve utanç duygusu da eşlik eder. Bu tip aile yapısında bağımlı yakınları

27
herhangi bir çatışmayı engellemek için “olduğu gibi” davranamadığından benlik
gelişimleri de kesintiye uğramakta, sürekli tetikte ve kaygılı olarak bir taraftan bağımlı
kişinin hangi ruh halinde olduğunu ve isteklerini öngörmeye çalışırken diğer taraftan
da ailenin diğer üyelerinin de bakımını sağlamak ve kimin ihtiyacının olduğunu
anlamak için aşırı bir duyarlılık geliştirirler (Gibson, 2020: 153). Bir başka açıdan
özellikle bağımlı kişinin çocuk üyelerin üzerindeki olumsuz etkisini engelleyebilmek
için ise çoğunlukla partnerinin; karışıklığı toparlamaya çalıştığı ve tüm sorumluluğu
üstlendiği, bu sebeple çift ebeveynlik yaptığı ve devamlı bastırılmış öfke geliştirdiği
görülür. Burada bağımlı bireye yönelik partnerinin sorumluluk üstlenen tutumları
ailenin çocuk üyelerinin zihinlerinde oluşan sağlıklı ilişki şemasındaki toksisitenin
gelişimine de katkıda bulunmaktadır (Svanberg, 2020: 87). Bu doğrultuda yetişkinlik
dönemi ilişkilerinde de başkalarına çok fazla kendinden verebilmektedirler (Wolynn,
2021: 233). Ailenin güvenli bir sığınak olmaktan uzaklaşarak bir savaş alanı haline
gelmesi ayrıca çocuğun güvenlik ihtiyacını aşırı kontrolcü bir kişilik özelliği ile telafi
etmesine yol açmaktadır (Hughes-Hammer, Martsolf ve Zeller, 1998; Lancer, 2018:
114). Yine bağımlı kişinin sebep olduğu kaotik aile ortamı, çocuk tarafından yaşamın
geri kalanının da kaotik olacağı şeklinde yorumlanmasına ve yaşanan belirsizlik
sebebiyle başa çıkma stratejisi olarak hayır demeyi öğrenememesine sebep
olmaktadır (Gülüm, 2020: 96). Bununla birlikte madde bağımlısı kişinin varlığı; ailede
çocuktan daha çok ilgiye ve yardıma muhtaç birisinin var olduğunu gösterdiğinden
çocuk kendi ihtiyaçlarını yok saymakta ve alkol bağımlısının mutluluk ve sağlığından
sorumlu olma duygusunun yükü altında büyümektedir. Bu süreçte diğerine göz kulak
olma halini ve kurtarıcılık rolü çocukluk döneminde öğrenilmeye başlayarak çarpık bir
sorumluluk algısının gelişmesine de sebebiyet vermekte ve ilgi almaktansa vermeye
dair bir ilişki biçimi devam ettirilmektedir (Beattie, 2006: 108; Wolynn, 2021: 181). Bir
taraftan kurtarıcı rolü ile bağımlı kişinin sorumluluklarını paylaşan, diğer taraftan kendi
ihtiyaçlarının yeterli düzeyde karşılanamamasından dolayı kurban rolünü oynayan
çocuk; yetişkinlik dönemlerinde sınırlarla ilgili de oldukça sorun yaşayabilmekte ya
çok müdahil olan ya da aşırı reddedici tutumlar sergileyebilmektedir (Gibson, 2020:
98).

Aile içinde fiziksel, psikolojik veya zihinsel rahatsızlığı sebebiyle kişisel bakıma
muhtaç bir kişinin varlığı da işlevsiz aile dinamiklerinden biri olarak kabul edilir. Bu
aile yapısında da aile üyelerinin stres duyuları devamlı olarak tetiklendiğinden
başkalarına yönelik aşırı bir duyarlılık geliştirilmekte ve hem hasta bireyin bakımını

28
üstlenen kişinin hem de ailenin çocuk üyelerinin sağlıklı ilişki şemalarının “aşırı
başkası odaklı” olarak kurgulanmasına sebep olmaktadır (Cooper, 1995; Fuller ve
Warner, 2000). Bir diğer ifadeyle; bu ortam ailenin diğer üyelerinin zihinlerine “aşırı
bakım verme temelli ilişki şeması”nın sağlıklı bir ilişki modeli olarak yerleşmesine yol
açmaktadır (Jaeger, Hahn ve Weinraub, 2002; Schuckit, Tipp ve Keltner, 1994).

1.1.3.3. Toplumsal ve Kültürel Etkenler

Toplumsal gelişmeyi destekleyen faktörlere rağmen birçok kültürde; ideal


kadınlık ve erkeklik imajı ile geleneksel ilişki rollerini belirleme mekanizmasının
işlevselliğinin korunmaya devam edildiği görülmektedir. Erken gelişim dönemlerinden
itibaren özellikle kız çocukları üzerinden sıklıkla vurgulanan annelik ve bakım verme
rolünün ilişki bağımlılığı gelişimindeki önemli etkenlerden biri olduğu düşünülmektedir.
İdeal kadınlık rolleri; bir düşünceye sahip olmama veya sahip ise paylaşmama, karar
almayı başkasına bırakma, uysallık, ev içi sorumluluğu ve duygusal ebeveynliği tek
başına yüklenme, başkalarının hizmetinde olma, bakım verme ve annelik yapma gibi
beklentileri ifade etmektedir. Bu roller ile kadınlar çoğunlukla aynı kanıyı
paylaşmasalar dahi çevresindekilere uygun görüş bildiren, bakım veren,
sorumlulukları üstlenen tutum ve davranışlar yüklenerek diğeri odaklı bir ilişki
şemasını biçimlendirmektedirler (Wegscheider-Cruse, 1984; Ançel, 2012: 71;
Haddou, 2020: 13). İdeal kadınlık imajı bireyin benlik saygısı gelişimini de olumsuz
etkileyerek kendi ihmal ve istismar edilebilirliğini de yüceltmesine yol açan patolojik
bir duygusal bağlanma biçimine de yol açabilmektedir (Kaya, 2019: 66).

Toplumun cinsiyetlere yönelik rol kalıplarının bağımlı bir ilişkiye etkisinin yanı
sıra şiddetin belirli zeminler dahilinde kabul edilebilir olarak görüldüğü, kitle iletişim
araçları ile istismara yönelik elbirliği sessizliğinin desteklendiği geleneksel toplum
yapısında şiddet ve istismar davranışları da normal ve sağlıklı bir ilişki şemasının
bileşeni olarak değerlendirilecektir. Bununla birlikte medyatik sunumlar olan “seven
insan kıskanır, sahiplenir”, “seven insan her durumda sevdiğinin yanında kalır”,
“seven insan vazgeçmez”, “bir elmanın iki yarısıyız”, “beni sevdiği için kıskanıyor”,
“sevmese şiddet göstermez” ifadeleri ile temsil edilen patolojik sevilme isteği de
toplumsal bir histeri boyutuna taşınmaktadır (Karaköse, 2018: 108). Bir diğer ifadeyle
cinsel eşitsizliğin, bir cinsin fiziki gücünü diğeri aracılığıyla ilan etmesinin veya
diğerine hakimiyet kurma arzusunun beslendiği medya unsurlarının bir cinsin

29
nesneleşmesi teması üzerindeki ısrarı istismarın toplumsal bilinçteki meşru zeminine
temsiller oluşturabilir (Kaya, 2019: 35). Böylece toplum tarafından beslenen istismar;
bireyin benlik sınırlarını ihlal ederek güvenlik ve bütünlüğünün ortadan kaldırılmasına,
kendilik değersizliğinin gelişimine ve bir başkasının varlığıyla sevilmeye layık bir
insana dönüşebileceği düşüncesinin temllenmesine sebep olabilmektedir (Miller,
2021).

Kültürel etkenlerden bir diğeri olan edebi imgelerde de kadınların yaşamda var
olmalarının erkekleri memnun etme görevini yerine getirmelerine bağlandığı
görülmektedir. Bu öğretiler yoluyla kadınlar değerli, önemli, biricik ve bütün
olabilmelerinin şartını diğeri (erkek) odaklı bir yaşam olarak kurgulamaktadır.
Masallar, mitler, “Ferhat ile Şirin” ve “Aslı ile Mecnun” gibi özgeci hikayeler ve
efsaneler ile yansıtılan kolektif bilinçaltı “başkası merkezli” imgeler ile doludur
(Karaköse, 2018: 102).

Son olarak toplumun geleneksel eğitim modeli de ideal bakım veren kadınlık
ve ideal bakım alan erkeklik imajlarını baskın hale getirmeye ve her iki grup için de
muhalefete benzeyecek tutumları reddetmeye eğilimli olarak doğal davranışların
değiştirilmesine veya frenlenmesine sebep olmaktadır. Toplumsal ilişkileri
kolaylaştırmak, çatışmaları azaltmak için edilgen insan yapısını ve özerk tutumlar
yerine grup aidiyetini de pekiştiren eğitim ile başkası odaklı bireyler yetiştirilmektedir
(Haddou, 2020: 20).

1.1.3.4. Bağlanma İlişkileri

İlişki bağımlılığı gelişiminin kökenlerinin erken çocukluk döneminde bakım


veren ile çocuk arasında kurulan ilişkinin niteliğine göre şekillenen kişilik örüntüsüne
uzandığını vurgulayan bağlanma teorisyenleri (Bowlby, 1969-1973; Ainsworth, 1978);
ilk bakım veren ile çocuk arasındaki bağlanma ilişkisinin sadece yemek ve güvenlik
ile ilgili olmadığı temel duygusal ihtiyaçlarında bu bağlanma üzerinde etkili olduğu
düşüncesinden hareketle içsel çalışan model kavramını geliştirmiş (Bowlby, 1969-
1973) ve temel bakım verici ile bakım alan arasında kurulan bağlanma ilişkisinin,
zihinsel bir temsil oluşturarak bireyin kendisiyle ve diğer insanlarla ilişkilerini de
yönlendiren bir çeşit prototip işlevi gördüğünü belirtmişlerdir (Svanberg, 2020: 51). Bir
başka ifadeyle bakım veren ile çocuk arasında kurulan bağ sonucu çocukta içsel

30
temsiller şekillenmekte ve bu içsel modeller çocuğun gelecekteki tüm ilişki biçimlerini
etkilemektedir.

Bebeklik ve çocukluk dönemlerinde birey açlık, yalnızlık ve rahatsız olma gibi


temel korkuları hissettiğinden bu korkular stres sistemini harekete geçirmektedir. Bu
dönemlerde fiziksel ve duygusal ihtiyaçların karşılanması veya karşılanmaması
durumlarında çocuk ile bakım veren arasında 2 temel bağlanma modeli oluşmaktadır.
Bu modeller; güvenli ve güvensiz bağlanmadır (Ainsworth, 1978).

Bakım veren ile kurulan sevgi ve güven dolu ilişki belirtilen ilk kaygı ile başa
çıkılmasını kolaylaştırarak yetişkinlik dönemi ilişkilerinde de bireye koruyuculuk
sağlayacaktır. Bu noktada bebeklik döneminden itibaren yaşamında en az bir
güven/sevgi verici ve besleyici bir yetişkin bulunan bireylerde sağlıklı bir kişilik
yapısının temelleri de atılmaktadır (Svanberg, 2020: 60).

Bebeklik ve çocukluk döneminde fiziki ve duygusal ihtiyaçların


karşılanmaması durumunda ise ihtiyaç boşluğu oluşarak yetişkinlik döneminde birey
bu boşluğu başkalarının dolduracağına dair bir inanç sistemi kurgularken (Svanberg,
2020: 53) güvensiz bağlanmanın sebep olduğu düşük benlik saygısı sebebiyle de
ilişkilerinde başkalarının ilgi, sevgi ve onayına yoğun gereksinim duyma eğilimindedir
(Bowlby, 1988).

1.1.3.5. Ebeveyn Tutumları

İlişki bağımlılığı ile ilişkili olan bir diğer faktör ise erken çocukluk döneminde
benlik gelişimini doğrudan etkileyen ve çocuk için rol model oluşturan ebeveyn
tutumlarıdır. Bireyin kendisini çaresiz ve dışa bağımlı hissettiği yaşamın ilk
dönemlerinde doğrudan taklit ettiği ebeveyninin tutumlarından algıladığı mesajlar ile
doğru davranış olarak kurguladığı ilişki modeli yetişkinlik dönemine gecikmeli olarak
taşınmaktadır (Karaköse, 2018: 65). Bu dönemde çocukta; ebeveyni ile doğrudan
özdeşleşme yaşadığından kendisine gösterilen tutum, sevgi ve güven duygusunu
besliyor ise olumlu benlik değeri; aksi durumda ise olumsuz benlik değeri
gelişmektedir (Duman, 2018: 17). Ailede çocuğa karşı gösterilen olumlu ve olumsuz
tutumlar ise; baskıcı, otoriter, ilgisiz/kayıtsız, aşırı koruyucu, tutarsız, aşırı hoşgörülü,
mükemmeliyetçi ve demokratik olarak sıralanabilir (Yavuzer, 1997).

31
Otoriter ve baskıcı ebeveyn tutumunda; ebeveyn (otorite) sınırları ve kuralları
çerçevesinde çocuğun fikrine başvurulmadığı, haklarının indirgenebildiği (Başal ve
ark., 2014: 386), gösterdiği bütün kendiliğindenlik ve yaratıcılık belirtilerinin bastırıldığı
(Miller, 2021: 43), idealize yüklemeler doğrultusunda kapalı iletişimin olduğu ve ceza
yöntemine sıklıkla başvurulduğu davranış örüntüleri görülmektedir (Kaya, Bozaslan
ve Genç, 2012). Benlik saygısının ve özgüvenin gelişmesinin önündeki en önemli risk
unsurlardan biri olan otoriter ve baskıcı ebeveynlik (Bornstein ve ark., 1993), Alice
Miller’a göre çocuğun gerçek benliğini silikleştirmekte ve çocukta ne şekilde sevilecek
ise o şekilde davranmasını tetikleyecek bir maskelenmiş (rol) benlik edinmesine (Akt.
Kaya, 2019: 132), boyun eğici ve başkalarının kendisinden beklediği benliği veya
daha fazlasını üstlenen kişilik özellikleri sergilemesine (Yıldız, 2004), kendi
yaşamından çok başkalarının yaşamına odağını kaydırmasına neden olmaktadır
(Bowen, 1978; Fischer ve Crawford, 1992; De Hart, Tennen ve Pelham, 2006; Ançel,
2017: 112). Bu durumda çocuk; aşağılık ve yetersizlik duygusu, şartlı (mükemmellik)
sevilme algısı, olumsuz değerlendirilme korkusu ve sosyal kaygı geliştirirken
yetişkinlik döneminde de başkalarının duygu ve düşüncelerini kendi duygu ve
düşünceleri gibi yutmakta ve rol benliği ile başkalarına kolaylıkla uyumlanmaktadır
(Kaya, Bozaslan ve Genç, 2012: 210; Sak ve ark., 2015: 973; Gülüm, 2020: 66).

Denetimsizlik ve gereksinimlere yönelik ihmalkarlık ile beliren ilgisiz/kayıtsız


ebeveyn tutumunda ise “bırakın yapsın” veya “bırakın yapmasın” düşünceleri ile
ebeveynlerin çocuğunun yaşamı ile ilgili herhangi bir şeye müdahale etmekten
kaçındıkları görülür (Gibson, 2020: 101). Bu tutumda çocuğun temel gereksinimleri
karşılanmadığından kişilik gelişimi de olumsuz etkilenmekte; bir taraftan kendi
kendine denetim sağlamayı öğrenmekte yetersiz kalarak düşük benlik saygısı ve
özgüven eksikliği ile ilişki bağımlılığı riskine açık hale gelebilirken diğer taraftan da
sınırsız bir davranış hakkına sahip olduğu düşüncesi ile saldırgan davranışlar ya da
telafi öznesini aile dışında arayan sahte bağımsızlık işaretleri sergileyebilmektedir (De
Hart, Tennen ve Pelham, 2006; Akça, 2012: 4).

Türkiye’de geleneksel anlayış doğrultusunda yaygın olarak görülen aşırı


koruyucu ebeveyn tutumu ise literatürde “helikopter ebeveynlik” veya “kafes
ebeveynliği” olarak adlandırılmaktadır (Gülüm, 2020: 59; Wolynn, 2021). Ebeveynin
yaşamın öngörülemezlik yönüne olan yoğun ilgisinden dolayı yaşadığı endişe
doğrultusunda sergilediği aşırı kontrol ve korku odaklı davranışlar ile tanımlanan aşırı

32
koruyucu ebeveyn tutumunda çocuğun sorumluluklarının ebeveynleri tarafından
yerine getirilmesi ve öz becerilerinin geliştirilmesine izin verilmemesinin bir sonucu
olarak çocuk tek başına karar almakta zorluk yaşar. Tek güvenli alan olarak gördüğü
aile dışındaki dünyaya karşı da güvensiz bir tutum içerisinde yaklaşan çocuk
ebeveynin korunaklı şemsiyesinin altından çıktığı durumlarda yoğun yetersizlik
duygusu hissetmektedir (Kaya, Bozaslan ve Genç, 2012; Başal ve ark., 2014: 386).

Tutarsız ebeveyn tutumunda ise ebeveynler arasında benimsenmesi gereken


ortak tutumun eksikliği ve ödül-ceza mekanizmasının hangi davranışa
konumlandırılacağı konusundaki kararsızlık çocuk tarafından içselleştirilmekte ve
çocuk, davranış ile sonuçları hakkında kesin bilgi sahibi olamadığından yetişkinlik
dönemindeki sosyal ilişkilerinde de problemler yaşayabilmektedir. Bununla birlikte
çocuk ebeveynin ruh haline bağlı olarak sevecen veya mesafeli olması gerektiğini, bir
diğer ifadeyle koşullara göre ebeveyninin ulaşılabilirliğini öğrendiğinden kişilik gelişimi
de olumsuz etkilenmekte ve kararsız tutum geliştirebilmektedir (Başal ve ark., 2014:
387). Bu aralıklı öğrenme metodu ile ebeveynin ilgisi için ısrarcı olunması gerektiği
algısı temellenen çocuk ilişkilerinde de aşırı duyarlılık göstermektedir (Duman, 2018:
16; Gibson, 2020: 64-65).

Literatürde “izin verici ebeveyn tutumu” olarak da bilinen aşırı hoşgörülü


ebeveyn tutumunda ise sınırlama, denetim ve kontrol eksikliği ile çocuk odaklı bir
bakım anlayışı görülmektedir (Gülay ve Önder, 2011). Bu ebeveynlik yapısında
çocuğun olumlu veya olumsuz davranışlarına müdahale edilmediğinden veya tüm
davranışları makul karşılanarak sınırsız bir hatalı davranış ve istek hakkı
tanındığından yetişkinlik dönemi ilişkilerinde sınır sorunlarına sebep olabilmektedir
(İkiz, 2015).

Mutlak idealizm yüklemelerinin görüldüğü mükemmeliyetçi ebeveyn


tutumunda ise çocuğa ebeveynlerinin geçmiş eksikliklerini, başarısızlıklarını,
doyumsuz beklentilerini telafi etme rolü yüklenmiştir. Bu durumda çocuk kendisinden
istenilen rolü oynadığı takdirde sevgi ve güveni hak edebileceğine dair koşullu bir
sevgi inancı geliştirir. Bununla birlikte çocuk sürekli olarak değerlendirildiğini
hissettiğinden bu aşırı gözetim hali çocuğun bir şey yaparken başkasının onayına
ihtiyaç duymasına sebep olabilir (Gibson, 2020: 105) ve yetişkinlikteki ilişkilerinde de
diğer insanların istedikleri rolleri oynaması yönünde bir rol baskısı hissedebilir (2020:
88).

33
Son olarak çocuğun sevgi ve güven duygularının beslendiği, saygılı ve
destekleyici tavırların, esnek ebeveynlik ve dengeli bir disiplin anlayışının görüldüğü
demokratik ebeveyn tutumunda (Başal ve ark., 2014; Sak ve ark., 2015) çocuğun öz
saygı, yeterlilik ve özgüven duygularını geliştirmesi için özerk bir alan sunulmaktadır.
Bu sebeple demokratik ebeveyn tutumu kişilik gelişimine en uygun ebeveynlik modeli
olarak kabul edilmektedir.

Sonuç olarak erken çocukluk döneminde bireyin yaşamla kurduğu ilk


ilişkilerine aracılık eden ilk koruyucular ile geliştirdiği taslak güvensiz iletişim modeli,
olumsuz ebeveyn tutumları, geleneksel toplum yapısından aldığı mesajlar ve toplum
beklentilerinin birleşmesi; var olduğu haliyle sevilmeye değer olmadığı algısına ve
yaşamı boyunca mahrum kaldığı ilk temel ihtiyaçlarının oluşturduğu boşluğun diğer
insanlar tarafından doldurulmasına dair bir özlem içinde olarak diğerleriyle ilişkilerinde
sergilemesi gereken başkası merkezli tutum ve davranışları öğrenmesine yol
açmaktadır. (Ainsworth, 1967; Kohut, 1971: 77-84; Baytar, 2018: 223; Gülüm, 2020:
55; Miller, 2021: 17).

1.1.4. İlişki Bağımlısı Bireylerin Genel Özellikleri

İlişki bağımlılığının toplumun neredeyse tamamında görüldüğü; ancak bazı


insanlarda özelliklerinin tümüne rastlanırken bazılarında ise birkaç özelliğinin tespit
edilmesinden dolayı örnek tipik bir ilişki bağımlısı modeli oluşturulamayacağı
sonucuna varılmıştır. Bu durum Beattie (2006: 39) tarafından insanların bazılarının
gerçekten ilişki bağımlısı olduğu geri kalanlarının ise biraz ilişki bağımlısı olduğu
ancak tüm bireylerde ilişki bağımlılığı görüldüğü vurgusu ile ifade edilmiştir. Bununla
birlikte ilişki bağımlılığını bir kişilik bozukluğu olarak ele alan psikologlar (Cermak,
1986) ilişki bağımlılığına yönelik tanı kriterleri ve tanımlamaları göz önünde
bulundurarak ortak ilişki bağımlılığı düşünce ve davranış özellikleri belirlemişlerdir
(Spann, 1989). Bu ortak özellikler; benlik (öz/kendilik) saygısı eksikliği; değersizlik,
yetersizlik, aşağılık, suçluluk ve utanç duygusu; başkası odaklı memnun edici
davranışlar; hayır otosansürü; gerçekdışı düşünce ve inançlar; kendini gizleme;
mükemmel imaj takıntısı; sosyal kaygı; patolojik kontrol odaklılık; öfke ve saldırganlık
eğilimi olarak sıralanabilir (Birtchnell, 1988; Spann, 1989; Beattie, 2006; Jeremiah ve
Joan, 1993; Yates ve Mcdaniel, 1994; O'neill ve Bornstein, 2001; Ançel, 2012)

34
Kişilerarası ilişkilerin niteliğini yordayan en önemli unsurlardan biri kişinin
sahip olduğu benlik saygısıdır. Bireyin kendi kişiliği ile ilgili öz bilgi ve kanaatlerini
tanımlayan benlik kavramı bilişsel ve duygusal süreçlerin örgütlenerek davranışların
düzenlenmesi noktasında tüm eylemlerin de belirleyicisi konumundadır (Teber, 1993:
38). Literatürde benlik kavramı; biyolojik ve psikolojik unsurların aile ve kültür
formlarının bireyi diğerlerinden ayırt edecek şekilde örgütlenerek bireyin kendi
değerinin farkında olmasını ve olumlu bir şekilde kendini gerçekleştirmesini ifade eder
(Guindon, 2002; Lagache, 2005; Karadağ ve ark., 2008; Soylu, 2017: 168). Benlik
aracılığıyla kişi, başkalarının kendisi hakkındaki düşüncelerini değerli, değersiz,
yeterli, yetersiz, onaylanmış, onaylanmamış, güvenilmeye ve saygı duyulmaya layık
veya değil olarak algılayabilmektedir (Korkmaz, 1996; Kımter, 2008). Çocukluk
döneminden itibaren bireyi dış dünyaya karşı koruyan bir kalkan işlevi gören benlik
saygısı; olumsuz ebeveyn tutumları, ebeveynler ile güvensiz ilişki, istismar, ihmal ve
geleneksel toplum yapısı gibi çeşitli unsurlar sebebiyle zarar görmektedir (Twerski,
2020: 60). Temeli bebeklik döneminde atılan benlik saygısının gelişimindeki temel
unsurun bakım verenden aldığı sevgi ve güven duygusu olduğu görülmektedir (Teber,
1993: 41). Dünyaya savunmasız gelen bebek güvensizliğe dair temel bir kaygı,
koşulsuz sevgi ve güvenlik arayışı içindedir. Ebeveynleri tarafından sevgi ve güvenlik
ihtiyaçları karşılanmayan bebek “ben” ve “benim dışındakiler” arasındaki farkı ayırt
edemediğinden gerçek benliğini kaybederek küçümsenmiş bir benlik imajı geliştirir
(Rogers, 1969; Horney, 1994). Küçümsenmiş bir benlik imajına sahip birey ise
hissettiği yetersizlik, suçluluk ve utanç duyguları ile benlik saygısı ve özgüven
duygusunu yükseltebilmek için başkalarının sorumluluklarını üstlenerek kendisine
ihtiyaç duyulmasını sağlayacak alanlar yaratmaya çalışır. Bir diğer ifadeyle
başkalarına aşırı odaklanarak veya yardımda bulunarak benlik değerine yatırım
yapmaktadır (Beattie, 2006; Bulwer, 2006). Bununla birlikte benlik saygısı düşük
kişiler sundukları bir fikrin kabul görmeyeceği ve onaylanmayacağı endişesi de
yaşadıkları için kendilerini ifade etmekten de kaçınmaktadırlar (Korkmaz, 1996). Birey
diğer insanların tepkilerine göre hareketlerini düzenlediğinden ne yapması veya nasıl
davranması gerektiği hakkında başkalarından sufle almayı beklemektedir
(Greenwald, 1999: 66-68). Bu sebepten “ne isterseniz bana uyar” davranış biçimi ile
çevreleri tarafından yumuşak tabiatlı insanlar olarak da tanınırlar. Yakınlık arzusu ile
kendilerini diğerlerinden sorumlu hissederek partneri, arkadaşı, misafirleri, hastaları,
müşterileri veya çocukları mutlu ise mutlu, mutsuz ise mutlu olmaları için yoğun çaba

35
gösteren ancak diğer taraftan zayıf benlik saygısı duygusal bir ilişki kurabilmesine
yönelik bariyerlere inşa ettiren (Greenwald, 1999: 106; Beatttie, 2006: 39) ilişki
bağımlısı bireyin arzu ettiği partner ve arkadaşlık ilişkilerinden mahrum olması
durumuna literatürde “kirpi etkisi ikilemi” adı verilmektedir. Bu metaforda bağımlılar
diğer kirpilerle temas kurmak isteyen ancak dikenlerden dolayı acı çekmekten de
korkan kirpilere benzetilmektedirler (Twerski, 2020: 919). Kısaca; ilişki bağımlılığının
temel sebebi olan zarar görmüş benlik saygısı; suçluluk ve utanç duygusu gelişimine,
yetersizlik duygusuna, duygusal bağlanmayı uzak durulması gereken bir tuzak olarak
görmeye, yakınlık kurma kaygısına, güvensiz bir iletişim modeline, aşırı bakım verme
ve sorumluluk alma ile şekillenen kurtarıcılık eğilimine, yasaklanmış hayıra, ilişkideki
ufak problemleri derin bir tehdit olarak algılamaya, problemleri inkâr ederek
(uyarlama) kontrol takıntısı ve öfke duygusuna sebep olurken (Beattie, 2006: 60;
Ançel, 2017: 49; Lancer, 2018: 8; Gibson, 2020: 33) bu durumlar da çeşitli fiziksel ve
psikolojik problemlerin ortaya çıkmasına yol açmaktadır. Belirtilen davranış örüntüleri
bir arada ele alındığında düşük benlik saygısının ilişki bağımlılığı gelişimindeki en
önemli risk unsuru olduğu görülmektedir (Fischer ve Beer, 1990; Cook ve Barber,
1997; Cullen ve Carr, 1999; Gomez ve Delgado, 2003; Bagheri, 2005).

İlişki bağımlısı bireylerde düşük benlik saygısı bileşenlerinden olan ve ilk


bakım veren tarafından duygusal terk edilme ile temellenen yetersizlik (özgüven
eksikliği) duygusu da gelişmiştir (Lancer, 2018). Düşük özgüven; bireyin kendisi ile
ilgili olumsuz düşüncelerini yansıtırken ilişki kurduğu kişilerden de kendisini daha
güçsüz olarak algılamasına sebep olur. Bir başka ifadeyle bu bireyler yetersizlik
duygusu ile diğerlerini kendilerinden daha üstün görerek onların varlığına ihtiyaç
duymaktadırlar (Lancer, 2018: 39-42). İnsanlar tarafından kusurları görülüyormuş gibi
açıklık ve yabancılaşmış hissi; suçluluk ve utanç duygusunu da beraberinde taşır
(Lancer, 2018: 39). Bu durumdaki kişi, yetersizlik, suçluluk ve içselleştirilmiş utanç
duygusunu zayıflatmak için başkalarıyla kurulan yakın ilişkilerinde tüm sorumlulukları
üstlenerek yapay ve kısa dönemli bir yeterlilik ve özgüven duygusu kazanmaktadır.
Ayrıca yetersizlik hissi ilişkinin sona ermesini yaşamın sona ermesi ile eş algılama
gibi gerçekdışı düşüncelerin oluşumuna da zemin hazırlamaktadır (Lancer, 2018;
Cogswell, Alloy ve Spasojeviç, 2006: 428).

“Olumsuz ve gerçekdışı algılara sebep olan mutlak inançlar” olarak


tanımlanan ve “mükemmel bir imaja sahip olunduğunda sevilebileceği” veya “terk

36
edilmemesi için gerçek benliğin gizlenmesi gerektiği” gibi akılcı ve destekli olmayan
düşünceler ile örneklendirilen gerçekdışı düşünce ve beklentiler; başkalarının
davranışlarının gereğinden fazla analiz edilmesi ve farklı algılanması neticesinde
oluşmaktadır. Bu doğrultuda ilişki bağımlısı birey, “o olmazsa yaşayamam”, “onsuz
nefes alamıyorum”, “onsuz hayatımı sürdüremem” gibi tekrarlayan gerçekdışı
söylemlerde de bulunmakta ve ilişkiyi bugünde yaşamak yerine terk edilebileceği gibi
doğabilecek sonuçlar üzerinden yaşamaktadır (Bireda, 1999: 17).

Gerçekdışı düşüncelerden biri olan ideal (mükemmel) imaj takıntısı da bireyin


yetersizlik, benlik saygısı ve özgüven eksikliğini çözümleyebilmesine yönelik bir telafi
mekanizması olarak görülür. Mükemmel imaj takıntısı ile birey mükemmel bir başarı,
fikir veya davranış sergilediğinde kabul göreceğine, sevileceğine, onaylanacağına ve
terk edilmeyeceğine dair sahip olduğu koşullu sevgi inancından dolayı kendi
doğallığının dışa vurumunu engellediğinden gerçekdışı bir kaygı ve korku duygusu
içselleştirmiştir. Bu korku ve kaygı ile baş edebilmek ve ideal imajını beslemek için ise
bireyin düşünce ve davranışlarını ilişki içinde olduğu kişilerden onay alacağını
düşündüğü şekle dönüştürdüğü görülmektedir. İdeal imaj sebebiyle yaşamlarının her
anını planlayan bireyler ayrıca yaşamdaki birçok deneyimi de anlamsızlaştırarak bir
sükûnet maskesi edinirler. Bu durum hayır otosansürünün de eşlik ettiği “başkalarına
yönelik olma” durumunu da işaret eder. Saldırgan biri olarak görülme, reddedilme ve
terk edilme kaygılarının gizlenmiş olduğu (Haddou, 2020: 7) hayır otosansürü; bireyin
sevilme ve onaylanma ihtiyaçlarını telafi edebilmek için karşısındakinin duymayı
istediği şeyleri söylemesi ve sınır ihlali tutum ve davranışları da arka plana atarak
“hayır diyememesi” üzerine kurulur (Lancer, 2018: 62).

İlişki bağımlısı bireyler; sahip oldukları düşük benlik saygısı ve gerçekdışı


düşünce ile beklentiler sebebiyle tıpkı madde kullanım bozukluğu olan bireylerin
maddeye ulaşamama durumunda yaşadıkları kaygı ve yoksunluk belirtileri gibi her
gün daha fazla kaygı yaşadıklarından (Lancer, 2018: 67) başkalarının duygu ve
düşüncelerinin kontrol edilmesi gerektiğini de düşünürler. Bu kaygı ve kontrol takıntısı;
ilişkinin sona ereceğine yönelik gerçek bir tehdit algılandığı durumlarda ya kontrol
etme dürtüsü ile agresif davranışlara (Pincus ve Wilson, 2001) ya da kayba karşı
duyulan tüm hislerini reddedilmesine sebep olur. Bu durum esasen zihinsel bir kaçışa
işaret etmektedir (Beattie, 2006: 153). Birey böylece hisseden parçasıyla ilişkiyi

37
keserek duygusal yıpranma ihtimalini engellediğini ve güvende kaldığını
düşünmektedir.

1.2. Başkası Merkezli Dışsallık

1.2.2. Başkası Merkezli Dışsallık Tanımı

Din psikolojisi literatürüne Horozcu ve Güneş (2019) tarafından dahil edilen


başkası merkezli dışsallık kavramı; duygu, düşünce ve davranışların diğer insanlar
odaklı şekillenmesini ifade etmektedir.

Horozcu ve Güneş (2019) başkası merkezli dışsal bireyin benlik saygısını,


değerini ve yeterlilik duygusunu çevresindekilerin kendisi hakkındaki olumlu veya
olumsuz duygu ve düşüncelerine dayandırmasından yola çıkarak kavramın da
psikolojik bir kişilik zayıflığına işaret ettiğini belirtmektedirler. Bu noktada başkası
merkezli dışsal bireyin benlik değerini başkasının kendisine yönelik tutumları
çerçevesinde yorumladığı, “ben” ile “diğeri”nin bir olduğu iddiasını bir hakikat olarak
benimsediği ve bu doğrultuda diğerinin tutumlarına vermek istediği anlamı vererek
algıladığı görülmektedir.

Genellikle olumsuz bir yorumlama ve kurgulama eğiliminde olan bu kişiler


kişilerarası ilişkilerine; başkaları tarafından kendi olmaları durumunda
reddedilecekleri, beğenilmeyecekleri, saygı görmeyecekleri gibi ön kabuller ile
başlamaktadırlar. Bu sebeple çoğunlukla yaşadıkları sosyal kaygı ile muhalif ve
eleştirel bir tutum içinde olmaktan ve hata yapmaktan kaçınmaktadırlar (Horozcu ve
Güneş, 2019).

1.2.3. Başkası Merkezli Dışsal Bireylerin Genel Özellikleri

Literatürde olumsuz değerlendirilme korkusu, sosyal kaygı, sosyal görünüş


kaygısı, sosyal beklenti temelli mükemmeliyetçilik ve sosyotropik kişilik olarak çeşitli
kavramlar ile ortak kişilik özelliklerine sahip olduğu görülen başkası merkezli dışsallık,
düşük benlik saygısı, özgüven ve yetersizlik duygusu, değersizlik duygusu, kontrol
edilemeyen sosyal kaygı, olumsuz algılama eğilimi, dışsallaştırılmış
mükemmeliyetçilik, onaylanma ihtiyacı ve sosyal beğenirlik beklentisi gibi kişilik
özelliklerine işaret etmektedir (Horozcu ve Güneş, 2019: 180).

38
Sağlıksız bir kişilik gelişiminin göstergesi olan benlik saygısı eksikliği başkası
merkezli dışsallığın en önemli bileşenlerinden biridir. Benlik saygısı; bireyin kendi
varlığının farkındalığını kazandığı andan itibaren çevre ile kurduğu ilişkiler yoluyla
(Çelikkol, 2008) yani sosyalleşme ile kurulmaktadır. Singelis (1994) iki tür benlik
olduğundan bahsetmektedir. Bunlardan ilki olan bağımsız (bireyci) benlik algısında
kendi hislerine odaklanma; zıddı olan bağımlı (toplulukçu) benlik algısında ise dışa
göre şekillenme ve diğerinin düşüncelerini önceleme görülür. Bu noktada başkası
merkezli dışsal bireyler de bağımlı (toplulukçu) benliğin geliştiği söylenebilir.

Benlik saygısı eksikliği ile bağlantılı olan sosyal onay eksikliği de başkası
merkezli dışsal bireylerde görülen temel kişilik özelliklerindendir. Başkalarının
fikirleriyle ilgili aşırı kaygılanılmasına ve başkalarının beklentilerine göre bir yaşam
sürdürülmesine neden olan sosyal onay ihtiyacı (Leite ve Beretvas, 2005) ile başkası
merkezli dışsal birey diğerlerinin kendisi hakkındaki düşüncelerini analiz etme ve her
türlü ipucunu kolaylıkla algılama eğilimindedir. Bu tutumun, bireyin kişilerarası sınırlar
koymasını sağlayabilecek güçte bir bağlantı kuramadığı için diğerinin düşünce ve
davranışını kabul etme motivasyonundan da kaynaklandığı söylenebilir.

Toplum içinde etkileşim halinde olan her birey kaçınılmaz olarak içinde
bulunduğu çevrenin tutum ve davranışlarından etkilenerek özdeşleşmekte ve tutum
ve davranışlarını değiştirebilmektedir (Aronson, Wilson ve Akert, 2018). Ancak
maskelenmiş olumsuz düşüncelere sahip başkası merkezli dışsal bireylerde bu etki;
hata ve kusurları açığa çıktığında reddedileceği ve eleştirileceği kaygılarından
kaynaklanır (Horozcu ve Güneş, 2019). Bu kaygılar bireyin özgüven eksikliğinin bir
dışavurumu olarak kendini yargılamasının bir sonucudur. Düşük özgüven sahibi kişi
çevresindekiler tarafından sözlerinin ilginç bulunmayacağına, gülünç
karşılanacağına, bellek kaybına uğrayabileceğine, tutarlı fikirler sunamayacağına dair
gerçekdışı düşünceleri ile geleceği bilme becerisine sahip olduğu izlenimi vermektedir
(Haddou, 2020: 42). Böylece kendini küçümseyen kişi, başkalarının ihtiyaçlarına,
isteklerine ve duygularına daha büyük bir değer yüklemeye başlamakta, kendisini
daha iyi ve uyumlu göstermekte ve rahatsız oldukları işlerle veya zorluklarla
karşılaştığında bile muhalif ve eleştirel bir tutum içinde olmaktan kaçınarak ‘öteki’
olmaktan korunabileceği bir davranış örüntüsü sergilemektedirler. Böylece, dış ile iç
birlikteliği sağlandığından algılanan dış tehditler de ortadan kaldırılmış olmaktadır
(Horozcu ve Güneş, 2019).

39
1.2.4. Başkası Merkezli Dışsallık ile İlgili Kavramlar

Literatürde doğrudan veya dolaylı olarak benlik saygısı ve özgüven eksikliği,


eleştirilme ve sevilmeme korkusu, kaygı, sosyal onay eksikliği, yetersizlik ve aşağılık
duygusu, aşırı duyarlılık gibi özellikler ile tanımlanan başkası merkezli dışsallık ile
ortak kişilik örüntülerine sahip olduğu düşünülen olumsuz değerlendirilme korkusu,
sosyal kaygı, sosyal görünüş kaygısı, sosyal (tanrısal) beklenti temelli
mükemmeliyetçilik ve sosyotropik kişilik gibi kavramlarda bulunmaktadır. Başkası
merkezli dışsallığın anlaşılması için ilgili kavramların da açıklanmasının faydalı
olacağı düşünülmektedir.

Başkası merkezli dışsallık ile ilişkili ilk kavram olan olumsuz değerlendirme
korkusu; Watson ve Friend (1969) tarafından başkaları üzerinde bıraktığı etkiye,
onaylanıp onaylanmadığına, eleştirilip eleştirilmediğine odaklanarak kontrol
mekanizması ile hareket eden ve kendi hakkında kendi düşüncelerinden ziyade
diğerlerinin kendi hakkındaki düşüncelerini önceleyen bireyleri tanımlamak için
kullanılmıştır (Gündüz, 2014; Yıldız ve Toprak, 2016; Büyükateş, 2018; Kanbur,
2018). Bu bireyler duygu ve düşüncelerini ifade etmekten yoğun kaygı duyduklarından
toplumdan kaçınma eğilimi gösterirler (Çetin, Doğan ve Sapmaz, 2010).

Genellikle olumsuz değerlendirilme korkusu ile ilişkili olan sosyal kaygı (Beck
ve Emery, 2011) ise “bilinmeyene yönelik korku ve endişe duyma” anlamına gelen
Yunanca “anxsiestas” kelimesinden türetilmiştir (Çelikel, 2019: 11). Diğerleri
tarafından olumsuz değerlendirileceği için utanç ve endişe duyma halinde olan ve
odak noktası olmamak için sosyal ortamlara girmekten kaçınan bireyleri (Leary, 1983)
karakterize etmek amacıyla ilk olarak Pierre Janet (1909) tarafından tanımlanan
sosyal kaygıya (Akt. Karakaş, 2008) günümüzde bir kaygı bozukluğu olarak DSM-5’
te yer verilmektedir. DSM-5’ te sosyal kaygı; toplumsal etkileşimde endişe halinde
olma, utanç duyma ve yargılanma korkusu ile kaçınma olarak üç temel bileşen ile ele
alınmaktadır (APA, 2013). Burada kişi yargılanmaktan kaçınmayı, toplumsal kabul
görebilmeyi ve güçsüz olarak algıladığı yanlarının fark edilmesini engellemeyi
istemekte ancak diğerleri üzerinde nasıl iyi izlenim bırakılacağını bilemediğinden
engelleme ve önleme çabasını artırdıkça daha çok kaygı yaşamaktadır (Leary, 1983).
Bu durum psikanalik kurama göre utanç ve yetersizlik duygusunun bir sonucudur.
Sosyal kaygılı birey diğerlerinin daha iyi olduğu düşüncesinin eşlik ettiği kızarma,

40
çarpıntı, terleme ve titreme gibi durumlardan kaçınabilmek için istemese dahi her
koşulda diğerleri ile iyi ilişkiler geliştirmek ve sürdürmek için kendi istekleri dışında
hareket edebilmektedir (Dilbaz, 1997; Türkçapar, 1999).

Sosyal kaygının bileşenlerinden biri olarak ele alınan ve izlenim teorisine


dayanan sosyal görünüş kaygısı da kişinin bedensel görünüşünün başkaları
tarafından olumsuz değerlendirileceğine sebep olacağı inancından dolayı
bedeninden utanması ve toplumsal görünürlük durumlarında kaygı yaşamasını
tanımlamaktadır (Hart, Leary ve Rejeski, 1989). Toplumun kültürel yapısı, ebeveyn
tutumları, cinsiyet kodları, kitle iletişim araçları gibi çeşitli unsurlar (Alemdağ ve Öncü,
2015) doğrultusunda geliştiği bilinen sosyal görünüş kaygısında birey ten rengi, vücut
biçimi, kilo, boy, burun, fizik ve kas durumu, diş, kaş estetiği gibi fiziksel görünüşü ile
ilgili kaygı yaşamakta (Hart ve ark., 2008) ve sık ayna kontrolü, kamufle olma, yoğun
makyaj yapma (Doğan, 2009) gibi geri çekilme belirtileri sergilemektedir. Çevreleri
tarafından kabul ve onay ihtiyacı içinde olan bu bireyler sosyal onay alabilmek için
önemli olan faktörün sadece görünüşleri olduğuna dair temelsiz bir inanca sahiptirler.
Bu sebepten davranışlarını çevredekilerin öz değerlendirmelerinden algıladıkları
çerçevesinde şekillendirirler (Çınar ve Keskin, 2015),

Başkası merkezli dışsallık kavramı ile ilişkili olan temel kavramlardan bir diğeri
olan sosyal (tanrısal) beklenti temelli mükemmeliyetçiliği tanımlamak için ise
mükemmeliyetçiliğin tanımlanması gerekmektedir. Mükemmeliyetçilik; kişinin aşırı
eleştirel değerlendirmelere yönelik kusursuzluk çabası ve yüksek standartları
karşılama arzusu ile karakterize edilen bir kişilik eğilimidir (Flett ve Hewitt, 2002).
Hewitt ve Flett’e (1991) göre mükemmeliyetçiliğin 3 temel bileşeni mevcuttur; kendi
odaklılık, ötekileştirilmişlik ve sosyal beklenti temelli mükemmeliyetçilik. Sosyal
beklenti temelli mükemmeliyetçilik; bireyin kendisine yönelik belirlediği yüksek
standartların gerçekleştirilmesi ile diğerlerinin standartlarının karşılanabileceğine yani
dışsal olarak motive edilmeye dayalı olarak oluşturulan inanç sistemi olarak ifade
edilmektedir (Damian ve ark., 2013: 688). Sosyal beklenti temelli mükemmeliyetçilik
benlik saygısı ve özgüven eksikliği, şüphe, onay ihtiyacı, başarısızlık ve yargılanma
korkusunu da içermektedir. Bu durumdaki birey kendisinden beklenilen yüksek
standartlar algısı ve geliştirdiği olumsuz duygular ile diğerlerinin beklentilerine aşırı
duyarlıdır (Hewitt ve Flett, 2004; Damian ve ark., 2013: 689). Bu tanımdan
anlaşılacağı üzere sosyal beklenti temelli mükemmeliyetçilik toplumsal beklentiler

41
doğrultusunda gerçekleşen bir öğrenme çıktısıdır. Adler, Mairet ve Ansbacher (1964)
sosyal mükemmeliyetçiliğin doğuştan gelen bir özellik olduğunu belirtmektedirler.
Onlara göre insanlar doğumundan itibaren “ödünleme” adını verdikleri mükemmel
olma arzusu içinde sosyal mükemmellik için çaba harcamaktadırlar (Adler, Mairet ve
Ansbacher, 1964; Akt. Morris, 2002: 461). Ancak bu kişilerdeki başarısız olmama
motivasyonu, kaygı ve korku duygularının gelişimine de sebep olmaktadır. Çevreleri
tarafından eleştirilmekten ve olumsuz değerlendirmekten yoğun kaygı duyan bu
bireyler; kendi içlerinde de kendilerini eleştirmeyi engelleyememektedirler.

Başkası merkezli dışsallık kavramı ile ilişkili olan son kavram sosyotropik kişilik
(Bowlby, 1988); kendilik bilincini ve davranışlarını başkaları üzerinden tanımlayan
kişilik yapısını ifade etmektedir (Beck ve ark., 1983). Bu kişilik yapısındaki insanlar
için yaşamdaki temel amaçlar başkalarının onayını elde etmek, sevilmek, saygı
görmek ve olumlu iletişim kurarak kişisel doyum sağlayabilmektir (Gorski ve Young,
2002). Düşünce ve davranışlarında edilgen ve itaatkâr özellikler görülen sosyotropik
kişiler; kişilerarası ilişkilerinde, aşırı şekilde bağlılık, kabul etme, yardım etme ve
anlayışa önem vermeleriyle bilinirler (Sato ve McCann, 2000).

1.3. Din, Dindarlık ve Allah Merkezlilik

1.3.2. Din Tanımı

Etiyolojik açıdan Arapça “de-ye-ne” veya “dane” köklerinden gelen ve “adet,


ceza, ödül, itaat, teslimiyet, hesap, İslam dini, hesap günü, şeriat, millet örf, adet, itaat,
yol, ceza ve ödül” gibi çeşitli anlamlara gelen din kelimesi (Tümer, 1994), TDK’nin
(2021) tanımına göre; Tanrı'ya, doğaüstü güçlere, çeşitli kutsal varlıklara inanmayı ve
tapınmayı sistemleştiren toplumsal bir kurum ve inanılıp çok bağlanılan düşünce,
inanç veya ülküyü ifade etmektedir.

Din kavramı genel olarak; “kutsal kabul edilene karşı doğruluk, saygı, ibadet
olarak yapılan ritüellerin yerine getirilmesiyle gösterilen bir tanrı şuuru veya bağlılığı”
(Tümer, 1994) anlamına gelirken İslam terminolojisinde ise “her konuda insanları
akıllarını ve iradelerini kullanarak hayır olan şeylere yönlendiren ve dünya ile ahiret
mutluluğuna ulaştırmayı sağlayan, peygamber aracılığıyla Allah’ın gönderdiği ilahi
esaslar bütünü” olarak tanımlanmıştır (Karacoşkun, 2015: 62).

42
Din kavramı üzerine gerçekleştirilen çalışmalarda farklı bilim dallarının
çalıştıkları konu bağlamında dinin çeşitli unsurlarına odaklanmalarından hareketle
alan aidiyetimiz bulunan din psikolojisi araştırmacılarının da din tanımlamalarına yer
verilmesinin önemli olduğu düşünülmektedir. Din psikolojisinin kurucularından James
(1985) dine işlevsel bir bakış açısıyla yaklaşmış ve dini, inanılan şey ile inanan
arasında kurulan subjektif tecrübeler ile temellendirmiştir. Bireysel ve toplumsal
yaşamı düzenlediği ve koruduğu için önemli gördüğü dinin kökeninden çok bireyin
yaşantısı ile sosyal düzenin korunmasına bir güvence olarak yaptığı katkılarla
ilgilenmiş ve peygamberlerin bireysel deneyimlerinin araştırılması gerektiğini
vurgulamış ve Allah’ın gerçekliğine bir delil olarak dini duyguların varlığını sunmuştur
(James, 1985). Freud (1990, 1991, 1997) ise tek boyut olarak ele aldığı dinin bir
yanılsama olduğunu iddia etmiş, din olgusunun obsesif nevrozla bağlantılı olduğunu,
bireyin doğanın üstün gücüne karşı korunma zorunluluğundan türetildiğini ve insanın
tabiat karşısındaki güçsüzlüğü sonucu kendisine yardım eden güçlü bir baba
figürünün devamı olarak tanrı arzusunu ürettiğini belirterek dini bilinçdışının bir ürünü
olarak tanımlamıştır. Freud gibi dinin psişenin bir ürünü olarak bilinçdışından (kalıtsal
eğilimler) kaynaklandığını ileri süren Jung (1998) ise dini, tabiattaki tüm varlıkların en
içte taşıdıkları öz (numinosum) olarak tarif etmiştir. Ona göre tanrı ve din duygusu; bir
güven kapısı olarak sıkıntılı yaşantılarda psikoterapi işlevi sunmaktadır. Dine yönelik
işlevsel bakış açısından ayrılan Maslow (1970) ise dinin insan tabiatının bir parçası
olduğunu vurgular. Maslow (1970) insanın potansiyellerini geliştirmesi için irade ve
güce sahip olduğunu ve fizyolojik, güvenlik, sevgi, saygı gibi temel ihtiyaçlar
sağlandığında en üst ihtiyaç olan kendini gerçekleştirme potansiyelini
kullanabileceğini belirtmiştir. Bu doğrultuda kendini gerçekleştiren insanları da dindar
bireyler olarak tanımlamaktadır. Yine dine işlevsel yaklaşımlardan biri yaşamının bir
kısmını Nazi kamplarında geçirmek zorunda kalan Frankl (2014) tarafından
gerçekleştirilmiş ve dinin anlam duygusu oluşturduğu belirtmiştir. İnansın veya
inanmasın anlam isteminin he bireyin temel motivasyonu olduğunu belirten Frankl
(1988), insanın ruhsal derinliğinde bulunan özlem duygusu ile anlam arayışının
sonunda nihai varoluşu (tanrı) bulacağını ifade etmiştir. Hümanistik bir tanrı algısına
sahip olan Adler ise (1996) insanın dünyaya geldiği andan itibaren güvensizlik ve
aşağılık duygularından kurtulmak istediğini ve bu doğrultuda mükemmel nitelikteki bir
tanrıya inanmanın ve onunla bütünleşmenin eksiklik duygusunu telafi ettiğini belirtir.
Fromm (1997) da dini pragmatik bağlamda ele alan psikologlardan biri olarak

43
“insanların yaşamına kattığı olumlu değerler ve anlam arayışına sunduğu cevaplar
çerçevesinde bir grubun üyeleri tarafından kabul edilen ortak düşünce ve davranış
sistemi olarak” tanımlamıştır. Dinin ne olduğundan ziyade nasıl işlev gördüğüne
odaklanan Fromm (1998) din ve tanrı inancının kökeninde olan sevgi ve bağlılık
duygularının insanın davranışlarına yön veren en güçlü duygular olduğunu ve gerçek
bir dinin temelinde de sevgi bulunduğunu vurgular. Allport (2016) da dinin bireyin
olgunlaşma sürecine olumlu katkı sunduğunu ve kaygı gibi olumsuz duygulara karşı
da bireyi koruduğunu belirtmektedir.

Çoğunlukla işlevsel bakış açısıyla yapılan din tanımları doğrultusunda; dinin


bireyin yaşamını anlamlandırdığı, bireysel ve toplumsal konularda önerdiği değerler
ile yaşamını düzenlediği, dengeli bir kişilik yapısı oluşturduğu, problemli yaşantılar
karşısında başa çıkma süreçlerine olumlu yönde katkı sağladığı, bireyde güven ve
sevgi duygusunun gelişimini destekleyerek kişilerarası ilişkileri düzenlediği ve anlam
arayışına da cevap verdiği söylenebilmektedir.

1.3.3. Dindarlık Tanımı

Geçmişten günümüze din olgusu pek çok disiplinin temel çalışma konusu
olarak kendine yer bulmuştur. Farklı disiplinlerdeki araştırmacıların dini, araştırma
konularının ilişkili olduğu açıdan tanımlamaları, dinin kişinin hayatına bireysel bir
etkide bulunması ve dinlerin inanç açısından birbirlerinden büyük oranda farklılaşması
gibi sebepler (Aydın, 2013: 18-20) ortak bir din tanıma ulaşılamamasına da yol
açmıştır. Hiç şüphesiz dini tecrübe etme biçimi olarak tanımlanabilen dindarlık olgusu
da dine yaklaşımların subjektifliğinin etkisinde kalarak farklı tanımlamaları ile
araştırmalara konu olmaktadır.

Öznel bir gerçeklik olan dinin, bireysel ve toplumsal yaşama aktarılmış hali
olan ve temelini tanrıya inanma ve onu tanıma arzusunun oluşturduğu dindarlık (Köse
ve Ayten, 2013: 111) çok boyutlu yapısıyla kişiye, kültüre ve bağlı olduğu dinin temel
ilkelerine göre farklılık göstermektedir. TDK’ye (2021) göre dindar olma durumunu
niteleyen dindarlık genel olarak; dinin bireyin yaşamındaki önemi ve konumu
üzerinden ele alınarak (Memedoğlu, 2013: 178) bir kişinin günlük hayatında dinin
önem derecesini ifade etmektedir (Kirman, 2004). Bir diğer ifadeyle dindarlık; bireyin
bağlı bulunduğu dinin inanç, ilke, pratik ve sembollerini içselleştirip bunları tutum ve
davranışlarında sergilemesidir (Ayverdi, 2008: 726). Dine işlevsel açıdan

44
yaklaşanlardan biri olan ve dindarlığın, dinin kişisel yönü olduğunu vurgulayan
James’e göre (1985) içsel bir dindarlık dini hayatın en önemli halidir. Turan’a göre
(2017: 110) ise dindarlık benimsenen dini inancın bireysel bir değer atfı ile
kişiselleştirilmesi ve bireyin bu kişiselleştirdiği gerekliliklere sadakatidir. Freud’a
(2019: 27) göre dindarlık ebediyet duyumu olarak sınırsız ve okyanusvari bir
duygudur. Son olarak Carl Gustav Jung’a (Akt. Bahadır, 2010: 107) göre ise dindarlık
ruhu keşfedilebilme imkanıdır. Ona göre dindar kişi; vicdanını, kolektif bütünlüğe
uygun tarzda yapılandırır (2010: 123).

1.3.3.1. Dindarlık Boyutları

Dinin insana yaşamına yansımasını ifade eden dindarlık (Köroğlu, 2012) genel
kabul edilen görüşe göre birbirleri ile bağlantılı olan inanç, ibadet, duygu, bilgi ve etki
olarak 5 temel boyuttan oluşmaktadır (Stark ve Glock, 1969).

Dindarlığın inanç boyutu alanyazında “ideolojik boyut” olarak da


isimlendirilmekte ve dinin inanç esasları ile kutsal/aşkın bir varlığa işaret etmektedir
(Hökelekli, 2010). Dindarlığın “törensel veya davranışsal boyutu” olarak da
isimlendirilen ibadet boyutu ise; dinin inanan bireyden yerine getirmesini beklediği
çeşitli eylem, uygulama ve etkinliklerin birey tarafından yerine getirilmesini ifade eder
(Özkan, 2016). Alanyazında “tecrübe boyutu” olarak adlandırılan ve dindarlığın diğer
boyutlarıyla yakından ilişkili olan duygu boyutu ise (Özkan, 2016); dini ritüellerin
gerçekleştirilmesinde veya inanan bireyin aşkın varlık ile kurduğu subjektif ilişkisinde
yaşadığı olumlu veya olumsuz duyguları, duyumları ve algıları ele almaktadır (Kula,
2001: 49; Nalbant, 2010). Literatürde “zihinsel boyut” olarak da ifade edilen (Hökelekli,
2010) dindarlığın bilgi boyutunda ise; dinin inanç esasları ve tarihçesi ile ilgili bilgiler
yer almaktadır. Son olarak dindarlığın tüm boyutlarıyla doğrudan ilişkili olan etki
boyutu ise dinin inanan bireyin tüm bireysel ve toplumsal ilişkilerine olan etkisini ifade
etmektedir (Köktaş, 1993: 45).

1.3.3.2. Dindarlık Ölçümü

Dinin ve dindarlığın tanımlanması hususundaki zorluk, dindarlığın boyutlarının


belirlenmesindeki zorluğu; dindarlık boyutlarının belirlenmesi ise dindarlığın ölçülmesi
noktasında geliştirilen araçların nasıl oluşturulduğu sorusunu beraberinde
getirmektedir.

45
Dindarlığın ölçümüne ilişkin ilk çalışma Allport ve Ross (1967) tarafından dini
davranışın arka planındaki temel motivasyona odaklanarak gerçekleştirilmiştir. Dine
başka hiçbir bir amaç olmadan bağlanmayı ifade eden dindarlığı içsel dini yönelim ve
dinsel faydacılığı ifade eden dindarlığı ise dışsal dini yönelim kavramları ile
açıklamışlardır. Allen ve Spilka (1967) ise dindarlığı; dini önyargılı ve önyargısız
dindarlık olarak iki boyutta, King ve Hunt (1969: 321-323) mezhepsel onay, kilise
katılımı, organizasyonel aktiviteler, kişisel dini deneyimler, arkadaşlarla kilise
çalışması, dini büyüme ve gayret yönelimi, dini güvenlik veya dogmatizm yönelimi,
dış güdümlü yönelim, maddi destek, din hakkında okuma ve konuşma ile dini bilgi
olarak 11 boyutta değerlendirmiştir.

Evrensel bir dindarlık modeli oluşturulamayacağı düşüncesinin karşısında yer


alan Stark ve Glock (1969) incelediklerini iddia ettikleri tüm dünya dinlerinin ortak
boyutları içerdiğini vurgulamışlar ve inanç, dini tecrübe, ibadet, bilgi, etki boyutu olarak
dindarlığı beş boyut üzerinden temellendirmişlerdir. Türkiye’deki dindarlık ölçekleri
çalışmalarının çoğunluğunda da Stark ve Glock (1969) tarafından gerçekleştirilen
dindarlık boyutlandırmasının teorik bir referans kaynağı olarak kabul edildiği
görülmektedir. Bu doğrultuda ilk dindarlık çalışmalarının da çoğunlukla yabancı
kaynaktan uyarlamalar ile gerçekleştiği bilinmektedir (Mutlu, 1989). Ulusal literatürde
dindarlığın; popüler, kitabi, mistik ve siyasallaşmış olarak 4 boyutta (Ocak, 2001);
inançla ilgili esasları kabul etmeyenler, dinde inancı esas alan, ibadeti
önemsemeyenler, dinin özünden ziyade dini pratiklere önem verenler, istek ve
arzularını engelleyip, zikre önem verenler, inanç ve ibadetin birlikte olmasını
isteyenler, inanmadıkları halde inanmış gibi davrananlar olarak 5 boyutta (Erkan,
2014: 127) ele alındığı çalışmalar gerçekleştirilmiştir.

Sonraki dönem çalışmalarda ise yabancı ölçek uyarlamalarından uzaklaşarak


İslam dininin inananların hayatında ne derece etkili olduğunu belirlemede geçerli
olabilecek bir ölçeğin geliştirilmesi düşüncesinden hareketle Uysal (1995) ilk İslami
dindarlık ölçeğini; Onay (2002) dini duygu, davranış ve düşünce boyutlarını ölçen dini
yönelim ölçeğini; Coştu (2009), dindarlığı normatif ve popüler olarak sınıflandıran dini
yönelim ölçeğini; Ok (2011) dini tutum ölçeğini; Ulu (2013) dindarlık ölçeğini; Seyhan
(2015) dini şuur ölçeğini; Çayabatmaz (2016) da dindarlığın ölçülebilmesi için
insanların inandıkları dinin kaynak olarak ele alınması gerektiğini ifade ederek
Müslüman olan toplumların dindarlığını ölçmek amacıyla Kur’an’ı Kerim bağlamında

46
İslami dindarlık ölçeğini; son olarak ise Horozcu ve Güneş (2020) İslam dinini referans
alarak Müslüman bir bireyin dindarlık düzeyinin psikososyolojik bir bakış açısıyla
tespit edilmesi amacı ile Allah merkezlilik ölçeğini geliştirmişlerdir.

1.3.4. Allah Merkezlilik Tanımı

Teistik bir inanç yapısı ile İslam dini; Allah’ın makro ve mikro boyutuyla
evrende var olan tüm olayların faili, mutlak irade, güç sahibi olduğunu (Özsoy, 2018)
ve varlık hiyerarşisinin zirvesinde bulunduğunu vurguladığından takipçilerinden de
Allah’ın merkeze alındığı bir yaşam tasavvuru kurmalarını beklemektedir. Bu
çerçevede Allah ile evren, insanlar, diğer varlıklar arasındaki tüm bireysel ve sosyal
ilişkileri düzenlemekte ve bu düzen ağı ile bireylere bir nevi yaşamsal bir harita
sunmaktadır. Literatürde en geniş bağlamı ile “teocentricism” olarak bilinen ve
herhangi bir olayın, durumun veya ilişkinin tanrı merkezli bir yaşam modeli ve dünya
görüşü ile algılanması anlamına gelen (Koç, 2005: 7-8; Yavuz, 2013: 113-118) Allah
merkezlilik kavramı da bu yaşamsal haritaya işaret etmektedir. Allah’ın
merkezileştirildiği bir yaşam standardı sunan İslam dini; temeli güç ve ahlaki değer
noktasında en üstün, mutlak güç ve bilgi sahibi, yoktan var edebilen hem varlığın
içinde hem dışında yer alan, eşsiz, bir, en büyük, şartsız ve sınırsız teslimiyet
gerektiren, mekân ve zamandan bağımsız bir Allah anlayışını vurgulamaktadır. İslam
dini; çekirdeğini oluşturan Allah inancıyla mensuplarından yapabildikleri ölçüde Allah’ı
merkeze alarak yaşamlarını dinin inanç unsurlarına uyumlu hale getirmelerini
arzulamaktadır (Hökelekli, 2010: 35).

Yabancı literatürdeki kavramsal konumu bilinmesine rağmen yerli literatürde


bir dindarlık ölçütü olarak Horozcu ve Güneş (2020) tarafından ilk defa ele alınan Allah
merkezlilik kavramı; bireylerin İslam dini çerçevesindeki yaşamlarında motivasyon
kaynaklarının farklılaşabildiği noktasından yola çıkılarak kurgulanmış ve yaşamdaki
temel motivasyonunu Allah’ın kendisi olarak belirleyen ve yaşamını da İslam dini ile
şekillendiren bireyleri tanımlayarak başkası merkezli dışşallık modelinin karşısına
konumlandırılmıştır. Horozcu ve Güneş (2020) geliştirdikleri bu kavram ile dine
yönelik duygu ve düşünceler ve yaşama intikali olarak ifade edilen dindarlığın genel
bir değerlendirmesi yerine; çoğunluğunu İslam dini mensuplarının oluşturduğu
coğrafyalardaki yerli izdüşümünün saptanmasının ve Allah’ın hayatın merkezinde
oluş derecesinin doğrudan ve hem psikolojik hem sosyal etkisi ile belirlenebilmesinin

47
amaçlandığını belirtmişlerdir. Bir başka ifadeyle kişinin benliğini kapsayarak
bütünüyle İslam dininin inanç boyutundaki aşkın bir kutsal varlık olan Allah’ın
iradesine uygun olarak yaşamını düzenlemesi ve kişiliğinin merkezine Allah’ı
yerleştirerek bu doğrultuda tutumlarını geliştirmelerine Allah merkezlilik adı
verilmektedir (Horozcu ve Güneş, 2020). Aşkın ve yüce bir Allah inancını ve bağlı
olduğu dini ögeler bireyin kişiliğini kapsayıcı bir özelliğe sahip olduğundan yaşamı da
tüm yönleriyle kuşatan bir yapıya dönüşmekte ve duygu, düşünce, kişilik ile
davranışların temeline yerleşerek herhangi bir olay, durum veya ilişkiye yönelik sevgi,
nefret, iyi, kötü gibi çeşitli duyguları yordamaktadır. Bu sebeple Allah merkezlilik
esasen bireyin; kişiliği, beden ve ruh sağlığı, duygu, düşünce ve davranışları,
tercihleri, tutumları, duygusal ihtiyaçları ve doğal olarak yaşam biçimi ile yakından
ilişkilidir.

Allah merkezli dindarlığın insanın kişilik yapısına doğrudan etkisinin yanı sıra
inanan kişinin de dine nasıl inandığının psikolojik bir bakış açısıyla değerlendirilmesi
önemli görülmektedir. Bireylerin problemli yaşantılar karşısındaki çaresizlik
durumlarında pozitif başa çıkma stratejisi olarak bir destek unsuru olabilen din
(Güven, 2008); olumlu duyguların gelişimine, olumsuz duyguların düzenlenmesine ve
özgüven duygusunun artırılmasına da imkân sunmaktadır. Bu noktada Horozcu ve
Güneş de (2020) Allah merkezli dindarlığın bireyin psikolojik durumuna olumlu yönde
katkı sunacağını belirtmişlerdir.

1.3.5. Dinin Bireyin Yaşamına Olumlu Etkileri

Din olgusu; içerdiği birtakım değerler ile hem psikolojik rahatsızlıkların


oluşumunu önleyici hem de psikolojik rahatsızlıkları tedavi edici olmak üzere iki yönlü
olumlu etki sağlayarak bireyin problemler karşısındaki meydan okumalarını sağlıklı bir
şekilde yönetme olarak tanımlanan psikolojik iyi oluşuna (Keyes, Shmotkin ve Ryff,
2002), pozitif duygular kazanmasına, sağlıklı bir kişilik örüntüsü geliştirmesine, duygu
ile davranışların kontrolünü sağlamasına yardımcı olmaktadır. Bu duruma literatürde
dini başa çıkma adı verilmektedir. Dini başa çıkma; dini inanç ve davranışların bireyin
problemli yaşantılarının yarattığı olumsuz duygusal sonuçlarının hafifletilmesi veya
önlenmesi için anlamı dönüştüren ve problemin çözümünü kolaylaştıran bir sistemdir
(Koenig, Pargament ve Nielsen, 1998). Ancak din; başa çıkma sürecinde bireyin
yaşamında kapladığı alan kadar etkili olabilmektedir (Ayten, 2012: 74).

48
Dinin bireyin yaşamına olumlu etkilerinden ilki sağlıklı bir kişilik yapısının
gelişiminde görülmektedir. Kişilik yapısının bileşenlerinden biri olan ve bireyin kendisi
ile ilgili algılamaları ve değerlendirmelerini ifade eden benlik değerinin
kazanılmasında ve olgunlaşmasında İslam dininin en üstün ve şerefli varlık olarak
adlandırarak kendisinde alemin saklı olduğu bir mikrokozmoz olarak tanımladığı
insana verdiği varlık değerinin önemli etkisinin olduğu bilinmektedir. Burada İslam
dini; her bireyin biricikliğine vurgu yaparak esasen benlik değerini ortaya koymaktadır
(Korlaelçi, 1995: 34). Dinin benliğin keşfindeki etkin rolüne dikkat çeken Carl Gustav
Jung da (Akt. Kısa, 2005: 63-64) bireyin tanrı arketipi ile bütünleşmesinin benlik
saygısını artırdığını vurgular. Bir başka ifadeyle insanın kendisine Allah tarafından
biçilen benlik değerini koruması ve artırması için din bir kılavuz işlevi görebilmektedir.
Yine aşkın bir Allah inancı endişe, yalnızlık, temel sevgi ve güven duygularını da
destekleyerek bireyin benlik saygısını güçlendirebilir (Mehmedoğlu, 2013: 76). Bir
başka ifadeyle kendinden daha büyük bir güce sahip aşkın bir varlığa duyulan inanç
ile inanılan gücün mesajlarının kendisine kattığı kendilik değerinin farkında olarak
birey yaşamına anlam katarken, inancı içselleştirme kuvvetine göre de yüksek bir
benlik yapısını temellendirmektedir (Hökelekli, 2010: 188). Yüksek bir benlik modeli
ise dindar bireyin özerk, kendini sevilmeye değer gören ve özgüvenli tutum ve
davranışlar geliştirmesini sağlamaktadır (Hayta, 2019: 112).

Sağlıklı bir benlik yapısının en önemli kaynaklardan biri olarak din, benlik
yapısının temel unsurlarından biri olan özgüven duygusunun gelişiminde de etkin bir
rol oynamaktadır. Özgüven; bireyin kendini değerli görmesi, kendi yeteneklerinin
farkında olması, kendini sevmesi, kendini kontrol edebileceğine dair inancını ifade
eder (Hambly, 1997; Eldeleklioğlu, 2004). Zedelenen özgüven duygusu; reddedilme
kaygısı, yüzeysel ilişki eğilimi, bağımlılık ve onay ihtiyacı gibi tutum ve davranışlar ile
açığa çıkmaktadır. Temel bileşenlerini amaç, farkındalık, kendilik sevgisi ve affetme
duygularının oluşturduğu özgüven (Burton ve Platts, 2006: 12), aşkın ve yüce bir Allah
inancının sağladığı olumlu duygular ile beslenebilmektedir. Her şeyi kontrol eden
aşkın bir güce olan bağlılık; güven duygusuna ve güven duygusu ise özgüven
gelişimine olumlu katkı sağlamaktadır (Murphy, 2015). Yine fiziksel ve psikolojik
sağlığın iyileşmesinin de özgüven gelişimine yaptığı olumlu katkıdan yola çıkılarak
İslam dininin beden ve ruh sağlığını korumak amacıyla sunduğu önerilerinin ve
sağlığa zararlı olan madde kullanımı ve şiddet, istismar gibi olumsuz tutum ve
davranışları yasaklayan tutumunun da fizyolojik ve psikolojik sağlığı olumlu

49
etkileyerek özgüven gelişiminde önemli rol oynayacağını söylemek mümkündür
(Yapıcı, 2013). Nitekim özgüven duygusunun güçlendirilmesi için bireylere de bir dine
mensup olmaları tavsiye edilmektedir (Preston Schiller, Akt. Köylü, 2010: 19). Bir
diğer ifadeyle mensubu olduğu dinin gerektirdiği şekilde sağlığını koruyan bireylerde
bu iyileşme hali özgüven gelişimine de yansımaktadır. Ayrıca Allah inancı ve dinin
ibadet boyutu da duyguların dengelenmesini, kendini kabulü, sınırların farkındalığını
ve derin yönlerin keşfini sağlayarak benlik bilincini geliştirmektedir (Uysal, 1994: 207;
Hayta, 2002: 118). Bununla birlikte bireyin güven kaynağı olan gördüğü aşkın ve
mutlak güç sahibi Allah ile ibadetler aracılığıyla kurduğu duygusal iletişim; problemli
ve travmatik yaşantılara karşı da kendilik gücünün artmasına ve yeterlilik duygusunun
güçlenmesine olumlu katkı sağlamaktadır (Halahmi ve Argyle, 2000: 462; Horozcu,
2016).

Olumsuz benlik yapısı unsurlarından biri olan yetersizlik ve aşağılık duygusu


gibi negatif duyguların gelişimini önleme noktasında da din önemli bir işleve sahiptir.
Aşağılık duygusu kavramını çocukluk dönemi olumsuz yaşantıları ile ilişkilendirerek
açıklayan Adler, Mairet ve Ansbacher (1964) çocuğun bu yaşantıları
engelleyememesi neticesinde umutsuzluk ve çaresizlik duygularını geliştirerek
özgüvenin zıttı olan yetersizlik duygusunu geliştirdiğini belirtmektedirler. Bu noktada
İslam inancında; Allah’ın insanı öz annesinden daha fazla seven bir varlık olarak
tanımlanmış olmasının bireye güven duygusu kazandırdığı ve duygusal ihmalden
kaynaklı güven ihtiyacını telafi ederek temel güvensizliği aşmasında oldukça etkili
olduğu belirtilmektedir (Özbaydar, 1970: 6).

Dinin olumsuz benlik duygularından biri olan değersizlik duygusunun gelişimini


önleyici fonksiyonu da bulunmaktadır. Değer görmeme, benimsenmeme, özerk bir
varlık olarak tanınmama gibi düşünceler ile ilişkilendirilen değersizlik duygusu
(Geçtan, 2006: 75) sağlıklı bir ortamda bilinçli bir motivasyon yeniden
düzenlenebilmektedir (Cüceloğlu, 1998. 106). Bu noktada güven ve destek kaynağı
olarak İslam dini; duygusal, değersel ve düşünsel mesajları ile bireye değersizlik
duygusunun üstesinden gelmesinde yardımcı olmaktadır.

Dinin kişilik yapısına olumlu etkilerinden biri de kazandırdığı öz kontrol


duygusudur. Öfke ve saldırganlık duygularının sebep olduğu şiddet, istismar gibi
olumsuz tutum ve davranışları engelleyen ve benlik yapısı ile bağlantılı kavramlardan
biri olan öz kontrol, kişinin kendi yaşamı üzerinde etki ve denetime sahip olmasını

50
ifade eder (Blankstein ve Polivy, 1982). Öz kontrol eksikliği; bireyin öfke ve
saldırganlık gibi olumsuz duyguları kontrol etme noktasında güçlük yaşamasına
sebep olmaktadır. Bu noktada öz kontrolün kazanılmasında İslam dininin ceza ve ödül
mekanizmasının ve ritüeller ile yüklediği sorumluluk duygusunun önemli bir rolü
olduğu belirtilmelidir.

İnsan hayatında en etkili ve önemli fenomenlerden biri olarak kabul edilen din
birçok insan için endişe ve kaygıya yol açan etkenlere karşı sığınılabilecek güvenli bir
liman işlevi görürken (Glas, 2007; Yapıcı, 2013) dini yaşantı da pek çok pozitif
duygunun gelişimini sağlamaktadır (Campos, Keltner ve Tapıas, 2014). Bu noktada
bir taraftan kaygı, öfke ve saldırganlık gibi sınır ihlaline sebep olabilecek duygu ve
davranışları yasaklayıcı diğer taraftan ise sevgi, saygı, güven, empati, affetme,
tefekkür gibi pozitif duygu ve davranışları tavsiye edici boyutlarıyla bireyin psikososyal
yaşantılarına da olumlu katkı sağlamaktadır. Yine tecrübe edilen problemli olayların
sebep olduğu anlam krizine karşı din; bireyin anlamı yeniden değerlendirerek
anlamsızlığı aşmasında ve yaşamını yeniden düzenlemesinde de motivasyon
sağlamaktadır (Erikson, 1966: 339; Pargament, Koenig ve Perez, 2000, Lazarus,
1993).

51
İKİNCİ BÖLÜM

ARAŞTIRMANIN YÖNTEMİ

Bu araştırmada, üniversite öğrencilerinde ilişki bağımlılığı ile başkası merkezli


dışsallık ve Allah merkezlilik düzeyleri arasındaki ilişkiyi incelemek amacıyla anket
tekniği (yüz yüze ve bilgisayar üzerinden anket uygulama) kullanıldığı için bu bölümde
araştırmanın modeli, içleme ve dışlama kriterleri, evren ve örneklemin niteliği,
araştırmaya katılanların özellikleri, veri toplama araçları, verilerin toplanması ve
istatistiksel analizi ile ilgili bilgilere yer verilecektir.

2.1. Araştırmanın Modeli

Araştırma, Türkiye’nin 7 coğrafi bölgesinde öğrenim görmekte olan üniversite


öğrencilerinin ilişki bağımlılığı, Allah merkezlilik ve başkası merkezli dışsallık düzeyleri
ile psikososyodemografik değişkenler arasındaki ilişkileri belirlemek amacına uygun
olarak nicel araştırma yöntemlerinden korelasyonel (ilişkisel) model ile yürütülmüş ve
kesitsel bir çalışma olarak tasarlanmıştır. Bu doğrultuda araştırmada; bağımlı ve
bağımsız değişkenler belirlenmiştir. Araştırmanın bağımlı değişkenleri olarak ilişki
bağımlılığı, Allah merkezlilik, başkası merkezli dışsallık sayılırken, bağımsız
değişkenlerini sosyodemografik özellikler (cinsiyet, mezun olunan lise, öğrenim
görülen üniversite, öğrenim görülen bölüm, sosyoekonomik durum, yaşamın çoğunun
geçirildiği yer), aile ile ilgili özellikler (aile tipi, kardeş sayısı, kardeşler arası doğum
sırası, ailelerinin dini/ideolojik gruba bağlılığı, annenin mahrumiyet düzeyinde ev dışı
çalışması, babanın mahrumiyet düzeyinde ev dışı çalışması, anne ile iletişim niteliği,
baba ile iletişim niteliği, ailede sağlık durumundan dolayı bakıma ihtiyaç duyan kişi,
ailede madde bağımlılığı sorunu olan kişi, 18 yaş altı dönemde anne ile baba
arasındaki ilişki, annenin algılanan ebeveyn tutumu, babanın algılanan ebeveyn
tutumu, anne ile sohbet sıklığı, baba ile sohbet sıklığı, anne eğitim durumu, baba
eğitim durumu), istismar ile ilgili özellikler (18 yaş altı dönemde cinsel istismara
uğrama, 18 yaş altı dönemde fiziksel istismara uğrama, 18 yaş altı dönemde duygusal
istismara uğrama, 18 yaş altı dönemde istismara uğrama durumunun görmezden
gelinmesi, cinsel istismarda bulunma eğilimi, fiziksel veya duygusal istismarda
bulunma eğilimi, partner tarafından cinsel istismara uğrama, partner tarafından
fiziksel istismara uğrama, partner tarafından duygusal istismara uğrama, istismarda

52
bulunan partnere yönelik algılanan ilişki bağımlılığı derecesi), partner ve arkadaşlık
ilişkileri ile ilgili özellikler (ilişki durumu, partner eğitim durumu, partner ilişki tarzı,
partnerde madde bağımlılığı, dostluk/arkadaşlık ilişki tarzı), algılanan genel psikolojik
durum ile ilgili özellikler ve din ile ilgili özellikler (din eğitimi, dindarlık algısı)
oluşturmaktadır.

Şekil 1: Bağımlı Değişkenler ile Bağımsız Değişkenler Arası İlişkilere Göre


Araştırma Modeli

Psikososyo-
demografik
Değişkenler

İlişki Bağımlılığı

Başkası
Allah
Merkezli
Merkezlilik
Dışsallık

2.2. Araştırmanın İçleme ve Dışlama Kriterleri

Bu araştırmanın örneklem seçimindeki temel içleme kriteri, Türkiye'de bulunan


üniversitelerde ön lisans, lisans veya lisansüstü düzeylerinde öğrenim görüyor
olmaktır. Araştırmanın bir diğer içleme kriteri; ilişki bağımlılığını inceleyen sınırlı
sayıdaki çalışmalar ile Allah merkezlilik ve başkası merkezli dışsallık kavramları
üzerine herhangi bir çalışma mevcut olmayışı doğrultusunda Allah merkezlilik
kavramının ilgili olduğu din ve dindarlık kavramları ile başkası merkezli dışsallık

53
kavramının ilgili olduğu kavramlardan olumsuz değerlendirilme korkusu, sosyal kaygı,
sosyal görünüş kaygısı, sosyal (tanrısal) beklenti temelli mükemmeliyetçiliği ve
sosyotropik kişilik kavramları üzerinde gerçekleştirilen lisansüstü tezler, hakemli
dergilerde yayınlanan çalışmalar ve uluslararası çalışmalardır.

Araştırmanın örneklem seçimindeki temel dışlama kriteri ise Türkiye'deki


üniversitelerde açık öğretim veya İlitam bölümlerinde öğrenim görüyor olmaktır.
Araştırmanın bir diğer dışlama kriteri ise diğer bağımlılık türlerini inceleyen çalışmalar,
Allah merkezlilik ile ilgili kavramlardan öğrencilerin Allah merkezlilik düzeylerinin
göstergesi olmayan dışsal dini yönelim, dış güdümlü dindarlık, gösterişçi dindarlık
kavramları ile ilgili çalışmalar, deneysel olmayan araştırmalar, hakemli olmayan
dergilerde yayınlanan çalışmalar ve kongre bildirileridir.

2.3. Evren ve Örneklem

Araştırmanın evreni, Türkiye’deki üniversitelerde öğrenim görmekte olan tüm


üniversite öğrencilerinden oluşmaktadır. Belirlenen evren çerçevesi YÖK İstatistik
2019-2020 yılı son raporu verilerine göre 7.970.133 kişidir. Tablo 1’de rapor
doğrultusundaki araştırma evreninin 7 coğrafi bölgeye göre dağılımına yer
verilmektedir.

Tablo 1: YÖK 2019-2020 İstatistik Raporu Çerçevesinde Coğrafi Bölgelere Göre Üniversite Öğrencilerinin
Dağılımı
Sayı Coğrafi Bölge Öğrenci Sayısı
1 Marmara Bölgesi 1.233.513
2 Ege Bölgesi 478.438
3 Akdeniz Bölgesi 369.857
4 İç Anadolu Bölgesi 4.233.513
5 Karadeniz Bölgesi 465.993
6 Doğu Anadolu Bölgesi 657.787
7 Güney Doğu Anadolu Bölgesi 179.400

Belirlenen evren genişliği doğrultusunda her bölgedeki devlet


ve vakıf üniversitelerinde öğrenim görmekte olan ön lisans, lisans ve lisansüstü
düzeydeki üniversite öğrencilerine ulaşılarak heterojen bir çalışma grubunun
oluşturulması hedeflenmiştir. Bu sebeple örneklemin seçiminde de özellikle ülke
çapında yapılan araştırmalarda tercih edilen kolayda örnekleme yöntemi tercih
edilmiştir. Hedeflenen örneklem niceliğinin evreni temsil etme noktasında ise
örnekleme hatasından kaçınmak için mevcut istatistiki formüller temel alınmış ve üç
farklı örnekleme hata oranı dikkate alınarak farklı evren büyüklüklerinde ulaşılması
gereken asgari değerler belirlenmiştir. Bu doğrultuda çalışmamızın evreni için

54
ulaşılması gereken asgari örneklem büyüklüğü 384 olarak tespit edilmiştir (Cohen,
Manion ve Morrison, 2000).

Tablo 2: Farklı Evren Büyüklüklerine Göre Asgari Örneklem Sayısı


N n (%95) n (%959)
50 44 50
100 79 99
200 132 196
500 217 476
1.000 278 907
2.000 322 1661
5.000 357 3311
10.000 370 4950
20.000 377 6578
50.000 381 8195
100.000 383 8926
+1.000.000 384 9706

Çalışmada toplam asgari 384 örneklem sayısına ulaşılması hedeflenmiş ve


yürütülen anket çalışması sonucunda ise asgari sayı aşılarak 660 üniversite
öğrencisine ulaşılmıştır. Bu bilgiler doğrultusunda araştırmanın örneklemi Türkiye’nin
7 farklı coğrafi bölgesindeki üniversitelerinde öğrenim görmekte olan 660 katılımcıyı
kapsamaktadır.

2.4. Araştırmaya Katılanların Özellikleri

Araştırmanın katılımcılarının psikososyodemografik değişkenlere göre


dağılımlarına dair tanımlayıcı bilgilerinin tablo hali ekler bölümünde yer verilen Tablo
3’te yer almaktadır. Buna göre araştırmaya katılan öğrenciler sosyodemografik
değişkenlere göre dağılımında; %69,1’i kadın, %30,9’u erkek; %43,2’si Anadolu
Liselerinden, %21,8’i Anadolu/İmam Hatip Liselerinden (A/İHL), %14,5’i Mesleki ve
Teknik Anadolu Liselerinden, %6,8’i Spor, Sağlık Lisesi gibi lise türlerinden oluşan
Diğer Liselerden, %6,1’, Özel Liselerden, %3,3’ü Fen Liselerinden, %2,9’u
Açıköğretim Liselerinden ve %1,4’ü Sosyal Bilimler Liselerinden mezun olmuştur.

Bölgelere ve üniversite değişkeninde öğrencilerin Karadeniz Bölgesindeki


üniversitelere göre dağılımında %6,1’inin Ordu Üniversitesi’nde, %5,6’sı Karabük
Üniversitesi’nde, %4,5’i Düzce Üniversitesi’nde, %4,1’i Bayburt Üniversitesi’nde,
%2,4’ü Amasya Üniversitesi’nde, %1,7’si Abant İzzet Baysal Üniversitesi’nde, %1,2’si
Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde, %1,1’i Ondokuz Mayıs Üniversitesi’nde, %,9’u
Trabzon Üniversitesi’nde, %,8’i Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi’nde, %,5’i Giresun
Üniversitesi’nde, %,3’ü Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi’nde, %,3’ü Kastamonu
Üniversitesi’nde, %,3’ü Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi’nde, %,2’si Hitit

55
Üniversitesi’nde, %,2’si Sinop Üniversitesi’nde; Marmara Bölgesi’ndeki üniversitelere
göre dağılımında %2’si Marmara Üniversitesi’nde, %6,1’i İstanbul Üniversitesi/İÜ
Cerrahpaşa’da, %,9’u İstanbul Medipol Üniversitesi’nde, %,3’ü Sakarya Uygulamalı
Bilimler Üniversitesi’nde, %,9’u Trakya Üniversitesi‘nde, %2’si Balıkesir
Üniversitesi’nde, %,2’si Türk Alman Üniversitesi’nde, %,2’si İstanbul Ticaret
Üniversitesi’nde, %1,2’si İstanbul Teknik Üniversitesi’nde, %,2’si İstanbul Aydın
Üniversitesi’nde, %,5’i İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi’nde, %,2’si İstanbul
Medeniyet Üniversitesi’nde, %1,1’i Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi’nde, %3,9’u
Sakarya Üniversitesi’nde, %1,5’i Uludağ Üniversitesi’nde, %,9’u Kocaeli
Üniversitesi’nde, %,2’si Yalova Üniversitesi’nde, %1,7’si Boğaziçi Üniversitesi’nde,
%,8’i Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nde, %,2’si Altınbaş Üniversitesi’nde,
%,3’ü Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde, %,3’ü Yeditepe Üniversitesi’nde,
%,6’sı Bahçeşehir Üniversitesi’nde, %,9’u Yıldız Teknik Üniversitesi’nde, %,3’ü
İstinye Üniversitesi’nde, %,3’ü Üsküdar Üniversitesi’nde, %,2’si Tekirdağ Namık
Kemal Üniversitesi’nde, %,2’si Beykent Üniversitesi’nde; İç Anadolu Bölgesi’ndeki
üniversitelere göre dağılımında %3,6’sı Kırıkkale Üniversitesi’nde, %,5’i Sağlık
Bilimleri Üniversitesi’nde, %,2’si Bozok Üniversitesi, %1,7’si Ankara Yıldırım Beyazıt
Üniversitesi’nde, %1,2’si Gazi Üniversitesi’nde, %,5’i Ankara Hacı Bayram Veli
Üniversitesi’nde, %2,4’ü Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde, %,3’ü Bilkent
Üniversitesi’nde, %,2’si Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi’nde, %1,5’i Hacettepe
Üniversitesi’nde, %1,4’ü Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, %1,5’i Erciyes
Üniversitesi’nde, %3,2’si Anadolu Üniversitesi’nde, %2,6’sı Ankara Üniversitesi’nde,
%,9’u Necmettin Erbakan Üniversitesi’nde, %2’si Selçuk Üniversitesi’nde, %,2’si
Nevşehir Üniversitesi’nde, %,3’ü Kapadokya Üniversitesi’nde, %,2’si Ufuk
Üniversitesi’nde, %,2’si Karamanoğlu Mehmet Bey Üniversitesi’nde, %,5’i Aksaray
Üniversitesi’nde, %,2’si Konya Teknik Üniversitesi’nde, %,8’i Sivas Cumhuriyet
Üniversitesi‘nde, %,3’ü Konya Karatay Üniversitesi’nde, %,2’si TOBB Ekonomi ve
Teknoloji Üniversitesi’nde, %,2’si Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi’nde; Ege
Bölgesi’ndeki üniversitelere göre dağılımında %,2’si İzmir Bakırçay Üniversitesi’nde,
%,2’si İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi’nde, %,3’ü İzmir Yaşar Üniversitesi’nde, %1,8’i
Dokuz Eylül Üniversitesi’nde, %,3’ü Afyon Kocatepe Üniversitesi’nde, %,3’ü Muğla
Sıtkı Kocaman Üniversitesi’nde, %2,3’ü Ege Üniversitesi’nde, %,9’u Kütahya
Dumlupınar Üniversitesi’nde, %,3’ü Aydın Adnan Menderes Üniversitesi’nde;
Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki üniversitelere göre dağılımında %,5’i Gaziantep

56
Üniversitesi’nde, %,5’i Dicle Üniversitesi’nde; %,3’ü Harran Üniversitesi’nde, %,2’si
Mardin Artuklu Üniversitesi’nde; %,5’i Batman Üniversitesi’nde; Akdeniz
Bölgesi’ndeki üniversitelere göre dağılımında %1,4’ü Süleyman Demirel
Üniversitesi’nde, %,3’ü Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi’nde, %,5’i Mersin
Üniversitesi’nde, %,8’i Doğu Akdeniz Üniversitesi’nde, %,2’si Kilis 7 Aralık
Üniversitesi’nde, %,3’ü Çukurova Üniversitesi’nde, %,5’i Akdeniz Üniversitesi’nde,
%,2’si Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi’nde, %,3’ü Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi’nde,
%,2’si Girne Amerikan Üniversitesi’nde; Doğu Anadolu Bölgesi’ndeki üniversitelere
göre dağılımında %,3’ü Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi’nde, %,8’i Atatürk
Üniversitesi’nde, %,6’sı İnönü Üniversitesi’nde, %,3’ü Fırat Üniversitesi’nde, %,2’si
Ardahan Üniversitesi’nde ve %,2’si de Erzincan Üniversitesi’nde öğrenim
görmektedir. Öğrencilerin öğrenim gördükleri bölüme göre dağılımında; %2,4’ü
Orman Mühendisliği, %1,8’i Metalürji ve Malzeme Mühendisliği, %1,1’i Makine
Mühendisliği, %,3’ü Endüstri Mühendisliği, %,3’ü Raylı Sistemler Mühendisliği, %1,1,’i
Matematik Mühendisliği, %1,4’ü Bilgisayar Mühendisliği, %1,2’si İnşaat Mühendisliği,
%,9’u Kimya Mühendisliği, %1,2’si Fizik Mühendisliği, %1,4’ü Elektrik Elektronik
Mühendisliği, %,3’ü Harita Mühendisliği, %,3’ü Deniz Ulaştırma ve İşletme
Mühendisliği, %,2’si Biyomühendislik, %,2’si Kontrol ve Otomasyon Mühendisliği,
%,3’ü Jeoloji Mühendisliği, %,2’si Yazılım Mühendisliği, %,2’si İmalat Mühendisliği,
%,2’si Ziraat Mühendisliği, %,2’si Mekatronik Mühendisliği, %,2’si Enerji Sistemleri
Mühendisliği, %,2’si Gıda Mühendisliği, %,9’u Mimarlık, %,2’si Restorasyon, %,6’sı
Eczacılık, %1,8’i Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon, %1,2’si Beslenme ve Diyetetik,
%1,8’i Tıp, %1,8’i Psikoloji, %2,1’i Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık, %1,5’i
Hemşirelik, %1,5’i Ebelik, %,5’i Ağız ve Diş Sağlığı, %,6’sı Diş Hekimliği, %,2’si Sağlık
Yönetimi, %,2’si Radyoterapi, %,2’si Dil ve Konuşma Terapisi, %,4,7’si Çocuk
Gelişimi, %,2’si Engelli Bakım ve Rehabilitasyon, %,5’i Tıbbi Görüntüleme Teknikleri,
%,2’si Anestezi, %,2’si Odyoloji, %,5’i Veterinerlik, %,2’si Moleküler Biyoloji ve
Genetik, %,3’ü Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği, %,3’ü İlköğretim Matematik
Öğretmenliği, %1,5’i Okul Öncesi Öğretmenliği, %2’si Türkçe Öğretmenliği, %1,2’si
İngilizce Öğretmenliği, %,2’si Fransızca Öğretmenliği, %,8’i Sınıf Öğretmenliği, %,5’i
Resim İş Öğretmenliği, %2,6’sı Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği, %1,1’i Fen Bilgisi
Öğretmenliği, %,3’ü Sosyal Bilgiler Öğretmenliği, %,2’si Özel Eğitim Öğretmenliği,
%,2’si Müzik Öğretmenliği, %1,2’si Sosyal Hizmet, %1,1’i İktisat, %2,4’ü İşletme, %,8’i
Maliye, %,3’ü Ekonometri, %17,7’si İlahiyat/İslami İlimler, %2,4’ü Hukuk, %,2’si

57
Adalet, %1,1’i Sosyoloji, %,5’i Felsefe, %1,8’i Uluslararası İlişkiler, %,2’si Uluslararası
Ticaret, %1,8’i Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi, %,2’si Bilim Tarihi, %1,1’i Mütercim
ve Tercümanlık, %,3’ü Turizm Rehberliği, %,9’u Turizm Otel İşletmeciliği, %1,5’i
Sigortacılık ve Sosyal Güvenlik, %,2’si Bankacılık ve Finans, %,5’i Muhasebe ve Vergi
Uygulamaları, %,2’si Pazarlama, %,5’i Yönetim Bilişim Sistemleri, %,2’si İnsan
Kaynakları, %,2’si Büro Yönetimi ve Yönetici Asistanlığı, %1,4’ü Halkla İlişkiler ve
Reklamcılık, %,5’i Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri, %,8’i İş Sağlığı ve
Güvenliği, %,2’si Şehir ve Bölge Planlama, %,8’i Grafik Tasarım, %,3’ü Görsel
Sanatlar, %1,1’i Gazetecilik, %,3’ü Basın Yayın, %1,1’i İletişim, %1,1’i Radyo, TV ve
Sinema, %,3’ü Coğrafya, %1,5’i Tarih, %,6’sı Biyoloji, %,2’si Zootekni, %,3’ü Jeofizik,
%,2’si Rekreasyon, %,3’ü Sivil Havacılık, %,2’si Yabancı Diller Eğitimi, %2’si Türk Dili
ve Edebiyatı, %3,9’u İngiliz Dili ve Edebiyatı, %,2’si Batı Dilleri ve Edebiyatı ve %,8’i
Arap Dili ve Edebiyatı bölümlerinde öğrenim görmektedir. Öğrencilerin
sosyoekonomik düzeyleri ise sırasıyla %2,3’ü çok düşük, %13,3’ü düşük, %69,7’si
orta, %13,9’u yüksek ve %,8’i çok yüksektir. Öğrencilerin %87,6’sı yaşamının çoğunu
aile yanında, %5,8’i özel evde ve %6,7’si yurtta geçirmişlerdir.

Öğrencilerin aile ile ilgili değişkenlere göre dağılımında; %90,8’si çekirdek aile
yapısına ve %9,2’si geniş aile yapısına sahiptir. Kardeş sayısına göre dağılımda ise
%6,1’inin tek çocuk, %2,3’ünün 1 kardeş, %31,2’sinin 2 kardeş, %32’sinin 3 kardeş
ve %28,5’inin 4+ kardeş sayısına sahiptirler. Kardeşler arası doğum sırasına göre
öğrencilerin %6,1’i tek çocuk, %38,6’sı birinci çocuk, %26,4’ü ortanca ve %28,9’u
sonuncu sıradadır. Ailesinin dini/ideolojik gruba bağlılığı değişkenine göre
dağılımında %67,4’ü hayır, bağlı değil, %14,7’si evet ama zayıf şekilde bağlı ve
%17,9’u evet, güçlü şekilde bağlı oldukları belirtmişlerdir. Öğrenciler 0-7 yaş arası
dönemlerinde annelerinin mahrumiyet düzeyinde ev dışı çalışma durumu değişkenine
göre %,3’ünün annem yok/tu, %11,5’inin evet, çalışırdı ve %88,2’sinin hayır,
çalışmazdı gruplarında ve babalarının mahrumiyet düzeyinde ev dışı çalışma durumu
değişkenine göre %1,8’i babam yok/tu, %37,4’ü evet, çalışırdı ve %60,8’i hayır,
çalışmazdı gruplarındadır.

Öğrencilerin anneleri ile iletişimleri %,3’ü annem yoktu, %2,4’ü her zaman
huzursuz, %7,4’ü genelde huzursuz, %24,2’si bazen huzurlu bazen huzursuz,
%37,9’u genelde huzurlu ve %27,7’si her zaman huzurlu nitelikte iken babaları ile
iletişimleri %1,8’i babam yoktu, %7,3’ü her zaman huzursuz, %12,3’ü genelde

58
huzursuz, %30,3’ü bazen huzurlu bazen huzursuz, %30,3’ü genelde huzurlu ve %18’i
her zaman huzurlu niteliktedir. Anne ile sohbet sıklığı değişkeninde %,3’ü annesinin
olmadığını, %1,1’i hiç sohbet etmediklerini, %5,2’si nadiren, %19,7’si ara sıra, %30’u
sık sık ve %43,8’, devamlı sohbet ettiklerini belirtmişlerdir. Baba ile sohbet sıklığı
değişkeninde ise %1,8’i babasının olmadığını, %8,3’ü babası ile hiç sohbet
etmediklerini, %20,6’sı nadiren, %26,1’i ara sıra, %22,7’si sık sık ve %20,5’i devamlı
sohbet ettiklerini ifade etmişlerdir.

Öğrencilerin %87,9’u ailesinde sağlık durumundan dolayı bakıma ihtiyaç


duyan kişi olmadığını, %6,4’ü fiziksel sağlık sorunu olan kişinin olduğunu, %5,3’ü
psikolojik sağlık sorunu olan kişinin olduğunu ve %,5’i zihinsel sağlık sorunu olan
kişinin bulunduğunu belirtmiştir. Ailesinde madde bağımlılığı olma değişkeninde
%91,8’i olmadığı, %7,6’sı var ancak sadece 1 kişi olduğunu ve %,6’sı var ve 1’den
fazla olduğunu ifade etmiştir. Öğrencilerin 18 yaş altı dönemde anne ve babası
arasındaki ilişkiye göre dağılımında, %8’inin anne ve babasının ayrı (boşanma/vefat)
ve %92’si birlikte olduğunu belirtmiştir. Bununla birlikte annenin baskıcı ebeveyn
tutumunda öğrencilerin %,3’ünün annesinin olmadığı, %22,9’unun hiç baskıcı
olmadığı, %30,2’sinin düşük düzeyde baskıcı, %32,3’ünün orta düzeyde baskıcı,
%11,2’sinin çok baskıcı, %3’ünün ise aşırı düzeyde baskıcı olarak algıladığı
görülmektedir. Annenin otoriter ebeveyn tutumunda öğrencilerin %16,2’sinin hiç
otoriter olmadığı, %26,5’inin düşük düzeyde otoriter, %38,6’sının orta düzeyde
otoriter, %14,8’inin çok otoriter, %3,5’inin ise aşırı düzeyde otoriter olarak algıladığı
görülmektedir. Annenin ilgisiz ebeveyn tutumunda öğrencilerin %60,8’inin hiç ilgisiz
olmadığı, %22,6’sının düşük düzeyde ilgisiz, %10,6’sının orta düzeyde ilgisiz,
%4,1’inin çok ilgisiz, %1,7’sinin ise aşırı düzeyde ilgisiz olarak algıladığı
görülmektedir. Annenin aşırı koruyucu ebeveyn tutumunda öğrencilerin %7,9’unun hiç
aşırı koruyucu olmadığı, %18,5’inin düşük düzeyde aşırı koruyucu, %34,5’inin orta
düzeyde aşırı koruyucu, %26,4’ünün çok aşırı koruyucu, %12,4’ünün ise aşırı
düzeyde aşırı koruyucu olarak algıladığı görülmektedir. Annenin tutarsız ebeveyn
tutumunda öğrencilerin %50,9’unun hiç tutarsız olmadığı, %23,2’sinin düşük düzeyde
tutarsız, %14,8’inin orta düzeyde tutarsız, %7,3’ünün çok tutarsız, %3,5’inin ise aşırı
düzeyde tutarsız olarak algıladığı görülmektedir. Annenin aşırı hoşgörülü ebeveyn
tutumunda öğrencilerin %7’sinin hiç aşırı hoşgörülü olmadığı, %23,3’ünün düşük
düzeyde aşırı hoşgörülü, %40,6’sının orta düzeyde aşırı hoşgörülü, %22’sinin çok
aşırı hoşgörülü, %6,8’inin ise aşırı düzeyde aşırı hoşgörülü olarak algıladığı

59
görülmektedir. Annenin mükemmeliyetçi ebeveyn tutumunda öğrencilerin %14,1’inin
hiç mükemmeliyetçi olmadığı, %25,6’sının düşük düzeyde mükemmeliyetçi,
%34,7’sinin orta düzeyde mükemmeliyetçi, %16,1’sinin çok mükemmeliyetçi,
%9,2’sinin ise aşırı düzeyde mükemmeliyetçi olarak algıladığı görülmektedir. Annenin
demokratik ebeveyn tutumunda öğrencilerin %8,6’sının hiç demokratik olmadığı,
%21,5’inin düşük düzeyde demokratik, %41,1’inin orta düzeyde demokratik,
%20,6’sının çok demokratik, %7,9’unun ise aşırı düzeyde demokratik olarak algıladığı
görülmektedir.

Babanın baskıcı ebeveyn tutumunda öğrencilerin %1,8’i babasının olmadığı,


%25,6’sının hiç baskıcı olmadığı, %21,5’inin düşük düzeyde baskıcı, %29,8’inin orta
düzeyde baskıcı, %13,2’sinin çok baskıcı, %8’inin ise aşırı düzeyde baskıcı olarak
algıladığı görülmektedir. Babanın otoriter ebeveyn tutumunda öğrencilerin %16,8’inin
hiç otoriter olmadığı, %17,4’ünün düşük düzeyde otoriter, %35’inin orta düzeyde
otoriter, %19,1’inin çok otoriter, %9,8’inin ise aşırı düzeyde otoriter olarak algıladığı
görülmektedir. Babanın ilgisiz ebeveyn tutumunda öğrencilerin %41,7’inin hiç ilgisiz
olmadığı, %24,1’inin düşük düzeyde ilgisiz, %17,7’sinin orta düzeyde ilgisiz, %6,8’inin
çok ilgisiz, %7,9’unun ise aşırı düzeyde ilgisiz olarak algıladığı görülmektedir.
Babanın aşırı koruyucu ebeveyn tutumunda öğrencilerin %13,5’inin hiç aşırı koruyucu
olmadığı, %24,2’sinin düşük düzeyde aşırı koruyucu, %29,7’sinin orta düzeyde aşırı
koruyucu, %,18,9’unun çok aşırı koruyucu, %11,8’inin ise aşırı düzeyde aşırı
koruyucu olarak algıladığı görülmektedir. Babanın tutarsız ebeveyn tutumunda
öğrencilerin %40’ının hiç tutarsız olmadığı, %6,2’sinin düşük düzeyde tutarsız,
%17,6’sının orta düzeyde tutarsız, %6,2’sinin çok tutarsız, %8,6’sının ise aşırı
düzeyde tutarsız olarak algıladığı görülmektedir. Babanın aşırı hoşgörülü ebeveyn
tutumunda öğrencilerin %13,5’inin hiç aşırı hoşgörülü olmadığı, %28’inin düşük
düzeyde aşırı hoşgörülü, %32,9’unun orta düzeyde aşırı hoşgörülü, %17,3’ünün çok
aşırı hoşgörülü, %6,5’inin ise aşırı düzeyde aşırı hoşgörülü olarak algıladığı
görülmektedir. Babanın mükemmeliyetçi ebeveyn tutumunda öğrencilerin %20,2’sinin
hiç mükemmeliyetçi olmadığı, %23,8’inin düşük düzeyde mükemmeliyetçi, %28,5’inin
orta düzeyde mükemmeliyetçi, %14,1’inin çok mükemmeliyetçi, %11,7’sinin ise aşırı
düzeyde mükemmeliyetçi olarak algıladığı görülmektedir. Babanın demokratik
ebeveyn tutumunda öğrencilerin %13,6’sının hiç demokratik olmadığı, %23,9’unun
düşük düzeyde demokratik, %32,3’ünün orta düzeyde demokratik, %19,1’inin çok
demokratik, %9,2’sinin ise aşırı düzeyde demokratik olarak algıladığı görülmektedir.

60
Aile ile ilgili değişkenlerden anne eğitim durumunda dağılımlarına bakıldığında
ise öğrencilerin %,3’ünün annesinin olmadığı, %6,8’inin annesinin okuryazar
olmadığı, %47’sinin okuryazar olduğu, %15’inin ilkokul, %16,1’inin ortaokul,
%13,2’sinin lise ve %1,7’sinin lisans/lisansüstü mezunu olduğu görülmekte iken baba
eğitim durumunda öğrencilerin %1,8’inin babasının olmadığı, %2,6’sının babasının
okuryazar olmadığı, %27,1’inin okuryazar olduğu, %17,9’unun ilkokul, %24,5’inin
ortaokul, %21,2’sinin lise ve %4,8’inin lisans/lisansüstü mezunu olduğu
görülmektedir.

İstismar ile ilgili değişkenlere göre öğrencilerin dağılımına bakıldığında, 18 yaş


altı dönemde cinsel istismara uğrama değişkeninde %93’ü uğramadığını, %5,9’u
uğradığını ancak çok etkilemeyen hafif istismarlara maruz kaldığını ve %1,1’i de
olumsuz etkileyen ağır istismarlara maruz kaldığını belirtmiştir. 18 yaş altı dönemde
fiziksel istismara uğrama değişkenindeki dağılımda öğrencilerin %57,7’sinin hiç
uğramadığı, %26,2’sinin nadiren uğradığı, %11,4’ünün ara sıra uğradığı, %3,5’inin sık
sık uğradığı ve %1,2’sinin devamlı uğradığı görülmektedir. Yine 18 yaş altı dönemde
duygusal istismara uğrama değişkeninde öğrencilerin %50,3’ünün hiç uğramadığı,
%23,8’inin nadiren uğradığı, %15,2’sinin ara sıra uğradığı, %8,3’ünün sık sık uğradığı
ve %2,4’ünün devamlı uğradığı belirlenmiştir. Öğrencilerin 18 yaş altı dönemde
istismara uğrama durumunun görmezden gelinmesi değişkenine göre dağılımında
%78,6’sının istismara maruz kalmadığı, %13,5’inin maruz kaldığı ve görmezden
gelindiği ve %7,9’unun maruz kaldığı ve görmezden gelinmediği görülmektedir.
Öğrencilerin %97’si cinsel istismarda bulunma eğilimi yok/tu, %2,3’ü var/dı ama
bulunmadım ve %,8’i var/dı ve bulundum kategorisinde; fiziksel veya duygusal
istismarda bulunma eğiliminde %71,2’si hiç, %21,7’si nadiren, %5,6’sı ara sıra, %,9’u
sık sık ve %,6’sı devamlı kategorisinde; partner tarafından cinsel istismara uğrama
durumunda %28,8’i partnerim olmadı, %63,9’u hiç, %4,7’si ara sıra, %2’si sık sık ve
%,5’i devamlı kategorisinde; partner tarafından fiziksel istismara uğrama durumunda
%64,8’i hiç, %4,1’i nadiren, %1,4’ü ara sıra, %,8’i sık sık ve %,2’si devamlı
kategorisinde; partner tarafından duygusal istismara uğramada %41,4’ü hiç, %13,5’i
nadiren, %9,1’i ara sıra, %4,8’i sık sık ve %2,4’ü devamlı kategorisinde; istismarda
bulunan partnere yönelik algılanan ilişki bağımlılığı derecesinde (sadece ilişkim var
seçeneğini işaretleyen katılımcılar) %60,4’ü 1-3 derece arasında, %11,6’sı 4-6 derece
arasında ve %28’i 7-10 derece arasında yer almaktadır.

61
Partner ve arkadaşlık ilişkileri ile ilgili değişkenlere göre öğrencilerin
dağılımına bakıldığında, %60’ı ilişkim yok, %26,2’si ilişkim var, sevgiliyiz, %3’ü ilişkim
var, nişanlı/sözlüyüm ve %10,8’i ilişkim var, evliyim kategorisindedir. Partnerlerin
eğitim düzeyleri ise sırasıyla %,6’sı okuryazar, %1,2’si ilkokul, %6,8’i ortaokul, %26,8’i
lise ve %4,5’i lisans/lisansüstü mezunudur. Verilere göre, partner ilişki tarzlarından
“şıpsevdilik” ifadesine katılımcıların %52,6’sı ‘hiç uygun değil”, %23,3’ü “uygun değil”,
%17,6’sı “kısmen uygun”, %5,2’si “büyük ölçüde uygun” ve %1,4’ü “tamamen uygun”
seçeneğini işaretlerken; “toksik bağlılık ve ayrılık” ifadesine %8,3’ü “hiç uygun değil”,
%15,6’sı “uygun değil”, %29,2’si “kısmen uygun”, %28,3’ü “büyük ölçüde uygun” ve
%18,5’i “tamamen uygun” kategorisinde yer almaktadır. Yine partner ilişki tarzında
“saplantılı” ifadesinde %37,3’ü “hiç uygun değil”, %26,5’i “uygun değil”, %20,5’i
“kısmen uygun”, %9,8’i “büyük ölçüde uygun” ve %5,9’u “tamamen uygun”
kategorisinde; “sakınmacı” ifadesine ise %40,8’i “hiç uygun değil”, %28,5’i “uygun
değil”, %18,0’ı “kısmen uygun”, %7,9’u “büyük ölçüde uygun ve %4,8’i “tamamen
uygun” kategorisindedir. Partnerlerin madde bağımlılığı durumunda partneri olan
%40’lık dilimin %31,4’ü partnerinde madde bağımlılığı sorunu olmadığını, %8,6’sı ise
partnerinde madde bağımlılığı sorunu olduğunu belirtmişlerdir. Dostluk/arkadaşlık
ilişki tarzını belirleyen “toksik bağlılık ve ayrılık” ifadesine verilen cevaplarda ise
katılımcıların %18’inin “hiç uygun değil”, %27’sinin “uygun değil”, %29,5’inin “kısmen
uygun”, %14,2’sinin “büyük ölçüde uygun” ve %11,2’sinin “tamamen uygun”
seçeneğini işaretledikleri; “girişimci” ifadesinde %14,1’inin “hiç uygun değil”,
%22,6’sının “uygun değil”, %32’sinin “kısmen uygun”, %19,5’inin “büyük ölçüde
uygun” ve %11’8’inin “tamamen uygun” seçeneğinde; “borçlu” ifadesinde ise
%16,7’sinin “hiç uygun değil”, %30,6’sının “uygun değil”, %36,2’sinin “kısmen uygun”,
%11,5’inin “büyük ölçüde uygun” ve %5’inin “tamamen uygun” kategorisindedir.

Psikolojik durum ile ilgili değişkenlerden algılanan genel psikolojik durumda


öğrencilerin %3,6’sının psikolojisini çok kötü, %21,4’ü kötü, %47’si normal, %23’ü iyi
ve %5’i çok iyi olarak değerlendirmektedir.

Öğrencilerin din ile ilgili değişkenlere göre dağılımında din eğitimi değişkenine
göre %4,1’i “hiç din eğitimi almadım”, %15,5’i “çok az din eğitimi aldım”, %62,3’ü
“yeteri kadar din eğitimi aldım”, %18,2’si “çok miktarda din eğitimi aldım” seçeneğini
işaretlemişlerdir. Dindarlık algısı değişkenine göre katılımcıların %8,5’inin din karşıtı,
%13’ünün dindar değil, %22’sinin az dindar, %53,3’ünün dindar ve %3,2’sinin çok

62
dindar olduğu tespit edilmiştir. Örneklemin psikososyodemografik değişkenlere göre
dağılımına ilişkin frekans analizi sonuçlarının tablo haline EK-9’da yer verilmektedir.

2.5. Veri Toplama Araçları

İlişki bağımlılığı ile Allah merkezlilik ve başkası merkezli dışsallık arasındaki


ilişkiyi konu edinen bu çalışma için katılımcılara sunulan anket formunda; İstanbul
Üniversitesi Etik Kurul Başvuru sayfasından elde edilen ve anket içeriği ile katılımda
gönüllüğünün ön planda tutulduğu ve etik değerlerin belirtildiği “Bilgilendirilmiş
Gönüllü Onam Formu”, katılımcıların çeşitli özelliklerinin belirlendiği
“Psikososyodemografik Bilgi Formu”, ilişki bağımlılığı düzeylerini belirleyen “Eş
Bağımlılık Belirleme Ölçeği”, başkası odaklı davranışlarının sıklığını belirleyen
“Başkası Merkezli Dışsallık Ölçeği” ve dindarlık düzeylerini belirleyen “Allah
Merkezlilik Ölçeği” yer almaktadır.

2.5.1. Bilgilendirilmiş Gönüllü Onam Formu

Araştırmanın anket formunun girişinde İstanbul Üniversitesi Etik Kurulu


tarafından hazırlanan ve çalışmaya katılımın gönüllülük esasına dayandığının
belirtildiği “Bilgilendirilmiş Gönüllü Onam Formu” bulunmaktadır. Onam formunda;
araştırmanın amacı, katılım süresi, tahmini örneklem sayısı, araştırma modeli, veri
toplama araçları, katılımcıdan beklenen etik davranışlar, çalışmaya katılmama veya
katıldıktan sonra herhangi bir durumda çalışmayı bırakma hakları ve paylaşıma
sundukları kişisel bilgilerinin araştırma amacı dışında kullanılmayacağına dair bilgiler
yer almaktadır. Ek olarak, katılımcıların anket formundaki maddeler veya araştırma
ile ilgili daha fazla bilgiye ihtiyaç duymaları halinde geri bildirimde bulunabilecekleri
mail kanalları da paylaşılmakta ve ilgili maddelerden rahatsızlık veren bir durum
yaşamaları sonucu geri bildirimde bulunmaları halinde araştırmacının yönlendirmesi
ile ilgili uzman psikolog ile iletişime de geçebilecekleri de belirtilmektedir. Belirtilen
form EK-1‘de sunulmaktadır.

2.5.2. Psikososyodemografik Bilgi Formu

Katılımcıların psikososyodemografik özelliklerinin bilgisine, konu üzerine


gerçekleştirilmiş çalışmalar ile konunun etiyolojisi dikkate alınarak araştırmacı
tarafından hazırlanan “Psikososyodemografik Bilgi Formu”ndan yararlanılarak

63
ulaşılmıştır. Form ile katılımcıların sosyodemografik özellikleri (cinsiyet, mezun
olunan lise, öğrenim görülen üniversite, öğrenim görülen bölüm, sosyoekonomik
durum, yaşamın çoğunun geçirildiği yer), aile ile ilgili özellikleri (aile tipi, kardeş sayısı,
kardeşler arası doğum sırası, ailelerinin dini/ideolojik gruba bağlılığı, annenin
mahrumiyet düzeyinde ev dışı çalışması, babanın mahrumiyet düzeyinde ev dışı
çalışması, anne ile iletişim niteliği, baba ile iletişim niteliği, anne ile sohbet sıklığı, baba
ile sohbet sıklığı, ailede sağlık durumundan dolayı bakıma ihtiyaç duyan kişi, ailede
madde bağımlılığı sorunu olan kişi, 18 yaş altı dönemde anne ile baba arasındaki
ilişki, annenin algılanan ebeveyn tutumu, babanın algılanan ebeveyn tutumu, anne
eğitim durumu, baba eğitim durumu), istismar ile ilgili özellikleri (18 yaş altı dönemde
cinsel istismara uğrama, 18 yaş altı dönemde fiziksel istismara uğrama, 18 yaş altı
dönemde duygusal istismara uğrama, 18 yaş altı dönemde istismara uğrama
durumunun görmezden gelinmesi, cinsel istismarda bulunma eğilimi, fiziksel veya
duygusal istismarda bulunma eğilimi, partner tarafından cinsel istismara uğrama,
partner tarafından fiziksel istismara uğrama, partner tarafından duygusal istismara
uğrama, istismarda bulunan partnere yönelik algılanan ilişki bağımlılığı derecesi),
partner ve arkadaşlık ilişkileri ile ilgili özellikleri (ilişki durumu, partner eğitim durumu,
partner ilişki tarzları, partnerde madde bağımlılığı, dostluk/arkadaşlık ilişki tarzları),
algılanan genel psikolojik durum ile ilgili özellikleri, din ile ilgili özellikleri (din eğitimi,
dindarlık algısı) hakkında çeşitli veriler toplanmıştır. Kullanılan
“Psikososyodemografik Bilgi Formu”nun bir örneği EK-2’de sunulmaktadır.

2.5.3. Eş Bağımlılık Belirleme Ölçeği (EşBBÖ)

İnsanların yaşadıkları ilişki sorunlarını belirlemek amacıyla Hughes-Hammer,


Martsolf ve Zeller (1998) tarafından geliştirilen “Codependency Assessment Tool”
ölçeğinin Türkçe’ ye uyarlaması Ançel ve Kabakçı (2009) tarafından “Eş Bağımlılık
Belirleme Ölçeği” başlığıyla gerçekleştirilmiştir. 5’li Likert tipinde (1: Hiçbir zaman, 2:
Ara sıra, 3: Sık sık, 4: Genellikle, 5: Çoğu zaman) ve toplam 25 maddeden oluşan
ölçeğin 5 alt boyutu bulunmaktadır. Bunlar; saplantılı bir biçimde geleceği kontrol
etme amacıyla insanları yönlendirme davranışlarını yansıtan “diğerlerine
odaklanma/kendini ihmal” alt boyutu (madde 1, 2, 3, 5, 8); kendini olumsuz olarak
eleştirme, kendine nefret duyma, kendini suçlama, utanç duyguları ve kendini küçük
görme nedeniyle düşük benlik değerini gösteren “benlik değeri” alt boyutu (madde 4,
12, 17, 21, 24, 25); olumlu izlenim için olumsuz duygularını bastırma ve duygularını

64
tamamen gizleme olarak tanımlanan “kendini gizleme” alt boyutu (madde 10, 11, 13,
14, 18); gerçek ya da hayali sağlık problemleri ile ilgili uğraşlar ve beden bozukluğu
algısını yansıtan “tıbbi sorunlar” (madde 6, 7, 9, 16) ve madde ile ilgili bozukluklar ile
ilişkili bir çocukluk dönemi ile duyguları açıkça ifade edememe nedeniyle mutsuzluk
yaşama durumunu gösteren “aileye ilişkin konular” alt boyutunu (madde 15, 19, 20,
22, 23) içermektedir. 20. maddesi ters kodlanan ölçekten alınabilecek toplam puan
minimum 25 ve maksimum 125’tir. Ölçek ile gerçekleştirilen çalışmalarda ölçeğin
Cronbach alfa güvenirlik katsayısının .91 olduğu, test-tekrar test güvenirlik
puanlarının ise .78 ile .94 arasında değiştiği belirlenmiştir. Bu tez çalışmasında ise
tüm ölçeğin güvenirlik katsayısı .88 olarak tespit edilmiştir. Kullanım izni alınan ölçek
formuna EK-3’te ve kullanım iznine ise EK-6’da yer verilmektedir.

2.5.4. Başkası Merkezli Dışsallık Ölçeği (BMDÖ)

İnsanların öz benlik ve kimlik algıları olarak da ifade edilebilen öz


değerlendirmelerini ne ölçüde başkaları üzerinden yaptıklarını ifade eden dışsallık
düzeylerinin belirlenmesi amacıyla Horozcu ve Güneş (2019) tarafından
geliştirilen “Başkası Merkezli Dışsallık Ölçeği”, 5'li Likert tipli (1: Kesinlikle
katılmıyorum, 2: Pek Katılmıyorum, 3: Kısmen katılıyorum, 4: Büyük ölçüde
katılıyorum, 5: Tamamen katılıyorum) ve 4 alt boyutlu (“beğenilme ve değer görme”,
“sosyal temas”, “değerlendirilme”, “yaranma/hoş görünme”) 12 maddeden
oluşmaktadır. İki ana çalışma sonucu son halini alan ölçeğin 2., 7., 8. ve 9. maddeleri
ters olarak hesaplanmaktadır. Ölçek ile gerçekleştirilen test çalışmalarında güvenirlik
katsayısı .80 olarak belirlenmiştir. Bu çalışmada da ölçeğin bütününe ait güvenirlik
katsayısı .80 olarak elde edilmiştir. Elde edilen değerler ölçeğin güvenilir ve geçerli bir
ölçek olduğunu göstermekte iken ilgili ölçeğin bir örneği EK-4’te sunulmaktadır.

2.5.5. Allah Merkezlilik Ölçeği (AMÖ)

İnsanların sosyal yaşamın doğal akışı içerisinde doğrudan kendisini


ilgilendiren durumlara yönelik yaptığı değerlendirmelerinin merkezine Allah’ı ne
ölçüde aldıklarını ölçmek üzere Horozcu ve Güneş (2020) tarafından geliştirilen “Allah
Merkezlilik Ölçeği” iki ana uygulama sonucu son şeklini almış ve gerçekleştirilen faktör
analizi ile 8 maddeli tek faktörlü bir ölçek yapısı elde edilmiştir. 7'li Likert tipte (1: Bana
hiç uygun değil, 2: Bana uygun değil, 3: Bana biraz uygun, 4: Bana kısmen uygun, 5:

65
Bana oldukça uygun, 6: Bana büyük ölçüde uygun, 7: Bana tamamen uygun) bir ölçek
olan AMÖ’nün 7. maddesi ters kodlanmaktadır. Ölçeğin geliştirilme aşamasındaki
çalışmalarda güvenirlik katsayısı .89, iki yarı güvenirliği testinde ise korelasyon
katsayısı .81 olarak bulgulanmıştır. Bu çalışmada ise ölçeğin güvenirlik katsayısının
.91 olduğu tespit edilmiştir. Elde edilen değerler ölçeğin güvenilir ve geçerli olduğunu
göstermektedir. Kullanılan Allah Merkezlilik Ölçeği EK-5’te yer almaktadır.

2.6. Verilerin Toplanması

Araştırmaya; çalışmanın amacına ve problemlerine uygun olarak hazırlanan


anket formunun sürdürülmesi için İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Etik
Kurulu’ndan etik kurul izni alınarak başlanmıştır. Onay alınan anket formu, 2021
Şubat ayı içerisinde katılımcılara bilgisayar ortamında “Google Form” üzerinden
uygulanmıştır. Anketlerin doldurulması tahminen 10-15 dakika sürmüştür. Anket
formunun giriş bölümünde öğrencilerin gönüllü olmalarının ön planda tutulacağı
belirtilmiş ve gerekli açıklamalar yapılmıştır. Katılımcıların verilerinin kayıt altına
alındıktan sonra araştırmacı tarafından saklanacağı ve araştırmanın gerçekleştirildiği
süreden itibaren asgari 1 azami 5 yıl içinde imha edileceği de belirtilmiştir. Yine
rahatsızlık verme ihtimali bulunan maddelerin kontrolü için uzman görüşü alınmış ve
gerekli koşulların sağlandığı takdirde rahatsızlığını geri bildirim olarak sunan
katılımcılara ilgili uzman tarafından psikolojik destek sağlanacağı da ifade edilmiştir.
Bu doğrultuda biri araştırmanın sonucuna dair ve biri de ilgili psikolog ile görüşme
talebini içeren 2 geri bildirim alınmış ve süreç sağlıklı bir seyir ile sürdürülmüştür.
Alınan etik kurul izin formu EK-8’de ve uzman görüşü ise EK-7’de paylaşılmıştır.

2.7. İstatistiksel Analiz

Araştırmacıya ulaşan 702 anket formu üzerinde gerçekleştirilen veri temizleme


işleminden sonra eksik ve dikkatsiz doldurulan 42 anket formu değerlendirme dışı
bırakılarak 660 kalan anket formu ile analiz sürdürülmüştür. Öncelikle katılımcıların
anket formunda yer alan maddelere verdikleri cevaplar bilgisayar ortamına aktarılmış
ve bilgisayar ortamına aktarılan verilerin analizinde SPSS istatistik programı
kullanılmıştır. Araştırmanın katılımcılarını oluşturan üniversite öğrencilerinin
psikososyodemografik değişkenlere göre tanımlanmasında betimleyici frekans analizi
kullanılmıştır. Frekans analizinde annesi olmayan öğrencilerden oluşan grubun;

66
istatistiksel analizler için ulaşması gereken asgari sayı yeterliliğine ulaşamadığı için
analizlere dahil edilmemesi tercih edilmiş ancak anlamsızlığa yol açmamak için EK-
9’da gösterilmiştir. Araştırmada kullanılan ölçeklerin güvenirlik analizi de
gerçekleştirilmiş, varyansların normal dağılıp dağılmadığını belirlemek amacıyla
normallik testi uygulanarak basıklık (Skewness) ve çarpıklık (Kurtosis) değerlerine
bakılmış ve maddelerin normal dağılım gösterdiği belirlendiğinden bu doğrultuda farklı
iki bağımsız grup arasındaki ilişkilerin anlamlı olup olmadığının ölçümünde bağımsız
örneklem t-testinden (Independent sample t-test), ikiden fazla grupların
karşılaştırılmasından elde edilen bilgilerin analizinde ve hipotezlerin test edilmesinde
ise tek yönlü varyans (One way ANOVA) ve Pearson korelasyon analizinden
yararlanılmıştır. Analiz sonucunda puan ortalamaları arasındaki farkın önemli
bulunduğu durumlarda, hangi gruplar arasında farkın önemli olduğuna Post Hoc
(LSD: Levene değerleri) testi ile bakılmıştır. Araştırmanın sürekli değişkenleri
arasındaki ilişkinin derecesinin belirlenmesi için ise Pearson korelasyon
katsayılarından yararlanılmıştır. Hipotezlerin test edilmesinde önemlilik düzeyi ise .05
olarak alınmıştır.

67
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

BULGULAR VE TARTIŞMA

Bu bölümde araştırmaya katılan üniversite öğrencilerine uygulanan Kişisel


Bilgi Formu, Eş Bağımlılık Belirleme Ölçeği (EşBBÖ), Başkası Merkezli Dışsallık
Ölçeği (BMDÖ) ve Allah Merkezlilik Ölçeği’nden (AMÖ) elde edilen verilerin
istatistiksel analizi sonucunda elde edilen bulgulara dört ana başlık altında yer
verilmiştir. İlk bölümde ilişki bağımlılığı ile psikososyodemografik değişkenler
arasındaki ilişkileri, ikinci bölümde başkası merkezli dışsallık ile
psikososyodemografik değişkenler arasındaki ilişkileri, üçüncü bölümde Allah
merkezlilik ile psikososyodemografik değişkenler arasındaki ilişkileri incelemek
amacıyla yapılan bağımsız örneklem t-testi ve tek yönlü varyans analizi sonuçlarına,
dördüncü ve son bölümde ise ilişki bağımlılığı ile başkası merkezli dışsallık ve Allah
merkezlilik arasındaki ilişkileri belirlemek amacıyla yapılan Pearson korelasyon analizi
sonuçlarına yer verilmektedir.

3.1. İlişki Bağımlılığı ile Psikososyodemografik


Değişkenler Arasındaki İlişkilere Dair Bulgular

Bu bölümde, araştırmadaki katılımcıların ilişki bağımlılığı ile


psikososyodemografik değişkenler arasındaki ilişkileri belirlemek adına yürütülen
analizlere yer verilmiştir.

3.1.1. İlişki Bağımlılığı ve Sosyodemografik Değişkenler


Arasındaki İlişkilere Dair Bulgular

Tablo 3: Sosyodemografik Değişkenlere Göre İlişki Bağımlılığı (İB) Toplam Puanına İlişkin Analiz Sonuçları
V G N Ort. SD F t p r
Öğrenim Görülen Bölüm
İlahiyat 117 2,0588 ,58045 ,370 2,069 ,039
İB

Diğer 543 2,1879 ,61867


Sosyoekonomik Durum 660 2,1650 ,61363 ,003 -,115**

Tablo 3, üniversite öğrencilerinin İB toplam puan ortalamasına ilişkin


sosyodemografik değişkenlere göre yapılan bağımsız örneklem t-testi, tek yönlü
varyans analizi ve Pearson korelasyon analizi sonuçlarını göstermektedir. Analiz
sonuçlarına göre İB puan ortalamasının öğrenim görülen bölüm ve sosyoekonomik

68
düzeye göre farklılaştığı belirlenmiştir. Bununla birlikte cinsiyet, mezun olunan lise ve
yaşamın çoğunun geçirildiği yere göre ise farklılaşma tespit edilmediğinden ilgili analiz
sonuçlarına EK-10’da yer verilmiştir.

Araştırma bulgularına göre İlahiyat Fakültesinde öğrenim görmekte olan


üniversite öğrencilerinin İB puan ortalaması (2,05) diğer bölümlerde öğrenim gören
üniversite öğrencilerinden (2, 18) anlamlı düzeyde daha düşüktür. Literatürde benzer
sonuçlara ulaşan örnek sayıda çalışma olduğu görülmektedir. Gencer (2019: 407) İHL
öğrencilerinin ilişki bağımlılığını olumsuz etkileyen özgüven duygusu üzerine yaptığı
çalışmasında öğrencilerin ortalama puanlarının oldukça yüksek olduğunu
belirlemiştir. Ancak; Mukba (2013: 59) tarafından gerçekleştirilen çalışmada ilişki
bağımlılığı düzeylerinin öğrenim görülen bölüme göre anlamlı derecede
farklılaşmadığı saptanmıştır. Araştırmacı bu durumu üniversite öğrencilerinin
okudukları bölümden bağımsız olarak geçmiş olumsuz yaşantılarının etkisiyle de
ilişkilere bağımlılık geliştirebilecekleri şeklinde yorumlamıştır. Mukba’nın (2013)
ulaştığı bulgunun aksine çalışmamızda ulaştığımız anlamlılık; İlahiyat Fakültelerinde
edinilen entelektüel anlamda nitelikli dini bilgi ve değerlerin kişilerarası ilişkilerin
niteliğini de olumlu etkilediği şeklinde yorumlanabilir.

Analiz sonuçları; sosyoekonomik durum ile İB toplam puanı arasında anlamlı


düzeyde negatif yönde ilişki olduğunu göstermektedir (r: -,115**). Buna göre
sosyoekonomik durum iyileştikçe İB skorları düşmektedir. Literatürdeki çalışmalarda
da benzer bulgulara ulaşılmıştır. Barak (2018: 55) üniversite öğrencilerinde çocukluk
çağı örselenme ve kişilerarası bağımlılık arasındaki ilişkiyi incelediği çalışmasını 733
kişi ile yürütmüş ve aylık geliri 4000 TL ve altı olan kişilerin kişilerarası bağımlılık
puanlarının, 4001 TL ve üzeri olan kişilerin puanlarından yüksek olduğunu tespit
edilmiştir. Ancak Fischer, Spann ve Crawford (1991); Mukba (2013: 60-73), Çatalkaya
(2018: 33) ve Raba (2019: 37) ise yaptıkları araştırmalarda, ilişki bağımlılığı ile gelir
düzeyi arasında anlamlı bir ilişki olmadığı bulgusunu ortaya koymuşlardır. Büyük
(2020: 65) de eş bağımlılık ve ebeveynleşme arasındaki ilişkiyi incelediği çalışmasını
306 katılımcı ile yürütmüş ve katılımcıların aylık geliri ile ilişki bağımlılığı arasında
herhangi bir ilişki tespit etmediğini belirtmektedir. Literatürde ulaşılan birbirinden farklı
sonuçlar katılımcılarda ilişki bağımlılığının gelişmesinde farklı faktörlerin etkili
olabileceğini düşündürmektedir. Genel olarak yoksulluk ve ekonomik problemler
nitelikli bakım veren ve çocuk arasındaki etkileşimi doğrudan etkilediği için çocukta

69
benlik saygısı eksikliğine ve olumsuz duygu gelişimine sebep olarak ilişki bağımlılığı
gelişimi için en büyük risk faktörleri arasında değerlendirilmektedir (Lim, 2010).
İşsizlik, yiyecek ve ısınma gibi temel fiziki ihtiyaçların karşılanamamasıyla beliren
yoksunluk durumu bakım verenin stres sistemini olumsuz etkilediğinden artan stres
seviyesi ile çocuğa yeterli besleyici ve duyarlı bakımı sağlayamamasına yol açar
(Svanberg, 2020: 93). Fiziksel ihtiyaçların optimal düzeyde karşılanmaması ise bir
taraftan çocuklarda olumlu duygu repertuarının gelişmesini olumsuz etkilerken diğer
taraftan kişilerarası ilişkilerin en önemli belirleyicilerinden biri olan sosyal kaygı gibi
olumsuz duyguları da temellendirmektedir (Duman, 2018: 42-43). Fiziksel ve
duygusal ihtiyaçların yeterli düzeyde karşılanmamasının yanı sıra sosyoekonomik
düzeyin artmasıyla ve kırdan kente göçle beraber daha demokratik ebeveyn
tutumlarının benimsendiği (Boratav, Fişek ve Eslen-Ziya, 2017) bu sebeple genellikle
sosyoekonomik durumu ortanın üstü olan ailelerde gözlemlenen demokratik ebeveyn
tutumunun da benlik saygısını olumlu yönde etkilediği ve olumlu benlik saygısının da
ilişki bağımlılığını gelişimini önlediği bilinmektedir. Bir başka ifadeyle düşük gelir
durumu ile aile içi demokratik tutum ve ilişki bağımlılığı arasında dolaylı yönden pozitif
bir ilişki olduğu söylenebilir. Son olarak çalışmalarda düşük sosyoekonomik durumun
çocuğun düşük bir denetime sahip olma ihtimalini, dolaylı olarak da duygusal ve cinsel
istismara maruz kalma riskini 5 kat artırdığı (Royse, 2016: 36-38) ve artan risk
sebebiyle istismara maruz kalan bireylerin de çocukluk döneminde benlik sınırları
ihlalinden doğan zedelenmiş benlik algısına sahip oldukları bilinmektedir. Düşük
sosyoekonomik statüdeki ailelerde çocuk istismarının daha yaygın olarak görüldüğü
düşüncesinin yanında ise Bowlby (2014: 109) orta sınıf ailelerde de aldatıcı bir
saygınlık görünümünün arkasında yer alan istismara dikkat çekmektedir. Bu
doğrultuda ortanın altı ve orta sınıf ailelerin çocuklarının da ilişki bağımlılığı gelişimi
açısından risk altında olduğu belirtilebilir.

3.1.2. İlişki Bağımlılığı ve Aile ile İlgili Değişkenler


Arasındaki İlişkilere Dair Bulgular

Tablo 4: Aile ile İlgili Değişkenlere Göre İlişki Bağımlılığı (İB) Toplam Puanına İlişkin Analiz Sonuçları
V G N Ort. SD F t Fark p r
Ailenin Dini/İdeolojik Gruba Bağlılığı
İB

Hayır, bağlı değil* 445 2,1128 ,59320 5,135 ,010 ,006


Evet ama zayıf şekilde* 97 2,2961 ,72085 ≤,05
Evet, güçlü şekilde 118 2,2542 ,57142
Annenin Mahrumiyet Düzeyinde Ev Dışı Çalışması (0-7 yaş arası)
Evet, çalışırdı* 76 2,4542 ,68054 10,143 ,141 ,000
Hayır, çalışmazdı* 582 2,1262 ,59437 >,05

70
Babanın Mahrumiyet Düzeyinde Ev Dışı Çalışması (0-7 yaş arası)
Babam yok/tu 12 2,1333 ,64641 18,903 ,019 ,000
Evet, çalışırdı* 247 2,3494 ,64913 ≤,05
Hayır, çalışmazdı * 401 2,0524 ,56211
Anne ile İletişim Niteliği 660 4,8015 1,02251 ,000 -,326**
Baba ile İletişim Niteliği 660 4,3409 1,21965 ,000 -,339**
Anne ile Sohbet Sıklığı 660 5,0939 ,98869 ,000 -,276**
Baba ile Sohbet Sıklığı 660 4,2091 1,30666 ,000 -,336**
Ailede Sağlık Durumundan Dolayı İlgiye İhtiyaç Duyan Kişi
Yok/tu* 580 2,1496 ,60590 4,294 ,180 ,005
Var/dı, fiziksel problem* 42 2,0743 ,57679 >,05
Var/dı, ruhsal problem** 35 2,5040 ,65124
Var/dı, zihinsel problem 3 2,4667 1,17189
Ailede Madde Bağımlılığı Sorunu Olan Kişi
Yok/tu* 606 2,1294 ,59643 14,134 ,006 ,000
Var/dı, 1 kişi* 50 2,6000 ,68031 ≤,05
Var/dı, 1’den fazla 4 2,1300 ,06831
18 Yaş Altı Dönemde Anne ile Baba Arasındaki İlişki
Ayrı (Boşanmış/Vefat) 53 2,6075 ,71816 5,640 5,599 ,000
Birlikte 607 2,1264 ,58873

Tablo 4 ve Tablo 5, araştırmamıza katılan üniversite öğrencilerinin İB puan


ortalaması ve aile ile ilgili değişkenler arasındaki ilişkileri üzerine gerçekleştirilen
bağımsız örneklem t testi ve tek yönlü varyans analizi sonuçlarını göstermektedir.
Gerçekleştirilen analiz sonuçlarına göre İB puan ortalamasının aile ile ilgili
değişkenlerden aile tipi, kardeş sayısı, kardeşler arası doğum sırası, annenin
mükemmeliyetçi ebeveyn tutumu, anne veya babanın eğitim durumu, babanın aşırı
koruyucu veya mükemmeliyetçi ebeveyn tutumlarına değişkenlerine göre
farklılaşmadığı tespit edildiğinden ilgili analiz sonuçlarına EK-10’da yer verilmektedir.
Öğrencilerin ilişki bağımlılığı skorları ailenin dini/ideolojik bir gruba bağlılığı, 0-7 yaş
arası anne veya babanın mahrumiyet düzeyinde ev dışı çalışma durumu, anne ve
baba ile iletişimin niteliği veya sohbet sıklığı, ailede sağlık durumundan veya madde
bağımlılığı sorunundan dolayı özel bakıma ihtiyaç duyan kişinin bulunma durumu, 18
yaş altı dönemde anne ve baba arasındaki ilişki, annenin baskıcı, otoriter, ilgisiz, aşırı
koruyucu, tutarsız, aşırı hoşgörülü veya demokratik ebeveyn tutumları ile babanın
baskıcı, otoriter, ilgisiz, tutarsız, aşırı hoşgörülü veya demokratik ebeveyn tutumları
değişkenlerine göre anlamlı düzeyde farklılaşmaktadır.

Bulgulara göre; öğrencilerin ailelerinin dini/ideolojik gruba bağlılığı


değişkeninde; ailesi dini veya ideolojik bir gruba bağlı olmayan öğrencilerin İB puan
ortalamasının (2,11) zayıf şekilde bağlı olanlara (2,29) göre anlamlı düzeyde daha
düşük olduğu belirlenmiştir. Buna göre ailenin dini/ideolojik bir gruba bağlı olması
öğrencilerde İB düzeyini artırmaktadır. Literatür incelendiğinde belirtilen değişkenler
arasındaki ilişki üzerine herhangi bir çalışmaya rastlanmamıştır. Bununla birlikte Beit
Hallahmi ve Argyle (2000: 455-461) ile Joshi, Kumari ve Jain (2008) tarafından

71
gerçekleştirilen örnek çalışmalarda dini gruplara üye olma ile ilişki bağımlılığının temel
özelliklerinden sosyal kaygı arasında negatif ilişki belirlenmiştir. Bu olumlu ilişkiyi;
stresli hayat tecrübesine karşı dinsel katılımın bir tampon vazifesi gördüğü ve
bireylerin kaygı durumlarında sıkıntıların üstesinden gelmeleri için dinî gruplarda
bulunmalarının sosyal destek sağladığı şeklinde yorumlamışlardır. Ancak bizim
çalışmamızda ulaştığımız sonuç; benlik saygısı çerçevesinde ele alınacaktır. Benlik
saygısı eksikliği, ilişki bağımlılığı gelişimindeki en önemli risk unsurlarından biridir.
Kendine yönelik sevginin benlik değeri için bir koruma kalkanı işlevi gördüğünü
belirten Freud (2020b: 53) bu sevginin engelleyicilerinden birinin başka insan
topluluklarına olan ilgi olduğunu söylemektedir. Bununla birlikte insan topluluklarından
oluşan örgütlü gruplarda; dini/grup liderine mutlak bir itaat ve saygınlık
arzulanmaktadır; bir başka ifadeyle otoriteye sonsuz saygı duyulmaktadır (Le Bon,
2016). Aile üyesi mutlak bir itaat kültürü ortamında bulunduğundan dolayı dolaylı
olarak o grubun etkisini hisseden bireylerin de eleştirel kişiliği olumsuz etkilenebilir (Le
Bon, 2016). Bununla birlikte o grubun bir parçası olabilmek, saygı görebilmek,
önemsenmek için katı çerçeveli bir otoriteye boyun eğilmesi gerektiğine dair
düşüncenin ve ilişki bağımlılığını yordayan diğeri odaklı ve onay arayışlı şema
modelinin içselleştirilmesine de yol açabilir (Gülüm, 2020: 111).

Araştırma bulguları; öğrencilerin 0-7 yaş arası anne veya babasının


mahrumiyet düzeyinde ev dışı çalışma durumuna göre İB puan ortalamasının anlamlı
düzeyde farklılaştığını, annesi mahrumiyet düzeyinde ev dışında çalışan öğrencilerin
İB puan ortalamasının (2,45) çalışmayanlara (2,12) oranla daha yüksek olduğu, aynı
şekilde babası mahrumiyet düzeyinde ev dışında çalışanların İB puan ortalamasının
(2,34) çalışmayanlara (2,05) oranla daha yüksek olduğunu tespit etmiştir. Yani 0-7
yaş arası anne veya babanın mahrumiyet düzeyinde ev dışı çalışması İB puanlarını
artırmaktadır. Bu bulgular ile birlikte ebeveyn ile iletişimin niteliği ile İB toplam puanı
arasında negatif yönde anlamlı düzeyde ilişki olduğu, anne (r: -,326**) ve baba (r: -
,339**) ile iletişimin niteliği iyileştikçe öğrencilerde İB puanlarının azaldığı
belirlenmiştir. Bu doğrultuda anne veya baba ile iletişimin iyileşmesinin İB puanlarını
olumsuz yordadığı söylenebilir. Öğrencilerin anne ve baba ile sohbet sıklığı ile İB
toplam puanı arasında da negatif yönde anlamlı düzeyde bir ilişki olduğu; anne (r: -
,276**) ve baba (-,336**) ile sohbet sıklığı arttıkça İB puan ortalamasının düştüğü
belirlenmiştir. Buna göre annesi (2,03) veya babası (1,89) ile devamlı sohbet
edenlerin İB puan ortalaması hiç (2,65-2,65), ara sıra (2,26-2,14) ve sık sık (2,14-

72
2,03) sohbet edenlerden anlamlı düzeyde daha düşüktür. Literatürdeki çalışmalarda
benzer bulgulara ulaşıldığı tespit edilmiştir. Meyer (1995) de 95 kadın üniversite
öğrencisi ile gerçekleştirdiği çalışmasında aile içi ilişkilerin niteliğinin ilişki bağımlılığını
etkilediğini, çocukluk dönemi aile içi ilişkilerin niteliği kötüleştikçe öğrencilerin
ilişkilerinde sağlıklı sınırlar koyamadıklarını tespit etmiş ve ilişki bağımlılığının temel
sebebinin bireylerin çocukluk dönemi problemleri ile başa çıkma mücadelesi olduğunu
belirtmiştir. Gürsoy, Aral ve Bıçakçı’nın (2005) annesi çalışan ve çalışmayan
ergenlerin bağımlılık eğilimlerinin belirlenmesi amacıyla gerçekleştirdikleri çalışmada
annesi çalışmayan ergenlerin bağımlılık eğilimi puanlarının annesi çalışan ergenlere
göre anlamlı düzeyde yüksek olduğunu tespit etmişlerdir. Laizane (2012), 315
öğrenciyle yaptığı çalışmasında karşılıklı bağımlılık puanlarının anneye yabancılaşma
ile ilişkili olduğunu bulgulamıştır. Mukba (2013: 63) da ebeveyn ile çocuk arasındaki
ilişkilerin öğrencilerde ilişki bağımlılığını önemli ölçüde etkilediğini ve ilişkilerin niteliği
iyileştikçe ilişki bağımlılığı skorlarının azaldığını belirlemiştir. Dereli (2018: 75)
çocukluk döneminde ebeveyn ilgisinden mahrum kalmış olan katılımcıların eş
bağımlılık puanlarının anlamlı derecede diğerlerine oranla daha yüksek olduğunu
bulgulamıştır. Büyük (2020: 74) ise eş bağımlılık ve ebeveynleşme arasındaki ilişkiyi
incelediği çalışmasını 306 katılımcı ile yürütmüş ve anne veya baba ile ilişkinin
niteliğine göre ilişki bağımlılığı puanlarında anlamlı bir farklılaşma olmadığını tespit
etmiştir.

Literatürden elde ettiğimiz bu bulgular; çocukluk döneminden itibaren


zihnimizde ebeveynler ile kurulan ilişkilerin sentezinden kaynaklı olarak oluşan ilişki
modelinin yetişkinlik dönemi yakın ilişkilerin en büyük belirleyicilerinden biri olduğunu
göstermektedir. İlgiye, destek ve değer görmeye, sevildiğini hissetmeye en çok ihtiyaç
duyulan çocukluk döneminde ebeveynlerin birinin veya her ikisinin bu ilgiden mahrum
bırakacak düzeyde ev dışında çalışmaları ve duygusal ihtiyaçların yeterli düzeyde
karşılanmaması; ilişki bağımlılığının temel özellikleri olan ilgi, sevgi ve güven telafisi
ile aşırı bakım verme ve kontrol etme davranışlarının gelişimine yol açabilir (Berlin ve
Dodge, 2004). Bir başka ifadeyle çocukluk döneminde duygusal ihtiyaçlarının
karşılanmaması durumunda bireyler bu ihtiyaç eksikliği stoğunu yetişkinlik dönemi
ilişkilerinde patolojik bir aşırı bakım ve kontrol eğilimiyle gidermeye çalışabilir ve ilişki
bağımlılığı geliştirebilirler. Bununla birlikte çocuklarının duygusal ihtiyaçlarının yeterli
düzeyde karşılanması hususunda eksik kalınması suçluluk duygusuna sebep olarak
ebeveynlerin duygusal telafi mekanizması ile çocuklarına aşırı müsamahakâr tutumlar

73
sergileyebilmesine ve bu taviz verme durumunun doyumsuz bir kişiliğin ve ilişki
bağımlılığının gelişimine sebep olabileceği de belirtilmektedir (Soylu, 2017: 87). Yine
ebeveynlerin ikisinin de ev dışı çalışma durumunun denetimsizlik ihtimali ile çocukluk
döneminde duygusal ve cinsel istismar riskini 2,4 kat artırdığı belirtilmektedir (Royse,
2016: 36-38). Bu risk artışı ile benlik sınırları istismar gibi travmatik yaşantılar
sebebiyle ihlal edilen çocuklarda da yetişkinlik döneminde ilişki bağımlılığı gelişebilir.
Bununla birlikte toplumsal cinsiyet rollerinin daha geçişken olduğu hem kadınlara hem
erkeklere ev dışı çalışma hayatında eşit şans verildiği ve eşdeğer seçenek imkânı
sunulduğu diğer ülkelere kıyasla Türkiye gibi geleneksel aile yapısına sahip
ülkelerdeki cinsiyet rolleri dağılımında kadınların en büyük görevlerinden birinin
annelik (çocuk doğruma, çocuk bakımı, çocuk emzirme vs.) olarak görülmesi, önemli
bir kısmının ev dışında çalışmaması, bir başka ifadeyle bölgesel bir kavram ile “ev
kadını” olarak yaşamlarını sürdürmeleri (Vatandaş, 2007) duygusal ebeveynliğin tek
kişiye indirgenmesi sonucunu doğurmuş olsa dahi çocukların ilgi ve sevgi ihtiyacının
kısmen karşılamasını sağlayabilmektedir. Yani çocukluk döneminde ebeveynler veya
bakım verilen kişi ile öğrenilen bir yeti olan bağlanma davranışı ilk bağlantı nesnesi
olan ebeveynler ile belirlendiğinden ebeveynlerden birinin gerçek anlamda ruhsal
ebeveynliği gerçekleştirmediği durumda ebeveynlerinden diğerinin ilgisi çocuğun
duygusal tehdit algısını telafi edebilmekte ve duygusal ihtiyaçlarını telafi etmek için
bağımlılık geliştiren bir kişilik yapılanmamaktadır (Kaya, 2019: 74). Bu sebeple
Türkiye’de bireylerin çocukluk dönemindeki ilgi ve sevgi ihtiyacı telafi edebileceği bir
yöntem olarak ilişkilerine patolojik bir bağımlılık geliştirmelerinin daha düşük olduğu
da söylenebilir. Bu durum ev içi çalışan ebeveyne sahip olan bireylerin en düşük ilişki
bağımlılığı skorları elde etmesi ile de kısmen doğrulanmıştır.

Analiz sonuçları; ailede sağlık durumundan dolayı bakıma ihtiyaç duyan kişinin
olma durumuna göre öğrencilerin İB ortalamasında gruplar arası farklılaşma olduğunu
göstermektedir. Ailesinde ruhsal probleme sahip (2,50) kişilerin bulunduğu
öğrencilerin İB puanlarının diğerlerine oranla daha yüksek olduğu belirlenmiştir.
Yapılan çalışmalarda ruhsal bir probleme sahip olarak ilgiye ihtiyacı olan bireyler ile
ortak yaşantıların ve erken dönem bakım verme tutumunun bireylerde ilişki bağımlılığı
gelişimine katkı sağladığı görülmüştür (Yates ve McDaniel, 1994: 32-36; Martsolf ve
ark.,1999: 20). Scannell (1992) ailede psikolojik bir rahatsızlık olma durumunun;
Fuller ve Warner (2000) ve Mukba (2013: 61) aile içinde ruhsal rahatsızlığı olanların;
Dupree (2010) annenin ruhsal rahatsızlığının ilişki bağımlılığını artırdığını

74
belirlemektedir. Cox ve arkadaşları (2013) tarafından gerçekleştirilen çalışmada da
sağlık durumundan dolayı bakıma ihtiyaç duyan kişi/lerin bulunduğu ailelerdeki
bireylerin aşırı sorumluluk hassasiyeti ile ilişki bağımlılığını yordayıcı şemalar
kurguladıkları belirlenmiştir. Dereli (2018: 63-64) çocukluk döneminde ailesinde
psikolojik rahatsızlığından dolayı bakıma muhtaç kişi bulunanların ve Büyük (2020:
71-77) çocukluk döneminde ruhsal rahatsızlığı olan ailelerde yetişenlerin ilişki
bağımlılığı puanlarının da yüksek olduğunu belirlemişlerdir. Özdemir (2015: 72) ise
hemşirelerde karşılıklı bağımlılığı incelediği çalışmasını 538 katılımcı ile yürütmüş ve
hemşirelerin ailelerinde ruhsal sağlık problemi olma durumuna göre karşılıklı
bağımlılık puanlarının farklılaşmadığını belirlemiştir.

Aile içinde çocuk dışında bakıma muhtaç kişinin bulunma öyküsü çocuğun
merkeze alındığı duygusal ve fiziksel ilginin parçalanmasına neden olabilir. Bakıma
muhtaç kişilerin bulunduğu ailelerde yetişen bireylerin de bu sebeple karşılanmamış
duygusal ihtiyaçlarının eksikliğini sonraki yaşamlarında ilgi ve sevgi görme
düşüncesiyle başkalarına patolojik bir bağlanma göstererek telafi ettikleri
düşünülmektedir. Bununla birlikte özellikle psikolojik probleme sahip olan bireylerin
öngörülemeyen ve intihar gibi kontrolü zor duygusal eğilimleri sebebiyle (Young ve
Klosko, 1993) çocuğun duygusal açıdan ebeveynin konumunu üstlenerek
“ebeveynleşme” yaşadığı ve ilişkilerinde kendi ihtiyaçlarından ziyade ilişki içindeki
diğerinin sorumluluklarını üstüne alan bir diğer ifadeyle başkalarının ihtiyaç ve
beklentilerini önceleyen kurtarıcı rolünü edindikleri de söylenebilir (Zimberoff, 2017).
Bir diğer ifadeyle psikolojik problemi bulunan aile üyesine sahip çocuk; problemin
kendisine de bulaştığını hissederek aile üyesini daha iyi hissettirmekten kendisini
doğrudan sorumlu tutmaktadır (Gibson, 2020: 81). Burada bireyde yetişkinlikte ortaya
çıkan ilişki bağımlılığı patterninin aslında erken yaşta yaşadığı ilişki modelinin tekrarı
olduğu görülmektedir (Kane ve Bornstein, 2018). Çünkü ilişki bağımlılığının ilk
aşamasının bireyin sorumluluk, bakım verme ve kurtarıcılık duyguları ile ihtiyaç sahibi
olduğunu düşündüğü kişiyi memnun etme çabası olduğu bilinmektedir (Ançel, 2017).
Yine çalışmalarda özellikle annenin psikolojik rahatsızlığa sahip olma durumunun
çocukların diğer aile üyeleri tarafından cinsel istismara uğramalarında önemli bir risk
faktörü olduğu veya annenin tutarsız veya ihmalkâr davranışlarının sebep olduğu
öngörülemezlik ortamında çocuğun istismarcı figürü duygusal ihtiyaçlarını
karşılayabilecek tek kaynak olarak algılamasına ve istismar davranışlarını sağlıklı bir

75
ilişkinin parçaları olarak kurgulamasına sebep olabileceği de belirtilmektedir
(Schaeffer, 1996: 19).

Analiz sonuçlarına göre; ailede madde bağımlılığı sorunu olan kişinin bulunma
durumuna göre de öğrencilerin İB puanları farklılaşmaktadır. Ailede madde bağımlılığı
öyküsü bulunmayan öğrencilerin İB puanlarının (2,12) madde bağımlısı 1 kişinin
(2,60) bulunduğu öğrencilerin puanlarından daha düşük olduğu belirlenmiştir. Buna
göre ailede madde bağımlılığı sorunu olan kişinin varlığının bireylerin İB puanlarını
artırdığı söylenebilir. Literatürdeki çalışmalarda madde kullanım bozukluğu ile ilişki
bağımlı arasında anlamlı yönde ilişkiler saptandığı görülmektedir. Çalışmaların
çoğunda madde bağımlılığı sorunu olan aileye sahip olma durumunun çocuklarda
ilişki bağımlılığı gelişimine zemin hazırladığı belirtilmiştir (Schuckit, Tipp ve Keltner,
1994; Gotham ve Sher, 1996). Cermak (1986) ailedeki bağımlılığın, çocuklarda
travmatik yaşantılara ve eş bağımlı özellikler geliştirmelerine neden olduğunu
belirtmektedir. Deborah ve Jeff (1991) alkolik ebeveynleri olan üniversite
öğrencilerinin ve Meyer (1997) alkol kullanım bozukluğuna sahip aileden gelenlerin 2
kat daha fazla ilişki bağımlısı olduklarını tespit etmişlerdir. Büyük (2020: 72) de
ailesinde alkolik birinin olduğu katılımcıların ilişki bağımlılığı puanlarının olmayanlara
göre daha yüksek olduğunu belirtmektedir. Bahsedilen çalışmalar ile birlikte
literatürde ailede madde kullanımının varlığı ve ilişki bağımlılığı arasındaki ilişkinin
anlamlılık düzeyine ulaşmadığı çalışmalarda mevcuttur (Cullen ve Carr, 1999, Mukba,
2013: 62). Baker (1996) ABD’de 312 üniversite öğrencisi ile gerçekleştirdiği
araştırmada alkolik ebeveyni olan erkek öğrencilerin ilişki bağımlılığı skorlarının
alkolik olmayan ebeveyni olan öğrencilere kıyasla farklılaşmadığını belirlemiştir.
Harkness ve arkadaşları (2001) 1396 öğrenci ile gerçekleştirdiği çalışmada aile içinde
alkol ya da madde kullanımı olma durumuyla ilişki bağımlılığı arasında anlamlı bir ilişki
olmadığı sonucuna ulaşmışlardır. Ancak başka bir araştırmada ilişki bağımlılığı
özelliği ve davranışlarının, madde kullanımının olduğu ailelerde daha yüksek düzeyde
görüldüğünü tespit etmiştir (Harkness, 2003). Knudson ve Terrell (2012) de aile içinde
madde kullanımının çocukları etkilediğini ancak ilişki bağımlılığı riski taşıdıklarını ifade
eden çok az çalışma olduğunu belirtmektedirler. Çalışmamızda tespit ettiğimiz
bulgunun ilişki bağımlılığının ailede madde kullanımı ve madde istismarından
kaynaklandığını destekleyen araştırmalar ile benzerlik gösterdiği görülmektedir.

76
Tarihsel olarak ilişki bağımlılığının eşleri alkol bağımlısı olan kadınların zaman
içinde bağımlı davranış örüntüleri geliştirmeleri sebebiyle klinik merkezlerine
başvurmaları ile tespit edildiği ve kavramsallaştırıldığı bilinmektedir. Eşleri alkolik olan
kadınlarda ilişki bağımlılığının tanı kriterleri olan düşük benlik saygısı, suçluluk ve
utanç hissi, kendinden memnun olmama, öfke ve kaygı gibi belirtiler saptanmış ve
kadınların ilişkiyi koruma adına “herkes gibi içki içiyor” veya “iş stresinden dolayı
içiyor” gibi mantığa bürüme biçiminde korumacı tavırlar geliştirdikleri belirlenmiştir
(Tolstikova, 2010). Bu durum; ailede alkolik bireyin bulunma durumunun ailenin diğer
üyelerinin de bağımlılık geliştirmelerinde önemli bir risk kaynağı olduğuna işaret
etmektedir. Ailede madde bağımlılığı sorunu olan kişinin bulunması özellikle
çocuklarda çarpık bir sorumluluk algısının gelişmesine sebebiyet vermektedir. Çünkü
alkolik birey ile birlikte zaman geçiren çocuk bir mücadele yöntemi olarak ya bağımlı
kişinin sorumluluklarını üstlenerek “ebeveynleşme” yaşamakta ya da bağımlı kişiyi
alkolden uzaklaştırma isteğiyle ona aşırı ilgi göstererek “kurtarıcı olma” rolünü
içselleştirmeye başlamaktadır (Fischer, Spann ve Crawford, 1991; Beattie, 2006: 108;
Daire, Jacobson ve Carlson, 2012; Wolynn, 2021: 181). Bu rol çocukluk döneminden
itibaren bireyi kendi benliğinden uzaklaştırdığı için zaman içerisinde patolojik bir
bağımlılık geliştirmesine de sebebiyet vermektedir (Roehling ve Gaumond, 1996;
Meyer, 1997). Yani bağımlı kişinin sorumluluğunu üstlenmesi durumunda kaldığında
çocuğun ilgi almaktansa vermeye dair bir ilişki biçimi oluşturduğu söylenebilir. Bu
doğrultuda yetişkinlik dönemi ilişkilerinde de başkalarına çok fazla kendinden
verebilmektedir (Wolynn, 2021: 233). Yine alkolik bireyin kriz yaşaması durumlarına
sıkça maruz kalan çocuk kimin ihtiyacının ne olduğunu anlamak hususunda aşırı bir
duyarlılık da geliştirmiştir (Gibson, 2020: 153). Madde bağımlısı kişinin kontrolden
çıkmış ve öngörülemez davranışları ile bağımlı bireyin hangi ruh halinde olduğunu
bilemeyen çocuk olduğu gibi davranamayarak sürekli olarak kaygı da hisseder. Aile
güvenli bir sığınak olmaktan uzaklaşarak bir savaş alanı haline geldiğinden çocuk
güvende hissedebilmek için aşırı kontrolcü tavırlar geliştirir (Lancer, 2018: 114). Bu
güvensiz ve kaotik ortam, çocukta yaşamın kalanının da kaotik olacağı düşüncesini
temellendirdiğinden bir başa çıkma mekanizması olarak ilişkilerinde hayır dememe,
benlik saygısı eksikliği ile düşüncelerini ifade edeme gibi zorluklar yaşamasına sebep
olarak ilişki bağımlılığı riskini de artırmaktadır (Russell, Henderson ve Blume, 1985;
Berkowitz ve Perkins, 1988; Rearden ve Markwell, 1989; Wegscheider-Cruse, 1989;

77
Hinkin ve Kahn, 1995; Gudzinskiene ve Gedminiene, 2010; Gülüm, 2020: 96;
Twerski, 2020: 112).

Araştırmanın bir diğer bulgusuna göre; 18 yaş altı dönemde anne ve babası
ayrı (boşanma/vefat) olan öğrencilerin İB puanları (2,60) anne ve babası birlikte olan
öğrencilerden (2,12) anlamlı düzeyde daha yüksektir. Buna göre anne ve babanın
birlikteliği İB puanlarını olumsuz yönde etkilemektedir. Livingston (2008) çalışmasında
öğrencilerin anne-babasının evli veya boşanmış olması durumlarına göre ilişki
bağımlılığı puanları arasında anlamlı farklılaşma olduğu ve boşanmış olma
durumunun ilişki bağımlılığını artırdığını tespit etmiştir. Dereli (2018: 70-71)
çalışmasında anne veya babası vefat etmiş olanların eş bağımlılık puanlarını en
yüksek olarak bulgulamıştır. Kelly-Rank (2003) ise ilişki bağımlılığı ile anne ve
babanın evlilik durumu arasında anlamlı bir ilişki olmadığını bulgulamıştır. Havaçeliği
(2013: 77) de çalışmasında çocuğun yaşı küçükken boşanma durumunun
gerçekleşmesinin ilişki bağımlılığını artırdığını ancak ilerleyen yaşlarda gerçekleşen
boşanmanın ilişki bağımlılığını yordamadığını belirlemiştir. Mukba (2013: 62-65) da
öğrencilerin ilişki bağımlılığı düzeyleri arasında anne veya babanın hayatta veya
boşanmış olma durumları bakımından anlamlı bir farklılaşma olmadığını tespit
etmiştir. Özdemir (2015: 71) de hemşirelerde karşılıklı bağımlılığı incelediği
çalışmasını 538 katılımcı ile yürütmüş ve anne veya babanın hayatta olma durumuna
göre karşılıklı bağımlılık puanlarının farklılaşmadığını belirlemiştir. Literatürde ulaşılan
bulgular birlikte değerlendirildiğinde; ebeveynlerin birlikte olma durumunun zihinde
kişilerarası ilişkilere dair olumlu bir ilişki modeli oluşturduğu ve tek ebeveynli çocuklara
göre ilişki bağımlılığı gelişimi riskini indirgediği söylenebilir. Çünkü bağımlı ilişki
modeli; doğum öncesi beyinde çevreye yönelik bir tepki olarak patika ve ağ
örülmesiyle başlar, yetişkinlik sürecince deneyimler ile şekillenir ve yaşam boyunca
devam eder (Svanberg, 2020: 27). Çocukluk döneminde ebeveynlerin boşanma
durumunun sebep olduğu tek ebeveyne inen ilgi eksikliği ve ihmali ile bu döngü zarar
görür. Özellikle boşanma sonrası tek ebeveynin yanında kalan çocukların çoğunlukla
ebeveynin geçim sağlama mücadelesiyle ilgisini ev dışı hayatına çevirmesi sonucu
bu ihmalin şiddetinin arttığı da söylenebilir (Lewis, 1993). Tek ebeveynli çocukların,
evli veya biyolojik ebeveynleri ile birlikte yaşayanlara göre 3,5 kat daha fazla duygusal
ihmale uğrama riski altında olduğu bu durumu doğrulamaktadır (Royse, 2016: 36-38).

78
Ebeveynlerin biri veya ikisi sevgi odaklı ilgilerini devam ettirip çocuğun benlik
saygısına olumlu aktarım yapamazlarsa; çocuk geçmiş ilgi ve sevginin devamını
sağlayabilmek için yanında yaşadığı ebeveynin takdirini ve sevgisini kazanabilmeye
yoğun çaba harcayarak ilişki bağımlılığına açık hale gelmektedirler (Lewis, 1993;
Livingston, 2008). Yani ayrı (boşanma, vefat) olma durumundan dolayı ebeveynleri
tarafından duygusal ihtiyaçları karşılanamayan çocukların, bu duygusal ihmalin
telafisi için yaşamın ilerleyen dönemlerinde ilişkilere bağımlılık geliştirebildikleri
söylenebilir. Yine boşanma sonrası, ebeveynin kendi duygusal ihtiyaçlarını çocuğu
aracılığıyla edinmeye çalışmasının ve çocuğuna yönelik sağlıksız bir bağlılık
geliştirmesinin de çocuğun bu ihtiyacın farkına vararak ebeveynin mutluluğundan
kendini sorumlu hissetmesine ve öncelikle ebeveynine geliştirdiği duygusal kurtarıcılık
rolünü yetişkinlik döneminde diğerleri ile ilişkilerinde sergilemesine sebep olacağı da
belirtilmelidir. Boşanmanın yanı sıra ebeveynlerden birinin veya her ikisinin çocukluk
döneminde kaybedilmesi durumunun da yetişkinlik döneminde partner tarafından terk
edileceği kaygısının eşlik ettiği kontrol odaklı tutumlar ile beliren ilişki bağımlılığı
gelişiminde önemli bir risk faktörü olduğu ifade edilmelidir (Anderson, John ve Keltner,
2012).

Tablo 5: Aile ile İlgili Değişkenlere Göre İlişki Bağımlılığı (İB) Toplam Puanına İlişkin Analiz Sonuçları
V G Ort. SD p r
Annenin Algılanan Ebeveyn Tutumu
İB

Baskıcı 3,4045 1,06038 ,000 ,244**


Otoriter 2,1650 1,04202 ,001 ,124**
İlgisiz 2,6242 ,94845 ,000 ,328**
Aşırı koruyucu 4,1606 1,12428 ,013 ,096*
Tutarsız 2,8833 1,12363 ,000 ,363**
Aşırı hoşgörülü 3,9742 1,01623 ,009 -,102**
Mükemmeliyetçi 3,7985 1,15702 ,038 ,081*
Demokratik 3,9667 1,05340 ,000 -,186**
Babanın Algılanan Ebeveyn Tutumu
Baskıcı 3,5106 1,27240 ,000 ,189**
Otoriter 3,8227 1,25156 ,047 ,077*
İlgisiz 3,0970 1,28124 ,000 ,394**
Tutarsız 3,1227 1,28907 ,000 ,324**
Aşırı hoşgörülü 3,6985 1,15229 ,000 -,152**
Demokratik 3,8091 1,21445 ,001 -,133**

Tablo 5’e göre; öğrencilerin İB toplam puanı ile annenin baskıcı, otoriter,
ilgisiz, aşırı koruyucu, tutarsız, aşırı hoşgörülü, mükemmeliyetçi veya demokratik
ebeveyn tutumları arasında anlamlı yönde ilişkilerin olduğu; aşırı hoşgörülü (r: -,102**)
veya demokratik (r: -,186**) ebeveyn tutumları arttıkça İB puanlarının düştüğü; baskıcı
(r: ,244**), otoriter (r: ,124**), ilgisiz (r: ,328**), aşırı koruyucu (r: ,096*), tutarsız (r:
,363**) ve mükemmeliyetçi (r: ,081*) ebeveyn tutumları arttıkça İB puanlarının da
arttığı görülmüştür. Yine araştırmada babanın baskıcı, otoriter, ilgisiz, tutarsız, aşırı

79
hoşgörülü veya demokratik ebeveyn tutumları ile öğrencilerin İB puanları arasında da
anlamlı yönde ilişkilerin olduğu; babanın aşırı hoşgörülü (r: -,152**) veya demokratik
(r:-,133**) ebeveyn tutumları arttıkça İB puanlarının düştüğü; baskıcı (r: ,189**),
otoriter (r: ,077*), ilgisiz (r: ,394**) veya tutarsız (r: ,324**) ebeveyn tutumları arttıkça
İB puanlarının da arttığı görülmüştür.

Konu üzerine gerçekleştirilmiş çalışmaların büyük çoğunluğunda demokratik


ve aşırı hoşgörülü ebeveyn tutumlarının ilişki bağımlılığını olumsuz etkilerken,
baskıcı, otoriter ve aşırı koruyucu ebeveyn tutumlarının ilişki bağımlılığını olumlu
etkilediği bulgulanmıştır. Fischer ve Crawford (1992) çalışmasında babasını otoriter
algılayan; Bornstein (2005) ebeveynlerin aşırı koruyucu tutumunun; Carfora (2009)
otoriter ebeveyn stiline sahip bireylerin; Ançel (2017) baskıcı ve otoriter ailelerde
yetişen bireylerin; Dereli (2018: 66-67) anne tutumunu ilgisiz veya otoriter olarak ifade
edenlerin; Büyük (2020: 75) annesini çok otoriter olarak algılayanların ve Turgut ile
Yücel (2020: 321) aşırı koruyucu veya baskıcı/otoriter anne veya baba tutumlarına
sahip olan katılımcıların ilişki bağımlılığı puanlarının anlamlı derecede daha yüksek
olduğunu belirlemişlerdir. Bu bulgular ile ebeveyn tutumlarındaki farklılıkların
çocukların kişilik gelişimine etkisi ve kişilerarası ilişkilerdeki önemi daha iyi tespit
edilmiştir.

Çocuk için ebeveynlerin tutumları standart ilişki figürleri olarak


algılanmaktadır. Çünkü çocuk doğduğu andan itibaren ebeveyn odaklıdır (Satir, 2017)
ve ebeveynlerinin tutumlarına göre benlik değeri ve özsaygı duygusu gelişme
göstermektedir. Bu sebeple kişilerarası bağımlılığın temel etkenlerden birini; benlik
saygısı gelişimini olumsuz etkileyen aşırı koruyucu ebeveyn tutumu oluşturmaktadır.
Aşırı koruyucu ebeveyn tutumuna sahip ailelerin çocuğun fiziksel ve duygusal
ihtiyaçlarına gösterdikleri aşırı ilgi bir taraftan çocukta duygusal fazlalık ihtiyacının
oluşumuna zemin hazırlarken, diğer taraftan da çocuğun sorumluluklarından
uzaklaştırılması güçsüzlük ve yetersizlik duygularının gelişimine sebep olmaktadır. Bu
durumda çocuk kendisini hem fazla ilgiye ve sevgiye değer hem de güçsüz ve yetersiz
olarak algılarken diğer insanları ise kendisine ilgi ve sevgi göstermek zorunda olan
güçlü ve yetkin bireyler olarak konumlandırmakta ve duygusal ihtiyaçlarını korumak
için diğerlerinin istek ve arzularına göre hareket etmesi gerektiğini düşünmektedir
(Yörükoğlu, 1978; Bornstein ve ark., 1993). Bu telafi mekanizması esasen
ebeveynlerin çocuk ile kurduğu aşırı koruyucu ilişki matrisinin yetişkinlik dönemindeki

80
ilişkilere uyarlanmasıdır (Satir, 2017). Aşırı koruyucu ebeveyn tutumu ile ortak çıktılar
gösteren otoriter ve baskıcı ebeveyn tutumlarına sahip anne-babalar da kurguladıkları
katı çerçeve kurallara aile üyelerinin itaat etmesini bekler. Bu tutum ile yetişen
çocuklarda özerk, girişimci, bağımsız ve özgüvenli bir kişiliğin gelişimi
engellendiğinden ebeveyn ile ilişkisine yönelik boyun eğme ve itaatkarlıkla birleşen
bir bağımlılık tutumu geliştirilir. Otoriter tutumu içselleştiren bireyler yetişkinlik
dönemlerinde de beğenilme, onaylanma ve sevilme ihtiyaçlarının telafi edileceğini
düşündükleri diğeri odaklı düşünce ve davranışlar sergileyebilir ve ebeveyne yönelik
geliştirdikleri bağımlılığı yetişkinlik ilişkilerine de aktarırlar (Zimberoff, 2017). Aşırı
koruyucu ve otoriteryen/baskıcı ebeveyn tutumunun tam tersi bir noktada bulunan
ilgisiz ve kayıtsız ebeveyn tutumu da çocukta belirsizlik duygusu oluşturarak korkulu
ve kaygılı bir bağlanma gelişimine sebep olabilir. Demokratik ebeveyn tutumunda ise
çocuk ebeveynleri tarafından gerçek benliği ile kabul edildiği ve istekleri
değerlendirilerek saygı gösterildiği için ilerleyen dönemlerde de benzer ilişki modelini
sürdürür (Yavuzer, 1998).

3.1.3. İlişki Bağımlılığı ve İstismar ile İlgili Değişkenler


Arasındaki İlişkilere Dair Bulgular

Tablo 6: İstismar ile İlgili Değişkenlere Göre İlişki Bağımlılığı (İB) Toplam Puanına İlişkin Analiz Sonuçları
V G N Ort. SD F Fark p r
18 Yaş Altı Dönemde Cinsel İstismara 660 1,0803 ,30856 ,000 ,184**
İB

Uğrama
18 Yaş Altı Dönemde Fiziksel İstismara 660 1,6424 ,90153 ,000 ,338**
Uğrama
18 Yaş Altı Dönemde Duygusal İstismara 660 1,8879 1,09330 ,000 ,489**
Uğrama
18 Yaş Altı Dönemde İstismara Uğrama Durumunun Görmezden Gelinmesi
Şiddete maruz kalmadım* 519 2,0660 ,57274 41,577 ,176 ,000
Maruz kaldım, görmezden gelinmedi** 52 2,3069 ,60858 >,05
Maruz kaldım, görmezden gelindi* 89 2,6593 ,59785
Fiziksel veya Duygusal İstismarda 660 1,3803 ,68977 ,000 ,189**
Bulunma Eğilimi
Partner Tarafından Cinsel İstismara 660 1,8167 ,65972 ,011 ,099*
Uğrama
Partner Tarafından Duygusal İstismara 660 2,2712 1,24072 ,000 ,191**
Uğrama
İstismarda Bulunan Partnere Yönelik 660 1,6756 ,88468 ,000 ,276**
Algılanan İlişki Bağımlılığı Derecesi

Tablo 6; istismar ile ilgili değişkenlere göre İB toplam puan ortalamasına ilişkin
gerçekleştirilen tek yönlü varyans ve Pearson korelasyon analizi sonuçlarını
göstermektedir. Buna göre 18 yaş altı dönemde cinsel, fiziksel veya duygusal
istismara uğrama, 18 yaş altı dönemde istismara uğrama durumunun görmezden
gelinmesi, fiziksel veya duygusal istismarda bulunma eğilimi, partner tarafından cinsel

81
veya duygusal istismara uğrama ile istismarda bulunan partnere yönelik algılanan
ilişki bağımlılığı derecesine göre İB toplam puanı anlamlı düzeyde farklılaşmaktadır.
Bununla birlikte istismar ile ilgili değişkenlerden partner tarafından fiziksel istismara
uğrama ve cinsel istismarda bulunma eğilimine göre İB puan ortalamasında anlamlı
bir farklılaşma tespit edilmediğinden ilgili analiz sonuçlarına EK-10’da yer
verilmektedir.

Analiz sonuçları; 18 yaş öncesi dönemde cinsel istismara uğrama durumu ile
öğrencilerin İB puan ortalaması arasında pozitif yönde anlamlı düzeyde ilişki olduğunu
göstermektedir (r: ,184**). Bu bulgunun yanı sıra 18 yaş öncesi fiziksel (r: ,338**) veya
duygusal (r: ,489**) istismara uğrama durumu ile İB toplam puan ortalaması arasında
da pozitif yönde anlamlı düzeyde ilişki olduğu belirlenmiştir. Literatürde ulaşılan
çalışmalarda bulgularımızı desteklemektedir. Bruno (1990) Arizona’da tedavi gören
danışanlarında aile içinde fiziksel istismar olduğunu belirtenlerin; Carson (1990)
çocukluğunda fiziksel veya duygusal istismara maruz kalan üniversite öğrencilerinin;
Meyer (1995) ebeveyn istismarının; Spears (1997) kadın sığınma evinde kalmakta
olan yakın dönemde fiziksel ya da duygusal istismara uğramış kadınların; Parker,
Faulk ve Lo Bello (2009) hemşirelik öğrencilerinde cinsel veya fiziksel istismara
uğramış veya tanık olmuşların; Reyome, Ward ve Witkiewitz (2010) hemşirelik
bölümünde okuyan öğrencilerde çocukluk dönemi duygusal istismar öyküsü olanların;
Mukba (2013: 62) aile içi fiziksel istismara maruz kalan üniversite öğrencilerinin;
Havaçeliği’nin (2013: 77) ailelerinden şiddet gören öğrencilerin; Barak (2018: 58)
çocukluk dönemi örselenme yaşantılarının ve Büyük de (2020: 77) sık sık duygusal
istismara uğrayanların ilişki bağımlılığı puanlarının anlamlı düzeyde yüksek olduğunu
bulgulamıştır. Yer verilen çalışma bulguları ile birlikte literatürde az sayıdaki çalışma
sonucu istismara maruz kalma ile ilişki bağımlılığı arasında negatif bir ilişkinin veya
ilişkisizlik durumunun olduğunu tespit etmiştir. Özdemir’in (2015: 70-72) hemşirelerde
karşılıklı bağımlılığı incelediği ve 538 katılımcı ile yürüttüğü çalışmasında, 18 yaş
öncesinde duygusal istismara uğramış olma durumunun ilişki bağımlılığı düzeyini
anlamlı düzeyde negatif yönde yordadığı, aileden biri tarafından cinsel istismara
maruz kalma durumuna göre ise karşılıklı bağımlılık puanlarının değişmediği
sonucuna ulaşmıştır. Cullen ve Carr (1999) 289 psikoloji öğrencisinde çocukluk
döneminde fiziksel ve cinsel istismara maruz kalmanın ve Büyük (2020: 73) çocukluk
döneminde ailede fiziksel ve sözel istismarın olmasının ilişki bağımlılığını
yordamadığını belirlemişlerdir. Bulgular bir arada ele alındığında; çocukluk

82
döneminde fiziksel, duygusal veya cinsel istismara maruz kalmanın sebep olduğu
düşük benlik saygısının ve sosyal yalıtımın yetişkinlik dönemindeki ilişkileri olumsuz
etkiyebildiği söylenebilir.

En muhtaç ve savunmasız dönemlerden biri olan çocukluk döneminde


istismara maruz kalarak kendine yönelik benlik saygısı zedelenen çocuk, yetersizlik
ve güçsüzlük değerleri yüklenerek damgalanmış ve yalıtılmış olarak hissetmekte,
istismar sırrının açığa çıkmasından devamlı olarak endişe etmekte (Jehu, 1988),
kendi ihtiyaçlarını başkalarına söyleyememekte (Bass ve Davis, 1988; Engel, 1991),
başkalarının isteklerine sürekli dikkat etmekte, reddedilmeye karşı aşırı duyarlılık ve
terk edilme korkusu ile kendisinden güçsüz olarak algıladığı kişilere yönelik açık
saldırgan davranışlar sergilemekte (Goodwin, 1990), kendisinden daha güçlü olarak
algıladığı bir dış güçten de onay almadan yaşayamayacağı düşüncesi ile istismar
edilmeye de açık olabilmekte ve mağduriyet deneyimlerini tekrarlayabilmektedir
(Bornstein, 1992; Green, 1993; Runyan ve ark., 2002; Baysan, 2003; Yanıkkerem,
2002; Polat, 2007). Bununla birlikte istismara uğramış olma durumunu öğrenen
ailelerin çocuklarına yönelik aşırı koruyucu bir tutum içerisine girmeleri de ilişki
bağımlılığı gelişimine dolaylı olarak sebep olabilmektedir (Jaramillo ve Hoyos, 2009).

Bulgulara göre; 18 yaş altı dönemde istismara uğrama durumunun görmezden


gelinmesine göre İB puan ortalaması anlamlı düzeyde farklılaştığı belirlenmiştir. Bu
doğrultuda maruz kaldığı istismar görmezden gelinen (2,65) öğrencilerin İB
ortalamasının istismara uğrayıp görmezden gelinmeyenlere (2,30) göre daha yüksek
olduğu tespit edilmiştir. Literatürde belirtilen ilişki üzerine gerçekleştirilmiş herhangi
bir çalışmaya rastlanmamıştır. Çalışmamız ile tespit edilen ilişkiden yola çıkılarak 18
yaş altı dönemde maruz kalınan istismarın görmezden gelinmesi veya tepkisiz
kalınmasının ilişki bağımlılığı riskini artırdığı söylenebilir. Kendini savunmada güçlük,
olumsuz duyguları ifade etmekte zorlanma, aşırı verici olma ve herkesi memnun
etmeye çalışma gibi özgeci eğilimlerle karakterize bir yapı olarak ele alınan ilişki
bağımlılığının gelişiminde erken çocukluk dönemi aile içinde veya sosyal çevre ile
ilişkilerde gerçekleşen travmatik durumların oldukça etkili olduğu bilinmektedir
(Seçim, 2019: 30-31). Özellikle aile içi istismar durumunda ebeveynlerden birinin
istismar davranışlarına tanık olan diğer ebeveynin “çocukları için bu duruma
katlandığını” iddia ederek boyun eğici bir tutum sergilemesinin ve istismar davranışına
yönelik sessizlik kültürü ile istismarın görünmez kılınmaya çalışılmasının çocuğun

83
kişilik gelişimini zedeleyerek ilişki bağımlılığı riskini artırabileceği söylenebilir. Bununla
birlikte ailenin diğer üyelerinin istismara yönelik nedenselleştirici tavrı da kurumsal
ailenin her koşulda sürdürülmesi düşüncesi ile kamufle edilmiş içsel zayıflığın ve
korkunun bir dışa vurumu olarak ilişki bağımlılığı gelişimine sebep olabilir. Bu bireyler
yetişkinlikte de aynı sınır ihlallerine sessiz kalarak istismarın taşıyıcılığını
yapmaktadırlar.

Analiz sonucunda; üniversite öğrencilerinin İB puanları arttıkça fiziksel veya


duygusal istismarda bulunma eğilimlerinin de arttığı belirlenmiştir. İB puanlarının en
yüksek devamlı fiziksel veya duygusal istismarda bulunan (2,56) öğrencilerde olduğu
tespit edilmiştir. Literatürde istismarda bulunma eğilimi ile ilişki bağımlılığı arasındaki
ilişkiye dair ulaştığımız bulgu ile benzerlik gösteren çalışmalara rastlanmaktadır.
Foshee ve arkadaşları (2004) ile Kinsfogel ve Grych (2004) yaptıkları araştırmalarda
erken yaşta istismara maruz kalan bireylerin şiddete yönelik eğilimlerinin olumlu
olduğunu, bir diğer ifadeyle şiddeti rasyonalize ettiklerini belirlemişlerdir. Bornstein
(2005) çocuk istismarı faillerinde ve mağdurlarında ilişki bağımlılığını incelediği
çalışmasında hem faillerin hem mağdurların yüksek bağımlılık düzeylerine sahip
olduğunu ortaya çıkarmıştır. Valor-Segura, Exposito ve Moya da (2009: 480)
çalışmasında şiddet gösteren erkeklerin göstermeyenlere göre daha fazla ilişki
bağımlısı olduğunu bulgulamıştır. Yine Bornstein (2012: 776) bir başka
araştırmasında şiddet eğilimi ile bağımlılık özellikleri arasında pozitif ilişki tespit
etmiştir. İlişkinin her an sona erebileceği düşüncesi ile yoğun terk edilme kaygısı
yaşanan ilişki bağımlılığında; birey bu düşünceler ile partnerine yönelik bir kontrol
çemberi oluşturarak terk edilme kaygısı ile başa çıkmaya çalışır (Castelllo, 2005).
Kontrol çemberinden uzaklaşan her davranış bağımlı birey tarafından ilişkinin sona
ermesi için bir adım olarak algılandığından bu bireyler bir önleme mekanizması olarak
şiddet ve istismar davranışlarına da yönelebilmektedirler. Çünkü ilişki bağımlısı için
kontrolünü kaybetmek ilişkiyi ve dolayısıyla kendisini kaybetmek anlamına
gelmektedir (Schaeffer, 1996: 71). Bununla birlikte çocukluk döneminde engel
olunamayan istismarın bireyin içindeki istismar çekirdeğini sürekli olarak beslediği ve
insan doğası gereği içselleştirilerek istismarcı rolüne bürünebileceği; bir diğer ifadeyle
istismarda bulunan kişide çoğunlukla çocukluk döneminde istismara maruz kalma
öyküsünün bulunduğu bilinmektedir. Freud (2020a: 38) bu durumu daha önce taciz
edilmemiş çocukların, istismar eylemlerine giden yolları da bulamayacağını ifade
ederek desteklemektedir. Bu noktada istismarda bulunan erkeklerin %51’inin

84
çocukluk döneminde istismara maruz kaldığının tespiti de (Gayford, 1975) çocukluk
dönemi ile başlayan ve toplumu tehdit eden zincirleme istismar davranışına ve ilişki
bağımlılığı riskine işaret ettiğinden ayrıca önem taşımaktadır.

Araştırma bulguları; öğrencilerin İB puan ortalaması ile partner tarafından


cinsel (r: ,099*) veya duygusal (r: ,191**) istismara uğrama durumu arasında anlamlı
düzeyde pozitif yönde ilişkilerin olduğunu göstermektedir. Romantik ilişkide partner
istismarı plansız veya planlı bir biçimde, partnerlerden biri veya karşılıklı olarak
gösterilen, maruz kalan bireye duygusal, sosyal, ekonomik, fiziksel, cinsel ve diğer
yönlerden zarar veren davranışlar olarak tanımlanmaktadır (Seçim, 2019).
Kısıtlayıcılık aşağılama, baskınlık, sindirme, korkutma (Leisring, 2013), yoksun
bırakarak cezalandırma, yargılama, önem vermeme veya önemsizmiş gibi davranma,
yönetme, diğeri yerine karar verme, tehdit etme, şiddet uygulama, incitici sözler
söyleme, sömürme ve denetleme temel istismar davranışlarına örnek olarak
sayılabilir (Seçim, 2019: 11-9). Literatürde partner istismarı üzerine yapılan
araştırmalarda partner istismarına en fazla maruz kalan grubun üniversite öğrencileri
olduğu (Macke, 2010), üniversite öğrencileri arasında ise kız öğrencilerin neredeyse
tamamının partneri tarafından duygusal istismara uğradıkları belirlenmiştir (Fidan ve
Yeşil, 2018). Havaçeliği (2013: 76-77) çalışmasında ilişki bağımlılığı ile partnerden
cinsel istismar görme arasında herhangi bir ilişki bulgulamazken duygusal istismar
görme ile arasında pozitif yönde ilişki olduğunu tespit etmiştir.

Romantik ilişki istismarına yönelik rasyonalize edilen tutumların en önemli


etkenleri; çocukluk dönemi ihmal ile istismar mağdurluğu (Williams, Connolly ve
Segal, 2001) sonucu ihlal edilmiş sınırlar ile sahip olunan düşük benlik değeri
(Caprara ve ark., 2004), aile ile problemli ilişkiler ve kontrol edilemeyen kaygıdır
(Seçim, 2019: 9). Partner tarafından istismara uğrama durumunun ilişki bağımlılığı ile
pozitif ilişkisi ilk olarak bireyin erken çocukluk döneminde maruz kaldığı duygusal
ihmal veya istismar ile yorumlanabilir. Travmatik sınır ihlali deneyimlerine maruz
kalmış bireylerde fiziksel ve cinsel sınırlar zedelendiği için ya olası bir incitilme
tehlikesine yönelik bir savunma biçimi olarak kendisini duygusal yakınlık ve ilgiden
yoksun bırakmakta ya da tekrar ihmal ve istismar ile şiddet görebileceği ilişkilere
yönlenerek (Svanberg, 2020: 59) istenmeyen fiziksel ve cinsel adımları durdurmakta
zorluk yaşamakta (Lancer, 2018: 47) ve istismar ile ihmali gündelik yaşamın bir
parçası olarak görebilmektedirler (Royse, 2016: 65).

85
İhlal edilmiş benlik sınırları durumu yine bireyin temel inançlarından biri olan
kendi değerliliğine dair inancını yitirmesine ve istismarı ilişkiyi sürdürmek için tolare
edebilmesine sebep olabilir (Erol ve Sağır, 2017: 137). Bu durum partner istismarına
uğrama durumu ile ilişki bağımlılığı üzerine yapılan çalışmalardan elde edilen ilişki
bağımlılarının istismara karşı tolerans geliştirdiklerinden istismarcı kişileri daha çok
tercih ettikleri bulguları ile de desteklenmektedir (Lyon ve Greenberg, 1991;
Bornstein, 2006: 595; Karabacak ve Kodan Çetinkaya, 2005). Bununla birlikte
varlığının değeri çocukluk döneminde hissettirilmemiş, sevilmemiş ve duygusal
ihmale uğramış olan bağımlı bireyler duygusal boşluklarını yetişkinlik döneminde
partner veya arkadaşlık ilişkileri ile onarmaya çalışarak başkalarını yaşamlarının
merkezine koymakta, ancak yoğun terk edilme kaygısı da hissettiklerinden partnerinin
zarar verici tutumlarında dahi yüceltme ve partnerini memnun etme tutumlarını
sürdürerek istismar gibi sınır ihlali davranışları göz ardı edebilmektedirler (Beattie,
2006: 58; Tokmak, Turgut ve Öktem, 2013). Birey ilişkinin sürdürülmesi için maruz
kaldığı istismarın farkındalığını “sevdiği için yapıyor”, “sevmese kıskanmaz” gibi
temelsiz düşünceler ile meşru bir zeminde değerlendirip ilişkisine devam
edebilmektedir. Ancak benlik sınırı ihlal edilmiş bağımlı bireyin düşük özgüven ve
değersizlik duygularından dolayı istismarcının davranışını değiştirmekten ziyade
maruz kaldığı istismarı kendisinin tetiklediği düşüncesinden dolayı suçluluk ve utanç
duyguları hissettiği (Lancer, 2018: 49) ve bu durumun da hem istismara karşı
toleransın artmasına hem de sessiz kalınan istismarın da artarak devam etmesine
sebep olduğu söylenebilir (Soylu, 2017: 29).

Bulgulara göre; öğrencilerin İB puan ortalaması ile istismarda bulunan


partnere yönelik algılanan ilişki bağımlılığı arasında pozitif yönde anlamlı düzeyde
ilişki bulunmaktadır (r: ,276**). Bu tespit üzerine; ilişki bağımlılığı yüksek olan
bireylerin ilişki bağımlısı oldukları yönündeki farkındalıklarının da yüksek olduğu
şeklinde değerlendirme yapılabilir.

3.1.4. İlişki Bağımlılığı ve Partner ve Arkadaşlık İlişkileri


ile İlgili Değişkenler Arasındaki İlişkilere Dair Bulgular

Tablo 7: Partner ve Arkadaşlık İlişkileri ile İlgili Değişkenlere Göre İlişki Bağımlılığı (İB) Toplam Puanına
İlişkin Analiz Sonuçları
V G N Ort. SD F Fark p r
Partner İlişki Tarzı: Şıpsevdiyim 660 1,7939 ,99466 ,000 ,183**
İB
(Şıpsevdi)

86
Partner İlişki Tarzı: Bağlandığım 660 2,2061 1,20946 ,000 ,323**
kişiye saplantılı bağlanıyorum
(Saplantılı)
Partner İlişki Tarzı: Kimseye 660 2,0758 1,15572 ,000 ,206**
bağlanamıyorum (Sakınmacı)
Partnerde Madde Bağımlılığı
Partnerim yok 396 2,1896 ,59941 3,660 ,128 ,026
Partnerim var, madde bağımlısı 207 2,0810 ,60170 >,05
değil*
Partnerim var, madde bağımlısı* 57 2,2996 ,71846
Arkadaşlık İlişki Tarzı: 660 2,7364 1,23069 ,000 ,241**
Arkadaşlarıma hızlı bağlanır,
kırılırsam hızla koparım (Toksik
bağlılık ve ayrılık)
Arkadaşlık İlişki Tarzı: 660 2,5758 1,05337 ,000 ,191**
Arkadaşlarıma karşı çok
vericiyimdir ama çok fazla
karşılık beklerim (Borçlu)

Tablo 7’de partner ve arkadaşlık ilişkileri ile ilgili değişkenlere göre İB toplam
puanına ilişkin tek yönlü varyans analizi ve Pearson korelasyon analizi sonuçları yer
almakta; öğrencilerin İB puan ortalaması ile “şıpsevdi”, “‘saplantılı” ve “sakınmacı”
partner ilişki tarzları, partnerde madde bağımlılığı, “toksik bağlılık ve ayrılık” ve
“borçlu” arkadaşlık ilişki tarzları arasında göre anlamlı düzeyde farklılaştığı tespit
edilmektedir. Bununla birlikte İB puan ortalamasının partner ve arkadaşlık ile ilgili
değişkenlerden ilişki durumuna, partner eğitim durumuna, “toksik bağlılık ve ayrılık”
partner ilişki tarzına ve “girişimci” arkadaşlık ilişki tarzına göre anlamlı düzeyde
farklılaşmadığı belirlendiğinden ilgili analiz sonuçlarına EK-10’da yer verilmektedir.

Bulgular; “şıpsevdi” partner ilişki tarzı ile öğrencilerin İB puan ortalaması


arasında anlamlı düzeyde pozitif yönde ilişki olduğunu göstermektedir (r: ,183**).
Buna göre İB puanları arttıkça “şıpsevdi” partner ilişki tarzı puanları da artmaktadır.
Yine “saplantılı” partner ilişki tarzı ile öğrencilerin İB puan ortalaması arasında da
anlamlı düzeyde pozitif yönde ilişki olduğu belirlenmiştir (r: ,323**). Yani İB puanları
arttıkça “saplantılı” partner ilişki tarzı puanları da artmaktadır. Son olarak “sakınmacı”
partner ilişki tarzı ile İB toplam puan ortalaması arasında da pozitif yönde anlamlı
düzeyde ilişki olduğu tespit edilmiştir (r: ,206**). Buna göre İB puan ortalaması arttıkça
“sakınmacı” partner ilişki tarzı puanları da artmaktadır. Literatürde ise ilişki bağımlılığı
ve partner ile ilişkiler üzerine gerçekleştirilmiş çalışmaların çoğunlukla bağlanma
stilleri çerçevesinde ele alındığı görülmektedir. Springer, Britt ve Schlenker’in (1998)
217 üniversite öğrencisi ile gerçekleştirdiği çalışmada ilişki bağımlılığı yüksek olan
öğrencilerin kaygılı romantik ilişkiler yaşadıkları belirlenmiştir. Wells ve arkadaşları
(2006) çalışmasında kişilerarası bağımlılık düzeyinin romantik ilişkilerde kaçınmacı ve
saplantılı bağlanma durumları ile pozitif yönde ilişki içinde olduğunu tespit etmişlerdir.

87
Ançel ve Kabakçı’nın (2009) 400 hemşirelik bölümü öğrencisi ile sürdürdüğü
araştırmada kaygılı bağlanma stiline sahip olanların karşılıklı bağımlılık puanının da
yüksek olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Havaçeliği (2013: 76) çalışmasında ilişki
bağımlılığı ile saplantılı bağlanma tarzı arasında anlamlı yönde pozitif bir ilişki
olduğunu bulgulamıştır. Aynı çalışma buglularında öğrencilerin ilişkileri sona
erdiğinde hemen yeni bir ilişkiye başlama durumları ile ilişki bağımlılığı puanları
arasında da anlamlı düzeyde pozitif yönde ilişki olduğu belirlenmiştir. Çalışma
bulgumuz ve literatür verileri doğrultusunda ilişki bağımlılığının olumsuz ilişki tarzlarını
düşük benlik saygısı ile yordadığı düşünülmektedir.

İlişki bağımlısı bireyin sahip olduğu düşük benlik saygısı; flört döneminde
reddedileceği düşüncesi ile yakınlık korkusunun; ilişki sürecinde ise terk edileceği
düşüncesi ile ilişkinin sürdürülmesi veya diğerinin kontrol edilmesi konusunda takıntılı
ve saplantılı tutumların geliştirilmesine yol açmaktadır (Winnard, 1991; Zimberoff,
2017; Twerski, 2020: 17). Partnerinin dışlama sinyallerine aşırı duyarlılık gösteren
ilişki bağımlısı (Soylu, 2017: 27) sürdürdüğü ilişkinin sona ereceğine yönelik gerçek
bir tehlike durumunda ise ya şiddet davranışını önleyici bir mekanizma olarak
kullanmakta ya da diğeri ilişkiyi bitirmeden önce bitirmek gibi terk ettiğinde gücün
kendi kontrolünde olacağına dair yanılsamalı bir tavır ile benliğini koruma altına
almayı tercih etmektedir. Bununla birlikte bireyin ayrılığın gerçekleşmesinden sonraki
dönemi ifade eden yas sürecini de yaşamaya cesaret edemeyerek olumsuz
duyguların kendisinde yaratacağı yıkımdan kaçınabilmek için hızla yeni bir ilişki
kurarak önceki ilişkiyi değersizleştirmeye çalıştığı da görülür (Erol ve Sağır, 2017:
136). Bu husus bağımlı bireyin romantik ilişkilerini ancak ilişkiden memnun olduğu
sürece devam ettirdiğine de işaret etmektedir (Greenwald, 1999: 22). Ayrıca ilişki
bağımlısı kişiler çoğunlukla işlevsiz aile geçmişi, otoriter/baskıcı ebeveyn tutumları,
alkol bağımlısı ebeveyn (Beattie, 2006: 233), ebeveyn veya sevilen birinin kaybı,
istismar (Colman ve Spatzwidom, 2004) gibi travmatik tecrübeleri sebebiyle terk
edilmeyi, sadakatsizliği veya duyguları bastırmayı erken dönemde öğrenmişlerdir
(Beattie, 2006). Bu durum yetişkinlik ilişkilerinde de yakınlığın belirsizliğinden ve
incinebilir olmanın riskinden uzaklaşarak insanların kendisiyle duygusal bir ilişki
kurabilmesine yönelik inşa ettiği bariyeri, duygusal varlığını ilişkiye dahil etmediği
yüzeysel ilişkileri ve zaman içerisinde yaşadığı duygu sağırlığını açıklayabilir
(Greenwald, 1999: 106; Beattie, 2006: 231).

88
Araştırmada; ilişki bağımlılığı ile madde bağımlısı partner arasında pozitif bir
ilişki olduğu tespit edilmiştir. Buna göre partnerinde madde bağımlılığı olmayan
öğrencilerin İB puan ortalaması (2,08) partnerinde madde bağımlılığı olan öğrencilerin
İB puan ortalamasından (2,29) anlamlı düzeyde daha düşüktür. Literatürdeki verilerde
de ilişki bağımlılığının çoğunlukla partnerinde madde bağımlılığı bulunan bireylerde
geliştiğini göstermektedir. Gomez ve Delgado (2003) ile Rusnakova (2014) tarafından
gerçekleştirilen çalışmalarda ilişki bağımlılığına madde bağımlısı partner ile duygusal
ilişkisini sürdüren kişilerde rastlanıldığı tespit edilmiştir. Altıntaş da (2015: 70-71)
çalışmasında alkol bağımlısı partnerin kadınlarda ilişki bağımlılığı puanlarını olumlu
yönde yordadığını belirtmektedir. İlişki bağımlılığı kavramının tarihçesi; alkol kullanım
bozukluğuna sahip partnerleri olan kadınların bu duruma yönelik aşırı utanç ve kaygı
geliştirdikleri gözlemi ile başlamaktadır (Adsız Alkolikler Dünya Servisleri, 1991). Bu
bireylerin partnerinin alkol ile ilgili problemli davranışları ile yüzleşmek yerine ya inkâr
tutumu sergileyerek mantığına uygun hale getirdikleri ve olgunlaşmamış savunma
mekanizmalarını kullandıkları belirlenmiştir (Morgan ve James, 1991). Bireyin bu
mekanizmalara yönelmesinin ve partnerine yönelik sınırsız bir tolerans göstermesinin
temel sebebi ise başkası olmadan yaşayamayacağı ve duygusal güvenliğini
koruyamayacağına dair duyduğu akılcı olmayan inanç örüntüsüdür. Bu durum bağımlı
bireyin partnerinden beklentisini “alkolik partner ile kalmaya devam edeceğim çünkü
beni dövmüyor” veya “ortalarda dolanmıyor” gibi düşük düzeylere indirgemesine de
yol açmaktadır (Beattie, 2006: 117). Alkol bağımlısı partnere sahip olan kişilerde ilişki
bağımlılığın geliştiği genel kanısının yanı sıra Beattie (2006: 141); alkolik bir ebeveyn
ile büyüyen bireyde gelişen kendine yönelik muhalif ilişkiyi bireyin yetişkinlik
döneminde eş değer bir alkol bağımlısı ile evlenerek desteklediği fikrini öne
sürmektedir. Bir başka ifadeyle alkolik ebeveyn ile ihtiyaçlarının ikinci plana atılmasını
çocukluk döneminden itibaren içselleştirerek zihinsel ilişki şemasını kurgulayan
bireyin sonraki partner seçimlerinde de aynı davranış örüntülerini arama eğiliminde
olabildiği ifade edilmiştir (Toole, 1991).

Analiz sonuçlarına göre; “toksik bağlılık ve ayrılık” (r: ,241**) ile “borçlu” (r:
,191**) arkadaşlık ilişki tarzları ile öğrencilerin İB puan ortalaması arasında anlamlı
düzeyde pozitif yönde ilişkilerin olduğu görülmektedir. Yani İB arttıkça “toksik bağlılık
ve ayrılık” ile “borçlu” arkadaşlık ilişki tarzları puanları da artmaktadır. Konu üzerine
gerçekleştirilen az sayıdaki çalışmada birbirinden farklı bulgulara ulaşıldığı
görülmektedir. Havaçeliği (2013: 76) çalışmasında öğrencilerin ilişkileri sona

89
erdiğinde hemen yeni bir ilişkiye başlama durumları ile ilişki bağımlılığı skorları
arasında doğrusal yönde bir ilişkinin olduğunu bulgularken; Mukba (2013: 64) zor ilişki
kurduklarını belirten öğrencilerin ilişki bağımlılığı puanlarının kolay ilişki kurduklarını
belirten öğrencilere kıyasla daha yüksek olduğunu tespit etmektedir. Ona göre ilişki
bağımlısı bireyler; kolay arkadaşlık bağı kuramamaktadır. Çalışmamızda ulaştığımız
bulguların ise Havaçeliği’nin (2013) çalışma bulguları ile tutarlı olduğu görülmektedir.
İlişki bağımlılığı yüksek olan üniversite öğrencilerinde “toksik bağlılık ve ayrılık” ve
“girişimci” ve “borçlu” ilişki tarzları puanlarının yüksek olması kişilik özellikleri
doğrultusunda değerlendirildiğinde tutarlılık içindedir. İlişki bağımlısı birey; idealin
arkasındaki gerçek benliğin açığa çıkması ihtimalinin sebep olduğu yoğun kaygı ve
korku duygusu hissetmektedir. Bu olumsuz duygular yüzeysel ilişkilerin güvenliğinin
tercih edilmesinde ve olası bir ilişki bitimi ardından yeni arkadaşlık arayışına
girilmesinde etkili olabilir. Yine ilişki bağımlısı birey bir taraftan karşısındakine sınırsız
verici davranışlar sergileyerek Karpman üçgeninin (1968) “kurtarıcı” rolünü oynarken
diğer taraftan da karşısındakinden aynı verici tavırların beklentisi içine girmektedir. Bu
beklentinin karşılanamaması durumunda takdir edilmediğini ve kullanıldığını
düşünmeye başlayarak “kurban” gibi hissettiğinden bireyin kendine yönelik değersizlik
algısı da artmaktadır. Bu kullanılmışlık algısı ile temellenen değersizlik hissinden
kurtulabilmek için sıklıkla farklı ilişkilerin arayışına girmesi de beklenen bir durumdur
(Beattie, 2006: 100).

3.1.5. İlişki Bağımlılığı ve Psikolojik Durum ile İlgili


Değişkenler Arasındaki İlişkilere Dair Bulgular

Tablo 8: Psikolojik Durum ile İlgili Değişkenlere Göre İlişki Bağımlılığı (İB) Toplam Puanına İlişkin Analiz
Sonuçları
V G N Ort. SD p r
İB Algılanan Genel Psikolojik Durum 660 3,0439 ,88806 ,000 -,468**

Tablo 8; psikolojik durum ile ilgili değişkenlere göre İB toplam puanına ilişkin
yapılan Pearson korelasyon analizi sonuçlarını göstermektedir. Bu analiz sonuçlarına
göre; öğrencilerin algıladıkları genel psikolojik durum ile İB toplam puanı arasında
anlamlı düzeyde negatif yönde ilişki olduğu belirlenmiştir (r: -,468**). Yani ilişki
bağımlılığı arttıkça genel psikolojik durumun kötüleştiği görülmektedir. Literatürde de
psikolojik durum ile bağımlılık ve bağımlı kişilik özellikleri arasındaki ilişkilere dair çok
sayıda çalışma yer almaktadır. Fischer, Spann ve Crawford (1991) karşılıklı bağımlılık
ve öz saygı arasında negatif bir ilişki; McGlone (1993) çalışmasında karşılıklı

90
bağımlıların diğerlerine göre depresyon puanlarının daha yüksek olduğunu ve Cullen
ve Carr (1999) da karşılıklı bağımlılık seviyesi yüksek olan kişilerin psikolojik semptom
gösterme oranının fazla olduğunu tespit etmişlerdir. Gomez ve Delgado (2003),
madde kullanım problemi olan ve olmayan kişilerle gerçekleştirdiği araştırmada ilişki
bağımlılığı ile depresyon arasında; Ançel ve Kabakçı (2009) karşılıklı bağımlılık ile
depresyon arasında; Makvand-Hosseini, Bigdeli ve Aghabeigi (2009) araştırmasında
ilişki bağımlılığı ile psikolojik rahatsızlık durumu arasında; Chang (2010) karşılıklı
bağımlılık ile kaygı, uykusuzluk ve depresyon arasında; Bynum ve arkadaşlarının
(2012) 567 üniversite öğrencisi ile yaptığı araştırmada karşılıklı bağımlılık ile öfke ve
kaygı arasında pozitif yönde ilişkiler tespit etmişlerdir. Altun (2018: 46) ev kadınlarında
eş bağımlılığını incelediği çalışmasında kendisini psikolojik olarak biraz sağlıklı
algılayan kadınların eş bağımlılık puanlarının, çok sağlıklı algılayanlara göre;
psikolojik tedavi almış olan kadınların ise eş bağımlılık puanlarının almamış olanlara
kıyasla daha yüksek olduğunu bulgulamıştır. Yapabaş (2018: 32) öfke davranışı ve
ilişki bağımlılığı arasındaki ilişkiyi incelediği çalışmasında ilişki bağımlılığı ile saldırgan
ve kaygılı davranışlar arasında pozitif yönde doğrusal bir ilişki tespit etmiştir. Sezen’in
(2019: 39) 320 psikoloji öğrencisinin karşılıklı bağımlılık düzeyini incelediği
çalışmasında psikolojik tedavi geçmişi olan öğrencilerin karşılıklı bağımlılık
puanlarının da yüksek olduğu belirlenmiştir.
Psikolojik durum ve ilişki bağımlılığı arasında negatif ilişkiye ulaşıldığı
çalışmaların yanı sıra alanyazında örnek sayıdaki çalışmada da ilişki bağımlılığı ile
psikolojik durum arasında pozitif ilişkiye rastlanmaktadır. Özdemir (2015: 70)
hemşirelerde karşılıklı bağımlılığı incelediği çalışmasını 538 katılımcı ile yürütmüş ve
ruhsal sağlık sorunu ile karşılıklı bağımlılık arasında negatif yönde bir ilişki olduğu
belirlenmiştir. İlişki bağımlılığı ile psikolojik durum arasında tespit edilen negatif
ilişkiler genellikle çocukluk dönemi yaşantıları ile açıklanmaktadır. Özellikle ilişki
bağımlılığı kişilik özelliklerinin belirlendiği erken dönemde yaşanılan duygusal istismar
durumu; güvenlik, sevgi ve saygınlık gibi pozitif duyguların düzenlenmesinin veya
kontrol edilmesinin öğrenilememesine yol açmaktadır. Bu sebeple duygusal ihmale
uğramış kişilerin yetişkinlik dönemlerinde pozitif duygulardan ziyade negatif duygu
deposu haline geldikleri bilinmektedir (Duman, 2018: 54-57). Ayrıca ilişki bağımlısı
bireylerin; kendini ihmal ve diğerinin ihtiyaçlarını önceleme gibi özgeci tutumları da
zaman içerisinde fiziksel ihtiyaçların öncelenmesi gerektiği durumlarda başkalarının
ihtiyaçları ile çatışma yaşanmasına, bu çatışma ortamının ise yetersizlik duygusuna

91
ve yaşamdaki problemler karşısında daha kırılgan hale gelinmesine sebep olacağı
söylenebilir (Schaeffer, 1996: 51; Hughes-Hammer, Martsolf ve Zeller, 1998; Beattie,
2006: 164). Psikolojik zayıflığa etki eden bir diğer faktörde ilişki bağımlılarında görülen
istismar gibi sınır ihlalli davranışlara yönelik boyun eğme tutumudur (Seçim, 2019:
53). Boyun eğme tutumunun yanı sıra başkalarına verdikleri değer, sevgi ve ilgiden
karşılık görmediği durumlarda da ilişki bağımlısı bireylerde yoğun tepkisel öfkenin ve
eşlik eden saldırganlık eğiliminin görülebileceği de belirtilmelidir (Yabancı, 2013).

3.1.6. İlişki Bağımlılığı ve Din ile İlgili Değişkenler


Arasındaki İlişkilere Dair Bulgular

Tablo 9: Din ile İlgili Değişkenlere Göre İlişki Bağımlılığı (İB) Toplam Puanına İlişkin Analiz Sonuçları
V G N Ort. SD p r
İB Dindarlık Algısı 660 3,2970 1,02161 ,000 -,171**

Tablo 9’da din ile ilgili değişkenlere göre İB toplam puanına ilişkin yapılan
Pearson korelasyon analizi sonuçlarına yer verilmektedir. Araştırmanın din ile ilgili
değişkenlerinden din eğitimine göre İB puan ortalamasının anlamlı düzeyde
farklılaşmadığı tespit edildiğinden ilgili analiz sonuçlarına EK-10’da yer verilmektedir.
Bununla birlikte öğrencilerin öznel dindarlık algıları ile İB puan ortalaması arasında
anlamlı düzeyde negatif yönde ilişki olduğu belirlenmiştir (r: -,171**). İlişki
bağımlılığının temel özelliği olan kontrol takıntısında, kişi sınırsız bir güce sahip
olduğuna dair tüm güçlülük hissettiğinden çoğu ilişki bağımlısı birey tanrının
olmadığına inanmaktadır. Bu inançsızlık durumunun bağımlı kişinin tüm güçlülük
duygusu ile kendisinin tanrı olduğu düşüncesinden kaynaklandığı ileri sürülmektedir
(Twerski, 2020: 76). Bu yorum ile birlikte tespit edilen bulgular araştırmanın
bütünselliği açısından ilişki bağımlılığı, Allah merkezlilik ve başkası merkezli dışsallık
arasındaki ilişkiye dair bulgular başlığı altında tekrar ele alınacaktır.

3.2. Başkası Merkezli Dışsallık ile Psikososyodemografik


Değişkenler Arasındaki İlişkilere Dair Bulgular

Bu bölümde, araştırmadaki katılımcıların başkası merkezli dışsallık puan


ortalaması ile psikososyodemografik değişkenler arasındaki ilişkileri belirlemek adına
yürütülen analizlere yer verilmiştir.

92
3.2.1. Başkası Merkezli Dışsallık ve Sosyodemografik
Değişkenler Arasındaki İlişkilere Dair Bulgular

Tablo 10: Sosyodemografik Değişkenlere Göre Başkası Merkezli Dışsallık (BMD) Toplam Puanına İlişkin
Analiz Sonuçları
V G N Ort. SD F t p
Cinsiyet
BMD

Kadın 456 2,7789 ,66126 ,066 3,898 ,000


Erkek 204 2,5629 ,64993

Tablo 10; üniversite öğrencilerinin BMD toplam puan ortalamasına ilişkin


sosyodemografik değişkenlere göre yapılan analiz sonucunu göstermektedir. Buna
göre, BMD puan ortalamasının cinsiyete göre anlamlı düzeyde farklılaştığı tespit
edilmiştir. Araştırmanın sosyodemografik değişkenlerinden mezun olunan lise,
öğrenim görülen bölüm, sosyoekonomik durum ve yaşamın çoğunun geçirildiği yere
göre ise BMD puanlarının farklılaşmadığı belirlendiğinden ilgili analiz sonuçlarına EK-
10’da yer verilmektedir.

Bulgular, kadın öğrencilerin BMD puan ortalamasının (2,77) erkek öğrencilerin


puan ortalamasından (2,56) anlamlı düzeyde daha yüksek olduğunu göstermektedir.
Alanyazında başkası merkezli dışsallık ile yakın kavramlar olan olumsuz
değerlendirilme korkusu, sosyal kaygı, sosyal görünüş kaygısı ile cinsiyet arasında
anlamlı ilişkilerin tespit edildiği çalışmalara ulaşılmaktadır. Bu çalışmaların çoğunda
erkeklerin olumsuz değerlendirilme korkusu, sosyal kaygı ve sosyal görünüş kaygısı
puanlarının kadınlardan daha yüksek olduğu belirlenmiştir. Doğan (2009) erkeklerin
kadınlardan daha fazla sosyal kaygı taşıdıklarını; Ömür, Aydın ve Argon (2014: 141)
erkeklerin kadınlara göre daha çok olumsuz değerlendirme korkusuna sahip
olduklarını; Kılıç (2015: 47) erkeklerin sosyal görünüş kaygısını puanlarının
kadınlardan anlamlı derecede daha yüksek olduğunu ve Şahin (2018: 61) de
erkeklerin sosyal görünüş kaygısı puanlarının kadınlardan daha yüksek olduğunu
bulgulamışlardır. Bununla birlikte literatürde son yıllarda gerçekleşen çalışmalarda
kadınların olumsuz değerlendirilme korkusu, sosyal kaygı ve sosyal görünüş kaygısı
puanlarının erkeklerden daha yüksek olduğu belirtilmektedir. Ayan, Ünsar ve
Kahraman (2013) üniversite öğrencilerinin olumsuz değerlendirilme korkusunun,
Karaşar ve Öğülmüş (2013) Amasya Üniversitesi öğrencilerinde sosyal onay
ihtiyacının ve başkasının yargılarına duyarlılığın, Gündüz (2014) Polis Meslek
Yüksekokulu öğrencilerinde olumsuz değerlendirilme korkusunun ve Aslan (2019)

93
üniversite öğrencilerinde sosyal kaygının kadınlarda erkeklere oranla anlamlı şekilde
yüksek olduğunu bulmuşlardır. Bununla birlikte Patterson ve Ritts (1997) meta analiz
çalışmasında sosyal kaygının, Telli ve Ünal (2016: 140) Kırklareli Üniversitesindeki
öğrencilerde sosyal görünüş kaygısının, İsmail (2018: 53) sosyal görünüş kaygısının
ve Turgut ile Yücel (2020: 321) olumsuz değerlendirilme korkusunun cinsiyete göre
farklılaşmadığı sonucuna ulaşmışlardır.

Çalışmamızda tespit ettiğimiz kadın öğrencilerin lehine olan başkası merkezli


dışsallık puan farklılığı Türkiye toplumunun toplumsallaşma süreci ve cinsiyet rolleri
ile açıklanmaya çalışılacaktır. Bu bağlamda öncelikle Türkiye’nin toplumsallaşma
sürecinde başat rol oynayan cinsiyet rollerinin bu farklılaşmada önemli bir etken
olduğu düşünülmektedir (Zastrow ve Bowker 1984). Geleneksel normların
benimsendiği toplum yapımızda çocukluk döneminden itibaren kadınlara sunulan
menkul bir değerlerinin olmadığı ve değerlerinin başkalarının onlar hakkındaki
düşüncelerine veya istenip istenmeyeceklerine bağlı olduğu mesajları (Kaya, 2019:
102) ve annelik ile ev hanımı gibi çeşitli çerçeve rollerin kutsallaştırılması ve bu
çerçeve rollerin sınırlarının aşılmasına daha az tolerans gösterilmesi sebebiyle
kadınların toplumsal eleştirilere daha açık bir konuma getirildiği görülmektedir. Bu
durumda tutum ve davranışlarında kendilerini daha çok baskı altında hissedebilen
kadınlar başkasının düşünceleri, duyguları ile özdeşleştiğinde bir diğer ifadeyle diğeri
mutlu olduğunda kendisinin de sevilebileceğini düşünebilmekte ve toplumun diğer
üyelerinin kendisini nasıl algıladığına erkeklere nazaran daha çok önem vererek kaygı
yaşayabilmektedirler (Tosun, 2013). Bu noktada Arslan (2019: 123) da kadınların
sosyal kaygı düzeylerinin yüksek çıkması durumunu kendilerini var etme sürecinin
daha fazla engellenmesi; bir başka ifadeyle geleneksel toplum yapısının temel
mottosu olan “el âlem ne der” düşüncesinin kadınlar üzerinden sürdürülmesi ile
açıklamaktadır. Yine geleneksel eğitimin de toplumsal geleneğin bir uzantısı olarak
ideal bakım veren kadınlık ve ideal bakım alan erkeklik imajlarını baskın hale
getirmesi kadınların muhalif içerikli doğal davranışlarını değiştirmelerine,
frenlemelerine ve başkasına denmesi yasaklanan hayırı kendi düşünce ve
davranışlarına da uygulayarak başkası odaklı tutum ve davranışlar geliştirmelerine
sebep olmaktadır (Haddou, 2020: 20-26).

94
3.2.2. Başkası Merkezli Dışsallık ve Aile ile İlgili
Değişkenler Arasındaki İlişkilere Dair Bulgular

Tablo 11: Aile ile İlgili Değişkenlere Göre Başkası Merkezli Dışsallık (BMD) Toplam Puanına İlişkin Analiz
Sonuçları
V G N Ort. SD F t Fark p r
Ailenin Dini/İdeolojik Gruba Bağlılığı
BMD

Hayır, bağlı değil* 445 2,6779 ,64596 4,141 ,434 ,016


Evet ama zayıf şekilde* 97 2,8900 ,74773 >,05
Evet, güçlü şekilde 118 2,6949 ,64524
Anne ile İletişim Niteliği 660 4,8015 1,02251 ,000 -,205**
Baba ile İletişim Niteliği 660 4,3409 1,21965 ,000 -,153**
Anne ile Sohbet Sıklığı 660 5,0939 ,98869 ,003 -,115**
Baba ile Sohbet Sıklığı 660 4,2091 1,30666 ,000 -,191**
Ailede Madde Bağımlılığı Sorunu Olan Kişi
Yok/tu* 606 2,6913 ,64789 3,787 ,072 ,023
Var/dı, 1 kişi* 50 2,9583 ,81810 >,05
Var/dı, 1’den fazla 4 2,7917 ,63282
18 Yaş Altı Dönemde Anne ile Baba Arasındaki İlişki
Ayrı (Boşanma, Vefat) 53 2,8915 ,74850 1,131 2,053 ,040
Birlikte 607 2,6965 ,65538

Tablo 11 ve Tablo 12; araştırmamıza katılan üniversite öğrencilerinin BMD


puan ortalaması ve aile ile ilgili değişkenler arasındaki ilişkiler üzerine gerçekleştirilen
bağımsız örneklem t testi, tek yönlü varyans ve Pearson korelasyon analizi
sonuçlarını göstermektedir. Gerçekleştirilen analiz sonuçlarında aile tipi; kardeş
sayısı; kardeşler arası doğum sırası; 0-7 yaş arası anne veya babanın mahrumiyet
düzeyinde ev dışı çalışması; ailede sağlık durumundan dolayı bakıma ihtiyaç duyan
kişi olma durumu; annenin otoriter, aşırı koruyucu veya mükemmeliyetçi ebeveyn
tutumları; babanın baskıcı, otoriter, aşırı koruyucu, tutarsız veya mükemmeliyetçi
ebeveyn tutumları; anne ve baba eğitim durumu değişkenlerine göre BMD
düzeylerinde anlamlı bir farklılaşma elde edilmediğinden ilgili bulgulara EK-10’da yer
verilmektedir. Bununla birlikte bulgular öğrencilerin BMD puan ortalamasının ailenin
dini/ideolojik bir gruba bağlılığı, anne veya baba ile iletişim niteliği, anne veya baba ile
sohbet sıklığı, ailede madde bağımlılığı sorunu olan kişi, 18 yaş altı dönemde anne
ile baba arasındaki ilişki, annenin baskıcı, ilgisiz, tutarsız, aşırı hoşgörülü veya
demokratik ebeveyn tutumları ile babanın ilgisiz, aşırı hoşgörülü veya demokratik
ebeveyn tutumlarına göre ise anlamlı düzeyde farklılaştığını göstermektedir.

Analiz sonuçları; öğrencilerin ailelerinin dini/ideolojik bir gruba bağlılığı


değişkeninde; ailesi dini veya ideolojik bir gruba zayıf şekilde bağlı olanların BMD
puanlarının (2,89) bağlı olmayanlara kıyasla (2,67) anlamlı düzeyde daha yüksek
olduğunu tespit etmiştir. Alanyazında ilgili konu üzerine herhangi bir çalışmanın
gerçekleştirilmediği görülmektedir. Bu sebeple çalışmamızdan elde edilen bulgu

95
doğrultusunda ailenin dini/ideolojik bir gruba bağlı olma durumunun başkası merkezli
dışsallık gelişiminde etkili bir unsur olduğu söylenebilir.

Çalışma bulgularına göre; anne (r: ,-,205**) veya baba (r: -,153**) ile iletişimin
niteliği ile öğrencilerin BMD toplam puan ortalaması arasında anlamlı düzeyde negatif
yönde ilişkilerin olduğu tespit edilmiştir. Yani; anne veya baba iletişimin niteliği
iyileştikçe BMD puanları azalmaktadır. Öğrencilerin anne (r: -,115**) veya baba (r: -
,191**) ile sohbet sıklıkları da BMD puanlarını negatif yönde etkilemektedir. Bu
doğrultuda sohbet sıklığı azaldıkça BMD puan ortalamasının yükseldiği belirlenmiştir.
Literatürde konu ile dolaylı ilgili olarak gerçekleştirilen örnek çalışmada; ebeveyn ile
iletişimin niteliğinin bireylerde başkası merkezli dışsallık ile yakın kavramlardan biri
olan sosyal görünüş kaygısını yordadığı görülmektedir. Ekşi, Kardaş ve İnci’in (2018:
159) 330 öğrenci ile yürüttükleri ebeveyne bağlanma ve sosyal görünüş kaygısı
arasındaki ilişkiye dair bu çalışmada anne ile ilişki iyileştikçe sosyal görünüş
kaygısının azaldığı belirlenmiştir. Çocukluk dönemindeki ilk şemaların çocuğun
kendisi ile ilk iletişimi kuran bakım verenler tarafından şekillendiğini vurgulayan
Bowlby (1988), iletişimin yeterli, optimal ve yetersiz karşılanma durumlarına göre de
kişiliğinin niteliğinin yön kazanacağını belirtmektedir. Çocukluk döneminde
ebeveynleri tarafından sık sık iletişim kurulan, saygı ve sevgi gösterilen ve duygusal
ihtiyaçları optimal düzeyde karşılanan bireyin edindiği kendilik saygısı, yeterlilik ve
özgüven duygusu gibi olumlu kişilik özellikleri (Gencer, 2019: 424) sosyal ortamlarda
da kendisini aşırı güvensiz hissetmemesini, başkaları tarafından alay edileceği,
reddedileceği, yargılanacağı düşünceleri geliştirmemesini ve yoğun kaygı
yaşamamasını sağlamaktadır. Bu durumun tam tersi olarak iletişim kurulmayan,
onaylamayan, önemsemeyen ve ihmal edici ebeveyn tutumlarına maruz kalan
çocuklarda ise utanç ve değersizlik duygusunun kökleri oluşur ve bu duygu kökleri
yavaş yavaş büyüyerek yetişkinlikte hata yapma ve eleştirilme korkusu ile açığa
çıkabilir. Hata yapmaktan sürekli kaygı ve korku duyan kişi de diğeri odaklı tutumlar
geliştirmeye açık hale gelmektedir.

Bulgular; ailede madde bağımlılığı sorunu olan kişinin bulunma durumuna


göre öğrencilerin BMD puanlarının anlamlı düzeyde farklılaştığını ve ailesinde madde
bağımlılığı sorunu olmayan öğrencilerin BMD puanlarının (2,69) madde bağımlısı 1
kişinin (2,95) bulunduğu ailelere sahip öğrencilerin puanlarından daha düşük olduğu
belirlenmiştir. Buna göre ailede madde bağımlılığı BMD puanlarını olumlu

96
yordamaktadır. Başkası merkezli dışsallığın özelliklerinden biri çocukluk dönemi
tecrübeleri ile zedelenmiş bir benlik yapısıdır. Çocukluk döneminde korunma, sevgi,
ilgi, güvenlik gibi temel duygusal gereksinimleri ihmal edilen ve kendi sorumluluğunu
alamayan bağımlı bir insan ile ilişki içinde olan çocuk; normal psikolojik gelişimini
sürdüremeyeceği gibi öz varlığını da benimseyemediğinden yetişkinlik döneminde
sevilmek ve onaylanmak arzusu ile diğerlerinin merkeze alındığı bir tür prototip kişilik
geliştirebilir. Bu prototip kişilik; madde bağımlısı üyenin kriz geçirmesi durumunda
sürekli tetikte olmanın gerektirdiği kontrolcü ve maskelenmiş bir kişilik olduğundan
birey yetişkinlik ilişkilerinde başkası odaklı tutum ve davranışlar sergileyerek olası bir
çatışmayı engelleyeceğini düşünmektedir (Lancer, 2018: 60; Haddou, 2020: 29;
Wolynn, 2021: 233).

Analiz sonuçlarına göre; 18 yaş öncesi anne ve babası ayrı (boşanma/vefat)


olan öğrencilerin BMD puanları (2,89) birlikte olanlardan (2,69) anlamlı düzeyde daha
yüksektir. Literatürde başkası merkezli dışsallık ile ilgili kavramlardan biri olan sosyal
görünüş kaygısı ile anne ve baba arasındaki ilişkiye dair sınırlı sayıda çalışmaya
ulaşılmıştır. Çakmak (2018: 50) üniversite öğrencilerinde sosyal görünüş kaygısını
incelediği çalışmasında sosyal görünüş kaygısı puanlarının anne ve babanın birlikte
veya ayrı olma durumuna göre farklılaşmadığını belirlemiştir. Çalışmamızda
ulaştığımız bulgunun Çakmak’ın (2018) verisi ile uyuşmadığı görülmektedir. Yaşamın
ilk yıllarındaki temel duygular ve benlik değeri ebeveynler ile kurulan duygusal bağlar
ile temellenir. Ebeveynlerin optimal düzeyde karşıladığı duygusal ihtiyaçlar ise sağlıklı
bir benlik yapısını, özgüven ve özsaygı duygularını geliştirir. Bu gelişim sürecinin
ebeveynlerin boşanması veya ebeveyn kaybı durumları ile kesintiye uğraması, benlik
değerinin zedelenmesine ve özgüven eksikliğine yol açmaktadır (Yörükoğlu, 1978:
108; Karadağlı, 1991: 171). Erken çocukluk döneminde boşanma veya ölüm gibi
travmatik durumlar ile karşılaşan çocuk ailedeki kaybı anlamlandıramazken, ebeveyn
kaybını ebeveyn tarafından sevilmeyişinden, kötü çocuk oluşundan ya da yaptığı
yaramazlıklarından dolayı kendisine verilen bir ceza olarak da algılayabilir. Bu durum
ise çocuğun yetişkinlik döneminde de olası bir kaybı engellemek için sosyal
ilişkilerinde başkası merkezli tutumlar geliştirmelerine; bir diğer ifadeyle başkası
merkezli dışsallığa zemin hazırlayabilir. Yapılan pek çok araştırmada da ailenin
parçalanma durumunun çocuk ve gençlerin benlik gelişimini olumsuz yönde etkilediği
tespit edilmiştir. Gürsoy, Aral ve Bıçakçı’nın (2005: 30) çalışmasında ailesiyle birlikte
yaşayan ergenlerin, benlik tasarım puanlarının yetiştirme yurdunda kalan ergenlerden

97
daha yüksek olduğunu gözlenmiştir. Kashani, Beck ve Hoeper’in (1987) de
adolesanlarda psikiyatrik bozuklukları araştırdıkları çalışmada anne ve babası
kendileriyle daha az beraber olan ergenlerin benlik saygılarının düşük olduğunu tespit
etmiştir.

Tablo 12: Aile ile İlgili Değişkenlere Göre Başkası Merkezli Dışsallık (BMD) Toplam Puanına İlişkin Analiz
Sonuçları
V G Ort. SD p r
Annenin Algılanan Ebeveyn Tutumu
BMD

Baskıcı 3,4045 1,06038 ,000 ,150**


İlgisiz 2,6242 ,94845 ,013 ,097*
Tutarsız 2,8833 1,12363 ,000 ,150**
Aşırı hoşgörülü 3,9742 1,01623 ,005 -,110**
Demokratik 3,9667 1,05340 ,000 -,177**
Babanın Algılanan Ebeveyn Tutumu
İlgisiz 3,0970 1,28124 ,004 ,112**
Aşırı hoşgörülü 3,6985 1,15229 ,001 -,126**
Demokratik 3,8091 1,21445 ,001 -,124**

Tablo 12; annenin baskıcı (r: ,150**), ilgisiz (r: ,097*) veya tutarsız (r: ,150**)
ebeveyn tutumları ile öğrencilerin BMD puanları arasında anlamlı düzeyde pozitif
yönde; annenin aşırı hoşgörülü (r: -,110**) ve demokratik (r: -,177**) ebeveyn
tutumları ile öğrencilerin BMD puanları arasında anlamlı düzeyde negatif yönde
ilişkilerin olduğunu göstermektedir. Buna göre baskıcı, ilgisiz veya tutarsız anne
ebeveyn tutumu arttıkça BMD puanları artmakta; aşırı hoşgörülü veya demokratik
anne ebeveyn tutumları arttıkça öğrencilerin BMD puanlarının azaldığı tespit
edilmiştir. Yine çalışma bulgularında babanın ilgisiz (r: ,112**) ebeveyn tutumu ile
BMD puanları arasında anlamlı düzeyde pozitif; babanın aşırı hoşgörülü (r: -,126**)
veya demokratik (r: -,124**) ebeveyn tutumları ile BMD puanları arasında anlamlı
düzeyde negatif yönde ilişkilerin olduğunu da göstermektedir. Bu doğrultuda; ilgisiz
baba ebeveyn tutumu arttıkça BMD puanlarının arttığı; aşırı hoşgörülü veya
demokratik ebeveyn tutumları arttıkça BMD puanlarının azaldığı söylenebilir.
Literatürdeki çalışmaların çoğunluğunda da başkası merkezli dışsallık ile ilişkili
kavramlar olan olumsuz değerlendirilme korkusu, sosyal kaygı, sosyal görünüş
kaygısı düzeylerinin baskıcı, otoriter, tutarsız, ilgisiz veya aşırı koruyucu ebeveyn
tutumları ile arasında pozitif, demokratik ebeveyn tutumu ile arasında negatif ilişkiler
olduğu görülmüştür. Hudson ve Rape (2000) sosyal kaygı ile aşırı koruyucu veya
ilgisiz ebeveyn tutumları arasında pozitif; Erkan (2002: 128-131) sosyal kaygı ile
demokratik ebeveyn tutumları arasında negatif ve koruyucu, otoriter ile kararsız
ebeveyn tutumları arasında pozitif; Baltacı (2010) sosyal kaygı ile demokratik anne
ve baba tutumuna arasında negatif ve Kaya, Bozaslan ile Genç (2012: 216-217)

98
demokratik tutum ile sosyal kaygı arasında negatif ilişkilerin olduğunu belirlemişlerdir.
Bununla birlikte Erdoğan ve Uçukoğlu (2011: 64) olumsuz değerlendirilme korkusu ile
anne ve baba tutumları arasında ve Şahin (2018: 60) anne-baba tutumları ile sosyal
görünüş kaygısı arasında anlamlı bir ilişki olmadığını tespit etmişlerdir.

Literatürdeki bulgular ile analiz sonuçları birlikte değerlendirildiğinde; ebeveyn


tutumlarının başkası merkezli dışsallığı yordadığı söylenebilir. Bu doğrultuda erken
dönem ilişki şemalarını oluşturan anne ve babanın gösterdiği olumsuz ebeveyn
tutumlarının; bireyde zedelenmiş otonomi duygusu ile düşük benlik saygısına ve eşlik
eden sosyal kaygı gelişimine sebep olarak başkası merkezli dışsallık için de bir risk
faktörü olarak ele alınabileceği söylenebilir. Olumsuz ebeveyn tutumlarından biri olan
baskıcı ebeveyn tutumu; bağımsızlık duygusunun, otonominin ve öz saygının
gelişimine engel olduğundan sosyal kaygıya ve başkası odaklılığa sebep
olabilmektedir (Fenigstein, Scheier ve Buss, 1975). Yine hareketlere standart
koyularak çocuklara yüklenilen beklentilerin ödül ve ceza mekanizmasıyla
denetlendiği davranış kalıplarını içeren baskıcı tutumda çocuklar yüklenilen
beklentilerin karşılanmaması durumunda cezalandırılacağı ve aşağılanacağı
endişeleri ile yetersizlik duygusu ve başarısızlık korkusu geliştirebilir. Bu durum
çocuğun kendine olan güvenini kaybettiği, çevresiyle olan ilişkilerini olabilecek en az
düzeye indirgediği, sosyal ilişkilerinde mükemmellik için yoğun çaba harcadığı
(Morris, 2002: 461) ve başkalarının düşüncesinin de kolaylıkla etkisinde kalabildiği bir
kişilik yapısı edinmesine yol açmaktadır (Soylu, 2017: 45). Başkası merkezli dışsallık
düzeyini olumlu etkileyen bir diğer durum ise ilgisiz ebeveyn tutumudur. İlgisiz
ebeveyn tutumunda çocuğun temel ihtiyaçlarına duyarsız kalındığı için çocuk;
onaylanma ve kabul görme ihtiyaçlarını aile dışındaki ilişkilerde telafi etme arayışına
girmektedir. Çocuğun sosyal çevresi tarafından sürekli bir ilgi, sevgi ve onay ihtiyacı
arayışında olması ise beraberinde yargılanmaktan, eleştirilmekten, yanlış
değerlendirilmekten korkmasına ve sosyal kaygı yaşamasına sebep olabilir (Arrindel
ve ark., 1989). Baskıcı ve tutarsız ebeveyn tutumlarının aksine demokratik ve aşırı
hoşgörülü ebeveyn tutumlarında ise; aile içinde sosyal kaygı ile negatif ilişkili olan
sevgi, şefkat, güven, değer gibi pozitif duygular çocuk tarafından hissedilerek olumlu
gelişmiş bir benlik saygısını da temellendirmektedir (Leary ve Kowalski, 1995).
Yapılan araştırmalarda da seven ve saygı gösteren ebeveyn tutumunun çocuklarda
kendini değerli bulma ve kendine güven duygularını geliştirdiği belirlenmiştir (Ekşi,
2002: 156). Demokratik tutumdaki koşulsuz sevgi de kişilerin benlik anlayışlarını güçlü

99
ve olumlu kılmaktadır (Rogers, 1969). Bu bilgiler doğrultusunda başkası merkezli
dışsallığın başkalarının duygu ve gereksinimlerine uyum sağlanmasının teşvik edildiği
ebeveyn tutumlarından kaynaklanabildiği söylenebilir.

3.2.3. Başkası Merkezli Dışsallık ve İstismar ile İlgili


Değişkenler Arasındaki İlişkilere Dair Bulgular

Tablo 13: İstismar ile İlgili Değişkenlere Göre Başkası Merkezli Dışsallık (BMD) Toplam Puanına İlişkin
Analiz Sonuçları
V G N Ort. SD p r
18 Yaş Altı Dönemde Cinsel İstismara Uğrama 660 1,0803 ,30856 ,003 ,114**
BMD

18 Yaş Altı Dönemde Fiziksel İstismara Uğrama 660 1,6424 ,90153 ,027 ,086*
18 Yaş Altı Dönemde Duygusal İstismara Uğrama 660 1,8879 1,09330 ,000 ,173**
İstismarda Bulunan Partnere Yönelik Algılanan İlişki 660 1,6756 ,88468 ,000 ,265**
Bağımlılığı Derecesi

Tablo 13’te; istismar ile ilgili değişkenlere göre BMD toplam puan ortalamasına
ilişkin gerçekleştirilen Pearson korelasyon analizi sonuçlarına yer verilmektedir. Buna
göre BMD puan ortalaması 18 yaş altı dönemde cinsel, fiziksel ve duygusal istismara
uğrama ile istismarda bulunan partnere yönelik algılanan ilişki bağımlılığı derecesine
göre anlamlı düzeyde farklılaşmaktadır. Ancak BMD puan ortalamasının 18 yaş altı
dönemde istismara uğrama durumunun görmezden gelinmesi; cinsel, fiziksel veya
duygusal istismarda bulunma eğilimi; partner tarafından cinsel, fiziksel veya duygusal
istismara uğrama durumu değişkenlerine göre anlamlı düzeyde farklılaşmadığı tespit
edildiğinde ilgili sonuçlarına EK-10’da yer verilmektedir.

Bulgulara göre; 18 yaş altı dönemde cinsel (r: 114**), fiziksel (r: ,086*) veya
duygusal (r: ,173**) istismara uğrama ile öğrencilerin BMD puan ortalaması arasında
anlamlı düzeyde pozitif yönde ilişkilerin olduğu belirlenmiştir. Bu doğrultuda çocukluk
dönemi olarak tanımlanan 18 yaş öncesinde cinsel, fiziksel veya duygusal istismara
uğrama sıklığı arttıkça öğrencilerin BMD puan ortalaması da artmaktadır.
Alanyazında örnek sayıdaki çalışmalar incelendiğinde de çocukluk dönemi istismara
uğramanın bireylerde benlik değerini olumsuz etkilediği sonucuna ulaşılmıştır.
Kömürcü (2014: 59) erken dönem uyumsuz şemalar ile ebeveyn tutumları arasındaki
ilişkiyi incelediği çalışmasında çocukluk dönemi zedelenmiş sınırlara sebep olan
tutumlara maruz kalma ile benlik değeri arasında negatif bir ilişki olduğunu
belirlemiştir. Çocukluk döneminde istismarın uygulandığı ortamlarda büyüyen
çocukta; zedelenmiş ve ihlal edilmiş benlik sınırları ile utanç, suçluluk, dış güce karşı
yetersizlik duygusu gelişerek çocuğun başkasının kontrolü altına kolaylıkla girmesine,

100
yasaklara sorgulamadan boyun eğmesine, attığı her adımda yanlış yapmaktan
korkmasına yol açmaktadır (Ayan, 2007: 8; Günalp, 2007). Gerçek duygu ve
düşüncelerini bastırma eğiliminde olan istismar mağduru çocukların, yetişkinlik
dönemlerinde de benlik sınırlarının farkına varamayarak başkası odaklı bir kişilik
yapısı kurgulamaktan da kaçınamadıkları görülür (Göknar, 2018: 112-113).

Analiz sonuçları; öğrencilerin BMD puan ortalaması ile istismarda bulunan


partnere yönelik algıladıkları ilişki bağımlılığı derecesi arasında anlamlı düzeyde
pozitif yönde ilişki olduğunu tespit etmiştir. Buna göre BMD puanları arttıkça algılanan
ilişki bağımlılığı da artış göstermektedir. Konunun bütünselliği açısından ilişki
bağımlılığı, Allah merkezlilik ve başkası merkezli dışsallık ile ilgili bulgular bölümde
belirlenen anlamlı ilişki yorumlanmaya çalışılmıştır.

3.2.4. Başkası Merkezli Dışsallık ve Partner ve Arkadaşlık


İlişkileri ile İlgili Değişkenler Arasındaki İlişkilere Dair
Bulgular

Tablo 14: Partner ve Arkadaşlık İlişkileri ile İlgili Değişkenlere Göre Başkası Merkezli Dışsallık (BMD)
Toplam Puanına İlişkin Analiz Sonuçları
V G N Ort. SD p r
Partner İlişki Tarzı: Şıpsevdiyim (Şıpsevdi) 660 1,7939 ,99466 ,000 ,168**
BMD

Partner İlişki Tarzı: Bağlandığım kişiye saplantılı 660 2,20261 1,20946 ,000 ,299*
bağlanıyorum (Saplantılı)
Arkadaşlık İlişki Tarzı: Arkadaşlarıma hızlı bağlanır, 660 2,7364 1,23069 ,000 ,226**
kırılırsam hızla koparım (Toksik bağlılık ve ayrılık)
Arkadaşlık İlişki Tarzı: Arkadaşlarıma karşı çok 660 2,5758 1,05337 ,000 ,250**
vericiyimdir ama çok fazla karşılık beklerim (Borçlu)

Tablo 14’te partner ve arkadaşlık ilişkileri ile ilgili değişkenlere göre BMD
toplam puanına ilişkin gerçekleştirilen tek yönlü varyans ve Pearson korelasyon
analizi sonuçlarına yer verilmektedir. Yapılan analiz sonucunda partner ve arkadaşlık
ile ilgili değişkenlerden ilişki durumu, partner eğitim durumu, “toksik bağlılık ve ayrılık”
ile “sakınmacı” partner ilişki tarzları, partnerde madde bağımlılığı ve “girişimci”
arkadaşlık ilişki tarzı ile öğrencilerin BMD toplam puan ortalaması arasında anlamlı
düzeyde ilişkiler tespit edilmediğinden ilgili analiz sonuçlarına EK-10’da yer
verilmektedir. Tablo 14’te yer alan veriler ise öğrencilerin BMD puan ortalaması ile
“şıpsevdi” ile “saplantılı” partner ilişki tarzları ve “toksik bağlılık ve ayrılık” ile “borçlu”
arkadaşlık ilişki tarzları arasında anlamlı düzeyde ilişkilerin olduğunu göstermektedir.

101
Araştırma bulgularına göre; öğrencilerin BMD puan ortalaması arttıkça
“şıpsevdi” (r: ,168**) ve “saplantılı” (r: ,299**) partner ilişki tarzları puanları da anlamlı
olarak artmaktadır. Buna göre “şıpsevdi” ve “saplantılı” partner ilişki tarzları ile BMD
puanları arasında anlamlı düzeyde pozitif yönde ilişkilerin olduğu görülmektedir.
Bununla birlikte bulgularda BMD puan ortalaması ile “toksik bağlılık ve ayrılık” ve
“borçlu” arkadaşlık ilişki tarzları puanları arasında anlamlı düzeyde pozitif yönde
ilişkilerin olduğu da belirlenmiştir. Bu doğrultuda BMD puanı arttıkça “toksik bağlılık
ve ayrılık” (r: ,226**) ve “borçlu” (r: ,250**) arkadaşlık ilişki tarzları puanlarının da
arttığı saptanmıştır. Alanyazındaki çalışmalarda da başkası merkezli dışsallığın ile
ilişkili olan olumsuz değerlendirilme korkusu ve sosyal kaygı kavramları ile sağlıksız
ilişki tutumları arasında anlamlı ilişkilerin olduğu belirlenmiştir. Hamarta ve Demirbaş
(2009) sosyal kaygı ve olumsuz değerlendirilme korkusunun ilişkide sosyal kaçınmayı
yordadığını belirlemiştir. Dunkley, Blankstein ve Berg (2012) yaptıkları araştırmada
kendilik eleştirelliği ile bağlanma korkuları (yakınlık, bağımlılık ve kaybetme korkuları)
arasında pozitif ilişki bulgulamışlardır. Başkası merkezli dışsal bireyler gerçek benliğin
görünürlüğünün ve duygusal dürüstlük ile yakınlığın kişiyi incinebilmeye hazır hale
getirdiği ve mükemmel olması halinde diğerleri tarafından sevilip saygı görebileceği
gibi temelsiz düşüncelere sahip olmanın yol açtığı yoğun kaygı ve endişe duyguları
ile başa çıkabilmek için ilişkiyi sürdürmemeyi ve zihinsel kaçışlarda bulunarak yeni
ilişkiler kurmayı daha güvenli bulabilirler. Ancak bu zihinsel kaçışlar ile bireyin tıpkı bir
ilişki koleksiyoncusu gibi partner ilişkisi kurduğu tüm bireyler ile esasen yetersizlik
hissini beslemeye ve öz benlik değerini olumlamaya çalıştığı söylenebilir.

3.2.5. Başkası Merkezli Dışsallık ve Psikolojik Durum ile


İlgili Değişkenler Arasındaki İlişkilere Dair Bulgular

Tablo 15: Psikolojik Durum ile İlgili Değişkenlere Göre Başkası Merkezli Dışsallık (BMD) Toplam Puanına
İlişkin Analiz Sonuçları
V G N Ort. SD p r
BMD Algılanan Genel Psikolojik Durum 660 3,0439 ,88806 ,000 -,230**

Tablo 15; psikolojik durum ile ilgili değişkenlere göre BMD toplam puanına
ilişkin gerçekleştirilen Pearson korelasyon analizi sonuçlarını göstermektedir. Bu
analiz sonuçlarına göre öğrencilerin BMD toplam puanı ile algılanan genel psikolojik
durum arasında anlamlı düzeyde negatif yönde ilişkinin olduğu (r: -,230**); BMD puanı
arttıkça genel psikolojik durumun da kötüleştiği tespit edilmiştir. Literatürdeki
araştırmalar incelendiğinde başkası merkezli dışsallık kavramı ile yakın ilişkide olan

102
olumsuz değerlendirilme korkusu, sosyal kaygı ve sosyal görünüş kaygısı ve
psikolojik durum arasındaki ilişkilerin anlamlılık derecesine ulaştığı belirlenmiştir.
Bilge ve Kelecioğlu’nun (2008) çalışmasında olumsuz değerlendirilme korkusu ile
sosyal kaygı ve depresyon arasında pozitif yönde anlamlı ilişkilerin olduğu
görülmüştür. Özcan ve arkadaşları (2013: 110) çalışmasında ergenlik ve genç
yetişkinlik dönemindeki kadınlarda sosyal görünüş kaygısı arttıkça depresyon
puanlarının da arttığı tespit edilmiştir. Seki ve Dilmaç (2015) ile İsmail (2018: 58) de
sosyal görünüş kaygısı ve mutluluk ilişkisini inceledikleri çalışmalarda sosyal görünüş
kaygısının mutluluk düzeylerini anlamlı düzeyde negatif yönde etkilediği sonucuna
ulaşmışlardır. Yıldız (2018: 58) çalışan ve çalışmayan kadınlarda sosyal görünüş
kaygısı ve psikolojik iyi oluş başlıklı çalışmasında sosyal görünüş kaygısı ile psikolojik
iyi oluş arasında negatif yönde anlamlı düzeyde bir ilişki tespit etmiştir. Başkası
merkezli dışsal bireyin duygu ve düşüncelerini ifade ettiğinde eleştirileceği veya
onaylanmayacağı gibi düşünceler sebebiyle içselleştirdiği yoğun sosyal kaygı; gerçek
duygu ve düşüncelerini bastırmasına ve sosyal yaşamında zaman içerisinde baş ve
sırt ağrısı, mide sorunları gibi birçok somatik belirtinin de eşlik ettiği fiziksel ve
psikolojik rahatsızlığın ve aşırı yeme, aşırı uyuma, açlık, uykusuzluk gibi davranış
bozukluklarının da gelişimine sebep olabilir (Beattie, 2006: 164).

3.2.6. Başkası Merkezli Dışsallık ve Din ile İlgili


Değişkenler Arasındaki İlişkilere Dair Bulgular

Araştırmanın din ile ilgili değişkenlerinden din eğitimi ve dindarlık algısı ile
BMD toplam puanı arasındaki ilişkiye dair gerçekleştirilen analiz sonuçları anlamlılık
düzeyine ulaşmadığından ilgili bulgulara EK-10’da yer verilmektedir.

3.3. Allah Merkezlilik ile Psikososyodemografik


Değişkenler Arasındaki İlişkilere Dair Bulgular

Bu bölümde, araştırmadaki katılımcıların Allah merkezlilik puan ortalaması ile


psikososyodemografik değişkenler arasındaki ilişkileri belirlemek adına yürütülen
analizlere yer verilmiştir.

103
3.3.1. Allah Merkezlilik ve Sosyodemografik Değişkenler
Arasındaki İlişkilere Dair Bulgular

Tablo 16: Sosyodemografik Değişkenlere Göre Allah Merkezlilik (AMÖ) Toplam Puanına İlişkin Analiz
Sonuçları
V G N Ort. SD F t p
Mezun Olunan Lise
A/İHL 144 5,2396 1,13110 66,017 7,451 ,000
Diğer 516 4,1049 1,72649
AMÖ

Öğrenim Görülen Bölüm


İlahiyat 117 5,4327 ,91305 85,626 -8,021 ,000
Diğer 543 4,1197 1,71833

Tablo 16; üniversite öğrencilerinin Allah merkezlilik toplam puanına ilişkin


sosyodemografik değişkenlere göre yapılan bağımsız örneklem t-testi, tek yönlü
varyans ve Pearson korelasyon analizi sonuçlarını göstermektedir. Araştırmanın
sosyodemografik değişkenlerinden cinsiyet, sosyoekonomik durum ve yaşamın
çoğunun geçirildiği yere göre öğrencilerin Allah merkezlilik toplam puan ortalamasının
farklılaşmadığı belirlendiğinden ilgili analiz sonuçlarına EK-10’da yer verilmektedir.
Tablo 9’daki veriler ise; Allah merkezlilik puan ortalamasının mezun olunan lise ve
öğrenim görülen bölüm değişkenlerine göre anlamlı düzeyde farklılaştığını
göstermektedir.

Analiz sonuçları; A/İHL mezunu öğrencilerin Allah merkezlilik puan


ortalamasının (5,23) diğer liselerden mezun olanlardan (4,10) daha yüksek olduğunu
belirlemiştir. Literatürdeki çoğu çalışmada da benzer bulgulara ulaşıldığı tespit
edilmiştir. Kula (2001: 152) ve Onay’ın (2004: 127) lise dönemindeki öğrenciler ile
yürüttükleri araştırmalarında İmam Hatip Lisesi öğrencilerinin; Atan (2020: 59)
çalışmasında A/İHL öğrencilerinin ve Omay (2019: 85) hayat memnuniyeti ile dindarlık
arasındaki ilişkiyi incelediği çalışmasında İmam Hatip Lisesi mezunu olan öğrencilerin
dindarlık puanlarının diğer liselerden mezun olan öğrencilere kıyasla anlamlı düzeyde
daha yüksek olduğunu tespit etmişlerdir. Bununla birlikte literatürde az sayıdaki
çalışmada dindarlık ile lise türü arasında anlamlı bir ilişkiye rastlanmadığı
görülmüştür. Çoban’ın (2013: 87) 464 öğrenci ile yaptığı araştırmada okul türü ile
dindarlık arasında herhangi bir ilişki bulgulanmamıştır. Araştırmada; İlahiyat
Fakültelerinde öğrenim gören öğrencilerin Allah merkezlilik puan ortalamasının (5,43)
diğer bölümlerde öğrenim gören üniversite öğrencilerinden (4,11) anlamlı düzeyde
daha yüksek olduğu da belirlenmiştir. Kaya (1998) İlahiyat bölümü öğrencilerinin;
Yapıcı (2006: 90) 839 üniversite öğrencisinde İlahiyat Fakültesi öğrencilerinin; Kımter

104
(2008: 185) benlik kaygısı ve dindarlık arasındaki ilişkiyi incelediği araştırmasında
İlahiyat Fakültesi öğrencilerinin ve Turan (2017: 637) dindarlık ve benlik saygısı
arasındaki ilişkiyi araştırdığı çalışmasında İlahiyat Fakültesinde öğrenim gören
öğrencilerin dindarlık skorlarının diğer fakültelerde öğrenim gören öğrencilere kıyasla
anlamlı derecede daha yüksek olduğunu belirlemişlerdir. Bu bulgular doğrultusunda
din eğitimi almanın dindarlık üzerinde pozitif bir etkisi olduğu söylenebilir.

A/İHL mezunu veya İlahiyat Fakültesi öğrencilerinin dindarlık skorlarının


anlamlı düzeyde yüksek olması; lise müfredatı ve fakülte ders içerikleri doğrultusunda
alınan yoğun din eğitimi, ailelerin sosyokültürel yapısı veya sosyal ortam farklılıkları
ile açıklanabilir. Dindarlığın temel boyutlarından birini oluşturan dini bilgi bir diğer
ifadeyle din eğitimi çocukluk döneminde ailenin dine yaklaşımı ve tercihleri
çerçevesinde şekillenmeye başlamaktadır (İmamoğlu, 2012: 24-25). Genellikle dini
hassasiyetleri olan ailelerin çocuklarını gönderdiği ve din eğitimi için aileden sonra
ikinci büyük role sahip olan eğitim kurumları ise; normal lise müfredatının yanı sıra din
bilimleri ve mesleki derslerin ağırlıklı olarak verildiği İmam Hatip Liseleri ile İlahiyat
Fakülteleridir. Bu kurumlar bireylerde entelektüel ve yüksek bir dindarlığın oluşmasına
katkı sağlayabilir. Bununla birlikte bu okullara çocuklarını gönderen ailelerin
sosyokültürel yapısı ve sahip oldukları olumlu dini kimliğin de elde edilen bulguların
oluşumunda etkili olduğu düşünülmektedir. Çocukluk döneminden itibaren dindar bir
ebeveynin yaşantıları çocukta da dine yönelik olumlu tutumların gelişimini
sağlamaktadır (Çukur, De Guzman ve Carlo, 2004). Bu doğrultuda ebeveyn dindarlığı
çocukların dine yönelik tutum ve davranışlarında doğrudan etkili iken dini derslerin
ağırlıkta olduğu okulların tercihinde de dolaylı olarak etkilidir. Yine bu hususta Allport
(2016: 43) çocukluk döneminde ebeveynin dini ritüelleri yerine getirmesine tanık olan
çocuğun ritüelleri; kendisini seven, güven ve destek kaynağı ailesinin uğraştığı şey
olarak görmesinden dolayı dini davranışları öğrenmesinin de sevgi, güven duygularını
çoğaltacak bir araç olarak değerlendirdiği ve olumlu dini tutum ve davranış
geliştirdiğini belirtmektedir.

3.3.2. Allah Merkezlilik ve Aile ile İlgili Değişkenler


Arasındaki İlişkilere Dair Bulgular

Tablo 17: Aile ile İlgili Değişkenlere Göre Allah Merkezlilik (AMÖ) Toplam Puanına İlişkin Analiz Sonuçları
V G N Ort. SD F t Fark p r
Kardeş Sayısı (Kendisi 660 3,7455 1,08181 ,000 ,301**
AMÖ
dahil)

105
Kardeşler Arası Doğum Sırası
Tek çocuk* 40 3,4500 1,81513 9,496 ,017 ,000
Birinci* 255 4,2667 1,66939 ≤,05
Ortancalar** 174 4,8305 1,50930
Sonuncu 191 4,2205 1,70912
Ailenin Dini/İdeolojik Gruba Bağlılığı
Hayır, bağlı değil* 445 4,4250 1,62691 1,705 ,183 ,048
Evet ama zayıf şekilde* 97 4,0851 1,74847 >,05
Evet, güçlü şekilde 118 4,2987 1,81327
Annenin Mahrumiyet Düzeyinde Ev Dışı Çalışması (0-7 yaş arası)
Evet, çalışırdı* 76 3,4671 1,79332 12,550 ,114 ,000
Hayır, çalışmazdı* 582 4,4650 1,63400 >,05
Babanın Mahrumiyet Düzeyinde Ev Dışı Çalışması (0-7 yaş arası)
Babam yok/tu 12 4,5417 1,50410 10,792 ,113 ,000
Evet, çalışırdı* 247 3,9651 1,72554 >,05
Hayır, çalışmazdı * 401 4,5854 1,61740
Anne ile İletişim Niteliği 660 4,8015 1,02251 ,001 ,127**
Baba ile İletişim Niteliği 660 4,3409 1,21965 ,000 ,157**
Anne ile Sohbet Sıklığı 660 5,0939 ,98869 ,012 ,098*
Baba ile Sohbet Sıklığı 660 4,2091 1,30666 ,002 ,118**
Ailede Madde Bağımlılığı Sorunu Olan Kişi
Yok/tu** 606 4,4443 1,65149 13,346 ,007 ,000
Var/dı, 1 kişi* 50 3,4450 1,69090 ≤,05
Var/dı, 1’den fazla* 4 1,7813 ,15729
18 Yaş Altı Dönemde Anne ile Baba Arasındaki İlişki
Ayrı (Boşanma/Vefat) 53 3,4858 1,62253 ,000 -3,956 ,000
Birlikte 607 4,4281 1,66641
Anne Eğitim Durumu 660 3,8591 1,26100 ,000 -,220**

Tablo 17 ve Tablo 18’de araştırmamıza katılan üniversite öğrencilerinin Allah


merkezlilik puan ortalaması ve aile ile ilgili değişkenler arasındaki ilişki üzerine
gerçekleştirilen bağımsız örneklem t testi, tek yönlü varyans ve Pearson korelasyon
analizi sonuçlarına yer verilmektedir. Araştırmanın aile ile ilgili değişkenlerinden aile
tipi, ailede sağlık durumundan dolayı bakıma ihtiyaç duyan kişi olma durumu, annenin
baskıcı, aşırı koruyucu, mükemmeliyetçi veya demokratik ebeveyn tutumları; babanın
baskıcı, otoriter veya demokratik ebeveyn tutumu ve baba eğitim durumu ile Allah
merkezlilik arasındaki ilişkiye dair analiz sonuçları gruplar arası farkların anlamlılık
düzeyine ulaşmadığını tespit ettiği için ilgili verilere EK-10’da yer verilmektedir.
Bununla birlikte araştırmada Allah merkezlilik puan ortalamasının kardeş sayısı,
kardeşler arası doğum sırası, ailenin dini/ideolojik bir gruba bağlılığı, 0-7 yaş arası
anne veya babanın mahrumiyet düzeyinde ev dışı çalışması, anne veya baba ile
iletişimin niteliği, anne veya baba ile sohbet sıklığı, ailede madde bağımlılığı sorunu
olan kişinin varlığı, 18 yaş altı dönemde anne ve baba arasındaki ilişki, annenin
otoriter, ilgisiz, tutarsız veya aşırı hoşgörülü ebeveyn tutumları, babanın ilgisiz, aşırı
koruyucu, tutarsız, aşırı hoşgörülü veya mükemmeliyetçi ebeveyn tutumları ile anne
eğitim durumu değişkenlerine göre anlamlı düzeyde farklılaştığı belirlenmiştir.

Analiz sonuçlarına göre; öğrencilerin Allah merkezlilik puanları ile kardeş


sayısı arasında anlamlı düzeyde pozitif yönde ilişki olduğu görülmektedir (r: ,301**).

106
Bu doğrultuda öğrencilerin kardeş sayısı arttıkça dindarlık skorları da artmaktadır.
Literatürde de benzer bulgulara ulaşan çalışmalara rastlanılmaktadır. Çoban (2013:
89-90) araştırmasında dindarlık puanlarının kardeş sayısına göre farklılaştığını ancak
ortalamaların birbirine çok yakın olduğunu belirlemiştir. Çalışmasında 3 kardeşi olan
öğrencilerin dindarlık puanlarının, kardeşi olmayan öğrencilere nispeten daha yüksek
olduğu bulgusuna ulaşmıştır. Kurnaz (2015: 97) da çalışmasında çocuk sayısı arttıkça
aile bireylerinin dindarlık puanlarının da arttığını tespit etmiştir. Yine Şirin (2017: 198)
293 üniversite öğrencisi ile sürdürdüğü çalışmasında dindarlık ile kardeş sayısı
arasında pozitif bir ilişki belirlemiştir. Turan’ın (2019: 39) 455 üniversite öğrencisi ile
gerçekleştirdiği araştırmada da içsel dini motivasyon ve dindarlık algısının kardeş
sayısına göre anlamlı düzeyde farklılaştığı ve kardeş sayısı arttıkça içsel dini
motivasyon ile dindarlık algısının arttığı tespit edilmiştir. Literatürdeki veriler ile
araştırmamızın bulgusu birlikte değerlendirildiğinde dindarlık ile doğrudan bağlantılı
olan benlik saygısının kardeş sayısı ve dindarlık arasındaki olumlu ilişkiyi
yordayabileceği düşünülmüştür. Kardeşlerin cinsiyetlerine göre de benlik saygısının
farklılaşabileceği söyleyen Yörükoğlu (1978: 108) bu konuyla ilgili olarak yaptığı
çalışmada kardeşlerinin hepsi kız çocuk olan erkek çocuklarının benlik saygılarının,
kardeşlerinin hepsi erkek olan erkek çocuklardan daha yüksek olduğunu gözlemiştir.
Bu durumda kardeşlerinin hepsi kız çocuk olan öğrencilerin benlik saygısının yüksek
ve dolaylı olarak dine yönelik tutumlarının da olumlu olması beklenmektedir.

Araştırma bulguları; ortanca çocuk olan öğrencilerin Allah merkezlilik


puanlarının (4,83); tek (3,45), sonuncu (4,22), birinci (4,26) sıradaki öğrencilerden
daha yüksek olduğunu belirlemiştir. Buna göre ortanca çocuklar en yüksek Allah
merkezlilik skorları elde ederken; tek çocuklar en düşük Allah merkezlilik skorlarına
sahiptir. Literatürde konu üzerine örnek teşkil eden az sayıda çalışmaya
rastlanmaktadır. Saroglou (2000: 123-144) araştırmasında ortanca çocukların en az
dindar olan grubu oluşturduklarını tespit ederken; Turan (2019: 40) içsel dini
motivasyon skorlarının en fazla ortanca çocukta; en az tek çocukta olduğunu
bulgulamıştır. Çocuklara yönelik gösterilen ebeveyn tutumlarındaki farklılıkların bu
ilişkide önemli bir role sahip olduğu düşünülmektedir. Özellikle dindar ebeveynin
mükemmeliyetçi tutumu; dini alana da yansıyarak dini mükemmeliyetçilik beklentisine
sebep olurken, bu beklenti ile yetişen çocuk yaşamın sonraki dönemlerinde ebeveyne
yönelik yoğun öfke duygusu geliştirmektedir. Bu aşamada öfke; ebeveynin bir uzantısı
olarak görüldüğü dini değerlere de çevrilebilir. Diğer taraftan tek çocuk olma

107
durumunda ise genellikle ebeveynlerin aşırı koruyucu veya aşırı rahat tutumlarına
maruz kaldığı için çocuk sorumluluk yüklenmesine gerek olmadığına dair alt
düşünceler geliştirmektedir. Bu durumda genellikle dini sorumluluktan da yoksun
yetiştirilir. Bununla birlikte “aynı ailede aynı ebeveyn tutumları ile yetiştirilen çocukların
neden farklı dindarlık düzeyleri sergilediği” sorusu da akla gelmektedir. Bu soru her
çocuğun dini gelişiminin de ebeveyn tutumlarından bağımsız olarak birbirinden
farklılık arz edebileceğine işaret eder. Adler (1927) bu farklılığı doğum sırasının kişilik
üzerindeki farklı etkileri ile açıklamaya çalışmaktadır. Burada aynı anne-babadan
doğmuş olsalar dahi annenin hamile kalmadan önce deneyimlediği farklı travmaların
çocukların kişiliğini etkileyerek zıt dini yaşantılar yaşamalarına sebep olabileceği de
belirtilmektedir (Wolynn, 2021: 51). Parker ve Lipscombe (1980) ise çocukların
tecrübe ettikleri farklı hastalık öyküleri doğrultusunda ebeveynlerin çocuklarına
yönelik sergiledikleri tutumlardaki farklılıkların bu ilişkinin ortaya çıkmasında etkili
olduğunu ifade etmektedirler.

Bulgulara göre; Allah merkezlilik puan ortalaması dini veya ideolojik bir gruba
bağlı olmayan aileye sahip öğrencilerde (4,42), dini veya ideolojik bir gruba zayıf
şekilde bağlı olan aileye sahip olanlara (4,08) kıyasla anlamlı derecede daha
yüksektir. Literatür taramasında konu üzerine doğrudan gerçekleştirilmiş herhangi bir
çalışmaya ulaşılmamıştır. Ancak Yılmaz’ın (2018: 72) çalışmasında bireylerin dini
ortamlara katılma durumuna göre dindarlık puanlarının farklılaşmadığı belirlenmiştir.
Dini/ideolojik bir gruba bağlı olan aile üyesinin; çoğunlukla o grubun gerektirdiği ortak
ritüellere uyum göstermenin bir zorunluluğu olarak dindarlık gelişimine olumsuz etkisi
olduğu bilinen otoriter tutumu içselleştirdiği ve ailenin diğer üyeleri üzerinde sergilediği
düşünülebilir (Wolf ve Kepple, 2016). Yine sosyolojik bir bakış açısıyla Türkiye’de
yakın tarihi dönem içerisinde tanık olunan dini/ideolojik cemaat yapılanmasının
gerçekleştirdiği darbe girişimi özellikle genç yetişkinlerin hafızasında cemaat/grup ile
din algısı ilişkisinde olumsuz bir etki oluşturduğu bilinmektedir. Bununla birlikte dini
söylemleri üyelerinin ideolojik bağlılıkları desteklemek amacıyla kullanan siyasi/dini
grupların dini değerler ile bağdaşmayan tavırları ve bağlılıkların yetkililerce kötüye
kullanılması hem cemaat/grup üyelerinin bağlılıklarının bulunduğu dini veya ideolojik
otoriteden uzaklaşmasına hem de özellikle eleştirel genç zihinlerin içinde bulunduğu
toplum üyelerinin otorite ile paylaştıkları dini inancı kökten sorgulamasına yol açabilir.

108
Analiz sonuçları; öğrencilerin 0-7 yaş arası ebeveynlerinin mahrumiyet
düzeyinde ev dışı çalışmasına göre Allah merkezlilik puan ortalamasının anlamlı
düzeyde farklılaştığını, annesi mahrumiyet düzeyinde ev dışında çalışan öğrencilerin
Allah merkezlilik puan ortalamasının (3,46) çalışmayanlara (4,46) oranla daha düşük
olduğunu, aynı şekilde babası mahrumiyet düzeyinde ev dışında çalışanların Allah
merkezlilik puan ortalamasının (3,96) çalışmayanlara (4,58) oranla daha düşük
olduğunu tespit etmiştir. Buna göre 0-7 yaş arası anne veya babanın mahrumiyet
düzeyinde ev dışı çalışması Allah merkezlilik puanlarını olumsuz yönde
etkilemektedir. Çalışmada öğrencilerin anne (r: ,127**) veya baba (r: ,157**) ile iletişim
niteliği ile Allah merkezlilik toplam puanı arasında da pozitif yönde anlamlı dizeyde
ilişkilerin olduğu belirlenmiştir. Yine öğrencilerin anne (r: ,098*) veya baba (r: ,118**)
ile sohbet sıklığı arttıkça da Allah merkezlilik puan ortalamasının da yükseldiği tespit
edilmiştir. Literatürde konu üzerine gerçekleştirilmiş sınırlı sayıda çalışmaya
rastlanmıştır. Björkqvist ve Holm (1986) 1002 üniversite öğrencisi ile gerçekleştirdiği
çalışma sonucunda, kadınlarda her iki ebeveyn ile iletişim niteliğinin iyileşmesinin
dindarlığı eşit derecede güçlendirdiği; erkeklerde ise sadece anne ile olumlu duygusal
ilişkilere sahip olmanın dindarlığı artırdığı belirlenmiştir. Şahin (2007: 229) Konya
ilinde 578 öğrenci ile gerçekleştirdiği çalışmasında ebeveyn ile sohbet sıklığından
memnuniyetin arttıkça dindarlık düzeyinde yükselmekte olduğunu tespit etmiştir.
Buna göre ebeveyn ile iletişim niteliği bireylerin dine yönelik tutumlarını da
etkilemektedir. Aile içi sağlıklı bir iletişimin çocuklarda dini duygu ve düşüncenin
gelişiminde en etkili unsurlardan biri olduğu bilinmektedir (Armaner, 1980: 89).
Sağlıklı bir iletişim ortamı kurulmadığında çocuklar yaşamın tüm alanlarına olduğu
gibi dine yönelikte güvensizlik duygusuyla yaklaşmaktadırlar (Tezcan, 1996: 159). Bu
noktada ebeveynler ile ilişkilerin tanrıya yönelik bağlılıkları etkilediğini ilk defa ileri
süren Kirkpatrick de (2005) çocukluk dönemi olan 0-7 yaş arasında ebeveynle kurulan
güvenli bir ilişkinin; tanrıya yönelik olumlu duyguların gelişimini sağladığını
belirtmektedir. Yine erken çocukluk dönemi ebeveyn ilgisizliğinden kaynaklanan
benlik saygısı eksikliği de (Ellison, 1992; Jensen, Jensen ve Wiederhold, 1993)
bireyde olumsuz bir tanrı düşüncesinin temellenmesinde etkili bir faktör olarak
değerlendirilebilir (Roos, Miedema ve Iedema, 2002).

Bulgulara göre; Allah merkezlilik puanları ailesinde madde bağımlılığı sorunu


olan kişinin bulunma durumuna göre anlamlı düzeyde farklılaşmaktadır. Bu
doğrultuda en yüksek Allah merkezlilik puanlarını ailesinde madde bağımlılığı sorunu

109
olmayan üniversite öğrencilerinin (4,44), en düşük Allah merkezlilik puanlarını ise
ailesinde madde bağımlısı 1’den fazla kişinin bulunduğu öğrencilerin (1,78) aldığı
belirlenmiştir. Buna göre Allah merkezlilik puanı ile ailede madde bağımlılığı sayısı
arasında negatif bir ilişki olduğu söylenebilir. Bireyin mutlak değerini özü, yaratılışı,
evrendeki konumu itibarıyla ortaya koyan İslam dininin (Korlaelçi, 1995: 34; Gürsu ve
İşbilen, 2020: 35) varlıkların en üstünü ve en şereflisi olarak tanımladığı insanın
iradesini geliştirmesini ve otokontrol kazanmasını amaçlayarak içki, uyuşturucu,
sigara gibi bağımlılığa yol açabilen madde kullanımını yasaklamasının bu ilişkide etkili
olduğu düşünülmelidir (Gürsu ve İşbilen, 2020: 31). Bununla birlikte İslam dini insanın
doğumdan ölümüne kadarki yaşam sürecinde yüklediği sorumluluklar ile sorumluluk
bilinci kazanmasında da önemli bir işleve sahiptir (2020: 43).

Analiz sonuçları; 18 yaş öncesi dönemde anne ve babası ayrı (boşanma/vefat)


olan öğrencilerin Allah merkezlilik puanlarının (3,48) anne ve babası birlikte olanların
puanlarından (4,42) anlamlı düzeyde daha düşük olduğunu göstermektedir.
Literatürde konu üzerine gerçekleştirilen sınırlı sayıda araştırmaya rastlanmaktadır.
Şahin (2008: 62) 525 üniversite öğrencisi ile gerçekleştirdiği çalışmasında anne ve
babanın hayatta olma durumuna göre öğrencilerin dindarlık düzeylerinin
farklılaşmadığını tespit etmiştir. Şirin (2017: 206) de araştırmasında dindarlık
düzeyinin anne-baba ayrı veya birlikte olma durumuna göre farklılaşmadığını
belirlemiştir. Ebeveynlerin boşanması, terki veya vefatı gibi aile içi yoğun kriz
durumlarında dini bilincin çok yoğun olduğu vurgulanır (Allport, 2016: 30). Bununla
birlikte kriz durumları her bireyde aynı dini duyguyu da uyandırmayabilir. Örneğin;
boşanma kararı karşısında bir çocuk ebeveynlerinin ayrılmaması veya boşanma
ihtimalinin yarattığı korku ile kaygıdan kurtulmak için sevgi dolu, kişisel ve ulaşılabilir
gördüğü Allah’a dua ederek dindarlaşmakta iken bir başka çocuk ise Allah’ın kendisini
sevmediği için anne ve babası ile cezalandırdığı gibi düşünceler geliştirerek dini
inançtan uzaklaşabilmektedir. Yine bu dönemde tek ebeveyne inen ilgi, sevgi ve
güven eksikliğinde de olumlu duyguların gelişimini risk altına girerek çocuğun Allah’ı
sığınılabilecek bir güven üssü olarak tanımasını engelleyebileceği ve dindarlık
gelişimini olumsuz etkileyebileceği söylenebilir (Spilka, Armatas ve Nussbaum, 1964).

Araştırma bulgularına göre Allah merkezlilik puan ortalaması ile anne eğitim
durumu arasında negatif yönde anlamlı düzeyde ilişki vardır (r: -,220**). Bu doğrultuda
anne eğitim durumu iyileştikçe Allah merkezlilik puanları düşmektedir. Literatürde

110
ebeveynin eğitim durumu ve dindarlık arasındaki ilişki üzerine gerçekleştirilmiş
herhangi bir çalışmaya rastlanmazken dindarlık ile eğitim durumu arasında anlamlı
ilişkilerin tespit edildiği örnek sayıda araştırmaya ulaşılmıştır. Acar ve arkadaşları
(1996) öğrenim düzeyi yükseldikçe bireylerin dindarlık eğilimlerinde düşüş olduğunu
tespit ederlerken, Acat (2020: 76) ise anne eğitim durumuna göre bireylerin dindarlık
düzeylerinin farklılaşmadığı sonucuna ulaşmıştır. Sözer (2017: 30) ise çalışmasında
anne eğitim düzeyi arttıkça içsel dini yönelimin de azaldığını belirlemiştir. Bu
doğrultuda ebeveyn eğitim durumundaki iyileşmenin bireylerin dindarlık gelişimini
olumsuz etkilediği söylenebilir. Eğitim düzeyi iyileşen ebeveynlerin ev dışı çalışma
durumu da iyileşmektedir. Bu kısıtlı iletişim durumu ebeveynin çocuğu ile dini
paylaşımının da azalmasına da sebep olmaktadır. Bu durum ilkokul veya lise mezunu
ebeveynlerin çocuklarının Allah merkezlilik düzeyleri üzerindeki olumlu etkisini de
açıklamaktadır. Ayrıca araştırmada; sadece anne eğitim durumuna göre öğrencilerin
Allah merkezlilik puanlarının da farklılaştığı görülmektedir. Bu durum literatürdeki
birçok çalışma sonucunun da desteklediği gibi çocukta olumlu veya olumsuz bir dini
tutum oluşumunda baba figüründen daha çok annenin etkisinin önemli olduğunu
göstermektedir (Köker, 1994: 76-78).

Tablo 18: Aile ile İlgili Değişkenlere Göre Allah Merkezlilik (AMÖ) Toplam Puanına İlişkin Analiz Sonuçları
V G Ort. SD p r
Annenin Algılanan Ebeveyn Tutumu
AMÖ

Otoriter 2,1650 1,04202 ,048 ,077*


İlgisiz 2,6242 ,94845 ,026 -,087*
Tutarsız 2,8833 1,12363 ,000 -,189**
Aşırı hoşgörülü 3,9742 1,01623 ,019 ,091*
Babanın Algılanan Ebeveyn Tutumu
İlgisiz 3,0970 1,28124 ,000 -,197**
Aşırı koruyucu 3,8591 1,26100 ,000 ,167**
Tutarsız 3,1227 1,28907 ,000 -,190**
Mükemmeliyetçi 3,6788 1,30942 ,038 ,081*

Tablo 18; annenin otoriter, ilgisiz, tutarsız veya aşırı hoşgörülü ebeveyn
tutumları ile öğrencilerin Allah merkezlilik puan ortalaması arasında anlamlı düzeyde
ilişki olduğunu; otoriter (r: ,077*) ve aşırı hoşgörülü (r: ,091*) anne ebeveyn tutumları
arttıkça öğrencilerin Allah merkezlilik puanlarının arttığı; ilgisiz (r: -,087*) ve tutarsız
(r: -,189**) anne ebeveyn tutumları arttıkça Allah merkezlilik puanlarının azaldığını
göstermektedir. Yine analiz sonuçlarında; babanın ilgisiz, aşırı koruyucu, tutarsız ve
mükemmeliyetçi ebeveyn tutumları ile öğrencilerin Allah merkezlilik puanları arasında
anlamlı düzeyde ilişki olduğu; aşırı koruyucu (r: ,167**) ve mükemmeliyetçi (r: ,081*)
baba ebeveyn tutumları arttıkça Allah merkezlilik puanlarının arttığı, ilgisiz (r: -,197**)
ve tutarsız (r: -,190**) baba ebeveyn tutumları arttıkça Allah merkezlilik puanlarının

111
düştüğü görülmektedir. Literatürdeki çalışmalardan elde edilen bulgular
incelendiğinde anne ve baba ebeveyn tutumlarının çoğunlukla benzerlik gösterdiği ve
ebeveyn tutumlarına göre de dindarlık skorlarının farklılaştığı tespit edilmiştir.
Karacoşkun (1994: 26-61), ebeveynlerinin tutumunu demokratik olarak algılayan
öğrencilerin; Taşdemir (2006) ebeveynlerinin otoriter tutum sergilediğini belirten
öğrencilerin; Uysal (2015: 11) ebeveynlerinin demokratik bir tutum sergilediğini
düşünenlerin; Bornstein ve arkadaşları (2017) 9 ülkeden 1198 aile ile gerçekleştirdiği
çalışmada aşırı koruyucu ebeveyn tutumu ile yetişenlerin; Bilecik (2017: 18) 13 kadın
ve 12 erkek ile gerçekleştirdiği çalışmasında otoriter anne veya baba tutumu ile
yetişenlerin; Omay (2019: 98) hayat memnuniyeti ve dindarlık konusunu incelediği
çalışmasında baskıcı ebeveyn tutumu ile yetişen bireylerin dini yaşam tarzından uzak
olduklarını belirlemişlerdir. Bahsedilen çalışma bulgularının yanı sıra ebeveyn
tutumları ile dindarlık arasında herhangi bir ilişkinin belirlenmediği araştırmalara da
rastlanmıştır. Björkqvist ve Holm (1986) erkeklerde baba ebeveyn tutumunun; Dinç
(2007) ve Yıldız (2017: 53) da çalışmalarında ebeveyn tutumlarının dindarlığı
yordamadığını tespit etmişlerdir.

Literatürdeki genel bulgular ile çalışma bulgumuz birlikte değerlendirildiğinde


ebeveyn tutumlarının yetişkinlikteki dindarlık skorlarını olumlu etkilediği söylenebilir.
Allport (2016) ebeveyn tutumlarının bireyin dindarlığı üzerinde doğrudan etkisi
olduğunu parçacı bir psikoloji bilgisine sahip bir ateist ile William Temple arasındaki
kurgucu diyalog ile sembolize eder. Ateist bireyin Temple’i tanrıya çocukluk dönemi
yetişme biçimlerinin etkisiyle inandığı suçlaması karşısında onaylayıcı bir tutum
sergileyen Temple; “çocukluk dönemi yetişme biçimimden dolayı inandığım şeye
kendi çocukluk dönemi yetişme biçiminin etkisiyle inanmamaktasın” şeklinde bir
cevap vermektedir (Allport, 2016: 126). Çoğunlukla çocukluk dönemi yetişme
biçimlerinden otoriter ve baskıcı ebeveyn tutumlarının yaygınlık gösterdiği geleneksel
aile yapısında (Batmaz, 2006: 14-15) kuralların ve sınırların sıkı disiplin yöntemleri ile
benimsetilmesi dini değerlerin aktarılmasında da etkili olmaktadır. Bu doğrultuda dini
kurallara uyum sağlama hususunda çocuklar bağımsız bir benlik
geliştiremediklerinden ebeveynlerinin dindarlığını taklit ederler. Bu taklit etme durumu
yetişkinlik döneminde de devam eden dini inanç ve pratiklerin sorgulanmadan
içselleştirildiği bir dindarlık modelini temellendirmektedir. Akıldışı dini otoritenin yol
açtığı düşünülen bu modelde bireylerden mutlak itaat beklenmektedir. Ancak çocuğun

112
dini eğitiminde önemli olan otoriter olmamak değil, otoriteyi akla uygun kullanıp sevgi
ile birlikte uygulama becerisidir.

Çalışmada katılımcıların otoriter ebeveyn tutumunu “akla uygun otorite” olarak


algıladıkları ve bu algılayış farklılıklarının çalışmada tespit edilen doğrusal
korelasyona sebep olduğu düşünülmektedir. Nitekim akıldışı otoritede ile yetiştirilen
bireylerin üniversite dönemini de kapsayan genç yetişkinlik döneminde dine yönelik
tutumlarının olumsuz nitelik kazandığı ve din (otorite) karşıtı davranışlara daha çok
yöneldiği bilinmektedir (Yılmaz, 2009). Ancak çalışmada öğrencilerin çoğunluğunun
kendini dindar ve çok dindar olarak tanımlamalarının otoriter ebeveyn tutumunu “akla
uygun otorite” olarak algıladıkları iddiamızı da destekler nitelikte olduğu
görülmektedir. Yine çalışmamızda “baskıcı ebeveyn tutumu” ile “Allah merkezlilik”
arasında pozitif bir ilişkinin tespit edilmesi de bu değerlendirmenin doğruluğuna işaret
etmektedir. Bununla birlikte otoriter ebeveynliğin “akla uygun olmayan otorite” olarak
algılanması ihtimalinde ise tespit edilen pozitif ilişki; akıldışı otoriter tutumun sebep
olduğu yalnızlık duygusunun (Erol ve Sağır, 2017: 155) dine yönelme ile telafi
edilmeye çalışıldığı şeklinde açıklanabilir. Otoriter ebeveyn tutumunun yanı sıra aşırı
koruyucu ebeveyn tutumunda da çoğunlukla ebeveynlerde çocukları ibadetler için
vaktinde uyandırmaya kıyamama, tek başına dini eğitimi kurumlarına bırakamama,
dayanamayacağı için oruç tutmasına izin vermeme gibi görülen yaklaşımlar
doğrultusunda çocukların dini gelişimleri kesintiye uğramaktadır. Ancak eğer
ebeveynlerin dini formasyon yeterliliği aşırı koruyucu tutumlarına eşlik edebiliyor ise
çocuklarının da dini gelişimlerinin kesintiye uğramayacağı ve olumlu bir gelişme
gösterebileceği de söylenebilir. Nitekim tespit edilen bulguda bu çerçevede
değerlendirilmektedir. İlgisiz-tutarsız ebeveyn tutumunda da çocukların temel fiziksel
ve duygusal ihtiyaçları dahi yeterli düzeyde karşılanmadığından dini bir eğitim alma
gibi ikincil ihtiyaçlara sıra gelmemektedir. Bu tutumun temelinde; genellikle
ebeveynlerin ev dışı çalışma süresinin fazla olması, anne-baba ayrılığı, ev içinde
bakıma ihtiyaç duyan birinin varlığı gibi sebeplerin bulunduğu düşünülmektedir.

3.3.3. Allah Merkezlilik ve İstismar ile İlgili Değişkenler


Arasındaki İlişkilere Dair Bulgular

Tablo 19: İstismar ile İlgili Değişkenlere Göre Allah Merkezlilik (AMÖ) Toplam Puanına İlişkin Analiz
Sonuçları
V G N Ort. SD F Fark p r

113
18 Yaş Altı Dönemde Fiziksel 660 1,6424 ,90153 ,000 -,182**
AMÖ İstismara Uğrama
18 Yaş Altı Dönemde Duygusal 660 1,8879 1,09330 ,000 -,188**
İstismara Uğrama
18 Yaş Altı Dönemde İstismara Uğrama Durumunun Görmezden Gelinmesi
Şiddete maruz kalmadım* 519 4,5149 1,6330 12,349 ,449 ,000
Maruz kaldım, görmezden 52 3,9567 1,72618 >,05
gelinmedi**
Maruz kaldım, görmezden gelindi* 89 3,6362 1,72606
Fiziksel veya Duygusal 660 1,3803 ,68977 ,000 -,162**
İstismarda Bulunma Eğilimi
Partner Tarafından Cinsel 660 1,8167 ,65972 ,000 -,239**
İstismarına Uğrama
Partner Tarafından Fiziksel 660 1,8076 ,65481 ,000 -,275**
İstismara Uğrama
Partner Tarafından Duygusal 660 2,2712 1,24072 ,000 -,272**
İstismara Uğrama

Tablo 19’da istismar ile ilgili değişkenlere göre Allah merkezlilik toplam
puanına ilişkin gerçekleştirilen Pearson korelasyon analizi sonuçları gösterilmektedir.
Buna göre 18 yaş altı dönemde fiziksel veya duygusal istismara uğrama, 18 yaş altı
dönemde istismara uğrama durumunun görmezden gelinmesi, fiziksel veya duygusal
istismarda bulunma eğilimi, partner tarafından cinsel, fiziksel veya duygusal istismara
uğrama değişkenleri ile öğrencilerde Allah merkezlilik toplam puanı arasında anlamlı
düzeyde ilişkilerin olduğu belirlenmiştir. Bununla birlikte araştırmanın istismar ile ilgili
değişkenlerinden 18 yaş altı dönemde cinsel istismara uğrama, cinsel istismarda
bulunma eğilimi ve istismarda bulunan partnerine yönelik algılanan ilişki bağımlılığı
derecesi değişkenlerine göre Allah merkezlilik toplam puanında anlamlı bir farklılaşma
tespit edilmediğinden ilgili analiz sonuçlarına EK-10’da yer verilmektedir.

Araştırma bulguları; öğrencilerde 18 yaş öncesi dönemde fiziksel (r: -,182**)


veya duygusal (r: ,-188**) istismara uğrama sıklığı arttıkça Allah merkezlilik puanının
da azaldığını göstermektedir. Günlük yaşamda öfkenin neden olduğu her türlü
davranış olarak tarif edilen istismarın birçok biçimiyle karşı karşıya kalındığı
bilinmesine rağmen din/dindarlık ve istismar ilişkisi üzerine Türkiye’de örnek sayıda
çalışmanın gerçekleştirildiği tespit edilmiştir. Davarcı ve Kayıklık (2016: 129)
tarafından gerçekleştirilen bir çalışmada dindarlık ile fiziksel istismara maruz kalma
arasında anlamlı bir ilişki olmadığı bulgulanmış ancak bu bulgunun da çalışma
bulgularımız ile uyumlu olmadığı görülmüştür. En muhtaç ve savunmasız yaşam
dönemlerinden biri olan çocukluk döneminde istismar gibi travmatik yaşantılar
neticesinde adil bir düzene ve Allah’ın var olup olmadığına dair zedelenen anlam ve
güven duygusu; bireyin anlam krizi yaşamasına (Lazarus, 1993) ve Allah’a olan
inancını yitirmesine sebep olabilmektedir (Beattie, 2006: 61). Yine erken dönemde
maruz kalınan istismar; utanç, suçluluk, yetersizlik gibi öz bilinçli duyguları geliştirerek

114
dine yönelik tutumları da olumsuz etkilediği bilinen düşük benlik değeri ve özgüven
eksikliğine de yol açmaktadır (Beyazıt, 2018: 48).

Analiz sonuçları, öğrencilerin Allah merkezlilik puan ortalamasının 18 yaş


öncesinde istismara uğrama durumunun görmezden gelinmesine göre anlamlı
düzeyde farklılaştığını, Allah merkezlilik ortalaması en yüksek olan grubun (4,51)
istismara maruz kalmayanların; en düşük olan grubun (3,63) ise istismara uğrayıp
görmezden gelinen öğrencilerin oluşturduğunu göstermektedir. Bununla birlikte
maruz kaldıkları istismar görmezden gelinen (3,63) öğrencilerin Allah merkezlilik
ortalamasının maruz kaldıkları istismar görmezden gelinmeyen (3,95) öğrencilerin
ortalamasına oranla da daha düşük olduğu tespit edilmiştir. Bu bulgular
doğrultusunda; 18 yaş altı dönemde istismara uğrama durumunun görmezden
gelinmesinin Allah merkezliliği olumsuz etkilediği söylenebilir. Literatürde belirtilen
ilişki üzerine gerçekleştirilmiş herhangi bir çalışmaya rastlanmamıştır. Çalışmamız ile
ulaştığımız bulgudan yola çıkılarak istismar mağduru çocuğun yaşadığı travmatik
olayın göz ardı edilmesinin çocuğun yoğun güven eksikliğine sebep olmasına, Allah’ın
da kendisine kayıtsız kaldığını düşünmesine ve Allah’a olan inancını kaybetmesine
yol açabildiği söylenebilir (Beattie, 2006: 61).

Bulgular; öğrencilerde Allah merkezlilik puanları arttıkça fiziksel veya duygusal


istismarda bulunma eğilimin azaldığını belirlemiştir (r: ,-162**). Alanyazında istismar
ve din konusu üzerine doğrudan gerçekleştirilmiş çok az sayıda çalışma olduğu;
çalışmaların çoğunluğunda da istismarda bulunma, şiddet ve öfke eğilimi, kontrolsüz
olumsuz duygular ile dindarlık arasında negatif ilişkilerin belirlendiği görülmektedir.
Lutsi (2005: 120) öfke ile dine bağlılık arasında negatif; Welch, Title ve Grasick (2006:
1607) ise dindarlık ile öz kontrol arasında pozitif; Şengül (2007) dindarlığın bilgi,
ibadet ve sosyal boyutu ile öfke duygusu arasında negatif; Sehgal, Jitendra ve
Akanksha (2008: 87-94) dindarlık ile sürekli öfke ve öfkeyi dışa yansıtma arasında
negatif; Karslı (2011: 163-166) dini inançları gerektirdiği için yumuşak huylu olmaya
çalışma ile öfke kontrolü arasında pozitif ilişki ve düzenli ibadet yapma ile öfke duyma
arasında ise negatif ve Gülmez (2014: 207) dindarlık ile fiziksel ve duygusal şiddet
arasında negatif yönde anlamlı ilişkiler saptamışlardır. Bununla birlikte alanyazında
dindarlık ile öfke, şiddet ve saldırganlık arasında pozitif ilişkilerin tespit edildiği
çalışmalarda mevcuttur. Yakut (2012: 103) dindarlık ile şiddet eğilimi arasında pozitif
ilişki olduğunu belirlerken, Bayer (2013: 303) dini inanç düzeyine göre partner

115
şiddetinde herhangi bir farklılaşma olmadığını ve dindarlıktan bağımsız olarak her
bireyin cinsel şiddete başvurduğu; Abbeelen ve arkadaşları da (2015: 10) geleneksel
dindarlığın veya manevi inançların saldırgan davranışlarla ilişkili olduğuna dair bir
kanıt bulunamadığını ifade etmişlerdir. Ulaşılan çoğu çalışma sonucunun bizim
çalışmadaki bulguyu desteklediği görülmektedir. Bu doğrultuda Allah merkezli
dindarlığın istismar davranışının bileşenleri olan öfke ve saldırganlık gibi olumsuz
duyguların ve düşük özsaygı ile özgüven gibi olumsuz kişilik özelliklerinin gelişimini
engelleyen en önemli faktörlerden biri olduğu söylenebilir (Leach, Berman ve Eubank,
2008; Croucher ve ark., 2012; Hardy ve ark., 2012).

İdeal bir toplum yapısı için her din geniş amaç yelpazesine hizmet eden
ritüeller gibi çeşitli unsurlardan destek alarak (Harris ve ark., 2010) kişilerarası
ilişkilere ve değerlere, aile ve aile içi iletişim niteliğine önem vermekte ve istismar,
şiddet, taciz gibi başkasının sınırlarını ihlal eden tutum ve davranışları da
yasaklamaktadır. Bu doğrultuda İslam dini de kişilik haklarından biri kabul ettiği
manevi şahsiyetin dokunulmazlığını vurgulayarak (Çağrıcı, 2006) kişilerarası sınırları
belirlemekte ve güç ile arzu kapsamına giren tüm olumsuz duygu ve dürtüleri
düzenleyerek bu arzuların meşru olmayan yollardan tatmin edilmesinin
yasaklandığını belirtmektedir (Gürsu, 2018: 121). Bu emir bireylerde oto kontrolünün
gelişmesinde ve öfke ile saldırganlık gibi olumsuz duyguların kontrolünde bilişsel
yapılanmayı yeniden düzenleyerek bir destek mekanizması oluşturmaktadır. Dinin bu
önleyici ve düzenleyici işlevine “öfkelendiğinizde ayakta iseniz oturun, oturuyor iseniz
uzanın, öfkeniz geçmediyse abdest alın, zira su nasıl ateşi söndürürse, abdest de
öfkeyi söndürür” (Ebu Davud, 2013) hadisi ile olduğu gibi dini referanslarda da işaret
edilmektedir. Bununla birlikte dinin ibadet boyutu da öfke ve saldırganlık gibi olumsuz
duygu ve davranışları düzenlemektedir (Güneş, 2018: 209). Örneğin; namaz
ibadetindeki secde pozisyonunda sinir yolları aktif hale gelerek mantıklı düşüncenin
yolu açılmaktadır (Gürsu ve İşbilen, 2020: 39). Yine oruç ibadeti; beynin limbik
sisteminin temelini oluşturan duygu ve dürtüleri kontrol altına alarak (Özden, 2003)
cinsel dürtülerin de kontrol edilmesini sağladığından cinsel istismar gibi davranışları
engellemektedir. İstismarın uygulanmasını kolaylaştıran en önemli unsurlardan biri
olan alkol kullanımı da İslam dini tarafından bireyin hem kendi hem de başkasının
beden ve ruh sağlığına zarar verebilecek ve iradeyi kontrol dışı bırakabilecek her türlü
tutum ve davranıştan biri olduğu gerekçesiyle yasaklanmıştır. Dini geleneğin madde

116
kullanımına yönelik bu yasakçı tutumu; dindar olan bireylerin de alkolün sebep olduğu
istismarcı tutum ve davranışlardan uzak kalmasını dolaylı olarak sağlamaktadır.

Çalışma bulguları; öğrencilerin Allah merkezlilik puanları arttıkça partnerleri


tarafından cinsel (r: -,239**), fiziksel (r: -,275**) ve duygusal (r: -,272**) istismara
uğrama sıklığının da azaldığını tespit etmektedir. Literatürde din ve partner istismarı
arasındaki ilişkiye dair doğrudan gerçekleştirilmiş herhangi bir çalışmanın mevcut
olmadığı görülmüştür. Maruz kaldığı istismar gibi sınır ihlali içeren tecrübeler
karşısında aktif başa çıkma stratejilerini kullanmayan bireylerde istismara maruz
kalma sıklığının artarak devam ettiği bilinmektedir. Başa çıkma stratejilerine
başvurmama eğilimine de genellikle düşük benlik değerine sahip bireylerde
rastlanılmaktadır. İnsanın varlığını ve değerini koruyan; güven ve sevgi gibi temel
duygusal ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik mesajları ile İslam dini; bireye olumsuz
yaşam tecrübeleri ile başa çıkmada cesaret verirken istismar davranışlarını önlemeye
yönelik başa çıkma sürecinde de önemli bir etkiye sahip olan benlik saygısını da
artırmaktadır (Koç, 2002). İslam dininin benlik saygısına olumlu etkisinin yanı sıra dini
değerleri benimseyen kadınların da maruz kaldıkları istismarı daha az hissettikleri bir
başka ifadeyle dindar bireylerin travmatik olayları itibarsızlaştırarak; anlamsız
olmadığı ve bunlara katlandıkları takdirde gelecekte vaat edilen mutluluğun sıkıntıları
telafi edebileceği gibi olumlu yüklemelerde bulundukları, böylece huzurlu ancak
sağlıksız bir bakış açısı elde ettikleri de görülmektedir (Öztürk, 2008: 177).

3.3.4. Allah Merkezlilik ve Partner ve Arkadaşlık İlişkileri


ile İlgili Değişkenler Arasındaki İlişkilere Dair Bulgular

Tablo 20: Partner ve Arkadaşlık İlişkileri ile İlgili Değişkenlere Göre Allah Merkezlilik (AMÖ) Toplam
Puanına İlişkin Analiz Sonuçları
V G N Ort. SD F Fark p r
İlişki Durumu
AMÖ

İlişkim yok 396 4,5073 1,64862 6,237 ,815 ,000


İlişkim var, sevgiliyiz* 173 3,8938 1,68505 >,05
İlişkim var, nişanlı/sözlüyüm 20 4,8438 1,64080
İlişkim var, evliyim* 71 4,4683 1,68273
Partner Eğitim Durumu 660 2,9348 2,41461 ,001 -,125**
Partner İlişki Tarzı: Şıpsevdiyim 660 1,7939 ,99466 ,000 -,220**
(Şıpsevdi)
Partner İlişki Tarzı: Sevdim mi tam 660 3,3303 1,18539 ,000 ,152**
severim, sildim mi bir kalemde
(Toksik bağlılık ve ayrılık)
Partner İlişki Tarzı: Bağlandığım 660 2,2061 1,20946 ,002 -,121**
kişiye saplantılı bağlanıyorum
(Saplantılı)
Partnerde Madde Bağımlılığı
Partnerim yok* 396 4,5073 1,64862 9,156 ,681 ,000

117
Partnerim var, madde bağımlısı 207 4,2874 1,66633 >,05
değil*
Partnerim var, madde bağımlısı** 57 3,5132 1,72635

Tablo 20’de partner ve arkadaşlık ilişkileri ile ilgili değişkenlere göre Allah
merkezlilik toplam puanına ilişkin tek yönlü varyans ve Pearson korelasyon analizi
sonuçları yer almaktadır. Buna göre öğrencilerin Allah merkezlilik puan ortalaması ile
ilişki durumu; partner eğitim durumu; “şıpsevdi”, “toksik bağlılık ve ayrılık”, “saplantılı”
partner ilişki tarzları ve partnerde madde bağımlılığı arasında anlamlı düzeyde ilişkiler
bulunmaktadır. Bununla birlikte “sakınmacı” partner ilişki tarzı ve arkadaşlık ilişki
tarzları alt değişkenleri ile Allah merkezlilik puanları arasında anlamlı düzeyde ilişki
tespit edilmediğinden ilgili analiz sonuçlarına EK-10’da yer verilmektedir.

Çalışma bulgularına göre sevgilisi olan öğrencilerin (3,89) Allah merkezlilik


puan ortalaması evli olanlara (4,46) göre anlamlı düzeyde daha düşüktür. Literatürde
medeni duruma göre dindarlık skorlarının incelendiği çalışmaların büyük
çoğunluğunda da evliler lehine bulgulara ulaşıldığı belirlenmiştir. Şengül’ün (2007:
127) gerçekleştirdiği araştırmada evlilerin bekarlara kıyasla daha yüksek dindarlık
skorları elde ettiklerini tespit edilmiştir. Aydemir (2008: 49) çalışmasında evli olanların
bekar oranlara nispeten dindarlık puanlarının daha yüksek olduğunu bulgulamıştır.
Koç (2008: 272) çalışmasında evlilerin iç güdümlü dindarlık puanlarının bekarlara
nispeten anlamlı düzeyde daha yüksek olduğunu belirlemiştir. Karslı (2011: 185)
araştırmasında evli bireylerin içsel dini motivasyon düzeylerinin bekarlara göre
anlamlı düzeyde daha yüksek olduğunu tespit etmiştir. Literatürdeki az sayıdaki
çalışmada ise medeni duruma göre dindarlık puanlarının değişmediği sonucuna
ulaşılmıştır. Bu çalışmalara örneklik teşkil eden Yüce’nin (2009: 119) araştırması
medeni durum değişkenine göre dindarlık puanlarının farklılaşmadığını saptamıştır.
Türker’in (2018: 62) çalışmasında da İslami dindarlık puanlarının medeni duruma göre
farklılaşmadığı bulgulanmıştır. Bu doğrultuda araştırmaların çoğunlukta ulaştığı
bulgular da referans alınarak evlilerin dini duygularının bekârlardan daha yoğun
olduğu veya dindar bireylerin de dini inançlarının bir yansıması olarak evlilik
kurumuna ve aile yaşantısına daha çok ilgi gösterdikleri söylenebilir.

Analiz sonuçları; Allah merkezlilik puan ortalaması ile partner eğitim durumu
arasında negatif yönde anlamlı ilişkinin olduğunu göstermektedir (r: -,125**). Buna
göre Allah merkezlilik puan ortalaması arttıkça partner eğitim düzeyi düşmektedir. Bu

118
doğrultuda Allah merkezlilik puanı arttıkça bireylerin partner seçiminde eğitim düzeyi
kriterini öncelemedikleri yorumu yapılabilir.

Araştırma verileri; “şıpsevdi” (r: -,220**) ve “saplantılı” (r: -,121**) partner ilişki
tarzları ile Allah merkezlilik puan ortalaması arasında negatif yönde; “toksik bağlılık
ve ayrılık” (r: ,152**) partner ilişki tarzı ile Allah merkezlilik puan ortalaması arasında
pozitif yönde ilişkilerin olduğu belirlemiştir. Bu bulgulara göre Allah merkezlilik arttıkça
“şıpsevdi” ve “saplantılı” partner ilişki tarzları puanlarının azaldığı; “toksik bağlılık ve
ayrılık” partner ilişki tarzı puanının ise arttığı söylenebilir. Literatür incelendiğinde
partner ile ilişkiler üzerine gerçekleştirilen çalışmaların çoğunlukla medeni durum
değişkeni üzerinden incelendiği görülmektedir. Bu doğrultuda saygı, sevgi, şefkat,
affetme gibi değerleri esas kabul eden ve partnere yönelik mahremiyet sınırlarına
saygılı bir tutumu teşvik eden İslam dininin; bireylerin sağlıklı romantik ilişkiler
yaşamalarında da önemli bir rol oynadığı söylenebilir.

Bulgular; Allah merkezliliğin madde bağımlısı partner seçimini de yordadığını


göstermektedir. Buna göre en yüksek Allah merkezlilik puanlarını partneri olmayan
(4,50) ve partnerinde madde bağımlılığı olmayan öğrencilerin (4,28); en düşük Allah
merkezlilik puanlarını ise partnerinde madde bağımlılığı olan öğrencilerin (3,51) aldığı
görülmektedir. İslam dininin beden ve ruh sağlığını korumak amacıyla sağlığa zararlı
olan madde kullanımını yasaklayan tutumu (Yapıcı, 2013) ve madde kullanan
bireylere yönelik de olumsuz algısı sebebiyle dindar bireylerin de eş seçimi ve evlilik
konularında madde bağımlısı bireyleri tercih etmedikleri görülmektedir. Bu bağlamda
madde bağımlılığı eş seçimindeki en büyük engellerden biri olarak ele alınmaktadır.

3.3.5. Allah Merkezlilik ve Psikolojik Durum ile İlgili


Değişkenler Arasındaki İlişkilere Dair Bulgular

Tablo 21: Psikolojik Durum ile İlgili Değişkenlere Göre Allah Merkezlilik (AMÖ) Toplam Puanına İlişkin
Analiz Sonuçları
V G N Ort. SD p r
AMÖ Algılanan Genel Psikolojik Durum 660 3,0439 ,88806 ,000 ,225**

Tablo 21; psikolojik durum ile ilgili değişkenlere göre Allah merkezlilik toplam
puanına ilişkin yapılan Pearson korelasyon analizi sonuçlarını göstermektedir. Bu
verilere göre; öğrencilerin Allah merkezlilik puanları arttıkça genel psikolojik durumun
da iyileştiği görülmektedir (r: ,225**). Literatürde dindarlık ve psikolojik durum

119
arasındaki ilişkiye dair gerçekleştirilen çalışmaların çoğunluğunda da benzer bulgular
elde edilmiştir. Chamberlain ve Zika (1988) dindarlık ve iyi olma arasında; Hathaway
ve Pargament (1990) içsel dini yönelim ile psikolojik iyi oluş arasında; Ellison (1991)
ise dine inanma ile yaşam doyumu arasında pozitif ilişki belirlemişlerdir. Yapıcı (2013)
üniversite öğrencileri ile gerçekleştirdiği çalışmasında Allah’ın varlığını güçlü bir
şekilde hisseden bireylerin öz saygı düzeylerinin yüksek; depresyon, umutsuzluk ve
intihar eğiliminin ise düşük düzeyde olduğunu tespit etmiştir. Sezgin’in (2016: 82)
yapmış olduğu çalışmada da dindarlığın duygu boyutundaki artışın psikolojik
sağlamlığı olumlu etkilediği belirlemiştir. Türker (2018: 76) ise çalışmasında İslami
dindarlık ve psikolojik sağlamlık puanları arasında anlamlı bir ilişki olmadığını
saptamıştır. Baynal (2015: 225) ise dindar bireylerin düşük özsaygıya sahip olduğunu
tespit ettiği örnek bir çalışma gerçekleştirmiştir. Literatürden elde ettiğimiz bulgular ve
araştırma bulgumuz birlikte değerlendirildiğinde; dini inanç ve davranışların bireyin
psikososyol yapısını olumlu etkilediği söylenebilir (Cirhinlioğlu, 2010). Kişiliklerini ve
günlük yaşamlarını dini inançlarına göre düzenleyen Allah merkezli bireyler; İslam
dininin sunduğu değerler ile duygu ve düşüncelerini yeniden düzenleyebilecekleri ve
problemleri aşabilecekleri yeni bir kimlik, psikolojik bütünlük ve motivasyon
kazanmaktadırlar (Ayten, 2005: 188; Ayten ve ark., 2012: 48; Albayrak, 2013: 69-85).
Bu dini kimlik; insan ruhunu öfke, kaygı, saldırganlık gibi negatif duygulardan ve
çatışmalardan da uzaklaştırarak standart bir dengeye ulaşabilmesinde ve psikolojik
problemlerin önlenmesinde de etkili olmaktadır (Ryan ve Deci, 2000).

3.3.6. Allah Merkezlilik ve Din ile İlgili Değişkenler


Arasındaki İlişkilere Dair Bulgular

Tablo 22: Din ile İlgili Değişkenlere Göre Allah Merkezlilik (AMÖ) Toplam Puanına İlişkin Analiz Sonuçları
V G N Ort. SD p r
Din Eğitimi 660 2,9455 ,70553 ,000 ,265**
AMÖ
Dindarlık Algısı 660 3,2970 1,02161 ,000 ,777**

Tablo 22’de din ile ilgili değişkenlere göre Allah merkezlilik toplam puanına
ilişkin Pearson korelasyon analizi sonuçları yer almaktadır. Buna göre din eğitimi ile
Allah merkezlilik toplam puanı arasında anlamlı düzeyde pozitif yönde bir ilişki vardır
(r: ,265**). Bir diğer ifadeyle din eğitimi düzeyi yükseldikçe Allah merkezlilik de
artmaktadır. Literatürdeki çalışmalardan elde edilen verilerde çalışmamızdaki bulguyu
desteklemektedir. Shulik (1979) dini eğitim yükseldikçe iman puanlarının da arttığını;
Hayta (1993) din eğitimi alan öğrencilerin daha yüksek dindarlık skorları elde ettiğini;

120
Şahin (1999) din eğitimi arttıkça dindarlık puanlarının da anlamlı olarak arttığını; yine
Hayta (2002) öğrencilerin din eğitimi alma puanlarının arttıkça dindarlık puanlarının
da yükseldiğini; Eşer (2005) iman puanlarının din eğitimi yükseldikçe anlamlı olarak
yükseldiğini; Kavas (2013: 112) dini bilgi ile dine yönelim arasında pozitif bir ilişkinin
olduğunu ve Türker (2018: 64) de orta düzey din eğitimi alanların İslami dindarlık
puanlarının kısmen din eğitimi alanların puanlarından anlamlı derecede daha yüksek
olduğunu belirlemiştir. Bu bulgular doğrultusunda din eğitimi almanın dindarlık
üzerinde pozitif bir etkisi olduğu söylenebilir. Ulaşılan anlamlılık derecesi üzerine
yorumlamalar Allah merkezlilik ile mezun olunan lise ve öğrenim görülen bölüm
arasındaki ilişkilere dair bulgular başlığı altında gerçekleştirildiğinden tekrara
düşülmemesi adına bu bölümde bahsedilmeyecektir.

Analiz sonuçları; dindarlık algısı ile Allah merkezlilik puan ortalaması arasında
anlamlı düzeyde pozitif yönde ilişki olduğunu göstermektedir (r: ,777). Bu noktada
Yüce (2009: 121-122) de dindarlık algısı ile dindarlık puanları arasında pozitif yönde
anlamlı bir ilişkinin olduğunu tespit etmiş; içsel dini yönelimi en fazla olan grubun
kendini çok dindar ve dindar olarak tanımlayan, en düşük puana sahip grubun ise
dindar değilim seçeneğini işaretleyen grup olduğu belirlemiştir. Tapdık’ın (2013: 67)
Ankara İl’inde gerçekleştirdiği alan çalışmasında da dini yönelim puanları ile algılanan
dindarlık düzeyleri arasında pozitif ilişkinin olduğu; Kurnaz’ın (2015: 99)
araştırmasında da algılanan dindarlık puanları iyileştikçe dine yönelimin arttığı
belirlenmiştir. Ahmadi’nin (2017: 127) araştırmasında da dine öznel önem verme ile
hem içsel hem dışsal dini yönelim arasında pozitif yönde ilişkilerin olduğunu ancak
dışsal dini yönelimin içsel dine yönelime göre daha zayıf bir korelasyona sahip olduğu
bulgulanmıştır. Bu bulgular kişinin kendini dindar görme eğilimi ile Allah merkezlilik
puanlarının doğrusallık seyrettiğini göstermektedir.

3.4. İlişki Bağımlılığı ile Başkası Merkezli Dışsallık ve


Allah Merkezlilik Arasındaki İlişkilere Dair Bulgular

Bu bölümde, araştırmadaki katılımcıların ilişki bağımlılığı ile başkası merkezli


dışsallık ve Allah merkezlilik puan ortalaması arasındaki ilişkileri belirlemek adına
yürütülen analizlere yer verilmiştir.

Tablo 23: Başkası Merkezli Dışsallık (BMD) ve Allah Merkezlilik (AMÖ) Puanlarına Göre İlişki Bağımlılığı
(İB) Toplam Puanına İlişkin Pearson Korelasyon Analizi Sonuçları
1. Değişkenler N r p 2. Değişken

121
Başkası Merkezli Dışsallık ,370**

,000
660 İlişki Bağımlılığı
≤,05

Allah Merkezlilik -,143**

Tablo 23; gerçekleştirilen Pearson korelasyon analizi sonuçlarını


göstermektedir. Bu analiz sonuçlarına göre başkası merkezli dışsallık arttıkça ilişki
bağımlılığı da artarken; Allah merkezlilik arttıkça ilişki bağımlılığı azalmaktadır. Bir
diğer ifadeyle Başkası merkezli dışsallık ve Allah merkezlilik üniversite öğrencilerinde
ilişki bağımlılığını yordamaktadır. Elde ettiğimiz bu bulgular; araştırmanın temel
hipotezi olan “üniversite öğrencilerinin başkası merkezli dışsallık düzeyi arttıkça ilişki
bağımlılığı artarken; Allah merkezlilik düzeyi arttıkça ilişki bağımlılığı düzeyi
azalacaktır”ı destekler niteliktedir. Bu doğrultuda ilişki bağımlılığı ile başkası merkezli
dışsallık arasında pozitif yönde zayıf kuvvette bir ilişki (r= ,370); Allah merkezlilik ile
arasında negatif yönde çok zayıf kuvvette bir ilişki (r= -,143) olduğu belirlenmiştir.
Literatürde dindarlık ve ilişki bağımlılığı arasındaki ilişki üzerine gerçekleştirilmiş
herhangi bir çalışmaya rastlanmamakta iken başkası merkezli dışsallık ve ilgili
kavramlar ile ilişki bağımlılığı üzerine ise sınırlı sayıda çalışmanın gerçekleştirildiği
görülmüştür. Ben’in (2017) çalışmasında olumsuz değerlendirilme korkusu yüksek
olan bireylerde ilişki bağımlılığının daha yüksek seviyelerde görüldüğü belirlenmiştir.
Turgut ve Yücel tarafından (2020: 322) olumsuz değerlendirilme korkusu üzerine 256
katılımcı ile yürütülen çalışmada da olumsuz değerlendirilme korkusu ile ilişki
bağımlılığı arasında orta düzeyde pozitif yönde anlamlı bir ilişki olduğu tespit
edilmiştir. Yani başkası merkezli dışsallık ile ilgili kavramlardan biri olan olumsuz
değerlendirilme korkusu yüksek olan katılımcıların ilişki bağımlılığı puanları da
yüksektir. Elde edilen bu bulgular bizim araştırma bulgularımızı da destekler
niteliktedir.

Literatürdeki sınırlı sayıda çalışmadan elde ettiğimiz bu bilgiler ile


çalışmamızda tespit ettiğimiz veriler bütüncül bir şekilde ele alındığında; temel olarak
kendinden ödün verme ve başkalarının düşünce ve duyguları ile özdeşleşme ile
karakterize bir yapı olan başkası merkezli dışsallığın ilgi, sevgi ve onay gibi duygusal

122
ihtiyaçların karşılanması için sahip olunan yakınlık kurma arzusuna rağmen duygu ve
düşüncelerin yaşanılan sosyal kaygıdan dolayı ifade edilmekten kaçınıldığı ilişki
bağımlılığı gelişiminde (Davila ve Beck, 2002) önemli bir risk faktörü olarak
değerlendirilebileceği söylenebilir. Bununla birlikte aşkın ve kutsal bir varlık olan
Allah’ın iradesine uygun olarak kişiliği ve yaşamı düzenleme derecesini ifade eden
Allah merkezli dindarlığın (Horozcu ve Güneş, 2020) ise bireyde pozitif duyguların
gelişiminde ve kişiliğinin düzenlenmesinde oynadığı etkili rol ile ilişki bağımlılığını
önleyici veya tedavi edici etkisinin olduğu belirlenmiştir. Bir başka ifadeyle İslam dini
bireysel ve toplumsal konularda önerdiği değerler ve düzenlemeler ile bireyde dengeli
bir kişilik yapısı oluşturarak kişilerarası ilişkilerine olumlu etki etmekte ve problemli
yaşantılar karşısında anlam arayışına da cevap vererek başa çıkma motivasyonu
sağlamaktadır. Literatürdeki pek çok çalışmada da dindarlık ile pozitif duygular,
psikolojik iyi oluş ve yaşam memnuniyeti arasında olumlu ilişkiler olduğu belirlenmiştir
(Willits ve Crider, 1988: 281; Pollner, 1989: 92; Poloma ve Pendleton, 1990: 255;
Abdel Khalek, 2010: 1133; Balcı, 2011; Göcen, 2012: 178; Korkmaz, 2012; Göcen,
2013; Acar, 2014; Satan, 2014; Öztürk, 2017: 67; Gürsu ve Ay, 2018; Karslı, 2018:
254).

Din, içinde bulundurduğu emir, yasak ve değerler sistemiyle birçok insan için
yaşamın temel merkezinde yer aldığından (Pargament, 1997) İslam dini de yaşamın
anlamı ile yakından ilgilenerek inanan bireye neyin doğru/iyi ve neyin yanlış/kötü
olduğuna yönelik bir anlam dünyası sunmaktadır. Bireyin tüm problemli yaşantılarına
yönelik çözüm ve destek arayışında olduğu bir zamanda Allah; güç, kudret, büyüklük
sıfatları ile bir güvenlik kaynağı, sevgiye ve ilgiye ihtiyaç duyduğu bir zamanda aşk ve
sevgi kaynağı, teselli aradığında ise huzur ve sükûn kaynağı olarak görülmektedir
(Kirkpatrick, 1992). Allport (2016: 31) bu durumun ilahi sıfatlar ile kişinin arzu
panoramasının birbirine uygunluğuna işaret ettiğini söylemektedir. Dindar birey,
kendisini zayıf, çaresiz ve kaygılı hissettiği durumlarda meydana gelen tüm olayların
nihai kontrol gücüne sahip olduğuna dair inandığı olumlu ve güvenilir bir Allah inancı
ve Allah’ın her zaman yanında olacağının farkındalığıyla güçlü bir duygusal güvenlik
hissine sahip olarak (Beattie, 2006) benlik değerine olumlu katkı yapmakta ve
problemler karşısında mücadele etmede özgüven kazanmaktadır (Proctor, Linley ve
Maltby, 2009). Başka bir deyişle Allah inancı ile birey benlik saygısını artırarak
(Benson ve Spilka, 1997: 128; Kuşat, 2006: 130) negatif duygulardan daha çok pozitif
duygular geliştirmekte ve travmatik yaşantılara, kaygı ve stres gibi olumsuz faktörlere

123
karşı başa çıkma sürecinde yaşamı yeniden düzenleme motivasyonu edinmektedir
(DiClemente, 2013). Bununla birlikte dini ritüellerin oluşturduğu güven ve sevgi
duygusu gibi pozitif duygular da olumsuz duyguların yoğunluğunu azaltarak veya
denetleyerek (Hood ve ark., 1996) bireyin kendisine yönelik daha olumlu ve uyumlu
bir yaklaşım içinde olmasını sağlamaktadır (Spilka ve Mullin, 1977). Bu doğrultuda
din, bireylerde ilişki bağımlılığı gibi kişilerarası problemlerin gelişimini önleyici veya
ilişki bağımlılığını tedavi edici etki gösterebilmektedir.

Bireyin çevresindeki unsurları olumlu veya olumsuz nitelikte algılaması iç


dünyası ile ilgilidir. Merkezin olumsuz dış çevrede olduğu başkası merkezli dışsallıkta
kişi, başkalarının onayına ihtiyaç duymakta, bağımsız düşünememekte,
hissedememekte ve başkaları ile özdeşleşerek yaşadığı güvensizliği ve sosyal
kaygıyı telafi etmeye çalışmaktadır. Bununla birlikte çevrenin olumsuz nitelikte
algılandığı ve fizyolojik, psikolojik, sosyal problemlerin etkisi ile gelişen ilişki
bağımlılığında da toksik duygu ve davranışlar sebebiyle çok yoğun hissedilen suçluluk
ve öfke duyguları kontrol edilememektedir (Wolynn, 2021: 32). Suçluluk ve öfkenin
kontrolünün sağlanması için ise bilişsel yapılanmanın yeniden düzenlenmesi gerekir.
Allah merkezlilikte ise birey güven kaynağı Allah’ı dıştan içe taşıdığında travmatik
problemler ile karşılaştığında dahi kendisini tehdit altında hissetmemektedir. Yunus
peygamberin Allah’tan balığın karnından çıkarılmayı istemesi yerine “Allah bize yeter”
ifadesi de bu içe taşıma hadisesinin ve güvenlik duygusunun bir örneği olarak
görülmektedir. Bu doğrultuda bağımlı düşüncenin esasen dış merkezli insanın yüce
varlık ile gerçekleşmeyen birleşme arzusunun bir dışa vurumu olduğu da
söylenmektedir (Frankl, 1994). Bu sebeple ilk dönem anne ile kurulan sevgi
deneyimini temsil eden ve dikkati odaklamayı sağlayarak yaşayan dindarlığın en
önemli karakteristiği olarak tanımlanan dini ritüellerin; bireyin merkezini dıştan içe
taşımasını sağlayarak kaygıyı iyileştirmesine, kendisiyle iletişimini derinleştirerek
güvenli bir kimlik duygusu oluşturmasına, mantıklı değerlendirme kabiliyetini
güçlendirerek duygularını kontrol etmesine yardımcı olacağı söylenebilir (Frankel ve
Hewitt, 1994: 62; Kark ve ark., 1996: 341; Maltby, Lewis ve Day, 1999; Woodmansee,
2000; Hackney ve Sanders, 2003: 43; Leondari ve Gialamas, 2009: 241; Eryılmaz,
2015: 433; Lancer, 2018: 206; Hayta, 2019: 124). Örneğin; namaz ibadetindeki secde
pozisyonunda Allah ile kurulan ruhani bağlantı sinir yollarını aktif hale getirmekte ve
bu sunum mantıklı düşüncenin yolunu açmaktadır (Gürsu ve İşbilen, 2020: 39). Yine
oruç ritüelinde ise beynin limbik sisteminin temelini oluşturan öfke ve kaygı gibi duygu

124
ve heyecanlar kontrol altına alınmaktadır (Özden, 2003). Bir diğer ifadeyle yücelik ile
kurulan ilişki, ruhta kaygının yerinin ilahi aşkın almasını sağlamaktadır (Weil, 2018:
11).

İlişki bağımlısı bireylerde görülen yoğun kaygıya kontrol yanılgısı da eşlik


edebilir. Allah merkezli dindar birey kendisinden daha yüce bir varlığın tüm durumları
düzenlediğine, kendisinden daha fazla şey yapabileceğine güven duymakta ve kontrol
takıntısını iyileştirebilmektedir. Literatürdeki çalışmalarda dinin kaygı ve sebep olduğu
kontrol takıntısına karşı bir tampon vazifesi gördüğü, saldırganlık gibi olumsuz tutum
ve davranışları ise önlediği görülmüştür (Beit Hallahmi ve Argyle, 2000: 455-461;
Hayta, 2002; Kaya ve Varol, 2004; Lutsi, 2005: 120; Vasegh ve Mohammadi, 2007;
Safara ve Bhatia, 2008; Karslı, 2011: 243; Koç, 2014; Karslı, 2019: 190).

Kişilerarası olumsuz ilişkileri yordayan ve başkası merkezli dışsal bireylerin de


en önemli kişilik özelliklerinden bir diğeri olan düşük benlik saygısı da ilişki bağımlılığı
riskini artırmaktadır. Literatürdeki çalışmalarda da ilişki bağımlılığının düşük benlik
saygısı ile arasında olumlu (Fischer ve Beer, 1990; Cook ve Barber, 1997; Cullen ve
Carr, 1999; Gomez ve Delgado, 2003; Bagheri, 2005) ve yüksek benlik saygısı ile
arasında olumsuz (Fischer ve Beer, 1990; Rıjavec, 1993; Cook ve Barber, 1997;
Springer, Britt ve Schlenker, 1998; Bagheri, 2005; Marks ve ark., 2012) ilişkilerin
olduğu belirlenmiştir. Başkası merkezli dışsal birey diğerine yönelik bakım verme ve
sorumluluklarını üstlenme gibi sağlıksız tutumlar sergileyerek benlik değerini
yükseltme umuduyla motive olmaktadır. Benlik saygısı yüksek olan bireyler ise bu
durumun tersi olarak; sevgi ile güven duygularıyla bağımsız olarak hareket etmektedir
(Korkmaz, 1996). Bu noktada İslam dininin insanın varlıksal değerine olan
vurgusunun, güven ve sevgi gibi temel duygusal ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik
mesajlarının ve yüklediği sorumlulukların insanın benlik değerinin farkında olmasını
sağladığı (Koç, 2002; Hayta, 2019: 151) ve Allah merkezli dindarlığın da ilişki
bağımlılığı gelişimini engelleyebildiği açıkça ifade edilebilir. Bireyin mutlak değerini
özü, yaratılışı, evrendeki konumu itibarıyla ortaya koyan İslam dinine göre (Korlaelçi,
1995: 34) insan varlıkların en üstünü ve en şereflisi olarak yaratılmıştır. İnsanın,
başlangıçta kendisine biçilen bu benlik değerinin koruması veya ulaşması da inandığı
yaratıcısı ile bağını koparmamasına ve benliğini keşfetme yolunda çaba göstermesine
bağlıdır. Nitekim sağlıklı bir bireyleşme sürecinde de Tanrı arketipi ile benlik

125
arketipinin birbirinden ayrılmadığı belirtilmektedir (Carl Gustav Jung, Akt. Kısa, 2005:
63-64).

İslam dininin inanç boyutunda yer alan aşkın bir varlık olarak Allah;
merhametli, adil, mutlak güç sahibi gibi nitelikler ile tanımlanmaktadır (Hayta, 2019:
146). Bu niteliklere sahip bir varlığa güvenip sığınmak ise insanın benliğini
güçlendirmektedir. Bu noktada Adler, Mairet ve Ansbacher (1964) de insanın
yaratılışında var olan aşağılık duygusunun ancak tüm güçlülüğe sahip bir yaratıcıya
inanma; kendisinden daha yüce bir şeyin parçası olduğuna inanma ile telafi
edilebileceğine ve böylece yeterli güvene ulaşabileceğini yani benlik saygısını
artırabileceğini belirtmektedir. Bununla birlikte İslam dininin insanın doğumdan
ölümüne kadarki yaşam sürecinde yüklediği sorumluluklar, yaşamın bir parçası olarak
algılandığından başkalarının onayını, sevgisini ve desteğini kazanabilmek için
gerçekleştirilen bir eyleme de dönüşmemesi bireyin kendi öz değer, özgüven ve
özsaygısını olumlu etkileyerek bağımsızlık kazanmalarını sağlamaktadır. Bu noktada
dini sorumluluklardan biri olan ibadetlerin yerine getirilmesinin bireylerde
tamamlanmış deneyim stoğunu doldurarak yeterlilik (benlik saygısı) inancını
güçlendireceği söylenebilir (Bandura, 1977). Yapılan bu yorumlar literatürdeki
çalışmaların çoğunluğunda tespit edilen dindarlık ile benlik saygısı arasındaki pozitif
yönlü ilişki bulgusu desteklenmektedir (Jensen, Jensen ve Wiederhold, 1993; Jones
ve Francis, 1996: 190; Şahin ve Güveç, 1996; Bagley ve Mallick, 1997; Krause, 2004:
403; Ayten, 2005: 202; Gürsu, 2011: 236; Kartopu, 2014: 186).

Başkası merkezli dışsal bireyler düşük benlik saygısı ile bağlantılı olan yoğun
değersizlik ve yetersizlik duygusuna da sahip olduklarından kendi değerleri
hakkındaki fikirleri, başkalarının görüşlerinden fazlasıyla etkilenmekte ve süreklilik
gösteren onay arama davranışı sergilemektedirler. Bu bireyler kişisel algılamalar ile
olumsuz değerlendirilmemenin, eleştirilmemenin ve diğerleri tarafından kabul
edilmenin ön koşulu olarak diğeri odaklı geliştirdikleri tutumları ile ilişki bağımlılığı
gelişimi riskine de açık hale gelmektedirler. Bu noktada yine dini ritüellerin bireyde
özgüven duygusunu artırarak hem başkası merkezli dışsallığı hem de ilişki
bağımlılığını önlediği ifade edilmelidir. Özellikle namaz ve dua ritüeli ile sonsuz güç
sahibi Allah ile kurulan iletişim ve iş birliği, kişide özgüven duygusunu olumlu yönde
yeniden yapılandırmaktadır (Tremmel, 1984). Nitekim literatürdeki çalışmalarda da
özellikle dinin ibadet (davranış) boyutu ile özgüven arasında olumlu yönde anlamlı bir

126
ilişki bulunduğu ve dindarlık arttıkça özgüvenin de arttığı tespit edilmiştir (Mutluer,
2006; Sarıçam ve Güven, 2012; Bulut, 2017; Esati, 2017; Acar, 2019: 74).

Özetle ifade edecek olursak; bütün dinler gibi İslam dini de kişilerarası ilişkiler
için belli standartlar sunarak bireyleri nasıl bir tutum geliştirmeleri gerektiğine dair
yönlendirmektedir (Gürsu ve İşbilen, 2020; 31). Dinin kişinin iradesini ve benlik
saygısını geliştirerek tedavi süreçlerine yönelik sağladığı aktif motivasyon ile
psikososyal sağlığı olumlu yönde etkilediği ve böylece başkası merkezli bir kişilik
örüntüsü ile ilişki bağımlılığı davranışlarının gelişimini de önlemeye yardımcı olduğu
sonucuna ulaşılmıştır (Gürsu ve İşbilen, 2020; 31-43). Yine ilişki bağımlılığı
tedavisinde de dinin olumlu etkisi; umutlanmaya başlama, benliğe odaklanma, öz
farkındalığı artırma, kişiliği yeniden yapılandırma ve manevi bir kaynağa inanma
(Lancer, 2018; 19-21) gibi tedavi aşamalarında da görülmektedir. Nitekim din ve inanç
kaynaklı terapilerin de bağımlı düşünceye yönelik destek terapisi olarak günümüzde
kullanıldığı da bilinmektedir (Gürsu ve İşbilen, 2020; 31).

127
SONUÇ VE ÖNERİLER

Üniversite öğrencilerinde ilişki bağımlılığı ile başkası merkezli dışsallık ve


Allah merkezlilik arasındaki ilişkiyi konu edinen ve Türkiye’deki üniversitelerde
öğrenim gören öğrenciler ile sürdürülen bu çalışmada; ilk olarak ilişki bağımlılığı,
başkası merkezli dışsallık ve Allah merkezlilik ile psikososyodemografik değişkenler
arasındaki ilişkiler ele alınmış ve ilişki bağımlılığı ile hem başkası merkezli dışsallık
hem de Allah merkezlilik arasındaki ilişkilerin yönü korelasyonel model ile
belirlenmeye çalışılmıştır. Bu doğrultuda katılımcı gruba “Bilgilendirilmiş Gönüllü
Onam Formu”, “Psikososyodemografik Bilgi Formu”, “Eş Bağımlılık Belirleme Ölçeği”,
“Başkası Merkezli Dışsallık Ölçeği” ve “Allah Merkezlilik Ölçeği”nden oluşan anket
formu uygulanmış ve elde edilen verilerin analizi gerçekleştirilmiştir.

Gerçekleştirilen analiz sonuçlarına göre anlamlılık derecesine ulaşmadığı


tespit edilen; ilişki bağımlılığı toplam puanı ile cinsiyet (H2a), mezun olunan lise (H2b),
yaşamın çoğunun geçirildiği yer (H2d), aile tipi (H3a), kardeş sayısı (H3b), kardeşler
arası doğum sırası (H3c), annenin mükemmeliyetçi ebeveyn tutumu (H3l), babanın
aşırı koruyucu ve mükemmeliyetçi ebeveyn tutumları (H3n), anne (H3ö) ve baba
eğitim durumu (H3p), cinsel istismarda bulunma eğilimi (H4d), partner tarafından
fiziksel istismara uğrama (H4g), ilişki durumu (H5a), partner eğitim durumu (H5b),
“toksik bağlılık ve ayrılık” partner ilişki tarzı (H5c), “girişimci” arkadaşlık ilişki tarzı
(H5e) ve din eğitimi (H7a) arasındaki; başkası merkezli dışsallık toplam puanı ile
mezun olunan lise (H8b), öğrenim görülen bölüm (H8c), sosyoekonomik durum (H8ç),
yaşamın çoğunun geçirildiği yer (H8d), aile tipi (H9a), kardeş sayısı (H9b), kardeşler
arası doğum sırası (H9c), 0-7 yaş arası anne (H9d) veya babanın (H9e) mahrumiyet
düzeyinde ev dışı çalışması, ailede sağlık durumundan dolayı bakıma ihtiyaç duyan
kişi olma durumu (H9i), annenin otoriter, aşırı koruyucu ve mükemmeliyetçi ebeveyn
tutumları (H9l), babanın baskıcı, otoriter, aşırı koruyucu, tutarsız ve mükemmeliyetçi
ebeveyn tutumları (H9n), anne (H9ö) ve baba (H9p) eğitim durumu, 18 yaş altı
dönemde istismara uğrama durumunun görmezden gelinmesi (H10ç), cinsel (H10d),
fiziksel veya duygusal istismarda (H10e) bulunma eğilimi, partner tarafından cinsel
(H10f), fiziksel (H10g) veya duygusal istismara uğrama (H10h), ilişki durumu (H11a),
partner eğitim durumu (H11b), “toksik bağlılık ve ayrılık” (H11c) ve “sakınmacı”
(H11ç) partner ilişki tarzları, partnerde madde bağımlılığı (H11d), “girişimci”
arkadaşlık ilişki tarzı (H11e), din eğitimi (H13a) ve dindarlık algısı (H13b) arasındaki;

128
son olarak Allah merkezlilik toplam puanı ile cinsiyet (H14a), sosyoekonomik durum
(H14ç), yaşamın çoğunun geçirildiği yer (H14d), aile tipi (H15a), ailede sağlık
durumundan dolayı bakıma ihtiyaç duyan kişi olma durumu (H15i), annenin baskıcı,
aşırı koruyucu, mükemmeliyetçi (H15l) ve demokratik (H15m) ebeveyn tutumları,
babanın baskıcı, otoriter (H15n) ve demokratik (H15o) ebeveyn tutumu, baba eğitim
durumu (H15p), 18 yaş altı dönemde cinsel istismara uğrama (H16a), cinsel
istismarda bulunma eğilimi (H16d), istismarda bulunan partnere yönelik algılanan ilişki
bağımlılığı derecesi (H16ı), “sakınmacı” partner ilişki tarzı (H17ç) ve arkadaşlık ilişki
tarzlarının tüm alt boyutları (H17e) arasındaki ilişkilere dair analiz sonuçlarına yer
verilmezken analiz sonuçlarına göre anlamlılık derecesine ulaştığı tespit edilen
bulgular doğrultusunda aşağıdaki sonuçlara ulaşılmıştır.

Araştırma sonuçlarına göre; sosyodemografik değişkenlere göre üniversite


öğrencilerinin ilişki bağımlılığı düzeylerinin farklılaştığı saptanmış ve ilişki bağımlılığı
düzeyleri ile öğrenim görülen bölüm arasındaki ilişkinin anlamlı olduğu görülmüştür.
İlahiyat Fakültesi’nde öğrenim görme durumunun ilişki bağımlılığını negatif yönde
etkilediği belirlenmiştir. Bu bulgudan hareket ile “İlahiyat bölümü öğrencilerinin ilişki
bağımlılığı puanları diğer bölüm öğrencilerinden daha düşüktür” (H2c) hipotezimiz
kabul edilmektedir. Bununla birlikte üniversite öğrencilerinin ilişki bağımlılığı
puanlarının sosyoekonomik durum iyileştikçe de düştüğü belirlenmiştir. Bu doğrultuda
“sosyoekonomik durum iyileştikçe ilişki bağımlılığı puanları azalacaktır” (H2ç)
hipotezimiz de desteklenmektedir.

Yapılan analizler; aile ile ilgili değişkenlere göre üniversite öğrencilerinin ilişki
bağımlılığı düzeylerinin anlamlı düzeyde farklılaştığını belirlemiştir. Öğrencilerin
ailelerinin dini/ideolojik bir gruba bağlı olma veya olmama durumuna göre ilişki
bağımlılığı düzeylerinin anlamlı düzeyde farklılık gösterdiği; ailelerin dini/ideolojik bir
gruba bağlı olmasının ilişki bağımlılığını artırdığı görülmüştür. Bu doğrultuda “ailesi
dini veya ideolojik bir gruba bağlı olan öğrencilerin ilişki bağımlılığı puanları bağlı
olmayan öğrencilere göre daha yüksektir” (H3ç) hipotezimiz doğrulanmıştır. Yine
öğrencilerin 0-7 yaş arası anne veya babasının mahrumiyet düzeyinde ev dışı çalışma
durumuna göre de ilişki bağımlılığının anlamlı düzeyde farklılaştığı, ebeveynlerin
mahrumiyet düzeyinde ev dışı çalışmasının ilişki bağımlılığını artırdığı saptanmıştır.
Bu doğrultuda “çocukluğunun (0-7 yaş arası) önemli bir bölümünde annesi
kendisinden mahrum olduğunu hissettirecek ölçüde ev dışında çalışan öğrencilerin

129
ilişki bağımlılığı puanları diğerlerinden daha yüksektir” (H3d) ile “çocukluğunun (0-7
yaş arası) önemli bir bölümünde babası kendisinden mahrum olduğunu hissettirecek
ölçüde ev dışında çalışan öğrencilerin ilişki bağımlılığı puanları diğerlerinden daha
yüksektir” (H3e) hipotezlerimizin de doğrulandığı görülmektedir. Anne veya baba ile
iletişimin niteliği veya sohbet sıklığı da iyileştikçe ilişki bağımlılığının azaldığı
görülmüştür. Bu sonuçlar “annesi ile iletişimi huzursuz olan öğrencilerin ilişki
bağımlılığı puanları huzurlu olanlara göre daha yüksektir” (H3f), “babası ile iletişimi
huzursuz olan öğrencilerin ilişki bağımlılığı puanları huzurlu olanlara göre daha
yüksektir” (H3g), “annesi ile sohbet sıklığı yüksek olan öğrencilerin ilişki bağımlılığı
puanları daha düşüktür” (H3h) ve “babası ile sohbet sıklığı yüksek olan öğrencilerin
ilişki bağımlılığı puanları daha düşüktür” (H3ı) hipotezlerimizi de desteklemektedir.
Ailede madde bağımlılığı veya sağlık durumundan dolayı bakıma ihtiyaç duyan kişinin
bulunma durumunun da ilişki bağımlılığını artırdığı ve ruhsal/psikolojik sağlık
probleminden dolayı bakıma ihtiyaç duyan kişi/lerin bulunduğu ailelerdeki öğrencilerin
ilişki bağımlılığı puanlarının yüksek olduğu gözlenmiştir. Buna göre hipotezimiz
“sağlık durumundan dolayı kendisiyle ilgilenilmesini önemli ölçüde etkileyecek
derecede bakıma daha fazla ihtiyaç duyan birinin var olduğu ailelere sahip
öğrencilerin ilişki bağımlılığı puanları diğerlerine oranla daha yüksektir” (H3i) ve
“ailesinde madde bağımlılığı (alkol, uyuşturucu, kumar vb.) sorunu olan öğrencilerin
ilişki bağımlılığı puanları olmayanlara göre daha yüksektir” (H3j) de doğrulanmaktadır.
18 yaş altı dönemde anne ve babanın birlikteliği durumu da öğrencilerde ilişki
bağımlılığı puanlarını olumsuz yönde etkilemektedir. Bu doğrultuda hipotezimiz olan
“18 yaş altı dönemde anne ve babası ayrı (boşanma/vefat) olan öğrencilerin ilişki
bağımlılığı puanları birlikte olanlara göre daha yüksektir” (H3k) desteklenmiştir. Yine
annenin veya babanın baskıcı, otoriter, ilgisiz, aşırı koruyucu, tutarsız, aşırı hoşgörülü
veya demokratik ebeveyn tutumlarına göre öğrencilerde ilişki bağımlılığı düzeylerinin
farklılaştığı ve ilişki bağımlılığı puanlarının aşırı hoşgörülü veya demokratik ebeveyn
tutumları arttıkça düştüğü; baskıcı, otoriter, ilgisiz, aşırı koruyucu, tutarsız veya
mükemmeliyetçi anne ve baba tutumları arttıkça da artmakta olduğu görülmüştür.
Belirlediğimiz “annesi baskıcı, otoriter, ilgisiz, aşırı koruyucu, tutarsız veya
mükemmeliyetçi ebeveyn tutumlarına sahip olan öğrencilerin ilişki bağımlılığı puanları
diğerlerine oranla daha yüksektir” (H3l) ve “babası baskıcı, otoriter, ilgisiz, aşırı
koruyucu, tutarsız veya mükemmeliyetçi ebeveyn tutumlarına sahip olan öğrencilerin
ilişki bağımlılığı puanları diğerlerine oranla daha yüksektir” (H3n), “annesi aşırı

130
hoşgörülü veya demokratik ebeveyn tutumlarına sahip olan öğrencilerin ilişki
bağımlılığı puanları diğerlerine oranla daha düşüktür” (H3m) ve “babası aşırı
hoşgörülü veya demokratik ebeveyn tutumlarına sahip olan öğrencilerin ilişki
bağımlılığı puanları diğerlerine oranla daha düşüktür” (H3o) hipotezlerimizin bu
sonuçlar ile kısmen desteklendiği görülmektedir.

Araştırmada; istismar ile ilgili değişkenlere göre üniversite öğrencilerinin ilişki


bağımlılığı düzeylerinin farklılaştığı, 18 yaş altı dönemde cinsel, fiziksel veya duygusal
istismara uğrama durumunun ilişki bağımlılığını artırdığı belirlenmiştir. Bu doğrultuda
konu üzerine belirlediğimiz hipotezlerimiz; “18 yaş altı dönemde cinsel istismara
uğramış öğrencilerin ilişki bağımlılığı puanları uğramamış öğrencilere kıyasla daha
yüksektir” (H4a), “18 yaş altı dönemde fiziksel istismara uğramış öğrencilerin ilişki
bağımlılığı puanları uğramamış öğrencilere kıyasla daha yüksektir” (H4b) ve “18 yaş
altı dönemde duygusal istismara uğramış öğrencilerin ilişki bağımlılığı puanları
uğramamış öğrencilere kıyasla daha yüksektir” (H4c) desteklenmiştir. 18 yaş altı
dönemde istismara uğrama durumunun görmezden gelinmesi ve tepkisiz
kalınmasının da ilişki bağımlılığı düzeylerini artırdığı tespit edilmiştir. Bu bulgular
doğrultusunda, “18 yaş altı dönemde istismara maruz kalıp görmezden gelinen
öğrencilerin ilişki bağımlılığı puanları maruz kalmayan veya maruz kalıp görmezden
gelinmeyenlere kıyasla daha yüksektir” (H4ç) hipotezimiz de doğrulanmaktadır. Yine
öğrencilerin ilişki bağımlılığı puanları arttıkça fiziksel veya duygusal istismarda
bulunma eğilimlerinin de arttığı belirlendiğinden hipotezimiz “ilişki bağımlılığı puanları
yüksek olan öğrencilerin fiziksel veya duygusal istismarda bulunma eğilimi daha
yüksektir” (H4e) doğrulanmıştır. Partner tarafından istismara uğrama durumuna göre
de ilişki bağımlılığı puanlarının farklılaştığı tespit edilmiştir. Öğrencilerin ilişki
bağımlılığı puanları arttıkça partnerleri tarafından cinsel veya duygusal istismara
uğrama sıklığının da arttığı görülmüştür. Bu doğrultuda “ilişki bağımlılığı puanları
partnerinden cinsel istismara uğramamış olan öğrencilerde cinsel istismara uğramış
olanlara kıyasla daha düşüktür” (H4f) ve “ilişki bağımlılığı puanları partnerinden
duygusal istismara uğramamış olan öğrencilerde duygusal istismara uğramış olanlara
kıyasla daha düşüktür” (H4h) hipotezlerimiz de kabul edilmektedir. Öğrencilerin
istismarda bulunan partnerlerine yönelik ilişki bağımlılığı algıları yükseldikçe ilişki
bağımlılığı ölçeğinden aldıkları puanların da arttığı belirlenmiştir. Yani öğrencilerin
algıladıkları öznel ilişki bağımlılığı düzeyleri ölçekten elde ettikleri puanlar doğrusal
çizgidedir. “İlişki bağımlılığı puanları partneri tarafından istismara uğradığı halde

131
partner bağlılık derecesini yüksek olarak algılayan öğrencilerde daha yüksektir” (H4ı)
hipotezimiz de bu doğrultuda desteklenmiştir.

Çalışma sonucunda partner ve arkadaşlık ile ilgili değişkenlerden “şıpsevdi”,


“saplantılı” ve “sakınmacı” partner ilişki tarzlarına göre öğrencilerin ilişki bağımlılığı
düzeylerinin farklılaştığı “şıpsevdi”, “saplantılı” ve “sakınmacı” partner ilişki tarzları
puanları arttıkça ilişki bağımlılığı puanlarının da arttığı belirlenmiştir. Buna göre
“partner eğitim düzeyi yüksek olan öğrencilerin ilişki bağımlılığı puanları diğerlerinden
daha düşüktür” (H5b), “’toksik bağlılık ve ayrılık’, ‘saplantıl’ veya ‘şıpsevdi’ partner
ilişki tarzlarında yüksek skorlara sahip olan öğrencilerin ilişki bağımlılığı puanları daha
yüksektir” (H5c) hipotezimiz kısmen ve “’sakınmacı’ partner ilişki tarzında yüksek
skorlara sahip olan öğrencilerin ilişki bağımlılığı puanları daha düşüktür” (H5ç)
hipotezimiz de tamamen doğrulanmıştır. Yine öğrencilerin ilişki bağımlılığı puanlarının
partnerde madde bağımlılığı durumuna göre de farklılaştığı, partnerde madde
bağımlılığının ilişki bağımlılığını pozitif yönde etkilediği saptanmıştır. “Madde
bağımlısı partneri olan öğrencilerin ilişki bağımlılığı puanları madde bağımlısı
olmayan partneri olan öğrencilere kıyasla daha yüksektir” (H5d) hipotezimizin bu
doğrultuda desteklendiği görülmektedir. Partner ve arkadaşlık ile ilgili değişkenlerden
arkadaşlık/dostluk ilişki tarzlarına göre de öğrencilerin ilişki bağımlılığı skorlarının
farklılaştığı belirlenmiştir. “Toksik bağlılık ve ayrılık” ve “borçlu” arkadaşlık ilişki tarzları
puanları arttıkça ilişki bağımlılığı puanları da artmaktadır. Bu doğrultuda hipotezimiz
olan “’toksik bağlılık ve ayrılık’, ‘girişimci’ veya ‘borçlu’ dostluk/arkadaşlık ilişki
tarzlarında yüksek skorlara sahip olan öğrencilerin ilişki bağımlılığı puanları daha
yüksektir” (H5e) kısmen doğrulanmıştır.

Çalışma sonuçları; psikolojik durum ile ilgili değişkenlere göre de öğrencilerin


ilişki bağımlılığı düzeylerinin farklılaştığını ve ilişki bağımlılığı puanları arttıkça
algılanan genel psikolojik durumun da kötüleştiğini göstermiştir. Hipotezimiz “ilişki
bağımlılığı puanları yüksek olan öğrencilerin genel psikolojik durum skorları daha
düşüktür” (H6a) bu doğrultuda desteklenmektedir.

Çalışmanın bir başka sonucuna göre; din ile ilgili değişkenlerden öznel
dindarlık algısına göre öğrencilerin ilişki bağımlılığı farklılaşmaktadır. Bir başka
ifadeyle dindarlık algısı iyileştikçe ilişki bağımlılığı puanları düşmektedir. Buna göre
“dindarlık algısı yüksek olan öğrencilerin göre ilişki bağımlılığı puanları daha düşüktür”
(H7b) hipotezimizin de doğrulandığı söylenebilir.

132
Çalışma sonuçları; üniversite öğrencilerinin başkası merkezli dışsallık
düzeylerinin sosyodemografik değişkenlerden cinsiyete göre farklılaşma gösterdiğini,
kadınların başkası merkezli dışsallık puanlarının erkeklerden daha yüksek olduğunu
göstermektedir. Bu doğrultuda hipotezimiz; “kadınların, erkeklere oranla başkası
merkezli dışsallık puanları daha yüksektir” (H8a) doğrulanmıştır.

Araştırma sonucunda; aile ile ilgili değişkenlere göre de başkası merkezli


dışsallık puanlarının da farklılaştığı görülmüştür. Ailenin dini veya ideolojik bir gruba
bağlı olma durumu öğrencilerde başkası merkezli dışsallığı artırmaktadır. “Ailesi dini
veya ideolojik bir gruba bağlı olan öğrencilerin başkası merkezli dışsallık puanları
bağlı olmayan öğrencilere göre daha yüksektir” (H9ç) hipotezimiz bu doğrultuda kabul
edilmiştir. Öğrencilerin anne veya baba ile iletişim niteliğinin ve sohbet sıklığının
iyileşmesinin de başkası merkezli dışsallık puanlarını olumsuz etkilediği belirlenmiştir.
Bu sonuçlar “annesi ile iletişimi huzursuz olan öğrencilerin başkası merkezli dışsallık
puanları huzurlu olanlara göre daha yüksektir” (H9f), “babası ile iletişimi huzursuz olan
öğrencilerin başkası merkezli dışsallık puanları huzurlu olanlara göre daha yüksektir”
(H9g), “annesi ile sohbet sıklığı yüksek olan öğrencilerin başkası merkezli dışsallık
puanları daha düşüktür” (H9h) ve “babası ile sohbet sıklığı yüksek olan öğrencilerin
başkası merkezli dışsallık puanları daha düşüktür” (H9ı) hipotezlerimizi
desteklemektedir. Başkası merkezli dışsallığın öğrencilerin ailelerinde madde
bağımlılığı sorunu olan kişinin bulunup bulunmama durumuna göre farklılaşma
gösterdiği, bir diğer ifadeyle madde bağımlısı aileye sahip olmanın başkası merkezli
dışsallık puanlarını artırdığı söylenebilir. Hipotezimiz “ailesinde madde bağımlılığı
(alkol, uyuşturucu, kumar vb.) sorunu olan öğrencilerin başkası merkezli dışsallık
puanları olmayanlara göre daha yüksektir” (H9j) doğrulanmıştır. 18 yaş altı dönemde
anne ile baba arasındaki ilişkinin niteliğinin iyileşmesinin de başkası merkezli
dışsallığı olumsuz etkilediği tespit edilmiştir. Bu doğrultuda “18 yaş altı dönemde anne
ve babası ayrı (boşanma/vefat) olan öğrencilerin başkası merkezli dışsallık puanları
birlikte olanlara göre daha yüksektir” (H9k) hipotezimiz de kabul edilmektedir. Son
olarak ebeveyn tutumlarının da öğrencilerde başkası merkezli dışsallık skorlarını
yordadığı; aşırı hoşgörülü veya demokratik anne tutumu ile baba tutumu arttıkça
başkası merkezli dışsallığın azaldığı, baskıcı, ilgisiz veya tutarsız anne tutumu ile
ilgisiz baba tutumu arttıkça da başkası merkezli dışsallığın arttığı saptanmıştır. Bu
doğrultuda “annesi baskıcı, otoriter, ilgisiz, aşırı koruyucu, tutarsız veya
mükemmeliyetçi ebeveyn tutumlarına sahip olan öğrencilerin başkası merkezli

133
dışsallık puanları diğerlerine oranla daha yüksektir” (H9l) ve “babası baskıcı, otoriter,
ilgisiz, aşırı koruyucu, tutarsız veya mükemmeliyetçi ebeveyn tutumlarına sahip olan
öğrencilerin başkası merkezli dışsallık puanları diğerlerine oranla daha yüksektir”
(H9n) hipotezlerimiz kısmen; “annesi aşırı hoşgörülü veya demokratik ebeveyn
tutumlarına sahip olan öğrencilerin başkası merkezli dışsallık puanları diğerlerine
oranla daha düşüktür” (H9m) ve “babası aşırı hoşgörülü veya demokratik ebeveyn
tutumlarına sahip olan öğrencilerin başkası merkezli dışsallık puanları diğerlerine
oranla daha düşüktür” (H9o) hipotezlerinin de tamamen doğrulandığı söylenebilir.

Araştırmada; öğrencilerin başkası merkezli dışsallık skorlarının istismar ile ilgili


değişkenlere göre de anlamlı düzeyde farklılaştığı, 18 yaş altı dönemde cinsel, fiziksel
veya duygusal istismara uğramanın başkası merkezli dışsallık düzeyini artırdığı
belirlenmiştir. Bu sonuçlar “18 yaş altı dönemde cinsel istismara uğramış öğrencilerin
başkası merkezli dışsallık puanları uğramamış öğrencilere kıyasla daha yüksektir”
(H10a), “18 yaş altı dönemde fiziksel istismara uğramış öğrencilerin ilişki bağımlılığı
puanları uğramamış öğrencilere kıyasla daha yüksektir” (H10b) ve “18 yaş altı
dönemde duygusal istismara uğramış öğrencilerin başkası merkezli dışsallık puanları
uğramamış öğrencilere kıyasla daha yüksektir” (H10c) hipotezlerimizi de
desteklemektedir. Yine başkası merkezli dışsallık puanları arttıkça istismarda bulunan
partnere yönelik algılanan ilişki bağımlılığının da arttığı tespit edilmiştir. Bu doğrultuda
“başkası merkezli dışsallık puanları partneri tarafından istismara uğradığı halde
partner bağlılık derecesini yüksek olarak algılayan öğrencilerde daha yüksektir”
(H10ı) şeklinde geliştirdiğimiz hipotezimiz de doğrulanmaktadır.

Sonuçlar; partner ve arkadaşlık ilişkilerine göre öğrencilerin başkası merkezli


dışsallık düzeylerinde anlamlı farklılaşma belirlemiştir. Öğrencilerin başkası merkezli
dışsallık düzeyleri arttıkça “şıpsevdi” ve “saplantılı” partner ilişki tarzları puanları da
artmaktadır. Bu doğrultuda “’toksik bağlılık ve ayrılık’, ‘saplantılı’ veya ‘şıpsevdi’
partner ilişki tarzlarında yüksek skorlara sahip olan öğrencilerin başkası merkezli
dışsallık puanları daha yüksektir” (H11c) hipotezinin de kısmen doğrulandığı
görülmüştür. Yine öğrencilerde başkası merkezli dışsallık düzeyleri arttıkça “toksik
bağlılık ve ayrılık” ve “borçlu” arkadaşlık ilişki tarzları puanlarının da arttığı
görülmektedir. Bu sonuçlar da “’toksik bağlılık ve ayrılık’, ‘girişimci’ veya ‘borçlu’
dostluk/arkadaşlık ilişki tarzlarında yüksek skorlara sahip olan öğrencilerin başkası
merkezli dışsallık puanları daha yüksektir” (H11e) hipotezimizi kısmen desteklemiştir.

134
Araştırmanın bir diğer sonucuna göre; öğrencilerin başkası merkezli dışsallık
düzeyi azaldıkça genel psikolojik durumları da iyileşmektedir. Bu sonuca göre
“başkası merkezli dışsallık puanları yüksek olan öğrencilerin genel psikolojik durum
skorları daha düşüktür” (H12a) hipotezi de kabul edilmiştir.

Araştırmadan elde edilen sonuçlar; sosyodemografik değişkenlere göre


öğrencilerin Allah merkezlilik skorlarının farklılaştığını, mezun olunan lise türünün
öğrencilerde Allah merkezliliği anlamlı derecede yordadığı ve A/İHL mezunu olma
durumunun Allah merkezliliği olumlu yönde etkilediğini tespit etmiştir. Buna göre
“Anadolu/İmam Hatip Lisesi mezunlarının Allah merkezlilik puanları diğer lise
mezunlarından daha yüksektir” (H14b) hipotezimiz kabul edilmektedir. Bununla
birlikte Anadolu/İmam Hatip Liselerinin bir uzantısı olarak İlahiyat Fakültelerinde
öğrenim görme durumunun da öğrencilerde Allah merkezlilik puanlarını pozitif yönde
etkilediği söylenebilir. Bu doğrultuda hipotezimiz olan “İlahiyat bölümü öğrencilerinin
Allah merkezlilik puanları diğer bölüm öğrencilerinden daha yüksektir” (H14c)
desteklenmektedir.

Yapılan analizler sonucunda Allah merkezlilik puanları aile ile ilgili


değişkenlere göre de farklılaşmaktadır. Üniversite öğrencilerinde kardeş sayısındaki
artışın Allah merkezlilik puanlarını olumlu yönde etkilediği görülmüştür. Bir başka
ifadeyle kardeş sayısının artmasının Allah merkezlilik puanlarını da artırdığı
söylenebilir. Bu doğrultuda “kardeş sayısı fazla olan öğrencilerin Allah merkezlilik
puanları daha düşüktür” (H15b) hipotezimiz ters yönlü kabul edilmiştir. Yine kardeşler
arası doğum sırasına göre; ortanca çocuk olma durumunun da Allah merkezlilik
puanlarını olumlu etkilediği saptanmıştır. “İlk çocuk olan öğrencilerin Allah merkezlilik
puanları ortanca ve sonuncu doğum sırasında olanlara göre daha yüksektir” (H15c)
hipotezimizin de kabul edildiği görülmektedir. Ailenin dini veya ideolojik bir gruba bağlı
olup olmama durumuna göre de öğrencilerde Allah merkezlilik puanlarının
farklılaştığı; ailesi dini veya ideolojik bir gruba bağlı olmayan öğrencilerin Allah
merkezlilik puan ortalamasının daha yüksek olduğu saptanmıştır. Buna göre ailelerin
dini veya ideolojik bir gruba üyeliğinin öğrencilerde Allah merkezliliği olumsuz
etkilediği söylenebilir. “Ailesi dini veya ideolojik bir gruba bağlı olan öğrencilerin Allah
merkezlilik puanları bağlı olmayan öğrencilere göre daha yüksektir” (H15ç)
hipotezimiz de bu doğrultuda ters yönden doğrulanmıştır. Yine öğrencilerin Allah
merkezlilik düzeylerinin 0-7 yaş arasında annenin veya babanın mahrumiyet

135
düzeyinde ev dışı çalışma durumuna göre anlamlı farklılık gösterdiği, 0-7 yaş arası
annesi veya babası mahrumiyet düzeyinde ev dışı çalışan öğrencilerin Allah
merkezlilik puanlarının daha düşük olduğu görülmüştür. Buna göre “çocukluğunun (0-
7 yaş arası) önemli bir bölümünde annesi kendisinden mahrum olduğunu
hissettirecek ölçüde ev dışında çalışan öğrencilerin Allah merkezlilik puanları
diğerlerinden daha düşüktür” (H15d) ve “çocukluğunun (0-7 yaş arası) önemli bir
bölümünde babası kendisinden mahrum olduğunu hissettirecek ölçüde ev dışında
çalışan öğrencilerin Allah merkezlilik puanları diğerlerinden daha düşüktür” (H15e)
hipotezlerinin desteklendiği görülmektedir. Yine öğrencilerin anne veya babası ile
iletişim niteliği ve sohbet sıklığı iyileştikçe Allah merkezlilik puanlarının da yükseldiği
belirlenmiştir. “Annesi ile iletişimi huzursuz olan öğrencilerin Allah merkezlilik puanları
huzurlu olanlara göre daha düşüktür” (H15f), “babası ile iletişimi huzursuz olan
öğrencilerin Allah merkezlilik puanları huzurlu olanlara göre daha düşüktür” (H15g),
“annesi ile sohbet sıklığı yüksek olan öğrencilerin Allah merkezlilik puanları daha
yüksektir” (H15h) ve “babası ile sohbet sıklığı yüksek olan öğrencilerin Allah
merkezlilik puanları daha yüksektir” (H15ı) hipotezlerimiz de doğrulanmaktadır. Aile
ile ilgili değişkenlerden hem ailede madde bağımlılığı sorunu olan kişinin bulunma
durumunun hem de ailede madde bağımlısı sayısının da öğrencilerde Allah
merkezlilik puanları olumsuz etkilediği söylenebilir. Bu doğrultuda “ailesinde madde
bağımlılığı (alkol, uyuşturucu, kumar vb.) sorunu olan öğrencilerin Allah merkezlilik
puanları olmayanlara göre daha düşüktür” (H15j) hipotezimiz desteklenmektedir. Yine
18 yaş öncesi anne ve baba arasındaki ilişki durumuna göre de öğrencilerin Allah
merkezliliği puanlarının farklılaştığı; 18 yaş öncesi anne ve baba arasında
gerçekleşen ayrılık (boşanma/ayrı/vefat) durumunun öğrencilerde Allah merkezlilik
puanlarını olumsuz etkilediği söylenebilir. Hipotezimiz olan “18 yaş altı dönemde anne
ve babası ayrı (boşanma/vefat) olan öğrencilerin Allah merkezlilik puanları birlikte
olanlara göre daha düşüktür” (H15k) kabul edilmiştir. Ebeveyn tutumları ile Allah
merkezlilik ilişkisinde; ilgisiz ile tutarsız ebeveyn tutumunun öğrencilerde Allah
merkezlilik puanlarını düşürdüğü; otoriter ve aşırı hoşgörülü anne ile aşırı koruyucu
ve mükemmeliyetçi baba ebeveyn tutumunun ise Allah merkezlilik puanlarını artırdığı
görülmüştür. Bu sonuçlar doğrultusunda “annesi baskıcı, otoriter, ilgisiz, aşırı
koruyucu, tutarsız veya mükemmeliyetçi ebeveyn tutumlarına sahip olan öğrencilerin
Allah merkezlilik puanları diğerlerine oranla daha düşüktür” (H15l) ve “annesi aşırı
hoşgörülü veya demokratik ebeveyn tutumlarına sahip olan öğrencilerin Allah

136
merkezlilik puanları diğerlerine oranla daha yüksektir” (H15m), “babası baskıcı,
otoriter, ilgisiz, aşırı koruyucu, tutarsız veya mükemmeliyetçi ebeveyn tutumlarına
sahip olan öğrencilerin Allah merkezlilik puanları diğerlerine oranla daha düşüktür”
(H15n) ve “babası aşırı hoşgörülü veya demokratik ebeveyn tutumlarına sahip olan
öğrencilerin Allah merkezlilik puanları diğerlerine oranla daha yüksektir” (H15o)
hipotezlerinin de kısmen doğrulandığı söylenebilir. Aile ile ilgili son değişken olan;
annenin eğitim durumuna göre de öğrencilerin Allah merkezlilik puanlarında
farklılaşma olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Bu doğrultuda anne eğitim durumunun
iyileşmesinin Allah merkezlilik puanlarını olumsuz etkilediği söylenebildiğinden
hipotezimiz olan “anne eğitim düzeyi yüksek olan öğrencilerin Allah merkezlilik
puanları diğerlerinden daha düşüktür” (H15ö) desteklenmiş görünmektedir.

Araştırma sonucunda, istismar ile ilgili değişkenlere göre üniversite


öğrencilerinin Allah merkezlilik puanlarındaki farklılaşmanın belirgin olduğu
görülmüştür. Bu doğrultuda 18 yaş altı dönemde fiziksel veya duygusal istismara
uğrama durumu öğrencilerde Allah merkezlilik puanlarını olumsuz yönde
etkilemektedir. Hipotezlerimiz “18 yaş altı dönemde fiziksel istismar uğramış
öğrencilerin Allah merkezlilik puanları uğramamış öğrencilere kıyasla daha düşüktür”
(H16b) ve “18 yaş altı dönemde duygusal istismara uğramış öğrencilerin Allah
merkezlilik puanları uğramamış öğrencilere kıyasla daha düşüktür” (H16c)
doğrulanmıştır. 18 yaş altı dönemde istismara uğrama durumunun görmezden
gelinmesi de Allah merkezlilik puanlarını olumsuz etkilemektedir. Buna göre “18 yaş
altı dönemde istismara maruz kalıp görmezden gelinen öğrencilerin Allah merkezlilik
puanları maruz kalmayan veya maruz kalıp görmezden gelinmeyenlere kıyasla daha
düşüktür” (H16ç) hipotezimiz de desteklenmiştir. Yine öğrencilerde Allah merkezlilik
puanları azaldıkça fiziksel veya duygusal istismarda bulunma eğilimlerinin arttığı da
söylenebilir. “Allah merkezlilik puanı yüksek olan öğrencilerin fiziksel veya duygusal
istismarda bulunma eğilimi daha düşüktür” (H16e) hipotezi de kabul edilmiştir. Partner
tarafından cinsel, fiziksel veya duygusal istismara uğrama sıklığı ile öğrencilerin Allah
merkezlilik puanları arasında da negatif ilişkiler belirlenmiştir. Bu durumda
öğrencilerin Allah merkezlilik puanı arttıkça partner tarafından istismar davranışlarına
maruz kalma sıklığının da azaldığı yorumunda bulunulabilir. “Allah merkezlilik
puanları partnerinden cinsel istismara uğramamış öğrencilerde cinsel istismara
uğramış olanlara kıyasla daha yüksektir” (H16f), “Allah merkezlilik puanları
partnerinden fiziksel istismara uğramamış olan öğrencilerde fiziksel istismara uğramış

137
olanlara kıyasla daha yüksektir” (H16g) ve “ilişki bağımlılığı puanları partnerinden
duygusal istismara uğramamış olan öğrencilerde duygusal istismara uğramış olanlara
kıyasla daha yüksektir” (H16h) hipotezleri de bu sonuçlar doğrultusunda kabul
edilmektedir.

Sonuçlar, partner ve arkadaşlık ilişkileri ile ilgili değişkenlere göre öğrencilerde


Allah merkezlilik puanlarında farklılaşma olduğunu; evli olma durumunun Allah
merkezlilik puanlarını olumlu yönde etkilediğini göstermektedir. Buna göre “ilişki
durumu evli veya nişanlı/sözlü olan öğrencilerin Allah merkezlilik puanları sevgilisi
olan öğrencilere kıyasla daha düşüktür” (H17a) hipotezimiz kısmen desteklenmiştir.
Bununla birlikte öğrencilerin Allah merkezlilik skorları azaldıkça partner seçiminde
yüksek eğitim düzeyinin de öncelendiği görülmüştür. “Partner eğitim düzeyi yüksek
olan öğrencilerin Allah merkezlilik puanları diğerlerinden daha yüksektir” (H17b)
hipotezimiz de doğrulanmıştır. Allah merkezlilik puanlarının partner ve arkadaşlık
ilişkileri ile ilgili değişkenlerden madde bağımlısı partner seçimini de yordadığı
görülmüştür. Bu doğrultuda Allah merkezlilik puanlarının partnerde madde
bağımlılığını negatif yönde etkilediği düşünülebilir. “Madde bağımlısı partneri olan
öğrencilerin Allah merkezlilik puanları madde bağımlısı partneri olmayan öğrencilere
kıyasla daha düşüktür” (H17d) başlıklı hipotezimiz doğrulanmıştır. Son olarak
“şıpsevdi”, “toksik bağlılık ve ayrılık”, “saplantılı” partner ilişki tarzlarına göre
öğrencilerin Allah merkezlilik düzeylerinde farklılaşma olduğu tespit edilmiş ve Allah
merkezlilik düzeyi arttıkça “şıpsevdi” ve “saplantılı” ilişki tarzı puanlarının arttığı,
“toksik bağlılık ve ayrılık” ilişki tarzı puanının ise azaldığı görülmüştür. Bu doğrultuda
“’toksik bağlılık ve ayrılık’, ‘saplantılı’ veya ‘şıpsevdi’ partner ilişki tarzlarında yüksek
skorlara sahip olan öğrencilerin Allah merkezlilik puanları daha düşüktür” (H17c)
hipotezimizin de kısmen desteklendiği görülmektedir.

Araştırmadan elde edilen bir başka sonuç ise; öğrencilerde psikolojik durum
ile ilgili değişkenlere göre Allah merkezlilik toplam puanında anlamlı düzeyde
farklılaşma olduğudur. Bu doğrultuda öğrencilerin Allah merkezlilik puanları
yükseldikçe genel psikolojik durumlarının da iyileştiği görülmüştür. “Allah merkezlilik
puanları yüksek olan öğrencilerin genel psikolojik durum skorları daha yüksektir”
(H18a) hipotezimiz de kabul edilmektedir.

Araştırmanın sonuçları; din ile ilgili değişkenler ve Allah merkezlilik toplam


puanı arasındaki ilişkilerde; öğrencilerin din eğitimi alma ve öznel dindarlık algısı

138
puanlarının yükseldikçe Allah merkezlilik puanlarının da arttığı belirlenmiştir. Bu
sonuçlar “din eğitimi puanı yüksek olan öğrencilerin Allah merkezlilik puanları daha
yüksektir” (H19a) ve “dindarlık algısı yüksek olan öğrencilerin Allah merkezlilik
puanları daha yüksektir” (H19b) hipotezlerimizi destekler niteliktedir.

Çalışmanın temel konusu olan üniversite öğrencilerinde ilişki bağımlılığı,


başkası merkezli dışsallık ve Allah merkezlilik arasındaki ilişki üzerine gerçekleştirilen
analiz doğrultusunda; başkası merkezli dışsallık ve Allah merkezlilik düzeylerinin
üniversite öğrencilerinde ilişki bağımlılığını yordadığı; üniversite öğrencilerinde
başkası merkezli dışsallık skorları arttıkça ilişki bağımlılığı artarken; Allah merkezlilik
skorları arttıkça ilişki bağımlılığının da azaldığı sonucuna ulaşılmıştır. Elde ettiğimiz
bu sonuçların; araştırmanın temel hipotezi olan “üniversite öğrencilerinde başkası
merkezli dışsallık arttıkça ilişki bağımlılığı düzeyi artarken; Allah merkezlilik arttıkça
ilişki bağımlılığı düzeyi azalacaktır” (H1) destekler nitelikte olduğu görülmektedir. Bir
diğer ifadeyle, bu araştırmanın sonucunda ilişki bağımlılığı, başkası merkezli dışsallık
ve Allah merkezlilik arasında bir ilişki olduğu; başkası merkezli dışsallığın ilişki
bağımlılığını artırırken, Allah merkezliliğin ilişki bağımlılığını azalttığı tespit edilmiştir.

Araştırmanın sonuçları doğrultusunda sunulabilecek öneriler ise şunlardır:

İlişki bağımlılığının önlenmesinde özellikle ebeveynlerin, bakım verme odaklı


meslek çalışanlarının ve yetiştirme yurdu personellerinin denetlendiği çeşitli projeler
geliştirilmelidir. Bu noktada ailelere hamilelik öncesinden destek veren, bağımsız
olarak organize olan Home-Start adlı ev ziyaret etme projesi gibi ebeveyn adayları ile
ebeveynlik tecrübesine sahip olan gönüllülerin zaman ve anlayışı paylaşabileceği bir
ilişki kurdukları projeler örnek alınabilir (Bowlby, 2014: 126). Bu kontrol ve eğitim
odaklı ilişkiler bireylerin bakım vermeye yönelik sağlıklı tutumlar edinmelerine de
destek olacaktır.

Çocukluk döneminden itibaren sağlıklı bir kişilik yapısının gelişiminin önündeki


en büyük engellerden olan istismarın yanı sıra meşrulaştırıcı geri bildirim tutumlarının
da benlik saygısını ve özgüveni negatif etkileyerek ilişki bağımlılığını olumlu yordadığı
ve ilişki bağımlılığı yüksek olan bireylerin de cinsel, fiziksel veya duygusal istismara
daha çok yöneldiği belirlenmiştir. Bu nedenle toplumsal istismar döngüsünün
kırılabilmesi için yine çocukluk döneminden itibaren çocuk sahibi ailelerin sık

139
aralıklarla kontrol edilmesini sağlayabilecek mekanizmaların kurulması tavsiye
edilebilir.

Üniversite öğrencilerinin anne ve baba ebeveyn tutumları ile hem ilişki


bağımlılığı hem de başkası merkezli dışsallık arasında anlamlı ilişkilerin olduğu; aşırı
hoşgörülü ile demokratik ebeveyn tutumlarının hem ilişki bağımlılığını hem başkası
merkezli dışsallığı negatif yönde etkilediği belirlenmiştir. Literatürdeki veriler de elde
edilen sonuçları desteklemiştir. Dolayısıyla ebeveynlerin aşırı hoşgörülü veya
demokratik ebeveyn tutumlarını sergilemeleri için hamilelik öncesinden itibaren bu
tutumlar ile ilgili bilgi sahibi olmaları adına eğitim programlarının düzenlenmesi ve
katılımın zorunlu tutulması tavsiye edilmektedir.

Aile içinde hastalık veya madde bağımlılığı problemi dolayısıyla bakıma ihtiyaç
duyan birinin bulunmasının diğer aile üyelerinde ilişki bağımlılığı riskini artırdığı
görülmüştür. Bu sebeple ilgili kurumların da desteği alınarak ailelerde bakıma ihtiyacı
olan veya bağımlı bireylerin tespit edilerek benlik algısını güçlendirici bir yöntem
olarak birey odaklı terapiler başta olmak üzere rehabilitasyon programlarına
katılımların sağlanması teşvik edilebilir.

Yoksulluğun; nitelikli bakım veren ile bebek arasında güvenli iletişimin


sağlanmasındaki en büyük risk faktörlerinden biri olarak ilişki bağımlılığı riskini de
artırdığı belirlenmiştir. Bu sebeple sağlıklı bir büyüme ortamı için bebeğe asgari
fiziksel koşulların sağlanması gerektiğinden Türkiye’de Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı’nın da desteği ile sosyoekonomik düzeyi ortanın altı olan çocuk sahibi
ailelerin yaşam koşullarının iyileştirilmesine yönelik kaynakların aktarılabileceği çeşitli
adımlar atılması ve tüm çocuklar için asgari fiziksel koşulların standartlaştırılması
konusu önem taşımaktadır.

Din eğitiminin de bireyleri ilişkilere bağımlılıktan uzaklaştırabileceği


saptanmıştır. Bu doğrultuda İlahiyat Fakültelerinde alınan nitelikli dini eğitimin sağlıklı
kişilik özellikleri kazandırmada önemli bir etkisinin olduğu ve kişilerarası sağlıklı
ilişkilerin kurulmasına da katkı sağlayabileceği söylenebilir. Ayrıca ailelerin dini veya
ideolojik bir gruba bağlı olmasının da öğrencilerde dindarlığı azaltırken ilişki
bağımlılığını da artırdığı görülmüştür. Özellikle genç hafızalardaki cemaat ve din algısı
ilişkisini olumsuz etkileyen bu sonuçların elde edilmesinde Türkiye’de yakın tarihi
dönem içerisinde tanık olunan dini/ideolojik cemaat yapılanmasının gerçekleştirdiği

140
darbe girişiminin etkili olduğu düşünülmektedir. Bu sebeple günümüzde bireylerin
entelektüel anlamda daha sağlıklı dini bilgiler edinmeleri ve zengin bir dindarlık
yaşamalarına imkân verilmesi bakımından Türkiye’de akademik ilahiyat öğretiminin
desteklenmesi önerilmektedir. Ortak ilahiyatçı prototipinde uzlaşılmasının
imkansızlığı da güçlü bir akademik din algısının oluşturduğu sağlıklı bilgiye dayanan
düşünce sisteminin göstergesidir. Fundamentalist yönelimlerin ve aşırılıkların etki
düzeyi bu kurumlardaki bilimsel çalışmalarla sağlıklı bir alana yönlendirilebilecektir
(Yılmaz, 2014: 145).

Son olarak, ilişki bağımlılığının özellikle yoğun partner ilişkilerinin yaşandığı


genç yetişkinlik dönemi için önemle takip edilmesi gereken bir konu olduğu
görülmektedir. Bu noktada çalışmamızda genç yetişkinlerde başkası merkezli
dışsallığın ilişki bağımlılığını olumlu etkilediği tespit edilmiştir. Literatürde yeni bir
kavram olan başkası merkezli dışsallık üzerine mevcut bir çalışmanın olmaması ve
ilişki bağımlılığı ile ilgili ulusal düzeyde çalışmaların oldukça sınırlı sayıda olması
Türkiye’de belirtilen konular üzerine yapılması gereken birçok araştırmaya ihtiyaç
duyulduğunu da göstermektedir.

141
KAYNAKÇA

ABBEELEN, J. VAN DEN, “Does Religion Affect Behavior? Associations of


BOER, N., HARTEVELD, Religious Beliefs with Aggressive and Prosocial
J., RIJPKEMA, S.: 2015 Behavior: The Possible Mediating Role of Empathy”,
Bachelor Thesis, Universiteit Utrecht.
ABDEL-KHALEK, A. M.: “Quality of Life, Subjective Well-Being, and Religiosity
2010 in Muslim College Students”, Quality of Life
Research, Sayı 19/8, 1133-1143.
ACAR, H.: 2014 “Manevi İyi Oluş ile Dindarlık Arasındaki İlişki Üzerine
Bir Değerlendirme”, Cumhuriyet Üniversitesi
İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı 18/2, 391-412.
ACAR, M. C.: 2019 “Öz Güven ile Dindarlık Arasındaki İlişki: Üniversite
Öğrencileri Üzerine Bir Araştırma”, Bingöl
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı 14, 64-
78.
ACAR, N., YILDIRIM, İ., “Bireylerin Dindarlık Düzeylerinin Bazı Değişkenler
ERGENE, T.: 1996 Açısından İncelenmesi”, Hacettepe Üniversitesi
Eğitim Fakültesi Dergisi, Sayı 12/12, 45-56.
ACAT, B.: 2019 “Ergenlerde Dindarlık, Değerler, İnternet Bağımlılığı
ve Hayat Memnuniyeti İlişkisi”, Yüksek Lisans Tezi,
Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü.
ADLER, A.: 1927 “Individual Psychology”, The Journal of Abnormal
and Social Psychology, Sayı 22/2, 116–122.
ADLER, A.: 1996 Psikolojik Aktivite: Üstünlük ve Toplumsal İlgi,
İstanbul, Say Yayınları.
ADLER, A., MAIRET, P. & Problems of Neurosis: A Book of Case Histories,
ANSBACHER, H. L.: 1964 New York, Harper & Row Publishers.
ADSIZ ALKOLİKLER Adsız Alkolikler, New York, Adsız Alkolikler Dünya
DÜNYA SERVİSLERİ.: Servisleri.
1991
AHMADİ, B.: 2017 “Dini Yönelim ve Dini Grup Üyeliğinin Kendini
Ayarlama ile İlişkileri Üzerine Bir Araştırma”, Doktora
Tezi, Uludağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü.
AINSWORTH, M. D. S., Patterns of Attachment: A Psychological Study of
BLEHAR, M. C., WATERS, the Strange Situation, Hillsdale, Erlbaum Inc.
E. & WALL, S.: 1978
AINSWOTH, M.: 1967 Infancy in Uganda: Infant Care and the Growth of
Love, Baltimore, Johns Hopkins Press.
AKÇA, Z.: 2012 “Genç Yetişkinlikte Algılanan Anne Baba
Tutumlarının, Kendini Toparlama Gücü ve Benlik

142
Saygısı Arasındaki İlişki”, Yüksek Lisans Tezi,
Maltepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü.

ALBAYRAK, A.: 2013 Gençlerde Dua Psikolojisi, Bursa, Düşünce Kitapevi


Yayınları.
ALEMDAĞ, S., ÖNCÜ, E.: “The Investigation of Participation Physical Activity
2015 and Social Appearance Anxiety at the Preservice
Teachers”, International Journal of Sport Culture
and Science, Sayı 3/1, 287-300.
ALLEN, R. O., SPILKA, B.: “Commited and Consensual Religion”, Journal for
1967 the Scientific Study of Religion, Sayı 6/2, 191-206.
ALLPORT, G., ROSS, J. “Personel Religious Orientation and Prejudice”,
M.: 1967 Journal of Personality and Social Psychology,
Sayı 5/4, 432-443.
ALLPORT, G.: 2006 Olmaktan Oluşa, Çev. Bilal Sambur, Ankara, Katkı
Yayınları.
ALLPORT, G.: 2016 Birey ve Dini, Çev. Bilal Sambur, Ankara, Elis
Yayınları.
ALTINTAŞ, E.: 2015 Kuramdan Uygulamaya Özgüven, Çev. Bilal
Sambur, Ankara, Nobel Akademik Yayıncılık.
ALTUN, E.: 2018 “Ev Kadınlarının Yaşam Doyumları ve Eş-Bağımlılık
Durumlarının İncelenmesi”, Yüksek Lisans Tezi,
Ankara Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü.
AMERİKAN PSİKİYATRİ DSM-5 Tanı Ölçütleri Başvuru El Kitabı, Çev.
BİRLİĞİ (APA).: 2013 Ertuğrul Köroğlu, Ankara, Hekimler Yayın Birliği.
ANÇEL, G., KABAKÇI, E.: “Psychometric Properties of the Turkish Form of
2009 Codependency Assessment Tool”, Archives of
Psychiatric Nursing, Sayı 23/6, 441–453.
ANÇEL, G.: 2012 “Karşılıklı Bağımlılık Kavramı: Hemşirelikle İlişkisi ve
Karşılıklı Bağımlılığı Belirleme Araçları”,
Hemşirelikte Araştırma Geliştirme Dergisi, Sayı
14/1, 70-78.
ANÇEL, G.: 2017 Kişilerarası İlişkilerde Bağımlılık, Ankara, Alter
Yayıncılık.
ANDERSON, C., JOHN, “The Personal Sense of Power”, Journal of
O. P., KELTNER, D.: 2012 Personality, Sayı 80/2, 313-344.
ARMANER, N.: 1980 ARMANER, N.: 1980 Din Psikolojisine Giriş I,
Ankara, Ayyıldız Matbaası.
ARONSON, E., WILSON, Sosyal Psikoloji, Çev. Okhan Gündüz, İstanbul,
T., AKERT, R.: 2018 Kaknüs Yayınları.

143
ARRINDELL, W. A., “Perceived Parental Rearing Styles of Agoraphobic
KWEE, M. G., and Socially Phobic in Patients”, The British Journal
METHORST, G. J., VAN of Psychiatry, Sayı 155, 526–535.
DER ENDE, J., POL, E.,
MORITZ, B. J.: 1989
ARSLAN, A.: 2019 “Üniversite Öğrencilerinde Yaşam Doyumu ile Ölüm
Kaygısı Arasındaki İlişkinin İncelenmesi”, JRES, Sayı
6/1, 113-129.
ATAN, İ. B.: 2020 “Telefondan Uzak Kalma Korkusunun (Nomofobi)
Hayat Memnuniyeti ve Dini Yönelim ile İlişkisine Dair
Bir Araştırma”, Yüksek Lisans Tezi, Marmara
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü.
AVCI, G.: 2016 “Kişiler Arası Bağımlılık Eğiliminin İlişkilerle İlgili
Bilişsel Çarpıtmalara Etkisi”, Yüksek Lisans Tezi,
Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Eğitim Bilimleri
Enstitüsü.
AYAN, A., ÜNSAR, S., “Makyavelist Kişilik Eğilimlerinin Belirlenmesi Üzerine
KAHRAMAN, G.: 2013 Bir Araştırma”, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi
Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı 14/1, 103-121.
AYAN, S.: 2007 “Aile İçinde Şiddete Uğrayan Çocukların Saldırganlık
Eğilimleri”, Anadolu Psikiyatri Dergisi, Sayı 8/3,
206-214.
AYDEMİR, R. E.: 2008 “Dindarlık ve Mutluluk İlişkisi (İlk Yetişkinlik Dönemi)”,
Yüksek Lisans Tezi, Ondokuzmayıs Üniversitesi,
Sosyal Bilimler Enstitüsü.
AYDIN, M.: 2013 Dini Tanımlama Çabaları, İstanbul, Ensar Neşriyat.
AYRANCI, Ü., GÜNAY, Y., “Hamilelikte Aile İçi Eş Şiddeti”, Anadolu Psikiyatri
ÜNLÜOĞLU, İ.: 2002 Dergisi, Sayı 3/2, 75-87.
AYTEN, A.: 2005 “Kendini Gerçekleştirme ve Dindarlık: Üniversite
Öğrencileri Üzerine Bir Araştırma”, M. Ü. İlahiyat
Fakültesi Dergisi, Sayı 29/2, 185-204.
AYTEN, A.: 2012 Tanrıya Sığınmak: Dini Başa Çıkma Üzerine Psiko-
Sosyal Bir Araştırma, İstanbul, İz Yayıncılık.
AYTEN, A., GÖCEN, G., “Dini Başa Çıkma, Şükür ve Hayat Memnuniyeti
SEVİNÇ, K., ENSAR, E.: İlişkisi: Hastalar, Hasta Yakınları ve Hastane
2012 Çalışanları Üzerine Ampirik Bir Araştırma”,
Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi, Sayı
12/2, 45-79.
AYVERDİ, İ.: 2008 Misalli Büyük Türkçe Sözlük, İstanbul, Kubbealtı
Yayınları.
BAGHERI, P.: 2005 “Predictors of Codependency among European
American and Mexican American College Females”,
Master’s Dissertation, University of La Verne.

144
BAGLEY, C., MALLICK, “Self-Esteem and Religiosity: Comparison of 13-to-15
K.: 1997 Year Old Students in Catholic and Public Junior High
Schools”, Canadian Journal of Education, Sayı
22/1, 89-92.
BAHADIR, A.: 2010 Jung ve Din, İstanbul, İz Yayıncılık.
BAKER, D. A.: 1996 “Substance Abuse among College Students with
Disabilities: The Relationship between Adult Children
of Alcoholics and Codependency”, Doctoral
Dissertation, Mississippi State University.
BALCI, F.: 2011 “Psikolojik ve Öznel İyi Olma Hali ile Dini İnançlar
Arasındaki İlişki Üzerine Bir İnceleme”, Yüksek Lisans
Tezi, Uludağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü.
BALTACI, Ö.: 2010 “Üniversite Öğrencilerinin Sosyal Kaygı, Sosyal
Destek ve Problem Çözme Yaklaşımları Arasındaki
İlişkinin İncelenmesi”, Yüksek Lisans Tezi, Selçuk
Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü.
BANDURA, A.: 1977 “Self-Efficacy: Towards Unifying Theory of Behavioral
Change”, Psychological Review, Sayı 84/2, 191-
215.
BARAK, T.: 2018 “Üniversite Öğrencilerinde Çocukluk Çağı Örselenme
Yaşantıları ile Kişiler Arası Bağımlılık Düzeyi
Arasındaki İlişkilerin İncelenmesi (Bir Vakıf
Üniversitesi Örneği)”, Yüksek Lisans Tezi, Çağ
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü.
BARLOW, J., MCMILLAN, “Safeguarding Children From Emotional Abuse: What
A.: 2010 Works?”, Research Brief.
BASS, E. & DAVIS, L.: The Courage to Heal: A Guide for Women
1988 Survivors of Child Sexual Abuse, Cambridge,
Perennial Library.
BAŞAL, H. A., “Otoriter ve Demokratik Tutuma Sahip Ebeveynleri
KAHRAMAN, P. B., Olan 5-6 Yaş Çocuklarının Evcilik Oyunlarında
DERMAN, M. T., Üstlendikleri Roller”, Amasya Üniversitesi Eğitim
KAHRAMAN, Ö., SÜMER, Fakültesi Dergisi, Sayı 3/2, 384-409.
H.: 2014
BATMAZ, V.: 2006 Otoriteryen Kişilik, İstanbul, Salyangoz Yayınları.
BAYER, A.: 2013 “Değişen Toplumsal Yapıda Aile”, Şırnak
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı 4/8,
101-129.
BAYNAL, F.: 2015 “Yetişkinlerde Dindarlık ve Ruh Sağlığı İlişkisinin
Çeşitli Değişkenlere Göre İncelenmesi”, İnsan ve
Toplum Bilimleri Dergisi, Sayı 4/1, 206-231.

145
BAYSAN, L.: 2003 “Hemşire ve Ebelerin Kadına Yönelik Şiddet
Belirtilerini Tanımalarına Yönelik Ölçek Geliştirme”,
Yüksek Lisans Tezi, Ege Üniversitesi, Sağlık Bilimleri
Enstitüsü.
BAYTAR, A.: 2018 “Kişilerarası İlişkilerde Bağımlılık Probleminin Anne-
Çocuk Bağlanma Sendromu ile İlişkisi” içinde
Kişilerarası İletişim, Ed. Serhat Ulağlı, İstanbul,
Motto Yayınları.
BEATTIE, M.: 2006 İlişki Bağımlılığına Son, Çev. Banu Kalaycı,
İstanbul, Mia Yayıncılık.
BECK, A. T., EMERY, G.: Anksiyete Bozuklukları ve Fobiler Bilişsel
2011 Perspektif, Çev. Veysel Öztürk, İstanbul, Litera
Yayıncılık.
BECK, A. T., EPSTEIN, N., Development of the Sociotropy–Autonomy Scale:
HARRISON, R. P. & A Measure of Personality Factors in
EMERY, G.: 1983 Psychopathology, Philadelphia, University of
Pennsylvania.
BEN, S.: 2017 “İstanbul’da Yaşayan Üniversite Öğrencilerinin
Sosyal Anksiyete Düzeyleri ile Beden Algısı, Olumsuz
Değerlendirilme Korkusu, Sosyal Görünüş Kaygısı
Arasındaki İlişkinin İncelenmesi”, Yüksek Lisans Tezi,
Haliç Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü.
BENBİR, G., POYRAZ, C., “Diagnostic Approach to Behavioral or Non-
APAYDIN, H.: 2014 Substance Addictions”, Nobel Medicus, Sayı 10/1, 5-
11.
BENSON, P., SPILKA, B. “Good Images as a Function of Self-Esteem and
P.: 1997 Locus of Centrol” içinde Current Perspectives in the
Psychology of Religion, Ed. Malanyy, N., Eerman,
W. B., U.S.A., Publishing Company.
BERKOWITZ, A., “Personality Characteristics of Children of Alcoholics”,
PERKINS, H. W.: 1988 Journal of Consulting and Clinical Psychology,
Sayı 56/2, 206-209.
BERLIN, L., DODGE, K.: “Relations among Relationships”, Child Abuse and
2004 Neglect, Sayı 28/11, 1127-1132.
BEYAZIT, U.: 2018 “Duyguların Gelişimi” içinde Duygu Psikolojisi, Ed.
Fatmagül Cirhinlioğlu, Ankara, Nobel Yayınları.
BIREDA, M. R.: 1999 Aşk Bağımlılığı, Çev. Meltem Erkmen, İstanbul,
Epsilon Yayıncılık.
BIRTCHNELL, J.: 1988 “Defining Dependence”, British Journal of Medical
Psychology, Sayı 61/2, 111–123.
BİLECİK REHBERLİK VE Faaliyet Seminer Tutanağı, Bilecik, Rehberlik
ARAŞTIRMA MERKEZİ Hizmetleri Bölümü.
MÜDÜRLÜĞÜ.: 2018

146
BİLECİK, S.: 2017 "Anne Baba Tutumlarının Bireylerin Din Algısına
Etkisi”, Değerler Eğitimi Dergisi, Sayı 15/33, 7-38.
BİLGE, F., KELECİOĞLU, “Psychometric Properties of the Brief Fear of Negative
H.: 2008 Evaluation Scale: Turkish Form”, Eurasian Journal
of Educational Research, Sayı 32/32, 21-38.
BİLGE, F.: 2012 “Bir Grup İlköğretim Öğrencisinde Bilgisayara Yönelik
Bağımlılık Eğilimi Değerlendirilmesi”, Hacettepe
Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, Sayı 43/43,
96-105.
BİRLEŞMİŞ MİLLETLER.: Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi,
2017 (Çevrimiçi)
https://www.unicef.org/turkey/media/7941/file/%C3%
87HDS%20ve%20%C4%B0htiyari%20Protokoller,%
20Usul%20Kurallar%C4%B1%20ile%20%C3%87oc
uk%20Haklar%C4%B1%20Komitesi%20Genel%20Y
orumlar%C4%B1.pdf
BJORKQVIST, K., HOLM, Parental Influence on Religiosity, American
N. G.: 1986 Psychology Association.
BLANKSTEIN, K. R., Self-Control and Self-Modification of Emotional
POIVY, J.: 1982 Behavior, Boston, Springer Us.
BORATAV, B. H., FİŞEK, Erkekliğin Türkiye Halleri, İstanbul, İstanbul Bilgi
G. O. & ESLEN-ZİYA, H.: Üniversitesi Yayınları.
2017
BORNSTEIN, M. H., “Mixed Blessings: Parental Religiousness, Parenting,
PUTNICK, D. L. ve and Child Adjustment in Global Perspective”, Journal
LANSFORD, J. E., AL- of Child Psychology and Psychiatry, Sayı 58/8,
HASSAN, S., BACCHINI, 880-892.
D., BOMBI, A., CHANG, L.,
DEATER-DECKARD, K.,
DIGIUNTA, L., DODGE,
K., MALONE, P., OBURU,
P., PASTORELLI, C.,
SKINNER, A.,
SORBRING, E.,
STEINBERG, L.,
TAPANYA, S.., TIRADO,
L., ZELLI, A., ALAMPAY,
L.: 2017
BORNSTEIN, R. F.: 1992 “The Dependent Personality: Developmental, Social,
and Clinical Perspectiveness”, Psychological
Bulletin, Sayı 112/1, 3-23.
BORNSTEIN, R. F.: 2005 “The Dependent Patient: Diagnosis, Assessment, and
Treatment”, Professional Psychology: Research
and Practice, Sayı 36/1, 82–89.

147
BORNSTEIN, R. F.: 2006 “The Complex Relationship Between Dependency
and Domestic Violence: Converging Psychological
Factors and Social Forces”, American Psychologist,
Sayı 61/6, 595–606.
BORNSTEIN, R. F.: 2011 “An Interactionist Perspective on Interpersonal
Dependency”, Current Directions in Psychological
Science, Sayı 20/2, 124-128.
BORNSTEIN, R. F.: 2012 “Illuminating a Neglected Clinical Issue: Societal
Costs of Interpersonal Dependency and Dependent
Personality Disorder”, Journal of Clinical
Psychology, Sayı 68/7, 766-781
BORNSTEIN, R. F., “Interpersonal Dependency and Health Service
KRUKONIS, A. B., Utilization in a College Student Sample”, Journal of
MANNING, K. A., Social and Clinical Psychology, Sayı 12/3, 262-
MASTROSIMONE, C. C., 279.
ROSSNER, S. C.: 1993
BOWEN, M.: 1978 Family Theraphy in Clinical Practice, New York,
Rowman and Littlefield.
BOWLBY, J.: 1969 Attachment and Loss: Vol. 1. Attachment, New
York, Basic.
BOWLBY, J.: 1973 Separation, Anxiety and Anger, London, Tavistock
Institute Basic Books.
BOWLBY, J.: 1988 A Secure Base: Parent-Child Attachment and
Healthy Human Development, London, Tavistock
Institute Basic Books.
BOWLBY, J.: 2014 Bağlanma ve Kaybetme: Ayrılma, Çev. Müge
Günay, İstanbul, Pinhan Yayıncılık.
BRADSHAW, J.: 1988 Healing the Shame that Binds You, FL, Health
Communications.
BRASSARD, M. R., “Defining Psychological Maltreatment” içinde Child
DONOVAN, K. L.: 2006 Abuse And Neglect: Definitons, Classifications,
And Framework For Research, Ed. Freerick, M.,
Knutson, J., Trickett, P., Flanzer, S. M., Baltimore,
Paul H. Brookers Publishing.
BRUNO, M., D.: 1990 “The Relationship of Family of Origin and
Codependency”, Master’s Dissertation, Arizona
University.
BULUT, M. B.: 2017 “Examining the Influence of Psychological Well-
Being, Religious Worldviews and Self-Confidence on
Family Leadership Orientation”, International Peer-
Reviewed Journal of Humanities and Academic
Science, Sayı 20, 35-54.

148
BULWER, M.: 2006 “Treatment Development in Problem and Pathological
Gambling”, Doctoral Dissertation, University of South
Africa.
BURTON, K., PLATTS, B.: Building Confidence for Dummies, West Sussex,
2006 John Wiley & Sons.
BÜYÜK, E.: 2020 “Eşbağımlılık ve Ebeveynleşme Arasındaki İlişkinin
Çeşitli Sosyo-Demografik Veriler Açısından
İncelenmesi”, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Gelişim
Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü.
BÜYÜKATEŞ, V.: 2018 “Mükemmeliyetçilik, Olumsuz Değerlendirilme
Korkusu ve Yaşam Doyumu Arasındaki İlişkilerin
İncelenmesi”, Yüksek Lisans Tezi, Yakın Doğu
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü.
BYNUM, D., BOSS, B.J., “The Developement and Testing of the
SCHOENHOFER, S., Codependency-Overeating Model in Undergraduate
MARTSOLF, D.: 2012 Social Students in a Mississippi College”, Sage
Open, Sayı 2/4, 1-9.
CAMPOS, B., KELTNER, Emotion, Florida, Elsevier Academic Press.
D., TAPIAS, P.: 2014
CAPRARA, G. V., “The Contirbution of Self-Efficacy Beliefs to
BARBARANELLI, C., Psychosocial Outcomes in Adolescence: Predicting
PASTORELLI, C., Beyond Global Dispositional Tendencies”,
CERVONE, D.: 2004 Personality and Individual Differences, Sayı 37/4,
751-763.
CARFORA, R. E.: 2009 “Codependency among Only Children as Predicted by
Parenting Styles Practiced in Family-Oforigin”,
Master’s Thesis, Smith College School of Social
Work.
CARSON, A. K. T.: 1990 “Women and Codependency: A Study of Objective
Relations, Depression, and Childhood Experience”,
Doctoral Dissertation, California School of
Professional Psychology.
CASTELLO, J.: 2005 Dependencia Emocional: Características Y
Tratamiento, Madrid, Alianza.

CERMAK, T. L.: 1986 “Diagnostic Criteria for Codependency”, Journal of


Psychoactive Drugs, Sayı 18/1, 15-20.
CHAMBERLAIN, K., ZIKA, “Religiosity, Life Meaning and Wellbeing: Some
S.: 1988 Relationships in a Sample of Women”, Journal for
the Scientific Study of Religion, Sayı 27/3, 411–
420.
CHANG, H. S.: 2010 “Codependency among College Students in the
United States and Taiwan: A Cross-Cultural Study”,
Doctoral Dissertation, Ohio Üniversitesi.

149
CİRHİNLİOĞLU, F.: 2010 Din Psikolojisi, Ankara, Nobel Yayın Dağıtım.
COGSWELL, A., ALLOY, “Neediness and Interpersonal Life Stress: Does
L., SPASOJEVIC, J.: 2006 Congruency Predict Depression?”, Cognitive
Therapy and Research, Sayı 30/4, 427-443
COLMAN, R. A., “Childhood Abuse and Neglect and Adult Intimate
SPATZWIDOM, C.: 2004 Relationship: A Prospective Study”, Child Abuse and
Neglect, Sayı 28/11, 1133-1151.
COOK, D., BARBER, K.: “Relationship Between Social Support, Self-Esteem
1997 and Codependency in the African-American Female”,
Journal of Cultural Diversity, Sayı 4/1, 32-38.
COOPER, M.: 1995 “Applying the Codependency Model to A Group for
Families of Obsessive-Compulsive People”, Health &
Social Work, Sayı 20/4, 272-278.
COŞTU, Y.: 2009 “Dine Normatif ve Popüler Yaklaşım (Bir Dini Yönelim
Ölçeği Denemesi)”, Hitit Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi Dergisi, Sayı 8/15, 119- 139.
COX, B., R., KETNER, S., “Working with Couples and Substance Abuse:
BLOW, J. A.: 2013 Recommendations for Clinical Practice”, The
American Journal of Family Therapy, Sayı 41/2,
160-172.
CROUCHER, S., “Jealousy in Four Nations: A Cross-Cultural Analysis”,
HORMSEY, D., Communication Research Reports, Sayı 29/4, 353-
GUARINO, L., BOHLIN, 360.
B.: 2012
CULLEN, J., CARR, A.: “Codependency: An Empirical Study From A
1999 Systemic Perspective”, Contemporary Family
Therapy, Sayı 21/4, 505-526.
CÜCELOĞLU, D.: 1998 Yeniden İnsan İnsana, İstanbul, Remzi Kitabevi.
ÇAĞDAŞ, A.: 2002 Anne-Baba Çocuk İletişimi, Ankara, Nobel
Yayınları.
ÇAĞRICI, M.: 2006 Ana Hatlarıyla İslam Ahlakı, İstanbul, Ensar
Neşriyat.
ÇAKMAK, E.: 2018 “Üniversite Öğrencilerinin Sosyal Medya Kullanım
Düzeyleri ile Sosyal Görünüş Kaygısı Arasındaki
İlişkinin Farklı Değişkenler Açısından
Değerlendirilmesi”, Yüksek Lisans Tezi, Beykent
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü.
ÇATALKAYA, Ş.: 2018 “Aile İçi Şiddet, Benlik Saygısı ve Kişiler Arası İlişki
Kurma Arasındaki İlişkinin İncelenmesi”, Yüksek
Lisans Tezi, İstanbul Ticaret Üniversitesi, Sosyal
Bilimler Enstitüsü.

150
ÇAYABATMAZ, E.: 2016 “Kur’an’ı Kerim Bağlamında İslami Dindarlık Ölçeği
Denemesi”, Yüksek Lisans Tezi, Erciyes Üniversitesi,
Sosyal Bilimler Enstitüsü.
ÇELİKEL, M.: 2019 “Narsistik Kişilik Özelliğinin Sosyal Görünüş Kaygısı
ve Benlik Saygısı ile Arasındaki İlişkinin İncelenmesi”,
Yüksek Lisans Tezi, Üsküdar Üniversitesi, Sosyal
Bilimler Enstitüsü.
ÇELİKKOL, A.: 2008 Egzersiz ve Benlik Kavramı, Kocaeli, Sosyal
Psikiyatri Kongresi.
ÇETİN, B., DOĞAN, T., “Olumsuz Değerlendirilme Korkusu Ölçeği Kısa
SAPMAZ, F.: 2010 Formunun Türkçe Uyarlaması: Geçerlik ve Güvenirlik
Çalışması”, Eğitim ve Bilim, Sayı 35/156, 205-216.
ÇINAR, H., KESKİN, N.: “Öğrencilerin Sosyal Görünüş Kaygısının Öğrenim
2015 Yeri Tercihlerine Etkisi”, Electronic Journal of
Vocational Colleges, Sayı 14, 457-465.
ÇOBAN, R.: 2013 “Lise Öğrencilerinde Dindarlık ve Sanal Bağımlılık
Arasındaki İlişki Üzerine Bir Araştırma (Burdur
Gölhisar Örneği)”, Yüksek Lisans Tezi, Süleyman
Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü.
ÇUKUR, C. S., DE “Religiosity, Values, and Horizontal and Vertical
GUZMAN, M. R. T., Individualism-Collectivism: A Study of Turkey, the
CARLO, G.: 2004 United States, and the Philippines”, The Journal of
Social Psychology, Sayı 144/6, 613–634.
DAIRE, A. P., “Emotional Stocks and Bonds: A Metaphorical Model
JACOBSON, L., for Conceptualizing and Treating Codependencyand
CARLSON, R. G.: 2012 Other Forms of Emotional Overinvesting”, American
Journal of Psychotherapy, Sayı 66/3, 259-278.
DAMIAN, L. E., “On the Development of Perfectionism in
STOEBER, J., NEGRU- Adolescence: Perceived Parental Expectations
SUBTIRICA, O., BABAN, Predict Longitudinal Increases in Socially Prescribed
A.: 2013 Perfectionism”, Personality and Individual
Differences, Sayı 55/6, 688-693.
DAVARCI, Y., KAYIKLIK, “Çocukların Aile İçinde Şiddete Maruz Kalmaları ve
H.: 2016 Dindarlıkları Üzerine Ampirik Bir Araştırma”,
Bilimname, Sayı 33/3, 109‐145.
DAVILA, J., BECK, J. G.: “Is Social Anxiety Associated with Impairment in
2002 Close Relationships? A Preliminary Investigation”,
Behavior Therapy, Sayı 33/3, 427-446.
DE HART, T., TENNEN H., “What Lies Beneath: Parenting Style and Implicit Self-
PELHAM, W. B.: 2006 Esteem”, Journal of Experimental Social
Psychology, Sayı 42/1, 1-17.
DEBORAH, L., JEFF, G.: “Evidence of Codependency in Women with An
1991 Alcoholic Parent: Helping Out Mr. Wrong”, Journal of

151
Personality and Social Psychology, Sayı 61/3, 435-
439.

DERELİ, E.: 2018 “Yetişkin Bireylerde Eşbağımlılık, Bağlanma ve


Aleksitimi Arasındaki İlişkinin İncelenmesi”, Yüksek
Lisans Tezi, Üsküdar Üniversitesi, Sosyal Bilimler
Enstitüsü.
DICLEMENTE, C. C.: 2013 “Paths Through Addiction and Recovery: The Impact
of Spirituality and Religion”, Substance Use &
Missue, Sayı 48/12, 1260-1261.
DİLBAZ, N.: 1997 “Sosyal Fobi”, Psikiyatri Dünyası, Sayı 1/1, 18-24.
DİNÇ, A.: 2007 “Ergenlerde Anne-Baba Tutumları ve Dini Yönelim”,
Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi, Sosyal
Bilimler Enstitüsü.
DOĞAN, T.: 2009 “Bilişsel ve Kendini Değerlendirme Süreçlerinin
Sosyal Anksiyete Açısından İncelenmesi”, Doktora
Tezi, Sakarya Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü.
DUMAN, N.: 2018 Duygusal İstismarı Anlamak, Ankara, Gece
Akademi.
DUNKLEY, D. M., “Perfectionism Dimensions and the Five-Factor Model
BLANKSTEIN, K. R., of Personality”, European Journal of Personality,
BERG, J.: 2012 Sayı 26/3, 233-244.
DUPREE, W. T. A.: 2010 “The Impact of Parental Codependency on Children
with Mental Health Conditions”, Master Project
Dissertation, California State University.
EBU DAVUD.: 2013 Sünen-i Ebu Davud, Çev. Kayapınar, H., Yeniel, N.,
İstanbul, Şamil Yayınları.
EKŞİ, H.: 2002 “Din Eğitimi, Gençlik ve Kişilik” içinde Gençlik, Din ve
Değerler Psikolojisi, Der. Hayati Hökelekli, Ankara,
Ankara Okulu Yayınları.
EKŞİ, H., KARDAŞ, S., “Üniversite Öğrencilerinin Ana Baba Bağlanma
İNCİ, O.: 2018 Düzeyleri ve Sosyal Görünüş Kaygılarının Sahte
Benlik Algılarını Yordayıcılığı”, Anemon Muş
Alparslan Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi,
Sayı 6/18, 155-163.
ELDELEKLİOĞLU, J.: “Çocuklarda Özgüven Gelişimi”, Gazi Üniversitesi
2004 Eğitim Fakültesi Dergisi, Sayı 2/24, 111-121.
ELLISON, C. G.: 1991 “Religious Involvement and Subjective Well-Being”,
Journal of Health and Social Behavior, Sayı 32/1,
80-99.

152
ELLISON, C. G.: 1992 “Are Religious People Nice People? Evidence from
the National Survey of Black Americans”, Social
Forces, Sayı 71/2, 411-430.
ENGEL, B.: 1991 Partners in Recovery: How Mates, Lovers, and
Other Survivors Can Learn to Support and Cope
with Adult Survivors of Childhood Sexual Abuse,
Los Angeles, Lowell House.
ERDOĞAN, Ö., “İlköğretim Okulu Öğrencilerinin Anne-Baba Tutumu
UÇUKOĞLU, H.: 2011 Algıları ile Atılganlık ve Olumsuz Değerlendirilmekten
Korkma Düzeyleri Arasındaki İlişkiler”, Kastamonu
Eğitim Dergisi, Sayı 19/1, 51-72.
ERIKSON, E. H.: 1966 The Ontogeny of Ritualization in Man, New York,
W. W. Norton & Company.
ERKAN, E.: 2014 “Türkiye’de Dindarlığın Tespiti ile İlgili Çalışmalar ve
Tahkikî Dindarlığın Ölçülmesiyle İlgili Öneriler”, Ekev
Akademi Dergisi, Sayı 18/60, 125-140.
ERKAN, Z.: 2002 “Ergenlerin Sosyal Kaygı Düzeyleri, Ana-Baba
Tutumları ve Ailede Görülen Risk Faktörleri Üzerine
Bir Çalışma”, Doktora Tezi, Çukurova Üniversitesi,
Sosyal Bilimler Enstitüsü.
EROL, Z., SAĞIR, F.: 2017 Aşk Psikolojisi, İstanbul, Timaş Yayınları.
ERYILMAZ, A.: 2015 “Investigation of the Relations Between Religious
Activities and Subjective Well-Being of High School
Students”, Educational Sciences: Theory &
Practice, Sayı 15/2, 433-444.
ESATİ, A.: 2017 “Ergenlerin Özgüven Oluşturmalarında Dindarlığın
Rolü (Sancak Örneği)”, Yüksek Lisans Tezi, Uludağ
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü.
EŞER, H.: 2005 “Üniversite Öğrencilerinde Dini İnanç ve Benlik
Saygısı İlişkisi”, Yüksek Lisans Tezi, Uludağ
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü.
FAVORINI, A.: 1995 “Concept of Codependency: Blaming the Victim or
Pathway to Recovery”, Social Work, Sayı 40/6, 827-
830.
FENIGSTEIN, A., “Public and Private Self-Consciousness: Assessment
SCHEIER, M. F., BUSS, A. and Theory”, Journal of Consulting and Clinical
H.: 1975 Psychology, Sayı 43/4, 522–527.
FERENCZI, S.: 1949 “Confusion of the Tongues Between the Adults and
the Child: The Language of Tenderness and of
Passion”, International Journal of Psycho-
Analysis, Sayı 30, 225-231.

153
FINKELHOR, D.: 1993 “Epidemiological Factors in the Clinical Identification
of Child Sexual Abuse”, Child Abuse and Neglect,
Sayı 17/1, 67-70.
FISCHER, D., BEER, J.: “Codependency and Self-Esteem Among High School
1990 Students”, Psychological Reports, Sayı 66/3, 1001-
1002
FISCHER, J. L., “Codependency and Parenting Styles”, Journal of
CRAWFORD, D.: 1992 Adolescent Research, Sayı 7/3, 352-363.
FISCHER, J., SPANN, L., “Measuring Codependency”, Alcoholism Treatment
CRAWFORD, D.: 1991 Quarterly, Sayı 8/1, 87-100.
FİDAN, F., YEŞİL, Y.: 2018 “Nedenleri ve Sonuçları İtibariyle Flört Şiddeti”,
Balkan ve Yakın Doğu Sosyal Bilimler Dergisi,
Sayı 4/1, 16-24.
FLETT G. L., MADORSKY, “Perfectionism, Cognitions, Rumination,
D., HEWITT, P. L., Psychological Distress”, Journal of Rational-
HELSEL, M.: 2002 Emotive & Cognitive Behavior Therapy, Sayı 20/1,
33-47.
FLETT, G., HEWITT P. L.: “Perfectionism and Maladjustment: An Overview of
2002 Theoretical, Definitional and Treatment Issues” içinde
Perfectionism: Theory, Research, and Treatment,
Ed. Flett, G., Hewitt, P. L., Washington, American
Psychological Association.
FOSHEE, V. A., BAUMAN, “Assessing the Long-Term Effects of the Safe Dates
K. E., ENNETT, S. T., Program and a Booster in Preventing and Reducing
LINDER, G. F., Adolescent Dating Violence Victimization and
BENEFIELD, T., Perpetration”, American Journal of Public Health,
SUCHINDRAN, C.: 2004 Sayı 94/4, 619-624.
FRANKEL, B. G., “Religion and Well-Being Among Canadian University
HEWITT, W. E.: 1994 Students: the Role of Faith Groups on Campus”,
Journal for the Scientific Study of Religion, Sayı
33/1, 62-73.
FRANKL, V.: 1975 Psikoterapi ve Din, Çev. Zeynep Taşkın, Ankara,
Say Yayınları.
FRANKL, V.: 1988 The Will to Meaning: Foundations and
Applicatiions of Logoterapy, New York, Meridian.
FRANKL, V.: 1994 Duyulmayan Anlam Çığlığı, Çev. Selçuk Budak,
Ankara, Öteki Yayınları.
FREUD, S.: 1990 Totem ve Taboo, London, Penguin Books.
FREUD, S.: 1991 The Future of an Illusion, London, Penguin Books.
FREUD, S.: 1997 Bir Yanılsamanın Geleceği, Çev. Selçuk Budak,
Ankara, Öteki Yayınevi.

154
FREUD, S.: 2019 Uygarlığın Huzursuzluğu, Çev. Haluk Barışcan,
İstanbul, Metis Yayınları.
FREUD, S.: 2020a Cinsel İstismar, Çev. Gökçe Metin, Ankara, Gece
Kitaplığı.
FREUD, S.: 2020b Grup Psikolojisi ve Ego Analizi, Çev. Elif Yılmaz,
Ankara, Dorlion Yayınları.
FROMM, E.: 1997 Özgürlükten Kaçış, Çev. Selçuk Budak, Ankara,
Öteki Yayınevi.
FROMM, E.: 1998 Sevme Sanatı, Çev. Selçuk Budak, Ankara, Öteki
Yayınları.
FULLER A. J., WARNER “Family Stressors as Predictors of Codependency”,
M. R.: 2000 Genetic, Social, and General Psychology
Monographs, Sayı 126/1, 5-12.
GAYFORD, J. J.: 1975 “Wife-Battering: A Preliminary Survey of 100 Cases”,
British Medical Journal, Sayı 1/5951, 194-197.
GEÇTAN, E.: 2006 İnsan Olmak, İstanbul, Metis Yayınları.
GENCER, N.: 2019 “İmam Hatip Lisesi Öğrencilerinin Özgüven Düzeyleri
Hakkında Nicel Bir Analiz”, Bilimname, Sayı 11/4,
407-440.
GEYER, A. L., “Din, Ahlak ve Öz-Denetim” içinde Din ve Maneviyat
BAUMEISTER, R. F.: 2013 Psikolojisi, Çev. Metin Güven, Ed. Çapçıoğlu, İ.,
Ayten, A., Ankara, Phoenix Yayınları.
GIBSON, L.: 2020 Olgunlaşmamış Ebeveynlerin Yetişkin Çocukları,
Çev. Dilek Boyraz, İstanbul, Sola Unitas Yayınları.
GLAS, G.: 2007 “Anxiety, Anxiety Disorders, Religion and Spirituality”,
Southern Medical Journal, Sayı 100/6, 621-625.
GLASER, D., PRIOR, V.: “Predicting Emotional Abuse and Neglect” içinde
2002 Early Prediction and Prevention of Child Abuse. A
Handbook, Ed. Browne, K., Hanks, H., Stratton, P.,
Hamilton, C., England, John Wiley & Sons.
GOMEZ, A. P., “Codependency in Families of Drug Users and
DELGADO, D.: 2003 Nonusers”, Psicothema, Sayı 15/3, 381- 387.
GOODWIN, J. M.: 1990 “Applying to Adult Incest Victims What We Have
Learned from Victimized Children” içinde Incest-
Related Syndromes of Adult Psychopathology,
Ed. Richard Kluft, Washington, American Psychiatric
Press.
GORSKI, J., YOUNG, M.: “Sociotropy/Autonomy, Selfconstrual, Response
2002 Style, and Gender in Adolescents”, Personality and
Individual Differences, Sayı 32/3, 463–478.

155
GOTHAM, J., SHER, J.: “Do Codependent Traits Involve More Than Basic
1996 Dimensions of Personality and Psychopathology?”,
Journal of Studies on Alcohol and Drugs, Sayı
57/1, 34-39.
GÖCEN, G.: 2012 “Şükür ve Psikolojik İyi Olma Arasında Bir Alan
Araştırması”, Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi,
Sosyal Bilimler Enstitüsü.
GÖCEN, G.: 2013 “Pozitif Psikoloji Düzleminde Psikolojik İyi Olma ve
Dini Yönelim İlişkisi: Yetişkinler Üzerine Bir
Araştırma”, Toplum Bilimleri Dergisi, Sayı 7/13, 97-
130.
GÖKNAR, Ö.: 2018 Özgüven Kazanmak, Ankara, Arkadaş Yayınevi.
GRANELLO, D. H., “Reconceptualizing Codependency in Women: A
BEAMISH, P. M.: 1998 Sense of Connectedness, not Pathology”, Journal of
Mental Health Counseling, Sayı 20/4, 344–358.
GREEN, A. H.: 1993 “Child Sexual Abuse: Immediate and Long-Term
Effects and Intervention”, Journal of American
Academy of Child and Adolescent Psychiatry,
Sayı 32/5, 890-902.
GREENWALD, J.: 1999 Bağımlılık mı? Bağlılık mı?, Çev. Zeynep
Yıldırımoğlu, İstanbul, Kuraldışı Yayıncılık.
GUDZINSKIENE, R., “Understanding of Alcoholism as Family Disease”,
GEDMINIENE, V.: 2010 Aspects of the Activities of Social Educator, Sayı
14/25, 163-172.
GUINDON, M. H.: 2002 “Toward Accountability in the Use of the Self-Esteem
Construct”, Journal of Counseling and
Development, Sayı 80/2, 204-214.
GÜLAY, H., ÖNDER, A.: “Comparing Parental Acceptance: The Rejection
2011 Levels and Peer Relationships of Turkish Preschool
Children”, Procedia Social and Behavioral
Sciences, Sayı 15, 1818–1823.
GÜLEÇ, G., KÖŞGER, F., “DSM-5'te Alkol ve Madde Kullanım Bozuklukları”,
EŞSİZOĞLU, A.: 2015 Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar, Sayı 7/4, 448-460.
GÜLMEZ, Ç.: 2014 “Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet, Ahlaki Çözülme ve
Dindarlık”, Doktora Tezi, Ondokuz Mayıs Üniversitesi,
Sosyal Bilimler Enstitüsü.
GÜLÜM, V.: 2020 İyileştiren Sınırlar, İstanbul, Psikonet Yayınları.
GÜNALP, A.: 2007 “Farklı Anne Baba Tutumlarının Okul Öncesi Eğitim
Çağındaki Çocukların Özgüven Duygusunun
Gelişimine Etkisi (Aksaray İli Örneği)”, Yüksek Lisans
Tezi, Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü.

156
GÜNDÜZ, M.: 2014 “Polis Meslek Yüksekokulu Öğrencilerinin Akılcı
Olmayan İnançları ve Sosyal Kaçınma Davranışları”,
Doktora Tezi, Ondokuzmayıs Üniversitesi, Eğitim
Bilimleri Enstitüsü.
GÜNEŞ, A.: 2018 Şiddet, Din Eğitimi ve Değerler, İstanbul, Arı Sanat.
GÜRSOY, F., ARAL, N., “Yetiştirme Yurdunda Kalan ve Kalmayan Ergenlerin
BIÇAKÇI, M. Y.: 2005 Benlik Tasarım Düzeyleri İncelenmesi”, Eğitim
Araştırmaları Dergisi, Sayı 21, 24-34.
GÜRSU, O.: 2011 “Ergenlik Döneminde Psikolojik Sağlık ve Dindarlık
İlişkisi”, “Doktora Tezi”, Selçuk Üniversitesi, Sosyal
Bilimler Enstitüsü.
GÜRSU, O.: 2018 Bağımlılık ve Din: Nöropsikolojik Bir Yaklaşım,
İstanbul, DEM Yayınları.
GÜRSU, O., AY, Y.: 2018 “Din, Manevi İyi Oluş ve Yaşlılık”, Uluslararası
Sosyal Araştırmalar Dergisi, Sayı 11/61, 1176-
1190.
GÜRSU, O., İŞBİLEN, N.: Bağımlılıklara Yönelik Manevi Danışmanlık ve
2020 Rehberlik Hizmetleri, Ed. Sevde Düzgüner, Ankara,
DİB Yayınları.
GÜVEN, H.: 2008 “Depresyon ve Dindarlık İlişkisi”, Yüksek Lisans Tezi,
Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü.
HACKNEY, C. H., “Religiosity and Mental Health: A Meta-Analysis of
SANDERS, G. S.: 2003 Recent Studies”, Journal for the Scientific Study of
Religion, Sayı 42/1, 43-55.
HADDOU, M.: 2020 Hayır Demeyi Bilmek, Çev. Maide Selen, İstanbul,
İletişim Yayınları.
HALLAHMI, B. B., “Dindarlığın Etkileri (I)”, Çev. Adem Şahin, S. Ü.
ARGYLE, M.: 2000 İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı 10, 453-477
HAMARTA, E., “Lise Öğrencilerinin Utangaçlık ve Benlik Saygılarının
DEMİRBAŞ, E.: 2009 Fonksiyonel Olmayan Tutumlar Açısından
İncelenmesi”, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Dergisi, Sayı 21, 239-247.
HAMBLY, K.: 1997 Özgüven: Yaşamınızdaki Başarı İçin Kişisel
Güveninizi Geliştirebilirsiniz, Çev. Barış Bıçakçı,
İstanbul, Rota Yayınları.
HANDS, M., DEAR, G.: “Co-Dependency: A Critical Review”, Drug and
1994 Alcohol Review, Sayı 13, 437-445.
HARDY, S. A., WALKER, “Religiosity and Adolescent Empathy and Aggression:
L. J., RACKHAM, D. D., The Mediating Role of Moral Identity”, Psychology of
OLSEN, J. A.: 2012 Religion and Spirituality, Sayı 4/3, 237-248.

157
HARKNESS D., “The Development, Reliability, and Validity of a
SWENSON, M., Clinical Rating Scale for Codependency”, Journal of
HAMPTON, K., HALE, R.: Psychoactive Drugs, Sayı 33/2, 159-171.
2001
HARKNESS, D.: 2003 “To Have and To Hold: Codependency as a Mediator
or Moderator of the Relationship Between Substance
Abuse in the Family of Origin and Adultoffspring
Medical Problems”, Journal of Psychoactive Drugs,
Sayı 35/2, 261-270.
HARRIS, S., KAPLAN, “Correction: The Neural Correlates of Religious and
J.T., CURIEL, A., Nonreligious Belief”, Plos One, Sayı 5/1.
BOOKHEIMER, S. Y.,
IACOBONI, M, COHEN,
M. S.: 2010
HART, E. A., LEARY, M. “The Measurement of Social Physique Anxiety”,
R., REJESKI, W. J.: 1989 Journal of Sport and Exercise Psychology, Sayı
11/1, 94-104.
HART, S. N., BRASSARD, “Psychological Maltreatment: Progress Achieved”,
M. R.: 1991 Development and Psychopathology, Sayı 3/1, 61-
70.
HASIN, D. S., O’BRIEN, C. “DSM-5 Criteria for Substance Use Disorders:
P., AURIACOMBE, M., Recommendations and Rationale”, American
BORGES, G., BUCHOLZ, Journal of Psychiatry, Sayı 170/8, 834-851.
K., BUDNEY, A.,
COMPTON, W. M.,
CROWLEY, M. D., LING,
W., PETRY, N. M.,
SCHUCKIT, M. D.,
GRANT, B. F.: 2013
HATHAWAY, W., “Intrinsic Religiousness, Religious Coping, and
PARGAMENT, K.: 1990 Psychosocial Competence: A Covariance Structure
Analysis”, Journal for the Scientific Study of
Religion, Sayı 29/4, 423-441.
HAVAÇELİĞİ, D.: 2013 “Partner İlişkilerindeki İlişki Bağımlılığının Ebeveyn
Bağlanma Stilleri ve Madde Kullanımı ile İlişkisi”,
Yüksek Lisans Tezi, Ege Üniversitesi, Sağlık Bilimleri
Enstitüsü.
HAYTA, A.: 1993 “Psiko-Sosyal Uyum ve Dini Pratikler”, Yüksek Lisans
Tezi, Uludağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü.
HAYTA, A.: 2002 “İbadetler ve Ruh Sağlığı” içinde Gençlik, Din ve
Değerler Psikolojisi, Der. Hayati Hökelekli, Ankara,
Ankara Okulu Yayınları.
HAYTA, A.: 2019 Bağlanma Kuramı ile Allah Tasavvuru, İstanbul, İz
Yayıncılık.

158
HEWITT, P., FLETT, G.: “Perfectionism in the Self and Social Contexts:
1991 Conceptualization, Assessment, and Association with
Psychopathology”, Journal of Personality and
Social Psychology, Sayı 60/3, 456-470.
HEWITT, P., FLETT, G.: “Perfectionism, Cognition, and Affect in Response to
2004 Performance Failure vs Success”, Journal of
Rational-Emotive & Cognitive-Behavior Therapy,
Sayı 22/4, 297-324.
HINKIN, C. H., KAHN, M. “Psychological Symptomatology in Spouses and
W.: 1995 Adult Children of Alcoholics: An Examination of the
Hypothesized Personality Characteristics of
Codependency”, International Journal of the
Addictions, Sayı 30/7, 843-861.
HOOD, R. W., SPILKA, B., The Psychology of Religion: An Empirical
HUNSBERGER, B., Approach, New York, Guilford Press.
GORSUCH, R.: 1996
HORNEY, K.: 1994 Psikanalizde Yeni Yollar, Çev. Selçuk Budak,
Ankara, Öteki Yayınevi.
HOROZCU, Ü.: 2016 Din Psikolojisi, İstanbul, Rağbet Yayınları.
HOROZCU, Ü., GÜNEŞ, “Başkası Merkezli Dışsallık Ölçeği’nin (BMDÖ)
A. C.: 2019 Geliştirilmesi: Güvenirlik ve Geçerlik Çalışması”,
Yakın Doğu Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi,
Sayı 5/2, 171-202.
HOROZCU, Ü., GÜNEŞ, “Allah Merkezlilik Ölçeği (AMÖ): Güvenirlik ve
A. C.: 2020 Geçerlik Çalışması”, Yakın Doğu Üniversitesi
İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı 6/2, 297-327.
HÖKELEKLİ, H.: 2010 Din Psikolojisi, Ankara, TDV Yayınları.
HUDSON, J. L., RAPEE, “The Origins of Social Phobia”, Behavior
R. M.: 2000 Modification, Sayı 24/1, 102-129.
HUGHES-HAMMER, C., “Development and Testing of the Codependency
MARTSOLF, S. D., Assessment Tool”, Archives of Psychiatric
ZELLER, A. R.: 1998 Nursing, Sayı 12/5, 264-272.
İKİZ, S.: 2015 “Okulöncesi Dönem Çocuklarında Fiziksel ve İlişkisel
Saldırganlığın Ebeveyn Tutumları Açısından
İncelenmesi”, Yüksek Lisans Tezi, Adnan Menderes
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü.
İMAMOĞLU, V.: 2012 “Din, Dindarlık ve Dini Hayat” içinde Din Psikolojisi,
Ed. Karaca, F., Bahadır, A., Erzurum, Atatürk
Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi.
İSMAİL, M.: 2018 “Mutluluğun Yordayıcısı Olarak Cinsel Benlik Şeması
ve Sosyal Görünüş Kaygısı”, Yüksek Lisans Tezi,
İstanbul Ticaret Üniversitesi, Sosyal Bilimler
Enstitüsü.

159
JAEGER, E., HAHN, N. B., “Attachment in Adult Daughters of Alcoholic Fathers”,
WEINRAUB, M.: 2002 Addiction, Sayı 95/2, 267-276.
JAMES, W.: 1985 The Varieties of Religious Experience, New York,
Penguin Books.
JARAMILLO, C. J., “Esquemas Desadaptativos Tempranos En
HOYOS, M. L.: 2009 Estudiantes Universitarios Con Dependencia
Emocional”, Acta Colombiana De Psicología, Sayı
12/2, 77-83.
JEHU, D.: 1988 Beyond Sexual Abuse: Therapy with Women who
were Childhood Victims, New York, John Wiley and
Sons.
JENSEN, L. C., JENSEN, “Religiosity, Denomination and Mental Health Among
J., WIEDERHOLD, T.: Young Men and Women”, Psychological Reports,
1993 Sayı 72/3, 1157-1158.
JEREMIAH, D., JOAN, M, “Use of Bowen Theory”, Journal of Addictions and
G.: 1993 Offender Counseling, Sayı 14/1, 25-35.
JONES, S. H., FRANCIS, “Religiosity and Self-Esteem During Childhood and
L. J.: 1996 Adolescense” içinde Research in Religious
Education, Ed. Francis, L., Kay, W. K., Campbell, W.
S., Leominster, Gracewing Publishing.
JOSHI, S., KUMARI, S., “Religious Belief and Its Relation to Psychological
JAIN, M.: 2008 Well-Being”, Journal of the Indian Academy, Sayı
34/2, 345-354.
JUNG, C. G.: 1998 Psikoloji ve Din, Çev. Raziye Karabey, İstanbul,
Okyanus Yayınları.
KANBUR, E.: 2018 “Aşırı İş Yükünün İş ve Yaşam Doyumu Üzerindeki
Etkisi: İşe Bağlı Gerginliğin Aracı Rolü”, İş ve İnsan
Dergisi, Sayı 5/2, 125-143.
KANE, F., BORNSTEIN, “Unhealthy Dependency in Victims and Perpetrators
R. F.: 2018 of Child Maltreatment: A Meta-Analytic Review”,
Journal of Clinical Psychology, Sayı 74/6, 867-882
KARABACAK, A., KODAN “Üniversite Öğrencilerinin Şiddet Kabul Düzeylerinin
ÇETİNKAYA, S.: 2015 Çeşitli Değişkenler Açısından İncelenmesi”, Eğitim
Kuram ve Uygulama Araştırmaları Dergisi, Sayı
1/1, 13-21.
KARACOŞKUN, M. D.: “İmam Hatip Lisesi Öğrencilerinin Dinî Tutum ve
1994 Davranışları”, Yüksek Lisans Tezi, Ondokuz Mayıs
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü.
KARACOŞKUN, M. D., Din Psikolojisi El Kitabı, Ed. Mustafa Doğan
YILMAZ, S., HOROZCU, Karacoşkun, Ankara, Grafiker Yayınları
Ü., YÜKSEL, A. Ş.: 2015

160
KARADAĞ, G., GÜNER, “Gaziantep Üniversitesi Sağlık Yüksekokulu
G., ÇUHADAR, D., UÇAN, Hemşirelik Öğrencilerinin Benlik Saygıları”, Fırat
Ö.: 2008 Sağlık Hizmetleri Dergisi, Sayı 3/7, 29-42.
KARADAĞLI, A.: 1991 “Sağlık Meslek Lisesi Hemşirelik Bölümü
Öğrencilerinin Benlik Saygısı Düzeylerinin
İncelenmesi”, Doktora Tezi, Ege Üniversitesi, Sağlık
Bilimleri Enstitüsü.
KARAKAŞ, Y.: 2008 “Lise Öğrencilerinin Mükemmeliyetçilik Düzeyleri ile
Sosyal Kaygı Düzeyleri Arasındaki İlişki”, Yüksek
Lisans Tezi, Muğla Üniversitesi, Sosyal Bilimler
Enstitüsü.
KARAKÖSE, R.: 2018 Aşk ve Ayrılık Psikolojisi, İstanbul, Rağbet
Yayınları.
KARAŞAR, B., “Üniversite Öğrencilerinde Sosyal Onay İhtiyacının
ÖĞÜLMÜŞ, S.: 2016 Çeşitli Değişkenler Açısından İncelenmesi”, Uludağ
Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, Sayı 29/2,
469-495.
KARK, J. D., SHEMI, G., “Does Religious Observance Promote Health?
FRIEDLANDER, Y., Mortality in Secular vs. Religious Kibbutzim in Israel”,
MARTIN, O., MANOR, O., American Journal of Public Health, Sayı 86, 341–
BLONDHEIM, S. H.: 1996 346.
KARPMAN, S.: 1968 “Fairy Tales and Script Drama Analysis”,
Transactional Analysis Bulletin, Sayı 7/26, 39-43.
KARSLI, N.: 2011 “Öfke Kontrolü ve Dindarlık İlişkisi Erzurum Örneği”,
Doktora Tezi, Atatürk Üniversitesi, Sosyal Bilimler
Enstitüsü.
KARSLI, N.: 2018 Mutluluk ve Dindarlık, Kayseri, Kimlik Yayınları.
KARSLI, N.: 2019 “Psikolojik İyi Oluş ve Dindarlık İlişkisi: Trabzon
İlahiyat Örneği”, Recep Tayyip Erdoğan
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı 8/15,
173-205.
KARTOPU, S.: 2014 Öz Yeterlilik Kimlik Gelişimi ve Dindarlık Eğilimi,
Gümüşhane, Gümüşhane Üniversitesi Yayınları.
KASHANI, J. H.; BECK, N. “Psychiatric Disorders in a Community Sample of
C., HOEPER, E. W.: 1987 Adolescents”, The American Journal Psychiatry,
Sayı 144/5, 584-589.
KAVAS, E.: 2013 “Dini Tutum-Stresle Başa Çıkma”, Doktora Tezi,
Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler
Enstitüsü.
KAYA, A., BOZASLAN, H., “Üniversite Öğrencilerinin Anne-Baba Tutumlarının
GENÇ, G.: 2012 Problem Çözme Becerilerine, Sosyal Kaygı
Düzeylerine ve Akademik Başarılarına Etkisi”, Dicle

161
Üniversitesi Ziya Gökalp Eğitim Fakültesi Dergisi,
Sayı 18, 208-225.

KAYA, M.: 1998 “Ondokuz Mayıs Üniversitesi Öğrencilerinin Benlik


Tasarımları Düzeyleri”, Yüksek Lisans Tezi, Ondokuz
Mayıs Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü.
KAYA, M., VAROL, K.: “İlahiyat Fakültesi Öğrencilerinin Durumluk-Sürekli
2004 Kaygı Düzeyleri ve Kaygı Nedenleri (Samsun
Örneği)”, Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi Dergisi, Sayı 17/17, 31-63.
KAYA, N.: 2019 İyi Toplum Yoktur, İstanbul, İthaki Yayınları.
KELLY-RANK, S.: 2003 “An Exploratory Study Examining Perceived
Codependency in a South Korean College-Age
Population”, Doctoral Dissertation, The University of
New Mexico.
KEYES C. L. M., “Optimizing Well-Being: The Empirical Encounter of
SHMOTKIN, D., RYFF, C. Two Traditions”, Journal of Personality and Social
D.: 2002 Psychology, Sayı 82/6, 1007–1022.
KILIÇ, M.: 2015 “Üniversite Öğrencilerinin Sosyal Görünüş Kaygıları
ile Benlik Saygıları ve Yalnızlık Düzeyleri Arasındaki
İlişkinin İncelenmesi”, Yüksek Lisans Tezi, Selçuk
Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü.
KIMTER, N.: 2008 “Benlik Saygısı ve Dindarlık İlişkisi”, Doktora Tezi,
Uludağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü.
KING, B. M., HUNT, R. A.: “Measuring the Religious Variable: Amended
1969 Findings”, Journal for the Scientific Study of
Religion, 8/2, 321-323.
KINSFOGEL, K. M., “Interparental Conflict and Adolescent Dating
GRYCH, J. H.: 2004 Relationships: Integrating Cognitive, Emotional, and
Peer Influences”, Journal of Family Psychology,
Sayı 18/3, 505–515.
KIRKPATRICK, L.: 1992 “An Attachment Theory Approach to the Psychology
of Religion”, The International Journal for the
Psychology of Religion, Sayı 2/1, 3-28.
KIRKPATRICK, L.: 2005 Attachment, Evolution and the Psychology of
Religion, USA, The Guilford Press.
KISA, C.: 2005 Carl Gustav Jung’ta Din ve Bireyleşme Süreci,
İzmir, İzmir İlahiyat Vakfı Yayınları.
KİRMAN, M. A.: 2004 Din Sosyolojisi Terimleri Sözlüğü, İstanbul, Rağbet
Yayınları.

162
KNUDSON, M., T., “Codependency, Perceived Interparental Conflict,
TERRELL, K., H.: 2012 and Substance Abuse in the Family of Origin”, The
American Journal of Family Therapy, Sayı 40, 245-
257.
KOÇ, B.: 2002 “Kişilik ve Din”, Tabula Rasa, Sayı 4/2, 89-95.
KOÇ, M.: 2008 “Yetişkinlik Döneminde Dindarlık ile Benlik Kavramı
Değişkenleri Arasındaki İlişki”, Doktora Tezi, Uludağ
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü.
KOÇ, M.: 2014 “Dinsel Yönelim Kaygıyı Nasıl Etkiler? Almanyalı
Müslüman Türk Göçmenler Üzerine Bir Alan
Araştırması”, İstanbul Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi Dergisi, Sayı 29, 39-72.
KOÇ, T.: 2005 Din Dili, İstanbul, İz Yayıncılık.
KOENIG, H., “Religious Coping and Health Status in Medically
PARGAMENT, K., Hospitalized Older Adults”, Journal of Nervous and
NIELSEN, J.: 1998 Mental Disease, Sayı 186/9, 513-521.
KOHUT, H.: 1971 The Analysis of the Self: A Systematic Approach
to the Psychoanalytic Treatment of Narcissistic
Personality Disorders, New York, International
Universities Press.
KORKMAZ, M.: 1996 “Yetişkin Örneklem İçin Bir Benlik Saygısı Ölçeğinin
Güvenirlik ve Geçerlik Çalışması”, Yüksek Lisans
Tezi, Ege Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü.
KORKMAZ, N. E.: 2012 “Tanrıya Bağlanma ve Psikolojik İyi Olma”, Toplum
Bilimleri Dergisi, Sayı 6/12, 95-112.
KORLAELÇİ, M.: 1995 İnsan Benliği, Ankara, Türk Felsefe Derneği
Yayınları.
KÖKER, S.: 1994 “Ergenlerin Ana Babaları ile İletişimlerini Algılama
Düzeyleri”, Çocuk ve Gençlik Ruh Sağlığı Dergisi,
Sayı 1/2, 75-78.
KÖKTAŞ, M. E.: 1993 Türkiye’de Dini Hayat: İzmir Örneği, İstanbul, İşaret
Yayınları.
KÖMÜRCÜ, B.: 2014 “Erken Dönem Uyumsuz Şemalar, Ebeveynlik
Biçimleri ve Psikolojik Belirtiler ile Psikolojik
Dışlanmanın Tehdit Ettiği İhtiyaçlar Arasındaki
İlişkiler”, Yüksek Lisans Tezi, Hacettepe Üniversitesi,
Sosyal Bilimler Enstitüsü.
KÖROĞLU, C. Z.: 2012 “Türkiye’de Dini Hayatın İncelenmesi: Bütüncül Bir
Yaklaşım”, Gümüşhane Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi Dergisi, Sayı 1/2, 82-100.
KÖSE, A., AYTEN, A.: Din Psikolojisi, İstanbul, Timaş Yayınları.
2013

163
KÖYLÜ, M.: 2010 “Ruh ve Beden Sağlığı ile Din İlişkisi Üzerine Yapılan
Araştırmaların Bir Değerlendirmesi”, Ondokuz Mayıs
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı 25, 5-
36.
KRAUSE, N.: 2004 “Assessing the Relationships among Prayer
Expectancies,Race and Self-Esteem in Late Life”,
Journal for the Scientific Study of Religion, Sayı
43/3, 395-408.
KULA, M. N.: 2001 Kimlik ve Din, İstanbul, Ayışığı Kitapları.
KURNAZ, M.: 2015 “İlk Yetişkinlerde Dini Yönelim-Mutluluk İlişkisi”,
Yüksek Lisans Tezi, Süleyman Demirel Üniversitesi,
Sosyal Bilimler Enstitüsü.
KUŞAT, A.: 2006 “Ergenlerde Allah Tasavvuru” içinde Dindarlığın
SosyoPsikolojisi, Ed. Günay, Ü., Çelik, C., Adana,
Karahan Yayınları.
LAGACHE, D.: 2005 Psikanaliz, Çev. Evin Aktar, İstanbul, Dost Yayınevi.
LAIZANE, I.: 2012 “Adolescent Behavior Problems and Codependence
in Dysfunctional Family Context”, Engineering for
Rural Development, Sayı 11, 633-637.
LANCER, D.: 2018 Eş Bağımlılık for Dummies, Çev. Gülşah Sevinç,
Ankara, Nobel Akademik Yayıncılık.
LAZARUS, R. S.: 1993 “From Psychological Stress to the Emotions: A
History of Changing Outlooks”, Annual Review of
Psychology, Sayı 44, 1-21.
LE BON, G.: 2016 The Crowd: A Study of the Popular Mind,
Sunnyvale, Loki’s Publishing.
LEACH, M. M., BERMAN, “Religious Activities, Religious Orientation, and
M. E., EUBANKS, L.: 2008 Aggressive Behavior”, Journal for the Scientific
Study of Religion, Sayı 47/2, 311-319.
LEARY, M, R.: 1983 A Brief Version of the Fear of Negative Evaluation
Scale. Personality and Social Psychology Bulletin,
Sayı 9, 371-375.
LEARY, M. R., & “The Self-Presentation Model of Social Phobia” içinde
KOWALSKI, R. M.: 1995 Social Phobia: Diagnosis, Assessment, and
Treatment, Ed. Heimberg, R. G., Liebowitz, M. R.,
Hope, D. A., Schneier, F. R., New York, The Guilford
Press.
LEISRING, P. A.: 2013 “Physical and Emotional Abuse in Romantic
Relationships Motivation for Perpetration Among
College Women”, Journal of Interpersonal
Violence, Sayı 28/7, 1437-1454.

164
LEITE, W. L., BERETVAS, “Validation of Scores on the Marlowe-Crowne Social
S. N.: 2005 Desirability Scale and the Balanced Inventory of
Desirable Responding”, Educational and
Psychological Measurement, Sayı 65, 140-154.
LEONDARI, A., “Religiosity and Psychological Well‐Being”,
GIALAMAS, V.: 2009 International Journal of Psychology, Sayı 44/4,
241-248.
LEWIS, M. A.: 1993 “Codependency and the Socialization of Women”,
Doctoral Dissertation, Fairfax University.
LIM, A. P. A.: 2010 “From Dependence to Independence to
Interdependence: The Parenting Journey in Raising
Boys to Become Men and Girls to Become Women”,
Journal of Youth Studies, Sayı 13/1, 133-148.
LIVINGSTON, A.: 2008 “Assesing Codependency in Student Athletes at
Division I Historically Black Colleges and Universities
in the State of Mississippi”, Doctoral Dissertation, The
University of New Mexico.
LUTSI, E. S.: 2005 “Forgivingness: The Relationship Between Clients’
Dispositions to Forgive Interpersonal Transgressions
and Their Anger, Depression, and Religious
Commitment”, Doctoral Dissertation, Kent State
University, Graduate School of Education.
LYON, D., GREENBERG, “Evidence of Codependency in Women with an
J.: 1991 Alcoholic Parent: Helping Out Mr. Wrong”, Journal of
Personality and Social Psychology, Sayı 61/3,
435–439.
MACKE, C. A.: 2010 “Adult Romantic Attachment as a Risk Factor for
Intimate Partner Violence Victimization”, Doctoral
Dissertation, University of Kentucky.
MAKVAND-HOSSEINI, S. “Codependency and Mental Health in Wievs of Opioid
H., BIGDELI, I., Drug Abusers”, Journal of Clinical Psychology,
AGHABEIGI, A. B. A.: Sayı 1/2, 71-79.
2009
MALTBY, J., LEWIS, C., “Religious Orientation and Psychological Well‐Being:
DAY, L.: 1999 The Role of the Frequency of Personal Prayer”,
British Journal of Health Psychology, Sayı 4/4,
363-378.
MARKLE, H.: 2012 The D.S.M. Gets Addiction Right, New York, New
York Times.
MARKS, D. G., BLORE, R. “Development and Validation of a Revised Measure
L., HINE, W. D., DEAR, E. of Codependency”, Australian Journal of
G.: 2012 Psychology, Sayı 64, 119-127.

165
MARTSOLF, D., “Codependency in Male and Female Helping
HUGHES-HAMMER, C., Professionals”, Archives of Psychiatric Nursing,
ESTOK, P., ZELLER, R.: Sayı 18/2, 97-103.
1999
MASLOW, A.: 1970 Motivation and Personality, New York, Harper &
Row Publishers.
MASTERSON, J., KLEIN, Kendilik Bozukluklarının Psikoterapisi, Çev.
R.: 2011 Benveniste, M., Özdemir, P., İstanbul, Litera
Yayıncılık.
MCGLONE, J. L.: 1993 “An Examination of the Codependency Construct:
The Effects of Labeling”, Doctoral Dissertation, Ohio
State University.
MEHMEDOĞLU, A. U.: İnanç Psikolojisine Giriş, İstanbul, Çamlıca
2013 Yayınları.
MEYER, F.: 1995 “Relations Between Codependency and the
Development of Eating Disorders”, Doctoral
Dissertation, Ohio State University.
MEYER, F.: 1997 “Codependency as a Mediator between Stressful
Events and Eating Disorders”, Journal of Clinical
Psychology, Sayı 53/2, 107-116.
MILLER, A.: 2021 Beden Asla Yalan Söylemez, Çev. Cihan Dansuk,
İstanbul, Okyanus Yayınları.
MORGAN, J., JAMES, P.: “What is Codependency?”, Journal of Clinical
1991 Psychology, Sayı 47/5, 720-728.
MORRIS, C. G.: 2002 Psikolojiyi Anlamak: Psikolojiye Giriş, Çev. Ed.
Ayvaşık, H. Belgin, Sayıl, M., Ankara, Türk
Psikologlar Derneği Yayınları.
MUKBA, G.: 2013 “Üniversite Öğrencilerinde İlişki Bağımlılığının Bazı
Değişkenler Açısından İncelenmesi”, Yüksek Lisans
Tezi, Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Eğitim Bilimler
Enstitüsü.
MURPHY, J.: 2015 Potansiyelinizi Geliştirin: Özgüven ve Özsaygı
Kazanmak, Çev. Müzeyyen Baturay, İstanbul, Agora
Kitaplığı.
MUTLU, K.: 1989 “Bir Dindarlık Ölçeği: Sosyoloji’de Yöntem Üzerine Bir
Tartışma”, İslami Araştırmalar, Sayı 3/4, 194-199.
MUTLUER, S.: 2006 “Özgüven Oluşmasında Manevi Değerlerin Rolü”,
Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi, Sosyal
Bilimler Enstitüsü.

166
NALBANT, A.: 2010 “Çocuklarla Çalışan İnfaz ve Koruma Memurlarına
Yönelik Hazırlanan Kişilerarası İlişkiler Psikoeğitim
Programının Etkililiği”, Doktora Tezi, Hacettepe
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü.
OCAK, A. Y.: 2001 Türkler, Türkiye ve İslam Yaklaşım, Yöntem ve
Yorum Denemeleri, İstanbul, İletişim Yayınları.
O'GORMAN, P.: 1993 “Codependency Explored: A Social Movement in
Search of Definition and Treatment”, Psychiatric
Quarterly, Sayı 64/2, 199–212.
OK, Ü.: 2011 “Dini Tutum Ölçeği: Ölçek Geliştirme ve Geçerlilik
Çalışması”, Uluslararası İnsan Bilimleri Dergisi,
Sayı 8/2, 1303-5134.
OMAY, Z. M.: 2019 “Üniversite Öğrencilerinin Öz-Anlayış Düzeylerinin
Hayat Memnuniyeti ve Dindarlık Yönelimleri
Açısından İncelenmesi (M. Ü. İlahiyat Fakültesi
Öğrencileri Örneği)”, Yüksek Lisans Tezi, Marmara
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü.
ONAY, A.: 2002 “Dini Yönelim Ölçeği: Ölçek Geliştirmede Yöntem,
Teorik Altyapı, Geçerlilik ve Güvenilirlik”, İslamiyat
Dergisi, Sayı 5/4, 181-192.
ONAY, A.: 2004 Dindarlık, Etkileşim ve Değişim, İstanbul, DEM
Yayınları.
O'NEILL, R., BORNSTEIN, “The Dependent Patient in a Psychiatric Inpatient
R.: 2001 Setting: Relationship of Interpersonal Dependency to
Consultation and Medication Frequencies”, Journal
of Clinical Psychology, Sayı 57/3, 289-298.
ÖÇ, B., MİNAZ, A.: 2017 “Üniversite Öğrencilerinin Akıllı Telefon Bağımlılık
Düzeylerinin ve Kullanım Amaçlarının Farklı
Değişkenler Açısından İncelenmesi”, Mehmet Akif
Ersoy Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Dergisi, Sayı 9/21, 268-86.
ÖMÜR, Y. E., AYDIN, R., “Olumsuz Değerlendirilme Korkusu ve Akademik
ARGON, T.: 2014 Sahtekarlık”, Eğitim ve İnsani Bilimler Dergisi:
Teori ve Uygulama, Sayı 5/9, 131-149.
ÖZ, F.: 1999 “Bağlaşıklık ve Hemşirelik”, Kriz Dergisi, Sayı 6/1,
67-73.
ÖZBAYDAR, B.: 1970 Din ve Tanrı İnancının Gelişmesi Üzerine Bir
Araştırma, İstanbul, Baha Matbaası.
ÖZCAN, H., SUBAŞI, B., “Ergenlik ve Genç Yetişkinlik Dönemindeki
BUDAK, B., ÇELİK, M., Kadınlarda Benlik Saygısı, Sosyal Görünüş Kaygısı,
GÜREL, Ş., YILDIZ, M.: Depresyon ve Anksiyete İlişkisi”, Journal of Mood
2013 Disorders, Sayı 3/3, 107-113.

167
ÖZDEMİR, E. E.: 2012 “Çocuk İstismarı Haberlerinin Yazılı Basında
Sunumu”, Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi,
Sosyal Bilimler Enstitüsü.
ÖZDEMİR, N.: 2015 “Hemşirelerde Karşılıklı Bağımlılık ve İlişkili
Faktörler”, Doktora Tezi, Haliç Üniversitesi, Sağlık
Bilimleri Enstitüsü.
ÖZDEN, Y.: 2003 Öğrenme ve Öğretme, Ankara, Pegem A Yayıncılık.
ÖZKAN, O.: 2016 “Öfke Kontrolü ve Dindarlık İlişkisi”, Yüksek Lisans
Tezi, Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler
Enstitüsü.
ÖZSOY, Ö.: 2018 Kur’an ve Tarihsellik Yazıları, Ankara, Otto
Yayınları.
ÖZTÜRK, E.: 2008 “Türkiye’de Aile İçi Şiddet, Kadın Sığınma Evleri ve
Din”, Doktora Tezi, Marmara Üniversitesi, Sosyal
Bilimler Enstitüsü.
ÖZTÜRK, H., SEVİL, Ü.: “Gebelikte Şiddet”, Sağlık ve Toplum, Sayı 1, 25–31.
2005
ÖZTÜRK, Y.: 2017 “Ergenlerde Dindarlık ile Öznel İyi Oluş Arasındaki
İlişkinin İncelenmesi”, Yüksek Lisans Tezi, Hitit
Üniversitesi.
PARGAMENT, K.: 1997 The Psychology of Religion and Coping Theory,
Research, Practice, New York, The Guilford Press.
PARGAMENT, K., “The Many Methods of Religious Coping:
KOENIG, H., PEREZ, L.: Development and Initial Validation of the Rcope”,
2000 Journal of Clinical Psychology, Sayı 56/4, 519-543.
PARKER, F., FAULK, D., “Assessing Codependency and Family Pathology in
LO BELLO, S.: 2009 Nursing Students, Journal of Addictions Nursing,
PARKER, G., “The Relevance of Early Parental Experiences to
LIPSCOMBE, P.: 1980 Adult Dependency, Hypochondriasis and Utilization of
Primary Physicians”, British Journal of Medical
Psychology, Sayı 53/4, 355–363.
PATTERSON, C. M., “Social and Communicate Anxiety, A Review and
RITTS, V.: 1997 Meta Analysis”, Communication Yearbook, Sayı
20/1, 263-303.
PINCUS, A. L., WILSON, “Interpersonal Variability in Dependent Personality”,
K. P.: 2001 Journal of Personality, Sayı 69/2, 223-251.
POLAT, O.: 2001 Çocuk ve Şiddet, İstanbul, DEM Yayınları.
POLAT, O.: 2007 Tüm Boyutlarıyla Çocuk İstismarı 1: Tanımlar,
Ankara, Seçkin Yayıncılık.
POLAT, O.: 2016 “Şiddet”, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Hukuk Araştırmaları Dergisi, Sayı 22/1, 15-34.

168
POLLNER, M.: 1989 “Divine Relations, Social Relations, and Well-Being”,
Journal of Health and Social Behavior, Sayı 30/1,
92-104.
POLOMA, M. M., “Religious Domains and General Well-Being”, Social
PENDLETON, B. F.: 1990 Indicators Research, 22/3, 255-276.
PROCTOR, C. L., LINLEY, “Youth life satisfaction: A review of the
P. A., MALTBY, J.: 2009 literature”, Journal of Happiness Studies: An
Interdisciplinary Forum on Subjective Well-Being,
Sayı 10/5, 583–630.
RABA, S.: 2019 “Üniversite Öğrencilerinde Kişiler Arası Bağımlılık ile
Utandırılma Korkusu Aidiyet Duygusu ve Sosyal Onay
İhtiyacı Arasındaki İlişkinin İncelenmesi”, Yüksek
Lisans Tezi, Sakarya Üniversitesi, Eğitim Bilimleri
Enstitüsü.
RATHUS, J. H., O'LEARY, “Spouse-Specific Dependency Scale: Scale
K. D.: 1997 Development”, Journal of Family Violence, Sayı
12/2, 159–168.
REARDEN, J. J., “Self Concept and Drinking Problems of College
MARKWELL, B. S.: 1989 Students Raised in Alcohol-Abused Homes”,
Addictive Behaviors, Sayı 14/2, 225-257.

REYOME, D. N., WARD, “Psychosocial Variables as Mediators of the


S. K., WITKIEWITZ, K.: Relationship Between Childhood History of Emotional
2010 Maltreatment, Codependency, and Self-Silencing”,
Journal of Aggression, Maltreatment and Trauma,
Sayı 19, 159-179.

RIJAVEC, S. H.: 1993 “Characteristics That Define Codependency”,


Master’s Dissertation, Alberta University, Department
of Educational Psychology.

ROEHLING, P. V., “Reliability and Validity of the Codependent


GAUMOND, E.: 1996 Questionnaire”, Alcoholism Treatment Quarterly,
Sayı 14, 85-95.
ROGERS, C.: 1969 Freedom to Learn, Ohio, Charles E. Merrill Books.
ROOS, S., MIEDEMA, S., “Attachment, Working Models of Self and Others, and
IEDEMA, J.: 2002 God Concept in Kindergarten”, Journal for the
Scientific Study of Religion, Sayı 40/4, 607-618.
ROTUNDA, R. J., “Partner Enabling of Substance Use Disorders:
DOMAN, K.: 2001 Critical Review and Future Directions”, American
Journal of Family Therapy, Sayı 29/4, 257-270.
ROYSE, D.: 2016 Emotional Abuse of Children Essenstial
Information, New York, Routledge Taylor.

169
RUNYAN, D., WATTAM, “Child Abuse and Neglect by Parents and Other
C., IKEDA, R., HASSAN, Caregivers” içinde World Report on Violence and
F., RAMİRO, L.: 2002 Health, World Health Organization (WHO).
RUSNAKOVA, M.: 2014 “Codependency of the Members of A Family of An
Alcohol Addict”, Procedia, Social and Behavioral
Sciences, Sayı 132, 647-653.
RUSSELL, M., “Children of Alcoholics: A Review of the
HENDERSON, C., Literature. New York: Children of Alcoholics
BLUME, S.: 1985 Foundation.
RYAN, R., DECI, E.: 2000 “Self-Determination Theory and the Facilitation of
Intrinsic Motivation, Social Development, and Well-
Being”, American Psychologist, Sayı 55/1, 68-78.
SAFARA, M., BHATIA, M. “Relationship of Religious Beliefs with Anxiety and
S.: 2008 Depression”, Delhi Psychiatry Journal, Sayı 11/2,
177-179.
SAK, R., ŞAHİN SAK, İ. T., “Okul Öncesi Dönem: Anne Baba Tutumları”, Mersin
ATLI, S., ŞAHİN, B. K.: Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, Sayı 11/3,
2015 972-991.
SANGRADOR, J. L., “What is Beautiful is Loved: Physical Attractiveness in
YELA, C.: 1998 Love Relationships in a Representative Sample”,
Social Behavior and Personality, Sayı 28/3, 207-
218.
SARIÇAM, H., GÜVEN, “Özgüven ve Dini Tutum”, The Journal of Academic
M.: 2012 Social Science Studies, Sayı 5/7, 573-586.
SAROGLOU, V.: 2000 “Gençlerin Dinleri ve Kişilikleri: Belçika’da Yapılan
Yeni İncelemeler”, Çev. Veysel Uysal, M. Ü. İlahiyat
Fakültesi Dergisi, Sayı 19, 123-144.
SATAN, A. A.: 2014 “Dini İnanç ve Bilişsel Esneklik Düzeylerinin Öznel İyi
Oluş Düzeyine Olan Etkisi”, 21. Yüzyılda Eğitim ve
Toplum, Sayı 3/7, 56-74.
SATİR, V.: 2017 İnsan Yaratmak. Çev. S. Ali Yeniçeri. İstanbul, Beyaz
Yayınları.
SATO, T., McCANN, D.: “Sociotropy–Autonomy and the Beck Depression
2000 Inventory”, European Journal of Psychological
Assessment, Sayı 16/1, 66–76.
SCANNELL, P.: 1992 Culture and Power: A Media. Culture and Society
Reader, London, Sage.
SCHAEF, A. W.: 1986 Co-Dependence: Misunderstood-Mistreated, San
Francisco, Harper & Row.
SCHAEFFER, B.: 1996 Sevgi mi? Bağımlılık mı?, Çev. Aslı Atay, İstanbul,
Okyanus Yayınları.

170
SCHUCKIT, M. A., TIPP, J. “Are Daughters of Alcoholics More Likely to Marry
E., KELTNER, E.: 1994 Alcoholics?”, American Journal of Drug Alcohol
Abuse, Sayı 20/2, 237-245.
SEÇİM, G.: 2019 Romantik İlişkide İstismara Maruz Kalma, Ankara,
Anı Yayıncılık.
SEHGAL, MEENA, “Adolescents’ Spiritual Well-Being and Their
JITENDRA M., Emotions”, Horizons of Spritual Psychology. Ed.
AKANKSHA T.: 2008 Akbar Husain, New Delhi, Global Vision Publishing.
SEKİ, T., DİLMAÇ, B.: “Ergenlerin Sahip Oldukları Değerler ile Öznel İyi Oluş
2015 ve Sosyal Görünüş Kaygı Düzeyleri Arasındaki
Yordayıcı İlişkiler: Bir Model Önerisi”, Eğitim ve
Bilim, Sayı 40/179, 57-67.
SELF, S., J.: 2010 “Codependency among Nurses: A Comparison by
Substance Use Disorder and Other Selected
Variables”, Doctoral Dissertation, Alabama
University.
SEYHAN, B. Y.: 2015 “Dini Şuur Ölçeği: Geçerlik ve Güvenirlik Çalışması”,
EKEV Akademi Dergisi, Sayı 61/61, 399-414.
SEZEN, B.: 2019 “Psikoloji Öğrencilerinin ve Klinik Psikologların
Karşılıklı Bağımlılık Düzeyleri ve Yetişkin Bağlanma
Boyutları Arasındaki İlişkinin İncelenmesi”, Yüksek
Lisans Tezi, Maltepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler
Enstitüsü.
SEZGİN, K.: 2016 “Üniversite Öğrencilerinin Psikolojik Sağlamlık ve
Dindarlık Düzeylerinin İncelenmesi (Dicle Üniversitesi
Örneği)”, Yüksek Lisans Tezi, Dicle Üniversitesi,
Sosyal Bilimler Enstitüsü.
SHAFFER, H. J., “Toward a Syndrome Model of Addiction: Multiple
LAPLANTE, D. A., Expressions, Common Etiology”, Harvard Review of
LABRIE, R., KIDMAN, R. Psychiatry, Sayı 12/6, 367-374.
C.: 2004
SHULIK, R. N.: 1979 “Faith Development, Moral Development, and Old
Age: An Assessment of Fowler’s Faith Development
Paradigm”, Doctoral Dissertation, The University of
Chicago.
SINGELIS, T. M.: 1994 SINGELIS, T. M.: 1994 “The Measurement of
Independent and Interdependent Self-Construals”,
Personality and Social Psychology Bulletin, Sayı
20/5, 580–591.
SIOUI, N. & “Resilience and Aboriginal Communities in Crisis:
TOUSIGNANT, M.: 2009 Theory and Interventions”, Journal of Aboriginal
Health, Sayı 5/1, 43-61.
SOYLU, C.: 2017 İnsana Bağımlılık, İstanbul, Ekinoks Yayınları.

171
SPANN, A. L.: 1989 “Developing A Scale to Measure Codependency”,
Master’s Dissertation, Texas Tech University.
SPANN, L.: 1996 “Attribution About Codependency on the Part of
Feminists and Nonfeminists”, Doctoral Dissertation,
Texas Tech University.
SPEARS, P. D.: 1997 “Factors that Lead to Codependency and
Posttraumatic Stress in Battered Women”, Doctoral
Dissertation, Union University, Union Institute.
SPILKA, B., MULLIN, M.: “Personal Religion and Psychological Schemata: A
1977 Research Approach to a Theological Psychology of
Religion”, Character Potential: A Record of
Research, Sayı 8/2, 57–66.
SPILKA, B., ARMATAS, “The Concept of God: A Factor-Analytic Approach”,
P., NUSSBAUM, J.: 1964 Review of Religious Research, Sayı 6, 28-36.
SPRINGER, C., A., BRITT, “Codependency: Clarifying the Construct”, Journal of
W., T., SCHLENKER R., Mental Health Counseling, Sayı 20/2, 141-158.
B.: 1998
STARK, R., GLOCK, C. Y.: “Dimensions of Religious Commitment” içinde
1969 Sociology of Religion, Ed. Roland Robertson, New
York, Penguin.
SVANBERG, J.: 2020 Bağımlılık Psikolojisi, Çev. Ezgi Tanıl, Ankara,
Nobel Akademik Yayıncılık.
ŞAHİN, A.: 1999 “İlahiyat, Tıp ve Mühendislik Fakültelerinde Okuyan
Öğrencilerde Dini Hayatın Boyutları Üzerinde
Karşılaştırılmalı Bir Araştırma”, Doktora Tezi, Dokuz
Eylül Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü.
ŞAHİN, A.: 2007 “Ergenlerde Dindarlık, Algılanan Anne-Baba
Dindarlığı ve Çocuk Yetiştirme Tutumları Arasındaki
İlişki”, Marife, Sayı 7/1, 221-248.
ŞAHİN, A.: 2008 “Ergenlerde Dindarlık ve Empati”, Marife, Sayı 8/1,
149-166.
ŞAHİN, D.: 2018 “Orta Öğretim Kurumlarına Devam Eden 14-18 Yaş
Arası Ergenlerin Anne Baba Tutumları ve Öz
Anlayışlarının Sosyal Görünüş Kaygılarına Etkisi”,
Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi, Eğitim Bilimleri
Enstitüsü.
ŞAHİN, D., GÜVEÇ, G. B.: “Ergenlerde Aile Algısı ve Benlik Algısı”, Türk
1996 Psikoloji Dergisi, Sayı 11/38, 22-32.
ŞENGÜL, F.: 2007 “Dindarlık ve Ruh Sağlığı İlişkisi”, Yüksek Lisans Tezi,
Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü.

172
ŞİRİN, T.: 2017 “Ergenlerin Problem Çözme Becerileri ile Öznel
Dindarlık Algıları Arasındaki İlişkinin Çeşitli
Değişkenler Açısından İncelenmesi”, Değerler
Eğitimi Dergisi, Sayı 15/33, 177-222.
TAPDIK, S.: 2013 “Dindarlık Algısı Çerçevesinde Kadın Yöneticiye
Bakış: Ankara İlinde Bir Alan Araştırması”, Yüksek
Lisans Tezi, Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal
Bilimler Enstitüsü.
TARHAN, N., Bağımlılık: Sanal ve Gerçek Bağımlılıkla Başa
NURMEDOV, S.: 2020 Çıkma, İstanbul, Timaş Yayınları.
TAŞDEMİR, N.: 2006 “The Relationships Between Vertical and Horizontal
Individualism, Collectivism, Religiosity, and Parenting
Styles from Perspective of Parents and 77 Their
Children”, Yüksek Lisans Tezi, Orta Doğu Teknik
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü.
TEBER, S.: 1993 Göçmenlik Yaşantısı ve Kişilik Değişimi, Köln,
Oberhausen.
TELLİ, E., ÜNAL, Z.: 2016 “Üniversite Öğrencilerinin Sosyo-Demografik
Özelliklerine Göre Sosyal Görünüş Kaygısı: Bir Alan
Araştırması”, Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 8/15, 134-
146.
TEZCAN, M.: 1996 Eğitim Sosyolojisi, Ankara, Feryal Matbaacılık.
TIRAŞÇI, Y., GÖREN, S.: “Çocuk İstismarı ve İhmali”, Dicle Tıp Dergisi, Sayı
2007 34/1, 70-74.
TOKMAK, İ., TURGUT, H., “Turizm ve Otelcilik Öğrencilerinin Sosyotropik-
ÖKTEM, Ş.: 2013 Otonomik Kişilik Özelliklerinin İletişim Becerilerine
Etkisi”, Anatolia: Turizm Araştırmaları Dergisi, Sayı
24/1, 83-95.
TOLSTIKOVA, A.: 2010 “Codependency in Families with Alcohol-Dependent
Persons”, Medical and Health Science Journal,
Sayı 2, 95-99.
TOOLE, M. E.: 1991 “Study of Stress Influences on Women Religious
Children of Alcoholics”, Doctoral Dissertation, Loyola
University.
TOPÇU, S.: 1997 Çocuk ve Gençlerin Cinsel İstismarı, Ankara,
Doruk Yayımcılık.
TOSUN, M.: 2013 “Din Görevlilerinde Olumsuz Değerlendirilme
Korkusu-Özgüven İlişkisi (Afyonkarahisar Örneği)”,
Yüksek Lisans Tezi, Süleyman Demirel Üniversitesi,
Sosyal Bilimler Enstitüsü.
TREMMEL, W. C.: 1984 Religion, What Is It?, New York, Holt Rinehart &
Winston.

173
TURAN, Ş.: 2019 “Dindarlık ile Sorumluluk ve Öz Düzenleme
Arasındaki İlişki: Çukurova Üniversitesi Örneği”,
Yüksek Lisans Tezi, Çukurova Üniversitesi, Sosyal
Bilimler Enstitüsü.
TURAN, Y.: 2017 Kişilik ve Dindarlık, İstanbul, Ensar Yayınları.
TURGUT, T., YÜCEL, S.: “Beliren ve Genç Yetişkinlerde Koşulsuz Kendini
2020 Kabul ve İlişki Bağımlılığı Arasındaki İlişkide Olumsuz
Değerlendirilme Korkusunun Aracı Rolünün
İncelenmesi”, Uluslararası Akademik Psikolojik
Danışma ve Rehberlik Araştırmaları Dergisi, Sayı
2/3, 316-334.
TÜMER, G.: 1994 “İslam Ansiklopedisi” içinde Din, Sayı 9, 312-320.
TÜRK DİL KURUMU (8 “Güncel Türkçe Sözlük”, (Çevrimiçi)
Mayıs 2021) https://sozluk.gov.tr/
TÜRKÇAPAR, M. H.: 1999 “Sosyal Fobinin Psikolojik Kuramı”, Klinik Psikiyatri,
Sayı 2, 247- 253.
TÜRKER¸ N.: 2018 “Yetişkinlerde Dindarlık ve Psikolojik Sağlamlık İlişkisi
Üzerine Bir Araştırma”, Yüksek Lisans Tezi, Uludağ
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü.
TWERSKI, A. J.: 2020 Bağımlılık Psikolojisi, Çev. Asuman Uzun, İstanbul,
Say Yayınları.
ULU, M.: 2013 “Dindarlığın Tanımı, Boyutları ve Ölçülmesi Üzerine
Psikolojik Bir Araştırma: Erciyes Üniversitesi
Öğrencileri Örneği”, Doktora Tezi, Erciyes
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü.
ULUSOY, Y.: 2010 “Kişiler Arası Bağımlılık Ölçeğinin (Interpersonal
Dependency Inventory) Uyarlama Çalışması”,
Yüksek Lisans Tezi, Çukurova Üniversitesi, Sosyal
Bilimler Enstitüsü.
UYSAL, V.: 1994 Psiko-Sosyal Açıdan Oruç, Ankara, TDV Yayınları.
UYSAL, V.: 1995 “İslami Dindarlık Ölçeği Üzerine Bir Pilot Çalışma”,
İslami Araştırmalar, Sayı 8/3, 263–271
UYSAL, V.: 2015 “Genç Yetişkinlerde Affetme Eğilimleri ve Dini
Yönelim/Dindarlık”, M. Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi,
Sayı 48/48, 35-56.
ÜÇOK, E.: 2018 “Kişilerarası İletişim Güncel Yaklaşımlar ve Kuramsal
Temeller” içinde Kişilerarası İletişimin Psikolojik
Boyutları, Ed. Serhat Ulağlı, İstanbul, Motto Yayınları
ÜNAL, G.: 2005 “Aile İçi Şiddet”, Sosyal Politika Çalışmaları Dergisi,
Sayı 2/9.

174
VALOR-SEGURA, I., “Development and Validation of the Spanish Version
EXPOSITO, F., MOYA, M.: of the Spouse-Specific Dependency Scale (SSDS)”,
2009 International Journal of Clinical and Health
Psychology, Sayı 9/3, 479-500.
VASEGH, S., “Religiosity, Anxiety, and Depression Among a
MOHAMMADI, M.: 2007 Sample of Iranian Medical Students”, The
International Journal of Psychiatry in Medicine,
Sayı 37/2, 213-227.
VATANDAŞ, D.: 2011 “Toplumsal Cinsiyet ve Cinsiyet Rollerinin Algılanışı”,
Istanbul Journal of Sociological Studies, Sayı 35,
29-56.
WATSON, D., FRIEND, R.: “Measurement of Social-Evaluative Anxiety”, Journal
1969 of Consulting and Clinical Psychology, Sayı 33/4,
448–457.
WEGSCHEIDER-CRUSE, Varieties of Co-Dependency, Florida, Hci Publish.
S.: 1984
WEGSCHEIDER-CRUSE, Choice-Making: For Co-Dependents, Adult
S.: 1985 Children, and Spirituality Seekers, Florida, Health
Communications.
WEGSCHEIDER-CRUSE, Another Chance: Hope and Health for the
S.: 1989 Alcoholic Family, Mishawaka, Science & Behavior
Books.
WEGSHEIDER-CRUSE, Understanding Co-Dependency, Florida, Health
S.: 1990 Communications.
WEIL, S.: 2018 Allah Aşkı Üzerine Düzensiz Düşünceler, Çev.
Orkun Elmacıgil, İstanbul, Ketebe Yayınları.
WELCH, M. R., TITLE, C. “Christian Religiosity, Self Control and Social
R., GRASICK, H.: 2006 Conformity”, Social Forces, Sayı 84/3, 1605-1623.
WELLS, C. M., HILL, B. M., “Codependency’s Relationship to Defining
BRACK, G., BRACK, J. C., Characteristics in College Students”, Journal of
FIRESTONE, E. E.: 2006 College Students Psychotherapy, Sayı 20/4, 71-84.
WHITFIELD, M.: 1989 “Development of Sexuality in Female Children and
Adolescents”, Can J Psychiatry, Sayı 34/9, 879-883.
WILLIAMS, S., “Intimacy in Relationships and Cognitive Vulnerability
CONNOLLY, J., SEGAL, to Depression in Adolescent Girls”, Cognitive
Z. V.: 2001 Therapy and Research, Sayı 25/4, 477-496.
WILLITS, F. K., CRIDER, “Religion and Well-Being: Men and Women in the
D. M.: 1988 Middle Years”, Review of Religious Research, Sayı
29/3, 281-294.
WINNARD, K. E.: 1991 “Codependency: Teaching Tutors not to Rescue”,
Journal of College Reading and Learning, Sayı
24/1, 32-39.

175
WOLF, J. P., KEPPLE, N. “Individual and County Level Religious Participation,
J.: 2016 Corporal Punishment, and Physical Abuse of
Children”, Journal of Interpersonal Violence, Sayı
34/19, 3983-3994.
WOLYNN, M.: 2021 Seninle Başlamadı: Kalıtsal Aile Travmalarının
Kim Olduğumuza Etkileri ve Sorunların
Üstesinden Gelmenin Yolları, Çev. Mine
Madencioğlu, İstanbul, Sola Unitas Yayıncılık.
WOODMANSEE, F. M.: “Mental Health And Prayer: An Investigation of
2000 Prayer, Temprament and the Effects of Prayer on
Stress When Individuals Pray for Others”, Doktora
Tezi, Spalding Üniversitesi.
WYATT, G. E.: 1988 “The Relationship between Child Sexual Abuse and
Adolescent Sexual Functioning in Sexual Functioning
in Afro-American and White American Women”,
Annals of the New York Academy of Sciences,
Sayı 528, 111-122.
YABANCI, S.: 2013 Unutmak mı? Affetmek mi?, İstanbul, Avrupa
Yakası Yayınları.
YAKUT, S.: 2012 “Lise Öğrencilerinde Dindarlık-Şiddet Eğilimi İlişkisi”,
Yüksek Lisans Tezi, Süleyman Demirel Üniversitesi,
Sosyal Bilimler Enstitüsü.
YANIKKEREM, E.: 2002 “Kadına Uygulanan Şiddetin Üreme Sağlığına
Etkileri”, Atatürk Üniversitesi Hemşirelik Y. O.
Dergisi, Sayı 5/2, 68-72.
YAPABAŞ, İ. S.: 2018 “Fazla Kilolu ve Obez Yetişkin Bireylerde Yeme
Davranışlarının Öfke ve İlişki Bağımlılığı ile Olan
İlişkisi”, Yüksek Lisans Tezi, Işık Üniversitesi, Sosyal
Bilimler Enstitüsü.
YAPICI, A.: 2006 “Yeni Bir Dindarlık Ölçeği ve Üniversiteli Gençlerin
Dinin Etkisini Hissetme Düzeyi”, Ç. Ü. İlahiyat
Fakültesi Dergisi, Sayı 6/1, 65-115.
YAPICI, A.: 2013 Ruh Sağlığı ve Din: Psiko-Sosyal Uyum ve
Dindarlık, Adana, Karahan Kitabevi.
YATES, J., MCDANIEL, J.: “Are You Loosing Yourself in Codependency?”,
1994 American Journal of Nephrology, Sayı 94/4, 32-36.
YAVUZ, Ö. F.: 2013 Metni, Dili ve Tefsiri Açısından Kur’an, Sivas,
Asitan Yayıncılık.
YAVUZER, H.: 1997 Çocuk Eğitimi El Kitabı, İstanbul, Remzi Kitabevi.
YAVUZER, H.: 1998 Çocuk Psikolojisi, İstanbul, Remzi Kitabevi
YILDIZ, A. S.: 2004 “Ebeveyn Tutumları ve Saldırganlık”, Polis Bilimleri
Dergisi, Sayı 6/3, 131-150.

176
YILDIZ, B.: 2018 “Çalışan ve Çalışmayan Kadınların Sosyal Görünüş
Kaygısı ve Psikolojik İyi Oluş Açısından İncelenmesi”,
Yüksek Lisans Tezi, Beykent Üniversitesi, Sosyal
Bilimler Enstitüsü.
YILDIZ, E., TOPRAK, E.: “Psikolojik Danışman Adaylarının Empatik Eğilim,
2016 Utangaçlık, Olumsuz Değerlendirilme Korkusu ve
Sosyal Beceri Düzeylerinin Farklı Değişkenler
Açısından İncelenmesi”, Mediterranean Journal of
Humanities, Sayı 6/2, 513-530.
YILDIZ, K.: 2017 “Ailelerde Çocuk Disiplini ve Dindarlık İlişkisi (Bursa
Örneği)”, Yüksek Lisans Tezi, Eskişehir Osmangazi
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü.
YILMAZ, A.: 2009 “İlköğretim Sekizinci Sınıf Öğrencilerinin Anne Baba
Tutumları ile Kararsızlık Düzeyleri Arasındaki İlişki”,
Yüksek Lisans Tezi, Yeditepe Üniversitesi, Sosyal
Bilimler Enstitüsü.
YILMAZ, H.: 2014 Din ve Dindarlık, İstanbul, Hikmetevi Yayınları.
YILMAZ, Z. S.: 2018 “Eşler Arası Uyum ve Dindarlık (Kahramanmaraş
Örneği)”, Yüksek Lisans Tezi, Kahramanmaraş Sütçü
İmam Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü.
YOUNG, J., KLOSKO, J.: Reinventing Your Life: How to Break Free from
1993 Negative Life Pattern, New York, Dutton.
YÖRÜKOĞLU, A.: 1978 Çocuk Ruh Sağlığı: Çocuğun Kişilik Gelişimi,
Yetiştirilmesi ve Ruhsal Sorunları, Ankara, Türkiye
İş Bankası.
YÜCE, F.: 2009 “Gençlerde Dini Yönelim ve Kişilik”, Yüksek Lisans
Tezi, Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü.
ZASTROW, C., BOWKER, Social Problems: Issues and Solutions, Chicago,
L.: 1984 Nelson Hall.
ZIMBEROFF, D.: 2017 Kurban Tuzağından Kurtulmak, Çev. Özge Taylan,
İstanbul, C Planı Yayınları.
ZİYALAR, A.: 1980 Sosyal Psikiyatri, İstanbul, İstanbul Üniversitesi
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Psikiyatri Kliniği Vakfı
Yayınları.

177
EKLER

EK-1: BİLGİLENDİRİLMİŞ GÖNÜLLÜ ONAM FORMU

Sizi Doç. Dr. Ümit HOROZCU’nun danışmanlığında İstanbul Üniversitesi


Sosyal Bilimler Enstitüsü, Felsefe ve Din Bilimleri Bölümü, Din Psikolojisi Ana Bilim
Dalı Yüksek Lisans öğrencisi Büşra Nur YÜKSEL tarafından yürütülen “üniversite
öğrencilerinde ilişki bağımlılığı ile başkası merkezli dışsallık ve Allah merkezlilik
arasındaki ilişki” başlıklı yüksek lisans tez çalışmasına davet ediyoruz. Bu
araştırmanın amacı “ilişki bağımlılığı düzeyleri ile başkası merkezli dışsallık ve Allah
merkezlilik” arasında bir ilişki olup olmadığının, eğer ilişki varsa bu ilişkinin hem hangi
yönde ve oranda olduğunun tespiti hem de psikososyodemografik değişkenler ile
arasındaki ilişkinin incelenmesi olarak belirlenmiştir. Araştırmaya sizden tahminen 10
ile 15 dakika arasında bir süre ayırmanız istenmektedir.
Araştırmaya sizin dışınızda tahminen (asgari) 383 kişi katılacaktır.
Araştırmada nicel araştırma desenlerinden korelasyonel araştırma yöntemi
kullanılacak olup veriler araştırmacı tarafından belirlenen ve toplam 31 ifadeden
oluşan sosyodemografik form ile 45 ifadeden oluşan ‘Eş Bağımlılık Belirleme’, ‘Allah
Merkezlilik’, ‘Başkası Merkezli Dışsallık’ ölçeklerinden elde edilecektir. Çalışmada
ebeveynleriniz ve partner/ler/iniz ile ilgili tutumlarınıza ilişkin bilgilere ulaşabilmek için
çeşitli ifadelere ilgili psikoloğun da görüşü alınarak yer verilmektedir. Bu ifadelerin
cevaplandırılacağı ön kabulüyle ankete katılım sağlamanız beklenmektedir. Yine
anketteki ifadeler ile ilgili sizlere rahatsızlık veren bir durum yaşadıysanız
araştırmacının mail adresine bildirimde bulunarak araştırmacının yönlendirmesi
sonucu ilgili psikolog ile iletişime geçebilirsiniz. Bu ön bilgiler ışığında çalışmaya
katılmak da tamamen gönüllülük esasına dayanmaktadır. Çalışmanın amacına
ulaşması için sizden beklenen, kimsenin baskısı veya telkini altında olmadan, size en
uygun gelen cevapları içtenlikle verecek şekilde cevaplamanızdır. Bu formu okuyup
onaylamanız, araştırmaya katılmayı kabul ettiğiniz anlamına gelecektir. Ancak,
çalışmaya katılmama veya katıldıktan sonra herhangi bir anda çalışmayı bırakma
hakkına da sahipsiniz. Bu çalışmadan elde edilecek bilgiler tamamen araştırma amacı
ile kullanılacak olup kişisel bilgileriniz gizli tutulacaktır; ancak verileriniz yayın amacı
ile kullanılabilir. İletişim bilgileriniz ise sadece izninize bağlı olarak ve farklı
araştırmacıların sizinle iletişime geçebilmesi için “ortak katılımcı havuzuna”
aktarılabilir. Eğer araştırmanın amacı ile ilgili verilen bu bilgiler dışında şimdi veya
sonra daha fazla bilgiye ihtiyaç duyarsanız araştırmacıya şimdi sorabilir veya yuksel-
busranur@hotmail.com e-posta adresinden ulaşabilirsiniz. Araştırma
tamamlandığında genel/size özel sonuçların sizinle paylaşılmasını istiyorsanız lütfen
araştırmacıya iletiniz.
Yukarıda yer alan ve araştırmadan önce katılımcıya verilmesi gereken bilgileri
okudum ve katılmam istenen çalışmanın kapsamını ve amacını, gönüllü olarak
üzerime düşen sorumlulukları anladım. Çalışma hakkında yazılı ve sözlü açıklama
aşağıda adı belirtilen araştırmacı/araştırmacılar tarafından yapıldı. Bana, çalışmanın
muhtemel riskleri ve faydaları sözlü olarak da anlatıldı. Kişisel bilgilerimin özenle
korunacağı konusunda yeterli güven verildi. Bu koşullarda söz konusu araştırmaya
kendi isteğimle, hiçbir baskı ve telkin olmaksızın katılmayı kabul ediyorum.
Katılımcının:
Adı-Soyadı:
İmzası: e-posta: Telefon:

178
İletişim bilgilerimin diğer araştırmacıların benimle iletişime geçebilmesi için “ortak
araştırma havuzuna” aktarılmasını; kabul ediyorum kabul etmiyorum (lütfen uygun
seçeneği işaretleyiniz)
Velayet veya Vesayet Altında Bulunanlar İçin;
Veli veya Vasisinin
Adı-Soyadı:
İmzası:
Araştırmacının ve Danışmanının:
Adı-Soyadı: Arş. Gör. Büşra Nur YÜKSEL Adı-Soyası: Doç. Dr. Ümit HOROZCU
İmzası: İmzası:
Şahidin:
Adı-Soyadı:
İmzası:

EK-2: PSİKOSOSYODEMOGRAFİK BİLGİ FORMU

1. Cinsiyetiniz: Kadın ( ) Erkek ( )


2. Mezun olduğunuz lise türü: Anadolu Lisesi ( ) Özel Lise ( ) Fen Lisesi ( ) A/İHL
( ) Açık Öğretim Lisesi ( ) Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi ( ) Sosyal Bilimler
Lisesi ( ) Spor Lisesi ( ) Diğer: ____________________
3. Öğrenim gördüğünüz üniversite: _______________
4. Öğrenim gördüğünüz bölüm: _____________
5. Sosyoekonomik durumunuz:
Temel ihtiyaçlarımı bile karşılayamıyorum (çok düşük) ( )
Temel ihtiyaçlarımı güçlükle karşılayabiliyorum (düşük) ( )
Temel ihtiyaçlarımı karşılıyorum ama lüks harcamalarda zorlanıyorum (orta) ( )
Lüks harcamalar yapabiliyorum (yüksek) ( )
Dilediğim gibi harcama yapacak kadar geniş imkanlara sahibim (çok yüksek) ( )
6. Yaşamınızın büyük çoğunluğunu (ilkokul, ortaokul, lise) geçirdiğiniz yer?
Aile yanı ( ) Özel ev ( ) Yurt ( )
7. Aile tipiniz:
Çekirdek aile (sadece anne, baba ve evlenmemiş çocukların aynı evde yaşaması) ( )
Geniş aile (anne, baba, dede, nine, hala, dayı, teyze, amca vb. akrabalar ve çocukları
ile aynı evde yaşanması) ( )
8. Siz dahil kardeş sayınız?
Tek kardeş ( 1 ( ) 2 ( ) 3 ( ) 4 ve üstü ( )
9. Yaşayan kardeşler arası doğum sıranız?
Tek çocuk ( ) Birinci ( ) Ortancalar ( ) Sonuncu ( )
10. Aileniz (anne-babanızdan biri veya her ikisi birden) dini veya ideolojik bir
gruba bağlı mıdır?
Hayır, bağlı değil ( ) Evet ama zayıf şekilde bağlı ( ) Evet, güçlü şekilde bağlı ( )
11. Çocukluğunuz (0-7 yaş arası) önemli bir bölümünde anneniz ondan mahrum
olduğunuzu hissettirecek ölçüde ev dışında çalışır mıydı?
Annem yoktu ( ) Evet ( ) Hayır ( )
12. Çocukluğunuz (0-7 yaş arası) önemli bir bölümünde babanız ondan mahrum
olduğunuzu hissettirecek ölçüde ev dışında çalışır mıydı?
Babam yoktu ( ) Evet ( ) Hayır ( )
13. Anneniz ile iletişiminizin niteliğini nasıl değerlendirirsiniz?
Annem yoktu ( ) Her zaman huzursuz ( ) Genelde huzursuz ( )
Bazen huzurlu bazen huzursuz ( ) Genelde huzurlu ( ) Her zaman huzurlu ( )
14. Babanız ile iletişiminizin niteliğini nasıl değerlendirirsiniz?

179
Babam yoktu ( ) Her zaman huzursuz ( ) Genelde huzursuz ( )
Bazen huzurlu bazen huzursuz ( ) Genelde huzurlu ( ) Her zaman huzurlu ( )
Hiç Nadiren Ara Sık Devamlı Yok
sıra sık (Anne/Baba)
15. Anneniz ile sohbet eder
miydiniz?
16. Babanız ile sohbet eder
miydiniz?
17. Ailenizde sağlık durumundan dolayı sizinle ilgilenilmesini önemli ölçüde
etkileyecek derecede ilgiye sizden daha fazla ihtiyaç duyan biri var mıydı?
Yok ( ) Var; fiziksel problem ( ) Var, ruhsal problem ( ) Var, zihinsel problem ( )
18. Ailenizde bağımlılık (alkol, uyuşturucu, kumar vb.) sorunu olan biri var
mıydı?
Yok ( ) Var; 1 ( ) Var, 1’den fazla ( )
19. 18 yaş altı dönemde anne ve babanız arasındaki ilişki?
Ayrı (Boşanma, Vefat) ( ) Birlikte ( )
20. Annenizin size karşı algıladığınız ebeveyn tutumunu nasıl ifade edersiniz?
Hiç Düşük Orta Çok Aşırı Yok
düzeyde düzeyde (Anne)
Baskıcı
Otoriter
İlgisiz/kayıtsız
Aşırı koruyucu
Tutarsız
Aşırı hoşgörülü
Mükemmeliyetçi
Demokratik

21. Babanızın size karşı algıladığınız ebeveyn tutumunu nasıl ifade edersiniz?
Hiç Düşük Orta Çok Aşırı Yok
düzeyde düzeyde (Baba)
Baskıcı
Otoriter
İlgisiz/kayıtsız
Aşırı koruyucu
Tutarsız
Aşırı hoşgörülü
Mükemmeliyetçi
Demokratik
Lise mezunu

Yok (Anne-
Lisansüstü
Okuryazar

Okuryazar

Üniversite
Ortaokul
mezunu

mezunu

mezunu
İlkokul

Baba)
değil

22.Annenizin eğitim
durumu?
23. Babanızın eğitim
durumu?

180
24. 18 yaş altı dönemde cinsel istismara uğradınız mı?
Uğramadım ( ) Uğradım, hafif (beni çok fazla etkilemeyen istismar/lara maruz
kaldım) ( ) Uğradım, ağır (beni olumsuz etkileyen istismar/lara maruz kaldım) ( )
Hiç Nadiren Ara Sık Devamlı
sıra sık
25. 18 yaş altı dönemde fiziksel istismara
(şiddet vb.) uğradınız mı?
26. 18 yaş altı dönemde duygusal istismara
(hakaret, aşağılama, tehdit, küfür vb.)
uğradınız mı?
27. 18 yaş altında istismara maruz kaldıysanız ebeveyniniz (bir veya ikisi) bu
durumu görmezden geldi mi?
İstismara maruz kalmadım ( ) Maruz kaldım, görmezden gelinmedi ( ) Maruz
kaldım, görmezden gelindi ( )
28. Yaşamınızda herhangi birine cinsel istismarda bulundunuz mu?
Hayır yok/tu ( ) Var/dı ama bulunmadım ( ) Var/dı, bulundum ( )
Hiç Nadiren Ara Sık Devamlı
sıra sık
29. Yaşamınızda herhangi birine onu
olumsuz etkileyecek derecede fiziksel veya
duygusal istismar (hakaret, aşağılama,
tehdit, küfür vb.) uyguladınız mı?

30. Şu ana kadarki partnerlerinizden hiç istismara uğradınız mı?


Partnerim Hiç Nadiren Ara Sık Devamlı
olmadı sıra sık
Cinsel istismar
Fiziksel istismar
Duygusal istismar
31. (Partneriniz varsa) size istismarda (fiziksel ve cinsel şiddet, tehdit,
korkutma, duygusal istismar ve ekonomik mahrumiyet) bulunmuş/bulunuyor
olsa bile istismarda bulunan partnerinize bağlılık dereceniz nedir? (Partneriniz
yoksa cevaplandırmayınız)

(Bağlı değil) 1.…2….3…..4…..5..…6..….7…..8…..9..…10 (Çok bağlı)

32. İlişki durumunuz?


İlişkim yok ( ) İlişkim var; sevgiliyiz ( ) İlişkim var, nişanlı/sözlüyüm ( )
İlişkim var, evliyim ( )
Lise mezunu

Lisansüstü
Okuryazar

Okuryazar

Üniversite
Ortaokul
mezunu

mezunu

mezunu
İlkokul
değil

Yok

33. İlişkiniz var ise partnerinizin


eğitim durumu?

34. Aşağıdakilerden hangisi partner ilişki tarzınızı daha çok yansıtıyor?

181
Bana Bana Bana Bana Bana
hiç uygun kısmen büyük tamamen
uygun değil uygun ölçüde uygun
değil uygun
Şıpsevdi birisiyim
Sevdim mi tam severim, sildim
mi bir kalemde
Bağlandığım kişiye saplantılı
bağlanıyorum
Kimseye bağlanamıyorum
35. Partnerinizde madde bağımlılığı (sigara, alkol) var mı?
Partnerim yok ( ) Partnerim var, madde bağımlısı değil ( ) Partnerim var, madde
bağımlısı ( )
36. Aşağıdakilerden hangisi dostluk/arkadaşlık ilişki tarzınızı daha çok
yansıtıyor?
Bana Bana Bana Bana Bana
hiç uygun kısmen büyük tamamen
uygun değil uygun ölçüde uygun
değil uygun
Çok çabuk arkadaş edinirim
Arkadaşlarıma karşı çok
vericiyimdir ama çok fazla
karşılık beklerim
Arkadaşlarıma hızlı bağlanır,
kırılırsam hızla koparım
37. Psikolojinizi nasıl görüyorsunuz?
Çok kötü ( ) Kötü ( ) Normal ( ) İyi ( ) Çok iyi ( )
38. Din eğitiminiz?
Hiç almadım ( ) Çok az aldım ( ) Yeteri kadar aldım ( ) Çok miktarda aldım ( )
39. Dindarlık düzeyinizi nasıl nitelersiniz?
Din karşıtıyım ( ) Dindar değilim ( ) Az dindarım ( ) Dindarım ( ) Çok dindarım ( )

EK-3: EŞ BAĞIMLILIK BELİRLEME ÖLÇEĞİ (EşBBÖ)

Bu anket insanların yaşadıkları veya yaşama


Hiçbir zaman

Çoğu zaman

ihtimali olan ilişki sorunlarını belirlemek amacıyla


Genellikle

hazırlanmıştır. Lütfen aşağıda listelenen bu


Ara sıra

Sık sık

sorunların karşılarında bulunan sıklık


derecelerinden size uygun olan seçeneği
işaretleyiniz.
1 İnsanlar istemeseler de kendimi onların
sorunlarını çözmelerine yardım etmek
zorunda gibi hissederim.
2 İnsanların davranışlarını ve olayları
kontrolüm altında tutmaya çalışırım.
3 İnsanların doğal davranmalarına ve
olayların doğal akışında gitmesine izin
vermekten korkarım.

182
4 Kendimden utanırım.
5 Çaresiz ve suçlu hissederek, baskı ve tehdit
uygulayarak, hükmedici davranarak,
tavsiyelerde bulunarak ya da idare ederek
insanları ve olayları kontrol etmeye
çalışırım.
6 Mide, karaciğer, bağırsak ya da idrar
kesemle ilgili bir sağlık problemi
yaşayacağım diye endişe duyarım.
7 Kafam vücudumun tükeneceği fikriyle
meşguldür.
8 Başkalarının sorunlarını çözmelerine
yardım etmek zorundaymışım gibi
hissederim.
9 Sağlık durumumu ailem ve
arkadaşlarımınkinden kötü bulurum.
10 Gerçekten üzgün ya da kızgın hissetsem
bile yüzümde mutluluk ifadesi olur.
11 Duygularımı belli etmem, belli edeceksem
de uygun ortam ve zamanı beklerim.
12 Kendimi bitkin ve harap olmuş hissederim.
13 Kendimi öyle gizlerim ki hiç kimse gerçekten
nasıl biri olduğumu bilemez.
14 Duygularımı sıkı kontrol ederim.
15 Çocukluğumda yaşadığımız sorunlarla ilgili
olarak ailem benimle açık bir şekilde
konuşmazdı.
16 Mide, bağırsak ve idrar kesemle ilgili sağlık
sorunlarım olur.
17 Düşüncelerim, duygularım, görünüşüm,
davranışım ve yaptığım her şeyde kendimi
kusurlu bulurum.
18 Bana sıkıntı veren duygu ve düşüncelerimi
hatırlamamaya çalışırım.
19 Çocukluğumda sıkıntılı, duygusuz, madde
bağımlılığı olan kişiler veya problemlerle
dolu bir aile ortamım vardı.
20 Çocukluğumda ailem duygu ve sevgilerini
bana açıkça gösterirlerdi.
21 Kendimi her şey için çok fazla suçlarım.
22 Şimdi değerlendirdiğimde çocuklukta
yaşadığımız sorunlarla ilgili olarak ailemin
bulduğu çözüm yollarından hoşnut
olmadığımı hissederim.
23 Şimdi değerlendirdiğimde çocukken ailemin
benimle iletişim kurma biçiminden hoşnut
olmadığımı hissederim.
24 Kendimi küçük düşürülmüş veya sıkıntılı
hissederim.
25 Kendimden nefret ederim.

183
EK-4: BAŞKASI MERKEZLİ DIŞSALLIK ÖLÇEĞİ (BMDÖ)

Büyük ölçüde
Katılmıyorum
Bu ifadeler, öz benlik ve kimlik algıları olarak da

katılmıyorum

katılıyorum

katılıyorum

katılıyorum
ifade edilebilen öz değerlendirmelerinizi ne

Tamamen
Kesinlikle
ölçüde başkaları üzerinden yaptığınızı

Kısmen
ölçmektedir. Lütfen tüm maddeleri
cevaplandırınız.

1 Bir eleştiriye uğrarsam gün boyu etkisinden


kurtulamam.
2 İşin doğrusunu yaptığıma inanıyorsam,
bunu başkalarının beğenip beğenmediğine
bakmam.
3 Kıyafetimin başkaları tarafından
beğenilmemesi beni çok üzer.
4 Başkaları tarafından beğenilmek benim için
çok önemlidir.
5 Biriyle tartışma yaşadığımda bunun
etkisinden kolayca kurtulamıyorum.
6 Hatalarımın yüzüme karşı söylenmesi, haklı
da olsa canımı acıtır.
7 Başarısız olduğum işlerin/derslerin
başkaları tarafından bilinmesi beni rahatsız
etmez.
8 Ortamda söylediklerimden hoşlanmayacak
birinin olması umurumda olmaz.
9 Bir şey yapacağım zaman insanlar ne der
diye pek düşünmem.
10 İnsanların gözünde değerli olmak benim için
çok önemlidir.
11 Kendim öyle düşünmediğim/inanmadığım
halde onlara yaranmak için onlardanmış
gibi konuştuğum/davrandığım olur.
12 İnsanlara herhangi bir meselede muhalif
olduğumu göstermek konusunda cesaretli
değilim.

EK-5: ALLAH MERKEZLİLİK ÖLÇEĞİ (AMÖ)


Bana oldukça uygun
Bana büyük ölçüde
Bana hiç uygun

tamamen
Bana kısmen uygun

Bu ifadeler, sosyal yaşamın doğal akışı içerisinde


Bana biraz uygun
Bana uygun değil

bilhassa kendinizi doğrudan ilgilendiren durumlar


karşısındaki hislerinizin, bu durumlara ilişkin yaptığınız
değerlendirmelerinizin merkezine Allah’ı ne ölçüde
aldığınızı ölçmektedir. Lütfen tüm maddelerin
karşılıklarındaki size uygun gelen kutucuğu
uygun
uygun
Bana
değil

işaretleyiniz.

184
1 Yaptığım işlerde öncelikle Allah'ın rızasını
gözetirim.
2 Allah'ın beni gördüğünü bildiğim için kötülük
yapmam.
3 Allah'a hesap vermeye olan inancım beni nefsimin
istediği birçok şeyi yapmaktan alıkoyuyor.
4 Hem insanların hem de Allah'ın sevmediği şeyleri
yapmaktan kaçınıyorsam bu daha çok Allah
korkusundandır.
5 Kıyafetim Allah'ın emirlerine uygunsa, başkasının
ne düşüneceği pek umurumda olmaz.
6 Bir işte Allah rızası olduğunu bilirsem insanların ne
düşündüğünü çok da önemsemem.
7 Hem insanların hem de Allah'ın sevdiği şeyleri
yaparken daha çok insanlar için yaparım.
8 Çoğu zaman Allah'ın rızasına aykırı olduğu için
nefsimin istediği şeyleri yapmıyorum

EK-6: ÖLÇEK KULLANIM İZNİ

EK-7: UZMAN GÖRÜŞ

185
EK-8: ETİK KURUL KARARI

186
EK-9: ÖRNEKLEMİN PSİKOSOSYODEMOGRAFİK
DEĞİŞKENLERE GÖRE DAĞILIMINA İLİŞKİN FREKANS
ANALİZİ SONUÇLARININ TABLO ŞEKLİNDE GÖSTERİMİ

Tablo 24: Örneklemin Psikososyodemografik Değişkenlere Göre Dağılımına İlişkin Frekans Analizi
Sonuçları
V G N Y (%)
SOSYODEMOGRAFİK DEĞİŞKENLER
Cinsiyet Kadın 456 69,1
Erkek 204 30,9
Mezun Olunan Lise Anadolu Lisesi 285 43,2
Özel Lise 40 6,1
Fen Lisesi 22 3,3
Anadolu/İmam Hatip Lisesi (A/İHL) 144 21,8
Açıköğretim Lisesi 19 2,9
Mesleki ve Teknik/Anadolu Lisesi 96 14,5
Sosyal Bilimler Lisesi 9 1,4
Diğer Liseler (Spor, Sağlık Lisesi vb.) 45 6,8
Öğrenim Görülen Karadeniz Düzce Üniversitesi 30 4,5
Üniversite Bölgesi Abant İzzet Baysal Üniversitesi 11 1,7
Ondokuz Mayıs Üniversitesi 7 1,1
Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi 2 ,3
Kastamonu Üniversitesi 2 ,3
Amasya Üniversitesi 16 2,4
Karabük Üniversitesi 37 5,6
Karadeniz Teknik Üniversitesi 8 1,2
Giresun Üniversitesi 3 ,5
Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi 2 ,3
Bayburt Üniversitesi 27 4,1
Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi 5 ,8
Trabzon Üniversitesi 6 ,9
Hitit Üniversitesi 1 ,2
Ordu Üniversitesi 40 6,1
Sinop Üniversitesi 1 ,2
Marmara Marmara Üniversitesi 13 2,0
Bölgesi İstanbul Üniversitesi/İÜ Cerrahpaşa 40 6,1
İstanbul Medipol Üniversitesi 6 ,9
Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi 2 ,3
Trakya Üniversitesi 6 ,9
Balıkesir Üniversitesi 13 2,0
Türk Alman Üniversitesi 1 ,2
İstanbul Ticaret Üniversitesi 1 ,2
İstanbul Teknik Üniversitesi 8 1,2
İstanbul Aydın Üniversitesi 1 ,2
İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi 3 ,5
İstanbul Medeniyet Üniversitesi 1 ,2
Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi 7 1,1
Sakarya Üniversitesi 26 3,9
Uludağ Üniversitesi 10 1,5
Kocaeli Üniversitesi 6 ,9
Yalova Üniversitesi 1 ,2
Boğaziçi Üniversitesi 11 1,7
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi 5 ,8
Altınbaş Üniversitesi 1 ,2
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi 2 ,3
Yeditepe Üniversitesi 2 ,3
Bahçeşehir Üniversitesi 4 ,6
Yıldız Teknik Üniversitesi 6 ,9
İstinye Üniversitesi 2 ,3
Üsküdar Üniversitesi 2 ,3
Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi 1 ,2
Beykent Üniversitesi 1 ,2
Kırıkkale Üniversitesi 24 3,6

187
İç Anadolu Sağlık Bilimleri Üniversitesi 3 ,5
Bölgesi Bozok Üniversitesi 1 ,2
Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi 11 1,7
Gazi Üniversitesi 8 1,2
Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi 3 ,5
Orta Doğu Teknik Üniversitesi 16 2,4
Bilkent Üniversitesi 2 ,3
Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi 1 ,2
Hacettepe Üniversitesi 10 1,5
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi 9 1,4
Erciyes Üniversitesi 10 1,5
Anadolu Üniversitesi 21 3,2
Ankara Üniversitesi 17 2,6
Necmettin Erbakan Üniversitesi 6 ,9
Selçuk Üniversitesi 13 2,0
Nevşehir Üniversitesi 1 ,2
Kapadokya Üniversitesi 2 ,3
Ufuk Üniversitesi 1 ,2
Karamanoğlu Mehmet Bey Üniversitesi 1 ,2
Aksaray Üniversitesi 3 ,5
Konya Teknik Üniversitesi 1 ,2
Sivas Cumhuriyet Üniversitesi 5 ,8
Konya Karatay Üniversitesi 2 ,3
TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi 1 ,2
Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi 1 ,2
Ege Bölgesi İzmir Bakırçay Üniversitesi 1 ,2
İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi 1 ,2
İzmir Yaşar Üniversitesi 2 ,3
Dokuz Eylül Üniversitesi 12 1,8
Afyon Kocatepe Üniversitesi 2 ,3
Muğla Sıtkı Kocaman Üniversitesi 2 ,3
Ege Üniversitesi 15 2,3
Kütahya Dumlupınar Üniversitesi 6 ,9
Aydın Adnan Menderes Üniversitesi 2 ,3
Güneydoğu Gaziantep Üniversitesi 3 ,5
Anadolu Dicle Üniversitesi 3 ,5
Bölgesi Harran Üniversitesi 2 ,3
Mardin Artuklu Üniversitesi 1 ,2
Batman Üniversitesi 3 ,5
Akdeniz Süleyman Demirel Üniversitesi 9 1,4
Bölgesi Kahramanmaraş S. İmam Üniversitesi 2 ,3
Mersin Üniversitesi 3 ,5
Doğu Akdeniz Üniversitesi 5 ,8
Kilis 7 Aralık Üniversitesi 1 ,2
Çukurova Üniversitesi 2 ,3
Akdeniz Üniversitesi 3 ,5
Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi 1 ,2
Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi 2 ,3
Girne Amerikan Üniversitesi 1 ,2
Doğu Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi 2 ,3
Anadolu Atatürk Üniversitesi 5 ,8
Bölgesi İnönü Üniversitesi 4 ,6
Fırat Üniversitesi 2 ,3
Ardahan Üniversitesi 1 ,2
Erzincan Üniversitesi 1 ,2
Öğrenim Görülen Bölüm Orman Mühendisliği 16 2,4
Metalürji ve Malzeme Mühendisliği 12 1,8
Makine Mühendisliği 7 1,1
Endüstri Mühendisliği 2 ,3
Raylı Sistemler Mühendisliği 2 ,3
Matematik Mühendisliği 7 1,1
Bilgisayar Mühendisliği 9 1,4
İnşaat Mühendisliği 8 1,2
Kimya Mühendisliği 6 ,9
Fizik Mühendisliği 8 1,2
Elektrik Elektronik Mühendisliği 9 1,4
Harita Mühendisliği 2 ,3

188
Deniz Ulaştırma ve İşletme Mühendisliği 2 ,3
Biyomühendislik 1 ,2
Kontrol ve Otomasyon Mühendisliği 1 ,2
Jeoloji Mühendisliği 2 ,3
Yazılım Mühendisliği 1 ,2
İmalat Mühendisliği 1 ,2
Ziraat Mühendisliği 1 ,2
Mekatronik Mühendisliği 1 ,2
Enerji Sistemleri Mühendisliği 1 ,2
Gıda Mühendisliği 1 ,2
Mimarlık 6 ,9
Restorasyon 1 ,2
Eczacılık 4 ,6
Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon 12 1,8
Beslenme ve Diyetetik 8 1,2
Tıp 12 1,8
Psikoloji 12 1,8
Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık 14 2,1
Hemşirelik 10 1,5
Ebelik 10 1,5
Ağız ve Diş Sağlığı 3 ,5
Diş Hekimliği 4 ,6
Sağlık Yönetimi 1 ,2
Radyoterapi 1 ,2
Dil ve Konuşma Terapisi 1 ,2
Çocuk Gelişimi 31 4,7
Engelli Bakım ve Rehabilitasyon 1 ,2
Tıbbi Görüntüleme Teknikleri 3 ,5
Anestezi 1 ,2
Odyoloji 1 ,2
Veterinerlik 3 ,5
Moleküler Biyoloji ve Genetik 1 ,2
Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği 2 ,3
İlköğretim Matematik Öğretmenliği 2 ,3
Okul Öncesi Öğretmenliği 10 1,5
Türkçe Öğretmenliği 13 2,0
İngilizce Öğretmenliği 8 1,2
Fransızca Öğretmenliği 1 ,2
Sınıf Öğretmenliği 5 ,8
Resim İş Öğretmenliği 3 ,5
Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği 17 2,6
Fen Bilgisi Öğretmenliği 7 1,1
Sosyal Bilgiler Öğretmenliği 2 ,3
Özel Eğitim Öğretmenliği 1 ,2
Müzik Öğretmenliği 1 ,2
Sosyal Hizmet 8 1,2
İktisat 7 1,1
İşletme 16 2,4
Maliye 5 ,8
Ekonometri 2 ,3
İlahiyat/İslami İlimler 117 17,7
Hukuk 16 2,4
Adalet 1 ,2
Sosyoloji 7 1,1
Felsefe 3 ,5
Uluslararası İlişkiler 12 1,8
Uluslararası Ticaret 1 ,2
Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi 12 1,8
Bilim Tarihi 1 ,2
Mütercim ve Tercümanlık 7 1,1
Turizm Rehberliği 1 ,3
Turizm Otel İşletmeciliği 6 ,9
Sigortacılık ve Sosyal Güvenlik 10 1,5
Bankacılık ve Finans 1 ,2
Muhasebe ve Vergi Uygulamaları 3 ,5
Pazarlama 1 ,2
Yönetim Bilişim Sistemleri 3 ,5

189
İnsan Kaynakları 1 ,2
Büro Yönetimi ve Yönetici Asistanlığı 1 ,2
Halkla İlişkiler ve Reklamcılık 9 1,4
Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri 3 ,5
İş Sağlığı ve Güvenliği 5 ,8
Şehir ve Bölge Planlama 1 ,2
Grafik Tasarım 5 ,8
Görsel Sanatlar 2 ,3
Gazetecilik 7 1,1
Basın Yayın 2 ,3
İletişim 7 1,1
Radyo, TV ve Sinema 7 1,1
Coğrafya 2 ,3
Tarih 10 1,5
Biyoloji 4 ,6
Zootekni 1 ,2
Jeofizik 2 ,3
Rekreasyon 1 ,2
Sivil Havacılık 2 ,3
Yabancı Diller Eğitimi 1 ,2
Türk Dili ve Edebiyatı 13 2,0
İngiliz Dili ve Edebiyatı 26 3,9
Batı Dilleri ve Edebiyatı 1 ,2
Arap Dili ve Edebiyatı 5 ,8
Sosyoekonomik Durum Çok düşük 15 2,3
Düşük 88 13,3
Orta 460 69,7
Yüksek 92 13,9
Çok yüksek 5 ,8
Yaşamın Çoğunun Aile yanı 578 87,6
Geçirildiği Yer Özel ev 38 5,8
Yurt 44 6,7
AİLE İLE İLGİLİ DEĞİŞKENLER
Aile Tipi Çekirdek 599 90,8
Geniş 61 9,2
Kardeş Sayısı (Kendisi Tek çocuk 40 6,1
dahil) 1 15 2,3
2 206 31,2
3 211 32,0
4 ve üstü 188 28,5
Kardeşler Arası Doğum Tek çocuk 40 6,1
Sırası Birinci 255 38,6
Ortancalar 174 26,4
Sonuncu 191 28,9
Ailelerin Dini/İdeolojik Hayır, bağlı değil 445 67,4
Gruba Bağlılığı Evet ama zayıf şekilde bağlı 97 14,7
Evet, güçlü şekilde bağlı 118 17,9
Annenin Mahrumiyet Annem yokt/u 2 ,3
Düzeyinde Ev Dışı Evet, çalışırdı 76 11,5
Çalışması (0-7 yaş arası) Hayır, çalışmazdı 582 88,2
Babanın Mahrumiyet Babam yok/tu 12 1,8
Düzeyinde Ev Dışı Evet, çalışırdı 247 37,4
Çalışması (0-7 yaş arası) Hayır, çalışmazdı 401 60,8
Anne ile İletişim Niteliği Annem yok/tu 2 ,3
Her zaman huzursuz 16 2,4
Genelde huzursuz 49 7,4
Bazen huzurlu bazen huzursuz 160 24,2
Genelde huzurlu 250 37,9
Her zaman huzurlu 183 27,7
Baba ile İletişim Niteliği Babam yok/tu 12 1,8
Her zaman huzursuz 48 7,3
Genelde huzursuz 81 12,3
Bazen huzurlu bazen huzursuz 200 30,3
Genelde huzurlu 200 30,3
Her zaman huzurlu 119 18,0
Anne ile Sohbet Sıklığı Annem yok/tu 2 ,3
Hiç 7 1,1

190
Nadiren 34 5,2
Ara sıra 130 19,7
Sık sık 198 30,0
Devamlı 289 43,8
Baba ile Sohbet Sıklığı Babam yok/tu 12 1,8
Hiç 55 8,3
Nadiren 136 20,6
Ara sıra 172 26,1
Sık sık 150 22,7
Devamlı 135 20,5
Ailede Sağlık Durumundan Yok/tu 580 87,9
Dolayı İlgiye İhtiyaç Duyan Var, fiziksel problem 42 6,4
Kişi Var, ruhsal problem 35 5,3
Var, zihinsel problem 3 ,5
Ailede Madde Bağımlılığı Yok/tu 606 91,8
Sorunu Olan Kişi Var, 1 kişi 50 7,6
Var, 1’den fazla 4 ,6
18 Yaş Altı Dönemde Anne Ayrı (Boşanma/Vefat) 53 8,0
ile Baba Arasındaki İlişki Birlikte 607 92,0
Annenin Algılanan Ebeveyn Baskıcı Annem yok/tu 2 ,3
Tutumu Hiç 151 22,9
Düşük düzeyde 199 30,2
Orta düzeyde 214 32,4
Çok 74 11,2
Aşırı 20 3,0
Otoriter Annem yok/tu 2 ,3
Hiç 107 16,2
Düşük düzeyde 175 26,5
Orta düzeyde 255 38,6
Çok 98 14,8
Aşırı 23 3,5
İlgisiz Annem yok/tu 2 ,3
Hiç 401 60,8
Düşük düzeyde 149 22,6
Orta düzeyde 70 10,6
Çok 27 4,1
Aşırı 11 1,7
Aşırı koruyucu Annem yok/tu 2 ,3
Hiç 52 7,9
Düşük düzeyde 122 18,5
Orta düzeyde 228 34,5
Çok 174 26,4
Aşırı 82 12,4
Tutarsız Annem yok/tu 2 ,3
Hiç 336 50,9
Düşük düzeyde 153 23,2
Orta düzeyde 98 14,8
Çok 48 7,3
Aşırı 23 3,5
Aşırı hoşgörülü Annem yok/tu 2 ,3
Hiç 46 7,0
Düşük düzeyde 154 23,3
Orta düzeyde 268 40,6
Çok 145 22,0
Aşırı 45 6,8
Mükemmeliyetçi Annem yok/tu 2 ,3
Hiç 93 14,1
Düşük düzeyde 169 25,6
Orta düzeyde 229 34,7
Çok 106 16,1
Aşırı 61 9,2
Demokratik Annem yok/tu 2 ,3
Hiç 57 8,6
Düşük düzeyde 142 21,5
Orta düzeyde 271 41,1
Çok 136 20,6
Aşırı 52 7,9

191
Babanın Algılanan Ebeveyn Baskıcı Babam yok/tu 12 1,8
Tutumu Hiç 169 25,6
Düşük düzeyde 142 21,5
Orta düzeyde 197 29,8
Çok 87 13,2
Aşırı 53 8,0
Otoriter Babam yok/tu 12 1,8
Hiç 111 16,8
Düşük düzeyde 115 17,4
Orta düzeyde 231 35,0
Çok 126 19,1
Aşırı 65 9,8
İlgisiz Babam yok/tu 12 1,8
Hiç 275 41,7
Düşük düzeyde 159 24,1
Orta düzeyde 117 17,7
Çok 45 6,8
Aşırı 52 7,9
Aşırı koruyucu Babam yok/tu 12 1,8
Hiç 89 13,5
Düşük düzeyde 160 24,2
Orta düzeyde 196 29,7
Çok 125 18,9
Aşırı 78 11,8
Tutarsız Babam yok/tu 12 1,8
Hiç 264 40,0
Düşük düzeyde 170 25,8
Orta düzeyde 116 17,6
Çok 41 6,2
Aşırı 57 8,6
Aşırı hoşgörülü Babam yok/tu 12 1,8
Hiç 89 13,5
Düşük düzeyde 185 28,0
Orta düzeyde 217 32,9
Çok 114 17,3
Aşırı 43 6,5
Mükemmeliyetçi Babam yok/tu 12 1,8
Hiç 133 20,2
Düşük düzeyde 157 23,8
Orta düzeyde 188 28,5
Çok 93 14,1
Aşırı 77 11,7
Demokratik Babam yok/tu 12 1,8
Hiç 90 13,6
Düşük düzeyde 158 23,9
Orta düzeyde 213 32,3
Çok 126 19,1
Aşırı 61 9,2
Anne Eğitim Durumu Annem yok/tu 2 ,3
Okuryazar değil 45 6,8
Okuryazar 310 47,0
İlkokul mezunu 99 15,0
Ortaokul mezunu 106 16,1
Lise mezunu 87 13,2
Lisans/Lisansüstü 11 1,7
Baba Eğitim Durumu Babam yok/tu 12 1,8
Okuryazar değil 17 2,6
Okuryazar 179 27,1
İlkokul mezunu 118 17,9
Ortaokul mezunu 162 24,5
Lise mezunu 140 21,2
Lisans/Lisansüstü 32 4,8
İSTİSMAR İLE İLGİLİ DEĞİŞKENLER
18 Yaş Altı Dönemde Cinsel Uğramadım 614 93,0
İstismara Uğrama Uğradım, hafif (beni çok etkilemedi) 39 5,9
Uğradım, ağır (beni olumsuz etkiledi) 7 1,1
Hiç 381 57,7

192
18 Yaş Altı Dönemde Nadiren 173 26,2
Fiziksel İstismara Uğrama Ara sıra 75 11,4
Sık sık 23 3,5
Devamlı 8 1,2
18 Yaş Altı Dönemde Hiç 332 50,3
Duygusal İstismara Uğrama Nadiren 157 23,8
Ara sıra 100 15,2
Sık sık 55 8,3
Devamlı 16 2,4
18 Yaş Altı Dönemde Şiddete maruz kalmadım 519 78,6
İstismara Uğrama Maruz kaldım, görmezden gelinmedi 52 7,9
Durumunun Görmezden Maruz kaldım, görmezden gelindi 89 13,5
Gelinmesi
Cinsel İstismarda Bulunma Hayır, yok/tu 640 97,0
Eğilimi Var/dı ama bulunmadım 15 2,3
Var/dı, bulundum 5 ,8
Fiziksel veya Duygusal Hiç 470 71,2
İstismarda Bulunma Eğilimi Nadiren 143 21,7
Ara sıra 37 5,6
Sık sık 6 ,9
Devamlı 4 ,6
Partner Tarafından Cinsel Partnerim olmadı 190 28,8
İstismara Uğrama Hiç 422 63,9
Nadiren 31 4,7
Ara sıra 13 2,0
Sık sık 3 ,5
Devamlı 1 ,2
Partner Tarafından Fiziksel Partnerim olmadı 190 28,8
İstismara Uğrama Hiç 428 64,8
Nadiren 27 4,1
Ara sıra 9 1,4
Sık sık 5 ,8
Devamlı 1 ,2
Partner Tarafından Partnerim olmadı 190 28,8
Duygusal İstismara Uğrama Hiç 273 41,4
Nadiren 89 13,5
Ara sıra 60 9,1
Sık sık 32 4,8
Devamlı 16 2,4
İstismarda Bulunan 1-3 derece 136 60,4
Partnere Yönelik Algılanan 4-6 derece 26 11,6
İlişki Bağımlılığı Derecesi 7-10 derece 63 28,0
PARTNER VE ARKADAŞLIK İLİŞKİLERİ İLE İLGİLİ DEĞİŞKENLER
İlişki Durumu İlişkim yok 396 60,0
İlişkim var, sevgiliyiz 173 26,2
İlişkim var, nişanlı/sözlüyüm 20 3,0
İlişkim var, evliyim 71 10,8
Partner Eğitim Durumu Partnerim yok 396 60,0
Okuryazar değil 0 0
Okuryazar 4 ,6
İlkokul mezunu 8 1,2
Ortaokul mezunu 45 6,8
Lise mezunu 177 26,8
Lisans/Lisansüstü 30 4,5
Partner İlişki Tarzı: Bana hiç uygun değil 347 52,6
Şıpsevdiyim (Şıpsevdi) Bana uygun değil 154 23,3
Bana kısmen uygun 116 17,6
Bana büyük ölçüde uygun 34 5,2
Bana tamamen uygun 9 1,4
Partner İlişki Tarzı: Sevdim Bana hiç uygun değil 55 8,3
mi tam severim, sildim mi Bana uygun değil 103 15,6
bir kalemde (Toksik bağlılık Bana kısmen uygun 193 29,2
ve ayrılık) Bana büyük ölçüde uygun 187 28,3
Bana tamamen uygun 122 18,5
Partner İlişki Tarzı: Bana hiç uygun değil 246 37,3
Bağlandığım kişiye Bana uygun değil 175 26,5
Bana kısmen uygun 135 20,5

193
saplantılı bağlanıyorum Bana büyük ölçüde uygun 65 9,8
(Saplantılı) Bana tamamen uygun 39 5,9
Partner İlişki Tarzı: Bana hiç uygun değil 269 40,8
Kimseye bağlanamıyorum Bana uygun değil 188 28,5
(Sakınmacı) Bana kısmen uygun 119 18,0
Bana büyük ölçüde uygun 52 7,9
Bana tamamen uygun 32 4,8
Partnerde Madde Partnerim yok 396 60,0
Bağımlılığı Partnerim var, madde bağımlısı değil 207 31,4
Partnerim var, madde bağımlısı 57 8,6
Dostluk/Arkadaşlık İlişki Bana hiç uygun değil 119 18,0
Tarzı: Arkadaşlarıma hızlı Bana uygun değil 178 27,0
bağlanır, kırılırsam hızla Bana kısmen uygun 195 29,5
koparım (Toksik bağlılık ve Bana büyük ölçüde uygun 94 14,2
ayrılık) Bana tamamen uygun 74 11,2
Dostluk/Arkadaşlık İlişki Bana hiç uygun değil 93 14,1
Tarzı: Çok çabuk arkadaş Bana uygun değil 149 22,6
edinirim (Girişimci) Bana kısmen uygun 211 32,0
Bana büyük ölçüde uygun 129 19,5
Bana tamamen uygun 78 11,8
Dostluk/Arkadaşlık İlişki Bana hiç uygun değil 110 16,7
Tarzı: Arkadaşlarıma karşı Bana uygun değil 202 30,6
çok vericiyimdir ama çok Bana kısmen uygun 239 36,2
fazla karşılık beklerim Bana büyük ölçüde uygun 76 11,5
(Borçlu) Bana tamamen uygun 33 5,0
PSİKOLOJİK DURUM İLE İLGİLİ DEĞİŞKENLER
Algılanan Genel Psikolojik Çok kötü 24 3,6
Durum Kötü 141 21,4
Normal 310 47,0
İyi 152 23,0
Çok iyi 33 5,0
DİN İLE İLGİLİ DEĞİŞKENLER
Din Eğitimi Hiç almadım 27 4,1
Çok az aldım 102 15,5
Yeteri kadar aldım 411 62,3
Çok miktarda aldım 120 18,2
Dindarlık Algısı Din karşıtıyım 56 8,5
Dindar değilim 86 13,0
Az dindarım 145 22,0
Dindarım 352 53,3
Çok dindarım 21 3,2

EK-10: PSİKOSOSYODEMOGRAFİK DEĞİŞKENLER İLE İLİŞKİ


BAĞIMLILIĞI (İB), BAŞKASI MERKEZLİ DIŞSALLIK (BMD) VE ALLAH
MERKEZLİLİK (AMÖ) ARASINDAKİ İLİŞKİLERE DAİR
GERÇEKLEŞTİRİLEN VE ANLAMLILIK TESPİT EDİLMEYEN ANALİZ
SONUÇLARI

Tablo 25: Psikososyodemografik Değişkenlere Göre İlişki Bağımlılığı (İB), Başkası Merkezli Dışsallık (BMD)
ve Allah Merkezlilik (AMÖ) Toplam Puanına İlişkin Anlamlılık Değerine Ulaşmayan Analiz Sonuçları
V G N Ort. SD F t Fark p r
Sosyodemografik Değişkenler
Cinsiyet
İB

Kadın 456 2,1686 ,63137 2,658 ,223 ,824


Erkek 204 2,1517 ,57342
Mezun Olunan Lise
A/İHL 144 2,1486 ,64926 ,921 -,363 ,717
Diğer 516 2,1696 ,60389
Yaşamın Çoğunun Geçirildiği Yer
Aile yanı 578 2,1713 ,61073 ,353 ,182 ,702
Özel ev 38 2,0863 ,73947
Yurt 44 2,1509 ,53762

194
Mezun Olunan Lise
BMD A/İHL 144 2,7894 ,64368 ,909 ,680 ,403
Diğer 516 2,6906 ,66963
Öğrenim Görülen Bölüm
İlahiyat 117 2,7194 ,56165 5,500 ,130 ,897
Diğer 543 2,7106 ,68548
Sosyoekonomik Durum 660 2,7121 ,66483 ,893 -,005
Yaşamın Çoğunun Geçirildiği Yer
Aile yanı 578 2,7096 ,65672 ,128 ,545 ,880
Özel ev 38 2,6952 ,78084
Yurt 44 2,7595 ,67777
Cinsiyet
AMÖ

Kadın 456 4,3950 1,67702 ,101 ,972


Erkek 204 4,2574 1,69129
Sosyoekonomik Durum 660 2,9758 ,62765 ,665 -,017
Yaşamın Çoğunun Geçirildiği Yer
Aile yanı 578 4,3625 1,69227 1,459 ,013 ,233
Özel ev 38 3,9507 1,79209
Yurt 44 4,5682 1,39363
V G N Ort. SD F t Fark p r
Aile ile İlgili Değişkenler
Aile Tipi
İB

Çekirdek 599 2,1746 ,62386 5,217 1,259 ,208


Geniş 61 2,0708 ,49673
Kardeş Sayısı (Kendisi 660 3,7455 1,08181 ,120 -,061
dahil)
Kardeşler Arası Doğum Sırası
Tek çocuk 40 2,2728 ,62065 ,689 ,306 ,559
Birinci 255 2,1663 ,60621
Ortancalar 174 2,1246 ,55642
Sonuncu 191 2,1650 ,67057
Babanın Algılanan Ebeveyn Tutumu
Aşırı koruyucu 660 3,8591 1,26100 ,008 ,831
Mükemmeliyetçi 660 3,6788 1,30942 ,973 -,001
Anne Eğitim Durumu 660 3,8591 1,26100 ,067 ,071
Baba Eğitim Durumu 660 4,4379 1,37087 ,832 ,008
Aile Tipi
BMD

Çekirdek 599 2,7174 ,66606 ,022 ,644 ,519


Geniş 61 2,6598 ,65569
Kardeş Sayısı (Kendisi 660 3,7455 1,08181 ,640 ,018
dahil)
Kardeşler Arası Doğum Sırası
Tek çocuk 40 2,8938 ,79863 1,466 ,275 ,223
Birinci 255 2,6725 ,62218
Ortancalar 174 2,6954 ,64628
Sonuncu 191 2,7421 ,70292
Annenin Mahrumiyet Düzeyinde Ev Dışı Çalışması (0-7 yaş arası)
Annem yok/tu 2 3,5000 1,06066 1,434 ,634 ,239
Evet, çalışırdı 76 2,6941 ,66630
Hayır, çalışmazdı 582 2,7118 ,66326
Babanın Mahrumiyet Düzeyinde Ev Dışı Çalışması (0-7 yaş arası)
Babam yok/tu 12 2,8472 ,73498 1,453 ,484 ,235
Evet, çalışırdı 247 2,7611 ,69272
Hayır, çalışmazdı 401 2,6779 ,64421
Ailede Sağlık Durumundan Dolayı İlgiye İhtiyaç Duyan Kişi
Yok/tu 580 2,7049 ,65569 2,377 ,078 ,069
Var/dı, fiziksel problem 42 2,5952 ,60390
Var/dı, ruhsal problem 35 2,9238 ,79247
Var/dı, zihinsel problem 3 3,2778 1,20570
Annenin Algılanan Ebeveyn Tutumu
Otoriter 660 2,1650 1,04202 ,084 ,067
Aşırı koruyucu 660 4,1606 1,12428 ,718 ,014
Mükemmeliyetçi 660 3,7985 1,15702 ,485 -,027
Babanın Algılanan Ebeveyn Tutumu
Baskıcı 660 3,5106 1,27240 ,196 ,050
Otoriter 660 3,8227 1,25156 ,825 ,009
Aşırı koruyucu 660 3,8591 1,26100 ,844 ,008

195
Tutarsız 660 3,1227 1,28907 ,067 ,071
Mükemmeliyetçi 660 3,6788 1,30942 ,516 -,025
Anne Eğitim Durumu 660 3,8591 1,26100 ,449 ,030
Baba Eğitim Durumu 660 4,4379 1,37097 ,658 ,017

Aile Tipi
AMÖ

Çekirdek 599 4,3349 1,69579 1,217 -,839 ,402


Geniş 61 4,5246 1,53481
Ailede Sağlık Durumundan Dolayı İlgiye İhtiyaç Duyan Kişi
Yok/tu 580 4,3698 1,67965 1,482 ,197 ,218
Var/dı, fiziksel problem 42 3,9464 1,65190
Var/dı, ruhsal problem 35 4,4393 1,75351
Var/dı, zihinsel problem 3 5,6667 ,52042
Annenin Algılanan Ebeveyn Tutumu
Baskıcı 660 3,4045 1,06038 ,699 -,015
Mükemmeliyetçi 660 3,7985 1,15702 ,090 ,066
Demokratik 660 3,9667 1,05340 ,952 -,002
Babanın Algılanan Ebeveyn Tutumu
Baskıcı 660 3,5106 1,27240 ,275 -,043
Otoriter 660 3,8227 1,25156 ,058 ,074
Aşırı hoşgörülü 660 3,6985 1,15229 ,055 ,075
Demokratik 660 3,8091 1,21445 ,765 ,012
Baba Eğitim Durumu 660 4,4379 1,37087 ,052 -,076
V G N Ort. SD F Fark p r
İstismar ile İlgili Değişkenler
Cinsel İstismarda Bulunma Eğilimi 660 1,0379 ,22732 ,052 ,076
Partner Tarafından Fiziksel 660 1,8076 ,65481 ,248 ,045
İB

İstismara Uğrama
18 Yaş Altı Dönemde İstismara Uğrama Durumunun Görmezden Gelinmesi
BMD

İstismara maruz kalmadım 519 2,6920 ,65759 2,916 ,093 ,055


Maruz kaldım, görmezden gelinmedi 52 2,6474 ,53996
Maruz kaldım, görmezden gelindi 89 2,8670 ,75260
Cinsel İstismarda Bulunma Eğilimi 660 1,0379 ,22732 ,320 ,039
Fiziksel veya Duygusal İstismarda 660 1,3803 ,68977 ,083 ,068
Bulunma Eğilim

Partner Tarafından Cinsel 660 1,8167 ,65972 ,105 -,063


İstismara Uğrama
Partner Tarafından Fiziksel 660 1,8076 ,65481 ,353 -,036
İstismara Uğrama
Partner Tarafından Duygusal 660 2,2712 1,24072 ,065 ,072
İstismara Uğrama
18 Yaş Altı Dönemde Cinsel 660 1,0803 ,30856 ,108 -,063
AMÖ

İstismara Uğrama
Cinsel İstismarda Bulunma Eğilimi 660 1,0379 ,22735 ,219 -,048
İstismarda Bulunan Partnere 660 1,6756 ,88468 ,331 -,065
Yönelik Algılanan İlişki Bağımlılığı
Derecesi
V G N Ort. SD F Fark p r
Partner ve Arkadaşlık İlişkileri ile İlgili Değişkenler
İlişki Durumu
İB

İlişkim yok 396 2,1896 ,59941 2,046 ,160 ,106


İlişkim var, sevgiliyiz 173 2,1746 ,65351
İlişkim var, nişanlı/sözlüyüm 20 1,8840 ,48191
İlişkim var, evliyim 71 2,0839 ,61005
Partner Eğitim Durumu 660 2,9348 2,41461 ,165 -,054
Partner İlişki Tarzı: Sevdim mi tam 660 3,3303 1,18539 ,901 -,005
severim, sildim mi bir kalemde
(Toksik bağlılık ve ayrılık)
Arkadaşlık İlişki Tarzı: Çok çabuk 660 2,9242 1,20584 ,399 ,033
arkadaş edinirim (Girişimci)
İlişki Durumu
BMD

İlişkim yok 396 2,7334 ,64229 ,450 ,199 ,717


İlişkim var, sevgiliyiz 173 2,6700 ,71236
İlişkim var, nişanlı/sözlüyüm 20 2,6375 ,75717
İlişkim var, evliyim 71 2,7171 ,64971
Partner Eğitim Durumu 660 2,9348 2,41461 ,247 -,045

196
Partner İlişki Tarzı: Sevdim mi tam 660 3,3303 1,18539 ,066 -,072
severim, sildim mi bir kalemde
(Toksik bağlılık ve ayrılık)
Partner İlişki Tarzı: Kimseye 660 2,0758 1,15572 ,326 ,038
bağlanamıyorum (Sakınma)
Partnerde Madde Bağımlılığı
Partnerim yok 396 2,7334 ,64229 ,509 ,239 ,601
Partnerim var, madde bağımlısı değil 207 2,6783 ,68312
Partnerim var, madde bağımlısı 57 2,6871 ,75285
Arkadaşlık İlişki Tarzı: Çok çabuk 660 2,9242 1,20584 ,300 ,040
arkadaş edinirim (Girişimci)
Partner İlişki Tarzı: Kimseye 660 2,0758 1,15572 ,227 -,047
AMÖ

bağlanamıyorum (Sakınma)
Arkadaşlık İlişki Tarzı: 660 2,7364 1,23069 ,855 ,007
Arkadaşlarıma hızlı bağlanır,
kırılırsam hızla koparım (Toksik
bağlılık ve ayrılık)
Arkadaşlık İlişki Tarzı: Çok çabuk 660 2,9242 1,20584 ,053 ,075
arkadaş edinirim (Girişimci)
Arkadaşlık İlişki Tarzı: 660 2,5758 1,05337 ,333 -,385
Arkadaşlarıma karşı çok
vericiyimdir ama çok fazla karşılık
beklerim (Borçlu)
V G N Ort. SD F Fark p r
Din ile İlgili Değişkenler
İB Din Eğitimi 660 2,9455 ,70553 ,121 -,060
BMD Din Eğitimi 660 2,9455 ,70553 ,728 -,014
Dindarlık Algısı 660 3,2970 1,02161 ,236 ,046

197

You might also like