You are on page 1of 18

SOSYAL GELİŞİM

• Sosyal Gelişimin Tanımı


• Sosyal Gelişimle İlgili Temel
Kavramlar
İÇİNDEKİLER

• Sosyal Gelişimin Diğer Gelişim


Alanları İle İlişkisi
• Sosyal Gelişim Kuramları
• Psikososyal Gelişimde Bağlanma GELİŞİM PSİKOLOJİSİ
ve Saldırganlık
• Sosyal Gelişimi Etkileyen
Etmenler
Yrd. Doç. Dr. Şükrü ADA
• Sosyal Gelişim İçin Öneriler

• Bu üniteyi çalıştıktan sonra;


• Sosyal gelişimin ne olduğunu
söyleyebilecek,
• Sosyal gelişimin temel kavramlarını
açıklayabilecek,
HEDEFLER

• Sosyal gelişimin diğer gelişim


türleriyle olan ilişkisini
söyleyebilecek,
• Sosyal gelişimle ilgili kuramcıları ve
kuramları tanıyabilecek,
• Başarılı bağlanma için neler yapılması ÜNİTE
gerektiğini öğrenebilecek,

5
• Bağlanmada sorun yaratan etkenleri
kavrayabilecek,
• Sosyal gelişime katkı getirebilecek
önerileri söyleyebileceksiniz.
Sosyal Gelişim

GİRİŞ
Sürekli karmaşık ve bireye özgü olan gelişme süreci içinde; bireyin algılama
biçimlerinde, tepkilerinde, tutumlarında, alışkanlıklarında grup normlarına ve
değerlerine uyması söz konusudur. Bu durum bireyin sosyal gelişiminin niteliğine
işaret etmektedir (Başaran, 1974, 15). Bireyin sosyal uyarıcılara, grup yaşantısına
ve toplumsal normlara karşı duyarlı olabilmesi, içinde bulunduğu grupla ya da
yaşadığı kültürdeki diğer bireylerle anlaşabilmesi ve uygun davranışlar
sergilemesine sosyal gelişim denir.
Psiko-sosyal gelişim; kapsamlı değişim alanlarından olan kişilik değişimi,
benlik yapısını, doğru ve yanlışa ilişkin sağduyu gelişimini, sosyal ve duygusal
değişim ilkelerini ve zamanlanmasını içerir.
Psiko-sosyal gelişim yaygın olarak insanın sosyal bir varlık olduğu ve
sosyalliğin diğer insanlarla yapılacak etkileşimle geliştiğini vurgular. Sosyalleşme;
duyguların gelişimi, kişilik yapılanması ve kendine özgü değişim kurallarıyla
birlikte, bireyin doğumundan ölümüne kadar farklılaşan özellikler sergiler.

SOSYAL GELİŞİM
Sürekli karmaşık ve bireye özgü olan gelişme süreci içinde bireyin algılama
biçimlerinde, tepkilerinde, tutumlarında, alışkanlıklarında grup normlarına ve
değerlerine uyması söz konusudur. Bu durum bireyin sosyal gelişiminin niteliğini
işaretlemektedir (Başaran, 1974, 15). Bireyin sosyal uyarıcılara ve grup yaşantısına,
toplumsal normlara karşı duyarlı olabilmesi, içinde bulunduğu grupla ya da
yaşadığı kültürdeki diğer bireylerle anlaşabilmesi, uygun davranışlar sergilemesine
“sosyal gelişim” denir.
Psiko-sosyal gelişim, kapsamlı değişim alanlarından olan kişilik değişimi,
benlik yapısını, doğru ve yanlışa ilişkin sağduyu gelişimini, sosyal ve duygusal
değişim ilkelerini ve zamanlanmasını içerir.
Psiko-sosyal gelişim yaygın olarak insanın sosyal bir varlık olduğu ve
sosyalliğin diğer insanlarla yapılacak etkileşimle geliştiğini vurgular. Sosyalleşme,
duyguların gelişimi, kişilik yapılanması ve kendine özgü değişim kurallarıyla birlikte
doğumdan bireyin hayatının sonuna kadar farklılaşan özellikler sergiler.
Sosyal yönden gelişmiş
Bireyin yaşadığı sosyal çevreye uyumunu sağlayan sosyal gelişim, ilgili
birey her yaşta
çevresindeki diğer literatürlerde şöyle tanımlanmaktadır:
insanlara sorun Binbaşıoğlu (1992)’na göre sosyal gelişim, kişinin doğumdan yetişkin
yaratmadan, çatışmasız oluncaya kadar başka insanlarla olan ilişkilerinin ve onlara karsı geliştirdiği ilgi ve
olarak yaşamasını bilir. duygularının tümüdür.
Yavuzer (2005)’e göre; toplumsal beklentilere uygunluk gösteren,
kazanılmış davranış yeteneği olarak ifade edilebilen sosyal gelişme, geniş anlamda
bireyin doğumuyla başlayan evreyi, dar anlamda ise günlük davranış gelişimini
kapsar. Başka bir tanımlamayla, sosyal gelişme (toplumsal gelişim), kişinin sosyal
uyarıcıya, özellikle grup yaşamının baskı ve zorunluluklarına karşı duyarlık

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2


Sosyal Gelişim

geliştirmesi, grubunda ya da kültüründe başkaları ile geçinebilmesi, onlar gibi


davranabilmesidir.
Oğuzkan (1981) ise sosyal gelişmeyi toplumsal davranış, duygular, tutumlar,
değerler vb. bakımından bireyin yaşam boyunca gösterdiği sürekli ve olumlu
değişmelerin tümü olarak tanımlamıştır.
Sosyal yönden gelişmiş birey her yaşta çevresindeki diğer insanlara sorun
yaratmadan, çatışmasız olarak uyumlu bir şekilde yaşamasını bilir. İçinde yaşadığı
toplumun lideri durumuna gelir, toplumda büyük bir inandırma gücü gösterir.
Sosyal yönden yeterince gelişmemiş bir birey, toplum içinde birlikte yaşadığı
insanlarla normal insan ilişkileri bile kuramaz (Binbaşıoğlu, 1992, 166). Sosyal
Bireyin ilk yıllarındaki beceriden yoksun çocuklar, arkadaşları arasına girememekte ve akademik yönden
sosyal gelişimi, onun de başarısız olmaktadırlar. Bu çocukların daha ileri yıllarda akranlarına göre sosyal
daha sonraki sosyal ve duygusal sorunlarla daha çok karşılaşma riskleri vardır.
davranışlarının temelini Bireyin ilk yıllarındaki sosyal gelişimi, onun daha sonraki sosyal
oluşturur. davranışlarının temelini oluşturur. Kochanska ve Radke (1992) yaptıkları bir
çalışmada, bebeklik döneminde tanıdıklarına karşı içe kapanıklık gösteren
bebeklerin beş yaşına geldiklerinde aynı davranışları sürdürdüklerini
gözlemişlerdir. Bu sonuç, bebeklikteki içe kapanıklığın çocuğun gelecekteki sosyal
davranışlarını olumsuz yönde etkileyebileceğini göstermektedir (Aslan, 2008, 11).

SOSYAL GELİŞİMLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR

Benlik

Benlik; kişinin sahip olduğu tüm zihinsel yapının ve dış özelliklerinin bir
bütünüdür. Markus ve Nurius’a (1984) göre bir kişinin benlik tasarımı; kompleks,
çok yönlü ve kişinin değişik yönlerini karakterize eden bilişsel yapıların ve
şemaların örgütlenmiş hâlidir (Özbay, 2002, 65). Benlik tasarımı aktif, dinamik ve
kişinin çevresiyle etkileşimiyle sürekli değişen bir yapıya sahiptir.
Birey dünyaya geldiği ilk aylarda bedeniyle dış dünyayı ayırt edemez.
Çevreyi kendi bedeninin bir parçası olarak algılar. Zamanla kendi bedeninin
sınırlarını öğrenir, kendini tanımaya başlar. İlgi alanları arttıkça kendisinin
duyguları, düşünceleri ve istekleri olan birey olduğunun farkına varır. Bu
farkındalıkla benliğin ilk temelleri atılmış olur. Kişinin benliğini algılayış biçimi,
kendisine olan saygının da temel mimarı olarak şekillenir. Bu nedenle kişinin benlik
saygısı düşükse, kendini değersiz görür ve yaşam biçimini beğenmez. Çocukluktan
itibaren yeterli ilgi gören birey temel güven duygusunu kazanarak olumlu bir
benlik geliştirir. Sevgi, ilgi ve güvenden yoksun olarak yetişen bireyse olumsuz ben
kavramı, geliştirerek büyür.

Sosyal Olgunluk

Bireyin sosyalleşebilmesi için kazandığı beceriler, tutumlar ve düşünce


becerisinin belli bir düzeye yani sosyal olgunluğa gelmesi gerekir. Bu nedenle
sosyal gelişim özellikleri ve becerileri gelişim ilkeleri doğrultusunda yaşlara göre

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3


Sosyal Gelişim

farklılıklar gösterir (http://www.bikadin.com). Sosyal olgunluk; bireyin anlayış,


duygu, tutum, beceri gibi özellikler bakımından içinde yaşadığı toplumun
beklentileri doğrultusunda gösterdiği olgunluktur.

Sosyalleşme

İnsanın sağlıklı bir hayat sürdürebilmesi, içinde bulunduğu fiziksel ve sosyal


çevreye uyum sağlamasına bağlıdır. Bu nedenle sosyal gelişim ve buna bağlı olarak
sosyalleşme kavramı büyük önem taşımaktadır (Selçuk, 2000, 54). İnsanın
kendisini başkalarıyla ilişkilendirmesi hayatının önemli bir parçasıdır (Özbay, 2002,
62). Sosyalleşme bireyin toplumun sosyal değerlerini anlamasına; bu sosyal
değerler doğrultusunda kendine uygun davranışlar sergilemesine, bunları sürekli
geliştirerek uygulamasına dayanır. Çocuğun, ailenin sosyal değerlerini algılamaya
başlaması, bunları kendine göre eleştirmesi ve davranışa dönüştürmeye çalışması
sosyalleşmesinin ilk işaretleridir. Diğer gelişim alanlarında olduğu gibi, erken
çocukluk çağında kazandığı sosyal değerler ve sosyal yaşantılar daha ileri
yaşlardaki sosyal gelişimin temelini oluşturur. Çocuğun sosyalleşmesi kalıtımdan
çok, çevreyle etkileşimine (öğrenmeye) dayanır. Çocuğun çevresindeki kişilerle
sürekli etkileşim içinde olması, onun sosyalleşmesini sağlar. Çocuğun sosyal
gelişimini iyi tanımak gerekir. Aksi hâlde çocuktan gelişim düzeyinin üstünde
yapamayacağı davranışları isteyerek, onu uyumsuzlaştırmış veya gelişim düzeyine
göre sosyalleşmesini geciktirmiş olabiliriz.

Kültür

Ailenin sosyal Kültür, insana özgü bir olgudur. “İnsanın elinin ve aklının ortaya koyduğu
değerlerini algılamaya her şeydir.” İnsanın ya da grupların yaşam, düşün, geçim biçimlerinin etkileşim
başlaması, bunları bütünlüğüdür (Açıkalın, 1998, 22). Bir toplumun duyuş, düşünüş, yaşayış
kendine göre
bakımından diğerlerinden ayıran gelenek, görenek ve adetlerin tümüne, toplumun
eleştirmesi ve davranışa
yaşam biçimine kültür denir. Kültür, aynı zamanda bireyin elinin ve aklının ortaya
dönüştürmeye
çalışması koyduğu ürünlerin tümüdür de denilebilir. Sosyalleşme bir bakıma kültürel
sosyalleşmesinin ilk normların, standartların ve tavırların öğrenilmesidir.
göstergelerdir.
Tutum

Smith (1968)’ e göre tutum; bireye ait olan ve onun bir psikolojik obje ile
ilgili düşünce, duygu ve davranışlarını düzenli bir biçimde oluşturan bir eğilimdir.
Başka bir ifadeyle tutum, bireyin bir nesne veya olaya tepkide bulunma eğilimidir.
(Aydın, 2004). Çoğu kez bu tepkiler olumlu ya da olumsuz, kimi zaman da nötr
olabilir. Tutum bir kişi, nesne ya da durumla ilgili oldukça düzenli ve sürekli olan
inanç duygu ve eğilimleridir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4


Sosyal Gelişim

Çizelge 1: Sosyal Gelişime İlişkin Normlar Çizelgesi


Yaş Sosyal Yetenek
1. ay Kucağa alındığında, dokunulduğunda veya doyurulduğunda
sakinleşir.
2. ay Konuşulduğunda gülümser.
Görsel olarak, nesnelerden ziyade insanları tercih eder.
3. ay Konuşulduğunda, bazı sesler çıkarmaya çalışır.
5. ay Yabancılara karşı kaygılı tepki göstermeye başlar.
Kucağa alınma isteğini sezer ve belirtir. Eğlenceli oyundan
hoşlanır.
6. ay Yabancılara karşı korku tepkisi gösterebilir.
Rastlantısal bir oyunu sürdürmeye isteklidir.
8. ay Ayrılma kaygısı; ana-babadan ayrıldığında korku tepkisi
gösterebilir.
Dikkati çekmek için bağırır.
Ce-ee oyununa katılır. Hoşça kal (bay bay) işaretini taklit eder.
9-12. ay “el çırpma” ve “ne kadar büyük” oyunlarına katılır.
Gülündüğünde bir sesi veya hareketi tekrarlar.
Yetişkine oyuncağı uzatır ama vermez.
Hafif vuruşlarla ve sarılmalarla sevgisini gösterir.
Basit buyruklara uyar.
Yeni sesleri ve eylemleri taklit etmeye çalışır.
Yeni sesleri ve eylemleri taklit etmeye çalışır.
12-18 ay Kovalama, saklanma ve diğer grup oyunlarından hoşlanır.
Oyuncakları istendiğinde ve bazen de kendiliğinden verir.
Başka bir çocuğun yanında oynar ama ona çok az gerçek tepki
verir. (paralel oyun, monolog oyun)
Ana-babayı güvenlik üssü olarak kullanır, onları sık sık sınar.
Meraklı ve etkin bir biçimde çevreyi keşfeder; gözetime
18-24. ay gereksinmesi vardır.
Aynada kendini tanır.
Süpürme gibi basit ev işlerini taklit eder.
Kolayca ilgisi başka yöne çekilir ve eğlendirilir.
Tanıdık yetişkinlere sarılmakla onları itmek arasında gider gelir.
İmgeleme ortaya çıkmaya başlar.
Mülkiyeti anlar; “Babanın ayakkabısı”, “Fatma’nın köpeği” gibi.
24-36. ay Bağımsızlık tepkileri gösterir, kendi başına oynamaya başlayabilir.
Yetişkinin yardımıyla bir oyuncağı paylaşabilir.
3-10 dakikalık öyküleri dinler.
Bazı basit grup oyunlarından hoşlanır.

“Coulee Region Infant Center toplumsal gelişim kontrol listesi” nden


aktaran Gander ve Gardiner (1998).

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5


Sosyal Gelişim

Özellikle okul dönemlerinde bireyin gerçekleştirmesi beklenen sosyal


gelişim görevleri;
 Sosyal gelişimlerine bağlı olarak yaşıtlarıyla iyi geçinmeyi öğrenerek,
kişilerarası ilişkilerini zenginleştirmek
 Akranlarıyla birlikte olumlu ilişkiler geliştirip, onlarla ortak çeşitli
etkinliklerde bulunmak
 Kurumsal kurallara uyarak yaşamayı öğrenmek
 Anne-baba dışındaki başka yetişkinlerle ilişki kurabilmek
 Yaşamında kendisi için önemli olan yetişkinleri büyük ölçüde model
alarak, toplumsal ve mesleki roller geliştirmek
 Kendi kararlarını almak, davranışlarının sorumluluğunu üstlenmek ve
kişisel bağımsızlığını kazanmaya başlamak
 Vicdan ve değer sitemini geliştirmek (Bacanlı, 2007: 48; Erden ve Akman,
2006: 40).

SOSYAL GELİŞİMİN DİĞER GELİŞİM ALANLARI İLE


İLİŞKİSİ
Sosyal gelişim bireyin diğer gelişim alan ve özellikleriyle iç içedir. Bireyin
diğer gelişim alanlarındaki problemler, sosyal gelişimini de etkiler. Çocuk iyi bir
sosyal gelişim gösteremezse çevresiyle iletişim kurmakta zorluk çeker ve uyum
sağlayamaz. Zekâ ve dil gelişimi bakımından üstün olan bireylerin genellikle sosyal
yönden de üstün oldukları kabul edilir ve başkaları ile çabuk etkileşim kurarlar.
Fiziksel yönden iyi gelişen çocuk oyunlara ve gruplara girmekten çekinmez,
kendine güvenir. Duygusal tepkilerini kontrol etmeyi öğrenen çocuklar, genellikle
sosyal gelişim yönünden de başarılı çocuklardır (MEB,2011). Sosyal davranışlar
uygulanacak olan etkinlikler içinde verilir. Böylelikle çocukta;
 Kendine saygı
 Kendine güven ve sorumluluk duyma
 Yardımsever bir ortam
 Diğerleri tarafından kabul edilme
 Eşitlik ve iş birliği ruhu gelişir.
Çocuğun sosyal  ‘Ben’ yerine ‘biz’ kavramı gelişir.
gelişiminin
biçimlenmesinde, hem SOSYAL GELİŞİM KURAMLARI
doğuştan getirdiği
kalıtımsal özellikler hem
Kişisel gelişimin çevresel faktörlerce belirlendiği görüşünü benimseyen
de çevrenin öğretileri
etkin rol oynar. davranışçılar, doğrudan gözlenemeyen ve ölçülemeyen zihinsel süreçlerle, bilinç,
bilinçsiz davranışlar ve duyguların gelişimi gibi içsel süreçlerin gelişimi ile
ilgilenmemişler; bunun yerine konuşma, saldırganlık ve motor tepkiler gibi açıkça
gözleyebildikleri davranışlar üzerinde çalışmışlardır. Klasik koşullanmanın bilinçli
davranışları açıklamada yetersiz kaldığını gören Thorndike ve Skinner özellikle
problem çözme durumunda öğrenmenin nasıl olduğunu araştırmışlar ve edimsel
koşullanma kavramını ortaya koymuşlardır. Edimsel koşullanma, davranıştan sonra

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6


Sosyal Gelişim

organizmaya hoşuna giden bir uyarıcı verilerek, organizmanın bu davranışı tekrar


etmesinin sağlanmasıdır (Can, 2000, 66-69).

Albert Bandura tarafından geliştiren sosyal öğrenme kuramı, davranışçı


kuramla bilişsel kuramları birlikte değerlendirmektedir. Bandura, bireyin her şeyi
doğrudan öğrenmesine gerek olmadığını, diğerlerinin deneyimlerini gözleyerek de
öğrenebileceğini savunmaktadır. Birey, gözlediği modellerin, pekiştirilen
davranışlarını kendisi de sergilemekte, cezalandırılan davranışlarını ise
yapmamaktadır. Bu durumda, özellikle okulöncesi çağındaki çocukların gözünde
saygın bir yere sahip ana- baba ve öğretmenler kendileri iyi birer model olarak,
çocuklara pek çok istendik davranışı kazandırabilirler.

Bandura’nın sosyal bilişsel öğrenme kuramında temel olarak altı ilkeden söz
edilebilir (Senemoğlu, 1998). Bunlar:

1. Karşılıklı belirleyicilik: Birey, Davranışı ve Çevre üçlüsü karşılıklı olarak


birbirlerini etkilemekte ve bu etkileşimler bireyin sonraki davranışını
değiştirmektedir. Örneğin; gürültülü bir çevre çalışmayı engeller. Sürekli problem
yaratan birey olumsuz bir sosyal çevre yaratır.
2. Sembolleştirme kapasitesi: İnsanların, dünyanın kendisinden çok, bilişsel
temsilcileriyle etkileşimde bulunurlar. Bilişsel temsilciler yoluyla dünyayı sembolik
olarak görürler.
3. Öngörü Kapasitesi: Gelecek için plan yapabilme kapasitesidir.
4. Dolaylı Öğrenme Kapasitesi: Bireyler, başkalarının deneyimlerini
gözleyerek öğrenirler.
5. Öz Düzenleme Kapasitesi: Bireyler, kendi davranışlarını kontrol edebilme
yeteneğine sahiptir. İnsanlar ne kadar çalışıp ne kadar uyuyacağına, ne yiyip ne
içeceğine ve toplumda nasıl davranacağına kadar pek çok davranışlarını kendileri
kontrol ederler.
6. Öz Yargılama Kapasitesi: Bireyler, kendileri hakkında düşünme, yargıda
bulunma kapasitesine sahiptirler. Bandura (1977), bireyin kendisi ile ilgili bu
yargısına öz yeterlik adını vermektedir (Senemoğlu, 1998).

Yeni doğan bir bebeğin refleksleri dışında tüm davranışlarının öğrenilmiş


davranışlardır. Çocuğun sosyal gelişiminin biçimlenmesinde, hem doğuştan
getirdiği kalıtımsal özellikler hem de çevrenin öğretileri etkin rol oynar.

Bandura ve Walters, bireylerin pek çok sosyal davranışı pekiştiriciler yoluyla


öğrendiklerini ileri sürmüştür. Modelden öğrenme, insan davranışının
biçimlenmesinde önemli bir etkendir. Sosyal davranışların öğrenilmesinde ana-
baba tutumları, bunun yanında ödül, ceza, pekiştirme, taklit, model, akran
gruplarının etkisi, kitle iletişim araçları ve sosyal normlar büyük rol oynamaktadır.
Erikson’a göre, her
bir kriz dönemi
gelişim için bir fırsat Bilişsel yaklaşımcılar, taklit yoluyla öğrenmeyi tamamen reddetmezler.
sağlar. Ancak çocuk anlama düzeyine göre taklit yapabilir. Taklit edilen davranış ise
ailenin değerlerine uygun düşenler arasından seçilmektedir. Temelde çocuğun

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7


Sosyal Gelişim

davranış örüntülerindeki ayrılıkları ve benzerlikleri algılaması ve gruplaması


önemlidir. Çocuğun tüm öğrenmeleri ve özdeşleşmeleri düşünme süreçleriyle
ilgilidir. Piaget’e göre, çocukların sosyal olgulara gösterdiği tepkiler anlama
düzeylerini yansıtır ( Ülgen ve Fidan, 1987, 188).

Çevresel yaklaşımcılara göre, çocuk kendi kendini eleştirme davranışını


diğerlerini taklit etme sonucunda kazanabilir. Ya da çocuk oyun oynarken
arkadaşlarına zarar verdiği zaman ceza alırsa, bu davranışını olumsuz ve uygunsuz
olarak etiketler ve sürdürmez. Çocuk, davranışlarını iyi ya da kötü olarak
etiketleyerek, hangilerini yapıp hangilerini yapmayacağına karar verir. Daha sonra
çocuk, ben doğru olanı yaptım ya da yanlış davrandım diye kendi kendini
eleştirebilir (Ülgen ve Fidan, 1987,188).

Erikson insanlar tarafından izlenilebilen sağlıklı olan bireyin ardışık


belirlenmelerinden oluşan bir gelişim süreci yaşayacağı görüşünü belirtmiştir. Bu
evrelerde kişi, temel ve yeterli kişilik gelişimini kazanır veya belli krizlerle gelişimi
engellenir.

Erikson, psikososyal kuramının evrelerini gelişim krizleri olarak adlandırır.


Buna göre her bir kriz dönemi gelişim için bir fırsat sağlar. Her bir krizin başarılı
çözümlenmesi, kişinin toplumun sağlıklı bir üyesi olmasını sağlar. Ayrıca bu krizler
potansiyel gelişim risklerini de beraberinde taşır. Belli kritik dönemlerdeki krizler
çözümlenmezse kişi, gelişimsel olarak bir sonraki evreye eksik olarak geçiş yapar.
Bu nedenle bir evredeki krizin başarıyla çözümlenememesi bir sonraki gelişim
evresini olumsuz olarak etkiler.

Erikson’un psikososyal gelişim kuramına göre insan, yaşamı boyunca sekiz


gelişim döneminden geçmektedir. Erikson yaptığı araştırmalar ve gözlemler
sonucu insan yaşamının tümünü kapsayan sekiz gelişim krizi belirlenmiştir. Bu
nedenle Erikson’un kuramı yaşam boyu bir kuram olarak değerlendirilir. Bireyin
herhangi bir gelişim dönemindeki amaçlarını gerçekleştirebilmesi için, o dönemde
karşılaşmış olduğu çatışmaların ya da karmaşaların çözümlenmesi ile benliğe yeni
bir özellik katılmaktadır. Bir dönemdeki karmaşalarla baş etmedeki başarısızlık
daha sonraki dönemlerde telafi edilebilir. Uygun çevresel koşullar sağlanıldığında
yaşanılan başarısızlıkların kişilik gelişimi üzerindeki, kötü izleri silinebilir (Can,
2000, 60).

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8


Sosyal Gelişim

Çizelge 2: Erikson'un Psiko-Sosyal Gelişim Evreleri


GELİŞİM EVRESİ ORTALAMA
OLUMLU ÖZELLİĞİ OLUMSUZ ÖZELLİĞİ YAŞ
Temel Güven: Bakımını Güvensizlik: Bakımını
üstlenen insanla uyumlu, üstlenen insanla düzensiz,
0-1
düzenli ve doyurucu ilişkiler uyumsuz ve doyurucu
olmayan ilişkiler
Bağımsızlık: Kendini kontrol Utanma: Kendini kontrol
edebilme duygusu -güvenme edememe- korku 1-2
duygusu
Girişkenlik: Bulunduğu girişim Suçluluk: Bulunduğu girişim
ve davranışlara güvenme ve davranışlardan dolayı 2-6
kendini suçlama
Başarı: Becerilerini Aşağılık Duygusu:
geliştirmeye istekli olma ve Becerilerini geliştirme ye
6-12
yeteneklerine güvenme isteksiz olma ve kendine
güvenmeme
Kimlik: Kişilik olarak Rol Karmaşası: Kişilik olarak
devamlılığa inanma devamlılığın dan kuşku Gençlik
duyma
Yakınlık: Başkalarıyla ilişki Yalnızlık: başkalarıyla ilişki
Genç
kurmada istekli olma ve kurmada isteksiz olma ve
Yetişkinlik
kendine güvenme kendine güvenmeme
Üretkenlik: Toplumda etkin rol Durgunluk: Toplumda etkin
Genç ve Orta
almada istekli olma ve kendine rol almada isteksiz olma ve
Yetişkinlik
güvenme kendine güvenmeme

Psikanalizin kurucularından Freud, çocuğun ahlak yargılarını ve


standartlarını kazanmasının oidipus devrenin sonuna doğru onun anne ve
babasıyla özdeşleştiği sırada gerçekleştiğini kabul etmektedir. Özdeşleşme
sürecinde çocuk, herhangi bir öneri olmada ailenin ve toplumun standartlarını
kavrar. Süperego gelişerek bilinçlenme başlar. Bu gelişen bilinçle çocuk öğrendiği
standartlara göre davranışlarını yönlendirir ve sosyal rollerini benimser ( Ülgen ve
Fidan, 1987, 188).

PSİKOSOSYAL GELİŞİMDE BAĞLANMA VE


SALDIRGANLIK
Süperego gelişerek
bilinçlenme başlar. Psiko-sosyal gelişim kavramının içine çeşitli ve çok geniş davranış türleri
girmektedir ve psiko-sosyal gelişim insan kişiliğinin hemen hemen tüm yönünü
kapsayan niteliktedir (Başaran, 1974). Etkenlerin sayı ve çeşidinin çokluğu bu
sürecin daha derinlemesine inceleme gereğini ortaya koymaktadır. Sosyalleşme
olgusu ve sürecini inceleyen araştırmacılar, bu konuyu değişik yönleriyle ele
almışlardır. Bunlar: bağlanma ve bağımlılık-bağımsızlık, saldırganlık, başarı güdüsü,

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9


Sosyal Gelişim

cinsiyetle ilgili rollerin öğrenilmesi, taklitle öğrenme, ahlaki gelişim vb. (Kağıtçıbaşı,
1999). Çocuk psikologları, uzun süre yalnızca ana-babaların ve bakıcıların,
bebeklerin, çocukların sosyal gelişimini nasıl biçimlendirdikleri üzerinde
yoğunlaşmışlardır. Son zamanlarda, bebeğin de yetişkinlerin davranışını önemli
ölçüde etkilediği ve ana-babayı, ana-babalık için eğitmede önemli bir rol
oynadıkları kabul edilmektedir (Gander ve Gardiner, 1998).

Bağlanma

Bağlanma temelde sosyalleşme sürecinin esas dinamiklerini oluşturarak


çocuğun ileriki yıllarda güvenli ilişkiler geliştirmesinde gereklidir. Bağlanma,
bebekle ana-baba arasında duygusal olarak olumlu ve karşılıklı yardım edici bir
ilişkinin kurulmasını belirtir. Bu ilişki, uygun bir biçimde oluşup geliştiğinde,
yetişkinler kendilerini bebeklerine uydururlar ve bebekler de yetişkinlere
gereksinimleri hakkında ipuçları verirler. Böylece, karşılıklı geri bildirimlerle bebek
yetişkinlere karşı güven geliştirir, yetişkinler de ana-babalık yeteneklerine
güvenmeyi ve bebeklerine karşı iyi duygular kazanırlar (Gander ve Gardiner,
1998).

Başarılı Bağlanmaya Katkıda Bulunan Etkenler

İnsanlarda bağlanma süreci çok karmaşıktır ve herhangi bir zamanda hepsi


eşit etkide bulunmayan çeşitli etkenler, annelik davranışının uyarılmasında rol
oynarlar (Gander ve Gardiner, 1998).

1974’te yapılan bir araştırmada, iki anne grubundaki anne davranışlarını


incelenmiştir. Birinci gruptakiler, yeni doğanların ellerine hemen verildiği ve
onlarla doğumdan sonraki ilk üç gün yoğun etkileşime girmelerine izin verilen
annelerdi. İkinci gruptakiler, bebeklerine doğumda çok kısa süre bakan ve kimlik
saptama amacıyla alınıp saatler sonra getirilen bebeğini, daha sonra ancak dört
saatte bir yirmi dakikalık emzirme sırasında görebilen annelerdi. Aynı anneler bir
ay ve bir yıl sonra gözlemlendi ve bebekleriyle hemen ve uzun süre temas kurmuş
olan anneler, bebeklerine daha bağlı görünüyorlardı. Onlardan ayrıldıklarında,
bebeklerini özlediklerini daha sıklıkla bildirmişlerdi ve onlar hakkında daha fazla
konuşuyorlardı. Ayrıca, bebeklerin muayenesinde; doktorlara katılmaya,
ağladıklarında onları yatıştırmaya ve onlarla konuşmaya eğilim gösterdiler (Gander
Yetişkin erkek ve ve Gardiner, 1998). Araştırmalardan çıkartılan sonuçlarla, doğumdan sonraki ilk
kadınlar doğuştan saatlerde ve günlerde bebekle bedensel temasın ilk bağlanmaya çok önemli katkısı
benzer bakıcı olduğunu söyleyebiliriz.
eğilimlerine sahiptir.
Babalar ve bebeklerin bağlanması konusu fazla araştırılmamıştır. Ancak,
çocuklarının birinin doğumunda bulunan ve bebeği tutmasına izin verilen babalar,
genellikle bu bebeğe, diğer çocuklarından daha güçlü bir bağlanma gösterdiklerini
bildirmişlerdir. Bu durum, yetişkin erkek ve kadınların doğuştan benzer bakıcı
eğilimlerine sahip olduklarını ancak toplumsallaşmanın, kadındaki bu tepkileri

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10


Sosyal Gelişim

daha çok artırdığını, erkektekine de engel olduğunu düşündürmektedir (Gander ve


Gardiner, 1998).

Bir bebeğin yanağına, dudağına veya eline dokunulduğunda gösterdiği


emme, yakalama gibi reflekssel tepkiler, bağlanmaya yardımcı olabilir. Bebeğin;
acıkma, üşüme veya rahatsız olma gibi bir gereksinmesini ifade eden ağlamaları,
yetişkinde uyarıcı bir rol oynar. Ana-babanın ağlama sesiyle hissettiği kaygı,
bebeğin gereksinimlerine dikkat ettiklerinde hafifler ve bebek de ağlamayı keser.
Böylece eş güdümlenmiş bir etkileşim sıralaması oluşur. Yetişkin, ağlayan bebeği
kucağına aldığında bebek rahatladığı gibi bu beden teması, yetişkinde de olumlu
bir tepki yarattığı görülmektedir. Haz alma eğilimini güçlendiren beden temasının,
bebekle ana-baba arasındaki bağlanmayı artıracağı ileri sürülmektedir. Çocuk
yuvasındaki hemşireler veya bakıcı hanımlar, bebekleri beslerken kucaklarına
almadan bebeklerin ağzına biberonu dayıyorlarsa, ten ve beden teması
gerçekleşmediğinden bebekle bakıcı arasında hiçbir duygusal bağ gelişmez. René
Spitz; çocuk yuvalarında, yetimhane ve kreşlerde yaptığı araştırmaların sonunda,
buralardaki bebeklerin gelişimlerinin geri kalmasını, uyum bozukluklarını, sağlıklı
Sağlıklı doğan doğan bebeklerin aniden ölmelerini, sevgi ve duygu yoksunu ortama bağlamıştır.
bebeklerin aniden Bunun adına “hospitalizm” denilmektedir (Ataç, 1991).
ölmeleri, sevgi ve duygu
yoksunu ortama
bağlanmış ve adına Ana-babalar, bebek onlara dikkat ettiğinde ve gözleriyle onları takip
“hospitalizm” ettiğinde, haz duyabilirler. Bebekler, iki aylık olmadan önce, büyük olasılıkla, insan
denilmiştir. yüzüne olduğu kadar, hareket eden veya insan yüzüne karşıt olan ve benzerlik
oluşturan diğer görsel uyaranlara da dikkat ederler. Bebekler, iki - dört ay
arasında, bulanık bir yüz kavramı geliştirirler ve yüzlere gülümserler. İki aylıktan
küçük bebekler için gülümseme ve cıvıldama, gerçek “toplumsal davranışlar”
değildir. Kör bebekler bile gülümser, bu durum gülümsemenin doğuştan
olduğunun bir belirtisidir. İlerleyen aylarda, gülümsemenin miktarı her kültürün
ona verdiği değere bağlıdır (Gander ve Gardiner, 1998). Altıncı aydan itibaren her
bebek, insanların bakış ve seslerine gülerler. Sekizinci ayda gülümseme, mekanik
olmaktan çıkarak pozitif duygu hâlini alır ve bilinçli gülümsemeye dönüşür (Ataç,
1991). Görsel tepki, gülümseme ve cıvıldama, yetişkinlerde olumlu tepkiler yaratır
ve bu nedenle ana baba-çocuk ilişkisinin gelişiminde önemlidir.

Çocuklarda Sosyal İlişkiler

C. H. Bühler, ilk sosyal ilişkinin oyuncak değiş-tokuşu olduğunu belirtir.


Yaptığı araştırmada; 6-24 aylık bebekleri ikişer ve üçerli gruplara ayırmış ve
bazılarına oyuncak vermiş bazılarına vermemiştir. Birinci yılın ikinci yarısında olan
bebekler, oyuncakları birbirlerine göstermişler, vermişler ve böylece ilk sosyal
ilişkiye girmişlerdir. Bazıları bundan kaçınmış, bazıları diğerinin elindeki oyuncağı
zorbalıkla almak istemişlerdir. Bühler’e göre böylece ilk yaşın davranışları olarak;
hâkimiyet, emre uymak ve rekabetler başlamış olur (Ataç, 1991).
İki yaşındaki çocuklar; canlı, hareketli çocuklar, sakin olan akranları
arasında hemen kendilerini belli ederler ve bu yaşa gelen çocuklar, ne istediklerini

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11


Sosyal Gelişim

iyi ifade ederler. Üç yaşında, sosyal ilişkinin bütün olumlu yanları görülür; güven,
sevgi, yardımlaşma, paylaşma gibi veya kavga, vurma, bağrışma vb. davranışlar.

SOSYAL GELİŞİMİ ETKİLEYEN ETMENLER


Bireyin sosyal gelişimini etkileyen pek çok etmen vardır. Aşağıda
sınıflandırılan bu etmenler, bireyin sosyal gelişimini doğrudan veya dolaylı
etkilemektedir. Ayrıca bunlar, bireyin toplumsal gelişiminin hem nedeni hem de
sonucu olarak görülebilir.

AİLE SAĞLIK ÇEVRE TEKNOLOJİ EĞİTİM


Evliliğin Türü Kalıtım Arkadaş Televizyon Okul
İlişkileri
Anne- Baba Fizyolojik Akran İlişkileri İnternet Öğretmen
Rolü etkenler
Anne Baba Psikolojik Oyun Cep Eğitim-
İlişkileri Etkenler Telefonu öğretim
programları
Kardeş İlişkileri Beslenme Kültür ve Gazete ve Öğrenci
sosyal normlar Dergiler İlişkileri
Akrabalık Travmalar Yerleşim Yeri Kültür,
İlişkileri sanat ve
spor eğitimi
Sosyoekonomik Hastalık, kaza, Baskı grupları, Liderlik
ve Psikolojik yaralanmalar çete ve
Düzeyi kulüpler
Boşanma Multifaktöryel Çekicilik İlgi, Yetenek
Beklentiler Uyuşturucu Etiketleme İdoller

Bağımlılık Kötü Beklentiler


alışkanlıklar
Bağımlılık
Fanatizm

Reddedilme
Yalnızlık

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12


Sosyal Gelişim

Çocuk büyüdükçe çevresindeki uyarıcılar artar (MEB, 2011).

SOSYAL GELİŞİM İÇİN ÖNERİLER


1. Çocukların yaşlarına uygun olarak sosyal gruplar içinde yer alması teşvik
edilmelidir.
2. Çocuğun yaşına uygun sosyal aktivitelerde bulunması teşvik edilmeli ama
etkinliğe zorlanmamalıdır.
3. Sosyal olarak bulunulan ortamlarda (örneğin komşuluk ilişkilerinde) çocuk
bir kenara atılmamalı, beklentiler önceden karşılıklı olarak konuşulmalı ve buna da
uyulmalıdır.
4. Sosyal gelişimde en önemli uyarıcı olan oyuncaklar, çocuğun yaşına ve
gereksinimlerine uygun olarak seçilmeli, yaş büyüdükçe görüşleri alınmalı ve
zamanla kendi oyuncaklarını seçmesine izin verilmelidir.
5. Anne-babalar, çocukların oyununa katılmalı ve zaman zaman çocuğun
oyununa davet beklemeden katılmayı bilmelidir.
6. Evde çocuğun kendini ifade etmesine izin verilmelidir.
7. Çocukları da ilgilendiren yaşantılarda (oyuncak, giysi, eş-dost akraba
ziyaretleri, okul seçimi, arkadaş seçimi, tatil, …vb.) onunda görüşlerine
başvurulmalıdır.
8. Çocuğu, ne kardeşleri ne de diğerleri ile kıyaslamamak gerekir. Ona; tek,
kendine has ve değerli bir varlık olduğu hissettirilmelidir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13


Sosyal Gelişim

9. Seçim ve tercihlerinde gerekçeleri dinlenmeli ve saygı duyulmalıdır. Seçim


ve tercihlerini yanlış yaptığı düşünülüyorsa, ikna edilmeli aksi takdirde hata
yapmasına göz yumulmalıdır. Çünkü hatalardan da öğrenilecek şeyler olduğu
unutulmamalıdır (Yapıcı ve Yapıcı, 2005, 2).

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14


Sosyal Gelişim

•Bireyin sosyal uyarıcılara ve grup yaşantısına, toplumsal normlara karşı


duyarlı olabilmesi, içinde bulunduğu grupla ya da yaşadığı kültürdeki diğer
bireylerle geçinebilmesi, uygun davranışlar sergilemesine "sosyal gelişim"
denir.
•Sosyalleşme; duyguların gelişimi, kişilik yapılanması ve kendine özgü
değişim kurallarıyla birlikte doğumdan ölüme kadar farklılaşan bir özellik
sergiler.
•Sosyal gelişimle ilgili temel kavramlar; benlik, sosyal olgunluk,
Özet
sosyalleşme,kültür ve tutumdur.
•Sosyal olgunluk, bireyin anlayış, duygu, tutum, beceri gibi özellikler
bakımından içinde yaşadığı toplumun beklentileri doğrultusunda
gösterdiği olgunluktur.
•Çocuğun, ailenin sosyal değerlerini algılamaya başlaması, bunları kendine
göre eleştirmesi ve davranışa dönüştürmeye çalışması sosyalleşmesinin ilk
göstergeleridir.
•Bir toplumun duyuş, düşünüş, yaşayış bakımından diğerlerinden ayıran
gelenek, görenek ve adetlerin tümüne, toplumun yaşam biçimine kültür
denir.
•Zekâ ve dil gelişimi bakımından üstün olan kimselerin genellikle sosyal
yönden de üstün oldukları kabul edilir ve başkaları ile çabuk etkileşim
kurarlar. Fiziksel yönden iyi gelişen çocuk oyunlara ve gruplara girmekten
çekinmez, kendine güvenir.
•Erikson’un psikososyal gelişim kuramına göre insan,yaşamı boyunca sekiz
gelişim döneminden geçmektedir.
•Bağlanma bebekle ana-baba arasında duygusal olarak olumlu ve karşılıklı
yardım edici bir ilişkinin kurulmasını belirtir.
• Saldırganlık, birine veya bir şeye zarar veya acı vermek amacıyla yapılan
davranıştır. Saldırgan davranışlar kendi içinde ikiye ayrılır: Bir araç olarak
saldırganlık ve düşmanca saldırganlık.
•Başarılı bağlanmayı etkileyen faktörlerden birisi bebeğin yüzü, bedeni ve
organların birbiriyle oranı gibi görünüm özellikleri ve hareketleridir.
•Sosyal gelişimi aile, sağlık, çevre, teknoloji, eğitim gibi faktörler
etkilemektedir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15


Sosyal Gelişim

DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıdakilerden hangisi sosyal yönden yeterince gelişmemiş bir çocuğun
Değerlendirme özelliklerinden biri değildir?
sorularını sistemde ilgili
ünite başlığı altında yer a) Normal insan ilişkileri kuramaz.
alan “bölüm sonu testi” b) Arkadaşları tarafından reddedilir.
bölümünde etkileşimli c) Akademik yönden başarısızdırlar.
olarak
cevaplayabilirsiniz. d) İlerleyen yıllarda duygusal sorunları çok sık yaşarlar.
e) Diğer çocuklarla çatışmasız olarak yaşamasını bilirler.

2. Okul döneminde beklenen sosyal gelişim görevlerinden değildir?


a) Yaşıtlarıyla iyi geçinmeyi öğrenmek
b) Kurumsal kurallara uyarak yaşamayı öğrenmek
c) Anne-baba dışında başka yetişkinlerle ilişki kurabilmek
d) Aynada kendini tanımaya çalışmak
e) Vicdan-değer sistemini geliştirmek

3. Çocuğun bedenini dış dünyadan ayırabilmesi aşağıdaki hangi kavramı tanımlar?


a) Kültür
b) Sosyalleşme
c) Benlik
d) Düşünce
e) Öğrenme

4. Sosyal gelişim kuramcılardan hangisi davranışçı kuramla bilişsel kuramlar


arasında bir köprü görevi görmekle beraber başkalarını gözlemleyerek
öğrenebileceğini savunmaktadır?
a) Erikson
b) Bandura
c) Skinner
d) Thorndike
e) Freud

5. Aşağıdakilerden hangisi Erikson’un psikososyal gelişim kuramına göre yanlıştır?


a) Bir dönemdeki karmaşalarla baş etmedeki başarısızlık bir sonraki dönemde
telafi edilemez.
b) Gelişim yaşam boyu incelenmelidir.
c) Gelişim evrelerini sekiz kategoriye ayırmıştır.
d) Genel olarak insanların temel ihtiyaçları aynıdır.
e) Farklı dönemler bireyin güdülenmesinde farklılıklar oluşturur.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16


Sosyal Gelişim

6. Bir çocuk sürekli azarlanır ve yapmak istediklerine hep engel konulursa bu


çocukta hangi duygu gelişir?
a) Bağlanma
b) Sevgi
c) İnatçılık
d) Suçluluk
e) Saldırganlık

7. Erikson’un psikososyal gelişimine göre “girişkenliğe karşı suçluluk” evresi hangi


yaş aralığına girer?
a) 0-1 yaş
b) 1-2 yaş
c) 2-6 yaş
d) 6-12 yaş
e) 12-18 yaş

8. Aşağıdakilerden hangisi sosyal gelişim için önerilemez?


a) Çocukların yaşlarına uygun olarak sosyal gruplar içinde yer alması teşvik
edilmelidir.
b) Anne-babalar, çocukların oyununa katılmalı ve zaman zaman çocuğun oyununa
davet beklemeden katılmayı bilmelidir.
c) Evde çocuğun kendini ifade etmesine izin verilmelidir.
d) Oyuncak seçimi çocuğun kararına bırakılmamalıdır.
e) Çocukları da ilgilendiren yaşantılarda onunda görüşlerine başvurulmalıdır.

9. Aşağıdakilerden hangisi sosyal gelişimi etkileyen eğitimle ilgili faktörlerden biri


değildir?
b) Öğrenci ilişkileri
b) Psikolojik Etkenler
c) İdoller
d) ilgi ve yetenek
e) Sanat ve spor eğitimi

10.Çocuklarda özellikle inat duygusunun en çok hissedildiği yaş kaçtır?


c) 2
b) 3
c) 4
d) 5
e) 6

Cevap Anahtarı
1.E, 2.D, 3.C, 4.B, 5.A, 6.E, 7.C, 8.D, 9.B, 10.B

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17


Sosyal Gelişim

YARARLANILAN VE BAŞVURULABİLECEK DİĞER


KAYNAKLAR
Açıkalın, A. (1998). Toplumsal Kurumsal ve Teknik Yönleriyle Okul Yöneticiliği.
Ankara: PegemA Yayıncılık.
Aslan, E. (2008). Darama Temelli, Sosyal Beceri Eğitiminin 6 Yaş Çocukların Sosyal
İlişkiler ve İşbirliği Davranışlarına Etkisi, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi,
Adnan Menderes Üniversitesi, Aydın.
Ataç, F. (1991). İnsan Yaşamında Psikolojik Gelişim, İstanbul: Beta Bas. Yay. A.Ş.
Aydın, K. (2004). “Üniversite Öğrencilerinin Cep telefonu Kullanımı ve GSM
Operatörü Tercihleri Üzerine Bir Araştırma”. Isparta: Süleyman Demirel
Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Yayınları C.9, S.152
Bacanlı, H. (2007). Egitim Psikolojisi. Ankara: PegemA Yayıncılık.
Başaran, F. (1974). Psiko-sosyal Gelişim- 7-11 Yaş Çocukları Üzerinde Yapılan Bir
Araştırma. Ankara: A. Ü. D.T. C. Fak. Yay. No: 254.
Binbaşıoğlu, C. (1995). Egitim psikolojisi. Ankara: Binbaşıoğlu Yayınları.
Can, G. (2000). “Çocuk Gelişimi Kuramları”, Çocuk Gelişimi ve Psikolojisi 1,
Eskişehir, AÖF Yayınları.
Erden, M. ve Akman, Y. (2000). Eğitim psikolojisi. Ankara, Arkadaş Yayınevi.
Gander, M.J. ve Gardiner, H. W. (2004). Çocuk ve Ergen Gelişimi, (çev.A. Dönmez,
N. Çelen ve B. Onur) Yay. Haz. B. Onur, 5.Baskı, Ankara, İmge Yay.
İnanç,B.Y., Bilgin, M., Atıcı M.K. (2005), Gelişim psikolojisi, Adana, Nobel Kitabevi.
Kağıtçıbaşı, Ç. (1999). Yeni İnsan ve İnsanlar, 10.Bas., İstanbul: Evrim Yay.
Megep, (2007). Çocuk Gelişimi ve Eğitimi- Psikomotor Gelişim, Ankara, Milli Eğitim
Basımevi.
Oğuzkan, F. (1981). Egitim terimleri sözlügü. Ankara: TDK Yayınları.
Selçuk, Ziya. (2000). Gelişim ve Öğrenme, Ankara: Nobel yayın Dağıtım.
Özbay, Y. (2002). Gelişim ve Öğrenme Psikolojisi, Trabzon: İber Matbaacılık.
Senemoğlu, N.(1998). Gelişim Öğrenme ve Öğretim, Ankara: Özsen Matbaası.
Ülgen, G., Fidan, E. (1987). Çocuk Gelişimi, İstanbul, Milli Eğitim Basımevi.
Yavuzer, H. (1987). Doğum Öncesinden Ergenlik Sonuna Çocuk Psikolojisi, İstanbul:
Remzi Kitapevi.
Yavuzer, H. (2005). Çocuk psikolojisi. Istanbul: Remzi Kitabevi.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18

You might also like