You are on page 1of 20

Erken yaşantılar, bağlanma ve sosyal atom

ÇOCUKLUK YAŞANTILARININ BAĞLANMA BOYUTLARI VE SOSYAL ATOM


ÖLÇEĞİ DEĞİŞKENLERİYLE İLİŞKİLERİ
Bebek ve bakıcıları arasındaki erken etkileşimler, bireyin yaşamı boyunca özneler
arası ilişkilerini ve sosyal işlevlerini şekillendiren bağlanma boyutlarının oluşmasında ve
sosyal ağlarının yapılanmasında önemli etkilere sahiptir. Bağlanma çevresel koşullara ve
yaşantıların birikici etkisine bağlı olarak farklı gelişim çizgilerinde ilerleme olasılığı taşıyan
bir biyodavranış sistemidir (Bowlby 1979). Beynin doğuştan sahip olduğu yapısal ve işlevsel
özellikler arasında yer alan ayna nöron sistemi aracılığı ile özneler arası ortak alan
olarak şekillenecek ortak bir algı ve duygu dünyası kurulur. Annesinin davranışını gözleyen
bebeğin ayna nöronlarında oluşan duyusal-motor nöronal aktiviteler, bebeğin diğer insanların
durumunu zihinde taklit edebilme ve o durumla ilintili duyguları anlama yetisinin gelişmesine
katkıda bulunmaktadır (Siegel 1999, Adolphs 2001). Yaşamın ilk aylarında yüz yüze, göz
göze etkileşimle gerçekleştirilen duygusal rezonans anne - çocuk ikilisi arasında güvenli
bağlanma ilişkisine temel oluşturmaktadır (Stern 1985). Yaşamın ilk yılında bebek annenin
duygusal süreçleri aracılığı ile duygularını düzenlemeyi ve sözel olmayan etkileşimde
kullanacağı sosyal referansları öğrenmektedir (Sroufe 1996).

“Duygusal olarak kendini düzenleme” dinamikleri ile yakından ilişkili olan bağlanma
süreçleri (Kobak ve Sceery 1988), bağlanma kişisiyle geliştirilen “sıkıntıyı giderme”
modellerinin oluşmasına aracılık eder. Kişiler arası durumların değerlendirilmesi, başa çıkma
stratejilerinin kullanılması ve kuralların düzenlenmesinde duyguların rehberliğini sağlayan bu
modeller (Main 1999), kişiler arası ilişkiler hakkındaki bilgi işleme süreçlerini düzenler.
Bireyin sosyal bağlamda kendisi ve başkaları hakkında beklenti ve sayıltılarını içeren bu iç
yapılar, geçmiş ilişkilerdeki bilgileri filtreleyerek şimdiki etkileşimlerin duygusal sonuçlarını
değerlendirmeye yardım eder ve yakın ilişkileri yönlendirir (Bowlby 1979; 1981). Bu nedenle
sosyal ilişkilerin yapılanmasında erken çocukluk yaşantıları oldukça önemlidir.

Bağlanma nesnesi olarak ebeveynin sürekli var olması, çocuğun duygusal olarak
kendisini güvende hissetmesini sağladığı için çevreyi keşfetmeye yönelmesine, ondan
ayrılabilmesine ve akranlarıyla yakın ilişkiler kurabilmesine zemin hazırlar (Allen ve Land
1999). Anneyle güvenli bağlanma, çocuğun olumsuz duygularını yapıcı bir şekilde
düzenlemesine ve daha olumlu duyguları ifade etmesine yardımcı olarak insanlarla daha etkili
iletişim kurmasını sağlar (Kobak ve Sceery 1988). Çocuğa bakım veren büyükanne,
büyükbabalar, kardeşler, halalar, teyzeler ve diğer önemli kişiler de üçüncü aydan itibaren
“üçlü ilişki matriksine” geçişi sağlayan “çoğul bağlanmalar” aracılığı ile bağlanma
kapasitesini ve aile bağlarını geliştirirler (Thompson 1998, Howes 1999).

Anne-bebek ilişkisi, çocuğun dünyayı öngörmesini ve kendisini onunla bir ilişki içine
yerleştirmesini sağlayan ‘rol-ilişki’ veya ‘kendi-başkaları’ modelleri olarak şemalaşır ve
bireyin kendilik sistemini ve yaşam boyu tüm duygusal ilişkilerini etkileyen bağlanma
tarzlarını oluşturur (Horowitz 1987).“Kendilik modeli”; kişinin kendisini başkaları, özellikle
de bağlanma kişisi tarafından sevgi ve yardıma değer birisi olarak görüp görmediğini ifade
Erken yaşantılar, bağlanma ve sosyal atom

eder ve ilişkilerde yaşanan kaygı ile ilişkilidir (Bartholomew 1990, Bartholomew ve Horowitz
1991, Brennan ve ark 1998).“Başkaları modeli” ise bağlanma kişisinin korunma ve destek
beklentilerine karşılık veren güvenilir biri olarak görülüp görülmediğini ifade eder
(Bartholomew 1990, Bartholomew ve Horowitz 1991) ve ilişkilerde yakınlık arzusunu ortaya
koyan kaçınma tepkisi ile ilişkilidir (Fraley ve Shaver 2000).

Bağlanmaya kaygı ve kaçınma tepkileri, erken dönemlerde duyarsız ya da tutarsız


ebeveyn davranışlarının sonucu çocukların ihtiyaç ve beklentilerinin yeterince
karşılanmaması yüzünden gelişmektedir. Çocuk stres altında olduğunda, hastalandığında ya
da benzeri ihtiyaç durumlarında bakım sağlayan kişilerin tutarsız, yetersiz ve/veya dengesiz
karşılık vermeleri, sinirli ve kaygılı olmaları, orantısız bir şekilde müdahaleci davranmaları
bağlanma kaygısının yükselmesine yol açmaktadır. Bu tür ebeveyn davranış örüntüleri sonucu
bağlanma kaygısı geliştiren çocuklar kaygıyla baş etmek için strese karşı aşırı duyarlılığa yol
açan “yüksek aktivasyon” stratejilerini kullanırlar. Yakın ilişkilerde eşin davranışlarına ve
ulaşılabilirliğine aşırı dikkat harcama ve bu yöndeki seçici algısında keskinleşme, ilişkilere ve
eşe “yapışma”, sürekli yakınlık ve onay arama bu tür stratejilerdendir (Mikulincer ve Shaver
2005, Thompson 1999).

Bağlanmada kaçınma davranışı bakım verenin çocuğun yakınlaşma, destek ve


korunma ihtiyaçlarına soğuk, mesafeli ve kızgın davranarak karşılık vermesi sonucunda
oluşur. Bu tür ebeveynler özellikle çocuklarının duygularını bastırarak ya da ifade etmelerini
engelleyerek onların duygu ve davranışlarını kontrol etmeye çalışırlar. Sonuçta duygularını
bastırmayı ve göstermemeyi öğrenen çocuk, bunları ortaya çıkaracak ya da kontrol etmesini
zorlaştıracak yakınlaşmalardan kaçınarak, destek aramaktan çekinir. Kendisine yüksek güven
geliştirerek, savunma ya da korunma stratejilerini güçlendirir. Tehdit ya da stres durumunda
bağlanmayı edilgenleştiren davranış stratejisini kullanarak, bağlanma sistemini tetikleyecek
davranışlardan kaçınma, başkalarının yakınlık ve destek ihtiyaçlarına duyarsızlık geliştirmeye
yönelir (Shaver ve Hazan 1994).

Kaygı boyutu yakın ilişkilerde hissedilen reddedilme ve terk edilme konusundaki aşırı
duyarlılıktan kaynaklanan bağlanma kaygısını, kaçınma boyutu ise başkalarına yakın
olmaktan ya da başkalarının yakın olmasından ve bağımlı olmaktan hissedilen rahatsızlığı
tanımlamaktadır (Sümer 2006).

Bireyin duygularını ve dolayısıyla diğer insanlarla ilişkilerini düzenleyen bağlanma


sistemi, sosyal atomunun yapılanmasına da temel oluşturmaktadır. 1947’de Moreno
tarafından ortaya atılan Sosyal Atom kavramı ile bireyin bütünlük, iyilik ve güven ihtiyaçlarını
karşılamak üzere duygusal dünyasında yer alan önemli kişi ve nesnelerden oluşan “en küçük
sosyal ilişkiler birimi” tanımlanmaktadır (Remer 2009). Bireyin kendisini “ait” hissettiği,
kimlik duygusunu paylaştığı, kendisini güvende hissettiği ve duygusal destek aldığı aile
üyeleri ve yakın arkadaşlarından oluşan sosyal ağı ifade eden sosyal atom konsantrik
dairelerden oluşan hiyerarşik bir yapı şeklinde ifade edilir (Moreno 1936, Kahn ve Antonucci
1980). Kişi bu dairenin ortasında yer alırken, yaşamında yer alan insanlar yakınlık
Erken yaşantılar, bağlanma ve sosyal atom

derecelerine göre bu çemberlere yerleştirilir. Bireyin sosyalizasyon düzeyinin de bir


göstergesi olan sosyal atomda “ben çekirdeğine” yakın kişilerden oluşan “psikolojik sosyal
atom” (Hollander 1974), bireyin bağlanma tarzlarının ve boyutlarının da bir göstergesi olma
özelliği taşımaktadır.

Bağlanma Kuramı ve Sosyal Atom Kuramı farklı kavramsallaştırmalar kullansalar da


aynı alanı, “yakın kişiler arası ilişki alanı”nı ele almaları nedeniyle benzerlik
göstermektedirler. Hatta bazı açılardan birbirini tamamlayıcı özelliklere de sahip gibi
görünmektedirler. Bu tamamlayıcı özellikleri ile, bilinç alanında işleyen sosyal süreçler kadar,
bilinçdışı ruhsal süreçlerin etkili olduğu bu alanda kalitatif ve kantitatif çalışmalar yapmayı
olanaklı kılmaktadırlar. Bağlanma boyutlarını ölçen kendi-bildirim ölçeklerinin taşıdığı
sınırlılıklar, bir projektif test özelliği taşıyan Sosyal Atom Ölçeği (SAÖ) ile aşılabilir gibi
durmaktadır. SAÖ, bağlanma çalışmalarında bilinçdışı süreçlerin de değerlendirmeye
katılmasına olanak sağlamaktadır.

Bu araştırmada erken çocukluk yaşantılarının bağlanma boyutları ve Sosyal Atom


Ölçeği değişkenleri ile ilişkisini göstererek, sosyal atomun bireyin bağlanma boyutları
arasındaki etkileşimi anlama ve açıklamada işlevsel bir ölçme aracı olduğunu göstermek
amaçlanmıştır.
Erken yaşantılar, bağlanma ve sosyal atom

YÖNTEM
Örneklem: Araştırmanın evrenini 2009-2010 eğitim döneminde İnönü
Üniversitesinde eğitim görmekte olan 18-24 yaş grubu arasında bulunan öğrenciler
oluşturmaktadır. 500 anket formu, çalışmaya katılmak isteyen İnönü Üniversitesi
öğrencilerine seçkisiz örneklemle anketörler tarafından dağıtılmıştır. Anketörler denekleri
çalışmanın amacı, önemi, ölçek ve anketleri nasıl dolduracakları konusunda bilgilendirmiş ve
verilerin gizli tutulacağını ifade etmişlerdir. Dağıtılan anket formlarından 400 tanesi geri
dönmüş olup, verileri tam ve geçerli olan 300’si değerlendirmeye alınmıştır. Katılımcıların
%61’i kadın (183), %39’u (117) erkekti. %98,7’si (296) bekar, %1.3(4)’ü evliydi.%87.3’ü
(262) şehirde yaşamaktayken, %11.7’si (38) kasaba ve köyde yaşadığını bildirmişti.
Örneklemin yaş ortalaması 20.94±1.60 idi.

Veri Toplama Araçları:


Sosyodemografik veri formu (SDF): Yaş, cinsiyet, medeni durum, öğrenim durumu,
yaşanılan yer gibi kimlik bilgileri ile birlikte bireyin bağlanma tepkilerini ve sosyal atomunu
etkileyeceği öngörülen bazı değişkenler sorgulanmaktadır. SDF’de çocukluğunu geçirdiği yer,
0-1 yaş arasında bakımının kim tarafından yapıldığı, kim tarafından yetiştirildiği, ne kadar
süreyle anne sütü aldığı, çocukluğunda nasıl bakıldığı, nasıl bir disiplinle büyütüldüğü,
çocukluğunda ailenin bütün ya da parçalanmış olması, çocukluğunda annenin çalışıp
çalışmadığı, çocukluğunda anne/babada önemli hastalık öyküsü, çocukluğunda önemli
hastalık öyküsü, anneden ayrılık, cinsel travma öyküsünü araştıran anket soruları yer
almaktadır. Bowlby’nin kuramından yararlanılarak Parker ve ark (1979) tarafından geliştirilen
Ana Babaya Bağlanma Ölçeğinde (PBI-Parental Bonding Instrument) yer alan ilgi ve kontrol
boyutları anket sorusu haline dönüştürülmüştür.

Yakın İlişkilerde Yaşantılar Envanteri II (YIYE II): Fraley RC, Waller NG,
Brennan KA (2000) tarafından, yakın ilişkilerde bağlanma kaygısı ve kaçınması boyutlarını
değerlendirmek üzere geliştirilmiştir (Experiences in Close Relationships - Revised (ECR-R).
Ölçeğin türkçede geçerlik ve güvenirliği Selcuk E, Gunaydin G, Sumer N ve Uysal A (2005)
tarafından yapılmıştır. Bağlanmada temel iki boyut olan yakın ilişkilerde yaşanan kaygı ve
başkalarından kaçınmayı ölçmeyi amaçlamaktadır. Brennan ve ark. (1998) kaygı boyutu ile
benlik modeli, kaçınma boyutu ile başkaları modelini ilişkili bulmuşlardır. Ölçek 2000 yılında
Fraley ve arkadaşları tarafından yeniden düzenlenmiştir.

Toplam 36 maddeden oluşan ölçekte her bir boyut 18’er madde ile ölçülmektedir.
Yakın İlişkilerde Yaşantılar Envanterinde katılımcılar, her bir maddenin kendilerini ne derece
tanımladığını yedi basamaklı ölçekler kullanarak değerlendirmektedir (1= Beni hiç
tanımlamıyor; 7= Tamamıyla beni tanımlıyor). Ters yüklü maddeler 4., 8., 16., 17., 18., 20.,
21., 22., 24., 26., 30., 32., 34. ve 36. maddelerdir. Kaygı skorunu hesaplamak için tek sayılı
maddelerin ortalamaları alınırken kaçınma skorunu hesaplamak için çift sayılı maddelerin
ortalamaları alınmaktadır.
Erken yaşantılar, bağlanma ve sosyal atom

Araştırma örnekleminde YIYE-II için yapılan iç güvenirlik testinde Cronbach alfa


katsayısı .85 bulunmuştur.

Sosyal Atom Ölçeği (SAÖ): Bireylerin hayatlarının şekillenmesini etkileyen kişilerin


belirlenmesini sağlamak için, Moreno’nun (1947) sosyal atom kuramından yola çıkarak
Dökmen (1993) tarafından geliştirilmiş bir ölçektir. “Sizin için önemli kişileri, yakınlık
duygunuza göre şekildeki çemberlere yerleştiriniz” yönergesi doğrultusunda bireyin yakın
ilişkilerini haritalandırdığı projektif bir testtir.

Puanlaması için sosyal atomun en dışındaki daireye yerleştirilen kişilere 1’er puan, en
içtekine 7’er puan olmak üzere, tüm dairelere yerleştirilenlere 1 ila 7 arasında puan verilerek
sosyal atom değeri (SAD) ölçülür. Sosyal Atom Hacmi (SAH) ise, dairelere yerleştirilen
toplam kişi sayısı (N), denek tarafından kullanılmış en dış dairenin numarası (D) ile denek
tarafından kullanılan toplam daire sayısının çarpımı ile elde edilen puandır (Dökmen 2005).

Her çemberin “ben” merkezine yakınlığının, bağlanma boyutları ile ilişkili olduğu
düşünülmektedir. Bağlanmada kaygı ve kaçınma boyutlarının sosyal atoma nasıl yansıdığını
görmek için sosyal atomdaki bazı göstergelerin tanımlanması ve sınıflandırılması
gerekmektedir.

Sosyal atomdaki belli grupların her birisi için, örneğin deneğin aile üyeleri ya da
arkadaşları için “sosyal atom puanı” hesaplanabilir. Bu puanın hesaplanmasında kural, her bir
dairedeki kişi sayısının, o dairenin puan değeriyle çarpılmasından sonra elde edilen değerlerin
toplamının 49’a bölünerek aritmetik ortalamasının alınmasıdır. Bu çalışmada sosyal atomun
tümü için ortalama sosyal atom puanı hesaplanmış, arkadaş ve akrabalar sayılarıyla
değerlendirmeye alınmıştır.
Erken yaşantılar, bağlanma ve sosyal atom

BULGULAR
Verilerin analizi sırasında, betimleyici istatistiklerin yapılmasından sonra, gruplar
arası farklara ikili karşılaştırmalarda sürekli değişkenler için bağımsız örneklem t-testi,
kategorik değişkenler için ki-kare testi, bağımlı ve bağımsız değişkenler arasındaki ilişkilerin
incelenmesi için Pearson korelasyon testi gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın amacı
doğrultusunda katılımcıların bazı sosyodemografik verilerinin sosyal atom değerleri ve
bağlanma tepkilerine göre anlamlı farklılaşma gösterip göstermediğini saptamak için ANOVA
one way analizi uygulanmış, farklılık çıktığında farkın hangi gruplar arasında oluştuğunu
tespit etmek amacıyla Tukey HSD testi yapılmıştır.

Çalışmada bağımsız değişken olarak kullanılan örneklemin çocukluk yaşantılarına ait


özelliklerin dağılımı Tablo.1’de sunulduğu gibidir.

Örneklemin sosyal atomlarında yer alan kişi sayısı 1-22 arasında değişmekte olup,
sosyal atom ölçeğine ait bulgular Tablo 2’de sunulmuştur.

Sosyal Atom hacmi hesaplama bilgisi ortalama değer ( X =148) kesim noktası olacak
şekilde sosyal atom hacmi değişkeni nitel değişken olarak değerlendirilmiştir. Sosyal atom
hacmi puanı 148 ve altında olanlar düşük, sosyal atom hacmi 148 üstü puan alanlar yüksek
sosyal atom hacmi olacak şekilde iki gruba ayrılmıştır.

Sosyal atom hacmi düşük ve yüksek grupları cinsiyet değişkeni bakımından Ki-Kare
test istatistiği ile incelenmiştir. Pearson ki kare testinde yapılan değerlendirmelerde kızlarla
erkeklerin sosyal atom hacim büyüklükleri açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark
bulunmuştur (Pearson ki kare= 3.209, p=0.48). Kadınların SAH’ının daha düşük olduğu
görülmektedir. Sosyal atom hacminin çembere eklenen kişi sayısı ve çember değeri ile
hesaplandığı göz önüne alınırsa kadınların iç çemberlerindeki kişilerin daha az sayıda olduğu
yorumuna gidilebilir.

Sosyal atom hacminin, erken çocukluk yaşantılarına ilişkin değişkenlere göre


farklılaşıp farklılaşmadığı one way ANOVA yöntemi ile değerlendirildiğinde bebeğe bakım
verenlere (F=1.408 p=.029) ve çocukluğunda anne babanın hastalık geçirme durumuna göre
(F=1.524 p=0.01) farklılaştığı görülmektedir. Çocukluğunda anne babası hastalık geçirenlerin
sosyal atom hacmi geçirmeyenlere göre daha yüksek düzeyde bulunmuştur (Pearson ki kare=
4,560 p≤0.03).

Bağlanmada kaygı düzeyi yüksek olanlar arasında, sosyal atom hacmi ortalamadan
yüksek düzeyde olanların sıklığı daha fazlaydı (Pearson ki kare= 3,160 p≤0.05). Kaygı
düzeyi artışı ile sosyal atom hacminde istatistiksel açıdan anlamlı bir fark oluşmaktaydı
(Pearson ki kare= 3.160 p=0.049).

Sosyal atom ölçeğinde birinci çemberde yer alanlar açısından sosyal atom puanlarının
farklılaştığı görülmektedir. İlk çember değeri en yüksek maksimum değere ve en yüksek
Erken yaşantılar, bağlanma ve sosyal atom

ortalama değere sahiptir. Sosyal atomun ilk çemberinde yer almak, güvenli bağlanılmayla
ilişkili olduğu için bu çemberle ilgili elde edilecek bilgiler önem taşımaktadır. İlk çembere
yerleştirilen bireyler arasında istatistiksel olarak kadın ve erkekler açısından anlamlı bir fark
bulunamamıştır. Çalışmadaki bireylerin ilk çemberlerine öncelikle annelerini, ardından
babalarını, kardeşlerini ve arkadaşlarını aldıkları gözlenmektedir.

İlk çemberde annenin yer alma durumu cinsiyet bakımından incelendiğinde her iki
cinsin ilk çemberlerine annelerini koyma yüzdeleri benzerlik göstermektedir. Ki-Kare test
istatistiği ile gruplar arasında anlamlı fark bulunamamıştır ( χ2 = 0,182, p=0,67>0,05).

Çocukluğunda anne ayrılığı olan bireylerin ilk dairelerine annelerini yerleştirme


durumları %50-%50 iken, annelerinden ayrılmayan bireylerin ilk dairelerinde yüksek oranda
anneleri yer almaktadır. Sosyal atomda benliğe en yakın dairede annenin yer alıp almaması,
çocukluğunda anne ayrılığı olmasına göre istatistiksel açıdan anlamlı bir fark yaratmaktadır.
Çocukluğunda anne ayrılığı olanlar anneyi daha az düzeyde ilk daireye yerleştirmişlerdir ( χ2
= 11,480, p=0,001*<0,05). Yine çocuklukta cinsel travma varlığı, annenin ilk dairede yer
alma oranını azaltmaktadır ( χ2 =5,263, p=0,02*<0,05).

SAH grupları ile ilk dairede babanın yer alma durumu incelendiğinde yüksek sosyal
atom hacmine sahip olanların ilk dairelerinde yüksek oranda babalarının yer almadığı
görülmüştür ( χ2 = 13,360, p=0,000*<0,05).

Çalışmanın örneklemi bağlanmanın anne babadan, arkadaşlara ve romantik ilişkiye


transfer olduğu yaş dönemini kapsamaktaydı. Bu nedenle erken yaşlarda bağlanmayı olumsuz
etkileyen süreçlerin, yetişkinliğe girişteki bağlanmaları da etkilemesi beklenmekteydi. Bu
beklentiye paralel olarak ilk çemberde arkadaşların yer alması çocuklukta süt alma süresi,
annenin çalışma durumu, çocuklukta anne ayrılığı ve çocuklukta cinsel travma varlığı ile
ilişkili bulundu. Çocukluğunda bir yıldan az süt alanlarda ilk dairede arkadaşların yer alma
oranı anlamlı düzeyde daha düşüktü (Pearson ki kare= 3.887 p≤0.049). Bir yıldan daha fazla
süre anne sütü alanlarla bir yıldan az anne sütü alanlar arasında sosyal atom puanı açısından
istatistiksel açıdan anlamlı düzeyde fark bulunmaktaydı. Uzun süre süt alanların sosyal atom
puanları daha yüksek düzeydeydi (Pearson ki kare= 4,182 p≤0.02). Annenin çalışmadığı
durumlarda arkadaşların ilk dairede yer alma düzeyi azalmaktaydı (Pearson ki kare= 5.288
p≤0.021). Anneden ayrı kalanların sosyal atomun ilk çemberine arkadaş alma sıklığı anlamlı
düzeyde daha yüksekti (Pearson ki kare= 4.505 p≤0.034). Çocukluğunda cinsel travma
geçirenlerin sayısı örneklemde az olmakla birlikte, travma geçirenlerin ilk çembere arkadaş
almama eğilimlerinin daha yüksek oranda izlendi.

Örneklemin bağlanma kaygısı ve kaçınma düzeylerine bakıldığında kaygı düzeyleri


ortalamasının 3.75±0.95, kaçınma ortalamasının 3.44±1.03 olduğu görülmektedir. Kaçınma
boyutu yaş gruplarında istatistiksel açıdan anlamlı fark oluşturmaktaydı. 24 yaş grubunda
diğer yaş gruplarına oranla düşük kaygı düzeyi daha fazla sıklıkta bulunmaktaydı (Pearson ki
Erken yaşantılar, bağlanma ve sosyal atom

kare=12.822, p=0.046). Bağlanmadan kaçınmanın ortalamadan yüksek ve düşük düzeylerinin


de yaş gruplarında farklılaştığı görülmekteydi (F=5,682 p=.018).

Erken çocukluk yaşantıları ile bağlanma kaygısı ve kaçınması düzeyleri arandaki


ilişkiye ait bulgular Tablo 3’de sunulmuştur.

Tablodan da anlaşıldığı gibi parçalanmış ailesi olanların kaygı düzeyleri istatistiksel


açıdan anlamlı düzeyde daha yüksektir (Pearson ki kare=6,265, p=0.012). Çocukluğunda anne
babası hastalık geçirenlerde kaygı düzeyleri farklılık göstermektedir (F= 1.610 p=0.004).

Kaygı ve kaçınma düzeylerinin sosyal atom ölçek değerleri ile ilişkisi Tablo 4’te
sunulmuştur.

Kaçınma düzeylerinin sosyal atomdaki kişi sayısı ve arkadaş sayısı ile ilişkileri
Tablo.5’te sunulmuştur.

Kaygı ve kaçınma düzeyleri sosyal atomdaki kişi sayılarına göre bağımsız gruplar
arası t testi ile analiz edildiğinde, kaçınma düzeyleri ile 1. çemberdeki kişi sayıları arasında
anlamlı bir fark bulunmuştur. Kaçınma düzeyi düşük olanların 1. çemberindeki kişi sayısı
anlamlı ölçüde daha yüksektir (t=2.355 p=0,019).

Kaygı düzeyi ile ilk çemberde anne, baba, kardeş ya da arkadaşın yer alma durumu
arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir fark saptanmamıştır. Ancak kaçınma ile ilk çemberde
kardeşin ( χ2 =5,259, p=0,022*<0,05) ve arkadaşın ( χ2 =11,310, p=0,001*<0,05 ) yer alma
durumu açısından anlamlı bir fark saptanmıştır. İstatistiksel olarak kaçınma düzeyleri ile ilk
çemberde kardeşin olması ve arkadaşın olma durumu ile arasında anlamlı bir fark
bulunmuştur. Kaçınma düzeyi yüksek olan bireyler ilk dairelerinde kardeş ve arkadaşlarını
yüksek oranda almaktadırlar.

Yetiştirme tutumlarına ilişkin bulgular:


Erkeklerin çocukluklarında yetiştirilme biçimi olarak “yeterince kontrol”
uygulanmasını kızlara göre istatistiksel açıdan anlamlı düzeyde daha düşük oranda
bildirdikleri görülmektedir (Pearson ki kare= 7,475 p≤0.02). Yeterince kontrol, anne
dışındaki bakıcılar tarafından yetiştirilenlerde, anneleri tarafından yetiştirilenlere göre
istatstiksel açıdan anlamlı düzeyde daha düşük olarak bildirilmektedir (Pearson ki kare= 6,086
p≤0.04). Ailedeki disiplin düzeyi, sosyal atomun ilk dairesinde kardeşin yer alması ile ilişkili
görünüyordu. Az kontrol uygulanan ailelerde, kardeşin ilk dairede yer alma sıklığı istatistiksel
açıdan anlamlı düzeyde daha düşük düzeydeydi (Pearson ki kare=6.031 p≤0.049).
Erken yaşantılar, bağlanma ve sosyal atom

TARTIŞMA
Bağlanmada kaygı ve kaçınma boyutlarının yaş, cinsiyet, yaşanılan yer gibi
demografik değişkenlerle ilişkili olduğu gözlenmiştir. 24 yaş grubunda diğer yaş gruplarına
oranla kaygı düzeyinin daha düşük bulunması, yaşla birlikte ilişkilerde deneyim ve kontrol
kazanmayla ilişkilendirilebilir. Kızlarda erkeklere, köyde yaşayanlarda kentte yaşayanlara
göre kaçınma düzeylerinin yüksek olması sosyalleşme süreçlerindeki farklılıkla açıklanabilir.
Kadınların sosyal atom hacim büyüklüklerinin erkeklere göre daha düşük olması da benzeri
şekilde açıklanabilir.

Sosyal ağların cinsiyete göre farklılaşmasını araştıran birçok çalışmada da benzer


sonuçlar bulunmuştur (Ibarra 1997, Pugliesi ve Shook 1998). Ibarra (1997) bu farkı kadınların
ve erkeklerin farklı biçimlerde sosyal ilişki kurmalarıyla açıklamakta, erkeklerin daha çok
diğer erkeklerle grup ağları içinde ilişki kurmayı tercih ederken, kadınların daha çok ikili
ilişkiler geliştirmeyi yeğlediklerini ifade etmektedir. Kadınların iç çemberlerine daha az kişiyi
almaları, bağlanmaya daha çok kaçınma ile tepki vermeleri bulgusu ile paralel gelişmektedir.
Zayas ve arkadaşlarının (2009) eş reddi ipucuna karşı nöral N400 tepkisini ölçtükleri bir
çalışmada kadınların yüksek bağlanma kaygısı ve düşük bağlanma kaçınması saptamaları da
çalışmamızın bu sonuçlarını destekleyici biyolojik veriler sunmaktadır. Kadınların sosyal
ilişkilerde olumsuz duyguları bastırarak uyum sağlama tarzlarını kullandıklarını saptayan
Simpson ve ark (2004) da böyle bir sonucu açıklamaya katkıda bulunmaktadır.

Hinde’nin de (1976) işaret ettiği gibi iki kişi arasındaki ilişkinin doğası, geçmişteki
bütün etkileşimler tarafından yapılanır. Bebeklikteki yetersiz bakım daha sonraki sorunlu
ilişkilerin yordayıcısıdır (Arend, Gove ve Sroufe 1979). Çalışmamızda, çocukluğunda anne
babası hastalık geçirenlerde bağlanmada kaygı düzeyi ve beraberinde sosyal atom hacmi daha
yüksek bulunmuştur. Anne babanın hastalığı, çocukla ilgilenmeyi sekteye uğratmış
olduğundan, çocuk yaşamı tehdit eden böylesi bir durumun yarattığı kaygıyla baş etmek üzere
ulaşılabilir kişilerin sayısını artırma yoluna gitmiş olabilir.

Çocukluklarında anne babası ayrı olanların bağlanmada kaygı ve kaçınma düzeyi daha
yüksek oranda bulunmuştu. Anne baba ayrılığı bireyleri anne baba hastalığından farklı şekilde
etkiliyor görünmektedir. Çocukluklarında ebeveyn reddi ya da tutarsız tutumları olarak
algıladıkları bu durum, kendilerinin değerli olmadıklarına inanmalarına ve diğer insanlardan
karşılık beklememeye yol açıyor olabilir (Hammen ve ark 1995). Böyle bireyler yüksek düzey
kaygı ve gerçekleşmemiş umutlar taşırlar ve sosyal ilişkilerden çekilirler (Barret ve Holmes
2001). Çocuklukta anne baba boşanması ile yetişkinlikteki kronik yalnızlık duygusu arasında
paralel bir ilişki bildirilmektedir (Shaver ve Rubinstein 1980).

Çocuklukta anneyle ilişkilerin niteliğinin, sosyal atom değişkenleri üzerinde etkili


olduğu izlenmektedir. Çocuklukta anne ayrılığı olması, ailenin parçalanmış olması ve annenin
çalışma durumu annenin yer aldığı çember sırasını etkiliyor görünmektedir. Çocuklukta cinsel
travma varlığı, annenin ilk dairede yer alma oranını azaltmaktadır. Bir yıldan daha fazla süre
Erken yaşantılar, bağlanma ve sosyal atom

anne sütü alanların sosyal atom puanları daha yüksek bulunmaktadır. Çocukluğunda bir
yıldan az süt alanlarda ve annenin çalışmadığı durumlarda ilk dairede arkadaşların yer alma
oranı azalırken, anneden ayrı kalındığında ilk çemberine arkadaş alma sıklığı artış
göstermektedir.

Birinci çemberde yer alan kişi sayısının bağlanmada kaygı düzeyi ile ters yönde
anlamlı ilişki göstermesi, birinci çemberin güvenli bağlanmayla ilişkili olduğunu
düşündürmektedir. Bununla ilişkili olarak burada yer alan kişi sayısı arttıkça kullanılan
çember sayısının ve en dıştaki çember sayısının azalması söz konusu olmaktadır. Bu bulgu
Roberts ve arkadaşlarının (2009) aktif ağ hacmi ile ilgili yaptıkları çalışmadaki sonuçlarıyla
uyumudur. Bu çalışmada duygusal yoğunluk arttıkça sosyal ağın daha az sayıda insan
içerdiği, duygusal yakınlığın ağ hacmiyle ters orantılı olduğu saptanmıştır.

Anne ve babanın ilk çemberde yer almalarının sosyal atom puanı artışı ile
sonuçlanması, sosyal atom puanının da güvenli bağlanmayı gösteren bir değişken olarak
alınabileceğine işaret etmektedir.

Bağlanmanın kaygı boyutu, bazı sosyal atom değişkenleriyle ilişkili bulunmuştur.


Kaygı ve sıkıntı ilişki arayışı için temel güdüleyiciler olarak görülmektedir. Çalışmamızda
bağlanmada kaygı düzeyi yüksekliği, sosyal atom hacminde artışla paralel giderken, birinci
çemberde yer alan kişi sayısı ile ters orantılı seyretmekteydi. Kendilik modeliyle ilişkili bir
değişken olan kaygı, bireyin artan bağlanma ihtiyacını en yakınına fazla kişi almaksızın
sosyal atom hacmini arttırarak giderdiğini düşündürmektedir. Başkaları modeliyle ilişkili olan
bağlanmada kaçınma boyutu ise, bireyin yakınına fazla kişi almadan, daha uzak ilişkileri
tercih ettiğini akla getirmektedir. Moreira ve arkadaşlarının (2003) yaptıkları çalışmanın
sonuçları bu yorumu desteklemektedir. Araştırmacılar, ilişki yakınlığının bağlanma stillerine
göre destekleyici etkisine baktıkları çalışmalarında, yakın ilişkilerin güvensiz/saplantılı
bağlanan kişiler üzerine distres etkisi yaparken, yüzeysel günlük ilişkilerin güvensiz/kaçıngan
bağlananlar için koruyucu bir etken olduğunu saptamışlardır.

Sosyal destek algısı, bebeklik ve çocukluktaki ebeveyn tutumlarıyla yakından


ilişkilidir (Lakey ve Dickinson 1994, Sarason ve ark 1986). Blain, Thompson ve Whiffen
(1993) yüksek düzeyde algılanan sosyal desteğin olumlu “kendi” ve “başkaları” şemalarıyla
paralel geliştiğini ifade etmektedir. Davis, Morris ve Kraus (1998) güvenli bağlanan bireylerin
daha geniş bir sosyal destek algıladıklarını bildirmektedir. Ognibene ve Collins (1998)
korkulu/kaçıngan bireylerde daha düşük düzeyde sosyal destek algısı saptamışlardır.

İçinde yaşanılan ortamın çocuk yetiştirme tarzlarını, dolayısıyla bağlanma tepkilerini


etkilemesi kaçınılmazdır. Kız ve erkeklerin farklı şekillerde disiplinize ediliyor olmaları kaygı
ve kaçınma boyutlarına yansıyor görünmektedir. Örneğin örneklemimizdeki kız deneklerde
kaçınma erkeklere göre daha yüksek düzeyde gözlenmektedir. Erkek deneklerin
çocukluklarında yetiştirilme biçimi olarak “yeterince kontrol” uygulanmasını, kızlara göre
daha düşük oranda bildirdikleri görülmektedir. Yeterince kontrol, anne dışındaki bakıcılar
Erken yaşantılar, bağlanma ve sosyal atom

tarafından yetiştirilenlerde, anneleri tarafından yetiştirilenlere göre daha düşük düzeyde


bildirilmektedir. Az kontrol düzeyinin kaygı düzeyi artışı ile doğru orantılı gitmesi özellikle
yakın ilişkilere yansıyor görünmektedir.

Çalışmamızda denekler arasında az kontrol bildirenlerin ilk çemberde kardeşe yer


verme oranı daha düşük bulunmuştur. Ailedeki kontrol azlığı, gencin bağlanma ihtiyacını
karşılamak üzere aile dışındaki ilişkilere yönelmeye yol açıyor olabilir. Laboratuvar
çalışmalarında ebeveynlerini daha terbiye edici bulan çocukların kendilerine daha fazla
güvendikleri ve kendilerini kontrol ettikleri, tersine daha izin verici bulanların daha az özerk
davrandıkları görülmüştür (Prager 1995). Sümer ve Güngör’ün (1999) üniversite
öğrencilerinin anne ve babalarından algıladıkları çocuk yetiştirme stilleri ile bağlanma stilleri
arasındaki ilişkileri inceledikleri çalışmada, ailelerinde kabul/ilginin yüksek olduğunu bildiren
gençlerin, denetimin yüksek olduğu ailelerden gelenlere göre daha yüksek düzeylerde güvenli
bağlanma, daha düşük düzeylerde kaygıya sahip oldukları saptanmıştır. Bu sonuçlar yeterince
ilgi ve yeterince kontrolün gerçekleştiği koruyucu aile ortamının ve “yeterince iyi
ebeveyn”liğin, sağlıklı gelişim için önemli olduğunu bir kez daha göstermektedir.

Çalışmamızda YIYE-2 ölçeğinin bağlanmada kaygı ve kaçınma boyutlarını ayırmada


geçerli ve güvenilir bir ölçek olduğu bir kez daha saptanmış oldu. Sosyal atom ölçeğinin
projektif bir test olarak deneklerin bilinçli farkındalıkları yanısıra, farkında olmadıkları
dinamiklerini de ortaya koymasında etkili bir araç olduğu belirlendi. Ancak geriye dönük
sorular, deneyimlerden çok algıları yansıttığından erken yaşantılara ilişkin gerçek durum
belirlenmeden kalmış oldu.

SONUÇ VE ÖNERİLER
Birinci çemberde yer alan kişiler ve sosyal atom puanı, bireyin sahip olduğu güvenli
ilişkiler için güçlü bir gösterge olma özelliği taşımaktadır. Bağlanmada kaygı ve kaçınma
boyutu arttıkça, birinci çemberde yer alan kişi sayısının azalması, sosyal atom hacminin
artması bağlanma gereksiniminin daha uzak ve yüzeysel ilişkilerle gideriliyor olduğunu
göstermektedir. Anne ile ilişkili çocukluk yaşantılarının annenin bulunduğu çember sırasını
yakından etkilemesi bağlanma kuramıyla bağdaşmaktadır.

Araştırmanın bulguları, sosyal atomun bağlanmada kaygı ve kaçınma boyutları ve


sosyal destek algısı arasındaki etkileşimi anlama ve açıklamada işlevsel bir ölçme aracı
olduğunu göstermektedir.
Erken yaşantılar, bağlanma ve sosyal atom

KAYNAKLAR
Adolphs R (2001) The Neurobiology of Social Cognition. Current Opinion in
Neurobiology, 11; 231-239.

Allen JP, Land D (1999) Attachment in adolescents. In J. Cassidy & P. R. Shaver


(Eds.), Handbook of attachment: theory, research and clinical applications 319–335. New
York: Guilford Press.

Arend R, Gove FL, Sroufe LA (1979) Continuity of individual adaptation from


infancy to kindergarten: a predictive study of ego-resiliency and curiosity in preschoolers.
Child Dev 50: 950-959.

Bartholomew K (1990) Avoidance of intimacy: An attachment perspective. Journal of


Social and Personal Relationships, 7; 147-178.

Bartholomew K, Horowitz L (1991) Attachment styles among young adults: A test of


a four category model. Journal of Personality and Social Psychology, 61; 226-241.

Blain M D, Thompson JM, Whiffen V E.(1993) Attachment and perceived social


support in late adolescence: The interaction between working models of self and others.
Journal of Adolescent Research, 8;226-241.

Bowlby J (1979) The making & breaking of affectional bonds. Tavistock Publications
(London)

Bowlby J (1981) Attachment and loss, vol. 3, Loss: Sadness and Depression. First
published 1980. Published in Penguin Books, Hazell Watson & Viney, Aylesbury, Bucks,
Great Britain.

Brennan KA, Clark CL, Shaver PR (1998) Self-report measurement of adult


attachment. JA Simpson & WS Rholes (Eds.). Attachment theory and close relationships (pp.
46–76). New York: Guilford Press.

Davis MH, Morris M M, Kraus L A (1998) Relationship-specific and global


perceptions of social support: associations with well-being and attachment. Journal of
Personality and Social Psychology, 74; 468–481.

Dökmen Ü (1993) Sosyal-Atom Ölçeği: Geliştirilmesi, güvenirliği ve geçerliği.


Psikoloji Dergisi, 8:30; 2-6.

Dökmen Ü (2005) Sosyometri ve Psikodrama, Sistem Yayıncılık: 029, İstanbul. 97-


105.
Erken yaşantılar, bağlanma ve sosyal atom

Fraley RC, Shaver PR (2000) Adult romantic attachment: Theoretical developments,


emerging controversies, and unanswered questions. Review of General Psychology, 4; 132-
154.

Fraley RC, Waller NG, Brennan KA (2000) An item response theory analysis of self-
report measures of adult attachment. Journal of Personality and Social Psychology, 78; 350-
365.

Hammen CL, Burge D, Daley SE ve ark (1995) 'Interpersonal attachment cognitions


and prediction of symptomatic responses to interpersonal stress', Journal of Abnormal
Psychology 104:3;436-43.

Hinde R A (1989) Ethological and relationship approaches. In R. Vatsa (Ed.), Annals


of Child Development, 6;251-285). Greenwich, CT: JAI Press.

Hollander S (1974) Social atom An alternative to imprisonment. Journal of Group


Psychoterapy, Psychodrama. & Sociometry, 47; I - 18.

Horowitz M ( 1987 ) States of mind: Configurational analysis of individual


psychology (2nd ed.). New York: Plenum.

Howes C (1999) Attachment relationships in the context of multiple caregivers. In


Cassidy,

J., and Shaver, P. (eds.), Handbook of Attachment, Guilford, New York, pp. 671–687.

Ibarra H (1997) Paving an Alternative Route: Gender Differences in Managerial


Networks. Social Psychology Quarterly, 60:1;91-102.

Kahn RL, Antonucci TC (1980). Convoys over the life course: Attachment, roles, and
social support. Life Span Development and Behavior, 3, 253-286.

Kobak R R, Sceery A (1988) Attachment in late adolescence: Working models, affect

regulation, and representations of self and others. Child Dev. 59: 135–146.

Lakey B, Dickinson LG (1994) Antecedents of perceived support: is perceived family


environment generalised to new social relationships?. Cognitive Therapy & Research 18; 39–
53.

Main M (1999) Epilogue. Attachment theory: Eighteen points with suggestions for
future studies In: J. Cassidy and P.R. Shaver, Editors, Handbook of attachment, Guilford
Press, New York pp. 845–887
Erken yaşantılar, bağlanma ve sosyal atom

Mikulincer M, Shaver PR (2005) Attachment theory and emotion in close


relationships: Exploring the attachment-related dynamics of emotional reactions to relational
events. Personal Relationships, 12; 149-168.

Moreno JL (1936) Organization of the social atom.Sociometric Review, 1, 11-16.

Moreno JL (1947) The organization of the social atom Sociometry, 10; 287-297.

Moreira JM, de Fa´tima Silva, M Moleiro ve ark (2003) Perceived social support as an
offshoot of attachment style. Personality and Individual Differences, 34; 485–501.

Ognibene TC, Collins NL (1998) Adult attachment styles, perceived social support
and coping strategies, Journal of Social and Personal Relationships 15: 323–345.

Parker G, Tupling H, Brown LB (1979) A parental bonding instrument. Br. J. Med.


Psychol. 52; 1–10.

Prager KJ (1995) The psychology of intimacy. New York: Guilford Press.

Pugliesi K, Shook SL (1998) Gender, Ethnicity, and Network Characteristics:


Variation in Social Support Resources. Sex Roles, 38: 3-4; 215-238

Remer R (2009) Social Atom Theory Revisited: SAT Redux. İntenetten indirim tarihi
23 Kasım 2009 www.uky.edu/~rremer/sociometry/SATRDX.DOC

Roberts SGB, Dunbara RIM, Pollet YV, Kuppens T (2009) Exploring variation in
active ntwork size: Constraints and ego characteristics. Social Networks 31:138–146

Sarason IG, Sarason BR, Shearin EN (1986) Social support as an individual difference
variable: its stability,origins and relational aspects. Journal of Personality and Social
Psychology 50:845–855.

Selcuk E, Gunaydin G, Sumer N, Uysal A (2005) Yetişkin bağlanma boyutları için


yeni bir ölçüm: Yakın İlişkilerde Yaşantılar Envanteri-II’nin Türk örnekleminde psikometrik
açıdan değerlendirilmesi. Türk Psikoloji Yazıları 8; 1-11.

Shaver PR, Rubenstein C (1980) Childhood attachment experience and adult


loneliness. In L. Wheeler (Ed.), Review of personality and social psychology (Vol. 1, pp. 42-
73). Beverly Hills, CA: Sage Publications.

Shaver PR, Hazan C (1994) "Attachment", in Weber, A.L, Harvey, J.H


(Eds),Perspectives on Close Relationships, Allyn and Bacon, Boston, MA
Erken yaşantılar, bağlanma ve sosyal atom

Siegel DJ (1999) The developing mind: Toward a neurobiology of interpersonal


experience. New York: Guilford.

Simpson PA, Stroh LK (2004) Gender Differences: Emotional Expression and


Feelings of Personal Inauthenticity. Journal of Applied Psychology. 89:4;715-721.

Stern DN (1985) The interpersonal world of the infant: A view from psychoanalysis
and developmental psychology. New York : Basic Books 1-294.

Sümer N, Güngör D (1999) Çocuk yetiştirme stillerinin bağlanma stilleri, benlik


değerlendirmeleri ve yakın ilişkiler üzerindeki etkisi. Türk Psikoloji Dergisi, 14:44; 35-58.

Sümer N (2006) Yetişkin bağlanma ölçeklerinin kategoriler ve boyutlar düzeyinde


karşılaştırılması. Türk Psikoloji Dergisi, 21; 1-22.

Thompson RA (1998) Emotional Competence and the Development of Self Psychological


Inquiry, 9:4; 308 – 309.
Thompson RA (1999) Early attachment and later development. In J. Cassidy & P R

Shaver (Eds.), Handbook of attachment (pp. 265-286). New York: Guilford.

Zayas V, Shoda Y, Mischel W ve ark (2009) Neural Responses to Partner Rejection


Cues Psychol Sci. 20:7; 813–821.
Erken yaşantılar, bağlanma ve sosyal atom

Tablo:1- Katılımcıların Çocukluk Yaşantılarına Ait Özellik Dağılımları


N %
Çocukluğunun geçtiği yer
Şehir 220 73.3
Kasaba 34 11.3
Köy 46 15.3
0.1 yaşlar arasında kimin
baktığı 250 83.3
Anne 10 3.3
Anne+bakıcı 40 13.3
Anne+Anneanne/babaanne
Kimin tarafından yetiştirildiği
Anne 251 83.7
Baba 9 3.0
Aile+Bakıcı 24 8.0
Anneanne/babaanne 13 4.3
Diğer 3 1.0
Anne sütü alma durumu
Anne sütü alanlar 245 81.7
Anne sütü almayanlar 55 18.3
Nasıl bakıldığı
Aşırı ilgiyle 37 12.3
İlgisiz 14 4.7
Yeterince ilgiyle 249 8.0
Nasıl disiplin uygulandığı
Aşırı kontrol 45 15.0
Yeterince kontrol 216 72.0
Az kontrol 39 13.0
Çocukluğunda ailenin durumu
Bütün 276 92.0
Parçalanmış 24 8.0
Çocukluğunda annebaba hastalığı
Var 14 4.7
Yok 286 95.3
Çocukluğunda annenin çalışma durumu
Evet 53 17.7
Hayır 247 82.3
Çocukluğunda anne ayrılığı
Var 34 11.3
Yok 266 88.7
Çocukluğunda cinsel travma
Var 6 2.0
Yok 294 98.0
Erken yaşantılar, bağlanma ve sosyal atom

Tablo.2- Sosyal atom çemberlerindeki kişi sayısı ve sosyal atom hacim ortalaması
Std.
Min Maks Ort Sapma

Çemberlerdeki kişi sayısı 1 22 6,35 2,90

Birinci çemberdeki kişi sayısı 0 11 1,97 1,56

İkinci çemberdeki kişi sayısı 0 7 1,43 1,01

Üçüncü çemberdeki kişi sayısı 0 9 1,12 0,95

Dördüncü çemberdeki kişi sayısı 0 4 0,79 0,69

Beşinci çemberdeki kişi sayısı 0 10 0,55 0,88

Altıncı çemberdeki kişi sayısı 0 4 0,39 0,64

Yedinci çemberdeki kişi sayısı 0 5 0,15 0,56

En dıştaki çember numarası 1 7 4,55 1,56

Kullanılan çember sayısı 1 7 4,17 1,50

Çemberdeki akraba sayısı 0 19 4,09 1,88

Çemberdeki arkadaş sayısı 0 16 2,17 1,95

Sosyal Atom Hacmi 0 931 148,73 141,77


Erken yaşantılar, bağlanma ve sosyal atom

Tablo.3- Bağlanma kaygısı ve kaçınma düzeylerinin erken çocukluk yaşantıları ile ilişkisi
Kaygı Kaçınm Çocukluğu Nasıl Disipli Çocuklukt
a n geçtiği bakıldığı n a ailenin
yer durumu
düzeyi

Kaygı Pearson Korelasyon 1 0,230** 0,125* -0,032 0,012 0,162**

p 0,000 0,030 0,577 0,842 ,005

N 299 296 299 299 299 299

Kaçınma Pearson Korelasyon 0,230** 1 0,093 -0,039 -0,018 0,118*

p ,000 0,110 0,505 0,753 0,043

N 296 296 296 296 296 296

** 0.01 * 0.05
Erken yaşantılar, bağlanma ve sosyal atom

Tablo:4- Kaygı ve kaçınma düzeylerinin sosyal atom değerleri ile ilişkisi


Sosyal Sosyal
Atom Atom Annenin
Kaçınma Kaygı Hacmi Puanı çemberi

Kaçınma Pearson
1 ,230(**) -,089 -,097 -,043
Correlation

Sig. (2-tailed) ,000 ,127 ,098 ,464

N 296 296 296 295 296

Kaygı Pearson
,230(**) 1 ,025 -,042 -,035
Correlation

Sig. (2-tailed) ,000 ,662 ,471 ,544

N 296 299 299 298 299

Sosyal Atom Pearson


-,089 ,025 1 ,576(**) ,003
Hacmi Correlation

Sig. (2-tailed) ,127 ,662 ,000 ,959

N 296 299 300 299 300

Sosyal Atom Pearson


-,097 -,042 ,576(**) 1 -,136(*)
Puanı Correlation

Sig. (2-tailed) ,098 ,471 ,000 ,019

N 295 298 299 299 299

Annenin Pearson
-,043 -,035 ,003 -,136(*) 1
çemberi Correlation

Sig. (2-tailed) ,464 ,544 ,959 ,019

N 296 299 300 299 300

** 0.01 * 0.05
Erken yaşantılar, bağlanma ve sosyal atom

Tablo.5-Kaçınma düzeylerinin sosyal atom değişkenleriyle ilişkileri


Kaçınm Sosyal Sosyal
a atomdaki atomdaki
arkadaş kişi sayısı
sayısı

Kaçınma Pearson 1 -,162(**) -,116(*)


Correlation

Sig. (2-tailed) ,005 ,047

N 296 296 296

Sosyal atomdaki Pearson -,162(** 1 ,734(**)


arkadaş sayısı Correlation )

Sig. (2-tailed) ,005 ,000

N 296 300 300

Sosyal atomdaki kişi Pearson -,116(*) ,734(**) 1


sayısı Correlation

Sig. (2-tailed) ,047 ,000

N 296 300 300

** 0.01 * 0.05

You might also like